McLaren 650S GT3 - real power magazin

YIL: 1
SAYI: 5
TEMMUZ 2014
www.rpmagazin.com
McLaren 650S GT3
Dünya Drift Rekoru için geri sayım
Fiat 500 ailesi büyüyor
Ferrari California T Türkiye’de
Test :
VW Amarok Canyon
Peugeot 3008
Editörden
Rekora koşuyoruz...
Real Power Magazin
İmtiyaz sahibi ve Genel Yayın Direktörü
R
Ahmet Said Özen
amazan geldi çattı ve biz ramazanda farklı bir
Ramazan eğlencesi ile Samsun’dayız. 15 Temmuz
günü iftardan önce başlayıp gerekirse sahura kadar
drift rekoru için ter dökeceğiz. 19 Mayıs günü yapamadığımız
Dünya Drfit Rekoru denememiz Temmuz ayına alınmıştı.
Malum 19 Mayıs’ta Soma faciası yüzünden organizasyonumuz
bu tarihe ertelenmişti.Rekor denemesini yapacak olan
pilotumuz Harald Müller’den mekanikerlerimize, aracımızdan
seyircilerimize her şey hazır. Aradaki uzun zamanda boş
durmadık ve bol bol planlar yaptık. Aracın eksikleri yoktu ama
her şeyi tekrar tekrar gözden geçirdik.
Hayal olmadan olmuyor. Bizim hayalimiz sadece rekorla sınırlı
değil. Biz rekor sonrasını da hayal ettik ve zamanla onlar da
devreye girecek. Bu güne kadar hiç standart bir hayalim olmadı
ve arkamdan gelecek ekip varsa uçup gittim. Şu ana kadar
yaptıklarım ortada. Tuning dergiciliğinden tutunda Türkiye’ye
Drift’i getirmeye kadar. Yaptığım dergiler ve organizasyonlar
ortada. Şimdi sırada daha güzel işler var. Çünkü kurulan çok
hayal ve daha Türkiye’nin göreceği çok yenilik var.
Evet, Dünya Drift Rekoru denememiz 15 Temmuz’da ama
bu yıllar alan bir projeydi. Benle aynı dili konuşan AVOK’la
yollarımız kesiştiğinden bu yana projeyi konuştuk ve sürekli
çalıştık. Murat Ergüç, Sevgi Çıvğın, Azmi Kaya, Celil Tosun,
Deniz Özkul ve diğerleri yani AVOK’un yönetimindeki
arkadaşlarla zor bir işin altına girdik. Bu keyifli ama zor
süreci yaşamamızın ardından artık strat alma zamanı. Artık
Oktaykan’lar tarafından küçük dokunuşlarla hazırlanan
GT86’yı pistte görme zamanı. Önce Allah’a sonra Harrald
Müller’e güveniyoruz. Bu rekoru Türkiye’ye getirmek nasip
olursa hepimiz bunsan gurur duyarız.
Temmuz çok sevdiğim bir ay bunun çok nedeni var bir nedene
de bu rekor denemesi olur inşallah.
Avni Örgüç
[email protected]
Yayın Yönetmeni
Ahmet Said Özen
[email protected]
Tasarım
Tuana Medya
Katkıda bulunanlar
Turgut Yüksekdağ
Can Akaydın
Murat Ergüç
Sevgi Çıvgın
Erkan Demirel
Azmi Kaya
Celil Tosun
Ahmet Serkan Subaşı
[email protected]
www.rpmagazin.com
Real Power Magazin’de yayınlanan haberler
izin almadan ve kaynak gösterilmeden başka
yayınlarda kullanılamaz. Reklamlardan reklam
veren firma sorumludur.
10 bininci PEUGEOT 208 GTi üretildi
Piyasaya sürülmesinin üzerinden bir yıl geçmeden 10 000nci PEUGEOT 208
GTi modeli Poissy Fabrikası’nda üretildi. PEUGEOT bu yıl 205 GTi’nin 30.
doğum yıldönümünü kutluyor.
2
012 Paris Otomobil
Fuarı’nda dünya
prömiyerinde tanıtımı
yapılan PEUGEOT 208 GTi
modeli 208 ürün gamını
taçlandırıyor. 2013 yılının 2.
çeyreğinde lansmanı yapılan
PEUGEOT 208 GTi kısa
zamanda çoğunluğu Fransız,
İngiliz ve Alman olmak üzere
tüm Avrupalı müşterilerin
gönlünü fethederek kısa
sürede satış hedefini aştı;
aynı zamanda Japonya’da,
Arjantin’de ve Meksika’da
başarılı bir performans
gerçekleştirdi.
2013 yılında 208 modelinin
toplam dünya satışlarının
%3’ünü temsil eden
PEUGEOT 208 GTi,
Premium B segmentinde
PEUGEOT’nun ürün gamında
yükseliş stratejisinin spor
modellerdeki yansıması
oldu ve Avrupa’da sportif B
segmentinde podyumun 2.
basamağına çıktı.
Otomobil sporları tarihine
damgasını vuran bir marka
olan PEUGEOT’nun bu
genleri PEUGEOT 208 GTi’de
tam anlamıyla ortaya çıkıyor.
6 vitesli mekanik şanzımanla
eşleşen 200hp/275Nm 1.6
THP motoru şasinin tüm
potansiyelini değerlendiriyor.
PEUGEOT 208 GTi birinci
sınıf ivmelenmeler ve canlı
yeniden hızlanmalar sergiliyor
özellikle 0–100 km/s
ivmelenmesini 7 saniyenin
altında gerçekleştiriyor ve
kilometrede sadece 139g
CO2 yayarak gerçek bir başarı
gösteriyor.
Keyifli, şık ve teknolojik sportif
model GTi efsanesinin çağdaş
bir yorumu. Zaten ünü tüm
dünyaya yayılan öncüsü 205
GTi’ye göndermede bulunan
bir imza şeklinde sonlanan
kromajlı cam trimlerindeki
kırmızı alt çizgili parlak krom
GTi logosunu gururla taşıyor.
208 GTi başarısıyla da
öncüsüne saygılarını sunuyor.
2014 yılında, 205 GTi’nin
30. doğum yıldönümü başka
yeniliklerle de layık olduğu
şekilde kutlanacak.
BP’de 2014’te pompacılar başrolde
BP, bayileriyle birlikte kazanmaya odaklı büyüme stratejisinde, müşteri memnuniyetinin iki
temel unsuruna; iyi ürün ve iyi hizmete odaklanıyor. İyi hizmette kilit rolü ise “pompacılar”
üstleniyor.
B
P, önümüzdeki dönemde
faaliyetlerini bayileriyle birlikte
ortak hedef olarak belirlediği
“müşteri odaklılık” stratejisi çerçevesinde
yürütecek. BP’nin bayilerle birlikte
kazanma yaklaşımına dayalı yeni
stratejisinin odak noktasını ise hizmet ve
ürünlerin müşterilerle buluştuğu akaryakıt
istasyonlarında müşterilerle ilk iletişimi
kuran pompacılar oluşturuyor.
BP Türkiye Akaryakıt Ülke Müdürü Martin
Thomsen, bu göreve gelmesinin ardından
düzenlenen ilk basın toplantısında BP’nin
önümüzdeki dönem stratejilerini aktardı.
Toplantıda ayrıca BP’nin pompacıları konu
alan ve son dönemde sosyal paylaşım
platformlarında büyük ilgi gören BP’nin
marka yüzü Mustafa Sandal’ın rol aldığı
viral videosu ile yeni BP otogaz reklam
filmi de basın mensuplarıyla paylaşıldı..
BP Türkiye Akaryakıt Ülke Müdürü Martin
Thomsen, BP Türkiye Akaryakıt Pazarlama
Müdürü Deniz Güloğlu ve sanatçı Mustafa
Sandal’ın katıldığı basın toplantısında
konuşan Thomsen, Türkiye’nin BP için
stratejik beş pazardan biri olduğunu
vurguladı ve konumu nedeniyle
önümüzdeki dönemde bu alandaki
öneminin giderek artacağını belirtti.
Thomsen şunlar söyledi. “Türkiye’nin
dinamik ve yoğun bir rekabet içinde
bulunan akaryakıt pazarının önümüzdeki
dönemde büyümesini sürdürmesini
öngörüyoruz. 2013 yılı BP için çok
başarılı bir yıl oldu. 38 yeni istasyon açtık,
gerçekleştirdiğimiz kampanyaların da
desteği ile satışlarımızı ve marka algımızı
arttırdık” dedi.
2104 yılı hedeflerinden de söz eden
Thomsen şunları söyledi; “Bayilerimizle
birlikte müşteri memnuniyetinin
önümüzdeki dönemdeki başarımızda
kilit rol oynayacağına inanıyoruz.
Sadece büyümek değil karlı bir büyüme
gerçekleştirmek istiyoruz, iş planlarımızı da
buna göre kurguladık. Birlikte kazanmaya
ve birlikte büyümeye odaklanıyoruz”
Otomobiline Tutkunu Fotoğrafla Anlat,
Castrol ve BMW Takımı’yla DTM Yarışını
Yerinde İzle!
1
00 yılı aşkın süredir en zorlu
şartlar altında bile performans
gösteren, ileri teknolojiye
sahip yağları geliştirmek ve test etmek
için dünyanın en iyi yarış takımları ile
beraber çalışarak sayısız başarılar elde
eden Castrol, Türkiye’de de motor
sporları tutkusu ve deneyimini bizzat
son tüketiciye yaşatmak hedefiyle
www.gucludeneyimler.com web sitesi
üzerinden sürdürdüğü kampanya serisinin
2. ayağına start verdi. Castrol Türkiye’nin
deneyim odaklı kampanyasının 2. ayağına
katılmak için, otomobiline olan tutkusunu
gösteren fotoğrafı paylaşanlar arasından
jürinin seçeceği 2 talihli, Castrol EDGE
destekli BMW Motor Sporları Takımı’yla
15-16 Ağustos tarihlerinde Almanya’da
düzenlenecek DTM yarışı heyecanına
yerinde ortak olacak.
Hem ülkemizde hem dünya genelinde
araç üreticileri ile gerçekleştirdiği
ortak mühendislik çalışmaları ve
sponsorluklarla dikkat çeken lider
madeni yağ üreticisi Castrol, Türkiye’de
motor sporlarını bizzat son tüketiciye
yakınlaştırmak ve onlara unutulmayacak
deneyimler yaşatmak hedefiyle www.
gucludeneyimler.com adresli web
sitesi üzerinden başlattığı kampanyası
serisinin 2. ayağında da Touring otomobil
yarışlarının doruk noktası olan DTM
yarışlarına götürüyor. Castrol, 15-16
Ağustos tarihlerinde Almanya’da efsanevi
Nürburgring Pisti’nde düzenlenecek DTM
heyecanına, Türkiye’den 2 otomobil
tutkununu ortak edecek. 20 Temmuz
gece yarısına kadar Castrol’ün www.
gucludeneyimler.com adresli web sitesi
üzerinden yaratıcı gücünü kullanarak,
otomobiline olan tutkusunu yansıtan
fotoğrafını paylaşanlar arasından seçilecek
2 talihli, Castrol ve şampiyon takım
BMW’nin VIP konuğu olarak Almanya’da
benzersiz bir deneyim yaşama şansına
erişecek
YALNIZCA 300 ADET ÜRETİLECEK
Bentley, Grand Tourer’lerden oluşan saygın Continental ailesinin en nadir ve en
dinamik üyesi yeni Continental GT3-R’nin tanıtımını yaptı.
B
entley’in 84 yıl sonra kazandığı
İngiltere’deki ilk yarış olan
Silverstone’da Blancpain
Endurance Series’in ikinci turunda
zafere koşan yeni Continental GT3 yarış
otomobilinden ilham alındı. Çekiş ve yol
tutuş alanında kendini ispatlamış özellikleri
bünyesinde barındıran Continental GT3-
R, hem çok özel bir model hem de
performans odaklı lükse benzersiz bir
yorum getiriyor. Üretimi de yalnızca 300
adetle sınırlandırıldı.
Bentley mühendisleri, bu iki koltuklu
GT için Bentley’in yarışlarda kendisini
kanıtlamış olan yüksek performanslı
4.0 litrelik çift turbo V8 motorunu
yeniden düzenledi. Ağırlıkta yapılan 100
kilogramlık azaltma ve daha kısa vites
aralıklarıyla birlikte ve 6.000 d/d’de
580 HP ve 1.700 d/d’de 700 NM tork
gücüne sahip olan Continental GT3R, bugüne kadar üretilmiş en çabuk
hızlanan Bentley olma özelliğine de
sahip. 0-100 km/s hızlanmasını sadece
3,8 saniyede tamamlayan GT3-R,
yarış otomobili performansına sahip
bir Grand Tourer.Bentley’in ünlü dört
çekişli sürüş sisteminde yapılan bir diğer
iyileştirme olarak revize edilen güç
aktarım mekanizmasında artık ilk kez
tork yönlendirme de yer alıyor. Modifiye
edilen Elektronik Stabilite Kontrolü
(ESC) ve kesintisiz viraj dönüşleri için en
uygun hale getirilen şasi ayarıyla birlikte
Continental GT3-R, bugüne kadar
üretilen en dinamik, en hassas ve en
gelişmeye açık Bentley yol otomobili.
Continental gücünü yollara sekiz vitesli ZF
otomatik şanzımanıyla aktarıyor ve dört
tekerlekten çekiş sistemini daha da hızlı
hale getirmek amacıyla daha kısa vites
aralıkları ile donatıldı. Bir Bentley’de ilk
kez yer alan bir özellik olarak, güç aktarım
sistemi, tork yönlendirme kullanılarak
arka tekerleklerin her birinin torkunu
ayrı ayrı kontrol edebiliyor. Yeniden
ayarlanan kontrol yazılımı, Drive ve Sport
modlarının birbirinden iyice ayrıştığı
anlamına geliyor. Her iki mod da farklı
özelliklere sahip olurken, Sport modu
da daha heyecanlı bir sürüş sağlıyor.
Tamamen yeniden ayarlanan pedal
değiştirme fonksiyonelliği sayesinde azami
sürücü kontrolü elde ediliyor.
Ferrari California T Türkiye’de
Zarafet, sportiflik ve teknolojiyi buluşturan yeni Ferrari California T Türkiye yollarında
boy göstermek için gün sayıyor. Temmuz ayında Türkiye’de teslimatlarına başlanacak olan
Ferrari California T; Devrim niteliğindeki V8 Turbo motoruyla dikkat çekiyor.
T
ürkiye’de Fer Mas tarafından
temsil edilen Ferrari’nin yeni
modeli California T Türkiye’de
otomobilseverlerin beğenisine sunuldu.
Fer Mas Şirket Müdürü Ferhat Albayrak’ın
ev sahipliğinde Rahmi M. Koç Müzesi’nde
gerçekleştirilen California T’nin tanıtımına
Ferrari Doğu Avrupa Pazarlama Müdürü
Charles Antoine Geneste de katıldı. Ferrari
California T, 1950’li yıllardan bu yana
tüm California modellerine farklılık katan
karakteristik özellikler olan şıklığı, sportifliği,
çok yönlülüğü ve ayrıcalıklığı bir araya
getiriyor. Ferrari California T, zarif kabini,
başarılı 2+ konsepti, kendisini sadece 14
saniyede şık bir Coupe’den sofistike bir
Spider’a dönüştüren katlanabilir metal
tavan (RHT) gibi özelliklerinin yanında,
yenilikçi standartlarıyla da Ferrari genini
başarıyla temsil ediyor. Ferrari mühendislik
anlayışının bir yansıması olan ve mükemmel
tasarım özellikleri ile fark yaratan California
T kalbinde Ferrari mühendislerinin yarattığı
tamamıyla yeni 8 silindirli turbo motoru
ile kullanıcısına olağanüstü performans,
çok güçlü bir kavrama ve bir turbodan
bugüne kadar alınan en heyecan verici sesi
sunuyor.
California T, uzun yıllar sonra markanın
yeniden turbo motor kullanmaya başladığı
ilk model olarak ayrıcalıklı olduğunun altını
çiziyor. Zira Ferrari tarihinde daha önce
sadece 3 modelde turbo motor kullanılmış
durumda. Her süper modelden sonra
daha iyisini tasarlayabilmek elbette ki kolay
değil. Ancak Ferrari bu alana çok büyük
yatırım yaprak kendini sürekli geliştiriyor.
California T de bu anlayış doğrultusunda,
Ferrari’nin tasarım merkezi Centro Stile ile
Pininfarina ortaklığında yaratıldı.
Araç iç mekân tasarımı, kullanılan
malzemeler ve açılır-kapanır tavanıyla
seçkin bir sürüş konforu sağlarken,
8 silindirli 560 HP güç üreten turbo
motoruyla da kategorisinin en yüksek
performans değerleri ile benzersiz bir yakıt
verimliliği sunuyor.
468 bin Euro’luk liste fiyatıyla pazara
sunmaya hazırlandığımız California T’nin
Türkiye’deki satışlarımıza ciddi katkı
sağlayacağı inancındayız.” dedi.
ARAYIN VASITA İSTEYİN SERVİSİ
40 YAŞINDA
Dünyanın lider araç kiralama şirketi Avis, Türkiye’deki 40. yılını kutluyor. 1974 yılında Koç
Grubu bünyesinde 9 araçlık bir portföyle ülkemizdeki ilk araç kiralama hizmetini başlatan
Avis Türkiye, bugün 3’ü yurtdışında olmak üzere toplam 84 ofisi ve 30 bin araçlık parkıyla
hizmet sunuyor.
Yıldönümü vesilesiyle düzenlenen
toplantıda konuşma yapan Otokoç
Otomotiv Genel Müdürü Görgün
Özdemir, Avis’in Türkiye’de geçen 40
yılının aynı zamanda ülkemiz için araç
kiralama sektörünün de tarihi olduğunu
belirtti. “Koç Holding Onursal Başkanı
Rahmi Koç’un ileri görüşlü yaklaşımları
sayesinde, tıpkı Otokoç Otomotiv
ile otomotiv sektörünün temellerinin
atılması gibi, Avis markası da araç kiralama
sektörünün hikâyesini başlatmıştır.” diyen
Özdemir şöyle devam etti:
“İlk günden beri Avis, ülkemizde
sektörün jenerik markası haline gelmiştir.
Geliştirdiği ilk ve öncü uygulamalarla
rakipleri tarafından izlenen ve sektöre
yön veren Avis bu sorumlulukla ve Koç
Topluluğu’nun “Müşteri Velinimetimizdir”
felsefesi ile 40 yıldır müşterilerine değer
katarak zirve yolculuğunu sürdürüyor.
Bizleri 40 yıldır zirvede tutan tüm
müşterilerimize, çalışanlarımıza, iş
ortaklarımıza ve sermayedarlarımıza en
içten teşekkürlerimizi iletiyorum.”
40. yıla özel 40 araç 40 gün
boyunca 40 kişiye 40 TL
Avis 40. yılını özel bir kampanya ile
de kutluyor. 40 gün boyunca 40 kişiye
40 aracın 40 TL olacağı kampanya
Haziran ayında başlayacak. Sosyal medya
aracılığıyla duyurulacak kampanyanın yanı
sıra Avis müşterilerini 40. yıla özel keyifli
facebook uygulamaları da bekliyor.
1974 yılında 39 milyon nüfusa sahip olan
Türkiye’de motorlu kara taşıt sayısı 648
bin, bin kişiye düşen araç sayısı ise 16
adetti. 2014 yılında ise 75 milyon kişinin
yaşadığı Türkiye’de 18 milyon kara taşıtı
bulunuyor. Bin kişiye düşen araç sayısının
240’a ve araç kiralama aktif büyüklüğü
de 12 milyar TL’ye ulaştı. 40 yıl önce
7 Ağustos 1974 tarihinde Elmadağ’da
açılan ilk ofiste 9 adet Anadol otomobille
yolculuğuna başlayan Avis, sektörün
bugünlere gelmesinde büyük rol oynadı.
CITROËN C4’E YEPYENİ İKİ
BENZİNLİ SEÇENEK BİRDEN
Citroën’in kompakt segmentte en çok tercih edilen modeli olan C4, iki farklı benzinli
versiyon ile model alternatiflerini artırıyor. Citroën C4; üst seviyede konfor ve performansa
rekabetçi fiyatı ile sahip olmayı sağlarken, ESP ve Hill Holder C4’ün tüm versiyonlarında
standart olarak sunuluyor.
C
itroën; yaratıcılık ve teknoloji
konusundaki uzmanlığını gözler
önüne serdiği kompakt sınıfta
en çok tercih edilen modeli C4’e iki
yeni versiyon alternatifi sunuyor. Çekici
hatları ve üst düzey malzeme kalitesi
ile öne çıkan Citroën C4, artık dizel
motorlu versiyonlarının yanı sıra 1.4 VTI
95 HP Easy ve 1.6 VTI 120 HP Confort
modelleri ile de sahip olunabilecek.
Kendine özel tasarımı, iç mekânda
sunulan üstün yolcu konforu ve etkileyici
performansı ile dikkatleri çeken C4, yeni
versiyonlarında sunulan güvenlik özellikleri
ile her türlü beklentiye karşılık veriyor.
Her iki benzinli modelde de ESP ve yokuş
kalkış destek sistemi (Hill Holder) standart
olarak yer alıyor.
Citroën C4 1.6 VTI 120 HP Confort,
zarif gövde hatlarına, dinamik ön farları ve
hafif alaşımlı jantları ile göz dolduruyor.
Sunduğu dinamik sürüş ve kullanışlı
özelliklerinin yanı sıra Yeni Citroën
C4; sürücü ve sürüş rahatlığına odaklı
iç donanımı, etkileyici akustik yapısı ve
ses yalıtımıyla birlikte yolculuk sırasında
maksimum konfor ve güveni bir arada
sunuyor.
Citroën C4 1.4 VTI 95 HP Easy modeli
48.900 TL 1.6 VTI 120 HP Confort
versiyonu ise satış fiyatı 54.400 TL fiyatla
satışa sunuluyor.
İTALYAN SPOR OTOMOBİLE
HEXAGON STUDIO İMZASI
İtalya’nın son dönemde en çok ses getiren tasarımcısı Umberto Palermo’nun tasarladığı
spor otomobilin mühendislik tasarım, model ve prototip faaliyetlerini Türkiye’nin en büyük
mühendislik ve tasarım firması Hexagon Studio üstlendi
talya’nın otomotiv alanında yükselen
tasarımcısı olarak nitelendirilen Umberto
Palermo’nun tasarladığı Lucrezia
adlı spor otomobilin mühendislik
tasarım, geliştirme ve ön doğrulama amaçlı
benzetimler, model ve prototip faaliyetlerini
Türkiye’nin en büyük tasarım ve mühendislik
şirketi Hexagon Studio üstlendi. 25
Haziran’da İtalya’nın Torino kentinde bulunan
Otomobil Müzesi’nde dünya prömiyerini
yapan araç Türk mühendislerinin imzasını
taşıyor.
İ
da tartışmasız bir konuma sahip olduğunu
vurgulayan Doğancıoğlu, “2020 yılında
Avrupa’nın önde gelen Ar-Ge şirketlerinden
biri olmak vizyonuyla hareket ediyoruz. Bu
hedef doğrultusunda özellikle uluslararası
rekabet ortamında gerektiğinde yabancı
ortaklar ile işbirlikleri kurmak gerekiyor.
Up Design İtalyan tasarımının şu an en güçlü
temsilcilerinden biri haline geliyor. Bu tasarım
gücünün Türk mühendisliği ile buluşmasına
dayanan bir işbirliğine gitmemiz de bu
yüzden” dedi.
Avrupa’da gücümüzü sergilemek istedik
Spor otomobilin mühendislik ön tasarım ve
analizlerinin gerçekleştirildiğini, ardından da
model imalatının tamamlandığını belirten
Hexagon Studio Genel Müdürü Tolga
Doğancıoğlu, “Hexagon Studio olarak biz,
varlık sebebimiz olan inovatif ürün fikirlerinin
konseptten ürüne dönüştürülmesi stratejisiyle
hareket ediyoruz. Trend belirleyici olmak,
Türk mühendislik gücünün bir dünya markası
yaratılmasında rol alabileceğini ispatlamak
ve Avrupa pazarında gücümüzü sergilemek
motivasyonuyla bu projede yer aldık” diye
konuştu.
Spor otomobillerin tasarım gereksinimlerinin
mühendislik açısından oldukça zorlayıcı
olduğunu ifade eden Doğancıoğlu, “Bu proje
bizim için bir başlangıç. Konsept araç tasarımı
ve trend belirleyici olma amacıyla yolumuza
devam ediyoruz” dedi. Doğancıoğlu,
Umberto Palermo ile birlikte yapılan
projenin uzun soluklu bir işbirliğinin başlangıcı
olduğunu, tasarımcının şirketi olan UP
Design ile yeni ve farklı projelerde yer almak
istediklerini belirterek, “Bu önemli projede
İtalyan, İngiliz ya da Alman mühendislik ve
tasarım firmaları yerine
Hexagon Studio’nun yer almış olması, hem
şirketimiz hem de ülkemizin geldiği noktayı
göstemesi bakımından çok önemli” diye
konuştu.
Up Design ile yeni projeler olacak
İtalya’nın, özellikle otomobil tasarımı
konusunda yalnız Avrupa’da değil dünyada
Futbol coşkusu Courierball ile zirveye taşındı
Hem Ford hem de Ford Otosan dünyası içinde ilkleri barındıran Transit Courier ve Tourneo
Courier, bu sefer ataklığı ve kıvraklığını ortaya koyduğu Courierball aktivitesinde Türkiye’de bir ilki
gerçekleştirdi. 8 ralli pilotunun kullandığı 4 Ford Transit Courier ve 4 Tourneo Courier’in kıyasıya
mücadele ettiği, atılan çalımlar ve gollerle süslenen futbol maçlarında, katılımcılar da sağ koltukta bu
heyecana ortak oldular.
S
ınıfında lider yakıt ekonomisi ve
kıvraklığıyla öne çıkan Ford Transit
Courier ve Tourneo Courier,
ülkemizde ilk kez gerçekleştirilen, araç
ile futbolu bir araya getiren Courierball
organizasyonunda sıra dışı bir performans
sergiledi. Aralarında Serdar Bostancı,
Murat Bostancı, Orhan Avcıoğlu gibi
isimlerin de olduğu ve toplam 8 kişiden
oluşan Castrol Ford Team Türkiye
pilotlarının direksiyon başına geçtiği
Courierball etkinliğine ünlü futbolcu Pascal
Nouma da katılırken, etkinlik dahilindeki
maçlar Şampiyonlar Ligi’ne sesiyle ismini
yazdıran Sabri Ugan’ın sunumu ile
gerçekleşti.
1.2 metre çapındaki dev futbol topu ile
oynanan maçlarda, “Tek Rakibi Kendisi”
Transit Courier ve Tourneo Courier
araçlar, 4’er kişilik 2 takım halinde
mücadele ettiler. Viaport Alışveriş
Merkezi otoparkında, Castrol Ford Team
Türkiye Takım Direktörü ve duayen ralli
pilotu Serdar Bostancı’nın önderliğinde
hazırlanan parkurda toplam 6 maç
gerçekleştirilirken hem izleyiciler hem de
katılımcılar Courier modellerinin kıyasıya
mücadelesini nefeslerini tutarak izlediler.
Soluk kesen maçlarda Serdar Bostancı,
Murat Bostancı, Orhan Avcıoğlu, Ümit
Can Özdemir, Afşin Baydar, Buğra Banaz,
Ferhat Tanrıbilir ve Alptekin Işıkalp
direksiyon başında yer aldılar.
Courier modellerinin kıvraklığı sayesinde
dev futbol topunu rakip kaleye
doğru sürmek pilotlar için kolaylıkla
gerçekleşirken, defans yapan takım için
de güçlü frenler ve yol tutuş özelliklerini
arttıran direksiyon sistemi yardıma koştu.
En heyecanlı anların penaltı atışlarında
yaşandığı Courierball’da Kombi, Kombivan
ve Van tipi, kırmızı ve beyaz renkli Transit
Courier ve Tourneo Courier modelleri
kullanıldı. Dünya Kupası heyecanının
sürdüğü haziran ayında Viaport Alışveriş
Merkezi’ne gelenler, futbol coşkusunu
çok farklı bir şekilde yaşarken, Türkiye’de
bir ilk daha Courier Ailesi sayesinde
gerçekleştirildi.
Ford Otosan mühendisleri tarafından
geliştirilen ve Ford Otosan’ın Yeniköy
Fabrikası’nda tüm dünya
için Türkiye’de üretilen Tourneo ve
Transit Courier Mayıs ayında Türkiye’de
satışa sunuldu. İlklerin
öncüsü Tourneo ve Transit Courier
sınıfında ESP’yi standart sunan ilk model
olmasının yanında patenti Ford Otosan’a
ait akıllı cihaz istasyonu ve ayarlanabilir
bagaj örtüsü gibi özelliklere sahip.
Ar-Ge faaliyetlerinden, prototiplerine,
üretiminden testlerine kadar tüm
aşamaları Ford Otosan tarafından
gerçekleştirilen ilk model olan Tourneo
ve Transit Courier ayrıca küçük hafif ticari
araç sınıfında Ford’un ilk modeli.
Otomatik vitesli KIA Sportage Comfort şimdi Türkiye’de
2014 yılının ilk çeyreğinde yenilenmiş olan KIA Sportage, Haziran ayından itibaren Comfort
donanımına eklenen otomatik vites seçeneği ile KIA Yetkili Satıcılarında tüketicilerin beğenisine
sunuldu. KIA Sportage modelinin giriş seviyesi olan Comfort serisi ile yüksek standart donanım
özellikleri sunuyor.
6
ileri otomatik vitese sahip
olan KIA Sportage Comfort,
giriş seviyesi olmasına rağmen
standart olarak sunulan; deri direksiyon
simidi ve vites topuzu, iyonizerli
çift bölgeli tam otomatik klima, ön
silecek buz çözücü, yağmur sensörü,
far sensörü, arka park sensörü,
kendiliğinden kararan iç dikiz aynası,
direksiyondan kumandalı radyo/CD/
MP3 çalar, AUX ve USB girişi, gibi
donanımlar ile yüksek konfor, ESP
(Elektronik Dengeleme Programı),
HAC (Yokuş Kalkış Destek Sistemi),
DBC (Eğim İniş Kontrolü), ROP (Takla
Önleme Sistemi), sürücü ve yolcu
ön hava yastığı, yan ve perde hava
yastıkları gibi donanımlar ile de yüksek
güvenlik sunuyor.
Otomatik vitesli KIA Sportage
Comfort versiyonunun teknik
özellikleri, Sportage ürün gamında
bulunan diğer 1.6L otomatik vitesli
araçlar ile aynı değerlere sahip.
1.6L GDI benzinli motor, 135 PS
maksimum gücü 6.300 dev/dak’da, 165
Nm olan maksimum torkunu ise 4.850
dev/dak’da üretiyor. Yakıt ekonomisi
sunan otomatik vitesli KIA Sportage
Comfort’un karma yakıt tüketimi ise
100 km’de 8,8 litre.
Sportage modeli Haziran ayına özel
64.800 TL’lik tavsiye edilen anahtar
teslim satış fiyatına sahipken, 6
kademeli otomatik vitesli Sportage
Comfort’a ait tavsiye edilen anahtar
teslim satış fiyatı 68.650 TL. Üstelik
Haziran ayında Sportage modelleri
5.500 TL’ye varan indirimler ile KIA
Yetkili Satıcıları’nda yer alıyor.
Yeni nesil Mazda2, yeni temiz dizel
motoru ön plana çıkaracak
Şirket, yeni nesil süper mini için SKYACTIV-D 1.5 ultra verimli motoru duyurdu İdeal performans ve
yakıt tasarrufunu bir araya getiren küçük silindir hacimli ünite
A
lışılmışa meydan okuyan otomobil
üreticisi Mazda, ilk olarak
Japonya’da piyasaya çıkacak olan
yeni nesil B-sınıf modelini tanıtırken,
yepyeni Mazda2’nin ilk defa yeni 1.5 litre
temiz dizel motoru SKYACTIV-D 1.5
modeliyle piyasaya çıkacağını onayladı.
İlk olarak Mart ayında düzenlenen
Cenevre Uluslararası Otomobil Fuarı’nda
Mazda Hazumi konseptinin (yepyeni
Mazda2’nin temeli) yanı sıra görücüye
çıkan SKYACTIV-D 1.5, ödüllü kardeşiyle
birçok aynı özelliği taşıyor: SKYACTIV-D
2.2 temiz dizel motor, Mazda CX-5,
Mazda6 ve Mazda3’te sunuluyor.
SKYACTIV-D 1.5, çok düşük kompresyon
oranına rağmen ideal yanmayı takiben
geliştirildi. Sonuç olarak motor, durma
hâlinden maksimum motor durumuna
geçen üstün bir dinamik performans
gösteriyor.
SKYACTIV-D 1.5’e ek olarak
yepyeni Mazda2; yüksek verimli altı
hızlı SKYACTIV-Drive otomatik ve
SKYACTIV-MT düz şanzıman dâhil olmak
üzere, SKYACTIV Teknolojisiyle donanımlı
olacak. Ayrıca araç, otomobil üreticisinin
yakıt tasarruflu i-stop rölantide durdurma
ve i-ELOOP fren enerjisi üretim
sistemlerine de sahip olacak. Mazda, yeni
temiz dizelli süper minisinin, Japonya’daki*
her türden yanma motorlu araçlar
arasında en çok yakıt tasarrufu sunan araç
olacağını umuyor. SKYACTIV-D 1.5’in
Avrupa’da da popüler olması bekleniyor.
Şirket yeni Mazda2’nin; üstün gerçek
dünya yakıt tüketimi ve Mazda’nın kendine
has sürüş keyfi gibi diğer şeylerin yanı sıra,
mevcut SKYACTIV donanımlı Mazdaların
izinden gideceğine inanıyor.
O
ZEN VE MOTOSİKLET
MM kurucu üyesi ve Onursal Başkanı
Paulo VOLPARA’nın Çanakkale’de
yaptığımız bir genel kurulda ifade edip,
OMM 2010 Temmuz bülteninde ki
yazısında bahsettiği ve benim okumaktan çok keyif
alarak okuduğum Robert M.Pirsig’in romanı Zen
ve Motosiklet Bakım Sanatı romanı, motosiklet
kullanmanın ve onunla ilgilenmenin felsefi olup
olmadığı sorusuna cevap aratmıştır. Bu yazıda
bu cevabı aramaya ve bunu sizlerle paylaşmaya
çalışacağız.
Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı roman,
otobiyografi ve felsefi deneme türlerinin sınırlarını
genişleten; bütün bir akılcılık geleneğini sorgulayan
benzersiz bir “kült kitap”. Romanda bir adamın,
oğlu ve iki arkadaşıyla birlikte yaptığı uzun bir
motosiklet yolculuğu anlatılıyor. Yolcular, metalikplastik yalnızlıkların hüküm sürdüğü, özdeki
çirkinliklerin yapay bir “stil” cilasıyla kapatılmaya
çalışıldığı, “stilize” nesneler, “stilize” insanlar ve
ilişkilerle dolu bir hayatın yaşandığı Amerikan
kentlerinden, sapa dağ yollarından, uçsuz bucaksız
düzlüklerden geçiyor, bir dağa tırmanıyor ve en
sonunda okyanusa varıyorlar.
Adam yolculuk boyunca bir de “iç yolculuk”
yaşıyor, başka doruklarda geziniyor. Kendi “deli”
geçmişine, aklın ötesine yol alıyor. “Akılcılık” dediği
hayaletin peşinde, antik Yunanlardan modern bilim
felsefesine kadar bütün Batı düşüncesini katlediyor.
Etrafındaki bütün çirkinliğin, sahteliğin sebebi
olduğu söylenen teknolojiyi suçlamıyor. Sorun,
teknoloji üreten insanlarla ürettikleri nesneler
arasındaki ilişkidedir çünkü.
Bunun temelinde de gerçekliği, özne ve nesne diye
uzlaşmaz karşı kutuplar soyutlayarak kavramaya
çalışan Akıl anlayışındaki “genetik bir bozukluk”
yatar. Bu anlayış, Nitelik sorunuyla hesaplaşamaz.
Bir sanatçının yapıtını oluşturduğu, bir tamircinin bir
motosikleti özenle tamir ettiği saf Nitelik anlarında
özne ve nesne özdeştir. Bir yanda insan, bir yanda
dünya/nesne yoktur. Değer yoksa olgu da olamaz.
“İyi”, gerçekliğin bir biçimi değildir, kendisidir.
Pirsig’e göre dünyayı politik programlar oluşturarak
düzeltemezsiniz; bunlar ancak temeldeki değerler
sisteminin doğru olması durumunda işe yarar.
“Dünyayı düzeltmenin yeri önce kendi yüreğimiz,
kafamız, ellerimiz ve onlardan çıkan iştir.” Bu
yüzden de insanoğlunun yazgısını düzeltmekten
değil, motosikletin nasıl onarılacağından söz eden
bir kitaptır bu.
“Çünkü gerçek motosiklet, kendimiz denen
motosiklettir.”
Nil Yalçınkaya, kendi bloğunda şöyle ifade etmiş;
Bizim bildiğimiz tanımıyla “Nitelik”: Bir şeyi diğer
şeylerden ayıran özelliklerdir, “nasıl” sorusunun
cevabıdır.
Pirsig de diyor ki;
“İyi” gerçekliğin bir biçimi değil, kendisidir. Nitelik,
“iyi”nin ve “kalite”nin diğer adıdır.
Klasik rasyonel düşünceye göre, ölçülemeyen her
şey gerçek dışıdır. Dolayısıyla kalite, nitelik, “iyi”lik
gibi bir şey yoktur.
Halbuki biz her nasılsa iyi olanı ayırt ederiz.
Nitelik, iyi ya da kalite hem ölçülebilirdir hem
de ölçülemez. Ölçülemez çünkü herkese göre
değişiklik gösterir, ölçülebilir çünkü özenle yapılan
şeyler daha çok beğenilebilir.
İşin garibi nitelik, inandığınızı ya da inanmadığınızı
sorgulayabileceğiniz bir şey değildir; nitelik sizin
deneyimlediğiniz ve çok iyi bildiğiniz, sadece
bildiğinizi fark etmediğiniz bir şeydir. Ve Nitelik,
kalite ya da “iyi” kavramı stabil bir şey değil, bir
olaydır. Bir hareketin, bir iletişimin adıdır.
Zihin ve duygunun ilişkisi, özne ve objenin ilişkisi
vs.
Kalite objelerde olabilir, ama objeler olmadan da
kalite hakkında fikrimiz olabilir.
Nitelik, yani kalite, subjektif bakışı azaltır. Çünkü
insanı kabuğundan çıkartıp çalıştığı işe, dokunduğu
objeye dahil eder. Yani hayatın kendisine dahil
eder.
Nitelik=kalite=erdem(arete)=mükemmelli
k=dharma=tek olma=bütünleşme=kendini
kaptırma=özne/nesne ayrımını yitirme
Pirsig, “Niteliksizlik” dediği şeye örnek olarak
şunu gösteriyor; şömine gibi duran ama süs olan,
yanmayan şömineler.
Dolayısıyla diyor ki, siyasi sistemler vs. gibi neyin
iyi olduğunu dayatan kalıplar da bu şömine gibidir.
Benzer bir “niteliksizlik” taşır.
Bu yüzden daha iyi bir dünya için siyasi bir sistemi
topluca dayatmak yerine bireylerin kendini
geliştirmesinden başlanmalıdır. Başka koşulları
suçlamak ya da değiştirmeye çalışmak yerine, insan
önce motosikleti tamir eder gibi kendini tamir
etmelidir.
Klasik bilimsel düşünce şekline göre, bilim tarafsız
olmalıdır. “İyi”, “Nitelikli” gibi ölçülemez değerlerle
uğraşmamalıdır. Pirsig, üniversiteleri işte bu yönüyle
eleştiriyor.
Buraya “Rasyonel Düşünce Kiliseleri” diyor.
Okullarda, öğrencilerin derse gelip hiçbir şeyi
sorgulamadan kendilerine verileni alması istenir.
“Ama bu nitelikli mi?” diye sormak bilimsel
işleyişe terstir. Öğrenci derste tamamen bilimsel
düşünmeli, duygularından ve kişisel “iyi-kötü” gibi
değerlendirmelerden arınmış olmalıdır.
Bu objektif ve nötr düşünce yapısı, ikicil (dualistic)
bakışla mümkündür. Ben ve obje, ben ve sorun,
neden ve sonuç vs. Yaratıcı düşüncede ise ikicil
bakış yoktur.
Oysa bu tarz salt işlevsellik (niteliğin olmaması)
insanlara o kadar çirkin gelir ki, onu bir şekilde
“stilize etmek” yani boyama ihtiyacı duyarlar.
Marketler bu şekilde boyanmış ve ambalajlanmış
ürünlerle doludur.
Nitelik/kalite nasıl fark edilir?
Pirsig diyor ki;
Görmek ve farkında olmak arasında küçücük bir
zaman boşluğu vardır. “Gerçek” işte bu zaman
dilimi içerisinde, yani gördüğümüz şeyi entelektüel
olarak tanımlayacak aşamaya geçmeden hemen
öncesidir. İşte tam bu anda şeylerin gerçek
niteliğini, kalitesini, “iyi”yi ya da adı her neyse
“gerçek ruhu”nu görebiliriz.
Bütün Doğu felsefelerinde, bu “iyiyi” algılamak için
çaba vardır. Sanatla ya da meditasyonla kendini
unutup yaptığı işle/yaşamla bütünleşmek, onunla
adeta bir olmak mutluluğun esası olarak gösterilir.
Bu bütünleşme, aslında “nitelik” ile birleşmedir;
yani “iyi” ile bütünleşmedir. Yani o minik zaman
boşluğunu yakalayıp onu sürdürebilmektir. Ve “iyi”
ile bütünleşmekten çıkan ürünler ve eserler de
aynı oranda kalite içermektedir. Hevesle, şevkle,
kendini kaptırarak ve bütünleşerek yapılan her iş
“nitelikli” olmaktadır. (Erdem’in “sevgisiz çorba”
tanımı buna mükemmel uyuyor :) )
Kendini kaptırmak, yani yaptığın işle kendini
unuturcasına bütünleşmek için içsel huzur gerekir.
İçsel huzur; fiziksel sessizlik, zihinsel sessizlik ve
duygusal sessizliktir.
Duygusal sessizlik, egoist tutkular (başarı isteği,
acele, hırs vs.) olmadan yaşamın gerektirdiği
aktiviteleri yapmaktır. Bunun tersi olan endişe,
sıkıntı ya da yaptığın işe inanmamak/değer
vermemek bu kendini kaptırma denen hevesi
engeller.
Bir sorun çözerken, yaratıcı bir şey yaparken
hevesi / girişimciliği engelleyen faktörler:
●:Ego: Sizi haklı çıkaracak yollara saparsınız. Hata
yaptığınızı kabul etmek istemezsiniz. Kendinizi haklı
çıkarmak için aynı hatayı tekrar tekrar yaparsınız.
●:Endişe: Yanlış yapacağınızı düşünürsünüz ve hiç
yapmazsınız.
●:Sıkıntı: Nitelik yolundan sapmışsınızdır ve
“başlangıç zihni”ni kaybetmişsinizdir.
●:Sabırsızlık: İşin alacağı süreyi küçümsersiniz.
Acele edersiniz.
Bu tuzaklara düşmemek demek ise, içsel huzuru
yakalamak demektir. İçsel huzurla yapılan her iş
sanattır. Teknik ya da duygusal. Sanatçı, yaptığı işe
sabır, özen ve dikkat gösteren kişidir. Sanatçı ile
yaptığı iş arasında ayrım yoktur.
Pirsig bir yerde özetle şöyle bir şey diyor:
“Günümüzde çoğu sanatçı bilimi reddeder, bilim
insanları da sanat yapmaz. Ortaya çıkan şey
kötü değil, korkunçtur. Sana ve teknoloji gerçek
anlamda yeniden birleşmelidir.”
Her şeyi parçalara bölmemizin bir başka sonucu,
elimizden hiçbir iş gelmemesidir. Oysa kendi
kendine yetebilirlik, etrafımızla bütünleşmenin bir
yoludur. Kendi kıyafetlerini dikebilmek, eşyalarını
yapabilmek, tamir edebilmek gibi beceriler, bizi
hayata ve etrafımızdaki şeylere bağlar, yaşamla
bir olduğumuzu hissettirir. İşinizi bir başkasına
bırakmak ya da hazır almak da sizi o eşyadan veya
işten soyutlar; kendinizi tek başınıza, soyutlanmış
ve yaşamdan kopuk hissetmenize neden olur.
Daha da ötesi, yaşamak için “heves”inizi söndürür.
Heves, yaşamla birlik olmanın yoludur. Bir resim
yapmak ya da motoru tamir etmek için kıçını
kaldırmanı sağlayan heves seni hayata bağlar.
Ama sen bunları başkalarına bıraktıkça, bir şeyler
üretmek, yaratıcı düşünmek ya da başarmak için
hevesin azalır.
Pirsig burada girişkenliği, hevesin yakıtı olarak
tanımlıyor.
Bu durumda içsel huzurunu koruyan insanın
hevesi(girişkenlik yakıtı) bol olur;
hevesi bol olan insan, üretici ve yaratıcı (girişken)
olur;
üretici ve yaratıcı olan insan yaptığı işle bütünleşir;
yaptığı işle bütünleşen insan kendini unuturcasına
yaşamın kendisine dahil olur;
yaşamın kendisine dahil olan insanın elinden çıkan
her iş nitelikli, kaliteli olur.
Sonuç olarak içsel huzuru olan kişi çevresine ve
kendine faydalı olur.
Domino etkisiyle, yapıcı ve olumlu oluşuyla yaşama
değer katar; kendi etrafındaki koşulların dolaylı ya
da doğrudan iyileşmesine neden olur.
Yaşama değer kattığı için kendisi de mutlu olur.
BAKALIM PAULO YAZISINDA NELER
BELİRTMİŞ?
Japon bahçe düzenlemesinin Zen estetiği ve bu
felsefeye ilişkin düzenleme prensipleri ile yapılması
hakkındaki yazısında Patrick Lennox Tierney
7 noktanın üzerinde özellikle durmuştur. Ben
bu yazıyı, buradaki prensiplerin iyi bir sürüşün
prensipleri olarakta kullanılabileceği düşüncesi
ile saklıyorum. Bu prensipleri sürüş sistemine
uyarlayarak (ki ben yaptım) derin bir bakış
yakalayabileceğimize inanıyorum. Umarım sizlerde
bu prensipleri sürüşünüze uyarlarsınız. Şimdi bu
prensiplere bir bakalım.
KANSO: Basitlik. Karmaşanın eleminasyonu. Düz,
basit ve doğal düzenlemek. Gereklilikten uzak bir
şekilde duruluğu sağlamaya yöneltir.
FUKINSEI : Asimetri yada düzgün olmama. Zen
öğretisinin merkezi olan; Asimetri veya düzgün
olmama üzerinden kompozisyonda dengeyi
kontrol etmek. Örneğin; Zen çemberi denen,
fırça ile resim yaparken, tamamlanmayan çember
oluşturmak, oluşun kusurluluğunu temsil eder.
Grafik dizaynda da asimetrik denge dinamiktir.
Tabiatın kendisi böyle değil midir? Tüm o doğal
güzellikler asimetrik denge ve bunun uyumlu ilişkisi
şeklinde dinamik bir çekicilik angaje etmiştir.
SHIBUI/SHIBUMI : Olduğundan az gösterilen
güzellik yada ayrıntılara girilmeden ne yapılmak
istendiğinin direk ve basit/gösterişsizce ifade
edilmesi. Zerafetli basitlik. Açık ve öz belirtmek.
Bugünün deyimi ile minimalist davranmak.
SHIZEN : Doğallık. Yapmacıklıktan uzak.
Görenlerin yaratıcı ama kazara olmadığını rahatlıkla
anlayabilecekleri. Ham doğa değil fakat neredeyse
ona yakın olması amaçlanarak yaratılan.
YUGEN : Derinlik. Açığa çıkarmaktan öte
ima etmek. Az olanı fazlayı ima etmek adına
gösterebilmek. Yardımcı elementler ile bütünü
sembolize edebilmek.
DATSUZOKU : Alışkanlık veya formülden uzak
kalmak. Günlük rutinden, sıradanlıktan kaçmak.
Kelimesel tanımsızlık. Konvansiyonel olandan
uzaklaşarak kendini özgür kılmak. Öteye geçmek.
SEIJAKU : Sakinlik yada enerjik durgunluk. Sessizlik.
Bir Japon bahçesinde yaşanacak olan duygudur.
Rahatsız edici, gürültülü olmayan. Zen sanatlarında
açıkça görülebilen, aktif sakinlik.
Güvenlik, Sistem( Tara, Algıla, Tahmin Et, Karar
Ver, Uygula), Akıcılık, Hız öğretisine uygulanamaz
mı dersiniz?
Zen yada değil ama motosiklet ile hep bir mil
daha.
Saygılarımla
Sançar KURUTLUOĞLU
OMM Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu
Benim Köşem
Radara yakalanmayan otomobil de
yaparlarsa şaşırmam.
Maalesef henüz böyle bir otomobil yok ama Hyundai mühendisleri yeni Genesis’e ekledikleri sürat
kamerası tespit sistemi ile otomobilin kamerayı yaklaşık 800m önce tespit edip güvenli bir şekilde uygun
sürate inmesini sağlıyorlar.
İ
ngilterede bu yaz satışa çıkacak olan
yeni Genesis modeli barındırdığı
GPS teknolojisi sayesinde bir hız
kamerasına yaklaşıldığını algıladığı
zaman otomobili otomatik olarak kanuni hız
limiti dahiline yavaşlatıyor.
Genesis ile BMW ve Mercedes-Benz’in
pastasından çalmayı hedefleyen Hyundai bu
seriye özel ilgi gösteriyor ve bu otomobilleri
olabildiğince fazla yenilikçi teknolojiler ile
dolduruyor.
Genelde otomobilin kontrolü benim elimden
almasına karşı olan bir sürücü olarak bu
donanıma biraz şüpheci yaklaştım ama işin
ucunda yeme ihtimali olunca bu donanımı
çok severek kullanacağını belirten görüşler
de çıkmıyor değil.
Siz ne dersiniz, işe yarar bir donanım mı
yoksa yeterince güvenli görünmedi mi?
Yazı ; Can ‘Luigi’ Akaydın
YENİ X-TRAIL
AĞUSTOSTA TÜRKİYE’DE
Nissan’ın 4x4 mirasının temellerini taşıyan yeni X-Trail, konforlu ve çarpıcı tasarımıyla Ağustos ayında
Nissan X-Tronic otomatik şanzıman ve 1.6 dizel motor ileTürkiye’de satışa sunulacak.
N
issan, global pazarlarda
ve Türkiye’de kanıtlamış
olduğu segment liderliklerini,
yeniden tasarlanmış olan X-Trail ile
kuvvetlendiriyor. Baştan sona yeniden
tasarlanan X-Trail, Nissan ürün gamına ve
pazara “sınıf liderliğini” temsil edecek stil
sahibi ve pratik kullanım sunan özellikleri
ile öne çıkıyor. Ağustos ayında 98 bin
900 TL’den başlayan fiyatla Türkiye’de
satışına başlanacak olan yeni X-Trail SUV
segmentinde Nissan’ın yeni bir başarı
hikayesinin başlangıcını ifade ediyor.
Yeni X-Trail, temelleri sarsan X-Over
modellerinden gelen esinlenme ile
yeni fikirler ve teknolojileri, Nissan’ın
kanıtlanmış 4x4 mirası ile birleşiminden
doğan yeni X-Trail SUV segmentini ve
beklentileri yeniden tanımlayacak. Gücünü
yeni nesil 130 HP’lik güçlü ancak tutumlu
olan motordan alan X-Trail ideal ve
dengeli ekonomiyi mükemmel bir sunumla
tüm hızlarda ortaya koyabiliyor. Bu güç
aynı şekilde Nissan’ın yeni nesil All Mode
4x4-i teknolojisi ile de alınabilmektedir.
Nissan tarafından yeni geliştirilmiş olan
Güvenlik Kalkanı ve Sürüş Kontrol Sistemi
ikilisi yeni X-Trail kullanıcısına güvenlik ve
konfor ile donatılmış keyifli sürüş imkanı
sağlıyor. Yeni X-Trail’de 6 ileri manuel
düz vites ve yeni X-tronic otomatik vites
şanzıman seçeneği bulunuyor.
alçak yapıda tasarlanmasına rağmen zemin
yüksekliğinden ödün verilmeden 210
mm olan ölçü korunabilmiş. Yeni X-Trail
eskisine kıyasla 90 kg daha hafif olurken,
ana yapısında %50 yüksek dayanımlı çelik
malzeme kullanımına yer verilmiş.
Tüm detaylarıyla yeni X-Trail fark
yaratacak
Gösterişli ve stil sahibi çizgilerin
birleşiminden ortaya çıkan güçlü
görünümü ile yeni X-Trail sıradan
SUV araçların bulunduğu bu segmente
yeni standartlar getirerek tasarımda
çıtayı yükseltiyor. Bir önceki X-TRAIL
modelinde bulunan köşeli yapıdan
ayrılarak daha yumuşak bir tasarımın da
arazi kabiliyetlerinden ödün vermeden
sunulabileceğini kanıtlayan çizgiler yeni
nesil SUV tasarımında öncü olmayı
hedefliyor.
Akıllı Park Sistemi ve Çevre Görüş Sistemi
ile park alanının uygunluğunu otomatik
olarak ölçerek direksiyona müdahalesine
gerek kalmadan otomatik olarak park
ediyor. Çevre Görüş Sistemi, gelişmiş
resim işleme teknolojisi ile sürücüye
‘kuşbakışı’ bir görünümle sunuyor. Yeni
X-Trail de Nissan Güvenlik Kalkanı sıfır
kaza vizyonuna paralel olarak sürücü ve
yolcuların güvenliğini artırmak için dizayn
edilen bir dizi özellik içeriyor. Bunlar
arasında; Hareketli Nesne Algılama
Sistemi, Şerit Takip Uyarı Sistemi, Kör
Nokta Uyarı Sistemi, Otomatik Çarpışma
Önleyici Sistem, Yorgunluk Algılama
Sistemi, Trafik İşareti Tanıma Sistemi,
Otomatik Uzun Far Asistanı, Akıllı Park
Asistanı bulunuyor.
Eski nesile göre yeni X-Trail boy olarak
17mm ve aks aralığı olarak 76mm daha
uzun tasarlanmış olup iç mekanda daha
fazla yaşam alanı sunuyor. Ayrıca yeni
model 300 mm daha geniş ve 5 mm daha
Dört çekerli sürüş sistemi All
Mode 4x4-i X-Trail’de
Nissan’ın sınıfının lider standartlarını
devam ettiren yeni X-Trail modelinde,
gelişmiş dört çekerli sürüş sistemi All
Mode 4x4-i yer alıyor. Orta konsoldaki
döner bir düğmeyle kontrol edilen sistem,
iki çekiş, Auto veya sürekli dört çekiş
sunan Lock modlarını sunuyor. ‘Varsayılan’
Auto modunda sistem, teker dönüşünü
tahmin etmek ve saatte 80 km’ye kadar
hızlarda gerektiğinde çekişi ön ve arka
akslara dağıtmak için sürekli olarak gaz
açıklığını, motor hızını ve çekişi takip
ediyor.
Nissan’ın motor boyutlarını küçültme
yaklaşımına paralel olarak yeni X-Trail’de
yer alan 320 Nm çekiş üreten dört
silindirli dCi motor hem daha verimli
hem de daha çevre dostu. Manuel vites
seçeneğinde CO2 emisyonu 129g/km
iken Nissan’ın gelişmiş X-tronic otomatik
vitesli versiyonunda 135g/km. Nissan’ın
All Mode 4x4-i şanzımanıyla donatılmış
versiyonlarda ise emisyon değeri 139g/km.
TÜRKİYE RENAULT TWIZY İLE TANIŞTI
Twizy’de sürücü ön hava yastığı ve dört noktalı ön emniyet kemeri ve arka yolcu için de üç noktalı arka
emniyet kemeri ile güvenliğe önem veriliyor.
T
wizy, tepeden tırnağa %100
elektrikli olarak tasarlanan ve hedefi
şehir içi ulaşım olan bir araç, üstelik
pazarda Twizy’nin eşi benzeri yok. İlk
olarak 2009 Frankfurt Otomobil Fuarında
avangard bir konsept olarak tanıtılan
Twizy, Haziran ayının ortasında Renault
showroomlarında boy gösteriyor. Hem
kadın hem erkek müşterileri, hem gençleri,
hem de profesyonelleri hedefleyen
Twizy’nin özel bir hedef müşteri kitlesi
yok– Twizy sıradışı olmakla kalmayıp aynı
zamanda gerçek, ekonomik ve çevreye
duyarlı bir eğlence arayan herkes için!
Hem sessiz olmak hem de çok sükse
yapmak mümkün! Twizy şehirde
yaşayanlara yeni, eşsiz bir şehir içi ulaşım
çözümü sunuyor. Ultra kompakt (uzunluk
= 2.34m / genişlik = 1.24m) Twizy,
çok küçük alanlara bile sığabiliyor ve
küçücük bir alana bile park edebiliyor.
Sıfırdan 45km/sa’e çıkmak (50 metrelik
bir mesafede 125cc bir scooter’ın
performansına eşit)
sadece altı saniye
alıyor: Twizy inanılmaz
derecede etkileyici
bir dört tekerlekli
araç! Sıradan bir şehir
içi yolculukta, - park
etme dahil- sürücüye
%25 oranında zaman
kazandırıyor ve bir
damla bile yakıt
harcamıyor. Sunduğu
panoramik görüş açısı,
ince ön cam sütunları,
açık mimarisi ve 3.4 metre dönüş çapı
sayesinde, trafikte çeviklik bir yaşam
tarzına dönüşüyor.
Twizy iki ya da üç
tekerleklilerden daha güvenli
Twizy de Renault’nun araç güvenliği
alanındaki olağanüstü uzmanlığından
yararlanıyor. Twizy, eşsiz görünümü ve
çevreciliğinin yanı sıra iki tekerlekli araç
çevikliği ile konvansiyonel bir otomobilin
güvenlik ve konfor özelliklerini bir arada
sunuyor. Her şeyden önce, dört tekerlek
tabii ki iki ya da üç tekerlekten çok daha
dengeli. Bunun yanısıra Twizy, disk frenleri
ve Renault Spor Teknolojilerinin özel
geliştirme girdileri sayesinde yolu adeta
kucaklıyor. Twizy olağanüstü orantısıyla iki
koltuk çevresinde tam bir koruma alanı
sağlıyor. Twizy’de sürücü ön hava yastığı
ve dört noktalı ön emniyet kemeri ve
arka yolcu için de üç noktalı arka emniyet
kemeri bulunuyor. Twizy’nin kapıları hem
dış etkenlere hem de hava akımına karşı
ek koruma sağlıyor. Bunun yanında, ön
panelde bulunan iki torpido gözünde
(3.5 ve 5 litre, ikincisi kilitlenebilir) 12V
güç kaynağı mevcut ve ayrıca yolcu
koltuğunun arkasında 31 litrelik bir bagaj
alanı saklı.
Twizy’nin motoru 13kW (17bg) gücünde.
Maksimum tork değeri 57Nm, maksimum
hızı ise 80km/sa.
Twizy ekipman seviyesi olarak da tek
bir versiyon sunuyor: “Life” versiyonu.
Kişiselleştirme seçenekleri, 13’’ alüminyum
jantlar (farklı renklerde), Bluetooth müzik
sistemi ve metalik boya opsiyon olarak
sunuluyor.
Araç, 100 km şehir menziline sahip.
6.1kW/sa lityum-iyon bataryası ve fren/hız
düşürme sırasında enerji kazanımı sistemi
sayesinde Twizy kullanıcısı, günlük hayatta
ekonomik sürüş ilkelerini gözeterek
ortalama 80 km’lik menzile ulaşabiliyor.
(Menzil, yol koşulları, sürüş tarzı ve
hız faktörleri doğrultusunda değişiklik
gösterebilir.) En zor yol şartlarında bile
55km lik menzile ulaşmak mümkün.
Twizy’nin şarjı 3½ saatten daha az bir
sürede tamamlanabiliyor. Twizy’yi farklı
kılan en önemli özelliklerinden biri de
220V’luk herhangi bir elektrik prizinden
şarj olabilmesi. Twizy, 220V ev prizi
uyumlu entegre üç metre uzunluğunda
batarya şarj kablosu ile satılıyor.
Twizy’de müzik dinlemek de mümkün.
Opsiyon olarak sunulan İki hoparlörlü
taşınabilir cihazlar için ses sistemi;
Bluetooth veya USB’den müzik dinlemeye
olanak veriyor. Aksesuar olarak satılan
fermuarlı kapı camları ise yağmurlu ve
rüzgârlı havalardaki son derece işlevsel.
Hem yalın hem de aynı zamanda şık
olunabileceğinin mükemmel bir kanıtı olan
Twizy her ihtiyaca ve isteğe uyum sağlıyor.
Yeni Peugeot 508 : Karakter
gösterisi
Dizel motorlu araçların Dünyada bütün pazarlardaki yükselişi sürerken, bir zamanlar dizel
motorlarıyla Le Mans yarışlarını domine eden Audi, yeni bir gövde gösterisi yapmaya karar verdi.
Y
eni Peugeot 508’de markanın
yeni modellerinin simgesi
haline gelen yenilenmiş ön
ızgara, Full LED ön farlar, dokunmatik
ekran, geri görüş kamerası ve kör nokta
uyarı sistemi gibi yenilikler yer alıyor.
Aynı zamanda sadece 105g CO2 /km
emisyon değeriyle bu güç kademesinde
segmentin en iyisi olarak kabul edilen
2,0 L BlueHDi 150 BVM6 (6 ileri
manuel versiyon) gibi tutumlu ve yüksek
performanslı Euro 6 motor seçenekleri
tüketicinin tercihine sunuluyor.
Ağustos ayında Moskova ve Chengdu
Fuarları’nda eş zamanlı olarak, ardından
Paris Otomobil Fuarı’nda tanıtılacak
olan modelin satışına Avrupa’da 2014
yılının Eylül ayında başlanacak. 2014
yılının son çeyreğinde Türkiye pazarına
sunulması planlanan Yeni Peugeot 508’in
tanıtımıyla, Peugeot D segmentindeki
iddiasını bir kez daha ortaya koyuyor.
2010 Paris Otomobil Fuarı’nda
tanıtımı yapılan Peugeot 508’in ticari
kariyeri 2011 yılı başlarında başladı.
508 Peugeot’nun büyük aile modelleri
segmentindeki kalıcı varlığını on yıllardan
beri kesintisiz sürdürmesini sağlıyor.
Lansmanından itibaren sedan ve stationwagon versiyonlarında üretilen model
bir yıl sonra son derece yenilikçi bir
üçüncü siluetle zenginleştirildi. Sedanda
da sunulan Hybrid4 teknolojisini standart
olarak benimseyen Peugeot 508 RXH
apayrı bir model olarak ortaya çıktı.
Allroad ağırlıklı sürüş özelliği, çok yönlü
kullanım avantajı ve çevre performansı
bu versiyonu otomobil dünyasında
ayrıcalıklı bir yerde konumlandırıyor.
Bundan böyle tarihinin en genç ürün
gamı unvanını kazanan Peugeot’nun yeni
« 8 » gamını taçlandıran Peugeot 508,
markanın ürün gamında yükseliş hedefini,
ödünsüz kalite arayışını ve tüm dünyada
yüksek imaj algısı sağlama amacını somut
bir hale getiriyor. Fransa’da ve Çin’de
üretilen 508 lansmanından bu yana
toplam 370 000 adedin üzerinde satıldı.
Ve 2013’ten bu yana Peugeot 508 için
en büyük pazar olan Çin bundan böyle
satışların %36’sını temsil ediyor.
Yeni Peugeot 508 tasarım, donanım
zenginliği ve modernliği anlamında veya
sürüş özellikleri yönünden modelin
lansmanından itibaren genel kabul gören
niteliklerini daha da güçlendiriyor.
Fiat 500 Ailesi büyüyor
Tasarım ve teknolojik özellikleriyle dikkat çeken Fiat 500 Ailesi büyümeye devam ediyor.
Haziran’da satışa sunulan Fiat 500’ün Popstar, Cult, Sport ve GQ versiyonlarıyla birlikte,
Fiat 500L modelinin Beats Edition versiyonu, markanın geleceğine ışık tutacak.
F
iat, Türkiye’de başarılı satış
rakamlarına ulaşan 500 ailesini,
2014 model 500 ve 500L
versiyonlarıyla büyütmeyi sürdürüyor.
Ailenin en yeni üyeleri olan ikonik 500
modelinin Popstar, Cult, Sport ve GQ
versiyonları ile 500L serisinin en üst
versiyonu 500L Beats Edition, Haziran
ayında showroom’lardaki yerini aldı. Fiat
500 Ailesi’nin global başarısını göstermek
üzere tasarlanan yüzen Fiat 500’ler de,
bu vesileyle, dünya turu kapsamında
İstanbul’daydı. Tanıtım toplantısının
ardından ilk kez suya indirilen 500
Ailesi’nin yüzen üyeleri, iki hafta boyunca
Türkiye sahillerini gezecek.
Fiat Pazarlama Müdürü Özgür Süslü
ise “Otomobil tutkunları nezdinde her
zaman özel bir yere sahip Fiat 500’ün
2014 serisini, mevcut Pop ve Lounge’a
ek olarak Popstar, Cult, Sport ve GQ
versiyonlarıyla pazara sunuyoruz. Özellikle,
Cult versiyonu, 7 inçlik TFT ekranlı
gösterge paneli, 16 inç alaşımlı jantları,
teknolojik donanımları ve deri döşeme
gibi özellikleriyle, beklentileri yüksek
ve ayrıcalık arayan 500 müşterileri için
son derece iyi bir alternatif oluşturuyor.
Bununla birlikte, Sport ve Sport üzerinden
geliştirilen özel seri GQ versiyonları, 2014
serisi 500 modellerinde ilk kez kullanılan
yeni 0,9 litrelik 105 HP TwinAir Turbo
motorla, performans ve ekonomiyi
bir arada sunuyor. Bu modellerimizin
özellikle erkek müşterilerimiz tarafından
büyük ilgi göreceğini düşünüyoruz. 500
Ailesi’nin diğer yeni üyesi 500L Beats
Edition ise araç içi ses deneyiminde bir
devrim yaratacak yeni ses sisteminin yanı
sıra, kendine has çift gövde renkleri, 17
inçlik mat siyah alaşımlı jantları, Traction+
teknolojisi, dokunmatik ekranlı U-Connect
sistemi ve diğer teknolojik özellikleriyle
farkını ortaya koyuyor. Yalnızca 120
HP gücündeki motor seçenekleriyle
satışa sunduğumuz 500L Beats
Edition’ın, tarzıyla fark yaratmak isteyen
otomobil tutkunlarının ilk tercihi olacağı
inancındayız” diye konuştu.
Tasarım ve seçkinliğin yeni tanımı: Fiat 500
Cult
Fiat 500’ün 2014 modellerinin en önemlisi
olan Cult versiyonu, 16 inç alaşımlı jantları
ve parlak siyah tavanıyla ortaya seçkin bir
stil koyuyor. Magneti Marelli ile birlikte
geliştirilen 7 inçlik TFT ekranlı gösterge
paneli, Frau deri döşeme, otomatik
klima, Blue&Me gibi yenilikçi teknolojiler
birleşerek, Fiat 500’ün beklentileri yüksek
ve ayrıcalık arayan müşterilerine benzersiz
bir konfor sunuyor. Fiat 500’ün “trend
belirleyen” ruhunu yeniden ön plana
çıkaran Cult versiyonu, ek olarak sunduğu
arka park sensörleri, sabit cam tavanı, deri
direksiyon ve vites topuzu gibi konfor
özellikleri; ESC, Hillholder, 7 hava yastığı
gibi güvenlik donanımlarıyla, kullanıcıların
beklentilerini aşıyor. 1,2 69 HP benzinli
motorla satışa sunulan Cult versiyonunda,
DualogicTM yarı otomatik şanzıman
seçeneği de tercih edilebiliyor.
Erkekler için 500: Sport
500’ün maskülen yüzünü ortaya koyan
Fiat 500 Sport, sahip olduğu özel tasarım
tamponları, sportif direksiyon simidi ve
koltukları, siyah iç mekanı, kendisine
has 15 inç alaşımlı jantları, 7 inç TFT
gösterge paneli ve yeni 0,9 Twinair 105
HP motoruyla, erkeklere odaklanan
bir model olarak 500 gamında yerini
alıyor. Standart olarak sunduğu yüksek
donanım seviyesiyle performans ve
konforu birleştiren bu versiyon, 500’ü
daha geniş kitlelere ulaştırırken, ESC ve 7
hava yastığıyla, diğer 500 versiyonları gibi
güvenlikten de ödün vermiyor.
Gerçek centilmenler için sınırlı sayıda: Fiat
500 GQ
Fiat’ın dünyaca ünlü erkek dergisi GQ
işbirliğiyle 500 Sport versiyonu üzerinden
geliştirdiği Fiat 500 GQ özel serisi, Sport
versiyona ek olarak sunduğu siyah deri
döşeme, 16 inç alaşımlı jantlar, özel grisiyah gövde rengi ve B sütununda yer alan
GQ logosuyla maskülen bir tasarım ortaya
koyuyor. Kendisi gibi özel olan sınırlı
sayıda centilmenin sahip olacağı bu seri,
sadece yıl sonuna kadar üretilecek.
Eğlence ve maceranın mükemmel
birleşimi: Fiat 500L Beats Edition
Fiat’ın otomotiv dünyasında bir ikon
haline gelen 500 modelinin özel serileri,
bir moda simgesi olarak kabul edilirken,
500L serisi de odak noktasına teknolojiyi
koyuyor. Fiat 500L Beats Edition
modelinin dış tasarımı, kendine özel mat
gri gövde/mat siyah tavan ya da parlak
gri gövde/parlak siyah tavan, 17 inç mat
siyah alaşımlı jantlar, kırmızı fren kaliperleri
ve kırmızı çizgili mat siyah yan aynalarıyla,
diğer 500L versiyonlarından farklılaşıyor.
Aynı şekilde iç kısmı da, siyah renk odaklı
tasarımı, kırmızı dikişli siyah yarı deri
koltukları ve koltuk sırtlıklarındaki kırmızı
500 logolarıyla fark yaratıyor. Sunduğu
teknoloji ve konfor özellikleriyle de
dikkat çeken 500L Beats Edition, dünyaca
ünlü ses sistemi üreticisi Beats by Dr.
Dre tarafından 500L modeli için özel
olarak geliştirilen 520 W’lik ses sistemini
standart olarak sunuyor. Bu özel ses
sistemine ek olarak, navigasyon, geri görüş
kamerası, ısıtmalı koltuklar, çift bölgeli
otomatik klima, 5 inç dokunmatik ekranlı
U-Connect sistemi gibi üstün özellikler
barındıran 500L Beats Edition, tüm diğer
500L versiyonları gibi ESC ve 6 hava
yastığı ile güvenlik ekipmanlarını da eksiksiz
olarak kullanıcılarına sunuyor. Tasarım ve
donanımın yanında performans olarak da
ailenin diğer üyelerinden ayrışan Fiat 500L
Beats Edition versiyonunda, biri benzinli
diğeri dizel 2 adet 120 HP’lik motor
seçeneklerine yer veriliyor.
MITSUBISHI ATTRAGE TÜRKİYE’DE
Farklı tasarımı, üstün yakıt ekonomisi, geniş iç hacim ve konforlu sürüşü bir arada sunan Mitsubishi
Motors’un yeni kompakt sedan otomobili Attrage Türkiye’de satışa çıktı.
İ
lk kez 2013 yılı Shangai Motorshow’da
Konsept G4 olarak tanıtılan Mitsubishi
Attrage’ın Türkiye satışlarına Haziran ayında
başlandı. Mitsubishi Attrage 1.2 L DOHC
MIVEC motor ile donatıldı. 80 PS maksimum güç
ve 106 Nm torka sahip Attrage’ın MT ve CVT
şanzıman seçenekleri bulunuyor. 930 kg ağırlığı
ile sınıfının en hafif gövdesine sahip Yeni Attrage,
4,8 metre dönüş yarıçapı ile de şehir içi kullanımda
büyük kolaylık sağlıyor. 0,29’luk son derece düşük
hava sürtünme kat sayısına sahip Attrage 113 g/km
karbon salımına ve 100 km’de sadece 4,9 litre gibi
iddialı ortalama yakıt tüketimine sahip.
Ayrıca ana bilgi ekranında bulunan ECO göstergesi
sayesinde sürücüye daha ekonomik sürüş sağlıyor.
Yeni Mitsubishi Attrage, üstün güvenlik özellikleri
ile rakiplerinden bir adım öne çıkıyor. RISE gövde
yapısına sahip Attrage; ASTC (Aktif denge ve çekiş
kontrol sistemi), 6 adet SRS hava yastığı, HSA
(Yokuş kalkış destek-sadece CVT modellerde),
ABS, EBD, BA ve ESS gibi üstün güvenlik
özelliklerini standart olarak sunuyor. Anahtarsız
çalıştırma sistemine sahip Yeni Mitsubishi Attrage
450 litre bagaj hacmiyle beklentilerin üzerinde alan
sunuyor.
Türkiye’de “Intense” donanım paketi ile satışa
çıkan Yeni Mitsubishi Attrage, dijital göstergeli
tam otomatik klima, far sensörü, yağmur sensörü,
torpido içinde USB bağlantısı, AUX girişli CD/
MP3çalarlı radyo, otomatik arka camlar, yükseklik
ayarlı sürücü koltuğu, gecikmeli sönen iç
aydınlatma, gümüş renkli iç açma kolları, ön ve
arkada yükseklik ayarlı kafalıklar, 15” alüminyum
alaşımlı jantlar, UV azaltıcı karartılmış arka camlar,
tampon üzerinde gündüz ve sis farları, gövde rengi
elektrikli dikiz aynaları ve gövde rengi kapı kolları
ile donatıldı.
Turgut Yüksekdağ
Twitter: @turgutyuksekdag
Otomobilimin
Üzerinde Taşeron Eli
Otomotiv Tasarımı Sertifika Programları Eylül 2014’de
başlıyor
Geçtiğimiz yıl, Türkiye’de ilk kez Işık Üniversitesi, Sürekli Eğitim Merkezi bünyesinde
düzenlenen Otomotiv Tasarımı Sertifika Programlarının yeni dönemi bu yıl 06 Eylül 2014
tarihinde yeni katılımcılarıyla eğitime devam ediyor..
Taşeronluk sistemi her ülkede, her sektörde,
her dönem tartışılan bir sistemdir. Dünya
genelindeki taşeronluk sistemini tartışmak
değil niyetim, çünkü dipsiz bir kuyu. Faaliyet
gösterilen alan dışında kalan hizmetlerin
farklı bir hizmet olarak alınması (yemek,
temizlik, güvenlik vb.)kabul edilebilir olmakla
birlikte bu kavramın genişletilmesi birçok
soruyu da beraberinde getiriyor. Bugün
başta inşaat olmak üzere birçok iş konunda
taşeronluk sistemi çok yaygın. Dediğim gibi
konu çok derin.
O
tomotiv sektörü içinde
taşeronluk sistemi var mı? Var ve
gitgide yaygınlaşıyor. Başlangıçta
yine yemek, güvenlik ve temizlik gibi
uygulamalarını içeren taşeronluk sistemi
artık servislerin içine doğru ilerliyor. Bu
konudaki öncülüğü de otomobilin temizlik
ve koruma uygulamaları çekiyor. Milyon
dolarlık tesislerin içinde yapılan başta
yıkama olmak üzere otomobil temizlik
uygulamalarının önemli bir bölümü artık
taşeron firmalar tarafından yapılıyor.
Doğruluğu tartışılır. Burada önemli olan
müşterinin düşüncesi ve kazanımı.
Şu soruyu sormamız gerekiyor?
Otomobilinizi neden yetkili servise
gönderiyorsunuz? O markanın
sağladığı kaliteye, verdiği teminata
olan güveninizden dolayı otomobilinizi
götürüyorsunuz büyük bir ihtimalle.
Peki, size sunulan hizmetlerin markanız
tarafından değil de farklı bir firma
tarafından yapılıyor olmasını nasıl
karşılıyorsunuz? Doğru mu? Üstelik
sizin markanız o markanın kalitesini
onaylamamışken.
Otomobil servisleri içinde yapılan
uygulamalarda yan sanayi ya da kötü kalite
ürün kullanabilir misiniz? Yapılan işçiliğin
kötü olmasını kabul edebilir misiniz? Hangi
distribütör firma kabul eder böyle bir
çalışmayı.
Son dönemde otomobil temizlik ve
koruma uygulamalarının neredeyse
tamamı taşeron firmalar tarafından
yapılıyor büyük otomobil plazaları içinde.
Peki, kalite standardı? Denetleme, kontrol?
Yok, çok önemli bir bölümünde yok.
Siz otomobilinizi teslim ediyorsunuz,
otomobilinize aslında sıradan bir işlem
uygulanıyor ve siz normalde ödemeniz
gereken rakamın 3 katını ödüyorsunuz.
Olmaz değil mi? Oluyor. Taşeronluk
sistemi tam olarak bunu sunuyor aslında.
Taşeronluk sistemini haklı kılabilmek için
standart yok, personel yok gibi mazeretler
P
rogramlar, Endüstri ürünleri
tasarımcılarını, otomotiv
endüstrisinin ihtiyaç duyduğu
tasarımcılar olarak yetiştirmeyi
amaçlarken, Makine ve Otomotiv
Mühendislerini de aynı platformda bir
araya getirmek suretiyle disiplinler arası
ilişkinin boyutlarını ortaya koymayı
hedefliyor.
her zaman söylenecektir, söyleniyor da.
İşletmeler bu konuda kolaycılığa kaçarak
aslında müşterilerini mağdur eden
faaliyetler gösteriyorlar. Belki de farkında
olmadan. Ama bunun çözümünü de
arama gereği hissetmeden. Çünkü ortada
bir kolaycılık, kolaya kazanımcılık var.
Firmaları taşeronluk sistemine iten şey
nedir? Ben eğer otomobilimi o markaya
teslim etmişsem otomobilim üzerindeki
tüm uygulamaları da o marka tarafından
yapılmasını isterim. Ama böyle olmuyor.
Marka bu konuda bir standart sağlamıyor,
personel yetiştirmiyor.
Bu arada o taşeron çalışan personelin
hakları vb konulara hiç girmiyorum o başlı
başına bir yazı konusu
Kolaycılık sarmış her yanımızı. Para
geliyorsa sorun yok.
Konu; otomobil, hatırlatmak isterim bir
kez daha.
Araç tasarımına ilişkin temel bilgilerin
verildiği ‘’Temel’’ program, konuyu
tarihçe, malzeme, üretim, teknoloji,
güvenlik, mevzuat ve kullanılan sistemler
gibi tüm tarafları ile ele alıyor. Temel
programın devamı niteliğinde olan
‘’Profesyonel’’ Otomotiv Tasarımı Sertifika
Programı ise gerçek dünyanın tasarım
stüdyo ortamındaki zorlukların öncelikle
rekabet ve ardından da bir ekip çalışması
beraberinde ne şekilde aşılacağına
ilişkin katılımcıların gelişimini hedefliyor.
Program, A’ dan Z’ ye bir aracın
tasarımındaki tüm basamakları içeren bir
proje geliştirme planı üzerine oturtulmuş
olup katılımcılar belirlenecek markanın
kurum kimliğini gözeterek seçilecek
kategoride tasarımlarını yapacaklardır.
Her iki programda da katılımcılar,
program bitiminde çizim ve çamur
modelleme ‘’Clay Modeling’’ tekniklerini
de kullanarak kendi araçlarını
tasarlayabilecek seviyeye gelecekler.
Üniversitelerin Endüstri Ürünleri
Tasarımı, Makine ve Otomotiv
Mühendisliği bölümlerinde okuyanlar
ve lisans düzeyinde mezun olanların
katılabilecekleri bu programlar 06 Eylül
– 06 Aralık 2014 tarihleri arasında Işık
Üniversitesinin Maslak yerleşkesinde
yapılacak olup; programların bitiminde
katılımcılara sertifika verilecektir.
Daha fazla bilgi ve ön kayıt için, Işık
Üniversitesi’nin (0212) 286 49 15
(direkt) numaralı telefon hattına ve
www.isikun.edu.tr/sem adresine müracaat
edebilirsiniz.
TEST; Volkswagen Amarok Canyon
Konfor ve heyecan
Ahmet Said Özen
Volkswagen Amarok Canyon, diğerlerine göre daha off-road aracı görünümlü ama bir
yandan da lükse yatkın bir donanım seviyesine de sahip. Farklı renk ve aksesuarlarla kendini
hemen belli eden Amarok Canyon, kıskandıran güzelliğe sahip.
İ
stanbul’a uluslar arası bir etkinlik için
gelen paraşütçülerin bir kısmı ile
Türkiye çapında bir şeyler yapalım
dedik. Bunun üzerine bize iri ve
kasasına ekipmanlarımızı koyabileceğimiz
bir pick-up’a ihtiyacımız vardı. Bunun için
Volkswagen Amarok bize uygun bir araçtı.
VW Amarok’un test aracını istediğimizde
Canyon versiyonunu alacağımızı
duyunca daha bir heyecanlandım. Çünkü
Amarok’un yeni çıkan bu versiyonun
kullanma fırsatım olmamıştı. Bizim için
eğlenceli ve konforlu bir yolculuk olacağı
kesindi.
Volkswagen Amarok Canyon’un diğer
Amarok’lardan farklı olduğu hemen
kendini gösteriyor. Rengi ile ilk bakışta
dikkat çeken Amarok Canyon’un 17 inç
Roca adlı alüminyum alaşımlı siyah jantları
göze batıyor. Turuncu dışında Canyon’da
farklı renklerde ayırt edici şekilde tercih
edilmiş. Yük alanındaki siyah roll bar’da
Calyon donanım paketinde standart
olarak sunuluyor. Karartılmış stop gurubu
ve farkı tampon tasarımı da Canyon’un
farklılıkları. Yan kısımda basamak şeklinde
siyah bar kullanılmış. Bu barı ben pek
basamak gibi kullanamadım desem yanlış
olmaz daha çok koruma barı şeklinde
yapıldığından üzerine basarak araca
bineniz zor uluyor.
Foto: Can Büyükçam
TEST; Volkswagen Amarok Canyon
İç mekanda ise Canyon farklılıkları
ilk olarak emniyet kemeri ile kendini
gösteriyor. Gövde rengine uygun şeritlerle
emniyet kemeri bütünlük sağlıyor. Bu
bütünlük koltuk kumaşlarında ve kokpitteki
havalandırma ızgaralarının çerçevelerinde
de kendini gösteriyor. Direksiyonda ve
vites topuzundaki dikişlerde turuncu olarak
seçilmiş.
Canyon’un yük alanı diğer Amarok’lardan
farklı değil. 2.52 metrekare yük alanının
uzunluğu 1555 mm, genişliği 1620 mm,
çamurluklar ararsı genişliği ise 1222 mm.
Gece için yük bölümündeki roll bar’a
içeriden kontrollü ışık konulmuş.
Ön ve arka koltuk konforu son derece
yerinde ve hatta bir SUV konforunu
aratmıyor. Uzun yolda 3 ve 4 kişi Amarok
Canyon’la yolculuk ettik ve konfor
konusunda bir sorun yaşamadık.
VW Amarok Canyon’da 2.0 litre Bi
turmo motor kullanılıyor. Bu motor
Transporter’da da görev yapan oldukça
başarılı bir motor. 1968 cc hacmindeki çift
turbolu makine 4000 d/d’da 180 HP güç
ve 1750 d/d’da 420 Nm tork üretiyor.
Amarok Canyon 2.0 BiTDI’da kullanılan
8 ileri şanzımanlı versiyonunu kullandık.
Uzun yolda şanzımanın etkisini hissetmedik
ama İstanbul içinde büyük rahatlıktı.
Aracın maksimum hızı 179 km/s olarak
belirtiliyor. Biz otoyol koşullarında izin
verilen hızı yaptık ama 179 km/s ye
çıkmadık tabi. Fakat ben bunu çok rahat
yapabileceğini tahmin ediyorum.
Volkswagen Amarok Canyon’un 8 iler
şanzımana sahip versiyonunun yakıt
tüketimi değerleri ise şöyle; şehir içinde 10
kt/100 km, Şehir dışında 7.2 ve ortalama
olarak 8.2 lt/100 km. Bu sınıftaki diğer 4
çeker pick-up’lara göre turbo motorun
avantajını sunan Amarok Canyon bunu
yakıt tüketimine de yansıtıyor. Düşük
hacimde yüksek tork yakıt tüketiminde
avantaj sunuyor.
Gelelim yolculuğumuzun eğlenceli
kısmına. İstanbul’dan paraşütle atlamak için
Peribacaları’na gidecektik fakat fırtınadan
dolayı yönümüzü değiştirdik ve Fethiye’ye
çevirdik rotamızı. Yolun büyük bir kısmı
otoyol ve duble yoldu. Ama biz rahat
durmadık arada ufak tefek maceralı offroad sürüşümüz oldu.
Fethiye’ye gittiğimizde de fırtına yine bizi
bırakmadı. Bizde paraşüt yerine off-road
yapmayı tercih ettik.
Su geçişinde 50 cm olarak katalog bilgisi
var ama sanırım ben onu biraz aştıç
Kameramanımız ve projeyi beraber
gerçekleştirdiğimiz Can Büyükçam’ı biraz
ıslatarak yanından geçtiğimde su 50
cm’den fazlaydı.
Aracın fabrika verilerindeki tüm açılarını
zorladık. Özellikle ormanlık alanda bu aracı
kullanmak çok keyifliydi. 4 çeker sistemi ve
yokuş iniş desteği off-road keyfini artırıyor.
Uzun ve keyifli yolculuğun ardından
İstanbul’a dönüp aracı bırakma zamanı
geldi. Yine bir en sevmediğim an. Bu aracı
bırakmak ta zor geldi.
Kara kalemle gelen ruh
O
rhan Özvatan’ı tesadüfen
tanıdım. Facebook’ta karakalem
çalışmalarını görünce kendisiyle
irtibata geçmeye karar verdim. Çalışmaları
ilk bakıştan itibaren dikkatimi çekmişti.
Kara kelem otomobil çizimlerini görüp
de onun çalışmalarına kayıtsız kalmak
imkansızdı. Ayrıca fotoğraf çekimleri de
oldukça başarılıydı. O yüzden bu yetenekli
arkadaşımızı tanımak ve sizlere tanıtmak
istedim. Orhan Özvatan, yeteneğini
facebook sayfasında ve kendine ait
internet sayfasında sergiliyor. Hatta kişiye
özel çizimler de yapıyor. Bir inceleyin
derim.
Real Power Magazin: Orhan Özvatan,
böyle bir yeteneğinizin olduğunu nasıl
keşfettin?
Orhan Özvatan: Kendimi bildim bileli
otomobillere aşırı bir ilgi duyuyorum.
Annem karakalem portreler çizer,
bende ondan aldığım çizim yeteneği ile
otomobillere olan sevgimi birleştirmeye
karar verdim.
R.P.M.: Kaç yıldır çizimler yapıyorsun?
O.Ö.: Küçüklüğümden beri çizimler
yapıyorum aslında. Fakat son 3 senedir
daha yoğun bir şekilde çizim yapıyorum.
İnternetten araştırarak ve resim ile
uğraşan insanlara danışarak kendimi
geliştirmeye çalışıyorum.
R.P.M.: Okul seçiminde çizimlerini
düşünerek mi yaptınız?
O.Ö.: Lisede Bilgisayar eğitimi aldığımdan
ve bilişimi sevdiğimden dolayı tercihimi
Bilgisayar Mühendisliği olarak belirledim.
R.P.M.: Kara kalem çalışmanız sadece
otomobille mi sınırlı?
O.Ö.: Bir otomobil hastası olduğumdan
dolayı sadece otomobil çizimleri
yapıyorum. Çok sevdiğim otomobilleri
çizmek, çizimden aldığım zevki katlıyor.
Çok nadir de olsa otomobil dışında
çizimler yapıyorum fakat benim asıl ilgi
alanım otomobillerdir.
R.P.M.: Çizmesini en sevdiğin otomobil
hangisi?
O.Ö.: Belirli bir otomobil söyleyemem,
Klasik, modern, Japon, Avrupa, kısacası
dünyadaki bütün araçları çok seviyorum.
Ek olarak Rus otomobillerine karşı ayrı bir
sempatim var.
R.P.M.: Fotoğrafa olan merakınız
nereden geliyor?
O.Ö.: Babam bir süre fotoğrafçılıkla
uğraşmış ve kendine Zenit marka analog
makine seti kurmuş. Babamın bıraktığı
yerden ben devam ettiriyorum. Fotoğraf
merakım buradan geliyor.
R.P.M.: Özel çizimleri neye göre
yapıyorsunuz? Mesela bir ücret sıkalanız
var mı?
O.Ö.: Çizim isteğinde bulunan
kişiler genelde sahibi oldukları araçları
çizdiriyorlar. Araçlarının çizime en uygun
fotoğrafını beraber seçiyoruz. Aracın
açısı, kaporta üzerindeki yansımalar ve
aracın detayları çizime uygunluk açısından
en önemli faktörler. Şu an için ücret 100
TL den başlıyor ve fotoğraftaki detay
fazlalığına göre ücret şekilleniyor.
R.P.M.: Çizim ve fotoğraf dışında başka
uğraşlarınız var mı?
O.Ö.: Amatör olarak bisiklet sporu ile
uğraşıyorum. Hafta sonları ve tatillerde
bisiklet grubumuz ile birlikte çevre ilçelere
bisiklet turları düzenliyoruz. İstanbul
trafiğinde sadece otomobillerin olmadığını
ve bisikletlere de saygının gösterilmesi
gerektiğini vurgulamaya çalışıyoruz.
Bunun dışında küçük çapta diecast model
otomobil koleksiyonum var ve yavaş yavaş
koleksiyonu geliştirmeye çalışıyorum.
R.P.M.: Sizi takip etmek isteyeler hangi
platformlardan size ulaşabilir?
O.Ö.: Şu platformlardan bana
ulaşabilirsiniz:
Facebook Sayfam:
OrhanOzvatan ART
Instagram: @orhan.ozvatan
Deviantart: orhano
Blog sayfam: http://
orhanography.blogspot.com.tr
Twitter: @Orhan_Ozvatan
E-mail adresim:
[email protected]
Rekora hazır mısının Türkiye
Rekortmen pilot Harald Müller spor otomobile bakışı değiştiren Toyota GT86 ile Guinness World
Records Dünya Drift Rekoru denemesini gerçekleştirecek.
1
5 Temmuz Salı günü 19:0000:00 saatleri arasında
Samsun´da gerçekleştirilecek
rekor denemesinde 2 saat 21 dakika
58 saniye ile en uzun süre drift yapma
rekorunu elinde bulunduran Harald
Müller, kendi rekorunu kırmaya çalışacak.
Rekortmen pilot Harald Müller ayrıca,
ABD’de Johan Schwartz Tarafından 84
kilometre ile kırılan rekoru da geliştirmek
için piste çıkacak. Rekortmen pilot rekor
denemelerini Guinness World Records
Türkiye Hakemi gözetiminde yapacak.
Dünya Drift Rekortmeni Harald Müller,
yeni rekor denemesi için Türkiye’yi
tercih etti. AVOK (Avrasya Otomobil
Sporları Kulübü) ile görüşmeler yapan
Harald Müller Toyota GT86 ile rekor
denemelerini Türkiye’de yapma kararı
aldı. Gençlik ve Spor Bakanlığı desteği
ve Spor Toto Teşkilatı’nın katkılarıyla
Samsun Batıpark Helikopter Pisti’nde
yapılacak rekor denemesinin büyük yankı
uyandırması bekleniyor.
Yiğit Timur Gururumuz Oldu
Dünya Rallikros Şampiyonası RX Lites kategorisinde ülkemizi temsil eden genç pilot Yiğit Timur,
Finlandiya’da koşulan 4. Ayak yarışlarında ikinci olarak büyük bir başarıya imza attı…
T
OK Sport ve Avitaş Motorsport
desteğinde Dünya Rallikros
Şampiyonası RX Lites kategorisinde
ülkemizi temsil eden genç pilot Yiğit
Timur, 28-29 Haziran tarihlerinde
Finlandiya’daydı. Kouvola‬ pistinde
gerçekleştirilen ve final öncesi başlayan
yağmur nedeni ile oldukça zorlu geçen
sezonun 4. yarışında güçlü rakiplerini
geride bırakmayı başaran Timur, ikinci
sırada finişe ulaşmayı başardı.
Türk bayrağı desenli Control 4 ile
mücadele eden Timur, yarışın ilk
günü katıldığı her iki eleme yarışını da
üçüncülükle tamamladı. Genç pilot, pazar
günü çok iyi bir performans sergilediği
yarı finalde ikinciliği elde ederek finaldeki
iddiasını da ortaya koymuş oldu.
Genç pilot, NTVSPOR kanalından
canlı olarak yayınlanan final yarışında
güçlü rakiplerini geride bırakarak ikinci
olmayı başardı. Bu sezon şampiyonadaki
3. startında podyuma çıkma başarısı
gösteren Yiğit Timur, bu yarışın ardından
56 puanla ikinciliğe yükseldiği Dünya
Rallikros Şampiyonası RX Lites serisine
05-06 Temmuz tarihlerinde İsveç’te
devam edecek.
10 bin Vespa tutkunu
Vespa World Days 2014’te buluştu
İtalya’nın Mantua şehri, tarihin en büyük Vespa buluşmasına ev sahipliği yaptı.
Vespa World Days 2014 etkinliğine 32 ülkeden 10 binden fazla Vespa tutkunu katıldı.
T
arihin en büyük Vespa buluşması
Vespa World Days 2014, 12
- 15 Haziran tarihleri arasında
İtalya’nın Mantua şehrinde gerçekleştirildi.
2008 yılında Sicilya Cefalu’da ilk kez
gerçekleştirildikten altı yıl sonra tekrar
İtalya’ya dönen etkinlik, farklı ülkelerden
Vespa tutkunlarını bir araya getirdi.
Vespa tutkunları önce Mantua’da buluştu
ve 10 km uzunluğunda Vespa geçit
töreni şehrin sokaklarına doğru yola
koyuldu. Eyaletin yollarından geçerek San
Benedetto Po’ya ulaşan Vespa tutkunları,
ardından Gonzaga şehrine ulaştı.
Gonzaga’da gerçekleşen dünyanın
en büyük Vespa Kulübü toplantısı,
32 ülkeden 310 Vespa kulübünün de
aralarında olduğu 10 binden fazla Vespa
tutkununu buluşturdu. Vietnam, Pakistan,
Brezilya, ABD, Hindistan ile Vespa
kültürünün kuruluşundan bu yana kutlama
yapan Fransa, Almanya, İngiltere, Belçika,
Hollanda, İspanya gibi Avrupa ülkelerinden
temsilciler ve kulüpler etkinliğe katıldı.
Vespa geleneğinin dünya çapında
başarısı için büyük önem arz eden
arkadaşlık, seyahat tutkusu ve dünyadaki
en ünlü scooter’a duyulan sevgi gibi
ortak değerlerin taçlandırıldığı dört gün
süren Vespa World Days 2014, keyifli
etkinliklere sahne oldu. Etkinlik, görkemli
bir gala yemeği ve ödül töreniyle sona
erdi.
Çatışma var ama
düşmanlık yok
Bir Airsoft oyunu olan Shannxi’i izlemek ve bilgi sahibi olmak için Şile’nin Ömerli Köyü’nde özel
olarak hazırlanan bir alana gittim. Benim eğlence anlayışıma ters ama 130 kişi yanılmış olamaz.
Sizde bu tür aktiviteleri seviyorsanız kesinlikle tavsiye ederim.
Ş
ile Ömerli Köyü’nde bir oyuna
davet edildim. Beni tanıyanlar bilir
silahları da şiddeti de sevmem.
Ama Avni Örgüç’un ve Recep
Erol’un ısrarları ile 22 Haziran Pazar
gününü katlım bir Airsoft oyunu olan
Shannxi’i izlemek için sabah erkenden
Ömerli’nin yolunu tuttum. Zevk almazsam
Şile’ye denize kaçarım diye de plan
yaptım.
Ben bu kadar kalabalık bir oyuncu gurubu
ile karşılaşacağımı düşünememiştim.
İçlerinde çok sayıda bayanlarında
bulunduğu 130 kişilik bir ekiple bu oyunun
oynanacağını söyleselerdi ben işi daha
ciddiye alırdım en azından Şile için plan
yapmazdım.
14 farklı gurubun yer aldığı oyunda bazı
takımlar 4-5 bazı takımlar 15-20 kişiden
oluşuyordu. O yüzden oyunda farklı
takımların karmalarının oluşturduğu 2
gurup kuruldu. Atak yapanlar ve karşı
koyanlar şeklinde ekipler bölündü.
Dediğim gibi oyun ilk başta ilgimi çekmedi
Jeep Welly sayesinde biraz oyuna ısındım.
Ardından oyunla ilgili bilgi aldım. Aşağıda
size oyunla ilgili bilgiyi aktarıyorum. Bu
oynyn yenilerini Facebook sayfamızdan
sizlere duyurmaya çalışacağım. Böylece
sizinde bu oyuna ilginiz yada evde
Bulleted Breech bilye atan havalı silahınız
varsa siz de bu heyecana tanık olun ve
içinde bulunun.
Airsoft oyunu, bir çatışma simülasyon
oyunudur. Airsoft silahı, Airsoft oyununda
kullanılan gerçeğine oldukça benzeyen
tüfek, tabanca gibi silahların genel adıdır.
Silahlarda mühimmat olarak 6mm’lik,
biyolojik olarak çözülebilen plastik
boncuklar kullanılır (6mm BB – Bulleted
Breech). Plastik boncuklar, silahın içindeki
piston ile ürettiği sıkıştırılmış havayla ya
da 340 gramlık Co2
tüpleri ile atılır. Airsoft
silahlarında kesinlikle
barut veya gerçek
mühimmat kullanılmaz.
Gerçek mühimmat
kullanmak için modifiye
edilemez. Herhangi
birini mühimmatı ile ağır
bir şekilde yaralayamaz
veya öldüremez. Fakat
göze yüksek güçlü
bir silah ile direkt bir
atış yapılırsa, kılcal
damarların çatlamasına, doku hasarına
veya gözde geçici ya da bazen kalıcı
görme bozukluğuna sebebiyet verebilir.
Bu sebepten Airsoft silahları kullanırken
daima korunma gözlüğü takılması ve
herhangi bir canlının direkt gözüne nişan
alıp sağlığının tehlikeye atılmaması gerekir.
Airsoft silahları, tüfek, tabanca, makineli
tüfek, keskin nişancı tüfeği gibi silahların
kopyası olarak bulunabilir. Airsoft sporu,
Paintball’a benzer bir şekilde oynanır. İki
kişi veya takım birbirine karşı yarışır. Amaç
genelde karşı takım mensuplarını vurarak
geçici veya oynanan tur boyunca oyundan
çıkarmaktır. Airsoft oyununda, Paintball’da
kullanılan patlayan boya topları yerine
patlamayan mühimmat kullanıldığı ve
vurulan oyuncu üzerinde herhangi bir iz
bırakmadığı için, oyuncular vuruldukları
zaman ellerini kaldırıp haber vermekle ya
da ölü taklidi yapmakla yükümlüdürler.
Buna rağmen atılan boncukların gözde
görülebilir hızda hareket etmesi sebebiyle
oyuncular vurulduğu zaman fark edilebilir.
Vurulduğu zaman kabul veya itiraf
etmeyen oyuncular hakem tarafından veya
oylamayla diskalifiye edilir.
Airsoft’u Paintball’dan ayıran en
büyük özelliklerden biri, oyunun daha
gerçekçi olmasıdır. Airsoft oynanırken
oyuncular Paintball’daki açık renkli naylon
üniformalar yerine askeri üniformalar,
hücum yelekleri, miğfer eldiven, kamuflaj
gibi teçhizat kullanılır. Bu tip kıyafet ve
teçhizat gerçekçilik ve atmosferden
ziyade, kamufle olabilmek, rahat hareket
edebilmek ve yedek şarjörler ile
mühimmatın taşınabilmesi için kullanılır.
Özellikle Doğu Asya’da Paintball’ın yerini
alan Airsoft, şu an Türkiye de içinde
olmak üzere dünya çapında popülaritesi
sürekli artan bir etkinlik haline gelmiştir.
EEAIRSOFT olarak amacımız
Türkiye’de Airsoft ruhunu ve bilincini
oluşturmak ve hızla yaymaktır. Hedefimiz
ise markamızı Türkiye ve uluslararası
turnuvalara ev sahipliği yapabilecek
konuma getirmektir.
Shannxi sadece Airsoft oyuncularına
değil onların ailelerine bu sporu merak
edenlere dahası o gün ailemizle birlikte
gönüllü olarak çalışmak isteyenlere
de açıktır. Peki neler mi yapabilirsiniz?
Alacağınız kısa bir eğitimle hakem olabilir,
servise yardım edebilir, fotoğraf ya da film
çekimlerine katkıda bulunabilirsiniz.
Aylarca beklediğin Mercedes SLS AMG denize düşse
ne yapardın?
Açıkçası cep telefonumu denize düşürdüğüm anı hatırlayınca neler yapabileceğimi hayal etmek bile
istemiyorum. Esasında fotoğraflarını gördüğünüz bu talihsiz olay 2013 yılında yaşandı ama fotoğraflar
Arjantin medyasınca yeni yayınlandı.
TOYOTA FUEL CELL SEDAN SERİ ÜRETİME
DOĞRU
Toyota, geleneksel içten yanmalı motor performansına eşdeğer hidrojen yakıt hücreli hibrit otomobili
Fuel Cell Sedan’ın seri üretim tasarımını Japonya’da tanıttı.
G
M
ercedes’e 710.000Dolar
ödeyip Beyaz SLS AMG’sini
satın alan ve otomobilini
sabırla aylarca bekleyen otomobil tutkunu
taşıma esnasında otomobilin bulunduğu
konteyner’ın denize düşmesi sonucu
otomobiline kavuşamadı.
Buenos Aires yakınlarında suya düşen
konteyner beş gün sonra sudan çıkartıldı
ve talihsiz SLS beş gün boyunca güneşin
altında kurumaya bırakıldı.
Beş gün sonunda marşına basılınca
motoru çalışan (Bu arada ekleme yapayım,
marşına basılınca derken mühendislerin
çabası sonucu araç çalışmış ama elbette
gösterge panosunda ne kadar arıza
lambası varsa hepsini yakarak. Netice
itibariyle motor tekrar susmuş maalesef.
SLS AMG hayat belirtisi gösterse de tuzlu
su otomobilin bütün elektronik aksamını
acımasızca haşat etmişti bile.
Sigorta şirketi tarafından pert’e ayrılan
otomobil yeniden gemiye yüklenerek
sökülmek üzere Almanya’ya geri
gönderildi.
Sanırım hayallerin suya düşmesi bu anlama
geliyor.
eçtiğimiz yıl Tokyo Motor
Show’da konsept olarak görücüye
çıkan Fuel Cell Sedan, hidrojen
yakıt hücreli otomobillerin gelişimine
öncü olarak, 2015 yılında yollardaki
yerini alacak. Çevre dostu FCV konsept
sadece su buharı üreten, dünyanın en
yüksek güç yoğunluğuna sahip 4 kapılı
sedan otomobili olacak. Çevre dostu
otomobiller üretme temelinde üretilen
FCV Sedan, Japonya’da Nisan 2015’ten
önce satışa sunulacak. Otomobil, Amerika
ve Avrupa’da ise 2015 yazında piyasada
olacak.
Fuel Cell Sedan, Japonya’da Toyota
ve Toyotopet yetkili satıcılarında satışa
sunulacak. Satışlar ilk olarak, hidrojen
dolum istasyonlarının geliştirilmekte
olduğu bölgelerle sınırlı olacak. FCV
Sedan’ın Japonya’da yaklaşık 51 bin Euro
olan satış fiyatı, Avrupa ve Amerika’da ise
daha sonra duyurulacak.
20 yıldan uzun bir zamandır yakıt hücreli
otomobiller geliştiren Toyota, 2002
yılından bu yana yakıt hücresi sistemi
üzerinde önemli iyileştirmeler yaptı.
Toyota’nın Fuel Cell Sedan, fosil yakıtlı
otomobillere yakın bir performans ve
sürüş menzili sunuyor. Yakıt dolum
süresinin sadece 3 dakika olduğu Fuel Cell
Sedan’da sürüş esnasında sadece, hidrojen
ve oksijenin reaksiyonu sonucu su buharı
ortaya çıkıyor.
Toyota Avrupa Başkan Yardımcısı
Karl Schlicht, yakıt hücresi teknolojisini
kullanıma sunmaktan büyük heyecan
duyduklarını belirterek “Dolum istasyon
altyapısının kullanılabilirliği ve insanların
farkındalığının artırılması gibi, üstesinden
gelmemiz gereken daha bir çok konu var.
Hibrit geçmişimiz, bize bugün yeni bir
teknolojiyi pazara sunmamız için yeterli
tecrübeyi veriyor. Avrupa’da adım adım
hareket edeceğiz ve otomobili seçili
pazarlarda satışa sunacağız. Hidrojenin,
otomobil yakıtı olarak popülerliğinin
artarak devam edeceğinden ve mesafe kat
edeceğimizden kuşkumuz yok ” dedi.
0 emisyonlu hidrojen yakıt hücreli hibrit
araç teknolojisinde gelinen son noktayı
ultra-temiz enerji taşıyıcısı Fuel Cell
Sedan, çevreye sadece su buharı salarak
Toyota’nın çevreci teknolojilere verdiği
önemi bir kez daha ortaya koyuyor. Bir
depo yakıt ile ortalama bir Japon ailesinin
bir haftalık elektrik ihtiyacını karşılayacak
enerji üreten model geri dönüşüm
özellikleri, keyifli sürüşü ve sessizliğinin
yanında uzun sürüş menzili ile dikkat
çekiyor.
Sürüş esnasında sürücünün davranışlarından
kaynaklanan riskler
McLaren 650S GT3 Goodwood’da gün yüzüne çıktı
650S Coupe’nin GT varyantı olan GT3 diğer kardeşleriyle aynı, 3.8L V8 motoru kullanıyor.
Merhaba , bu sayımızda sürüş esnasında sürücünün davranışlarından kaynaklanan risklerden
bahsedeceğiz.
İ
statistiklere göre en fazla motosiklet
kazası yapan sürücüler üçe
ayrılmaktadır,
Bunlar;
- Yıl boyunca diğer sürücülerin sürüş
süreleri ortalamasına göre daha fazla
motosiklet kullananlar,
- Yaşı genç ve özellikle erkek sürücüler
- Yeni başlamış veya yeterli deneyimi
oluşmamış sürücülerdir.
Kaza yapan sürücüler, sürüşlerini düzeltme
konusunda hatalarından ders almışlardır
diye düşünebiliriz ancak istatistikler
sayesinde, cinsiyet, yaş, deneyim, yıllık
sürüş mesafesine göre bazı sürücelerin
daha fazla risk altında olduğunu görebilir,
yine istatistiklere göre üç yil içinde kaza
yapmış sürücülerin bir sonraki yıl kaza
yapma olasılıklarının ortalamanın üç kat
üzerinde olduğunu söyleyebiliriz.
Riskleri aza indirmek için bazı
davranışlarımızı kontrol altında tutmalıyız.
- Tehlikelerden hoşlanmak, heyecan
ve adrenalin bağımlılığı ,motosiklet
üzerinde ve trafikte isek , sonuçlarına
katlanamayacağımız duruma sokabilir.
- Diğer sürücüleri etkilemek istediğimizde
kontrol dışına çıkabiliriz, nasıl sürücüyüm
herkese bir göstereyim, diğerleri sürücü
nasıl oluruş görsün diye düşündüğünüz
anda risklere açık hale gelirsiniz.
- Güvenliğimizi hiçbir zaman göz ardı
etmemeliyiz her zaman korumalarımızı
ve kaskımızı kullanmalıyız, unutmayın ,
kazalar çoğunlukla bulunduğunuz yer
civarında olur, çünkü kendi bildiğiniz
sokaklardasınızdır, bildiğiniz yoldasınızdır,
dikkate ve güvenliğe gerek yoktur
diye düşünürseniz, büyük hata yapmış
olursunuz.
- Tüm kontrolü elinizde
bulundurduğunuz sandığınız , sürüş
yeteneklerinizin muhteşem olduğunu
düşündüğünüz an , kaza yapmaya en
meyilli olduğunuz anlardandır.
- Soylu bir neden ile dahi risk almaktan
kaçınmalıyız, örneğin , hastaneye
yetiştirmeniz gereken ilaç olabilir, bunun
için size güveniliyordur, bu durumda dahi
soğuk kanlılığı muhafaza etmek gerek,
diğer türlü o ilacın hiç ulaşmaması söz
konusu olabilir.
Sürüş hırsına kapılmamak gerek , örnek
verirsek , sürücülerin başka bir sürücü ile
trafik kuralları ihlali nedeni ile tartışması(bu
trafikte çokça başımıza gelir, otomobiller/
büyük taşıtlar , genelde motosikleti
göremez veya motosikleti taşıttan
saymazlar , motosiklet sürücüsünün
güvenliğini tehlikeye atarlar), acil ulaşılması
gereken bir yere yetişmek(bir tanıdığınızın
trafik kazası yapmış olduğunu duyabilirsiniz
ve olay yerine bir an önce gitmek
isteyebilirsiniz) , başka bir aracı kendinizce
haklı sebepler ile takip edip yakalamak
isteyebilirsiniz, örnekleri çoğaltmak
mümkün, gündelik yaşantımızda bunlara
benzer bir çok hadiseyi yaşıyoruz.
Sürüş hırsına kapılmış sürücü yoldaki
tehlikeleri gerekçi olarak degerlendiremez
, analiz edemez. Kafası sürüşte değil, ,
sürüş sonucunda karşılaşacağı durumdadır.
Duygusal ve fizyolojik av pesindedir.
Sürüş hırsına kapılmış bir sürücü ıslak
yol, sıkışık trafik, şehir koşulları, yayalar ,
diğer araçlar, trafik kuralları gibi normalde
dikkat edilmesi gereken risk unsurlarını
önemsemez.
Sürücülerin , sürüş hırsından kaçınmaları
için
- İzlenen kişi ile kişisel bir çatışmaya
girmemek. Sürüş amacı hakkında kişisel
olmamak, dikkati kişiliğe değil davranışa
vermek. Soğuk kanlılığı muhafaza edip
yansız ve saldırgan olmayan bir dil
kullanmak.
- Sürüş amacına göre ,olay yerine
varınca ne göreceğini sürüş boyunca
hayal etmemek , kafamızı sadece sürüşe
vermeli , konsantrasyonumuzu bozucu
düşüncelere yer vermemeliyiz. .
- Dikkati motosikletimiz sürmeye
vermeliyiz, eğer bunu yapmak zor gelirse
yüksek sesle konuşarak sürüşümüz
hakkında kendi kendimize yorum
yapmalıyız.
Her an tetikte kalabilmek için ,
çevremizdeki olası riskleri seviyelendirerek
, risk büyüklüğüne göre sıralamalıyız ve bu
sıralamayı sürüş boyunca değişen koşullara
göre sürekli olarak yenilemeliyiz. Ayrıca
bu riskler hakkında sesli olarak düşünmek
sizi zinde tutmaya ve analizlerinizin
berraklaşmasına yardımcı olur.
Herkese , tam konsantrasyonlu, soğukkanlı
sakin sürüşler dilerim.
Ç
oğunluğu karbon fiberden imal edilmiş
daha aerodinamik bir body-kit, bolca
hava girişi ve elbette devasa bir kanada
sahip olan 650S GT3, Pirelli Pzero slick
lastikler ve tek bijon jantlara sahip.
McLaren ayrıca MP-4 12C GT3 sahiplerine güzel
bir haber de verdi, isterlerse otomobillerini
bumerang şekilli yeni yüze sahip 650S GT3’e
güncelleyebilecekler.
Nürburgring’de 24 Saatlik Rüya
İstanbul’dan yola çıktığımda ilk kez bir 24 saat yarışı seyretmenin heyecanı vardı içimde. Daha
önce hemen hemen her türlü motorsporları organizasyonu içinde yer almış olmama karşın
ilk kez bir 24 saat yarışını yerinde izleme şansı elde ettiğim için mutlu olmakla birlikte ne ile
karşılaşacağımı da bilmiyordum.
4
2. ADAC Zurich 24 Saat Yarışı
için Nürburgring’e McLaren’in
davetlisi olarak gittim. İtiraf
etmem gerekiyor ki beklentim McLaren’in
locasında keyifli bir ortamda yarışı
takip etmekti. Ama hiç de öyle olmadı.
McLaren çok sıra dışı bir program
hazırlamıştı bizler için. Sadece ve sadece
otomobilin içinde yarışma şansımız yoktu.
Bunun dışında her yer için bir serbestlik
tanınmıştı. Pist, garajlar, localar, pit stop,
özel izleme alanları. Hepsi bizim için
hazırlanmıştı.
Start öncesi piste inebilirsiniz dediler. Piste
indiğimde 166 muhteşem otomobil sıra
sıra önümdeydi. McLaren, Mercedes,
Aston Martin, Bmw, Ferrari, Porsche,
Lexus, Nissan, Audi, Honda, Subaru,
VW, Opel, Toyota, Mazda, Renault,
Ford, Hyundai ve diğerleri… Birbirinden
muhteşem makineler, pilotlar ve pit stop
kızları. Hiç bitmesin dediğiniz anlar vardır
ya hayatta, işte öyle bir an.
Sonrasında 24 saat sürecek müthiş yarışın
startı verildi. Yüzlerce geçiş, onlarca kaza,
her dakika değişen sıralama.
Turgut Yüksekdağ
Twitter: @turgutyuksekdag
Yarış sırasında McLaren pit stop ekibi ile
birlikteydim. Pit stop heyecanını birlikte
yaşadık tüm ekip ile birlikte. Otomobili bir
an önce piste döndürmenin heyecanını
yaşadık birlikte.
McLaren’in yanındaki garajda Audi R8 ile
uzaydan atlayan adam Felix Baumgartner
vardı. Önce inanamadım, zor da olsa
yarışmaya ikna ettiklerini öğrendim.
166 otomobil arasında yarılı 9. sırada
tamamlayarak çok önemli bir başarı elde
etti.
Otomobiller?
Kabul etmek gerekiyor ki hepsi
birbirinden harika, adeta rüya
otomobiller. Ancak 24 saatlik bir
yarışı kazanmak için biraz da takım
olmak, tecrübeli olmak gerekiyor.
Takım olanlar kazandı öncelikle.
Ve tabii Alman otomobilleri.
24 saatlik büyük maratonun
sonunda zafere Christopher Haase,
Christian Mamerow, Rene Rast,
Markus Winkelhock pilotajı ile
Audi RS LMS Ultra kazanırken
2. ve 3. sırayı Mercedes Benz SLS
AMG GT3 elde etti.
1 – Audi R8 LMS Ultra
2 – Mercedes Benz SLS AMG GT3
3 - Mercedes Benz SLS AMG GT3
4 – Porsche 911 GT3
5 – Aston Martin Vantage GT3
6 – BMW Z4 GT3
7 - Mercedes Benz SLS AMG GT3
8 - BMW Z4 GT3
9 - Audi R8 LMS Ultra
10 - Audi R8 LMS Ultra
Her saniyesi müthiş 2 günün
ardından geri dönüş yolculuğuna
başlarken birbirinden güzel
hatırların yanında aklımda hep aynı
soru vardı; neden?
Hafta sonunda 250.000 kişi geldi
Nürburgring’e. Trübünlerde değil
her yerdeydiler. Kamp kurmuştu
binlerce insan Nürburgring’e.
İnsan imreniyor. Neden? Neden
küçücük bir Alman şehri he hafta
motorsporları üssü olurken biz,
biz… Neyse, biz de iyiyiz canım…
TEST; Peugeot 3008 1.6 e-HDI ETG6
Hafif makyaj yaradı
Peugeot 3008, makyajlandıktan sonra daha çekici hale geldi. Özellikle ön görünüm olarak
oldukça şık bir hale geldi. Yeni nesil Peugeot imajını çok iyi yansıtan 3008, sadece 1.6 dizel
motorla satılıyor.
P
eugeot’nun MPV ve SUV karışımı
3008 genç aileler için ideal
seçenekler arasında yer alıyor.
3008’in yüksek yapısı özellikle bayan
sürücülerin de ilgisini çekiyor.
Ağır bir makyaj geçiren 3008, Türkiye’ye
tek motor ve şanzımanla getirilmeye
başlandı. Makyaj otomobilin ağırlıklı
olarak dışını etkiledi. Ön görünüm güncel
Peugeot modelleri ile aynı şekli aldı. Yeni
nesil far yapısı 3008’de de uygulanmış.
Farlar gündüz farları ile oldukça şık
görünüyor. Yeni nesil panjur 2008’i
anımsatıyor. Tamponun alt tarafında SUV
araçlarında görmeye alıştığımız tampon altı
ilavelerine sahip.
Yan kısımda çok değişiklik yok. Marşpiyel
ve dikiz aynaları gümüş gri bırakılmış. Arka
kısımda stopların değiştiği görülüyor. Bagaj
kapağı daha önceki gibi 2 parçalı açılıyor
ve yüklemeyi kolaylaştırıyor.
İç mekanda da değişiklikler ilk bakışta
dikkat çekiyor. Orta konsolun üst
kısmında bulunan dijital ekranda geri vites
kamerası, navigasyon ve müzik sistemi
verileri gösteriliyor. Orta kosoldaki
şalter şeklindeki butonlar oldukça şık.
Direksiyonun boşluğunda bulunan
hız, öndeki araçla mesafe ayarlayıcı ve
navigasyon yön işaretlerinin gösterildiği
şeffaf ekran tıpkı orta konsoldaki ekran
gibi katlanarak gizlenebiliyor.
Vites kolunun arkasında bulunan yuvarlak
butonla hafif arazi şartları için çekiş sistemi
ayarlanıyor. Önden çekişli olan otomobilin
çekiş sistemi ayarlanarak hafifi arazide
normal otomobillere göre daha rahat
ilerlemesi sağlanıyor.
Türkiye’ye sadece 1.6 e-HDi ETG6 olarak
gelen 3008’de kullanılan turbo dizel
motor 1560 cc hacme sahip. 3600 d/d’da
115 HP güç üreten motor 1750 d/d’da
270 Nm tork üretiyor.
Start&Stop sistemi Peugeot’un en iyi
yaptığı ünitelerden biri ve parametreleri
çok iyi ayarlanmış. Özellikle İstanbul
gibi dur kalkın bolca yaşandığı yerlerde
ekonomik anlamda çok işe yarıyor.
3008’de mauelden otomatiğe devşirme
6 ileri şanzıman bulunuyor. S modu
ile tepkilerin hızlandırıldığı şanzıman
geçişlerde biraz sarsıntılı.
Peugeot 3008 1.6 e-HDi ETG6’nın
maksimum hızı 183 km/s ve 0-100
km/s hızlanma değeri ise 12.6 saniye.
Otomobilin tüketim değerlerine
baktığımızda bu konuda cimri olduğunu
görüyoruz. 3008, şehir içinde 4.5 lt/100
km, şehir dışında 4.0 lt/100 ve ortalama
olarak 4.2 lt/100 km yakıt tüketiyor.
Yenilenen Peugeot 3008, görüntü olarak
daha modern bir hale geldi. Makyaj 3008’e
oldukça yaradı. Yalnız motor ve şanzıman
seçeneğinin teke düşmesi rekabet şansını
azaltıyor gibi.