Haziran 2012 Yıl : 78 Sayı : 906 Haziran 2012 Yıl : 78 ISSN : 1300-1450 Sayı : 906 ISSN : 1300-1450 YIL : 78 SAYI : 906 Haziran 2012 Başyazı 1 Prof.Dr. Harun TANRIVERMİŞ Ahmet BAYANER Muharrem ÇETİN Rasih DEMİRCİ Hikmet KAVRUK Mehmet Akif ÖZER Nurettin PARILTI Adnan TEPECİK Eriman TOPBAŞ Ömer AYDEMİR TÜRKİYE KOOPERATİFÇİLİK STRATEJİ BELGESİNE YANSIYAN YÖNLERİYLE TARIM SATIŞ KOOPERATİFLERİ VE BİRLİKLERİ 3 Dr. Oktay TUNCAY TÜKETİM KOOPERATİFCİLİĞİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER 12 Dr. Metin TÜRKER Dr. Erhan EKMEN TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİFLERDE DENETİM VE GTHB HİZMETLERİ 16 Aybala DEMİRCİ TÜKETİCİNİN HAKLARI 24 Tevfik ERDEM TÜKETİM TOPLUMU VE TÜKETİM KÜLTÜRÜ 27 Nail Tan FOTOĞRAFLARLA TÜRK KOOPERATİFÇİLİK KURUMU TARİHİNDEN SAYFALAR III 33 Yakup ESEN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER 2012 ULUSLAR ARASI KOOPERATİFLER YILINDA TÜKETİM KOOPERATİFÇİLİĞİ ve VARLIK NEDENİ 36 Halim UTLU KOOPERATİFLERDEN HABERLER 41 TÜRK ZIRAAT YÜKSEK MÜHENDİSLERİ BİRLİĞİ GENEL KURULLARINI YAPTI 45 GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ 47 30.06.2012 Dergimizde yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Doç.Dr. Mehmet ARSLAN Doç.Dr. Mehmet Akif ÖZER Veli ÇELEBİ Osman BOSTAN Turgut AĞIRNASLIGİL Hüsnü POYRAZ Prof.Dr. İhsan ERDOĞAN Özdemir ÜNSAL Başyazı Üretim, tüketim, mesken ve kredi gibi ekonomik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi ve ihtiyaçların karşılanabilmesini teminen oluşturulan birleşmenin yani kooperatif davranışın esası kollektif harekettir. Bu amaçla yapılan birleşmeler sonucu oluşturulan örgütlerde kooperatif olarak isimlendirilmektedir. Amaç, ihtiyaçları maliyet fiyatına veya olası en düşük fiyatla karşılamaktır. Bunun yolu ise, ölçeği büyüterek birim sabit maliyetleri minimize etmektir. Bu durum, ölçek ekonomisinin ortaya çıkardığı sinerji etkisinin sonuçlarındandır. Kooperatif birleşme gerekçeleri şirket birleşme gerekçeleri ile kısmen uyuşmakla birlikte, bizatihi bir birleşme olan kooperatiflerin birleşmesi değişik birleşme şekillerine benzer tarzlarda gerçekleştirilen bir örgütlenme olarak ortaya çıkmaktadır. Bu örgütlenme; kooperatifler birliği, kooperatifler merkez birliği, kooperatifler milli birliği ve milli kooperatifler birliği (konfederasyonu) şeklindeki bir hiyerarşik yapı içinde olmaktadır. Birim kooperatiften başlayan bu örgütlenme piramit şeklinde dikey bir örgütlenmedir. Kooperatifler Birliği; birim kooperatiflerin kendi aralarında kooperatif şeklinde birleşmeleridir. Kooperatifler Merkez Birliği; genellikle aynı konudaki muhtelif kooperatif birliklerinin kooperatif şeklinde birleşerek oluşturdukları bir kurumdur. Kooperatifler Milli Birliği; belli bir sektördeki (tarım/tarım dışı) kooperatif merkez birliklerinin meydana getirdiği bir oluşumdur. Milli Kooperatifler Birliği; birim kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin ve kooperatif merkez birliklerinin bir araya gelerek oluşturdukları bir yapıdır. Kooperatifler birer ekonomik birim olduklarına göre, kooperatifler birliği ve kooperatifler merkez birliği yatay birleşme, kooperatifler milli birliği dikey veya türdeş birleşme ve milli kooperatifler birliği aykırı birleşme şekli olarak şeklen kabul edilebilir. Bu bağlamda; Tüketim kooperatifleri, tüketicilerin özellikle de dar gelirli tüketicilerin ihtiyaç duydukları tüketim maddelerini en iyi şekilde ve mümkün olduğunca ucuz fiyatla temin etmek üzere dayanışma suretiyle ekonomik güçlerini bir araya getirdikleri kooperatif çeşididir. İhtiyaçlarını müstakilen karşılayarak sabit maliyetlerine tek başına katlanan kooperatif ortağı; bu maliyeti önce ortağı olduğu kooperatif ortaklarıyla paylaşarak birim başına minimize etme yolundayken, sonra kooperatif birlikleri ortaklarıyla paylaşarak daha da minimize etmeyi deneyerek maliyet tasarrufu olacağını farketmiş ve birim başına maliyetleri asgariye indirmenin yolunun ölçeği daha da büyütmek olduğunu ve bunun da merkez birliğinden geçtiğini görmüş olup; Türkiye’de tüketim kooperatifleri, birim tüketim kooperatifleri, birim tüketim kooperatiflerinin oluşturdukları tüketim kooperatifleri birlikleri ve tüketim kooperatifleri birliklerinin oluşturduğu merkez birliği şeklinde örgütlenmişlerdir. Türkiye de geçmişi 1912 yılına dayanan yani bir asır öncesine dayanan tüketim kooperat1 ifleri; işbirliği ve güçbirliği noktasından hareketle, Türkiye’de Tüketim Kooperatifçiliğinin çekirdeğini teşkil eden 457.000 kooperatif ortağı, ölçek ekonomisini yakalayarak, ihtiyaçlarını daha kaliteli ve daha düşük fiyatla karşılamak için birleşme yoluna gidip 2.077 adet birim tüketim kooperatifi kurmuşlardır. Bunlardan 132.000 kooperatif ortağının oluşturduğu 245 birim tüketim kooperatifi, ölçeği daha da büyüterek sinerjik etkiyi artırmak amacıyla kooperatif birliklerini kurmuşlardır(1999 sonu itibariyle). Kooperatif birliklerinin kurulmasıyla birlikte; birim kooperatifin ortaya çıkardığı sinerji ile kooperatif birliğinin ortaya çıkardığı sinerji farkını gören aynı kooperatif ortakları ölçeği daha da büyütüp, daha büyük sinerji sağlamak amacıyla merkez birliğini kurmuşlardır. Türk Tüketim Kooperatifçiliği ; faal 163.608 ortağın oluşturduğu faal 797 birim kooperatif ve bunlardan 44.205 ortağın oluşturduğu 108 kooperatifin ortağı olduğu 7 kooperatif birliği ve 7 kooperatif birliğinin oluşturduğu bir merkez birliği ile hayatiyetini devam ettirmektedir( Mayıs 2012 itibariyle). Türkiye’de Tüketim Kooperatifçiliği’nin faaliyette bulunduğu perakendecilik sektöründe, alışveriş merkezi ve zincir yatırımında, Avrupa’da doyum noktasına ulaşılmış olup, ilgi gelişmekte olan ülkelere kaymaktadır. Bu ülkelerden birisi de Türkiye’dir. Türkiye’de Tüketim Kooperatifçiliği’nin sorunlarının çözümü ve perakendecilikteki gelişmeler paralelinde sektörde ortaya çıkan keskin rekabete girişebilmesi için Türkiye Tüketim Kooperatifleri’nin teorik olarak merkez birliği bazında yaptığı isabetli örgütlenmeyi veya birleşmeyi fonksiyonel hale getirmesi gerekmektedir. Merkez Birliği bir ekonomik birim olarak hedeflenen ve olması gereken faaliyetlerini özellikle toplu tedariki Türkiye bazında gerçekleştirememiştir. Burada hukuki, toplumsal, ekonomik, psikolojik bir takım nedenler sayılabilir. Ancak önemli olan, hedefin ve inancın hala korunuyor olması ve bu hedefi ve inancı koruyan idealist kooperatifçilerin varlığıdır. O halde yapılması gereken, Türkiye’de Tüketim Kooperatifçiliği’ni hedefe götürecek dolayısıyla tüketim kooperatiflerinin keskinleşen rekabet ortamında ayakta kalmasını ve büyümesini sağlayarak kooperatif davranışın veya düşüncenin de zafiyete uğratılmasını önleyecek bir öneri geliştirmek ve bu öneriyi kurumsallaştırmaktır. Öneri; birleşerek büyümenin getireceği sinerjiyi ortaya çıkaracak olan üst örgütlenme dahilindeki ortakların ihtiyaçlarının tek elden karşılanmasını ya da başka bir ifadeyle birim kooperatiflere ait mağazaların tedarik faaliyetlerinin tek elden yapılmasıdır. Hayata geçirilecek böyle bir uygulama ile sinerjinin getirdiği avantajları gören veya gösterilen üst örgütlenme dışındaki birim tüketim kooperatifleri de sisteme entegre olmak isteyecekler ve ölçekteki büyüme sinerjiyi artıracak ve bu yeni kooperatif katılımlarını getirecek, sonuçta Türkiye’deki birim tüketim kooperatiflerinin tamamı sisteme dahil edilmiş ve örgütlenmiş olacaktır. Ez cümle, Türkiye’de Tüketim Kooperatifçiliği’nin artan pazar payı, ekonomik, sosyal ve politik gücü tüketim kooperatiflerinin perakendecilik sektöründeki piyasa yapıcı fonksiyonlarını etkin bir şekilde ifa edebilmelerini sağlarken, sadece kooperatif ortakları değil tüm tüketiciler korunmuş olacaklardır. 2 TÜRKİYE KOOPERATİFÇİLİK STRATEJİ BELGESİNE YANSIYAN YÖNLERİYLE TARIM SATIŞ KOOPERATİFLERİ VE BİRLİKLERİ Ömer AYDEMİR * Bir şirket telaffuzu ve unvanıyla kurulsa bile yapısı ve faaliyetleri itibariyle kooperatif olduğu tartışmasız olan Aydın Kooperatif İncir Müstahsilleri Anonim Şirketi (1914), ülkemiz tarım satış kooperatifçiliğinin başlangıcı sayılmaktadır. Anılan kooperatif, öncelikle incir üreticilerini, çoğunluğu yabancı tacirlerin hakimiyetinde bulunan incir pazarında, ikinci meşrutiyet döneminin milli iktisat politikaları doğrultusunda korumak amacını güdüyordu. Kuruluş döneminin ekonomik koşulları, hedeflenen amaçlara önemli ölçüde ulaşması ve sonradan yeni kooperatiflerin de kurularak bir ittihad (birlik) örgütlenmesine kadar yayılması, bu hareketin, tarımsal üreticilerin sorunlarına gerçek anlamda bir kooperatif çözüm getirebildiğini göstermektedir. 1935 yılına gelindiğinde ise; bu örgütlenmenin olumlu sonuçlarına bakılarak, üreticilerin ürünlerini daha iyi şartlarda değerlendirmek ve ekonomik menfaatlerini korumak amacıyla kurulması arzu edilen kooperatifler için 2834 sayılı Kanun ile yeni ve önemli bir yasal altyapı oluşturulmuştur. Bu süreçte kurulan yeni kooperatif ve birlikler de, 1935’ten 1960’lı yıllara kadar kendi nam ve hesaplarına ürün alımı ve satımı yaparak faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. * Bakanlık Müşaviri 1960’ların planlı ve daha sonraları devlet artı özel kesim şeklindeki karma ekonomi mantığı, sosyal devlet anlayışı ve de üreticiler arasında yaygın örgütlenmiş kuruluşlar olmaları nedeniyle Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri, tarım politikasının önemli bir aracı olarak görülmeye başlanmıştır. 1960’dan 1994’e kadar yeni bir yapı ve anlayışla faaliyet göstermişler, bir yandan bir çok ürün bazında birlikler oluşturulurken (örneğin, Elma birlik, Tavuk Birliği (Tavkobirlik), Bursa Şeftalibirlik, Ankara Soğan TSK, Ankara Patates TSK, Yerfiskobirlik, Narenciyebirlik vb.), bir yandan da kalkınma planlarında da önemli yer tutarak, yoğun bir şekilde devlet destekleme alımları ile görevlendirilmişlerdir. Destekleme alımlarının kaldırıldığı 1994 yılından itibaren Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan düşük faizli kredilerle desteklenen bu kuruluşların yeniden yapılandırılması, özerk ve mali yönden bağımsız kılınması amacıyla 4572 sayılı Kanun 2000 yılında yürürlüğe girmiştir. Ülkemizde, 17 tarım satış kooperatifleri birliğine bağlı olarak faaliyet gösteren 322 tarım satış kooperatifinin 602.248 ortağı bulunmaktadır. Türkiye’nin her yerinde faaliyet gösteren bu kooperatifler, pamuk, zeytin-zeytinyağı, ayçiçeği, kuru incir, fındık gibi ekonomik; ipek kozası ve tiftik gibi kültürel değeri ön 3 planda olan 23 farklı ürün konusunda çalışmaktadırlar. Yaşadıkları finansman sıkıntılarına ve temel bazı yapısal sorunlara rağmen ürün piyasalarında önemli bir paya sahiptirler. Birlikler, faaliyet konusu ürünlerde bölge üretiminin % 100’üne varan oranlarda ürün alıp değerlendirmekte ve bölge üreticisine önemli katkılar sağlamaktadır. Ancak, gelişmiş ülkelerdeki benzeri kooperatiflerin sektördeki ağırlıkları ile karşılaştırıldığında, tarım satış kooperatifleri birliklerinin birçok üründe pazar paylarını artırmaya ihtiyaçları bulunduğu ortaya çıkmaktadır. (*) Bu metin, esas olarak Türkiye Kooperatifçilik Strateji Belgesi hazırlıklarında kullanılmak amacıyla Strateji Hazırlık Grubunun yaptığı inceleme sonuçlarını yansıtmaktadır. Şimdi bu kuruluşların gelişimini ve son dönem durumlarını biraz daha ayrıntılı olarak ele alalım. İlk Yasal Düzenlemeler ve Tarım Satış Kooperatifçiliğinden Beklentiler 1. Tarım satış kooperatifçiliği sistemine ilişkin ilk yasa 1924 yılında çıkartılan “İtibari Zirai Birlikler Kanunu”dur. Ancak bu Kanunun önemi yeterince anlaşılamamış, uygulamaya da yansımamıştır. 2. TSK ve TSK Birlikleri, 1935 yılında kabul edilen 2834 sayılı özel yasa ile asıl hukuki statülerine kavuşmuşlardır. 3. TSK ve TSK Birliklerinin kuruluşunda; • Ortakların ürünlerine devamlı olarak sürüm ve alıcı bulunması, • Gerektiğinde, faaliyet konusu ürünlerin hammadde olarak işlenmesi ve böylece elde edilen ürünlerin satışının yapılması, • Bu ürünlerin pazarlanmasında, aracılara giden kazancın üreticilere kazandırılması ve böylece üreticilerin durumlarının diğer 4 ülkelerdeki üreticilere karşı güçlendirilmesi, • TSK ve TSK Birliklerinin piyasalarda düzenleyici bir fonksiyon üstlenerek fiyatların spekülatif dalgalanmasının önüne geçilmesi ve ürünlerin piyasalarda en iyi fiyatlarla satılması, • Ürünlerin standartlaştırılmasında üreticilere düşen görevlerin gerçekleştirilmesi, • Ortakların üretim ihtiyaçlarını giderecek her tür araç ve gereçleri toptan ucuza tedarik ederek dağıtmak ve böylece tarım ürünlerinin ucuza mal edilmesi, kalitesinin iyileştirilmesi, satış kapasitesinin artırılması ve bunların uluslararası piyasalarda en iyi fiyatlarla satılmasının sağlanması, amaçlanmıştır. TSK ve TSK Birliklerini düzenleyen 2834 sayılı Kanunundaki hükümler ve Kanun gerekçesindeki kimi ifadelerden, TSK ve TSK Birliklerinin, kurulurken birer tarımsal teşekkül olarak faaliyet göstermelerinden ziyade, ticari ve sınai kuruluş gibi faaliyet göstermeleri, üretici gelirlerinin korunması ve iyileştirilmesi, elde edilen ürünlerin en iyi şartlarla değerlendirilerek ülkemiz ekonomisine kazandırılması amacının güdüldüğü anlaşılmaktadır. 1960 – 2000 Dönemi: Araç Olarak Kullanılan Kooperatifçilik 4. 1963 yılına kadar kuruluş amaçlarına uygun şekilde kooperatifçilik faaliyeti yürüten TSK ve TSK Birlikleri, bu dönemden sonra devlet destekleme alımları uygulamasının sona erdirildiği 1994 yılına kadar neredeyse yalnızca hükümetlerin “destekleme alımları” yoluyla üreticileri destekleme görevini yerine getiren kuruluşlar olarak işlev görmüşlerdir. İlk olarak incir ürününde başlatılıp sonra giderek artan sayıda ürünü kapsamına alan “destekleme alımı” uygulaması, bu kuruluşlar üzerindeki Devletin vesayetinin artmasına neden olurken, ortaklarda ve sektörde de algılama farklılıklarına yol açmıştır. Özellikle TSK Birlikleri, “resmi ofis” gibi algılanmaya başlanmıştır. Bu dönemde, 1935 yılından 1980’e kadar yaşanan gelişmeler ve 2834 sayılı Kanundaki bazı eksiklikler gözetilerek, 8.4.1984 tarihli ve 238 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin Kuruluşu Hakkında Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmış, bu Kararname de 30.4.1985 tarihinde 3186 sayı ile Kanunlaşmıştır. 3186 sayılı Kanunda da TSK ve TSK Birliklerinin kuruluş amaç ve felsefesinin korunduğu görülmektedir. Ancak, söz konusu Kanun Devletin bu kuruluşlar üzerindeki vesayetini ağırlaştırmıştır. 5. Bu kuruluşlar, gerek Devlet adına, gerekse kendi nam ve hesaplarına yaptıkları alımlarda, bir yandan ortaklarının menfaatini koruyan, diğer yandan da piyasayı düzenleyen birer regülasyon ve stok kurumu fonksiyonunu yüklenmişlerdir. Büyük miktarlarda ürünü çoğunlukla piyasa fiyatının üzerinde satın almaları, kimi dönemler piyasada arz/talep dengesini bozucu etki yaparken, kendi bünyelerinde de zarara yol açmıştır. Nitekim, 1964 yılından 1994’e kadar olan dönemde, Birlikler vasıtasıyla yürütülen devlet destekleme alımları sonucunda toplam 5.4 milyar dolar civarında zarar ortaya çıkmıştır. Bu zarar, 1997 yılına kadar muhtelif tarihlerde çıkarılan 16 tahkim kararıyla Hazine tarafından üstlenilerek tasfiye edilmiştir. Devlet destekleme alımlarının 1994 yılında kaldırılmasından sonra Birlikler, Destekleme ve Fiyat İstikrarı Fonu (DFİF) kaynaklarından sağlanan düşük faizli kredilerle kendi nam ve hesaplarına ürün alımlarına devam ettilerse de, yapısal sorunları nedeniyle pek çok birlik zarardan kurtulamamış, sonuçta kooperatif kimlik- lerinden giderek uzaklaşmışlar ve ortak-kooperatif arasındaki katılım-sahiplik anlayışı bozulmuştur. 2000 Yılı Sonrası: Yeniden Yapılandırma Dönemi ve Sonuçları 6. Bu kapsamda, mevcut durum dikkate alınarak, vesayet döneminden gelen yapısal sorunların çözüme kavuşturulması ve TSK’ler ile TSKB’lerin piyasa koşullarında, özerk ve rekabetçi bir şekilde faaliyet göstermeleri için yeniden yapılandırma çalışması başlatılmıştır. Dünya Bankası ile imzalanan 4631 TU Nolu İkraz Anlaşması çerçevesinde uygulamaya konan Tarım Reformu Uygulama Projesi’nin (TRUP’un) bileşenlerinden birini de tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin yeniden yapılandırılması oluşturmuştur. Bu kapsamda, tarım satış kooperatif ve birliklerinin yeniden yapılandırılması ile ilgili hususları düzenleyen 4572 sayılı Kanun, 2000 yılında kabul edilmiştir. Tarım satış kooperatifleri ve birliklerinde, Haziran 2000 tarihinden başlayarak bugüne kadar sürdürülmüş olan yeniden yapılandırma dönemi çalışmalarının finansmanı Tarım Reformu Uygulama Projesi’nden (TRUP) ve Hazine kaynaklarından karşılanmıştır. Söz konusu proje 31.12.2008 tarihinde tamamlanmıştır. Yaklaşık 8 yıllık bu süreçte birlikler yönetim yapıları, yönetim anlayışları ve 4572 sayılı yasayı algılama biçimlerine göre farklı performans göstermişlerdir. 7. DFİF kaynaklarından ürün alımı için düşük faizle kredi kullandırma uygulaması 2000 yılından sonra da sürdürülmüştür. Uygulamanın finansmanı 2000 Mali Yılı Bütçesinden tahsis edilen yaklaşık 230 milyon YTL ödenekten sağlanmıştır. Ödenek “döner fon” (kullandırılan kredilerin geri ödenmesi-ödenen kredilerin tekrar TSK Birlikle- 5 rine tahsis edilmesi) şeklinde kullanılmıştır. 8. TSK ve TSK Birlikleri, bugün de tarım ürünleri ticareti ve sanayinde önemli rol oynamaktadırlar. Halen ülkemizde, 17 birliğe bağlı toplam 322 tarım satış kooperatifi bulunmakta olup, bunların 602.248 ortağı bulunmaktadır. Faaliyet gösterdikleri illere bakıldığında Doğu Anadolu Bölgesinin bir kısmı haricinde, Türkiye’nin tamamına ya- kınında (57 ilde) tarım satış kooperatifleri bulunmaktadır. Bu kooperatifler 23 üründe faaliyet göstermektedir: Ülkemizde ayrıca, 23 tarım satış kooperatifi de (tütün, bal gibi ürün konularında) herhangi bir birliğe bağlı olmaksızın faaliyet göstermektedir. 9. Birliklerin, ortak kooperatiflerinden ve ortak dışı işlemlerle üçüncü şahıslardan Tablo - Birliklerin Çalışma Konusu Ürünleri ve Çalışma Bölgeleri BİRLİK ADI ÇALIŞMA KONUSU ÜRÜN ÇALIŞMA BÖLGELERİ Tariş Pamuk Pamuk, Yağlı Tohumlar Tariş İncir Tariş Üzüm Tariş Zeytinyağı Çukobirlik Kuru İncir Çekirdeksiz Kuru Üzüm Zeytin, Zeytinyağı Pamuk, Yerfıstığı, Soya, Yağlı Tohumlar Antbirlik Fiskobirlik Pamuk ve Narenciye Fındık Trakyabirlik Ayçiçeği Karadenizbirlik Ayçiçeği, Soya Güneydoğubirlik Çekirdekli Yaş ve Kuru Üzüm, Kırmızı Biber, Zeytinyağı, Antep Fıstığı, Baklagiller Zeytin ve Zeytinyağı İpek Kozası Aydın, Balıkesir, Çanakkale, Denizli, İzmir, Manisa, Muğla Aydın, Balıkesir, İzmir Denizli, İzmir, Manisa Aydın, Balıkesir, Çanakkale, Manisa, Muğla Antalya, İçel, Adana, Hatay, K.Maraş, Ş.Urfa, Elazığ, Diyarbakır, Adıyaman, Mardin, Gaziantep, Batman, Şırnak Antalya Giresun, Ordu, Trabzon, Sakarya, Düzce, Samsun, Artvin, Rize, Bolu, Zonguldak, Bartın, Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, İstanbul, Sakarya, Ankara, Kütahya, Afyon, Kocaeli, Aydın Samsun, Amasya, Çorum, Tokat, Kırıkkale, Yozgat, Diyarbakır, Kırşehir, Elazığ Gaziantep, Ş.Urfa, Adıyaman, K. Maraş, İçel, Mardin, Hatay, Malatya, Siirt, Diyarbakır, Kilis Marmarabirlik Kozabirlik Gülbirlik Taskobirlik Tiftikbirlik Kayısıbirlik Gapbirlik Gülçiçeği Çekirdekli Yaş ve Kuru Üzüm, Kayısı, Şeftali ve Vişne Tiftik Kuru Kayısı Pamuk, Antep Fıstığı, Kırmızı Biber, Kuru Üzüm Bursa, Balıkesir, Tekirdağ Bursa, Bilecik, Eskişehir, Sakarya, Edirne, Antalya, Diyarbakır Isparta, Burdur Nevşehir, Konya, Karaman, İçel Afyon, Aksaray, Çankırı, Çorum, Eskişehir, Bolu, Ankara, Karaman, Kırıkkale, Kütahya, Yozgat Malatya, Elazığ Şanlıurfa aldıkları ürünlerin, ülke üretimlerine oranı ve temel bazı yapısal sorunlara rağmen TSK Grafik - TSKB’lerin Üretimdeki Yüzdeleri (2003-2007 ortalaması) grafikte gösteril- ve TSK Birlikleri ürün piyasalarında önemli bir paya sahiptirler. Birlikler, faaliyet konusu miştir. TSKB'LERİN ÜRETİMDEKİ YÜZDELERİ (%) ürünlerde bölge üretiminin % 100’üne vaTSK Birliklerinin100 alım miktarları, finansman ran oranlarda ürün alıp değerlendirmekte kaynakları ve rekolte 90 durumuna göre değiş- ve bölge üreticisine önemli katkılar sağla80 kenlik göstermektedir. Son 10 yılın verileri- maktadır. Alım yapılan ürünlerin Türkiye ü70 ne göre, yaşadıkları finansman sıkıntılarına retimi içerisindeki payı da yadsınamayacak 6 60 50 40 30 20 10 Kayısıbirlik Gapbirlik Kuru Kayısı Pamuk, Antep Fıstığı, Kırmızı Biber, Kuru Üzüm Ankara, Karaman, Kırıkkale, Kütahya, Yozgat Malatya, Elazığ Şanlıurfa Grafik - TSKB’lerin Üretimdeki Yüzdeleri TSKB'LERİN ÜRETİMDEKİ YÜZDELERİ (%) 100 90 80 70 60 50 40 30 Ya ş Ko z a Ti f Ay ti k çi ç G eğ i ül çi çe ği So ya Pa m uk Z Ku eyt ru in Ü Ze zü m yt in Ya Ku ğ ru ı İn ci r An Bib e te pf r ıs M tığ ı er ci Ku m r u ek Ka Ya yıs ı ş Ü zü m V Ya işn e ş Ka yı sı Şe fta li 20 10 0 ÜRÜNLER seviyede bulunmaktadır. Ancak, gelişmiş ülkelerdeki benzer kooperatiflerin sektördeki ağırlıkları ile karşılaştırıldığında, TSK ve TSK Birliklerinin birçok üründe pazar paylarını artırmaya ihtiyaçları bulunduğu ortaya çıkmaktadır. 10. TSK ve TSK Birlikleri üzerinden destekleme ve regülasyon modelinin kaldırılmasına rağmen, bu kuruluşlar ürün piyasalarının önemli aktörleri olarak bir çok üründe yönlendirici ve piyasa yapıcı rol oynamaktadırlar. 11. Diğer yandan, TSK ve TSK Birlikleri, özellikle “Devlet Destekleme Alımı” uygulamasının yapıldığı dönemlerde, kurdukları işletme ve 1 tesislerle Ülkemizde tarımsal sanayinin gelişmesine ve bu yolla kırsal kalkınmaya öncülük etmişlerdir Ayrıca, ürün ticaretiyle ilişkili alanlarda kurulan işletmelere de iştirak olarak katılmışlardır. Bu işletme ve tesisler içinde paketleme, çırçırlama gibi ilk işleme niteliğinde kuruluşlar olduğu gibi, Fiskobirliğin EFİT, Trakyabirliğin Tekirdağ ve Balıkesir’deki işletmeleri gibi entegre tesisler de bulunmaktadır. Bu Kuruluşlar halen 100’ün üzerinde tesis ve işletmeleriyle Ülkemizin önde gelen kuruluşları arasında yer almaktadırlar. Nitekim, Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu sıralamasında bazı Birlikler de yer almaktadırlar. Tablo - TSKB’lerin 1997-2007 Döneminde Alımlarının Toplam Üretim İçindeki Payları ÜRÜN YILI KÜTLÜ PAMUK YAĞLIK AYÇİÇEĞİ FINDIK Ç’SİZ KURU ÜZÜM KURU İNCİR Z.YAĞI ZEYTİN SOYA GÜLÇ. KOZA TİFTİK 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 13,5 24,1 19,1 15,7 18,6 18,1 14,9 16,9 10,9 10,4 9,2 44,0 51,5 43,2 53,0 37,0 48,4 53,4 58,5 60,6 48,3 22,1 13,3 41,2 26,9 19,5 20,5 8,1 1,7 4,3 9,5 6,7 0,9 27,5 30,1 27,1 29,8 19,8 10,4 18,4 28,2 13,4 12,8 14,9 7,5 7,7 21,6 11,4 5,3 6,6 11,3 11,5 9,6 9,8 4,9 11,7 15,0 14,4 17,1 18,9 16,1 16,3 6,8 14,4 7,5 3,2 9,8 7,6 17,6 19,6 23,0 21,7 17,3 6,5 12,7 5,0 6,8 39,6 41,7 41,8 43,2 38,0 55,1 20,9 17,6 28,0 32,5 22,1 61,2 48,4 20,3 19,6 8,8 28,6 33,5 33,2 43,8 35,7 41,1 95,0 100,0 97,8 91,8 100,0 99,0 98,2 100,0 100,0 100,0 100,0 59,3 46,8 46,3 21,5 73,3 81,3 76,5 100,0 90,5 94,0 97,0 Kaynak: TSKB verileri Tablo 3- En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu Sıralamasında Bulunan Birlikler Birlik Adı 500 Firma İçindeki Sırası 2005 2006 126 118 Trakyabirlik 111 141 Tariş Pamuk Birliği 475 364 Marmarabirlik 439 Tariş Üzüm Birliği 2007 109 132 353 427 7 FINDIK KURU Z.YAĞI ZEYTİN 2003 14,9 53,4 1,7 18,4 11,3 16,3 17,3 YILI PAMUK AYÇİÇEĞİ İNCİR ÜZÜM 2004 16,9 58,5 4,3 28,2 11,5 6,8 6,5 1997 13,5 44,0 13,3 27,5 7,5 11,7 9,8 2005 10,9 60,6 9,5 13,4 9,6 14,4 12,7 1998 24,1 51,5 41,2 30,1 7,7 15,0 7,6 2006 10,4 48,3 6,7 12,8 9,8 7,5 5,0 1999 19,1 43,2 26,9 27,1 21,6 14,4 17,6 9,2 2007 22,1 0,9 14,9 4,9 3,2 6,8 2000 TSKB 15,7 verileri53,0 19,5 29,8 11,4 17,1 19,6 Kaynak: 2001 18,6 37,0 20,5 19,8 5,3 18,9 23,0 2002 18,1 48,4 8,1 10,4 6,6 16,1 21,7 Tablo 3- En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu Sıralamasında Bulunan Birlikler 2003 14,9 53,4 1,7 18,4 11,3 16,3 17,3 Birlik Adı 500 Firma İçindeki Sırası 2004 16,9 58,5 4,3 28,2 11,5 6,8 6,5 20059,5 2006 2005 10,9 60,6 13,4 9,6 14,4 12,7 126 6,7 118 Trakyabirlik 2006 10,4 48,3 12,8 9,8 7,5 5,0 9,2 2007 22,1 14,9 4,9 3,2 6,8 111 0,9 141 Tariş Pamuk Birliği SOYA 20,9 17,6 39,6 28,0 41,7 32,5 41,8 22,1 43,2 38,0 55,1 20,9 17,6 28,0 32,5 22,1 GÜLÇ. 33,5 33,2 61,2 43,8 48,4 35,7 20,3 41,1 19,6 8,8 28,6 33,5 33,2 2007 43,8 109 35,7 41,1 132 KOZA 98,2 100,0 95,0 100,0 100,0 100,0 97,8 100,0 91,8 100,0 99,0 98,2 100,0 100,0 100,0 100,0 TİFTİK 76,5 100,0 59,3 90,5 46,8 94,0 46,3 97,0 21,5 73,3 81,3 76,5 100,0 90,5 94,0 97,0 Kaynak: TSKB verileri 475 364 353 Marmarabirlik 439 427 Tariş Üzüm Birliği Tablo 3En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu Sıralamasında Bulunan Birlikler Kaynak: İstanbul Sanayi Odası Yıllık Raporları Birlik Adı 500 Firma İçindeki Sırası 2005(1.000 Ton) 2006 2007 Tablo İhracat Rakamları 12. Son6-Birlik dönemlerde giderek artan cari açı- dışında da değerlendirmekte, bu sayede 126 118 109 Trakyabirlik EKONOMİK 2001/02 2002/03 132 2003/04 2004/05 ğınÜRÜN kapatılmasında, ihracatın önemi yadsı- 2000/01 111 VERİLER 141 döviz Tariş Pamuk Birliği ülkeye girişi sağlamaktadırlar. BirlikÇ’siz Kuru Türkiye İhracatı 201,7 225,7 200,9 196,0 211,9 475 364 353 Marmarabirlik namaz bir seviyeye gelmiştir. Birlikler, üreÜzüm lerin yılları arasındaki ihracatları - Birliği'nin 439 2000-2005 427 Üzüm Birliği Tariş Üzüm İhracatı 18,1 25,8 27,6 30,0 ticiTariş ortaklarından aldıkları ürünleri katma 12,1 Kaynak: İstanbul Sanayi Odası Yıllıkyanı Raporları değer yaratarak ülke içerisinin Birliğin İhracattaki Payı sıra ülke Tablo Rakamları (1.000 Ton) Kuru6-Birlik İncir İhracat Türkiye İhracatı ÜRÜN EKONOMİK VERİLER İncir Birliği'nin İhracatı Ç’siz Kuru Tariş Türkiye İhracatı Üzüm Birliğin İhracattaki Payıİhracatı Tariş Üzüm Birliği'nin Sofralık Zeytin 43,1 2000/01 2,0 201,7 45,7 2001/02 1,3 225,7 41,5 2002/03 1,6 200,9 51,2 2003/04 2,1 196,0 59,5 2004/05 3,8 211,9 4,6% 12,1 2,8% 18,1 3,9% 25,8 4,1% 27,6 6,4% 30,0 21,2 6,0% 43,2 8,0% 33,6 12,8% 44,1 14,1% 55,4 14,2% 0,7 43,1 3,3% 2,0 16,3 4,6% 10,8 21,2 66,2% 0,7 3,6 45,7 8,3% 1,3 98,6 2,8% 12,0 43,2 12,2% 3,6 4,3 41,5 12,8% 1,6 23,9 3,9% 13,2 33,6 55,3% 4,3 5,0 51,2 11,3% 2,1 76,2 4,1% 6,3 44,1 8,3% 5,0 3,2 59,5 5,8% 3,8 50,9 6,4% 9,1 55,4 17,9% 3,2 3,3% 8,3% 12,8% 11,3% 5,8% Türkiye İhracatı 16,3 98,6 23,9 76,2 50,9 Tariş Z.Yağı Birliği'nin İhracatı 10,8 12,0 13,2 6,3 9,1 Birliğin İhracattaki Payı 66,2% 12,2% 55,3% 8,3% 17,9% Türkiye İhracatı Payı Birliğin İhracattaki Marmarabirlik'in İhracatı Türkiye İhracatı Birliğin İhracattaki Payı Tariş İncir Birliği'nin İhracatı Zeytinyağı Türkiye İhracatı Birliğin İhracattaki Payı Tariş Z.Yağı Birliği'nin İhracatı Sofralık Zeytin Türkiye İhracatı Birliğin İhracattaki Payı Marmarabirlik'in İhracatı Kaynak: DTM, TKM, TSKB verileri Birliğin İhracattaki Payı Kuru İncir Zeytinyağı ve ihracat payları12,8% aşağıdaki gibidir: 6,0% 8,0% 14,1% 14,2% Kaynak: DTM, TKM, TSKB verileri 13. Birlikler, üreticilerinden ürün alabilmek amacıyla yüksek fiyat açıklamak ve ürün bedellerinin tamamını veya büyük bir kısmını peşin ödemek durumunda kalmaktadır. Özkaynakları son derece sınırlı olan birliklerin, dış borçlanma kaynaklarına başvurmaları zorunluluk haline gelmektedir. Bununla birlikte yıllar itibariyle oluşan zararlar ve borç yüküne rağmen birlikler halen borçlanabilmekte ve bu borçları çevirerek piyasada düzenleyici rolü de üstlenmektedirler. Birliklerin kullandıkları DFİF kredileri ile 8 özel banka kredi tutarları tablodaki gibidir: 2 14. DFİF kredisi uygulaması, göreceli olarak ulaşılması kolay bir kredi türü olduğundan, TSK Birlikleri daha çok bu kredi türünü kullanmayı tercih etmişlerdir. DFİF kredisi uygulaması Bakanlar Kurulunca 2 yayınlanan kararnameler çerçevesinde yürütülmektedir. En son 23/5/2005 tarih ve 2005/8839 sayılı Kararname yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu kararname hükümlerine göre, ortaklardan yapılan ürün alım bedellerini ödemek üzere T.C. Ziraat Bankası aracılığıyla TSK Birliklerine en faz- Grafik -TSKB’lerin Kullandıkları Kredi Tutarlarının Yüzdesel Dağılımı BİRLİKLERİN KULLANDIKLARI KREDİ TUTARLARININ YÜZDESEL DAĞILIMI 100% 80% 60% 40% 20% 0% 2000/01 2001/02 2002/03 2003/04 2004/05 2005/06 2006/07 2007/08 21.618 26.793 71.663 137.286 162.856 239.882 393.801 178.511 VADESİ ERTELENEN DFİF KREDİSİ 0 257.289 352.427 345.261 291.795 436.915 400.594 460.735 YENİ KULLANDIRILAN DFİF KREDİSİ 229.048 81.749 52.943 148.923 264.509 269.087 199.516 168.069 ÖZEL BANKA KREDİSİ YILLAR la 18 ay vadeli ürün alım kredisi kullandı- yapılan ürün alım bedellerini ödemek üzeGrafik - DFİF veKredilerin Ticari Faiz Oranları ile ÜFE Karşılaştırması rılmaktadır. vadeleri 6 şar aylık re T.C. Ziraat Bankası aracılığıyla TSK Birliksürelerle ertelenebilmektedir. TSK Birlik- lerine en fazla 18 ay vadeli ürün alım kredikullandırılmaktadır. Kredilerin vadeleri 6 lerine 6 ay vadeli işletme kredisiYüzdesel de siDağılımı Grafik ayrıca -TSKB’lerin Kullandıkları Kredi Tutarlarının kullandırılabilmektedir. Bu kredilerin vade- şar aylık sürelerle ertelenebilmektedir. TSK BİRLİKLERİN KULLANDIKLARI KREDİ TUTARLARININ ayrıca 6 ay vadeli işletme kresi uzatılmamaktadır. 2000 yılından sonra Birliklerine DAĞILIMI YÜZDESEL 100% yalnızca Tariş İncir Birliği’ne işletme kredisi disi de kullandırılabilmektedir. Bu kredilekullandırılmıştır. 14. 80% DFİF kredisi uygula- rin vadesi uzatılmamaktadır. 2000 yılından ması, göreceli olarak60% ulaşılması kolay bir sonra yalnızca Tariş İncir Birliği’ne işletme kredi türü olduğundan, TSK Birlikleri da- kredisi kullandırılmıştır. 40% ha çok bu kredi türünü kullanmayı tercih 15. DFİF Kararnamesi, kredilerin faiz oran20% etmişlerdir. DFİF kredisi uygulaması Ba- larını T.C. Ziraat Bankası’nın cari zirai faiz 0% 2001/02 Oranı 2000/01 2002/03 2003/04 2004/05 2005/06 2006/07 2007/08 Grafik -TSKB’lerin Ürünyayınlanan Alımlarını DFİF’ten Karşılama kanlar Kurulunca kararnameoranlarına endekslemiştir. Buna göre, TSK 21.618 26.793 71.663 137.286 162.856 239.882 393.801 178.511 ÖZEL BANKA KREDİSİ TSK BİRLİKLERİNİN ÜRÜN ALIMLARININ DFİF'TEN KARŞILANMA ORANI (%) ler çerçevesinde yürütülmektedir. En son Birliklerine DFİF 0 257.289 352.427 345.261 291.795kaynaklarından 436.915 400.594 kullandırı460.735 VADESİ ERTELENEN DFİF KREDİSİ 140,0 81.749 52.943 148.923 264.509 269.087 199.516 168.069 YENİ KULLANDIRILAN DFİF KREDİSİ 229.048 23/5/2005 tarih ve 2005/8839 sayılı Kararlan kredilerin faiz oranı bankanın cari zirai 123,5 120,0 YILLAR name yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu faiz oranının % 75’idir. Bu oran, kredinin ilk 100,0 kararname hükümlerine göre, ortaklardan ertelenmesinde 80,1 % 85’i, ikinci ertelenme80,0 Grafik - DFİF ve Ticari Faiz Oranları ile ÜFE Karşılaştırması 61,9 60,0 55,6 50,9 50,4 50,4 40,0 20,0 0,0 2000/01 11,2 2001/02 6,6 2002/03 16,5 2003/04 68,9 61,7 30,9 30,0 2004/05 2005/06 YENİ DFİF 39,2 2006/07 33,0 2007/08 TOPLAM DFİF 3 Grafik -TSKB’lerin Ürün Alımlarını DFİF’ten Karşılama Oranı 140,0 123,5 120,0 100,0 80,0 9 TSK BİRLİKLERİNİN ÜRÜN ALIMLARININ DFİF'TEN KARŞILANMA ORANI (%) 80,1 sinde de % 100’ü olarak uygulanmaktadır. oranlarına göre avantajlı bulunmaktadır. 16. DFİF kredi faiz oranları, sübvansiyonlu zirai ve bitkisel kredilere göre yüksek kalmakla birlikte, cari zirai ve ticari kredi faiz Aşağıdaki grafikten anlaşılacağı üzere, fiyat endekslerine (ÜFE’ye) göre de önceleri avantajlı bulunan DFİF kredileri, son yıllarda Grafik -TSKB’lerin Ürün Alımlarını DFİF’ten Karşılama Oranı TSK BİRLİKLERİNİN ÜRÜN ALIMLARININ DFİF'TEN KARŞILANMA ORANI (%) 140,0 123,5 120,0 100,0 80,1 80,0 60,0 40,0 50,4 50,4 55,6 50,9 20,0 11,2 0,0 2000/01 2001/02 6,6 2002/03 61,9 16,5 2003/04 68,9 61,7 2004/05 39,2 30,9 30,0 2005/06 2006/07 YENİ DFİF 33,0 2007/08 TOPL AM DFİF bu avantajını yitirmiştir. kurumu gibi işletilmiş, ürün alımlarından personel ürün fiyatlarına, finansman kay17. TSK ve TSK Birlikleri özel finans kuru- nağına kadar Devletin etkin rolü olmuştur. 3 luşlarından borçlanabilmelerine rağmen, Bunlar arasında personel uygulamaları aürün alımlarında temel finansman araçları- çık bir örnek oluşturmuştur. Devletin bir isnı DFİF kredisi oluşturmaktadır. DFİF kredi- tihdam kaynağı olarak da kullandığı birliklerinin, toplam ürün alım bedelleri içerisin- lerde aşırı ve atıl bir istihdam oluşmuştur. deki payı 2007/2008 döneminde % 100’ü 2000 yılında çıkarılan 4572 sayılı Kanunla, de aşmıştır. Bunda, önceki dönemlerde birliklerin mali yönden güçlenmelerini sağkullandırılan kredilerin geri dönüşlerinde layacak bir kısım tedbirler alınmıştır. Bu yaşanan gecikmelerin rolü bulunmaktadır. tedbirlerin başında, çıkarılacak personele ödenecek tazminatların Hazinece karşılan18. Birlikler 2000 yılına kadar bir devlet ması tedbiri gelmektedir. Birlikler bu kapGrafik - TSKB’lerin Toplam Personel Sayısı TSK VE TSK BİRLİKLERİNİN PERSONEL SAYISI 12.000 10.262 10.000 8.000 6.000 4.380 5.193 1.771 4.000 2.000 0 10 Haziran 2000 Haziran 2008 Daimi Per. Geçici Per. samda, fazla istihdamdan kaynaklanan giderlerin azaltılması, verimliliğin artırılması gibi amaçlarla personel sayısında ve giderlerinde azaltmaya gitmişlerdir. Bu işlemler karşılığı olarak 16 TSK Birliğine yaklaşık 156 milyon YTL kaynak aktarılmıştır. Yeniden Yapılandırma ürecinde (30.06.2000 tarihinden 20.06.2008 tarihine kadar olan süreç içerisinde) TSK ve TSK Birliklerinin daimi personel sayısında % 43 ve geçici personel sayısında ise % 34 oranında bir azaltıma gidilmiştir. Birlikler, yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere, her ne kadar 2000 yılı sonrasında personel azaltımına gitseler de, halen ülke içerisinde önemli birer istihdam kaynağı konumundadır. 19. Görüldüğü üzere, yeniden yapılandırma döneminde; fiyat ve alım uygulamalarında kısmen iyileşmeye gidilmesi, personel sayısında ve giderlerinde tasarruf sağlanması, birlik-kooperatif hesaplarının ayrıştırılması, önemli atıl varlıkların satılması ve zarar eden birçok işletmenin kapatılması gibi bazı olumlu gelişmeler sağlanmıştır. • Birçok kooperatif ve birlik, mali yapılarındaki zayıflık nedeniyle ürün alımı için dış finansmana bağımlı bulunmaktadır. Aldıkları dış kaynakları geri ödemekte zorlanmaktadırlar. • Kooperatifler, çoğunlukla işletme zaafları yaşamakta ve mali yönden birliklere bağımlılık göstermektedirler. • Genel olarak; nitelikli personel ve yönetici sayıları yetersizdir. • Yöneticiler, yeterince rasyonel hareket etmemektedirler. • İç denetim etkin değildir. • Ortaklık bilinci yeterince gelişmemiştir. • Alım ve fiyat politikalarında kooperatifçilik anlayışına uygun hareket edememektedirler. • Kamunun vesayetinin kaldırılmasına rağmen, yerel faktörlerin bu kuruluşlar üzerindeki baskı ve yönlendirici etkileri devam etmektedir. Buna karşın, kooperatifler ve birlikler ha- • Tüm işlemleri kayıt altında olduğundan len bazı yapısal sorunları yaşamaya devam esnek çalışan diğer özel sektör kuruluşlarıetmektedirler: na göre ilave maliyete katlanmaktadırlar. 11 TÜKETİM KOOPERATİFCİLİĞİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Dr. Oktay TUNCAY İnsanların tarih boyunca bazı amaçlarına ulaşmak, bazı sıkıntılarını(ekonomik) gidermek için bir araya gelerek, ortak çabalarla gösterdiklerini çok görmekteyiz. Fakat bu ortak çabalar geçici bir ihtiyacı gidermeyi amaçlamıştır. Eski Yunan ve Roma dönemlerinde bazı örneklerine rastlanan bu davranışların sürekliliğini tarih boyunca pek görememekteyiz. Eski devirlerden beri süregelen ortak süthaneler, ortak çamaşırhaneler, ortak fırınlar, ortak çoban tutmalar vs. de bu günkü kooperatiflere benzeyen faaliyetlerdir. İnsanların toplum halinde yasamaları ile beraber başlayan kooperasyon, zamanla değişik görünümlerde gelişerek süregelmiştir. Bu oluşum, yasal statülere dayalı, ilkeli, çağdaş ekonomik gereklere daha yatkın, ekonomik ve sosyal hedefleri birlikte kapsayan bir niteliğe, kooperatifçilik şeklinde dönüşmüştür. Kooperatifçilikte işbirliğinin bir görünümüdür ya da kooperatifçilik kooperasyonun özel bir varyasyonudur denilebilir. Kooperatifçilik hareketinin günümüz anlamında ortaya çıkısı İngiltere’de gerçekleşmiştir. 17. yüzyılda İngiltere’de çalışma şartları son derece ilkeldi. Sermaye sahipleri isçileri çok düşük ücretlerle ve uzun sürelerle çalıştırıyordu. Çalışanların hiçbir güvencesi yoktu. Çok küçük yastaki çocukların yetersiz ücretlerle kötü koşullarda çalıştırılması olağan sayılıyordu. Çalışanları haklarını koruyacakları, kendilerini savunacakları herhangi bir kuruluşları yoktu. Karşılıklı dayanışmayı sağlayarak daha iyi hayat şartları elde etmek, 12 insanca yasayabilmek için çeşitli çözümler aranıyordu İngiltere’deki kooperatifçilik hareketi bu ağır Şartların içinden doğmuştur. İngiltere’de kooperatifçilik hareketinde Robert Owen, Dr. William King ve Rochdale Öncüleri önemli rol oynamışlardır. Dünya’da gerçek anlamda kooperatifçilik hareketi, 1816 yılında Robert Owen isminde bir fabrika sahibinin kooperatif fikrini ortaya atması ile başlamıştır. Bu fikir zamanla gelişmiştir. Kooperatifçiliğin, İngiltere’de ki öncülerinden olan Robert Owen ekonomik ve sosyal olarak reformist fikirlere sahipti. Dr.William King ise bugünkü anlamda kooperatifçilik deyimini kullanan ve bu konu da birçok ilkeye imzasını atan isimdir. Rochdale Haksever Öncüleri ise modern kooperatifçiliği ilk kez basarıyla uygulayan kooperatifçilerdir. 21 Aralık 1844 tarihinde Rochdale kasabasında 28 işçi tarafından kurulan bu kooperatifin amacı karşılıklı yardım ve işbirliği idi. İngiltere’de Rochdale Öncülerinin teşebbüsüyle, ortaya çıkan bu kooperatif çeşidi Batı ülkelerinde çok yayılmıştır. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin hepsinde tüketim kooperatiflerinin, ortak sayısı ve birim kooperatif sayısı bakımından dünya kooperatifçiliği içerisinde büyük bir yer tuttuğu görülmektedir. Bugün beş kıtada yarım milyarın üzerinde insanı bünyesinde toplayan yeryüzünün en büyük sosyo-ekonomik akımı niteliğini kazanmıştır Özellikle Finlandiya, Norveç, İsveç, İzlanda, Danimarka, İngiltere ve Almanya’da tüketim kooperatifçiliği çok gelişmiş olup toplam sa- tışların 1/3 civarındaki bir kısmı bu kooperatiflerce gerçekleştirilmektedir. Dünyada şehirleşme yoğunlaştıkça, tüketim malları piyasaları aksamaya başlamakta, eksik rekabet biçimleri doğmaktadır. Bu duruma tepki olarak tüketim kooperatifçiliği gelişmektedir Kooperatifçilik Türk milleti için hiç de yabancı bir müessese değildir. Her Türk toplumunda öteden beri, mevcut olan ve günümüzde dahi yaşamakta bulunan imece âdetimiz, kooperatiflerin karşılıklı yardım, dayanışma, feragat gibi ilkelerine uygun düşmektedir. İmeceye, bir çeşit, teşkilatlanmamış ve resmileşmemiş kooperatifçilik gözüyle bakmak yanlış olmasa gerekir. Aynı şeyleri XIII. Yüzyılın ortalarında, Anadolu Selçukluları döneminde, Türkiye’de Ahi Birlikleri adı altında ortaya çıkan meslek kuruluşları için de ileri sürmek mümkündür. Üstelik, aşırı gelir ve servet farklılıklarını önlenmesi, işsize iş sağlaması, hem üreticiyi ve hem de tüketiciyi koruması ve muhtaç insan bırakmaması bakımından, kooperatifçiliğin sosyal adaleti sağlama fonksiyonu Ahi Birliklerinde de var idi. Bir diğer benzerlik, hem Ahi Birliklerinde ve hem de kooperatifçilikte eğitim ilke ve faaliyetinin mevcut olmasıdır. Türkiye’de kooperatifçilik hareketinin Mithat Paşa’nın kurmuş olduğu Memleket Sandıklarıyla başlamış olduğu kabul edilmektedir. Mithat Paşa “Memleket Sandığı” adını verdiği ilk tarım kredi organizasyonu 1863 yılında o zaman valisi olduğu Niş şehrinin Pirot kasabasında kurmuştur. İlk denemeden olumlu sonuçlar almış ve dolayısıyla bu şekildeki sandıkların bütün ülkede kurulmasının çok faydalı olacağını düşünmüştür. Düşüncelerini uygulama amacıyla hazırladığı bir nizamname hükümetçe kabul edilmiş ve memleket sandıkları adı verilen bu teşkilatın ülkenin her tarafında kurulmaları bütün valilere görev olarak verilmiştir. Bu şekilde devlet tarımsal işlerini de kendi idari işleri arasına almıştır. Ülkemizde tüketim kooperatifçiliği hareketi- ni üç bölüm halinde incelememiz mümkündür; İkinci Meşrutiyet Devresi ve 1912 teşebbüsü (1912-1913),Mütareke Devresi ve 1922 teşebbüsü (1922-1923),Cumhuriyet Devresi (1924-1925’den günümüze kadar) İlk iki devre dönemin İstanbul’u için söz konusu olurken, üçüncüsü Cumhuriyet devrinin Ankara’sı ile başlamıştır. 1912 ve 1922 girişimleri bir sonuç vermemiştir, 1924-1925 teşebbüsü ise günümüze kadar devam eden hareketinin başlangıcını oluşmuştur. Balkan Savaşı yıllarında bir heyetle birlikte Avrupa’ya gönderilen Ahmet Cevat Emre, gezdiği ülkelerde kooperatifçilik hareketini yakından incelemiş ve yurda dönüşünde o güne kadar ihmal edilmiş olan tüketim kooperatifçiliği meselesiyle ilgilenmiştir. Bu girişim geniş yankı uyandırmış ve taraftar toplamıştır. A.Cevat Emre, kooperatifçilik konusunda verdiği konferanslar ve 1913 yılında yayınladığı “İktisatta İnkılap” adlı ilk kooperatifçilik kitabı ile, ülkemizde tüketim kooperatifçiliğinin doğmasına öncülük etmiştir.1913 ve daha sonraki senelerde İstanbul’un birkaç mahallesinde küçük tüketim kooperatiflerinin kurulduğu, ancak başarılı olmadıkları görülmektedir. İlk tüketim kooperatifi İstanbul’da Çırçır’da, ikincisi Unkapanı’da üçüncüsü ise Karaköy’de açılmıştır. Bu teşebbüslerin başarısızlığı bunların savaş devresinde resmi bir dairenin erzak dağıtma görevini üstlendikleri ve bunda başarılı oldukları, ancak buhran kalktıktan sonra da himayeden yoksun bırakılmalarıdır. Tüketim kooperatifçiliğinde ikinci deneme 1921 yılında yine İstanbul’da yapılmış ve Memurun Erzak Kooperatifi kurulmuştur. Kooperatif, İstanbul’daki memurların geçim sıkıntısı çekmeleri neticesinde vücuda getirilmiş ve kuruluşun ilk günlerinde başarılı olmuştur. Yönetmeliklerde olan boşluklar ve yalnız gıda maddeleri satmaları bunların gelişmesine engel olmuştur. Üçüncü uygulama 1925 yılında Ankara Memurlar İstihlak kooperatifinin kurulmasıdır. Bu kooperatifin kurulmasında devlet yardımı olmuş ve memurların üyelik paylarının ödenmesinde ko- 13 laylıklar sağlanmıştır. Kooperatif o gün için oldukça yeterli bir sermaye ile işe başlamış ve başarılı olmuştur. Şehir nüfusunun hızla artış göstermesi neticesinde, kooperatif dört ayrı semtte şube açmışsa da, bunlar daha sonra kapatılmıştır. Kooperatif, İkinci Dünya Harbi yıllarında satışlarını sürekli artırmıştır. Bu artışın, fiyatların yükselmesi ve odun, kömür, şeker gibi maddelerin dağıtımının kooperatife verilmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Kooperatif ortak dışı satışlara da fazla yer vermiş faaliyetlerine 1950 yılına kadar devam etmiştir. Bu üçüncü dönemden sonra tüketim kooperatifçiliği hareketi bütün yurda yayılmaya başlamıştır 1932 ve 1942 senelerinde İstanbul’da iki ayrı memur kooperatifi kurulmuştur. Bunu 1933 yılında Denizli ve Eskişehir’de 1934 yılında Burdur’da ve 1938 senesinde Antalya’da kurulan kooperatifler takip etmiştir. Ülkemizde çeşitli şehir ve kasabalarda 1925-1942 yılları arasında 12; 1948 senesinde 48; 1943 yılında 24 ve 1944 senesinde 5 tüketim kooperatifi kurulmuştur. 1950-1960 yılları arasında tüketim kooperatifçiliği hareketi çok durgun bir dönem yaşamıştır. Bu dönemde hükümet, harekete karşı gerektiği kadar ilgi göstermemişse de, gönüllü kuruluşlar ve Türk Kooperatifçilik Kurumu hareketin benimsenmesi ve geliştirilmesi için çaba harcamışlardır. Kurum 1953 yılı kongresinde hayat pahalılığını önlemede tüketim kooperatiflerinin rolüne ilişkin bir tebliğ hazırlatmıştır. 1969 yılında yürürlüğe giren 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, tüketim kooperatiflerini de kapsamına almış ve gelişmeleri konusunda yeni bir adım atılmıştır. Bu tarihten sonra, yasal düzenlemenin de tesiriyle, kooperatif sayılarında süratli bir artış olmuştur.1163 sayılı kanunun öngördüğü biçimde üst teşkilatlarını kuramayan ve bu konuda açılan tüketim kooperatifleri içinde bulundukları; finansman, denetim ve eğitim meselelerine 14 çözüm bulamamışlardır. Bu kooperatiflerin çoğu “işyeri kooperatifleri” veya “kapalı kapı sistemi” ile çalışan kooperatifler olmak durumundan kurtulamamışlarıdır. Bugün, Türkiye’de devlet daireleri, bankalar ve özel sektör işyerlerinde bulunan kapalı kapı tüketim kooperatifleri, üyelerine çok sınırlı bir ekonomik menfaat temin ederek faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu durum hareketin gelişmesi, daha geniş bir tüketici kitleye hizmet götürmesi ve piyasada aktif bir rol oynamasını engellemiştir. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı verilerine göre bugün ülkemizde faal olan 797 tüketim kooperatifi ile bunların 163608 kişi ortağı bulunmaktadır. Aynı verilere göre faal olan 7 adet Tüketim Kooperatifleri Birliği ve bunların 108 adet kooperatif ortağı bulunmaktadır. 1994 yılında ise Tüketim Kooperatifleri Merkez Birliği kurulmuştur. Tüketim kooperatiflerinin çoğu “işyeri kooperatifleri” veya “ kapalı kapı sistemi” ile çalışan kooperatifler olmak durumunda kurtulamamışlardır. Türkiye’de halen Devlet Daireleri, Bankalar ve özel sektör iş yerlerinde bulunan kapalı kapı tüketim kooperatifleri, üyelerine çok sınırlı ekonomik menfaat temin ederek faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bu durum hareketin gelişmesi, daha geniş bir tüketici kitleye hizmet götürmesi ve piyasada aktif bir rol oynamasına engellemiştir. Türkiye’de tüketim kooperatiflerinin ülke genelindeki dağılımları da dengesizdir. Tüketim kooperatifleri daha çok Ankara, İstanbul, İzmir, Konya, Bursa Adana, Eskişehir, Samsun, Kocaeli v.b. büyük illerde yoğunlaşırken, bazı illerimizde hiç tüketim kooperatifi bulunmamaktadır. İnsanların hayatlarını devam ettirmek, ihtiyaçlarını gidermek ve alışkanlıklarını tatmin etmek amacıyla belirli mal ve hizmetler için sayısız ihtiyaçları ve arzuları vardır. Bu ihtiyaç ve arzular, insanın doğduğu anda hatta doğmadan önce başlar, öldükten sonra da devam eder. İnsanlar hayatlarını sürdürebilmek için bu düzenli ihtiyaçlarını karşılayacak mal ve hizmetleri satın almak isteyeceklerdir. Tüketici, ihtiyaçlarını gidermek ve tatmin sağlamak amacıyla mal ve hizmetleri kullanan kişi ve topluluklardır. Tüketici, talebi hisseder ve buna göre alımları ve davranışlarını ayarlar. Tüketici mal alışlarını belirli ekonomik yasaların ve ihtiyaçlarının tesiri altında gerçekleştirir. İktisat teorisinin çok önemli varsayımlarında birisi de, tüketicinin beli koşular altında ulaşabileceği en yüksek faydaya ulaşmayı amaçlamasıdır. Tüketici her mal için harcadığı son liranın kendisine sağladığı marjinal faydaların birbirine eşit olduğu noktaya kadar her maldan satın alacaktır. Tüketicinin birim para ile ihtiyaçlarını giderecek mallardan daha fazla alabilmesi onun tatminini artıracaktır. Bu ise her şeyden önce piyasada rekabetin yaratılması ile pazarlama kanalındaki aracı sayısının asgariye indirilmesine bağlıdır. Bütün dünyada tüketiciyi, tüketim kooperatifleri içinde örgütlenmeye yönelten temel sebep, üretici ve tüketici arasındaki aracı denilen kişi yada kuruluşların varlığıdır. Tüketim kooperatifi, tüketicilerin, tüketim maddeleri ihtiyaçlarını kaliteli ve ucuz temin etmelerini sağlamak üzere dayanışma yoluyla ve gönüllü olarak ekonomik güçlerini bir araya getirmeleriyle vücut bulmaktır. Tüketim kooperatifin amacı, kar etmek, ancak bu karın ortaklarına yaptıkları alış-verişleriyle orantılı olarak risturn geri döndürmektir. Tüketim kooperatifleri, pazarlama zincirindeki aracıyı kaldırıp, üretimle-tüketimi yaklaştırabildikleri ölçüde üyelerine daha yararlı olabilmek şansıma ulaşacaklardır Ülkemizde, fazla başarı gösteremeyen faaliyet kollarından birisi de tüketim kooperatifçiliğidir. Bugüne kadar daha ziyade bazı kamu kuruluşları ve özel iş yeri, bu kuruluşların personeline dönük hizmet sürdürmektedirler. Bazı istisnalar dışında, Türkiye’de halka dönük bir tüketim kooperatifçiliği henüz gerçekleştirilememiştir. Mevcut tüketim kooperatifleri hem ortak sayısı, hem de sermaye yönünden yetersiz olduklarından büyük oranda alımlarda bulunamamaktadır. Ülkemizde Tüketim kooperatiflerinin bekleneni verebilmesi, piyasada etkili olup piyasayı düzenleyici rol oynaması engelleyen, gelişmesini geciktiren nedenleri şu şekilde sıralayabiliriz • Halkın bilinçlendirilmemesi, • Lider eksikliği, • Devlet - Kooperatif ilişkilerinin düzensizliği, • Resmi ve özel kuruluşların ters yönlü ilişkisi, • Organizasyon ve üst örgütlenme sorunu, • Kooperatifler arası işbirliğinin sağlanamaması, • Eğitim ve denetim yetersizliği, • Kooperatif- Sendika ilişkilerinin yetersizliği. 15 TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİFLERDE DENETİM VE GTHB HİZMETLERİ Metin TÜRKER * Erhan EKMEN ** Giriş Geçmişte özellikle gelişmiş ülkelerde mevcut kıt kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasında önemli işler başaran kooperatifler, günümüz küresel ekonomisi içinde artık kamu ve özel sektör yanında üçüncü bir sektör olarak kabul edilmekte ve ülkelerin büyük krizlerden korunmaları konusunda kritik roller üstlenmektedirler. Avrupa Birliği’ni sarsan son mali krizde kooperatif bankaların emsallerinin aksine daha da güçlenmeleri bu görüşü ispatlayan iyi bir örnektir. Bu duruma çarpıcı bir başka örnek ise; Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından Dünyamızdaki açlık, gıda ve gelir dağılımındaki adaletsizlik ve küresel krizler ile mücadelede en önemli araç kooperatiflerin görülmesidir. Bu nedenle, 2012 yılı “Kooperatifler Yılı” ilan edilmiş ([email protected]) ve bu sene kutlanılacak gıda günü teması da “Tarımsal Kooperatifler : Açlığın Çözümü İçin Anahtar” olarak belirlenmiştir (www.fao.org 2012). Avrupa Birliği’nde kırsal kalkınma politikalarının geri kalmış hedef bölgelerde uygulanmasında üretici grubu olarak adlandırılan üretici örgütlerine görev verilmektedir. Birliğe üye olacak ülkelere verilen katılım öncesi mali yardımları alt bileşenleri arasında üretici örgütlenmesine yönelik özel bir destek yer almaktadır. Avrupa Birliği ortak politikaları arasında ortak mali bütçeyi en çok zorlayan ve hem uygulanması hem * Dr., Genel Müdür Yardımcısı Vekili Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ** Dr., Projeler ve Dış İliş. Çalışma Grubu Sorumlusu Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 16 de uyumu zor olan tarım ve balıkçılık alanındaki politikalara ait piyasa düzenlemelerinin gerçekleştirilmesi ağırlıklı olarak üretici örgütleri tarafından sürdürülmektedir (Eraktan 2004). Önümüzdeki günlerde gerçekleştirilmesi beklenen reform süreci sonunda bu durumun daha da artacağı görülmektedir. Bütün bu gelişmeler, gelişmişliğin bir göstergesi olarak kabul edilen kooperatifçiliğin, artık geri kalmışlığın giderilmesinde de etkin bir araç olarak kabul edildiğini göstermektedir. Bu durum tarım sektörü içinde geçerlidir. Her ülkede tarımın örgütlenmesi, o ülkenin tarımsal yapısına, uygulanan tarım politikalarına ve ihtiyaçlara göre olağan olarak farklılıklar göstermektedir. Fakat genel bir yaklaşımla, toplumsal dinamikler ve birikimlerin etkisiyle, gelişmiş ülkelerde örgütlenmenin yaygın ve güçlü olmasına karşın az gelişmiş ülkelerde örgütlenmenin yetersiz ve güçsüz kaldığı gerçeği hiç değişmemektedir (Turan 2001). Sosyo-ekonomik olarak kalkınmasını sağlamış ülkelerin tarımında, üretici örgütlerinin en üst düzeyde geliştiği ve kırsal kalkınmada önemli rol oynadığı görülmektedir. Örgütlenme ile ilgili bu durum, bir tesadüf değildir. Ülkemiz içinde, küresel liberal piyasalarda rekabet edebilmek için en önemli araç örgütlenmedir. Tarımsal yapımızın dünya piyasalarında yeterince güçlü olduğunu söylemek mümkün değildir. Mevcut işletmelerin büyüklükleri girdi, finansman ve teknoloji kullanımı açısından yeterli olmadığı için optimal verim düşük kalmakta dolayısıyla da tatminkar bir gelir sağlanamamaktadır (İnan.2005). Buna ilaveten üreteci - tüketici arasındaki pazarlama kanalında aracı kademelerin çok olması ve gelirin önemli bir kısmının bu ara kademeler tarafından alınması üreticinin zaten az olan gelirini daha da düşürmektedir. Tarımsal yapıda pazarlamaya ilişkin bir başka sorun ise, iç ve dış piyasaların ürün taleplerinin takip edilmemesi nedeniyle ülkemizde doğru bir üretim planlaması yapılamaması ve ürünlerin gerçek değeri üzerinden pazarlamaması durumudur (Ekmen 2006). Halbuki ülkemiz, 2010 yılı sonu itibarıyla, 73,7 milyonluk nüfusuyla; Dünyada 16.ncı, Avrupa Birliği içinde ise 2.nci sırada yer almaktadır. Bu nüfusun beslenme ihtiyacını karşılaması ve ekonomiye katkı sağlanması açısından tarıma büyük ihtiyaç duyan ülkemiz, 24,5 milyon hektar tarıma uygun işlenebilir arazi varlığı ile; Dünyada 12.ci, AB ise 1.nci sırada yer almaktadır. Dünyanın önemli uluslararası ekonomik organizasyonlarından birisi olan “İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)” tarafından 2011 yılında Türk tarımı ile ilgili yayınlanan ‘’Tarımsal Politika Reformlarının Değerlendirilmesi Türkiye Raporu”na göre; Türkiye tarımsal ekonomik büyüklük açısından, Fransa, İspanya ve İtalya gibi tarıma ciddi destekler sağlayan ülkeleri geride bırakarak Avrupa’da 1’inci sırada, Dünyada ise 7’inci sırada bulunmaktadır (Anonim. 2011). Ülkemizin 2010 yılı tarımsal dış ticareti 13 milyar dolara yaklaşmıştır. FAO verilerine göre ise; ülkemiz 5 ürünün (kayısı, kiraz, fındık, vişne, incir) üretiminde Dünyada lider, 30’dan fazla ürünün üretiminde ise Dünyada ilk 5’te yer almaktadır. Yine ülkemiz 6 tarımsal ürünün (kuru kayısı, yaş-kuru incir, iç fındık, kuru üzüm, ayva) dış ticaretinde Dünya lideri, 20’den fazla ürünün ihracatında ise Dünyada ilk 5’tedir. Su ürünleri alanında Avrupa Birliği ülkeleri arasında yetiştiricilik üretimde 5. sırada, Alabalık üretiminde AB ülkeleri arasında 1. sıradadır. Ülkemiz Avrupa Çipura-Levrek pazarında %25’lik paya ulaşmış bulunmaktadır. (Anonim. 2009). Tarım alanında Dünyada önemli bir güç olan ülkemiz, pek çok tarımsal ürünün üretiminde dünyada lider ülkedir ve Dünya tarım sektöründe küresel bir aktördür. Ciddi bir ekonomik güç olarak değerlendirilebilecek tarım alanındaki bu pozisyonumuz asıl stratejik açıdan çok önemlidir. Gerçekten de, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, bir ülkenin tam bağımsız olabilmesi gıda üretimindeki bağımsızlığına bağlıdır. Küresel iklim değişikliklerinin etkilerinin daha fazla hissedilmeye başlandığı günümüzde, gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun tüm ülkeler, tarımsal üretimin vazgeçilmez olduğunun farkındadırlar. Bu nedenle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tarımın stratejik önemi artarak devam etmektedir. Bu önemli sektörde yaklaşık 160 yıldır özellikle devletin kırsal kesime yönelik yatırım hizmetlerinin yerine getirilmesinde kooperatifler önemli işler başarmışlardır. Fakat bu yaklaşım üreticinin kooperatiflerin gerçek önemini anlamasını engellemiştir. Üretici, kooperatifleri hep devletin yardım kapısı olarak görmüş yardım gelir gelmez kooperatifi unutmuştur. Halbuki üreticinin girdileri zamanında, ucuz ve kaliteli bir şekilde sağlayıp, uygun teknolojileri kullanmak suretiyle üretimini planlayabileceği fiyat oluşumu, pazarlaması konularında ihtiyaçlarını karşılayabileceği imkan her zaman elinin altında hazır bulunmuştur (Ekmen 2011). Bu imkan, hem üretici tarafında hem de kamu kesiminde kooperatifçilik ile ilgili bir bilinç oluşturulamadığı ve farkındalık yaratılamadığı için yeterince kullanılamamıştır. Ülkemizde tarım sektöründe üretici örgütlenmesi yönünden yasal dağınıklık ve yetki kargaşası yaşandığı için tek elden yürütülen bir örgütlenme politikasının bir türlü oluşturulamamış ve politikalar doğru şekilde belirlenemediği için örgütlenme alanında hedefe ulaşılamamıştır (Anonim. 2005). Bu durumda ne yazık ki büyüm fedakarlıklarla temin edilen devlet kaynakları etkin bir şekilde kullanılamamıştır. İşte bu noktada, kooperatiflerin sorunlarının çözümü ve daha etkin kullanımı açısından alınacak diğer önlemlerin yanı sıra, kooperatiflerin denetimi konusu büyük önem kazanmaktadır. Kooperatifçiliğin geliştirilmesi için alınacak her türlü tedbirin kararlaştırılması ve tedbirlerin uygulanması sırasında muhakkak dikkat 17 edilmesi gereken hususların bulunacaktır. Genel anlamda denetim hem kaynakların yerinde kullanımı, hem de temel işlerin rutin bir yapıda sürdürülebilmesini sağlayacaktır. Tarımsal Amaçlı Kooperatiflerin Denetim Ülke kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılmasında aktif rolleri bulunan kooperatiflerin, üretimden pazarlamaya kadar iç ve dış ticaretteki faaliyetlerinde karşılaşılabilecek ticari suçlarla mücadele için sürekli ve etkin denetim gerektirmektedir. Bu nedenle, kooperatif yönetiminin, ortakların ve kooperatifle ilişkisi olan herkesin çıkarını korumak amacıyla, alınan karar ve tasarrufların kontrole tabi tutulması, idarenin aksayan yönlerinin, mevzuat dışı hareket ve işlemlerinin tespit edilmesine, mali kayıtlarının incelenmesi, tuttuğu kayıtların takibi gibi idari, mali ve hukuki yönden denetimler yapılmaktadır. Tarımsal amaçlı kooperatiflerde denetimler olağan ve ihbara dayalı olmak üzere 2 durumda yapılmaktadır. Normal (Olağan) Denetimler, kooperatifin belirli bir tarihten itibaren tüm işlemler ve varlıklarının müfettiş veya kontrolörler tarafından incelemeye alınmasıdır. Bu çerçevede tespit edilen suç sayılmayan aksaklıklar ve çözüm yolları bir tespitname ile ilgililere bildirilir. Daha sonra düzenlenen denetim raporu Bakanlığa intikal ettirilir. İhbara Dayalı Denetimler ise; çeşitli kanallardan (doğrudan muhbir ve şikayetçi tarafından, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinden, Başbakanlıktan, Bakanlıklardan, İI Müdürlüklerinden) intikal eden şikayet ve ihbar konularında yapılan denetimlerdir. İhbar ve soruşturmalarda görevlendirilen müfettiş veya kontrolör, mahallin usulüne uygun yaptığı soruşturma sonunda suç unsuru tespit ederse, düzenlediği “Soruşturma Raporunu’’ İlgili Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirilmek üzere, Bakanlığa sunar. Tarımsal amaçlı kooperatiflerin 2 tip denetimi yapılmaktadır. Bunlar iç ve dış denetimlerdir (Deligöz, 2011) : 18 1) İç Denetim: Kooperatif denetçileri ve üst birlikleri olmak üzere, kooperatifin kendi iç birimleri tarafından yapılan denetimlerdir. 2) Dış Denetim: Kooperatifle ilişkisine göre 4 farklı kurum tipinin yaptığı denetimlerdir. 1) Noterlerin Denetimi: Genel hukuk ve noterlik kanunu açısından yapılan denetimlerdir. 2) Sicil Memurunun Denetimi: Ticaret sicil ve tescil konularında yapılan bir denetimdir. 3) Finansman Kuruluşlarının Denetimi: Her para veren kuruluş Kooperatif ve üst birliğini, verdiği kredinin amaca uygun kullanılıp kullanılmadığı konusunda denetleyebilmektedir. 4) İlgili Bakanlıklar Denetimi: Bakanlık aşağıda belirtilen hususlar doğrultusunda denetim yapmaktadır: a. Kuruluş aşamasında, ana sözleşmelerin kanuna uygunluğunun tespiti konusunda yapılan denetleme. b. Her yıl yapılması zorunlu olan Genel Kurul toplantılarına Bakanlığı temsilen katılan Bakanlık Temsilcileri tarafından genel kurul öncesi ve sonrası mevzuata uygunluk konusunda yapılan denetleme, c. Kooperatif ve üst kuruluşlarının işlem ve hesaplarını, mal varlıklarının, kanun, kararname ve yönetmelikler kapsamında, Müfettiş ve Kontrolörler tarafından denetlenmesi ve sonucun ilgili makamlara raporla bildirilmesi, d. Bakanlık tarafından görevlendirilen bağımsız denetim kuruluşlarının kooperatif ve üst kuruluşlarının ilgili müesseselerini denetlemesi. Tüzel kişiliğe haiz parasal konuları içeren ortaklıklar olan kooperatiflerin, özellikle kredi kullanmaları, devletten proje karşılığı destek almaları durumunda denetlenmeleri ile ilgili hususlar çıkarılan çeşitli kanunlarla düzenlenmiştir. Kooperatiflerden tarımsal amaçlı olarak nitelendirilen (Tarım Kredi, Tarımsal Kalkınma, Su Ürünleri, Sulama, Pancar Ekicileri) kooperatiflerinin denetim yetkisi Tarım Bakanlığı’na verilmiştir (www.tarim.gov.tr). Tarım Bakanlığı’nın, yetki alanına giren kooperatifleri denetleme amaçları; 1) Ülke ekonomisinde gereken etkinliği gösterebilmeleri, 2) Planlanan yatırım projelerini gerçekleştirmeleri, 3) Ortaklarına beklenen fayda ve hizmeti sağlayabilmeleri. Bu amaçlara göre aşağıda belirtilen işleri yapar 4) Bütçe ve fon kaynaklardan yapmakta oldukları finansman yardımlarının amaca uygun biçimde kullanılıp, kullanılmadığının tespit eder. 5) Tabi oldukları kanun ve mevzuata uygun bir şekilde faaliyet gösterip, göstermediklerini kontrol eder. 6) Denetimler sonucunda ortaya çıkacak sakıncalı durumları zamanında giderici tedbirleri alır. 7) Aksine hareket eden kooperatif yöneticileri hakkında gerekli idari ve yasal işlemleri yapar. İlgili Kanun hükmüne göre, Tarım Bakanlığı denetimleri kendi müfettiş kontrolörlerine yaptıracağı gibi, bağımsız denetim kurullarına da devrederek yaptırılabilmektedir. Ülkemizde, Tarım Bakanlığı, 2011 yılında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevlerini Düzenleyen 639 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yeniden yapılandırılmıştır. Bu kapsamda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetki ve görev kapsamına giren tarımsal amaçlı kooperatiflerin denetlenmesi görevi Tarım Reformu Genel Müdürlüğü bünyesinde yer alan Kontrolörler Daire Başkanlığınca yürütülmektedir. Yeni Bakanlık bünyesinde oluşturulan Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, sulama, toplulaştırma, arazi ıslahı gibi alt yapı hizmetleri, üretim, pazarlama, sigorta, kredilendirme, desteklemeler ve kırsal kalkınma faaliyetleri ile birlikte örgütlenme ile ilgili faaliyetlerin gerçekleştirilmesinden sorumludur. Devlet bünyesinde kooperatifçilik ile ilgili birçok birim kurulmuştur. Tarımsal amaçlı kooperatifçilik çalışmalarını yapmak, çiftçileri bilgilendirmek, gerekli teknik ve mali desteği sağlamak hep Tarım Bakanlıklarının görevi olmuştur. Bugün ülkemizde bulunan üretici örgütlerinin ve bu kapsamda tarımsal amaçlı kooperatiflerin önemli bir bölümü Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın sorumluluğu altındadır (Türker 2012.b). Bakanlığın örgütlenme ile ilgili görev ve sorumlulukları ile bu kapsamda sürdürülmekte olan hizmetler aşağıda anlatılmaktadır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Örgütlenme Görevleri ve Hizmetleri Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetki ve görev kapsamına giren tarımsal amaçlı kooperatiflerin örgütlenmesi görevi ise; Tarım Reformu Genel Müdürlüğü bünyesinde yer alan Teşkilatlanma Daire Başkanlığınca yürütülmektedir. 639 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye istinaden çıkartılan Gıda, Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı Merkez Teşkilatı Görev Yönergesine göre Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, ülkemizdeki üretici örgütlenmesi ili ilgili aşağıda belirtilen görevleri üstlenmiştir ; • Çiftçilerin örgütlenmesini sağlamak, • Örgütlenmiş çiftçileri desteklemek ve denetlemek, • Örgütlerin kurumsal kapasitelerin güçlendirmek • Uluslararası çiftçi organizasyonlarıyla işbirliği yapmak • AB’ne uyumu ile ilgili sorumlulukları yerine getirmek • Örgütleri kırsal kalkınmanın itici gücü haline getirmek. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı sorumluluğunda, iki ayrı kanunla kurulmuş iki ayrı kooperatif tipi vardır. Bunlar, 1163 sayılı kooperatifler kanunu ile kurulan tarımsal amaçlı kooperatifler ve 1581 sayılı kanunla kurulan tarım kredi kooperatifleridir. Tarımsal amaçlı kooperatifler; 1) tarımsal kal- 19 Tarımsal amaçlı ve kooperatifler; 1) tarımsal kalkınma, 2) sulama, 3) su ürünleri ve 4) alkınma, 2) sulama, 3) su ürünleri 4) pancar ekimi üzere, ve 4 ana n tip anasözleşmeye göreolmak kurulmakta bu konuda hazırlanan tip anasözleşmeye göre kurulmakta ve bu anasözleşmelerde yer alanKredi çalışma konularında faaliyet göstermektedirler. Tarım Kredi faaliyet göstermektedirler. Tarım kooperatifleri de yine kendi anasözleşmeleri kapsamında kurulmaktadır. mında kurulmaktadır. kınma, 2)Tarımsal sulama,halen 3)Kalkınma su ürünleri ve 4) fazla pancarortağı Ülkemizde 840 adet binden fazla ortağı olduÜlkemizde 840 binden olduğuhalen 8.220 Tarımsal Kalkınma ı olduğu 8.220 adet Kooperatifi, 300 bine yakın ortağı bulunan 2.501 adet Sulama Kooperatifi, 30 bini aşkın olmak üzere, 4 anaaşkın konuda hazırlanan ğu 8.220 adet Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, 1 adet Sulamaekimi Kooperatifi, 30 bini olan 563 ekicisinin adet göre Su Ürünleri 1 bine milyon binbulunan pancar 2.501 ekicisinin ortak 1 milyon ortağı 650tip bin pancar ortak Kooperatifi anasözleşmeye kurulmakta ve bu ana- ve 300 yakın650 ortağı adet Suolduğu 31 Pancar Ekicileri Kooperatifi bulunmaktadır. Bunların üzerine 1 milyon 80 binden adır. Bunların üzerine 1 milyon 80 binden sözleşmelerde yer alan çalışma konularında lama Kooperatifi, 30 bini aşkın ortağı olan 563 ortağıkarşımıza bulunan 1.679 adet Kooperatifini de eklersek; karşımıza yaklaşık eratifini defazla eklersek; yaklaşık 13Tarım faaliyet göstermektedirler. Tarım KrediKredi koopeadet Su Ürünleri Kooperatifi ve 1 milyon 650 13 kooperatif çatısı altında toplanmış 4 milyona yakın ortağı ile dev bir oluşum çıkmaktadır. kın ortağı bin ile dev bir oluşum çıkmaktadır. ratifleri de yine kendi anasözleşmeleri kapsa- bin pancar ekicisinin ortak olduğu 31 Pancar mında kurulmaktadır. Ekicileri Kooperatifi bulunmaktadır. Bunların kurulması görevi de verilmiştir. Bu amaçla yapılan çalışmalar neticesinde aşağıda adları Ortak Sayısı 843.595 296.098 30.063 1.641.472 1.080.821 3..892.049 (unvanları) belirtilen birlikler kurulmaktadır: Kooperatif Türü Ortak Sayısı Koop Sayısı Koop Sayısı 1. Tarım Kooperatifleri Tarımsal 8.220 Kalkınma Kooperatifi Birliği 843.595 8.220 2. Ormancılık Kooperatifleri Birliği Sulama Kooperatifi 296.098 2.501 2.501 Hayvancılık Kooperatifleri Birliği Su Ürünleri3. Kooperatifi 30.063 563 563Su Ürünleri Kooperatifleri Birliği 4. Pancar Ekicileri Kooperatifi 1.641.472 31 5.31Sulama Kooperatifleri Birliği 6. Kooperatifi El Sanatları Kooperatifleri Birliği Tarım Kredi 1.080.821 1.679 1.679 7. Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği 3..892.049 Toplam12.994 12.994 8. Çay Kooperatifleri Birliği www.trgm.gov.tr .2012 www.trgm.gov.tr .2012 Kooperatif birlikleri, kooperatif üzerine 1 milyon 80 binden fazlakendi ortağı aralarında bulu- konu bazında şeklinde kurulmasımerkez görevi birlikleri de verilmiştir. kurabilirler. Aynı çalışma konularına sahip kooperatif birlikleri birden fazla kooperatif nan 1.679 adet Tarım Kredi Kooperatifini de Bu amaçla yapılan çalışmalar neticesinde aşamerkezkarşımıza birliği ve kuramazlar. Kooperatif merkez birlikleri, kendisine bağlıbirliği birlik ve ve merkez Aynı çalışma konularında faaliyet gösteren kooperatifler, n kooperatifler, bölge birliği merkez eklersek; yaklaşık 13 bin kooperatif ğıda adları (unvanları)bölge belirtilen birlikler kurulkooperatifleri denetler ve bunların eğitim ve öğretim ihtiyaçlarını karşılar. Yapılan denetim birliği şeklinde de örgütlenmektedirler. aynı veya birbiriyle ilgili nitelikte ynı veya birbiriyle ilgili nitelikte olan (7) yakın Konuları çatısı altında toplanmış 4 milyona ortağı maktadır:veya merkez birlikleri, kooperatif olan (7) sonuçları ilgili Bakanlığa bildirilir. Kooperatif birlikleri veyaile daha çok kooperatif tarafından üst birlik kurulabileceği anasözleşmelerinde tespit kurulabileceği anasözleşmelerinde tespit dev bir oluşum çıkmaktadır.Aynı çalışma şeklinde Türkiye Milli Kooperatifler Birliğikokurabilirler (Md.77). 1. Tarım Kooperatifleri Birliği 72. maddesinde edilebilir 3476 Sayılı Kanun’la değişik 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun Kooperatifler nularında Kanunu’nun 72. maddesinde faaliyet gösteren kooperatifler, böl2. Ormancılık Kooperatifleri Bakanlığımıza birlikler içinşeklinde bölge belirleme verilirken, birliklerin konu bazında kooperatiflerimizden hayvancılık, ormancılık ve çay Birliği konusunda kisi verilirken, birliklerin konukalkınma bazında ge birliği veTarımsal merkez birliği de örgüt- yetkisi faaliyette bulunan kooperatifler ile 3476 Sayılı Kanun’un ile değişik 1163 Sayılı Kooperatifler 3. Hayvancılık Kooperatifleri Birliği lenmektedirler. Konuları aynı veya birbiriyle 2. maddesi gereği, intibak dışı Köy Kalkınma ve diğer tarımsal 4. kalan Su Ürünleri Kooperatifleri Birliği ilgili Kanunu’nun nitelikte olangeçiçi (7) veya daha çok kooperatif amaçlı kooperatif birlikleri (Mersin narinciye ve Diğer Tarım Ürünleri Kooperatifleri Birliği, 5. Sulama Kooperatifleri Birliği tarafından üst birlikBalıkçılık kurulabileceği anasözleşDoğu Karadeniz Kooperatifleri Birliği gibi) tüzel kişiliklerini korumuş, sulama ve El Sanatları Kooperatifleri Birliği melerinde tespit edilebilir 3476 Sayılı Kanun’la su ürünleri kooperatifleri merkez birliği düzeyinde6. üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. değişik 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 7. Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği 72. maddesinde Bakanlığımıza birlikler için 8. Çay Kooperatifleri Birliği bölge belirleme yetkisi verilirken, birliklerin Kooperatif birlikleri, kendi aralarında kooperaTarımsal Amaçlı Kooperatiflerin Dikey Yapılanmaları 20 tif şeklinde merkez birlikleri kurabilirler. Aynı çalışma konularına sahip kooperatif birlikleri birden fazla kooperatif merkez birliği kuramazlar. Kooperatif merkez birlikleri, kendisine bağlı birlik ve kooperatifleri denetler ve bunların eğitim ve öğretim ihtiyaçlarını karşılar. Yapılan denetim sonuçları ilgili Bakanlığa bildirilir. Kooperatif birlikleri veya merkez birlikleri, kooperatif şeklinde Türkiye Milli Kooperatifler Birliği kurabilirler (Md.77). Tarımsal kalkınma kooperatiflerimizden hayvancılık, ormancılık ve çay konusunda faaliyette bulunan kooperatifler ile 3476 Sayılı Kanun’un ile değişik 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalan Köy Kalkınma ve diğer tarımsal amaçlı kooperatif birlikleri (Mersin narinciye ve Diğer Tarım Ürünleri Kooperatifleri Birliği, Doğu Karadeniz Balıkçılık Kooperatifleri Birliği gibi) tüzel kişiliklerini korumuş, sulama ve su ürünleri kooperatifleri merkez birliği düzeyinde üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Gayri safi yurt içi hasılanın %10’luk bir kısmını üreten yaklaşık 3 milyon tarım işletmesinin olduğu bir ülke için aslında bu kooperatif miktarı ve ortak sayısı çok değildir. Burada esas dikkat edilmesi gereken husus, kooperatiflerin sayısının çokluğu değil, etkinliğidir. Kooperatiflerin etkinliği açısından Kooperatifler Kanunu’nda belirtilen amaçları kooperatif türlerine göre ayrı ayrı verilmiştir: Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinin amaçları: Ortaklarının her türlü bitkisel, hayvancılık, ormancılık konularındaki istihsalini geliştirmek ve ihtiyaçları ile ilgili temin, tedarik, işletme, pazarlama, değerlendirme faaliyetlerinde bulunmak, ortakların ekonomik ve sosyal yönden gelişmelerine yardımcı olmak, iş sahası temin etmek, ortakların ekonomik gücünü arttırmak için tabii kaynaklardan faydalanmak, el ve ev sanatları ile tarımsal sanayinin gelişmesini sağlayıcı tedbirler almak. Sulama Kooperatiflerinin amaçları: Devletçe ikmal edilmiş veya edilecek sulama tesislerinden alınacak veya her ne suretle olursa olsun tarım sahalarından çıkarılacak suyun ziraatta kullanılması ile ilgili arazi tesviyesi, tarla başı kanalları, tarla içi sulama ve drenaj gibi zirai sulama tesislerini kurmak veya kurulmuş olan sulama tesislerini işletmek ve işlettirmek, bakımını yapmak ve yaptırmak. Su Ürünleri Kooperatiflerinin amaçları: Her türlü su ürünlerinin üretimi, yetiştiriciliği, avcılığı, işleme, depolama ve pazarlama konularında ortaklarına hizmet vermek ve gerektiğinde bu konularla ilgili tesisleri kurmak ve işletmek. Pancar Ekicileri Kooperatiflerinin amaçları: Toprak hazırlığı, ekim işleri, pancar ve diğer tarım ürünlerinin yetiştirilmesi, korunması, dekar veriminin arttırılması konularında gerekli tedbirleri almak ve bu konularda eğitimlerine yardımcı olmak. Son yıllarda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın her yıl artarak vermiş olduğu desteklerle kooperatif sayısında bir artış görülmüştür. Ama burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus vardır: Çiftçimizin kooperatifler çatısı altında örgütlenmesindeki amacı, sadece desteklerden faydalanmak yerine birlikte güçlü olmak olgusuna dayanması bizce çok daha önemlidir. Çünkü sadece destekten faydalanmak amacıyla kurulan bir kooperatifin destek alındıktan sonra geleceği olmayacaktır. Bunun yerine piyasada rekabet edebilmek ve ürününü daha iyi değerlendirmek bilinci ile bir araya gelen üreticinin örgütlenmesi daha sağlıklı olacaktır. İşte Tarım Reformu Genel Müdürlüğü bu tip kooperatiflerin desteklenmesini amaçlanmaktadır (Türker.2012.a). Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, kırsal alanda kurulmuş olan tarımsal amaçlı kooperatiflere, yöre ve milli ekonomiye katkı sağlamak amacıyla çeşitli konularda proje konuları vermekte ve bu projeleri teknik yönden ve düşük faizli kredilerle mali yönden desteklemektedir. Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen proje konularından bazıları başlıklar halinde şunlardır: • Tarımsal üretimi ve istihdamı arttırıcı projeler, uygulamada olan ortaklar mülkiyetindeki 21 tip projeler: o 300 Baş’lık Merkezi Sağım Üniteli Damızlık Sığır Yet. (30 Aile x 10 Baş) o 300 Baş’lık Damızlık Sığır Yetiştiriciliği (50 Aile x 6 Baş), o 240 Baş’lık Damızlık Sığır Yetiştiriciliği (40 Aile x 6 Baş) o 1000 Baş’lık Besi Sığırcılığı (50 Aile x 10 Baş x 2 Devre) o Damızlık Koyun Yetiştiriciliği (50 Aile x 50 Baş) o 1000 Kovanlık Arıcılık (50 Aile x 20 Kovan) o 25.000 m2 Seracılık (50 Aile x 500 m2 Sera) o Torba Kültür Mantarcılığı (20 Aile x 200 Torba) • El ve ev sanatları projeleri, o El sanatları o Halıcılık (16 adet çeşitli tip ve kapasitede) • Tarımsal ürünleri değerlendirici projeler, o Çay Fabrikası o Un Fabrikası Süt İşleme Tesisleri (5 ve 10 ton/gün) o Süt İşleme Tesisleri (5 ve 10 ton/gün) o Zeytinyağı Fabrikası (20-40-60 ton/gün) o Zeytin Salamura (100 ton/yıl) • Ortaklarına uygun şartlarda girdi sağlayıcı projeler, o Yem tesisi o Girdi temini • Çiftçilerimizin refah seviyesini yükseltici projeler, o Orman Üretimi o Fidancılık • Tarımsal sanayiyi geliştirici projeler, o Soğuk hava depoları(1.000 ve 2.000 ton/ Yıl) o Ürün işleme ve paketleme tesisleri o Optik Okuyuculu Meyve Tasnif Ambalajlama • Pazarlama projeleri o Süt pazarlama organizasyonları Bu kapsamda; 1967 yılından beri Tarım Bakanlıklarınca Tarımsal Amaçlı Kooperatifler desteklenmektedir. Son 9 yılda 100X2, 50x4, 30x6 gibi Süt sığırcılığı, Koyunculuk, Mandacılık, Seracılık, Besicilik ve Rehabilitasyon konularında her yıl artan sayılarda olmak üzere, 783 pro- 22 jeye 896.632.621 TL Bakanlığımız bütçesinden destek olarak kullandırılmıştır. Buna ilave olarak Başbakanlık tarafından finanse edilen Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi (KASDP) çerçevesince yine son 9 yılda 1151 Projeye 971.265.488 TL destek verilmiştir. Toplam olarak, sadece kooperatiflerimizin kullanımı için 1934 projeye 1.867.898.109 TL kredi kullandırılmıştır. Bu durumunda 200.000 çiftçi ailesi istihdam edilebilecektir. Ayrıca Kooperatiflerimiz, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında, desteklenmektedir. Tarımsal amaçlı kooperatiflerimiz, üreticimize üretimden pazarlamaya kadar her alanda kaynak aktaran, büyümenin ve tarımda yeniliklerin çiftçi ile tanıştırıldığı sektördeki en önemli etkendir. 2011 yılında sorunlarına hep birlikte çözüm arayan 10 bin çiftçilerimiz 200 yeni kooperatif kurmuşlardır. Bu ilgi sadece üreticide değil, sektörün diğer paydaşları arasında da giderek artmaktadır. 1) Tarıma dayalı sanayi işletmeleri, artık üretim sözleşmelerini doğrudan çiftçi ile değil, kooperatifler ile yapmaktadır. Bu yolla hem sanayici istediği kalite ve miktarda ürünü alabilmekte, hem de çiftçinin hakları korunmuş olmaktadır. 2) Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı açısından ise; desteklerin üreticiye dağıtılması konusunda üretici örgütlerinden faydalanılmaktadır. Artık ülkemizdeki kooperatiflerimizin de Avrupa Birliği’ndeki emsalleri gibi sektörde etkinliğinin artması gerekmektedir. Bu kapsamda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın tarımsal amaçlı kooperatiflerden genel olarak üstlenmelerini beklediği görevler bulunmaktadır: 1. Üyeleri tarafından üretilen ürünlerin piyasaya satışını - arzını düzenlemek 2. Üretimi, talebe bağlı olarak, kalite, standart ve miktar açısından planlamak 3. Piyasada fiyat istikrarını sağlayıcı müdahalelerde bulunmak. 4. Destekleme, depolama, girdi gibi yardımlarını dağıtmak. Üretim ve Gıda Güvenliğinde Başarı Öyküleri” Raporu. BM FAO 5. Üyeleri ve üretimlerini kayıt altına almak. 3. Anonim, 2011. Tarımsal Politika Reformlarının Değerlendirilmesi Türkiye Raporu, OECD 6. Faaliyetlerinde çevreyi koruyucu tekniklerin uygulanmasını sağlamak. 4. DELİGÖZ, Muzaffer. 2011. Kooperatiflerin Denetimi. www.deligoz.com.tr Bu görevleri üstlenebilen kooperatifler, gelecek açısından kendi ayakları üzerinde durabilen ve ortaklarına büyük faydalar sağlayan başarılı birer işletme olacaklardır. Kooperatifler, ortaklarının ve toplumun yaşam düzeyini yükseltmeye dönük parasal ve sosyal yararlar sağlayan örgütlerdir. Kooperatifler üretim planlama, ucuz girdi sağlama, ürünün değer fiyatında satışı, katma değer kazandırma, vergi muafiyetleri sağlama, devlet yardımı temini, sübvansiyonlardan yararlanma, sigorta yoluyla risklerin karşılanması ve hukuki kolaylıkların sağlanması gibi birçok maddi kazançlar sağlayabilmektedirler. Bunların yanı sıra yaşam düzeyini yükseltilmesine yönelik sağlık, beslenme ve mesleki eğitim gibi çeşitli alanlarda sağlanan destek ve iyileştirme hizmetleri de sunabilmektedirler. Özetle; iyi yönetilen, başarılı çalışmalar yaparak halkın desteğini kazanan kooperatifler, bulundukları çevreye kooperatif hizmetlerinin yanı sıra birçok sosyal-kültürel etkinlikler de getirmekte ve ülke kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılmasına yardımcı olmaktadırlar. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, tarımsal üretimde dünya lideri olan ülkemiz çiftçisini, küresel liberal piyasalarda rekabet edebilecek güce getirebilmek için en önemli araç olarak, diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi; kooperatifleri görmektedir. Kooperatifler de kendi güçlerinin farkında olmalı ve ortak bir bilinçle ileriye yönelik çalışmalar sürdürülmelidir. Kaynaklar 1. Anonim. 2005. II. Tarım Şurası Sonuç Belgesi, X: Komisyon Tarımsal Örgütler ve Örgütlenme Raporu. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Ankara. 2. Anonim. 2009. Başarıya Giden Yollar - Tarımsal 5. EKMEN,Erhan. Avrupa Birliği Ortak Piyasa Mekanizmasının Uygulanmasında Çiftçi Örgütlerinin Rolü Ve Türkiye için öneriler konulu Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. 2006. 6. EKMEN,Erhan 2011. XX: “DTÖ, AB Çerçevesinde Dünya Tarım Piyasalarında Örgütlenme ve Ülkemiz İçin Öneriler, Milletlerarası Türk Kooperatifçilik Kongresi’ 7. ERAKTAN, Gülcan. 2004 Avrupa Birliği’nde Üretici Örgütleri. Türkiye Ziraatcılar Derneği, 4. Ulusal Tarım Kongresi, Ankara. 8. İNAN,Hakkı. ve Arkadaşları. 2005. Tarımda Örgütlenme. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, VI. Tarım Teknik Kongresi, Tarım Haftası Sempozyum Bildirileri, Ankara. 9. TURAN,Ahmet. 2001. Türkiye’de Çiftçi Örgütlenmesi. Tarım ve Kredi Kooperatifleri Merkez .Birliği. Ekin Dergisi 10. TÜRKER, Metin. 2012,a. Türkiye’de Sulama Kooperatifleri ve Türk Tarımına Etkileri. Sulama ve Örgütlenme Sempozyumu. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 11. TÜRKER, Metin, 2012,b. Tarımsal Sulamada Altyapı Çalışmaları, II. Ulusal Sulama ve Tarımsal Yapılar Sempozyumu, İzmir, 12. www.copa-cogeca.be.2012 COPA- COGECA 13. www.tarim.gov.tr 2012 GTHB 14. www.trgm.gov.tr .2012 GTHB-TRGM-Teşkilatlanma Dairesi verileri 15. www.tzob.org.tr.2012 Türkiye Ziraat Odaları Birliği 16. www.adminkopkur.org.tr.2012Türk Kooperatifçilik Kurumu 17. www.Turkiyemillikoop.org.tr. 2012 Türkiye Milli Kooperatifler Birliği 18. www.fao.org 2012 BM Gıda ve Tarım Teşkilatı 19. [email protected]. 2012 BM Kooperatifler Yılı Resmi Sitesi 23 TÜKETİCİNİN HAKLARI Aybala DEMİRCİ * Tüketici, ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için mal ve hizmeti satın alıp, kullanan nihai kişi, kurum veya ailedir (Babaoğul ve Altıok, 2007: 27). Bu tanımdan hareketle toplumda yaşayan bireylerin aynı zamanda tüketici konumunda olduğunu söylemek mümkündür. Geçmiş yıllarda kendisi hem üreten hem de tüketen tüketicinin, geçmişte korunması gereği pek hissedilmemiştir. Ancak; tüketimin hızla artması ile tüketici sorunları gün geçtikçe artmış, günümüzde tüketicinin korunmasına ağırlık verilmesi gereği bir zorunluluk haline gelmiştir(Gündüz ve Gündüz, 2002: 197). Artan tüketici ihtiyaçları yaşamı karmaşık bir hale getirmiş, yoğun tutundurma çabaları ihtiyaçlar açısından öncelikleri değiştirmiş, tüketim kalıpları değişerek tüketimde dengeleri bozmuştur. Tüketici artık etki altında kalabilen, fikir değiştiren, sürekli tatmin arayan, davranışları zor çözümlenebilen bir birey haline gelmiştir. Bu bağlamda, tüketicinin bilgilendirilmesi, dolaylı tehdit ve tehlikeler ile yanıltıcı etkilerden korunması zorunlu bir hal almıştır (Babaoğul ve Canpolat, 1997:138; Ferman, 1993:7,10). Tüketici sorunlarının temelinde, tüketicinin yeterli bilgi ve eğitimden yoksun olması; tüketiciye yönelik yanıltıcı reklâmlar ile eksik bilgilendirmenin yattığını söylemek mümkündür. Bilgi eksikliği bireyin hakları konusunda bilgi sahibi olmamasına neden olmaktadır. Haklarını bilmeyen birey tepkisiz tüketici olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüketicilik bilincinin gelişmesi, vatandaşlık haklarının bir yönüyle kullanılmasını ifade etmektedir. Bu nedenle tüketicinin korunması ve tüketicinin hakları konusunda bilgilendirilmesi gerekmektedir. * Yrd.Doç. Dr, Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Aile Ekonomisi Eğitimi Ana Bilim Dalı, Ankara, Türkiye, [email protected] 24 Literatürde tüketici haklarının korunmasına yönelik iki temel görüş bulunmaktadır. Bir görüşe göre; tüketicinin korunması hareketi dünyada ilk kez Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlamıştır. II. Bayezid döneminde Mevlana Muhyiddin tarafından 1502-1507 tarihleri arasında hazırlanan Bursa İhtisap kanunnamesi dünyanın ilk tüketici haklarını koruyan kanundur. Bu kanunname dünyanın en geniş belediye kanunu olmakla birlikte ilk gıda maddeleri nizamnamesi, ilk çevre nizamnamesi ve ilk standartlar kanunudur (Akgündüz, 1990: VI). Diğer bir görüşe göre, tüketiciyi koruma eylem ve önlemlerinin bir görüşe göre örgütlü hale gelmesindeki ilk adım, 1928 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde atılmıştır. Amerika Standartlar Bürosunun ürünlerin kontrolü için yaptığı test sonuçlarını “Tüketici Raporu” adı altında yayınlaması, tüketici bilincinin uyanmasına neden olmuştur. Bu bilincin gelişmesi sonucunda, ABD Başkanı J.F.Kennedy, 15 Mart 1962 tarihinde Amerikan Kongresi Temsilciler Meclisi’nde ilk kez tüketicilerin sahip olduğu hakları resmen dile getirmiş ve 15 Mart’ı Dünya Tüketiciler günü olarak kutlanmasını önermiştir. Birleşmiş Milletler de, 1985 yılında bu öneriyi uygun bularak karara bağlamıştır (Deryal, 2008: 20-21). Avrupa Topluluğu Bakanlar Konseyi, ilk defa beş tüketici hakkını belirleyen tüketici Enformasyon ve Koruma Programı’nı yürürlüğe koymuşlardır. Bu haklar, 1.Sağlık ve güvenliğin korunması hakkı, 2.Ekonomik çıkarların korunması hakkı, 3.Bilgilendirme ve eğitim hakkı, 4.Temsil edilme hakkı ve 5.Tazmin edilme hakkı (Deryal, 2008: 20-26). Avrupa Birliği’nce belirlenen beş temel tüke- tici hakkı Uluslararası Tüketici Birlikleri Örgütü tarafından gözden geçirilerek geliştirilmiş ve günümüzde evrensel olarak kabul görmüş sekiz tüketici hakkı olarak Birleşmiş Milletler Deklarasyonu olarak ilan edilmiştir. Birleşmiş Milletler tarafından 1985 yılında kabul edilen ve üye ülkelerin uygun kanunlar çıkartmak zorunda oldukları Tüketici Hakları Evrensel Beyannamesi’nde yer alan tüketici haklarını ana başlıklar halinde şöyle sıralayabiliriz: 1. Tüketicinin temel gereksinimlerinin karşılanması hakkı: Barınma, ısınma, aydınlanma, içecek ve kullanılacak su bulma, ulaşım, haberleşme tüketicilerin en temel haklarıdır. Her tüketici bu hakları talep edebilmeli, bu haklara ulaşabilmeli ve bunları etkin bir şekilde kullanabilmelidir. 2. Sağlık ve güvenliğin korunması hakkı: Tüketilmek üzere satışa sunulan her türlü mal ve hizmetin yaşam ve sağlık açısından kullanıcılarına zarar vermeyecek durumda bulunması gerekir. 3. Ekonomik çıkarlarının korunması hakkı: Tüketicilere çok çeşitli kaliteli mal ve hizmetlerin ucuz fiyattan sunulması, satış sonrası hizmetlerin yeterli düzeyde olması yanında; satıcının kötüye kullanımını gösterir tek taraflı sözleşmeler, sözleşmelerdeki haksız hükümler, zorlayıcı kredi şartları ve baskı yaratan satış yöntemlerine karşı korunma hakkıdır. 4. Bilgilendirme hakkı: Mal ve hizmeti satın alırken doğru karar vermeye yardımcı olacak bilgilerin edinilmesi; yanlış, yanıltıcı, eksik reklam, etiket ve ambalaja karşı korunması hakkıdır. 5. Eğitilme hakkı: Tüketicilerin kendi hak ve yararlarını koruyup geliştirmesi, bilinçlenmesi, yönlendirilen değil, yönlendiren tüketici olması amacıyla eğitim kurumlarında eğitilme hakkıdır. 6. Zararların tazmin edilme hakkı: Satın alınan ürünlerin bozuk, eksik veya hatalı çıkması durumunda kusurlu malın geri alınması, yenisiyle değiştirilmesi, kusurlu hizmetin yeniden görülmesi, gerekirse tazminat ödenmesi hakkıdır. 7. Temsil edilme hakkı: Hükümetlerin ekonomik politikalarının oluşturulmasında dikkate alınma, kamu organlarında temsil, firmalarda özellikle ürün geliştirme aşamasında görüşü alınma hakkıdır. 8. Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı: Sağlık koşullarına uygun fiziksel çevrede yaşama, çevresel tehlikelerden korunma, günümüz ve gelecek nesiller için doğayı koruma hakkıdır. Bu sekiz hakka sonradan 9. hak olarak “Şikâyet Hakkı” eklenmiştir. 9. Şikayet Hakkı: Tüketicinin herhangi bir olumsuzlukla karşılaştığında, bu olumsuzluğun giderilmesi için ilgili kurumlara yada yetkili makamlara müracaat etme hakkını içermektedir. Ülkemizde bu hak 1995 yılında yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’ la yasal bir zemine oturtulmuştur (Babaoğul ve Altıok, 2007: 29-32). 1985 tarihli Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi; hedefler, genel ilkeler ve esaslar olmak üzere 3 ana başlıktan oluşmaktadır. Tüketici Hakları Evrensel Beyannamesinde yer alan hedefler aşağıda verilmiştir. 1. Ülkelere, halklarına, tüketici olarak yeterli korumayı sağlamak ve idame ettirmek yönünde yardımcı olmak, 2. Tüketicilerin ihtiyaçlarına ve isteklerine cevap verecek üretim ve dağıtım şekillerini kolaylaştırmak, 3. Malların üretimi ve dağıtımı ve tüketicilere hizmet vermekle iştigal edenler için yüksek ahlaki davranış seviyesini teşvik etmek, 4. Tüketicileri olumsuz yönde etkileyen ulusal ve uluslararası düzeyde faaliyette bulunan bütün teşebbüslerin iş yolsuzluklarına mani olmak için ülkelere yardımcı olmak, 5. Bağımsız tüketici gruplarının gelişmesini kolaylaştırmak, 25 6. Tüketiciyi koruma alanında uluslararası işbirliğini kolaylaştırmak, 7. Tüketiciye daha düşük fiyatlarla daha çok seçenek temin edecek pazar şartlarının gelişmesini teşvik etmektir. Tüketici Hakları Evrensel Beyannamesinin genel ilkeleri; 1. Tüketicilerin kendi sağlık ve güvenliklerine karşı tehlikelerden korunması, 2. Tüketicilerin ekonomik menfaatlerinin geliştirilmesi ve korunması 3. Tüketicilere, kendi ferdi istek ve ihtiyaçlarına göre bilinçli seçim imkânı sağlamak için yeterli bilgilere erişim sağlanması, 4. Tüketici Eğitimi, 5. Etkili bir hata telafi merciinin tüketicilere temini, 6. Tüketici ve diğer ilgili grup ve kuruluşların oluşturulması özgürlüğü ve bu gibi kuruluşların kendilerini etkileyen karar verme işlemlerinde kendi görüşlerini ortaya koyma fırsatıdır. Ayrıca beyannamede hükümetlerin, tüketiciyi koruma politikalarını geliştirmek, uygulamak, kontrol etmek için yeterli bir alt yapıyı temin etmesi ve bu alt yapının devamının sağlaması; bunun yanı sıra tüketiciyi koruma tedbirlerinin, nüfusun tüm bölümlerinin, özellikle kırsal nüfusun menfaatleri için uygulanmasını sağlamak için özel çaba harcanması gerektiği vurgulanmıştır. Bütün teşebbüslerin, sınırları içinde iş yaptıkları ülkelerin ilgili kanun ve kurallarına uymaları, söz konusu ülkenin yetkili kişilerince kabul edilmiş bulunan uluslararası koruma standartlarının uygun hükümlerine itaat etmeleri gerektiği ifade edilmiştir. Beyannamedeki diğer bir madde de, tüketiciyi koruma politikası geliştirilirken araştırma yapan üniversiteler ile özel ve kamu teşebbüslerinin olumlu rolünün göz önünde bulundurulması konusuna dikkat çekilmiştir. Beyannamenin ana başlıklarından biri olan esaslar bölümünde; esasların hem yerel ola- 26 rak üretilen mal ve hizmetlere, hem de ithal edilenlere uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Tüketiciyi korumak için herhangi bir usul veya kural tatbik edilirken bunların uluslararası ticarete engel teşkil etmemesine ve uluslararası ticaret taahhütleri ile uyumlu olmalarını sağlamak için gerekli özenin gösterilmesinin gerekliliği vurgulanmıştır (Deryal, 2008: 261-266). Dünyada ilk kez Bursa İhtisap kanunnamesi tüketici haklarını koruyan ilk kanundan sonra ülkemizde 1995 yılında 4077 sayılı tüketicilerin korunması hakkında kanun çıkarılmıştır. Günün şartlarına uygun olarak 2003 yılında değiştirilen 4822 sayılı kanun ile tüketicilerin haklarını korumaya yönelik olarak hazırlanan Tüketici Kanununa son hali verilmiştir (Aslan, 2006: 325). KAYNAKLAR Akgündüz, Ahmed(1990). Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukuki Tahlilleri, II. Bayezid Devri Kanunnameleri, 2.Kitap, Fey Vakfı, Hilal Matbaası: İstanbul. Aslan, Yılmaz (2006). Tüketici Hukuku Dersleri, Ekin Kitapevi: Bursa. Babaoğul Müberra ve Altıok, Nihal (2007). Evrensel Tüketici Hakları. Tüketici Yazıları I.Ed: Babaoğul, M ve Şener, A, H.Ü TÜPADEM Yayınları Hacettepe Üniversitesi Tüketici- Pazar-Araştırma-Danışma Test ve Eğitim Merkezi, Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Basımevi: Ankara. Babaoğul, Müberra ve Canpolat, Nihal (1997). Tüketicinin Korunmasında ve Eğitilmesinde Ev Ekonomistlerinin Rolü ve Sorumlulukları. Ulusal Ev Ekonomisi Kongresi Bildiriler Kitabı. 6-7 Kasım. Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 137-145. Deryal, Yahya (2008). Tüketici Hukuku-Ders Kitabı.2.Baskı, Seçkin Yayıncılık: Ankara. Ferman, Murat (1993). Tüketicinin Korunması Meselesine Girişimci Bir Yaklaşım. ITO Yayınları, İstanbul. Gündüz, Mustafa ve Gündüz Ferhan (2002). Yurttaşlık Bilinci. Anı Yayıncılık: Ankara. TÜKETİM TOPLUMU VE TÜKETİM KÜLTÜRÜ Tevfik ERDEM * Tüketim Toplumunun Kökleri 19. yy ve 20. yy’ın ilk çeyreği nasıl üretim toplumu olarak anılabilirse 1950-60 yılları da tüketim toplumunun başlangıç yılları olarak anılabilir. Bu tarihlerin özel anlamı, İkinci Dünya Savaşı sonunda ekonomik canlanış ve refah devleti uygulamalarının zirveye ulaşma dönemleri olmasıdır. 1960’lı yılların sonunda özellikle 1970’lerde tüketici tercihlerini esas alan, çalışma hayatını ve üretim sürecini esnekleştiren post fordist üretim süreci olarak anılacak sürecin devreye girmesi ile birlikte üretim toplumu ortaya çıkmaya başlamıştır. Tüketim toplumunun orta çıkmasına sebep olan faktörleri öncelikle üretim sürecinde meydana gelen teknolojik gelişme ve üretim mallarında meydana gelen çeşitliliktir. Yirminci yüzyılın başlarında meydana gelen bu çeşitlilik 20. Yüzyılın son döneminde bilgisayar temelli eğlence ve üretim süreciyle süreci iyice hızlandırmıştır. Tüketim toplumunu ortaya çıkaran bir başka husus taksitle alışveriştir ancak bundan çok daha önemli olan ise alışverişte kredi kartının kullanılmaya başlanmasıdır. Kredi kartı alışverişte adeta bir devrim( buna deprem de denilebilir) etkisi yaratmıştır. İnsanlar artık henüz kazanmadıkları paranın değerinden daha fazlasını harcamaya başlamışlardır. Ayrıca kredi kartı ile alışveriş, paraya sahip olunmadığı halde alışveriş yapma imkanını (bazen bu insanlar için bir sorun halini alır) sunmuştur. Tüketim toplumunu ortaya çı- karan bir başka önemli husus Büyük Alış veriş merkezleridir (AVM). İnsanlar buralarda aradıkları, ihtiyaç duydukları her şeyi karşılayabilecek bir mekanla iç içe kalmışlardır. Bu mekanlar sadece alışveriş mağazalarına, market ve sinemalara sahip olmakla yetinmeyi anı zamanda çeşitli gösterilerle, özel günlerle tüketicileri kendilerine çekmeye çalışmışlardır ki bu durum alışverişte bir devrim meydana getirmiştir. Tüketim toplumunun ortaya çıkabilmesi için toplumda çoğunluğu oluşturan bireylerin belli bir gelir düzeyine sahip olması gerekir. Bir diğer deyişle toplumda orta sınıfın gelişmiş olması gerekir. Çünkü tüketim kültürünün hızlandırıcısı, tetikleyicisi olan reklamlar orta sınıfı hedefler. İnsanların sadece iyi bir gelir elde etmeleri tüketim toplumunun ortaya çıkması için yeterli değildir aynı zamanda bireylerin kazançlarını harcayabilecekleri boş zamana ihtiyaçları vardır. Boş zamanın tüketim toplumunda ne kadar sembolik bir öneme sahip olduğu özellikle belirtilmelidir. Boş zaman en azından iki açıdan önemlidir. Birincisi, bireyler boş zamana sahip olarak çalışmak zorunda olan yani zamanlarını emek harcayarak harcayanlardan farklı olduklarını göstereceklerdir, ikinci olarak, boş zamanın değerlendirilme biçimi tüketim toplumunda kişinin sınıfsal pozisyonunu gösteren önemli bir anlama sahiptir. Tüketim toplumunun en temel özelliklerinden bir tanesi de bireylerin boş zamanlarını değerlendirmeye yönelik faaliyetlerle doludur. Bireyin boş zamanlarını * Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Baş Denetçi 27 harcama biçimi onunla ilgili bir bilgi vermektedir. Örneğin boş zamanlarını sanat galerilerinde geçirme ile golf oynama veya kahvede okey oynama sınıfsal gösterge açısından anlamlı farklılıklar sunar. Tüketim Toplumu ve Özellikleri Modern toplumu tanımlayan en temel özellik onun üretim alanında gerçekleştirdiği devasa büyümedir. Bu sebepten dolayı modernlik ekonomik bir kavram olan ‘kalkınma’ ile çok yakından bağlantılıdır. Modernleşmenin bu başlangıç dönemlerinde veya erken modern olarak adlandırılan bu dönemde, üretim teknolojilerindeki gelişmenin kar elde etme dürtüsüyle birleşmesi daha fazla üretimin gerçekleşmesini ortaya çıkardı. Daha çok üretim ise, geleneksel üretim mekanları yerine büyük ölçekli üretimin gerçekleştiği dev fabrikaları ortaya çıkardı. Kabaca üretim toplumu olarak adlandırılabilecek bu toplumda dev fabrikalarda çalışan insanlar kendi kimliklerini içinde bulundukları üretim sürecindeki pozisyonlarına göre kazanıyorlardı. Fabrikalardaki işçiler üretim araçlarına (fabrika ve sermaye gibi) sahip olmadıkları ve emeklerini fabrika sahibine satarak geçimlerini sürdürdükleri için onlara kimliklerini kazandıran üretim sürecindeki ‘işçi’ pozisyonlarıydı. İşçiler benzer mekanlarda benzer hayat standartları, benzer sorun ve risklerle karşı karşıya kaldıkları için de –göreli olarakbir sınıf olduklarının bilincinde hayatlarını sürdürüyorlardı. Buradan üretim toplumu ve tüketim toplumu arasındaki farklılığa ilişkin ilk sonuca ulaşılabilir: Üretim toplumu sanayi toplumu ile aynı anlama gelmektedir ve bu toplumun başat aktörleri olan işçiler aynı mekanda, benzer hayat şanslarına sahip oldukları, benzer sorunlarla mücadele etmek zorunda oldukları için bir sınıf bilinci geliştiriyorlardı oysa sanayi sonrası ya da postmodern ola- 28 rak adlandırılan bu yeni dönemde ortak bir sınıf bilinci, bir sınıfsal amaç doğrultusunda örgütlenmek veya hareket etmek yerine bireylerin daha çok kültür ve kimlik sorunu etrafında örgütlendikleri ve kimliklerini ekonomik eksenli tanımlamak yerine tüketim eksenli tanımladıkları bir dünya içinde yaşadıkları görülür. Tüketim toplumunu ve bu toplumda gelişen tüketim kültürünü daha iyi anlayabilmek için onu kronolojik olarak bir ön aşama olan üretim toplumuyla mukayese etmek gerekir. Üretim toplumu ifadesinin kategorileştirme maksadıyla yapıldığını anlamak gerekir zira üretim toplumu sadece üretimin gerçekleştiği bir toplum değildir. Bu üretilen ürünler eğer tüketilmemiş olsaydı zaten bir sonraki aşamada üretimleri de mümkün olmayacaktı. Ancak burada hatırlanması gereken insanlara kimlik kazandıran, sınıfsal pozisyonlarını veren hususun üretim süreci içerisindeki pozisyonlarından (sermaye-fabrika sahibi olma veya emeğini satma) kaynaklanmasıdır. Üretim toplumu, ayrıntılandırılmış işbölümünün daha verimli olduğunu vurgulayan Taylor ile işçinin önünden akan üretim bandı karşısında sabit durup standart bir işi gerçekleştirdiği fordist üretimle karakterize edilir. Tüketim toplumunu anlayabilmek için Henry Ford’un Model T’sini bilmek gerekir. Henry Ford Motor Şirketi 1903 yılında kurulmuştur. Ford’un yapmak istediği, kendi fabrikasında çalışan işçilerin bile alabileceği ucuzluğa sahip bir otomobil üretmektir. Daha ucuz otomobil üretme isteği, işçinin önünden akan montaj hattı ile ve bu akan hat üzerinde standart, tek bir işi yapan işçi fikri ile birleştiğinde ilk seri üretim arabası olan Model T 1908 yılında piyasaya çıkar. 1913 yılında ise günlük üretim 1000 (bin) adettir. Ford Motor Şirketi üzerinden giderek üretim toplumu üzerinde kısa bir değerlendirme yapıldığında şu sonuçlara ulaşıldığı görülür: Üretim seri olarak gerçekleşir ve kütlesel stoklama esası- na dayanır. Üretilen ürün standarttır ve müşteriler ne üretildiyse onu almak zorundadır. Ford’un bu durumu anlatan ifadesi çok ilginçtir: “Bizim alıcılarımız üç farklı renk seçeneğiyle karşı karşıyadır: Siyah, Siyah, Siyah”. Üretim sürecinde ürüne müdahale etmek üretim maliyetini arttıracağı için bu süreçte ürüne müdahale etmek istenmez. Tüketim toplumunu karakterize eden husus, kişilerin üretim sürecindeki konumları değil kimliklerini tüketim nesneleriyle kazandıklarına dair vurgudur. Üretim toplumu nasıl modernliğin simgesi yani daha fazla-kitlesel mal üretimi ve dağıtımı ise, tüketim toplumu da postmodernitenin yani çeşitliliğin, farklılığın, tercih edebilmenin simgesidir. Bu durum şöyle örneklendirilebilir: Bir iki kuşak önceki nesil bakkala gidip yoğurt almak istediğinde bakkal amcanın kendisine verdiği yoğurdu almak durumundaydı. Oysa bugün bir süpermarkete gidildiğinde çeşitli markalardan gramajlara oradan sarımsaklıdan kaymaklıya kadar bir çok çeşitle karşı karşıya kalınıp tercih yapabilme imkanına sahip olunmaktadır. Artık tüketiciler basitçe kendilerine sunulan ürünleri tüketmek zorunda kalan pasif alıcılar değildir. Yine Ford’un siyah renkli arabasını tercih etmek zorunda değillerdir. Araba söz konusu olduğunda tüketicilerin karşı karşıya kaldıkları tercih çeşitliliği daha da genişlemektedir. Artık tüketiciler, müşteriler araba henüz üretilmeden önce hangi özelliklere sahip bir arabaya sahip olmadıklarını belirleyebilecek veya üretilmiş araba üzerindeki donanım üzerinde değişiklik tercihini belirtebilecek bir konumdadır. Bu değişikliği mümkün kılan ise üretim teknolojilerinde meydana gelen devrimci değişimlerdir. Bu değişimler, üreticilerin üretim sürecinin her anına müdahalesini en düşük maliyetle gerçekleştirebilmekte ve böylece geniş bir yelpazeye sahip olan tüketici tercihlerini hedefleyebilmeyi sağlamaktadır. Tabi tüm bunlara sahip olabilmek için orta- lama bir gelir düzeyine sahip olmak gerekir. Tüketim toplumu zaten Batılı ülkelerin refah toplumu dönemine girdikleri bir aşamaya karşılık gelirken anlaşılması gereken budur: Toplumdaki neredeyse tüm bireyler üretilen ürünleri alabilecek potansiyel müşteri konumundadırlar. 1970’lerle başlayan ekonomik kriz ve refah devleti uygulamalarında meydana gelen değişiklikler tekrar sınıfsal eşitsizlikler sorununu ortaya çıkarmıştır. 1990’lı yıllardan sonra ise, Bauman’ın nitelemesiyle postmodern tüketim toplumunun temel aktörleri olan turistler (veya elitler) ve onlara öykünmeye çalışan aylaklar (alt sınıfları veya elitler dışındakiler) arasındaki keskinlik daha da artmıştır. Toplumsal tabakalar arasındaki farklılığın artması sınıflar arasındaki ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesini gerektirmektedir. Üst sınıflar eğitim, tüketim, hayat tarzı vb bakımlarından toplumun geri kalanından kendisini farklı görür ve farklı tutar. Kendi konumunun da diğerleri tarafından farklı algılanmasını ister ve bunun içinde kendi farklılığının belirginleşmesini arzular. Tüketim Toplumunda Statü Kazanma Tüketim toplumu üzerine yazılar yazan bir isim özellikle dikkat çeker: Thorstein Veblen. O, özellikle sonradan görme olarak nitelediği Teksas’lı petrol zenginlerini eleştirdiği yazılarında “gösterişçi tüketim” kavramını ortaya atar. Gösterişçi tüketim ile anlatmak istediği, insanların ihtiyaçlarının ötesinde, hiç ihtiyacı olmayan bir şeyi prestij elde etmek için tüketmesidir. Burada tüketim yapılan her ne ise onun diğerlerinde bulunmaması, onların o nesneye (bazen güzel kızlara, bazen değerli mücevhere, bazen bir adaya …)sahip olamaması çok önemlidir. Gösterişçi tüketimi gerçekleştirenler, başkalarının asla tüketemedikleri, tüketemeyecekleri şeyleri tüketmektedirler. Başkalarının sahip olmadıkları, alamayacakları şeyleri tükettikleri ölçüde prestij 29 elde etmektedirler. Onun meşhur ifadesiyle “saygı ancak kanıtlanabilirse elde edilebilen bir şeydir”. Saygı elde edebilmenin kanıtı ise başkalarına onların asla elde edemeyecekleri şeylere kendilerinin sahip olduklarını göstermektir. Teksaslı petrol zenginlerinin eşlerinin partilerde çok lüks ziynet eşyalarını davetlilerin gözlerinin içine sokarcasına sergilemelerini gösterişçi tüketime örnek verir Veblen. Veblen’den tüketim kültürü, tüketim toplumu üzerine çalışanlara miras kalan önemli bir olgudur diğerlerinin tüketemediğini tüketmek, diğerlerinin asla sahip olamadığına sahip olmak. Tüketim yalnızca bir nesne tüketimi olarak yorumlanmamalıdır. Zaman tüketimi de tüketim kültürünün önemli bir göstergesidir. Tüketim toplumu, insanların bir imajı bir markayı tükettikleri ve bunun için de bir ihtiyacın ötesinde bir duygu tatminini gerçekleştirdikleri bir yaşam tarzına işaret eder. Bir ihtiyacı karşılamak için bir şeye sahip olmak değil bir yaşam tarzına sahip olmak için bir nesne tüketilir ya da ona sahip olunur. Tüketim Katedralleri ve Yoldan Çıkmış Tüketiciler Tüketim toplumu üzerine yazı yazanlar, tüketicinin tüketim toplumundaki konumunu tartışırlarken tüketicinin konumu hakkında iki farklı görüş ortaya atarlar. Birinci görüş, tüketicinin tüketim nesneleri karşısında özgürce hareket ettiğini yani baş döndürücü tüketim nesneleri dünyasında bu büyülerden etkilenmeden sadece kendi ihtiyacı doğrultusunda alışveriş yaptığını belirtirken bunun aksine diğer görüş onların tüketim nesnelerinin etkisinde bilinçsizce hareket eden, raydan çıkmış, tüketim nesnelerince yoldan çıkarılmış canlılar olduğu belirtir. Sıradan bir birey için bunun anlamı basitçe şudur aslında, insan eğer bir AVM’de hiç ihtiyacı yokken 30 bir şey satın alıyorsa bu, tüketim nesnesinin cazibesinden kaynaklanmaktadır. Birey burada adeta büyülenmiş gibi hareket etmekte ve özgürce davranamamaktadır. Bunun için önerilen formül gayet basittir; “alışverişe giderken karnınızı doyurun ve ne alacaksanız onun/onların bir listesini yapın”. Zygmunt Bauman bu tartışmanın ve ayrımın biraz dışına çıkarak tüketim toplumundaki tüketicinin zaten yoldan çıkmaya hazır bir biçimde tüketimin peşinde koştuğunu belirtir. Yani tüketim toplumundaki tüketici, tüketim nesnelerinin kendisini ayartmalarını bile beklemeden gözü dönmüş ve yoldan çıkmış biçimde kendisini tüketimin kucağına gözü kapalı atan bireydir. Peki tüketim toplumunda tüketicileri yoldan çıkartan bu büyülü dünya nasıl ortaya çıkmaktadır? Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Yeniden Büyülemek adlı eserinde Goerge Ritzer tüketim toplumunu anlatırken onu üretim toplumuyla mukayese ederek betimlemeye çalışmakta ve bunu yaparken de tüketim katedralleri adını verdiği dev AVM’ler üzerinden bunu yapmaktadır. Neden AVM değil de dini bir içeriğe sahip olan katedral kelimesi kullanılmaktadır? Bu sorunun cevabı tüketim eylemine yüklenen anlamın ne kadar derin olduğunu göstermektedir. Eskiden insanlar hafta sonları kiliseye giderek bir ayini gerçekleştirirlerdi oysa bugün onlar hafta sonları ailece içinde bankadan kreşe, otelden lokantaya kadar bir ailenin bütün ihtiyaçlarını karşılayabileceği şehir dışındaki dev AVM’lere gitmekte ve orada adeta dini bir ayin gerçekleştirir gibi tüketim eylemini (ayinini) gerçekleştirmektedirler. Weber’in modernleşmeyle (bilimsel bilginin evrenle ilgili bilimsel açıklamalar yapmasıyla) birlikte dünyanın artık gizemli, büyülü bir dünya olmaktan çıkmaya başladığını anlattığı ‘büyüsü bozulmuş dünya’ metaforunu yeniden, içine biraz marxist devrimcilik enjekte ederek yorumlayan Ritzer, tüketim katedrallerinin büyüsü bozulmuş bir dünyada insanları yeniden tüketim nesnelerinin insanları büyülediği bir dünya içine çektiğini belirtir. Dev AVM’ler içine giren bireyler albenili nesneler karşısında kalarak alışverişin sonuna kadar adeta büyülü bir dünyanın içinde yaşamaktadırlar. Yenilik, değişim, sürpriz, heyecan, zevk, eğlence, farklı olma, üstün olma gibi duygu ve değerler tutumluluk, kanaatkarlık, devamlılık, beraber ve bir olma gibi duygu ve değerlerin yerini almış görünmektedir. Tüketim Toplumu ve Kaybedilenler? Anton Zijderveld ‘Soyut Toplum’ adlı eserinde modern toplumdaki ilişkilerin nasıl değiştiğini mekana dayalı olarak ilginç bir biçimde örneklendirmektedir ki bu örnek aslında tüketim toplumu ve onların mekansal özneleriyle birlikte, hayatımızda ne tür değişiklikler meydana geldiğine dair ilginç bir örnektir: Bir bakkal sadece alışveriş yapmanın ötesinde insanların mahalledeki olaylar hakkında bilgi edindikleri, dedikoduların döndüğü, olayların yorumlandığı, insanların sadece alışveriş yapmayıp sosyal ilişkilerini geliştirdikleri bir alandır. Oysa süpermarketler insanların duygudan, iletişimden yoksun biçimde alışveriş yaptıkları mekanlardır. Burada alıcı ve satıcı arasındaki tek iletişim kasiyer kızın sahte gülümsemesiyle birlikte müşterinin eline tutuşturulan alışveriş fişinin üzerinde yazan “alışverişiniz için teşekkürler” yazısıdır. Yani tüketim toplumunun aktörleri olan AVM’ler sadece ekonomik olarak orta sınıf içerisinde yer alan küçük esnaf ve zanaatkarı zor duruma sokmakla kalmıyor, insani ilişki ve etkileşim biçimlerini de köklü biçimde değiştirmektedir. Tüketim toplumuyla birlikte ortaya çıkan tüketim kültürünün esası gerçekten bir ihtiyacı karşılamak değil göstergelerin tüketilmesidir. Tüketim kültürü gelip geçici olanı haz ve hızla tüketmeyi isteyen bir kültürdür. Sürekli heyecan ve zevk peşinde koşmak tüketim kültürünün simgesidir ve tüketim kültürü bu özellikleriyle postmodern bir kültürdür. Tüketim toplumu sadece malların, nesnelerin tüketildiği değil fikirlerin de tüketildiği bir toplumdur. Kullanılıp atılan nesneler, sürekli kullanılıp içi doldurulamayan ve kullanıldığı ölçüde de içeriği boşalan kavramlar, gelip geçici akımlar, derinliksiz düşünceler tüketim toplumunun özelliklerindendir. Tüketim toplumu bireylerin ancak tükettikleri nisbette bir toplum içinde yaşayıp diğerleriyle bütünleşebilecekleri bir toplum anlamına gelmektedir. Eğer siz normal bir tüketiciyseniz veya Bauman’ın tabiriyle defolu tüketici (ya da yoksul) değilseniz bir şeyleri tükettiğinizde kendinizi normal bir birey olarak görürsünüz. Yani tüketmek normalleşmek; tüketememek anormallik ya da toplumdan dışlanmaktır. Üretim toplumunda bireyler üretim sürecinde yer almadıkları (çalışmadıkları) zaman toplumsal dışlanmaya tabi tutuluyorlardı şimdi ise onlar tüketemedikleri zaman dışlanmayı yaşamaktadırlar. Herkesin tükettiğini tüketememek, herkesin sahip olduğuna sahip olamamak bir dışlanma sebebi olarak görülmektedir. Bu yüzden tüketim sürekli arzulanan ve istenen bir şeydir. Burada sorulması gereken soru şudur: İnsanlar neden sürekli tüketmek ihtiyacını istiyorlar? Sürekli yenilenen raflar, vitrinler, her hafta bir faaliyet, etkinlik, konser, kokteyl vb ile renklendirilip canlı tutulan AVM’ler insanları hem alışveriş hem eğlence hem beslenme hem de bir etkinlik içinde olmaya davet etmektedir. Üstelik bu davet hiçbir iklim ve hava şartlarından etkilenmeden gerçekleşmektedir. Ancak her AVM aynı zamanda ihtiyaç duyulmayan bir nesnenin bazen de ihtiyaç duyulan bir zamanın tüketimi anlamına gelmektedir. Çünkü belirtildiği gibi tüketim kültürünün özelliği sadece mal ya da nesne tüketimi değil zamanın da tüketimidir. Tüketim kültürü insan ihtiyaçlarını sonsuz ve 31 sınırsız bir tatmine oturtarak varlığını devam ettirmektedir. Tüketim kültürü marka değeri, sembolik değeri olana sahip olmayı ve tüketmeyi değerli gören ve değerli kılan bir kültürdür. Bir markaya sahip olmak ve tüketmek, az olana sahip olmak ve tüketmek kişiyi değerli kılar görünmektedir. Bu noktada kişiyi değerli kılanın, statüsünü üstün kılanın esasta ne olduğu sorusu sorgulanması gereken bir sorun olarak görünmelidir. Ancak bu soruya verilen cevaplar eğer tüketim bağlamında açıklayıcılığa sahip değilse gerçekte postmodern topluma farklı bir paradigmadan yaklaşıyor demektir ve bu da Kuhn’un ‘paradigmaların mukayese edilememezliğ’i sorunuyla baş başa kaldığı için sorunu içinden çıkılmaz bir noktaya getirmektedir. Tüketim toplumu ve tüketim kültürü gerçekte sanayi sonrası evreyi yaşayan gelişmiş Batılı ülkelerin durumunu izah için ortaya atılmış kavramlar olmasına rağmen henüz olgun bir modernlik bile yaşayamayan bir Türkiye için önemli bir sorun olarak varlığını hissettirmekte ve gün geçtikçe de hissettirecek gibidir. Lüks tüketim nesnelerini çok sıradan vatandaşların bile erişmek için düşledikleri, 32 devlet kademelerinde lüks tüketim mallarının (örneğin lüks model arabaların) sıradanlaştığı bir Türkiye’de tüketim kültürü, yapay bir kültür olmanın ötesinde, farkına varılmadan içselleşen ve yaygınlaşan bir kültür unsuru olarak varlığını devam ettirecek gibidir. Bu durum eğer bir sorun olarak görülüyorsa geleneksel değerlerin modern toplumda modernlikle uyum içinde yaşayabileceğine dair bir algı ve anlayışın oluşması gerekir. Örneğin kanaat etmenin anlamının ne olduğu üzerinde veya elindekiyle yetinmenin ne anlama geldiği üzerinde soru soran ve bunların cevabını verirken de yeniyi, daha iyiyi, daha yararlıyı, daha güzeli vb aramanın önünü kapamayan ve aynı zamanda bunları arzulayan açıklamaların getirildiği bir anlayışın ortaya çıkması gerekir. Tüketim toplumu ve tüketim kültürü, bilinçli, gelenekselle moderni harmanlamış, kanaatkar ama daha iyinin peşinde koşan insanlar için, bilimsel bir inceleme konusu dışında kaale alınmaması gereken ve sonunda da Nasrettin Hoca’nın kavukla ilgili fıkrası anlatılarak konunun bitirileceği bir fenomen olmanın ötesine gidemeyecektir. FOTOĞRAFLARLA TÜRK KOOPERATİFÇİLİK KURUMU TARİHİNDEN SAYFALAR III Nail TAN * Türk Kooperatifçilik Kurumu, kooperatifçilikle ilgili faaliyetlerinin yanı sıra millî ve dinî bayramların kutlanmasına da daima özel bir önem vermiştir. Çünkü, kooperatifçiliği halka sevdirmek, benimsetmek amacıyla yola çıkan bir sivil toplum kuruluşu, daima halkın nabzını tutmak, halkla iç içe olmak, yaygın eğitim yapmak zorundadır. Bu işlevini yerine getirmesi için de halkın millî değerlerine, geleneklerine sahip çıkması gerekir. Türk Kooperatifçilik Kurumu Yönetim Kurulları, Kuruma üye olduğum Şubat 1975 ayından itibaren şahit olduğum, içinde bulunduğum olaylara göre; 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı * Araştırmacı yazar ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günlerinde daima bayramı kutlayan toplantılar düzenlemiş, 10 Kasım günlerinde de kurucusunu rahmetle anmayı bilmiştir. 30 Ağustos Zafer Bayramı, herkesin tatilde olduğu bir zamana rast geldiğinden kutlama toplantıları düzenlenmemiş ancak Karınca, Karınca Çocuk dergilerinde günün anlam ve önemini belirten yazılar yayımlanmıştır. Millî bayram günlerinde düzenlenen toplantılarda genellikle konferanslar verilmiş, Kurumun şair üyeleri tarafından günün anlam ve önemine uygun şiirler okunmuştur. Millî günlerde yapılan faaliyetlerimiz konusunda İsa Kayacan ve İ. Ünver Nasrattınoğlu ile birlikte hazırladığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin 75. Yıldönümünde Türk Kooperatifçilik Kurumu (Ankara 1999, 196 s. TTK Yayınları: 92) adlı kitabımızın 106- 33 109. sayfaları arasında ve Karınca dergisi koleksiyonunda geniş bilgi bulunmaktadır. Dinî bayramlarda ise genellikle üçüncü gün öğleden sonra üyeler arasında bayramlaşma toplantıları düzenlenmiş, Ramazan ayında da iftar yemeğinde buluşulmuştur. Bu yazımda, örnek millî gün kutlamalarımızdan biri üzerinde durmak istiyorum. Cumhuriyetimizin 60. kuruluş yıldönümünün kutlandığı 1983 yılında; rahmetli Nurettin Hazar Yönetim Kurulu Başkanı, rahmetli Niyazi Yüksel başkan yardımcısı ve rahmetli Kâzım Seçer muhasip üyeydi. Ben de yönetim kurulu üyesiydim. 60. yılın millî bayramlarında sırasıyla şu toplantılar düzenlenmişti: “23 Nisan ve Millî Şiirler Toplantısı”, “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ve Millî Şiirler Toplantısı”, “29 Ekim Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri Toplantısı”.29 Ekim 1983 Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla düzenlediğimiz toplantının konferansçısı Bu Vatan Kimin? şiirinin şairi, büyük edebiyatçı Orhan Şaik Gökyay’dı. Benim ve Ayhan İnal’ın dostuydu. Hazar da iyi tanıyor, saygı duyuyordu. Konferans teklifimizi memnuniyetle kabul etti. Konusunu da “Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri” olarak belirledi. Bir gün önce Ankara’ya gelip Kızılay’daki 34 Gül Palas Oteline yerleşti. Ankara’da hep o otelde kalırdı. Kendisinin karşılanması, ağırlanması işleriyle Yönetim Kurulu Üyesi olarak ben, Ayhan İnal ve İrfan Ünver Nasrattınoğlu uğraşıyorduk. Hocanın “Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri” konulu konferansı, 29 Ekim 1983 öğleden sonra saat 14.00’deydi. 1983 yılında eşim Mefharet Tan TED Ankara Koleji ilkokul bölümünde müdür yardımcısıydı. 29 Ekim sabahı okullarında öğrencileriyle bayram kutlaması vardı. Fırsatı değerlendirdim, İstiklal Marşı’ndan sonra öğrencilerin en çok ezberledikleri şiir “Bu vatan Kimin?”in şairini öğrencileri tanısın istedim. Daha önce okul müdürüyle konuşuldu. Müdür çok sevindi tabi. Gökyay Hocam, Ankara Kolejine gitmeyi severek kabul etti. Kendi evladı bulunmadığından çocukları çok severdi. 29 Ekim 1983 sabahı, Ankara Kolej semtindeki TED Ankara Koleji İlkokul Bölümünde Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını Gökyay Hocamla birlikte izledik. Konuşmalar, marşlar, şiirler derken Okul Müdürü Ebrize Dinçer mikrofonu eline alıp dedi ki “Bu Vatan Kimin? şiirini, … adlı öğrencimizden dinleyeceğiz.” Öğrenci, şiirini okudu. Müdür tekrar söz aldı: “Bu şiirin şairi Orhan Şaik Gökyay’ı içinizde gören var mı?” Hiçbir parmak kalkmadı. Müdür, biraz arkasında duran Orhan Şaik Gökyay’ın yanına gidip elinden tutarak mikrofon başına getirdi: “Size bir sürprizim var. İşte Orhan Şaik Gökyay bu beyefendi.” dedi. Gökyay Hoca, o tarihte 81 yaşındaydı. Çocuklardan büyük bir alkış koptu. Cebinden şiir defterini çıkardı ve “M. Kemal Paşa’nın Samsun’a Çıkışı” şirini okudu. Yine büyük bir alkış. Müdür, öğretmenler, öğrenciler Bu vatan Kimin? şiirini okumasını bekliyorlar. Nazlanmadı. Gür sesiyle o şiirini de okudu. Tabii daha güçlü bir alkış aldı. Tören, böylece sona erdi. Törenden sonra öğrenciler Gökyay Hoca’nın çevresine doluşuverdi. Özellikle birinci, ikinci sınıfların küçük öğrencilerinin Hoca’nın ceketini, pantolonunu okşayışlarını, ellerine saygıyla dokunuşlarını hiç unutmuyorum. Daha büyükleri imza peşindeydiler. Hoca, öğrencilerin saçlarını okşadı, minicik ellerini avuçlarına aldı. Bol bol imza attı. Çoğunun yanında hiçbir kâğıt yoktu bayrama geldikleri için. Avuçlarının içini imzalatanlar oldu. Böyle bir sevgi selini, hiçbir şair, ses sanatçısı karşısında görmedim. Gökyay’ın hayranı, Ankara Devlet Konservatuvarındaki 1939-1944 yılları arasındaki müdürlüğünden dolayı öğrencisi sayılan Devlet Tiyatrosu sanatçıları Bozkurt Kuruç ve Haldun Marlalı. Bu iki sanatçı Gökyay’ın konferansı sırasında cumhuriyet dönemi Türk şiirinden Hoca’nın seçtiği örnekleri sunmuşlardı. Yemekte ayrıca Kurumumuzun üyesi şairlerin dostu Cemal Safi de vardı. O da birkaç şiirini okumuştu. Cemal Safi, 1983’te henüz şöhrete ulaşmamıştı. Kurumumuz üyesi şairlere şiirlerini gösterir, yorumlarını alır, düzenlediğimiz şiir törenlerinde birkaç şiir okurdu. Yetenekli bir şairdi. Bundan dolayı onu daima destekledik ve o da layık olduğu üne kavuştu. Öğleden sonra, TTK’nin Mithatpaşa Caddesi 38/A’daki Nusret Namık Uzgören Salonu tıklım tıklım dolmuştu. Gökyay Hoca hem güzel konuşur hem de güzel şiir okurdu. Bir saatlik konuşması hayranlıkla takip edildi. Sonra sorulara geçildi. Bir saat kadar da sohbet şeklinde sürdü konferansı. Bozkurt Kuruç ve Haldun Marlalı da bazı şiirleri seslendirmek için gelmişlerdi. Hiç kimse şiire, sanata doymamıştı ama Hoca yorulmuştu. Toplantıyı tamamladık. Birinci fotoğrafta oturanlar soldan sağa Bozkurt Kuruç, Haldun Marlalı, Orhan Şaik Gökyay, Nurettin Hazar, ayaktakiler soldan sağa Cemal Safi, Ayhan İnal, Niyazi Yüksel, Nail Tan, İ. Akın Şehrlioğlu, Mustafa Gül. (Fotoğraf 1) Aynı gün gecesi, bugün yıkılıp yerine yeni bir iş hanı yapılan Bulvar Palas’ta Hoca’nın onuruna Yönetim Kurulumuz bir yemek düzenledi. Yemekte de sohbete ve şiir ziyafetine devam edildi. Bulvar Palas’taki yemekte Kurumumuzun iki konuğu daha vardı. 29 Ekim 1983 Bulvar Palas Yemeği, tam bir şiir şöleni oldu. Başkanımız, Nurettin Hazar’ın memnuniyeti sonsuzdu. Hoca’yı İstanbul’dan getirdiğimiz için bana, Ayhan İnal’a defalarca teşekkür etti. Yazımın ekinde sunduğum iki fotoğraf 29 Ekim 1983 Bulvar Palas Yemeği’nde çekilmiştir. Konferans fotoğrafı ne yazık ki arşivime girmemiş. İkinci fotoğraf yemeğin sonunda vedalaşma anını gösteriyor. Soldan sağa; Haldun Marlalı, Orhan Şaik Gökyay, Nurettin Hazar, Bozkurt Kuruç, Nail Tan (Fotoğraf 2). Hoca’nın memnuniyeti, Hazar-Kuruç ve Marlalı’nın hayranlıkları yüzlerinden okunuyor. “Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer…” 35 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER 2012 ULUSLAR ARASI KOOPERATİFLER YILINDA TÜKETİM KOOPERATİFÇİLİĞİ ve VARLIK NEDENİ KOOPERATİF KELİMESİ KİME NEYİ HATIRLATIR? Yakup ESEN * Kooperatif İdeali’ne sıcak bakan ve O’nu, insan hayatının kolaylaşması için, Ekonomik ve Sosyal içerikli bir kalkınma modeli olarak görenlerin belleğinde Kooperatif, “ Birlikte İş Yapmak “, “ Bireysel Olarak Başaramayacağımız İşlerde Ortaklaşmak “ , “ Dertleri ve Dermanları Adil Bölüşebilmek “ , “ Yaşamları Birbirine Benzeyenlerin Gönüllü Dayanışması” v.b. gibi kalıplarla anlamlanır. Buna benzer cümleleri çoğaltmak hiç zor değildir. tü sergileniyor olsa bile, işleyişteki teknik ve bilimsel gereksinimler ortaya çıktıkça, işin rengi de değişmek zorundadır. Öncelikle bilmemiz gereken şudur ki; Kooperatif, bir işletme modelidir. biliyoruz. Bu işi amatör bilgi ile mi gerçekleştiriyoruz, yoksa bir Eğitimli Satın almacımız var mı? Kendimizi, çevremizi, diğer Kooperatif Ortakları ve çevrelerini de bu ideal altında bir araya getirip kurduğumuz Kooperatifimizi, amacına uygun çalıştırıp yaşatabilmek için, bilmemiz ve uygulamamız gereken işler vardır. Bu işlerin başında da, yaptığımız işin ne kaPeki; bu kadar geniş ve çok anlamlı unvan- dar bilimsel ve çağdaş olduğu konusu gelları olan Kooperatif, hangi temele oturarak mektedir. Çünkü İşletmecilik, bir üst kültür kurumsal kimliğini ve Ortaklarına Fayda’yı uygulamasıdır. sürdürülebilir? Örneğin: Satınalma Tekniği konusunda ne Kooperatif Ortakları bu İşletme Modeli sayesinde, Kooperatif Ortaklarını diğer işletme modellerinin, doymak bilmez sömürü çarkının elinden kurtarmak amacındadırlar. O zaman bu iş, sadece gönüllülerin ve idealistlerin bir araya gelmeleri ile olabilecek bir şey değildir. Kuruluş aşamasında böyle ideal bir görün* S.S. Tüm Tüketim Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı 36 Fiyatları nasıl belirliyoruz? Pazarlama Tekniği konusundaki bilgilerimiz yeterli mi? Talep araştırmaları hakkında ne biliyoruz. Neleri arzedeceğiz ortaklarımıza veya müşterilerimize? Sabun mu satacağız, yoksa İstavroz mu? Muhasebe Tekniği konusundaki bilgilerimiz hangi ölçüdedir. Sadece defterin sol tarafı bizim, sağ tarafı satıcının diye bir bilgiyle mi yetiniyoruz? Yaptığımız Kooperatif türünün, dünyada ulaştığı düzeyden ne kadar haberimiz var? Bizim koşullarımız neye elveriyor. Bizim koşullarımız içinde en iyiyi nasıl yakalarız? Girişimciliğimiz gelişmiş mi? Yönetsel bilgi ve cesaretimiz ne ölçüdedir? Yatırım yapmak, işletmeyi büyütmek, satınalma ölçeğini büyütüp fiyatları küçültmek, birlikteliğin devamını sağlamak için sürekli eğitim yapmak… Görüldüğü gibi, mutlaka bilmemiz gereken işlerin, sıradan işler olmadığı açık. Bu yüzden, zaman zaman, bilinmesi gerekenlerin bilinmediği sebebiyle, kötü sonuçlanmış Kooperatif çalışmaları olsa da, kurulduğu günden bu güne kadar Kooperatifçilik, iyi bir grafik çizmektedir ve biz o iyi grafik tarafını öne çıkarmak durumundayız. Tarihin yönü de orayı göstermektedir. KOOPERATİFLERİN KURULUŞUNDA ÖNDERLİK Yani içinde birey değil, Toplum vardır. Kişisel kazanç değil, toplumsal menfaat söz konusudur. Mr. Oven’in amacı; akşama kadar çalışan işçilerin, evlerine elleri dolu giderek ailesel mutluluk yaşaması, o mutluluk nedeniyle de ertesi gün işlerine problemsiz gelip, daha çok mamul üretmeleridir. Bu fikir hedefe varmıştır. Mr. Oven böyle düşünerek, fabrikasının içine alış-veriş yapılacak bir yer ihdas etti. İşçiler buradan alışveriş yaptılar. Evlerine mutlu yüzlerle gittiler. Ertesi gün işlerine geldiklerinde, yüzlerinde eski günlerdeki gerginlik yoktu. Mr. Oven yine hedefine varmıştı. En çok işçiler seviniyordu. Ne güzel bir dayanışma örneği göstermişlerdi. Bundan sonra sıkıntıları aşmak gerektiğinde, mutlaka dayanışmalıydı. Toplum, ilkeli dayanışmaların yolunu keşfetmişti. Gerçek kazanç bu idi. Mr. Oven, bunun çok faydalı bir çalışma olduğunu, kendi ülkesinde ve diğer ülkelerdeki fabrikatörlere anlatmayı amaç edindi. Fikrine işçilerinin itibar etmesi O’nu cesaretlendirmişti. Dünya’da, Modern Kooperatifçiliğin başlangıcı sayılan ve İngiliz İşçileri tarafından kurulan İlk İlkeli ve Planlı Kooperatif türü, Çünkü fabrikatör sınıfın, işlerinin daha iyi olmasını, daha çok üretim yaparak daha Tüketim Kooperatifi’dir. çok kazanmalarını istiyordu. Mr. Oven kenKuruluşundaki sebep, bireysel bir önder o- di sınıfına hizmet etme aşkıyla doluydu. larak, Mr. Oven tarafından dile getirilen fikrin, topluca uygulamaya konuluş biçimidir. Fakat; sağlığında bu fikrini, yaygın olarak kabul ettiremedi. Bu fikir uğrunda malını Olay daha burada, bireysellikten çıkmış, ve canını verdi dersek, abartmış sayılmaEkonomik ve Sosyal bir kimliğe bürünmüş yız. ve bundan sonra da, bu kuruluş şekli, boMr. Oven’in işçileri tarafından formüle edizulmadan devam etmiştir. len Kooperatif Kuruluş ve İşleyiş İlkeleri, Kooperatif, Sosyo – Ekonomik bir İşletme Uluslar arası Kooperatifçilik İlkeleri olarak Modelidir. bu günde aynı önemle korunmakta ve uy37 gulanmaktadır. Düşünüldüğü zaman, Dünya’da bu gün mevcudu yüz civarında olduğu kabul edilen Kooperatif Türlerinin “ ANA “ sının, Tüketim Kooperatifçiliği olduğunu söylemek, hiç de yadırganacak bir benzetme değildir. İlkeli ve Örgütlü biçimde bir araya gelmek ve her türlü toplu Üretim ve Tüketim gereksinimleri için Kooperatif İşletmeler kurmak, bu örnekten yola çıkılarak ve aynı ilkeler çerçevesinde davranılarak başarılmış, başarıların sırrı, Kooperatifçi Önderler tarafından da, Ülkelerin Yönetim ERK’ine anlatılmıştır. Kooperatifçiliğin amacını ve sistemini doğru anlayan Ülke Yöneticileri, Ülkelerinde Halkın Yararına olan her uygulamanın Ülkenin de yararına olacağı inancıyla, Kooperatif Hareketlere yasal destek vermiş, Önderlik etmiş, teşviklerle de İşletmeciliğin modern anlamda yapılabilmesinin yolunu açmıştır. KOOPERATİF İŞLETME FORMÜLÜNÜN KAYNAĞI, TOPLUMSAL YAŞAMDIR Yeryüzündeki canlı varlıkların, en düşünceli ve en planlı yaşayanı olan insan, kendisinin doğaya ve diğer yaşam gruplarına karşı mücadelesinde, zaman zaman zorlandığını gördü. Bazı durumlarda ise, mağlup olmaktan kurtulamadı. Ama; kendine benzeyen diğer yaşam mağdurları ile dayanışma ve yardımlaşma yaptığında ise, yaşamının daha kolaylaştığını hissetti. Bu türlü bir yaşam tarzında kazanımlarının daha da çoğaldığını, dolaysıyla yaşam 38 kalitesinin üst seviyelere yükseldiğini fark etmekte gecikmedi. Başlangıçta bu tür yardımlaşma ve dayanışmalar, planlı ve örgütlü bir çalışma olmayıp, “ Aynı Zorlukla Karşı Karşıya Kalanların Rastlantısal Buluşması “ şeklinde idi. Her zorluk, dayanışma ve yardımlaşma gerektirmiyordu elbette. Bazılarının üstesinden gelmek, bireysel olarak olanaklı olabiliyordu. Bireysel Kahramanların varlığını başka türlü açıklamak kolay olmasa gerek. Gelişen zaman içinde dünya insanı, günden güne daha planlı ve daha örgütlü işler yapmaya başladı. Bunlardan biri “ Yerel Ortak Yaşam İşleri “ idi. Bu örneği biraz açarsak: “ Yerel ERK “ in yaptırmak zorunda olduğu “ Genel İşler “ için, “ Yerel İnsan Gücünü “, bazı yaptırımlar karşılığında olsa da, dayanışma ve yardımlaşma ile “ İŞ “yapmaya yönlendirdiği görülür. Bu tür yardımlaşma ve dayanışma modeli yurdumuzda, yaygın olarak “ İMECE “ adıyla anılır. İmece çalışmaları, Orak – Harman – Hasat Dayanışmaları, Düğün ve Cenazelerdeki El Birliği – İş Birliği hareketleri halkımız tarafından daima bir “Fayda”ya endekslenmiştir. “ Bu gün bana, yarın sana “ demişlerdir. Bu çalışmalar esnasında, daha uzun sürede bitecek işlerin, yardımlaşma ve dayanışma yoluyla daha kısa sürede bitmesi, belleklere yerleşti, yüreklerde ışığı yaktı ve yavaş yavaş planlı ve örgütlü çalışmalar, Rastlantısal Dayanışmaların yerini almaya başladı. Bu türlü planlı ve örgütlü çalışmaların, her zaman başarılı olduğu söylenemez. Ama; kepçeyle sunarken, en alt yaşam grubumutlaka “ Birlikten Kuvvet Doğar “ sözünü na çay kaşığı ile bile vermezlerse, velev ki haklı kılan çalışmalar ezici çoğunluktadır. verdiler, uygulama araç-gerecini, alet edavatını satınalmayı ve kullanmayı, makine Başarısızlıkların bilgi eksikliği, zamanın parkını oluşturmayı, AR – GE kuruluşunu azizliği veya bireysel insan arızalarından ve donanımını temin konusundaki finansal kaynaklandığı da, bilinen gerçekler arasındesteği nereden bulacağız. dadır. Bunlar, Ülkemiz Yöneticilerinin doğru önBİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN derlikleri ile başarılabilecek işlerdir. Y u r dumuzdaki büyük Kooperatiflere bakmak, 2012 YILINI ULUSLAR bu konunun anlaşılması için sağlıklı örARASI KOOPERATİFLER YILI neklere bakmak demektir. Nasıl kurulduklarına, nasıl işletildiklerine baktığınızda, İLAN ETMESİNİN HAKLI soru’nun cevabını anında alırsınız. SEBEPLERİ Modern anlamda Kooperatif oluşumlar 1840’lardan beri varlığını sürdürüyor. Bu konuda çok şey söylendi yazıldı. Hayatını sırf bu konulara adamış değerli bilim adamları ve toplum önderleri gördü toplumumuz. Bu bilim adamlarımız ve toplum önderlerimiz tarafından, Kooperatif hareketin, tabandan yukarıya doğru talepler yaratarak gelmesinin doğru olacağı, tepeden inme uygulamaların doğru olmadığı anlatıldı yıllarca. Yoksul halka, yoksulluktan kurtulmak için büyük Kooperatif işletmecilik yapmaları gerektiği, her şeyi devletten beklemenin doğru olmadığı ısrarla vurgulanarak anlatılmaya çalışıldı. Bilimsellikten uzaklaşılmaması gerektiği sık sık vurgulandı. Profesyonel yönetici çalıştırın, AR – GE çalışmaları olmazsa olmaz denildi. Herkes bilir ki; Bilim, en tepededir. Eğer bize gelecekse, en tepedekilerin çabası gerekecektir. Tüketim Kooperatifçiliği ise, bu güne kadar en küçük bir destek ve teşvik almadığı gibi, yasal ayakbağları ile yok edilmeye çalışılmıştır. Bunda kasıt aramıyoruz. Sektörel olarak da sermaye karşıtı değiliz. Ancak; toplumumuzun, çok uluslu sermaye çevreleri ile işbirliği içinde sömürülmesi, kötü ithal mallarla ve çevreye zarar veren atıklarla yurdumuzun plastik çöplüğüne çevrilmesine sessiz kalmak da bize yakışmaz. Dolaysıyla, güzel yurdumuzun yöneticilerinden, Öncelikle Tüketim Kooperatifçiliğini Kayıt içi Milli Bir Çalışma örneği sayarak, finansal destek ve örgütlenme konusunda önderlik etmeye çağırıyoruz. Esasen Birleşmiş Milletler de böyle olmasını ister. Bakınız, Kooperatifler O zamandan bu zamana, dünyanın değişik ülkelerinde savaşlar, kıtlıklar, dünya savaşları, kıyımlar ve Küresel Kriz’ler görerek, sıkıntıları yaşayarak bu günlere dek geldiler. En tepedekiler Bilimi, daha elit bir kesime Bu geçen zaman, yani 170 yıllık süreç ince39 lendiğinde görüldü ki Kooperatifler, İnsanların ve insanlığın zor zamanlarında, ülkelerin ve dünyanın kriz içine yuvarlandığında, insanlara ve insanlığa Dost elini uzatan, onların o zor dönemleri atlatmakta ihtiyaç duydukları destek ve dayanağı, Birlik ve Dayanışmayı sağlayan tek ve biricik kuruluşlar oldular. Birleşmiş Milletler, 2012 yılını Kooperatifler Yılı ilan ederken, işte bu “ Yaşamsal etkenleri gözler önüne sermek ve Kooperatif Uygulamalarının Farkı’na varılmasını sağlamak “ amacını gütmüştür. Dünya’nın ve Yurdumuz’un geleceği, Emperyalist Sermaye’nin daha da batağa saplanacağı ve tutunduğu grupları da batağın dibine çekeceği günlere gebedir. Kamu sektörü de dahil olmak üzere, öncelikle özel sektörün, ekonominin hastalıklı İleri görüşlü bir çalışma ile Birleşmiş Milletrüzgarlarından felç olduğu dönemlerde ler, insanlığa şunu söylemek istiyor: Kooperatifler; en sağlıklı kuruluşlar olarak hizmet sunmaya devam ettiler. Ey insan evladı ! Birleşmiş Milletler Uluslar arası Çalışma Örgütü ( ILO ) nün, yıllar önce yayınladığı ve Ülkelerin Hükümetlerine, Sendikalarına, Siyasetçilerine, tavsiyelerde bulunduğu 193 sayılı kararını, bizim hükümetlerimiz, sendikalarımız ve siyasetçilerimiz de benimsemişlerdir. Biz geleceği görüyoruz. Durum hiç de iyi değil. Kooperatiflerde bir araya gelin ki, yaşam kaliteniz yükselsin. Ey Hükümet edenler ! Ülkelerinizde Kooperatif örgütlenmelere önderlik edin, teşvik verin, Finans sorunlarını çözün ki; gelecekte Dünya Kriz’leri, İşte bu tavsiye kararının, layıkıyla uygulanuzağınızdan çekip gitsin. Teğet bile geçmeması halinde, Kooperatifçilik hükümetlere sin. problem olmaktan çıkıp, kayıt içi dost kuruluşlar olacaktır. Görünen köy kılavuz is- Çünkü sadece Kooperatif İşletmeler Daha temez. İyi Bir Dünya Kurar. 40 KOOPERATİFLERDEN HABERLER Halim UTLU * 2011 Yılı İhracatında Marmarabirlik Birinci, Tariş Üzüm Birliği, İkinci Oldu Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet ASA yaptığı konuşmada, ödülün çalışma azimlerini artırdığını, ihracat için var gücleriyle daha çok çalışacaklarını,20082009’da önceki döneme göre yüzde 6 büyüyerek, 164 milyon 200 bin TL ciro yaptıklarını,2009-2010’daki cirosunun da yüzde 18 artışla 193 milyon 483 bin TL olduğunu bildirdi. Kısa adı TİM olan Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından belirlenen 2011 yılının ihracat şampiyonları, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla, kamu oyuyla paylaşıldı..Açıklamayaya göre,zeytin ve zeytinMarmarabirlik’in, 2010-2011’de ise yüzyağı sektöründe Marmarabirlik ilk sırayı, de 11.5’lik büyümeyle brüt cirosunu 215 kuru meyve ihracatında da Tariş Üzüm Birmilyon 897 bin TL’ye çıkardığını ifade eden liği, ikinci sırayı aldı. ASA, “Son üç yıldaki verilere göre, brüt ciro Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN, Çalış- bazında yüzde 31 oranında büyümüştür ve ma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK büyümesini sürdürecektir. Ayrıca son 3 yılve Ekonomi Bakanı Zafer ÇAĞLAYAN’ın ka- da ihracat yaptığı ülke sayısını, 20’den 39’a tıldığı törende, zeytin ve zeytinyağı sektö- çıkarmıştır.” diye konuştu. ründe ilk sırayı Marmarabirlik, kuru meyve Törende kuru meyve ihracatı alanında ihracatında ise Tariş Üzüm Birliği ikinci sı- ödüle değer görülen bir diğer Tarım Sarayı aldı. tış Kooperatifi Birliği, Tariş Üzüm Birliği 4 bin 850 tonluk sofralık zeytin ihracatı ile geçtiğimiz yıl 22 milyon döviz geliri elde eden Marmarabirlik, bu rakamla TİM tarafından belirlenen listede, zeytin sektörünün tek temsilcisi olarak yer aldı. Ülkemizin önemli Tarım Satış Kooperatifi Birliklerinden biri olan Marmarabirlik’e, ödülünü Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN verdi. ERDOĞAN, ödülü verirken Marmarabirlik’in toparlandığını görmekten duyduğu memnuniyeti ifade etti. oldu.2011’de gerçekleştirilen ihracat rakamları baz alınarak yapılan değerlendirmelere göre, kuru meyve ihracatında Akça Tarım Ürünleri A.Ş’nin ardından ikinci olan Tariş Üzüm Birliği, ödülünü Ekonomi Bakanı Zafer ÇAĞLAYAN’ın elinden aldı. Tariş Üzüm Birliği Başkanı Ali Rıza TÜRKER de bir açıklama yaparak, kuru meyve grubunda sıralamanın firmaların kuru incir, kuru kayısı ve kuru üzüm ihracat toplamı üzerinden yapıldığını, sadece kuru üzüm ihracat miktarı üzerinden yapılan değerlendirmede ise, önceki yıllarda olduğu gibi, * Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Başkontrolörü 41 Tariş Üzüm Birliği’nin bu yıl da 29.050 ton ihracat miktarı ile üzüm ihracatında Türkiye birincisi olduğunu ifade etti. çekerek, ülkemizde de kooperatiflerin yol haritası niteliğini taşıyan ve ilk olma özelliğine sahip “Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı”nın hazırlandığını ve TÜRKER, Tariş Üzüm Birliği’nin Türkiye’nin Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe koen büyük çekirdeksiz kuru üzüm alıcısı ve nulmasıyla ülke kooperatifçiliğinin daha da ihracatçısı olduğunu, TİM değerlendirgeliştirileceğini belirtti. ( http://www.turkimesine göre, 2010’da gerçekleştirdikleri ye2012koop.org / 27 May 2012) ihracatla, ülkemizde ihracat yapan ilk 500 firma arasında 301.sırada yer aldıklarını, Tarım Kooperatiflerinin, 2011’de gerçekleştirdikleri daha yüksek ihracat miktarı ile bu yıl ilk 200’e girmeyi 2012 UKY Açılış Kutlaması, hedeflediklerini belirtti. Bir kooperatif kuruluşu olarak Türkiye’de uzun yıllardır bu istikrarlı çizgilerini sürdürdüklerini, dünya piyasalarını izleyerek, kuru üzüm ile ilgili faaliyetlerine devam ettiklerini ifade eden Tariş Üzüm Birliği Başkanı TÜRKER, üreticilerden 2012 üretim sezonunda da önceki yıllarda olduğu gibi, kaliteli çekirdeksiz kuru üzüm üretmelerini beklediklerini, bunu sağlamak amacıyla da üzüm üreticilerinden, zirai ilaç uygulamalarında Tariş AR-GE kontrolünden geçmiş, kalıntısız zirai ilaçları kullanmalarını ve aynı zamanda kooperatifin ziraat mühendislerinin uyarılarına dikkate etmelerini istedi. (5.6.2012) Bakan Mehdi EKER’in Katılımıyla Gerçekleştirildi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi EKER’in, ev sahipliğinde 29 Mart 2012 tarihinde gerçekleştirilen etkinliğe; Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Genel Başkanı Muammer Niksarlı, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Teke ve ülkemizde faaliyette bulunan tarımsal amaçlı kooperatif merkez birliklerinin başkanları, kooperatif temsilcileri ve kooperatifçilik ile ilgili kurum ve kuruluşlardan çok sayıda sektör temsilcisi katıldı. Etkinliğin ardından, tarımsal amaçlı kooperatif merkez birliklerinin faaliyetlerini ve Bakan Hayati Yazıcı” ürünlerini tanıttıkları bir de sergi düzenKooperatifçiliğe Yeni Bir lendi.Tarım Reformu Genel Müdürü Dr. Gürsel KÜSEK’in yaptığı açılış konuşmasınBakış Açısı Getirilecek” dan sonra, Türkiye Milli Kooperatifler BirGümrük ve Ticaret Bakanı Hayati YAZICI, liği Genel Başkanı Muammer NİKSARLI ile Capital ve Ekonomist Dergilerinin düzen- Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez lediği “CEO Club” toplantısında “Türkiye Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İlhami TEKE Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı söz aldılar. önümüzdeki günlerde Resmi Gazete’de yaGıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet yımlanacak ve kooperatifçiliğe yeni bir baMehdi EKER ise yaptığı konuşmada, koopekış açısı getirecek” dedi. ratifçilerin büyük bir kitle olduğunu ve çok Bakan YAZICI; 2012 yılının Uluslararası Ko- büyük bir alanda faaliyet yürüttüklerini operatifler Yılı olarak ilan edildiğine dikkat belirterek, Türkiye’de sadece tarımsal faa42 liyetlerle ilgili 10 binin üzerinde kooperatif bulunduğunu söyledi. Anadolu kültüründe ‘’imece ve birlikte çalışma kültürü’’nün bulunduğunu, ancak bundan yeteri kadar istifade edilemediğini vurgulayan Bakan EKER, Türkiye’de kooperatifleşmeyi daha iyi bir noktaya taşımak için uğraştıklarını ifade etti. pan Genel Müdürlük,çeşitli kooperatif duyuru ve haberlerine de yer veriyor. “2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı” Hatıra Pulları Tedavülde Kooperatifler işleyişlerine rehberlik eden 1.838 tane tarımsal kalkınma kooperatifi- ilke ve değerlerle diğer işletmelerden ayrıne 1 milyar 800 milyon lira kaynak aktar- lırlar. Birleşmiş Milletler (BM) kooperatifledıklarını, bu desteğin de devam edeceğini rin önemine dikkat çekerek, 2012 yılını “Ubildiren Bakan EKER, kadınların çoğunlukla luslararası Kooperatifler Yılı” (UKY) olarak üyesi olduğu 36 kooperatife de pozitif ay- ilan etmiştir. BM bu kararı ile kooperatifler rımcılık uygulayarak ek destekler sunduk- hakkında farkındalık oluşturmak, kooperaları belirtti. Tarımsal mevzuatla ilgili ortak tiflerin kurulması ve güçlendirilmesini desçalışmalar yapılması gerektiğine de deği- teklemek ve hükümetleri bu yönde teşvik nen Bakan Eker, tarımın pazar için üretim etmeyi amaçlamıştır. yapar hale gelmesi ve dünya pazarlarında “Uluslararası Kooperatifler Yılı” kapsamınrakiplerle daha iyi rekabet edecek düzeye da BM’nin tavsiyeleri ile uyumlu olarak: getirilmesi gerektiğini vurguladı. ( http:// www.turkiye2012koop.org / 27.5.2012) - Kooperatif farkındalığının artırılması ve kooperatif bilincin geliştirilmesi, “2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı”ında Yeni Bir İnternet Sitesi - Kooperatif girişimlerin teşvik edilmesi, kapasite artırımlarının desteklenmesi, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı,”2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı” dolayısı ile “http:// www.turkiye2012koop.org”adlı,yeni bir internet sitesini faaliyete başlattı. ana hedefleri doğrultusunda çalışmalar öngörülmüştür. Bakanlığa bağlı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü, 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı Türkiye Ulusal Komitesi Sekretaryasını da yürütüyor. Eskişehir Yolu 9. Km TOBB İkiz Kuleler C Blok Kat: 21 Çankaya, Ankara / Türkiye adresinde faaliyetine devam eden Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’ne, (0312) 201 64 51-52 no’lu telefon ile ulaşılabiliyor. “http://www.turkiye2012koop.org “ sitesinden “Bize ulaşın” şeklinde duyuru ya- - Kooperatifler için uygun yasal çevrenin ve politikanın oluşturulması, Söz konusu BM klararının ardından, ülkemizde yıl kapsamında kooperatifçiliğin geliştirilmesi ve kooperatif bilincin artırılmasına yönelik faaliyetlerin planlı olarak gerçekleştirilmesi amacıyla Ulusal Komite tarafından “2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı Eylem Planı” hazırlanmıştır. Bu plan çerçevesinde yıla ilişkin olarak çok yönlü faaliyetler yürütülmektedir. Eylem planında 19 numara altında “Hatıra pul bastırılması” olarak yer verilen faaliyet gereğince, komite sekretaryası görevini 43 yürüten Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’müzce PTT Genel Müdürlüğü ile yürütülen çalışmalar sonucu “2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı Hatıra Pulları ve İlk Gün Zarfı” hazırlanmış ve 6 Haziran 2012 tarihinde tedavüle girmesi sağlanmıştır. Türkiye’nin kurulması,ilkelere dayalı kooperatifçilik işletme modeli ile dünyanın tüm yükünün taşınabileceği, yardımlaşma ve dayanışma ile her işin üstesinden gelinebileceği,vurgulanmıştır. Demokrasinin hakim olduğu ve işleyişine karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma gibi yedi temel ilkenin rehberlik ettiği koperatifçilik ile Türkiye’mizin daha yükseklere, 2023 hedeflerine taşınması, daha güzel bir / ANKARA adresinde, 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı 06.06.2012 ANKARA ibareli ilkgün damgası kullandırılacaktır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. ( http://www.turkiye2012koop.org / 6.6.2012) PTT Genel Müdürlüğünün 2012 Yılı Emisyon Programında yer alan “2012 UluslaraKooperatif farkındalığının artırılması açı- rası Kooperatifler Yılı” konulu anma pulu, sından önemli olan bu faaliyetle birlikte, bugün 1 TL ve 2 TL bedelle, söz konusu anhem yurt içinde, hem de yurt dışında gema puluna ait ilkgün zarfı ise 3,50 TL bedelniş kitlelere ulaşılması hedeflenmektedir. le abone sayısı kadar PTT Merkez MüdürUzun aralıklarla gerçekleşen bu tür yıllar lüklerinde ve www.filateli.gov.tr internet için hazırlanan kültürel boyutlu çalışmalar, belleklere kazınmakta ve uzun yıllar hatı- adresinde satışa sunulacaktır.(sunuldu) ralarda yaşatılabilmektedir. Bu amaçla ha- Söz konusu filatelik ürünlerin satışı ile ayzırlanan iki ayrı tasarım tüm kamuoyunun nı tarihte Ankara PTT Başmüdürlüğü Ulus hizmetine sunulmuştur. Bu tasarımlarda: PTT Merkezi Müdürlüğü Filateli Gişesi Ulus 44 TÜRK ZİRAAT YÜKSEK MÜHENDİSLERİ BİRLİĞİ GENEL KURULLARINI YAPTI Ulu çınarımız 73 yıldır olduğu gibi dimdik ayakta, Türk tarımına, üyelerine ve meslektaşlarına hizmet vermektedir. Birliğimiz, Cumhuriyetimizin ilk STK’larından biri olup, Türk tarımının ve ziraat mühendisliği mesleğinin gelişiminde her zaman aktif rol oynamış ve yön vermiştir. Dünyada en çok tüketilen ürün olan buğday verimi 40 yılda 3 katına çıkmış, pamuk, ayçiçeği, et, süt ve diğer bütün ürünlerde verim artışı kat kat sağlanmıştır. Bütün bunlar ziraat mühendislerinin eseridir. Bu vesile ile ahirete intikal etmiş meslektaşlarımızı rahmetle anıyor, tüm meslektaşlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz. olan üretimimiz, ancak tüketimimize yetebilmektedir. 2040 yılında yıllık yaklaşık 25 milyon ton olacak tüketimin tamamını üretmek zorundayız. Tarım alanlarının genişlemesi gerekirken, yıldan yıla daralmaktadır. Hal böyle iken ihtiyacımız olan üretimi nasıl yapacağız? Kuru tarım alanıyla sulu tarım alanı arasındaki verim farkı 3 kattır. Hala 5,5 milyon hektar ekonomik olarak sulama yapılabilecek arazimiz sulama alt yatırımı bekliyorsa bu alanlara suyu ivedilikle götürebilmemiz gerekmektedir. Araştırmaya önem vererek, araştırmacı ziraat mühendisi meslektaşlarımızı teşvik eBirliğimiz, her zaman, hiçbir çıkar gözet- derek yeni çeşitlerle verimi artırmak ve uymeden ideal tarım politikalarını kamuoyu, gulayıcı ziraat mühendislerimiz sayesinde, tarım bürokrasisi ve siyasetçilerle paylaş- en başta da siyasi bir bilincin oluşmasıyla mıştır. Bundan sonrada bu yönde çalışma- 2040 yılında yıllık 25 milyon ton hedefine larına devam edecektir. Türk tarım politi- ulaşabiliriz. kasına yön verenlerin, Birliğin birikim ve tecrübelerinden faydalanmalarının ülke Kişi başı et ve süt tüketiminde gelişmiş ülkelere nazaran kat kat düşük durumdayız. menfaatine olduğunu düşünmekteyiz. Nüfusumuz her yıl 1 milyon kişi artmaktadır, 2040 yılında nüfusumuzun 90- ila 100 milyon kişi arasında olacağı tahmin edilmektedir. Ülkemiz, insanımızın yeterli, sağlıklı ve kaliteli gıdaya ulaşabilmesini sağlamak zorundadır. Bunun da ilk şartı kendine yeterli üretim yapılmasıdır. Buğdayda şuan için yıllık 18-19 milyon ton Türkiye Kamu-Sen’in yaptığı araştırmaya göre, kişi başına yıllık kırmızı et tüketimi Avustralya’da 142 kilogram, ABD’de 125 kilogram, Almanya’da 82 kilogram, İngiltere’de 80 kilogram iken bu miktar Türkiye’de sadece 12 kilogramdır. TÜİK rakamlarına göre kırmızı et üretimimiz ortalama yılda 500 bin ton, tüketimimiz 850 bin ton dur. Yani tüketimimizin ancak %60 ını üretebilmekteyiz. İthalata 45 muhtaç hale gelmişiz. 1980 li yıllarda 18 milyon olan büyükbaş hayvan varlığı 10 milyona düşmüş, 40 milyon olan koyun keçi varlığımız ise 20 milyonun altına düşmüş durumdadır. Bu minvalde diyoruz ki; Tarım Bakanlığı kontrol ve denetimi yeterli bir şekilde yapamamaktadır, cezai müeyyidelerin daha fazla artırılması ile birlikte kontrol ve denetim yetkisinin tarımla ilgiGelişmiş ülkelere göre sütte hem üretim- li sivil toplum kuruluşlarına, hatta fahrilik de hem tüketimde çok gerilerdeyiz, 10-11 ama etkin fahrilik anlamında tüm ziraat milyon ton yıllık üretim, kişi başı 140 litre mühendislerine gıda kontrol ve denetleme ile 9 milyon ton tüketimimiz vardır. Okul yetkisinin verilmesi ve bu sistemin işletilsütü projesini yıllardan beri her platform- mesi için tüm kanalların açılması gerekda dile getirmekteyiz, yine nüfusumuzun mektedir. artmasına paralel hem üretimde hem de tüketimdeki miktarımızın artırılması gerek- Çiftçilerimiz açısından tarımsal üretimin sürdürülebilirliğinde çok büyük sıkıntılar mektedir. vardır. Girdi fiyatları, vergiler düşürülmeEtte ve sütte kendimize yetebilmemiz için li, desteklemeler artırılarak yolsuzlukların hayvancılığımızı çok değil düzgün ve etkili önüne geçilmeli, medeni kanun ve yönetpolitikalarla 5 yılda tekrar kendimize yeter- melikler etkin bir şekilde uygulanarak, tali hale getirebiliriz. rımsal işletmelerin küçülmesinin önüne Tarımsal üretimin birinci aşamasını ekim- geçilmelidir. den hasat ve depolamasına kadar uygulamaların iyi denetlenmesi, izlenmesi halinde çok fazla bir sorun çıkmayacağını düşünmekteyiz ama ürünlerin, zirai mücadele uygulamaları tarladan tüketiciye ulaşana kadar tam manasıyla kontrol ve kayıt altında olmalıdır. Bildiğiniz üzere Tarım Bakanlığının teşkilat yasası değişmeden önce günümüz şartlarına uyum sağlayabilen, tarımın sorunlarına aktif ve hızlı eğilebilecek, bürokrasi yönetiminde ehliyetli konunun uzmanlarının olabileceği konu bazlı çok kapsamlı bir kanun taslağı hazırlayarak vermiştik. Ancak bugün Ülkemizde kayıt dışı ve merdiven altı üre- gelinen noktada teşkilat yapısı değişmiş, timler hala çok riskli oranlarda devam et- bu önerilerimizin hiç biri yapılmamış, konu mektedir. Merdiven altı ve kayıt dışı üretim bazlı bütünlük sağlanamamış, genel müözellikle et, süt, unlu mamul ürünlerde v.b. dürlükler, iş ağırlığı yönünden çok dengediğer yiyeceklerde daha çok karşımıza çık- siz ve hantal bir yapıya bürünmüştür. Diğer taraftan 1 yıl geçmesine rağmen yönetim maktadır. kadrosunun ataması dahi yapılamamış, iş Bu durum, kontrol, denetim ve cezai mü- paylaşımı ve dengesi sağlanamamıştır. eyyidelerin yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Merdiven altı işletmeler ve de- Birlik ve beraberlik içerisinde Türk Ziraat netimsizlik halk sağlığı açısından büyük Yüksek Mühendisleri Birliği, Türk tarımına riskler ortaya çıkarmaktadır. hizmet etmeye devam edecektir. 46 GEÇMIŞ ZAMAN OLUR KI... 47 48
© Copyright 2024 Paperzz