KÜÇÜl{ SANAYİCINİN SORUNLARI

iSTANBUL TicARET
YAYıN
ODASı
No. : 1988 - 34
KÜÇÜl{ SANAYİCINİN SORUNLARI
SEMİNERİ
1 EKiM 1987
iSTANBUL TicARET
YAYıN
No. : 1988 - 34
ODASı
KUÇUI{ SANAYICININSORUNLARI
SEMİNERİ
1 EKiM 1987
PHOGRAI\I
nİRİNci OnJHUI"i
Dünelar Uçar
BAŞKAN:
TEBLİGLER:
isıanbul Ticaret Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
Vekili
_ KÜÇÜK SANAYiNİN FINANSMANı
Cemilc Baykan
Türkiye Halk Bankası A.Ş. Sanayi
Kredileri MUdürD
.
_ KÜÇÜK SANAYiCiNiN YERLEŞIM
SORUNLARI
Scdat Halak
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Küçük San. ve
San. Bölge ve Siteleri Genci Müdürü
-KÜÇÜK SANAYİDE EGİTirvı
Zeki Özkan
.
lViiiii Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı
Çıraklık bğ. CIn. i'vld. ~1"luaviIli
iKiNCi OTURUM
BAŞKAN:
Erkal Sahtiyaneı
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
SanayiGenel Müdürü
TEBLİoLER:
-
KÜÇÜK SANAYİ KURULUŞLARıNDA
VERIMLİLİK
.
Doç. Dr. Alunet Özok
1.T.n
-
Endüstrİ Mühendisliği Bölümü
AVRUPA TOPLULUGUNA Oİ.RIŞ
SÜRECINDE KÜÇÜK SANA'(İNİN
DURUMU (FRANSA MODELİ)
Christian BERNARD
Chalons Sur Marnc Ticaret ve Sanayi
Odası' 'Sanayii GelişLirme Servisi"
Sorumlusu
J
ÖNSÖZ
Küçük sanayi işletmelerinin, çağımızm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerinde ekonominin temel taşlarını oluşturdukları bilinmektedir. Söz konusu kuruluşlar, büyük sanayi işletmeleri için "tamamlayıcı" olma özelliklerini hiçbir
zaman kaybetmemişler, hatta günümüz sanayiinin hızla makineleşmeye ve serİ
üretim teknolojiIerine yönelme çabası içinde dahi varlıklarım ve önlemlerini ko~
ru~ayı bilmişlerdir.
An'cak, ülke
ekonomisİ içİn taşıdıkları
önernin ve ekonomik faaliyetlerdeki
özelliklerinden ileri gelen çeşitli
sorunları da mevcuttur. Bu sorunlar, ümid ediyoruz ki, ilgili kurumu ve kuruluşların konuya gereken öneım vennelerİ halinde kısa zamanda ve kalıcı çözümlere
ulaşabilecek, böylece küçük sanayi işletmelerinin gelişme gayretlerine l,Gttkılan
daha sağlıklı bir ortamda devam edecektir.
etkinliğin yanında, anılan işletmelerin yapısal
İşte bu yaklaşım çerçevesinde. Odamız küçük sanayicilerin, finansman~ üre~
lim, eğitim; yerleşim gibi çe.şitli sorunlarına ışık tutacak ve bu sorunların ilgili
kurum ve kuruluşlann tenısilcileri huzurunda tartışlI'masını sağlayarak çözüme
gidilmesine katkıda bulunacak bİr semİner düzenlenmiştir.
"Küçük Sanayicinin Sorunları" adı altında gerçekleştirilen ve ülkemİzin Avrupa Topluluğu'nun eşiğine geldiği bu günlerde önemini daha da artıran söz konusu semİnerin hazırlanmasında emeği geçen Odamız elemanlanna teşekkür
ederim.
Genel Sekreter
Dr. İsmail ÖZASLAN
"KÜÇÜK SANAYiCiNİN SORUNLARI" .
SEMjNERi
ı EKİM 1987 İstanbul Ticaret Odası Meclis Salonu
Islanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Vekili
.
UÜNI1AR UÇAR'm .
Semineri açış konuşması
'Değerli
Konu kJar.
Ülkelerin kalkınmasında, gelişmesinde ve ileriye gitmesinde cn etken ve sürekleyid kesitnin sanayi sektörü olduğu bilinmektedir. Günümüzde Him,uluslar doğal kaynaklarını en akılcı bir şekilde kullanmak, refah ve gelir düzeylerini yükseltmek, dışa bağımlılıklancıı azaltmak gibi nedenlerle ve bütün olanaklarını seferber ederek, hızlı bir sanayileşme sürecine girmişlerdir.
GeJişmiş
ya da gelişmekte olan tüm nlkelerde dengeli ve istikrarlı bir küçük
sanayi temeli bulunmadığı takdirde, güçlü ve kalıcı büyük sanayi kesiminin oJuş­
mayacağı da diğer bir gerçekıi,r. Nitekim, durunnın böyle olmadığı yani kUçük
sanayi temeli bulunmayan ülkelerde büyük sanayi girişimleri yapıldığı zamanlarda sanayileşmenin çok yavaşladığı ve halta gcciklUJ,i çok kez gözlenmiştir.
Küçük sanayi işletmeleri, çağanızın gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan
ülkelerinde ekonominin temel taşlarından birini teşkil etmektedir. Bu işletme­
ler büyük sanayi' kuruluşlarına "destekleyici" ve "tamamlayıcı" olma özelliği­
ni hiçbir zaman yitirmcmişlcrdir. Hatta. glİnümüz sanayinin hızla makineleş­
mc, yeni tcknolojilere ve seri üretime yönelme sürecinde varltkIaflm ve öncll11erini korumayı bilmişlerdir. Ayrıca ekonomik krizlerin bulunduğu dönemlerde
büyük sanayiler çok büyük sarsıntılar geçirirken, küçük sanayiler fonksiyonIaflm daha rahatlıkla yürütebilmişlcrdir. Diğer taraftan, hızla gelişen tüm ekonomilerde olduğu gibi, ülkemizde de istihdam, üretim, kaynakların yerinde ve etkin şekilde değerlendirilmesi ve bölgeler arasındaki mevcut dengesizliğİn giderilmesi konularında küçük sanayinin etkisİ oldukça ytiksek düzeylerdedir. Nitekim bugün ülkemizdeki tüm işletmelerin sadece % 7 kadarını büyük, geriye
kalan % 93'iinü ise küçük işletmeler oluşturmaktadır. 1960'lı yıııarda 160.000
dolayında olan küçük sanayi işletmeleri 1980 yılında ISO.OOO'İn üzerine çıkmış
bulunmaktadır.
Ancak, küçük sanayi kesiminin önemi kadar, karşi karşıya bulunduğu sorunlannda varlığını gözden uzak tutmamak gerekir. Söz konusu işletmelerin bizzat küçüklüklerinden ve karakteristik ve yapısal özelliklerinden kaynaklanan
ve özelJikle, finansman, üretim ve eğitim yetersizliği ile yerleşim ve pazarlama
güçlüğü şeklinde özetlenebilerı bu sorunların çözümü, küçük sanayİ kesiminin
ülkemizin gelişmesindeki ve kalkmmasmdaki katkısını arHıracaktır.
Kanımızca,
ilgili tüm kurum ve kuruluşların konuya gereken önemi vermesi
halinde söz konusu sorunlar zamanında ve daha kolaylıkla çözülebilecek, gerek sayılan ve gerekse henUz yeterince kullanılmayan yüksek potansiyelleri ile
sanayi üretilmesinde önemli roloynayan küçük sanayi kuruluşları varlıklarını
daha müsait bir ortamda sürdUrebilcceklerdir.
İstanbul Ticaret Odası yıllardır sUrdürdüğü çalışmaları ile küçük sanayiye yö-
nelik hizmetler alanındaki önderlik görevini devam etlİrmektedir. Bu konuda
küçük sanayici kuruluşların kapasite tespit işlemlerinin yanısıra, eğitim, yerleşim ve finansman sorunlarına da değinilmekte, söz konusu kuruluşlar kendileri
İlc ilgili mevzuat hükomleri konusunda aydınlatılmaktadır.
Nitekim, 3308 sayılı Çırakhk ve Mesleki Eğitim yasası ilc, bu yasanın getirdiği yUkumlülükler yakmdan takip edilmekte, çırakların ve aday çıraklarm sözleşmeleri Qnaylanmakta, sici! kayıtları tutulmakta, kaıralık ve ustahk belgelerinin tanzimi ilc smavlarımn yapılmaları uşanıalarında katkıda bulunulmaktadır. Yine. eğitim kurumları ile sanayi kuruluşlarının işbirliği ve yakınlaşma ça",
hşmal!,n desteklenmektc, kentimizde geniş bir uygulamıuilam bulan beceri kazandırma kurslarının tertibi, takibi ve sonuçlandırılınası için oluşturulan komisyon faaliyetlerine iştirak edilmektedir. Yine bu kursların sınav koınisyonla­
rında görevalınmaktadır. Küçük sanayici üyelerimizin müsadeye tabi mallar lis~
ıesinde yapacakları küçük çaptaki (5.000 $'a kadar) ithalatıarı için gerekli müsaade belgeleri düzenlenerek işlemlere sürat kazamhrılmaktadır. Yatırımları için·
teşvik isteyen küçük sanayiellere aranan koşullara uygun olup olmadıkları hu~
sususüratte değerlendirilerek, belgelenmektedir. Kentimizdeki Çevre Düzenle- .
me faaliyetlerine paralelolarak, işyerlerinin nakli çalışmaları nedeniyle çok sayıda kurulan koopcratife üyelik konusunda küçük sanayiciler aydınlatılmakta,
YÖJllendirilnıckte ve kendilerine gerekli olan belgeler düzenlenmektedir. Bunun
dışında her sene küçük sanayimizin kapasite, üretim vs sorunları He ilgili çok
dddi araştırmalar yapılmakta ve ilgili mercilere takdim edilm~ktedir.
Dugün izleyeceğimiz ve beş ayn konuda, beş ayrı ıebliğin tartışılmasından sonra
bir de panel ilc devam edecek olan Kilçük Sanayiciııin Sorunları Semineri de
Odaıntzm Küçük Sanayiye yönelik hizmetler zincirinin bir halkasını oluştur­
maktadır.
Avrupa Topluluğuna tam üyelik hazırlıklarına başladığımız bir dönemde, Batılı
rirmalarla rekabete girecek küçük sanayicilerimizin yönlendirilmeleri, bilinçtendirilmeleri Ve i)ine girecekleri yeni ortamın şekil ve şartları konularında şimdi­
den aydmJatılmaları bakımından çok yararlı olacağına inandığımız bu seminerin verimli ve başarılı geçmesinidiliyorum.
UAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANı
i.
SAFA GİRAY'IN KONUşMASı
İstanbu·' Ticaret Odası'nın hazırladığı memleketimizin çok önemli meselele·
rinden biri olan Küçük Sanayicinin sorunları ile ilgili bu semineri n daha ilk ko·
mışmasından itibaren çok yüksek kalitede hazırlanmış olduğunu görerek dOğ·
nısu /ebrik etmek istediğimi evveJa söylemek istiyorum.
Gerçekten Hükümetimizde hepinizin bildiği gibi, en önemli konulanlan biri
olarak baktığım Küçük Sanayi'nin problemleri meselesini programı da tetkik
ede'rsek iyi bir şekilde münakaşa edecek bir ortam burada hazırlanmış. Bunu
i.:\'wla tebrik ediyorum.
Bildiğiniz
gibi Hükümet dahıı ilk seçimlerden evvel Küçnk Sanayinin, Küçük
esna rm Türkiye' nin sanayileşmesinde, sosyal yapısında esas bel kemİğini teşkil
eden gmbu teşkil ettiğini ifade ederek ortaya çıkmıştır ve bu konunun ciddiyetle t'k alınacağı, bu konuya daha büyOk imkanlar ayrılacağı, problemin daha
çabuk çözülmeye çalışılacağı hakkında bir takım görüşler belirtilmiş, sözler ve·
rilmiştir.
Bugün tet kik ederseniz zannediyorum ki şimdiye kadar yapılmış küçük sanayi sitelerinin toplam üye sayısı 20-25 bini geçmezken, şu anda yapılmakta olanlar 100 binin üzerindedir. Uitmiş olanlar da zannediyorum o mertebededir. Bu
3-4 sene içinde meydana gelen büyük gelişme bu işe ne knclar ağırlık verildiğini
göstermektedir. SanaYıİ Bakanlığı bu konuda büyük imkanlar ayırmıştır. Türki·
ye'nin her tarafında tabii en bÜYiiğü istanbul'da olmak üzere küçük sanayici
ile ilgili büyük gelişmeler sağlanmıştır.
Halk Bankası'nın kredilerinde büyük artışlar olmuşt.ur. Teşviksisteminde büyük değişmeler olmuştur. Bunlar burada anlatılacaktır. Eksiklikleri varsa ortaya çıkanlacaktır, arkadaşlarımfz onların üzerine bu münakaşalar sonunda da·
ha iyiyeeğileceklerdir.
.
1bbii bugün ben bir şey daha müşahade ediyorum. Küçük sanayi si~eleri Türkiye'de çok yaygın bir şekilde bütün şehirlerimizde, kasabatarımııda kurulmakta,
İstanbul bunun en büyüğü ile karşı karşıyadır. Bunun getireceği büyük yerleş­
me problemleri vardır. Bu yerleşme problemlerinin altında ortaya çıkacak dinamik hareketin çözülmesine trafik akışını sağlayacak alt yapıların doğru kurulmasına ihtiyaç vardır. Bilahare 'bUtün bunlarküçük sanayicinin maliyetini yük·
seltecek faktörlerdir.
Bugün misal tkitem'yi yapmaktayız. İkitelli'de:(tabi herkes yapıyor) aşağı yukarı 50.000 civarında küçük sanayi birimi meydana geleceğinden bahsediidi. bu
50.000 birimin ne demek olduğunu bir düŞti9Ül1. 50.000 biriminden ortalama
4 bini çalışsa dahi 200.000 kişi çalışır. Bunlarınıgenellikle ortalama 1.0 tane müş..
terisj olsa demek ki 500.000 kişi buraya gelirgıder. Yani 200.000 kişi gider gelir
minimum bir hesapla. Burada iş takibi bundan ibaret olmayacaktır. Çeşitli tesisleri sosyal tesislerin çalışması eğitim vs. yan faaliyetleri olacaktır. Thkriben
1 mHyon kişi buraya gelip gidecektir.
Nereden hangi yoldan? ı milyon kişiyi taşıyacak vastta sayısı nedir? Bu 1 mi1~
yon kişi metroya bindirilip sabah getirilip akşam götürölmeyecektir. Buna bu
kadar insanı taşıma kapasitesine sahip yolların yapılması lazımolduğunu düşünmemiz lazım. Eğer bunu yapmazsak tıkanİr. Tıkandığı zaman bu sefer tı­
ka:nmanın maliyeti küçük sanayicinin maliyetine biner. Onu sırtında taşımak
zorunda kalır. Gelişmesine etki yapar.
Başkan
vekilimizin söylediği gibi küçük sanayicimiz, büyük sanayinin hem
destekçisi (finansman yönünden) hem yan sanayi (tamamlayıcı, entegrasyonu·
sağlayacak) şekilde çalışır. Bir yandan da Türkiye'nin toptan sanayi gelişmeyi
sağlayan Büyük Sanayide çok insanın kara çalıştırdığı büyük bir gruptur. Bu
grubun rahat çalışmasını, gelişmesine engel olacak faktörlerin ortadan kaldı­
rılmasını daha kurarken doğru düşünmemiz laıJm.
BugUn sorunlarımız arasında belki finansman vardir, belki teşvik unsunlan
pazarlama vardır, bunlar günlnk sorunlardır. Dikkat ederseniz Finansmanı bugün çözebiliriz. Bugün çözemezseniz yarın çözebilirsiniz. Pazarlamayı
bugün çözemezseniz bir ba~ka kafa yapısıyla düşünmeye başladığınız zaman,
o gün çözebilirsiniz. Ama yanlış kurulmuş bir yeri hayat boyü düzeltemezsiniz.
Eğer iyi çalışmasına engelolacak şekilde yanlış kurulmuş ise, o takdirde onu
diizeltemezsiniz. Ve o sanayinin kurulduğu yerden, o yanlışlığın getirdiği han~
dikapıarı, maliyet Yiiksekliklerini taşır durursunuı. Buna işaret etmek istedim.
Bugün çok büyük, hem de çok büyuk yaygınlıkta küçük sanayi konusunda ya~
tırımlar yapmaktayız. Millet olarak yapmaktayız.
vardır,
Bütün küçük sanayilerimiz kendileri ellerini ceplerine sokmuştar, bu konuda
Türkiye'de bir akım var, bu akıma uygun olarak yatırım yapmaktalar. Sanayi
Bakanlığı'mız buna uygun olarak finansmanlar ayırmakta Halk Banka'mız ona
katkıda bulunmaya gayret etmekte, ve tabiatı ile Belediyelerimiz bunun için ge~
rekli planları yapmaya gayret etmekte ama ben bakıyorum, mesela İkitelli'nin
bugün, İleride meydana gelecek bir milyon kişilik trafiğini, ki bu trafiğin bir
milyon gidiş, bir milyon geliş aşağı yukarı günde 500.000 civarında araç anla~
mma geleceğini düşünüyorum:. Bu 500.000 aracı geçirecek yol hazırlığmda değiliz şu an. Ve bu yerin Küçük Sanayimizin artık çözerneyeceği bir problem halinde yaşanıp duracaktır. Bu aıt yapı meselelerinden bir tanesidirve bunun gibi
benzer diğer alt yapı meseleleri vardır. Onlara gereken önemleri vermedikçe bu
problemleri sonradan ah, vah ile yaşar dururuz.Bunu hatırlatmak istedim ve
bunun içinözellikle gelmek istedim. Çünkü biz Bakanlık olarak küçük sanayii
sitelerinin finansmanında yer almıyorsak da, küçük sanayi sitelerinin kuruluşunda özellikle Arsa OHsinin faaliyetleri yönünden yakından ilişkili oluyoruz
ve bu bütün kÜçük sanayi sitelerinin kurucularıyla görüşüyorum. Hiç kimsenin, Belediyeler de dahil bu komiya gereken önemi vermekte olduğunu görmüyorum.
Karayolunun üzerine getirip oturtulmuş bir kiiçük sanayi sitesi, bir problem
kaynağıdır, kaza kaynağıdır, rahat çalışamamanın temellerini daha o günden
atmış demektir. Eğer ortaya çıkacak trafiğin büyüklüğü hesaplanamadan mevcut bir karayolunun üstüne oturtulacak olursa yarın o karayolundaki tıkanma­
nın getireceği meselelere bugünden bakılmıyor denmektir. Bunları rimhakkak
kurarken düşünmek lazım. Sonra zaman geçmiş olur.
Türkiye'nin bugün sanayileşme sürecinde daha büyük adımlar amiasını sağ­
layabilmek üzere meydana getirdiğimiz bir takım başka yenilikler de vardır. Bunlar da bir çeşit altyapıdır. Çıraklık Kanunu, lieceri kazandırma kursları, vs. gibi. Bu konulara da, sanayicileriniz, özellikle kliçük sanayilerimiz, Ticaret Odalanmız ve Sanayi Odalarmuz sahip·çıkmışlardır. İlgili komisyonlar kurulmuş­
tur ve oralarda insan yetiştirilmesi ve yetişmiş elemanı kendi arzusuna göre yetişmiş eleman sağlamayı odalarımız gaye edin mişJerelif. Buna katkıda bulunmuşlardır. Bu da gerçekten memnun olunacak bir noktadır.
Böyle bir toplantının tertibi içİn tekrar Ticaret OdamlZl tebrik edip tOm katı­
lanlara da aynı şekilde teşekkür ediyorum. Bu konunun miinakaşasında büyük
faydalar olduğunu, Hükümetimize de büyük ışıklar tutacağını açıklayarak hepinize tekrar saygılar sunuyorum.
· TÜRKİYE HALK IIANKASı
VE
KYÇÜK SANAYİNİN FİNANSMANI
CEMİLE BAYKAN
TÜRKiYE HALK BANKASı A.Ş.
Sanayi Kredileri
Müdiirü
1981
ı. TEBLiC
"KÜÇÜK SANAYiNİN I<'İNANSMANI"
Kalkınmakta
bu
olan ülkelerin temel sorunlarından biri de hızlı nüfus artışı ve
istihdam sahalarının bulunması şeklinde ifade edilebilir.
artışın yarattığı emeğe
"
\
İnsan gücünün İstihdam edileceği en uygtın ve yüksek bir katma değer yaratması
mümkün olan alansanayi sektörüdür. Ülkelerin sanayileşmeleri birçok şart­
ların, bu arada önemli sayılabilecek kaynakların tahsis edilmesine bağlidır.
Ancak, kalkınmakta olan ülkelerdeki kaynak
melere olan ihtiyacı giderek artırmıştır.
yetersizliği
sorunu küçük
işlet~
Bilindiği gibi, küçük işletmeler genellikle az sermaye kullanımı yanında, daha çok el emeği ile faaliyette bulunan ayrıca, çabuk karar verme imkanına sahip ve düştik düzeyde yönetim giderleri ile çalışan, ucuz bir üretim gerçekleşti­
ren ekonomik teşebbüslerdir.
KüçUk işletmelerin toplumun
larının karşılanmaslIlda tüketici
tüm kesfm1crinin gündelik ve devamlı ihtiyaçile doğrudan 'temasta olması, önemli bir istihdam kaynağı yaratması, toplumun bUyUk bir bölümünün ekonomik durumuna
göre üretimde bulunması nedenleriyle bu işletmelerin ülke kalkmmasmda önemli
ve ağırlıklı bir yer oluşturdukları bir gerçektir.
Gelişmekte
olan ülkelerde sanayiin ve üretimin yaygmlaştınlmasıııda küçük
işletmelerin etkin bir araç olduğu gözönünde bulundurulursa, esııaf ve sanatkarların sosyal yapıda olduğu kadar, ülke ekonomisinde de vazgeçilmez bir oLgu olduklarının ve toplumsal istikrarın temelini oluşturduklarının da ifade edilmesi gerekir. Buna göre denilebilir ki, küçük işletmelere gereken önem verilerek, onların ekonomiye katkıları artırılmalıdır.
Ayrıca,
küçük
işletmelerin sağlayacağı şu
yararlar da gözönünde bulundu-
rutmalıdır.
• Ekonomide zaman zaman ortaya çıkan konjonktilrel dalgalanmalara küçük işletmelerin intibakı daha süratle tamarnlannıakt::ıdıf.
• Pazar
koşullarındaki değişmelere
bUyük uyum gösterirler.
• TUketici isteklerine, moda değişmelerine hızla intibak ederler.
• Ki~isel yeteneklerin "ortaya çıkmasında rol oynatlıkları gibi istihdam yaratmadakı payları da büyüktür. Pek çok kalifiye teknik elemanın bir açıdan ilk
eğitimlerini aldığı yerler bu küçük işletmelerdir.
• Asıl nilclikleri nedeniyle küçük saııayi jşletmcIcri durumunda bulunan bu
işletmeler, uzun dönemde büyük sanayinin girdilerinin ve ara mallarının üretidsİ durumundadırlar,
• Sosyal ve ekonomik açıdan kullanılmayan işgücü ı hammadde, finansman
daha küçük yatırımlarla işletilmesine imkan sağladıkları gibi yaşam duzeyinin yükselmesinde de etkili olurlar. Diğer yönden birikimlerin kısa
yoldan yatırıma dönüşme'sinde büyük katkı sağlarlar.
.kaynaklarının
Bu yararlar gözönünde tutulduğunda, esnaf, sanatkar, hiçük ve orta ölçekli
toplumun sosyo-ekonomik yapısı içinde sanayileşmenin ve ticaretin
başlangıcı olarak düşünmek mümkündür.
işletmeleri
KÜÇÜK iŞLETMELER VE SANAYİ LEŞME
Bugün üzerinde en çok sözedilen ve ilgi toplayan konulardan biri hiç
siz gelişmekte olan ülkelerin sanayileşme sorunudur.
i
şüphe-
Bu ülkelerde sanayileşme hareketi ele ahnırken ı üzerinde önemle durulması
gereken konu, küçük sanayici ve sanatkarların, büyük sanayie geçişisini kolaylaştıracak şekilde teşkilatlandınıması ve sanayileşmenin temelini oluşturan küçUksanayinin gelişmesinin sağlanmasıdır.
Küçük ve orta ölçekli kuruluşların, büyük sanayinin tamamlayıcısı olma fonksiyonu nedeniyle sanayileşmeye önemli katkıları vardır. Bu anlamda sanayi ya-"
pısı içinde büyük ve küçük işletmelerin birlikte yaşama imkanları bulunmaktadır. Farklı ölçeklerdeki işletmelerin birbirinin tamamlayıcısı ve karışımı biçiminde
yapılandırılabildiği sanayiler en verimli olanlarıdır. Tür~iye gibi gelişmekte olan
ülkelerde endüstriler arası yatayentegrasyon yeterince sağlanabilmiş değildir.
Sanayi girişimleri daha çok kendi kendine yeterli olma eğiliminded~r. Üretim
için gerekli gereç ya da önemli parçaları başka sanayilerden koıaylıkı~ sağlama
olanakları geniş değildir.'
.
iı
Bu nedenle, küçük işletmelerin büyük sanayi kesimine girdi hazırlayan ve ara
mallar üreten bi r yan sanayi şek linde gelişmesi, yarattığı katma değerin de ötesinde bir yarar sağlayacaktır.
'ı
Ülkemizde, daha önceleri loncalar sistemi içinde faaliyetlerini sürdüren esJı
naf sanatkar ve küçük sanayicilerin teşkilatlanmaları amacıyla Cumhuriyet döneminde bir dizi kanunlar çıkarılmıştır. Bu kanunlar paralelinde dernek şeklin­
de teşkilatlanan esnaf ve sanatkarların, en son ı 964 yılında çıkartılan 507 sayılı
"Esnaf ve Küçük Sanatkarlar Kanunun ile dernek, birlik ve konfederasyon şek­
lindeki teşkilatbinmatan sağlanmıştır.
Ayrıca,
ülke ekonomisinde yeri ve önemi büyük olan esnaf ve sanatkarların
ihtiyaç duydukları krediler için maddi teminat göstermedeki zorluklar ve kredi
sağlamadaki güçlükler kooperatifleşme gereğini ortaya çıkarmış ve ilk olarak
1951 yılında Esnaf Kefalet Kooperatifleri kurulmaya başlamıştır. Bu koopera:'
tiner aracılığı ile esnaf ve sanatkarları Türkiye Halk Bankası'ndan kolayca kre~
di temin edebilecek bir duruma gelmiştir.
Ayrıca,
küçük işletmelere yönelik destekleme politikalarına,
hin ve I"Hikümet programlarında da yer verilmiş,
2
kalkınma
plan-
Halen uygulanmakta olan Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Plünıncla, esnaf ve sanaıkarların üretim gücünün artırılacağı, küçüksanayiin, orta ve büyük sanayiin yan hizmetleri görmede daha el kili bir hale gelmesi için gerekli teşvik politikalarının uygulanmaya konulacağı belirtilmiştir.
Halk Bankası kayilkelerine uygun şekilde, optimum ölçeği, sermayenin etkin kullanımını ve teknolojik gelişmeyi gözeten küçük sanayi
işletmeleri İle esnaf ve sanatkara ağırlık verileceği ve bu bankanın kredi imkanlarının geliştirileceği" esnaf, sarıatkfir, küçük sanayici ilke ve politikalarıyla ilgili bölümde ise "Esnaf, sanatkar ve küçük sanayicilere Devlet desteği İle sağ­
lanan ucuz tesis ve işletme kredisi inı kanların ın artırılacağı;' i fade edilmiştir.
PHimn, para ve kredi
politikaları kapsamında' 'Türkiye
naklarının kullandırılmasında kuruluş
Kalkınma planları
ve yıllık programlarında kesimin sorunlarına yönelik olarak getirilen tedbirler doğrultusunda yapılan çalışmaların yanısıra, finasman
konusunda kesime en büyük desteği sağlayan Türkiye Halk Bankası da esnaf,
sanatkar ve küçük sanayicinin gelişimini yıllar itibariyle izlemiş kredi ve danış­
manlık hizmetleri ile onlara yardırııeı olma yolunda faaliyetlerini sürdürmüştür.
KÜÇÜK iŞLETMELEniN ı;'İNANS KUnULlJşLARI
OLAN HALK BANKALAltı
Birçok ülkede Halk Bankalarının temel görevi, sanayi ve ticaret alanında faaliyet gösteren küçük ve orta teşebbüslerin kredi ihtiyaçlarını karşılamak şek­
linde belirlenmiştir. Bununla birlikte, bazı ülkelerde Devlet bu bankalara özel
görevler de vermiştir. Örneğin, Almanya ve İtalya'da halk bankaları turizmden
tarım alanına varıncaya kadar faaliyetlerini genişletmişlerdir.
Batılı
bazı
ülkelerde -Belçika hariç- halk bankaları özel kişilerekredi açmakta,.
halk bankaları ise sadece ortaklarına kredi vermektedir.
orta ve uzun vadeli kredi kullandırmakta ve birer kalkınma bankası niteliği taşımaktadır. Özellikle afta ve uzun vadeli krediler, Almanya, Belçika, Hoııanda ve Türkiye'de olduğu gibi ya doğrudan doğruya, ya
da merkezi bir kuruluş aracılığı ile verilmektedir.
Halk
Bankaları kısa,
TÜUKİvE HAIJK UANKAS}
Tfırkiye Halk Bankası, sosyo-ekonomik yaşaııt ıınızda önemli bir yeri ola!) ve
sonra ikinci büyük kesimi oluşturan, işlevleriyle ekonomide denge unsuru sağlayan ve istihdam sorununu çözDcO özelliği de dikkate alınan esnaf,
sanatkar ve küçük sanayi işletmelerinin kaynak ihtiyaçlarının karşılanmasım tcminen, 1933 yılında 2284 sayılı Yasa ile kurulmuştur.
tanından
İlk yıllarda Halk Sandıklan ve Halk Bankası olarak
ikili bir organizasyon
şeklinde faaliyetini sürdüren Türkiye Halk Bankası esnaf ve sanatkürlara doğ­
nıdan kredi açma yerine, kiiçlik kredi kurumları olan Halk Sandıklarına fiııans­
lIlan sağlama yönünde görevini slirdiirnıliştür.
Daha sonra,
Bankanın gelişmesini
etkileyici üç önemli faktörün uygulama
alanına girişini sağlayan 24.3.1950 gün ve 5652 sayılı Yasa yürürlüğe konmuş­
tur. Bu Yasa ile, Banka sermayesi artınlnuş, 2284 sayılı Yasanın öngördüğü "Halk
Bankası'nın sadece Halk Sadıkları)na kredi açabileceği" hükmüne esneklik getirilerek Bankaya, sandıklar dışında esnafı doğrudan doğruya kredilendirme imkanı sağlanmış, yine aynı Yasa' nın getirdiği" Halk Bankası şube açamaz" hükmü kaldırılarak, Bankaya yurt içinde şube ve ajans açma yetkisi ile diğer bankacılık hizmetlerini yapma imkanı sağlanmıştır. 5652 sayılı Yasa'nın Bankaya
şube açma yetkisi tanımasından sonra, sandıklara bağlı ajanslar 1951 yılı başından itibaren Halk Bankası şubeleri durumuna getirilmiştir.
Kuruluşundan
bu yana değişik tarihlerde çıkarılan kanunlarla görevalanı genişletilen Bankanın; 233 sayılı Kamu İktisadi Tcşebbüsleri hakkındaki Kanun
Hükmünde Kararname doğrultusunda yeniden düzenlenen, 28.10.1984 gün ve
18559 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak ytfi-ürlüğegiren Ana Statüsü'nde,
esnaf, sanatkar, kUçük ve Of ta ölçekli samiyii ilgilendiren çalışma konuları;
"Esnaf, sanatkaf, küçük ve orta ölçekli sanayiin, diğer sanayi kuruluşları,
kooperatif ve mesleki teşekküllerin işletme've yatırımlarında ihtiyaç duydukları kredileri sağlamak, Of ta ve uzun vadeli proje kredileri vermek, küçük
ve orta ölçekli sanayiin gelişmesini ve büyük sanayi e geçişini teminen danışmanlık
hizmeti yapmak, proje ve teknik bilgi akışı ile destekJemek~'
şirket,
"Esnaf, sanatkar küçük ve orta ölçekli sanayici ve sanayiciler, ilgili kooperatifler, mesleki teşekküller veya diğer gerçek ve tüzel kişilerin iştiraki suretiyle,
bu kesimin ihtiyacı olan girdilerin ve makina-tesisatın üretim ve temini amacıy-,
la ortaklıklara katılmak, kurulmuş ortaklıklara iştirak etmek ve bu gibi ortaklıkların kurulmasına yardımcı olmak:'
"Esnaf, sanatkar, küçük ve orta ölçekli sanayiin ve bunların kurdukları mesleki teşekkül ve kooperatiflerin çalışmalarınm geliştirilmesiyle ilgili eğitim faaliyetlerinde bulunmak;'
"Esnaf, sanatkar, küçük ve orta ölçekli sanayiin ve diğer sanayi kuruluşları
ve tanıtılmasına, fuarlara katılmak suretiyle yardımcı
olmak?'
maıı~rının pazarlanmasına
şeklinde belirlenmiştir.
DtGI~R ÜLKELERDE KÜÇÜK iŞLETMELERE SAGI.JANAN
KREDİ iMKANI,AIU
Ülkemizin üye olma çalışmalarını sürdürdüğü Avrupa Ekonomik Topluluğu'na
dahil ülkeler küçük işletmelere yardımcı olmak amacıyla çeşitli önlemler almaktadırlar. Bu önlemler genellikle düŞıi k faizli ve uzun süreli kr~d Her olup, bu tür
işletmelerin kuruluşu, modernleşıirilmesi ve genişletilmesi yönünde olmaktadır.
Sözkonusu hiçlik işletmelere krediler, çoğu ülkelerde özel veya yan özel kuruluşlar ilc bankalar, kooperatifler ve kı..'IHli birlikleri tarafından sağlanmaktadır.
4
Japon ekonomisinde yerleri've katkıları büyük olan küçük işletmeler ise Devletten yardım almakta ve kredilerine düşük aranlı fai? uygulanmaktadır.
Japonya'da küçük teşebbüslerin 'özel mali kuruluşlardan kredi sağlamakta
güçlük çekmeleri, hükümetlerin küçük işletmeler için özel tedbirler almasına
neden olmuş, özel kanunlarla kurulmuş, "Küçük Teşebbüs Ma1i Kurumu",
"Halk Mali Kurumu", "Ticari ve Sınai Kooperatifler Merkez Bankası" gibi
müesseseler aracılığı ile küçük işletmelerin finanse edilmeleri sağlanmıştır.
ÜLKEMjZDE DURUM
Daha önceele belirttiğimiz gibi esnaf, sanatkar, küçük sanayi işletmelerinin,
başlangıçta çok az sermaye ile kurulup emcğe dayalı bir faaliyet içerisinde olduklarından ticari bankalardan finansman imkanı bulma şansları yok denecek
kadar azdır.
Oysa, bu kesimin gelişen teknolojiyi kullanabilme ve işyerlerinf modernize
edebilme açısından uz~n vadeli, düşük faizli yatırım ve tesis kredilerine, kullanılan hammadde açısın:~an da giderek artan işletme sermayesine ihtiyacı vardır.
Bu kesime
mali imkan' sağlaya n tek ihtisas bankası durumundaki Türkiye Halk
,1'",':'
dönemle birlikte, J963 yıllarından sonra büyüme, yaygınl"şma ve güçlenme politikası güderek, sözkonusu kesimin kredilendirilmesinde her geçen yıl daha etkin olma çabası içine girmiştir.
Bankasıözellikle planlı
KÜÇÜK iŞLETMELERiN f'İNANSMAN SORUNLAlll
Ülkemiz ekonomisinde büyük yeri olan Küçük ve Orta Ölçc.kli Sanayi Işlet­
melerinin en önemli sorunu finansman yetersizliğidir.
Ülkemizde kişi başına düşen Milli Gelir seviyesinin düşüklüğü nedeniyle tasarruf· eğilimi az olmakta ve yatırımlara aktarılabilecek sermaye oluşa mamaktadır.
Bu durum, yeni yatırım yapmak amacında olan girişimcileri, hüyUrne ve geteknolojiye ayak uydurma çahasında olan küçük ölçekli sanayi knr111uşla­
rını finansman sorunu ile karşı karşıya bırakmaktadır.
lişen
işletmeler,
günümüzün dcği~cn koşullarına kendilerini uydurmak zorundadırlar. Mevcut tesislerini genişletmek, modernize etmek, eksik ma kinalarını tamamlamak, teknolojik ömürlerini tammnlanıL:; makinaları yenilemck ve
ürettikleri mamullerin kalitesini diizchmek amaçları ile ek yatırım harcamalarında bulunmak durunnındadırlar.
Küçük
Ayrıca; <.lahH
çok teknik yönü
fonksiyonlarını
ağır
basan biçiik girişimci, işletmenin bütün
yerine getirmede giiç durumlara düşmektedir.
Mesleki hilgi ve tccrüb~sjylc i~lcı mesindeki li retim faaliyetine tanı anlmnıyla
olmasa bile yön vermeyi başarabilen küçük işletme yöneticisi; pazarlama, finansman ve personel gibi
diğer işletme fonksiyonlarını
yerine
getİrınede aynı
başarıy) gôstercmeınektedir. Özellikle yukarıda da değ.indiğimiz gibi işletmenin
büyüme
çabalarının başludığı
girişimcinin
kapasitesi yeterli
dönemlerde bunların üstesinden gelmeye küçük
olmamaktadır.
Bu durum, özellikle finansman konusundaki
zayıf
yönünü daha belirgin ha-
le geti n'nektedir.
Küçük
işletmecinin
elverişli sağlıklı
olması
finansman konusundaki bilgi noksanlığı, yorumlamaya
verilerin elde edilememesi ve bu işlere ayrılacak zamanın kısıth
küçük sanayi
işletmelerinde
eLkili bir finansman
pHinlamasının oluştu­
rulmasını sınırlamaktadır.
Bu nedenle; ~üçük işletmeci, yatırım kararını verirken hissi davranmaktadır.
karannda yapılan hatalar, daha önceden gereksinim duyulan sermaye•
nin kullanım alanının, miktarının ve kaynağının yanlış olarak saptanmasına neYatırım
den
olmaktadır.
Bu olumsuz etkenler
şinıciyi başarısızlığa
Ayrıca,
işletmenin geleceğine
yön vermeye
çalışan
kUçük giri-
sürüklemektedir.
küçük ve orta ölçekli işletmelerin faaliyete geçebilmesi için sabit tesİslerini tamamlamış olmalan veya sabit tesislerle ilgili tüm sorunlarını çözmHş
bulunmaları yeterli değildir.
Tesisin faaliyete geçebilmesi için ham ve yardımcı madde satın alınması, işçi
çalıştırılması, enerji-yakıt-su sağlanması, yönetim, satış ve birtakım genel masrafların yapılması. durumuna göre sağlanacak ham ve yardımcı maddeler içik
önceden avans verilmesi, yeteri kadar stok bulundurması, piyasakoşulları ge~
reği vadeli satış yapılması gerekmektedir..
Bütün bu işlemler küçük ve orta öJçe1di sanayi
mayesi sorununu beraberinde getirmektedir.
kuruluşlarında işletme
ser-
İşletme sermayesi ihtiyaçlarını çoğu kez kendi sınırh imkanları ile çbzeme-
diklerinden
çeşitli
kaynaklardan borçlanma yoluna gitmektedirler.
Genellikle kendi adına çalışma eğiliminden kaynaklanan görüşleri nedeniyle
yalnız kalmakta ve hatalı finansman politikaları izlemektedirler.
Ayrıca,
küçük işletmelerin yararlanabilecekleri finansman kaynaklarının sı­
nırlı oluşu nedeniyle uygun koşullarda sağlanabilen krediler, yetersiz işletme sermayesini gereği kadar besIeyememektedir.
Bu durum, küçük sanayi işletmelerinde kapasite kullanım
ne ve kurulu kapasitenin atıl kalmasına neden olmaktadır.
oranının düşmesi­
Küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin yöneticilerinin önemli bir kısmının
nakdi n yönetimine gereken önemi vermemeleri ve yine paranın kuııanımındaki
hatalar, onların borçlarını ödernede zorluklarla karşılaşmalarında veya borçlarını ödeyememe durumuna gelmelerinde en büyük etkendir.
TÜnKiYE HALK BANKASI'NIN iHTİsAS KREniLEnİ
Bankamız, Esnaf, Sanatkar ve Küçük Sanayi kesimine mali destek sağlayan
tek ihtisas
bankası durumundadır.
Tiirkiye Halk Bankası Ana StatüsünUn belirlediği ilkeler ışığında, her yıl toplanan krediler Yüksek Kurulu, Esnaf, Sanatkar, Küçük ve Orta Ölçekli İşlet­
melerin finansman konularını ele alınaktadır.
Krediler Yüksek Kurulunda ele alınan Bankaınız İhtisas Kredilerinin türlerine kısaca değinmekte yarar görmekteyim.
)(OOI)EnATil, Kıu~oilJERi
Esnaf ve sanatkara, işyerleri için gerekli makina, araç ve gereçleri ile işletme
sermayesi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, Esnaf Kefalet Kooperatifleri kefaletiyle veya doğrudan doğruya Banka tarafından kullandırılan düşUk faizli kredilerdif.
Kredilerin limÜleri:
Üst Limil
a) Mal Üreten Sanat karlar
b) Hizmet Üreten Sanatkarlar
c) Taşıt Edindirrne Kredileri
<.I) Taşıt Onarım Kredileri
3.000.000.ı .SOO.OOO.3.000.000.ı .O()().OOO.7
,
Bu kredilerimizin faizi kısa vadelilerde °10 30 orta vadeli kredilerde ise türüne
g6re % 32 - % 35 arasındadır. Kooperatİf kredilerimizin 1986 yılı sonu itibariyLe ,kullanım bakiyesi 105 milyar lirayı aşmıştır. 1985 yılına göre artış oranı °70
~~
.
.
SANAYİ KREDİLERİ
Küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerin; makina ve tesİsleri ile işletme sermayesi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kullandırılan, Küçük Sanayi Tesis ve
İşletme Kredileri ile Sanayi Tesis ·ve İşletme Kredileri olarak adlandırılan, ta·mamı-orta ve uzun vadeli kontroııü kredilerdiL
KÜÇÜK SANAYİ TESis-işı. ETME KRED İLERi
KÜÇÜK SANAYİCiNiN TANıMı:
Sanayikredileri uygulamasında bir esas olmak üzere Bankamızca; İşyerinde
en çok 50 işçi çalıştırarak biHinço değeri 120 milyou TL'ya kadar makina parkı­
na sahip olan ve üretim yöntemleri kısmen teknik, kısmen deneye dayanan iş­
letmeler küçük sanayi işletmeleri olarak kabul edilmektedir. Yukarıda belirtilen oranlar ekonomik koşullara göre değişebilmektedir.
Tammın uygulanmasında,
küçük sanayicilerin Ticaret ve Sanayi Odalarına
kayıtlı olup, olmadıklarma Adi Ortakhk, Kooperatif, Kollektif, Komandit, Limited ve Anonim Şirr-et gibi tüzel kişiliklerinin bulunmasına bakılmamaktadır.
Bu krediler, küçük sanayici kapsamına giren firmalara kullandırılmaktadır.
Tavan limiti lS0.000.000.,.TI:dıL
Küçük işletmelerin modern ıtesislerle donatılması ve bunların işletme sermayesi ihtiyaçlarının giderilmesi lamacına yönelik olarak kullandırılmaktadır. Bu
kredilere halen "lo 40 faiz "lo 2 komisyon uygulanmakta olup, kredinin kullanan
firmaya maliyeti 43.38'dir.
' .
Bu krediterimize en az 2 yıl, en çok 6 YIl/vade öngörülmektedir. Uygulamada
5 yıla kadar vade ağırlıktadır. İşletme kredisinde ödemesiz dönem olmayıp tesis kredisİnde ise kredi büyüklüğüne göre 2 yıla kı;ı.dar ödemesiz dönem tanına­
bilmektedir.
Taksitler kredinin kultandırıldığı tarihten itibaren 3 veya
ise 6'şar aylık devreler halinde tahsil edilmektedir.
6'şar aylık,
faizler
SANAYİ TESİS-işLETME KREnİLı~ld
Küçük Sanayiden büyük sanayiye geçiş döneminde olan orta büyüklükteki
sanayi kuruluşlarının sadece tevsiİ ve makina parkının yenilenmesi ve bu kuruııış.l~rın hammadde ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla tesis ve işletme kredisi
olarak kul1andırılmaktadır.
TANıMı:
so
Sanaxici; işyerinde
işçiden fazla işçi çalıştıran makina techizatın bilanço
değeri 120.000.000.-TL'den fazla olan kuruluşlar Bankamız açısından "orta ve
büyük saniyici" olarak kabul edilmektedir.
Firmaya küçük sanayici tanımı içerisine girse bile küçük sanayici için tesbit
edilen ıso Milyonluk tavan limitinİ aşan talepler sanayi kredisı olarak değer­
lendiriImeye alınmaktadır.
Bu krediler orta ve büyük ölçekli sanayi kuruluşlarına kullandırılan krediferdir. Kredinin alt sınırı 2.000.000.- TL. üst sınırı İse Bankalar Kanunu'nun 38.
maddesi uyarınca tesbit edilecek !imitin tamamı Sanayi Tesis veya İşletme kredisi olarak kuııandırılmaktachr.
Bu kredilerimize halen IVu 51 faİz % 2 komisyon uygulanmakta olup, krediyi
kullanan firmaya maliyeti 57.6S'dir.
" Sanayi Tesis kredisinde vade 3-8 yıl, İşletme kredisİnde ise 3-6 yıldır. Uygulamada 5 yıla kadar vade ağırlıkta olup, bu kredilere mutlaka 2 yıllık ödemesiz
dönem u~ulanmak{adır.
Taksitler 2 yıllık ödemesiz dönemin bitim tarihinden İtibaren başlatılmak üzere
3 veya 6'şar aylık devreler halinde faizler ise 3'er aylık devrelerde tahsil edilmektedir.
SERBEST MESLEK KREniLEni:
Sermayeden ziyade mesleki bilgi ve şahsi mesaiye dayanan ve ticarimahiyet- te olmayan işleri bir işverene bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına yapan
meslek sahiplerine iş hayatına atılırken gerekı i olan ekonomi k gücün sağlan­
ması amaçlanmıştır.
SERBEST MESLEK ERIlABI OLARAK TANıMLANAN KışiLI~R:
Tıp doktorları, röntgenmütehassısları
ve tıbbi tahlil laboratuvarları, özel kl~­
nik ve poliklinikleri. diş doktorları, veterinerler, eczacılar, mühendisler, mimarla'r,
avukatlar, mali müşavirler, muhasebecHer, noterler'dir.
Bu kredi, meslek yüksek tahsil görmüş meslek sahiplerine iş hayatına atlJır­
ken mesleki faaliyeti için gerekli alet, edevat. techizaı ile mobilya mefruşat ve
diğer demirbaşlar alımında kullandırılmakıadır.
-Kullanılmış demirbaşlar İle devir
içİn 'kredi kullandırılmamaktadır.
yoluyla satın alınan muayenehane Vf büro
,
,i
SEltUEST MESLEK KIlEnh.EıdNiN ıJMI'fLEıd:
-Tıp doktorlan, röntgen mütehass,sları ve tıbbi tahlil laboratuvarlan. özel
klinik ve poliklinikleri, veterinerler, diş doktorları. gibnnestek sahiplerinden
faaliyetlerini sürdürenler için kredinin tamamı demirbaş niteliğindeki her türlü
tıbbi alet ve cihazları ile röntgcn ve Jaboratuvarcihaz ve aletleri alımında 25
Milyon TV)'a kadar,
-Faaliyetini sürdüren
eczacılar
için iJaç
alımında
3.00.000.:rVya kadar,
-Yeni kuruluş halindeki eczaneler için ise öngörülen limit dahilinde olmak
Uzere demirbaş alımı dolap. raf, mobilya ve mefruşat için 1.000.QOO.-TL ve ilaç
ahmı için 2.000.000.- TL'yu kadar,
-Mühendis, mimar, avukat, maıi mUşavir, muhasebeci,. noter gibi serbest meslek sahipleri (dolap, raf, telefon,mobilya ve mefruşat alımında) I.OOO.OOO.-TL'ya
kadar.
kullandırılmaktadır.
Serbest meslek kredilerinde vade 3-5 yıldır. Bu kredilere 2 yıllık ödemesiz dö·
nem uygulanmaktadır.
BiL kredilere halen % 1.15 faiz, % 2 komisyon uygulanmakta olup, krediyi kullanan meslek sahibine maliyet i Il/o 51.11 'dir.
Taksitter 2 yıllık öôellH.:siz dönemin biıim tarihinden itibaren l1l\şJatılmak üzere
3 veya 6'şar aylık devreler halinde fHizıcr ise 3 'cr i.Whk devrelerde tahsil edilmektedir.
" .
UÜNYA BANKASI
Dünya Bankası'ndan sağlıman Fon ile küçük ve çok küçük ölçekli 5 yıllık
ve yıllık ptôgrmnlara uygun alanlardaki emek yoğun sanuyilerin desteklenmesi, güçlendirilmesi ve bu suretle yeni işyeri imkanları yaratılmaS1 amacıyla yurt içinden veya dışından mukina ve ekipman temini için
yatırım kredisi açılmaktadır.
kalkınma planlarına
1- KllEnh. ENnjRiLEcEK SANAYI KlJRULUŞLAIUNIN nÜYÜKI..Ü(;Ü
a) Arsa ve
bincı
hariç sabit değerleri 730.558 Amerikan Dolan
.
m ~ışmayan küçük ölçekli sanayi' tevsH projeleri,
lı)
Arsa ve bina hariç sabit değerleri 561.967 Amerikan
yan küçOk ölçekli sanayi yeni projeleri,
c) Arsa ve bina hariç sabit değerleri 244.787 Amerikan
nı aşmayan çok küçiik ölçekli sanayi projeleri,
10
eşdeğeri
.
TL'sl. .
Doları TL'sılıı aşma":.
Doları eşdeğeri
TL'St-
2- KREnit,ENDjRİLf:CEK tŞKOLLAR1
KOçOk ve çok küçük ölçekli: sanayilerin finansmanında aşağıdaki sektörlere
öncelik tanınacaktır.
-Gıda maddeleri.
-Deri mamuHeri,
-Mobilyacılık ve marangozluk,
~HaJıcllık,
-İplik ve dokuma sanayi,
-Metal
işleme
ve mühendislik hizmetleri,
-Hazır giyim ve örgü,
--Plastik ve kimya sanayi.
--Şişe. seramik ve kil mamulleri,
-Eleknonik,
Diinya
Buııkası Fomı'ndan krı:.'dinin ulılhniıi
yoktur üst
limiıi
ise 150.000 $ dır.
·:l- KIlEnİöZKAYNAK iLişKisi
Töpbm yarmm
tutarınm
asgarl
%
50'si ö/kaynaktan
karşıl:macakrır.
$-- KUEı)i NiN I\!A LİVE'fi
Halen bu krediye Olu 32 raiz, OJO 2 komisyon uygulanmakra olup, krediyi kullanan firmayaHiplam maliyeti 35.02 olınaktndır.
6-- KHEDiNiN KULLANDIIHLMASı
Kredi koıııısıı makinaların;
--Yerli: olması halinde.
Saııcı firmadan alınacak profonna fatura kar~ılığının Il/n SO'si,
-İlhaf olması halinde,
a) Bizzat ithal edilmesi durumunda fatura bedelinin % 100'0,
b) ithal koııusu olup da iLhalatçl firmadan saıın alınması halinde % 70'i,
ödenir.
7- KnEnİNiN VADESi !VE f)i(a~n HlJSUSLAI~
Vade: 8
yıl
Ödemesiz dÖnem 3 yıldır.
Kredi 6'şar aylık eşit
lerine getirilmektedir.
taksitıcı'
Kredi konusu makinalar
i~:in
halinde
3 adet
ödeııcctk,
30 Haziran 31
prol'onn<ı falura
temin
Aralık
(dl'ğjşik
tarih-
firmalar-
dan) edilcc'ckı ir.
Söz konusu kredi yeni makina ve lesis alımı ıı;in kullaııdırılmaktadır. Demirreı~dc gerisi ülkeleri mcnşcili makina ve tesiskI' ii,:iıı kredi kullandırılmamaktadır.
11
TAŞİYıCı KREDisi
Kendi adına kayıtlı kamyon. kamyonet, minibüsü olmayan şoförlerin geçimlerini sağlamak ve bizzat ticari amaçla kullanmak üzere taşıt sahibi olabilmelerini temin için kullandırılmaktadır. Bu kredi sadece kamyon, kamyonet ve minibüs alımında kullandırılmaktadır.
Azami limiti 15.000.000.-TL olan bu kredinin vadesi 2-4 yıl faizi 0,10 40'tır.
Satın alınacak taşıtın
şılanacak, ır/o
proforma fatura değerinin % 35'j firma
65'i Bankamızca finanse edilecektir.
Bu krediden yararlanmak isteyen
gereklidir.
şoförlerin
5
yıllık
tarafından
ehliyete sahip
kar-
bulunması
Ayrıca halk otobüslerinin çalıştırıldığı belediyelere münhasır olmak üzere; Be-
lediyelerden muayyen hatlarda asgari krçd!j vadesi kadar çalışma garantisinin
.. tertı:in edilmesi koşuluyla şoför esnafı fçin 0-/0 40 firma katkısı OJO 60 Bankanuz
. katkısıyla azami 30.000.pOO.-TL limitU/4 yıl vadeli, °10 40 faizli, 0,10 2 komisyonlu
otobüs alımı atnacıyl'~ yeni kredi ihd,s edilmiştir. Kredinin diğer koşutları taşıyıcı kredilerinde olduğu gibidir.
l
12
KOOPERATİF KREDİLERİ
AZAi"Iİ LThIİr VADESİ
3.000.000.-
KREDİ TÜRÜ
1- A Grubu (Mal
Üreten) Sanatkar
FAİzİ
. Nakit Kredileri;
• İskonto
(Koop. Kefaletiyle
kullandırılan)
(Doğrudan dOğruya kullandırılan)
• İşletme
(Doğrudan doğruya kullandırılan)
(Koop. Kefaletiyle
(Orta Vadeli
)
(Doğrudan doğruya kullandırılan)
• Tesis
(Koop. kefaletiyle
(Orta Vadeli
kullandırılan)
• SKA
(Koop. keraletiyle
kullandırılan)
• Taşıt Tamir
(Taş. Om.)
(Doğrudan doğruya kullandırılan)
ı-ı.
""
kullandırılan)
(Doğrudan Doğruya kullandırılan)
. (Doğrudan
•
Taşın
)
Edn.
dOğruya kullandırılan)
(Koop. Kefaletiyle
kullandınlan
(Doğrudan doğruya kullandırılan)
2-
B Grubu (Hizmet Üreten) Esnaf
Nakit Kredileri
• İskonto
(Koop. Kefaletiyle
300.000.- 9 ay
300.000.- 9 ay
% 30
%' 32
3.000.000.- 2-4 yıl
3.000.000.- 2-4 yıl
3.000.000.- 1 yıldan
yukarı
% 32
030
% 35
3.000.000.- 1 yıldan yukan
3.000.000.- 1 yıldan y~an
3.000.000.- 1 -yıldan yukarı
% 35
% 33
% 35
3.000.000.- 9 ay
3.000.000.- 9 ay
% 30
% 30
1.000.000.- 9 ay-2
1.000.000.- 9 ay-2
3.000.000.- 5 yıl
3.000.000.- 5 yıl
yıl
yıl
% 30
% 32
% 33
% 35
1.500.000.kullandırılan
(Doğrudan doğruya kullandırılan)
1.500.000.- 9 ay
1.500.000.- 9 ay
% 30
% 32
• Işletme
·(Doğrudan doğruya kullandırılan)
(Koop. Kefaletiyle kullandırılan)
)
(Orta Vadeli
t500.000.- 2-4 yıl
1.500.000.- 2-4 yıl
1.500.000.- 1 yıldan yukan
% 30
% 32
% 35
• Tesis
(Doğrudan doğruya kullandırılan)
1.500.000.- ı
1.500.000.- ,I
1.500.000.- ı
yıldan yukarı
% 35
% 35
yıldan
% 35
,
(Koop. Kef~Jetiyıe
(Orta Vadeli ~-
kullandırılan)
• SKA
(Koop. Kefaletiyle
kullandırılan)
• Taşıt Tamir
(Taş. Onr.)
(Koop. Kefaletiyle
(Doğrudan doğruya kullandırılan)
kullandmıan)
(Doğrudan doğruya kullandmıan)
• Taşıt Edn.
(Koop. Kefaletiyle
kullandırılan)
(Doğrudan dOğruya kullandırılan)
(Otomobil, kamyonet
alımı
için)
yıldan yukarı
yukan
1.500.000.- 9 ay
1.500.000.- 9 ay
1.000.000.- 9 ay-2
1.000.000.- 9 ay-2
% 30
% 32
yıl
%30
yıl
% 32
%33
3.000.000.- 5 yıl
3.000.000.- 5 yıl
% 35
2.000.000.-
....
~
SAr\AYİ KREDİLERİ
KREDİTÜRÜ
Küçük Sanayi Tesis-İşletme
Kredileri
Sanayi Tesİs Kredileri
Sanayi İşletme Kredisi
Serbest Meslek Kredisi
Dünya Bankası Kredisİ
'. AZAMi. LİMİT
150.000.000.(Bu kredilerin tavan
limiri Bankalar kanununun 38. maddesi uyannca belirtilmektedir.)
"
5.000.000.·
150.000 Dolar
Karşılığı Türk
Lirası
TaSlYıe1 Kredisİ
15.000.000.-
'~·\DESi
E\İZİ
)-6
yıl
0;0
40
3-6
3-8
OfIJ
51
)11
3-5 yıl
8 yıl
(3 yıl rV1 P~_"',,--_.
siz dönem)
1·4 v1]
"
-
oru 51
Of(T 45
Ofo 32
c--
0;0
40
KREDİNİN TÜRÜ
FAİz
ORGANİZE SAı'IAYİ BÖLGESİ
Gerice Yör.
0;0 IS Diğer Yör.
"lo ·12 Gerice Yör.
KÜÇÜK SANAYİ SİTELERİ
"lo
ıı
: KOJ\.'IİSYON
% ]/2 adet üzerinden
% 1,5 ödeme tutan üzr.
Lİl\1İT
VADE
15
yıl
(5
yıl
ödemesiz)
10 yıl (vade inşaatın biriminden ı yıl sonra başlamaktadır.)
KÜÇÜK SANAT KOOPER"-TİFLERİ
0/0 10
KÜÇÜK SANAYİ GELİŞTİRME FONU
% 12 ı.
1110 ı 5 Diğer İller
0,10 LO ı. derece ön
ı.
derece ön
derece ön
0/0 12 2. derece ön
% 4 (Komisyon Faizin
içinde kesiUe)
2-4
{Faizin % S'lik kısmı
mı Şub. gelirlerine)
2-4 yıl (tesis Krd. 1 yıl
ödemesiz)
%4
4-5
yıl
20.000.000.20.000.000.-
tfo ı 5 Diğer iller
HALK GiRİŞİMLERİ DESTEKLEME
FONU
. BAG-KUR
0/0 20 Tesis Krd.
"lo 24 İşı' Krd.
070 6
% 1.5 (ödemeler üzerinden)
TÜRKİYE KALKI~MA
VAKFI FON'U
i)]!}
3
(Faizin 516'51
gelirlerine)
Şub
TÜRK-ALMAN ÖZEL KREDİ FONU
0/0 8
(Faizin 4,5
lenne)
TÜRK-ALJ\Lt\N (KSF-l) FON
0/0 15
(Faiıİn % 6'ILk kısmı
Şub. gelirlerine)
Şub.
Gelir-
yıl (işI. ı yıl
tesislerde
2 yıl ödemesiz)
(3 yıl ödemesiz konut krd
15 işyeri krd. LO yıl
İşletrne_ Krd .. 4 yıl (1 yıl
ödemesiz)
Tesis Krd. (5 yıl (2 yıl
ödemesiz)
İşletme Krd. 4 yıl (1 yıl
ödemesiz)
Tesis Krd. 8 yıl (2 yıl
20.000.000.-
120.000.000:-
ödemesiz)
İşı. Krd. 4 yıl (1 yıl öde-
750.00 DM
mesiı)
Tesiş
KFW TEŞVİK FO~1J
% 26
%4
Krd. LO yıl (3 yıl
ödemesiz)
Tesis 8 yıl (3 yıl ödemesiz)
500.000 DM
KÜÇÜK SANAYiNİN FiNANSMANı
KONUSUNDA SORU VE CEVAl'LAR
Hüseyin MANAV
(Musluk İmalatçısı)
Konumuz Kiiçük Sanayinin finansman sorunudur. Gerçekten en önemli sorunun da bu olduğuna inanıyorum.
Türkiye Halk Bankası Genel Müdürlüğü'nün Krediler Müdürü Sn. Cemile
Baykan açıklama yaptılar bu hususta.
Ancak bir hUSHSl.ı arzetmek istiyorum. T~ Halk Bankası'ndan Kredi almakta
bir hayli güçlük çekiyoruz. Bunun halledilmesini bu seminerde bilhassa istirham ediyorum.
Şöyleki
Bankası'ndan gerek nakit ve gerekse mektup kredisi aldım.
Hala da mektup kredisini devam ettiriyorum. Yine Ceınile Baykan'ın buyurduklan gibi maalesef teminat isteği yerine, i~letmelrrin çalı~malarına göre kre- .
di verildiği söylenmektedir. Buna karşılık· Bankalar bizden maalesef bir temj.:."
T. Halk
nat, bir ipotek istemişlerdir. Halihazır da ben de kullanmakta olduğum mektup kredisine teminat vermiş du rumdaytm. Teminat olarak ipotek vermiş bulunuyorum. Bu ipoteği de vermiş olduklan ekspertizin, gösterdiğimin', % SO'nin
de altında bir kredi vermektedirIer.
Örneğin, ekspertiz tarafındal1 25.5 milyon lira.değer biçilen daireme, 13 milyon lira mektup kredisini ancak alabildim .
. Keza, nakit kredileri içinde bunlar söz konusu~ Mutlaka, bir teminat istiyorlar. Teminat almaları belki de doğaldır. Gerçekten uyguıı bir şey. Ama hiç değilse diğer bankalar Il/o 100 vermeyi kabul ediyorlar, T. Halk Han kası bizim bimkamıı, onunla çalışmayı arzu ediyoruz, bize hizmet veriyor o halde neden hiç
değilse 070 ıoO'ünü bize kredi olarak vermiyorlar. Bu husus hakkında lütfen görüşlerinizi istiyorum.
Teşekkür ederim.
Alunet Ertuğrul
(Eski lhlk Bankası Genel MUdi.irü,
Sanayi llakanbğı MUşaviri)
Sorudan ziyade bir iki konuya, finansman konusunda, temas etmek istiyorum.
Sayın Bakamınız
burada bir ifadede bulundular. "Küçük Sanayi ve Orta Sanayi İşletmelerinin problemleri çoktur. Bunlar içerisinde finansman problemi
vardır, çözülebilir, ama çözümü zor olan bazı problemler vardır:' dediler. Kendileriyle aynı fikirdeyiz. Hakikaten, sanatkarın ve orta ölçekli sanayicinin en
kolay çözülebilecek pmbleırilerinden birisi fina nsrnan problem i gibigözüküyor
bize. Geçen sene London's of Globe Economics'de bu konuda bir seminer olmuştu ve ben Türkiye adına, bankanın adma orada bir dergi sunmu~tum.
1f1
1983 sencsinden beri Küçük ve Orta ölçekli işletmelerin problemleriyle ilgili,
hakikaten geniş bir literatür oluştu. Bu literatürlin tctkikine girdiğimiz 7.aın::uı
Türkiye'nin küçük ve orta ölçekli işletmelerin problemleri bakımından finansman sorununun daha hafif olduğunu ben gözledİm şahseıı.
Ya da birkaç tedbirle belirli noktalara bu Hna I1sınaıı sorunuıı çözümlenmesi
getirilebilir. Bu problemlerden daha önce ele alınması gerekeıı bazı problemler
vardır. Bunlar nedir! Dünya'da k üçük ve orla ölçekli işletıııelerin, teıkiki yapıl­
dığında küçük ölçekli işlet.melerin, büyük ölçekli işletmelerde entegrasyon halinde çalıştıklarını garüyoruz. Yani bunun Cil çarpıcı örneği Japonya'da taşa­
ronluk hizmeııeri var, büyük firmalarla kiiçOk firmaların arasında zaten mumd edilen küçük sanayide bu yoksa büyük sanayiden ölçek ekonomisinden uı,ak­
laşmış, bağıntısı kesilmiş bir küçük sanayinin desteklenmesi, Türk Ekonomisi
için çok fazla bir anlam taşımıyor. Burada küçük ve orla ölçekli sanayinin geliştirilmesi ve teşviki konusunda genel bir kanun çıkartılarak, genel bir mevzuaL düzenlenmesi yapılarak, bu kUçük işletmelerin, büynk işletmelerle entegre
çalışmasını sağlayacak mevzuatı Türkiye'de evvela yerleştirmek lazım.
Kredi sorunlarında çok fazla bir güçlük yok. Küçük sanayide kredi sorunlarmda dünyada karşılaşılan belli başlı sorun tcnı inat sorunudur. Bu teminat sorunu da aşağı yukarı dünya üzerinde 56 tane ülkede çözülmüştür. Çeşitli modeHer vardır. Bunların hepsini biz Halk nankası'nda tercüme ettirdik. Türkiyeı:ıin bünyesinde uygun genel bir garanti sistemi getirilerek tahmİn ediyorum
bu küçük sanayinin kredi almadan, karşılaştığı teminat sorumı kolayca açılabi­
Hr. Burada 1983 senesinde, daha değişik 1982 senesinden beri Dünya Bankacıh­
ğı biraz değişti. Dünya Bankaları politikasım. küçük ölçekli işletmelere bakış
açısını' biraz değiştirdi. Mümkün olan sistemde sadece Halk BankaSlllIn veya
C,ontinental Avrupa'da görüldüğü gibi, Küçük işletmeler, kredi veren o ihtisas
bankalarımn kurulması meselesi değildi. llankacılık sistemi, Mali sistemi doğ­
rudan doğruya bu sektöre açmak gerekir. Yani bir iş nankast, bir Yapı Kredi
Bankası, bir Akbank'da küçük ölçekli ışlc,tmclcrc kredi versin. Zaten Anado1u'nul1 her tarafında bu bankalarm şUbeleri'lolduğunu göre bu işleri kolayca yurt
sathında yapabilirler. Bunun için ııe olacak; bir genci kredi garanti sistemi getirilecek ve tahmin ediyoruz bu genel garanti uygulaması getirildikten sonra, riht
p?zarlığı için bu sektöre her ban ka gönüllü olarak kredi verebilecektir. Bugün,kU uygulandığı gibi, arkadaşımız kredi faizlerinden bahsetti, normal piyasa krcdi
, faizlerİnİ nazarı itibare alırsak bu kredi faizleri çok düşüktür.
Bu kadar fazla bir faiz diferansına da )üzüm yoktur. Eğer, krediyi garanti edecek olursak, zaten normal piyasa faizlerinin biraz altmda belirli ölçülerin de
altında, öbür bankalarda kredi açabilecektir. Bu sektöre Japonya'da böyle olmuştur. Büyük faiz farkları yoktur..
17
Bu sektöre terdhli faiz uygulansm ama, çok fazla tercihli faiz uygulandığı
zaman da, biraz evvel arkadaşının dediği gibi, büyük bir kaynak sorunu çıkıyor
ortaya. Eğer küçük bir faiz farkıyla, tercihli faizle genel bir garanti sistemi getirilcbilirse, tahmİn ediyoruz bütün ticari bankalar Türkiye'de bu sektöre kredi
akıtabilecektir. Dünya Bankası'nın projeleri de böyledİL 56 ülkede Dünya Bankası yatırım bankaları ile değil, doğrudan doğruya ticari "commercial" bankalarla anlaşma yapmışlardır. Türkiye'de de Halk Bankası ile yapmışlardıf bu anlaşmayı, küçük ölçekli işletmelere kredi verme hususunda yani mali sistemi olduğu gibi, bu sektöre kredi vermeyi zorlayacak tedbirleri almamız gerekli. Yoksa
Türkiye Halk Bankası'nın kaynaklarıyla bunu sınıflı tutacak olursa, bu sektör
devamlı finansman bakımından dar boğazda olacaktır.
Teşekkür ederim.
TÜRKİYE HALK BANKASı YE KÜÇÜK SANAYiNiN
FiNANSMANı, KONUSUNDA SORU VE CEVAPLAR
Abdullah CANER,
Türkiye'de ilk Esnaf Kefalet Kooperatifini kuran ve 20 sene başkanlığını yapan, bu arada öğrendiği noktaları alarak tespit ettiğim vilayetlere, kazalara giderek oralarda da esnaf teşekküllerini ve kefalet kooperatiflerini kuran Hanı­
mefendinin tebliğinde ifade buyurdukları gibi 1964'te değil 1952'de Esnaf ve
Sanatkarlar Konfederasyonunu kuran ve onun LO sene başkanlığmı yapan ve
kefalet kooperatiflerinİ birleştirip bir çatı altında toplayan bir insan sıfatıyla
sizlere üç dakika içersinde blJ tebliğ hakkındaki görüşlerimi arzetrnek için kürsüye geldim.
Madde 1- 1965-1966 senesinde Ziraat Bankasının dergisinde ifade ettiğim gibi, Esnaf ve Küçük Sanayi Kredisİ hiçbir zaman ciddi ve ilmi bir etüde sahne
olmamıştır. lIk defa hanımefendinin ciddi bir etüd yaptığım ve tatmin edici bilgiler verdiğini görmekten büyük bir zevk duydum. Kendilerine teşekkürlerimi
arzederim.
İkinci mühim nokta; Esnaf Kredisi kanunu T. Halk Bankası 'nın 1946'da Genel Müdür görevine getirilen Sayın Uzgören'le birlikte 15 sene çalışıp İsviçre~
den aldığımız, fakat maalesef kötü bir taklidinİ uyguladığımız bu kredi üzerinde, prensip şu idi: Yeter kredi, uzun vade, az faiz. Bugün durum bu prensibe
uygun değil. Belçika'da yine Saym Uzgören'le birlikte 1950-S1'de yaptığımız incelemelerde, Roma'da, Florarısa'da, Bem'de yaptığımız incelemelerde kalkınan
ülkeler, o prensipten ayrılmıyo rl ar. Az faiz, uzun vade, yeter kredi.
O zaman, 195D'lerde hele bir başlayalım ondan sonra hükümet elbette bmw
takdir eder, ilim adamları bunu araştırır, nasıl gerekirse öyle yaparlar. Çünkü
Halk Bankası'nın sermayesi 2.000.000'du, 1.500,000 cide takipteydi.
İlk kredi şurada elimde eğer hanımefendi arzu ederse takdim ederim, bir 1951
raporu vardır. Burada ilk kredi, 86.000 TCcltr. 1ıs kişiye taksim edilmiştir. Ya·
ni adam başına 200 TL'dan biraz daha az, sonra 2.S00 TL., sonra 5.000 TL.
sonra devam etti.
18
Fakat üzerinde
duracağım
üçüncü ve son noktada
şu:
5000 TL kredi veriyorduk, bir dökümcü 10 ton Karabük piki alıyordu. Bugün aynı miktarda piki alabilmek için bu dökümeünün 2,5 milyon lira krediye
ihtiyacı var. 5.000 TL. nerede, 2,5 milyon lira nerede. Arada tabii çok fark var,
ama verilen krediler, tavan 3 milyon kadar küçük sanayİ kredileri belki yetiniyor, ama 1951-1987, 36 senede yükselmemiş, azalmıştır.
Sayın Başkanım
Panelde bu konular görüşülecek buyurdular, onun için huzurlarınızı daha fazla işgal etmemek için şu iki noktayı tekrar arz ediyorum.
Küçük sanayi kredisi uzun vade az faiz ve yeter kredi
bugünkü uygulamada mevcut değiL.
Bizleri,
dinlediğiniz
için
olmalıdır.
Bu maalesef
saygıyla selamlarım.
Teşekkür
ederim.
Mehmet ÖKTEM
(Plastik Eşya İmalatçısı)
Sayın Baykan'ın
Ancak benim
bazı
gayet güzel bir şekilde açıkladığı, kredi sistemini dinledik.
sormak istediklerim var.
Önce Sanayici krediyi tanımıyor, ikincisi banka krediyi tamtamıyor, üçüncüsü değerlendirme raporları, kişisel kanaatim, yetersiz. Bunu izin verirseniz açık­
layacağım.
Kredi verilmesindeki bürokratik
medeki sürenin kısalığı.
işlemlerin
resi, çok uzun
olması,
geri öde-
İzin verirseniz küçük bir değerlendirme yapmak istiyorum.
23 yıldır plastik eşya imalatçıhğı yapıyorum. İstanbul'da, T. Halk Bankası~
teşebbtis etmeme rağmen, vazgeçtiğim kredi taleplerim oldu.
Bu sene bir şubeden kredi talebinde bulunduk. Verilen kredinin değeri ıo milyon alınan ipotek mülkünün değeri 50 milyon. Kredi bölge yetkisinde, çünkü
plastik eşya imalatçılarına şube yetkisi 5 milyon. Şunu sorabilirmiyim, bugün
biz 5 milyon komşumuzdan alamıyor muyuz acaba? Bir kere, önce, dönemİ­
mizden önceki dönemlerde diyeyim, vatandaşa gtivensizlik hakimdi, bu dönemde
ise önce vatandaşa güven istemi oturtulrnaya çalışılıyor. Fakat bankalarımızda­
ki T.Halk Bankası dahil, bu sistemi hala yerine getiremedi.
na da daha önce
İpotek. küçük sanayici dediğimiz kişi veya kuruluş, ne giice sahiptir ki malı
millkü olsun ve kredi alabilmek için ipotek
yaptırabilsin.
Bunlar tabii çok detaylı sorunlar. Fazla derine inmek istemiyorum. Ben sadece, kısa olarak şunu sormak istiyorum, süreler sizce yeterli midir. Alınan kredi 6 ay sonra geri ödenmeye başlıyor. Bu krediyi alan kişi 6 ay içinde verimli
hale getirebilir mi?
19
İkincisi, 070 41, 42 düşük bir rakam mıdır, üçüncüsü bu krediler çok daha kı­
sa sürelerde verilemez mi?
Makina mühendisliği görevi yapan kişiler mali tahlil yapmaya geliyorlar. Bunlar da herhalde yeterli olmuyor.
Netice olarak şunu söyleyeyim, bu limitler yükseltitemez mi, faizler düşlik
ıutulamaz mı. Bürokratik işlemler en aza indiritemez mi ve de Küçük Sanayici
dediğimiz kuruluşlara, kişilere, ipotek almadan güvenerek, kredi verilerncı mi?
Bunları
rica ediyorum, teşekkür ederim.
Suat YALKIN
(istanbul Esnaf ve Sanatl{arlar Dernekleri
nirliği Başkaııı)
Sayın Başkan, Sayın
Konuklar,
Bendeniz İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Dernekled Birliği Başkanıyım. Aynı
zamanda İstanbul Esnaf ve Sanatlarma Halk Bankası vasıtası ile verilen kredileri temin eden teşkilatın yani İstanbul Sakarya Bölge Esnaf ve Sanatkarlar Kefalet Kooperatifleri Birliği Başkamyım. 66 Kooperetifimiz var bu bölgede, Halk
Bankamız finansman}yla Esnaf ve Sanatkarıara kredi veriyoruz.
Benim gelişimle, Özal Hükümetinin gelişi hemt;n hemen çok yakın oldu. Ben
bir müddet sonra geldim ve bazı teşhisierirniz oldu. Bu huzurela bunların
leşhirinde fayda mütalaa ediyorum.
kısa
1983 sonu itibariyle Halk Bankası kredileri 40 milyardı. 1984'te 56 milyara"
1985'te 90 milyara, 1986'da 110-120 milyara, 1987'de de 150-160 milyara çıktı.
Bunlar yalnızca kooperatifler vasıtasıyla direkt verilen krediler varsayıyorum.
Bu vesileyle şu anda aramızda bulunan ve T. Halk Bankası'nın 3 sene süreyle"
Genel Müdürlü~ünü yapmış olan Sn. Ahmet Ertuğrul'a da teşekkürü bir borç'
bilirim. Klasman programını cesaretle yürüterek hedeflere götürmesi bakımından.
l
i
Şimdi
bir noktayı burada Sayın konuşmaedarın dikkatine sunmak istiyorum.
İstanbul ve Sakarya Bölgesİ Türkiye Nüfusunun onda birini taşıyor. İstanbul
ve Sakarya Bölge durumunu itibariyle fazlakrediye ihtiyacı olan bölgedir. Anadolu'da umumiyetle, ziraatle uğraşır, evi kendisinindir, tarlası vardır ufak bir
dükkanı vardır. Kendisi bir kredi aldığı zaman ona yeter. Ama İstanbul'da kiralar yüksektir, umumiyetle de kitacıdır, hayat pahalıdır daha çok krediye ihtiyacı vardır. AdUane bir ölçü içerisinde Türkiye'nin onda birini teşkil eden bu bölgede asgari şartlar aıtınd~ kredininonda birinin de bu bölgeye dağıtılması lazım. Bu kararı yarı da seyrediyor. Yani bugün 160 milyarın 16 milyarı bize düş­
mesi gerekirken 8 milyar, civarında bubölgeye dağılıyor. Bu başlangıçta bizlere
açılmış bu açığı bir türlu kapatamadık~ 'Bu nO,ktanın nazan itibare alınmasını
rica edefinı
. . . ,.
'
zo
•
Bir tespitim daha var. Biz esnaf ve sanatkanı. Her esnafın bir ideali vardır.
İşini büyiHmek tüccar olmak ister: Her sanatkarın da bir ideali vardır. İşini büyntmek, sanayici olma k İster.
Bizim esnafa sanatkara verdiğimiz krediler var. Bu kredilerle beslenerek belli
bir seviyeye geldikten sonra artık Küçük sanayici kredisini kullanır hale gelmesini istiyoruz biz. Ve yine desteklenerek belirli bir güce gelsin şu anda küçük
sanatkarın limiti 3 milyon liradır, ondan sonra küçük sanayici haline inkilap
edebilsin ve o kredilerden istifade edebilsin istiyoruz. Ama tatbikatta bunun yürliyemediğini müşahade etmişim. Neden yürümez, neden olmaz, bir Wrili çözemedik. Bu önemli bir konudur, esnaf ve kanatkarı kalkındırma ve programlamak. Ben buna parmak basılmasını yahut Bankanın ne düşiindüğünü öğren­
mek istiyoruİn.
Türkiye kalkınıyor ve Türkiye Ortak Pazarın kapısmı çaldı. Konularımız içinde
var, Ortak Pazara da gireceğiz. Girmesek de teknoloji hudut tanımıyor tesir altında bırakıyor. Binaenaleyh Türkiye'de esnaf ve sanatkarın küçük sanayinin
bu teşebbüslerin ortak pazarla münasebetlerimiz çerçevesinde daha çok güçlü
bpnyelere kavuşması lazım gelir. Esnaf ve Sanatkar, Sayın Uçar'm açış konuş­
ı~asında belirrtiği gibi Türkiye'de Büyük işletmenin crlo 7, Küçli k İşletmeler 0/o
9,3, Japonya gibi küçük işletmelere dayalı ekonomisini kalkmdırabilmiş ülkelergÖiönünde tutulurak küçük işletmeleri daha güçlü kılarak daha uzun vadelİ ve
daha düşük [aizli kredilerin Ortak Pazar gen:ği karşısında bizim bünyemİz'e talbikinde zanıret vardır.
Bir hususu daha söyleyeceğim Thrkiye'nin öııernlii sorunlarından bir tanesi
de istihdaın~ Hepimiz bu memlekette yaşıyoruz, bu memleketin meseleleri hepimizin meseleleri.
Geçen gün gazeteler yazıyord u. Sanayi kesim inde istihdam maliyeti' 46 mil-
yon
lirayı
buldu.
Biz esnaf ve sanatkar olarak istihdamı bt:dava sağlıyoruz. Bizde teşvik yok1
tur. Biz işyeri açarken herhangi bir teşvik uygulamasıyla karşılaşamayız, istifade edemeyiz. Kendi imkanlarınıızla kurar sadece bir ekmek teknesi açarız. Böylece keııdi istihdamımızı kendimiz sağlarız. Eğer biz bu İstihdamı sağlayamaz­
sak devletin vatandaşı olarak hükümetin kapısına müracaat edip, bize de istihdam imkanı sağlayın demekten başka çaremiz de kalmaz. Yanİ dolaylı olarak,
bu yükü devletin üzerinden, hükümetin üzerinden alırız.
2 milyon,I milyon UUflımıına göre kredi alır benim esnafım, sanatkarım, bir konfeksiyon atölyesi. bir terzi bir makina daha koyar, yanına bir işçi daha alır. Yani devıcıimizi 46 ınilyon dalra ist ihdamdan k urtarır.
Sadece birkaç milyonluk borçla kredi ile. O ncdenle istihdama cevap '(erc'bilIIlck, bizleri daha güçHi kılabilınek gibi çqiıli sebeplerle, bizim kredi imkan'larıl1llZIIl hem daha geniş, hem daha ıı/un vade/i, hem daha ucuza ıcıııin edilıne­
·,!ndl.' faydalar vardır.
Sonra
3nüıyoıı.
21
Bunun yapılabilirlik şansında bizi finanse eden Halk Bankasının güçlü olOlacak ki vetecek. Uzun u~raşııardan sonra Sn. 'Ahmet Ertuğrul zamanında 100 milyar liraya Bankanın sermayesi yükseltilebilmiştir. Ama bu parabize ödenmedi. Süratle bu 100 milyarı tamamlamak ve ikinci etapta da 250
milyara çıkarmak için tedbir alınmasında zaruret vardır.
masıdır.
Saygılarımla
arz ederim.
Kenan öztç:
(İstanbu! Ticaret Odası Meclis Üyesi)
Sayın Başkan, Sayın Konuşmacılar, Sayın
Bendeniz
Basım
Misafirler
Sanayi kesiminden söz etmek istiyorum.
Yüksek malumlarınız bir tarihte alatı sabite vergisi vardı. Ve bizim aletlerİ­
miz alatı sabite'den sayılırdl. Yani taşınınaz mülkler olarak. Şimdi o kanun kalktı.
Zannediyorum bizim alan sabite'lerde sabit olmaktan çıktı. Bu bir.
İkinci cümlemiz ihtisas kredili dediğiniz doktorlara verilen, zannediyorum,
bu kredi alınan alet edevatm kabul edilmesi suretiyle veriliyordur. Kamyonların, keza aynı şekilde kabul ediliyordur. Bizim, kesinlikle; kamyon kalkar gider,
ev yıkılır ama bizim matbaa makinaları ve reprüdüksİyon makina ve mücellit
makinalarının hiçbirisi kolay kolay yerinden oynamaz. Bunların niçin teminat
olarak kabul edilmediği bizim hep üzüntümüz olmuştur.
Kimisi, kredibilite kriterlerinin başka zenginlikler kazanması mümkün değil­
dir. Mesela bir repredüks'iyon atölyesi işleten kimse biri mütehassısdır. Bu da
bir hizmet erbabıdır ve ihtisas sahibidir, yoksa bu repredüksiyonu yapamaz. Bu
kredibilite de bir faktör amacı. Yeni tebliğde faktör teminatını almak lazımdır.
Veyahut ta bu gibi faktörler bir puantaj içinde bir önem kazanamaz mı? Kredibilite kritelerinden biraz değişiklik, esneklik yapılamaz mı?
Bunları
sormak isterim. Panelde de birkaç
Teşekkür
istirhamımız
daha olacak.
ederim.
İızet ÖZKÖSE
(Elektronik Eşya İmala~çısı)
Ben iki konuya değinmek isterim, Küçük Sanayinin belli
başlı
dertlerinden
ikisi.
Birincisi bu sanayi sitelerinin
yapımı
mevzuu:
Bizler Sanayi mevzusuna başladığımızda bazı teşviklerin verileceği söylendi
ve 1975 yılında bir Sanayi Sitesi Kooperatifi kurduk. Sene 1987, halen yapımı
devam etmekte. Bu sanayi sitesinin gecikmesinin sebebi, Sayın konuşmaeının
da söylediği gibi devletin daha önceden bunları belirli bir program plan dahiline almayışı sebebiyle karşımıza çıkan bürokrasi sebepleri, daha sonra da finansman meseleleri tabii.
22
]975 yılında bu işe girmiş kişinin 1987 yılındaki finansman durumu aynı olmadığı içİn şimdi de finansman mevzuu dolayısıyle, parasal meseleleri dolayı­
sıyla, bitirilememektedir. 12 sene geçti, daha ne kadar geçecek belli değiL. Bu
şekilde eğer bizi destekleyen kuruluşlar, meseleye plansız programsız giderse,
netice bu şekilde neticelenir.
İkinci mesele de, küçük sanayicinin teknoloji konusıındaki bazı bilgi ihtiyaçları. Yine bu da plansız, programsız yapılmışıır. Türkiye'de halen KÜSKET,
TÜRDAK daha önceden gelen TÜBİTAK faaliyet göstermektedir. Değerli bir
Bakanımızın yardımı olmasına rağmen,
munda olduklarmm
daha bu
kuruluşlar
ne yapmak duru-
farkında değiHer.
Şimdi, eğer
onlar beni farklı yöne yönetecek olursa ben daha yanlış yöne gideceğim. Evvela bizİ yönetecek, bizi yönlendirecek kuruluşlar, kendilerini yönlcndirsinlcr, kendileri bir ne yapacaklarını, nasıl yapacaklarını bilsinler ve çık­
mazlara sokmasınlar lütfen, Sanayi Sitesinde olduğu gibi. Ve ben şu anda teknoloji mevzutında da bir çık mazın içine girdim. Beni yönlcndircnlcrin yaptığı
hata dolayısıyla girdim.
Ali YÜCEL
AJbaksan Alüminyum liakır Alaşımiari
Sizin konunlizu ilgilendirdiği için size arzediyorum. Biz Balpr ve Pirinç Sanayicileri Derneği olarak, Haramidere'de 500.000 mıllik bir yer Arsa Ofisi'nden
aldık. Alt yapılarını, elektriğini, suyunu tamamİyle kendi imkanlarımızia hiçbir kredi almadan tamamlıyoruz.
Ancak tesislerimizi buraya taşıyabilmemiz için modernize etmemiz lazım. Bunun için de bir takım teşviklere ihtiyacımız var. Teşvik almak istediğimizde bize
yerimizin ya Organize Sanayi Bölgesinde olması gerektiği, ya da beş yıldır aynı
yerde bulunmamız gerektiği söy'lendL Şimdi, beş yıldır aynı yerde bulunmamız
mümkün değil, çünkü başka yere taşınıyoruz. Ayrıca firmamız beş yaşında da
olmak zorunda değil, yani iki yıllık bir firma da olabilir. İki yıllık bir firmanın
da teşviğe ihtiyacı var. Ben burada hir çarpıkhk gördüm ve konuyu size iletmekle bu konuda bilgi almayı rica ediyorum.
Cemi! MİRASO(;LU
Sanel Sanayi
Elektroniği
Ltd.
ŞU.
Ben üç noktada düşüncelerİn!i belirtmek istiyorum.
Deminki konuşmacının Halk Bankası için belirttiği Küçük sanayİ tanımı çok
yerindeydi. Fakat Sanayİ Bakanlığı'nın Küçük Sanayi tam mı nedir, bunu bilmİ­
yorum. Şöyle bir olay başımızdan geçti: Biz bir küçük limited şirketiz. Bir işye­
ri temin etmek iç İn bir kooperatife üye olmak istedik. Ltd. Ştİ. olduğunuz için
üye olamazsınız dediler. Ancak şahıslar üye olurlar. Çünkü Küçük Sanayi sa·
dece şahıs olurmuş. Bu konuda bir açıklık istiyorum.
23
Bir de kendi imkanlarıyla kendi işyerini yapmak isteyen Küçük sanayicilere
Sanayi Bakanlığı acaba arsa düzenlemesinİn bir arsa ofisi şeklinde, biz oraya
müracaat edip, orada kendimize i~)'eri yapsak, hiçbir finansman yükü olmadan, hiçbir küıret getirmeden kendimiz kendi işimizi yapmak istediğimiz zaman
hize arsa tahsis edilemez mi?
mr de küçük sanayi olartık işyeri teıııin edilmesi, kooperatil'lerin organizasyonu belirli bir kuruluş tarafından yapılamaz mı'! Bu Esnaf ve Sanatkarlar Dcrııcği bu işi kelııIilcri çok güzel organize ediyorlar, kendi aralarıııda iletişimleri
var, fakat Ticaret Othısına üye olan bi7Jrr, bir Ilcv'i öksüz evlaı gibiyiz. Bizimle
ilgili hiçbir kuruluş yok, hiçbir demek yok, ama mesela işyeri sahibi olmak isteyen üyelerimiz Ticaret Odası tarafından organize edilemez mi, hiç olmazsa
bir araya getirmek konusunda, yani biz Kooperatifimizi kendimiz kuralım. An:"
bir ilk adımı atılaınal. nıı?
C:cmilc HAYKAN
(Tebliğ Sahibi)
Hüseyin Bey (Emek Pres San<lYiindcn) T Halk Bankası'ndan kredi almakta
güt;lük çektiğini söyledi. 'Ieminatına, verdiği teminata kar~l1ık 13 milyon lira kredi
aldığını söyledi.
Kısaca şöyle söylemek istiyorum, 1cmiııat mektupları konusu, banka teminal mektupları konusu bir başka ilıtisas bölümünü oluşturur. Ancak Hüseyin
Bey'in konusunu arkadaşınla götüreceğim, Ancak bu arada ~unu söylemek istiyortım. Ben tHiseyin Bey'e Emek Pres Sanayi olarak Hüseyin Bcy'e eğer kcn~
di yaptığı işi, kullandığı teminat mckl111Hlntın çok çok üz.erinde görüyor ise snğ­
lıkh kayıt tutmasını öneriyorum. Şu nedenle sağlıklı kayıt tutmasını öncriyoı:um. Işletmelerde özellikle küçO k işletmelerde çektiğimiz en büyük sıkııılı kişi­
nin yaptığı işe yaraşır bir kayıt tutmaınasıdır. Bir yılda iki milyon-üç milyon
karlı sözü edilen o işletmenin dÖllilıesine imkaıı yoktur. Siz kendinizi ne kadar
urak görürseniz kullanacağınız kredi miktarı da o kadar ufak olur.
Fakat hcr şeye rağmen, tHiseyin Bey'in koııusunu
Bir defa daha im:clcttircceğim. Söz veriyorum.
arkadaşıma götüreceğiın.
Mehmet Öktem Bey sanayici krediyi tatilllllYor dedi. Türkiye iHnlk Bankası­
mn bütün şubeleri eğer kredimizi tanımak istiyorlarsa kCl1dilcri~lc krediyi tal11taeaklardır. O bilgiye sahip kişiler vardır. Türkiye Halk Bank~sı şubelerinde.
E~~cr gene tatmin olmazlarsa Ankara'da kendisine özel olarak Ttiikiye Halk Bankası'nın kredilerini ben anlatacağıIn söz veriyorum.
,
Dcğerfenclirme raharlan yetersiz dediler, alTın değerlendirme raporlarının hangi
açıdan yetersiz olduğunu anlayamadım ben. Işyeri incelemelerinde yapılan değerlendirme raporlarından mı
söz ettiler, yoksa
mi söz ettiler
24
şubedeki değerlendirmelerden
Konuyu ayrıca Istanbnl'daki istihbarat müdürlüğünıüzle bugün tekrar göriişeceğim. Teknik elemanlarımızın asıl görevi işletmede mevcut makinalarla, bu
üretim yapılabilir mi yapılamaz mı. bu işyerindeki makinaların günlük kapasiteleri nedir ve bu kapasitenin günde ne kadarlık kısmı kullanılıyor, onun tespitidir. Ayrıca mali uzmanlarda bankamızda istihdam ediliyor. Çünkü işyerinin
birde o kişiler tarafından görülmesi gerekir. Belki yetersiz oldu, arkadaşlarla
konunuzu ayrıca görüşeceğim ben.
Plaslik Eşya imalatçılarına LO milyon lira kredi vermiyoruz biz. Küçük sanatanınıı içerisinde iseniz Plastik Eşya İmalatçılarıınızııı kredi Iimiti J50 milyon liradır. Şube yetkisi içerisinde bir kredi kullanmak istediyseniz LO milyon
lira kredi kuııanmışsınızdır. Şube yetkisi 5 milyon lira ise 5 milyonelan sonrası
Bölgeye gİder 20 mily(nı liraya kadar. 20 milyon liradan sonraS1 Ankara'yagelir
oradan 150 milyonlİraya kadar kredi kullarırna hakkına sahipsiniz. Tabii veriler müsaitse.
yici
150 milyon liranın üzerindı: de kredi kullmıırsıııız ama o zan~an Küçük S~miı­
ykilere tanıdığımız çok dü~ük % 40 faiı.li krediyi değil de, krec\inin faizi °7u 5] 'e
çıkıyor. Yani Plastik Eşya Imalatçıları 150 milyon veya 5 mily<\ln, LO mityon 1İmitIerIc kısıtlı bir sektör değil Türkiye Halk Bankasında.
\
Süreler yeterli mi dediniz: Krediler orla vadeli kredi. 5 yıl vade veriyoruz. Asgari 2 yıl. % 40-41 faiz daha fazla dlişlirUlemez mi, yanlış anIamadıysam bugün Türkiye Halk Bankası, mevduat faizleri serbest bırakıldı bmyorsunuz. resmen ilan ettiği mevduat faizi % 52.
% 52 ile parayı topluyorsulHız yıllık, % 40'1<1 satıyor'sunuz. Bir çalışma belki
yeniden yapılabilir ama bugiinkü konumda Türkiye I-laik Bankası'nda esnaf
kredileri 30 ve 32 faizli kredileri bir yana bırakıyorum, bu kesime açılan kredilerin faizlerinin de daha fazla düşUrüleceğini sanmıyorum.
Kenan Bey Matbaa makineleri niçin kabul edilemiyor dedi. ,
Biz matbaa makinalarını ticari işletme dehni ile ticari teminat olarak kabul
ediyoruz. Bütün verdiğimiz kredilerde, matbaacılara açtığımız kredilerde yalnız
şunu söylemek istiyorum, gazete basımı hariçtir. Bu matbaacılara açtığımız krediler biziın. Türkiye Halk Bankasında gazetecilere kredi açmıyonız biz. Matbaa makinalarının tamamı Ticari hletıne dehniyk tı:miııat kapsamındadır.
İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Dernekleri Birlik I$aşkanı plasmanların arttı­
rılmasım istediler samyorum. Konu yine bir ba~ka iHtisas birimi koopcratil' kredileri müddrlüğUnülı konusu. Kendileriııe dilcgiııi/li ayrıca ikleceğim.
Teşekk iir··
ederim.
25
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
i
İSTANBUL TİcARET ODAsı
KÜÇÜK SANAYiCiNiN YERLEŞİM
SORUNLARI
Sedat BALAK
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
Küçük Sanatlar ve Sanayi Bülgderi ve Siteleri
Genel Müdürii
Ekim-J987 ANKARA
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
j
J
H. TEHLi{~
KÜçÜı' SANAYiCiNiN YEHLEŞiM SOrnJNLARI
~
\
"
f
Kat1kııünakta olan diğer ülkelerde olduğu gibi
iilkemiz41c de sanayileşme sürecinin belirlenen hedefe ulaşabilmesive giderek gelişmişi ülkeler düzeyine erişebiImcmiz
için Küçük Sanayi Sektöründeki verimliliğin artırılması gerek-
ınekıedir.
i
f
SaYII~'ı fazla olan Küçük Sanayicinin işyerleri dağınık ve düzensiz olmakla
beraber ~itjmde;bir okul niteliğindedir. Organizasyonda zayıf kalmalarına rağ­
men Böıg~ler~nin taleplerini karşılamak ta haUa Yöresel Sanatların geliştirilme­
sinde akLi~ roloynamaktadır. Ancak, sermaye yapılarının kifayetsiz oluşu, uygun bir yerleşim yapmamalan, finansman temininde ve üretim pazarlamasında
yetersiz kalışıarı gelişmelerini geciktiren önemli nedenlerdir. Sağlıklı bir yerleşim, bilinçli bir yönetim ve finansman desteği sağlanması, uygun bir teşvik politikası uygulanması halinde Küçük Sanayiciler çok kısa zamanda BUyük Sanayinin Yan Sanayii durumuna gelecek, böylece imalat sektöründeki payları bü:..
yüyecektir.
Bilindiği gibi ülkemizde Küçük Sanayici, Sanatkar ve İmalatçı esnafımız bugün şehir ve kasabalarda, genellikle mahalle aralıarında, dağınık bir yerleşim,
elverişsiz çalışma şartları ve bunun sonucu olarak düşük verimli her türlü karşılıklı dayanışma ve yardımlaşma imkanlarından yoksun, teknik ve çkonomik
şartlara uzak ve sıhhi olmayan yetersiz işyerlerinde çahşmaktadırlar. Bu durum
işletmenin verimliliğini önemli ölçüde etkilemektedir.
i
Küçük Sanayi Siteleri genellikle Şehir Imar Planlarıııda ayrılan sahalarda kurulmaktadır. Ancak, bu alanlar Bakanlığmuzca da etüd edilerek uygun görOldüğü takdirde Küçük Sanayi Sitelerinin kuruluşuna karar verilmektedir.
Sanayinin ihtiyacJ olan uygun arazinin spekülatif hareketlere meydan verm,eden temini, su ve enerji kaynaklarının en ekonomik şekilde sağlanarak dağıtıl­
ması, haberleşme ve arıtma tesislerinin kunıbnası, her Wrlü yük ve insan ulaşım ağınm tek yoldançözümü gibi büyük kolaylıkları en uygun yol ile bir plan
dahilinde yürütülmesinde yardımcı olmak görevi, diğer ülkelerde olduğu gibi,
ülkemizde de Devlet tarafından ele almınıştır.
İl veya ilçelerden bakanlığımıza gelen küçük Sanayi Siteleri yer seçimi talepleri üzerine Bakanltğımızca ön etüd yaptmlmakıa ve en uygun olan seçilerek
ilgili Belediyelere ve Vaİiliklere bildirilmektedir.
i
i
. Bilindiği gibi Bakanhğınuzca en uygun Sanayi alanı olarak seçilen yerler ön·
cefefi Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na iletilmekte, bu Bakanlıktan Thrım Orman ve Köyişleri Bakanlığı ve ilgili kuruluşların uygun görüşünü aldıktan sonra seçilen alanın tasdiki yapılmakta idi. Ancak, 3194 sayılı İmar Kanununun
9~5.l985 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesi ile her türlü. Sanayi Kuruluşuna,
varsa Bölge Planİ ve Imar Planına göre, planı olmayan yerlerde ise Valilikçe verilen ön izinden sonra avanprojesine göre, belgeleri inceledikten sonra Beledi·
'yder ve VaJliiklerce ruhsat verilmektedir.
29
Özellikle Sanayi alanlarının yer seçimi ve yerleşme alanlarının genişlemesi­
nİn tarım toprakları He kültür ve tabiat varlıklan aleyhine ortaya çıkardığı problemlerin çözümü ve yer seçimi sistematize edilmesi İçin "Yer Seçimi Özel İht.i­
sas Komisyonu" kurulması ve bu Komisyonun:
ı. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
2. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı
3. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
4. Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı,
5. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
6. Kültür ve Turizm Bakanlığı
7. Ulaştırma Bakanlığı
8. Maliye Bakanlığı
9 DPT. Müsteşarlığı
ıo. Çevre Genel Müdü,rlüğü
yetkililerinden oluşması son derece yararlı olacaktır.
Bugün, Küçük Sanayi Siteleri için yer araştırılmasında verimli tarım topraklarının seçilmemesine bilhassa özen gösterilmektedir. Bunun dışında:
-Yerleşim alanlarına uzaklığı,
-Ulaşım imkanları,
-Enerji temini;
- Haberleşme im kanları,
-Su' temini,
-Arkeolojik durumu,
-Ormfln bölgesi ile bağlantısı,
-Turizr!l bölgeleri ilc ilişkisi,
-BüyüklüğÜ (sosyal tes'isler de dahil edilerek her işyeri İçin yaklaşık 500 m 2
olması)
........Az meyilli olması,
-Zemin durumu,
-Deşarj imkanları,
-Fiat
gibi hususlarda gözönünde
tutulmaktadır.
Küçük Sanayi Sitelerinİn oluşturulması ilc, sağlıklı işyerlerinde üretim yapmanın sonucu üretim ve kalitenin yükselmesi, teknik imkanların iyileştirilmesi,
gerek İnsan gerekse çevre şartlarının düzeltilmesi açısından Devletle Küçük Sanayici ve Sanatkarların işbirliği sağlanmaktadır. Böylece bu Küçük Işletmeler
gelecekte orta ve büyük sanayi işletmeleri haline dönüşebilmektedir.
.
Küçük Sanayi Sitelerinde aynı tip işyerlerinin gruplandırılması ile, müşterek
menfaatlerin fazlalaştmlması temin edilmektedir: Ayrıca, bu işletmelerin teknik yeniliklerden daha kolay yararlanarak çeşitli üretim yapmaları' ve seri İma­
Iata yönelmeleri böylece orta ve büyük sanayie yan sanayi hizmetini sağlayacak
seviyeye ulaşmaları teşvik edilmektedir.
30
Bugüne kadar çeşitli merimizde 132 adet Küçük SanayiSitesinin kuruluşu
Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca· kredi ile desteklenerek tamamlanmıştır. Bunlardan 36.616 adet işyeri meveut olup, yaklaşık 220.000 kişinin çalışması sağ­
lanmış bulunmaktadır.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 1987 yılı yatırım programında muhtelif il ve
ilçelerde yapılan 171 adet Küçük Sanayi Sitesi Projesi mevcut olup, bunlardan
42.896 işyeri' bulunmaktadır. Programda bulunan Küçük Sanayi Sitelerinden 30
adedi 1987 yılında, 42 adedi 1988 yı1ı içinde hizmete sunulmuş olacaktır.
Bugüne kadar yapılan bu konudaki ça1ışmalar Küçük Sanayicinin yerleşiminde
belirli bir aşama kaydedilmesi sağlamış olmasına rağmen ülkemizin gelişme potansiyeli gözönüne alındığında tarafımızdan yeterli görülmemekıedir.
Kilçük Sanayicinin gelişmesinde en büyük etken işyerleridir. Onların sağlıklı
bir işyerinde çalışmaları sağlandığı takdirde üretimleri artacak, daha kaliteli olacak ve ülkemiz ekonomisine katkıları hUyüyecektir. Bunun için Küçük Sanayicinin yerleşiminin en uygun bir şekilde olmasını sağlayacak ilgili bütün kuruluşların daha büyük gayret göst~rmeleri gerekmektedir.
31
KÜÇÜK SANAYiCiNiN YERtEŞiM SORlJNLAnl
KONUSUNilA SORU VE CI~VAPLAR
Tarık ŞEHMEN
dstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Uaşkam Vcldli)
Sayın
Balak, cevap vermeden önce, bir konuya ben müdahale etmek istiyorum.
Biraz evvel bizim
odanın
bir üyesi,
oidamızınalakadar olmadığını
i
bildirdiler.
'
İkitelli olayı ortaya çıktığı zaman od!amııın, gerek kooperatİf yöneticileriyle,
gerekse Belediye ilgilileriyle çeşitli g,Ötüşme\er yapmıştır. Ve küçük sanayileri
kooperatifteştirmeye y'önlendir,rniş v~
teşvik etmek için gayretlerini göstermiştir.
,i,
i,
"
Aynı zamanda çeşitli st*töre, İkitelli'de yer verilmesi için, bütün teşebbüsleri
bizim odamız yapmıştır. \
'
i
, '
i
Kamil Bey'lerin kooperalit1erinq biz öncü olduk. Eğer böyle girmemiş arkadaş varsa, gene kendileri mliracaat \edcrlersc her t ürlü yardımı yapmaya hazırlz.
Teşekkür
ı
ederim.
Suat YALKIN
(Istanbul ı~snaf ve Sanatkart:,ır Dernelderi Birliği Uaşkal1l)
i
i
i
Arzettiğim İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Dernek Birliği Başkanlık görevi do-
layısıyla, İstanbul'da teşkilatımıfa kayıtlı ve 166 dernek halinde teşkilatlanmış
.460.000 esnaf ve sanatkarın kesitilikle sorunlarına eğilmek mecburiyetimiz var.
Bu sorunlardan bir tanesi de Sanayi Sitesi sorunu. Başka bir deyimle bilhassa
sanatkarın küçük tesislerin" yerleşme sorunu.
. Sayın Sedat Balak'a teşekkür ediyorum, lütfettiler buraya kadar geldiler. Güzel
, konuşmalarıyla bizi irsad ettiler. Hakikaten bugüne kadar gelmiş geçmişler ~çe­
ri sinde bu sandalyeyi en iyi şekilde dolduran bir insan Sedat Bey. Kendisini ne
. kadar sevdiğimi ve gerçekçi olduğumu kendisi de bilir.
Yalnız bazı noktaların Türkiye'de bilinmesinde, herkes tarafından bilinmesinde fayda vardır,' bilhassa İstanbul meselelerini onun için, vurgulamak istiyorum. affına sığınarak.
.
,
Sene 1965. Vilayet Meclisi karar aldı. Oto sanatkarlarını şehidçinden dışarı­
ya çıkarmak için, kapamaya başladılar, mühürıüyorlar. O zamanın şartları içerisinde çok !Ifak imkanlarla, bugün büyük bir tesis olarak İstanbul'a hizmet
veren Atatürk Oto Sanayi Sitesi 'nin kooperatifi teşekkül etti ve o 70.000 mHlik
arsayı çok .ucuz, gülünç denecek bir rakamıa satın aldı. Maliye Bakanlığı'na
, müracaat etti arkadaşlar. Geldiler, baktılar, o zaman İstanbul Nazım Planı henüz bitmemiş ve 'naztm planı çalışmaları Ankara tarafından yUrutüıüyor. İstan­
bul'da Bakanlık yürütüyor.
32
Nazım
plan bürosuna müracaat edildi, burada bu küçük sanayi sitesini yapabilmek için. Nazım plan bürosu bize satmadılar. Ankara'dan Bakanlık'tan'
bir yetkili gelmişti. O girdi. Bizi yanlarına bile aıınadılar. "Küçük Sanayi Sitesi,
AtatOrk Samtyi Sitesi burada olmaz.
Peki nerede olacak, bu arkadaşlar mademki yanlışbir yer seçmişler, nerede
olac~k. O zaman nazım plan çalışmalar bitmek üzereydi. Fakat yapılan çalış­
malarda, İstanbul Sanayi Nazım Planında, Küçük sanayi sİtesİne yer gösterilmemiş o tarihe kadar. Sene 65 ehli~etli, nazım planlamaeıJarı, Bakanlık Temsilcileri İstanbul'da planlama yapıyorlar, Sanayi nazım planında, küçük sanatkarın
yerleşeceği sanayi sitelerinin kurulacağı yer düşünülmemiş, gösterilmemiş. Sonra
biz uzun uğraşılardan geçerek hasbelkader ben o zaman istanbul Meclisi'nde
azaydım, biraz da zorlayarak nazım plana orayı geçirdik, ve bugün Atatürk Oto
Sanayi Sitesi İstanbul'a h.izmet ediyor.
Atatürk Olo Sanayi Sitesinden sonra, hepiniz İstanbul'lusunuz, yapılan ikinci
tesis Doğu Sanayi Tesisi'dir, yüz ağartıcı bir tesis. Sonra bir mobilyaelIar sitesi
yapıldı. Bu kadar nufuslu; bu kadar geniş, bu kadar büyük, binlerce, onbinlerce sanatkarın bulunduğu t'stanbuı'da sadece 4-5 tane site 1965'ten beri yapıla­
bilen; yet~r mi, ihtiyaç görür mü? Ama biz, ağzımız yandığı için nazım plan
bürosunda, ne yaptık, bazı imkanlarımız, manevi güçlerimizi de getirerek Kutlu Güzelsuyu, o zaman nazım plan bilrosuna ayrıldı. İstanbul nazım plan bürosunun başına getirildi. (Belediyeden tanıdığımız bir arkadaş). Ve devamlı esnaf teşkilatlarıyla temas ettirerek, kapasiteyi tespit ederek, İstanbul nazım planı yeniden ele alınmıştı. Mutlaka bize yer gösterin, İstikbalde biz orada kalacağız, açıkta kalacağız, nasılsa bir giln bizi şehrin dışına çıkaracaklar, diyerekten
uzun uğraşılar yapıldı ve Sayın Dalan İstanbUl Belediye Başkanlığına geldiği
zaman bugiln ikitelli'deki 36 koopemtife tahsis edilmiş olan saha, esasen nazım plan bürosuna Küçük Sanayi Siteleri sahası olarak tespit edilmişti. Hazır
bir saha buldu. Ama süratle planlandı, arkadaşlara verdi. Ve bugün orayı yapma çabası içerisindeyiz.
Sizlere bunları niye anlatıyorum. Siz mesleğinize iyice vakıf, her şeyin en titizlikle, en iyisinİn
yapılmasını isteyen, ciddi, samimi, ehliyetli, bürokratsınız.
,
i '
Ancak
işin
nız. Şimdi
içine bürokraSİ fazla girdikçe biz
burada bir teklifimiz var:
işin
içinden
çıkamaz
halc geliyo-
Diyorsunuz ki, on tane çcşit1i müesseseden ekipler tesis etsin, bunlar karar
versİn. Eğer böyle bir müessese kurulursa zannediyorum ki biz yıllarca uğraşı­
nz: biryeri çıkarana kadar. Mümkün değil, Herkes kendi zaviyesinden mescıe~
yi, en iyisini yapmak isteyecektir ve neticeye gjdemeyiz bir, ikincisi i kİtelli konusunda tereddütlerimiz var, doğrudur, İki telli gibi büyük bir hadise elli bin, kırk­
hin, yirmibeşbin büyü~ bir hadise, biraz daha planlı, bugünkünden biraz daha
planlı, biraz daha tedbırli gitmek lazım. Ama Türkiye'nin şartlarını da hepimiz
biliyoruz. Hepimiz biı rnemlekette yaşayan insanlarız. Bu memlckette bazı. meseleleri emrivakiler y~irlltüyor. Çaresi yok. Devletin imkanları belli, şartlar belli.
ı
33
Şimdi, İkitelli planlaması yapıldı, burada bugüne kadar ondört kooperatifi
yahut 12 kooperatifimizde fiilen inşaata başladı, temel attı, devam ediyor. A m a
sadece yerin tesbiti meselesi mi? Bir de finansman meselesi var. Siz, haklı ola­
rak, gerçek olarak dediniz ki, bugüne kadar, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğun­
dan beri 36.000 yer yapmıştık, sadece İkitelli 34 bin yapıyor. Bunu hangi kay­
nakla, hangi imkanla finanse ederiz. Tabii klasik kaynaklarla bunu finanse et­
mek m ü m k ü n değildir (devlet imkanlarıyla). Avrupa İskan fonunda imkanlar
aranıyor. Sayın Başbakan bir teklifimizi değerlendirdi. Bunun için ayrı bir fon
kurun dedik. Konut Fonundan aktarma yapacağım dedi. Sanayi Bakanlığı kre­
dileri, konut fonu aktarmaları İskan fonu desteğiyle bu iş finanse edilmeye, ça­
lışılıyor. A m a ne dereceye kadar finanse edilecektir, finansmanda sıkıntı çeke­
ceğiz mi meselesi de hakikaten bir problem halindedir. Ancak, her şeyi de yeri
tam uysun yolu tam uysun para tam uysun, diye bütün bunları bir araya getir­
meye çalışsak da, işe girmek mümkiin olmuyor. Yalnız şunu ifade etmek istiyo­
rum. Sedat ağabeyimiz, teşkilatımıza giren arkadaşların hepsi imanlı arkadaş­
lar. Kurucular, bu 36 kooperatifin aşağı yukarı 30'a yakını bir birlik halinde
birleştiler İstanbul'da. Ben de hasbelkader o birliğin içindeyim ama, onun işi
çok diye başka bir arkadaş Temel Çoruh idare ediyor, o başında birkaç yönetici
arkadaşımda burada var. Biz de fiilen meşgul oluyoruz.
Bir kere arkadaşların hepsi imanlı. Meseleyi esnaflığa getiriyorlar. Devletin
gücünün bir işe yetmeyecek kadar, finansman gücüyle karşılaştıklarını, binae­
naleyh kendilerinin büyük fedakarlık etmesi gereğini arkadaşların kafasına vur­
guluyorlar. Finansman imkanları hazırlatmak bakımından.
Bir taraftan alt yapısı, yolları, trafik imkanları bakımından d a Belediye Baş­
kanı ile devamlı temas halindeyiz. Tabii şimdi siz şunu da ifade ettiniz, tered­
dütleri de Belediye Başkanımızla ayrıca görüşeceğiz. İkitelli'nin trafik sorunu
ne dereceye kadar halledilir siz elbette bunu bilen bir insan olarak tereddüt ifa­
de ettiniz, onu da görüşeceğiz, ama Belediye Başkanımız da bu işe kendisini
adadı, yani bu iş bitsin istiyor. Angaje oldu bu işe. Ona giremiyoruz. Sayın Da­
lan'a güveniyoruz ve gene hemen hemen yetişebildiğimizce bütün açılışlarda bu­
lundu. Bir Belediye Başkam'nın, bir Devlet Başkanının angaje olabileceği kadar.büyük bir eserdir. Bu angajelerden de destek alarak arkadaşların sıkı tutu­
muyla, bu işi biz sona erdireceğimiz kanaatindeyiz. A m a bütün bunları yürü­
türken, bu konunun mesul temsilcisi olarak daima sizin tecrübeleriniz ve direk­
tiflerinizin bize yararı olduğu kanaatinde samimiyetle başlıyoruz.
Sayın Sedat Balak,
Bu nedenle bizi bu ikazlarınızdan ve desteklerinizden m a h r u m etmemenizi
burada bulanan ve bulunmayan arkadaşlarım adına rica t-diyorum.
;
Saygılar sunuyorum.
Ahmet E R T U Ğ R I J L
(Hulk Bııııkası Eski Genel Müdürü, Sanayi Bakanlığı Müşaviri)
Bundan önceki konuşmalarda da temas edildi, Küçük Sanayi problemine yak­
laşırken, istihdama konuşmacılar çok önem veriyorlar/Meseleye bu açıdan yak­
laşmak biraz yanlış. Çünkü küçük sanayinin gelişmiş olduğu ülkelerde, yapılan
araştırmalarda, hakikaten küçük ölçekli işletmelerin istihdama katkısı konu­
sunda, çok müspet neticeler alındığı şüpheli. Taivan'da Dünya Bankası'mn yap­
tığı bir araştırma, Kore'de Dünya Bankası'mn yaptığı araştırma bunu gösteri­
yor. Çünkü bir malın üretiminde, ister küçük ölçekli olsun, ister büyük ölçekli
olsun, eğer malın üretiminde emek yoğunsa, büyük işletmede aynı istihdam sağ­
layabilir, küçük işletmede aynı istihdam sağlayabilir. Yani ikisinin arasında çok
büyük bir fark yok ve mesleye bu açıdan, istihdam sorununa ağırlık vererek
bakmak, özellikle ihracata yönelik ekonomiler bakımından fevkalade mahsurludur. Aşağı yukarı 1984'ten sonraki, bu konuda geliştirilen literatürde, küçük
ölçekli işletmelerin bazı konularda efektif olduğu konusunda yoğunlaşmakta­
dır. Ç ü n k ü bu sektörün ürettiği malları ihraç edeceksiniz. Açık bir ekonomik
politika uyguluyorsunuz, İhracata yönelik bir ekonomik politika uyguluyorsu­
nuz. Eğer istihdam sorununa bakacak olursanız, mutlak surette bu işletmelerin
dünya pazarlarıyla etegrasyonunu sağlamada güçlük çekeriz. Bu sektörün ne­
rede efektif olduğu tespit edilip, oraya yönelmek gerekiyor. Bunu genel olarak
belirtmek istedim. Çünkü bazı arkadaşlarımız bunada istihdam sorununun çö­
zümlenmesinde "ağırhktadır" dediler. A m a çok safistike araştırmalar bu sek­
törün hakikaten istihdam sorununun çözümlenmesinde çok fazla avantajlı ol­
duğunu bize bu ana kadar göstermiyor.
Sedat Bey'in konuşmalarıyla ilgili bir hususu belirtmek istiyorum. Bu küçük
işletmeler sorunu çıktığı zaman, küçük güzeldir, Uzakdoğu'da da söylendi **küçük işletmeler bir bambu ağacı kadar zariftir, esnektir ve kuvvetlidir" diye.
Bu kuvveti çok fazla abartmamak lazım, küçük güzeldir ama, küçük zayıf­
tır, küçüğü mutlaka surette korumak gerekir. Bu koruma da nasıl olacak; mut­
laka ve mutlaka büyük ölçekli endüstrilerle entegre ederek bunları geliştirmek
gerekiyor.
Küçük ölçekli işletmelerin çok başarılı görüldüğü ülkelerde, hakikaten kü­
çük ölçekli işletmelerle, büyük ölçekli işletmeler arasında bir taşaronhık sözleş­
mesi varsa, bir anlaşma varsa, bir teknik bilgi akımı varsa, bir teknoloji trans­
feri varsa, bir teknoloji alışverişi yapılıyorsa, bu tür küçük işletmeler yaşamla­
rını sürdürebilmiş öbürleri ortadan kalkmışlardır.
Bu bakımdan biz gene Japonya'da olduğu gibi, bu lokasyon sadece küçük
sanayi sitesinin yapılmasında bir şehircilik açısından veya bir lokasyon teorisi
çerçevesi içersinde düşünürken büyük ölçekli işletmelerde nerelerle irtibat ku­
rulabilir, nasıl bilgi alışverişi yapabilir, nasıl entegre olabilir, kuruluş yerini se­
çerken, tahmin ediyorum bunun üzerinde özellikle durulması lazım. Yoksa yap­
tığımız küçük sanayi sitesinin Türk Ekonomisi'ne global olarak katkıları çok
büyük noktalara getirmeyi Sayın Balak herhalde bunu benden çok daha iyi bi­
lirler.
Küçük Sanayi Siteleri uygulaması içersinde bazı ülkelerde de maalesef iyi ne­
tice alınamamıştır. Bu iyi neticelerin alınmama sebeplerinden birisi de bu lokasyon, bu yerleşimde, dinamik ilişki içerisinde bulunabileceği büyük ve orta
sanayi arasındaki entegrasyon düşünülmediğinden olmuştur.
Scdal BALAK
(Tebliğ Sahibi)
Önce güncel bir konu olduğu için Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Birliği'nin
çok değerli Başkanı Suat Bey'in söylediklerine cevap vermek istiyorum.
Benim için fazlja abartarak söylediklerine teşekkür ederim.
Buradaki temel atmalar sırasında ben de İkitelli'de bulunmuştum. Sayın Baş­
bakanımıza, Sayın Bakanımızca oranın yapılması konusunda küçük sanayi si­
tesi kooperatiflerinin dileklerini ve kendi görüşlerimiarzetmiştim.
^
Bir defa şunu söyleyeyim ki, buradaki küçük sanayiciler kendi imkanlarıyla
buradaki sitelerini belirli zaman içerisinde yapmaları m ü m k ü n değil. Belirli za­
man içinde yapmalarını temin bakımından mutlaka Sanayi ve Ticaret Bakanlı­
ğının kredi desteği şart. Bu benim şahsi görüşüm. Ve Sayın Başbakan'umza ve
Sayın Bakanımıza bunu arzettim.
Burada 24.000 işyeri olduğunu kabul edelim. Aşağı yukarı bir işyerini 10 mil­
yon lira olarak düşünürsek, d a h a fazla büyükleri de olduğu için ortalama ka­
bul ediyorum, 240 milyar liralık bir finansman durumu var. Sanıyorum ki Sa­
yın Başbakanımız yeni senenin programına bunu alacaklarını; kendi kişiel gö­
rüşüm olarak söylüyorum, çünkü bunun mutlaka kısa zamanda bitmesi Fatih
Köprüsüyle beraber açılan yeni yolun, belki hizmete sunulması sırasında bir kıs­
mının da açıhşının yapılmasını sağlamak istediklerini, kendi görüşüm olarak
belirtmek istiyorum.
Burada ben yer seçiminin belirli kuruluşlar tarafından yapılması derken, ilk
planlanırken yapılmasını kastetmiştim. Planlama yapılırken lütfedip Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı'nın görüşünü almadan öte bir şey yapmıyorlar. Görüşümüzü
bildirdikten sonra da bir görüşe çoğunlukla uymuyorlar.
Benim kastım Şehir î m a r Planları hazırlanırken. Nazım Plan Bürosu çalışır­
ken mutlaka bu kuruluşların yetkililerin görüşlerini almak şart demiştim. Eğer
böyle olursa ileride bu problemler çıkmaz, diye belirtmiştim.
îkitelli'nin gerek, gene kendi mesleğim olduğu için söylüyorum, gerek yol du­
rumu gerek alt yapı durumu, gerekse arıtma tesislerinin yapılması konulan hiç­
bir zaman çözülmeyecek konular değil. Ancak bunun için bugünden mutlaka
tedbir alınacaktır, diye belirtmiştim, onu bilhassa vurgulamıştım. Şu a n d a bir
hazırlık yok. Yeni bittiği zaman sıkıntı gene küçük sanayicilere dönecek, küçük
sanayi buraya gelip giderken başları pek çok derde girecek, trafik kazaları, ço­
ğunlukla olacak. Çünkü Fatih Köprüsü'ndcn gelen yol, yalnız otoyolun Ana-
dolu'dan gelen ve Avrupa'ya gidecek yolun ve Batıdaki bölgelere gidecek trafi­
ği taşımak için düşünülmüş. Ayrıca şehirden, Küçük sanayi bölgesine, İkitelli'ye gelecek olan trafik akımı düşünülmemiş. Bu kavşak noktalarının iyi seçil­
mesi, alt yapıyla geçiştirilmesi, belli bir metraj mutlaka düşünülecektir, düşü­
nülmesi Sayın Belediye Başkanımızın da bu konuda benimle görüşmeleri ol­
muştu, ben onlara da bu bilgilerimi görüşlerimi söylemiştim. Sanıyorum ki dü­
şünülecek, ama kısa zamanda yapılan programlanması bunun için gereken fi­
nansman kaynakları, ayrılmazsa, birlikte sonuçlanmaz ileride ki sıkıntıyı gene
sizler çekersiniz. Buna meydan vermemek için bilahare hazırlansın ve b u n d a n
sonra da böylece uygulansın düşüncesindeyim.
Diğer arkadaşlarımızın belirttiği konularda bir önemli konunun üzerinde daha
duruyoruz, henüz sonuçlanmadığı için belirtmek istiyorum. Küçük sanayici ta­
nımı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca sonuçlandırılmak üzeredir. Asıl yetkili ar­
kadaşımız. Genel Müdür Sayın İhsan Kırca beyefendi buradan biraz sonra da
Panele Başkanlık yapacaklar. Sanıyorum ki o zaman sizlere esas sorumlu tara­
fından açıklanmasında yarar var. Onun için ben kendi kişisel görüşümü de o
zaman söyleyeceğim. Şimdi söylemek istemiyorum.
Uzun müddet Ah Yücel arkadaşımızın söylediği Haramideredeki site için ben
elimden geleni yapacağım. Kendisiyle ayrıca görüşeyim. Sorunlarını onlar an­
latmadılar. Bana zikretsinler. Biz elimizden geleni, o sorunları götürmek için
mutlaka yerine getirmeye gayret gösteririz.
1975 yılında kurulan kooperatifin, sonuçlanmaması ve sitenin hizmete sunulmaması, hakikaten birçok yerlerde var. Bunları ilk başta programladık ve ina­
nınız 8 tanesi 75 yıhnda kurulan ve o zaman finansman kaynaklarının az oluşu
sebebiyle, belki de az ilgi sebebiyle tamamlanmayan siteler birer birer bitti. Ve
şu anda arkadaşımızın bahsettiğinin dışında bitmeyen kalmadı. İnşallah b u n u
da en kısa zamanda bitirmek için bize düşen görevi yapacağım.
Bu teknoloji yardımı için küçük sanayi geliş t i ım e teş k il at ı m n özel olarak küiük sanayiler için kurulduğundan bahsetmişiijı{. Çökjdahk evvel küçük bir biî\im olarak Gaziantep'e teklif edilen bu hizmet şimdi bütün Türkiye sathında
küçük sanayilere hizmet götürecektir." Samyoruın ki, İstanbul Bölge M ü d ü r ü
arkadaşımız yine paı^elde suallerinize cev^p verirken bunu da aydınlatıcı bilgi­
ler verecekler. Ancakıçok kısıtlı bir bütçeyle çalıştığımız için, ben de onun Yö­
netim Kurulu Üyesiyrm. O bakımdan söyl\üyorum, tam hizmeti götürdüğümü­
zü söyleyemem. A m a 14 Bölge teşkilatımızı kurduğumuz takdirde, sanıyorum
ki Türkiye'nin her tarafına arzu edilen teknolojik hizmetleri, teknolojideki ye­
nilikleri Modernizasyon konusundaki yardımlaşmaya götüreceğimizi sanıyorum.
Ben genel olarak sualleri cevaplandırdım. Ancak çok değerli arkadaşım Sa­
yın Ahmet Ertuğrul'un sözlerine büyük değer veriyorum. Hakikaten gerçeği dile
getirdiler. Bir küçük sanayi sitesini kurarken en önemli unsur olarak ilerde bun­
ların gelişmesini nazarı itibare alarak Organize Sanayi Bölgesiyle, yani orta öl­
çekli ve büyük ölçekli sanayi bölgeleriyle sanayiye geçebilmeleri bakımından
hazırlıklı gidiyoruz.
Şöyle ki mesela Gaziantep, bölgesinde küçük sanayi gelişti hemen arkasından
Organize Sanayi Bölgesi yaptık. Organize Sanayi Bölgesi bugün dolu vaziyette
vc bunu iftiharla söylüyorum, oradaki fabrika kuranlardan % 40'ı, Küçük sa­
nayicilerdir.
Bunun dışında Elazığ'da küçük sanayi belirli bir gelişme gösterdi. Organize
sanayi bölgesi kurduk. Belki önümüzdeki yıl hizmete sunulmuş olacak. Malat­
ya'da küçük sanayi belirli bir seviyeye geldi, hemen organize Sanayi Bölgesi kur­
duk. O da, bu senenin sonunda hizmete sunulmuş olacak.
Çok haklı bir konuya değindiler. İmkanlarımız ölçüsünde tam anlamıyla de­
ğil, ama imkanlarımız ölçüsünde, bunların kooıdineli olarak yapılmasında fay­
da vardır, zaruret vardır. Bizde onun için gayret göstermekteyiz.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
KÜÇÜK SANAYİDE f:ĞİTİM
/ e k i ÖZKAN
^
Milli Eğilim (îençlik ve Spor Bakanlığı
Çıraklık ve Yaygın Eğilim Genel Müdür Yardımcıs
1IL T E I M J C
''KÜÇÜK
SANAYİDE
EGİTİNV
Çoğu kere önemi yeterince bilinmeyen küçük sanayinin ülkelerin kalkmmasmda ekonomik ve sosyal açıdan son derece önemli rol oynamaktadnlar.
Büyük işletmelerin ve vatandaşlarm ihtiyaçlarmm bir kısmı küçük ve orta
teşebbüslerce karşılanmaktadır. Kişisel çabalar ile teşebbüs r u h u n u n gelişmesi
ülkelerin gelişmesinde de etkili olur.
Sanayileşmekte olan ülkemizde küçük sanayinin varlığım sürdürmesi yeni eko­
nomik şartlara daha kolay uyum sağlamalarındandır.
Büyük sanayiye yan ürün imal eden küçük sanayinin desteklenmesi ve geliş­
tirilmesi gerekli bulunmaktadır. Bunun için çeşitli faktörler yanında çalışanla­
rın mesleki formasyonlarının geliştirilmesine sürekli yardımcı olunmalıdır.
Bu durum ise ancak etkili bir şekilde uygulanacak çıraklık, kalfalık ve usta­
lık eğitimiyle m ü m k ü n olabilecektir. Bunun yanında meslek liseleri öğrencileri­
nin de beceri eğitimlerini sanayide yapmaları sanayinin gelişmesine olumlu yönde
etki edecektir.
Türk toplumunun ihtiyaç ve şartlarına uygun insangücü yetiştirilmesi, istih­
damın geliştirilmesi eğitim kurumlarının da yer aldığı sanayi sitelerinin ve sa­
nat kooperatiflerinin geliştirilmesi ile yakından ilgili bulunmaktadır. Diğer bir
ifadeyle çıraklık eğitiminin sanayiye yaygınlaştırılmasıyla hür teşebbüsün geliş­
tirilmesine yardımcı olunacak ve kalkınmamız hazlandırılacaktır.
Sanayicilerimizin ifadesiyle **Bir makina ancak onu yapan insan kadar
m ü k ü m m e l d i r " o'halde insanlarımızın eğitimine önem verilmesi, makinaların
daha verimli ve kaliteli üretim yapmasını sağlayacaktır.
C U M H U R İ Y E T İ N KURULUŞUNDAN BU YANA *\SANAYİDE E Ğ İ T İ M "
• Y E **MESLEK E Ğ İ T İ M İ ' ' KONUSUNDA YAPİLAN Ç A L İ Ş M A L A R
K. Atatürk 1 Mart 1922 tarihinde Meclisi açış konuşmasında;
**Meınleket evladını hayatı içtimaiye ve i^ktisadiye fiilen müessir ve müsmir
kılabilmek için elzem olan iptidai malumatı ameli bir tarzda vermek usulü ma­
arifimizin esasını teşkil etmelidir."
sözleriyle, gençlerin ileride çalışacağı veya sanatlarını icra edecekleri ortam­
da yetiştirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Becerili eleman yetiştirilmesiyle ilgili olarak Cumhuriyetin kurulmasından bu
yana yapılan önemli çalışmalarla, ilgili mevzuat kısaca aşağıdaki şekilde özet­
lenebilir.
1925 yılında yurdumuza davet edilen Alman eğitimci Kühne Atatürk'e verdi­
ği raporda, mesleki ve teknik eğitimin temelinin çıraklık eğitimine dayandırıl­
ması gerektiğini belirtmiştir.
8 Mayıs İ926 tarih ve 818 sayılı Borçlar Kanununda çıraklık sözleşmesi ve
çırakların eğitimiyle ilgili maddeler bulunmakladır (M, 318, 330 gibi).
1930 tarih ve 1580 sayılı Belediyeler Kanununun 15. maddesinin 72. fıkrasında,
**Zabıtai belediye memuru, belediye fen memuru, yapı kalfası ve yapıcı ve
muhtelif meslek ustaları gibi beldenin vc belediye idaresinin muhtaç olduğu mes­
lekler erbabı yetiştirmek üzere kurslar, dersler, gece ve hafta tatili günü dersha­
neleri ve ikmal ve çırak, ev kadım meklepleri açmak ve idare e t m e k "
şeklinde kalifiye eleman yetiştirilmesine ait hüküm bulunmaktadır.
3 Haziran 1933 tarih ve 2262 sayılı Sümcrbank Kuruluş Kanunun 2/d mad­
desinde;
**Memlekete ve kendi fabrikalarına lüzumlu olan usta işçileri yetiştirmek üzere
okullar açmak ve sanayi mühendis ve uzmanlarım yetiştirmek üzere, yurt için­
deki yüksek okullarda öğrenci okutmak veya bu amaçla İktisat Bakanlığınca
açılacak okullara yardım etmek ve yabancı ülkelere öğrenci ve stajyer gönder­
mek:'
hükmü bulunmaktadır.
1934 yılında Milli Eğitim Bakanlığının teklifi ve Başbakanlığın onayı ile ku­
rulan Bakanlıklar arası komisyonun hazırladığı raporda, çırak okullarının açıl­
masının gerekliliğibelirtilmiştir.
Sonraki yıllarda Kayseri Uçak Fabrikasında, Eskişehir Devlet Demiryolları
İşletmesinde ve Makina Kimya Endüstrisi Kurumunca çırak okulları açıinnştır.
1938 yılında yürürlüğe giren **3457 Sayılı Sınai Müesseselerde ve Maden Ocak­
larında Mesleki Kurslar Açılmasına Dair Kanun''da çırak, kalfa ve ustaların mes­
leki bilgilerinin arttırılması için kurslar açılması ön görülmüştür. Bu kanunla
insangücü niteliğinin yükseltilmesi amaçlanmış, ancak istenilen sonuç alınma­
mıştır.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında kalifiye eleman ihtiyacının önemi açık bir şe­
kilde anlaşıldı. Ülkemizin bu alandaki eksikliğini giderebilmek için 1942 yılın­
d a 4302 sayılı Kanunla mesleki vc teknik okulların geliştirilmesi amacıyla 10
yılda harcanmak üzere 81 milyon liralık ek ödenek ayrılmıştır. 1950 yıhnda çı­
kartılan 5642 sayılı Kanunla da 1960 yılına kadar harcanmak üzere 78 milyon
liralık bir ek ödenek d a h a ayrılmıştır.
1957 yılında toplanan 6. Milli Eğitim Şurasında Çıraklık Eğitiminin yasal esas­
lara bağlanması benimsenmiştir. Cumhuriyet döneminde sistemi kanunla dü­
zene koyma çalışmaları da sürmüş; ancak, sanayi ve işyerlerindeki eğitimi dü­
zenleyen bir kanunun çıkarılma hazırlıklarına 1960 yılından sonra mesleki ve
teknik öğretimi gelişen ülke şartlarına göre yeniden düzenleme çalışmalarıyla
başlanmıştır.
1972 yılında T.B.M.M'de kabul edilen 1591 sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Ka­
nunun Cumhurbaşkanınca tekrar incelenmek üzere meclislere geri gönderilmiştir.
1974 yılı İcra Planının 206 nolu tedbiri ile çırak, kalfa vc ustalık kanununun
yeniden çıkarılması istenmiştir.
19-20 Kasım 1975 tarihlerinde yapılan Endüstriyel Mesleki ve Teknik Öğre­
tim ile Sanayi İlişkileri Sempozyumu " n u n tartışma konularından birisi, çırak,
kalfa ve ustalıkla ilgili mevzuatın bir an önce ^çıkarılması olmuştur.
Ancak uygulanmakta bulunan 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanu­
nu ile yürürlükten kaldırılmış bulunan *'2089 sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık
K a n u n u " 1977 yılında çıkarılmış ve 5,7,1977 tarihli Resmi Gazetemde yayımla­
narak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla ÇIRAKLIK EĞİTİMİ hizmetlerini yü­
rütme görevi Milli Eğitim Bakanlığına verilmiştir.
Planlı döneme geçtikten sonra ise kalkınma planlarında çıraklık, mesleki ve
teknik eğitimle ilgili önemli hedefler yer almıştır.
Birinci beş yıllık kalkınma planında orta öğretim çağındaki gençlerin büyük
bir bölümünün mesleki ve teknik eğitime yönlendirilmesi için çıraklıktan tek­
nisyenliğe kadar bütünüyle sanayi ile bağlantılı bir sistemin kurulması öngö­
rülmüştür. Ayrıca sanayinin hızla arlan kalifiye insangücü ihtiyacının karşılan­
ması için işbaşında eğitim ve hizmet içi eğitim yoluyla eleman yetiştirilmesine
önem verilmiştir.
İkinci beş yıllık kalkınma planında mesleki vc teknik eğitim sisteminde yapı
değişikliğinin gerçekleştirilmesi için ciddi tedbirler öngörülmüştür. 1968-1969
öğretim yıhndan itibaren sanat okullarından durumları uygun olanların tek­
nisyen yetiştirmek amacıyla teknisyen okullarına dönüştürülmesi istenmiştir. Bu
dönemde pratik sanat okullarının açılması da öngörülmüştür. Bu dönemde çı­
raklık eğitimini düzenlemek amacıyla çıraklık kanunu tasarısı hazırlanmışsa da
kanunlaşması m ü m k ü n olmamıştır.
Üçüncü beş yıllık kalkınma planında yer alan **Sanayi Tesisleri Yalnız Üre.tim Kurumları Değil Aynı Zamanda Eğitim ve Öğretim Kurumlarıdır" ifadesi
mesleki ve teknik eğitim sisteminin temel ilkesini ortaya koymuştur. Plan he­
deflerinde 1995 yılında ortaöğretim kademesindeki gençlerin 9/o 35'inin ge­
nel liselere, % 65'i ise mesleki ve teknik okullara devam etmesi yer almıştır. Prog­
ramda işönccsi eğitimi ile işbaşında eğitim sisteminin yaygınlaştırılacağı belir­
tilmiştir. Ayrıca çırak, kalfa vc ustalık kanununun çıkartılması ile ilgili tedbirde
planda yer. almıştır.
Dördüncü planda yine mesleki ve teknik öğretim kurumlarına ağırlık verme­
yi öngören hedefler yer almıştır.
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planında ülke gelişmesi ile ilgili olarak şu ilke
ve hedefler yer almıştır.
—150 bini endüstri ile ilgili alanlarda olmak üzere 650 bin kişiye yaygm eği­
tim yoluyla meslek kazandırılacak.
—Eğitim sisteminin her kademesinde, insangücünün teknolojik, ekonomik
ve sosyal değişmelere uyum sağlayacak temel bilgi ve kültürü kazanacak şekil­
de yetiştirilmesi esas alınacaktır.
—Örgün eğitim sisteminin belli bir kademesinde daha ileri gitmeyerek haya­
ta atılacak olan gençlere örgün eğitim imkanlarından da faydalanılarak düzen­
lenecek yaygın eğitim programları yoluyla meslek kazandırma uygulaması baş­
latılacaktır.
—Yaygm ve örgün eğitim kurumları arasında geçiş ve denklik durumları göz­
den geçirilerek bir esasa bağlanacaktır,
—Kısıtlı sermaye kullanılarak, insan yeteneği ve çalışma gücünün en verimli
şekilde üretime geçildiği esnaf ve sanatkar, hizmet, küçük imalat ve sanayi sek­
törlerinin toplumda istikrarın teminatı olmaya devamını destekleyici sosyal ted­
birler alınacaktır.
—İstihdamın yaklaşık yüzde 38'ini meydana getiren esnaf, sanatkâr, küçük
sanayici ile bunların yanlarında çalışanların toplanı istihdam içerisindeki payı­
nı artırıcı tedbirler alınacaktır.
—Küçük sanayi sitelerinde yaygın teknik eğitim ile işbaşında eğitimin bir arada
yürütüleceği bir eğitim sistemi oluşturulacaktır.
—Küçük işletmelerde ihtiyaç duyulan insangücü yetiştirilecektir.
—İş öncesi ve hizmeliçi eğitim programları verimliliği artırıcı ilkeler gözeti­
lerek sürdürülecek, iş öncesi ve iş başında eğitim uygulamaları teşvik edilecektir.
—Küçük sanayii geliştirme çalışmaları çerçevesinde öncelikle ele alınacak iş
kolları belirlenecektir.
\\
—Küçük sanayi sitelerinde yaygın teknik eğitim ile işbaşı eğitiminin bir ara­
da yürütüleceği bir eğitim sistemi oluşturulacaktır.
—Küçük işletmelerde ihtiyaç duyulan yetişmiş insan gücünün eğitilmesine ve
teknik yayın hizmetlerinin yapılmasına önem verilecektir.
ı
—El sanatlarının sosyal ve ekonomik fonksiyonlarını uyum içinde ele alan
bir eğitim ve üretim planlaması sağlanarak pazarlama imkanları geliştirilecektir.
Özet olarak esnaf ve sanatkar ve küçük sanayici durumu şu cümlelerle ifade
edilmektedir.
**Sektörde çalışanların en önemli sorunlarından biri de eğitim sorunudur.
Özellikle sanatkar ve küçük sanayiciler arasında teknik okullar ve sanat\lisele­
rinin mezunlarının çok az da olsa bir artış gösterdiği gözlenmektedir. Ancak
bu gelişmenin hızlandırılması çırak, kalfa ve usta eğitiminin Türkiye'nin şartla­
rına uygun olarak geliştirilmesi zarureti bulunmaktadır."
Önemli bir üretim, sosyal açıdan güvenilir bir istikrar urisuru olarak kabul
edilen esnaf, sanatkâr ve küçük sanayicinin, gerçekten geliştirilmesi zorunludur.
44
BECERİLİ İŞGÜCÜ YETİŞ^TİREN KURUMLARİN
1928-1940 YILLARI ARASINDAKİ GELİŞİM
OKUL
TÜRÜ
C»ĞRETİM
YILI
OKUL
SAYİSİ
ÖĞRENCİ
SAYISI
1927-1928
1935-1936
1^40-1941
9
10
12
373
666
1.102
1^28-1929
1935-1936
•
|19|4P-194I
7
4
3
388
149
520
Demircilik ve
Marangozluk Kursları
1939-1940
İ940-1941
6
14
85
173
Kız Sanat Okulları
927-1928
935-1936
940-1941
2
5
15
456
1.192
2.296
928-1929
1935-1936
1940-1941
1?38-1939
1940-1941
3
7
27
177
3.346
6.907
1
12
45
320
I J27-1928
1 >35-I936
1 M0-i^41
5
4
7
574
400
646
Erkek Sanat
Okulları
Akşam Erkek
Sanat Okulları
Akşam Kız Sanat
Okulları
Gezici Kadın
Kursları
Ticaret Liseleri
BECERİLİ İŞGÜCÜ YETİŞIİREN KURUMLARIN
1940-1960 Y I L L A R I A R A S I N D A K İ G E L İ Ş İ M İ
ÖĞREİİM
OKUL
()CRS:NCİ
YILI
SAYISI
SAYISI
1940-1941
12
1.102
1945-1946
34
3.078
1950-1951
1955-1956
70
79
6.806
7.312
1960-1961
101
16.816
Akşam Erkek
1940-1941
3
520
Sanat Okulları
1945-1946
4
1950-1951
1955-1956
6
6
1960-1961
6
380
,377
405
667
Demircilik ve
1940-1941
14
,173
Marangozluk
1945-1946
39
601
1950-1951
1955-1956
81
160
1.104
2.136
1960-1961
215
3.189
1940-1941
15
2.296
1945-1946
37
6.262
1950-1951
1955-1956
48
8.387
8.765
71
102
10.243
OKUL
TÜRÜ
Sanat Enstitüleri
Kursları
Kız Enstitüleri
J960vl961
/V
Akşam Kız Sanat
1940-1941
27
6.907
Okulları
1945-1946
72
14.683
1950-1951
1955-1956
94
134
1960-1961
182
21.045
25.263
38.647
Gezici Kadın
1940-1941
12
320
Kursları
1945-1946
151
3.450
1950-1951
1955-1956
419
582
10.898
13.432
1960-1961
654
15.171
1940-1941
7
646
1945-1946
12
1950-1951
1955-1956
• 20
21
1,742
1.947
3.067
1960-1961
•25
4.895
•
i :
Ticaret Liseleri
-
YAYGIN MESLEKİ EĞİTİM KURSLARI
Y I L L A R A VME
KliKUMüNiADI
KUKSİ YEİI
SAYILA RI
1981-1982 1982-198.] 1983-1984 1984-1985 1985-1986 1986-1987
Ankara Çıraklık Eğ. ve
Monitör
4. Akşam San. Okulu
Eğilimi
319
4S7
502
448
431
375
163
359
357
450
315
114
42
40
37
M3
39
39
Mesleki ve Tdnik Açıköğrcti m Okulu
(Yetkili Elek. Tes. Kursu)
13336
11763
13478
12659
9407
8427
Halk Eğitimi
Sanayiye
7285
12407
11597
17839
13232
16465
Merkezleri
Yönelik
131177
478569
52k4
376824
446980
484535
2366
3014
2025
1484
952
739
bünyesinde
350
380
387
350
414
584
bünyesinde
97275
106009
100835
110909
100648
188330
916
1080
1055
1161
1321
1402
—
—
—
_-
2682
3885
3199
3023
Meslek
Kursları
İşbaşı
Eğitimi
Diğer Mcs lek Kurslar
Endüstri Pratik Sanat Okulları
Endüstri Meslek Lisesi
açılan Meslek Kursları
Pratik Kız Sanat Okulları
açılan Meslek Kursları
Olgunlaşma Enstitüleri
Kız Meslek Liseleri, Pratik
Kız Sanat
Okulu, Kız Teknik Liseleri
Bünyesinde
2093
Açılan Meslek Kursları
Ticaret Liseleri ile Otelcilik
Meslek Liseleri Bünyesinde
Meslek Kursları
ve Turizm
Açılan
3283
7591
ÖRGÜN MESLlîKl VE T I İ K N İ K ÖĞRETİM
YHİLARA
19864987
KURUMUN ADı
Kurum
Sayısı
Anadolu Teknik Lisesi
4
19834984
19844985
96
193
292
42f
_
24
24
120
192
Anadolu Gazetecilik
Lisesi
s
•
1
19854986 1986498]
Anadolu Deni7xilik
Lisesi
us;
M
G Ö R E Ö Ğ R E N C I SAYILARI
'
\ "
1
Teknik Lise
104
8073
9457
11712
13150
M
Endüstri Meslek Lisesi
342
117658
155108
171692
186696
W
Endüstri Pratik Sanal Okulu
18
2025
1484
952
739
414
584
\r*
Yetişkinler Tk. Eğt. Merkezi.
2
228
107
373
164
6
169
213
381
678
Kız Meslek Liseleri
285
33622
34696
35624
41968
Ticaret Liseleri
198
90155
88501
90550
9423i9
4
1660
718
1164
15Ö7 ^
8
144
399
829
12^İ
6
1844
2052
2080
1300
Kız Teknik Liseleri
a
1
Anadolu Meslek
Liseleri
S
0
350
387
8
Akşam Ticaret Liseleri
Anadolu Ticaret
Liseleri
Otelcilik ve Turizm
Meslek Liseleri
"S
/
Anadolu Otelcilik ve
Turizm Mes. Liseleri
4
169
278
1255
575
59.\
604
3(
93
Sekreterlik Meslek
d
Lisesi
L
49^
Anadolu Aşçılık
Meslek Lisesi
-
ÇIRAKLIK EĞİTİMİNDE GELİŞMELER
Y I L L A R
!
i
. û
FÂALİYETLER
Kapsama Alman İl
Sayısı
7
Yıllara Göre Açılan
Çıraklık Eğitimi
Merkezi Sayısı
7
Yıllara Göre Atanan
Öğretmen Sayısı
7
Eğitime Devam Eden
Çırak Öğrenci Sayısı
(Aday Çırak ve
Kalfa Dahil)
47
6
S
a
a
8
9
5
5-
15
25
7
6
34
77
88
55
122
1417
4175
6321
26
92
168
794
2014
287
684
1609
1397
4780
856
1739
1179
2130
458
1388 13106 14023 11008
5760
227 45512
8001
1593
37128
Eğitime Devam
Eden Kalfa Sayısı
Kalfalık Belgesi
Alanlar Sayısı
575
Ustalık Belgesi
Alanlar Sayısı
3224
1
i
12
Çıraklık Eğitimini
Bitiren Çırak
Öğrenci Sayısı
Usta Öğretici
(Eğitici Usta)
Kursuna Katılan
Usta Sayısı
oo
4957
7720
6428
14
53
1
75
135
61
75
403
8620 13186 83600
5205
3094
6937
SANAYİDE İ N S A N G Ü C Ü EĞÎTİMÎNfN Ö N E M İ VE
ÎCÜÇÜK SANAYİDE Ç A L I Ş A N L A R I N E Ğ İ T İ M İHTİYACI
Demokratik özgürlük içinde kalkmmayı hedef alan ülkemizin sağlıklı bir sa­
nayileşme ile kalkınabileceği görüşünde birleş ilmektedir. Sanayileşmenin ana
unsuru yüksek kalite ve verimi gerçekleştirecek olan kalifiye işgücüdür.
Sanayide eğitime yeterince önem verilmemesi çeşitli manevi ve maddi kayıp­
lara sebep olmaktadır. Olabilecek bir işkazası ekonomik olduğu kadar sosyal
açıdan da önemli sonuçlar doğurmaktadır.
Gerçek iş ortamında, yani sanayide eğitim görerek kalifiye hale gelen işgücü
tarafından üretilenlerle dışa açılabiliriz. Bunun sonucu Dünya sanayi malları
ticaretinde payımız artabilir.
Büyük bir gençlik grubunun sanayide çalıştığı bilinmektedir. Bu gençlerin gü­
nün şartlarına göre mesleki eğitime tabi tutulmalarında sayılmayacak kadar eko­
nomik ve sosyal faydalar bulunmaktadır.
Sanayide eğitimin önemi 17 Şubat 4 Mart 1923 tarihinde toplanan İzmir İk­
tisat Kongresinden beri anlaşılmış ancak yakın geçmişe kadar sanayide eğiti­
min yeterince yapıldığını söylemek mümkün bulunmamaktadır. Söz konusu
kongrede sanayide eğitim konusunda aşağıdaki esaslar kabul edilmiştir.
—Sanayi mekteplerinin her muhitin ihtiyaç ve kabiliyetine göre tesisi ve ted­
risatın iktisat vekaletinin sanayi mudiriyeti umumiyesi gibi mütehassıs bir mer­
kezde tevhidi ve tedrisatın bilhassa ameli bir şekilde yapılması,
Sanayi çırak mekteplerinin açılması,
Usta kurslarının açılması,
İhtisas için memleketimiz sanat mekteplerinden mezun olanların Avrupa'ya
gönderilmesi ve ikinci derecedeki öğretimi memleketemizde ikmal etmiş olan­
larla sanat mühendisi yetiştirilmesi.
Bu kongreden 64 yıl sonra 1-4 Eylül 1987 günlerinde Ankara'da toplanan " 1 .
SANAYİ Ş U R A S İ " gündeminde Sanayide Eğilim" konusunun yer almama­
sını bir eksikliğimiz olarak görmekteyiz.
Sanayide meslek eğitimi okul sanayi işbirliği dediğimiz ortaklaşa eğitim esas­
larına göre yürütülecektir.
Ortaklaşa eğitim, çırak, kalfa ve meslek liseleri öğrencilerinin ileride çalışa­
cakları gerçek iş ortamında yetişmelerini, çalışma hayatını iyi tanımalarım, iş­
yerinde sağlıklı iş ve insan ilişkilerini geliştirmenin önemini iyi kavramalarını
sağlayacaktır.
•
İşyerindeki çırak ve kalfaların beceri eğiliminden sorumlu bulunan usta öğ­
reticiler (eğitici usta), çırak ve kalfalarının sınavlardan başarılı olmaları için ye­
tişmelerinde azami özeni göstereceklerdir.
1
î ^
i "i
Bü uygulamalar sq/nucunda;
,
—Eğitim üretim kopukluğu ortadan kalkacaktır.
—Eğitim gerçek iş ortamında yapılacaktır.
—Büyük bir gençlik grubuna eğitim fırsatı sağlanacaktır.
—Sanayi ve iş hayatında yapılan çalışmalar belgelendirilecektir.
—Çalışanlar kalifiye hale getirilerek kaliteli üretim gerçekleştirilecektir.
—İş kazaları azalacak ve verim yükselecektir.
—İsraf azalacaktır.
—İstihdam artacaktır.
—İş uyuşmazlıkları azalacaktır.
Yukarıda sayılanlar dışında Kanunla yasal esaslara bağlanan çıraklık sistemi
ile ilgili kanunun uygulanması işhayatına aşağıda belirtilen çok önemli fayda­
lar sağlayacaktır.
İş hayatında çalışma disiplini sağlanacaktır:
Kanuna göre çırak ile işveren karşılıklı çıraklık sözleşmesi ile birbirine bağ­
lanmaktadırlar. Taraflar sözleşmede belirtilen hükümleri yerine getirmekle yü­
kümlüdürler. Sözleşmeyi bozan çırak öğrenci yeni sözleşme yapmada güçlük
çekecek, gelişi güzel işyeri değiştirmek zararına olacaktır. İşveren de geçerli bir
sebebi olmadıkça çırak öğrenciyi işyerinden çıkarmayacaktır.
İşyeri açma belirli kurallara bağlanmıştır:
Kanuna göre USTALIK BELGESİNE sahip olanlar bağımsız işyeri açabil­
mektedirler. Diğer bir ifadeyle mesleğinde belirli yeterliğe sahip olanlar veya bu
kimseleri yanlarında çalıştıranlar işyeri açabilmektedirler.
Bu durum, yapılan işlerde kaliteyi yükseltecek, haksız rekabeti önleyecektir.
İşlerin kaliteli yapılması sanatkarların toplumdaki saygınlığını artıracaktır.
Bu uygulamayla, daha önceki yıllarda, gözlükçülük, elektrik tesisatçılığı gibi
mesleklerde çalışmak için yetki belgesi isteme şartı böylece diğer mesleklere de
yaygınlaştırılmış olmaktadır.
G ü n ü m ü z d e geçerli meslekler belirlenecektir:
Kanunun uygulama alanına alınacak meslekler bir esasa göre belirlenecektir.
Eğitimi yapılacak mesleğin eğitim programı, öncelikle ilgili kuruluşların da gö­
rüşü alınarak hazırlanmaktadır. **Talim ve Terbiye Kurulu" ile ''Eğitim ve Öğ­
retim Yüksek Kurulu"nca benimsenmesi halinde kesinlik kazanmaktadır. Böy­
lece, bir bakıma yıllardır sonuçlanmayan ve sürekli icra tedbiri olarak düşünü­
len ve yapılması istenilen faaliyet de yerine getirilmektedir. Mesleklerin belirlenmemesi, eğitim programlarının hazırlanmasını güçleştirmekte, aynı mesle­
ğin çeşitli kurumlarca farklı söylenmesine sebep olmaktadır. Mesleklerin ilgili
kurumlarca birlikte belirlenmesi birlik ve beraberliği sağlayacak mesleki kuru­
luşların teşkilatlanmasında kolaylık sağlayacak ve meslek hukuku korunmuş
olacaktır.
Okul ve İşyerlerinde meslek eğitimi görenler sosyal güvenlik sistemine alın­
mıştır:
Çırakların iş kazaları ve meslek hastalıkları ile hastalıklara karşı sigorta etti­
rilmesi Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanunuyla uygulamaya konulmuştur. Böylece
çıraklar belirh ölçülerde sosyal güvenlik sistemi içine alınmışlardır. Ayrıca Çı­
raklara yaşlarına uygun asgari ücretin ^^o 30 undan az olmamak üzere ücret öden­
mesi çalışma barışını sağlamada olumlu etkiler yapacaktır.
Bu kadar önemli sonuçlar doğuracak ve derin etkiler yaratacak sistemin et­
kili ve yaygın uygulanması için eğitimin sanayi siteleri ve işyerlerinin yoğun ol­
duğu bölgelerde yapılmasını zonmlu kılmaktadır. Çıraklık Eğitimi Kurumları ça-,
hşanlara yakın olmalıdır.
Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanhğı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Dev­
let Planlama Teşkilatı işbirliği sonucu bünyesinde belirli sayıda işyerini bulun­
duran sanayi sitelerinde Çıraklık Eğitimi Merkezi yapılması mecburi hale geti­
rilmiştir. Bu uygulamaya ilk defa 1984-1985 yılında yapımına başlanan sanayi
sitelerinde başlanmıştır. Ayrıca daha önce yapılmış bulunan sanayi sitelerinde
sosyal tesislerde eğitim amacıyla ayrı|an yerlerin çıraklık eğitimine tahsis edil­
mesi gerekmektedir. Bu durum, az da olsa eğitim yeri temininde çekilen sıkıntı­
ları azaltacaktır.
Bu konuda; esnaf, sanatkar ve sanayicilerimiz ile meslek kuruluşları belirli
bir çabanın içine girmiş bulunmaktadırlar
Genel olarak küçük sanayide çalışanlar geleneksel usullerle ustasından, gö"rerek, yaparak meslek edinmektedirler. Bu şekilde meslek sahibi olanların teo­
rik bilgi eksiklikleri bulunmaktadır. Bunun için küçük sanayide çalışanlar ba­
lkım ve onarım yapmaktan imalata geçmekte güçlük çekmektedirler. Ayrıca be­
lirli seviyede mesleki eğitim görmeyenler yeni teknolojik yenüiklere ayak uyduramamaktadırlar. Yeni iş usulleri ve sistemleri benimsemede ve girişimlerde bulun­
m a d a güçlük çektikleri bilinmektedir.
Bu kesimde çalışanların eğitim ihtiyacı da hızh sanayileşmeye paralel olarak
çeşitlenmiş ve değişiklik göstermiştir. Bu eğitim ihtiyacını şu başhklar altında
incelemek mümkündür.
1. Çırak ve Kalfaların Eğitimi:
Geleceklerini bir işyerinde çalışarak sağlamaya çalışan gençlerimiz meslekleri
ile ilgili becerilerin büyük bölümünü edinmektedirler. Ancak teoriye dayalı, bil­
gileri istenilen şekilde alamamaktadırlar. Eksik kalan bu bilgilerin verilerek be­
cerili işgücü haline getirilmesi gereklidir. Yine usta adayı kalfaların bir işyerini
bağımsız yönetebilecek bilgilerle donatılması gerekir.
2. Ustaların Eğitimi:
Zamanımızda bir ustanın gençliğinde edindiği bilgilerle hayâtının sonuna ka­
dar sanatını sürdürmesi güç olmaktadır. Bu sebeple yeni teknolojilere uyum sağ­
lamaları ve bilgileri kazanmaları için kısa süreli kurslar yoluyla ustaların eğitil­
meleri ihtiyacı doğmaktadır.
3. Usla Öğreticilik (Eğitici Usta) Eğitimi:
Ustaların, yanlarında çalıştırdıkları çırak ve kalfaların eğitilmeleri için öğre­
ticilik formasyonuna sahip olmaları gerekmektedir. Bu amaçla yapılan eğitim­
de ustalara; sanayide eğitimin programlanması ve yapılması, iş ve insan ilişkile­
ri, işçi sağlığı ve iş,güvenliği, öğretim teknikleri konularında bilgiler verilmelidir.
Yukarıda sayılan eğitim ihtiyacı dışında özellikle; işi bilme kadar insan çalış­
tırmanın da önemU bir sanat haline geldiğini bilmekte fayda vardır. Çalışanlar
arasındaki anlaşmazlıkların üretimi ne derece olumsuz etkilediğini hepimiz bil­
mekteyiz. İnsan münasebetlerinin iyileştirilebileceği, bu sanatın'da öğretilecek
yanları bulunmaktadır.
Yapılan bu eğitimler sonucu iş verimi artacak, istihdam geliştirilecek kaliteli
üretim yapılması sağlanacaktır.
4 . Monitör Eğitimi
Bütün çalışmaların zaman zaman eğitime tabi tutulması m ü m k ü n olmayabi­
lir. Bu durumda işbaşı eğitimi önem kazanmaktadır. Bir yandan kendi işini ya­
parken bir yandan mahiyetinde çalışanları eğitme görevini yerine getirecek ye­
terli bilgi ve beceriye sahip kimselere ihtiyaç bulunmaktadır. Bu görevi yerine
getireceklere *'monitör" diğer bir ifadeyle *'önder işçi" denilmektedir.
Halen Türkiye çapında çeşitli kamu ve azel kuruluş elemanlarının katıldığı
monitör eğitimi 1963 yılından beri Ankara Çıraklık Eğitimi Merkezi ve 4. Ak­
şam Sanat O k u l u ' n d a devam etmektedir. 63'er saat süreli olan monitör yetiştir­
me ve geliştirme seminerleri 2 kademede yürütülmektedir.
MONİTÖR YETİŞTİRME SEMİNER PROGRAMI
Süresi
(Saat)
KONULAR
6
6
15
15
12
6
3
—Sanayide eğitim vc monitör
—Haberleşme teicniği vc etken haberleşme
—İş Öğretimi
—İş Münasebetleri
—İş usullerinin geliştirilmesi
—İş güvenliği
—Değerlendirme ve test
MONİTÖR GELİŞTİRME SEMİNER PROGRAMI
KONULAR
—Sanayide uygulanan eğitim programları ile özellikleri
—Meslek vc iş analizi, eğitim programlarmm hazırlanması
—Eğitim yardımcı araçları
—Öğretim mclodları vc uygulanması
—İş münasebetleri (İşveren vc işçi münasebetleri)
—İş güvenliği
—İşletme ekonomi bilgisi
—Değerlendirme kavramları vc test
Süresi
(Saat)
15
3
18
6
6
3
6
MONİTÖR EĞİTİMİ
Yıllar
1963-1979
Monüör YelişJinııc Monitör Geliştiı'tne
Seminerine
Seminerine
Kadlanların Sayısı Katılanların Sayı.sı
12.589
2.092
1979-J980
221
93
1980-1981
312
73
1981-1982
227
92
1982-1983
446
41
377
125
1984-1985
331
117
1985-1986
371
130
1936-1987
309
66
TOPLAM
15.183
2.849
1983-1984
,
TÜRK TRAKTÖR VE ZİRAAT MAKİNALARI A.Ş.
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ VE ÇIRAKLIK EĞİTİMİ MERKEZİ VE
IV. AKŞAM SANAT OKULU İŞBİRLİĞİ PROTOKOL ESASLARINA GÖ­
RE YAPILAN İŞBAŞI EĞİTİMİNİN YILLARA
GÖRE SAYISAL BİLGİLERİ
TÜRK TJIAKTÖR
YILLAR
YENİ KAYIT KURSİYER
SAYISI
MEZUN
SAYISI
1977-1978
35
35
35
1978-1979
40
40
40
1979-1980
45
45
45
1980-1981
36
36
36
1981-1982
42
42
42
1982-1983
40
40
40
1983-1984
37
37
37 .
1984-1985
43
43
43
1985-1986
39
39
39
1986-1987
39
39
39
TOPLAM
396
396
396
1984-1985 Ö Ğ R E T İ M YILI
ÖĞRETİM KADEMELERİNDE OKULLAŞMA ORANI
. (Okula Giden Öğrenci Sayısının Çağ Nüfusuna Oranı)
:
FAKÜLTE
VE
YÜKSEK O K U L 2
ÇAĞ N Ü F U S U
Ö Ğ R E N C İ SAYISI
i
OKULLAŞMA ORANI
ÇAĞ NÜFUSU
G E N E L LİSE Ö Ğ R E N C İ SAYISI
OKULLAŞMA ORANI
MESLEKİ T E K N İ K L İ S E
Ö Ğ R E N C İ SAYISI
OKULLAŞMA O RANT
(Ortala
GENEL L İ S E ^ M > : 3
MESLEKİ VE
TEKNİK LİSE
ORTAOKUL
ÇAĞ N Ü F U S U
Ö Ğ R E N C İ SAYISI
ÇAĞ N Ü F U S U
•ÖĞRENCİ SAYISI
OKULLAŞMA ORANİ
AÇIKLAMALAR:
,
/
1- Çağ nüfusu beşinci beşyıllık kalkınma planından al inmiştir.
2- İlkokulda okullaşma oranına 6 yaş öğrencileri ve 12,13,14 yaşın­
da olup da ilkokula devam eden öğrenciler dahil edilmemiştir
3 - ^ S ^ Ç a ğ nüfusu içinde okullaşma.
T Ü R K MESLEKÎ E Ğ İ T İ M SİSTEMİNİN
B U G Ü N K Ü YAPISI VE U Y G U L A M A L A R
Türk eğitim sisteminin 1973 yıhnda çıkarılmış bulunan 1739 sayılı Milli Eği­
tim Temel Kanunu ile şekillendiğini söylersek hata yapmayız.
Bu kanunla eğitim sistemimizin amacı,
* T ü r k i y e Cumhuriyetine karşı görevce sorumluluklarını bilen, ruh ve duygu
bakımından sağlıklı, hür ve bilimsel düşünce gücüne ve geniş bir dünya görü­
şüne sahip, ilgi istidat ve kabiliyetleri geliştirilmiş, toplumun mutluluğuna ve
refahına katkıda bulunacak, bir mesleğe sahip bireylerin yetiştirilmesi**
şeklinde belirtilmiştir.
Bu k a n u n u m u z d a eksik bulduğumuz çıraklık sistemi de 2089 ve bu kanunu
yürürlükten kaldıran 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile şekil­
lendirilmiştir. Böylece Türk Eğitim Şekli d a h a bir açıklık kazanmıştır.
Bunu sağlayan 3308 sayılı Kanunla Mesleki ve Teknik Eğitim sistemi bir bü­
tün olarak ele alınmış ve yeniden düzenlenmiştir.
3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununa göre şekillenen mesleki ve
teknik eğitim sistemimizin temel ilkelerini şöyle özetlemek mümkündür.
—Mesleki ve teknik eğitim bir sistem bütünlüğü içinde ele alınmış bu sistemi
meydana getiren alt sistemlerin ihtiyaçlara uygun şekilde gelişmelerine imkan
verilmiştir.
—Mesleki eğitimin işyerlerinde ve gerçek iş şartlarında yapılması sağlanmıştır.
—Örgün eğitimin herhangi bir kademesinden mezun olan veya ayrılan her­
kese mesleki eğitim imkanı sağlanmıştır.
—Teknisyenlik düzeyine kadar olan meslek kademelerinde çalışacak olan ele­
manların yetiştirilmesinde Çıraklık ve Yaygın Eğitime öncelik verilmiştir.
—Çıraklık ve Örgün mesleki eğitim sistemleri arasmcla yatay ve dikey geçiş­
ler sağlanmıştır.
—Mesleki ve teknik eğilim teşkilatı ihtiyaçlara cevap verebilecek dinamik bir
yapıya kavuşturulmuştur.
Mesleki ve teknik eğitim sisteminin planlanmasında, geliştirilmesinde ve de­
ğerlendirilmesinde ilgili taraflara (Devlet-işçi-işveıen) görev, yetki ve sorumlu­
luk verilmiştir.
Mesleki ve Teknik eğitim konularında ihtiyaç duyulan planlama araştırma
ve geliştirme hizmetlerini yapmak amacıyla bir merkez kurulmuştur.
Mesleki ve teknik eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması ama­
cıyla Devlet-Işçi ve İşverenin katıldığı bir fon kurulmuştur.
Beş yıllık zorunlu ilkokulu bitiren gençlerden mesleki eğitime devam etmek
isteyenler;
a) Çıraklık eğitimi (ikili sistem)
b) Örgün eğitim (Meslek liseleri)
c) Yaygın eğitim (Halk Eğitimi vb.)
Yoluyla bir meslek sahibi olabilirler.
İlkokulu bitirdikten sonra çıraklık eğitimi yoluyla meslek öğrenmek isteyen­
ler, çırak olma yarışına gelinceye kadar '*Aday Çıraklık" eğitimine devam ede­
bilirler. Aday çıraklık eğitiminin amacı; gencin iş hayatına uyumunu sağlamak
ve iyi bir meslek seçimi yapmasına yardımcı olmaktır. Bir işyeri ile Aday Çırak­
lık Sözleşmesi imzalayan gençler haftada bir gün teorik eğitim görürler. Diğer
günlerde işyerlerinde çalışırlar. Aday çırakların teorik eğitimlerinin
50'i mes­
leki, % 50*si genel konulardır. Meslek dersleri programları, birçok meslekte or­
tak olan iş ve işlemleri ihtiva edecek şekilde hazırlanmıştır.
İlkokul mezunu olup 14 yaşından gün almış olan (13 yaşım bitirmiş) gençler
bir işyeri ile Çıraklık Sözleşmesi imzalayarak çıraklık dönemine başlayabilirler.
Çırak olabilmek için aday çıraklık eğitimi görme şartı aranmamaktadır. Çırak­
lık dönemindeki eğitimin amacı; gence mesleği ile ilgili temel bilgi ve becerileri
kazandırmaktır. Bunun için çıraklar haftada 4-5 gün işyerinde beceri eğitimi,
haftada 1 günde Çıraklık Eğitimi Merkezlerinde teorik eğitim görürler. Teorik
eğitimin yaklaşık % 70M mesleki, % 30'u da genel bilgi konularını kapsayacak
şekilde eğitim programları düzenlenmektedir.
Çıraklık dönemi mesleklerin özelliklerine göre 3-4 yıl arasındadır. Çıraklık
dönemini tamamlayanlar kalfalık eğitimine girmeye hak kazanırlar. Kalfalık im­
tihanları eğitimciler ile meslek kuruluşu temsilcilerinden meydana gelen bir ko­
misyon tarafından yapılır. Bu imtihanları başaranlara kalfalık belgesi verilir.
Kalfalık belgesine sahip olanlar, meslek lisesi telafi eğitimini tamamladıktan
sonra yüksek eğitime devam edebilirler. Bu yolu benimsemeyenler işyerlerinde
'*kalfa" unvanı ile çalışarak ustalık eğitimi kurslarına devam edebilirler.
Ustalık eğitimi kurslarının amacı; kalfaları bağımsız bir işyerini yönetebile­
cek şekilde yetiştirmektir.
Ustalık eğitimi kurslarına devam edip bir işyerinde üç yıl çalışan kalfalar us­
talık imtihanlarına girmeye hak kazanırlar. Ustalık eğitimi kurslarına devam et­
medikleri halde meslekleri ile ilgili bir işte en az 5 yıl çalışanlar da ustalık imti­
hanlarına girebilirler.
Ustalık imtihanları eğitimciler ile meslek kuruluşu temsilcilerinden meydana
gelen bir komisyon tarafından yapılır. Bu imtihanı başaranlara Ustalık Belgesi
verilir. Ustalık belgesine sahip olanlar bir işyerinde ' ' u s t a " unvanı ile çalışabi­
lecekleri gibi, bağımsız işyeri de açabilirler.
ö r g ü n eğitim yoluyla mesleki eğitim görmek isteyenler ilkokuldan sonra 3
yıl süreli ortaokula devam ederler. Ortaokul mezunları istedikleri takdirde ge­
nel eğitime veya çıraklık eğitimine de devam edebilirler. Ortaokul mezunları için
meslek eğitimi görmenin bir yolu da meslek liselerine devam etmektir.
Meslek Liselerinin birinci sınıfı ortaktır. Birinci yılda öğrencilere meslekleri
ile ilgili temel bilgi ve beceriler öğretilir. İkinci sınıftan itibaren meslek lisesi
öğrencilerinin ö n ü n d e üç değişik öğrenim yolu bulunmaktadır.
Birinci sınıfta üstün başarı gösteren öğrenciler istedikleri takdirde Teknik Li­
selere girebilirler. Burada 3 yıl okuyan gençler ' T e k n i s y e n " olarak mezun olur­
lar. Teknisyen okulları öğrencilerini hem hayata hem de yüksek öğretime hazır­
larlar. Teknisyenler iş hayatında usta ile mühendis arasında görev yapan bir ara
kademe elemanıdır. En az bir yıllık iş tecrübesi olan teknisyenlere "işyeri açma
belgesi" verilmesi sağlanarak, bunların da işyeri açmalarına imkan verilmiştir.
Birinci sınıftan sonra teknik liseye devam etmeyen meslek lisesi öğrencileri
geriye kalan iki yıllık öğrenimlerini tamamlayarak meslek lisesi mezunu olur­
lar. Ancak, bu öğrencilerin bir kısmı beceri eğitimlerini okulda gördüğü halde,
bir kısmı beceri eğitimlerini işyerlerinde görürler.
İşletmelerde beceri eğitimi gören öğrenciler haftada 3 gün işletmede beceri
eğitimi, iki günde okulda teorik eğitim görürler. Bazı mesleklerde teorik eğitim
yoğunlaştırılmak suretiyle yapılabilir.
Meslek Lisesi mezunları yüksek öğretime devam edebilirler. Bunlardan mes­
leklerinde çalışanlardan en az bir iş tecrübesi olanlar ustalık imtihanlarına gir­
meye h a k kazanırlar. Bu imtihanı başaranlara ustalık belgesi verilir.
Ustalık belgesine sahip olanlar usta öğreticilik kurslarına devam edebilirler.
Bu kursların amacı; ustalara öğreticilik formasyonu kazandırmaktır. Kursları
başarı ile bitirenlere usta öğreticilik belgesi verilir. Bu belgeye sahip olanlar yan­
larında aday çırak, çırak ve meslek lisesi öğrencisi çalıştırabilirler.
İlkokul çağını geçirmiş her vatandaşımızın yaygın eğitim yoluyla temel mes­
leki eğitim görme fırsatı her zaman açık bırakılmıştır. Genellikle bir yıl süreli
temel meslek eğitimi veren yaygın eğitim kurumları programları ilkokul, ortao­
kul ve lise mezunu olanların takip edebilecekleri şekilde ayrı ayrı hazırlanmıştır.
Bu eğitimi tamamlayanlara kurs bitirme belgesi verilmektedir. Bu belgeler çı­
raklık eğitiminde değerlendirilebilmektedir.
Kanun, işletmelere önemli kolaylıklar sağlamış; aday çırak, çırak ve meslek
lisesi öğencilerinin sigorta primlerinin Devlet tarafından ödenmesi h ü k m ü n ü
getirmiştir. Ayrıca eleman ihtiyacının fazla olduğu bölge ve mesleklerde açıla­
cak meslek kurslarına katılanlara eğitim yardımı yapılabilecektir.
3308 sayılı kanun mesleki eğitimin kalitesinin yükseltilmesi hususunda da
önemli tedbirler getirmiştir. Meslek Lisesi mezunları bir yıllık iş tecrübesinden
sonra imtihanla ustalık belgesi alabilecektir. Bu örnek ustalık seviyesinin ne kadar
yükseltildiğini açık şekilde ortaya koymaktadır.
Mesleki ve Teknik Eğitim Araştırma ve Geliştirme Merkezinin çalışmaları­
nın da katkısıyla program ve ders araçları da geliştirilecektir.
İnanıyoruz ki; yeni mesleki ve teknik eğitim sistemimiz iş hayatının ihtiyacı
olan nitelik ve nicelikte kalifiye elemanlar yetiştirebilecektir. Uygulamada kar­
şılaşılan problemlerde sistemin dinamik yapısı içinde zamanla çözülebilecektir.
Çıraklık ve Mesleki Eğitim Sistemini tam ve yaygm bir şekilde uygulanması­
nı sağlayarak ülkenin kalkınması ve istihdama olumlu katkılar sağlamak ama­
cıyla önemli çalışmalar yapılmaktadır.
1-
Endüstriyel
Okullar
Projesi
Meslek Liselerinin bazılarının günün gelişen teknolojisine uygun bir şekilde
donatmak, yönetici ve öğretmenleri yurt içinde ve yurt dışında eğitmek, yeni
meslek alanlarında ders kitapları hazırlamak amacıyla hükümetimizle Dünya
Bankası (Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası) arasında imzalanan proje
8 Temmuz 1985 gün ve 18805 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 19 temmuz
1985 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Toplam 72.7 milyon Dolarlık olan projenin 57,7 milyon Dolarlık kısmı Dün­
ya Bankası 15.0 milyon Dolarlık kısmı Türk Hükümeti katkısı ile gerçekleştiri­
lecektir.
: , • J,
'
I
\
2- Yaygın Mesleki lîğilim Projesi
Yaygın mesleki eğitim (çıraklık eğitimi dahil) yoluyla yetiştirilen işgücü arzı­
nı artırmak ve yaygın eğitimden sorumlu kurumların kapasitelerini güçlendir­
meye yardım etmek olan proje; Hükümetimizle Dünya Bankası (Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankası) arasında imzalanan proje 21 Mart 1987 gün ve 19407
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 2 Nisan 1987 tarihinde yürürlüğe girmiş­
tir. Projenin toplamı 71.1 milyon Dolar olup, bunun 58,5 milyon Doları Dünya
Bankasından temin edilen ikraz, geri kalan 12,6 milyon Doları ise Türk hükü­
metinin katkısıdır.
3-
İşbirliği
Çalışmaları
Çıraklık ve İşletmelerde Meslek Eğitimi Esnaf ve Küçük Sanatkâr, Sanayici,
Mesleki Vakıflar ile Mesleki Kuruluşlarla yapılacak işbirliği arasında başarıya
ulaşabilecektir. Bunu sağlamak amacıyla aşağıdaki belirtilen kurumlar ile Ba­
kanlığımız arasında protokoller imzalanmıştır.
Yapılan Protokoller
. Tarih
T C . Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkiye Esnaf ve Küçük
Sanatkârları Konfederasyonu ile, Türk-Alman Ekonomik
İşbirliği Kurumu-Batı Berlin Arasında Yapılan İşbirliği
Protokolü
3308 Sayılı Çıraklık vc Meslek Eğitimi Kanunu
Hükümleri çerçevesinde endüstri meslek liseleri
24.8.1983
20.1.1987
bünyesinde usta öğretici kursları açılması hususunda Milli
Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı ild.MESS Eğitim Vakfı
arasında yapılan işbirliği protokolü
'
Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı, Türkiye Esnaf ve
Sanatkârları Konfederasyonu ile Mesleki Eğitim ve
25.5.1987
Küçük Sanayi Destekleme Vakfının " U s t a Öğretici
Yetiştirme** İşbirliği Protokolü
Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Türkiye
Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları
Birliği Arasında Meslek Liselerinin Meslek Dersi
25.8.1987
Öğretmeni ihtiyacının karşılanması hakkında İşbirliği Pro­
tokolü
'
4 - Türk-Alıılan Çıraklık Eğitimi (TAÇE) Projesi
Bir yandan ülkemizdeki meslek eğitimini yaygın ve etkin bir şekilde uygula­
ma çalışmaları sürdürülürken, bir yandan çeşitli ülke sistemleri incelenmekte­
dir. Bu ülkelerden biri olan ve meslek eğitimini en iyi uygulayan F. Almanya
ile çeşitli proje ve işbirliği çalışmaları sürdürülmektedir.
24.8.1983 tarihinde Bakanhğımızla B. Berlin'de kurulu bulunan **Türk-Alman
Ekonomik İşbirliği Kurumu** arasında imzalanan bir protokole dayalı olarak
çıraklık eğitimi konusunda işbirliği yapılmaktadır. Bu proje halen İstanbul, İz­
mir, Ankara ve Bursa illerinde sürdürülmektedir. Bu uygulamada 3308 sayılı
Kanun çerçevesinde eğitime devam eden çıraklar teorik eğitim dışında ayrıca
pratik eğitime de (temel beceriler) tabi tutulmaktadırlar. Yapılan bu uygulama­
ya İşletmeler üstü eğitim uygulaması** demek mümkündür. 1987 Haziran ayın­
da yapılan kalfalık sınavlarında bu uygulama ilk mezunlarını vermiştir.
Çıralık ve Meslek Eğilimi Kanunu Gereğince Gelişen
M İ L L Î E Ğ İ T İ M SİSTEMİ
aîs'rA^
^ B9^ms:2
f^ycri Aç mâ Yeiki-a
ÇIRAKLIK E Ğ İ T İ M İ SİSTEMİ
.-j^ADAV
Ç I R A K L İ K DÖMEMl 1
13
.1
>2
A Y Rn.A;^4,
İl
3
f
l
i
,C.
^
ü
L.
ADAY ÇIRAKLIK DÖNEMİ
HAFTALIK DERS DAĞITIM ÇİZELGESİ
DERSLER
I.
YIL
2.
YIL
1.
Y.YIL
2.
Y.YIL
1.
Y.YIL
2.
Y.YIL
TOPLAM
GENEL BİLGİ DERSLERİ
TÜRKÇE
2
2
MATEMATİK
2
.2
64
DİN KÜLTÜRÜ VE
AHLAK BİLGİSİ
1
1
32
SOSYAL BİLGİLER
—
FEN BİLGİSİ
—
TOPLAM
.
5
5
2
. 2
128
2
1
32
2
2
64
5
5
320
M E S L E K BİLGİSİ DERSLERİ
TEKNİK RESİM
MESLEK BİLGİSİ
TOPLAM
GENEL TOPLAM
2
2
2
.2
' 3
3
3
3
192
5
'5ı
640
320
.40
10
10
640
• .5 • .
10
.
128
SÜRESİ ÜÇ YIL OLAN MESLEKLER İÇİN ÇIRAKLIK DONEMİ
EĞİTİMİ HAFTALIK DERS DAĞITIM ÇİZELGESİ
(Taslak)
2.YIL
DERSLER
3.YIL
TOPLAM
G E N E L BİLGİ DERSLERİ
TÜRKÇE
2
1
—
96
MESLEK M A T E M A T İ Ğ İ
2
1
• —
96
1
32
DİN K Ü L T Ü R Ü VE
MESLEK A H L A K İ
SOSYAL B İ L G İ L E R
—
—
1
32
TOPLAM
4
2
2
256
MESLEK BİLGİSİ DERSLERİ
TEKNİK RESİM
4
—
—
128
MESLEK RESMİ
—
4
3
224
MESLEK BİLGİSİ
2
3
4
640
640
TOPLAM
GENEL TOPLAM
10
896
1
HNDÜSTRİ MESLEK LİSELERİ "OKUL VE İŞLETMELERDE MESLEK
EĞİTİMİ" TESVİYE BÖLÜMÜ HAFTALIK DERS ÇİZELGESİ
( ; E N E L IIİLCÎ
DERSLERİ
T (İlkçe
Malematik
larih
,
T.C. înkilâp Tarihi vc
Atatürkçülük
Yabancı Dil
Fizik
Kimya
Milli Güvenlik Bilgisi
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
Beden Eğitimi
G E N E L BİLGİ DERS
SAATLERİ T O P L A M I .
MESLEK DERSLERİ
Teknik Resim
Meslek Resmi
Makine Bilgisi
Dayanım Bilgisi
Hidrolik-Pnömatik
Elektrik Bilgisi
İşletme Bilgisi
İş Güvenliği
IX.
SINIF
X. SINIF
2
3
2
2
2
1
2
2
. 2
1
2
2
XL
SINIF
2
. 2
_
1
2
—
—
1
1
1
1
1
1
16
11
9
4
4
4
2
—
—
_ „
1
_
2
1
TOPLAM
6
7
2
3
6
4
2
I
3
2
36
4
8
2
1
2
1
1
1
1
1
—
—
8
5
7
20
TEORİK DERS SAATLERİ
TOPLAMI
24
16
16
56
UYGULAMALI DERSLER .
Meslek Teknolojisi
Atciyc
2
18
2
22
2
22
6
62
UYGULAMALI DERS
SAATLERİ- TOR
GENEL TOPLAM
20
44
22 •
40
22
40
66
124
MESLEKÎ DERS SAATLERİ
TOPLAMI
.
USTA ÖGRKTİCİLKRİN ECİTİMİ İÇİN İŞ
PEDACaiİSİ KURSU PROGRAMİ
Ü N İ T E Ü N İ T E N İ N ADI
NO
ÇIRAKLIK VE MESLEK İLKELERİ
1
ÜNİTENİN SÜRESİ
(Saat)
4
2
EĞİTİM PSİKOLOJİSİ
3
3
E Ğ İ T İ M D E İLETİŞİM VE İLEl'İŞİM
ARAÇLARI
4
4
MESLEK A N A L İ Z İ VE Ö Ğ R E T İ M
PROGRAMLARININ HAZIRLANMASI
8
5
ATELYE VE MESLEK DERSLERİ
Ö Ğ R E T İ M METOTLARI
8
6
İŞ GÜVENLİĞİ
4
7
İŞ KALİTESİ VE M A L İ Y E T İLİŞKİLERİ
4
8
Ö Ğ R E T İ M D E Ö L Ç M E VE D E Ğ E R L E N D İ R M E
3
9
İ M T İ H A N VE D E Ğ E R L E N D İ R M E
2
TOPLAM
40
3308 SAYILI ÇIRAKLIK VE MESLEK EĞİTİMİ
KANUNU'NUN ÇIRAKLIK EĞİTİMİ UYGULAMA KAPSAMINA
ALINAN MESLEK DALLARI
(19.9.1987)
ÇIRAKLIK
Sıra MESLEK DALI
SÜRESİ
No
4
Tesviyecilik
1
3
Tornacılık
2
4
Frezecilik
3
Vargel Planyacıhk
3
4
A
Taşlama ve Alet Bilemeciliği
4
5
Kalıpçılık
6
-j
Soğuk Demircilik
3
7
Kaynakçılık
3
8
Sac İşleri
31
9
3
Sıcak Demircilik
10
—
Metal Levha İşlemeciliği (Bakırcılık)
11
4
Kaporta Tamirciliği
12
Sıhhi Tesisatçılık
4
13
4.
Kalorifercilik
14
4
Elektrik Tesisatçılığı
15
3
Bobirajcılık
16
Bakım Onarım Elektrikçiliği
4
17
3
Asansörcülük
18
3
Oto Elektrikçiliği
19
Motor Yenileştirmeciliği
4
20
Oto Motor Tamirciliği (Dizel ve Benzin
21
4
Motorları Tamirciliği)
Dizel Motorları Yakıt Pompası ve Enjektör Ayarcılığı.
3
22
4
Ön Düzen Ayarcılığı
23
Radyo Televizyon Tamirciliği
4
24
3
Dökümcülük
25
3
Oto Boyacılığı
26
Üst Yüzey İşlemleri (Boya, Cila, Lake ve
27
3
Polyestercilik)
'j
Oto Döşemeciliği
3
28
3
Mobilya Döşemeciliği
29
Mobilyacılık
4
30
3
Doğramacılık
31
Matbaacılık (Genel)
3
32
3
Tipo Baskı
33
•j
3
Ofset Baskı
34
3
Dizgi
35
3
Serigrafi Ciltleme
36
4
Erkek Terziliği
37
Bayan Terziliği
38
Deri İşlemeciliği (Deri Teknolojisi)
39
—
Dokumacıhk
40
Erkek Berberliği
41
—
Bayan Berberliği
42
4
Duvarcılık
43
3
Ikşçılık
44
2
Hahcıhk
45
.—Ayakkabıcılık
46
Cam İşlemeciliği (Finisaj)
47
Otelcilik
48
Aşçılık
. 49
Fınncıhk
50
E N D Ü S T R İ Y E L TEKNİK Ö Ğ R E T İ M YAPAN
OKULLARDA
UYGULANAN PROGRAMLAR
Ağaç İşleri
Madencilik
Besi Endüstrisi
Makina Ressamlığı
Boya Apre
Matbaa
Çinicilik ve Seramik
Metal İşleri
Dizgi
Metalürji
Dokuma
Mobilya ve Dekorasyon
Döküm
Model
Elektrik
Motor
Elektronik
Ofset
Endüstriyel Boya ve Dekorasyon
Restorasyon
Fotoğrafçılık
Sıhhi Tesisat
Gemi Elektroniği ve Haberleşme
Su Ürünleri
Gemi Makinaları
Telekominikasyon
Güverte
Yapı Ressamlığı
Güverte-Avlama
Alt Yapı
Harita Kadastro
Bilgisayar
İplikçilik
Gazetecilik
İş Makinaları
Ciltçilik ve Serigrafi
İzabe
Süsleme Taşçılığı
Kalıpçılık
Tesviye
Kimya
Tipo Baskı
Kütüphaneciük
Yapı
Liman İşletmeciliği
. KÜÇÜK SANAYIDE EĞITIMDE K A R Ş ı L A Ş ı L A N - G Ü Ç L Ü K L E R
Toplumumuzda genel kanı genel eğitimde olduğu gibi meslek eğitimi de sa­
dece Devlet görevi olarak görülmektedir. Halbuki Türk toplumunda Ahi bir­
likleri yüzyıllarca kendi eğitimlerini kendileri yapmışlardır. Ne zamanki meslek
eğitimi Devlet görevi olarak görülmüşse sanayide eğitimde bir boşluk doğmuş­
tur. Meslek eğitiminde istenilen başarıya ulaşmamız meslek .kuruluşları ile sa­
nayicilerin konuya istenilen ilgiyi gösterip benimsemelerine bağlı bulunmaktadır.
—Bir iş yerinde çıraklığa başlayan gençler bir sözleşme ile o işyerine bağlan­
mak istememektedirler. Sık sık işyeri değiştirme temayülleri sürmektedir. Bu du­
rum işvereni çırakları eğitimden ziyade çalışma amacıyla almaya zorlamaktadır.
—Eğitimin çahşanlara yakın yerlerde yapılması bazı kolayhklar sağlayacak­
tır. Bu sebeple yeniden yapımına başlanacak olan küçük sanayi sitelerinde pro­
jelendirme döneminde çıraklık eğitimi merkezleri yer almaktadır.
—Halen bir proje şeklinde yürütülen K Ü S G E T ' i n kalıcı bir kuruluş haline
getirilerek ekonomik ve istihdam açısından önem taşıyan küçük ve orta işlet­
melere, kuruluş, teşkilatlanma, üretimlerini yönlendirme, mali destek ve pazar­
lama konularında yardımcı olunması halinde küçük sanayicilerinde eğitime il­
gileri artacağı muhakkaktır.
—Meslek kuruluşları bünyesinde eğitimle ilgilenecek yeterli eleman istihdam
etmek zprundadırlar. Özellikle meslek eğitirni danışmanlık müessesesi kurula­
rak işletilmelidir.
MESLEKI E Ğ İ T İ M İ N SANAYIYE YAYGıNLAŞTıRıLMASı VE S O N U Ç
Bilindiği üzere günümüz meslek eğitiminde, okul, işyeri ve sanayinin ortak­
laşa yetki ve sorumluluk alacağı bir sistemin geliştirilmesi hedef alınmıştır. Bu­
nun sağlanması halinde sanayinin istediği nitelikte kalifiye eleman yetiştirilme­
si m ü m k ü n olabilecektir. Aksi takdirde sanayi dışında yapılacak bir meslek eği­
timi günümüz şartlarına uygun olmayacak ve ihtiyacı karşılamaktan uzak ola­
caktır.
Ülkemiz 1987 Mart ayında **Avrupa Ekonomik Topluluğu*'na tam üyelik mü­
racaatı yapmış bulunmaktadır. Çeşitli alanlarda olduğu gibi mesleki eğitim ala­
nında d a çağdaş uygulamalar yapmak zorundayız. 3308 sayılı Kanun bunu sağ­
layacaktır. Bu kanun mesleki eğitimde istenilen hedefe ulaşmada bir reform ni­
teliğindedir.
Hızla gelişmekte olan ülkemizde eğitim, kalkınmanın en etkili araçlarından
biri olarak kabul edilmiştir. Eğitim sistemimiz; fertleri, ilgi ve kabiliyetleri doğ­
rultusunda en iyi şekilde yetiştirmek durumundadır. Her yıl yaklaşık bir mil­
yondan fazla kişinin yeniden eğitim ordusuna katılması hedefe ulaşmada önemli
bir engeldir.
3308 sayılı Kanuna göre Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Çıraklık Eğitimi Mer­
kezlerinin sanayi sitelerine yaygınlaştırılması konusunda yardımcı olacaktır. Eği­
tim merkezlerinin sanayi sitelerinde ve işyerlerinin yoğun olduğu bölgelerde ku­
rulması çıraklık eğitiminin yapılma imkân ve şansını artıracaktır.
Sanayi siteleri, küçük esnaf kooperatifleri ve meslek kuruluşları yöneticileri­
nin de konuya ilgi duymaları ölçüsünde çırak, kalfa ve ustalara eğitim hizmet­
leri götürülecektir.
Şimdiye kadar yapılan uygulamalar göstermiştir ki esnaf ve sanatkârlarımız,
sanayi siteleri yapı kooperatifleri yöneticileri ve sanayicilerimiz konuya daha da
ilgi duymaktadırlar. Çırak ve kalfaları yetiştirmekle esnaf ve sanatkârlarımız
ile sanayicilerimizin yerine getirdiği eğitim hizmetleri Bakanlığımız işbirliği ile
daha etkili bir şekilde organize edilmiş bir şekilde yerine getirilecektir.
Bunun sonucu; toplumumuzun mahalli ve çeşitli ihtiyaçlarını karşılayan, bü­
yük sanayiyi tamamlayan hür teşebbüs daha güçlenecektir.
Diyoruz ki:
—Meslek eğitimi milli kaynakların korunması ve değerlendirilmesi için ge­
reklidir.
—Meslek eğitimi insangücü nün tasarruflu kullanılması için gereklidir.
—Meslek eğitimi akıllıca bir ticari yatırımdır,
H E P İ N İ Z E SAYGILARIMI S U N A R İ M .
FAYDALANILAN KAYNAKLAR
1- Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Resmi Gazete 23 Temmuz 1984 gün ve
18467 sayı.
2- Kıvanç Cemil, Teknolojik Gelişmeler Karşısında İşgücünün Eğilim Uyum ve
İstihdamı Sorunları Sempozyumu, Milli Prodüktivite Merkezi -1987
3- Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanu­
nu; Ankara, Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü, 1986.
4- Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü, Çıraklık ve Meslek Eğitiminin Geliınişi ve Bugünkü Durumu '
5- Özkan Zeki, Kiplas Yüksek Danışma Konseyi Toplantısı, Sanayide İnsangü­
cü Eğitimi, İstanbul - 1985
6- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Küçük Sanayi Yönlendirme Raporu, L Sanayi
Şurası, Ankara-1987.
7- Sezgin S. İlhan, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ve Yeni Mesleki-Teknik
Eğitim Sistemi, Ankara-1986.
**Kt)ÇÜK SANAYİDE E Ğ İ T İ M "
KONUSUNDA SORU VE CEVAPLAR
Doç. Dr. İnci T E Z C A N
(Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi
Tekstil Bölümü Başkanı)
Saym konuşmacı son derece ayrıntılı bilgi verdiler. Ancak ben bu konuya mes­
leki eğitim konusuna başka bir açıdan bakmak istiyorum, daha genel bir bakış
açısı getirmek istiyorum.
Mesleki eğitim, sayın konuşmacımızın da bahsettiği gibi çıraklar, kalfalar usta,
ustabaşları, teknisyenler, teknikerler, Türkiye'de mevcut olmayan mühendis ve
tekniker arasındaki kademe hala boştur, mühendisler, yüksek mühendisler ve
akademik elemanlar, mesleki eğitimin tüm örtüsü budur. O zaman mesleki eği­
time bakarken sadece ara kademe veya orta kademe olarak ele almamak lazım,
bütünüyle konuyu incelemek lazım.
İlk Meslek Lisesi 1876'da Mithat Paşa tarafından açıldı. O n d a n sonra sayın
konuşmacının bahsettiği gibi 1933'e kadar bekledi. 1933'den 1976'ya kadar ge­
ne bir boşluk vardır. Ben size şöyle açıklayayım; Sanat okulları açıldıktan son­
ra raiçlerinden uygun olanlar Meslek Lisesi'ne yükseltildi, öğretim üyeleri Meslek
Lisesi öğretim kadrosuna yükseltildi. Bir kısmı cumhuriyetin kuruluş dönemle­
rinde yurt dışına gönderilerek dışarıda eğitim görmeleri sağlandı ve yüksek dü­
zeyde bilgi birikimi temin edildi. Ondan sonra uzun bir boş dönem. Meslek li­
selerine öğretim elemanı yetişemiyor, yok. 1976'da Yüksek Teknik öğretmen okul­
ları açıldı. 1976*da dikkatinizi çekerim.
Yetişme daima aşağıdan yukarıya doğru olmuştur. Yukarıdan aşağıya doğru
olmamıştır. 1976'da ilk, sayın konuşmacımız iyi bilirler, Teknik Yüksek Öğret­
men okulları açıldı. Öğretmen yetiştiren yüksek kademede öğretici getiren sa­
dece bugün Türkiye'de 3 tane Yüksek Teknik Fakülte vardır. Eğitim Fakültele­
rini almıyorum. Çünkü konumuz dışında.
Yüksek Teknik Öğretmen Okulları 1982'de YÖK yasasıyla Teknik Eğitim Fa­
kültelerine dönüştürüldüler. Ve üniversiteden öğretim elemanı gelmeye veya üni­
versite düzeyinde öğretim elemanı yetişmeye başladı. Takdiredersiniz lisenin öğ­
retmeni üniversiteden gelmiştir. İlkokulun hocası ilkokul mezunu olmaz. D a h a
yüksek bir kademeden gelmiştir. Öğretmen okullarımız fakülte düzeyine geti­
rildiler ve büyük bir revizyon başladı. Sayın konuşmacımızın belirttiği gibi Tür­
kiye'nin en büyük ihtiyacı ve en büyük hakikaten yarasıdır. Fler sene Meslek
Endüstri Liseleri açılıyor, Milli Eğitim Bakanlığı'nda büyük bir çaba görüyor­
sunuz, öğretmen yetiştirmek için büyük yatırımlar yapılıyor, Dünya Bankası ile
projeler yapılıyor ancak işleyiş tarzı şöyle; halihazırda bulunan Meslek Lisesindeki öğreta'^enler alınıyor, bu da bir çözümdür tabii, yurt dışında eğitim gördü­
rülüyor, öğretim düzeyi yükseltiliyor ve ikame ediliyor. Teknik Eğitim Fakülte-
lerinin düzeyine burada değinme yoktur. Teknik Eğitim Fakülteleri bütün prog­
ram m dîşmda bırakılmıştır. Yani bütün bu Meslek Liselerine çırak yetiştirme
eğitim merkezlerine, hatta Meslek Yüksek Okullarına yukarıdan gelecek olan
öğretmenleri yetiştirmek için büyük bir çaba harcanmıştır. Ve Dünya Bankası
projesine ancak Meslek Yüksek Okulları alınmıştır. Yani lise üstünde iki yıl öğ­
retim yapıp acele mesleğe yetiştiren okullar alınmıştır. Dört yıllık fakülteler, yani
bütün meslek liselerine hoca yetiştiren fakülteler bu programa alınmamıştır. Şim­
di, yara buradan başlıyor. Sisteme bütün olarak bakmamak. Tabii Milli Eğitim
Bakanlığı kendi ilgili olduğu sistemi ele alıyor. Yüksek Öğretim Kurumu, YÖK,
kendi ilgili olduğu sistemi ele alıyor. H a t a burada. Yetişen ürün, yani yetişen
hoca, yetişen eleman, tüm sisteme hitap edecek. Tüm sistem kullanacak. Bura­
da orta öğretim, lise veya beceri kursunun hocası ayrılmaz, çünkü bu bir bü­
tündür. Eğitim lisesinden mezun olan hoca. Endüstri Meslek Lisesine hoca ola­
cak. Endüstri Meslek Lisesinden iyi yetişmiş olan eleman iyi yetişmişse çırak
kurslarında daha verimli olacak. Dolayısı ile sistemi bir bütün olarak ele alır­
sak, 78 Endüstri Meslek Lisesine 350'nin üzerinde Meslek Lisesine hoca yetişti­
ren, çırak kurslarını yönetecek olan bütün hocalarımız Türkiye'de sadece üç fa­
külteden mezun olmaktadır. Ve tabii maddi imkanlar dolayısı ile bunların maa­
lesef, açıkça itiraf etmek lazım, % 75'i sanayii'e kaymakta. Çok azı öğretmen­
lik mesleğini tercih etmektedir.
Yapılacak olan nedir? Mutlak ve mutlak surette Sanayi Odası, Ticaret Oda­
sı, Meslek Kuruluşu Yetkilileri, Milli Eğitim Bakanlığı sistemi bütün olarak ele
almak yara neresindeyse oraya parmak basıp sistemi bütünüyle düzeltmek, yurt
dışına hocamı gönderüecek, bir bütün içinde konuyu ele almak lazım. Sizler
çırak yetiştirecek kurslar mı açacaksınız, bir bütün içinde ele almak lazım ko­
nuyu. Sizin hocanızın nerede yetiştiğini sormanız lazım. Hangi düzeyde oldu­
ğunu bilmeniz lazım. Hatta bu hocaların Avrupa'da olduğu gibi, uzun bir ça­
lışma yapılmıştır fakültede, d ö n e m dönem tekrar üniversiteye gelerek bilgisini
yenilemesi gerekir. Mezun olduktan sonra diplomayı alıp çıkan öğretim elema­
nı, lise hocası, bilirsiniz endüstri beş senede bir yenileniyor, maximum beş se­
nede bir bilgisini yenilemesi gerekiyor. Hatta hatta çırakların, usta, teknikerler
zaman zaman gece eğitimi veya herhangi bir part-time eğitimle üniversiteye ge­
lip orada eğitimini yenilemesi gerekiyor. Üniversite hocasının dışarıya gidip ve­
ya daha yüksek düzeyde eğitimini tazelemesi gerekiyor.
Benim bir bütün olarak sunmak istediğim budur. Bu konuya hiç değinilme­
di. Konuya rica ederim, bir bütün olarak bakınız. Sadece Meslek Liseleri ve
Endüstri Liseleri açısından bakmayınız. Konu yalnız çırak yetiştirmek değildir.
Çırağın hocasını nerede yetiştireceksiniz. Hangi düzeyde size çırağın hocası ge­
liyor. Lisenin hocası hangi düzeyde yetişiyor. Bütün bunları düşünmemiz lazım.
Benim açıklamak istediğim konu bundan ibarettir. Bu konuda çok ayrıntılı
çalışmalar yapılmıştır fakültede, dilendiği istendiği takdirde bilgi sunulabilir.
Cemile BAYKAN
(Halk Bankası Sanayi Kredileri Müdürü)
Benim sorudan ziyade bir önerim olacak.
- Çıraklık ve mesleki eğitim kanunu gereği, halen bankalarda binlerce Ticaret
Lisesi öğrencisi eğitim görüyor. Kendi birimimde dahil olmak üzere, bu öğren­
cileri bir yıl süre ile kendi konularımızda, bankacılık konusunda eğitiyoruz. An­
cak olayda çarpık bir yön var. Bir yıl boyunca ben öğrenciyi eğitiyorum. Birinci
yıhn sonunda okullar kapanıyor, okul öğrenciyi alıyor, seçmeli dersi bankacılıksa bankacılıktan sınav oluyor, muhasebe dersiyse muhasebe dersinden sınav
oluyor, geçiyor veya kalıyor.
Eğer öğrenciyi ben yetiştiriyorsam ve bu öğrenciden yararlanmayı düşünü­
yorsam ilerde bu öğrencüere bu eğitimi ileride bankalarda veya diğer mesleki
kuruluşlarda bir iş sahibi olmak için bu yasayı getirdiysem, öğrencinin yetişip
yetişmediğini ben kontrol etmeHyim. Bu arada öğrenciyi yetiştirip yetiştiremediğim konusunda da kendimi kontrol etmeliyim ben. O nedenle lütfen Anka­
ra'da çözümlenir sanıyorum bu konu. Milli Eğitim Bakanlığından gelen Tica­
ret Lisesi öğrencilerinin sene sonlarında mesleki eğitim sonundaki sınavlarını,
eğitimi hangi kurumda görüyorsa, o eğitimi hangi birimde görüyorsa, o biri­
min sınav etmesi o birimin sonuçlandırması öğrencinin yetişip yetişmediğine
o kişilerin karar vermesini istiyorum.
Zeki ÖZKAN
(Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı
Çıraklık Eğitimi Genel Müdür Muavini)
Şunu arzetmeye çalışayım. Sayın Tezcan'ın görüşlerine katılıyorum. Sistemin
bir bütün olarak ele alınması gerekir. Ancak biz konuları, şu bakımdan, sadece
kendi konumuzu ele aldık. Şimdi lise seviyesine kadar Milli Eğitim Bakanlığı­
nın uhdesinde eskiden bazı okullar yine Milli Eğitim Bakanlığının bünyesinde
idi. Fakat bunlar ayrıldı. Şimdi YÖK bünyesinde, bir noktada fazla bir ilgimiz
de yok. Yani bir bağımız yok. Bu bakımdan b u n u söylüyorum, ancak Bakanlı­
ğımızla YÖK arasında da önemli çalışmalar var. Yani öğretmen yetiştirme ko­
nusunda. Hangi dallarda öğretmen yetiştirirsin, hangi niteliklerde öğretmen ye­
tiştirirsin. Bu konuda da çalışma var, tamamen kopuklukta var diyemeyeceğim.
Katılıyorum, mutlaka sistem bir bütün olarak ele alınmalı. Tabii bu da YÖK
seviyesinde oluyor. Diğer türlü yapılması m ü m k ü n değil. 1739 Milli Eğitim Te­
mel Kanununa göre öğretmen yüksek öğrenimlidir. Yani lise seviyesinde bir öğ­
renimi bitiren kişi 1973'den sonra öğretmen olarak atanmamıştır. Bu kesinUkle
bu kanunun hükmüdür. Eski yıllarda tabi liseyi bitirenlerde öğretmen olarak
atanmışlardır. A m a o g ü n k ü şartlar onu gerektiriyordu. Almanlar şöyle diyor­
lar: II. Dünya Savaşında biz ev hanımlarını öğretmen yaptık diyorlar. O günkü
şartlar öyleydi, biz de Meslek lisesinden mezun olanı veya sanat okullarından
mezun olanı öğretmen yapmışlar gerçekten onlardan da çok değerli sonuçlar
alınmış, kesinlikle bunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Diğer bir konu Meslek Lisesi öğrencilerinin işletmelerde eğitim gören yalnız
yönetmeliği yanımdadır, oradan da bakabiliriz, yıl sonu sınavları sadece öğretmenlerimizce yapılmıyor. Yönetmelik gereğidir. Bunu kesin söylüyorum. Ora­
da bir yanlış anlama var. Yanlış bir uygulama var. Tabii ilgili Daire Başkanlığı­
mıza da ulaştırırım. Yönetmelik burada, beraber imtihan yapıyorlar. Yani yeni
genel sistemde sistem bu şekilde kurulmuştur. İster çıraklık sisteminde olsun,
ister işletmelerde meslek eğitimi boyutunda olsun öğrencilerin, çırakların, kalfalarm imtihanlarım birlikte yapıyoruz. Sadece bizim öğretmenimiz kesinlikle
imtihan yapmıyor. Mutlak surette imtihanı beraber yapıyoruz. Nitekim, çıraklık sisteminde söyleyeyim, iki tane öğretmen, biri 507 sayılı kanuna tabi ise iki
tane esnaf sanatkarlar derneğinden veya Birlikçe görevlendirilen kişiler, bir kişi
de Ticaret ve Sanayi Odalarından temsilci bulunmakta. İşletmelerde meslek eği­
timinde de öyledir. Konunun ayrıca üzerinde duracağım.
Tebliğde geniş olarak tablolar verilmiştir. Yani Cumhuriyetten beri yapılan
çalışmalar, öğrenci sayıları, yıllara göre tek tek verilmeye çalışılmıştır ve yeni
sistem şema halinde yeni tablomuzda yeni sisteme göre ders programları tablo­
muzda gösterilmiştir.
Ancak, sabahki o t u r u m d a bir eksik durum oldu veya bir yanlış anlama oldu.
Meslek Liselerinde, sanat okullarında öğretmenler. Teknik Öğretmen okulu me­
zunudurlar, teknik öğretmendirler. Bunlar yüksek öğrenimlidir. Yani dört yıllık
yüksek öğrenimden mezundurlar. Ben de bunlardan birisiyim. 1967-1968 me­
zunuyum. Herhalde, yani açmak istiyorum, bu okular 70'li yıllarda 76'dan
sonra açılan okullar değildir. Bunların evveliyatı 19371i yıllara kadar gider.
Birisi A n k a r a ' d a idi, birisi İstanbul'da. Özellikle bugün mezunlarının büyük
bir çoğunluğu sanayi içinde yer almışlardır. Ve çoğu yerde de sanayii yönlendi­
riyorlar. Bunu da söyleyebilirim. Yalnız bu Yüksek Öğretmen Okulu sistem de­
ğişikliği ile YÖK'e geçtikten sonra yani eski mezunlarla yeni mezunlar arası as­
lında tartışılabilir de. Kalite nedir? Ben şunu rahat söyleyebilirim, benim bran­
şımdan bugün mezun olan, benim mezun olduğum dönemdeki kadar iyi yetiş­
tiği kanısında değilim. Bunu kimseyi itham için de söylemiyorum. Çünkü şöyle
bir d u r u m var. Beceri yanı Teknik Eğitim Fakültelerinde biraz azaltıldı. Branşı­
ma göre söylüyorum. Ben yapı bölümü mezunuyum. İnşaatçıyım. Bir duvarın
yapımını bilmeyen kişi duvarın yapımını öğretemez. Tuğlayı eline almamış, harç
karmayı bilmeyen kişi bunu bir ustaya, diğer bir kişiye öğretmesi anlatması müm­
kün değildir. Bunu bilmekte fayda var. Tabii bu okulların sayısı eskiden ikiydi
1980'den sonra yenileri ilave edilmiştir. Bunlar istihdam ediliyor.
Okul sayılarım vermiyorum. 350 civarında Meslek Lisesi var. 144 tane şu an­
da, bugünkü rakamlara göre söylüyorum. Çıraklık Eğitim Merkezi açılmıştır.
Buralarda bu okul mezunları yeni adıyla Teknik Eğitim Fakültesi mezunları is­
tihdam edilmektedirler.
Bu kısa açıklamayı arz ediyorum.
Metin Î Ç T E M
(Esnaf ve Sanatkarlar Dernekleri Birliği Eğitim Müşaviri)
Saym Başkan ve değerli arkadaşlar, benim Milli Eğitim Gençlik ve Spor Ba­
kanlığı Çıraklık Eğitim Genel Müdür Yardımcısı Zeki Özkan beyefendiye tec­
rübelerimize dayanarak acizane yardımlarını istirham etmek istediğim bir, iki
konu var. Onu d a maddeleştirdim, zaman azlığı nedeniyle.
Öğrencilerin on üç yıl sonra, üç tanesi üniversite mezunu oluyor. Üniversiteden
üç öğrenci mezun olduğuna göre çırakhk ve yaygın eğitim olayının ne kadar
önemli olduğunu vurgulamak için bu rakamı vermek zorunda kaldım. O halde
3308 sayılı yasanın uygulanmasında daha gerçekçi ve daha hareketli olabilme­
miz için de şunları tespit ettim.
Bir defa İstanbul ili diğer illerden her türlü farklı tutulmaya mecbur olan bir
il. Sosyal, ekonomik, kültürel, her açıdan. Burada kanun kapsamına alınma
konusunda Bakanhğımızm biraz daha İstanbul ilinde hızlılık kazanmasını dü­
şünüyoruz. Örnek vermek için arzedeyim;
Mesela, konfeksiyon dalında büyük bir potansiyel var ve dünya pazarlarını
dünya ekonomilerini zorlayan bir durumumuz var. Fakat kanun kapsamına alın­
madı. Şimdi b u n u n cevabını da daha önceki temaslarımızdan biliyoruz. **Mevcutları bir defa halledelim. O n d a n sonra kanun kapsamına alalım. Bir diğer
konu d a buna ait Talim Terbiyemden geçmiş programlarımız yok, hazırlanması
lazım'' cevaplarını vaktiyle aldığımız için hatırlatıyorum, İstanbul'dan korkulmamalı, daha önceki tecrübelerimizden 2089'un uygulanmasında da emeği ge­
çen bir arkadaşınız olarak d a h a önce de bunda da tereddütler vardı.
Fakat İstanbul ili bugün çok başarılı bir d u r u m a gelmiştir. Bu konuda bizim
Birliğimizin teklifleri vardır. Bu tekliflerin bu işe emeği geçen Sayın Zeki Beye­
fendi tarafından gözden geçirilmesinde yarar olduğu kanaatindeyiz.
Bir diğer husus bizde alt kademede intikal ediyor. Çıraklık ve yaygın eğitim
Genel Müdürlüğü ile Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğünün beraber yü­
rüttükleri bu yasa tabanda bazı koordine noksanlıklarını bize gösteriyor. Birin­
cisi mesleki ve teknik okullarımızda geniş imkanlara sahip atölye ile karşı kar­
şıya bulunan çıraklarımız Halk Eğitim Merkezlerimizde aynı imkan olmadığı
için daha zor şartlar altında eğitimle karşı karşı yal ar. Bu b a k ı m d a n kanun fon­
ları da epeyce hareket geçirdi. Bu konuda ilk önce Halk Eğitim Merkezlerine
öncelik tanınmasını ve onların da çıraklarımızın geldiği bir günde alet edevatla
karşı karşıya gelmelerini acilen esnafımız beklemektedir. Onu arz etmek istedim.
Üçüncüsü de, yine yasada var zatialiniz biliyor emeği geçtiği için, İstanbul
ilinde bu kanunun takip kontrol ve mürakebesi ile küçük bir ilimizde kontrolü
arasında büyük farklılıklar var takdir edersiniz. Bu kontrol mekanizmasının il-
çe düzeyinde bir teşkilatlanma ile daha iyi bir murakabe olaymm olacağı kanısmdayız. Bir de diğer ülkelerde, siz daha iyi bilirsiniz, gezdiğiniz çok ülke oldu­
ğu için, bir İş Bulma Kurumu olaymı daha basitleştirirsek bir ilçede bir danış­
ma bürosu kurulursa bir ana baba evladını alıp hangi meslekte, kabiliyeti var
mı yok mu, bunu nereye götürecek, nerden gelecek, hangi formalitelere gire­
cek, bunu gerçi Halk Eğitim Merkezleri büyük bir özveriyle okullarımız yani
Çıraklık Eğitimi Merkezlerimiz genelde yapmaya çalışmakta iseler de, bir En­
düstri Meslek Lisesinin bir Halk Eğitim Merkezinin çalışmaları içersinde b u n a
ayrıca bir öncelik tanıyıp bunu istediğimiz düzeyde cevaplayabilmesi çok zor.
Halbuki böyle bir birim kurulursa daha faydalı olur kanaatindeyiz.
Bir de eski bir Milli Eğitimci olarak bana üzerinde durmamı zorlayan kalbi­
min bir konusu var. Bu eğitimin Milli Hedefler doğrultusunda olup olmadığı
her ne kadar kitaplarda milli hedeflerimiz belli ise de kontrol olayında bunun
da incelenmesinde ve hassasiyetle üzerinde durulmasında yarar gördüğümüzü
daha sonra geniş bir zaman bulduğumuzda d a detaylara inebileceğimizi arz ethıek istedim.
Temel Ç O R U H
(Türkiye Ayakkabıcılar Federasyonu Bşk.)
; Sayın Özkan, son konuşmamızın bir yerinde ''harç yapmasını bilmeyen bir
kimse duvar yapılmasının tarifini y a p a m a z " dediniz. Endüstri Meslek lisele­
rinde yeni yeni başlayan bazı tedrisatların Türkiye'de hocaları olmadığını za­
man zaman sizlerle tartıştık. Örnek: Ayakkabıcılıktır. Bunun için de iş kolun­
dan yetişmiş insanların bir devir için veya birkaç devir için hocahk yapmasını
önermiştik. Bakanlığımız bunu kabul etmedi. Şimdi, zannediyorum Zeytinburn u ' n d a başlayacak bir tedrisat var. Sonra da harç yapmasını bilmeyen bir hoca­
nın ayakkabıcılık tarifini, ayakkabıcılık dersini nasıl vereceğini söyler misiniz?
Kenan Ö Z İ Ç
(îslanbul Ticaret Odası Meclis Üyesi)
Temel beyefendinin buyurdukları sözlere fevkalade canıgönülden ve yaşaya­
rak iştirak ediyorum.
Bu aşağı yukarı bir sıkıntının büyüğü olmuştur. Size bizim meslek dalımızm
süper ordinaryüs profesör olmuş insanlarının belli bir yere gidip kendisinin ta­
lebeliğini dahi yapacak d u r u m d a olmayan kimselerle sıra şaşırmasına uğradığı­
nı görüp tabii ki bunu da bir gönül meselesi ettiği malumdur. Bizim için ma­
lumdur.
Bir dönem için buyurdukları gibi Temel Bey'in, madem bir eğitim seferberli­
ği var ve bütün imkanlar kullanılıyor niçin o insanlar, söylemek zorunda kalı­
yorum, bizim matbaacılık mesleğinin okulu yoktu. Fakat üstadlar, mücellitler
repredüksiyon üstadları ki bunların bir kısmı yüksek tahsilli olmakla birlikte
tahsilleri bu değildir. Böyle bir tahsil yoktur. Şimdi bu insanlardan yararlanma­
yacağız, belli bir prosedürde belli bir protokol, çok özür dilerim bu tabirimi
de bağışlayın, belli kıskançlık için bu adamları ihmal edeceğiz. Bunun nedenini
anlamak imkansızdır. Türkiye'ye yarar değil zarardır efendim. Bu insanları kul­
lanmadılar. Bu insanlar gidiyorlar artık. O n sene onbeş senesi var.
Doç. Dr. İnce T E Z C A N
(Marmara Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi Tekstil Bölümü Başkanı)
Sayın konuşmacıdan bir sorumuz ve bir ricamız var. Bizim fakültede öğren­
cilerimizi uygulama ağırlıkh yeni bir ders düzenlemesinde oldukça ağırlıklı bir
uygulama yaparlar. Şöyle ki iki sömestir olan öğretim yılının bir sömestrinin
iki ayını tümüyle fabrikada geçirirler. Yani altı aylık eğitimin dört ayı fabrikada
geçer. İki ayı bizzat fabrikada tulum giyerek, işçi statüsünde çalışarak geçer.
Ancak 3308 sayılı yasada zannediyorum 19. madde. Sayın Bakanlığınıza da bir
müracaatımız oldu üniversite olarak, **iş sahipleri veya atölyeler, fabrikalar. En­
düstri Meslek Lise öğrencilerine pratik eğitim yaptırırlar" der. Lise öğrencileri­
ne bu imkan tanınırken, çok rica ediyorum, o lisç öğrencilerinin hocası olacak
öğretmenlerin de fabrika çalışması yasa kapsamına alınmalı. Bugüne kadar fab­
rikaya gönderdiğimiz öğrencilerimiz kişisel ricalar ve girişimlerle ancak pratik
uygulama yapma imkanı buldular. Yasa korumasında olmadıkları için fabrika­
da uygulama yapmakta son derece sıkıntı çekiyoruz. Lise öğrencilerini yasa mad­
desiyle korumaya aldığınız gibi çok çok rica ediyoruz lütfen bunların öğretmen­
lerini de aynı eğitimden ve ayna haklardan yararlanmak üzere aynı yasa kapsa­
mına alınmasını rica ediyoruz.
ikinci konu da Teknik Öğretim Fakültesinde bir m a t b a a bölümü vardır. Mat­
baa Makina, Elektrik, Elektronik, Tekstil bölümleri vardır. Sariayiide kendini
uzman hisseden yetişmiş olan elemanlar farklı kadrolarda geçici olarak parttime olarak kendilerinden yararlanmak üzere kapılarımız açıktır, Hoşgeldiler.
Zeki ÖZKAN
(Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı
Çıraklık Eğitim Genel M ü d ü r Muavini)
Bir mesleğin çıraklık eğilimi uygulama kapsamına aimmasında bir noktada
o meslek kuruluşlarının istek ve arzusu dikkate almıyor. İlk teklifi dikkate almıyor.
Yalnız İstanbul ilinde kapsamı aşırı genişletmedik. Sebebi, Metin Bey kendisi
de belirtti, uygulamaya aldığımız alanlarda ben özellikle çıraklık eğitimi ala­
nından söylemek istiyorum, belirli bir noktaya gelemedik. Yani İstanbul'da başanlı değiliz. İstanbul'da çıraklık eğitimi uygulamasında ben gözlemlerime göre söy­
lüyorum, istediğimiz seviyeye gelemedik. Diğer bazı illerde İstanbul'dan çok çok
iyiyiz. Burada da belirli bir noktaya geldikten sonra meslekleri sayısını çıraklık
uygulaması kapsamına almak mutlaka yapılacaktır. Yani kapsama alınması ge­
rekiyor. Özellikle meslek kuruluşları da bu işe gönül verdikten sonra. Çünkü
tebliğde de belirttim. Bu sistem tamamen ortaklaşa yürütülecek bir sistemdir.
Buna dikkat ediyoruz. Bu konuda çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
İkinci Soru: İki genel müdürlük yürütüyor 3308 sayılı kanunun iki cephesi
var. Birincisi çırakhk eğilimi uygulamaları, birisi de işletmelerde meslek eğitimi
uygulamaları. İşletmelerde meslek eğitimi uygulamasında lise öğrencileri işlet­
meye gidiyor. Çıraklık uygulamasında da işletınedeki çırak okula gidiyor. Yani
uygulamada bir nüans farkhhğı var. Birisi erkek Teknik Öğretim Genel Müdür­
lüğü, Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü, Ticaret ve Turizm Öğretimi Daire­
si Başkanlığı. Çıraklık eğitimi uygulamalarmda ise Çıraklık ve Yaygm Eğitim
Genel Müdürlüğü sorumludur. Yalnız orada şunu iyice belirtemedim. İstanbul'da
bazı Halk Eğitim Merkezleri'ne çırakhk eğitimi yürütsün diye görev verildi. An­
cak Meslek Liselerinde de bu görev var. Yani 18'in üstündedir görev verdiğimiz
okul sayısı. Acaba tamamen meslek liselerine mi bu görevi verelim İstanbul ili
için, yoksa tamamen Halk Eğitimi Merkezlerine mi görev verelim, orayı tam
anlayamadım. Metin Bey acaba açıklar mı?
Halk Eğitimini mi tercih ediyorsunuz yoksa Meslek Liselerini mi? Bu durum
var. Yani ikisine de istanbul'da görev verilmiştir. Şu anda görevli kılınmışlardır.
Yoksa Bakanlık kademesinde iki Genel Müdürlüğün arası iyidir. Acaba onu mu
demek istedi. Zaten iyi olmasaydı beraber bu işi bu hizmeti yürütmezdik.
—Orası veya burası diye bir ayarım düşünmüyoruz. Şimdi bir kumpas bula­
mıyoruz Halk Eğitim Merkezlerinde. Halbuki Meslek Liselerinde her öğrenci­
miz, her çırağımız bir kumpas kullanıyor. Araç, gereç bakımından büyük fark­
lılıklar olduğu için eğitim açısından da büyük farklılıklar doğacaktır ve doğamak üzeredir. Bu bakımdan sizin takdirlerinize bagh. Bizim tek endişemiz eği­
timin kalitesi.
İstanbul için diğer bir sıkıntımızı söyleyelim. Beş seneden beri arsa arıyoruz,
arsa bulamadık. Eğer ki arsa bulsaydık, kesin söylüyorum % 100 yatırım prog­
ramına alınırdı. Ve bu yüzden yine tebliğde var 40'm üzerinde çıraklık eğitim
merkezinin yapılması Avrupa İskan Fonundan sağlanan krediden faydalanmak
suretiyle yatırım programına alınıyor. Maalesef ki İstanbul'da arsa arıyoruz bu­
lamıyoruz. Paralı veya parasız. Yani sıkıntımız bu. Tabii gönül arzu eder çırak­
lık eğitimi için müstakil binalar yapalım, eğitimleri oradan sürdürelim. Ancak
İstanbul'da bu çıraklık eğitim görevi verdiğimiz Meslek Liselerimizin sayısı az
değil.
Kontrol Mekanizmasının İlçe Düzeyinde Kurulması:
Halen bir kontrol mekanizması şu ana kadar pek kurulmadı biliyorsunuz.
Bununla ilgili yönetmelik yürürlüğe girdi. Genelgesi üç gün önce valiliklere pos­
talandı. Çünkü denetlemede görev alacakların ücreti kanuna göre kurulan fon­
dan ödenmesi gerekiyor ve fon yönetmeliği de son şeklini almak üzere. Çıraklık
eğitimi uygulamalarının iş hayatında denetlenmesinde, bir Çalışma Bakanlığı
Müfettişleri görevlidir bu işle, çıraklık eğilimi için söylüyorum, diğeri de 507
sayılı kanuna tabi işyerlerinin denetimini bir ilgili meslek öğretmeni ile esnaf
kuruluşundan, dernekten bir yetkili beraber, yani iki kişi denetlemeyi birlikte
sürdürecekler. Ticaret ve 5590 sayılı kanuna tabi işyerlerinde ise yine ilgili mes­
lekten bir öğretmenle Ticaret ve Sanayi Odasının görevlendirdiği yetkililer be­
raber gezecekler, beraber denetleyecekler.
Buradaki denetleme özellikle ceza yağdırması değik bizim ön plana aldığı­
mız mesleki rehberliktir. Bunlara yardımcı olmaktır. Sistemi doğru, kanuna,
usulüne uygun uygulamaktır. Bu konuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Tabii
bu komisyonlar kurulduğu zaman genelgede de belirtildi, İl merkezinde kuru­
labileceği gibi ilçelerde de kurulabilecektir. Artık buna il kendisi karar verecektir.
Programların veya eğitimin milli hedefler doğrultusunda bunun tersini dü­
şünmek, bilemiyorum, aklımıza da getirmiyoruz. Eğitim programlan da düzen­
lenirken bu şekilde düzenleniyor ve zaten belirli kademelerden geçiyor eğitim
programları varsa incelerseniz, bunun dışında düşünmek mümkün değildir. Zaten
konuşmaya başlamadan önce de sabahleyin ''eğitim nedir" kısaca ve Milli Eği­
tim Temel Kanunumuz neyi hedefliyor, onu da arzetmiştim.
Branşında yetişen kişilerden niye yararlanılmıyor veya bunlar kabul edilmi­
yor. Böyle bir şey kesinlikle yok. 1977 yılında çıkartılan Usta Öğrenciler Yönet­
meliği var. Bu yönetmeliğe göre dalında yetişmiş uzman kişilerden öğretmen
olmayan olanlarda mutlak surette yararlanılacaktır. Mevzuat çok açıktır. Bun­
lara Bütçe Kanunu ile belirlenen, tabii şu anda Devlet onu veriyor, ders saati
ücretleri de ödenmektedir. Bir de özellikle çıraklık eğitiminde, dalında yetişmiş,
sanayi içinde yetişmiş, bu işi çok iyi bilen kişilerden mutlak surette istifade ede­
ceğiz. Başka çözüm yolumuz yok.
Konuşmamın yine bir arasında şunu söyledim, Almanya'da 11. Dünya sava­
şında ev hanımları öğretmen yapıldı. Biz de burada, bir yandan öğretmenimiz
yok, bir yandan da bu yetişmiş kişilerden istifade etmeyeceksiniz, bu çok ters
bir durumdur. Kesinlikle öyle bir durum yoktur. îstiladc edeceğiz.
Yüksek öğrenim öğrencilerinin de 3308 sayılı kanunun 19. maddesinden isti­
fade edilerek 50 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde eğitimlerini sağlamak
üzere Fakültelere, YÖK'ün bir teklifi var. Belki kanunda yapılacak diğer bazı
düzeltmeler de var. Uygulama da bu, zaman içinde kendini gösterecektir. Kısa
zamanda da kanunda bir değişikliğe gidilmesi de uygun görülmüyor. Onu da
söyleyeyim. Ancak ilerideki aylarda veya önümüzdeki yıllarda uygulamada do­
ğan aksaklıkları gidermek için belki bazı düzeltmeler yapılacaktır. Bu konuda
esnaf, sanatkar, sanayiciye bir noktada yük gelmiştir. Bunun dışında fazla bir
ek yük getirmek de düşünülmüyor. Tabii bu da üzerinde durulan düşünülen bir
konudur.
8.3
KÜÇÜK SANAYİ KURULUŞLARINDA
VERİMLİLİK
Doç. Dr, MiiİL Alımei EÖzok
İTÜ EncJüslrl Mühendisliği
Bölümü
Eylül 1987
IV. T E B L İ Ğ
^^KÜÇÜl SANAYİ K U R U L U Ş L A R I N D A VERİMLİLİK'^
Bu tebliğde önce genel olarak bir kuruluşta verimliliği etkileyen faktörler ele
aimmış daha sonra da Türkiye'de Küçük Sanayi Kuruluşlarmm daha verimli
çalışmalarmı engelleyen faktörler Sanayi Mühendisliği ve Ergonomi açısmdan
incelenmiştir.
Gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de küçük sanayi kuruluşlanmız hem üretim potansiyeli ve hem de istihdam açısmdan önemli bir
yer işgal etmektedirler. Genellikle geleneksel yöntemlerle çalışmak ve bu yön­
temleri zaman süreci içinde yavaş değiştirmekle birlikte küçük sanayi kuruluş­
larının çalışanlara başlangıç deneyimlerini ve işte gerekli beceriyi kazandırmak
açısından da önemli görevleri vardır.
Bilindiği gibi herhangi bir sanayi kuruluşunun ürettiği ü r ü n ü n tüm parçala­
rını imal etmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla üretimde kullanılacak ufak kalemlçrin çoğunun yan sanayi içinde düşünülebilecek küçük sanayi kuruluşları
tarafından üretildiği bir gerçektir. Bunun yanında doğrudan doğruya tüketiciye
sunulan ürünlerin bir kısmı da küçük sanayi kuruluşlarımız tarafından üretil­
mektedir.
O halde toplam üretim ve ekonomi de bu kadar önemli bir role sahip olan
Küçük Sanayi Kuruluşlarının tüm sorunlarına ciddiyetle eğilmek ve en kısa za­
m a n d a kendilerini dar boğaza sokan sorunlara çözüm yolları aramak gerek­
mektedir.
Ortak pazara girme hazırlıkları içinde bulunduğumuz şu sıralarda tüm ülke
sanayii ile birlikte Küçük Sanayiin de daha kaliteli ve daha ucuza mal üretme
zorunlulukları doğmuş, finansman temini, teknoloji geriHği, pazarlama güçlü­
ğü, talep yetersizliği vb., sorunlar daha büyük bir önemle ortaya çıkmıştır.
Bir ekonomide Küçük Sanayi kuruluşları yatırımlarının artması ve gelişmesi
açısından da büyük bir dinamizme sahiptir. Bilgili, becerikli ve çağdaş üretim
ve yönetim bilgilerine sahip olan bu küçük kuruluşlarımızın geleceğin büyült
kuruluşları olma potansiyelini de taşıdıkları unutulmamalıdır.
Gelişmiş sanayi ülkeleri arasındaki baş döndürücü rekabetin bir sonucu ola­
rak denilebilir ki artık Türkiye olarak üretimimizi alışılagelmiş usullerle sürdür­
memiz, veya sürdürsek bile gelişmiş ve hatta gelişmekte olan ülkelerle rekabet
edebilmemiz m ü m k ü n değildir. Zira artık ürettiklerimizi sadece yurt içinde tü­
ketmiyoruz; bir kısmını da ihraç ediyoruz. Ve mutlaka ihraç etmeye de mecburuz.
Bir küçük sanayi kuruluşunda yukarda değinilen sorunlar arasında teknik
açıdan öyleleri vardır ki Kalite Kontrolü, İş Gücünün Eğitimi, İş Basitleştirme,
Çevre Koşullarının düzenlenmesi, İş Yeri düzenleme. Takım ve Tertibat Tasarı­
mı, Maliyet Kontrolü ve Ergonomi gibi konuları doğrudan ilgilendirir. İşte bun­
dan dolayı teknik açıdan verimliliği doğrudan etkileyen konulara da önemle eğil­
mek ve Sanayi Mühendisliği tekniklerinin araerhğı ile çözüm yollan aranmak ge­
rekmektedir.
Ü R E T t M D E VERİMLİLİK:
Bir işletmenin amacı görülen zamanda, öngörülen kalite ve miktarda üretim
yapabilmek için insan, makina (her türlü üretim aracı) ve malzemenin (ham mad­
de, yarı mamul vb) optimum etkileşimini sağlamaktır. Yani bir işletme bu üre­
tim faktörlerini o şekilde bir araya getirmelidir ki en verimli sonucu alabilsin.
Daha verimli çalışma demek, bir üretim sistemindeki girdiler, sabit kaldığı
halde çıktıkların sayı olarak artması demektir. Doğaldır ki, bu arada istenilen
kaliteyi de gerçeklemek gerekir.
Bir ülkenin toplam olarak verimli bir ürcıinule bulunması ancak her bir üre­
tim kuruluşunun verimli çalışmasıyla mümkün olduğuna göre çalışanların tü­
m ü n ü n üretim olayında verimlilik öğesini her an göz önünde buhjudurması
gerekir.
Genel olarak ürelimde verimliliğe etkiyen faktörleri aşağıda olduğu gibi sı­
ralayabiliriz:
H a m Maddenin yapı ve kalitesi:
Üretimde kullanılan ham madde isıenilcu nitelikte değilse ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın sonuçta ürünün kalitesi belli bir düzeyin üzerine çıkamaz. Dökümde
kullandığınız pik kalitesi iyi değilse, döktüğünüz parçanın kalitesi de iyi ola­
maz. Aynı şekilde plastik bir mamulün kalitesi de kullanılan plastiğin cinsine
; bağlıdır.
Üretim Süreci:
\
Ü r e t i m s ü r e ç l e r i g ü n ü m ü z d e hızla d e ğ i ş m e k t e k a y n a k l a r ı n k u l l a n ı m ı n d a
y e n i y e n i yöntemler d e n e n m e k t e d i r . B i l i m s e l v e T e k n o l o j i k gelişim s a y e s i n ­
d e ü r e t i m s ü r e ç l e r i hızla d a h a i l e r i o l a n l a r a d o ğ r u d e ğ i ş m e k t e d i r .
Kullanılan Araç ve Gereçlerin Cinsi:
K l a s i k takım t e z g a h l a r ı i l e y a p ı l a n ü r e t i m d e n n ü m e r i k k o n t r o l l ü t e z g a h l a r a
g e ç i ş a ş a m a s ı g e l i ş m i ş ü l k e l e r d e n e r e d e i s e t a m a m l a n m a k üzeredir. G ü n ü ­
m ü z d e b u n u n l a d a y e t i n i l m e y e r e k b i l g i s a y a r d e s t e k l i ü r e t i m hatlarına g e ç i l ­
miş bulunmaktadır.
Üretim Araçlarının Etkin Kullanımı:
Verimlilik mevcut koşullarda üretim araçlarının en etkin şekilde kullanımım
gerektirir. Etkin ürelirn programlan ile tezgalı, araç veya gereçlerden yararlan­
ma zamanlarının arttırılması ve boş kalma zamanlarının minimuma indirilme­
si gerekir.
Üretimde Süreklilik ve Standartlaştırma:
Ürünlerin standart değerlere bağlanması ve sürekli izlenmesi de kendisinden
beklenen fonksiyonları en iyi şekilde yerine getiren en basit bir ürünün tasarı­
mı açısından önem taşır.
İnsan G ü c ü n ü n Kullanımı:
\
Verimliliği etkileyen hiçbir faktpr insan gücünden daha önemli olamaz. Çünkü
bilindiği gibi sonuç olarak her lu\rlü üretim aracını kullanarak üretimi gerçek­
leştirecek olan yine insandır. O h.Üdc onun lüm fiziksel vc menial özelliklerini
iyice incelemek ve ona göıc üıctihıde istilıdah etmek gerekir.
Ülke ekonomisi açısından verimli çalıştvıamn sonucu aşağıdaki şekilde oldu­
ğu gibi özetlenebilir:
Vİ2RİMLİ
ÇALİŞMA
KAYNAKLARİN D A H A İYÎ
DEĞERLENDİRİLMESİ
DAHA U C U Z VE DAHA KALİTELİ Ü R E T İ M
I
I
l
REKABirr V E SATIŞ O L A N A K L A R I N I N ARTMASI
ÜLKEDE REI-AHIN ARTMASI
VERİMLİLİK ARTIMI:
Yukarda saydan faktörlere bağlı olarak ve verimlilik artımı için özellikle ül­
kemizdeki Küçük Sanayi Kuruluşları açısından aşağıdaki önlemlerin alınması
düşünülebilir.
1. Kullanılan üretim yönetiminin çağdaş ve ileri bir yöntem olup olmadığı in­
celenmeli ve zorunlu ise bunların değiştirilmesi için gereken önlemler hızla alın­
malıdır.
2. Kullanılan tezgah araç ve gereç hız, hassasiyet vb. açılardan değerlendiril­
meli ve üretimin gerektirdiği koşullara uymayanlar değiştirilmelidir.
3. Eğer mümkünse üretim cinsleri azaltılmalı ve böylelikle üretim faktörleri­
nin etkinliği artırılmalıdır.
4. Üretimde kullanılan metotlar bilimsel bir incelemeye tabi tutulmah ve ya­
zılı standartlar haline getirilmelidir.
5. Organizasyon, Planlama ve Kontrol Yöntemleri için gelişmiş Sanayi Mü­
hendisliği teknikleri kullanılmalıdır.
6. İnsan gücünün daha etkin kullanımı için İş Etüdü ve Ergonomi teknikle­
rinden yararlanılmalıdır.
Ülkemiz» yetişmiş insan gücü ve tarihsel mirası ile büyük bir potansiyele
sahiptir. Sorunlarımız olduğu gibi o sorunları çözecek uzmanlarımız da vardır.
Belki en önemli eksiliklerimizden biri de Küçük Sanayiimiz de dahil olmak
üzere tüm kuruluşlarımız ile üniversitelerimiz veya ilgili diğer kuruluşlar ara­
sında gereken ilişkilerin henüz yeter düzeyde kurulamamış olmasıdır.
KÜÇÜK, SANAYİ K U R U L U Ş L A R I N D A
VERİMLİLİK** KONUSUNDA SORU VE CEVAPLAR
Doç. Dr. Melik Şahin Y I L D I R I M
(Milli Prodüktivite Merkezi İstanbul Bölge Müdürü)
Sayın hocamız Ahmet Özok biraz bahsettiler.
Milli prodüktivite Merkezi Ankara'da merkezde bulunuyor. Ve ülke sanayii­
ne yönelik verimlilik çalışması yapan bir kurumdur. Kamu kurumu niteliğindedir.
Sayın hocamızın bahsettiği güncel bir konu olan VEPA projesi meselesi iş
etüdleri konusunda iş ve temel eğitim veren bir kurs şeklidir. Bu kurslara, biz
Türkiye'de büyük şehirlerde başladık. Bunların ilki ise, İstanbul'da yeni başla­
dı ve şu anda devam ediyor. Bu kursumuzu biz öncelikle fevkalade büyük bi­
rinci ve ikinci sınıf kuruluşlara buyurduk ve tabii bu tip çalışmalarımız ashnda
bütün sanayi kuruluşlarına yönelik de yapılacaktır, açıktır. Ayrıca bizim kursu­
muz aslında verimlilikle ilgili t ü m eğitim, araştırma kurs ve yayın faaliyetlerin­
de bulunmaktadır. Yayın faaliyetimiz vardır. Bizden müracaat edildiğinde, tah­
min ediyorum faydalanacakları bazı yayınlarımız vardır. Bundan sonraki çalış­
malarımızda da böyle yayın faaliyetlerimizin olacağını kendilerine müjdeleye­
bilirim,
gg
Suat YALKIN
(İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Dernekleri Birliği Başkanı)
İstanbul Ticaret Odasının birkaç ay önce yayınladığı Küçük Sanayide kapa­
site kullanımıyla ilgili raporunda, inceleme kapsamına giren 13 sektöre ait iş­
letmelerin kapasite kullanım oranlarının, geçen yıl ortalama % 55.7 olduğu açık­
landı. Tam kapasite kullanımını engelleyen ilk üç neden sırasıyla,
—Finansman Güçlülüğü
—Talep Yetersizliği
—Kaliteli işçi eksikliği olarak sıralandı.
Bu hususlarda kanaatiniz nedir?
Doç. Dr. A H M E T ÖZOK
(İ.T.Ü. Endüstri Mühendisliği Bölümü- Tebliğ Sahibi)
ilk soru sahibinin sorularını cevaplamaya çalışayım:
Bu konularda gerçekten büyük çabalar var. Yani bu gibi yöntemlerin büyük
kitlelere yayılması konusunda, tesadüfen elimin altında İstanbul Ticaret Odası
Sanayi Şubesince yayınlanan '*Küçük Sanayide Daha Verimli Nasıl Çalışabiliriz"
diye bazı temel ilkeleri gösteren bir ufak kitapçığımız 1985 yılında yayınlandı.
A m a sanıyorum bunun mevcudu kalmadır Bu arada memnuniyetle söyleyeyim,
yine küçük sanayimizle ilgili benim tarafımdan yürütülen bir araştırma çalış­
ması var. Bu araştırma çalışması içinde verimliliği etkileyen tüm faktörler, bil­
gisayar yardımıyla da değerlendirilecek ve çok basit bir şekilde deneyeceğim ama,
belli bir düzeydeki sanayicilerimizin kullanımına sunulacak. Yıl sonuna kadar
zannediyorum bu çalışma tamamlanacak.
Bir noktaya d a h a değindiniz. Gerçekten çok haklısınız. Çok memnun oldum.
Gerçekten çok önemli bir konu.
Konuları uzmanca bilmek başka, onları ilgililerin anlayabileceği bir şekilde
aktarmak başka. Bugün izafiyet teorisini bu konudan haberdar olanlara gayet
rahat anlatırsınız, kolaylıkla anlatırsınız ama büyük kitlelere nasıl anlatırsınız.
Bunun için sizin de belirttiğiniz gibi, gerçekten resimlerle, çarpıcı ifadelerle
bir el kitapçığının hazırlanmasında da sanıyorum yarar var. Bu seminer ilgili
arkadaşlar tarafından eğer olanaklar elveriyorsa, bir kitap halinde yayınlana­
cak. Orada da, teşekkür ederim bu uyarınıza, bu noktaları bin dt gözönüne
alarak hiç olmazsa benimle ilgili olan bölümde buna dikkat etmeyi amaçlayayım.
Bir arkadaş, bu konularla ilgili olarak kimlere müracaat edilebileceğini sordu.
Maalesef Türkiye'de eksik olan şeylerden birisi de iletişim eksikliği dediği­
miz, bilgi ve haberleşme eksikliği.
üniversite çerçevesinden söyleyelim. Bugün biz Almanya*da Amerika'da bi­
limsel mecmuaları karıştırarak, onları izleyerek hangi araştırmaların yapıldığı­
nı biliyoruz. A m a X üniversitesinde de acaba hangi konularda çalışma yapılı­
yor. Eğer o mecmualar elimize geçmiyor ise maalesef haberimiz olmuyor. Esa­
sında bir takım çalışmalar da yapılıyor, zaten gelişmekte olan ülkelerin en bü­
yük kayıplarından biri de bu, yani her sene bir takım şeyler her defasında yeni­
den tekrarlanıyor.
Bu konuda bir örnek vermek istiyorum.
Acaba bizirn ölçülerimiz nasıldır? Bunu ben önemli olduğu için burada her
defasında vurgulamak istiyorum. Çünkü bir çok arkadaşımın haberi ol­
madığına inanıyorum. Ben TÜBİTAK nezdinde bir araştırma yaptım. Türki­
ye'de erkek nüfusun 50 tane bölgesine ait 1000 kişiyi ölçerek ki yeterli bir ra­
kamdır; şu ölçüleri aldım. Ve bu ölçüler içinde tüm ortalama değerler, katma­
lar ve bakın burada çok değer var, yani o kadar çok yararlanabilirsiniz ki.
Acaba bizim insanlarımızın ölçüsü ne, ben hangi ölçülerde masa yapayım ki
çalışanın çoğu orada daha rahat çafışsm yahut masanın sandalyesini hangi aya­
rında yapayım ki oturanlar ayarlayarak rahat bir şekilde çalışsınlar. Burada bü­
tün değerler var. Özellikle koruyucu araç gereç açısından. Bakın kafa çevresi,
koruyucu eldivenler, arkasından ayak boyu, ayak yüksekliği hepsi var. Fakat ma­
alesef bu çalışma 19S0'de bitirildi. A m a her defasında rastlıyorum, gerektiği
şekilde ilgililere iletemedik. Türkiye'de ki kayıplardan biri de bu. Birtakım şey­
ler yapılıyor a m a ilgililere ulaşamıyor maalesef.
Bakın bütün ölçüler var burada. Şu bir numaralı boydur. Türkiye'de erkekle­
rin ortalama 168.8 cm'dir. Bütün 50 tane ölçü var, kilolarda dahil olmak üzere
bunlar arasında hangi ölçü diğeri ile ilgili.
Bunlar yapıldı ama maalesef ilgililere ulaştırmaya bazan gücümüz yetmiyor,
t a k a t tahmin ediyorum ki ileride bu konularda daha ayrıntılı çalışmalar yapı­
labilecektir.
Dışarıda yapılan çalışmalara da örnek olarak vermek istiyorum. Bugün me­
sela uzaya fırlatılan roketler için uzay aracında vb. artık bu çalışmalarda o ka­
dar ileri gidilmiştir ki insanların vücudunun her bir parçasının atalet momenti,
kuvvet eksenleri, çalışma şekli vb. arıştınlmaktadır.
Bunlar kesinlikle fantazi değil daha etkin çalışmanın ön koşulları. Bizim de
mutlaka bu konulara eğilmemiz gerekiyor.
Biz bu konularla ilgilenirsek nasıl şey yapabiliriz.
Çeşitli kuruluşlarımız var. Ben hatırımda olanları size söylemeye çalışayım.
Mesela bir Prodüktivite Merkezi var, üniversitelerimizin işletme ve endüstri mü­
hendisliği bölümleri var, Boğaziçi, Ortadoğu, İstanbul Teknik Üniversitesi gibi.
Bugün mesela işyeriniz sıkıştı başka bir yerde arsa aldınız. Tezgahlarınızı gö­
türüp oraya yerleştireceksiniz. Nasıl yerleştiririm de taşımayı en aza indiririm.
Basit önlemleri var. Bunlar oranın ilgilileriyle, pratikte çalışanlarla birlikte mü­
kemmel en organize edilebilecek şeyler. Bu belirtilen kuruluşlarla temas edilebi­
lir. Sanırım artık somut, yararlı sonuslar alma düzeyine de gelinir.
92
AVRUPA TOPLULUĞUNA GİRİŞ
S Ü R E C İ N D E KÜÇÜK SANAYİNİN
D U R U M U (FRANSA MODELİ)
CIIRİSTİAN B E R N A R D
CHALONS S U R M A R N E TİCARET
V E SANAYİ ODASI "SANAYİİ
GELİŞTİREN SERVİSİ" S O R U M L U S U
1987
V. TESLİĞ
"AVRUPA TOPLULUĞUNA GİRİŞ S Ü R E C İ N D E
KÜÇÜK SANAYİNİN D U R U M U (FRANSA M O D E L İ )
Efendim, ben sadece mütevazi bir danışman olduğumu belirterek başlamak
istiyorum. Ben konsültasyon yapıyorum, adeta konsültasyon yapan bir doktor
gibiyim. Bir şirketin, bir işletmenin doğuşuna yardım ediyorum. Bazen maale­
sef ölümünde de bulunuyorum. Beni çağırırlarsa onlara gidiyorum, beni çağır­
dıklarında ya hakikaten hastadırlar ya da hastalık hastasıdırlar veyahut da ufak
tefek sorunları vardır. Bazen de beni çağırdıklarında çok geç kalmış oluyorlar.
İşte gördüğünüz gibi çok zor bir rol oynuyorum ve gözlemlerimde fevkalade
pragmatik davranmaya çalışıyorum. Bu çalışmalarımla, inanıyorum ki sağlıklı
bir işletme yönetimi tesisi hususunda yararlı sonuçlar alınabilir, finansmanda
hatta planlama konusunda da çok şey yapılabilir. Benim için küçük ve ufak iş­
letme 500 kişi istihdam eden işletmelerdir. Bu Fransa'daki tanımlamadır ve ka­
bul etmek gerekir ki biraz teorik bir yaklaşımdır. Zira pratikte bir işletmeye git­
tiğim zaman bakıyorum iki ila 50 kişi istihdam ediyorlar. Yani uygulamada kü­
çük işletmenin tanımım yapmak zordur. Tanımı gibi küçük işletmenin rolünün
ne olduğunun belirlenmesi de zordur. Bu sabah dinledim belki rolü istihdam
yaratmaktır dendi. Bu tabi ki her yerde düşünülen bir şeydir. Bütün hükümet­
lerde bunun üzerinde durur, fazla da durur. A m a küçük işletmenin rolü istih­
dam yaratmak değildir. Bana göre küçük işletmenin görevi bir ihtiyaca cevap
vermektir. Piyasadaki mevcut bir ihtiyaca cevap vermektir. Bu sabah bu hiç konuşulmamıştır. Yani en ucuz şekilde en iyi malı üretir bir işletme. Ama müşteri­
si yoksa, o işletme değildir. Demek ki önemli olan husus satmaktır. İşletmenin
başındaki kişi bir muayyen zamanda piyasanın bir ihtiyacına cevap veren kişi­
dir. Bu ihtiyaca cevap verebilmek için bir yandan personel, (işgücü) diğer yan­
dan da makinalar kullanılır. Bir yere, bir binaya ihtiyacı vardır. Pek tabi ki fi­
nansman ihtiyacı vardır. Çünkü hayatiyeti esnasında işletmenin bazı zor devir­
leri de olacaktır, İşte benim için işletme budur. Küçük ve orta işletme karar ver­
me gücünün bir veya iki kişi de kaldığı işletme tipidir. Diğer taraftan; yetkisi
çeşitli finans uzmanlarına aittir. Bunlar bence hep beraber bir grup olarak ka­
rar verirler. H a l b u k i küçük işletmelerde karar verme olgusu biraz evvel söyledi­
ğim gibi küçücük bir ekibe, bir ila iki kişiye aittir. Sîze biraz Avrupa'dan bahse­
deyim ve örneğin Chalons'daki Ticaret Odası'nı size anlatayım. Bu küçücük
bir Ticaret Odasıdır. İstanbul Ticaret Odası'na benzer tarafı yoktur. Çünkü en
az 30 kere daha küçüktür. Bütçemize gelince; Fransız Frangını Türk Lirası ile
ifade etmek bana zor gelecek ama yaklaşık 35 milyon Fransız Frangı'dır. Bura­
da 30 kişi çalışıyor ve bütün bahsettiğimiz konulara hemen hemen değiniyoruz.
Bir kere bilgi alışverişi var, eğitim var. Biz eğitim merkezleri kurduk, çıraklara
yardımcı oluyoruz. Aynı z a m a n d a çıraklık kanunlarımız yasalarımız var. İşlet­
melerin nereye yerleşeceklerinin tayini çalışmalarımız var. Ayrıca da ikilanc en­
düstri sitemiz var ve bunları idare ediyoruz.
Aynı zamanda da bilgi alış-vcrişi problemleri, Icçinzal eğilim gibi konularda
sürekli çalışanlarımız var. Ben bu işlerin yürütüldüğü servisin müdürüyüm. Ve
yedi yıldan beri de bu konuyla iştigal etmekteyim. Şimdi Chalons'u ben size
nasıl anlatayım. Adeta İstanbul gibidir. Dünyanın ortasmdadır. Zaten her kent
dünyanın ortasmdadır, o kentte yaşayanlar için. Avrupa'nın merkezindedir. Pa­
ris, Bonn ve Brüksel'in kurduğu üçgenin ortasmdadır. t^aris'ten 150 km, Brük­
sel'den 200 kilometre uzaklıkladır. İlginç bir eksen üzerindedir. Londra-Milano
ekseni üzerindedir. Aynı zamanda da Kuzcy-Güncy y\vrupa ekseni üzerindedir.
J milyon 300 bin kişi nüfus olarak bu bölgede yaşamakta, kilometre kare ba­
şına 52 kişi düşmektedir. Bölge tarım bakımından da çok zengindir. Endüstri
bakımından fakirdir. Hatta Fransa ortalaması bakımından endüstrisi yeteri de­
recede gelişmemiştir. Ama tarım bakımından burada hububat, pancar hatta suyu
alınmış hayvan yemleri vardır. Aynı zamanda da a iyon gelinciğine benzer bir
nebat da yetiştirmekteyiz ve bundan çıkan afyonu tıp için kullanmaktayız.
Buraya kadar c^jılattıklarım normal şeyler, ama işin ilginç yanı bu kadar kü­
çük bir bölge, bu kadar küçük bir Ticaret Odası'nın yaptığı işlerle ismini Avru­
pa'da duyurmuş olması. Bakınız bu nasıl oklu: Bir kere benim küçük ve orta
işletmelerim Avrupa piyasasına ilgi duyuyorlardı. Ben A E T ' d e birkaç ay staj
yaptım. Yalnız burada katiyen A E T ' n i n temsilcisi olarak bulunmuyorum. Ben
bütün ufak ve orta işlctemleri alakadar eden konularla ilgilendim ve Avrupadaki bu yeni uygulamanın 1992'de getireceği sonuçla ilgilendim. Çünkü Avru­
pa 1992'de hemen hemen artık Amerika Birleşik Devletleri gibi bir piyasa şek­
line dönüşecek. Biz Avrupa derken 300 milyon kişiyi temsil ediyoruz. Amerika
250 milyon kişiyi, .Japonya da 120 milyon kişiyi temsil ediyor. Demek ki biz
de Avrupa olarak bir gücüz. Şimdi asıl konuma dönmek istiyorum. Ufak vei
orta işletmelerin Avrupa'daki yeri üzerine üç nokta etrafında konuşacağım, ba­
zı veriler sunacağım ve bu verilerden Avrupa'nın gelişmesine yönelik sonuçlar
çıkarmaya çalışacağım. A.E.T. küçük vc orta işletmeler için ne derece önemlidir
ve Fransa'dan daha geç Avrupa topluluğuna iştirak etmiş olan memleketler için
bunun önemi nedir, bunlardan bahsedeceğim. Ondan sonra Fransa'nın A E T
ile olan durumundan bahsedeceğim vc bizim hatta sizin Ticaret Odalarının mü­
dahalelerinin ne ölçüde gücü olduğundan bahsedeceğim ve biz Chalons Ticaret
Odası olarak bu konuda ne gibi tedbirler almak düşüncesinde olduğumuzu di­
le getireceğim.
Hepiniz biliyorsunuz, Avrupa topluluğu kademe kademe oluşmuştur. Altı üye
ile başladık, şimdi 12 üye oldu. Î973'te 9 olmuştu. İngiltere, İrlanda ve Dani­
marka'nın iştiraki ile 81 veya 82 yılında da Yunanistan ile Portekiz girdi ve şim­
di 12 oldu. Kendi kendime Brüksel'de bir soru sordum Niçin altı'dan 12'ye ge­
çiliyor. Herkes iştirak etmek, girmek istiyor. Ç ü n k ü sorunlar en azından politik
seviyede, altı üye ile de hallolunmamıştır. Avrupa çok kocaman bir makinedir.
Avrupada bazı çalışan teşkilatlar vardır. Fakat kararlar politika doğrultusunda
verilir. Yani önce bakanlar seviyesinde, yanılabilirim, yanılırsam beni düzeltebi­
lirsiniz, zira bu konuda uzman değilim. Dediğim gibi bakanlar karar verir. En
sonunda da Avrupa Konseyi vardır. O da Başbakanlar grubunu toplar. Yani siz
de görüyorsunuz ki bir ufak memurun bu koskoca teşkilat içinde önereceği bir
husus çok ilginç olabilir. Fakat 9 bin memurun arasında bu önerinin en yukarı
seviyeye çıkıp da bir politik karar şekline dönüşmesi için çok uzun bir yol katetmesi lazımdır. I957'de ilk Avrupa anlaşması yapıldı, ondan sonra kömür ile
çelik anlaşması yapıldı. Artık Avrııpanın çok büyük bir piyasa olduğu fikri yer
etmişti. A m a lüm çabalara rağmen ilk on yılda fazla bir şey değişmedi. Ama
yine de kademe kademe gümrük resimleri düşürüldü, zannediyorum. 10 sene
kadar sürdü bu fakat gene de beklendi. Yani gümrük resmi ödememek için çe­
şitli memleketler arasında 10 yıl bekledik. Benim için Amerika Birleşik Devlet­
leri gibi tam ve tek pazar değildin Avrupa'da henüz bölünmeler vardır. 1992'de
öngörülen amaçta zaten bu bölünmeleri bu hücrelenmeleri ortadan kaldırmak-*
îı. Mesela bu bölünmeler varken, işçilerin serbest dolaşımından söz ediliyor. İş­
çilerin serbest dolaşım dediğimiz zarnan uzmanların tıp doktorlarının, mimar­
ların hepsinin serbest dolaşımı demektir. Bu da diplomalar arasında mübadele
demektir ki bu da çok önemli bir husustur. Eğer Türkiye Ortak Pazar'a girme­
yi düşünüyorsa bütün bu yönleri de düşünmesi, bir uyum sağlaması lâzımdır.
1992'lerin d a h a ilerinin Avrupası ne olacak onu düşünmesi gerekir. Bugün Tür­
kiye'de çeşitli diplomalar var. Ama bu diplomaların birbirini tutması lazım, Fran­
sız, Alman diplomalarının İngiliz diplomalarının da uygun olması lazım. Di­
ğer taraftan bazı ürünler için muayyen spesifikasyonlar vardır. Memleketler kendi
ulusal endüstrilerini korurlar. Mesela bu hususta Almanya tam bir şampiyon­
dur. Demek ki her memleket elinden geldiği kadar kendi ürününü ve kendi giri­
şimcilerini korumak istemektedir.
Bu Fransa'da da ele alınmış bir konudur. Konuyu bir de şöyle düşünelim,
örneğin bir ülkede sadece Türk piyasası için makinalar imal edilemez. İngiliz
ve Alman piyasası için de özel makinalar imal edilemez. Öyle makinalar ve öy­
le çözümler bulmak lazımdır ki, bütün bu pazarlarda ufak tefek adaptasyon­
larla satılabilsin. Ben size teminat verebilirim. Küçük sanayiciler olarak, siz her
seferinde makinanızı alacak kişiye göre etüd etmeye kalkışırsanız çok zorluk­
larla karşılaşacaksmız demektin Bence bu konuyu çok düşünmek lazım, önemli
bir konu. Üreticilerin erişmek istedikleri ülkelerde ki halkın özelliklerini bilme­
leri lazım. H a t t a , kıtaların genel özelliklerini tanımak lazım. Bir Avrupalı için
Japonya'nın A B D ' n i n zevklerini özelliklerini tanımak önemli bir faktördür. Bir
yerde J a p o n Modeli'nde görülen başarının sırrı burada yatmaktadır. Gene Ja­
ponya'da üretim organizasyonu da hayli farklı dev kuruluşlar büyük iştirakçi­
ler seri imalatlar ve çok çeşitli tüketim malları bu ülkenin sanayi yapısını yan­
sıtmaktadır. Ayrıca gene Japonya'da kalite faktörü de organizasyon içine en-
Icgrc edilmişi ir. Ürelimde sıfır hala vc sıfır kayıp fonnüiü geçerlidir, labii ki
bu modeli kendi ülkelerimize tatbik etmek imkanı yokîur. Bizim ülkelerimiz­
de küçük işletmelerin eğitimleri konusunda da sorunlar vardır.
Bu sorunların biz Fransa'da çözmüş değiliz. Herhalde Almanya da tam çöz­
medi. Dolayısıyla hep öğrenmemiz lazım. Ben burada size küçük va orta işlet­
melere bir mesaj bırakmak istiyorum. Fmin olmadan yaşamayı öğrenmemiz la­
zım. Çeşitli piyasa etüdleri yapabiliriz, l^ek çok uzman var bu hususta. Ben bile
belki küçük ve orta işletme için uzman sayılabilirim. Ama bu uzmanlar da her
şeyi çok iyi bilmiyor. Dolayısıyla iyi bir işletmeci kendi yetenekleri ile uzağı da­
ha iyi görebümeyi öğrenmelidir. Tıpkı otomobil kullanır gibi, etrafını değil elin­
deki imkanlarla önünü vc mümkün olduğu kadar uzağı görmeye çalışmalıdır.
Otomobil kullanırken ayağınıza bakar mısınız, vitese bakar mısınız, yanınızda­
ki birine bakar mısınız. Önünüze bakarsınız, uzağa bakarsınız. Demek ki işlet­
menin başındaki kişinin de etrafında olup bitenlerden çok ileriye iyice bakması
lazımdır.
Şimdi söyledim, Avrupa tam entegre bir piyasa değildir. Siz belki daha en­
tegre zannediyorsunuz, Avrupa piyasasını. Gene de öyle bir piyasadır ki, bir
muayyen yapısı vardır ve bu yapısı sayesinde altı ülke de önemli bir şekilde gelişebilrniştir. Ç ü n k ü Avrupa'da 1960'dan 1973'c kadar tam istihdam oldu. Bura­
da büyüme hızı 4.6 idi. Bu altın devirde altılarla Avrupa kuruldu.
1973'te sisteme 3 ülke daha iştirak etti: İngilterc-İıianda, Danimarka 1967'de
gümrük resimleri tamamen ortadan kalktı. Demek ki başlangıç Fransa ve işti­
rakçi diğer memleketler için laydalı oldu denebilir. Ama bu altmışlı yıllarda sa­
de biz değil b ü t ü n batılı ülkeler mükemmel bir gelişme yaşadılar. Amerika Bir­
leşik Devletleri, Japonya'da bunu yaşadı. Matta Avrupa bu devir süresince Ame­
rika'dan daha önemli bir gelişmeler kaydetti. Ancak, Î973'ten itibaren bir olay
değişti. Neden değişti bu olay, bu olayın değişmesi bir sorundan kaynaklanı­
yor. Bir kere petrol şoku oldu. Pek çok şok oldu ama en önemlisi petrol şoku
idi tabi. Avrupa'da çok önemli bir yavaşlama oldu, çok önemli bir kriz devresi
yaşandı. Buna kriz deniliyor. O devrede bile Avrupa'da yılda ¥o 2.3 lük bir
büyüme hızı vardı. Demek ki kriz dersek fazla ileri gidebiliriz. A m a biz ufak
büyüme hızlarına alışkın değildik. Onun için kriz adım taktık buna, ve Toplu­
luk sistemi de başlangıçtaki cazibesini kaybetti.
Gelelim günümüze. Şimdiki durum nedir? Şimdiki durum şudur, kriz gene
var, işsizlik var. Bu durumda bizim krizin scbeblerini bilmemiz lazım, Avrupa
çok açık bir piyasadır. Dünya ticaretindeki yeri
20'dir. Amerika'nın % 8,
Japonya'nın ise ^^o 3'tür. Bu haliyle Avrupa bütün etkilere alışıktır. Bütün iyi,
kötü etkilere, dolar problemine, Alman ekonomisinin oynaklığına. Zaten şunu
da bilmek lazımdır ki Avrupa ekonomileri birbirlerinden çok fazla etkilenirler.
Bu nedenle, bu ülkelerin politikaları da birbirlerinden çok farklı olmaz. Nite­
kim, yukarıdaki kriz gündeme gelince A F T ülkelerinin hepsi kendi endüstrile­
rini korumak istediler. Fransa kendi endüstrisini korudu, Almanya'da kendi en­
düstrisini korudu. Hepsi de elinden geldiğince buradan elini yakmadan çıkmak
istedi. Toplulukta uyumsuzluk arttı. Menfaat çatışmaları büyüdü.
Bütün bu unsurlar dolayısıyla Avrupa'daki idareciler anladılar ki, yeni bir
adım daha atmak lazımdı. Dolayısıyla ''Single a c t " denilen tek senet 1985'te
imzalandı ve memleketlerin çoğu tarafından onaylandı. Bunu İrlanda 1987 Ni­
sanında, Fransa ise 1986'da onaylamıştı. Tek Avrupa projesi anlamına gelen bu
senette denilmektedir ki 1993 yılının 1 Ocağında büyük bir Avrupa piyasası mev­
cut olacak. A m a nasıl olacak, işte bunu bilen yok! Fakat artık geri gidilemez,
ok yaydan çıktı. Avrupa eğer büyük teknolojik güçler arasında kalmak istiyor­
sa Avrupa'nın Avrupa olarak kurulması ve gerekli tedbirlerin alınması lazım.
Şimdi kısacık Ortak Pazarın oluşumu ne getirdi, ona bakalım. Ortak Pazarın
oluşumu sonucu her şeyden önce toplumlar arasındaki ticari, fiziksel, sınai, tek­
nolojik, bilimsel alış verişler görülmemiş oranda arttı.
Bana bir soru soruldu. Dendi ki Fransa için Avrupa piyasasının ilginçlik ala­
nı nedir. Belki bu konuda Fransa'yı örnek almamak lazım. Bunun da pek çok
nedenleri var. Şöyle ki Fransa allı ülke ile birlikte işin başlangıcındaydı, ve on­
lar hiçbir şey yokken bir şeyler inşa ettiler. Şimdi Türkiye İçeriye girmek üzere
Ortak Pazarın kapısını çaldı. Sizin için İngiltere olayı ilginç olabilir. İngiltere
1973'te Ortak Pazara girdi. Şimdi 1987'deyiz. İlginç olan husus şu ki Ortak Pa. zara girişin ilk etkisi bir kere bütün memleket çapında bir duruklama ile kendi­
ni gösteriyor, mesela İngiltere'nin Ortak Pazara girmeden evvel bir büyüme hı­
zı vardı ancak, ortaklığa girdikten sonra ilk beş altı yıl içinde gayri safi iç hasıla
düştü. Zaten 1983 yılı Avrupa için zor bir yıldı. Aşağıya düşme vardı. Ancak,
İngiltere daha d a aşağı düştü. Zamanla bütün giren ülkelerde oransal olarak
düşüş gösterdiler. Demek ki, Ortak Pazara giren girişimciler buna henüz hazır
olamıyorlar. Politik bakımdan ilgi gösteriliyor, fakat, ekonomik yetkililer yete­
ri derecede hazırlanamıyor ve böyle işletmelerin Ortak Pazara girmenin netice­
lerini iyi bilmedikleri ortaya çıkıyor.
Ortak Pazara girmenin bir takım kaideleri var bunlara uyum sağlamak la­
zım. Mesela bugün KDV var, çeşitli alışkanlıklar var, ancak, bu alışkanlıkların
da değişmesi lazımdır. Eğer bunlar değişmeyecekse zaten ortak pazara girme­
nize gerek yok.
En azından G ü m r ü k harçlarının ortadan kalkması gerekmektedir. Ben Fran­
sa'da bu hususta bir anket yaptım ve ihracat yapmak isteyen işletmelerin bam­
başka bir şekilde çalışmaları gerektiğini belirledim. Şöyle ki topluluğa mal sat­
mak içerde imal etmek, içerde satmaya benzemiyor. Oldukça zor. Ortak Pazar'a
yeni giren bir ülke birden bire kendisini Ortak Pazar'ın içine fırlatılmış bulu­
yor. Diğer taraftan, bu işletmeler zaten yeteri kadar silahlanmamış durumda.
HalbukMO yıldan beri Ortak Pazarı yaşamış olan Örneğin, Alman ve Fransız
işletmeleri d a h a hazır ve daha silahlı durumdalar. Ancak, ilginç olan bir husus
5 ila 6 yıl geçtikten sonra yeni girmiş ülkelerin de toparlandığının görülmesi.
Bunu gQrmek benim için ilginç oldu. Neden? Bu işletmeler bir zafiyet devri ge­
çirdiler/ancak, birden bire toparlandılar. Şunu demek istiyorum dayanabilen­
ler bazı şeyler edindiler. Silahlandılar ve artık hücuma geçmeyi öğrendiler. Bunlar
nisbeten ken^i alanlarında mütevazi bir seviyeye başladıklarından dolayı diğer
Avrupa işletenleri ile rekabet ettiler.
Şimdi beni en çok ilgilendiren İspanyaVja olup bitecekler. Fransız olarak be­
nim de İspanya'nın üyeliğine tepkilerim var. İtalyanlar, Almanlar, Danimarka­
lılar değil ama İspanyollar bize rakiptir. Portekizi ise az tanıyorum. Bu nedenle
de Fransa için tehlike İspanya'dan gelecektir. İspanya belki ilk üç beş yıl zorluk
çekecek, ondan sonra toparlanacaktır. Ancak, İspanyollar çok iyi hazırlandılar
hatta İngilizler'in hazırlığından da daha iyi.
Diğer taraftan bugün veya önümüzdeki birkaç yıl içinde AT'ye girmek iste­
yen ülkeler derhal şimdiden kafa yapılarını değiştirmelidirler. Artık, Avrupa Pa­
zarı Avrupa'ya üretim şeklinde düşünmeleri gerekmektedir. Böylece işletmeleri­
ni Avrupa pazarına uyum sağlayacak şekle getirmeleri lazımdır. Peki bu piya­
sadan kimler istifade ettiler. İlk önceleri büyük işletmeler, büyük sanayiler. An­
cak, büyük sanayiler için Avrupa'nın bütünleşmesi fazla bir şey getirmeyecek­
tir. Çünkü, büyük işletme zaten çeşitli memleketlerin pazarlarına uyum sağla­
yabilecek yapıdadır. Mali imkanları vardır, çeşitli memleketlerde işletmeler ku­
rabilir. Kolaylıkla bağlantılar sağlayabilirler. Buna ilaveten uluslararası pazar­
da da finansman imkanlarına sahiptirler. % 4.5'a yatırımlar yapılabilmektedir.
Büyük işletmelerin bu konularda zorluğu yoktur, onlar kendi kendilerine işin
altından kalkabilirler.
Diğer taraftan, küçük işletmelere gelince bence eğer hazırsa bu büyük pazar­
dan çok istifade edebilecektir. Küçük ve orta işletmelerin Avrupa'ya giriş açı­
sında bir stratejilerinin olması lazımdır. Çünkü, küçük işletme her şeyi yapamaz.
Fazla imkanları yoktur. Benim burada bulduğum çözüm gruplaşmadır. Aynı
zamanda da yabancı işletmelerle bağların kurulmasıdm Başarılı olan işletmele­
rin hepsinin bir politikası vardır. İspanya'dan Latin Amerika'ya geçiş kolaylığı
vardır. İngiltere'ye de Almanya üzerinden ortak yatırım (Joint venture)'larla gi­
rilir. Küçük ve orta işletmeler için bu üç ülke ilginçtir. Zannediyorum sizin kü­
çük ve orta işletmeleriniz için seçeceğiniz yol farklı olmayacaktır.
Küçük ve orta işletmelerin çok fazla bilgiye sahip olmaları gerekmektedir.
Avrupa'da halen **Euroquichets" diye bir pilot çalışma vardır. Bir enformas­
yon merkezi şeklinde, genellikle ticaret odaları bünyelerinde hizmet veren bi­
rimleri kapsayan ve topluluk ile sanayi kuruluşlarının irtibatını sağlayacak olan
bu proje son derece yararlı ve faydalanılması gereken bir girişimdir.
Ben şimdi artık sözlerime son veriyorum. Teşekkür ederim. Sorularınızı
beklerim.
*VWRIJFA T O P L U L U Ğ U N A C ^ t l d Ş SÜRECÎNDK
KÜÇÜK SANAYİNİN D U R U M U " KONUSUNDA
• '
SORU VE CEVAPLAR
İLKER tŞMEN
Suleks
Kendisinin Türkiye Küçük Sanayiini ne kadar tanıdığını bilemiyorum. Ama
acaba halihazırdaki durumu ile Türkiye'deki Küçük Sanayiinin bu ülkelerdeki
küçük sanayi arasında bir kıyaslama yapabilir mi çünkü bizim için ilk hedef
bu ülkeleri gözönüne almak olacaktır.
C Î I Î R S T İ A N BARNARD
Ben size şöyle diyeyim ki, bizim benzemeyen noktalarımız var. jMesela siz bence
çok ilgi duyan ve soru sormaktan çekinmeyen işletme başkanlarısınız. Halbuki
benim kendi ticaret odamda tanıdığım küçük ve orta işletmeler böyle değil. Ben­
zerliğe gelince temelde büyük bir farklılık yoktur. Türkiye'de veya Fransa'da
ki ufak bir işletmenin girişimleri arasında. Benim size verdiğim kıstaslara göre
belki Fransız ufak ve orta işletmelerin elinde büyük miktarda enformasyon im­
kanları vardır belki de çok fazla. A m a gene de emin değilim, teşebbüs kabili­
yetlerinin herhalde Türk işletmelerininkinden pek fazla olmasa gerek. Bu kişi­
lerin sorunudur. Bence daima işletmenin başındaki kişiye çok büyük önem ver­
melidir. Karar verecek kişi odur. Ve Fransa'da da en önemli konu odur. Önce-İlklerden bahsediliyor. Hiçbir zaman bir gelişmeyi toparlarken bir işletmenin
çeşitli kanunlarla yasalarla gelişmesinin tasarımı yapılamaz. Belki biraz fazla
cesur olarak konuşuyorum ama, size atomu örnek olarak verebilirim. Yahut
bir manyetik alanda yer değiştiren atomdan bahsedebilirim. Ben işletmelerin
girişimlerini o dolaşan ulak elektronlara benzetiyorum. Siz her küçük elektro­
nun hareketine bakarsanız manyetik alan içinde bu hareket gayet dağınıktır. Fakat
sonunda bir şekil oluşur ve bizi memrnun eder. Örneğin bir televizyon sistemin­
de, bu dagımk hareketler ekrana ulaştığında güzel bir görüntüye dönüşür. İş­
letmelerinde muayyen bir serbestliğe ilıtiyaçlan vardır. Hata yaparlar a m a bu
hatalar çok öğreticidir. Ben kendi yaptıgun hatalardan çok şey öğrendim. Ade­
ta hata yapmaktan memnunum.
Demek ki bugün Fransa seviyesinde hükümet ki çok merkezleşme eğiliminde
ve çok koruyuculuk eğiliminde bir hükümettir hatta hükümet genelde işletme­
cinin başkanından fazla işletmeyi idare etmeye meyyaldir. Gene de böyle bir rol
var. Zannediyorum ki Avrupa pazarının içinde entegre olmak için güdümlü bir
ekonomi olmaz. Bunu İngiltere çok iyi anladı. Bunu jMadam Teacher'de çok
iyi anladı. O n u n için böyle bir gayrı muntazanılık, kaidelerden uzaklaşma gö­
rülüyor. Yıni işletmelerin şevkleri, yöneticileri hareket serbestisi içindeler. İşte
biliyorum aslında zor olan bunu yapmak. Siz gelin hükümetin yerine hatta bu­
gün İstanbul'un düzenlenmesinden hatta endüstri sitelerinin zorluklarından bah­
sedildi. Ben de bundan bahsedebilirim. Çünkü benim Ticaret O d a m d a da bu
hususta çalışmalar oldu. Biz bir toplum şeması yaparız. Bundan sonra işletme
nereye yerleşeceğine kendi karar verir. Tabii bazı yasaklar var, bazı bölgelerde,
mesela yerleşim bölgelerinde yahut istirahat bölgelerinde yeşil sahalarda yerleş­
me yasağı vardır. Ama bunun dışında buraya, buraya, buraya da yerleşebilirsi­
niz. Niçin? Ç ü n k ü önemli olan işletme için uzman kavgasına girmeyeceğim ben
de istatistik yaparım ben de ergonomi yaparım. Kağıt üzerinde bir şey bulabi­
lirsiniz. Yani bir işletmeyi menfaatlerine en uygun şekilde yerleştirebilirsiniz. Pa­
zarına göre, mal teminine göre, personele göre yol ve trafiğe göre yerleştirirsi­
niz. Bu İstanbul olabilir. A m a belki de en iyi yer İstanbul değildir. Belki de baş­
ka bir yerdir. Çünkü bir tane ilginç yerleşim yeri yoktur. Bu işletmenin strateji­
sine bağlıdır. O n u n için, hükümet için sorun şudur. Ulusal bir stratejisi, hatta
bölgesel bir gelişme stratejisi olması lazımdı. Ve bunun içine küçük ve orta iş­
letmeler girebilmelidir ama seçenek imkanı da olmalıdır onlara.
A.B.D!deıı örnek vermek istiyorum, özür dilerim saym başkan, çok uzun sürdü
ama devam ediyorum, burada uzmanlar araştırma yaptılar. Bil ya rulmanı fab­
rikası kurmak için bir etüd yapıldı. Nerede yapılacak diye. Bir büro kuruldu.
Çok pahalı bir büroydu. Çok matematik hesaplar yapıldı ve dendi ki en uygun
yer bütün parametrelere uygun küçücük bir şehirdir. Burada da 15.000 kişilik
bir nüfus vardır. O şehrin yanında 15 km. ötesinde... şehri vardır, ki bunun tek­
stilciler bu şehri tanırlar zira Fransa'nın ve Avrupa'nın tekstil merkezidir. Yani
bir işletme burada olsun yahut 15 km. uzakta olsun yahut Paris'te olsun, yahut
200 km. ötede dünya piyasasında bunun rolü olan 200 km. değildir. Bura­
da önemli olan bütün alt yapıya sahip olabilmektir. Kamyonlar gitsin gelsin,
personel gitsin, gelsin, eğitim yapılsın personel için, siz bahsettiniz personelin
eğitimi önemlidir, dolayısı ile şunu iddia ediyorum. Küçük oldukça bir işletme
personelin vasıflı olması lazım. Büyük işletmenin vasıflı olmayan personeli ola­
bilir. Ama küçük işletmenin vasıflı personeli olması lazımdır.
Acaba sizi cevaplayabildim mi?
Cemile BAYKAN
T. Halk Bankası A.Ş.
Sanayi Kredileri Müdürü
Sayın Başkan çok kısa bir şey sormak isliyorum.
Sayın konuşmacı sanıyorum bir İrlanda modelini incelemiş. Bildiğimiz ka­
darı ile İrlanda yenilik hareketleri, yenileşme hareketleri ve sanayileşme süreci­
ne geçişte yabancı sermayeyi ülkesine davet etli. İrlanda sanayileşme sürecini
henüz tamamlamadan, ülkemizde de şimdi bu model uygulanmaya başlıyor, ya­
bancı sermayeyi tamamen ülkenin dışma çıkardı. Yani vazgeçti bu modelden.
İrlanda modelini incelediîerse İrlanda başlangıçta büyük yararları olacağına
inandığı bu modelden neden vazgeçti, öğrenebilir miyim?
Christian B E R N A R D
Ben İrlanda uzmanı değilim bir kere söyleyeyim. Ben kişisel olarak İrlandayı
tanıyorum ve sevdiğim bir ülke.
Gerçekten de İrlanda hiç sanayileşnıemiş bir ülkeydi. Dolayısı ile bir karar
verdi fazla ve çok hızlı bir şekilde sanayileşme kararını verdi.
Artık İrlanda İngiltere ile beraber değil. Kuzey İrlanda İngiltere'den süspan­
siyon aldı da endüstriyelite oldu. Güney İrlanda ise bunu yapamıyordu. Büyü­
kanne olan İngiltere vardı. Ama o da yardım edemiyordu vb. Şimdi İrlanda bir
ara bir cennet oldu. Çok büyük firmaları kendine getirebildi. Büyük firmaların
bir özelliği vardır. Karar merkezleri uzaktadır, hiçbir zaman orada değildir. Ya­
ni bir Amerikalı ünitenin İrlanda'daki karar mercii bilmem kaç mil ötede A B D dir. O karar verir, zaten bizim ufak Ticaret Odamızda da böyle problemler var.
Biz de büyük işletmelerin şubeleri var. Karar yeri başka yerde ve yarm öbürgün
bir mali sebepten dolayı Irlanda'daki Amerikalı şirkete teklif ederlerse Afrika'­
ya gideceksin. Çünkü Afrika'da 20 yıl vergi vermeyeceksin, hatta sana üstüne
de para verecekler derlerse, kalkıp Afrika'ya gider. İşte bu bir tehlike büyük fir­
maya, büyük şirkete ihtiyaç var ama sade büyük şirketler çok tehlikeli olabilir.
Peki niçin bu politikasını değiştirdi İrlanda. Çünkü büyük şirket tek başına
yaşayamaz, bugün de bunları konuştunuz. Büyük bir şirketin her hal i karda bir
küçük şirketler, küçük işletmeler ağına, şebekesine ihtiyacı vardır. Yani bu taşaronluk için de çalışabilir aslında taşaronluğu pek sevmiyorum tabir olarak, bir
nevi ortaklık desek daha iyi olabilir. Şimdi böyle bir şebekeye ihtiyacı var. Böy­
le bir şebeke yoksa o zaman sanayileşmenin sonucu başarısız olur. Ç ü n k ü bu
büyük şirketler taşaronlukla başlasalar bile nihayet fikir sahibi oluyorlar, yeni­
liklerini yapıyorlar yeni ürünler buluyorlar, yeni piyasalar buluyorlar. Ve bir de
bakıyorsunuz, küçük ve orta işletme çok bağımlılıktan tamamen özerkliğe ge­
çebiliyor. Çünkü büyük işletmelerinizden yararlanabildiler, yeni bir yönlenme
bulabildiler. Böylelikle de büyük işletmeye olan bağhlıklarını azalttılar.
Şimdi İrlanda'da büyük işletmeler varken artık küçük işletmelere yönelmesi
lazım. Bir de bütün hükümetlerin bir önemli hususu vardır, yahut sorunu var­
dır o da istihdam. Yani o birbirine bağlıdır. Pazar yoksa istihdam yoktur. Yö­
netici yoksa işletme yoktur. Bu piyasanın ihtiyaçlarına cevap verecek araç gereç
bulamıyorsanız zaten işletmeniz yoktur. Dolayısı ile istihdam hususunda bü­
yük işletmeler bugün 1500 kişiyi çalıştırır yarın 1200 kişiyi çalıştırır. Piyasaya
uyum sağlayabilmek için. Eğer piyasada önemli bir gelişme olursa ve bu ordi­
nat bir piyasa ise o zaman taşaroniuğa dönüşür. Mesela Lacoste imalatçılar. Zan­
nediyorum ki bugün Lacoste'un mamullerinin çoğu Fransa'dan gelmiyor. Bili­
yorsunuz Türkiye Lacoste yapıyor Fransa için. Ama gene de Fransa'da halen
Lacoste için çalışan kişilerimiz var tabii. Çünkü bir talebe cevap vermek için
Lacoste diyecektir ki bana 10.000 parça lazım piyasa diyecek ki pazar, diyelim
ki modelini çok güzel bir model yaptı, 20.000 tane lazım. 10.000 istenince Türk­
lere yöneleceksiniz vc diyeceksiniz ki bana hemen 10.000 tane yap. A m a piyasa
20,000 istemiyor da sadece 12.000 tane istiyorsa o zaman Türk piyasasına yönelmeyeceksiniz. Fransa için de fason imalatı yaptıracaksınız. Diyeceksiniz ki
1000 tane veya 2000 tane ile fason imalatı yaparım diyeceksiniz. İşte bunlar bü­
yük grup politikalarıdır. Fason imalat veya taşaronluk bugün zaten dinledikle­
rime o kadar ilgi duydum ki hepsini not aldım. Bu hususta yapılacak çok
şey var. Fransa'da da bunu çözümlemiş değiliz. Avrupa'da da bu problem
tam manasıyla çözümlenmemiş. Fakat ben Avrupa'da bir enfermosyon ilişki­
sinden bahsettim bir de Business Consultant Network diye bir şebeke var. Bu­
rada bütün Avrupa'nın işletmeleri arasında temas kurdurtmak bu, Türkiye bu­
raya dahil değil. Fakat bence Türkiye ile Ortak Pazar arasında bazı özel anlaş­
malar olduğundan bir protokol anlaşmasına varılabilir ve artık henüz kurul­
makta olan kurumlara entegre olunabilir. Şimdiden yapmak daha doğru olur.
Çünkü söylüyorum 1993 geç olacak, eğer sizin uyanma tarihiniz 1993 olursa
geç kalmış olursunuz.
Şimdiden hazırlanın, siz şimdiden ayarlanın. Bilmiyorum Türkiye'nin Ortak
Pazar'a tam üyeliği ne zaman olacak. A m a Avrupa'nın gehşmesiyle Türkiye ile
bugün olan Avrupa, Türkiye Ticari ilişkilerinde bir etkilenme olacak. Ben poli­
tikadan bahsetmiyorum, işletme bakımından bahsediyorum. Yani siz şu anda
Avrupa seviyesinde olup bitenlerden ilginizi kesemezsiniz. Ve ikincisi de Avru­
pa'nın içine girmenizden önce, ben de isterim, arzu ediyorum ve yapılacak çok
şey olduğuna inanıyorum. A m a siz hazır olmalısınız. Hazır olmak için de şim­
diden böyle düşünmeye alıştırmalısınız kendinizi.
PANEL
K Ü Ç Ü K SANAYİCİNİN S O R U N L A R I .
BAŞKAN:
İhsan KİRCA
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İç '1 icaret Genel Müdürü
Suat YALKIN
İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Dernekleri Birliği Başkanı
Türkay BOZKURT
Küçük Sanayi Geliştirme Teşkilatı İstanbul Bölge Müdürü
Rahmi PULCU
Sınırlı Sorumlu İstanbul Doğu Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi Yönetim
Kurulu Başkanı
Ahmet AKTAR
T.C. Milli Eğitim Gençlik ve SiX)r Bakanlığı Giiltepe Çıraklık Eğitimi
Merkez M ü d ü r ü
SLÎAl' YALKIN
İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Dernekleri
Birliği Başkanı
KÜÇÜK SANAYİCİNİN S O R U N L A R I N A C K N E L BAKIŞ
Bilindiği gibi Ticaret ve Sanayi ile uğraşan insanlarımızın teşkilatlanması iki
4vategoride mütalaa edilmektedir.
Bir bölümü tacir ve sanayicidir ki, 5590 sayılı kanun kapsamındadır.
Konu olan ikinci bölümdekiler ise esnaf ve sanatkarlar olarak kabul edilmiş
olup 507 sayılı kanun ve bu kanunu değiştiren 3153 sayılı kanun kapsamındadır.
Burada esnaf dediğimiz kesim sermaye itibariyle tacirin küçüğü, küçük sa­
natkar dediğimiz kesim ise sanayicinin küçük çapta olanıdır. Gerçi burada bir
fark daha vardır.
Sanayici sanatkar olmayabilir. Küçük sanatkar ise mutlaka mesleğin erbabı,
daha doğru deyişle usta olan durumundadır.
Ama bu kişileri firma, atölye, fabrika diyebileceğimiz kuruluşlar itibari ile
değerlendirirsek, sanayici, fabrikatör, küçük sanatkar, atölyecidir. Bu tip işlet­
melere teknik tabirli küçük sanayi işletmesi denilmektedir. Atölyelerde genel­
likle sahibi olan ustanın kalfasının ve çırağının emeği ile sipariş mal üretimi ve
yavaş üretim, küçük kapasiteli üretim sözkonusudur. Seri ve çok üreten sanayi­
de ise, organlaşma ve makina esastır, atölyede emek, ustalık ve sabit ve daha
basil makineler yeterli olmaktadır.
Ülkemiz gelişmekte olan bir ülkedir. Henüz dev sanayi kuruluşlarımız yok­
tur. Sanayi ürünlerinin ana ve ara mallarıyla b i zat i mamul mallarının büyük
miktarı küçük sanayi işletmelerinde üretilmektedir.
İhraç ettiğimiz sanayi mallarının çoğu da atölyelerde üretilmektedir. Örneğin
en önemli ihraç kalemlerinden biri olan lekstil ürünlerinin hemen tamamı atöl­
yelerde üretilmektedir.
Ülkemiz ekonomisinde küçük sanayicimizin yeri, önem ve kapsamı çok bü­
yüktür. Aynı zamanda sanayicinin oluşması ve gelişmesi için de vazgeçilmez za­
ruri bir merhaledir. Hatta daha ileri giderek söyleyebiiriz ki günümüz dünya­
sında sanayileşmiş gelişmiş ülkeler bile dev sanayi tesisleri yerine küçük sanayi
işletmelerini teşvik etmekte, bu lür üretim tarzına dönmektedir. Zira ekonomik
yapısında bunalıma giren ülkelerde, büyük sanayinin iflası genel ekonomiyi ta­
miri çok zor d u r u m a düşürmekledir. Halbuki küçük sanayi işicimelerinin da­
yanma gücü, değişimi adaptasyonu daha kolay olmakla, böylece genel ekono­
mi içinde kısa sürede eski d u r u m u n a gelebilmektedir. Bu yüzden de az sayıda
büyük sanayi işletmeleri yerine, çok sayıda küçük sanayi işletmeleri bütün dünvada öncelik almaktadır.
Tabii işin bir istihdam yanı vardır. Küçük işletmelerde emek yoğun olduğun­
dan, işsizlik de önlenmektedir. Hal böyle olunca, küçük sanayi ve işletmesinin
meselelerini iyi belirlemek, ve bu meselelere çöziimler getirmek gerekir. O za­
man hem küçük sanayici, hem de çalışan kesim, hem de bütünüyle ülke ekonomsine fevkalade faydalı hizmetler verilmiş olur.
Bugünkü seminerde küçük sanayinin sorunları gayet ehliyetli bir ekip tara­
fından ifade edildi. Küçük sanayi ile bizim temsil etmekte olduğumuz esnaf ve
sanatkarın sorunları hemen hemen birbirine denk şekilde devam ediyor. Bu ne­
denle biz gündemde tespit edilmiş olan ve küçük sanayicinin tüm sorunlarını
bu arada bizi de alan finansman, yerleşim, eğitim, sorunlarını aynen kabul edi­
yoruz ve buna pazarlama, bizim için mevzubahis olan pazarlama sorununu da
ilave etmek istiyoruz.
Biz temsil ettiğimiz grup bakımından üzerinde durduğumuz bir iki noktayı
izah etmekle iktifa ederek sorulacak sualler olursa cevap vermek istiyoruz.
Osnaf ve sanatkarında sorunu olan finansman sorununda, Halk Bankasının
Sanayi Krediler Müdürü Saym Cemile Baykan'ın fikirleriyle, izahatı ile, muta­
bıkız. Gerçekçi bir yaklaşımla meseleler ifade edilmiş ve dile getirilmiş ve esnaf
ve sanatkarın ve küçük sanayinin finansman probleminin çözümünde Halk Ban­
kasının rolü ifade edilmiştir.
Halk Bankası bizim desteklediğimiz, benimsediğimiz, adeta kendimizin de­
diğimiz bankadır. Ancak bir nokta üzerinde, konuşmada yaptık, basa basa ifa­
de etmek istiyoruz ki Küçük Sanayicinin sermaye sorunu, finansman sorunu,
mutlaka çözülmesi lazıma gelen bir sorundur ve Türkiye standartları içerisin­
de tahmin ediyorum 6 trilyon civarında bir kredi dolaşıyor. Türkiye piyasasın­
da bunun bir kısmı ziraat kesiminde, bir kısmı sanayide, bir kısmı da ticaret kesi­
minde kullanılıyor. Esnaf ve sanatkara bundan düşen miktar kooperatif kredi­
leri vasıtasıyla verilen, 160 milyar civarındadır. Bu küçük sanayi kredileri ile
beraber yapı yerleşim alanları için küçük sanayi sitelerine verilen kredilerle be­
raber 500 milyar lira civarında oluyor ki biz % 4-8 arasında bu kredilerden isti­
fade ediyoruz. Sayısı milyonları bulan esnaf ve sanatkardan sadece 750.000 si­
nin bundan istifade edebilmesi, bu rakamın umumi kredi hacmi içindeki mik­
tarının % 8 civarında olması, bunun azlığının en güzel kanıtıdır. Binaleyh biz
bu kredilerin arttırılması gereğine inanıyoruz. Tabii banka yöneticileri haklıdır­
lar. Bugünkü faiz düzeninde % 52 ile para toplayıp bunu, % 35-32-40'larla ver­
mek, ileride bankayı sarsabilecek bir problem yaratır. Ancak biz bunu banka­
dan beklemiyoruz. Bankanın kendi gayretleri yerine, yanına Banka Sermayesi­
nin arttırılmak suretiyle, yükseltilmek suretiyle, yani özkaynagı arttırılarak fa­
izsiz para temin etmek suretiyle bankanın imkanlarının genişletilmesini bun­
dan da küçük sanayiciyi ve bu arada esnaf ve sanatkarın faydalanmasını is­
tiyoruz.
Hem kendisini geçindirecek, hem çoluk çocuğa l)akacak, hem dc atölyelerini
bugünün icaplarına göre büyükçe, kendi nnkanıarıyia yapacak, bu m ü m k ü n
değil,
Uzun uğraşılardan sonra, Sayın Sedat Balak Beyefendi'nin de burada büyük
gayretleri var, Sanayi Daire Bşk. da himnietleriyle, destekleriyle, % 30 kabul
edilebildi destek. Ama inanıyoruz ki, biliyoruz ki "/o 70'ini bizim sanatkar gru­
bumuz alt yapısıyla, modern tesisleriyle, eğitim merkezleriyle, % 70'i de geç­
meyecektir. Binaleyh beraberce bu mücadeleye hazır olmalıyız ve mutlaka en
az % 60'a çıkarmak ve % 40'ım alakalısına bırakmak suretiyle başlamış bulu­
nan bu tesisleri sona erdirmeğe mecburuz.
Üçüncü konu; küçük sanayicinin eğitim konusuydu.
Türkiye'de eğitim konusu, bilhassa mesleki eğitim konusu, fevkalade ihmal
edilmiş bir konu. Biz Istanbul-Berlin şehri kardeş şehiriz, kardeş teşkilatız. İlk
defa onlar bizi davet etti. Biz onları davet ettik. Ayrıca Aşağı Frankonya bölge­
sinde ki adayla da münasebetlerimiz var, gidip geliyoruz.
Oralarda, bu çıraklık eğitimi meselesini, mesleki eğitim kon usunu tetkik et­
tik. İlk defa davet ettik. Sonra arkadaşlarımızı götürdük, teşkilatımız görsündiye geziler yaptık götürdük, onları buraya çağırdık, seminerler yaptık. Berlin
Ticaret ve Sanayi Oda Başkan Yardımcısı bir konuşma yaptı biz ilk gittiğimiz
zaman, dedi ki " b i r mamuldeki Made in Germany tabirinin, yazısının sağladı­
ğı dünya çapındaki itibarı biz mesleki eğitime borçluyuz."
Böylesine inanmışlar mesleki eğitime.
Dolayısı ile Sanayi Odası, Ticaret Odası, Esnaf teşekkülleri, astronomik ra­
kamlarla, bizim hayal edemeyeceğimiz büyük rakamlarla, mesleki eğitim konu­
suna yardımcı oluyorlar. Ayrıca devlet büyük çapta yardımcı oluyor. Türkiyede uzun mücadelelerden sonra 2089 sayılı yasa çıktı, fakat yasa yürümedi. Ya­
sanın kuruluşu yanlıştı. Türk sosyal bünyesinde uygulanmasını sağlayacak fak­
törlerden noksandı. A m a bu yasayı yürütmek için çalıştık. Yasa gereği İstanbul
Ticaret ve Sanayi Odası temsilcisiyle Esnaf ve Sanatkarları f^ernekleri temsilci­
leri de bir komisyonda görev aldı. Maarif Md. başkanlığındaki komisyonda,
ilk günden beri ben de bu komisyonda çalışanlar içersindeyim. Bu tatbikat sı­
rasında bu yasanın bütün arzumuza rağmen ve bizimle beraber meşhur olan
bürokrasinin bizden ziyade, bizden fazla büyük bir gayretle bu işe gönül ver­
melerine katkıda bulunmalarına rağmen yürümediğini gördük. Eksik noktala­
rını tesbit ettik. Sonra bu en son 3308 sayılı yasa hazırlandı. Yasanın son şeklini
alması için devam eden ön çalışmalardaki gün ben Sn. Maliye Bak. Sn. Emiroğlu ile beraberdik. Ve bu yasa işlenmeye başladı çıktı vc şimdi bu yasa yürüyor.
Bu yasaya 2089'da bulunmayan bir özellik getirildi. Bu yasa Almanya'dan
alınmıştır. Doğal bir sistem ihtiva eder. Yani "çalışırken öğrenir, öğrenirken
çalışır" sistemi vardır.
Bu yasaya gelen yenilik de, biliyorsunuz bizde meslek liseleri var. Fakat mes­
lek liseleri bilhassa sanayi kesimi meslek liselerinde eleman yetişiyor ama bun­
lar tamamen nazari yetişiyorlar. Bir şey bilmiyorlar fabrikalara getirdiğimiz za­
man da şikayetleri vardı. Gerçektir.
Bu yasaya bunu önleyici bir hüküm getirildi. Şimdi Meslek liselerinde oku­
yan çocuklarımız haftanın üç gününde okullarında değil işyerlerinde çalışmak
suretiyle pratikliklerini arttırıyorlar. Makineleri müesseseleri tanımış oluyorlar.
l3olayisi ile bitirdikleri zaman hem nazari bilgilerle mücehhez, hem de tatbika­
tın içinden gelmiş olarak piyasaya gelecekler.
Binaleyh, sanayi kesiminin de ihtiyacı olan yetişmiş eleman ki Sanayi kesimi
daha çok o kaynaklardan gelenleri kendisine alıyor, bir kolaylık geldi. Aynı za­
manda orada okuyan gençlerimize de daha iyi yetişmek imkanı, bu yasayla sağ­
landı. Ve bu yasa şimdi yürüyor.
Yasanın getirdiği ikinci husus bizim gibi 507 sayılı yasaya tabi işyerinde çalı­
şan ve 18 yaşım bitirmemiş çocuklar bu yasanın kapsamı içersine alındı. Tüc­
carlarda, sanayicilerde bu ihtiyaridir. Bizim müesseselerimizde, mecbur olarak
bizim yanımızda çalışan 18 yaşından küçük çocuklar çırak addedilerek bu yasa
hükümlerine dahil edildi. Buna göre, çocuk işyerinde eğitilecek, eğitici tarafın­
dan, ayrıca meslek okullarında da ıvatik olarak, nazari bilgiyle tefsir edilecek,
pratik olarak eğitim görecek. Demek ki bir tarafta işyeri var, bir tarafta okul var.
Bir noktayı, hepiniz münevver insanlarsınız, meseleleri de fikir teatisinde bu­
lunmak, bilmek, konuşmak ve çare bulmak şevkiyle buraya gelmişsiniz, bizim
tarafımızdan yapılan bir tesbiti açıklamak suretiyle yardımcı olmak istiyorum
ve sizin yardımlarınızı sağlamak istiyorum bu konuya.
Lisede, teknik okulda okuyan çocuk ortaokuldan sonra ortaya gidiyor. Bina­
leyh
1)
2)
3)
çocuk;
Ortaokul mezunudur,
15 yaşını bitirmiştir,
Gittiği yer bir okuldur. Teşkilatlı bir ycrdir-ve pedogojik ferrnasyona tabi
hocaların huzuruna gitmektedir.
Okuldan gittiği yer fabrikadır. Büyük işyeridir. Dolayısı ile daha teşkilatlı daha
techizatlı bir yerdir. Yani bu yasa her vasfıyla sahayı ınizanlamış oluyor.
Ama bizim yanımızda çalışan, sayıya tabi işyerinde çıraklık eğitimine tabi olan
çocuk umumiyetle ilk okuldan sonra okumayan çocuktur. Herhangi bir esnaf
ve sanatkarın yanma gelmiştir.
Binaleyh
1) 12 yaşındadır, daha küçüktür,
2) İlkokul mezunudur. Kapasitesi daha az müsaittir,
3) Kendisi gibi pedagojik fermusyonu olmayan vcçoğu da bugüne kadar mes­
leki eğitimden geçmediği için kendi kendini yetiştirmiş, bir işyerinde bir usta­
nın yanındadır, eğitici ustanın yanındadır,
Binaleyh, işyerinin şartları, öbür tarafta çocuk okulda okumaktadır, şartlar
müsaittir, burada esasen çalıştığı yer bir sanatkarın yanıdır, ulak bir ünitedir,
eğitici usta fermasyonu yoktur, pedagojik fermasyonu yoktur, yetişme sahası
budur.
Bu yasa gereği, bu işyerlerinin ıslah edilmesi lazım. Şu anda, Zeki Bey İstan­
bul'da istediğimiz neticeyi alamadık dedi, biz de Milli Eğitimin gerekli görevi
yapamadığını ifade etmek istiyoruz. Bugüne kadar 6.000 civarında işyerinde çı­
rak çalışıyor, 6000 işyerinden 6 tanesinde dahi, bu çırakları eğitecek müesseselere
yardım eğitimi, daha iyi yapıcı hiçbir tedbir alınamamıştır. Kaldı ki yasa gereği
bir çırağın çalışabilmesi için çıraklık eğitimini bilen kimse olması, onun için bir
kurstan geçerek eğitici usta belgesi ahnası lazımdır. Hatta eğitici usta belgesi
bunların birçoğunda yoktur.
Yasanın esprisine göre bunlar okulda yetişecekler, fakat bir kısmı okullarda
yetiîjtirilebildi. Bir kısmı ise Halk Eğitim Merkezine veya teşkilatımız tarafın­
dan bulunan işyerlerinde eğitim salonlarında eğitiliyor.
Okul teçhizat İl, tertibatlı, alet edevatı bulunan bir müessesedir ve başında öğ­
retmeni vardır. Halbuki gelişigüzel bir Halk Eğilim Merkezinde veya bizim teş­
kilatımızın bulduğu bir yere gelen çocuk bu imkanlardan, alet ve edevattan isti­
fade edememektedir. Bizim bir derneğimiz lokaline üç tane çocuk koymuşlar,
derneğin katibi geldi. Bana "Başkanım, çocuklar geliyorlar bizim odada ders
yapıyorlar, kumpas istediler benden, bir tanesi 15.000., TL 100 tane almaya kalk­
sam bizim derneğin bütçesi yetmez, ne yapacağız?" Düşünün ki bir okulda yer­
leşme durumunda olan yasa gereği çocuk derneğin bulduğu bir yerde elinde kum­
pas olmadan güya, pratik eğitim yapmaktadır. Yasanın bu kısmı işlememektedir.
Bu husus tarafımızdan en yetkililere kadar intikal ettirilecektir. Esasen belli
bir zaman beklenmiş, bu eğitim devresinde alınacak tedbirler gözlenmiştir.
Biz son defa Almanya'ya gittiğimiz zaman Aşağı Frankonya Esnaf Odasın­
da, Eğitim Merkezi torna makinasına bilgisayar tatbik edildiğini, ve bunun der­
sinin verildiğini, çocukların o şekilde yetiştirildiğini gördük.
Bir taraftan Ortak Pazar'a gireceğiz. 1 Tan sız dostumuz Bernard gayet güzel
ifade etti. Doğrudur. Ortak Pazar'a giren ülkelerde esnaf ve sanatkar kaybol­
mamıştır. Çok azı kaybolmuştur. Çoğu kalabilmiştir. Bazı bünyevi değişiklikler
yapmıştır. Ama ne kadar hazır olursa bu sarsıntı o kadar az geçecektir. Ortak
Pazar'a girmesek bile, Ortak Pazar'ın kapısını çaldık. Teknoloji hudut dinlemi­
yor. Tedbir almaya mecburuz. Emsali Ortak Pazar ülkelerinde Esnaf Teşkilatı­
nın eğitim merkezinde torna tezgalılarında bilgisayarla eğitim yapılmaktadır.
Biz ise bu konuda teşkilat olarak herhangi bir imkana sahip değiliz.
Bu yasa gereği Avrupa tatbikatında okul var, işyeri var, bunun eksikliklerini
dolduran Esnaf Teşkilatının Eğitim Merkezleri var. Bunlara devlet yardım ede­
rek güçlendirmiş. Aynı hakkın bize de verilmesini istiyoruz.
Türkay I10ZK.URT
Küçük Sanayi (lelişJirıne Teşküalı
İslanbul Böîge Müdürü
KÜÇÜK SANAYİ l e î ^ \ 0 \ T I N I N STANOAFJ)ÎZASYONlJ - KÜSGET
Konuşmann iki bölümde sunmak istiyorum. Birinci dönemde KtJSGET Kü­
çük Sanayi Geliştirme Teşkilatı hakkında bilgi vereceğim.
İkinci bölümde de küçük sanayj^cilerimizin şimdiki sorunlarıyla beraber, ile­
ride olabilecek sorunlara değinmek isliyorum.
Küçük Sanayi C'feüşlirme 'feşkihdı liakknıda Eil<:;i:
1970 yılında ilk defa Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı tarafından
sağlanan fonlarla, o zaman ki ismiyle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca pilot
bölge olarak seçilen, Gaziante]:)'te KÜSGBT adıyla kurulmuştur. Küçük Sana­
yi Geliştirme Merkezi edinilen tecrübelerle proje geliştirilmiş ve Hükümetimiz­
le Birleşmiş Milletlerin Genel Sanayi Kalkınma/Feşkİlatt arasında varılan an­
laşmaya göre dc 1983 yılında Küçük Sanayi Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
• Amaçları: . '
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Gelişme amacı küçük ölçekli atölye ve fabrikala­
ra teknik yardım ve teknik hizmetleri temin edip onları modern küçük ölçekli
fabrikalar haline dönüştürmektir. Bu sektörde potansiyelin tarn olarak aşağı­
daki sahalarda gerçekleştirilmesini saglamakur.
Bunlar;
a) İstihdam yaratma
b) Sermaye ve mesleki becerilerin hareketIcndirilmesi,
c) Gelir yaratılmasına, özellikle ihracat geliştirilmesine katkıda bulunmak.
Bu amaç doğrultusunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 4 tane bölgesel geliştir­
me merkezi kurmuştur.
Bunlar, Gaziantep'te Gaziantep Bölge Müdürlüğü, Ankara Bölge Müdürlü­
ğü, İstanbul Bölge Müdürlüğü, Bursa Bölge Müdürlüğüdür.
İstanbul Bölge Müdürlüğü Nisan 1986'da ilk atama ile faaliyete başlamıştır.
Genel olarak küçük atölye ve fabrikalar. Modern İşletmecilik anlayış ve ınelodlanm ve üretim tekniklerini kullanmamaktadır. Bu sektör son senelerde özel
sektörün büyük ölçekli sanayilerine nazaran, onlar kadar hızlı gehşememiştir.
Onun için Küçük ölçekli sanayinin gelişmesine önem verilmektedir. Şimdiye ka­
dar KÜSGET dışında da hiçbir kuruluş Türkiye'de küçük sanayicilere ve teşeb­
büs edenlerin yöneticilerine yardım etmemiştir.
Faaliyetlerini ise şöyle sıralayabiliriz:
l- Küçük S a n ay i Teş k i 1 at 1 a nd ı r m a şekli olan kooperatifler, dernekler, bunla­
rın üretimlerini ve pazar imkanlarını geliştirmek, verimliliğini arttırmak.
2- Yeni bir üretim dalma yatnım yapan vc mevcut üretimlerini geliştirmek
isteyen küçük sanayicilere model planlar, projeler ve teknik bilgiler sunmak.
3- İhracat potansiyeli olan üretimleri, ve üretim kapasitelerini arttırarak iş­
letmeleri ihracatın gelişmesi için belirli bir stratejiye hazırlamak.
4- Sanayi sitelerinin büyüme ve gelişmesi için üretim, imalat açısmdan işlet­
me prosedürlerini belirlemek.
5- Mevcut küçük ölçekli işletmelerin mü teşebbüs 1er i ne, sahiplerine, mühen­
dislik, işletme, pazarlama konularında danışmanlık hizmetleri sağlamak.
6- Teknik ve işletmecilikle ilgili Eğitim Faaliyetlerinde bulunmak. Kurslar se­
minerler açmak.
7- Yurt içi ve yurt dışında pazar potansiyeli olan ürünler hakkında bilgi top­
lamak, bunları KÜSGET'in teknik yardımıyla mevcut küçük sanayicilerde üre­
timi teşvik etmek.
8- İş güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili mevcut yönetmelik tüzük, kararname
ile ilgili yayınları iş kollarına göre ayırarak sanayicilere iletmek.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı KÜSOET projesine gereken önemi vererek ge­
rekli miktarda araç ve la bora tu var ekipmanları temini sağlamaktadır. Ekipmanlar
küçük sanayicinin ferdi olarak satın almaları mümkün olmayan, kullanacak per­
sonel istihdam edemedikleri test ve kalite kontrol aletlerinden ibarettir.
İstanbul Bölge Müdürlüğünün Çalışmaları
Küçük sanayicinin ihtiyaç ve beklentilerini belirleme, durumlarını tesbit et­
me amacıyla teknik bir anket formu hazırlanmıştır ve bu anket formu aşağıda­
ki kuruluşlar kanalıyla sanayicilere iletilmeye çahşılmıştır:
Bu kuruluşlar sırasıyla;
1234567-
İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Dernekleri Birliği,
İstanbul T ü m Madeni Eşya Sanatkarlar Dernekleri Birliği,
İstanbul Ticaret Odası
İstanbul Sanayi Odası
İstanbul Muslukçular ve Pirinç Eşya İmalatçılar Derneği
İstanbul Kazan ve Tesisatçılar Derneği
Doğu Sanayi Sitesi Kooperatifindir.
Takriben 3000 adet teknik anket formu dağıtılmış ancak bunlardan 300 ta­
nesi doldurulmuş olarak Bölge Müdürlüğüne intikal etmiştir.
Bu 300 formun değerlendirilmesinde şu şekilde sonuçlara varılmıştır:
Birinci b ö l ü m d e danışmanlıkla ilgili durum:
Yatırımlarda mühendislik hizmeti isteyen sanayiciler
Bunlar toplam iştirakin % 44'ünü istemişlerdir. Özel olarak ayrıca Doğu Sa­
nayi Sitesi Sanayicileri de, % 3ri istemiştir.
üretimlerinde mühendislik hizmeti isteyen sanayiciler:
Toplamm % 49'u Doğu Sanayi Sitesindeki Sanayiciler % 35'i
Teknoloji geliştirmede yerli ve yabancı uzman isteyenler:
Toplam: % 29
Doğu Sanayi: % 19
Kalite Kontrol ile ilgili hizmet isteyenler
Üretimlerinde sanayi röntgen filmi çekilmesini isteyenler
Toplam % 31, Doğu Sanayi % 17
H a m m a d d e ve mamullerinde ultrasonik metodlarla çatlak, katmer gibi hata
isteyenler: Toplam % 26, Doğu Sanayi % 21
Magnifik parça metodu ile çatlak isteyenler
Toplam % 10 Doğu Sanayi % 8
Sparttestle geçirgenlik isteyenler, plastik kaplamalarda pirhol vb. testi iste­
yenler Toplam % 16 Doğu Sanayi % 8
Dökütkanatran metodları ile isteyenler Toplam % 14 Doğu Sanayi % 12
Kaplama kalınlığı ölçümü isteyenler Toplam %\6 Doğu Sanayi % 12
Sertlik ölçümü isteyenler Toplam % 40 Doğu Sanayi % 30
Spektron analiz isteyenler Toplam % 35 Doğu Sanayi % 26
Çekme testi isteyenler Toplam % 25 Doğu Sanayi % 14
Teknik Bilgi yayın konusunda
Dünya Standartlarından en çok kullanılanlardan olan ISTM, DİN, DIEZ,
AFLOR, U N I gibi standartların bulundurulmasını isteyen sanayicilerimizin sa­
yısı % 49 Doğu sanayicileri % 33
Teküf Hazırlama aşamasında yardım isteyen sanayiciler toplam
Sanayii % 19
42 Doğu
Çağdaşlık, verimlilik, karlık arttırımı isteyenler toplam % 51 doğu sanayi % 30
' Ayrıca anketten Sanayi kolları belirlenmiş kapasite genişleme durumları be­
lirlenmiş, makina partları belirlenmiş, teknik seviyeleri belirlenmiş yapabilirlik
durumları belirlenmiş, ihtiyaçları, beklentileri ve teknik sorunları da tesbit edil­
miştin
Buna göre İstanbul Bölgesinin personel ve cihaz organizasyonuna gidilmiş­
tir. Anketin rakamları gözönüne alınınca görülür ki birinci derecede istenen konu
kalite kontrol ağırlıklı hizmetlerdin İkini derecede ağırlıklı hizmetler ancak danışmanhk hizmetleri olabilmektedir.
Böyle olunca kalite kontrol ağırlıklı hizmetler şu şekilde gruplandırılmıştır;
1- Kalite kontrol cihazlarının belirlenmesi ve bunların seçilip talipsiz hızlı, ters
metodlarma göre olanların alınması.
2- Cihazların fizibilitesi,
3- Cihazların sipariş safhaları,
Danışmanhk hizmetleri: işletmelerde organizasyon, iş analizi, iş planlaması,
üretimde teknik danışmanlık, fizibilite, kalite geliştirme, teknik dokümanların
bulunması, teknik yayınlar hazırlama ve sanayicilere iletme.
Pazarlamaya Teknik Katkı:
1) Pazarlama ile ilgiH danışmanlık
2) Yurt içi ve yurt dışı fuarlara yardım etme
Buna göre bölgenin personel ve laboratuvar organizasyonu yapılmıştır. »
Birinci grupta kalite kontrol departmanı, ikinci grupta teknik ekonomik de­
partman. Üçüncü grupta da pazarlama, ihracat departmanı şeklinde sıralanabilin
Kalite kontrol departmanında kalıp, hız, ters metodlarından sanayi röntgeni,
ultrasonik, magnefik parça, starttest gibi metodlar uygulanacaktır.
Tahripti testlerden, çekme .testi, sertlik testleri, metal analiz testi yapılabile­
cektin Ve yapılan analizlerden de malzeme belirlenme d u r u m u n a geçilecektir.
Kısmen düşünülen plastik laboratuvarmda d a ana malzeme tayini, a n a ele­
ment tayini, fiziksel testler ve ana elemente göre plastiğin tayini durumları vardır.
Tekniekonomik departman çeşitli konuların seçilip, ekonomik ve teknik in­
celemelerinin, fizibilite çalışmalarının yapıldığı, fizibilite olanlara dizayn çalış­
malarının başlanacağı departmandır.
H a m m a d d e n i n ve küçük sanayicinin bulunduğu yere teknoloji götürme;
Muhtelif kuruluşlarla birlikte çalışmalar yapacak olan bu departman aşağı­
daki tip projeleri hazırlamaya başlamıştır.
1- Kpolocu ve kpolat dizaynı projeleri,
2- Katolit ve anolit koruma projeleri,
3- Standart sınai fırın gelitirme projeleri,
4- T^bii gazla kullanılacak plastik madde ve malzemelerden boru ekleme par­
çalan, vana fitting vs. gibi imal projeleri ve imalat safhaları,
5- Gene tabii gazla kullanılacak metal ekleme parçaları, vanalar vb. gibi.
6- Tkbii gaz brülörlerinin yapılma projesi
7- Dökümlerde kristal yapının radyografik incelenmesi,
8- Betonarme yapılarda dozaj, demir-beton uygunluğunun radyografik ola­
rak geliştirilmesi projesi
9- Ambalajlama konusunda projeler hazırlama,
10- Plastik İşleme projeleri model geliştirme şeklinde sıralanıyor.
_ ü ç ü n c ü gruptaki pazarlama ve ihracat departmanı:
Küçük ve orta ölçekli sanayicilerin ihracat potansiyellerinin geliştirilmesi için
yapılacak çalışmalar, üretim miktarı limitlerinin tesbiti, genişleyebilme durum­
larının belirlenmesi, teslim sürecinin önemi ve uygulanması, standartların kul­
lanımı, kalite kontrolden geçme, serti fiye etme, birim fiatı düşürme çalışmala­
rı, ambalajlama, ihracatçı modellerinin tesbiti.
İkinci bölümde küçük sanayicilerimizin ileride olabilecek sorunları kısmına
geçiyorum.
Burada karşımıza bir işletmecilik sorunu çıkmaktadır.
Küçük sanayi siteleri yapılmakta ve iftihar ettiğimiz bu s|telerin yapılması he­
pimizi m e m n u n etmektedir. Ancak çok iyi olan bu sitelerde hemen ikinci etap /
olarak bu sanayi sitelerinde işletmecilik sorunu karşımıza çıkmaktadır.
Acaba bu sanayi siteleri de kişiye kazandırdığı menfaat açısından değil de,
üretim miktarları, üretim çeşitleri, dolayısı ile Milli ekonomiye sağladığı fayda­
lar açısından bakılıp icabında belirli konularda eleştirme yapmamız, belirli ko­
nularda da ne şekilde işletilebileceğini gözönüne koymamız gerekmektedir.
Ekonomik verimliliğini arttırmak için evvela iş boşluğunu ortadan kaldırmak,
iş temin etmek gerekmektedir. îş temin etmediği için düşük kapasitelerde çalı­
şan işyerlerine sık sık rastlamaktayız.
Öyleyse, öncelikle, pazarlar ve pazar bulmanın önemi üzerinde durmamız ge­
rekmektedir, tç pazar şartlarının, özellikle imalat sanayi kolları açısından do­
yurucu olmadığı gerekçesiyle hareket edersek, mutlaka ihracata yönelmemiz ve
ihracatı öğrenmemiz gerekmektedir. Öyleyse nereye ne satabiliriz, konusunu iyi
bir şekilde incelemek lazımdır.
Bu d u r u m d a dünya devletlerini dört grupta toplayabiliriz.
Birinci grupta gelişmemiş ülkeler, ikinci grupta Doğu Bloku ülkeleri, üçüncü
grupta Petrol zengini Orta Doğu ülkeleri dördüncü grupta da gelişmiş sanayi
ülkeleri Batı Avrupa ülkeleri,
İşçilerimiz bu ülkelerin Sanayi sahalarında kendilerine bir yer bulmuşlar ve
' ; oraya girebilmişlerdir. Çünkü Batı Avrupa ülkelerinin ihtiyacı olduğu türden iş­
gücü işçilerimizde vardır. Ve bu potansiyelleri nedeniyle buraya girmişlerdir.
Önerimiz o d u r ki küçük sanayicilerimizde bu sanayi ülkelerinin sanayi kade­
melerinden birinde mutlaka kendilerine bir yer, bir saha bulabilir. Buna potan­
siyelleri uygundur. Ve bu sahada da kendilerine bir yer açabilirler.
Ekonomik kurallara göre, küçük sanayicilerimizin d u r u m u ekonomik oldu­
ğu için o sahaya gene aynı şartlarla girebileceklerdir. Hükümetimizin Ortak Pa•. zar üyeliği girişimi de bu çerçeve içerisinde aynı kapının açılmasında^ kolaylaştı­
rıcı olacaktın
Bu arada bizlere düşen görev, intibakın, anlayışın sağlanınasmda yardımcı
olmaktadır. Ancak böylece potansiyeli var olan sanayicimiz Batı Avrupa Sana­
yisine entegre olabilecektir. Zaten Batı Avrupa Sanayisinin yan sanayicisi ola­
bilecek potansiyele de haizdir.
Ancak bunu kendi haline bırakmamak lazım. Şayet bırakılırsa çok uzun za­
mana ihtiyaç olabilir.
Sayın sanayiciler, Pazar konusunda biraz daha durup, biraz d a h a irdelersek,
ister evlerinde tüketim malları olarak, ister fabrikada ve sanayilerinde ana malı
olarak kullansınlar, imalatı, üretimi, insanlar alacaklarına göre. Ortak Pazar ül­
keleri insanlarının mamul anlayışları, beğenileri nedir? Alışverişlerinde nelere
dikkat ediyorlar. Bunları araştırmamızda fayda vardır.
Bu araştırmaya girince karşımıza standartlar konusu çıkmaktadır.
Teknik standardizasyon, yiyecek maddelerinden her türlü tekstil, makina, ma­
kina parçaları, malzeme cinsleri, imalat işlemleri, ambalajlar, aklınıza ne gelir­
se, alınıp satılabilen, üretilen, imal edilen mallar standartlara bağlanmıştır. İma­
latçıların üretimlerini bu standartlara uygun olarak yapmaları sağlanmalıdır.
Müşteriler alacakları malların bu standartlara uygun olup olmamasına göre
değerlendirmektedirler.
Kalite anlayışı böylece sübjektif kavramdan çıkarak, objektif bir hal
almıştır. Genel anlamda, üreticiler vc müşteriler tarafından karşılıklı uya­
cakları bir şartname niteliğindedir. Böyle olunca serbest piyasa şartlarında her
üreticiye eşit imkan da sağlanmış olmaktadır. Tüketiciler tarafı da asgari şart­
larda teknik emniyet ve dayanırlılık yönünden korunmuş olmaktadırlar. Bunun
ülke ekonomisi ve milli servetin heba olmamasını koruyucu en direk t etkisi de
mevcuttur.
Bu şekilde Batı Avrupa ülkeleri insanlarının Sanayi anlayışlarını ve mamul
beğenilerini değerlendirdikten sonra şayet biz Avrupa'nın belirli bir sanayi kadamesine ara maddesi satar olarak girmek istiyorsak mutlaka onların anladığı
dilden olan standartlara uygun üretim yapmamız gerekecektir.
Bu üretimin sağlanması, bunun bir temenniden çıkıp ta gerçekleştirme duru, muna geçcbilmcsi^ için KÜSGET yardımcı olabilmektedir.
KÜSGET'c gelip danışan her türlü küçük sanayici sorunlarına çözüm bula­
bilmekte, bu tip kalite kontrollerden gereği kadar geçirilmekte, ne çok fazla,
nc çok az. Ve bir sertifikayla mamulleri, aynı Batı Avrupa anlayışı tarzında,
numune göndererek veya beğeniler yapılıp tekrar tekrar ihracat prosedürlerini
taklit ederek değil aynı Batı Avrupa ülkelerinin birbirleriyle yaptığı tarzda, be­
lirli tip standartların, belirli numaralan malzemesinden, işletmesinden, ve kali­
te kontroldan o numaralan zikrederek o numaralara uyarak üretim yapıldığı
takdirde Batı Avrupa Pazarına girmemiz m ü m k ü n görülmektedir.
Î17
Rahmi P U İ j C U
Smırlı sorumlu İstanbul Doğu Küçük Sanayi Sitesi
Yapı Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı
O R G A N İ Z E SANAYİ B Ö i r . E L E R İ VE K Ü Ç Ü K SANAYİ
SİTELERİNİN GÜNCEL DURUMU, GELECEĞİ
Sizlere küçük sanayicinin sorunlarnıı tekrarlamak istemiyorum, çünkü daha
evvelki konuşmacı arkadaşlarım bu konulara bir hayli örnekler verdiler ve ek­
sikliklere p a r m a k bastılar.
Ben size küçük sanayicinin her bakımdan çok iyi bir ortama ulaşmasını sağ­
layan hükümetimizin ve bilhassa Sanayi Bakanlığının kuruluşunda büyük ilgi
ve yardım gösterdiği küçük sanayi sitelerinden bahsetmek istiyorum.
Sanayi Siteleri küçük sanayicinin birçok sorunlarını halletmiştir. Bazı ufak
tefek aksaklıklar hariç bugünkü seviyesine gelmesinde çok büyük bV imkan sağ­
lamıştır. Bu imkan da bize küçük sanayici olarak bi/.lcre vermek hükümetin ve
Sanayi Bakanlığının yardımıyla olmuştur. Kendilerine bir Sanayici olarak hu­
zurlarınızda tekrar teşekkür ediyorum.
Temennimiz bu tip çalışmaların sürmesi ki bugünkü panelde bunu da sevinç­
le öğrenmiş bulunuyoruz, bu tip sitelerin çoğalması, yurdun her köşesine yay­
gın bir şekilde daha fazla yayılmasıdır.
Ancak, bu sitelerin yapımında gerek inşaatında, gerekse inşaat bitiminden
sonra, işletmeye geçişinde yaşadığımız ve gördüğümüz bazı aksaklıklar var. O
bakımdan bilhassa bugünlerde îstanbul'da olsun, yurdun birçok bölgesinde ol­
sun yapılmakta olan sitelerde bu aksaklıkların yaşadığımız gördüğümüz, acısı­
nı hissettiğimiz bu eksikliklerin tekrarlanmaması için bazı noktalara değinmek
istiyorum.
1 - Sığınak Konusu
Gerek Doğu Sanayi sitesinden, gerekse gördüğüm kadarıyla diğer sitelerde
herhangi bir h a r p vukuuna karşı sığınak yapılmamaktadır. Bir harp başımıza
geldiğinde o sitelerde çalışan binlerce yetişkin tecrübeli eğitilmiş eleman tama­
men boşlukta kalacak ve çaresizlik içinde kalacaktır. O bakımdan sığınak ko­
nusunun bilhassa yetkililerin önerilerine göre bundan böyle yapılacak olan si­
telerde ele a h n m a s m d a yarar görmekteyiz.
2- Sıhhi banyo konusu
Toplumumuzda temizlik imkanları belli iken bilhassa işyerlerindeki personeli- mizin iş sonrası temizliği için sitelerde az bir ücretle yıkanılabilecek sıhhi banyo
tesislerinin inşaatı gerekli görülmektedir.
3 - Yangın Konusu
Sitelerde yangına karşı yeterli tesis ve ekipman ayrıca yeraltı su sarnıçları te­
sisi barış ve savaş halleri için çok gerekli görülmektedir.
4- Spor tesisleri
Açık ve kapalı spor sahaları her yaştaki personel için gerek sağlık, gerekse
moral bakımından büyük yararlılık sağlayacaktır.
5- Ortak üretim sergi salonları
Ortakların üretimlerini sergilemek, iç ve dış pazarlama konularında tanıtım
sağlamak ve birbirlerini tanımak bakımından bu sergi salonları d a çok önem
arzetmektedir. Sitelerin projelendirilmesinde sergi salonlarının da ihmal edil­
memesi gerekir.
Siteler yapılıp faaliyete geçtikten sonra biraz evvel arzettim inşaat esnasında
dikkat edilmesi gereken konulardır.
İşletmeye geçen sitelerde ise, şu hususlar bilhassa büyük aksaklıklara sebebi­
yet vermektedir.
6- Banka:
Sitelerde behemehal bir banka şubesi bulunması büyük önem arzediyor. Bu
banka şubelerinin açılışında kriterlere bakmak da yerinde olmuyor. Bizim başı­
mızdan geçtiği gibi. Biz aşağı yukarı 6-7 senedir kendisine çok müteşekkir ol­
duğumuz Halk Bankası, ki bizim kredilerimizin verilmesine Halk Bankası önayak olmuştur, fakat 6-7 seneden beri sitemize bir şube açtıramadık. Müracaat
ettiğimizde şube açmak için bazı kriterler vardır. Sitemizin d u r u m u bu kriterle­
re uymamaktadır, denilmekte idi. Bundan 4-5 ay önce karar verildi ve Halk Ban­
kası Şubesi açılması için gerekli teşebbüslere başlandı.
Sosyal Sigortalar Kurumunun sanayi sitelerinde bir ilk yardım merkezi tesis
etmesi gerekiyor. Bu herhangi iş kazalarında, günlük normal vizite işlemlerin­
de gene küçük sanayiciye çok büyük yükler getirmektedir. Halbuki Sosyal Si­
gortalar Kurumunun böyle bir ilk yardım dispanserinin sitelerde bulunması her
bakımdan güvence temin etme ve büyük zaman tasarrufu sağlayacaktır.
7- Ulaşım
/
Bu konuda, tedbirlere başvurulması tavsiye edildi. Hakikaten Sanayi siteleri
umumiyetle şehir merkezlerinden dışarıdadır. D u r u m a göre 10-15 km. hatta 20
km. dışarıda olanlar vardır. Buraya işçinin taşınması rahat gidip gelmesi büyük
sorun olmakta ve bu zorluklarda belirli seviyede eğitilmiş veya kalifiye işçi bul­
makta bizlere büyük zorluklar, çıkarmaktadır. O bakımdan sitelerde ulaşım so­
rununu da ele almak gerekiyor.
8- P T T Merkezi
'
Sanayi sitelerinde PTT merkezinin bulunması gene ön şartlardan birisidir.
im
9- Eğitim
Dış vc iç pazarlarda kaliteli, ucuz üretim her şeyden evvel, eğitilmiş bilinçli,
insan gücüne dayandığından çırak eğitimi ile birlikte kalfa ve ustaların hatta
işverenlerin eğitimine önem verilmelidir. Bu arada iş güvenliği ve işçi sağlığı ko­
nuları özellikle işlenmelidir.
10- Ortak Tesisler
Sitelerde bilgisayar, telefax, telex, fotokopi, teksir mak. ozalit kopya gibi or­
tak kullanım tesisleri kurularak işyerlerinin ayrı ayrı harcama yapmaları önlen­
melidir.
Site kuruluşu esnasında bu tesisler organize edilip de, müşterek faydalanma­
ya arz edilirse çok büyük tasarruf temin edileceğine eminiz.
KÜSGET
Biraz evvel saym arkadaşımız arzettiler ortakların maddeten ve teknolojik ba­
kımdan erişemeyeceği kontrol, ölçü laboratuvarları, ayrı pahalı hassas makina
ve tesislerin merkezi bir yerde ortaklaşa kurularak kullanıma sunulması büyük
yararlar sağlayacaktır.
TEK ile olan münasebeller
Sitelere genelde TEK girişten enerji vermekte iç dağıtım ise site yönetimi kendi
bünyesinde yapmaktadır. Bu durum site içi kablo ve trafo kayıplarını site ortakları­
na aktarmakta, ortak site dışındaki bir emsal sanayiciye nazaran % 15-20'ye
varan pahalı enerji kullanmaktadır. TEK'nun bu durumdaki sitelere % 10 in­
dirimli fiat uygulayarak bünyesinde kalması gereken kablo ve trafo kayıplarını
karşılamalıdır. Zira bugünkü uygulama siteiçi ve dışı arasında haksız rekabete
yol açmaktadır. Doğu Sanayi Sitesinde bu durum mevcuttur.
Teşebbüs Destekleme Ajansı
Site ortaklarının ortaklaşa alım, satım ve pazarlama sorunları için TDA ile
işbirliğinin özendirilmesi gerekir.
Bu TDA tamamen yeni bir organizasyon, iıcrhalde basından ve gazetelerden
ve TV'den duymuşsunuzdur.
Sitelerde müşterek pazarlama, computer, müşterek tercüme liizmetleri, bun­
lar tamamen ayrı müteşebbislere veriliyor ve bu müteşebbisler cüzi ücret kar­
şılığı ortakların bu gibi hizmetlerini yüklenmiş oluyorlar. İlk olarak bir pilot
site kabul edilerek sitemizde bu TDA kuruimuşlur. Ve halihazırda 14 seçkin mü­
teşebbis arkadaş bizde iaüliyetinc başlamıştır.
Bunun tüm sitelere teşvik edilnıcsinde fayda görüimcktcdir.
Teknik Potansiyel
Sitelerde mevcut insan gücü vc makine farkı envanteri yapılarak, boş kapasi­
teye göre ortaklaşa iş konuları yaratılmaktadır.
DPT bu alanda aktip görev alabilmelidir.
Bu konuların eksikliği ortakların büyük zaman ve güç dolayısı ile yurt eko­
nomisinin astronomik parasal kayıplarına neden olmaktadır.
Son bir konu olarak ruhsat konusuna değinmek istiyorum.
Küçük sanayicinin ruhsat alması büyük bir problem teşkil etmektedir. İlgili
kanunun 1593 268/275 numarası ön sözünde şöyle deniliyor:
"Çevre ve Toplum Sağlığının korunması bu kanunun gayesidir." Bu kanunla
işyerleri gayrısıhhi müesseseler olarak isimlendirilmesi d a h a başlangıçta yanlış
bir izlenim ve önyargı ifade etmektedir.
Bu gayrısıhhi deyiminin değiştirilmesi ayrıca, çevre ve toplum deyiminin "Çev­
re Toplum ve Çalışan personelin sağlığının korunması ve her türlü emniyetin
sağlanması" şeklinde genişletilmesi uygun olacağı kanısındayız.
Kanun çok iyi niyetlerle ve geniş kapsamlı olarak hazırlanmış, ancak bu gü­
ne kadar amaca ulaşılmamıştır.
Bu soruya uygulayıcıların, hele işyeri sorumlularının olumlu yanıt verecekle­
rini kesinlikle bekleyemeyiz.
Bu d u r u m d a aksaklığı araştırarak kökenine yönelmemiz gerekir.
Örnek olarak Trakya'da kapatılan peynir fabrikasını gösterebiliriz.
Yönetmelik ve Uygulaması Hakkında* Özel Cürüşümüz
—Kırtasiyecilik: Takriben 30 belgenin hazırlanıp, onaylanması gerekmekte­
dir, bir ruhsat alabilmek için.
—Çeşitli mercilerin meşgul edilmesi, zaman kaybı: Gözlemlerimize göre en
hızlı 10 ay zarfında bir ruhsat alınabiliyor.
Esneklik: Yönetmelik maddelerinde sık tekrarlanan gerekiyorsa deyimi uy­
gulama ve kontrol yapanların takdir ve tefsirine, dolayısı ile sürtüşmelere yol
açıyor.
Birinci heyette gelen doktorun onayladığım, ikinci heyette gelen doktor ka­
bul etmemektedir.
—Bıkkınlık ve Moral Bozukluğu: Bir üretim için çeşitli konularda savaşım
vererek işyeri açan müteşebbis bu safhada bunalıyor ve pişmanlık duyarak mo­
rali bozuluyor.
Bir işyeri açmak için, kapital, evvela iş konusu, yeri, teknoloji, pazar bütün
bunları hesaplıyorsunuz, bir araya getiriyorsunuz, bir işyeri açıyorsunuz. Fakat
ruhsat almaya gittiğiniz zaman tüm bu uğraşılarınız, tüm bu emekleriniz bir
tarafa gidiyor ve bakıyorsunuz ve neredeyse bu işe girdiğinize kahrediyorsunuz.
—Kontrolsüzlük: en önemli sorun bu noktada düğümleniyor. Yukarıda açık­
lanan etapları şu veya bu şekilde geçiştiren işyeri period i k programlı bir kontrol
görmediği için tüm sistem dejenere olup, amaç kayboluyor.
Bir ruhsat ahyorsunuz, çeşitli zorluklardan sonra. Fakat bunun bilahaıt^ periodik ve muntazam kontrolları yapılmadığı için bu aldığınız ruhsat malcsadı
temin etmiyor. Ne çevre kirlihğini sağlayabiliyor, ne çalışanların sağlığını temin
edebiliyor.
Biraz evvel arzeltiğim gibi Trakya Peynir Fabrikası. Muhakkak ki o peynir
fabrikası açılırken gerekli ruhsatları almıştır. Ve çalışmalarına devam ediyordu
senelerce. A m a senelerce kontrol olmadığı için bu hale gelmiştir.
Onun için maksat evvela ruhsat verilirken çok anormal tedbirler, sıkı şeylere
gitmek değil, bu maksadı temin edecek periodik muntazam kontrolları devam
ettirmek olsa gerek.
Sonuç önerimiz şu;
Açılacak ve açılmış işyerleri için meskûn yönetmeliğin amaçlarını sağlayacak
bilgileri içeren, her müteşebbisin kolayca doldurabileceği iki tip bilgi formu ha­
zırlanmalı.
Bilgi formu en yakın mülki amirliğe verildiğinde, o mercii müsecceh yeminli
bir bilirkişiye formu tetkik ettirip, mahallinde araştırmayı yaptırarak 15 gün içe­
risinde müteşebbisine sonucu bildirmeli.
Teşebbüsün büyüklüğüne göre bilirkişi için tatminkar bir ücret de verilmeli­
dir. Müteşebbisin kendi bildirimi esas alınıp, kendisi sorumlu tutulmalıdır.
Vatandaşın kendi beyanına hürmet etmeliyiz, kendi beyanına itimat etmeliyiz.
Ama bilahare yapılacak periodik, muntazam kontrollarda, bunun aksini mü­
şahede edersek o zamanda kendisine en ağır cezayı vermeliyiz.
A H M E T AKTAR
T.C Mim Eğilim Ccnçllk vc.
vSpor Bakanlığı
Tozkoparan Çıraklık
Eğilimi Merkez Müdürü
KONU: Küçük Sanayide Egilim, 330S sayılı Yasa Uygulaması, Okul Sanayi İş­
birliği.
Sayın Başkan Muhlcrcm dinleyenler,
Işicimcyi yine gözden geçirmek istiyorum. Ana konumuzun eğitime giren bö­
lümüne zannediyorum oradan gireceğim.
İşletme dendiği zaman, ilk ana çizgide işletmede bir ürün meydana getirebi­
lecek, bunu pazarlayacak, orada çalışabilecek her türlü gelir ve giderini karşıla­
yıp düzenleyebilme cesaretini gösterebilecek birinin olma mecburiyeti ortaya çık­
maktadır. Bunları yapacak olan kişide, müteşebbistir.
Müteşebbis olmadığı sürece herhangi bir işletmenin başlangıcı zaten imkân­
sızdır. Müteşebbisin bundan sonraki ikinci görevi de finansman teminidir Fi­
nansmanı temin ederken de, kredi ve diğer konularla bu finansmanı işin yapıla­
bileceği bir alanda kullanılabilmesi ve kullanılacak araç ve gereci temin edebil­
mesi gerekecektir. İşte, bütün bunları yaptıktan sonra en önemli faktör insan
faktörüdür. Yani yapılan bütün yatırım sonuçta insanla sonuçlanacaktır. İnsanla
başarıya ulaşacaktır. Eğer, burada çalışan kişi eğitimli olursa becerili olursa üre­
timden yüzde yüz verim alınacaktın Kapasite ve kalite düşük olduğu takdirde
yapılan yatırımdan asgari düzeyde istifade edilecektir. O halde eğitime giriş açı­
mızdan 3308 Sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu'nun getirdiği ana baş­
lıktaki temel espri 3308 sayılı Kanunun 2 ana bölümde olmasıdır.
Bu arada, 3308 sayılı Kanununun çıkmadan önce yapılan uygulamaları d a
şöyle gözden geçirmek istiyorum. Eskiden ailelerin büyük bir kısmı çocukları­
nı küçük işletmelerin sigorta ve diğer güvenceleri olmadığı için askerlik süresi­
ne kadar herhangi bir işletmeye vermeyip ortada bırakmaktaydılar. Ancak, yi­
ne de askerlikten önce belli bir eğitime tutulup cemiyete kazandırılmak istenen
gençler arasında belirli bir işyeri içerisinde belirli potansiyelli bilgi sahibi yahut
beceri sahibi olmak gayreti gösterenler de olmuştur. A m a bunlara da sadece
pratik öğretim verilebilmiştir. Halbuki, 3308 Sayılı Kanun ilkokul, ortaokul
lise terk 19 yaşından gün almamış gençlerin belirli bir sistem altında devlet gü­
vencesi ile eğitimlerini sürdürmeleri ve kalfalık eğitimini başardıkları andan iti­
baren de iki ana yola ayrılma imkanını vermektedir Dolayısıyla kalfahk öğreti­
mini bitiren bir genç isterse Meslek Lisesi fark derslerini vererek tekrar yüksek
öğretime kadar devam edebilme imkanına sahip olabilmektedir, o halde bu ya\sa ceiniyçt yapımızda şimdiye kadar alışılagelmiş statik düzenin dışına doğru
çıkışı da| Jsağlamış olmaktadır:
Diğer larartan bu Yasa gençlerimizi eğitime doğru yöneltirken ayrıca devlet
tarafından işverene de bazı kolaylıklar getirmiş bulunmaktadır. Mesela, çırak­
ların sigorta pirimlcri ile ilgili işlemleri ve ödemeyi çıraklık eğitim merkezlerine
bırakmak suretiyle işletmelerin herhangi bir şekilde bundan dolayı bir yiıküm
allına girmelerini önlemiştir.
Ayrıca, bu Yasa ile çıraklar öğrenci haklarından yararlanabilecekler, ileriye
d()niik gelişmelerini sağlayabilecekler, yani çıraklık eğitiminde gördükleri tek­
nik bilgilerin yanına diğer bilgileri de katmak suretiyle ya ustalık belgesiyle iş
hayatına atılacaklar (Kendi işyerlerini açarak) veyahutta yüksek öğretime de­
vam etmek üzere önleri açılmış olacaktır.
Diğer taraftan sigorta dışında paso, askerlik tecili gibi öğrencilerin yararlan­
dığı bütün haklardan yararlanmak imkanına da bü yasa ile sahip olmuş ola­
caklardır.
Yine bu Yasa ile l^jalfalıktan .sonra ya 3 yıl okula mesai saati dışında olmak
kaydıyla devam edei/ek ya da 5 yıl çxılıştıktan s o m a sınavca girerek ustalık belge­
sine sahip olabilme imkanı da tanınmaktadır.
Diğer taraftan bu yasanın meslek eğitimi bölümüne geldiğimiz zaman bu iş­
letmelerinde 50'den fazla işçi çalıştıranlara belirli yükümlülükler getiren ancak,
burada özellikle vurgulamak istediğim bir bölüm var. İşletmelerde direkt eği­
tim diye doğrudan makina başına gencin verilmesi. Bu d u r u m d a bu çocuğun
başarısının tam olacağı kanaatine sahip değilim. Batf da örneklerini görmüş ol­
duğum kadarıyla Berlin'de Darmıştat'taki belirli bir sürede pratik öğretim içinde
işletmelerde usta öğretici nezaretinde uygulama yapümakt^ becerisini kanıtla­
yacak şekilde üretim içersine katılıp eğer başarılı olursa orada bırakılmakta­
dır. Yapamayan varsa tekrar geriye alınıp eğitimi tamamlandıktan sonra üreti­
me katılmasına izin verilmektedir.
Böylece, gerçek üreticilik özelliği kazandırılmaktadır. Ancak, bu şekildeki bir
eğitimde boşluk belki ilk anda belli olmayabilir ama kanımca (bu konu 3308
Sayılı Kanun da da belirtilmiş bulunmaktadır.) İşlet melerde meslek eğitimi de­
diğimize göre artık mesleki eğitimin pratik öğretim bölümü işletmelerin, her­
hangi bir boşluk çıktığı zaman da yine kapatma yönünde problemlerle karşı
karşıya kahnmaması açısından öğrencilerin, bilhassa meslek lisesinden gelen öğ­
rencilerin belli bir süre pratik yönünden dc denetlenmesi gerektiğini ortaya çı­
karmaktadır. Ekseriyetle bu konuda öğrencilerden aldığım gözlemlerim müm­
kün olduğu kadar bu şekilde bir yaklaşımın son derece yararlı olduğu yolundadır.
Diğer yandan bir de batıda Oda vc Derneklerin gücü yönünden biraz daha
değişik modeller var. Şöyle ki, firmaların kazançları nisbetinde derneklere ver­
dikleri aidatlar vergi ile birlikte işveren tarafından ödeniyor böylece devlet ol­
duğu gibi transferi Dernek ve Odalara devretmiş oluyor. Görüldüğü gibi, fon­
larda daha değişik bir nispi usul var.
Birde bilhassa çıraklık eğitimi ile ilgili kadroları bir hayli değişik. Sanayi ve
Ticaret Odasf nda çalışan 54 kişiden 23 kişisi çıraklık eğitimi ile ilgili konular­
da çalışmakta.
Bir diğer konu da ilimizde sanayi sitelerinde eğitim konusu. Şu ana kadar
sadece Atatürk Oto Sanayi ve Doğu Sanayi Sitcsi'nin dışmda İmes'de 2 küçük
smıfta eğitim yapılabilmektedir. Bunun dışmda bir eğitim yapmış değiliz. An­
cak, bu eğitimlerin site içersinde yapılmasının son derece yararları olmaktadır.
Bilhassa Duval projesi dediğimiz Türk-Alman çıraklık eğitimi Batı Berlin'de
yürütülen öğretimde öğretmen nezaretinde rotasyona tabi tutulmak. Yani, pratik öğretim için üretim için öğretmenler ayrıca bilgi vermekte, teori ile pratiği
takviye ederek bir gencin çok daha başarılı olarak hayatın içine girmesi sağlan­
maktadır.
Bunun dışında yetişkinlerin eğitimi de çok önemlidir. Bu konuda ihtisas sa­
hibi olan kimi bulabilirsek faydalanabilmeye çalışıyoruz. Önemli olan ülkemiz
eğitiminin belirli bir süreçte ileriye doğru götürülmesidir. Yani tabandan yuka­
rıya doğru çekilmesidir. Biz son derece olumlu bulduğumuz bu faaliyetlerimizi
sürdürmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ederim.