Mart 2014 – Sayı: 2014/37 Rusya – AB – ABD Arasında Kalan Ülke: Ukrayna Hazırlayan Çağatay BALCI Uluslararası Stratejik Bakış Enstitüsü Analisti Değerli MYK, MKYK üyelerimiz ve Milletvekillerimiz, İl Teşkilatlarımızın Kıymetli Başkan ve Yöneticileri, Genel Merkez Gençlik Kolları Dış İlişkiler Başkanlığı olarak dünyada öne çıkan tüm haberleri sizler için iki haftada bir Türkçe dilinde “DİBBÜLTEN”de (Dış İlişkiler Başkanlığı Bülteni) derliyoruz. Türkiye ile ilgili ulusal ve uluslararası mecralarda yayınlanmış haber, köşe yazısı ve analizleri İngilizce dilinde “DIBBULLETIN” (Dış İlişkiler Başkanlığı Bülteni) olarak iki haftada bir hazırlamakta ve uluslararası irtibatlarımıza göndermekteyiz. Türkiye’nin kaydetmiş olduğu başarıları ön plana çıkartan bu bültenlerin kamu diplomasimize önemli bir katkı sunduğunu görmekten mutluluk duyuyoruz. Bültenlerimize ilave olarak; “DİBAKADEMİ” (Dış İlişkiler Başkanlığı Akademisi) olarak hazırla(t)mış olduğumuz, uluslar arası gelişmeleri irdeleyen, “DİBANALİZ”lerimizi sizlerle paylaşmaktayız. Aşağıda yeni analizimizi bulabilirsiniz. Analiz ve bültenlerimizin faydalı olması dileğiyle, başarılı çalışmalarınızın devamını diler, saygılar sunarım. Osman TİMURTAŞ Genel Merkez Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcısı Dış İlişkiler Başkanı JEOPOLİTİK DÜZLEMDE UKRAYNA Dünya tarihinde, devletlerin uluslararası alandaki tutum ve davranış biçimlerini şekillendiren en önemli faktörlerin başında coğrafya gelmektedir. Coğrafi konum ve nitelikler, devletlerin kimlik tanımları ve buna bağlı olarak ulusal çıkar ve ulusal güvenlik gibi parametrelerin saptanmasında belirleyici rol oynamaktadır. Uluslararası ilişkileri bu perspektif üzerinden tanımlayan jeopolitik yaklaşımın esasları da bu argümanlardan oluşmaktadır.1-2-3 Bu tanımlamalar ışığında, coğrafyanın, bir ülkenin aynı zamanda dezavantaj unsuru şeklinde bir işleve sahip olabileceği, Ukrayna örneği ile görülebilmektedir. Ukrayna,4 SSCB’nin dağılmasının ardından bağımsızlığını kazanmış, fakat jeopolitik konumu nedeniyle kimlik tanımı, diğer ülkeler ile ilişkiler gibi konularda arayışını tamamlayamamıştır.5 Bu çalışmada, jeopolitik konum ve bu etmenin ülkelerin kaderlerine etkisi Ukrayna örneğinde incelenecek, ayrıca, küresel aktörlerin bu süreçteki etkileri analiz edilip geleceğe dair projeksiyon sunulmaya çalışılacaktır. Kendini Arayan Ukrayna Bağımsızlığın elde ettiği 1991 yılından bu yana, kimlik tanımı sorununa çözüm arayan Ukrayna’nın, söz konusu sorunun sosyolojik faktörlerinden kaynaklanan engeller dolayısıyla bu konuda başarısız olduğu söylenebilir. Kimlik sorununun sosyolojik bileşenleri sorunun çözümünü güçleştirmekte ve derinleştirmektedir. Ülkede, Ortodoks ve Katolik kiliseleri arasındaki ayrım dini kimlik sorununu, ülkede yaşayan etnik grupların farklılığı ulusal kimlik sorununu ve vatandaşların, Batı ve Rusya’ya yakınlık yaklaşımındaki farklılıklar siyasi kimlik sorununu ve buna bağlı olarak dış politikadaki kimlik sorununu ortaya çıkarmıştır.6 1 Deniz Ülke Arıboğan, Uluslararası İlişkiler Düşüncesi-Tarihsel Gelişim, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, Haziran,2007, s.166 2 Bülent Ulaş, Jeopolitik- Türkiye’nin Milli Güvenliği Ve Avrupa Birliğine Üyelik Süreci, Başlık Yayıncılık, Şubat, 2011, s. 21 3 Jeopolitik perspektifli dış politika analizi örneklerinden bir tanesi için bknz: Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, Küre Yayınları 4 Ukrayna 44,291,413 nüfusa sahiptir. Ukrayna nüfusunun %77’si Ukraynalılardan %17 ise Ruslardan oluşmaktadır. Ukrayna’da sokak gösterileri başlamadan önceki son işsizlik verilerine göre Ukraynada işsizli k oranı %8 enflasyon oranı %0.7’dir. Detalı bilgi için bakınız: https://www.cia.gov/library/publications/the -world-factbook/geos/up.html , (Erişim tarihi: 17.03.2014). 5 İlyas Kamalov, Putin Dönemi Rus Dış Politikası-Moskova’nın Rövanşı, Yeditepe Yayınevi, Ocak, 2008, s. 71 6 İlyas Kamalov, a.g.e., s. 71 1 Ülkenin, uluslararası alanda ve dış politikadaki konumunun belirlenmesi, Ukrayna halkının doğrudan dâhil olduğu ve belirleyici tesirde bulunduğu bir süreçtir.7-8 U. Beck’in “risk toplumu” tezinden hareketle, küreselleşme süreci ile birlikte ortaya çıkan toplumsal muhalefet hareketleri, Ukrayna’nın içinde bulunduğu durum adına açıklayıcı bir perspektif sunmaktadır. Buna göre Beck, küreselleşme döneminde bireylerin, klasik ulus-devlet kalıplarında yaşamakta zorlandığı ve yaşadığı ülkenin siyasi denkleminde daha fazla belirleyici etkiye sahip olmayı talep edeceğini dile getirmektedir.9 Ukrayna, 2004 yılı itibariyle bu tezin pratiğini ortaya koyan bir örnektir. 2004 yılında Ukrayna’da gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında ortaya çıkan halk hareketi bir devrim formuna dönüşmüş ve Ukrayna’daki siyasi dengeler bir anda değişmiştir. Bu sürecin ardından, Batı ile ilişkilerin geliştirilmesinden yana olan Viktor Yuşçenko ile Rusya’ya yakın bir siyaset izleme tutum ve eğilimine sahip olan Viktor Yanukoviç arasındaki rekabet büyük oradan ülkenin siyasi ve toplumsal seyrinin de bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. 2006 yılında başbakan olmayı başaran Viktor Yanukoviç, 2007 yılında yerini Timoşenko’ya bırakmak zorunda kalmış ve ardından 2010 yılında cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir. 2014 yılında Ukrayna’da baş gösteren halk hareketi sonucunda ise mevcut cumhurbaşkanı Yanukoviç görevini bırakıp Rusya’ya sığınmıştır. 2004 yılındaki Turuncu Devrim ile birlikte başlayan bu karmaşık ve istikrarsız siyasi atmosfer süreci, Ukrayna’daki siyasi bölünmüşlüğün anlatılması adına açıklayıcı bir tablo niteliğindedir. Yaşanan tüm siyasi sorunlarda, ülkedeki Batı ve Rusya yakınlığı konusundaki ayrılık belirleyici unsur olarak ön plana çıkmış ve ayrıca bu süreçte Batı ve Rusya tarafından gerçekleştirilen ve sürece etki eden hamleler de Ukrayna’nın kimlik belirleme çizgisindeki sapmaların/yalpalamaların nedenlerinden bir tanesi olmuştur. Bu noktada, Ukrayna’nın içinden geçtiği bu sürecin tam anlamıyla analizini yapabilmek için, sürece etki eden küresel aktörlerin yaklaşım ve hamlelerini de incelemek gerekmektedir. 7 Habibe Özdal, Bağımsızlığının 20. Yılında Ukrayna, Analist Dergisi, Sayı:8, Ekim ,2011, s. 63 Habibe Özdal, Ukrayna’da Bir Başka Demokrasi Sınavı, Analist Dergisi, Sayı: 22, Aralık, 2012, s. 59 9 Bknz: M. Salih Elmas, Modern Toplumun Güvenlik Çıkmazı-Tehdit, Risk Ve Risk Toplumu Perspektifinden Güvenlik, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu(USAK) Yayınları, Ankara, Aralık, 2013 8 2 Küresel Aktörlerin Etkisi: AB, ABD ve Rusya Perspektifinden Ukrayna Ukrayna’da, siyasi ve sosyal yapıya şekil veren kimlik sorununun öğesi ve aynı zamanda öznesi konumunda bulunan Batı (AB, ABD) ve Rusya kutupları, Ukrayna’nın karşı karşıya olduğu bugünkü durumun ortaya çıkmasında da pay sahibidir. Söz konusu iki kutbun Ukrayna’ya ilişkin bakış açıları bir mücadele alanı olarak betimlenebilir.10-11 İki kutbun girişim ve yaklaşımları Ukrayna’nın, bir savaş alanında birkaç kez iki taraf arasında el değiştiren bir kale ya da tepe biçiminde algılanmasını olanaklı kılmaktadır. Bu bölümde Batı ve Rusya’nın, Ukrayna’ya yönelik perspektif, tutum ve algıları, ayrıca iki kutbun Ukrayna düzlemindeki rekabetinin içeriği, boyutları ve dinamikleri incelenecektir. Rusya Perspektifinden Ukrayna Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Rusya, toplumsal, iktisadi ve siyasi boyutlarda dönüşüm sürecine girmiştir. Bu dönüşüm sürecinin etkilerini gösterdiği önemli bir yansıma alanı da dış politika vizyonu olmuştur.12 1993 yılında, büyük oranda Sovyetler Birliği’nin hâkimiyet alanlarında yeni dönemde Rusya tahakkümünün tesisi ve korunması amacını öngören “yakın çevre” doktrini ile birlikte Rusya, 21. yy.’a yönelik dış politika vizyonunu da ortaya koymuş oluyordu.13 Sovyetler Birliği’nin çöküşünü “jeopolitik bir felaket” olarak tanımlayan Putin’in devlet başkanı olması, yakın çevre politikasını derinleştirecek ve kapsamını genişletecek bir süreci başlatmıştır. Bu dönemde, Rus dış politikasının inşasında önemli bir etki yaratan A. Dugin’in, Rusya’nın liderliğinde Batı’ya karşı bir kutup olarak Avrasya Birliği oluşturulması yönündeki tezi14 Rus dış politikasında kendisini göstermiştir. 10 Ceyda Karan, Ukrayna: Batı İle Doğu’nun Arenası, http://www.taraf.com.tr/yazilar/ceyda-karan/ukrayna-batiile-dogunun-arenasi/28960/ ( Erişim Tarihi 12. 03.2014) 11 Muhammed Koçak, Doğu İle Batı Çıkmazında Ukrayna’da Değişim Talepleri, http://setav.org/tr/dogu-ile-baticikmazinda-ukraynada-degisim-talepleri/perspektif/14453 ( Erişim Tarihi 13.03.2014) 12 M. Vedat Gürbüz, Kafkasya’da Siyaset – Çatışma Ortamı Ve Taraf Güçler, Kadim Yayınları, Mayıs,2012, s. 351 13 Haluk Özdemir, Ukrayna: Yeni Soğuk Savaş Esintileri(2) http://www.ankarastrateji.org/yazar/doc-dr-halukozdemir/ukrayna-yeni-soguk-savas-esintileri-2/ 14 Bknz: Alexander Dugin, Rus Jeopolitiği-Avrasyacı Yaklaşım, Çev:Vügar İmanov, Küre Yayınları, Mart, 2010 3 Tarihsel bakımdan Bolşevik döneme kadar uzanan15 Avrasyacılık idealine göre Batı, Rusya’nın yakın çevresi ve buna bağlı olarak Rusya’nın çıkarları için, ayrıca Avrasya coğrafyasında yer alan ülkeler için emperyal bir tehdit arz etmekte, bu tehdide karşı koyulması için Avrasya’nın lider ülkesi Rusya’nın önderliğinde birlik kurulması gerekmektedir. Rusya’nın dış politikasına büyük oranda yön veren teorik ve doktrinel yaklaşımlar olan Avrasyacılık ve Yakın Çevre, Rusya’nın Ukrayna’ya bakışında da büyük ölçüde kendisini göstermektedir. Bu bağlamda Ukrayna, Rusya açısından kendi yakın çevre havzasında yer alan kilit bir ülke biçiminde algılanmış ve bu alanda nüfuz kapasitesini muhafaza etme ve artırma yolu seçilmiştir.16 Bu noktada Rusya’nın Ukrayna’ya bakışına etki eden unsurlar şu şekilde özetlenebilir: Rusya’nın kendi yakın çevre havzasında yer alan bir ülke olarak tanımladığı Ukrayna’nın, Batı ile geliştirmeye çalıştığı ilişkiler Rusya tarafından kendi jeopolitik alanına müdahale olarak algılanmaktadır. 2003-2004 yıllarında Gürcistan ve Ukrayna’da yaşanan “renkli devrim” deneyimleri, Rusya yönetiminde korumacı bir refleksin oluşmasına vesile olmuştur. Bu tecrübeler ile Rusya, yakın çevre alanı olarak belirlediği sahaların NATO-AB bloğunun nüfuzuna açılmasını kendi çıkarları için tehdit olarak addetmiş ve buna karşı hamleler geliştirmiştir. NATO-AB ve Rusya arasındaki mücadelenin bir yansıması olarak, Ukrayna’nın AB ile geliştireceği ilişkiler, Rusya’nın enerji konusundaki tekel statüsünü kaybetmesine yol açacak yüksek risk ve maliyet arz eden bir durumdur. Tüm bu faktörlerin bileşimi Rusya’nın Ukrayna’ya ilişkin tavrını şekillendirmektedir. Bu noktada Batı’nın Ukrayna’ya yönelik tutumunun, bahsedilen faktörlerle ilişkisi göz önünde bulundurulmalıdır. ABD ve AB Perspektifinden Ukrayna Soğuk Savaş dönemi boyunca iki karşıt kutbun lideri olarak uluslararası alanda rekabet içinde olan ABD ve Rusya, Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından farklılaşan çıkar parametreleri ve tanımlamaları ile birlikte yeniden, bir kez daha karşı karşıya gelmişlerdir. Bu dönemde ABD’nin dış politikadaki öncelik ve hedefleri arasında, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bu bölgede oluşan güç boşluğu alanlarında Rusya’nın yerini alma veya Rusya’yı dengeleyici bir güç haline gelme arzusu bulunmaktadır.17 Hatta bu arzunun teorik altyapısının sahibi olan Z. Brzezinski tarafından, Avrasya üzerinde ABD-Rusya rekabetinin bölge dengeleri açısından belirleyiciliği açısından büyük bir öneme sahip olduğu ifade edilmiştir.18 15 Vügar İmanov, Avrasyacılık: Rusya’nın Kimlik Arayışı, Küre Yayınları, s.39 Igor Torbakov, Rusya’dan Ayrı Ya Da Rusya’nın Bir Parçası: Ukrayna Rusya İlişkilerinin Kederli Bir Destanı, Avrasya Dosyası, Sayı:4, Cilt:6, Kış,2001, s.298 17 Kamer Kasım, ABD’nin Kafkasya Politikası: Enerji, Güvenlik Ve Demokratikleşme Denklemi, Orta Asya&Kafkasya Güç Politikası, Der: M. Turgut Demirtepe, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu( USAK), Ankara, 2008, s.119 18 Zbigniew Brzezınskı, Büyük Satranç Tahtası, Çev: Yelda Türedi, İnkılap Yayınları, s.206 16 4 ABD’nin Ukrayna ile ilgili tutumunun temelinde, Rusya’nın yakın çevre havzasındaki etkinliğini azaltmak ve bu havzadaki ülkeler ile ekonomik ve ayrıca NATO vasıtasıyla askeri/güvenlik alanında işbirliğini geliştirmek yatmaktadır. ABD bu stratejisini, Rusya’nın yakın çevre havzasının önemli bir parçası olan Güney Kafkasya’da uygulamaya çalışmakta ve bu bağlamda Rusya ile birçok kez karşı karşıya gelmektedir. Bu duruma ilişkin açıklayıcı bir örnek olarak 2008 yılında NATO ile ilişkilerini geliştirme girişiminde bulunan Gürcistan’ın Rusya ile yaşadığı gerilim ve ardından patlak veren çatışma gösterilebilir. ABD ile Rusya’yı gerilimli bir sürece dâhil eden bu gelişme bugün Ukrayna düzleminde kendisini göstermektedir. AB ile Ukrayna arasındaki ilişkilerin eksenini, AB açısından enerji konusu teşkil etmektedir.19 AB ülkeleri, enerji konusunda (özellikle enerji nakli) yaşadıkları Rusya bağımlılığını azaltabilmek adına Ukrayna ile yakın ilişkiler geliştirme arzusundadır. Buna karşılık Rusya ise, özellikle enerji konusunda kendi tekel statüsünü yitirmeme ve bölgedeki siyasi üstünlüğünü koruma adına AB’nin bu girişimlerine karşı koyma eğilimindedir. Bu değerlendirmelerden hareketle, Ukrayna’da yaşanan gelişmelerin Batı-Rusya denklemi üzerinden okunması mümkündür. Bugün ortaya çıkan atmosferin yönünü tayin edici bir nitelikte olan bu rekabetin alacağı şekil, hem Ukrayna’ya ve Rusya’nın yakın çevresine, hem de Batı’nın bu bölgeye yönelik algı ve hamlelerine etki edecektir. Sonuç Karadeniz, Rusya’nın güvenliğini sağlayan en önemli havzalardan bir tanesidir. Bu bakımdan Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün parçalanması Karadeniz’e sınır olan ülkelerin güvenlik kaygılarını arttırabilir. Bu bağlamda Ukrayna Krizi’nin üç ayağı bulunmaktadır. NATO’nun Doğu Avrupa’da yayılmasından duymuş olduğu endişeden hareketle Rusya, Karadeniz’de varlığını devam ettirecek olan Kırım’ı kendi ülke sınırlarına katma çabası krizin birinci ayağını oluşturmaktadır. Krizin bir diğer ayağını ise Almanya’nın Avrupa Birliği içerisinde etkinliğini arttırarak yeni “Neu Ostpolitik”20 açılımını AB çatısı altında yapma çabasından kaynaklanmaktadır. 19 Habibe Özdal, Hasan Selim Özertem, Kerim Has, Mehmet Yegin, Ukrayna Siyasi Krizinde Rusya Ve Batı’nın Tutumu, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi( USAK), Analiz No: 28, http://www.usak.org.tr/images_upload/files/analiz_28_2014_Ukrayna.pdf ( Erişim Tarihi 14.03.2014) 20 Ostpolitik dış politika, Almanya’da büyük koalisyonla iktidara gelen sosyalistlerden Willy Brandt’in Dışişleri Bakanı olmasıyla inşa edilmişti. Brandt’in dış politika konseptinde Doğu Avrupa ülkeleriyle ilişkileri geliştirmek ve bununla birlikte Rusya ile diyalog kurulmasını amaçlamıştır. AB’nin siyasi bir birlik oluşturmasından sonra 5 Krizin son ayağını ise ABD’nin Soğuk Savaş sonrasında hegemonyasını NATO ile pekiştirme isteği yatmaktadır. Bu bağlamda krizin üç ayağının bir araya gelmesi sonucunda Batı Ukrayna’nın AB ile bütünleşmesinin önü açılırken, Doğu Ukrayna ve Kırım’ın Rusya ile bütünleşmesine dair adımlar ortaya çıkmıştır, ABD ise parçalanmış bir Ukrayna yerine toprak bütünlüğünün korunduğu bir Ukrayna’yı tercih etmekte hatta Ukrayna’nın toprak bütünlüğü için NATO ve Füze Savunma Sistemlerine dair geri adım atmayı dahi düşünebilecek bir konuma gelmiştir. Ukrayna, Türkiye gibi önemli bir enerji koridorudur. Rusya’nın doğalgaz ve petrollerinin %88’i Ukrayna toprakları üzerinden Batı’ya aktarılmaktadır. Ukrayna’nın jeostratejik bakımdan Rusya için önemli olması, Ukrayna’nın dış ticaret konusunda Rusya’ya bağımlılığını arttırmıştır. Ukrayna krizi Arap Baharı’nın yaşandığı diğer ülkelerden farklı olarak sokak gösterileri, işsizlik veya ekonomik sıkıntılar sebebiyle ortaya çıkmamıştır. Ukrayna krizinin meydana gelmesinde enerji ve NATO gibi faktörler öne çıkmakla birlikte Ukrayna’da büyük güçler arasında yaşanan rekabet 21. Yüzyıl siyasi tarihi açısından yeni “büyük” oyunun yaşandığı yer olma niteliğini ortaya çıkarmaktadır. Türkiye açısından Ukrayna krizi Karadeniz’in güvenliği bağlamında önem arz etmektedir. Özellikle Montrö Sözleşmesi’nin getirmiş olduğu kurallar bugün itibariyle Karadeniz’e kıyısı olan ülkelere avantaj sağlarken Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelere daha çok dezavantaj sağlamaktadır. Bu bağlamda Karadeniz’de meydana gelecek güvenlik krizi Türkiye’ye boğazlar konusunda sözleşme maddelerinin değiştirilmesine yönelik diplomatik baskıları beraberinde getirebilir. Almanya’nın AB’de lokomotif bir ülke olması, Berlin’in Ostpolitik dış politika yaklaşımını aynı zamanda Brüksel’in de dış politika konseptlerine yansıtılmaya çalışılmış bazı dönemlerde Avrupa Birliği içerisinde tartışmaların yaşanmasına sebep olmuştur. SSCB’nin dağılmasından sonra, komşuluk politikaları çerçevesinde AB’nin siyasi sınırları içerisine Ukrayna, Belarus, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan da dâhil olmuştur. “Neue Ostpolitik” (Yeni Ostpolitik) olarak görülen bu dış politika yaklaşımı, bu çerçevede Ukrayna, Belarus, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’ı içeren ve AB ile bu ülkeler arasında yakınlaşmayı öneren bir açılım olmuştur. Geniş bilgi için bakınız:Orhan Gafarlı, AB ile Rusya Arasında Ukrayna http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=2517:ab-ile-rusya-arasndaukrayna&catid=70:ab-analizler&Itemid=134, (Erişim Tarihi: 17.04.2014). 6
© Copyright 2024 Paperzz