YIL: 1 SAYI: 5 TEMMUZ 2014 www.rpmagazin.com McLaren 650S GT3 Dünya Drift Rekoru için geri sayım Fiat 500 ailesi büyüyor Ferrari California T Türkiye’de Test : VW Amarok Canyon Peugeot 3008 Editörden Rekora koşuyoruz... Real Power Magazin İmtiyaz sahibi ve Genel Yayın Direktörü R Ahmet Said Özen amazan geldi çattı ve biz ramazanda farklı bir Ramazan eğlencesi ile Samsun’dayız. 15 Temmuz günü iftardan önce başlayıp gerekirse sahura kadar drift rekoru için ter dökeceğiz. 19 Mayıs günü yapamadığımız Dünya Drfit Rekoru denememiz Temmuz ayına alınmıştı. Malum 19 Mayıs’ta Soma faciası yüzünden organizasyonumuz bu tarihe ertelenmişti.Rekor denemesini yapacak olan pilotumuz Harald Müller’den mekanikerlerimize, aracımızdan seyircilerimize her şey hazır. Aradaki uzun zamanda boş durmadık ve bol bol planlar yaptık. Aracın eksikleri yoktu ama her şeyi tekrar tekrar gözden geçirdik. Hayal olmadan olmuyor. Bizim hayalimiz sadece rekorla sınırlı değil. Biz rekor sonrasını da hayal ettik ve zamanla onlar da devreye girecek. Bu güne kadar hiç standart bir hayalim olmadı ve arkamdan gelecek ekip varsa uçup gittim. Şu ana kadar yaptıklarım ortada. Tuning dergiciliğinden tutunda Türkiye’ye Drift’i getirmeye kadar. Yaptığım dergiler ve organizasyonlar ortada. Şimdi sırada daha güzel işler var. Çünkü kurulan çok hayal ve daha Türkiye’nin göreceği çok yenilik var. Evet, Dünya Drift Rekoru denememiz 15 Temmuz’da ama bu yıllar alan bir projeydi. Benle aynı dili konuşan AVOK’la yollarımız kesiştiğinden bu yana projeyi konuştuk ve sürekli çalıştık. Murat Ergüç, Sevgi Çıvğın, Azmi Kaya, Celil Tosun, Deniz Özkul ve diğerleri yani AVOK’un yönetimindeki arkadaşlarla zor bir işin altına girdik. Bu keyifli ama zor süreci yaşamamızın ardından artık strat alma zamanı. Artık Oktaykan’lar tarafından küçük dokunuşlarla hazırlanan GT86’yı pistte görme zamanı. Önce Allah’a sonra Harrald Müller’e güveniyoruz. Bu rekoru Türkiye’ye getirmek nasip olursa hepimiz bunsan gurur duyarız. Temmuz çok sevdiğim bir ay bunun çok nedeni var bir nedene de bu rekor denemesi olur inşallah. Avni Örgüç [email protected] Yayın Yönetmeni Ahmet Said Özen [email protected] Tasarım Tuana Medya Katkıda bulunanlar Turgut Yüksekdağ Can Akaydın Murat Ergüç Sevgi Çıvgın Erkan Demirel Azmi Kaya Celil Tosun Ahmet Serkan Subaşı [email protected] www.rpmagazin.com Real Power Magazin’de yayınlanan haberler izin almadan ve kaynak gösterilmeden başka yayınlarda kullanılamaz. Reklamlardan reklam veren firma sorumludur. 10 bininci PEUGEOT 208 GTi üretildi Piyasaya sürülmesinin üzerinden bir yıl geçmeden 10 000nci PEUGEOT 208 GTi modeli Poissy Fabrikası’nda üretildi. PEUGEOT bu yıl 205 GTi’nin 30. doğum yıldönümünü kutluyor. 2 012 Paris Otomobil Fuarı’nda dünya prömiyerinde tanıtımı yapılan PEUGEOT 208 GTi modeli 208 ürün gamını taçlandırıyor. 2013 yılının 2. çeyreğinde lansmanı yapılan PEUGEOT 208 GTi kısa zamanda çoğunluğu Fransız, İngiliz ve Alman olmak üzere tüm Avrupalı müşterilerin gönlünü fethederek kısa sürede satış hedefini aştı; aynı zamanda Japonya’da, Arjantin’de ve Meksika’da başarılı bir performans gerçekleştirdi. 2013 yılında 208 modelinin toplam dünya satışlarının %3’ünü temsil eden PEUGEOT 208 GTi, Premium B segmentinde PEUGEOT’nun ürün gamında yükseliş stratejisinin spor modellerdeki yansıması oldu ve Avrupa’da sportif B segmentinde podyumun 2. basamağına çıktı. Otomobil sporları tarihine damgasını vuran bir marka olan PEUGEOT’nun bu genleri PEUGEOT 208 GTi’de tam anlamıyla ortaya çıkıyor. 6 vitesli mekanik şanzımanla eşleşen 200hp/275Nm 1.6 THP motoru şasinin tüm potansiyelini değerlendiriyor. PEUGEOT 208 GTi birinci sınıf ivmelenmeler ve canlı yeniden hızlanmalar sergiliyor özellikle 0–100 km/s ivmelenmesini 7 saniyenin altında gerçekleştiriyor ve kilometrede sadece 139g CO2 yayarak gerçek bir başarı gösteriyor. Keyifli, şık ve teknolojik sportif model GTi efsanesinin çağdaş bir yorumu. Zaten ünü tüm dünyaya yayılan öncüsü 205 GTi’ye göndermede bulunan bir imza şeklinde sonlanan kromajlı cam trimlerindeki kırmızı alt çizgili parlak krom GTi logosunu gururla taşıyor. 208 GTi başarısıyla da öncüsüne saygılarını sunuyor. 2014 yılında, 205 GTi’nin 30. doğum yıldönümü başka yeniliklerle de layık olduğu şekilde kutlanacak. BP’de 2014’te pompacılar başrolde BP, bayileriyle birlikte kazanmaya odaklı büyüme stratejisinde, müşteri memnuniyetinin iki temel unsuruna; iyi ürün ve iyi hizmete odaklanıyor. İyi hizmette kilit rolü ise “pompacılar” üstleniyor. B P, önümüzdeki dönemde faaliyetlerini bayileriyle birlikte ortak hedef olarak belirlediği “müşteri odaklılık” stratejisi çerçevesinde yürütecek. BP’nin bayilerle birlikte kazanma yaklaşımına dayalı yeni stratejisinin odak noktasını ise hizmet ve ürünlerin müşterilerle buluştuğu akaryakıt istasyonlarında müşterilerle ilk iletişimi kuran pompacılar oluşturuyor. BP Türkiye Akaryakıt Ülke Müdürü Martin Thomsen, bu göreve gelmesinin ardından düzenlenen ilk basın toplantısında BP’nin önümüzdeki dönem stratejilerini aktardı. Toplantıda ayrıca BP’nin pompacıları konu alan ve son dönemde sosyal paylaşım platformlarında büyük ilgi gören BP’nin marka yüzü Mustafa Sandal’ın rol aldığı viral videosu ile yeni BP otogaz reklam filmi de basın mensuplarıyla paylaşıldı.. BP Türkiye Akaryakıt Ülke Müdürü Martin Thomsen, BP Türkiye Akaryakıt Pazarlama Müdürü Deniz Güloğlu ve sanatçı Mustafa Sandal’ın katıldığı basın toplantısında konuşan Thomsen, Türkiye’nin BP için stratejik beş pazardan biri olduğunu vurguladı ve konumu nedeniyle önümüzdeki dönemde bu alandaki öneminin giderek artacağını belirtti. Thomsen şunlar söyledi. “Türkiye’nin dinamik ve yoğun bir rekabet içinde bulunan akaryakıt pazarının önümüzdeki dönemde büyümesini sürdürmesini öngörüyoruz. 2013 yılı BP için çok başarılı bir yıl oldu. 38 yeni istasyon açtık, gerçekleştirdiğimiz kampanyaların da desteği ile satışlarımızı ve marka algımızı arttırdık” dedi. 2104 yılı hedeflerinden de söz eden Thomsen şunları söyledi; “Bayilerimizle birlikte müşteri memnuniyetinin önümüzdeki dönemdeki başarımızda kilit rol oynayacağına inanıyoruz. Sadece büyümek değil karlı bir büyüme gerçekleştirmek istiyoruz, iş planlarımızı da buna göre kurguladık. Birlikte kazanmaya ve birlikte büyümeye odaklanıyoruz” Otomobiline Tutkunu Fotoğrafla Anlat, Castrol ve BMW Takımı’yla DTM Yarışını Yerinde İzle! 1 00 yılı aşkın süredir en zorlu şartlar altında bile performans gösteren, ileri teknolojiye sahip yağları geliştirmek ve test etmek için dünyanın en iyi yarış takımları ile beraber çalışarak sayısız başarılar elde eden Castrol, Türkiye’de de motor sporları tutkusu ve deneyimini bizzat son tüketiciye yaşatmak hedefiyle www.gucludeneyimler.com web sitesi üzerinden sürdürdüğü kampanya serisinin 2. ayağına start verdi. Castrol Türkiye’nin deneyim odaklı kampanyasının 2. ayağına katılmak için, otomobiline olan tutkusunu gösteren fotoğrafı paylaşanlar arasından jürinin seçeceği 2 talihli, Castrol EDGE destekli BMW Motor Sporları Takımı’yla 15-16 Ağustos tarihlerinde Almanya’da düzenlenecek DTM yarışı heyecanına yerinde ortak olacak. Hem ülkemizde hem dünya genelinde araç üreticileri ile gerçekleştirdiği ortak mühendislik çalışmaları ve sponsorluklarla dikkat çeken lider madeni yağ üreticisi Castrol, Türkiye’de motor sporlarını bizzat son tüketiciye yakınlaştırmak ve onlara unutulmayacak deneyimler yaşatmak hedefiyle www. gucludeneyimler.com adresli web sitesi üzerinden başlattığı kampanyası serisinin 2. ayağında da Touring otomobil yarışlarının doruk noktası olan DTM yarışlarına götürüyor. Castrol, 15-16 Ağustos tarihlerinde Almanya’da efsanevi Nürburgring Pisti’nde düzenlenecek DTM heyecanına, Türkiye’den 2 otomobil tutkununu ortak edecek. 20 Temmuz gece yarısına kadar Castrol’ün www. gucludeneyimler.com adresli web sitesi üzerinden yaratıcı gücünü kullanarak, otomobiline olan tutkusunu yansıtan fotoğrafını paylaşanlar arasından seçilecek 2 talihli, Castrol ve şampiyon takım BMW’nin VIP konuğu olarak Almanya’da benzersiz bir deneyim yaşama şansına erişecek YALNIZCA 300 ADET ÜRETİLECEK Bentley, Grand Tourer’lerden oluşan saygın Continental ailesinin en nadir ve en dinamik üyesi yeni Continental GT3-R’nin tanıtımını yaptı. B entley’in 84 yıl sonra kazandığı İngiltere’deki ilk yarış olan Silverstone’da Blancpain Endurance Series’in ikinci turunda zafere koşan yeni Continental GT3 yarış otomobilinden ilham alındı. Çekiş ve yol tutuş alanında kendini ispatlamış özellikleri bünyesinde barındıran Continental GT3- R, hem çok özel bir model hem de performans odaklı lükse benzersiz bir yorum getiriyor. Üretimi de yalnızca 300 adetle sınırlandırıldı. Bentley mühendisleri, bu iki koltuklu GT için Bentley’in yarışlarda kendisini kanıtlamış olan yüksek performanslı 4.0 litrelik çift turbo V8 motorunu yeniden düzenledi. Ağırlıkta yapılan 100 kilogramlık azaltma ve daha kısa vites aralıklarıyla birlikte ve 6.000 d/d’de 580 HP ve 1.700 d/d’de 700 NM tork gücüne sahip olan Continental GT3R, bugüne kadar üretilmiş en çabuk hızlanan Bentley olma özelliğine de sahip. 0-100 km/s hızlanmasını sadece 3,8 saniyede tamamlayan GT3-R, yarış otomobili performansına sahip bir Grand Tourer.Bentley’in ünlü dört çekişli sürüş sisteminde yapılan bir diğer iyileştirme olarak revize edilen güç aktarım mekanizmasında artık ilk kez tork yönlendirme de yer alıyor. Modifiye edilen Elektronik Stabilite Kontrolü (ESC) ve kesintisiz viraj dönüşleri için en uygun hale getirilen şasi ayarıyla birlikte Continental GT3-R, bugüne kadar üretilen en dinamik, en hassas ve en gelişmeye açık Bentley yol otomobili. Continental gücünü yollara sekiz vitesli ZF otomatik şanzımanıyla aktarıyor ve dört tekerlekten çekiş sistemini daha da hızlı hale getirmek amacıyla daha kısa vites aralıkları ile donatıldı. Bir Bentley’de ilk kez yer alan bir özellik olarak, güç aktarım sistemi, tork yönlendirme kullanılarak arka tekerleklerin her birinin torkunu ayrı ayrı kontrol edebiliyor. Yeniden ayarlanan kontrol yazılımı, Drive ve Sport modlarının birbirinden iyice ayrıştığı anlamına geliyor. Her iki mod da farklı özelliklere sahip olurken, Sport modu da daha heyecanlı bir sürüş sağlıyor. Tamamen yeniden ayarlanan pedal değiştirme fonksiyonelliği sayesinde azami sürücü kontrolü elde ediliyor. Ferrari California T Türkiye’de Zarafet, sportiflik ve teknolojiyi buluşturan yeni Ferrari California T Türkiye yollarında boy göstermek için gün sayıyor. Temmuz ayında Türkiye’de teslimatlarına başlanacak olan Ferrari California T; Devrim niteliğindeki V8 Turbo motoruyla dikkat çekiyor. T ürkiye’de Fer Mas tarafından temsil edilen Ferrari’nin yeni modeli California T Türkiye’de otomobilseverlerin beğenisine sunuldu. Fer Mas Şirket Müdürü Ferhat Albayrak’ın ev sahipliğinde Rahmi M. Koç Müzesi’nde gerçekleştirilen California T’nin tanıtımına Ferrari Doğu Avrupa Pazarlama Müdürü Charles Antoine Geneste de katıldı. Ferrari California T, 1950’li yıllardan bu yana tüm California modellerine farklılık katan karakteristik özellikler olan şıklığı, sportifliği, çok yönlülüğü ve ayrıcalıklığı bir araya getiriyor. Ferrari California T, zarif kabini, başarılı 2+ konsepti, kendisini sadece 14 saniyede şık bir Coupe’den sofistike bir Spider’a dönüştüren katlanabilir metal tavan (RHT) gibi özelliklerinin yanında, yenilikçi standartlarıyla da Ferrari genini başarıyla temsil ediyor. Ferrari mühendislik anlayışının bir yansıması olan ve mükemmel tasarım özellikleri ile fark yaratan California T kalbinde Ferrari mühendislerinin yarattığı tamamıyla yeni 8 silindirli turbo motoru ile kullanıcısına olağanüstü performans, çok güçlü bir kavrama ve bir turbodan bugüne kadar alınan en heyecan verici sesi sunuyor. California T, uzun yıllar sonra markanın yeniden turbo motor kullanmaya başladığı ilk model olarak ayrıcalıklı olduğunun altını çiziyor. Zira Ferrari tarihinde daha önce sadece 3 modelde turbo motor kullanılmış durumda. Her süper modelden sonra daha iyisini tasarlayabilmek elbette ki kolay değil. Ancak Ferrari bu alana çok büyük yatırım yaprak kendini sürekli geliştiriyor. California T de bu anlayış doğrultusunda, Ferrari’nin tasarım merkezi Centro Stile ile Pininfarina ortaklığında yaratıldı. Araç iç mekân tasarımı, kullanılan malzemeler ve açılır-kapanır tavanıyla seçkin bir sürüş konforu sağlarken, 8 silindirli 560 HP güç üreten turbo motoruyla da kategorisinin en yüksek performans değerleri ile benzersiz bir yakıt verimliliği sunuyor. 468 bin Euro’luk liste fiyatıyla pazara sunmaya hazırlandığımız California T’nin Türkiye’deki satışlarımıza ciddi katkı sağlayacağı inancındayız.” dedi. ARAYIN VASITA İSTEYİN SERVİSİ 40 YAŞINDA Dünyanın lider araç kiralama şirketi Avis, Türkiye’deki 40. yılını kutluyor. 1974 yılında Koç Grubu bünyesinde 9 araçlık bir portföyle ülkemizdeki ilk araç kiralama hizmetini başlatan Avis Türkiye, bugün 3’ü yurtdışında olmak üzere toplam 84 ofisi ve 30 bin araçlık parkıyla hizmet sunuyor. Yıldönümü vesilesiyle düzenlenen toplantıda konuşma yapan Otokoç Otomotiv Genel Müdürü Görgün Özdemir, Avis’in Türkiye’de geçen 40 yılının aynı zamanda ülkemiz için araç kiralama sektörünün de tarihi olduğunu belirtti. “Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç’un ileri görüşlü yaklaşımları sayesinde, tıpkı Otokoç Otomotiv ile otomotiv sektörünün temellerinin atılması gibi, Avis markası da araç kiralama sektörünün hikâyesini başlatmıştır.” diyen Özdemir şöyle devam etti: “İlk günden beri Avis, ülkemizde sektörün jenerik markası haline gelmiştir. Geliştirdiği ilk ve öncü uygulamalarla rakipleri tarafından izlenen ve sektöre yön veren Avis bu sorumlulukla ve Koç Topluluğu’nun “Müşteri Velinimetimizdir” felsefesi ile 40 yıldır müşterilerine değer katarak zirve yolculuğunu sürdürüyor. Bizleri 40 yıldır zirvede tutan tüm müşterilerimize, çalışanlarımıza, iş ortaklarımıza ve sermayedarlarımıza en içten teşekkürlerimizi iletiyorum.” 40. yıla özel 40 araç 40 gün boyunca 40 kişiye 40 TL Avis 40. yılını özel bir kampanya ile de kutluyor. 40 gün boyunca 40 kişiye 40 aracın 40 TL olacağı kampanya Haziran ayında başlayacak. Sosyal medya aracılığıyla duyurulacak kampanyanın yanı sıra Avis müşterilerini 40. yıla özel keyifli facebook uygulamaları da bekliyor. 1974 yılında 39 milyon nüfusa sahip olan Türkiye’de motorlu kara taşıt sayısı 648 bin, bin kişiye düşen araç sayısı ise 16 adetti. 2014 yılında ise 75 milyon kişinin yaşadığı Türkiye’de 18 milyon kara taşıtı bulunuyor. Bin kişiye düşen araç sayısının 240’a ve araç kiralama aktif büyüklüğü de 12 milyar TL’ye ulaştı. 40 yıl önce 7 Ağustos 1974 tarihinde Elmadağ’da açılan ilk ofiste 9 adet Anadol otomobille yolculuğuna başlayan Avis, sektörün bugünlere gelmesinde büyük rol oynadı. CITROËN C4’E YEPYENİ İKİ BENZİNLİ SEÇENEK BİRDEN Citroën’in kompakt segmentte en çok tercih edilen modeli olan C4, iki farklı benzinli versiyon ile model alternatiflerini artırıyor. Citroën C4; üst seviyede konfor ve performansa rekabetçi fiyatı ile sahip olmayı sağlarken, ESP ve Hill Holder C4’ün tüm versiyonlarında standart olarak sunuluyor. C itroën; yaratıcılık ve teknoloji konusundaki uzmanlığını gözler önüne serdiği kompakt sınıfta en çok tercih edilen modeli C4’e iki yeni versiyon alternatifi sunuyor. Çekici hatları ve üst düzey malzeme kalitesi ile öne çıkan Citroën C4, artık dizel motorlu versiyonlarının yanı sıra 1.4 VTI 95 HP Easy ve 1.6 VTI 120 HP Confort modelleri ile de sahip olunabilecek. Kendine özel tasarımı, iç mekânda sunulan üstün yolcu konforu ve etkileyici performansı ile dikkatleri çeken C4, yeni versiyonlarında sunulan güvenlik özellikleri ile her türlü beklentiye karşılık veriyor. Her iki benzinli modelde de ESP ve yokuş kalkış destek sistemi (Hill Holder) standart olarak yer alıyor. Citroën C4 1.6 VTI 120 HP Confort, zarif gövde hatlarına, dinamik ön farları ve hafif alaşımlı jantları ile göz dolduruyor. Sunduğu dinamik sürüş ve kullanışlı özelliklerinin yanı sıra Yeni Citroën C4; sürücü ve sürüş rahatlığına odaklı iç donanımı, etkileyici akustik yapısı ve ses yalıtımıyla birlikte yolculuk sırasında maksimum konfor ve güveni bir arada sunuyor. Citroën C4 1.4 VTI 95 HP Easy modeli 48.900 TL 1.6 VTI 120 HP Confort versiyonu ise satış fiyatı 54.400 TL fiyatla satışa sunuluyor. İTALYAN SPOR OTOMOBİLE HEXAGON STUDIO İMZASI İtalya’nın son dönemde en çok ses getiren tasarımcısı Umberto Palermo’nun tasarladığı spor otomobilin mühendislik tasarım, model ve prototip faaliyetlerini Türkiye’nin en büyük mühendislik ve tasarım firması Hexagon Studio üstlendi talya’nın otomotiv alanında yükselen tasarımcısı olarak nitelendirilen Umberto Palermo’nun tasarladığı Lucrezia adlı spor otomobilin mühendislik tasarım, geliştirme ve ön doğrulama amaçlı benzetimler, model ve prototip faaliyetlerini Türkiye’nin en büyük tasarım ve mühendislik şirketi Hexagon Studio üstlendi. 25 Haziran’da İtalya’nın Torino kentinde bulunan Otomobil Müzesi’nde dünya prömiyerini yapan araç Türk mühendislerinin imzasını taşıyor. İ da tartışmasız bir konuma sahip olduğunu vurgulayan Doğancıoğlu, “2020 yılında Avrupa’nın önde gelen Ar-Ge şirketlerinden biri olmak vizyonuyla hareket ediyoruz. Bu hedef doğrultusunda özellikle uluslararası rekabet ortamında gerektiğinde yabancı ortaklar ile işbirlikleri kurmak gerekiyor. Up Design İtalyan tasarımının şu an en güçlü temsilcilerinden biri haline geliyor. Bu tasarım gücünün Türk mühendisliği ile buluşmasına dayanan bir işbirliğine gitmemiz de bu yüzden” dedi. Avrupa’da gücümüzü sergilemek istedik Spor otomobilin mühendislik ön tasarım ve analizlerinin gerçekleştirildiğini, ardından da model imalatının tamamlandığını belirten Hexagon Studio Genel Müdürü Tolga Doğancıoğlu, “Hexagon Studio olarak biz, varlık sebebimiz olan inovatif ürün fikirlerinin konseptten ürüne dönüştürülmesi stratejisiyle hareket ediyoruz. Trend belirleyici olmak, Türk mühendislik gücünün bir dünya markası yaratılmasında rol alabileceğini ispatlamak ve Avrupa pazarında gücümüzü sergilemek motivasyonuyla bu projede yer aldık” diye konuştu. Spor otomobillerin tasarım gereksinimlerinin mühendislik açısından oldukça zorlayıcı olduğunu ifade eden Doğancıoğlu, “Bu proje bizim için bir başlangıç. Konsept araç tasarımı ve trend belirleyici olma amacıyla yolumuza devam ediyoruz” dedi. Doğancıoğlu, Umberto Palermo ile birlikte yapılan projenin uzun soluklu bir işbirliğinin başlangıcı olduğunu, tasarımcının şirketi olan UP Design ile yeni ve farklı projelerde yer almak istediklerini belirterek, “Bu önemli projede İtalyan, İngiliz ya da Alman mühendislik ve tasarım firmaları yerine Hexagon Studio’nun yer almış olması, hem şirketimiz hem de ülkemizin geldiği noktayı göstemesi bakımından çok önemli” diye konuştu. Up Design ile yeni projeler olacak İtalya’nın, özellikle otomobil tasarımı konusunda yalnız Avrupa’da değil dünyada Futbol coşkusu Courierball ile zirveye taşındı Hem Ford hem de Ford Otosan dünyası içinde ilkleri barındıran Transit Courier ve Tourneo Courier, bu sefer ataklığı ve kıvraklığını ortaya koyduğu Courierball aktivitesinde Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi. 8 ralli pilotunun kullandığı 4 Ford Transit Courier ve 4 Tourneo Courier’in kıyasıya mücadele ettiği, atılan çalımlar ve gollerle süslenen futbol maçlarında, katılımcılar da sağ koltukta bu heyecana ortak oldular. S ınıfında lider yakıt ekonomisi ve kıvraklığıyla öne çıkan Ford Transit Courier ve Tourneo Courier, ülkemizde ilk kez gerçekleştirilen, araç ile futbolu bir araya getiren Courierball organizasyonunda sıra dışı bir performans sergiledi. Aralarında Serdar Bostancı, Murat Bostancı, Orhan Avcıoğlu gibi isimlerin de olduğu ve toplam 8 kişiden oluşan Castrol Ford Team Türkiye pilotlarının direksiyon başına geçtiği Courierball etkinliğine ünlü futbolcu Pascal Nouma da katılırken, etkinlik dahilindeki maçlar Şampiyonlar Ligi’ne sesiyle ismini yazdıran Sabri Ugan’ın sunumu ile gerçekleşti. 1.2 metre çapındaki dev futbol topu ile oynanan maçlarda, “Tek Rakibi Kendisi” Transit Courier ve Tourneo Courier araçlar, 4’er kişilik 2 takım halinde mücadele ettiler. Viaport Alışveriş Merkezi otoparkında, Castrol Ford Team Türkiye Takım Direktörü ve duayen ralli pilotu Serdar Bostancı’nın önderliğinde hazırlanan parkurda toplam 6 maç gerçekleştirilirken hem izleyiciler hem de katılımcılar Courier modellerinin kıyasıya mücadelesini nefeslerini tutarak izlediler. Soluk kesen maçlarda Serdar Bostancı, Murat Bostancı, Orhan Avcıoğlu, Ümit Can Özdemir, Afşin Baydar, Buğra Banaz, Ferhat Tanrıbilir ve Alptekin Işıkalp direksiyon başında yer aldılar. Courier modellerinin kıvraklığı sayesinde dev futbol topunu rakip kaleye doğru sürmek pilotlar için kolaylıkla gerçekleşirken, defans yapan takım için de güçlü frenler ve yol tutuş özelliklerini arttıran direksiyon sistemi yardıma koştu. En heyecanlı anların penaltı atışlarında yaşandığı Courierball’da Kombi, Kombivan ve Van tipi, kırmızı ve beyaz renkli Transit Courier ve Tourneo Courier modelleri kullanıldı. Dünya Kupası heyecanının sürdüğü haziran ayında Viaport Alışveriş Merkezi’ne gelenler, futbol coşkusunu çok farklı bir şekilde yaşarken, Türkiye’de bir ilk daha Courier Ailesi sayesinde gerçekleştirildi. Ford Otosan mühendisleri tarafından geliştirilen ve Ford Otosan’ın Yeniköy Fabrikası’nda tüm dünya için Türkiye’de üretilen Tourneo ve Transit Courier Mayıs ayında Türkiye’de satışa sunuldu. İlklerin öncüsü Tourneo ve Transit Courier sınıfında ESP’yi standart sunan ilk model olmasının yanında patenti Ford Otosan’a ait akıllı cihaz istasyonu ve ayarlanabilir bagaj örtüsü gibi özelliklere sahip. Ar-Ge faaliyetlerinden, prototiplerine, üretiminden testlerine kadar tüm aşamaları Ford Otosan tarafından gerçekleştirilen ilk model olan Tourneo ve Transit Courier ayrıca küçük hafif ticari araç sınıfında Ford’un ilk modeli. Otomatik vitesli KIA Sportage Comfort şimdi Türkiye’de 2014 yılının ilk çeyreğinde yenilenmiş olan KIA Sportage, Haziran ayından itibaren Comfort donanımına eklenen otomatik vites seçeneği ile KIA Yetkili Satıcılarında tüketicilerin beğenisine sunuldu. KIA Sportage modelinin giriş seviyesi olan Comfort serisi ile yüksek standart donanım özellikleri sunuyor. 6 ileri otomatik vitese sahip olan KIA Sportage Comfort, giriş seviyesi olmasına rağmen standart olarak sunulan; deri direksiyon simidi ve vites topuzu, iyonizerli çift bölgeli tam otomatik klima, ön silecek buz çözücü, yağmur sensörü, far sensörü, arka park sensörü, kendiliğinden kararan iç dikiz aynası, direksiyondan kumandalı radyo/CD/ MP3 çalar, AUX ve USB girişi, gibi donanımlar ile yüksek konfor, ESP (Elektronik Dengeleme Programı), HAC (Yokuş Kalkış Destek Sistemi), DBC (Eğim İniş Kontrolü), ROP (Takla Önleme Sistemi), sürücü ve yolcu ön hava yastığı, yan ve perde hava yastıkları gibi donanımlar ile de yüksek güvenlik sunuyor. Otomatik vitesli KIA Sportage Comfort versiyonunun teknik özellikleri, Sportage ürün gamında bulunan diğer 1.6L otomatik vitesli araçlar ile aynı değerlere sahip. 1.6L GDI benzinli motor, 135 PS maksimum gücü 6.300 dev/dak’da, 165 Nm olan maksimum torkunu ise 4.850 dev/dak’da üretiyor. Yakıt ekonomisi sunan otomatik vitesli KIA Sportage Comfort’un karma yakıt tüketimi ise 100 km’de 8,8 litre. Sportage modeli Haziran ayına özel 64.800 TL’lik tavsiye edilen anahtar teslim satış fiyatına sahipken, 6 kademeli otomatik vitesli Sportage Comfort’a ait tavsiye edilen anahtar teslim satış fiyatı 68.650 TL. Üstelik Haziran ayında Sportage modelleri 5.500 TL’ye varan indirimler ile KIA Yetkili Satıcıları’nda yer alıyor. Yeni nesil Mazda2, yeni temiz dizel motoru ön plana çıkaracak Şirket, yeni nesil süper mini için SKYACTIV-D 1.5 ultra verimli motoru duyurdu İdeal performans ve yakıt tasarrufunu bir araya getiren küçük silindir hacimli ünite A lışılmışa meydan okuyan otomobil üreticisi Mazda, ilk olarak Japonya’da piyasaya çıkacak olan yeni nesil B-sınıf modelini tanıtırken, yepyeni Mazda2’nin ilk defa yeni 1.5 litre temiz dizel motoru SKYACTIV-D 1.5 modeliyle piyasaya çıkacağını onayladı. İlk olarak Mart ayında düzenlenen Cenevre Uluslararası Otomobil Fuarı’nda Mazda Hazumi konseptinin (yepyeni Mazda2’nin temeli) yanı sıra görücüye çıkan SKYACTIV-D 1.5, ödüllü kardeşiyle birçok aynı özelliği taşıyor: SKYACTIV-D 2.2 temiz dizel motor, Mazda CX-5, Mazda6 ve Mazda3’te sunuluyor. SKYACTIV-D 1.5, çok düşük kompresyon oranına rağmen ideal yanmayı takiben geliştirildi. Sonuç olarak motor, durma hâlinden maksimum motor durumuna geçen üstün bir dinamik performans gösteriyor. SKYACTIV-D 1.5’e ek olarak yepyeni Mazda2; yüksek verimli altı hızlı SKYACTIV-Drive otomatik ve SKYACTIV-MT düz şanzıman dâhil olmak üzere, SKYACTIV Teknolojisiyle donanımlı olacak. Ayrıca araç, otomobil üreticisinin yakıt tasarruflu i-stop rölantide durdurma ve i-ELOOP fren enerjisi üretim sistemlerine de sahip olacak. Mazda, yeni temiz dizelli süper minisinin, Japonya’daki* her türden yanma motorlu araçlar arasında en çok yakıt tasarrufu sunan araç olacağını umuyor. SKYACTIV-D 1.5’in Avrupa’da da popüler olması bekleniyor. Şirket yeni Mazda2’nin; üstün gerçek dünya yakıt tüketimi ve Mazda’nın kendine has sürüş keyfi gibi diğer şeylerin yanı sıra, mevcut SKYACTIV donanımlı Mazdaların izinden gideceğine inanıyor. O ZEN VE MOTOSİKLET MM kurucu üyesi ve Onursal Başkanı Paulo VOLPARA’nın Çanakkale’de yaptığımız bir genel kurulda ifade edip, OMM 2010 Temmuz bülteninde ki yazısında bahsettiği ve benim okumaktan çok keyif alarak okuduğum Robert M.Pirsig’in romanı Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı romanı, motosiklet kullanmanın ve onunla ilgilenmenin felsefi olup olmadığı sorusuna cevap aratmıştır. Bu yazıda bu cevabı aramaya ve bunu sizlerle paylaşmaya çalışacağız. Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı roman, otobiyografi ve felsefi deneme türlerinin sınırlarını genişleten; bütün bir akılcılık geleneğini sorgulayan benzersiz bir “kült kitap”. Romanda bir adamın, oğlu ve iki arkadaşıyla birlikte yaptığı uzun bir motosiklet yolculuğu anlatılıyor. Yolcular, metalikplastik yalnızlıkların hüküm sürdüğü, özdeki çirkinliklerin yapay bir “stil” cilasıyla kapatılmaya çalışıldığı, “stilize” nesneler, “stilize” insanlar ve ilişkilerle dolu bir hayatın yaşandığı Amerikan kentlerinden, sapa dağ yollarından, uçsuz bucaksız düzlüklerden geçiyor, bir dağa tırmanıyor ve en sonunda okyanusa varıyorlar. Adam yolculuk boyunca bir de “iç yolculuk” yaşıyor, başka doruklarda geziniyor. Kendi “deli” geçmişine, aklın ötesine yol alıyor. “Akılcılık” dediği hayaletin peşinde, antik Yunanlardan modern bilim felsefesine kadar bütün Batı düşüncesini katlediyor. Etrafındaki bütün çirkinliğin, sahteliğin sebebi olduğu söylenen teknolojiyi suçlamıyor. Sorun, teknoloji üreten insanlarla ürettikleri nesneler arasındaki ilişkidedir çünkü. Bunun temelinde de gerçekliği, özne ve nesne diye uzlaşmaz karşı kutuplar soyutlayarak kavramaya çalışan Akıl anlayışındaki “genetik bir bozukluk” yatar. Bu anlayış, Nitelik sorunuyla hesaplaşamaz. Bir sanatçının yapıtını oluşturduğu, bir tamircinin bir motosikleti özenle tamir ettiği saf Nitelik anlarında özne ve nesne özdeştir. Bir yanda insan, bir yanda dünya/nesne yoktur. Değer yoksa olgu da olamaz. “İyi”, gerçekliğin bir biçimi değildir, kendisidir. Pirsig’e göre dünyayı politik programlar oluşturarak düzeltemezsiniz; bunlar ancak temeldeki değerler sisteminin doğru olması durumunda işe yarar. “Dünyayı düzeltmenin yeri önce kendi yüreğimiz, kafamız, ellerimiz ve onlardan çıkan iştir.” Bu yüzden de insanoğlunun yazgısını düzeltmekten değil, motosikletin nasıl onarılacağından söz eden bir kitaptır bu. “Çünkü gerçek motosiklet, kendimiz denen motosiklettir.” Nil Yalçınkaya, kendi bloğunda şöyle ifade etmiş; Bizim bildiğimiz tanımıyla “Nitelik”: Bir şeyi diğer şeylerden ayıran özelliklerdir, “nasıl” sorusunun cevabıdır. Pirsig de diyor ki; “İyi” gerçekliğin bir biçimi değil, kendisidir. Nitelik, “iyi”nin ve “kalite”nin diğer adıdır. Klasik rasyonel düşünceye göre, ölçülemeyen her şey gerçek dışıdır. Dolayısıyla kalite, nitelik, “iyi”lik gibi bir şey yoktur. Halbuki biz her nasılsa iyi olanı ayırt ederiz. Nitelik, iyi ya da kalite hem ölçülebilirdir hem de ölçülemez. Ölçülemez çünkü herkese göre değişiklik gösterir, ölçülebilir çünkü özenle yapılan şeyler daha çok beğenilebilir. İşin garibi nitelik, inandığınızı ya da inanmadığınızı sorgulayabileceğiniz bir şey değildir; nitelik sizin deneyimlediğiniz ve çok iyi bildiğiniz, sadece bildiğinizi fark etmediğiniz bir şeydir. Ve Nitelik, kalite ya da “iyi” kavramı stabil bir şey değil, bir olaydır. Bir hareketin, bir iletişimin adıdır. Zihin ve duygunun ilişkisi, özne ve objenin ilişkisi vs. Kalite objelerde olabilir, ama objeler olmadan da kalite hakkında fikrimiz olabilir. Nitelik, yani kalite, subjektif bakışı azaltır. Çünkü insanı kabuğundan çıkartıp çalıştığı işe, dokunduğu objeye dahil eder. Yani hayatın kendisine dahil eder. Nitelik=kalite=erdem(arete)=mükemmelli k=dharma=tek olma=bütünleşme=kendini kaptırma=özne/nesne ayrımını yitirme Pirsig, “Niteliksizlik” dediği şeye örnek olarak şunu gösteriyor; şömine gibi duran ama süs olan, yanmayan şömineler. Dolayısıyla diyor ki, siyasi sistemler vs. gibi neyin iyi olduğunu dayatan kalıplar da bu şömine gibidir. Benzer bir “niteliksizlik” taşır. Bu yüzden daha iyi bir dünya için siyasi bir sistemi topluca dayatmak yerine bireylerin kendini geliştirmesinden başlanmalıdır. Başka koşulları suçlamak ya da değiştirmeye çalışmak yerine, insan önce motosikleti tamir eder gibi kendini tamir etmelidir. Klasik bilimsel düşünce şekline göre, bilim tarafsız olmalıdır. “İyi”, “Nitelikli” gibi ölçülemez değerlerle uğraşmamalıdır. Pirsig, üniversiteleri işte bu yönüyle eleştiriyor. Buraya “Rasyonel Düşünce Kiliseleri” diyor. Okullarda, öğrencilerin derse gelip hiçbir şeyi sorgulamadan kendilerine verileni alması istenir. “Ama bu nitelikli mi?” diye sormak bilimsel işleyişe terstir. Öğrenci derste tamamen bilimsel düşünmeli, duygularından ve kişisel “iyi-kötü” gibi değerlendirmelerden arınmış olmalıdır. Bu objektif ve nötr düşünce yapısı, ikicil (dualistic) bakışla mümkündür. Ben ve obje, ben ve sorun, neden ve sonuç vs. Yaratıcı düşüncede ise ikicil bakış yoktur. Oysa bu tarz salt işlevsellik (niteliğin olmaması) insanlara o kadar çirkin gelir ki, onu bir şekilde “stilize etmek” yani boyama ihtiyacı duyarlar. Marketler bu şekilde boyanmış ve ambalajlanmış ürünlerle doludur. Nitelik/kalite nasıl fark edilir? Pirsig diyor ki; Görmek ve farkında olmak arasında küçücük bir zaman boşluğu vardır. “Gerçek” işte bu zaman dilimi içerisinde, yani gördüğümüz şeyi entelektüel olarak tanımlayacak aşamaya geçmeden hemen öncesidir. İşte tam bu anda şeylerin gerçek niteliğini, kalitesini, “iyi”yi ya da adı her neyse “gerçek ruhu”nu görebiliriz. Bütün Doğu felsefelerinde, bu “iyiyi” algılamak için çaba vardır. Sanatla ya da meditasyonla kendini unutup yaptığı işle/yaşamla bütünleşmek, onunla adeta bir olmak mutluluğun esası olarak gösterilir. Bu bütünleşme, aslında “nitelik” ile birleşmedir; yani “iyi” ile bütünleşmedir. Yani o minik zaman boşluğunu yakalayıp onu sürdürebilmektir. Ve “iyi” ile bütünleşmekten çıkan ürünler ve eserler de aynı oranda kalite içermektedir. Hevesle, şevkle, kendini kaptırarak ve bütünleşerek yapılan her iş “nitelikli” olmaktadır. (Erdem’in “sevgisiz çorba” tanımı buna mükemmel uyuyor :) ) Kendini kaptırmak, yani yaptığın işle kendini unuturcasına bütünleşmek için içsel huzur gerekir. İçsel huzur; fiziksel sessizlik, zihinsel sessizlik ve duygusal sessizliktir. Duygusal sessizlik, egoist tutkular (başarı isteği, acele, hırs vs.) olmadan yaşamın gerektirdiği aktiviteleri yapmaktır. Bunun tersi olan endişe, sıkıntı ya da yaptığın işe inanmamak/değer vermemek bu kendini kaptırma denen hevesi engeller. Bir sorun çözerken, yaratıcı bir şey yaparken hevesi / girişimciliği engelleyen faktörler: ●:Ego: Sizi haklı çıkaracak yollara saparsınız. Hata yaptığınızı kabul etmek istemezsiniz. Kendinizi haklı çıkarmak için aynı hatayı tekrar tekrar yaparsınız. ●:Endişe: Yanlış yapacağınızı düşünürsünüz ve hiç yapmazsınız. ●:Sıkıntı: Nitelik yolundan sapmışsınızdır ve “başlangıç zihni”ni kaybetmişsinizdir. ●:Sabırsızlık: İşin alacağı süreyi küçümsersiniz. Acele edersiniz. Bu tuzaklara düşmemek demek ise, içsel huzuru yakalamak demektir. İçsel huzurla yapılan her iş sanattır. Teknik ya da duygusal. Sanatçı, yaptığı işe sabır, özen ve dikkat gösteren kişidir. Sanatçı ile yaptığı iş arasında ayrım yoktur. Pirsig bir yerde özetle şöyle bir şey diyor: “Günümüzde çoğu sanatçı bilimi reddeder, bilim insanları da sanat yapmaz. Ortaya çıkan şey kötü değil, korkunçtur. Sana ve teknoloji gerçek anlamda yeniden birleşmelidir.” Her şeyi parçalara bölmemizin bir başka sonucu, elimizden hiçbir iş gelmemesidir. Oysa kendi kendine yetebilirlik, etrafımızla bütünleşmenin bir yoludur. Kendi kıyafetlerini dikebilmek, eşyalarını yapabilmek, tamir edebilmek gibi beceriler, bizi hayata ve etrafımızdaki şeylere bağlar, yaşamla bir olduğumuzu hissettirir. İşinizi bir başkasına bırakmak ya da hazır almak da sizi o eşyadan veya işten soyutlar; kendinizi tek başınıza, soyutlanmış ve yaşamdan kopuk hissetmenize neden olur. Daha da ötesi, yaşamak için “heves”inizi söndürür. Heves, yaşamla birlik olmanın yoludur. Bir resim yapmak ya da motoru tamir etmek için kıçını kaldırmanı sağlayan heves seni hayata bağlar. Ama sen bunları başkalarına bıraktıkça, bir şeyler üretmek, yaratıcı düşünmek ya da başarmak için hevesin azalır. Pirsig burada girişkenliği, hevesin yakıtı olarak tanımlıyor. Bu durumda içsel huzurunu koruyan insanın hevesi(girişkenlik yakıtı) bol olur; hevesi bol olan insan, üretici ve yaratıcı (girişken) olur; üretici ve yaratıcı olan insan yaptığı işle bütünleşir; yaptığı işle bütünleşen insan kendini unuturcasına yaşamın kendisine dahil olur; yaşamın kendisine dahil olan insanın elinden çıkan her iş nitelikli, kaliteli olur. Sonuç olarak içsel huzuru olan kişi çevresine ve kendine faydalı olur. Domino etkisiyle, yapıcı ve olumlu oluşuyla yaşama değer katar; kendi etrafındaki koşulların dolaylı ya da doğrudan iyileşmesine neden olur. Yaşama değer kattığı için kendisi de mutlu olur. BAKALIM PAULO YAZISINDA NELER BELİRTMİŞ? Japon bahçe düzenlemesinin Zen estetiği ve bu felsefeye ilişkin düzenleme prensipleri ile yapılması hakkındaki yazısında Patrick Lennox Tierney 7 noktanın üzerinde özellikle durmuştur. Ben bu yazıyı, buradaki prensiplerin iyi bir sürüşün prensipleri olarakta kullanılabileceği düşüncesi ile saklıyorum. Bu prensipleri sürüş sistemine uyarlayarak (ki ben yaptım) derin bir bakış yakalayabileceğimize inanıyorum. Umarım sizlerde bu prensipleri sürüşünüze uyarlarsınız. Şimdi bu prensiplere bir bakalım. KANSO: Basitlik. Karmaşanın eleminasyonu. Düz, basit ve doğal düzenlemek. Gereklilikten uzak bir şekilde duruluğu sağlamaya yöneltir. FUKINSEI : Asimetri yada düzgün olmama. Zen öğretisinin merkezi olan; Asimetri veya düzgün olmama üzerinden kompozisyonda dengeyi kontrol etmek. Örneğin; Zen çemberi denen, fırça ile resim yaparken, tamamlanmayan çember oluşturmak, oluşun kusurluluğunu temsil eder. Grafik dizaynda da asimetrik denge dinamiktir. Tabiatın kendisi böyle değil midir? Tüm o doğal güzellikler asimetrik denge ve bunun uyumlu ilişkisi şeklinde dinamik bir çekicilik angaje etmiştir. SHIBUI/SHIBUMI : Olduğundan az gösterilen güzellik yada ayrıntılara girilmeden ne yapılmak istendiğinin direk ve basit/gösterişsizce ifade edilmesi. Zerafetli basitlik. Açık ve öz belirtmek. Bugünün deyimi ile minimalist davranmak. SHIZEN : Doğallık. Yapmacıklıktan uzak. Görenlerin yaratıcı ama kazara olmadığını rahatlıkla anlayabilecekleri. Ham doğa değil fakat neredeyse ona yakın olması amaçlanarak yaratılan. YUGEN : Derinlik. Açığa çıkarmaktan öte ima etmek. Az olanı fazlayı ima etmek adına gösterebilmek. Yardımcı elementler ile bütünü sembolize edebilmek. DATSUZOKU : Alışkanlık veya formülden uzak kalmak. Günlük rutinden, sıradanlıktan kaçmak. Kelimesel tanımsızlık. Konvansiyonel olandan uzaklaşarak kendini özgür kılmak. Öteye geçmek. SEIJAKU : Sakinlik yada enerjik durgunluk. Sessizlik. Bir Japon bahçesinde yaşanacak olan duygudur. Rahatsız edici, gürültülü olmayan. Zen sanatlarında açıkça görülebilen, aktif sakinlik. Güvenlik, Sistem( Tara, Algıla, Tahmin Et, Karar Ver, Uygula), Akıcılık, Hız öğretisine uygulanamaz mı dersiniz? Zen yada değil ama motosiklet ile hep bir mil daha. Saygılarımla Sançar KURUTLUOĞLU OMM Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Benim Köşem Radara yakalanmayan otomobil de yaparlarsa şaşırmam. Maalesef henüz böyle bir otomobil yok ama Hyundai mühendisleri yeni Genesis’e ekledikleri sürat kamerası tespit sistemi ile otomobilin kamerayı yaklaşık 800m önce tespit edip güvenli bir şekilde uygun sürate inmesini sağlıyorlar. İ ngilterede bu yaz satışa çıkacak olan yeni Genesis modeli barındırdığı GPS teknolojisi sayesinde bir hız kamerasına yaklaşıldığını algıladığı zaman otomobili otomatik olarak kanuni hız limiti dahiline yavaşlatıyor. Genesis ile BMW ve Mercedes-Benz’in pastasından çalmayı hedefleyen Hyundai bu seriye özel ilgi gösteriyor ve bu otomobilleri olabildiğince fazla yenilikçi teknolojiler ile dolduruyor. Genelde otomobilin kontrolü benim elimden almasına karşı olan bir sürücü olarak bu donanıma biraz şüpheci yaklaştım ama işin ucunda yeme ihtimali olunca bu donanımı çok severek kullanacağını belirten görüşler de çıkmıyor değil. Siz ne dersiniz, işe yarar bir donanım mı yoksa yeterince güvenli görünmedi mi? Yazı ; Can ‘Luigi’ Akaydın YENİ X-TRAIL AĞUSTOSTA TÜRKİYE’DE Nissan’ın 4x4 mirasının temellerini taşıyan yeni X-Trail, konforlu ve çarpıcı tasarımıyla Ağustos ayında Nissan X-Tronic otomatik şanzıman ve 1.6 dizel motor ileTürkiye’de satışa sunulacak. N issan, global pazarlarda ve Türkiye’de kanıtlamış olduğu segment liderliklerini, yeniden tasarlanmış olan X-Trail ile kuvvetlendiriyor. Baştan sona yeniden tasarlanan X-Trail, Nissan ürün gamına ve pazara “sınıf liderliğini” temsil edecek stil sahibi ve pratik kullanım sunan özellikleri ile öne çıkıyor. Ağustos ayında 98 bin 900 TL’den başlayan fiyatla Türkiye’de satışına başlanacak olan yeni X-Trail SUV segmentinde Nissan’ın yeni bir başarı hikayesinin başlangıcını ifade ediyor. Yeni X-Trail, temelleri sarsan X-Over modellerinden gelen esinlenme ile yeni fikirler ve teknolojileri, Nissan’ın kanıtlanmış 4x4 mirası ile birleşiminden doğan yeni X-Trail SUV segmentini ve beklentileri yeniden tanımlayacak. Gücünü yeni nesil 130 HP’lik güçlü ancak tutumlu olan motordan alan X-Trail ideal ve dengeli ekonomiyi mükemmel bir sunumla tüm hızlarda ortaya koyabiliyor. Bu güç aynı şekilde Nissan’ın yeni nesil All Mode 4x4-i teknolojisi ile de alınabilmektedir. Nissan tarafından yeni geliştirilmiş olan Güvenlik Kalkanı ve Sürüş Kontrol Sistemi ikilisi yeni X-Trail kullanıcısına güvenlik ve konfor ile donatılmış keyifli sürüş imkanı sağlıyor. Yeni X-Trail’de 6 ileri manuel düz vites ve yeni X-tronic otomatik vites şanzıman seçeneği bulunuyor. alçak yapıda tasarlanmasına rağmen zemin yüksekliğinden ödün verilmeden 210 mm olan ölçü korunabilmiş. Yeni X-Trail eskisine kıyasla 90 kg daha hafif olurken, ana yapısında %50 yüksek dayanımlı çelik malzeme kullanımına yer verilmiş. Tüm detaylarıyla yeni X-Trail fark yaratacak Gösterişli ve stil sahibi çizgilerin birleşiminden ortaya çıkan güçlü görünümü ile yeni X-Trail sıradan SUV araçların bulunduğu bu segmente yeni standartlar getirerek tasarımda çıtayı yükseltiyor. Bir önceki X-TRAIL modelinde bulunan köşeli yapıdan ayrılarak daha yumuşak bir tasarımın da arazi kabiliyetlerinden ödün vermeden sunulabileceğini kanıtlayan çizgiler yeni nesil SUV tasarımında öncü olmayı hedefliyor. Akıllı Park Sistemi ve Çevre Görüş Sistemi ile park alanının uygunluğunu otomatik olarak ölçerek direksiyona müdahalesine gerek kalmadan otomatik olarak park ediyor. Çevre Görüş Sistemi, gelişmiş resim işleme teknolojisi ile sürücüye ‘kuşbakışı’ bir görünümle sunuyor. Yeni X-Trail de Nissan Güvenlik Kalkanı sıfır kaza vizyonuna paralel olarak sürücü ve yolcuların güvenliğini artırmak için dizayn edilen bir dizi özellik içeriyor. Bunlar arasında; Hareketli Nesne Algılama Sistemi, Şerit Takip Uyarı Sistemi, Kör Nokta Uyarı Sistemi, Otomatik Çarpışma Önleyici Sistem, Yorgunluk Algılama Sistemi, Trafik İşareti Tanıma Sistemi, Otomatik Uzun Far Asistanı, Akıllı Park Asistanı bulunuyor. Eski nesile göre yeni X-Trail boy olarak 17mm ve aks aralığı olarak 76mm daha uzun tasarlanmış olup iç mekanda daha fazla yaşam alanı sunuyor. Ayrıca yeni model 300 mm daha geniş ve 5 mm daha Dört çekerli sürüş sistemi All Mode 4x4-i X-Trail’de Nissan’ın sınıfının lider standartlarını devam ettiren yeni X-Trail modelinde, gelişmiş dört çekerli sürüş sistemi All Mode 4x4-i yer alıyor. Orta konsoldaki döner bir düğmeyle kontrol edilen sistem, iki çekiş, Auto veya sürekli dört çekiş sunan Lock modlarını sunuyor. ‘Varsayılan’ Auto modunda sistem, teker dönüşünü tahmin etmek ve saatte 80 km’ye kadar hızlarda gerektiğinde çekişi ön ve arka akslara dağıtmak için sürekli olarak gaz açıklığını, motor hızını ve çekişi takip ediyor. Nissan’ın motor boyutlarını küçültme yaklaşımına paralel olarak yeni X-Trail’de yer alan 320 Nm çekiş üreten dört silindirli dCi motor hem daha verimli hem de daha çevre dostu. Manuel vites seçeneğinde CO2 emisyonu 129g/km iken Nissan’ın gelişmiş X-tronic otomatik vitesli versiyonunda 135g/km. Nissan’ın All Mode 4x4-i şanzımanıyla donatılmış versiyonlarda ise emisyon değeri 139g/km. TÜRKİYE RENAULT TWIZY İLE TANIŞTI Twizy’de sürücü ön hava yastığı ve dört noktalı ön emniyet kemeri ve arka yolcu için de üç noktalı arka emniyet kemeri ile güvenliğe önem veriliyor. T wizy, tepeden tırnağa %100 elektrikli olarak tasarlanan ve hedefi şehir içi ulaşım olan bir araç, üstelik pazarda Twizy’nin eşi benzeri yok. İlk olarak 2009 Frankfurt Otomobil Fuarında avangard bir konsept olarak tanıtılan Twizy, Haziran ayının ortasında Renault showroomlarında boy gösteriyor. Hem kadın hem erkek müşterileri, hem gençleri, hem de profesyonelleri hedefleyen Twizy’nin özel bir hedef müşteri kitlesi yok– Twizy sıradışı olmakla kalmayıp aynı zamanda gerçek, ekonomik ve çevreye duyarlı bir eğlence arayan herkes için! Hem sessiz olmak hem de çok sükse yapmak mümkün! Twizy şehirde yaşayanlara yeni, eşsiz bir şehir içi ulaşım çözümü sunuyor. Ultra kompakt (uzunluk = 2.34m / genişlik = 1.24m) Twizy, çok küçük alanlara bile sığabiliyor ve küçücük bir alana bile park edebiliyor. Sıfırdan 45km/sa’e çıkmak (50 metrelik bir mesafede 125cc bir scooter’ın performansına eşit) sadece altı saniye alıyor: Twizy inanılmaz derecede etkileyici bir dört tekerlekli araç! Sıradan bir şehir içi yolculukta, - park etme dahil- sürücüye %25 oranında zaman kazandırıyor ve bir damla bile yakıt harcamıyor. Sunduğu panoramik görüş açısı, ince ön cam sütunları, açık mimarisi ve 3.4 metre dönüş çapı sayesinde, trafikte çeviklik bir yaşam tarzına dönüşüyor. Twizy iki ya da üç tekerleklilerden daha güvenli Twizy de Renault’nun araç güvenliği alanındaki olağanüstü uzmanlığından yararlanıyor. Twizy, eşsiz görünümü ve çevreciliğinin yanı sıra iki tekerlekli araç çevikliği ile konvansiyonel bir otomobilin güvenlik ve konfor özelliklerini bir arada sunuyor. Her şeyden önce, dört tekerlek tabii ki iki ya da üç tekerlekten çok daha dengeli. Bunun yanısıra Twizy, disk frenleri ve Renault Spor Teknolojilerinin özel geliştirme girdileri sayesinde yolu adeta kucaklıyor. Twizy olağanüstü orantısıyla iki koltuk çevresinde tam bir koruma alanı sağlıyor. Twizy’de sürücü ön hava yastığı ve dört noktalı ön emniyet kemeri ve arka yolcu için de üç noktalı arka emniyet kemeri bulunuyor. Twizy’nin kapıları hem dış etkenlere hem de hava akımına karşı ek koruma sağlıyor. Bunun yanında, ön panelde bulunan iki torpido gözünde (3.5 ve 5 litre, ikincisi kilitlenebilir) 12V güç kaynağı mevcut ve ayrıca yolcu koltuğunun arkasında 31 litrelik bir bagaj alanı saklı. Twizy’nin motoru 13kW (17bg) gücünde. Maksimum tork değeri 57Nm, maksimum hızı ise 80km/sa. Twizy ekipman seviyesi olarak da tek bir versiyon sunuyor: “Life” versiyonu. Kişiselleştirme seçenekleri, 13’’ alüminyum jantlar (farklı renklerde), Bluetooth müzik sistemi ve metalik boya opsiyon olarak sunuluyor. Araç, 100 km şehir menziline sahip. 6.1kW/sa lityum-iyon bataryası ve fren/hız düşürme sırasında enerji kazanımı sistemi sayesinde Twizy kullanıcısı, günlük hayatta ekonomik sürüş ilkelerini gözeterek ortalama 80 km’lik menzile ulaşabiliyor. (Menzil, yol koşulları, sürüş tarzı ve hız faktörleri doğrultusunda değişiklik gösterebilir.) En zor yol şartlarında bile 55km lik menzile ulaşmak mümkün. Twizy’nin şarjı 3½ saatten daha az bir sürede tamamlanabiliyor. Twizy’yi farklı kılan en önemli özelliklerinden biri de 220V’luk herhangi bir elektrik prizinden şarj olabilmesi. Twizy, 220V ev prizi uyumlu entegre üç metre uzunluğunda batarya şarj kablosu ile satılıyor. Twizy’de müzik dinlemek de mümkün. Opsiyon olarak sunulan İki hoparlörlü taşınabilir cihazlar için ses sistemi; Bluetooth veya USB’den müzik dinlemeye olanak veriyor. Aksesuar olarak satılan fermuarlı kapı camları ise yağmurlu ve rüzgârlı havalardaki son derece işlevsel. Hem yalın hem de aynı zamanda şık olunabileceğinin mükemmel bir kanıtı olan Twizy her ihtiyaca ve isteğe uyum sağlıyor. Yeni Peugeot 508 : Karakter gösterisi Dizel motorlu araçların Dünyada bütün pazarlardaki yükselişi sürerken, bir zamanlar dizel motorlarıyla Le Mans yarışlarını domine eden Audi, yeni bir gövde gösterisi yapmaya karar verdi. Y eni Peugeot 508’de markanın yeni modellerinin simgesi haline gelen yenilenmiş ön ızgara, Full LED ön farlar, dokunmatik ekran, geri görüş kamerası ve kör nokta uyarı sistemi gibi yenilikler yer alıyor. Aynı zamanda sadece 105g CO2 /km emisyon değeriyle bu güç kademesinde segmentin en iyisi olarak kabul edilen 2,0 L BlueHDi 150 BVM6 (6 ileri manuel versiyon) gibi tutumlu ve yüksek performanslı Euro 6 motor seçenekleri tüketicinin tercihine sunuluyor. Ağustos ayında Moskova ve Chengdu Fuarları’nda eş zamanlı olarak, ardından Paris Otomobil Fuarı’nda tanıtılacak olan modelin satışına Avrupa’da 2014 yılının Eylül ayında başlanacak. 2014 yılının son çeyreğinde Türkiye pazarına sunulması planlanan Yeni Peugeot 508’in tanıtımıyla, Peugeot D segmentindeki iddiasını bir kez daha ortaya koyuyor. 2010 Paris Otomobil Fuarı’nda tanıtımı yapılan Peugeot 508’in ticari kariyeri 2011 yılı başlarında başladı. 508 Peugeot’nun büyük aile modelleri segmentindeki kalıcı varlığını on yıllardan beri kesintisiz sürdürmesini sağlıyor. Lansmanından itibaren sedan ve stationwagon versiyonlarında üretilen model bir yıl sonra son derece yenilikçi bir üçüncü siluetle zenginleştirildi. Sedanda da sunulan Hybrid4 teknolojisini standart olarak benimseyen Peugeot 508 RXH apayrı bir model olarak ortaya çıktı. Allroad ağırlıklı sürüş özelliği, çok yönlü kullanım avantajı ve çevre performansı bu versiyonu otomobil dünyasında ayrıcalıklı bir yerde konumlandırıyor. Bundan böyle tarihinin en genç ürün gamı unvanını kazanan Peugeot’nun yeni « 8 » gamını taçlandıran Peugeot 508, markanın ürün gamında yükseliş hedefini, ödünsüz kalite arayışını ve tüm dünyada yüksek imaj algısı sağlama amacını somut bir hale getiriyor. Fransa’da ve Çin’de üretilen 508 lansmanından bu yana toplam 370 000 adedin üzerinde satıldı. Ve 2013’ten bu yana Peugeot 508 için en büyük pazar olan Çin bundan böyle satışların %36’sını temsil ediyor. Yeni Peugeot 508 tasarım, donanım zenginliği ve modernliği anlamında veya sürüş özellikleri yönünden modelin lansmanından itibaren genel kabul gören niteliklerini daha da güçlendiriyor. Fiat 500 Ailesi büyüyor Tasarım ve teknolojik özellikleriyle dikkat çeken Fiat 500 Ailesi büyümeye devam ediyor. Haziran’da satışa sunulan Fiat 500’ün Popstar, Cult, Sport ve GQ versiyonlarıyla birlikte, Fiat 500L modelinin Beats Edition versiyonu, markanın geleceğine ışık tutacak. F iat, Türkiye’de başarılı satış rakamlarına ulaşan 500 ailesini, 2014 model 500 ve 500L versiyonlarıyla büyütmeyi sürdürüyor. Ailenin en yeni üyeleri olan ikonik 500 modelinin Popstar, Cult, Sport ve GQ versiyonları ile 500L serisinin en üst versiyonu 500L Beats Edition, Haziran ayında showroom’lardaki yerini aldı. Fiat 500 Ailesi’nin global başarısını göstermek üzere tasarlanan yüzen Fiat 500’ler de, bu vesileyle, dünya turu kapsamında İstanbul’daydı. Tanıtım toplantısının ardından ilk kez suya indirilen 500 Ailesi’nin yüzen üyeleri, iki hafta boyunca Türkiye sahillerini gezecek. Fiat Pazarlama Müdürü Özgür Süslü ise “Otomobil tutkunları nezdinde her zaman özel bir yere sahip Fiat 500’ün 2014 serisini, mevcut Pop ve Lounge’a ek olarak Popstar, Cult, Sport ve GQ versiyonlarıyla pazara sunuyoruz. Özellikle, Cult versiyonu, 7 inçlik TFT ekranlı gösterge paneli, 16 inç alaşımlı jantları, teknolojik donanımları ve deri döşeme gibi özellikleriyle, beklentileri yüksek ve ayrıcalık arayan 500 müşterileri için son derece iyi bir alternatif oluşturuyor. Bununla birlikte, Sport ve Sport üzerinden geliştirilen özel seri GQ versiyonları, 2014 serisi 500 modellerinde ilk kez kullanılan yeni 0,9 litrelik 105 HP TwinAir Turbo motorla, performans ve ekonomiyi bir arada sunuyor. Bu modellerimizin özellikle erkek müşterilerimiz tarafından büyük ilgi göreceğini düşünüyoruz. 500 Ailesi’nin diğer yeni üyesi 500L Beats Edition ise araç içi ses deneyiminde bir devrim yaratacak yeni ses sisteminin yanı sıra, kendine has çift gövde renkleri, 17 inçlik mat siyah alaşımlı jantları, Traction+ teknolojisi, dokunmatik ekranlı U-Connect sistemi ve diğer teknolojik özellikleriyle farkını ortaya koyuyor. Yalnızca 120 HP gücündeki motor seçenekleriyle satışa sunduğumuz 500L Beats Edition’ın, tarzıyla fark yaratmak isteyen otomobil tutkunlarının ilk tercihi olacağı inancındayız” diye konuştu. Tasarım ve seçkinliğin yeni tanımı: Fiat 500 Cult Fiat 500’ün 2014 modellerinin en önemlisi olan Cult versiyonu, 16 inç alaşımlı jantları ve parlak siyah tavanıyla ortaya seçkin bir stil koyuyor. Magneti Marelli ile birlikte geliştirilen 7 inçlik TFT ekranlı gösterge paneli, Frau deri döşeme, otomatik klima, Blue&Me gibi yenilikçi teknolojiler birleşerek, Fiat 500’ün beklentileri yüksek ve ayrıcalık arayan müşterilerine benzersiz bir konfor sunuyor. Fiat 500’ün “trend belirleyen” ruhunu yeniden ön plana çıkaran Cult versiyonu, ek olarak sunduğu arka park sensörleri, sabit cam tavanı, deri direksiyon ve vites topuzu gibi konfor özellikleri; ESC, Hillholder, 7 hava yastığı gibi güvenlik donanımlarıyla, kullanıcıların beklentilerini aşıyor. 1,2 69 HP benzinli motorla satışa sunulan Cult versiyonunda, DualogicTM yarı otomatik şanzıman seçeneği de tercih edilebiliyor. Erkekler için 500: Sport 500’ün maskülen yüzünü ortaya koyan Fiat 500 Sport, sahip olduğu özel tasarım tamponları, sportif direksiyon simidi ve koltukları, siyah iç mekanı, kendisine has 15 inç alaşımlı jantları, 7 inç TFT gösterge paneli ve yeni 0,9 Twinair 105 HP motoruyla, erkeklere odaklanan bir model olarak 500 gamında yerini alıyor. Standart olarak sunduğu yüksek donanım seviyesiyle performans ve konforu birleştiren bu versiyon, 500’ü daha geniş kitlelere ulaştırırken, ESC ve 7 hava yastığıyla, diğer 500 versiyonları gibi güvenlikten de ödün vermiyor. Gerçek centilmenler için sınırlı sayıda: Fiat 500 GQ Fiat’ın dünyaca ünlü erkek dergisi GQ işbirliğiyle 500 Sport versiyonu üzerinden geliştirdiği Fiat 500 GQ özel serisi, Sport versiyona ek olarak sunduğu siyah deri döşeme, 16 inç alaşımlı jantlar, özel grisiyah gövde rengi ve B sütununda yer alan GQ logosuyla maskülen bir tasarım ortaya koyuyor. Kendisi gibi özel olan sınırlı sayıda centilmenin sahip olacağı bu seri, sadece yıl sonuna kadar üretilecek. Eğlence ve maceranın mükemmel birleşimi: Fiat 500L Beats Edition Fiat’ın otomotiv dünyasında bir ikon haline gelen 500 modelinin özel serileri, bir moda simgesi olarak kabul edilirken, 500L serisi de odak noktasına teknolojiyi koyuyor. Fiat 500L Beats Edition modelinin dış tasarımı, kendine özel mat gri gövde/mat siyah tavan ya da parlak gri gövde/parlak siyah tavan, 17 inç mat siyah alaşımlı jantlar, kırmızı fren kaliperleri ve kırmızı çizgili mat siyah yan aynalarıyla, diğer 500L versiyonlarından farklılaşıyor. Aynı şekilde iç kısmı da, siyah renk odaklı tasarımı, kırmızı dikişli siyah yarı deri koltukları ve koltuk sırtlıklarındaki kırmızı 500 logolarıyla fark yaratıyor. Sunduğu teknoloji ve konfor özellikleriyle de dikkat çeken 500L Beats Edition, dünyaca ünlü ses sistemi üreticisi Beats by Dr. Dre tarafından 500L modeli için özel olarak geliştirilen 520 W’lik ses sistemini standart olarak sunuyor. Bu özel ses sistemine ek olarak, navigasyon, geri görüş kamerası, ısıtmalı koltuklar, çift bölgeli otomatik klima, 5 inç dokunmatik ekranlı U-Connect sistemi gibi üstün özellikler barındıran 500L Beats Edition, tüm diğer 500L versiyonları gibi ESC ve 6 hava yastığı ile güvenlik ekipmanlarını da eksiksiz olarak kullanıcılarına sunuyor. Tasarım ve donanımın yanında performans olarak da ailenin diğer üyelerinden ayrışan Fiat 500L Beats Edition versiyonunda, biri benzinli diğeri dizel 2 adet 120 HP’lik motor seçeneklerine yer veriliyor. MITSUBISHI ATTRAGE TÜRKİYE’DE Farklı tasarımı, üstün yakıt ekonomisi, geniş iç hacim ve konforlu sürüşü bir arada sunan Mitsubishi Motors’un yeni kompakt sedan otomobili Attrage Türkiye’de satışa çıktı. İ lk kez 2013 yılı Shangai Motorshow’da Konsept G4 olarak tanıtılan Mitsubishi Attrage’ın Türkiye satışlarına Haziran ayında başlandı. Mitsubishi Attrage 1.2 L DOHC MIVEC motor ile donatıldı. 80 PS maksimum güç ve 106 Nm torka sahip Attrage’ın MT ve CVT şanzıman seçenekleri bulunuyor. 930 kg ağırlığı ile sınıfının en hafif gövdesine sahip Yeni Attrage, 4,8 metre dönüş yarıçapı ile de şehir içi kullanımda büyük kolaylık sağlıyor. 0,29’luk son derece düşük hava sürtünme kat sayısına sahip Attrage 113 g/km karbon salımına ve 100 km’de sadece 4,9 litre gibi iddialı ortalama yakıt tüketimine sahip. Ayrıca ana bilgi ekranında bulunan ECO göstergesi sayesinde sürücüye daha ekonomik sürüş sağlıyor. Yeni Mitsubishi Attrage, üstün güvenlik özellikleri ile rakiplerinden bir adım öne çıkıyor. RISE gövde yapısına sahip Attrage; ASTC (Aktif denge ve çekiş kontrol sistemi), 6 adet SRS hava yastığı, HSA (Yokuş kalkış destek-sadece CVT modellerde), ABS, EBD, BA ve ESS gibi üstün güvenlik özelliklerini standart olarak sunuyor. Anahtarsız çalıştırma sistemine sahip Yeni Mitsubishi Attrage 450 litre bagaj hacmiyle beklentilerin üzerinde alan sunuyor. Türkiye’de “Intense” donanım paketi ile satışa çıkan Yeni Mitsubishi Attrage, dijital göstergeli tam otomatik klima, far sensörü, yağmur sensörü, torpido içinde USB bağlantısı, AUX girişli CD/ MP3çalarlı radyo, otomatik arka camlar, yükseklik ayarlı sürücü koltuğu, gecikmeli sönen iç aydınlatma, gümüş renkli iç açma kolları, ön ve arkada yükseklik ayarlı kafalıklar, 15” alüminyum alaşımlı jantlar, UV azaltıcı karartılmış arka camlar, tampon üzerinde gündüz ve sis farları, gövde rengi elektrikli dikiz aynaları ve gövde rengi kapı kolları ile donatıldı. Turgut Yüksekdağ Twitter: @turgutyuksekdag Otomobilimin Üzerinde Taşeron Eli Otomotiv Tasarımı Sertifika Programları Eylül 2014’de başlıyor Geçtiğimiz yıl, Türkiye’de ilk kez Işık Üniversitesi, Sürekli Eğitim Merkezi bünyesinde düzenlenen Otomotiv Tasarımı Sertifika Programlarının yeni dönemi bu yıl 06 Eylül 2014 tarihinde yeni katılımcılarıyla eğitime devam ediyor.. Taşeronluk sistemi her ülkede, her sektörde, her dönem tartışılan bir sistemdir. Dünya genelindeki taşeronluk sistemini tartışmak değil niyetim, çünkü dipsiz bir kuyu. Faaliyet gösterilen alan dışında kalan hizmetlerin farklı bir hizmet olarak alınması (yemek, temizlik, güvenlik vb.)kabul edilebilir olmakla birlikte bu kavramın genişletilmesi birçok soruyu da beraberinde getiriyor. Bugün başta inşaat olmak üzere birçok iş konunda taşeronluk sistemi çok yaygın. Dediğim gibi konu çok derin. O tomotiv sektörü içinde taşeronluk sistemi var mı? Var ve gitgide yaygınlaşıyor. Başlangıçta yine yemek, güvenlik ve temizlik gibi uygulamalarını içeren taşeronluk sistemi artık servislerin içine doğru ilerliyor. Bu konudaki öncülüğü de otomobilin temizlik ve koruma uygulamaları çekiyor. Milyon dolarlık tesislerin içinde yapılan başta yıkama olmak üzere otomobil temizlik uygulamalarının önemli bir bölümü artık taşeron firmalar tarafından yapılıyor. Doğruluğu tartışılır. Burada önemli olan müşterinin düşüncesi ve kazanımı. Şu soruyu sormamız gerekiyor? Otomobilinizi neden yetkili servise gönderiyorsunuz? O markanın sağladığı kaliteye, verdiği teminata olan güveninizden dolayı otomobilinizi götürüyorsunuz büyük bir ihtimalle. Peki, size sunulan hizmetlerin markanız tarafından değil de farklı bir firma tarafından yapılıyor olmasını nasıl karşılıyorsunuz? Doğru mu? Üstelik sizin markanız o markanın kalitesini onaylamamışken. Otomobil servisleri içinde yapılan uygulamalarda yan sanayi ya da kötü kalite ürün kullanabilir misiniz? Yapılan işçiliğin kötü olmasını kabul edebilir misiniz? Hangi distribütör firma kabul eder böyle bir çalışmayı. Son dönemde otomobil temizlik ve koruma uygulamalarının neredeyse tamamı taşeron firmalar tarafından yapılıyor büyük otomobil plazaları içinde. Peki, kalite standardı? Denetleme, kontrol? Yok, çok önemli bir bölümünde yok. Siz otomobilinizi teslim ediyorsunuz, otomobilinize aslında sıradan bir işlem uygulanıyor ve siz normalde ödemeniz gereken rakamın 3 katını ödüyorsunuz. Olmaz değil mi? Oluyor. Taşeronluk sistemi tam olarak bunu sunuyor aslında. Taşeronluk sistemini haklı kılabilmek için standart yok, personel yok gibi mazeretler P rogramlar, Endüstri ürünleri tasarımcılarını, otomotiv endüstrisinin ihtiyaç duyduğu tasarımcılar olarak yetiştirmeyi amaçlarken, Makine ve Otomotiv Mühendislerini de aynı platformda bir araya getirmek suretiyle disiplinler arası ilişkinin boyutlarını ortaya koymayı hedefliyor. her zaman söylenecektir, söyleniyor da. İşletmeler bu konuda kolaycılığa kaçarak aslında müşterilerini mağdur eden faaliyetler gösteriyorlar. Belki de farkında olmadan. Ama bunun çözümünü de arama gereği hissetmeden. Çünkü ortada bir kolaycılık, kolaya kazanımcılık var. Firmaları taşeronluk sistemine iten şey nedir? Ben eğer otomobilimi o markaya teslim etmişsem otomobilim üzerindeki tüm uygulamaları da o marka tarafından yapılmasını isterim. Ama böyle olmuyor. Marka bu konuda bir standart sağlamıyor, personel yetiştirmiyor. Bu arada o taşeron çalışan personelin hakları vb konulara hiç girmiyorum o başlı başına bir yazı konusu Kolaycılık sarmış her yanımızı. Para geliyorsa sorun yok. Konu; otomobil, hatırlatmak isterim bir kez daha. Araç tasarımına ilişkin temel bilgilerin verildiği ‘’Temel’’ program, konuyu tarihçe, malzeme, üretim, teknoloji, güvenlik, mevzuat ve kullanılan sistemler gibi tüm tarafları ile ele alıyor. Temel programın devamı niteliğinde olan ‘’Profesyonel’’ Otomotiv Tasarımı Sertifika Programı ise gerçek dünyanın tasarım stüdyo ortamındaki zorlukların öncelikle rekabet ve ardından da bir ekip çalışması beraberinde ne şekilde aşılacağına ilişkin katılımcıların gelişimini hedefliyor. Program, A’ dan Z’ ye bir aracın tasarımındaki tüm basamakları içeren bir proje geliştirme planı üzerine oturtulmuş olup katılımcılar belirlenecek markanın kurum kimliğini gözeterek seçilecek kategoride tasarımlarını yapacaklardır. Her iki programda da katılımcılar, program bitiminde çizim ve çamur modelleme ‘’Clay Modeling’’ tekniklerini de kullanarak kendi araçlarını tasarlayabilecek seviyeye gelecekler. Üniversitelerin Endüstri Ürünleri Tasarımı, Makine ve Otomotiv Mühendisliği bölümlerinde okuyanlar ve lisans düzeyinde mezun olanların katılabilecekleri bu programlar 06 Eylül – 06 Aralık 2014 tarihleri arasında Işık Üniversitesinin Maslak yerleşkesinde yapılacak olup; programların bitiminde katılımcılara sertifika verilecektir. Daha fazla bilgi ve ön kayıt için, Işık Üniversitesi’nin (0212) 286 49 15 (direkt) numaralı telefon hattına ve www.isikun.edu.tr/sem adresine müracaat edebilirsiniz. TEST; Volkswagen Amarok Canyon Konfor ve heyecan Ahmet Said Özen Volkswagen Amarok Canyon, diğerlerine göre daha off-road aracı görünümlü ama bir yandan da lükse yatkın bir donanım seviyesine de sahip. Farklı renk ve aksesuarlarla kendini hemen belli eden Amarok Canyon, kıskandıran güzelliğe sahip. İ stanbul’a uluslar arası bir etkinlik için gelen paraşütçülerin bir kısmı ile Türkiye çapında bir şeyler yapalım dedik. Bunun üzerine bize iri ve kasasına ekipmanlarımızı koyabileceğimiz bir pick-up’a ihtiyacımız vardı. Bunun için Volkswagen Amarok bize uygun bir araçtı. VW Amarok’un test aracını istediğimizde Canyon versiyonunu alacağımızı duyunca daha bir heyecanlandım. Çünkü Amarok’un yeni çıkan bu versiyonun kullanma fırsatım olmamıştı. Bizim için eğlenceli ve konforlu bir yolculuk olacağı kesindi. Volkswagen Amarok Canyon’un diğer Amarok’lardan farklı olduğu hemen kendini gösteriyor. Rengi ile ilk bakışta dikkat çeken Amarok Canyon’un 17 inç Roca adlı alüminyum alaşımlı siyah jantları göze batıyor. Turuncu dışında Canyon’da farklı renklerde ayırt edici şekilde tercih edilmiş. Yük alanındaki siyah roll bar’da Calyon donanım paketinde standart olarak sunuluyor. Karartılmış stop gurubu ve farkı tampon tasarımı da Canyon’un farklılıkları. Yan kısımda basamak şeklinde siyah bar kullanılmış. Bu barı ben pek basamak gibi kullanamadım desem yanlış olmaz daha çok koruma barı şeklinde yapıldığından üzerine basarak araca bineniz zor uluyor. Foto: Can Büyükçam TEST; Volkswagen Amarok Canyon İç mekanda ise Canyon farklılıkları ilk olarak emniyet kemeri ile kendini gösteriyor. Gövde rengine uygun şeritlerle emniyet kemeri bütünlük sağlıyor. Bu bütünlük koltuk kumaşlarında ve kokpitteki havalandırma ızgaralarının çerçevelerinde de kendini gösteriyor. Direksiyonda ve vites topuzundaki dikişlerde turuncu olarak seçilmiş. Canyon’un yük alanı diğer Amarok’lardan farklı değil. 2.52 metrekare yük alanının uzunluğu 1555 mm, genişliği 1620 mm, çamurluklar ararsı genişliği ise 1222 mm. Gece için yük bölümündeki roll bar’a içeriden kontrollü ışık konulmuş. Ön ve arka koltuk konforu son derece yerinde ve hatta bir SUV konforunu aratmıyor. Uzun yolda 3 ve 4 kişi Amarok Canyon’la yolculuk ettik ve konfor konusunda bir sorun yaşamadık. VW Amarok Canyon’da 2.0 litre Bi turmo motor kullanılıyor. Bu motor Transporter’da da görev yapan oldukça başarılı bir motor. 1968 cc hacmindeki çift turbolu makine 4000 d/d’da 180 HP güç ve 1750 d/d’da 420 Nm tork üretiyor. Amarok Canyon 2.0 BiTDI’da kullanılan 8 ileri şanzımanlı versiyonunu kullandık. Uzun yolda şanzımanın etkisini hissetmedik ama İstanbul içinde büyük rahatlıktı. Aracın maksimum hızı 179 km/s olarak belirtiliyor. Biz otoyol koşullarında izin verilen hızı yaptık ama 179 km/s ye çıkmadık tabi. Fakat ben bunu çok rahat yapabileceğini tahmin ediyorum. Volkswagen Amarok Canyon’un 8 iler şanzımana sahip versiyonunun yakıt tüketimi değerleri ise şöyle; şehir içinde 10 kt/100 km, Şehir dışında 7.2 ve ortalama olarak 8.2 lt/100 km. Bu sınıftaki diğer 4 çeker pick-up’lara göre turbo motorun avantajını sunan Amarok Canyon bunu yakıt tüketimine de yansıtıyor. Düşük hacimde yüksek tork yakıt tüketiminde avantaj sunuyor. Gelelim yolculuğumuzun eğlenceli kısmına. İstanbul’dan paraşütle atlamak için Peribacaları’na gidecektik fakat fırtınadan dolayı yönümüzü değiştirdik ve Fethiye’ye çevirdik rotamızı. Yolun büyük bir kısmı otoyol ve duble yoldu. Ama biz rahat durmadık arada ufak tefek maceralı offroad sürüşümüz oldu. Fethiye’ye gittiğimizde de fırtına yine bizi bırakmadı. Bizde paraşüt yerine off-road yapmayı tercih ettik. Su geçişinde 50 cm olarak katalog bilgisi var ama sanırım ben onu biraz aştıç Kameramanımız ve projeyi beraber gerçekleştirdiğimiz Can Büyükçam’ı biraz ıslatarak yanından geçtiğimde su 50 cm’den fazlaydı. Aracın fabrika verilerindeki tüm açılarını zorladık. Özellikle ormanlık alanda bu aracı kullanmak çok keyifliydi. 4 çeker sistemi ve yokuş iniş desteği off-road keyfini artırıyor. Uzun ve keyifli yolculuğun ardından İstanbul’a dönüp aracı bırakma zamanı geldi. Yine bir en sevmediğim an. Bu aracı bırakmak ta zor geldi. Kara kalemle gelen ruh O rhan Özvatan’ı tesadüfen tanıdım. Facebook’ta karakalem çalışmalarını görünce kendisiyle irtibata geçmeye karar verdim. Çalışmaları ilk bakıştan itibaren dikkatimi çekmişti. Kara kelem otomobil çizimlerini görüp de onun çalışmalarına kayıtsız kalmak imkansızdı. Ayrıca fotoğraf çekimleri de oldukça başarılıydı. O yüzden bu yetenekli arkadaşımızı tanımak ve sizlere tanıtmak istedim. Orhan Özvatan, yeteneğini facebook sayfasında ve kendine ait internet sayfasında sergiliyor. Hatta kişiye özel çizimler de yapıyor. Bir inceleyin derim. Real Power Magazin: Orhan Özvatan, böyle bir yeteneğinizin olduğunu nasıl keşfettin? Orhan Özvatan: Kendimi bildim bileli otomobillere aşırı bir ilgi duyuyorum. Annem karakalem portreler çizer, bende ondan aldığım çizim yeteneği ile otomobillere olan sevgimi birleştirmeye karar verdim. R.P.M.: Kaç yıldır çizimler yapıyorsun? O.Ö.: Küçüklüğümden beri çizimler yapıyorum aslında. Fakat son 3 senedir daha yoğun bir şekilde çizim yapıyorum. İnternetten araştırarak ve resim ile uğraşan insanlara danışarak kendimi geliştirmeye çalışıyorum. R.P.M.: Okul seçiminde çizimlerini düşünerek mi yaptınız? O.Ö.: Lisede Bilgisayar eğitimi aldığımdan ve bilişimi sevdiğimden dolayı tercihimi Bilgisayar Mühendisliği olarak belirledim. R.P.M.: Kara kalem çalışmanız sadece otomobille mi sınırlı? O.Ö.: Bir otomobil hastası olduğumdan dolayı sadece otomobil çizimleri yapıyorum. Çok sevdiğim otomobilleri çizmek, çizimden aldığım zevki katlıyor. Çok nadir de olsa otomobil dışında çizimler yapıyorum fakat benim asıl ilgi alanım otomobillerdir. R.P.M.: Çizmesini en sevdiğin otomobil hangisi? O.Ö.: Belirli bir otomobil söyleyemem, Klasik, modern, Japon, Avrupa, kısacası dünyadaki bütün araçları çok seviyorum. Ek olarak Rus otomobillerine karşı ayrı bir sempatim var. R.P.M.: Fotoğrafa olan merakınız nereden geliyor? O.Ö.: Babam bir süre fotoğrafçılıkla uğraşmış ve kendine Zenit marka analog makine seti kurmuş. Babamın bıraktığı yerden ben devam ettiriyorum. Fotoğraf merakım buradan geliyor. R.P.M.: Özel çizimleri neye göre yapıyorsunuz? Mesela bir ücret sıkalanız var mı? O.Ö.: Çizim isteğinde bulunan kişiler genelde sahibi oldukları araçları çizdiriyorlar. Araçlarının çizime en uygun fotoğrafını beraber seçiyoruz. Aracın açısı, kaporta üzerindeki yansımalar ve aracın detayları çizime uygunluk açısından en önemli faktörler. Şu an için ücret 100 TL den başlıyor ve fotoğraftaki detay fazlalığına göre ücret şekilleniyor. R.P.M.: Çizim ve fotoğraf dışında başka uğraşlarınız var mı? O.Ö.: Amatör olarak bisiklet sporu ile uğraşıyorum. Hafta sonları ve tatillerde bisiklet grubumuz ile birlikte çevre ilçelere bisiklet turları düzenliyoruz. İstanbul trafiğinde sadece otomobillerin olmadığını ve bisikletlere de saygının gösterilmesi gerektiğini vurgulamaya çalışıyoruz. Bunun dışında küçük çapta diecast model otomobil koleksiyonum var ve yavaş yavaş koleksiyonu geliştirmeye çalışıyorum. R.P.M.: Sizi takip etmek isteyeler hangi platformlardan size ulaşabilir? O.Ö.: Şu platformlardan bana ulaşabilirsiniz: Facebook Sayfam: OrhanOzvatan ART Instagram: @orhan.ozvatan Deviantart: orhano Blog sayfam: http:// orhanography.blogspot.com.tr Twitter: @Orhan_Ozvatan E-mail adresim: [email protected] Rekora hazır mısının Türkiye Rekortmen pilot Harald Müller spor otomobile bakışı değiştiren Toyota GT86 ile Guinness World Records Dünya Drift Rekoru denemesini gerçekleştirecek. 1 5 Temmuz Salı günü 19:0000:00 saatleri arasında Samsun´da gerçekleştirilecek rekor denemesinde 2 saat 21 dakika 58 saniye ile en uzun süre drift yapma rekorunu elinde bulunduran Harald Müller, kendi rekorunu kırmaya çalışacak. Rekortmen pilot Harald Müller ayrıca, ABD’de Johan Schwartz Tarafından 84 kilometre ile kırılan rekoru da geliştirmek için piste çıkacak. Rekortmen pilot rekor denemelerini Guinness World Records Türkiye Hakemi gözetiminde yapacak. Dünya Drift Rekortmeni Harald Müller, yeni rekor denemesi için Türkiye’yi tercih etti. AVOK (Avrasya Otomobil Sporları Kulübü) ile görüşmeler yapan Harald Müller Toyota GT86 ile rekor denemelerini Türkiye’de yapma kararı aldı. Gençlik ve Spor Bakanlığı desteği ve Spor Toto Teşkilatı’nın katkılarıyla Samsun Batıpark Helikopter Pisti’nde yapılacak rekor denemesinin büyük yankı uyandırması bekleniyor. Yiğit Timur Gururumuz Oldu Dünya Rallikros Şampiyonası RX Lites kategorisinde ülkemizi temsil eden genç pilot Yiğit Timur, Finlandiya’da koşulan 4. Ayak yarışlarında ikinci olarak büyük bir başarıya imza attı… T OK Sport ve Avitaş Motorsport desteğinde Dünya Rallikros Şampiyonası RX Lites kategorisinde ülkemizi temsil eden genç pilot Yiğit Timur, 28-29 Haziran tarihlerinde Finlandiya’daydı. Kouvola pistinde gerçekleştirilen ve final öncesi başlayan yağmur nedeni ile oldukça zorlu geçen sezonun 4. yarışında güçlü rakiplerini geride bırakmayı başaran Timur, ikinci sırada finişe ulaşmayı başardı. Türk bayrağı desenli Control 4 ile mücadele eden Timur, yarışın ilk günü katıldığı her iki eleme yarışını da üçüncülükle tamamladı. Genç pilot, pazar günü çok iyi bir performans sergilediği yarı finalde ikinciliği elde ederek finaldeki iddiasını da ortaya koymuş oldu. Genç pilot, NTVSPOR kanalından canlı olarak yayınlanan final yarışında güçlü rakiplerini geride bırakarak ikinci olmayı başardı. Bu sezon şampiyonadaki 3. startında podyuma çıkma başarısı gösteren Yiğit Timur, bu yarışın ardından 56 puanla ikinciliğe yükseldiği Dünya Rallikros Şampiyonası RX Lites serisine 05-06 Temmuz tarihlerinde İsveç’te devam edecek. 10 bin Vespa tutkunu Vespa World Days 2014’te buluştu İtalya’nın Mantua şehri, tarihin en büyük Vespa buluşmasına ev sahipliği yaptı. Vespa World Days 2014 etkinliğine 32 ülkeden 10 binden fazla Vespa tutkunu katıldı. T arihin en büyük Vespa buluşması Vespa World Days 2014, 12 - 15 Haziran tarihleri arasında İtalya’nın Mantua şehrinde gerçekleştirildi. 2008 yılında Sicilya Cefalu’da ilk kez gerçekleştirildikten altı yıl sonra tekrar İtalya’ya dönen etkinlik, farklı ülkelerden Vespa tutkunlarını bir araya getirdi. Vespa tutkunları önce Mantua’da buluştu ve 10 km uzunluğunda Vespa geçit töreni şehrin sokaklarına doğru yola koyuldu. Eyaletin yollarından geçerek San Benedetto Po’ya ulaşan Vespa tutkunları, ardından Gonzaga şehrine ulaştı. Gonzaga’da gerçekleşen dünyanın en büyük Vespa Kulübü toplantısı, 32 ülkeden 310 Vespa kulübünün de aralarında olduğu 10 binden fazla Vespa tutkununu buluşturdu. Vietnam, Pakistan, Brezilya, ABD, Hindistan ile Vespa kültürünün kuruluşundan bu yana kutlama yapan Fransa, Almanya, İngiltere, Belçika, Hollanda, İspanya gibi Avrupa ülkelerinden temsilciler ve kulüpler etkinliğe katıldı. Vespa geleneğinin dünya çapında başarısı için büyük önem arz eden arkadaşlık, seyahat tutkusu ve dünyadaki en ünlü scooter’a duyulan sevgi gibi ortak değerlerin taçlandırıldığı dört gün süren Vespa World Days 2014, keyifli etkinliklere sahne oldu. Etkinlik, görkemli bir gala yemeği ve ödül töreniyle sona erdi. Çatışma var ama düşmanlık yok Bir Airsoft oyunu olan Shannxi’i izlemek ve bilgi sahibi olmak için Şile’nin Ömerli Köyü’nde özel olarak hazırlanan bir alana gittim. Benim eğlence anlayışıma ters ama 130 kişi yanılmış olamaz. Sizde bu tür aktiviteleri seviyorsanız kesinlikle tavsiye ederim. Ş ile Ömerli Köyü’nde bir oyuna davet edildim. Beni tanıyanlar bilir silahları da şiddeti de sevmem. Ama Avni Örgüç’un ve Recep Erol’un ısrarları ile 22 Haziran Pazar gününü katlım bir Airsoft oyunu olan Shannxi’i izlemek için sabah erkenden Ömerli’nin yolunu tuttum. Zevk almazsam Şile’ye denize kaçarım diye de plan yaptım. Ben bu kadar kalabalık bir oyuncu gurubu ile karşılaşacağımı düşünememiştim. İçlerinde çok sayıda bayanlarında bulunduğu 130 kişilik bir ekiple bu oyunun oynanacağını söyleselerdi ben işi daha ciddiye alırdım en azından Şile için plan yapmazdım. 14 farklı gurubun yer aldığı oyunda bazı takımlar 4-5 bazı takımlar 15-20 kişiden oluşuyordu. O yüzden oyunda farklı takımların karmalarının oluşturduğu 2 gurup kuruldu. Atak yapanlar ve karşı koyanlar şeklinde ekipler bölündü. Dediğim gibi oyun ilk başta ilgimi çekmedi Jeep Welly sayesinde biraz oyuna ısındım. Ardından oyunla ilgili bilgi aldım. Aşağıda size oyunla ilgili bilgiyi aktarıyorum. Bu oynyn yenilerini Facebook sayfamızdan sizlere duyurmaya çalışacağım. Böylece sizinde bu oyuna ilginiz yada evde Bulleted Breech bilye atan havalı silahınız varsa siz de bu heyecana tanık olun ve içinde bulunun. Airsoft oyunu, bir çatışma simülasyon oyunudur. Airsoft silahı, Airsoft oyununda kullanılan gerçeğine oldukça benzeyen tüfek, tabanca gibi silahların genel adıdır. Silahlarda mühimmat olarak 6mm’lik, biyolojik olarak çözülebilen plastik boncuklar kullanılır (6mm BB – Bulleted Breech). Plastik boncuklar, silahın içindeki piston ile ürettiği sıkıştırılmış havayla ya da 340 gramlık Co2 tüpleri ile atılır. Airsoft silahlarında kesinlikle barut veya gerçek mühimmat kullanılmaz. Gerçek mühimmat kullanmak için modifiye edilemez. Herhangi birini mühimmatı ile ağır bir şekilde yaralayamaz veya öldüremez. Fakat göze yüksek güçlü bir silah ile direkt bir atış yapılırsa, kılcal damarların çatlamasına, doku hasarına veya gözde geçici ya da bazen kalıcı görme bozukluğuna sebebiyet verebilir. Bu sebepten Airsoft silahları kullanırken daima korunma gözlüğü takılması ve herhangi bir canlının direkt gözüne nişan alıp sağlığının tehlikeye atılmaması gerekir. Airsoft silahları, tüfek, tabanca, makineli tüfek, keskin nişancı tüfeği gibi silahların kopyası olarak bulunabilir. Airsoft sporu, Paintball’a benzer bir şekilde oynanır. İki kişi veya takım birbirine karşı yarışır. Amaç genelde karşı takım mensuplarını vurarak geçici veya oynanan tur boyunca oyundan çıkarmaktır. Airsoft oyununda, Paintball’da kullanılan patlayan boya topları yerine patlamayan mühimmat kullanıldığı ve vurulan oyuncu üzerinde herhangi bir iz bırakmadığı için, oyuncular vuruldukları zaman ellerini kaldırıp haber vermekle ya da ölü taklidi yapmakla yükümlüdürler. Buna rağmen atılan boncukların gözde görülebilir hızda hareket etmesi sebebiyle oyuncular vurulduğu zaman fark edilebilir. Vurulduğu zaman kabul veya itiraf etmeyen oyuncular hakem tarafından veya oylamayla diskalifiye edilir. Airsoft’u Paintball’dan ayıran en büyük özelliklerden biri, oyunun daha gerçekçi olmasıdır. Airsoft oynanırken oyuncular Paintball’daki açık renkli naylon üniformalar yerine askeri üniformalar, hücum yelekleri, miğfer eldiven, kamuflaj gibi teçhizat kullanılır. Bu tip kıyafet ve teçhizat gerçekçilik ve atmosferden ziyade, kamufle olabilmek, rahat hareket edebilmek ve yedek şarjörler ile mühimmatın taşınabilmesi için kullanılır. Özellikle Doğu Asya’da Paintball’ın yerini alan Airsoft, şu an Türkiye de içinde olmak üzere dünya çapında popülaritesi sürekli artan bir etkinlik haline gelmiştir. EEAIRSOFT olarak amacımız Türkiye’de Airsoft ruhunu ve bilincini oluşturmak ve hızla yaymaktır. Hedefimiz ise markamızı Türkiye ve uluslararası turnuvalara ev sahipliği yapabilecek konuma getirmektir. Shannxi sadece Airsoft oyuncularına değil onların ailelerine bu sporu merak edenlere dahası o gün ailemizle birlikte gönüllü olarak çalışmak isteyenlere de açıktır. Peki neler mi yapabilirsiniz? Alacağınız kısa bir eğitimle hakem olabilir, servise yardım edebilir, fotoğraf ya da film çekimlerine katkıda bulunabilirsiniz. Aylarca beklediğin Mercedes SLS AMG denize düşse ne yapardın? Açıkçası cep telefonumu denize düşürdüğüm anı hatırlayınca neler yapabileceğimi hayal etmek bile istemiyorum. Esasında fotoğraflarını gördüğünüz bu talihsiz olay 2013 yılında yaşandı ama fotoğraflar Arjantin medyasınca yeni yayınlandı. TOYOTA FUEL CELL SEDAN SERİ ÜRETİME DOĞRU Toyota, geleneksel içten yanmalı motor performansına eşdeğer hidrojen yakıt hücreli hibrit otomobili Fuel Cell Sedan’ın seri üretim tasarımını Japonya’da tanıttı. G M ercedes’e 710.000Dolar ödeyip Beyaz SLS AMG’sini satın alan ve otomobilini sabırla aylarca bekleyen otomobil tutkunu taşıma esnasında otomobilin bulunduğu konteyner’ın denize düşmesi sonucu otomobiline kavuşamadı. Buenos Aires yakınlarında suya düşen konteyner beş gün sonra sudan çıkartıldı ve talihsiz SLS beş gün boyunca güneşin altında kurumaya bırakıldı. Beş gün sonunda marşına basılınca motoru çalışan (Bu arada ekleme yapayım, marşına basılınca derken mühendislerin çabası sonucu araç çalışmış ama elbette gösterge panosunda ne kadar arıza lambası varsa hepsini yakarak. Netice itibariyle motor tekrar susmuş maalesef. SLS AMG hayat belirtisi gösterse de tuzlu su otomobilin bütün elektronik aksamını acımasızca haşat etmişti bile. Sigorta şirketi tarafından pert’e ayrılan otomobil yeniden gemiye yüklenerek sökülmek üzere Almanya’ya geri gönderildi. Sanırım hayallerin suya düşmesi bu anlama geliyor. eçtiğimiz yıl Tokyo Motor Show’da konsept olarak görücüye çıkan Fuel Cell Sedan, hidrojen yakıt hücreli otomobillerin gelişimine öncü olarak, 2015 yılında yollardaki yerini alacak. Çevre dostu FCV konsept sadece su buharı üreten, dünyanın en yüksek güç yoğunluğuna sahip 4 kapılı sedan otomobili olacak. Çevre dostu otomobiller üretme temelinde üretilen FCV Sedan, Japonya’da Nisan 2015’ten önce satışa sunulacak. Otomobil, Amerika ve Avrupa’da ise 2015 yazında piyasada olacak. Fuel Cell Sedan, Japonya’da Toyota ve Toyotopet yetkili satıcılarında satışa sunulacak. Satışlar ilk olarak, hidrojen dolum istasyonlarının geliştirilmekte olduğu bölgelerle sınırlı olacak. FCV Sedan’ın Japonya’da yaklaşık 51 bin Euro olan satış fiyatı, Avrupa ve Amerika’da ise daha sonra duyurulacak. 20 yıldan uzun bir zamandır yakıt hücreli otomobiller geliştiren Toyota, 2002 yılından bu yana yakıt hücresi sistemi üzerinde önemli iyileştirmeler yaptı. Toyota’nın Fuel Cell Sedan, fosil yakıtlı otomobillere yakın bir performans ve sürüş menzili sunuyor. Yakıt dolum süresinin sadece 3 dakika olduğu Fuel Cell Sedan’da sürüş esnasında sadece, hidrojen ve oksijenin reaksiyonu sonucu su buharı ortaya çıkıyor. Toyota Avrupa Başkan Yardımcısı Karl Schlicht, yakıt hücresi teknolojisini kullanıma sunmaktan büyük heyecan duyduklarını belirterek “Dolum istasyon altyapısının kullanılabilirliği ve insanların farkındalığının artırılması gibi, üstesinden gelmemiz gereken daha bir çok konu var. Hibrit geçmişimiz, bize bugün yeni bir teknolojiyi pazara sunmamız için yeterli tecrübeyi veriyor. Avrupa’da adım adım hareket edeceğiz ve otomobili seçili pazarlarda satışa sunacağız. Hidrojenin, otomobil yakıtı olarak popülerliğinin artarak devam edeceğinden ve mesafe kat edeceğimizden kuşkumuz yok ” dedi. 0 emisyonlu hidrojen yakıt hücreli hibrit araç teknolojisinde gelinen son noktayı ultra-temiz enerji taşıyıcısı Fuel Cell Sedan, çevreye sadece su buharı salarak Toyota’nın çevreci teknolojilere verdiği önemi bir kez daha ortaya koyuyor. Bir depo yakıt ile ortalama bir Japon ailesinin bir haftalık elektrik ihtiyacını karşılayacak enerji üreten model geri dönüşüm özellikleri, keyifli sürüşü ve sessizliğinin yanında uzun sürüş menzili ile dikkat çekiyor. Sürüş esnasında sürücünün davranışlarından kaynaklanan riskler McLaren 650S GT3 Goodwood’da gün yüzüne çıktı 650S Coupe’nin GT varyantı olan GT3 diğer kardeşleriyle aynı, 3.8L V8 motoru kullanıyor. Merhaba , bu sayımızda sürüş esnasında sürücünün davranışlarından kaynaklanan risklerden bahsedeceğiz. İ statistiklere göre en fazla motosiklet kazası yapan sürücüler üçe ayrılmaktadır, Bunlar; - Yıl boyunca diğer sürücülerin sürüş süreleri ortalamasına göre daha fazla motosiklet kullananlar, - Yaşı genç ve özellikle erkek sürücüler - Yeni başlamış veya yeterli deneyimi oluşmamış sürücülerdir. Kaza yapan sürücüler, sürüşlerini düzeltme konusunda hatalarından ders almışlardır diye düşünebiliriz ancak istatistikler sayesinde, cinsiyet, yaş, deneyim, yıllık sürüş mesafesine göre bazı sürücelerin daha fazla risk altında olduğunu görebilir, yine istatistiklere göre üç yil içinde kaza yapmış sürücülerin bir sonraki yıl kaza yapma olasılıklarının ortalamanın üç kat üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Riskleri aza indirmek için bazı davranışlarımızı kontrol altında tutmalıyız. - Tehlikelerden hoşlanmak, heyecan ve adrenalin bağımlılığı ,motosiklet üzerinde ve trafikte isek , sonuçlarına katlanamayacağımız duruma sokabilir. - Diğer sürücüleri etkilemek istediğimizde kontrol dışına çıkabiliriz, nasıl sürücüyüm herkese bir göstereyim, diğerleri sürücü nasıl oluruş görsün diye düşündüğünüz anda risklere açık hale gelirsiniz. - Güvenliğimizi hiçbir zaman göz ardı etmemeliyiz her zaman korumalarımızı ve kaskımızı kullanmalıyız, unutmayın , kazalar çoğunlukla bulunduğunuz yer civarında olur, çünkü kendi bildiğiniz sokaklardasınızdır, bildiğiniz yoldasınızdır, dikkate ve güvenliğe gerek yoktur diye düşünürseniz, büyük hata yapmış olursunuz. - Tüm kontrolü elinizde bulundurduğunuz sandığınız , sürüş yeteneklerinizin muhteşem olduğunu düşündüğünüz an , kaza yapmaya en meyilli olduğunuz anlardandır. - Soylu bir neden ile dahi risk almaktan kaçınmalıyız, örneğin , hastaneye yetiştirmeniz gereken ilaç olabilir, bunun için size güveniliyordur, bu durumda dahi soğuk kanlılığı muhafaza etmek gerek, diğer türlü o ilacın hiç ulaşmaması söz konusu olabilir. Sürüş hırsına kapılmamak gerek , örnek verirsek , sürücülerin başka bir sürücü ile trafik kuralları ihlali nedeni ile tartışması(bu trafikte çokça başımıza gelir, otomobiller/ büyük taşıtlar , genelde motosikleti göremez veya motosikleti taşıttan saymazlar , motosiklet sürücüsünün güvenliğini tehlikeye atarlar), acil ulaşılması gereken bir yere yetişmek(bir tanıdığınızın trafik kazası yapmış olduğunu duyabilirsiniz ve olay yerine bir an önce gitmek isteyebilirsiniz) , başka bir aracı kendinizce haklı sebepler ile takip edip yakalamak isteyebilirsiniz, örnekleri çoğaltmak mümkün, gündelik yaşantımızda bunlara benzer bir çok hadiseyi yaşıyoruz. Sürüş hırsına kapılmış sürücü yoldaki tehlikeleri gerekçi olarak degerlendiremez , analiz edemez. Kafası sürüşte değil, , sürüş sonucunda karşılaşacağı durumdadır. Duygusal ve fizyolojik av pesindedir. Sürüş hırsına kapılmış bir sürücü ıslak yol, sıkışık trafik, şehir koşulları, yayalar , diğer araçlar, trafik kuralları gibi normalde dikkat edilmesi gereken risk unsurlarını önemsemez. Sürücülerin , sürüş hırsından kaçınmaları için - İzlenen kişi ile kişisel bir çatışmaya girmemek. Sürüş amacı hakkında kişisel olmamak, dikkati kişiliğe değil davranışa vermek. Soğuk kanlılığı muhafaza edip yansız ve saldırgan olmayan bir dil kullanmak. - Sürüş amacına göre ,olay yerine varınca ne göreceğini sürüş boyunca hayal etmemek , kafamızı sadece sürüşe vermeli , konsantrasyonumuzu bozucu düşüncelere yer vermemeliyiz. . - Dikkati motosikletimiz sürmeye vermeliyiz, eğer bunu yapmak zor gelirse yüksek sesle konuşarak sürüşümüz hakkında kendi kendimize yorum yapmalıyız. Her an tetikte kalabilmek için , çevremizdeki olası riskleri seviyelendirerek , risk büyüklüğüne göre sıralamalıyız ve bu sıralamayı sürüş boyunca değişen koşullara göre sürekli olarak yenilemeliyiz. Ayrıca bu riskler hakkında sesli olarak düşünmek sizi zinde tutmaya ve analizlerinizin berraklaşmasına yardımcı olur. Herkese , tam konsantrasyonlu, soğukkanlı sakin sürüşler dilerim. Ç oğunluğu karbon fiberden imal edilmiş daha aerodinamik bir body-kit, bolca hava girişi ve elbette devasa bir kanada sahip olan 650S GT3, Pirelli Pzero slick lastikler ve tek bijon jantlara sahip. McLaren ayrıca MP-4 12C GT3 sahiplerine güzel bir haber de verdi, isterlerse otomobillerini bumerang şekilli yeni yüze sahip 650S GT3’e güncelleyebilecekler. Nürburgring’de 24 Saatlik Rüya İstanbul’dan yola çıktığımda ilk kez bir 24 saat yarışı seyretmenin heyecanı vardı içimde. Daha önce hemen hemen her türlü motorsporları organizasyonu içinde yer almış olmama karşın ilk kez bir 24 saat yarışını yerinde izleme şansı elde ettiğim için mutlu olmakla birlikte ne ile karşılaşacağımı da bilmiyordum. 4 2. ADAC Zurich 24 Saat Yarışı için Nürburgring’e McLaren’in davetlisi olarak gittim. İtiraf etmem gerekiyor ki beklentim McLaren’in locasında keyifli bir ortamda yarışı takip etmekti. Ama hiç de öyle olmadı. McLaren çok sıra dışı bir program hazırlamıştı bizler için. Sadece ve sadece otomobilin içinde yarışma şansımız yoktu. Bunun dışında her yer için bir serbestlik tanınmıştı. Pist, garajlar, localar, pit stop, özel izleme alanları. Hepsi bizim için hazırlanmıştı. Start öncesi piste inebilirsiniz dediler. Piste indiğimde 166 muhteşem otomobil sıra sıra önümdeydi. McLaren, Mercedes, Aston Martin, Bmw, Ferrari, Porsche, Lexus, Nissan, Audi, Honda, Subaru, VW, Opel, Toyota, Mazda, Renault, Ford, Hyundai ve diğerleri… Birbirinden muhteşem makineler, pilotlar ve pit stop kızları. Hiç bitmesin dediğiniz anlar vardır ya hayatta, işte öyle bir an. Sonrasında 24 saat sürecek müthiş yarışın startı verildi. Yüzlerce geçiş, onlarca kaza, her dakika değişen sıralama. Turgut Yüksekdağ Twitter: @turgutyuksekdag Yarış sırasında McLaren pit stop ekibi ile birlikteydim. Pit stop heyecanını birlikte yaşadık tüm ekip ile birlikte. Otomobili bir an önce piste döndürmenin heyecanını yaşadık birlikte. McLaren’in yanındaki garajda Audi R8 ile uzaydan atlayan adam Felix Baumgartner vardı. Önce inanamadım, zor da olsa yarışmaya ikna ettiklerini öğrendim. 166 otomobil arasında yarılı 9. sırada tamamlayarak çok önemli bir başarı elde etti. Otomobiller? Kabul etmek gerekiyor ki hepsi birbirinden harika, adeta rüya otomobiller. Ancak 24 saatlik bir yarışı kazanmak için biraz da takım olmak, tecrübeli olmak gerekiyor. Takım olanlar kazandı öncelikle. Ve tabii Alman otomobilleri. 24 saatlik büyük maratonun sonunda zafere Christopher Haase, Christian Mamerow, Rene Rast, Markus Winkelhock pilotajı ile Audi RS LMS Ultra kazanırken 2. ve 3. sırayı Mercedes Benz SLS AMG GT3 elde etti. 1 – Audi R8 LMS Ultra 2 – Mercedes Benz SLS AMG GT3 3 - Mercedes Benz SLS AMG GT3 4 – Porsche 911 GT3 5 – Aston Martin Vantage GT3 6 – BMW Z4 GT3 7 - Mercedes Benz SLS AMG GT3 8 - BMW Z4 GT3 9 - Audi R8 LMS Ultra 10 - Audi R8 LMS Ultra Her saniyesi müthiş 2 günün ardından geri dönüş yolculuğuna başlarken birbirinden güzel hatırların yanında aklımda hep aynı soru vardı; neden? Hafta sonunda 250.000 kişi geldi Nürburgring’e. Trübünlerde değil her yerdeydiler. Kamp kurmuştu binlerce insan Nürburgring’e. İnsan imreniyor. Neden? Neden küçücük bir Alman şehri he hafta motorsporları üssü olurken biz, biz… Neyse, biz de iyiyiz canım… TEST; Peugeot 3008 1.6 e-HDI ETG6 Hafif makyaj yaradı Peugeot 3008, makyajlandıktan sonra daha çekici hale geldi. Özellikle ön görünüm olarak oldukça şık bir hale geldi. Yeni nesil Peugeot imajını çok iyi yansıtan 3008, sadece 1.6 dizel motorla satılıyor. P eugeot’nun MPV ve SUV karışımı 3008 genç aileler için ideal seçenekler arasında yer alıyor. 3008’in yüksek yapısı özellikle bayan sürücülerin de ilgisini çekiyor. Ağır bir makyaj geçiren 3008, Türkiye’ye tek motor ve şanzımanla getirilmeye başlandı. Makyaj otomobilin ağırlıklı olarak dışını etkiledi. Ön görünüm güncel Peugeot modelleri ile aynı şekli aldı. Yeni nesil far yapısı 3008’de de uygulanmış. Farlar gündüz farları ile oldukça şık görünüyor. Yeni nesil panjur 2008’i anımsatıyor. Tamponun alt tarafında SUV araçlarında görmeye alıştığımız tampon altı ilavelerine sahip. Yan kısımda çok değişiklik yok. Marşpiyel ve dikiz aynaları gümüş gri bırakılmış. Arka kısımda stopların değiştiği görülüyor. Bagaj kapağı daha önceki gibi 2 parçalı açılıyor ve yüklemeyi kolaylaştırıyor. İç mekanda da değişiklikler ilk bakışta dikkat çekiyor. Orta konsolun üst kısmında bulunan dijital ekranda geri vites kamerası, navigasyon ve müzik sistemi verileri gösteriliyor. Orta kosoldaki şalter şeklindeki butonlar oldukça şık. Direksiyonun boşluğunda bulunan hız, öndeki araçla mesafe ayarlayıcı ve navigasyon yön işaretlerinin gösterildiği şeffaf ekran tıpkı orta konsoldaki ekran gibi katlanarak gizlenebiliyor. Vites kolunun arkasında bulunan yuvarlak butonla hafif arazi şartları için çekiş sistemi ayarlanıyor. Önden çekişli olan otomobilin çekiş sistemi ayarlanarak hafifi arazide normal otomobillere göre daha rahat ilerlemesi sağlanıyor. Türkiye’ye sadece 1.6 e-HDi ETG6 olarak gelen 3008’de kullanılan turbo dizel motor 1560 cc hacme sahip. 3600 d/d’da 115 HP güç üreten motor 1750 d/d’da 270 Nm tork üretiyor. Start&Stop sistemi Peugeot’un en iyi yaptığı ünitelerden biri ve parametreleri çok iyi ayarlanmış. Özellikle İstanbul gibi dur kalkın bolca yaşandığı yerlerde ekonomik anlamda çok işe yarıyor. 3008’de mauelden otomatiğe devşirme 6 ileri şanzıman bulunuyor. S modu ile tepkilerin hızlandırıldığı şanzıman geçişlerde biraz sarsıntılı. Peugeot 3008 1.6 e-HDi ETG6’nın maksimum hızı 183 km/s ve 0-100 km/s hızlanma değeri ise 12.6 saniye. Otomobilin tüketim değerlerine baktığımızda bu konuda cimri olduğunu görüyoruz. 3008, şehir içinde 4.5 lt/100 km, şehir dışında 4.0 lt/100 ve ortalama olarak 4.2 lt/100 km yakıt tüketiyor. Yenilenen Peugeot 3008, görüntü olarak daha modern bir hale geldi. Makyaj 3008’e oldukça yaradı. Yalnız motor ve şanzıman seçeneğinin teke düşmesi rekabet şansını azaltıyor gibi.
© Copyright 2024 Paperzz