Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri • Educational Sciences: Theory & Practice • 14(1) • 203-228 © 2014 Eğitim Danışmanlığı ve Araştırmaları İletişim Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. www.edam.com.tr/kuyeb DOI: 10.12738/estp.2014.1.2020 Türkiye’de Öğretim Programına Bağlılık ve Bağlılığı Etkileyen Etkenler a b Nilay T. BÜMEN Esra ÇAKAR Ege Üniversitesi Ege Üniversitesi c Derya G. YILDIZ Akşemsettin İlkokulu Öz Türkiye’de her ne kadar merkeziyetçi bir eğitim sistemi yürütülse de, yapılan araştırmalar öğretmenlerin MEB tarafından yayımlanan öğretim programlarını uygularken kendi tercihlerine ve öğrencilerin durumuna göre değiştirdiklerini göstermektedir. Öğretim programına bağlılık, tasarlanan programın öğretmen/paydaşlar tarafından aslına sadık kalınarak uygulanması olarak tanımlanabilir. Öğretmenlerin katı bir biçimde programa bağlı kalmalarının doğru olup olmadığına ilişkin net bir yanıt verilemese de, alanyazında öğretim programına bağlılığın belirlenmesiyle, yeniliklerin başarılı ya da başarısız olma nedenlerinin açıklanabileceği, programda neyin değiştiğinin ve bu değişikliklerin sonuçlarının belirlenebileceği belirtilmektedir. Doküman incelemesine dayanan bu çalışmada, öğretim programına bağlılık kavramının ve programa bağlılığın önemi tanıtılmış, kavramın tarihçesi, ölçülmesi ve kavramla ilgili Türkiye bağlamındaki araştırmalar ortaya konmuş; Türkiye’de öğretim programına bağlılığı etkileyen etkenler keşfedilmeye çalışılmıştır. Yapılan incelemeler sonucunda, Türkiye’de öğretim programına bağlılığı etkileyen etkenlerin öğretmen özellikleri, program özellikleri, öğretmen eğitimi, kurumsal özellikler, bölgesel-sosyal-ekonomik-kültürel özellikler, merkeziyetçi eğitim sistemi, geleceği belirleyici sınavlar ve öğrenci özellikleri olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Öğretmenleri, uzman ve yöneticilerin belirlediği öğretim programını uygulamakla yükümlü birer teknisyen olarak gören anlayış nedeniyle, programı kendi bölge/okul/sınıf şartlarına göre uyarlayabilen uzman bir kadro ortaya çıkamamaktadır. Bu kısır döngü, öğretmenleri planlama ve uygulamada belirsizliğe sürüklemekte; bölgesinin, okulunun ve sınıfının koşullarında programa bağlı kalmakta güçlük çeken öğretmenler de, kâğıt üzerinde ayrı, sınıfında ayrı bir program uygulamasına imza atmaktadırlar. Çalışmada, sürekli yenilenen öğretim programlarının kâğıt üzerinde kalmaması için uygulama ve araştırma önerilerine de yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler Eğitimde Program Değişiklikleri, Öğretim Programına Bağlılık, Öğretim Programının Uygulanması, Program Değerlendirme, Programın Uyarlanması. a Sorumlu Yazar: Dr. Nilay T. BÜMEN Eğitim Programları ve Öğretim alanında doçenttir. Eğitim programları, etkili öğretim ve öğretmen eğitimi üzerine çalışmaktadır. İletişim: Ege Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Bornova, İzmir. Elektronik posta: [email protected] b Dr. Esra ÇAKAR Eğitim Programları ve Öğretim alanında doktora derecesine sahiptir. İletişim: Ege Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, 35040, Bornova, İzmir. Elektronik posta: [email protected] c Dr. Derya G. YILDIZ Eğitim Programları ve Öğretim alanında doktora derecesine sahiptir. İletişim: Akşemsettin İlkokulu, Buca, İzmir. Elektronik posta: [email protected] KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ Gerek dünyada, gerekse Türkiye’de çok sayıda eğitsel reform hareketi yapılagelmektedir. Reformlar, teknolojik yeniliklerin sınıflara yansımasından, okullaşma oranlarının arttırılmasına değin birçok alanda gerçekleşmektedir. Eğitimde önemli reform alanlardan biri de öğretim programlarındaki yenilik çalışmalarıdır. Türkiye’de öğretim programları alanında gerçekleşen yenilik çalışmalarının ana eksenini, öğrencilerin değişen dünya koşullarına uygun yetişmesi için gereken bilgi ve becerilerin kazandırılması oluşturmaktadır (Milli Eğitim Bakanlığı [MEB], 2004). Ancak öğretim programlarında yapılan değişikliklerin sonuçları net bir şekilde ortaya konamamakta; çoğu zaman eskisi bir kenara bırakılarak yeni bir öğretim tasarımı yapılmaktadır. Öğretim programlarının başarılı ya da başarısız olup olmadığını açıklamanın en önemli yollarından biri, öğretim programına bağlılık kavramının incelenmesidir (Dusenbury, Brannigan, Falco ve Hansen, 2003). Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 1970-80’li yıllardan beri çok sayıda araştırmaya konu olan öğretim programına bağlılık kavramı, özellikle sağlık (müdahale programları, uyuşturucu kullanımını engelleme programları vb.) (Backer, 2000; Dane ve Schneider, 1998; Dusenbury ve ark., 2003) ve eğitim alanlarında (Remillard, 2005; Songer ve Gotwals, 2005; Vartuli ve Rohs, 2009) dikkat çekmektedir. Yapılan kuramsal çalışmalarda öğretim programına bağlılığın bileşenleri (Dane ve Schneider, 1998; Dusenbury ve ark., 2003) ve ölçütleri (Mowbray, Holter, Teague ve Bybee, 2003) ortaya konulmuştur. Bu çalışmalarda kavramın kuramsal çerçevesi, programın uygulanması sürecinde ortaya çıkan hatalar/sorunlar açıklanmakta ve bu kavram, program etkililiğini belirlemede vazgeçilmez bir unsur olarak görülmektedir (Dane ve Schneider, 1998; Dusenbury ve ark., 2003; Fullan ve Pomfret, 1977). Dahası, öğretim programına bağlılığı etkileyen etkenler belirlenerek, bu etkenler dikkate alındığı sürece programa bağlılığın sağlanarak etkililiğin arttırılabileceği belirtilmektedir (Dusenbury ve ark., 2003; Roehrig, Kruse ve Kern, 2007). Öğretim programlarında yapılan değişiklikler okullar ve öğretmenler için birtakım farklılıklar doğurmaktadır. Bu farklılıklar kimi zaman bazı yenilikleri gündeme getirir. Gündeme gelen yeniliklerin öğretmenler/paydaşlar tarafından ne kadar benimsendiğini anlamak son derece önemlidir. Zira benimsenmeyen yenilikler zaman, emek ve para kaybına yol açmaktadır. Rogers (2003), bir yeniliğin zaman içinde, sosyal bir sistemin üyeleri arasında belli kanallar aracılığıyla iletilme sürecini yayılma olarak tanımlamakta ve yeniliklerin beş aşamada benimsendiğini belirtmektedir: 204 1. Farkındalık: Bu aşamada birey, yenilikle karşılaşır ama yenilik hakkında yeterli bilgiye sahip değildir. Yeniliğin varlığı ile tanışarak, işlevleri hakkında bir anlayış kazanır. 2. İkna Olma: Bu aşamada birey, yenilik hakkında olumlu ya da olumsuz bir tutum geliştirir. 3. Karar Verme: Bu aşamada birey, yeniliğin avantaj ve dezavantajlarını tartarak, yeniliği kabul etme ya da reddetme kararını verir. 4. Uygulama: Bu aşamada birey, yeniliği yürürlüğe koyar. Uygulamada, yeniliğin faydalılığı konusundaki hükmünü verir ve yenilik hakkında daha derinlemesine bir araştırma içine de girebilir. 5. Doğrulama: Bu aşamada birey, üçüncü aşamada verdiği yeniliği uygulama kararını güçlendirmeye çalışır. Yenilikle ilgili çelişkili durumlarla karşılaşırsa kararından vazgeçebilir. Rogers (2003), bireyin yeniliğe karar verme aşamasında, kabul etme ya da reddetme kararını etkileyen, yeniliğin kendine özgü özelliklerinin göreli avantaj, karmaşıklık, uygunluk (bağdaşma), denenebilirlik ve gözlenebilirlik olduğunu belirtmektedir. Başka bir deyişle, avantajlı olduğu düşünülen, gereksinimleri karşılayan, geçmiş deneyimlerle uyumlu, karmaşık olmayan, kolayca denenebilen, sonuçları başkaları tarafından kolayca gözlenip iletilebilen yenilikler, bireyler tarafından daha kolay kabul edilir. Bu özellikleri taşımayan yeniliklerin yayılmasının zor olacağı söylenebilir. ABD’de eğitim alanındaki yeniliklerin yayılımı üzerine yapılan çalışmalar 1950’li yıllarda başlamakla birlikte, 1970’lerden sonra ivme kazanmıştır (Rogers, 2003). 1970’lerden önce öğretmen ve yöneticilerin yeni tasarlanan öğretim programlarına ne kadar bağlı olduğu hakkında çalışmaya gerek duyulmadığı görülmektedir. Rogers (2003) bunun nedenini, programın uyarlanması esnasında öğretim programına bağlılığın yüksek olması ve öğretmenlerin/yöneticilerin yenilikleri uyguladığı varsayımı ile açıklamaktadır. Ancak zamanla araştırmacılar öğretim programına bağlılığın pek belirlenemediğini ve uygulayıcıların yenilikleri kendi yerel ihtiyaçlarına uygun olarak uyarlayamadıklarını fark etmeye başlamışlardır. Bu süreç, “Başarıyı arttırmak için yapılan yeniliklerin uygulamada başarısız olma nedeni nedir?” ve “Başarılı uygulamaların sonucunda öğrenci başarısı artmış mıdır?” gibi soruları beraberinde getirmiştir. Böylece eğitim alanındaki reformların uygulamadaki sorunlarına odaklanan öğretim programına bağlılık kavramı ortaya çıkmıştır (Petruzzelli, 2010). BÜMEN, ÇAKAR, YILDIZ / Türkiye’de Öğretim Programına Bağlılık ve Bağlılığı Etkileyen Etkenler Bu çalışmada, doküman incelemesi yoluyla öğretim programına bağlılık kavramı tanıtılarak, kavramın tarihçesi, önemi, ölçülmesi, programa bağlılığı etkileyen etkenler ve Türkiye bağlamında ilgili araştırmalar ortaya konmuş; eğitimde program değişikliklerinin uygulamaya yansımaları konusunda Türkiye’de öne çıkan özellikler keşfedilmeye çalışılmıştır. Kuzey Amerika kökenli alanyazında öğretim programına bağlılık kavramı 1970’lerden bu yana önemli bir araştırma konusu iken, Türkiye’de programa bağlılık ile ilgili araştırma yapılmamış olması çalışmanın temel çıkış noktasıdır. Türkiye’de yapılan program değerlendirme ve/veya program uygulamalarını inceleme çalışmalarında (ör. Akdeniz, Yiğit ve Kurt, 2002; Akpınar ve Aydın, 2007; Atila, 2012; Aydemir, 2011; Aykaç ve Ulubey, 2012; Berk, 2008; Çelik-Şen ve Şahin-Taşkın, 2010; Çobanoğlu, 2011; Gelen ve Beyazıt, 2007; Kasapoğlu, 2010; Kaya, Çetin ve Yıldırım, 2012; E. Öztürk, 2003; İ. H. Öztürk, 2012; Semenderoğlu ve Gülersoy, 2005; Tekbıyık ve Akdeniz, 2008; Yangın, 2007; Yaşar, 2012) öğretim programına bağlılık kavramının örtük bir şekilde ele alındığı ve kuramsal temellerinin vurgulanmadığı söylenebilir. Bu çalışmalar öğretim programına bağlılığın ölçülmesinde dikkate alınması gereken boyutların sadece bir kısmına (çoğunlukla katılımcı tepkileri) odaklanmaktadır. Oysa Türk alanyazınında öğretim programına bağlılıkla ilgili zengin bir kuramsal alt yapıya ve öğretim programına bağlılığı etkileyen etkenlerin Türkiye bağlamında tartışılmasına ihtiyaç vardır. Programa bağlılığın kuramsal çerçevesinin tanınması yoluyla, daha çok görüş almaya (katılımcı tepkileri) dayanan araştırma veri tabanının güçlenmesi ve uluslararası düzeyde araştırmalara yönelmenin mümkün olabileceği düşünülmüştür. Ayrıca Türkiye’de yapılan araştırmalar, öğretim programlarını yenilemenin sınıf ve öğretmen davranışlarının yenilenmesini garanti etmediğini göstermektedir (ör. Atila, 2012; Aydemir, 2011; Çakmak ve Gürbüz, 2012; Çelik, 2012; İ. H. Öztürk, 2012; Tekbıyık ve Akdeniz, 2008; Yaşar, 2012). Dolayısıyla Türkiye’de sürekli yenilenen öğretim programlarının kâğıt üzerinde kalmaması için uygulama ve araştırma önerilerine de yer verilmiştir. Öğretim Programına Bağlılık Nedir? Öğretim programlarında yapılan değişiklikleri tüm öğretmenlerin koşulsuzca kabul etmelerini ve eksiksiz bir şekilde sınıflarında uygulamaya koymalarını beklemek gerçekçi değildir. Öğretim programları öğrenme, öğretme ve değerlendirme kuramları temele alınarak oluşturulmalarına ve tüm öğretmenlere tek bir program tasarısı verilmesine rağmen öğretmenler, öğretim programını farklı şekillerde sahnelerler (Songer ve Gotwals, 2005). Başka bir ifadeyle, programlar her zaman program geliştirme uzmanlarının öngördüğü şekilde uygulanmaz ya da uygulanamaz; bunu etkileyen çok sayıda etken vardır. ABD’de program yeniliklerinin uygulanmasına yönelik araştırmalarda, bazı öğretmenlerin bu yenilikleri yararlı buldukları için uyguladıkları, bazılarının ise kendi özerkliklerini kısıtladığı gerekçesiyle uygulamadıkları belirlenmiştir (Datnow ve Castellano, 2000). Bu durum, araştırmacıları öğretim programlarının nasıl ya da ne şekilde uygulandığını incelemeye yöneltmiştir. Öğretim programına bağlılık, “program tasarısı ile karşılaştırıldığında öğretim programının ne kadar iyi uygulandığının belirlenmesi” (Mihalic, 2002, s. 2), “tasarlanan program ile uygulanan program arasındaki uyumluluğu belirlemenin bir yolu” (Furtak ve ark., 2008, s. 362) ya da “öğretmenlerin yeni bir programı ya da bir yeniliği program geliştirme uzmanlarının planladığı şekliyle uygulaması” olarak tanımlanmaktadır (Pence, Justice ve Wiggins, 2008, s. 332). Alanyazında öğretim programlarının nasıl ya da ne şekilde uygulandığına yönelik çalışmalarda program bütünlüğü-program integrity (Dane ve Schneider, 1998), uygulamanın bağlılığı/sadakati-fidelity of implementation (Dusenbury ve ark., 2003, Fullan ve Pomfret 1977), uygulama bağlılığı/ sadakati-implementation fidelity (Mihalic, 2002), öğretim programına bağlılık-curriculum fidelity (Vartuli ve Rohs, 2009), programa bağlılık-program fidelity (Backer, 2002) kavramlarının kullanıldığı görülmektedir. Bu çalışmada, eğitim programı ile öğretim programı kavramlarının farkını gözetmek, anlaşılırlığı sağlamak ve Türkçeye uygunluk açısından öğretim programına bağlılık kavramı tercih edilmiştir. Öğretim programına bağlılık, tasarlanan programın öğretmen/paydaşlar tarafından aslına sadık kalınarak uygulanması olarak tanımlanabilir. Öğretim Programlarına Bağlılık Kavramının Önemi Özellikle 1970’lerle birlikte araştırmacıların, öğretim programının uygulanması sürecine yoğunlaşmasının önemli birkaç nedeni vardır: İlk olarak, ortaya konulan yeni programın birçok uygulayıcı tarafından yürütülmesinde nelerin yaşandığı (Fullan ve Pomfret, 1977), aralarında ne tür farklılıklar ya da benzerlikler olduğu daha fazla merak edilmiştir. Bu sürecin öğretim programı ile ilgili daha fazla bilgi vereceği düşünülmüştür. Program geliştirme ekibinin program hedefleriyle, uygulayıcıların sınıf 205 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ etkinlikleri arasındaki ilişki önemli bir araştırma alanı olarak görülmektedir. Önceleri yenilik (yeni program) planlanır, uygulanır, sonuçları değerlendirilir ve karara varılır iken; programın plandan ne kadar az ya da fazla uygulandığı üzerinde durulmaz ve bu süreç bir kara kutu olarak görülürdü. Yenilik, kara kutunun bir yanından girip diğer yanından çıkan bir olay olarak algılandığı için (Fullan ve Pomfret, 1977), öğretim programıyla ilgili doğru bilgi alınamazdı. Programın uygulama aşamasına odaklanılması, bu kara kutunun incelemeye alınmasını sağlamaktadır. Kısacası, öğretim programına bağlılığın incelenmesi, sadece program ve çıktıları arasındaki ilişkiyi ortaya koymakla kalmamakta, aynı zamanda süreçle ilgili bilgi verilmesi sayesinde, programın etkililiği hakkında yanlış sonuçlara ulaşma olasılığını da azaltmaktadır. Öğretim programlarının uygulama sürecinin incelenmesi, eğitim alanında gerçekleşen yeniliklerin neden kök salamadığının ortaya koyulması açısından da önemlidir. Programa bağlılığın ortaya konulması, yeniliğin neden başarılı ya da başarısız olduğunu açıklar (Dusenbury ve ark., 2003). Başarısızlığın birçok kaynağı olabilir; örneğin, program kapsamına alınan öğretimsel materyallerin kullanımı konusunda uygulayıcılar ikna olmamış olabilir. Bu sorun kurum yapısıyla yakından ilgilidir. Buna ek olarak kurumun yeniliğe bakış açısı, kurum içi rollerde (öğrenci-öğretmen) yapılması gereken değişikliklerin -örneğin öğretmen merkezli bir yaklaşımdan öğrenci merkezli bir yaklaşıma geçilmesi- kurum içi rolleri nasıl etkileyeceği, programa bağlılığı yakından ilgilendirmektedir. Programa bağlılığın incelenmesinin bir diğer önemi, programın uygulanması sürecinde ortaya çıkan hatalar, eksiklikler ve başarısızlıkların belirlenebilmesidir. Örneğin, programın felsefesi, amaç ve hedeflerine ilişkin bilgi birikimi, programın öngördüğü öğretim yöntem ve tekniklerine hâkimiyet, öğretim ve değerlendirme alanındaki deneyim ya da bunların tamamı programa bağlılık düzeyini; dolayısıyla programın etkililiğini belirlemektedir (Fullan ve Pomfret, 1977). Programa bağlılığın ele alınmadığı durumlarda ise, öğrenme ürünlerinin yorumlanması zorlaşır. Değişim süreci ve öğretmenin programı uygulama yaklaşımı incelenmeden, programın uygulanma düzeyi belirlenmeden, öğrenme ürünleriyle ilgili bir karara varmak eksik bir değerlendirme yapmak anlamına gelebilir (Fullan ve Pomfret, 1977). Ek olarak, programın planlandığı şekliyle yürütülmemesi durumunda, uygulanan yeni programın kavramsal ya da metodolojik alt yapısıyla ilgili bulguların yan- 206 lış yorumlanma olasılığı artabilir. Başka bir deyişle, programın kendisiyle ilgili kuramsal ya da yöntemsel bir çıkarımda bulunma şansı ortadan kalkar ve uygulama sürecinde yaşanılan başarısızlık, programın kendi başarısızlığı olarak ele alınabilir. Üstelik programın yapısına ilişkin başarısızlıklar hiç değerlendirilmemiş olabilir (Dusenbury ve ark., 2003). Programa bağlılık sadece davranışsal değişim değil, tutum ve inançlardaki değişimi de etkileyebilir. Bağlılığın bu değişimleri nasıl etkilediğinin anlaşılması, önerilen yeniliğin geliştirilmesine rehberlik edebilir. Son olarak öğretim programına bağlılık, yeniliğin gerçekleştirilebilirliğine (feasibility) dair önemli bilgiler de verir. Programa bağlılığı sağlamak zorsa, programın gerçekleştirilebilirliğinin düşük olduğu anlaşılır. Programlar yüksek bir bağlılıkla uygulanıyor, fakat istenilen etki üretilemiyorsa; bu durum da programın yeniden düzenlenmeye ihtiyacı olduğu anlamına gelebilir (Dusenbury ve ark., 2003). Öğretim Programına Bağlılık Kavramının Tarihsel Gelişimi Öğretim programına bağlılık, ABD’de 1970’lerin başından bu yana çalışılan konulardan biridir. Başlarda genel çaba, öntest ve sontestlere dayalı olarak programın etkililiğinin belirlenmesi iken; son yıllarda giderek artan hızla değerlendirme, programın kendisinden ziyade programı uygulama (implementation) sürecine yönelmiş durumdadır (Backer, 2002). Başka bir deyişle, son yıllarda programın nasıl ya da ne şekilde uygulandığı daha çok mercek altına alınmaktadır. Öğretim programına bağlılık kavramının tarihsel süreci incelendiğinde, daha önce sözü edilen M. Everett Rogers’ın Yeniliklerin Yayılması kuramının yanı sıra, 1965 yılında, Clark ve Guba tarafından geliştirilen Araştırma, Geliştirme ve Yayılım (Research, Development and Diffusion- RD ve D) Modeli dikkat çekmektedir. Bu model geniş ölçekli program geliştirme projeleri için klasik bir model olmuştur (Marsh ve Willis, 2007). Modele göre, yeni bir eğitim programı planlanır, tasarlanır, değerlendirilir ve sonuçlara göre programın devam ettirilmesine ya da programa son verilmesine karar verilir (Dusenbury ve ark., 2003). 1970’li yıllarda, öğretim programına bağlılık ile ilgili çalışmalar arasında eğitim alanındaki yenilikleri destekleyen ve yerel programları inceleyen Eğitimsel Yeniliklerin Uygulanması isimli RAND (Research and Development) çalışması dikkat çekmektedir (Dusenbury ve ark., 2003; Marsh ve BÜMEN, ÇAKAR, YILDIZ / Türkiye’de Öğretim Programına Bağlılık ve Bağlılığı Etkileyen Etkenler Willis, 2007). RAND çalışması, eğitim programının uygulanması üzerine ABD’de farklı bölgelerdeki okullarda yapılan 293 projeyi kapsayan, en kapsamlı araştırma olarak kabul edilmektedir (Marsh ve Willis, 2007). Bu raporda, ulusal olarak yaygınlaşan eğitimsel yeniliklerin uygulamaları değerlendirilmiş ve uygulamalarda öğretim programına sürekli bir bağlılığın olmadığı belirlenmiştir. Daha sonra RAND raporuna birçok eleştiri yöneltilmiştir (Blakely ve ark., 1987; Dusenbury ve ark., 2003; Fullan ve Pomfret, 1977). Bu eleştirilerden biri, raporun eğitim programlarına yönelik değişikliklerden ziyade politik amaçlarla yapılan değişikliklerin uygulanmasına yönelik çalışmaları içermesidir. Buna ek olarak RAND çalışmasında kullanılan veri toplama araçlarının, uyarlama ya da geliştirme çalışmalarının yetersiz olduğu ve öğretim programına bağlılık bileşenlerinin ölçülmediği iddia edilmiştir. Ancak tüm bu eleştirilere rağmen RAND raporu, öğretim programına bağlılık sorununu sistematik olarak inceleyen ilk çalışma olarak görülmektedir (Dusenbury ve ark., 2003). RAND raporu ile eşzamanlı olan diğer bir çalışma Rogers, Eveland ve Klepper (1977) tarafından yürütülmüştür. Bu çalışmada tüketiciler (consumers) ya da yerel benimseyiciler (local adopters), kendi ihtiyaçlarını karşılamak ve sahiplenme duygusu geliştirmek için yenilikleri kendilerine göre değiştirmişler ya da yeniden oluşturmuşlardır (Blakely ve ark., 1987; Dusenbury ve ark., 2003). Bu çalışmanın sonucunda klasik RD ve D modeli, yeniliklerin yayılım sürecini daha etkin bir sürece dönüştürmek amacıyla güncellenmiştir. Modelin yeniden kavramsallaştırılması ile eğitim politikalarında da değişikliklere gidilmiştir. Örneğin, uygulamaların yaygınlaştırılmasına yönelik özel toplantılar, programların uygulandığı alanlara ziyaretler, uzman eğitimcilerden değişimi destekleyen seminerler alınması gibi etkinlikler yapılmıştır. Bu etkinliklerle hem öğretim programına bağlılığın, hem de yeni programlara yönelik farkındalığın arttırılması amaçlanmıştır (Dusenbury ve ark., 2003). 1980’lerin sonlarına gelindiğinde ise, öğretim programına bağlılık kavramına yönelik bakış açısı ikiye ayrılmaktadır: Birinci grupta, mevcut öğretim programına çok bağlı ve yeniliklere karşı olan gelenekselci anlayış (pro-fidelity camp) yer alırken, diğer grupta yeniliklerin benimsenmesini savunan yenilikçi anlayış (adaptation camp) yer almaktadır. Bunlara ek olarak, iki anlayışı birleştiren, bireysel ihtiyaçların karşılanabilmesi için değişikliklerin gerekli olduğunu, ancak değişikliklerin esnek olması gerektiğini belirten bir yaklaşım daha bulunmakta- dır. Bu yaklaşımda programın benimsenmesi, uygulanması ve yaygınlaştırılmasının olumlu sonuçlar yaratacağı savunulmaktadır (Berman ve McLaughlin, 1976’dan akt., Dusenbury ve ark., 2003). 2000’li yıllara gelindiğinde, ilk kez 1975 yılında RAND çalışmasıyla ortaya çıkan uyarlama veya karşılıklı uyarlama (adaptation/mutual adaptation) kavramlarının ön plana çıktığı görülmektedir. Böylece, öğretim programı uygulamalarında ayrışan iki yaklaşım oluşmaktadır: Öğretim programına bağlılık yaklaşımını benimseyen araştırmacılar, program geliştirme uzmanları tarafından sağlam bir şekilde geliştirilen öğretim programlarının sınıf içinde tam olarak uygulanmasına odaklanmaktadırlar. Bu yaklaşıma göre, öğretim programı uygulamalarının başarıya ulaşması için öğretmenlerin yeni öğretim programına yönelik ayrıntılı bir şekilde bilgilendirilmesi (programın felsefesi, yapısı vb.) ve mesleki gelişim etkinliklerine (hizmet içi eğitimlere) katılması gerektiği vurgulanır (Marsh ve Willis, 2007). Buna karşılık, öğretim sürecinde programa bağlılığın öğretmenlerin yaratıcılıklarını ve özerkliklerini sınırlandırdığını vurgulayanlar vardır (Pinar, Reynolds, Slattery ve Taubman, 2004). Uyarlama yaklaşımını benimseyen bu araştırmacılar, öğretim programı değişikliklerinin okullara yansıtılabileceğini, ancak programların okula uygun şekilde uyarlanması gerektiğini belirtmektedirler. Yenilenen öğretim programı ile birlikte kurumsal ortamlarda da değişikliklerin/düzenlemelerin yapıldığı uygulamalar olarak tanımlanan uyarlama (Marsh ve Willis, 2007, s. 225; Pinar ve ark., 2004, s. 699), yenilenen öğretim programlarının uygulamasında bir ucunda öğretmenlerin, diğer ucunda ise program geliştirme uzmanlarının yer aldığı karşılıklı bir yola (gidiş-geliş) benzetilir (Marsh ve Willis, 2007). Başka bir deyişle, yeniliklerin öğretim sürecinde uygulanabilmesi için program geliştirme uzmanları ve öğretmenlerin eşgüdümlü çalışması öngörülmektedir. Zira program geliştirme uzmanlarının, her eğitim ortamının farklı ve kendine özgü özelliklerini öngörmeleri çok güçtür. Hem eğitim ortamının şartlarını, hem de öğrencilerin özelliklerini en iyi bilen ve değerlendiren öğretmenler, program geliştirme uzmanlarına bu farklılıklara yönelik önemli bilgiler sağlarlar. Öte yandan program geliştirme uzmanları da, öğretim programının ögeleri, süreci, izleme ve değerlendirme çalışmalarına yönelik araştırmalar yaparak öğretmenlere planlı bir doküman sağlarlar (Ben-Peretz, 1990). Bu nedenle öğretimde, hem programa bağlılık hem de uyarlama kavramları bir arada düşünülmelidir (Marsh ve Willis, 2007). Açık ve iyi hazırlanmış programların bağlılıkla uygulan- 207 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ ması yerinde bir yaklaşım olarak görülürken; belirsiz ve eksikleri olan programların uyarlanmasının belirli koşullar altında daha uygun olduğu da belirtilmektedir (Emshoff ve ark., 1987’den akt., Vartuli ve Rohs, 2009). Backer (2002), öğretim programına bağlılık ile uyarlama arasında denge kurmanın büyük bir uğraş olduğunu ifade eder. Berman (1981), bu gerilimi çözmek için uygulamada durumsallık modelini önermiştir. Bu modelde, bağlılık ya da uyarlamaya karar verilirken yeniliğin doğası temele alınır. İyi yapılandırılmış yeniliklerde bağlılık güçlü tutulmaya çalışılır, iyi yapılandırılmamış yeniliklerde ise uyarlama daha yararlı olur. Karmaşık durumlarda bu stratejilerin kombinasyonu gerekebilir. Esasen öğretmenlerin katı bir biçimde programa bağlı kalmalarının doğru olup olmadığına ilişkin net bir yanıt vermek zordur. Temel sorun bağlılık ya da uyarlamanın hangi koşullar altında programın etkisini güçlendireceği, hangi koşullar altında azaltabileceğini gösteren çalışmaların yetersiz olmasıdır (Dusenbury ve ark., 2003). Türkiye’de eğitim yönetiminin merkeziyetçi yapısı nedeniyle öğretim programlarının ulusal çapta standart bir şekilde uygulanması beklenmektedir. Başka bir deyişle, hâkim zihniyet, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından hazırlanıp yayınlanan öğretim programlarının Türkiye’nin her yerinde aynı biçimde uygulanmasıdır. Dolayısıyla ABD’de öğretim programına bağlılık ya da uyarlama şeklinde oluşan kamplaşmanın Türkiye’de kısa vadede yer bulması pek mümkün görünmemektedir. Bununla birlikte yapılan araştırmalarda, öğretmenlerin MEB tarafından yayımlanan öğretim programlarını uygularken kendi tercihleri ve öğrencilerin durumuna göre değiştirdikleri de bilinmektedir (İ. H. Öztürk, 2012; Yıldırım, 2003). Dolayısıyla, her ne kadar MEB (2005) yönergesinde öğretim programlarının öğrenciler, okul-çevre ilişkisini ön plana çıkarması, konu, süre ve uygulamada değişiklikler yapabilecek esneklikte olması gerektiği vurgulansa da; öğretmenleri program geliştirme sürecinde aktif rol almaya teşvik edecek somut düzenlemelere rastlanmamakta, öğretim programını kendi sınıf ortamlarına uygun bir şekilde nasıl uyarlayacaklarına, bu konuda yetki ve özgürlük alanlarının ne olduğuna dair açıklamalara yer verilmemiştir (İ. H. Öztürk, 2012). Öğretim Programına Bağlılığın Ölçülmesi Öğretim programına bağlılığı ölçmek amacıyla 1980’lerden bu yana birçok yöntem geliştirilmiştir (Blakely ve ark., 1987; O’Donnell, 2008). Ancak bu yöntemler hâlâ yetersiz görülmekte (Brekke ve 208 Wolkon, 1988’den akt., Dusenbury ve ark., 2003) ve programa bağlılığın ölçülmesi için yaygın bir şekilde kullanılabilecek, standartlaşmış bir yöntemin bulunmadığı belirtilmektedir (Waltz, Addis, Koerner ve Jacobson, 1993). Alanyazında farklı veri toplama araçlarına dayanan nicel ve nitel yöntemlerin kullanıldığı çalışmalar yapıldığı görülmektedir. Nitel veri toplama araçları arasında yaygın olanlar; uzman puanlamaları, doküman inceleme, alan gözlemleri ve görüşmeler iken, nicel veri toplama araçları arasında ise anketler yer almaktadır (Mowbray ve ark., 2003). Vartuli ve Rohs (2009), kendini bildirime dayalı taramalara (self-report surveys), görüşmelere, öğrenci çalışmalarına, gözlemlere, uzman görüşlerine, video kayıtlarının incelenmesine dayalı çalışmalar yapıldığını belirtmekte; hem veri kaynağı çeşitlemesine hem de yöntem çeşitlemesine gidilerek geçerlik ve güvenirliğin artırılmaya çalışıldığını ifade etmektedir. Ayrıca kendini bildirime dayalı raporların performans düzeyi hakkında şişirilmiş hükümlere yol açması sebebiyle, doğrudan gözlem yapmanın en doğru durum belirleme yaklaşımı olduğunu ifade etmektedir. Alanyazında programa bağlılığın ölçülmesine yönelik beş boyut belirlendiği gözlenmektedir (Dane ve Schneider, 1998; Dusenbury ve ark, 2003; O’Donnell, 2008): 1. Uyma (adherence): Program ögelerinin, etkinliklerinin, materyallerinin, araç gereçlerinin vb. süreçte etkin bir şekilde kullanılarak uygulanması, 2. Doz/Süre: Program uygulamalarının sıklığı, sayısı veya süresi, 3. Uygulamanın Kalitesi: Kullanılan yöntem ve tekniklerin uygulayıcılar tarafından uygulanma tarzı, 4. Katılımcıların Tepkileri: Programa dâhil olan ve etkinliklere katılan katılımcıların yeniliğe bakış açıları, 5. Program Farklılıkları: Yeni öğretim programını, emsal ya da eski programlardan ayırt eden, kendine özgü kritik özellikler (ör. yeni öğretim programında yer alıp diğer programlarda bulunmayan modüller, bilgiler, beceriler, teknikler ve ölçme-değerlendirme yaklaşımları). Alanyazında bazı yazarlar öğretim programına bağlılığın bütüncül bir resmini elde edebilmek için bu boyutların tümünün ölçülmesinin gerekli olduğunu belirtirken (Dane ve Schneider, 1998), bazı yazarlar bunun zorunlu olmadığını ifade etmektedir (Azano ve ark., 2011). Başka bir deyişle BÜMEN, ÇAKAR, YILDIZ / Türkiye’de Öğretim Programına Bağlılık ve Bağlılığı Etkileyen Etkenler araştırmacılar, çalışmalarının odağına göre bu boyutlardan bir kaçına ya da boyutların tümüne yönelik ölçümler yapabilirler (Azano ve ark., 2011). Esasen programın amacına ulaştığını göstermek bakımından bu boyutların tümünün incelenmesi gerektiği konusunda bir netlik yoktur. Ancak bu boyutlar incelenmeden belli bir sonuca ulaşmak da mümkün görünmemektedir. Ayrıca bu boyutların tek bir yöntem ya da veri toplama aracıyla ölçülemeyeceği belirtilmektedir (Mowbray ve ark., 2003). Bu bağlamda boyutlar yapı bağlılığı ve süreç bağlılığı olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Yapı bağlılığına, katılma ve doz/süre boyutları girerken; süreç bağlılığına uygulama kalitesi ve program farklılıkları girmektedir. Katılımcı tepkileri ise her iki grupta da yer almaktadır. Örneğin, personel nitelikleri, programın içeriği ve bütçesi yapı bağlılığını ifade ederken; öğretim yöntem ve teknikleri, öğretmen ve öğrenciler arasındaki ilişkiler, duyuşsal özellikler (isteksizlik, karışıklık vb.) süreç bağlılığını işaret eder. Sonuç olarak, boyutlar belirlendikten sonra yapı ve süreç bağlılığı göstergelerinin en önemli özellikleri belirlenerek, farklı ölçme araçları ile farklı veri kaynaklarından veri toplanması gerektiği vurgulanmaktadır (Bond, Evans, Salyers, Williams ve Kim, 2000; Mowbray ve ark., 2003). Öğretim Programı Uygulamalarını Etkileyen Etkenler Yeniliklerin bireysel ve kurumsal olarak benimsenmesi zor ve karmaşık bir süreçtir. ABD’de eğitimsel yeniliklerin benimsenmesine ilişkin yapılan bir araştırmada, kurumların yarısından fazlasının (%56) yenilikleri uyarlayarak uyguladığı; ancak bu kurumların her beşinden sadece birinin önemli değişim gerçekleştirdiği tespit edilmiştir (Emrick, Peterson ve Agarwala-Rogers, 1977’den akt., Rogers, 2003). Fullan ve Pomfret (1977), programlarda hedeflenen yenilik ve değişikliklerin uygulayıcılar tarafından anlaşılırlığını, öğretmenlerin bu değişiklik ve yenilikleri gerçekleştirme konusundaki yeterlik ve istekliliklerini, okullarda uygulama için gerekli altyapı desteğini ve okulların örgütsel yapılarının bu yenilik ve değişiklikleri gerçekleştirmek için elverişli olmasını, uygulamayı etkileyen en önemli etkenler olarak tespit etmişlerdir. Fullan (2007) daha sonra öğretim programının uygulanmasını etkileyen etkenleri yeniden sınıflayarak şöyle ifade etmiştir: 1)Değişimin özellikleri: Değişimin özellikleri; ihtiyaçlar, açıklık, karmaşıklık, kalite/uygulanabilirlik olmak üzere dört alt başlıkta ele alınmıştır. Buna göre, katılımcı ihtiyaçlarının dikkate alın- dığı, amaç ve hedeflerin açıkça ifade edildiği, karmaşık olmayan ve uygulanabilir yenilikler daha kolay yürütülebilir. 2)Bölgesel/ Kurumsal Etkenler: Değişimin uygulandığı bölge ya da kurumun sosyal koşulları kastedilmektedir. Bu ana başlık altında okul özellikleri, toplumsal özellikler, kurum yöneticilerinin özellikleri ve öğretmen özellikleri yer almaktadır. 3) Dışsal Etkenler: Bakanlık, üniversiteler gibi kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları dışsal etkenler başlığı altında toplanmıştır. Bu etkenler, devlet politikalarıyla, bürokrasiyle, lobi faaliyetleriyle, bilimsel çalışmalarla değişimlere yön verebilmektedir. Öte yandan sağlık alanında uygulanan yeni müdahale programlarına bağlılığı etkileyen etkenleri inceleyen Gresham, MacMillan, Beebe-Frankenberger ve Bocian (2000) ile Reschly ve Gresham (2006) ise şu özellikleri sıralamışlardır: 1)Karmaşıklık: Programların karmaşıklığı, zorluk seviyelerinin yüksek olması ve öğretim etkinliklerinin zaman alması nedeniyle programa bağlılığı olumsuz yönde etkiler. 2)Materyal ve Kaynak: Programın uygulanması sürecinde yeni veya önemli bir kaynak/materyal gerekiyorsa, bunlara kolayca erişilebilir olmak programa bağlılığı artırabilir. 3)Programın Etkililiğine Duyulan Güven: Çok sağlam araştırma bulgularına dayansa bile, öğretmenler programın etkili olacağına inanmıyorsa ya da program kendi öğretim tarzıyla örtüşmüyorsa, sadık bir uygulama beklenemez. 4)Program Geliştirme Uzmanları (Interventionists): Uzman sayısı ve programı yaygınlaştıran kişilerin motivasyonu, programa bağlılığın düzeyini etkiler. Bunların yanı sıra bu çalışmanın odak kavramı olan öğretim programına bağlılığı etkileyen etkenlere yönelik bir sınıflama da yapılmıştır. Dusenbury ve arkadaşları (2003), alanyazında öğretim programına bağlılığı etkileyen etkenlere yönelik çalışmaları inceleyerek temelde dört etkene dikkat çekmiştir: 1)Öğretmen Özellikleri: Farklı öğretmen özellikleri, programların benimsenip benimsenmeyeceğinin önemli belirleyicisidir. Örneğin öğretmenin yenilik öngören bir öğretim programına ilişkin tutumu ya da yeniliklere açık olması, öğretim programına bağlılığı etkiler. Sobol ve arkadaşları (1989), öğretmen özelliklerinden kendine güven ve öğretme heyecanının programa bağ- 209 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ lılığı arttırdığını; otoriteryen kişilik yapısının programa bağlılığı azalttığını tespit etmiştir. Ek olarak öğretmenin alan bilgisi ve kavramsal alt yapısı (Carlsen, 1993; Kruse ve Roehrig, 2005’ten akt., Roehrig ve ark., 2007), ilgili reform ya da yenilikle ilgili pedagojik becerileri (Adams ve Krockover, 1997; Shulman, 1987’den akt., Roehrig ve ark., 2007), inanç ve yaklaşımları (Anderson, 1996) da program uygulamalarını yakından ilgilendirir. Öğretmenler, uygulama sürecindeki etkenlerden yalnızca biri gibi gözükse de çok büyük bir öneme sahiptir ve reformun başarıya ulaşmasında diğer faktörlerden daha belirleyici bir rol oynar (Han, 2013). 2)Program Özellikleri: Programın yapısına ve işleyişine ilişkin birçok özellik, programa bağlılığı etkileme potansiyeline sahiptir. Bunlardan ilki programın karmaşık ya da basit olmasıdır. Programın karmaşık bir yapıda olması durumunda, çok sayıda becerinin ve/veya çok sayıda kişinin işe koşulması gerekir. Programlar açık ve sade bir şekilde düzenlendiğinde ise, etkili bir şekilde uygulanma olasılıkları artmaktadır. Programın özelliklerine ilişkin diğer faktörler programın inanılarak uygulanıp uygulanmadığı, programın yeterli ve etkili olup olmadığı, programı destekleyen kurum ve kuruluşların kimler olduğu, programın yönetiminin kolay olup olmadığı şeklinde özetlenebilir. 3)Öğretmen Eğitimi (Teacher Training): Öğretmenlerin eğitimi, yenilik getiren programların başarılı bir şekilde uygulanmasının önemli bir parçasıdır. Bununla birlikte hangi mesleki gelişim etkinliklerinin öğretmen performansı üzerinde daha etkili olduğuna dair yeterli cevaplar üretilememiştir. Berman ve McLaughlin (1976), eğitimlerde öğretmenlerin çok ayrıntılı ve açık bir şekilde öğretim yapılmasını tercih ettiklerini, başarılı uygulamalar yapabilmek için yönetim düzeyinde bir destek elemanının bulunmasını istediklerini, dışarıdan gelen danışmanların (ya da araştırmacıların/uzmanların) pek de faydalı olmadıklarını ortaya koymuşlardır. Başka bir çalışmada izleme ve destek içeren kapsamlı mesleki gelişim etkinliklerine katılmanın program uygulamalarının kalitesini artırdığı saptanmıştır (Smylie, 1988). Bu bağlamda eğitimdeki yenilikler ya da yeni bir öğretim programı hakkında eğitimler yapılmasının gerekli olduğu konusunda bir uzlaşma olduğu görülmektedir. Ancak eğitimlerde yer alması gereken belli özelliklerin net bir şekilde ortaya konulamadığı söylenebilir. 4)Kurumsal Özellikler: Programın uygulanma- 210 sı kurumun yeniliklere açık olmasına bağlıdır. Öğretmenlerin özyeterlikleri, iletişim becerileri, okul kültürü, yöneticiler tarafından sağlanan imkânlar ve destek, etkili liderlik, personelin moral düzeyi, kurumun problem çözmede ne derecede etkin olduğu, yeni programı uygulamadaki hazırbulunuşluğu öğretim programına bağlılığı kurumsal düzeyde belirleyen özelliklerden bazılarıdır. Çalışmalarda bu tür kurumsal özelliklerin yanlış neden safsatası (post hoc) olarak değerlendirildiği de görülmektedir. Başka bir deyişle, bu tür kurumsal özelliklerin mi öğretim programına bağlılığı belirlediği, yoksa yeni bir programın başarılı bir şekilde uygulanmasının mı kurumu etkilediği belirlenememiştir. Öğretim Programına Bağlılık İle İlgili Türkiye’de Yapılan Araştırmalar ABD’de öğretim programına bağlılık kavramı 1970’lerden bu yana önemli bir araştırma konusu iken, Türkiye’de yapılan çalışmalarda öğretim programına bağlılık kavramının kullanılmadığı görülmektedir. Ancak bu kavram kullanılmasa da, programların nasıl ve ne derecede uygulandığına dair birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalarda öğretim programına bağlılık kavramı yerine, öğretim programı uygulamaları (E. Öztürk, 2003), öğretim programının uygulanmasında okul düzeyindeki farklılıklar (Öztürk Akar, 2005), öğretim programını kabullenme ve uygulama (Tekbıyık ve Akdeniz, 2008), oluşturmacı öğrenme öğretme etkinliklerini uygulama düzeyi (Kasapoğlu, 2010), program uygulamalarının etkililiği (Çelik-Şen ve Şahin-Taşkın, 2010), eğitim programı uygulaması (Çobanoğlu, 2011), öğretim programı etkinliklerinin uygulamadaki etkililiği (Aydemir, 2011), öğretim programının uygulanma düzeyi (Aykaç ve Ulubey, 2012), yapılandırmacılığa dair ögelerin öğretmenler tarafından algılanışı ve uygulanışı (Atila, 2012; Yaşar, 2012), yeni bir öğretim programının okullarda uygulanmasını etkileyen faktörler (Kaya ve ark., 2012), öğretmenlerin plan hazırlaması ve uygulaması (İ. H. Öztürk, 2012) vb. kavramlar kullanılmıştır. Bu çalışmalarda ağırlıklı olarak öğretmenlerin, yöneticilerin, öğrencilerin, öğretmen adaylarının görüşlerine başvurularak programın tasarlandığı şekilde uygulanmamasını ya da uygulanamamasını etkileyen etkenlerin neler olduğuna işaret edilmektedir. Daha önce belirtildiği gibi, batı kaynaklı alanyazında öğretim programına bağlılık kavramının boyutları uyma, doz/süre, uygulamanın kalitesi, katılımcı tepkileri ve program farklılıkları olarak BÜMEN, ÇAKAR, YILDIZ / Türkiye’de Öğretim Programına Bağlılık ve Bağlılığı Etkileyen Etkenler sıralanmaktadır. Her ne kadar Türkiye’de yapılan çalışmalarda öğretim programına bağlılık kavramı ve alanyazınından yararlanılmamış olsa da, ilgili çalışmalar incelendiğinde bu beş boyuttan uyma (Atila, 2012; Han, 2013; Kenan ve Özmen, 2010; İ. H. Öztürk, 2012; Yaşar, 2012), doz/süre (Han, 2013; İ. H. Öztürk, 2012), uygulamanın kalitesi (Atila, 2012; Aydemir, 2011; Aykaç ve Ulubey, 2012; Caner ve Tertemiz, 2010; Çelik-Şen ve Şahin-Taşkın, 2010; Çobanoğlu, 2011; Han, 2013; Kasapoğlu, 2010; E. Öztürk, 2003; İ. H. Öztürk, 2012; Tekbıyık ve Akdeniz, 2008; Yangın, 2007; Yaşar, 2012), katılımcı tepkileri (Akpınar ve Aydın, 2007; Atila, 2012; Aydemir, 2011; Aykaç ve Ulubey, 2012; Bayrak, 2009; Caner ve Tertemiz, 2010; Çelik-Şen ve ŞahinTaşkın, 2010; Çetin, 2009; Han, 2013; Kasapoğlu, 2010; Kenan ve Özmen, 2010; E. Öztürk, 2003; İ. H. Öztürk, 2012; Tekbıyık ve Akdeniz, 2008; Yangın, 2007; Yaşar, 2012) ve program farklılıkları (Akdeniz ve ark., 2002; Berk, 2008; Gelen ve Beyazıt, 2007; Semenderoğlu ve Gülersoy, 2005) boyutlarına ilişkin bulgular elde edildiği görülmektedir. Başka bir deyişle, Türkiye’de yapılan program uygulamaları araştırmalarının, programa bağlılığın ölçülmesine yönelik beş boyutu kapsadığı söylenebilir. Bu durum, yapılan çalışmaların program uygulamalarının farklı boyutlarına odaklanmak bakımından isabetli olduğunu düşündürmektedir. Ancak çalışmalarda “öğretim programına bağlılık” kavramının ve ilgili kuramsal altyapının yer almaması, araştırmacıların bu kavramı ve bağlılığın ölçülmesine ilişkin beş boyutu yeterince tanımadığını göstermektedir. Bu çalışma ile Türk alanyazınındaki bu boşluğun azalabileceği söylenebilir. Sonuç, Tartışma ve Öneriler Alanyazında öğretim programına bağlılığın belirlenmesinin, uygulama sürecindeki başarısızlıkların ortaya konması, yeniliklerin başarılı ya da başarısız olma nedenlerinin açıklanması, programda neyin değiştiğini ve bu değişikliklerin bilişsel ve duyuşsal davranışları nasıl etkilediğinin belirlenmesi, yeniliklerin uygulanabilirliği hakkında önemli bilgiler sağlanması gerekçesiyle çok önemsendiği görülmektedir. Bu çalışmada yapılan incelemeler sonucunda, alanyazında öğretim programına bağlılığı etkileyen etkenlerin (öğretmen özellikleri, program özellikleri, öğretmen eğitimi ve kurumsal özellikler) Türkiye’de de büyük ölçüde geçerli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ancak bu etkenlere ek olarak, Türk eğitim sisteminde öne çıkan ve tartışılmaya değer bazı özelliklerin de öğretim programına bağlılığı etkilediği söylenebilir. Bu etkenler; bölgesel-sosyal- ekonomik-kültürel özellikler, merkeziyetçi eğitim sistemi, geleceği belirleyici sınavlar ve öğrenci özellikleri (akademik başarı ve öğrenme farklılıkları) olarak sıralanabilir. Tüm etkenleri içeren bu sınıflama Şekil 1’de sunulmuştur. Şekil 1’de görüldüğü gibi bu etkenler arasında da ilişkiler olduğu düşünülebilir. Öğretmen eğitimi öğretmen özelliklerini, öğretmen özellikleri öğrenci özelliklerini, bölgesel-sosyalekonomik-kültürel özellikler kurumsal özellikleri, merkeziyetçi eğitim sistemi program ve öğretmen özelliklerini vb. etkileyebilir. Bu etkenler arasındaki ilişkilerin yapılacak yeni araştırmalarla incelenmesinde yarar vardır. Öğretmen özellikleri, Türkiye’de programa bağlılığı etkileyebilmektedir. 2005 yılında yürürlüğe giren yeni öğretim programlarıyla ilgili çalışmalarda, öğretmenlerin yenilikleri kendi öğretim deneyimlerini referans alarak, seçmeci ve eklektik bir şekilde uyguladıkları ortaya konulmuştur. Öğretmenler teknolojiye ve görsel materyallere yönelik yenilikleri uygulamada daha isteklilerken; reformların yok etmek istediği sunuş yoluyla öğretim gibi geleneksel yöntemleri derslerde daha fazla kullanmaktadırlar (Atila, 2012; Aydemir, 2011; Çelik, 2012; Yaşar, 2012). İ. H. Öztürk’ün (2012) çalışmasında, lise tarih dersi öğretmenlerinin yıllık planlarında yer alan yöntem ve materyallerle, gerçekte uygulanan öğretim arasında ciddi farklılıklar olduğu; grup tartışması, grup çalışması gibi tekniklerin sınıfta hiç uygulanmadığı, ağırlıklı olarak geleneksel anlatım ve soru-cevap yöntemlerinin kullanıldığı belirlenmiştir. Herhangi bir sebeple yıllık planın dışına çıkıldığı durumlarda, öğretmenler sınıf defterine çoğu kez gerçekte öğretimi yapılan konuyu değil, yıllık plana göre işlenmesi gereken konuyu yazdıklarını açık yüreklilikle ifade etmişlerdir. Çakmak ve Gürbüz (2012) de, öğretmenlerin sınıfta kendi öğretim programlarını uyguladıklarını, programların yüklü içerikleri ve zamanın kısıtlı olması nedeniyle sınıflarında uygulama çalışmaları yapamadıklarını, kitaplardaki bilgileri geleneksel yöntemlerle öğrencilere aktardıklarını, etkinlik seçiminde zorlandıklarını, laboratuvarı ve araç-gereçleri kullanma konusunda kendilerini yetersiz gördüklerini ortaya koymuşlardır. Tekbıyık ve Akdeniz (2008) öğretmenlerin, eski programın eski alışkanlıkları beraberinde getirdiği için bu alışkanlıkları değiştirmenin zaman alacağını düşündüklerini ortaya koymuş ve öğretim programının yeterince tanınmadığı sonucuna ulaşmışlardır. Yaşar (2012), öğretmenlerin ürün değerlendirmenin yanı sıra sürecin de değerlendirilmesi gerektiğini bildiklerini, ancak bu sürecin nasıl olması gerektiği konusunda ciddi sıkıntılarının olduğunu ortaya koymuştur. Dolayısıyla, 211 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ Şekil 1. Türkiye’de Öğretim Programına Bağlılığı Etkileyen Etkenler öğretim programında yer alan alternatif ölçme değerlendirme yöntem ve tekniklerinin öğretmenler tarafından uygulamaya yansıtılmadığı ya da yansıtılamadığı belirtilmektedir. Bu tür çalışmalardan yola çıkılarak öğretim kültüründeki değişimin, salt program değişimleriyle sağlanamadığı söylenebilir. Başka bir deyişle, programları yenilemek, sınıfların ve öğretmen davranışlarının yenilenmesini garanti etmemektedir. Bu nedenle programa bağlılık araştırmaları yapılmadıkça, yeniliklerin neden benimsenmediğini ya da ne tür bağlılık engellerinin oluştuğunu net bir şekilde tanımlamak güçtür. Öğretmenlerin öğretim kararlarını ve uygulamalarını; program tasarısına yönelik algıları, bir diğer anlatımla, programa yönelik bakış açıları yönlendirmektedir. Öğretmenlerin program algılarındaki farklılıklar, program uygulamalarında farklılıklara neden olmaktadır (Fullan, 2007; Herron, 1971). Örneğin, öğretmenlerin çoğunlukla öğretim programlarını; “konu listesi, kılavuz kitap, kaynak kitap, yardımcı kitap, ders kitabı, yıllık plan, zamanlama, kısıtlamalar ve akademik kavramlar” (Kaya ve ark., 212 2012; Yurdakul, 2011) ve “konuların derlemesi” şeklinde algılamaları, program uygulamalarını engelleyen bir sorun olarak görülmektedir (Gleeson, 2000). Bu durum öğretmenin içeriğe ilişkin farklı bir yorum getirerek, programın planlanan yapısından uzaklaşmasına da neden olabilmektedir. Benzer şekilde Türkiye’deki bazı çalışmalarda öğretmen inanç ve yaklaşımlarının, eğitim reformlarının uygulanması sürecini etkileyerek programların tasarlanan şekliyle uygulanmasında farklılıklara neden olduğu belirtilmektedir (Çobanoğlu, 2011; Han, 2013; Kasapoğlu, 2010). Bu farklılıkların giderilebilmesi için, öğretmenlerin yeni öğretim programının bakış açısını sınıf içine yansıtmasında kullandıkları işlevsel paradigmalar ile yeni program yaklaşımının uyumlu olması gereklidir. Ancak öğretmenlerin, genel olarak yeni öğretim programının öngörülerinden uzak inanç ve yaklaşımlara sahip olduğu, eski öğretim programına yakın (geleneksel) ya da eklektik (eski ve yeni öğretim programı arasında kalan) bir görüntü çizdiği ortaya konmuştur (Han, 2013). Bu durum Türkiye’de çoğu BÜMEN, ÇAKAR, YILDIZ / Türkiye’de Öğretim Programına Bağlılık ve Bağlılığı Etkileyen Etkenler öğretmenin eski eğitim yaklaşımında yetişmesine ve deneyimlerini bu yaklaşım doğrultusunda gerçekleştirmesine bağlanmaktadır. Öğretim programına bağlılığı etkileyen öğretmen özelliklerinden biri de programın öğretmene yüklediği roller ve bu rollerin benimsenmesidir. Yeni Öğretim Programını İnceleme ve Değerlendirme Raporu (Eğitim Reformu Girişimi [ERG], 2005, s. 39), “öğretmene rehberliğin yanı sıra işbirliği sağlayıcı, yardımcı, kolaylaştırıcı, kendini geliştirici, planlayıcı, yönlendirici, bireysel farklılıkları dikkate alıcı, sağlık ve güvenliği sağlayıcı roller” verildiğini vurgulamaktadır. Bununla birlikte öğretmen ve öğrenci rolündeki büyük ve ani bir değişim gerçekçi görülmemektedir. Bunun nedeni, bu rollerin sosyal faktörlerle, alışkanlıklarla ve değerlerle belirlenen yaşam tarzlarından bağımsız düşünülemeyeceği ve söz konusu değişimin benimsenmesinin zaman alacağıdır (ERG, 2005). Çelik-Şen ve Şahin-Taşkın (2010) da yaptıkları görüşmeler sonucunda, öğretmenlerin yeni ilköğretim programı ve yapılandırmacı yaklaşım kapsamında öğretmen rolünü tam olarak bilmedikleri sonucuna ulaşmışlardır. Atila (2012) ise, öğretmenlerin programın kendilerine yüklediği rolün farkında olmalarına rağmen, programın yapısı ve kullanılacak yöntem-teknikler hakkında bilgi eksiklikleri olması nedeniyle bu görevi yerine getiremediklerini ortaya koymaktadır. Gerçekleştirilen reform çalışmalarının başarı ya da başarısızlıkla sonuçlanmasını belirleyen ve öğretim programına bağlılığı etkileyen ikinci özellik, yenilik olarak ortaya konulan öğretim programının özellikleridir (Dusenbury ve ark., 2003). Kenan ve Özmen’e (2010) göre, öğretmenlerin büyük çoğunluğu programlar hazırlanmadan önce yeterli ihtiyaç analizi yapılmadığını, görüşlerine başvurulmadığını ve programlar uygulamaya konulmadan önce gerekli altyapının oluşturulmadığını ifade etmişlerdir. Benzer şekilde Özmen (2005), Hayat Bilgisi dersi öğretim programının -iddia edildiği gibi öğrenci merkezli olmadığını- dile getirilen kazanımların çocuğun bilgiyi kendisinin yapılandırmasına izin vermediğini, kazanımlarla ilgisi olmayan etkinlikler önerildiğini, birbirini izleyen kazanımların içerik ve ifade bağlantısının olmadığını, programlarda çok sayıda gereksiz kazanımlara yer verildiğini ifade etmektedir. Daha önce belirtildiği gibi, öğretim programına bağlılığı etkilemesi açısından, programın gerçeklik ve uygulanabilirlik ilkesine uygun olarak geliştirilmesi oldukça önemlidir. Kaya ve arkadaşlarının (2012) bulgularına göre, öğretmenler, öğretim programlarının akademisyenlerce hazırlanması ve ders içi süreçlerin yeterince dikkate alınmaması nedeniyle gerçekçi olmayan programların geliştirildiğini düşünmektedirler. Programla ilgili başka bir etken olarak zamanlama, öğretmenlerin içerikte bazı kısıtlamalar yapmalarına ve özellikle mesleğin ilk yıllarındaki öğretmenlerin bazı konuların öğretimini atlamalarına neden olmaktadır. Öğretmenler programda öngörülen zamanlamaya uymak için, öğrencilerin anlayıp anlamadıklarını kontrol etmeksizin zaman zaman hızlı gitmek zorunda kalmaktadırlar (Kaya ve ark., 2012). Dahası, öğretmenlerin pek çok konuyu sınırlı bir sürede öğretme zorunluluğu, geleneksel öğretim metotlarını uygulamalarına ve dolayısıyla öğrencilerin ezbere dayalı öğrenmeleri üzerine yoğunlaşmalarına neden olmaktadır. Bu nedenle program geliştirme uzmanlarının programın hedeflendiği biçimde uygulanmasını sağlamak için program içeriğini ve konuların işlenmesi için ayrılan süreleri tekrar gözden geçirmeleri gerekmektedir (E. Öztürk, 2003). Öğretim programına bağlılık ile ilgili önemli etkenlerden bir diğeri de öğretmen eğitimidir. Programa bağlılığın sağlanabilmesi için yapılan reform hareketiyle ilgili bilgilendirme ya da mesleki gelişim etkinliklerinin (hizmet içi eğitimlerin) önemli olduğu bilinmektedir. Türkiye’de öğretmenlere yönelik mesleki gelişim etkinlikleri daha çok kurs/seminer düzenlenerek yapılmaktadır. Ancak geleneksel kurs ve seminerler kuramsal ağırlıklı, bağlamdan koparılmış, izleme ve geribildirim sunmayan, didaktik bir tarzda yürütüldüğünden etkisizdir (Bümen, Ateş, Çakar, Ural ve Acar, 2012). Ayrıca MEB’in yeni öğretim programlarında öğrenci merkezli ve etkin öğrenmeye odaklandığı bir zamanda, mesleki gelişim etkinliklerinde “tebeşir ve tahta” olarak bilinen, katı didaktik bir yöntemle etkin öğretme yöntemlerini tanıtmasının ironik olduğu belirtilmektedir (World Bank, 2006). Kenan ve Özmen (2010), öğretmenlerin çoğunluğunun programların etkili bir şekilde uygulanması için gerekli motivasyona sahip olmadığına, yeterli hizmet içi eğitim faaliyetlerinin düzenlenmediğine, öğrencilerin ve velilerin programlar hakkında yeterince bilgilendirilmediğine ve veli desteğinin alınmadığına inandıklarını belirtmektedir. Yaşar (2012), bilgi-iletişim teknolojilerinin etkili kullanımına yönelik yeterli hizmet içi eğitim yapılmadığını ortaya koymuştur. Bümen’in (2005) çalışmasında, yenilenen ilköğretim öğretim programlarıyla ilgili öğretmenlere yapılan hizmet içi eğitimlerin ihtiyaç analizi teknikleriyle başlamasında, uygulamalı olarak (çalıştay şeklinde) yürütülmesinde ve katılımcı beklentilerinin öğrenilmesinde yarar olduğu belirtilmektedir. Özetle, Türkiye’de öğretmenlerin mesleki gelişimi konu- 213 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ sunda ciddi ve köklü bir dönüşüme gereksinim olduğu görülmektedir. Bu bağlamda Türkiye’de program değişikliklerine gidildiğinde yürütülen mesleki gelişim etkinlikleri -Rogers’ın (2003) yeniliklerin yayılması kuramı açısından- öğretmenlerin, en azından yenilikleri fark etme, ikna olma ve karar verme basamaklarına ulaşmalarını sağlamalıdır. Aynı zamanda bu etkinlikler yerel, bölgesel ve kurumsal ihtiyaçlara göre esnek bir şekilde düzenlenebilmeli; uygulama ağırlıklı (Bümen, 2005) planlanarak yeniliklerin sınıf ortamına aktarılması hedeflenmelidir. Sürekli mesleki gelişim anlayışına geçilerek, eğitim sonrası izleme, değerlendirme ve destek olma süreçlerinin titizlikle yürütülmesine başlanmalıdır. Bu çalışmaların yapılabilmesi için öğretmenlerin mesleki gelişimine ayrılan bütçe artırılmalı ve bu yöndeki girişimler %100 vergi indirimiyle (Bümen ve ark., 2012) desteklenmelidir. Ayrıca okul ve ilçe düzeylerinde yapılan zümre öğretmenleri toplantılarında öğretmenlerin programda öngörülen etkinlikleri uygulamaları sürecinde yaşadıkları sorun ve aksaklıkları tartışabilecekleri bir ortam oluşturulmalıdır. Burada ulaşılan sonuçların karar vericilere iletilmesi ve bunların program geliştirme çalışmalarında dikkate alınması gerekmektedir. Daha da önemlisi reformların öğretmenlere dikte edilmesi yerine, öğretmenler karar verme mekanizmasına dâhil edilmeli ve onlara sorumluluk verilmelidir. Öğretmenlerin planlama ve karar verme süreçlerine katılması, yeniliklerin benimsenmesi ve öğretim programına bağlılığı geliştirebilir. Öte yandan öğretmenlerin programları başarılı biçimde uygulamaları ve programa bağlı kalmalarında, hizmet öncesinde aldıkları eğitimin etkileri de bulunmaktadır. Herhangi bir öğretmenlik lisans programına tesadüfen ya da istemeyerek girmiş, bir öğretmen olarak kendini yeterli hissetmeyen, okumayı ve öğrenmeyi sevmeyen, öğrencilerle birlikte olmaktan hoşlanmayan bir öğretmen adayından zaman içerisinde nitelikli eğitim hizmeti ya da programa bağlılık beklemek hayalcilik olur. Mesleki faaliyetlerini etkin bir şekilde planlayan, sınıfın ve bölgenin özelliklerine göre öğretim programını uyarlayabilen uzman öğretmenler yetiştirebilmek gerekir. Öğretmenler, mesleki bilgi ve becerileri, mesleki özyeterlik inançları güçlendikçe öğretim programını sağlıklı bir şekilde uyarlayabilirler. Bu nedenle nitelikli hizmet öncesi öğretmen eğitimiyle, sınıfın ve bölgenin özelliklerine göre sağlıklı uyarlamalar yaparak, öğretmenlerin programlara daha çok bağlılık gösterebileceği söylenebilir. Dolayısıyla hizmet öncesi öğretmen eğitiminde adaylara 214 öğretim programlarını ne ölçüde ve nasıl uygulayacaklarını; okul, bölge, sınıf ve öğrenci özelliklerine göre nasıl uyarlama yapabileceklerini öğretecek ders ve deneyimlere yer verilmelidir. Bu süreçte mevcut öğretmen yetiştirme programlarında yer alan derslerin amaç, kapsam, süre ve uygulamalarının gözden geçirilmesinde ve araştırmalara dayalı olarak yenilenmesinde yarar vardır. Programın planlanmış hâline bağlı kalınarak uygulanması, kurumun yeniliklere açık olması ve kurumsal özelliklerle de yakından ilişkili görülmektedir. Kenan ve Özmen’in (2010) araştırmasında, programların uygulanmasını takip eden, yöneten, liderlik yapan kişilerin yeterli olmadığına, uygulama sürecinde Bakanlık ya da Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yeterli destek sağlanmadığına, esnek bir iletişim ve işbirliği içerisinde paylaşımcı bir ortam olmadığına inanıldığı görülmektedir. Başka bir çalışmada da, okul müdürlerinin yeni ilköğretim programının uygulanması sürecinde okullarda karar alma, planlama, öğretim faaliyetlerinin yürütülmesi, okul işletmesi, hizmet içi eğitim, fiziki imkânlar ve materyal temini gibi konularda sorun yaşadıkları sonucuna ulaşılmıştır (Bayrak, 2009). Gülbahar (2010), yeni öğretim programlarının etkili bir şekilde uygulanabilmesi için öğretmenlerin yöneticilerden bekledikleri rolleri, öğretimsel liderlik rolleri olarak tanımlamıştır. Okul yöneticilerinin, “programların gerektirdiği kırtasiye (fotokopi vb.) ihtiyacının karşılanmasını sağlama” rolünü en sık, “öğretmenleri ders işlenişinde denetleme” rolünü en az sıklıkta, “rehberlik ve bilgi kaynağı olma, fiziksel ortam yaratma ve gerekli kaynakları temin etme, program uygulamalarını ve öğretimi yönetme, kendi mesleki gelişiminin yanı sıra öğretmenlerin mesleki gelişimlerini sağlama, denetleme ve ölçme değerlendirme, eğitim faaliyetleri tasarlama ve düzenleme” rollerini de çoğunlukla gerçekleştirdiklerini belirlemiştir. Bu çalışmalar Türkiye’de öğretim programına bağlılığın kurumsal bağlamla ilişkili olduğunu doğrulamaktadır. Türkiye bağlamında öğretim programına bağlılığı etkileyen ancak batı kaynaklı alanyazında pek söz edilmeyen diğer etkenler arasında ilk olarak bölgesel-sosyal-ekonomik-kültürel özellikler dikkat çekmektedir. Bölgesel-sosyal-ekonomik-kültürel özellikler, Dusenbury ve arkadaşlarının (2003) belirttiği kurumsal özellikler kapsamında da düşünülebilir; ancak kurumsal özellikler okul kültürü, kurumun yeniliklere açık olması, etkili liderlik, personelin moral düzeyi, kurumun problem çözmede etkinliği gibi durumları ele aldığından (Dusenbury ve ark., 2003), Türkiye’de okulun içinde bulunduğu BÜMEN, ÇAKAR, YILDIZ / Türkiye’de Öğretim Programına Bağlılık ve Bağlılığı Etkileyen Etkenler bölgenin sosyo-ekonomik ve kültürel özelliklerinin programa bağlılığı özel bir biçimde ve derinden etkilediği söylenebilir. Türkiye geneline bakıldığında, öğrenci başarılarının coğrafi bölge ve sosyo-ekonomik yapıya göre aşırı farklılaştığı görülmektedir (Çelik, 2012). Ailelerin sosyo-ekonomik yapılarındaki avantajları ya da dezavantajları öğrenci başarısının en önemli belirleyicilerinden biridir (Derin, 2006). Son yıllarda gittikçe önemsenen uluslararası bir sınav olan TIMSS (Trends in International Mathematics and Science Study) sonuçları incelendiğinde, kırsal bölgelerdeki okullara devam eden ve ekonomik açıdan çok dezavantajlı olarak tanımlanan grubu oluşturan öğrencilerin başarısı düşüktür (Yücel, Karadağ ve Turan, 2013). Ek olarak, Türkiye’de öğrencilerin %31’inin avantajlı, %34’ünün karışık, %35’inin de dezavantajlı okullara gittiği belirlenmiş; hem sosyo-ekonomik köken, hem de başarı açısından birbirine yakın durumda olan öğrencilerin bir arada bulunmasını sağlayan karışık okulların sistem içinde daha fazla yer alması gerektiği vurgulanmıştır (ERG, 2010). E. Öztürk (2003) düz, özel/vakıf ve Anadolu liselerinde öğretim programı uygulamalarını incelemiş ve düz liselerde diğer lise türlerine göre okulun fiziki olanaklarının yetersizliği, kalabalık sınıflar, öğretmenlerin ya da öğrencilerin farklı kaynaklara ulaşamamaları, öğretim araç-gereçlerin yetersizliği gibi sorunların daha çok yaşandığını ortaya koymuştur. Bununla birlikte özel/vakıf liselerde daha çok öğrenci merkezli yaklaşımların, diğer lise türlerinde ise genellikle öğretmen merkezli yaklaşımların uygulandığı sonucuna ulaşmıştır. Ayrıca Türkiye’de son 20 yılda zorunlu eğitimi yaygınlaştırma çabaları, bazı bölgelerde normal eğitimin yanı sıra Yatılı Bölge Okulları, Pansiyonlu İlköğretim Okulları, taşımalı eğitim, birleştirilmiş sınıf gibi uygulamaları başlatmıştır. Bu okullar, genellikle fırsat eşitsizliğinin ön plana çıktığı kurumlar olarak bilinmektedir. Birleştirilmiş sınıflarda öğretim programına bağlanmaya çalışan öğretmenler için özellikle Güneydoğu’da yaşanan terör olayları (kaçırılan/öldürülen öğretmenler, okul saldırıları vb.) ve anadili Kürtçe olduğu için Türkçe bilmeden okula başlayan öğrenciler de ciddi zorlayıcılardır. Örneğin, hem Türkiye’de hem de bazı ülkelerde birçok ödül alan ve gerçek kişilerin rol aldığı 2008 yapımı İki Dil Bir Bavul filminde başrolü oynayan Denizlili genç öğretmen Emre Aydın, yaşadıklarını şöyle anlatır (Aktaş Salman, 2010): “İlk sene sonunda 48 birinci sınıf öğrencimden 35’i okuma yazmaya geçti. Çocuklar ikinci sınıfa geçti ancak bu kez de anlama becerilerinin olmadığını fark ettim. ‘Araba’ diye yazabiliyorlardı, okuyabiliyorlardı. Ancak arabanın anlamını bilmiyorlardı. Bu kez de görsel olarak anlattım her şeyi. Üçüncü sınıfa geçtiklerinde az çok diğer dersleri yapabiliyorlardı. Sınıfta muhabbet edebiliyorduk. İlk sene 123, ikinci sene 135, üçüncü sene 148 öğrencim vardı. Birleştirilmiş sınıf olduğu için çok zordu. Birinci ve ikinci sınıfları birlikte, üçüncü, dördüncü ve beşinci sınıfları onlardan ayrı okutuyordum. Üçüncü, dördüncü ve beşinci sınıflarda lider öğrenciler seçiyordum. Onlar dört ve beşinci sınıflara anlatırken ben de üçüncü sınıflarla ilgileniyordum. Dil sorunu devam ediyordu tabii. Benim bir saatte anlattığımı lider öğrenciler Kürtçe 10 dakikada anlatıyordu. Devamsız öğrenciler çok oluyordu. Mevsimlik işçi olarak çalışanlar vardı, evde kardeşlerine bakanlar... Sürekli evlerine gittim. İkinci yılın sonunda devamsız öğrencim azaldı. Mezun ettiğim öğrencilerin de ilköğretim ikinci kademeye devam etmesini sağladım. Kız çocuklarını göndermek istemeyenler oldu. Gittim aileleri ikna ettim.” Bu uygulamalara yönelik araştırmalar incelendiğinde, okulun fiziki şartları, eğitim araç-gereçleri vb. yetersizliklerden kaynaklanan birçok sorunun yaşandığı ve sonuç olarak bu okullarda öğretim programlarının yeterli düzeyde uygulanamadığı görülmektedir (Altunsaray, 1996; Arı, 2000; Damğa, 2008). Dolayısıyla mevcut problemler devam ettiği sürece, bu bölge ve okullarda öğretim programına bağlılık kavramından söz etmek bile gerçekçi olmayacaktır. Görüldüğü gibi, Türkiye’de öğrenci başarılarının coğrafi bölge ve sosyo-ekonomik yapıya göre aşırı farklılaşması, öğretim programına bağlılığı etkileyebilecek ve programın başarı ya da başarısızlığını açıklayabilecek önemli bilgileri içinde bulundurmaktadır. Dolayısıyla, bölgesel ve sosyo-ekonomik farklılıklardan kaynaklanan avantaj ya da dezavantajlı gruplarda öğretim programı uyarlamalarının planlanmasına ya da farklı bölge/ okullarda programların nasıl uyarlanabileceğine yönelik ayrıntılı ve seçenekli yönergelere ihtiyaç vardır. Bu bağlamda, bölgesel-sosyal-ekonomik farklılıklardan kaynaklanan dezavantajları ortaya çıkaran araştırmalara devam edilmeli ve bu etkenler sebebiyle yapılacak program uyarlamalarının öğrenci ve okul başarısına etkileri incelenmelidir. Bunların yanında Türkiye’de sosyo-kültürel özelliklerin de öğretim programına bağlılık üzerinde etkili olduğu söylenebilir. Zira yeniliklere ikna olma ya da yenilenmeye karar verme aşamasında ortaya çıkan bazı gizli dinamikler (Bolat, 2012), benimsemeyi ya da bağlılığı etkilemektedir. Örneğin, yarım bırakılan ya da -mış gibi yapılan geçmiş reform deneyimleri, çok sık yapılan eğitim değişiklikleri, değişime inançsızlığa 215 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ neden olabilmektedir. Çünkü bu tür deneyimler “Bu da geçer!” algısına yol açmaktadır. Benzer şekilde, okullarda gelişimi özendiren bir örgüt kültürünün ve performans yönetiminin yokluğu, hatta kendini geliştiren öğretmenlere yönelik alaycı tutumlar ya da gereksiz iş yükü eklenmesi yeniliklerin yayılmasına engel teşkil etmektedir. Ayrıca lider potansiyeli yüksek kişilerin yönetimden uzaklaştırılması yoluyla ortaya çıkan negatif seleksiyonla (Bolat, 2012) yükselme, öğretim programlarına bağlanmaya çalışan yenilikçilerin motivasyonunu azaltmaktadır. Görüldüğü gibi eğitim alanında yapılan reformlar toplumsal, politik, ekonomik dinamiklerden etkilenmektedir. Goodlad (2007), antropolojik, psikolojik, sosyolojik, tarihsel ve felsefi temelleri göz ardı eden eğitsel reform hareketlerinin başarılı olma şansı olmadığını; bu nedenle politika belirleyicilerin bu bileşenleri çok iyi analiz etmeleri gerektiğini belirtir. O’na göre bu temeller göz ardı edilerek gerçekleştirilen reformların istenmeyen sonuçları -eğitim virüsleri (yan etkiler)- ortaya çıkabilir. Bu bağlamda öğretim programlarının nasıl uygulandığının mercek altına alınmasıyla, eğitim virüslerinin erken dönemde teşhis edilerek yayılmasının engellenebileceği düşünülebilir. Türkiye’de yeni öğretim programının uygulanmasını ve yeniliklerin sınıfa ya da kurumlara aktarılmasını etkileyen etkenlerden bir diğeri merkeziyetçi eğitim sistemidir. Fretwell ve Wheeler’a (2001) göre Türkiye, OECD’ye üye ülkeler arasında en merkeziyetçi eğitim sistemine sahip ülkedir. Bölgeler arası farklılıkların fazla olması, merkeziyetçi anlayışla yürütülen programların uygulanmasında bazı sorunlara yol açmakta, beklenen sonuçlara ulaşılmasını engellemektedir. Merkeziyetçi eğitim sistemine sahip ülkelerde temel sorun, okullarda uygulanan eğitim programlarının bölge şartlarına yeterince uygun olmamasıdır. Bu durum bölge, öğrenci ve velilerin ilgi, ihtiyaç ve beklentilerinin yeterince karşılanamamasına yol açmaktadır (Yüksel, 1998). Merkeziyetçi anlayışla tek bir doğru çözüme yönelik program reçetesi bulma arayışı, öğretmenlerin ya da okulun, seçme hakkı, sorumluluk alma, eleştirel düşünme ve kendi öğretim stratejilerini geliştirmeleri gibi girişimlere daha az fırsat tanır (Karakaya, 2004). Bu sorunlara çözüm bulmak amacıyla çeşitli ülkelerde eğitimde merkeziyetçi yapıdan uzaklaşma eğiliminin yaygınlaştığı ve tüm düzeylerdeki okullarda, okul temelli program geliştirme anlayışının öne çıktığı görülmektedir (Collwill ve Gallagher, 2007; Kaya ve ark., 2012). Okula dayalı program geliştirme fikri özellikle 1970-80’li yıllarda Anglosakson ülkelerde altın çağını yaşamış, 1990’ların ortalarından itibaren ise Asya ve Uzak Doğu’yu etkisi altına almıştır (Bümen, 2006). Okula dayalı program geliştirme anlayışı ile okula ve öğretmenlere sağlanan özerk yapının 216 (Datnow ve Castellano, 2000), öğretim programlarını benimseme ve bağlılık geliştirmeye katkı getireceği düşünülebilir. Nitekim İ. H. Öztürk’ün (2012) çalışmasında öğretmenler, dersleri kendi öğrencilerinin durumuna uyarlayabilmeleri için kendilerine daha fazla yetki ve serbestlik sağlanmasını istemekte; ancak bu serbestliğin belli bir sınırda ya da dengede olması gerektiğini de belirtmektedir. Bu bağlamda merkeziyetçi anlayışla hazırlanan ulusal programlar, eşgüdümlü bir yürütmenin sağlanması açısından programa bağlılığı olumlu etkilemesine rağmen; bireysel, sosyal, ekonomik, politik, bölgesel ve okul şartlarındaki farklılıklar nedeniyle aynı zamanda programa bağlılığı olumsuz etkileyen bir faktör olarak da kabul edilebilir. Dolayısıyla Türkiye’de okul temelli program geliştirme yaklaşımının uygulanabilirliğine ve bu uygulamaların öğretim programına bağlılığı nasıl etkilediğine yönelik araştırmalar yapılmasına gereksinim olduğu söylenebilir. Mevcut yasa ve düzenlemelerle bu konuda araştırma yapmak mümkün değildir. Öte yandan, Türkiye’de öğrencilerin öğrenim hayatları boyunca girmek zorunda oldukları Seviye Belirleme Sınavı, Yükseköğretime Geçiş Sınavı, Lisans Yerleştirme Sınavı vb. geleceği belirleyici ulusal sınavlar, programların planlandığı/niyetlendiği şekilde uygulanmasına önemli ölçüde etki etmektedir. Dolayısıyla, yurt dışı alanyazında pek bahsedilmeyen ancak Türkiye’de öğretim programına bağlılığı etkileyen etkenlerden biri de geleceği belirleyici sınavlardır. Özellikle, bazı ders konularının geleceği belirleyici ulusal sınavlarda ölçülmemesi, bu konuların okullarda fazla önemsenmemesi ya da öğretilmemesine neden olabilmektedir. Ulusal sınavlarda hiç ölçülemeyen bazı dersler (Beden Eğitimi, Görsel Sanatlar, Müzik vb.) -pek çok okulda görülen alt yapı eksiklikleriyle birlikte- hiç yapılamamakta ya da yüzeysel olarak yürütülebilmektedir. Sınavlarda çok önemli görülen ders ve konularda ise, dershane ya da özel ders alma yoluyla bu konulara aşırı derecede zaman ayrılabilmektedir. Böylece bir dersin önemli görülen bazı konuları, okuldaki rekabet veya veli beklentilerinin de etkisiyle bazen haftalarca tekrar edilebilmektedir. Bununla birlikte, geleneksel bakış açısına sahip bazı öğretmenlerin, ulusal sınavlarda öğrencilerinin başarısız olacağı düşüncesiyle derslerinde öğrenci merkezli etkinlikler yerine daha çok sınava yönelik testleri çözmeyi tercih ettikleri görülmektedir (Güneş ve Baki, 2011). İ. H. Öztürk’ün (2012) çalışmasında, öğretim programı ve ders kitabı yayımlanmayan seçmeli derslerin planlanmasında, öğretmenlerin üniversiteye giriş sınavında çok soru çıkan konulara özellikle ağırlık verdikleri ve test çözdürdükleri belirlenmiştir. Yaşar (2012) da, veli ve öğrencilerin, öğretmenlerden dersleri sınav odaklı bir biçimde işlemesini istediklerini ortaya koymuştur. BÜMEN, ÇAKAR, YILDIZ / Türkiye’de Öğretim Programına Bağlılık ve Bağlılığı Etkileyen Etkenler Bu sonuçlar, geleceği belirleyici ulusal sınavların öğretmenlerin programa bağlılığını ciddi bir biçimde etkilediğini göstermektedir. Diğer yandan, Türkiye’de öğrencilerin akademik başarıları ve öğrenme özellikleri de programın uygulanmasını etkilemektedir. Dolayısıyla, öğretim programına bağlılığı etkileyen etkenlerden sonuncusu öğrenci özellikleridir. Kaya ve arkadaşlarının (2012) çalışmasında, öğrencilerin başarı düzeyi yüksekse öğretmenlerin öğretim programını planlandığı şekliyle uyguladıkları; öğrencilerin başarı düzeyi düşükse programda yer alan kavramların sadece bazı noktalarının verildiği ya da öğrencilerin ilgili kavramları anlamayacakları düşünülerek o kavramların hiç verilmediği ortaya konmuştur. Benzer şekilde E. Öztürk (2003), öğrenci seviyelerinin yüksek olduğu sınıflarda öğretimin ve çeşitli sınıf içi etkinliklerinin kolayca gerçekleştirildiğini, düşük seviyeli öğrencilerin olduğu sınıflarda programın hedeflendiği biçimde uygulanmasında ve öğrencilerin dikkatlerinin kolayca dağılması nedeniyle sınıf yönetiminde sorunlar yaşandığını ortaya koymuştur. Başka bir çalışmada da, başarı ya da ilgi düzeyi düşük öğrencilerin bulunduğu sınıflardaki öğretmenlerin programın öngördüğü konuları yılsonuna kadar tamamlayamadığı ve bu durumun öğretmenlerin kendi tercihlerine göre birtakım yeni konuları ders kapsamına almalarına neden olduğu ya da bazı konuları daha geniş bir biçimde işlemeye engel teşkil ettiği görülmüştür (İ. H. Öztürk, 2012). Bu sonuçlar, Türkiye’de öğretim programının tüm sınıflarda aynı şekilde uygulanmadığını ve öğretmenlerin, öğrencilerin akademik başarı ve öğrenme düzeyi farklılıklarından etkilenerek programa bağlılık düzeylerini de farklılaştırdıklarını düşündürmektedir. Şüphesiz bu durum öğretmenlerin inançları ya da özyeterlikleri ile de ilgili olabilir. Ancak öğrenci özellikleri nedeniyle mi, yoksa öğretmenlerin bazı özellikleri nedeniyle mi programa bağlı kalınmadığının araştırılmasında yarar vardır. Ayrıca programlar uygulanırken, öğrencilerin akademik başarı ve öğrenme düzeyi farklılıklarını en aza indirgeyecek alternatif öğretim etkinliklerine yönelik yönergeler, hangi koşullar altında programın değiştirilebileceğine yönelik açıklamalar geliştirilmelidir. Buna yönelik araştırmaların yapılması ve teşvik edilmesi de önerilebilir. Yeni öğretim programlarının yaygınlaştırılmasında öğretmenlerin planlama ve karar verme süreçlerine katılması, programlara bağlılığı ya da programları kendi okul ve sınıfına uyarlamalarını kolaylaştırabilir. Bu bağlamda Türkiye’de üzerinde oldukça az çalışma yapılan öğretmen özerkliği kavramı akla gel- mektedir. Zira öğretmen özerkliği, diğer uzmanlık gerektiren mesleklerde olduğu gibi, öğretmenlerin mesleki etkinliklerle ilgili planlama, karar alma ve uygulama süreçlerinde gerçek anlamda söz sahibi olmalarını ifade eder (İ. H. Öztürk, 2012). Özerkliğin sınırsız ve denetimsiz bir serbestlik alanı olarak değil, öğretmenlere yeterli yetki ve hareket alanı sağlayan, ama aynı zamanda öğrencilerine ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmelerini ve eğitim otoritesi tarafından eğitim-öğretimin verimli bir biçimde yürütülmesi için konulan standartlara uymalarını sağlayacak kurallı bir serbestlik olarak düzenlenmesi savunulmaktadır (İ. H. Öztürk, 2012). Dolayısıyla öğretmenleri uzmanlar ve yöneticilerin belirlediği ve ayrıntılarını çizdiği bir öğretim programını uygulamakla yükümlü birer teknisyen olarak görmek yerine, mesleki etkinliklerini etkin bir şekilde planlayan, sınıfın ve bölgenin özelliklerine göre öğretim programını uyarlayabilen birer uzman olarak görebilmek gereklidir. Alanyazında açık ve iyi hazırlanmış/yapılandırılmış programlarda bağlılığın; belirsiz, eksikleri olan ya da iyi yapılandırılmamış programlarda ise uyarlamanın daha uygun olabileceği belirtilmektedir (Berman, 1981). Türkiye’de temel sorunlardan biri, programa bağlılık gösterilmesinin ya da programı uyarlamanın hangi koşullarda, nasıl yapılırsa olumlu sonuçlar vereceğinin bilinmemesidir. Bölge, okul, sınıf ve öğrenci özelliklerine göre uyarlamalar yapıldığında tasarlanan öğretim programına belki daha çok bağlılık gösterilebileceği düşünülebilir. Kuşkusuz bunun gerçekleşebilmesi için bölgesinin, okulunun ve sınıfının koşullarına göre programı uyarlayabilecek öğretmenlerin yetiştirilmesi gerekir. Zira sağlıklı bir uyarlama (uygulama-geliştirme) yapabilmesi için öğretmenin belli bir serbestlik alanı içerisinde olmak üzere, mesleki bilgi ve becerilerinin, özyeterliğinin, özgüven ve oto-kontrol mekanizmasının, mesleki etik ve sorumluluk bilincinin güçlü olması beklenir (Boote, 2006). Türkiye’de öğretmen ihtiyacının tüm çabalara rağmen hâlâ tam olarak karşılanamamış olması, ücretli öğretmenlik, branş dışı atamalar vb. uygulamalar nedeniyle, öğretmenlerin birer uzman değil, teknisyen olarak görüldüğü tahmin edilebilir. Bunun bir kanıtı MEB tarafından pek çok ders için hazırlanan ya da onaylanan ve ayrıntılı birer ders planı niteliğinde olan öğretmen kılavuz kitaplarıdır. Nitekim yapılan bir araştırmada, öğretmenlerin büyük çoğunluğunun program geliştirmenin MEB’in görevi olduğunu ve kendilerinin bu konuda yetkili ve sorumlu olmadıklarını düşündükleri belirlenmiştir (Can, 2009). Öğretmenlerin programı okul ve sınıf koşullarına göre uyarlamak için girişimde bulunma noktasında öğ- 217 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ renilmiş çaresizliklerinin oluştuğu da düşünülebilir. Dolayısıyla teknisyen olarak görülen/algılanan öğretmenlerin, uzman rolüyle programı kendi okul ve sınıf şartlarına göre uyarlaması beklenemez. İşte bu kısır döngü, öğretmenleri planlama ve uygulamada belirsizliğe sürüklemekte; okul, bölge ve sınıfının koşullarında programa bağlı kalmakta güçlük çeken öğretmenler de, kâğıt üzerinde ayrı, sınıfında ayrı bir program uygulamasına imza atmaktadır. Bu nedenle fiili olarak (de facto) programı uyarlayan öğretmenlerin çoğunlukta olduğu dikkate alınarak, belki de programa katı bir biçimde bağlılık gösterilmesini beklemekten vazgeçilmeli ve öğretmenlere hangi durumlarda ve ne tür uyarlamalar yapabilecekleri konusunda yol gösterilmelidir. Son olarak, gelecekte program değişikliklerine yönelik yürütülecek yeni araştırmalarda öğretim programına bağlılık kavramı ve kuramsal çerçevesi dikkate alınmalı, bu konuda Türkiye’de daha fazla araştırma yapılarak, uluslararası karşılaştırmalara yol açılmalıdır. Türkiye’de öğretim programına 218 bağlılık alanyazının oluşabilmesi için bağlılığın ölçülmesine yönelik beş boyut dikkate alınarak (Dane ve Schneider, 1998; Dusenbury ve ark., 2003; O’Donnell, 2008), hangi bölge ya da okullarda programa daha sadık kalındığına; öğretmen, yönetici, okul türü ya da bölgenin hangi özellikleri ile programa bağlılığın arttığının belirlenmesine yönelik araştırmalara gereksinim vardır. Batı kaynaklı alanyazında pek sözü geçmeyen ve bu çalışmada sunulan Türkiye’de öne çıkan programa bağlılık etkenlerinin incelenmesine, programların etkili bir şekilde uygulandığını gösterebilecek ölçüt ve standartları belirlemeye yönelik araştırmalar yapılmalıdır. Ayrıca özel okullar ile devlet okulları arasında programa bağlılık açısından ne gibi farklılıklar olduğu incelenebilir. Daha özgün olarak ise, programa bağlı olmanın gerekli olup olmadığı, uyarlamanın sınırları, okula dayalı program geliştirme yaklaşımlarının bağlılığa etkileri, bu girişimlerin nihayetinde öğrenci performansına ne tür yansımalar olduğu ve öğretmen özerkliği ile programa bağlılık/uyarlama ilişkisinin incelenmesi önerilebilir. Educational Sciences: Theory & Practice • 14(1) • 219-228 © 2014 Educational Consultancy and Research Center www.edam.com.tr/estp DOI: 10.12738/estp.2014.1.2020 Curriculum Fidelity and Factors Affecting Fidelity in the Turkish Context a b Nilay T. BÜMEN Esra ÇAKAR Ege University Ege University c Derya G. YILDIZ Akşemsettin Primary School Abstract Although a centralist education system is in place in Turkey, studies show that while implementing the curriculum developed by the Ministry of Education, teachers make changes based on their own preferences or depending on students. Curriculum fidelity can be defined as the degree to which teachers or stakeholders abide by a curriculum’s original design when implementing it. Even though no clear position has been determined as to whether teachers’ abiding strictly by the designed curriculum is beneficial or not, it is argued in the related literature that by determining fidelity of implementation, it is possible to explain the reasons for success or failure of curriculum innovations, and to specify the changes in the curriculum and their outcomes. In this study, the concept of curriculum fidelity is introduced through a review of the literature, then its historical background, importance, and methods of measurement are explored. Factors affecting curriculum fidelity and related research in the Turkish context are presented, and prominent features of curriculum changes reflected on the practice of education are studied. It is concluded from the study that the factors affecting curriculum fidelity in Turkey are teacher characteristics, curriculum properties, teacher training, institutional features, regional, social, economic, and cultural characteristics, a centralist education system, high-stakes tests, and student characteristics. Because of the understanding of viewing teachers as technicians responsible for implementing a curriculum designed by experts and directors, it cannot be possible to have expert staff that can adapt the curriculum to the conditions of their region, school, or class. This vicious circle drives teachers to ambiguity in planning and implementation; teachers having difficulties abiding by the curriculum under the conditions of the region, school, and class carry out curriculum implementations different in theory and in practice. Suggestions for practice and future research are also included in this study. Key Words Adaptation/Mutual Adaptation, Changes in the Curriculum, Curriculum Implementation, Curriculum Fidelity, Program Evaluation. a Nilay T. BÜMEN, Ph.D., is currently an associate professor of Curriculum and Instruction. Her research interest includes curriculum, effective teaching and teacher training. Correspondence: Ege University, Faculty of Education, Department of Educational Sciences, Bornova, Izmir, Turkey. Email: [email protected] b Esra ÇAKAR, Ph.D., is currently a research assistant of Curriculum and Instruction. Contact: Ege University, Faculty of Education, Department of Educational Sciences, Bornova, Izmir, Turkey. Email: [email protected] c Derya G. YILDIZ, Ph.D., is currently a teacher at Akşemsettin Primary School. Contact: Akşemsettin Ilkokulu, Buca, Izmir, Turkey. Email: [email protected] EDUCATIONAL SCIENCES: THEORY & PRACTICE Ensuring students’ acquisition of knowledge and skills necessary for adapting to the changing conditions of the world sets the basis for innovative efforts in the field of curriculum in Turkey (Milli Eğitim Bakanlığı [MEB], 2004). A useful way of explaining whether curricula are successful or not is to examine the concept of curriculum fidelity (Dusenbury, Brannigan, Falco, & Hansen, 2003). The concept of curriculum fidelity, which has been the subject of many studies since the 1970-80s in the United States, is prominent especially in the fields of health (treatment programs, programs for prevention of the use of drugs, etc.) (Backer, 2000; Dane & Schneider, 1998; Dusenbury et al., 2003) and education (Remillard, 2005; Songer & Gotwals, 2005; Vartuli & Rohs, 2009). These studies include theoretical frameworks, explain errors or problems occurring in the process of implementation, and the concept is seen as an indispensable element in determining the effectiveness of a program (Fullan & Pomfret, 1977; Dane & Schneider, 1998; Dusenbury et al., 2003; Petruzzelli, 2010; Rogers, 2003). In addition, factors affecting curriculum fidelity have been determined, and it has been argued that as long as these factors are taken into consideration, curriculum fidelity can be maintained and effectiveness can be increased (Dusenbury et al., 2003; Roehrig, Kruse, & Kern, 2007). In this study, the concept of curriculum fidelity is introduced through a review of the literature, then its historical background, importance, and methods of measurement are presented. Factors affecting curriculum fidelity and related research in the Turkish context are explored, and prominent features of curriculum changes reflected on the practice of education are studied. While the concept of curriculum fidelity (or fidelity of implementation) has been an important research subject in the North-American literature since the 1970s, the fact that no studies have been carried out on curriculum fidelity in Turkey was the starting point of this study. The concept of curriculum fidelity has been dealt with implicitly and its theoretical fundamentals are not emphasized sufficiently in studies on program evaluation and/or examinations of curriculum implementation done in Turkey (e.g Akdeniz, Yiğit, & Kurt, 2002; Akpınar & Aydın, 2007; Atila, 2012; Aydemir, 2011; Aykaç & Ulubey, 2012; Berk, 2008; Çelik-Şen & Şahin-Taşkın, 2010; Çobanoğlu, 2011; Gelen & Beyazıt, 2007; Kasapoğlu, 2010; Kaya, Çetin, & Yıldırım, 2012; E. Öztürk, 2003; İ. H. Öztürk, 2012; Semenderoğlu & Gülersoy, 2005; Tekbıyık & Akdeniz, 2008; Yangın, 2007; Yaşar, 220 2012). These studies focus on only a part of the dimensions (mainly participant responsiveness) to be considered in the measurement of fidelity of implementation. However, in the Turkish literature, there is a need for a rich theoretical foundation in curriculum fidelity and for a discussion of the factors affecting fidelity of implementation in Turkish contexts. With the introduction of the concept of curriculum fidelity and its theoretical framework in Turkey, it would be possible to strengthen the research database, which is mainly based on surveys, and to initiate studies at an international level. Moreover, research shows that renewing curricula does not guarantee the renewal of class and teacher behaviors (Atila, 2012; Aydemir, 2011; Çakmak & Gürbüz, 2012; Çelik, 2012; İ. H. Öztürk, 2012; Tekbıyık & Akdeniz, 2008; Yaşar, 2012). Therefore, suggestions for practice and further studies are also included in this study. What is Curriculum Fidelity? Although all curricula are developed based on theories of learning, teaching, and assessment, and teachers are generally given only one curriculum design, teachers implement the curriculum in different ways (Songer & Gotwals, 2005). In studies of curriculum innovations in the US, it was found that some teachers implemented the new curricula as they found them useful while some did not, because they thought these innovations restricted their own autonomy (Datnow & Castellano, 2000). This led researchers to study how curricula are implemented. Curriculum fidelity or fidelity of implementation is defined as “a determination of how well a program is being implemented in comparison with the original program design” (Mihalic, 2002, p. 2), “a way of determining the alignment between the implementation of a treatment and its original design” (Furtak et al., 2008, p. 362), or “the extent to which teachers implement an intervention, curriculum, innovation, or program as intended by the developers” (Pence, Justice, & Wiggins, 2008, p. 332). In summary, fidelity of implementation can be defined as the degree to which teachers or stakeholders abide by a curriculum’s original design when implementing it. The Importance of the Curriculum Fidelity Studying curriculum fidelity is important for a variety of reasons, all of which are related to BÜMEN, ÇAKAR, YILDIZ / Curriculum Fidelity and Factors Affecting Fidelity in the Turkish Context gaining an understanding of how the quality of implementation can be improved when research based programs are disseminated. First, an important reason for studying fidelity of implementation is that it reveals failure to implement the program as planned. A second important reason for studying curriculum fidelity is that it often helps to explain why innovations succeed and fail. Third, an assessment of curriculum fidelity allows researchers to identify what has been changed in a program and how changes impact outcomes. Finally, curriculum fidelity reveals important information about the feasibility of an implementation (Dusenbury et al., 2003; Fullan & Pomfret, 1977). Historical Background of Curriculum Fidelity In analyzing the historical background of fidelity of implementation, Rogers’ Diffusion of Innovation Theory, and the Research, Development and Diffusion (RD&D) model are noteworthy. The RAND (Research and Development) study titled Implementation of Educational Innovations from the 1970s is also remarkable (Blakely et al., 1987; Dusenbury et al., 2003; Marsh & Willis, 2007). Another study contemporary with the RAND report was carried out by Rogers, Eveland, and Klepper (1977). As a result of this study, the classical RD&D model was updated in order to make the process of diffusion of innovations more efficient. Educational policies were also subjected to changes in relation to the re-conceptualization of the model (Dusenbury et al., 2003). By the end of the 1980s, perspectives on the concept of curriculum fidelity were divided into two main categories: a traditionalist approach (pro-fidelity camp) and an innovative approach (adaptation camp). In addition, a third approach combines these two and argues that changes are necessary and should be flexible (Berman & McLaughlin, 1976 as cited in Dusenbury et al., 2003). By the 2000s, adaptation and mutual adaptation approaches, which first appeared in 1975 with the RAND study, gained prominence. Researchers adopting a fidelity of implementation approach focused on the full classroom implementation of comprehensive curricula developed by curriculum development experts (Marsh & Willis, 2007). Those who adopted an adaptation approach, on the other hand, argued that curricula should be adapted for the school (Ben-Peretz, 1990; Marsh & Willis, 2007; Pinar, Reynolds, Slattery, & Taubman, 2004). While implementation of clear and well-designed programs with fidelity is accepted as a proper approach by some authors, others consider it to be more appropriate to adapt ambiguous and defective programs under certain conditions (Emshoff et al., 1987 as cited in Vartuli & Rohs, 2009). Backer (2002) expresses that it is hard work to establish a balance between fidelity of implementation and adaptation. Berman (1981) suggested a contingency model in practice in order to solve this tension. In this model, the decision for fidelity or adaptation is based upon the nature of the innovation. As a requirement of the nature of centralist education management in Turkey, curricula are expected to be implemented in a standard way nationally. Hence, it does not seem to be quite possible that the camping that appeared in the form of fidelity or adaptation of implementation in the US can find place in Turkey in the short term. It is also known that while implementing the curriculum developed by the Ministry of Education, teachers make changes based on their own preferences or depending on students (İ. H. Öztürk, 2012; Yıldırım, 2003). Therefore, although it is emphasized in the directives of MEB (2005) that curricula should be flexible enough to allow for changes in subjects, time, and practices, and should take into consideration school-environment and student relations, no concrete regulations are found on encouraging teachers to take an active role in curriculum development processes. Furthermore, no explanation is included about how they can adapt the curriculum to their class environments, or what their authority and degrees of freedom are in this regard (İ. H. Öztürk, 2012). Measurement of Curriculum Fidelity Since the 1980s, many methods have been developed to measure curriculum fidelity (Blakely et al., 1987; O’Donnell, 2008). However, these methods are still seen as insufficient (Brekke & Wolkon, 1988 as cited in Dusenbury et al., 2003) and it is argued that there is no standardized method that can be used widely to measure curriculum fidelity (Waltz, Addis, Koerner, & Jacobson, 1993). In the literature, five dimensions have been determined for the measurement of curriculum fidelity: adherence, dose/duration, quality of program delivery, participant responsiveness, and program differentiation (Dane & Schneider, 1998; Dusenbury et al., 2003; O’Donnell, 2008). Some authors in the literature state that all these dimensions should be measured in order to more 221 EDUCATIONAL SCIENCES: THEORY & PRACTICE accurately examine the big picture of curriculum fidelity (Dane & Schneider, 1998), while others suggest that this is not necessary (Azano et al., 2011). However, it is emphasized that data should be collected on these dimensions from different sources using different measurement tools (Bond, Evans, Salyers, Williams, & Kim, 2000; Mowbray, Holter, Teague, & Bybee, 2003). Factors Affecting Implementation of Curricula Studies show that individual and institutional adoption of innovations is a difficult and complicated process (Emrick, Peterson, & Agarwala-Rogers 1977 as cited in Rogers, 2003). Authors classify the factors affecting practices of innovations in the field of teaching in different ways. For instance, Fullan (2007) classifies the factors affecting curriculum implementation as the characteristics of change, regional, institutional factors and external factors. On the other hand, Gresham, MacMillan, Beebe-Frankenberger, and Bocian (2000), and Reschly and Gresham (2006), classify the factors as complexity, materials and resources, confidence in program effectiveness, and interventionist. Dusenbury et al. (2003) points out four main factors affecting curriculum fidelity: 1)Teacher characteristics: Different characteristics of teachers are an important determiner of curriculum fidelity. Sobol et al. (1989) found that self-confidence and teaching enthusiasm increased fidelity whereas authoritarian personality decreased it. Additionally, teachers’ knowledge in the field and in theoretical backgrounds (Carlsen, 1993; Kruse & Roehrig, 2005 as cited in Roehrig et al., 2007), their pedagogical skills in relation reform or innovation (Adams & Krockover, 1997; Shulman, 1987 as cited in Roehrig et al., 2007), and their beliefs and approaches (Anderson, 1996) are also closely associated with program implementations. Even though teachers seem to be only one of the factors in the process of implementation, they are highly important and have a determining role in the success of a reform (Han, 2013). 2)Program Properties: Many properties regarding the structure and operation of a program affect fidelity of implementation. The first one of these is whether the program is complicated or simple. Other program properties include the sincerity of program implementation, a program’s sufficiency and effectiveness, institutions and 222 agencies supporting the program, and program management. 3) Teacher Training: Teacher training plays a significant role in the successful implementation of innovative programs. However, there is no sufficient study showing which professional development activities affect teaching performance more. Berman and McLaughlin (1976) showed that teachers preferred very detailed and clear instruction during training, asked for supporting administrative staff to perform successful practices, and that external consultants (or researcher and experts) were not very beneficial for better implementation. In another study, professional development activities including observation and support were found to increase the quality of program implementations (Smylie, 1988). 4) Institutional Features: Implementation of a program depends on the openness of an institution to innovations. Teachers’ self-efficacy levels, school culture, opportunities and support provided by directors, effective leadership, staff morale, how effective the institution is at problem solving, and the degree of readiness for implementing the new program are some of the features determining curriculum fidelity at the institutional level. Turkish Studies on Curriculum Fidelity Although the concept of curriculum fidelity is not used in the literature in Turkey, many studies have been done on how and to what extent programs are implemented. In these studies, instead of curriculum fidelity, aspects such as curriculum practices (E. Öztürk, 2003), differentiations in curriculum implementation at the school level (Öztürk Akar, 2005), opinions of teachers about adoption and implementation of curricula (Tekbıyık & Akdeniz, 2008), the level of implementing constructionist learning teaching activities (Kasapoğlu, 2010), the effectiveness of program practices (Çelik-Şen & Şahin-Taşkın, 2010), curriculum implementation (Çobanoğlu, 2011), the effectiveness of curriculum activities in practice (Aydemir, 2011), the opinions about application level of elementary school program (Aykaç & Ulubey, 2012), the perception and implementation of elements of constructivism by teachers (Atila, 2012; Yaşar, 2012), factors affecting the implementation of a new education program at schools (Kaya et al., 2012), and teachers’ development and implementation of plans (İ. H. BÜMEN, ÇAKAR, YILDIZ / Curriculum Fidelity and Factors Affecting Fidelity in the Turkish Context Öztürk, 2012) are examined. As stated previously, the components of fidelity in the literature are listed as adherence, dose/duration, quality of delivery, participant responsiveness, and program differentiation. Although the studies carried out in Turkey have not used the concept of curriculum fidelity and its theoretical framework, it can be seen in related studies that findings were obtained on the dimensions of adherence (Atila, 2012; Han, 2013; Kenan & Özmen, 2010; İ. H. Öztürk, 2012; Yaşar, 2012), dose/duration (Han, 2013; İ. H. Öztürk, 2012), quality of delivery (Atila, 2012; Aydemir, 2011; Aykaç & Ulubey, 2012; Caner & Tertemiz, 2010; Çelik-Şen & Şahin-Taşkın, 2010; Çobanoğlu, 2011; Han, 2013; Kasapoğlu, 2010; E. Öztürk, 2003; İ. H. Öztürk, 2012; Tekbıyık & Akdeniz, 2008; Yangın, 2007; Yaşar, 2012), participant responsiveness (Akpınar & Aydın, 2007; Atila, 2012; Aydemir, 2011; Aykaç & Ulubey, 2012; Bayrak, 2009; Caner & Tertemiz, 2010; Çelik-Şen & ŞahinTaşkın, 2010; Çetin, 2009; Han, 2013; Kasapoğlu, 2010; Kenan & Özmen, 2010; E. Öztürk, 2003; İ. H. Öztürk, 2012; Tekbıyık & Akdeniz, 2008; Yangın, 2007; Yaşar, 2012) and program differentiation (Akdeniz et al., 2002; Berk, 2008; Gelen & Beyazıt, 2007; Semenderoğlu & Gülersoy, 2005). Discussion, Conclusions and Recommendations As a result of this study, it is concluded that the factors affecting fidelity in the literature (teacher characteristics, program properties, teacher training, and institutional features) are largely present in Turkey. However, in addition to these factors, some properties that stand out in the Turkish education system which could also be claimed to affect curriculum fidelity are worth discussing. These factors are regional, social, economic, cultural characteristics, a centralist education system, high-stakes tests, and student characteristics (academic achievement and learning differentiations). First, teachers’ characteristics are considered to affect curriculum fidelity. In studies relating to the new curriculum put in practice in 2005, it is determined that teachers practice innovations eclectically (Aydemir, 2011; Atila, 2012; Çakmak & Gürbüz, 2012; Çelik, 2012; İ. H. Öztürk, 2012; Tekbıyık & Akdeniz, 2008; Yaşar, 2012). Furthermore, these studies have shown that teachers are not familiar enough with the curriculum (Tekbıyık & Akdeniz, 2008) and have serious difficulty in assessment (Yaşar, 2012). Teachers’ decisions about teaching and their practices are influenced by their perceptions of program design (Fullan, 2007; Herron, 1971). For example, teachers’ usual perceptions of general curricula as “a list of subjects, guide books, source books, supplementary books, course books, yearly plan, timing, limitations and academic concepts” (Kaya et al., 2012; Yurdakul, 2011), and as a “collection of subjects”, are considered a problem hindering program implementations (Gleeson, 2000). Another characteristic of teachers affecting fidelity is the roles given to the teachers by the program, and the adoption of these roles. These roles cannot be considered independent of life styles shaped by social factors, habits, and values, and therefore the adoption of innovations would take some time (Eğitim Reformu Girşimi [ERG], 2005). Studies carried out in Turkey have shown that teachers cannot perform the roles given to them by the 2005 curricula (Atila, 2012; Çelik-Şen & Şahin-Taşkın, 2010). The second feature affecting fidelity is curriculum properties (Dusenbury et al., 2003). Studies in Turkey show that necessary needs analyses are not done before developing programs (Kenan & Özmen, 2010), the gains included in the program are not related with the content and expressions, and most of the time, unnecessary gains are included in programs (Özmen, 2005). Moreover, teachers think that unrealistic programs are developed, as they are developed by academicians and lesson processes are not considered adequately (Kaya et al., 2012). Another important factor pertaining to curriculum fidelity is teacher training. It is known that professional development activities (in-service training) or information on the reform movement are required to maintain fidelity of implementation. In the studies carried out in Turkey (e.g Bümen, 2005; Bümen, Ateş, Çakar, Ural, & Acar, 2012; Kenan & Özmen, 2010; World Bank, 2006; Yaşar, 2012) it is evident that there is a serious and radical need for transformation in professional development of teachers. In this context, when curriculum changes are undertaken in Turkey, professional development activities should be organized flexibly in accordance with local, regional and institutional needs, they should be planned so as to be practice weighted (Bümen, 2005), and the understanding of continuous professional development should be adopted. On the other hand, teachers’ pre-service education also affects their successful curriculum implementation and fidelity. Therefore, pre-service teacher education should include courses and practice on how to implement curriculum, and to 223 EDUCATIONAL SCIENCES: THEORY & PRACTICE what extent and how to make adaptations according to school, region, class, and student characteristics. Implementation of curriculum with adherence to its planned form is also seen as closely related to an institution’s openness to innovations, as well as other institutional features. Studies carried out in Turkey show that administrators are not competent enough in relation to the implementation of curricula, institutions do not provide sufficient support, no cooperation is maintained among stakeholders, and necessary physical conditions and material are not supplied (Bayrak, 2009; Gülbahar, 2010; Kenan & Özmen, 2010). These studies confirm that curriculum fidelity is influenced by institutional context in Turkey. Of the factors affecting fidelity of implementation in Turkey, but not mentioned frequently in the literature of some Western countries, regional,social, economic, cultural characteristics are particularly note-worthy. In the overall Turkish context, it is seen that school conditions vary extremely by geographical regions and socio-economic structures (Çelik, 2012), and these differences affect student achievement (Derin, 2006, ERG, 2010; Yücel, Karadağ, & Turan, 2013). In addition, problems such as poor physical conditions of schools, crowded classes, teachers or students being unable to access different resources, and the insufficiency of educational tools and equipment have been noted (Altunsaray, 1996; Arı, 2000; Damğa, 2008; E. Öztürk, 2003). Moreover, some school types (e.g mobile education or multi-grade classes) are known as institutions where the inequality of opportunities stands out. This situation was brilliantly critiqued by a young teacher in an award-winning 2008 documentary titled (On the Way to School) (Aktaş Salman, 2010). In this context, studies examining the disadvantages resulting from regional-social, economic differences should be continued, and the effects of the adaptations made due to these factors on student and school achievement should be analyzed. Additionally, socio-cultural characteristics can affect curriculum fidelity. Some hidden dynamics and educational reform movements ignoring anthropological, psychological, sociological, historical, and philosophical bases (Goodlad, 2007) with promotion through negative selection (Bolat, 2012), and some that appear at the decision or persuasion stage for innovations, affect adoption or fidelity as well. One of the main factors affecting the implementation of the new curriculum in Turkey is the centralist education system. In Turkey, which has the most centralist education system among 224 OECD members (Fretwell & Wheeler, 2001), some problems arise in the implementation of the programs designed with a centralist understanding due to considerable differences between regions. These problems are observed to cause failure to meet the interest, expectations, and needs of the region, students, and parents (Yüksel, 1998), and provide less opportunity for teachers or schools in aspects such as right of choice, taking responsibility, critical thinking, and developing their own teaching strategies (Karakaya, 2004). In order to find solutions for these problems, a schoolbased approach to curriculum development has been prominent in some countries (Bümen, 2006; Collwill & Gallagher, 2007; Kaya et al., 2012). An autonomous structure provided for teachers and the school with school-based curriculum development can contribute to adopting curricula and improving fidelity (Datnow & Castellano, 2000). Another factor affecting curriculum fidelity in Turkey is high-stakes tests. Studies carried out in Turkey found that teachers with a traditional point of view prefer to do tests preparing students for exams (Güneş & Baki, 2011), and sometimes attach particular importance to the subjects covered in university entrance exams (İ. H. Öztürk, 2012). This is also supported by students and their parents (Yaşar, 2012). These results show that national high-stakes tests seriously affect teachers’ fidelity of implementation. The last factor which affects curriculum fidelity in Turkey is student characteristics. Some studies carried out in Turkey (i.e. Kaya et al., 2012; E. Öztürk, 2003; İ. H. Öztürk, 2012) have shown that if students’ levels of achievement are high, teachers implement the curriculum as it was planned, whereas if level of achievement is low, only some or sometimes none of the concepts included in the curriculum are covered by teachers. Involvement of teachers in planning and decision processes in the introduction of new curricula can facilitate fidelity of implementation or adaptations. In this context, the concept of teacher autonomy comes up. It is necessary to view teachers as experts who plan their professional activities efficiently and can adapt the curriculum in accordance with the characteristics of the class and the region. The literature suggests that fidelity would be appropriate for clear and welldesigned/structured programs, while adaption would be more suitable for ambiguous, defective, or poorlystructured programs (Berman, 1981; Boote, 2006). Teachers are often seen as technicians rather than experts in Turkey. An indication of this is teacher BÜMEN, ÇAKAR, YILDIZ / Curriculum Fidelity and Factors Affecting Fidelity in the Turkish Context (guide) books, which contain a detailed lesson plan, and are prepared or approved by the Ministry of Education for many courses. In fact, one study showed that a great majority of teachers think curriculum development is the responsibility of the Ministry of Education and that they are not authorized for or responsible for it (Can, 2009). Therefore, it is not realistic to expect teachers, who are perceived as technicians, to adapt the program to their own school and classroom conditions in the role of a professional. This vicious cycle leaves teachers in uncertainty when it comes to planning and implementation; teachers having difficulty maintaining fidelity of implementation under the conditions of their school, region, and classroom practice a different curriculum from the one in theory. Finally, in future studies to be carried out on curriculum changes, the concept of curriculum fidelity and its theoretical framework should be taken into account to strengthen Turkish research databases and pave the way for international comparisons. Studies can be performed to determine the criteria and standards that can indicate effective implementation of programs and to examine fidelity of implementation factors presented in this study which are prominent in Turkey but not mentioned frequently in Western literature. Furthermore, differences between state and private schools in terms of curriculum fidelity can also be examined. Finally, it is recommended to study whether curriculum fidelity is necessary, the limits of adaptation, the effects of schoolbased curriculum development on fidelity of implementation reflections observed in student achievement, and the relation between teacher autonomy and curriculum fidelity. 225 EDUCATIONAL SCIENCES: THEORY & PRACTICE References/Kaynakça Adams, P. E., & Krockover, G. H. (1997). Concerns and perceptions of beginning secondary science and mathematics teachers. Science Education, 81, 29-50. doi: 10.1002/(SICI)1098-237X(199701)81:1<29::AIDSCE2>3.0.CO;2-3 Akdeniz, A. R., Yiğit, N. ve Kurt, Ş. (2002, Mayıs). Yeni fen bilgisi öğretim programı ile ilgili öğretmenlerin düşünceleri. V. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi’nde sunulan bildiri, ODTÜ, Eğitim Fakültesi, Ankara. http:// www.fedu.metu.edu.tr/ufbmek-5/b_kitabi/PDF/Fen/ Bildiri/t93d.pdf adresinden edinilmiştir. Akpınar, B. ve Aydın, K. (2007). Eğitimde değişim ve öğretmenlerin değişim algıları. Eğitim ve Bilim, 32(144), 71-80. Aktaş Salman, U. (2010, 29 Eylül). İki Dil Bir Bavul’un devamı. Radikal. http://www.radikal.com. tr/radikal. aspx?atype = radikaldetayv3vearticleid = 1021260vecategoryid = 97 adresinden edinilmiştir. Altunsaray, A. (1996). Taşımalı ilköğretim uygulamasının değerlendirilmesi (Yüksek lisans tezi, Balıkesir Üniversitesi, Balıkesir). http://tez2.yok.gov.tr/ adresinden edinilmiştir. Anderson, R. D. (1996). Study of curriculum reform. Washington, DC: US. Government Printing Office. Arı, A. (2000). Normal, taşımalı ve yatılı ilköğretim okullarının karşılaştırılması (Yüksek lisans tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Afyon). http://tez2.yok.gov.tr/ adresinden edinilmiştir. Atila, M. E. (2012). Fen ve teknoloji dersi öğretim programındaki yapılandırmacılığa dayalı öğelerin öğretmenler tarafından algılanışı ve uygulanışı (Doktora tezi, Atatürk Üniversitesi, Erzurum). http://tez2.yok.gov.tr/ adresinden edinilmiştir. Aydemir, H. (2011). İlköğretim 7. sınıf sosyal bilgiler öğretim programı etkinliklerinin uygulamadaki etkililiğinin değerlendirilmesi (Doktora tezi, Fırat Üniversitesi, Elazığ). http://tez2.yok.gov.tr/ adresinden edinilmiştir. Aykaç, N. ve Ulubey, Ö. (2012). Öğretmen adaylarının ilköğretim programının uygulanma düzeyine ilişkin görüşleri. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 45(1), 63-82. Azano, A., Misset, T. C., Callahan, C. M., Oh, S., Brunner, M., Foster, L. H. & Moon, T. R. (2011). Exploring the relationship between fidelity of implementation and academic achievement in a third-grade gifted curriculum: A mixed-methods study. Journal of Advanced Academics, 22(5), 693-719. doi: 10.1177/1932202X11424878 Backer, T. E. (2000). The failure of success: Challenges of disseminating effective substance abuse prevention programs. Journal of Community Psychology, 28(3), 363-373. doi: 10.1002/(SICI)1520-6629(200005)28:3<363::AIDJCOP10>3.0.CO;2-T Backer, T. E. (2002). Finding the balance: Program fidelity and adaptation in substance abuse prevention. Washington, DC: Center for Substance Abuse Prevention. Bayrak, A. (2009). Yeni ilköğretim programının uygulanması sürecinde yaşanan yönetimsel sorunlar hakkında yönetici görüşleri (Yüksek lisans tezi, Trakya Üniversitesi, Edirne). http://tez2.yok.gov.tr/ adresinden edinilmiştir. Ben-Peretz, M. (1990). The teacher-curriculum encounter. Albany: State University of New York Press. Berk, F. (2008). Eski ve yeni ilköğretim sosyal bilgiler dersi öğretim programları ve ders kitaplarında tarih konularının karşılaştırılması (Yüksek lisans tezi, Çukurova Üniversitesi, Adana). http://tez2.yok.gov.tr/ adresinden edinilmiştir. 226 Berman, P. (1981). Educational change: An implementation paradigm. In R. Lehming & M. Kane (Eds.), Improving schools: Using what we know (pp. 253-286). London: Sage Publications. Berman, P., & McLaughlin, M. W. (1976). Implementation of educational innovation. The Educational Forum, 40, 345370. doi: 10.1080/00131727609336469 Blakely, C. H., Mayer, J. P., Gottschalk, R. G., Schmitt, N., Davidson, W., Roitman, D. B., & Emshoff, J. G. (1987). The fidelity–adaptation debate: Implications for the implementation of public sector social programs. American Journal of Community Psychology, 15, 253-268. doi: 10.1007/BF00922697 Bolat, Ö. (2012, 11 Ekim). Eğitim önündeki gizli dinamikler neler? Hürriyet. http://www.hurriyet.com.tr/ yazarlar/21671064.asp adresinden edinilmiştir. Bond, G. R., Evans, L., Salyers, M. P., Williams, J., & Kim, H. K. (2000). Measurement of fidelity in psychiatric rehabilitation. Mental Health Services Research, 2, 75-87. doi: 10.1023/A:1010153020697 Boote, D. N. (2006). Teachers’ professional discretion and the curricula. Teachers and Teaching: Theory and Practice, 12(4), 461-478. doi: 10.1080/13450600600644319 Bümen, N. T. (2005). Öğretmenlerin yeni ilköğretim 1-5. sınıf programlarıyla ilgili görüşleri ve programı uygulamaya hazırlayıcı bir hizmetiçi eğitim çalışması örneği. Ege Eğitim Dergisi, 6(2), 21-57. Bümen, N. T. (2006). Üç büyük ildeki özel okullarda program geliştirme servislerinin etkililiği ve karşılaşılan problemler. Kuramdan Uygulamaya Eğitim Bilimleri, 6(3), 615-667. Bümen, N. T., Ateş, A., Çakar, E., Ural, G. ve Acar, V. (2012). Türkiye bağlamında öğretmenlerin mesleki gelişimi: Sorunlar ve öneriler. Milli Eğitim, 41(194), 31-50. Çakmak, M. ve Gürbüz, H. (2012). Biyoloji dersi yeni ortaöğretim programının içerik öğesine ilişkin öğrenci görüşleri. International Journal of Social Science, 5(7), 195-210. http://dx.doi.org/10.9761/JASSS_220 adresinden edinilmiştir. Can, N. (2009). The leadership behaviours of teachers in primary schools in Turkey. Education, 129(3), 436-447. Caner, A. ve Tertemiz, N. (2010). Uygulamayı etkileyen faktörler açısından ilköğretim 1. kademe öğretim programları uygulamalarının değerlendirilmesi: Sınıf öğretmeni görüşleri. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 14(2), 155-187 Carlsen, W. S. (1993). Teacher knowledge and discourse control: Quantitative evidence from novice biology teachers’ classrooms. Journal of Research in Science Teaching, 30, 417-481. doi: 10.1002/tea.3660300506 Çelik, Z. (2012). Politika ve uygulama bağlamında Türk eğitim sisteminde yaşanan dönüşümler: 2004 ilköğretim müfredat reformu örneği (Doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara). http://tez2.yok.gov.tr/ adresinden edinilmiştir. Çelik-Şen, Y. ve Şahin-Taşkın, Ç. (2010). Yeni ilköğretim programının getirdiği değişiklikler: Sınıf öğretmenlerinin düşünceleri. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 6(2), 26-51. Çetin, B. (2009). Yeni ilköğretim programı (2005) uygulamaları hakkında ilköğretim 4. ve 5.sınıf öğrencilerinin görüşleri. Kastamonu Eğitim Dergisi, 17(2), 487-502. Çobanoğlu, R. (2011). Teacher self-efficacy and teaching beliefs as predictors of curriculum implementation in early childhood education (Master’s thesis, Middle East Technical University, Ankara). Retrieved from http://tez2.yok.gov.tr/ BÜMEN, ÇAKAR, YILDIZ / Curriculum Fidelity and Factors Affecting Fidelity in the Turkish Context Collwill, J., & Gallagher, C. (2007). Developing a curriculum for the twenty-first century: The experiences of England and Northern Ireland. Prospects, 37, 411-425. doi: 10.1007/s11125-008-9044-3 Damğa, S. (2008). YİBO ve taşımalı ilköğretim okullarında yeni ilköğretim programının uygulanabilirliğinin öğretmen görüşlerine göre değerlendirilmesi (Yüksek lisans tezi, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Çanakkale). http://tez2. yok.gov.tr/ adresinden edinilmiştir. Dane, A. V., & Schneider, B. H. (1998). Program integrity in primary and early secondary prevention: Are implementation effects out of control? Clinical Psychology Review, 18, 23-45. Datnow, A., & Castellano, M. (2000). An inside look at success for all- A qualitative study of implementation and teaching and learning. USA: The Center for Research on the Education of Students Placed at Risk. Retrieved from http://www.csos.jhu.edu/crespar/techReports/Report45. pdf Derin, R. (2006). İlköğretim 8. sınıf öğrencilerinin problem çözme becerileri ve denetim odağı düzeyleri ile akademik başarıları arasındaki ilişki (İzmir il örneklemi) (Yüksek lisans tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir). http://tez2. yok.gov.tr/ adresinden edinilmiştir. Dusenbury, L., Brannigan, R., Falco, M., & Hansen, W. B. (2003). A review of research on fidelity of implementation: Implications for drug abuse prevention in school settings. Health Education Research, 18(2), 237-256. doi: 10.1093/her/18.2.237 Eğitim Reformu Girişimi. (2005). Yeni öğretim programlarını inceleme ve değerlendirme raporu. http:// www.erg.sabanciuniv.edu/ adresinden edinilmiştir. Eğitim Reformu Girişimi. (2010). Eğitim izleme raporu. http://erg.sabanciuniv.edu/sites/erg.sabanciuniv.edu/files/ EIR2010_izleme%20raporu.pdf/ adresinden edinilmiştir. Fretwell, D. H., & Wheeler, A. (2001). Turkey: secondary education and training. Washington: World Bank. Fullan, M. (2007). The new meaning of educational change (4th ed.). New York: Teachers College Press. Fullan, M., & Pomfret, A. (1977). Research on curriculum and instruction implementation. Review of Educational Research, 47(2), 335-397. doi: 10.3102/00346543047002335 Furtak, E. M., Ruiz-Primo, M. A., Shemwell, J. T., Ayala, C. C., Brandon, P. R., Shavelson, R. J., & Yin, Y. (2008). On the fidelity of implementing embedded formative assessments and its relation to student learning. Applied Measurement in Education, 21(4), 360389. doi:10.1080/08957340802347852 Gelen, İ. ve Beyazıt, N. (2007). Eski ve yeni ilköğretim programları ile ilgili çeşitli görüşlerin karşılaştırılması. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 51, 457-476. Gleeson, J. (2000). Sectoral interest versus the common good? Legitimation, fragmentation and contestation in Irish post-primary curriculum policy and practice. Irish Educational Studies, 19(1), 16-34. doi:10.1080/0332331000190105 Goodlad, J. (2007). Kudzu, rabbits, and school reform. In A. Ornstein, E. Pajak, & S. Ornstein (Eds.), Contemporary issues in curriculum (4th ed., pp. 51-58). Danbury: Allyn ve Bacon. Gresham, F. M., MacMillan, D. L., Beebe-Frankenberger, M. E., & Bocian, K. M. (2000). Treatment integrity in learning disabilities intervention research: Do we really know how treatments are implemented? Learning Disabilities Research ve Practice, 15(4), 198-205. doi: 10.1207/SLDRP1504_4 Gülbahar, B. (2010). Öğretmenlerin ilköğretim programlarının uygulanmasında ilköğretim okulu yöneticilerinden bekledikleri rollere ilişkin görüşleri (Doktora tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara). http://tez2.yok. gov.tr/ adresinden edinilmiştir. Güneş, B. ve Baki, A. (2011). Dördüncü sınıf matematik dersi öğretim programının uygulanmasından yansımalar. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 41, 192-205. Han, Ç. (2013). Öğretmenlerin işlevsel paradigmaları ve eğitim reformu. Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 3(1), 59-79. Herron, M. (1971). On teacher perception and curricular innovation. Curriculum Theory Network, 7, 47-52. Retrieved from http://www.jstor.org/discover/10.2307/1179161?uid =3739192&uid=2&uid=4&sid=21102706663487 Karakaya, Ş. (2004). Eğitim program geliştirme çalışmaları ve yeni yönelimler. Ankara: Asil Yayıncılık. Kasapoğlu, K. (2010). Relations between classroom teachers’ attitudes toward change, perceptions of “constructivist” curriculum change and implementation of constructivist teaching and learning activities in class at primary school level (Master’s thesis, Middle East Technical University, Ankara). Retrieved from http://tez2.yok.gov.tr/ Kaya, E., Çetin, P. S., & Yıldırım, A. (2012). Transformation of centralized curriculum into classroom practice: An analysis of teachers’ experiences. International Journal of Curriculum and Instructional Studies, 2(3), 103-113. Kenan, O. ve Özmen, H. (2010, Mayıs). Bir reform olarak yeni öğretim programları. II. Uluslararası Eğitim Araştırmaları Kongresi’nde sunulan bildiri, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Antalya. Marsh, C. J., & Willis, G. (2007). Curriculum: Alternative approaches, ongoing issues (4th ed.). Upper Saddle River, NJ: Pearson Education, Inc. Mihalic, S. (2002, April). The importance of implementation fidelity. Boulder, CO: Center for the Study and Prevention of Violence. Retrieved from http://incredibleyears.comwww. incredibleyears.com/Library/items/fidelity-importance.pdf Milli Eğitim Bakanlığı. (2004). OECD’nin PISA projesine Türkiye’nin katılımı [Duyuru]. Ankara. http://abdigm. m e b. gov. t r / e s k i _ s ite / u a org ut l e r / OE C D / OE C D _ pisa2004sonucu.htm adresinden edinilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı. (2005). Milli Eğitim Bakanlığı eğitim ve öğretim çalışmalarının planlı yürütülmesine ilişkin yönergede değişiklik yapılmasına dair yönerge. Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi, 2575, 603-604. Mowbray, C. T., Holter, M. C., Teague, G. B., & Bybee, D. (2003). Fidelity criteria: Development, measurement, and validation. American Journal of Evaluation, 24, 315-340. doi: 10.1177/109821400302400303 O’Donnell, C. L. (2008). Defining, conceptualizing, and measuring fidelity of implementation and its relationship to outcomes in K–12 curriculum intervention research. Review of Educational Research, 78(1), 33-84. doi: 10.3102/0034654307313793 Özmen, Ü. (2005). Dersimiz hayat bilgisi. Eğitim PolitikalarıOnline Eğitim Dergisi. http://www.egitimpolitikalari.com/ sayi1/ozmen.doc adresinden edinilmiştir. Öztürk Akar, E. (2005). Lise biyoloji dersi öğretim programının uygulanmasında okul düzeyinde görülen farklılıklar. Eğitim Bilimleri ve Uygulama, 4(7), 51-67. Öztürk, E. (2003). An assessment of high school biology curriculum implementation (Doctoral dissertation, Middle East Technical University, Ankara). Retrieved from http:// tez2.yok.gov.tr/ 227 EDUCATIONAL SCIENCES: THEORY & PRACTICE Öztürk, İ. H. (2012). Öğretimin planlanmasında öğretmenin rolü ve özerkliği: Ortaöğretim tarih öğretmenlerinin yıllık plan hazırlama ve uygulama örneği. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 12, 271-299. Songer, N. B., & Gotwals, A. W. (2005, April). Fidelity of implementation in three sequential curricular units. Paper presented at the Annual Meeting of the American Educational Research Association, Montreal, Canada. Pence, K., Justice, L., & Wiggins, A. (2008). Preschool teachers’ fidelity in implementing a comprehensive language-rich curriculum. Language, Speech, & Hearing Services in Schools, 39(3), 329-341. doi: 10.1044/01611461(2008/031) Tekbıyık, A. ve Akdeniz, A. R. (2008). İlköğretim fen ve teknoloji dersi öğretim programını kabullenmeye ve uygulamaya yönelik öğretmen görüşleri. Necatibey Eğitim Fakültesi Elektronik Fen ve Matematik Eğitimi Dergisi, 2(2), 23-37. Petruzzelli, A. (2010). The impact of prinicipal training in diffusion of innovation theory on fidelity of implementation (Doctoral dissertation, Seton Hall University, USA). Retrieved from http://scholarship.shu.edu/cgi/ viewcontent.cgi?article=2768&context=dissertations Vartuli, S., & Rohs, J. (2009). Assurance of outcome evaluation: Curriculum fidelity. Journal of Research in Childhood Education, 23(4), 502-512. doi: 10.1080/02568540909594677 Pinar, W., Reynolds, W., Slattery, P., & Taubman, P. (2004) Understanding curriculum: An introduction to the study of historical and contemporary curriculum discourses (2nd ed.). New York: Peter Lang. Remillard, J. T. (2005). Examining key concepts in research on teachers’ use of mathematics curricula. Review of Educational Research, 75, 211-246. Retrieved from http://www.jstor.org/discover/10.2307/3516049?uid = 3739192&uid = 2&uid = 4&sid = 21102706663487 Reschly, D. J., & Gresham, F. M. (2006, April). Implementation fidelity of SLD identification procedures. Paper presented at the National SEA Conference on SLD Determination: Integrating RTI within the SLD Determination Process, Kansas City, MO. Roehrig, G. H., Kruse, R. A., & Kern, A. (2007). Teacher and school characteristics and their influences on curriculum implementation. Journal of Research in Science Teaching, 44(7), 883-907. doi: 10.1002/tea.20180 Rogers, E. M. (2003). Diffusion of innovations. New York: Free Press of Glencoe. Rogers, E. M., Eveland, J. D., & Klepper, C. (1977). The innovation process in organizations (NSF Grant RDA7517952). Ann Arbor, Michigan: The University of Michigan, Department of Journalism. Semenderoğlu, A. ve Gülersoy, A. E. (2005). Eski ve yeni 4-5. sınıf sosyal bilgiler öğretim programlarının değerlendirilmesi. Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, 18, 141-152. Smylie, M. A. (1988). The enhancement function of staff development: Organizational and psychological antecedents to individual teacher change. American Educational Research Journal, 25, 1-30. doi: 10.3102/00028312025001001 Sobol, D. F., Rohrbach, L. A., Dent, C. W., Gleason, L., Brannon, B. R., Johnson, C. A., & Flay, B. R. (1989). The integrity of smoking prevention curriculum delivery. Health Education Research, 4, 59-67. doi: 10.1093/ her/4.1.59 228 Waltz, J., Addis, M. E., Koerner, K., & Jacobson, N. S. (1993). Testing the integrity of psychotherapy protocol: Assessment of adherence and competence. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 61, 620-630. doi: 10.1037/0022-006X.61.4.620 World Bank. (2006, December). Turkey-education sector study: Sustainable pathways to an effective, equitable, and efficient education system for preschool through secondary school education (Rep. No. 32450-TU). Washington, DC. Retrieved from http://siteresources.worldbank.org/ INTTURKEY/Resources/361616-1142415001082/ESS_ Executive_Summary.pdf Yangın, S. (2007). 2004 öğretim programı çerçevesinde ilköğretimde fen ve teknoloji dersinin öğretimine ilişkin öğretmen ve öğrenci görüşleri (Doktora tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara). http://tez2.yok.gov.tr/ adresinden edinilmiştir. Yaşar, M. D. (2012). 9. Sınıf kimya öğretim programındaki yapılandırmacılığa dayalı öğelerin öğretmenler tarafından algılanışı ve uygulamasına yönelik bir inceleme: Erzurum örneği (Doktora tezi, Atatürk Üniversitesi, Erzurum). http://tez2.yok.gov.tr/ adresinden edinilmiştir. Yıldırım, A. (2003). Instructional planning in a centralized school system: Lessons of a study among primary school teachers in Turkey. International Review of Education, 49(5), 525-543. doi: 10.1023/A:1026361208399 Yücel, C., Karadağ, E. ve Turan, S. (2013, Şubat). TIMSS 2011 ulusal ön değerlendirme raporu. Eskişehir: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitimde Politika Analizi Raporlar Serisi I. http://www.egitim.ogu.edu. tr/upload/Dokumanlar/TIMSS_2011.pdf adresinden edinilmiştir. Yüksel, S. (1998). Okula dayalı program geliştirme. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yöntemi, 16, 513-525. http://www. pegem.net/dosyalar/dokuman/826-2012021117133yuksel.pdf adresinden edinilmiştir. Yurdakul, B. (2011). İlköğretim sınıf öğretmenlerinin eğitim programı kavramına ilişkin algılarının incelenmesi (Proje No. 07-EĞF-005). İzmir: Ege Üniversitesi.
© Copyright 2024 Paperzz