G E L E C E Ğ İ BEŞ İ N Ş A H O W A R D Yıllardır insan zihni üzerine kafa yoruyorum. Zihnin nasıl geliştiğini, nasıl organize olduğunu ve tam olarak neye benzediğini inceliyorum. İnsanların nasıl öğrendiklerini, nasıl yarattıklarını, nasıl liderlik ettiklerini, başkalarının ve kendilerinin düşüncelerini nasıl değiştirdiklerini araştırıyorum. Bu kitapta daha ileri gitmeyi planlıyorum. Burada, gelecek çağın dünyasına uyum sağlamak için ihtiyaç duyacağımız zihin tiplerine ışık tutacağım. Bu zihin tiplerine sahip olmayanlar, anlayamadıkları ve kontrol edemedikleri kuvvetlerin insafına kalacak. ZİHİN TİPLERİNE GENEL BAKIŞ • Disiplinli zihin, bir ya da birkaç disipline özgü düşünme biçimlerinde ustadır—her disiplinin, sanat dalının ya da mesleğin kendine özgü bir kavrayış şekli vardır. Bir disiplinde yetkinleşme süresi on yıla kadar uzayabilmektedir. Disiplinli zihin, bilgi ve becerisini geliştirmek için sürekli çalışması gerektiğini bilir. • Sentezci zihin, tamamen farklı kaynaklardan enformasyon alır. Bu enformasyonu anlamlandırıp değerlendirirken nesnel ölçütler kullanır ve bunları E D E C E K G A R D N E R hem kendisi hem de başkaları için anlamlı olacak şekilde bütünleştirir. • Disiplin ve sentez üzerinde yükselen yaratıcı zihin yenilik peşindedir; yeni fikirler ortaya koyar, sorulmamış sorular sorar, yeni düşünme tarzları geliştirir, sıra dışı sonuçlara ulaşır. • Saygılı zihin, bireyler ve gruplar arasındaki farklılıkları görür ve bunları hoşgörüyle karşılar. “Ötekileri” anlamaya çalışır ve onlarla işbirliği kurmanın yollarını arar. • Saygılı zihinden daha soyut bir düzeyde hareket eden etik zihin ise, kişinin kendi çalışmasının doğasıyla içinde yaşadığı toplumun ihtiyaç ve talepleri üzerine kafa yorar. Bu zihin tipi, çalışanların kişisel çıkarlarının ötesindeki amaçlara nasıl hizmet edebileceklerini ve vatandaşların herkesin esenliği için nasıl özveriyle çalışabileceklerini kavramlaştırır. DİSİPLİNLİ ZİHİN Son yıllarda öğrenmeyle ilgili en önemli bulgular öğrencilerin anlama yeteneğini inceleyen bilişsel araştırmacılardan geliyor. Eğitsel çabaların tümü farklı disiplinlere özgü bilgilerin, zihinsel alışkanlıkların ve 1 HOWARD GARDNER davranış kalıplarının kazanılmasına yönelik. Temel bilimleri öğrenen bir ortaokul öğrencisi, atom fiziğiyle tanışan bir lise öğrencisi, yeni başladığı hukuk fakültesinde kamu hukuku okuyan ya da işletme bölümünde pazarlamanın temel ilkelerini öğrenen bir üniversite öğrencisi olsanız da amaç aynıdır: Hatalı ve üretken olmayan düşünme tarzlarını terk etmek ve onların yerine profesyonelliği ayırt eden disiplinli düşünme ve davranış şekillerini koymak. Bunca çabaya karşın pek çok öğrencinin hatalı ve yetersiz düşünme tarzlarını terk etmeme nedeni nedir? Öğretmenlerin, öğrencilerin, politika geliştiricilerin ya da sıradan vatandaşların konu ile disiplin arasındaki farkı yeterince anlamaması temel nedenlerden biridir. İnsanlar okulda ya da eğitim programlarında çoğu zaman sadece belli konuları öğrenir. Özetle, öğretmenlerin çoğu gibi onlar da görevlerinin belleğe çok sayıda bilgi, formül ve rakam yüklemek olduğunu düşünür. Kişi, iyi bir öğrenciyse ve düzenli çalışıyorsa, başarılı bir öğrenci olarak değerlendirilir. Disiplinler tamamen farklı bir olgudur. Bir disiplin, dünya hakkında belli bir tarzda düşünmek demektir. Bilimciler dünyayı gözler; geçici sınıflamalar, kavramlar ve teoriler öne sürer; geçici teorilerini sınamak için deneyler tasarlar; bulgular ışığında teorilerini gözden geçirirler. Sonrasında daha çok gözlem yapmak, yapılan sınıflamaları yeniden düzenlemek ve deneyler tasarlamak için tekrar yeni bilgiler edinirler. Fen, tarih, edebiyat ya da başka bir disiplini öğrenmek için insanın enformasyona ihtiyacı olduğu reddedilemez. Ancak bu enformasyon arasında bağlantı kurulmuyorsa, konunun özüne inilmiyorsa, enformasyon yığını disiplinli bir şekilde yorumlanmıyorsa, hakikatler, “atıl bilgiye” dönüşür. ZİHİN DİSİPLİNLİ DÜŞÜNMEYİ NASIL ÖĞRENİR? Öğretmenler farklı disiplinlere ait bilgileri genç zihinlere aktarmak için yıllardır çeşitli yollar deniyor. Bu aktarma süreci olmasaydı fennin, matematiğin, sanat ve eleştiri dünyasının, hukukun, yönetimin ya da diğer bilim dalları ile mesleklerin eleman ihtiyacı karşı- GELECEĞİ İNŞA EDECEK BEŞ ZİHİN İnsanların gelecekte belli başlı disiplinlere özgü düşünme biçimlerine daha çok ihtiyaç duyacaklarına ve bu konudaki becerilerini şimdiden geliştirmeleri gerektiğine inanıyorum. lanamazdı. Disiplinlerin ihtiyacı olan profesyonellerin eğitimi, kişilerin ilgi alanları ve yetenekleri doğrultusunda gerçekleşir, sonra bu kişilere o disipline özgü düşünme tarzı öğretilir, alanla ilgili kritik görevler başarıyla tamamlanır, kişinin önceki çabalarıyla ilgili yerinde ve işe yarar geribildirimlerde bulunulur ve o disiplinde ustalaşma yolunda gereken evrelerden başarıyla geçilir. Ancak gençlerin çoğu belirli bir disiplinde uzmanlaşmaya yönelmiyor. Bu durum eğitimcileri şöyle bir seçimle karşı karşıya bırakıyor: Ya öğrencilere o disiplin hiç öğretilmeyecek ve konuyla ilgili olgusal enformasyon verilip bundan sonrası kendilerine bırakılacak; ya da disiplinli düşünmenin nasıl bir şey olduğuna ilişkin onlara bir fikir vermeye gayret edilecek. İnsanların gelecekte belli başlı disiplinlere özgü düşünme biçimlerine daha çok ihtiyaç duyacaklarına ve bu konudaki becerilerini şimdiden geliştirmeleri gerektiğine inanıyorum. Bu disiplinlerin ne olması gerektiği hakkında kısa bir liste hazırlayacak olsam, listeme üniversite öncesinde fen, matematik ve tarihin yanı sıra sanat dallarından en az birini (örneğin, resim yapma ya da bir müzik aleti çalma) dahil ederim. Disiplinli düşünme becerisini edinemeyen öğrenciler, herhangi bir konuda görüş oluştururken başkalarına bağımlı olacaklardır. Bazı disiplinlere özgü düşünme biçimlerini edinmek, ileride hangi mesleğe girerse girsin, öğrencinin daima işine yarar. Bu düşünce biçimlerine sahip olmayan kişi hangi fikirler ya da kişilerin güvenilir bir kılavuz, haber kaynağı ve fikir lideri olduğunu bulmakta zorluk çeker. Bu yüzden sahtekârlara ve demagoglara kolayca kanabilir. Temel becerilerde ustalaşmak gerekli bir önkoşuldur ama yeterli değildir. Disiplinli bir zihne ulaşabilmek için dört esas adım vardır: 2 HOWARD GARDNER GELECEĞİ İNŞA EDECEK BEŞ ZİHİN SENTEZCİ ZİHİN Bu düşünce biçimlerine sahip olmayan kişi hangi fikirler ya da kişilerin güvenilir bir kılavuz, haber kaynağı ve fikir lideri olduğunu bulmakta zorluk çeker. Bu yüzden sahtekârlara ve demagoglara kolayca kanabilir. 1. O disiplinle ilgili gerçekten önemli konu ya da kavramları belirlemek. Bunların bazıları içerikle ilgilidir: Örneğin, yerçekiminin doğası, edebiyatta romanın yükselişi, ceza yasası. Bazıları ise yöntemle ilgilidir: Bilimsel bir deney nasıl yapılır; orijinal, otantik bir tarihi belge nasıl değerlendirilir gibi. 2. Bu konuya önemli miktarda zaman ayırmak. Bir konu öğrenilmeye değiyorsa, farklı örnekler ve analiz biçimlerinin kullanılmasıyla uzun bir süre derinlemesine incelenmeyi de hak ediyor demektir. 3. Konuya değişik yönlerden yaklaşmak. Disiplinli anlayış eğitimi burada farklı öğrenme tarzlarının avantajlarından yararlanır. Herhangi bir ders değişik giriş noktalarından yaklaşıldığında muhtemelen daha iyi anlaşılacaktır. Bu, her konunun beş on yöntem kullanılarak öğrenilmesi gerektiği anlamına gelmez; kastedilen öğrenmeye değer konuların çoklu yaklaşımlara açık olması gerektiğidir. 4. En önemlisi, “kavrananların icrasını” sağlamak, öğrencilere kavradıklarını çeşitli koşullar altında denemeleri için bol bol fırsat tanımaktır. Öğrenen kişi, öğrendiği varsayılan bilgileri o konuyla ilgisi olan ama daha önce karşılaşmadığı yeni bir duruma uyarlayamıyorsa, derinlemesine ve sağlıklı bir öğrenmenin gerçekleşip gerçekleşmediğini ne öğrenci, ne öğretmen, ne çırak, ne de usta anlayabilir. Ne yazık ki, disiplinli bir zihin tek başına yeterli değildir. Bilgi giderek artan bir şekilde disiplinler arasındaki mekân veya bağlantılarda bulunuyor. Bu yüzden insanlar gelecekte bilgiyi sentezleştirmeyi, yeni ve alışılmadık yöntemlere yaymayı da öğrenmelidir. Toplumlar biriken bilginin önemini kavradıktan sonra—ki bu yazının bulunmasından sonradır—belli gruplar bilinen şeyleri net, sistematik ve gelecek kuşak tarafından kolayca anlaşılacak şekilde kayıt altına almaya çalışmaya başladı. Batı toplumlarında laik geleneklere bağlı kalarak mevcut bilgileri düzenlemek için uğraşan ilk insanlar Sokrates’ten önceki filozoflardı. Bu filozofların takipçileri sadece nasıl yaşamak gerektiğiyle ilgili bilgileri değil, aynı zamanda, belki de özellikle, o dönemde anlaşıldığı şekliyle dünya hakkındaki bilgileri de harmanlamaya çalıştılar. Birbirinden oldukça farklı kaynaklardan elde edilen bilgiyi, uyumlu ve tutarlı bir bütün içinde birleştirme yeteneği günümüzde hayati önem taşır. Biriken bilgi miktarı, her iki ya da üç yılda bir ikiye katlanıyor. Enformasyon kaynakları hem muazzam hem de çok farklı; insanlar ise tutarlılığa ve bütünlüğe hasret. SENTEZ ÇEŞİTLERİ 1. Anlatılar: Sentezciler, bilgileri birleştirip kendi içinde tutarlılığı olan anlatılara dönüştürür. Anlatılar hem hayal ürünü hem de gerçeklere dayanıyor olabilir. 2. Sınıflandırmalar: Materyaller, belli özelliklere göre düzenlenir. Bu sınıflandırmalarda genellikle grafik ya da tablo kullanılır. 3. Karmaşık konseptler: Yeni bir konsept bir dizi olay ya da durumu birbirine bağlar veya bir olgu yelpazesini harmanlar. 4. Normlar ve aforizmalar: Halk bilgeliği çoğunlukla hatırlanabilir ve yaygın kullanılabilir özlü sözcüklerle bir araya getirilir ve iletilir. “Düşünmeden hareket etme,” “Acele işe şeytan karışır,” “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” gibi sözlerin değişik biçimlerine her toplumda rastlanır ve bunlar neredeyse toplumun bütün bireyleri tarafından bilinir. Hakikatleri yansıtan bu tür sözler iş dünyasında da yaygın olarak kullanılır. Şirket yöneticileri, amaç belirten kısa ve özlü ifadeleri tercih eder: IBM “Düşün” kelimesini, General Electric “İlerleme en önemli 3 HOWARD GARDNER ürünümüzdür” ifadesini şirket sloganı olarak benimsemiştir. 5. Etkili benzetmeler, imgeler ve temalar: Benzetmelerden yararlanarak kavramları kafamızda canlandırabiliriz. Örneğin, Adam Smith, piyasaların kendi kendini düzenlenmesini tarif ederken görünmeyen bir el simgesini kullanmıştır. 6. Sözsüz simgeler: Buraya kadar verdiğim sentez örnekleri genellikle akademik konulardan ve günlük hayattan alınmaydı. Oysa güçlü sentezlere sanat eserlerinde de rastlanır. Örneğin, Guernica adlı ünlü duvar resminde Picasso İspanya İç Savaşında yaşanan vahşeti tek bir resme sığdırmayı başarmıştır. 7. Teoriler: Konseptler birleştirilerek teoriye dönüştürülebilir. Adam Smith’in piyasa ekonomisi teorisi arz-talep, işgücü, üretim, kâr ve zarar fikirlerini bir araya getirir. 8. Metateori: Bilgilere daha genel bir çerçeve önermek, “teorilerin teorisini” yapmak da mümkündür. Hegel, tezden antitez ve senteze, değişmez bir evrensel gelişim sırası çizmiştir. Hegel’i ayaklarının üstüne oturtan Karl Marx ekonomik/maddi etmenleri belirleyici, düşünceleri de beliren üstyapı olarak gördü. GELECEĞİ İNŞA EDECEK BEŞ ZİHİN seçmelidir—örneğin yukarıda aktarılmış olan sekiz sentez çeşidinden birine karar vermelidir. Daha sonra uğraştığı disiplinin araçlarını kullanarak öngörülebilir iniş çıkışlarla amaca doğru ilerlemelidir. 4. Taslaklar ve geribildirim: Er ya da geç sentezci ilk adımı atıp sentezinin ilk denemesini yapmak durumundadır: bir yazının özeti, bir konferansın ya da bölümün iskeleti, bir binanın ya da heykelin maketi gibi. Bu ilk deneme, geçici bir sentez olabilir. Ustaların not defterlerinden de anlaşılacağı gibi, ilk taslaklar çoğu zaman ilkeldir ama sentezin son şeklinin can alıcı noktalarını içerebilirler. En çok başvurulan sentez çeşidi anlatıdır, çünkü herkes tarafından kolaylıkla yapılabilir. Güçlü benzetmeler ve imgeler de el üstünde tutulan yöntemlerden biridir. Yukarıda anlattıklarımı bir örnekle açıklamak isterim: İşe yeni alınan ve şirketin durumunu tersine çevirmesi beklenen bir üst düzey yönetici somut bir amaç açıklar: SENTEZİN BİLEŞENLERİ Etkin bir sentez son derece önemli bir kazanımdır. Sentez yapmak, asgari dört bileşene dayanmalıdır. 1. Amaç—sentezcinin ulaşmak istediği bir konsept veya ifade: Freud’un zihnin psikolojisini oluşturmak istemesi ya da Picasso’nun koskoca bir kasabanın yok oluşunu bir resme sığdırmayı hedeflemesi gibi. 2. Başlangıç noktası—üzerine bina edilecek bir fikir, bir imge ya da geçmişte yapılmış bir çalışma: Darwin çalışmalarına başlarken hem önceki evrim teorilerinden hem de Beagle adlı gemide yapmış olduğu gözlemlerden yararlanmıştır. 3. Strateji, yöntem ve yaklaşım seçimi: Bu aşamada sentezcinin mesleği ya da eğitimini aldığı disiplin gündeme gelir. Sentezci, nihai sentezinin formatını Son yıllarda yolunda gitmeyen işleri gözden geçirmek ve yapılacak düzenlemeler için somut bir plan geliştirmek. Bu onun sentez egzersizi olacaktır. Yöneticimiz dinlemekle, izlemekle, araştırmakla ve danışmakla çok iyi eder; kendisinden önceki yöneticilerin ve yeni iş arkadaşlarının aleyhinde konuşmaktan da kaçınmalıdır. Buna rağmen yöneticimiz bir başlangıç noktasına ihtiyaç duyar—şirkette neler olup bittiğiyle ve geçerli seçeneklerle ilgili mevcut anlayışların en iyisi. Yeterince zamanı ya da yardım alabileceği kaynakları olmadığı zaman bu başlarda hatalı olabilir. Dosyaları incelediği, eski ve şu andaki çalışanlardan ve fikir sahibi gözlemcilerden bilgi topladığı, çeşitli seçenek ve senaryoları sınadığı, şirketi anlamak, onun eski ve bugünkü rekabet ortamını öğrenmek için geçirilen bu süre çok değerlidir. Ancak belli bir noktada bilgi girişiyle derin düşünme aşamasını sonlandırmalı ve dikkatini ortaya 4 HOWARD GARDNER çıkarabileceği en iyi senteze yöneltmelidir. Şansı varsa, geribildirim almak ve biraz daha araştırma yapmak için zamanı olur. Ama genellikle yöneticimiz hazırladığı ikinci ya da üçüncü taslağı uygulamaya koymak durumunda kalır. Yöneticimizin, anlatılmış olan sekiz sentez çeşidinden hangisini kullanma olasılığı daha yüksektir? En çok başvurulan sentez çeşidi anlatıdır, çünkü herkes tarafından kolaylıkla yapılabilir. Güçlü benzetmeler ve imgeler de el üstünde tutulan yöntemlerden biridir. Diyelim ki yöneticimiz, anlatı biçimini seçti. Bu, aforizmalardan, konseptlerden ve sınıflandırmalardan yararlanamayacağı anlamına gelmez. Sadece şirkete özgü sorunları çözmek için bir davranış stratejisi belirlemek istiyorsa, yukarıda belirtilen sekiz sentez stratejisinin ilk altısından yararlanabilir. Uzmanlaşmış bir dinleyici grubuyla karşı karşıya olmadığı sürece teori üretmekten kaçınmalıdır. Yönetici açısından şunu belirtmeliyim ki sentez yapmakla iş bitmez. Sentez, şirkette yapılacak değişiklikler için atılan ilk adımdır. Strateji geliştirmek, belirlenen stratejiyi uygulamak ve uygulama esnasında ortaya çıkacak hataları düzeltmek de sentez yapmak kadar önemlidir. Sıradan bizler için pek de önemli olmayan stratejik zihin, bir yöneticide kesinlikle olması gereken bir özelliktir. Ama bir üst düzey yöneticinin stratejisi sağlam, iyi düşünülmüş bir senteze dayanmıyorsa, etkin olma ihtimali zayıftır. SENTEZLEŞTİRME YOLLARI Geniş kapsamlı düşünebilen, sentezci bir zihne sahip olmak eskiden erişilebilir bir şey gibi görünürdü. Bilgi çok daha yavaş artardı. Ama en yetenekli zihinlerimizin artan ölçüde dar alanlarda giderek daha fazla şey bildiği bir zamanda yaşıyoruz. Adam Smith’in ticaretin pazar yerinde olduğunu belirttiği işbölümü fikirlerin pazar yerini de kaplamış bulunuyor. Ve uzmanlaşma motivasyonunun durdurulacağını veya doruğa ulaşmış “lazer” araştırmalarının frenlenmesinin iyi bir fikir olduğunu beklemek mantıklı değildir. Başlıca iki çözüm yolu öneriyorum. Birincisi, insanları farklı mesleklerden oluşan bir ekipte çalışabilecek şe- GELECEĞİ İNŞA EDECEK BEŞ ZİHİN kilde eğitmektir. Çoklu disiplin veya çok yönlü perspektif taslağım bir model olabilir. Sentezcileri artırmanın ikinci yolu ise, gelecek vaat eden, örneğin geleceğin lideri olma potansiyelini taşıyan kişilere yönelik eğitim programları oluşturmaktır. Yönetim kurulu başkanlarından ve genel müdürlerden, büyük resmi görmeleri beklenir. Kendi uzmanlık alanlarını ve eğitimlerini bir kenara bırakarak olaylara farklı gözle bakmaları, şirket ya da müşteri yapısındaki çeşitliliği dikkate almaları, nelerin işe yaradığını ya da yaramadığını ve hedeflere en etkili bir biçimde nasıl ulaşılacağını disiplinli olarak düşünmeleri talep edilir. Onların sentezleştirme kapasitelerini güçlendirecek— bu hem sentez hem de strateji yapmayı içerir—programlar yapmaya değer; çeşitli danışmanlık firmalarının bu tür programlar hazırlamaları mümkündür. Bu müdahalelerin hiçbiri, iki koşul yerine gelmeden etkin olamaz. Bir yandan örneklere; çok yönlü perspektif, disiplinler arası düşünebilme, ve/veya sentezleştirme yeteneğine sahip kişilere ihtiyacımız var. Mükemmel örneklerin yanı sıra mükemmel, vasat ve kötü sentezler arasındaki farkları belirleyecek kıstaslara da ihtiyacımız var. Ve bu kıstasların misyona—ve konuya—özgü olmaları gerektiğini kabul etmeliyiz. Evrimsel biyoloji alanındaki bir sentezi iyi kılan özellikler ile Sentez, şirkette yapılacak değişiklikler için atılan ilk adımdır. Strateji geliştirmek, belirlenen stratejiyi uygulamak ve uygulama esnasında ortaya çıkacak hataları düzeltmek de sentez yapmak kadar önemlidir. ■ ■ ■ Bazı sentezler apaçıktır; bazıları ise başka sentezlerin bir başka türü veya esnetilmiş halidir. Herhalde en değerli sentez, yaratıcı bir atılım içerendir. 5 HOWARD GARDNER sanat ya da ticarete uygun bir sentez arasında dikkat çekici farklar olabilir. Bazı sentezler apaçıktır; bazıları ise başka sentezlerin bir başka türü veya esnetilmiş halidir. Herhalde en değerli sentez, yaratıcı bir atılım içerendir. Öyleyse şimdi yaratıcı zihnin nasıl geliştirileceğini ele alalım. YARATICI ZİHİN Günümüzde yaratıcılık, peşinde koşulan, beslenen ve takdir edilen bir özelliktir. Şirket vizyoneri John Seely Brown’a göre, geleceğin dünyasında insanlar “Yaratıyorum, öyleyse varım” diyeceklerdir. Yaratıcılığın nasıl geliştirilebileceği sorusuyla çok sık karşılaşıyorum. Dinleyicilerim yaratıcılığı tam olarak açıklamamı bekler ve bunu kazanmanın sırlarını açığa vuracağımı umut ederler. Yaratıcılığın gerçekleşmesi hiçbir zaman tek bir bireyin veya küçük bir grubun eseri değildir. Yaratıcılık daha çok üç özerk unsurun etkileşiminin raslantısal sonucudur: 1. Bir bilim dalında ya da meslekte uzmanlaşan ve sürekli olarak bu alanın farklı unsurlarını kullanan bir birey (bir dizi tarih denemesi kaleme alan tarihçi, bilgisayar programı hazırlayan yazılım mühendisi gibi). 2. Bu bireyin çalıştığı ve modelleri, reçeteleri ve kısıtlamaları olan bir kültürel alan ya da konu (bilimsel makalenin, HTML ya da flash formatındaki programın özellikleri). 3. Sosyal alan—konuyla ilgili eğitsel deneylere ve deneme yapma olanaklarına erişimi sağlayan bireyler ve kurumlar. Alanın temsilcileri en sonunda bireyi ve/veya aday eserini değerlendirirler. İş hayatının en önemli alanı tüketicilerdir. Prof. Csikszentmihalyi’ye göre, yaratıcılık sadece ve sadece bir birey veya grup tarafından geliştirilmiş bir alana özgü ürün söz konusu alan tarafından yenilikçi olarak kabul edildiğinde ve er ya da geç o alanın sonraki çalışmalarında gerçek, belirgin bir etkide bulunduğunda gerçekleşir. Bu yaklaşım yaratılanların hepsi GELECEĞİ İNŞA EDECEK BEŞ ZİHİN için, bütün alanlar için ve farklı yenilik dereceleri için geçerlidir. Örneğin, 1900 yılında tanınmış birçok fizikçi ve matematikçi ışığın yapısı, yerçekimi, zaman ve uzay gibi çözülmemiş problemlerle uğraşıyordu. Bu disiplinlerin ustaları teorik formüller ve deneysel varsayımlar öne sürüyorlardı. Oldukça yalıtlanmış bir şekilde bir kenarda çalışmakta olan bir patent uzmanı olan Albert Einstein bir dizi yenilikçi makale yazdı. Bu makalelerin değeri editörler ve diğer meslektaşlar tarafından kabul edilinceye kadar Einstein’ın eserlerinin alışılmış ötesi ve gerçekten önemli olduklarını söylemek mümkün değildi. Aslında yaratıcılığın asit testini şu soru belirler: Yaptığınız katkı faaliyet gösterdiğiniz alanı önemli ölçüde değiştirdi mi? Yaratıcı insan mizacı, kişiliği ve duruşuyla göze çarpar. Mevcut çalışmalar, standartlar, soru ve cevaplar onun için hep yetersizdir. Bilinmedik yollara gitmeyi tercih eder, sürüden farklı olmaktan zevk alır—en azından bunu kabullenir. Yaratıcı insan mizacı, kişiliği ve duruşuyla göze çarpar. Mevcut çalışmalar, standartlar, soru ve cevaplar onun için hep yetersizdir. Bilinmedik yollara gitmeyi tercih eder, sürüden farklı olmaktan zevk alır—en azından bunu kabullenir. Aykırı bir durum ortaya çıktığında bu onu geriletmez. Tam tersine anlamaya ve önemsiz bir sapma, tekrarlanamaz bir rastlantı ya da şimdiye dek keşfedilmemiş önemli bir hakikat olup olmadığını anlamaya çalışır. Çok sayıda ünlü yaratıcı kişinin okuldan nefret etmesinin ya da atılmasının bir nedeni vardır: Bir başkasının belirlediği doğrultuda gitmekten hoşlanmazlar. Hepimiz başarısızlık yaşarız; ama yaratıcı kişiler atak ve hırslı oldukları için, hem daha sık hem de daha büyük başarısızlıklarla karşılaşır. Sadece kendini toparlayıp “tekrar tekrar deneyenler” yaratıcı başarılar elde edebilir. Yaratıcı çalışma büyük acıları içinde barındırır; 6 HOWARD GARDNER ancak taze bir içgörüye, yepyeni bir buluşa ya da muhteşem bir icada eşlik eden coşku da alışkanlık yaratır. YARATICI BİREYİN YAŞAM BOYU EĞİTİMİ Gelelim yaratıcı insanların eğitimine. Bu, sentezcininkiyle benzerlikler gösterse de, disiplinli zihin yaklaşımının izlediği yoldan ayrılır. Bir disiplin öğrenmekte olan kişi temel bilgilerde ustalaşır; uygulama aşamasına erişir erişmez, matematik, fen ve tarih gibi disiplinlerde ustalaşmaya başlar. Muhtemelen dar anlamda (on yıl sonra) bir uzman olur. Ne var ki, bir disiplinin öğrenme yoluna sık sıkıya bağlı kalmak sentezci ya da yaratıcının daha geniş olan bakış açısının karşısındadır. Seçenekler söz konusu olmalıdır. Pek çok şirket yaratıcılık konusunda tutucu bir yaklaşım sergiliyor. Yaratıcılık şirketin DNA’sına nüfuz etmezse, bir sonraki kuşağa aktarılması da mümkün değildir. İş ortamında yaratıcılığı teşvik konusunda neler söylenebilir? Günümüzde bazı işyerleri yaratıcılık adına kayda değer bir girişimde bulunmamalarına rağmen kendilerini yaratıcılığın beşiği olarak ilan ediyorlar. Ancak, görüşlerini hayata geçirme cesareti olmayan çok şirket var. Pek çok şirket yaratıcılık konusunda tutucu bir yaklaşım sergiliyor. Çeşitli yöntemlerle ve ölçülerle aşırı orijinalliğin çok pahalı, çok riskli ve çok bölücü bir tabu olduğunu öne sürüyorlar. Kalıplaşmış davranışlara uyanlar ödüllendiriliyor; bunun dışına çıkanlar ise yükseltilmiyor veya işten çıkartılıyor. Bazı işyerleri bu sorunu yaratıcılığı ayırarak “çözüyorlar;” yaratıcılığı geçici görev ekiplerine sürüyor ya da sadece en son bünyelerine kattıkları bölümlerin kendi borularını öttürmesine izin veriyorlar. Deneyler ise, bu böl-ve-fethet stratejisinin ender olarak kalıcılaşabildiğini gösteriyor; eğer yaratıcılık şirketin DNA’sına nüfuz etmezse, bir sonraki kuşağa aktarılması da mümkün değildir. GELECEĞİ İNŞA EDECEK BEŞ ZİHİN Yaratıcı DNA’nın şirket bünyesine nüfuz etmesiyle yönetici ekip hem “yeni işe başlayanlarla” hem de “zeki kullanıcılarla” yakın mesai içinde çalışır; onların fikirlerinden yararlanır ve hizmetlerinin karşılığını cömertçe ödüllendirir. Yönetim sıra dışı düşünenlere büyük önem verir. YARATMAK VE SENTEZLEŞTİRMEK Yaratıcı ve sentezci zihinler arasında birçok benzerlik söz konusudur. Öncelikle ikisinde de temel ve bir disiplinle ilgili bilgiler gereklidir. Her ikisi de aynı konunun birçok örnekle sunulmasından, farklı rol modellerinden ve çeşitli sunumlarından yararlanır. Sentezciliği yaratıcılıktan ayıran kesin çizgiler yoktur. Yaratılmış olan en iyi şeylerin bazıları sentezleştirme (veya çarpık sentezleştirme) çabalarının sonucudur; özellikle eğitim uzmanları ve aktif kariyerlerinin sonunda olan bilimciler arasında sentez dikkate değer bir yaratıcı başarı olarak görülebilir. Buna rağmen bu iki zihinsel durumu harekete geçiren dürtüler birbirinden farklıdır. Sentezcinin amacı mevcut bilgiyi mümkün olduğu kadar aydınlatıcı ve kullanışlı bir biçimde bir araya getirmektir. Oysa yaratıcı kişinin amacı bilgiyi artırmak, bir alanın sınırlarını sarsmak ve yeni, o zamana kadar ele alınmamış yönlere doğru bir dizi çalışmaya rehberlik etmektir. Sentezci için düzen, denge ve sonuçlandırma önemlidir. Yaratıcıyı motive eden etmenler ise belirsizlik, sürpriz, sürekli meydan okuma ve dengesizliktir. Sadece yaratıcı bireylerden oluşan bir toplum olamaz; yaratıcı insanlar doğaları gereği istikrar bozucu bir niteliğe sahiptir. Tarihe bakıldığında, yaratıcı merkez ne kadar “ateşliyse” kendini o kadar kolay harcamaya veya yok etmeye hazır olduğu görülür. Örneğin, Sentezci için düzen, denge ve sonuçlandırma önemlidir. Yaratıcıyı motive eden etmenler ise belirsizlik, sürpriz, sürekli meydan okuma ve dengesizliktir. 7 HOWARD GARDNER 1900’de Viyana yaratıcı düşüncenin merkeziydi; 50-100 yıl sonra bu özelliğini tamamen yitirmişti. Yaratıcılığı besleyip koruyan toplumlar, yaratıcılığın cesaretini kıran veya gerçek buluşçuların çoktan gerçekleştirdiği ve onları izleyenlerin daha da ileri götüreceği buluşları kopyalamakla yetinen toplumlara göre daha fazla serpilip gelişecektir. GELECEKTEKİ YARATICILIĞIN ÜÇ YÜZÜ İnsan biyolojisi hakkındaki bilgilerimiz arttıkça yaratıcı hayatlar ve faaliyetleri artıran veya azaltan etmenleri de keşfedeceğiz. Muhtemelen bazı genler buluşçuluğa duyarlı ve türbülansı kabul eden kişilikleri veya mizaçları kontrol ediyor. Belki de limbik sistemimizdeki belli bölgeler veya kimi korteks arası ya da yarımküreler arası bağlantılar bir alanda “kronik yaratıcı” olarak kabul edilen kişilerde daha aktiftir. Ancak yaratıcılığa değer veren kimilerinin bu tür biyolojik eğilimleri olan kişilerin geliştirilmesine çalışması ihtimali daha yüksektir. Totaliter kontrol peşinde olanların bu yaratıcı kişileri ortadan kaldırma yolları bulacağı daha da kesindir. Geleceğin totaliter liderleri ya da onların acımasız yandaşları, kitap yakmak yerine önemli beyin bölgelerini temizleme ya da yaratıcılığı ortaya çıkaran genleri yok etme yoluna gidecektir. GELECEĞİ İNŞA EDECEK BEŞ ZİHİN gisayar programları tasarlanacaktır. Kancayı yaratıcı faaliyete takmış olanlar değişkenlerle oynamak ya da bilgisayar öncesi çağda hayal bile edilemez miktarda veri biriktirmek için entelektüel protezler olarak bilgisayarları kullanacaktır. Güçlü bilgisayarlar olmasaydı, günümüzdeki buluşların çoğu gerçekleştirilemezdi. Zekânın bu yeni biçimlerini olumlu amaçlar için kullanmak isteyenlerle kontrol ve yıkım için kullanmak isteyenler arasında bir mücadele olacaktır. Günümüzde ihtiyaç duyulan insan alanındaki yaratıcılığın zenginleşmesidir; özellikle de insanların birbirleriyle ilişki kurma, işlerini yapma ve yurttaşlar olarak görevlerini yerine getirme biçimlerinde. Şimdi bu ahlaki ve etik konulara geçiyorum. SAYGILI ZİHİN İnsanlar topluluklar oluşturmak, bu kolektifler için ayırt edici semboller belirlemek, yakın ya da uzaktaki topluluklara belirgin dostane ya da düşmanca tutumlar benimsemek gibi kökleşmiş bir eğilime sahiptir. Sosyal yaşam kültürel gruplar arasında üç varlığın değiş tokuşundan ibarettir: sözcükler, mallar ve kadınlar. Birkaç yüz ülke, binlerce dil konuşan binlerce grup ve altı milyardan fazla insandan oluşan bir dünya için makul hedef ne olabilir? Artık grupları birbirinden ayırmak için perdeler indirmenin ya da duvarlar örmenin mümkün olmadığı apaçık ortada. Farklılıkları inkâr etmek, onlara kızıp köpürmek ya da sevgi veya nefret aracılığıyla onları ortadan kaldırmaya uğraşmak yerine, insanları farklılıkları kabul etmeye, onlarla birlikte yaşamayı öğrenmeye ve başka gruplardan olanlara değer vermeye çağırıyorum. Biz homo sapienlerin birbirine komşu alanlarda birbirimizden nefret etmeden, birbirimizi incitmeye ya da öldürmeye meyletmeden, kendi grubumuz kısa vadede muzaffer olsa bile yabancı düşmanlığına kapılmadan yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Çoğu kez hoşgörü yardıma çağrılıyor ve belki de peşinde olabileceğimiz tek şeyin bu olduğu doğrudur. Yapay zekâ alanında ve insan zihninin bilgisayar simülasyonunda da yeni bilgiler birikmeye devam edecektir. Yeni görsel sanat ve müzik eserleri, yeni reklam tasarımları, yeni bilimsel model ve hipotezler üreten bil- Ben saygı anlayışını tercih ediyorum. Farklılıkları inkâr etmek, onlara kızıp köpürmek ya da sevgi veya nefret aracılığıyla onları ortadan kaldırmaya uğraşmak yerine, insanları farklılıkları kabul etmeye, onlarla birlikte yaşamayı öğrenmeye ve başka gruplardan olanlara değer vermeye çağırıyorum. 8 HOWARD GARDNER GELİŞMENİN KÖŞE TAŞLARI Farklılıkları saptamak hammaddedir—insan algılamasının bir parçasıdır; pek çok anlamda yararlıdır ve karşı konulamaz. Ancak bu farklılıkların nasıl etiketleneceği ve yorumlanacağı kültürel bir olgudur. Küçük çocuklar daha büyük, daha yaşlı ve daha güçlü görülen kişilerle kendilerini özdeşleştirir ve onlara özenirler. Bu hayranlık duyulan rol modellerinin farklı grupların üyeliği üzerinde nasıl etkide bulunduğu kritik önem taşır. Siyah ve beyaz yetişkinlerin istekli ve sorunsuz bir arada oldukları ortamlarda bu ten rengi ayrımının göze çarpması azalır. Yetişkinler birkaç dil birden konuşabiliyor ve bir dilden diğerine rahatlıkla geçebiliyorsa, bu iletişim olanağı farklı dil gruplarından olan insanlar arasındaki bağlantıları güçlendirir. En geç beş yaşına gelindiğinde, dostluk ya da düşmanlık, gruba dahil etme veya gruptan dışlama, sevgi ya da nefret çizgileri çekilmiş olur. Küçükler grup kimliğinin ve özelliklerinin farkındadır. Gözlemlerine dayanarak dahil oldukları, dışlandıklarını hissettikleri ya da ait olmak istemedikleri gruplara karşı bir duruş sergilemeye başlarlar. Farklı gruplara saygı duymayı ve bu saygıyı kamusal alanda sergilemeyi öğretme sorumluluğu ideal koşullarda tüm topluma ait olmalıdır. Anne babalar, komşular, siyasi ve dini liderler, medya ve sivil toplum kuruluşları, hepsi bu saygıyı sergilemelidir. Dahası, bu saygıyı göstereni ödüllendirmeli, gösteremeyenleri ise tecrit etmeli ve cezalandırmalıdırlar. Eğitimcilere düşen görev bellidir: Farklılıklara saygı duyan kişiler yetiştirmek istiyorsak, örnekler göstermeli ve böyle sevecen bir tutumu motive edici dersler sunmalıyız. Böylesi örnekler, kişiler ya da gruplar arasındaki güç ilişkileri oransız olduğunda, daha çok önem kazanır. Öğretmenlerin kendi tavırlarıyla örnek olması en önemli başlangıç noktasıdır. Öğrenciler, öğretmenlerin birbirlerine, diğer yetişkinlere ve öğrencilere nasıl davrandıklarına çok dikkat eder. Öğretmen tarafından seçilen müfredat kitapları, şemaları ve örnekleri; bu malzemelerin nasıl ele alındığı; ve özellikle de hangi malzemelerin seçilmediğinin veya zamanından önce devre dışı bırakıldığının da önemli bir etkisi vardır. GELECEĞİ İNŞA EDECEK BEŞ ZİHİN Nefretin, çekişmenin ve bunların tarihsel kökeni olan uzlaşmazlıkların üstesinden gelmek için ortak bir zemin aramak gerekir. Aynı toprakları paylaşanların ortak deneyler veya sevgi ya da gelecek beklentileri çevresinde birleşmesi mümkündür. Örneğin, eski Yugoslavya’nın birbirleriyle savaşan taraflarının mensupları ülkelerine olan sevgilerini, ortak dostlarını ve hatta eski ortak düşmanlarını keşfedebilirler. İrlanda’nın kuzey ve güneyinde yaşayanlar, tarihlerinden ve dinlerinden gelen farklılıkları hoş görüp ortak kültürlerine, dillerine ve benzerliklerine değer verebilirler. Başkalarına saygı duymak ara sıra gösterdiğimiz bir tutum olmaktan çıkmalı, hayatımızın her alanına nüfuz etmelidir. Başkalarına saygı kişinin hayatına sızmalıdır. Çoğumuz uyanık kaldığımız sürenin çoğunluğunu işte geçirir. Son olarak insanların işlerini yaparken ve yurttaşlık rollerini yerine getirirken sergilemeleri gereken zihin türüne değineceğim. ETİK ZİHİN Konumumuz ve kaynaklarımız hakkında önceden hiçbir fikrimiz olmasa da, gelecekte nasıl bir dünyada yaşamak istersiniz? Şahsen ben “iyi çalışma”nın; mü- En geç beş yaşına gelindiğinde, dostluk ya da düşmanlık, gruba dahil etme veya gruptan dışlama, sevgi ya da nefret çizgileri çekilmiş olur. ■ ■ ■ Eğer eğitim hayata hazırlanmak ise, bu birçok açıdan çalışma hayatına hazırlanmak demektir. Eğitimciler genç insanları iyi çalışma tarafından belirlenmiş bir hayata hazırlamalıdır. Hem işyeri hem de toplum bu iyi çalışmayı desteklemeli ve finanse etmelidir. 9 HOWARD GARDNER kemmel, etik ve motive edici çalışmanın yapıldığı bir dünyada yaşamak isterim. 19. yüzyılın sosyal bilimcilerinin ortaya koydukları gibi, “çalışma” modern hayatın merkezinde yer alır. Çalışmanın niteliğini tanımlarken kullandığımız iyi kelimesi üç farklı anlama geliyor. Kalite bakımından mükemmel—bizim sözcüklerimizle ifade edersek, çok disiplinli—olması anlamında iyi olabilir. İkinci olarak, sorumlu olması anlamında iyi olabilir—içinde gerçekleştiği geniş toplum açısından yarattığı sonuçları dikkate alır. Ve insana kendisini iyi hissettirmesi anlamında iyi olabilir—angaje edici ve anlamlıdır ve meydan okuyucu koşullar altında bile geçimimizi sağlar. Eğer eğitim hayata hazırlanmak ise, bu birçok açıdan çalışma hayatına hazırlanmak demektir. Eğitimciler genç insanları iyi çalışma tarafından belirlenmiş bir hayata hazırlamalıdır. Hem işyeri hem de toplum bu iyi çalışmayı desteklemeli ve finanse etmelidir. Eğer kişi iyi çalışmanın norm olduğu bir ortamda yetişmişse, etik bir zihin edinmek daha kolaydır. Nasıl disiplinli çalışmanın teşvik edildiği kültürleri (Çin gibi) ya da yaratıcılığın ödüllendirildiği toplumları (Kaliforniya’daki Silikon Vadisi gibi) fark edebiliyorsak, iyi çalışma tarafından belirlenen yerleşimleri de saptayabiliriz. Benim favorim İtalya’nın Reggio Emilia kentidir. Bu şehir, sivil toplum anlayışının yüzyıllardır var olduğu bir bölgede kurulmuştur. Gönüllü sosyal hizmetlerin ve kültürel grupların geçmişi ortaçağ dönemlerine kadar uzanır. Ancak İkinci Dünya Savaşının yol açtığı yıkımdan sonra kendilerini ve çocuklarını geliştirecek bir toplum yaratmak için bir araya gelen kararlı insanlar olmasaydı, Reggio Emilia eğitimde bu üstünlüğü sağlayamazdı. Sordukları soru aslında şuydu: “Biz ne tür vatandaşlar yetiştirmek istiyoruz?” Daha şiirsel bir ifadeyle, bu yerel liderlerin iki zıt dünya görüşünü birleştirdikleri—aslında sentezleştirdikleri—söylenebilir. Bir yandan sosyalist ideolojinin özünü benimsemişlerdir—mülkiyetin saldırgan biçimde birikmediği, pek çok malın paylaşıldığı ve bireyin kendi yeteneklerinin azamisine göre çalıştığı bir toplum. Diğer yandan bir Katolik manastır ve rahibe merkezi gibi—kadın erkek yorgunluk nedir bilmeden küçük maddi kazançlar karşılığında—daha geniş toplumun GELECEĞİ İNŞA EDECEK BEŞ ZİHİN iyiliği için çalışırlar. Reggio Emilia sakinleri iyi çalışanlar ve iyi vatandaşlar olma ahlakına sahip oldukları için takdire şayandır. DİKEY DESTEK Etik yönelim evde başlar. Çocuklar anne babalarını işyerinde görmeseler de, birinin ya da her ikisinin de çalıştığını bilir. Anne babalarının yaptıkları işle gurur duyup duymadıklarını, amirleriyle ve meslektaşlarıyla nasıl konuştuklarını, çalışmanın onlar açısından ekmek parası için zar zor katlanılan bir şey mi, yoksa gerçek bir anlam ve yaşam amacı taşıyan bir şey mi olduğunu fark ederler. Çalışma evde de vardır. Çocuklar evi nasıl düzenleyecekleri, gereken tamirler veya iyileştirmeler için ne yapılması gerektiği gibi konularda karar alırken, anne babalarını gözlemler. Yetişkinlerin oyuna yaklaşımı da önemlidir. Anne babaların oyun oynamayı sevip sevmedikleri, oyun esnasında dürüst davranıp davranmadıkları, sadece kazanmak için mi, yoksa kazanmak veya kaybetmekten çok oyunun verdiği heyecan için mi oynadıkları çocuklar tarafından bir kenara not edilir. Çocuklar anne babalarının bir vatandaş olarak neler yaptıklarına da dikkat eder: Toplumsal konuları okuyup tartışıyorlar mı? Seçimlerde oy veriyorlar mı? Gönüllü olarak vergilerini ödüyorlar mı? İçinde yaşadıkları toplumu geliştirme konusunda düşünce üretiyorlar mı? Kolları sıvayıp buna katılıyorlar mı, yoksa sadece kendi çıkarlarını mı düşünüyorlar ve ilgileri sözde mi kalıyor? YATAY DESTEK Modern toplumlarda akranlar ve çalışma arkadaşları önem kazanır. Küçük yaştan itibaren çocuklar kendi yaşıtlarıyla vakit geçirir. Yaşıtlarının—özellikle daha bilgili, itibarlı ve/ya da güçlü olanların—inanç ve davranışlarından etkilenirler. Arkadaşların nitelikleri özellikle buluğ çağında çok daha önemli olur. Hayatlarının bu devresinde gençler, farklı yaşam seçeneklerini denemeye başlar. Gençlerin toplumsal hizmetlerle, akademik çalışmalarla ve ilginç 10 HOWARD GARDNER hobilerle uğraşan bireylerle mi, yoksa amaçsız, antisosyal, hatta suç oluşturan faaliyetlerde bulunanlarla mı beraber olduğu son derece önemlidir. Gençlerin büyük bir bölümünün nasıl bir arkadaş grubunun içine gireceği belli olmakla birlikte, kimi durumlarda tam zıddına doğru çekilmeleri söz konusu olur ve hangi yöne dönecekleri çok hassas etmenler tarafından belirlenir. PERİYODİK AŞILAMA Etik davranışın ilk belirleyicilerinin gayet iyi olduğunu varsayalım. Gencin evde takdir edilecek rol modelleri olsun. Etrafına topladığı iyi niyetli ve düzgün arkadaşları var. Değerli bir yöndere sahip. İlk işindeki arkadaşları kurallara göre oynuyorlar. Kuşkusuz iyi bir çalışan olma yolunda ilerliyor. Gene de bunun garantisi yoktur. Çok yüksek maaşlı ama karanlık bir işten patron tarafından göz yumulan uygunsuz yöntemlere kadar bir dizi etmen genç çalışanın etik yoldan ayrılmasına neden olabilir. Periyodik aşılar bütün çalışanlara iyi gelebilir. Bazı durumda bunlar iyi bir çalışanın ne anlama geldiğini hatırlatan kişi veya deneyimler şeklindeki “ek aşılar” olabilir. Örneğin, orta yaşlı bir doktorun şehir merkezindeki acil serviste çalışmak amacıyla banliyödeki bol gelirli muayenehanesini kapatmış biriyle tanışması gibi. Bu deneyim gönüllü çalışma için bir teşvik oluşturabilir. Bir kişinin iyi bir çalışan olup olmayacağı, iyi çalışmaya yetenekli ve en zor koşullarda bile bu anlayışı devam ettirmeye istekli olup olmadığına bağlıdır. Şu anda şöyle düşünüyor olabilirsiniz: “Burada yazılanlar kulağa hoş geliyor. ‘İyi çalışma’ yapılmasını kim istemez? Fakat hangi çalışmanın iyi, hangisinin kötü olduğuna kim karar veriyor? GELECEĞİ İNŞA EDECEK BEŞ ZİHİN Aslında gerçekten evrensel olan etik kuralları yoktur. Daha kesin ifade etmek gerekirse, bu kurallar kaçınılmaz olarak her kültürde ve her zaman diliminde farklı yorumlanır. Gene de bu farklar daha çok önemsiz noktalardadır. Bilinen bütün toplumlar dürüstlüğün, doğruluğun, sadakatin ve tarafsızlığın erdemlerini kabul eder; hiçbiri yalancılığı, sahtekârlığı, sadakatsizliği ve kaba eşitsizliği desteklemez. Bir kişinin iyi bir çalışan olup olmayacağı, iyi çalışmaya yetenekli ve en zor koşullarda bile bu anlayışı devam ettirmeye istekli olup olmadığına bağlıdır. Bu aşamada, iyi çalışmaya ulaşmada bizlere rehberlik yapabilecek dört faktöre değinmeyi yararlı buluyoruz: 1. Misyon: İster okul yıllarında, mezun olduktan sonra ya da staj döneminde, ister işyerinde olsun, birey faaliyetleri sonucunda ulaşmayı amaçladığı bir hedefe sahip olmalıdır. 2. Modeller: İyi çalışmayı temsil eden bireylerle tanışmak çok önemlidir. Bazen olumsuz rol modelleri de uyarıcı dersler olarak işe yarar. 3. Ayna testi—kişisel değerlendirme: İyi çalışma isteyen biri, zaman zaman gözlerini kısmadan aynaya bakmalı ve onayladığı yollardan gidip gitmediğini anlamaya çalışmalıdır. 4. Ayna testi—mesleki sorumluluk: Genç meslek elemanları önce kendi ruhlarına kulak verme ihtiyacındadır. Fakat sadece bunu yapmak yeterli olmaz. Bir kişi kendi adına iyi çalışma yapıyor olabilir; ama iş arkadaşları meslek ahlakına göre hareket etmiyorsa, sadece onun bu şekilde çalışıyor olması yeterli değildir. Yaptığımız araştırma iş ortamını temel alsa da, aynı zamanda bireyin vatandaş olarak üstlendiği görevleri de gündeme getiriyor. Bu aşamada, soyut düşünme kapasitesinin ne kadar gerekli olduğu tekrar görülüyor. İyi bir vatandaş olmaya aday olan birey; üyesi olduğu toplumun hedefini ve bu hedefe en doğru şekilde nasıl ulaşabileceğini; toplumdaki olumlu ve olumsuz rol modellerini; aynada kendine baktığı zaman vatandaş olarak görevlerini ne derecede yerine getirdiğini; toplumun diğer üyelerini vatandaşlık görevlerini yerine 11 HOWARD GARDNER getirmek için nasıl teşvik edebileceğini araştırır. İyi çalışma anlayışı, bireyin bağrında başlar, ama bu anlayışın giderek iş ortamına, ülkeye ve küresel topluluğa yayılması gerekir SONUÇ Şimdi bir durum değerlendirmesi yapma, başlıca iddiaları gözden geçirme ve aklımızda kalan kimi soru işaretlerini açıklığa kavuşturma zamanı geldi. Bu kitapta sentez konusunda çok şey söyledim. Bazı sentezlere övgüler yağdırmakta tereddüt etmedim, bazılarına ise daha mesafeli yaklaştım. Şimdi sentez yapma bana meydan okuyor. İzleyen sayfalarda ilk önce birbirine benzer ara başlıklar altında her zihin tipinin temel özelliklerini kısaca özetleyeceğim. Ardından, bu zihin tiplerinin oluşumunu engelleyen bazı etmenleri gözden geçireceğim ve bu zihin tiplerinin hangi sırayla geliştirilebileceği konusunda tahminler yürüteceğim. Ve son olarak da bu zihin tipleri topluluğunun nasıl beslenebileceğiyle ilgili öneriler sunacağım. Dsplnl Zhn Okulda öğrenilen temel disiplinlere (tarih, matematik, fen, resim, müzik vb.) ve belli başlı mesleklere (hukuk, tıp, işletme, muhasebe, el sanatları ve geleneksel meslekler) özgü düşünme şekillerini kullanır; kendini işine verme, sürekli iyileştirme ve örgün eğitim sonrası öğrenmeyi sürdürmeye yeteneklidir. GELECEĞİ İNŞA EDECEK BEŞ ZİHİN dürleri körü körüne izler; hazırlıklı veya becerikli numarası yapar. Sentezc Zhn Elde bulunan büyük miktardaki kritik enformasyon içinden önemli olanları seçer, seçtiklerini hem kendisi hem de başkaları için anlamı olacak şekilde düzenler. Örnekler (örgün eğitimde): Sınavlara hazırlanırken ve ödev hazırlarken materyalleri kendine ve başkalarına olacak şekilde örgütler. Örnekler (işyerinde): Önemli olan yeni enformasyonu/becerileri fark eder ve sonra bunları kişisel bilgi tabanına ve mesleki repertuarına katar. Gelişim dönemi: En iyi durumda çocukluk döneminde başlar; zamanla daha bilinçli hale gelir; yeni bilgiler biriktikçe ve bilgiyi özümseme ve düzenleme ihtiyacı arttıkça kalıcılaşır. Sahte biçimleri: Materyalleri gelişigüzel bir şekilde seçer; sorgulama karşısında ayakta kalamayacak bütünleştirmeler yapar; çerçeveleri uygun düzenleyemez; örgütleyici bir yaklaşımı yoktur; aşırı genellemeler ya da hatalı sınıflandırmalar yapar. Yaratıcı Zhn Örnekler (örgün eğitimde): Tarih, matematik, fen ve diğer temel disiplinlerde ustalaşır; mesleki eğitimini tamamlar. Yeni sorular sormak, yeni çözümler önermek, mevcut biçimleri genişleten ya da ötesine geçen biçimler geliştirmek için mevcut bilginin ve sentezlerin ötesine geçer. Yaratmak bir ya da daha fazla yerleşik disiplini temel alır ve kalite ile kabul edilebilirlik konularında hüküm vermek için bilgili bir “saha” gerektirir. Örnekler (işyerinde): Mesleğinde veya işyerindeki rolünde (rollerinde) ustalaşmayı sürdürür, bu arada ek disiplin ya da disiplinler arası yetenekler edinir. Örnekler (örgün eğitimde): Yeni sorular ortaya atmak için sınıfta verilen bilgilerin dışına çıkar; müfredatla uyumlu ama beklenmedik proje ve çalışmalar sunar. Gelişim dönemi: Buluğ çağından önce başlar; yaşam boyu öğrenme şeklinde devam eder. Örnekler (işyerinde): Kalıp dışı düşünür—yeni uygulamalar ve ürünler önerir, bunları açıklar, onay ve uygulama için çalışır; lider ise yeni vizyonlar oluşturur ve bunların peşine düşer. Sahte biçimleri: Bir alanda on yıl kadar pratik yapmadan ustalığını ilan eder; amaçlar, disiplinin sınırları ve geleneksel aklın uygun olmadığı, esnek düşünmenin gerektiği yerler hakkında hiçbir fikri olmadan prose- Gelişim dönemi: Meraklı bir kişilik erkenden oluşmaya başlar—ancak yerleşik kalıplara bilinçli meydan 12 HOWARD GARDNER okuyuş en azından disiplinli ve sentezci düşünmede kısmen ustalaştıktan sonra gündeme gelir. Sahte biçimleri: Uzun zamandan beri var olan bilginin yüzeysel biçimleri olan ya da sonunda bilgili sahada kabul görmeyen yeni, uçuk fikirler sunar. Saygılı Zhn Bireyler ve gruplar arasındaki farklılıkları sempatiyle ve yapıcı bir yaklaşımla karşılar; farklı olanları anlamaya ve onlarla birlikte çalışmaya çaba gösterir; salt hoşgörünün ve politik doğruculuğun ötesine geçer. Örnekler (örgün eğitimde): Arka planları ve görüşleri ne olursa olsun, arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle ve okul çalışanlarıyla anlaşmaya ve birlikte çalışmaya gayret eder. Örnekler (işyerinde): Arka planları ve statüleri ne olursa olsun, arkadaşlarıyla, üstleriyle, altlarıyla etkin bir çalışma gerçekleştirir; affetme kapasitesi geliştirir. Gelişim dönemi: Doğumdan itibaren destekleyici bir çevre gereklidir; okulda, işyerinde ve medyadaki rol modellerinin büyük önemi vardır. Sahte biçimleri: Salt hoşgörü sınırları içinde kalmak, yani karşı tarafı anlamaya ve işbirliği kurmaya çaba göstermemek; kendinden güçlü ya da daha üst mevkide olanlara hürmet gösterirken, zayıf olanları küçümsemek, dışlamak, alaya almak ya da görmezden gelmek; somut kişinin niteliklerini dikkate almadan bütün bir gruba karşı tepkisel davranmak. Etk Zhn Çalışan ve yurttaş olarak rolünün kritik özelliklerini soyutlar ve bu kavramlaştırmalara uygun davranır; iyi çalışma ve iyi vatandaşlık için çaba gösterir. Örnekler (örgün eğitimde): Bir öğrenci ya da gelecekteki bir profesyonel olarak rolünün ne olacağını düşünür, bu rolünü gerektiği gibi ve sorumlulukla yerine getirmeye çabalar. Örnekler (işyerinde): Mesleğinin çekirdek değerlerini bilir, en hızlı ve öngörülemez değişim dönemlerinde GELECEĞİ İNŞA EDECEK BEŞ ZİHİN bile bunları muhafaza etmeye ve başkalarına aşılamaya çabalar; olgunlaştıkça, bir alanın koruyuculuğunu üstlenen mütevellinin rolünü benimser ve kişisel çıkarlarına ters düşmesi pahasına doğruları söylemeye istekli olur; bir topluluğun, bölgenin, ülkenin ve dünyanın mensubu olarak üzerine düşen sorumlulukların farkındadır. Gelişim dönemi: Bireyin bir çalışan ve yurttaş olarak rolünü kavramsal, soyut olarak düşünebileceği zaman gelişmeye başlar; etik davranmak güçlü bir karakter gerektirir; yatay ve dikey türde destekleyici ilişkilere ve periyodik aşılanmalara ihtiyaç duyar. Sahte biçimleri: İyi ve sorumlu bir söylemi olsa da, bu rotayı eylemleriyle ortaya koyamaz; sadece küçük bir alanda etik davranıp daha geniş alanlarda sorumsuzluk sergiler (ya da tam tersi); kısa veya uzun vadede uygun olana göre davranır. DİRENÇ NOKTALARI VE ENGELLER Geleceği inşa etmek için bu beş zihne ilişkin görüşüm kabul görse bile, onları elde etmek pek kolay olacağa benzemiyor. Bu direnç ve engeller çeşitli biçimlerde ortaya çıkar: • Tutuculuk: Geleneksel eğitim ve iş hayatındaki uzun yılların uygulamaları işimizi görüyor, neden değiştirelim? • Geçici Bir Moda: Vizyonerler ve bilimciler sürekli yeni bir şeyler söyleyip durur. Bu beş zihin tipinin daha önce önerilmiş zihinlerden daha iyi olduğuna niçin inanayım? • Gizli Riskler: Önerilen bu reçetenin gizli maliyetleri ne olacak, kim biliyor? Belki aşırı yaratıcılık anarşi getirir. Belki safça ve gereksiz yere saygı duymak teröristlerin bizi ördek gibi avlamasına yol açar. • Güçsüzlük: Bu hedefler kulağa hoş geliyor. Ama onlara nasıl ulaşacağımı bilmiyorum; ve fiilen gerçekleştirilip gerçekleştirilmediklerini nasıl değerlendireceğimi de bilmiyorum. Ne yapmam gerektiğini bana gösterin, aksi halde benden kabul etmemi beklemeyin. 13 HOWARD GARDNER ZİHİNLERDE USTALAŞMANIN BİR SIRASI VAR MI? Diyelim ki dirençlerle baş edildi ve beş zihin tipini destekleyen bir ortam oluşturuldu. Böyle bir ortamda insanlara bu zihin tiplerini kazandırmak için en elverişli sıra hangisidir? 1. Saygı: En başından itibaren başkalarına saygılı bir atmosfer oluşturulmalıdır. Saygısız davranışların adı konmalı, bunları yapanlara yaptırım uygulanmalı ve caydırılmaları sağlanmalıdır. 2. Disiplin: İlkokulun ilk yıllarında okuma yazma becerileri edinildikten sonra düşünmenin başlıca bilimsel yöntemlerini öğrenme zamanı gelir. Her birini öğrenmek zaman alır, bu nedenle de gecikmeler pahalıya mal olur. 3. Sentez: Öğrenciler başlıca disiplinlerin düşünme tarzıyla donandıktan sonra yavaş yavaş mantıklı sentezler yapmaya ve elverdiği ölçüde, disiplinler arası düşünmeye sevk edilir. 4. Etik: Ortaokul ve lise döneminde kişi artık soyut, bağımsız düşünme becerisini kazanmıştır. Bu aşa- GELECEĞİ İNŞA EDECEK BEŞ ZİHİN mada iş dünyası, bir yurttaşın sorumlulukları ve bunlara uygun davranışlar kavramlaştırılabilir. Bu beş zihin türünü gerçekten besleyebilecek eğitim, siyasi ve yönetim sistemlerini düşündüğümde, olumlu insani potansiyellerimizin geliştirilebileceğine güvenim artıyor. Disiplinler, sentezler ve yaratıcılık, kötülükler de dahil, her amacın hizmetine koşulabilir; ancak saygıyı ve etik yönelimi de geliştirirsek böyle bir sapma olasılığı azalır. Bu beş zihin sinerjik bir biçimde etkili olabilir ve olmalıdır. İnsan ırkının temsilcileri belki de var kalacak kadar ileri görüşlü olmayabilir, veya birlikte yaşadığımız insanlarla ortak bir dava etrafında birleşinceye kadar var kalmamıza yönelik çok daha yakın tehlikeler söz konusu olabilir. Her durumda insan türünün var kalması ve gelişmesi sadece insani olan potansiyellerimizi geliştirmemize bağlı olacaktır. Howard Gardner: Harvard Üniversitesi’nde psikoloji profesörüdür. Çoklu zekâ teorisiyle ün kazanmıştır. Geleceği İnşa Edecek Beş Zihin, 2008, Optimist Yayınları. 14
© Copyright 2024 Paperzz