1 - ITO

İSTANBUL TİCARET ODASI
YAYİN NO: 1991-10
TÜRKİYE'DE ve OECD ÜLKELERİNDE
VERGİ
YÜKÜ
Prof. Dr. Ömer Faruk Batırel
İlhan Uçl<un
Reklamcılık ve Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti.
Haznedar, Menderes Cad. 25/2
34600 Bakırköy/İSTANBUL
Tel: 5 5 6 04 43 - 553 7 0 72
Faks: 553 70 72
İÇİNDEKİLER
Sayfa
No.
ÖNSÖZ
GİRİŞ
7
I. VERGİ ve BENZERİ MALİ YÜKÜMLIJLÜKLER
9
A. Gelir Kârlar ve Sermaye Kazançları Üzerinden Alınan Vergiler
B. Sosyal Güvenlik Katılımları
C. Servet Vergileri
D. Mal ve Hizmetler Üzerinden Alınan Vergiler
E. Türk Vergi Gelirleri Sınıflaması
1. Merkezi Vergi Gelirleri
2. Yerel Vergi ve Benzeri Yükümlülükler
3. Katma Bütçeli İdarelerin Özel Gelirleri
4. Fon Yükümlülükleri
11
13
13
14
17
17
17
18
18
II. GELİR KAVRAMI
20
A. Kişisel Gelir, Bireysel Gelir
B. Sınıf ya da Grup Geliri
C. Sektör Geliri
D. Toplumsal Gelir
21
22
22
22
III. VERGİ YÜKÜ KARŞILAŞTIRMALARI
24
A. Toplam Vergi Yükü
1. Kişi Başına Düşen Vergi Gelirleri
2. Toplam Vergi Gelirleri
3. GSYİH İçinde Toplam Vergi Gelirleri
4. Sosyal Güvenlik Katılımlan Hariç Toplam Vergi Gelirlerinin
GSYİH İçindeki Payı
B. Gelir Üzerinden Alınan Vergiler Yükü
1. Gelir Vergisi
2. Kurumlar Vergisi
3. Gelir ve Kurumlar Vergisinin Toplam Yükü
4. Sosyal Güvenlik Katılımlan
C. Servet Vergileri Yükü
D. Mal ve Hizmetler Üzerinden Alınan Vergiler Yükü
1. Yurtiçi Mal ve Hizmetlerden Alınan Vergiler
2. Genel Tüketim (Satış) Vergileri
3. Özel Mal ve Hizmet Vergileri
25
25
25
29
31
31
33
36
39
42
43
46
46
54
57
Sayfa
No.
III. TÜRKİYE'DE VERGİ YÜKÜNÜN GELİŞİMİ
61
A. Giriş
B. Genel Bütçe Vergi Yükü
C. Toplumsal Vergi Yükü
D. Toplam Vergi Yükünün Unsurlan
E. Vergi Yükü Dağılımı
61
62
71
72
74
IV. TÜRKİYE'DE VERGİ YÜKÜNÜ OPTİMAL DÜZEYE ÇIKARMAK
İÇİN ALINMASI GEREKLİ ÖNLEMLER
77
A. Ekonomik Yapıdan Kaynaklanan Nedenler ve Alınabilecek
Önlemler
B. Nüfus Yapısından Kaynaklanan Nedenler
C. Mevzuattan Kaynaklanan Nedenler ve Alınabilecek Önlemler
78
80
80
D. Uygulamadan Kaynaklanan Nedenler ve Alınabilecek Önlemler
87
V. SONUÇ
92
KAYNAKLAR
96
EK TABLOLAR
97
ÖNSÖZ
Günümüzde bazı kesimlerin vergi yükünün ağır, bazılarının ise vergi
kapsamı dışında kaldığı konusunda tartışmalar giderek yoğunlaşmaktadır.
Bu iddialann kesinlik kazanması belli tanımlann doğru olarak ortaya konul­
masına bağlıdır.
Vergi yükünün analizi, çeşitli açılardan hesaplanan vergi yükü değerleri
ve rasyoları kıyaslanmak suretiyle yapılabilir.
Ülkelerarası yük karşılaştırmaları ise toplumsal gelirin baz olarak
alınması ile yapılabilir. Ancak, bu yapılırken dikkat edilecek husus yekne­
saklığın sağlanması açısından Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın baz olarak
alınmasıdır.
Çalışmamızda, Türkiye'de çeşitli açılardan yapılan vergi yükü hesaplamalan OECD ülkeleri ile kıyaslanmış ve vergi yükü dağılımının iddia edildiği
gibi adaletsiz dağılıp dağıtmadığı tespit edilmeye çalışılmıştır.
Bu çalışmalarından dolayı Prof. Dr. Ö. Faruk BATIREL ve İlhan
UÇKUN'a teşekkür eder, elde edilen bulgulann ilgililere yararlı olmasını dile­
rim.
Genel Sekreter
Prof. Dr. İsmail Özaslan
GİRİŞ
Maliye literatüründe vergi yükü konusunda sık sık, bazı normatif değer
yargılarına rastlanmaktadır. Örneğin, belli kesimler vergi yüküne maruzken,
toplumun büyük bir bölümü vergi kapsamı dışında kalmaktadır. Türkiye'de
vergi ve benzeri yükümlülüklerin hem sayısı, hem de gelire oranla payı ada­
letsiz bir dağılım sergilemektedir. Türkiye'de ücretli kesimin, ticaret ve sana­
yi kesimine, küçük tacirlerin ihracatçılara, tarım dışı kesimlerin tarım kesimi­
ne oranla vergi yükü ağırdır. Türkiye vergi yükü bakımından OECD
ülkelerinin en düşük düzeylisidir (1).
Bu iddialann hepsinde belli varsayımlarla gerçek payı vardır. Vergi yü­
künün belirlenmesi, ağırlığı yada hafifliği, belli tanımların doğru yapılmasına
bağlıdır. İlk olarak vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin tür ve kapsamlarını
kesin çizgilerle belirlemek gerekir. Vergi benzeri olarak nitelenen harç,
resim, parafiskal yükümlülük, sosyal güvenlik katılımlan, çeşitli fon yükümlü­
lükleri ve primlerin kamu iktisadi teşebbüslerinin ve döner sermayelerin karlannın, belli ölçüde aynî mükellefiyetlerin (başlıca zorunlu askerlik hizmeti)
hatta bütçe açıkları gibi parametrelerin hangilerinin, kavramın vergi tarafına
hangi boyutlarda katılacağı ortaya konulmalıdır. Bu sorun güç olmakla birlik­
te varsayımlarla üzerinde görüş birliğine varılması mümkündür. Yük anali­
zinde, konunun vergi tanımı yapılırken, bu ödemeler gayrisafi tutarları ile
dikkate alınabileceği gibi, belli toplum kesimleri itibariyle devletin bu kesim­
lere sunduğu hizmetlerin değeri, aynî ve nakdi transferler hesaba katılarak,
net yük ölçümü de yapılabilir. Bu açıdan toplumsal açıdan yük olmadığı dahi
savunulabilir. Tersine yabancı ülkelerin ihraç ettiği vergileri ödeyerek, top­
lum tüm olarak bir dış vergi yüküne maruz kalabilir. Kaldı ki, vergi ve benze­
ri yükümlülüklerin ve kamu harcamalarının ekonomik dengeler üzerinde et­
kisi, bütçe öncesi (pre-fisc) döneme oranla farklı bir yük dengesi (postfisc) oluşturabilir. Vergi yükü, kanuni mükellefleri tarafından yansıma meka­
nizması ile toplumun diğer kesimlerine de aktarılabilir. Bu değerlendirmeye
(1) Türkiye'de Vergi Yükü ile ilgili başlıca araştırma ve yayınlar şunlardır: Oker, Nazif,
Türkiye'de Vergi Yükü Maliye Tetkik Kurulu/Ankara, 1955, Yaşa Memduh, Vergi YüküHesaplama Usulleri ve Mukayesesi, İstanbul, 1962, Vergi Reform Komisyonu Raporları,
Genel Vergi Reformu Raporu İst. 1961, ss. 17-20 Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü
Türkiye'de Vergi Yükü, Ankara 1968. Arsan, Üren; Vergi Yükü Üzerinde Bir İnceleme, Teori
Metodoloji ve Türkiye'ye Ait Bazı Hesaplar, Ankara 1968, Anıl, Haluk; Türkiye'de Vergi
Yükü (1950-1970), Ankara, 1973. Akalın, Güneri; Türkiye'de Gelir ve Vergi Yükü Dağılımı,
Hacettepe Üniversitesi I.I.B.F. VI Türkiye Maliye Eğitimi Sempozyumu "Çeşitli Açılardan Ver­
gileme ve Sorunları, Antalya, 1990 içinde ss. 169-180.
göre, ancak net ödemeleri pozitif olanlar için bir yükten söz edilebilir. Nega­
tif vergi yüküne maruz kalanlara kamu kesiminden aktanm söz konusudur.
İkinci olarak, vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin neden yük olarak ni­
telendiğini tartışmak gerekir. Gerçek vergi yükü; vergi hasılatmm verimli
kullanılıp, kullanılmaması ile ilişki olduğu gibi (2) mali yükümlülüklerin yük
olarak nitelenmesi, bu ödemeler karşılığında feda edilen özel mal ve hizmet
tüketimi ile bağlantılıdır. Etkinlik kaybı (efficiency loss) analizinde olduğu
gibi, esnek arz ve talep durumunda, vazgeçilen özel mal ve hizmet değeri,
vergilerle sunulan kamu hizmeti değerini aşabilir. Vergi ve benzeri
yükümlülüklerin ödemeleri, bu yükümlülüklerin türüne göre gelir ya da
ikame etkisi doğurarak, bireylerin ya da ekonomik birimlerin belli özel mal
ve hizmet tüketimlerini azaltmalarına yolaçmaktadır. Belirtilen bu ekonomik
yük tanımı objektif niteliktedir. Vergi ve benzeri yükümlülükler sonucu, eko­
nomik dengeler optimum düzeylerinden sapabilir. Doğaldır ki, karşılığında,
kamu hizmeti de tüketilir. Yük psikolojik tazyik olarak mükelleflere göre
farklı biçimde sübjektif olarak da tezahür edebilir. Mükellefler, belli toplum
kesimleri, hatta tüm toplum, psikolojik olarak; ödemeleri gereken yükümlü­
lük tutannı kendilerine sunulan kamu hizmet değerinin ne olduğunu bilme­
den (bilinmesi oldukça güç olmakla birlikte) verginin yük olduğunu, bu
yükün fazla olduğunu sanabilir. Hatta farkında olmadan karşılaştırmalan
yanlış yaparak düşük bir vergi yüküne maruz kaldığı kanısına da varabilir.
Vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin yöneldiği, "yük" ilişkisinin kurul­
duğu büyüklük, genelde gelirdir. Bu gelir mükellefin, belli kesimlerin, toplu­
mun geliridir. Gelirler sınıflanabilir. O zaman yükler, bu sınıf gelirleri ile ilişkili
olarak da değerlendirilebilir. Bu gelir smıflamalan belli toplum kesimleri itiba­
riyle alt ayırımlardır. Vergi yükü analizinde servet ile bağlantı kurulmamak­
tadır. Bunun gerekçesi yük kavramı ile ilgili açıklamalarda verildiği gibi mal
ve hizmet tüketiminin (gerek özel gerekse kamu) gelirin bir fonksiyonu
olmasından kaynaklanmaktadır.
Bu girişten vergi yükü analizinin basit bir şekilde vergi ve benzeri
ödemelerle, bu ödemeleri yapan ekonomik birim, kesim geliri ya da ödenen
toplam vergilerle, toplum geliri (GSMH) arasında kurulan bir rasyo olduğu
anlaşılmaktadır. Bu rasyonun uygun kurulmasının, pay ve payda
değerlerinin doğru bir biçimde tanımlanmasına, rasyonun temsil ettiği
değerin anlamlılığına bağlı olduğu açıktır. Rasyonun içerdiği oranların an­
lamlı olup olmayışı, anlamlılığını kısıtlayan etkenlerin yorumu ve
karşılaştırmaları güçleştiren unsurların da açıklanması gerekir. Çalışmada
sırasıyla önce bu tanımları yapacağız. Sonra yük karşılaştırmalarına ve
kısıtlayıcı etkenlerle yorumlara yer vereceğiz.
(2) Bkz. Neumark, Fritz; Maliyeye Dair Tetkikler, İstanbul, 1950, ss. 120-121.
L VERGİ ve BENZERİ MALİ YÜKÜMLÜLÜKLER
Toplumda genel yerleşik kanı, vergi ve benzeri mali yükümlülüklere
yalnızca ilgili vergi yasalannda mükellef ya da yükümlü olarak tanınan
kişilerin muhatap oldukları şeklindedir. Halbuki, yansıma analizi, bu
yükümlülüklerin iktisadi mükelleflerinin farklı kişiler olduğunu ortaya koyabi­
lir. Vergiler piyasa yapısına, arz ve talep esnekliklerine ve verginin türüne
göre kolay ya da zor yansitılabilir (3). ster kanuni mükellef, ister iktisadi
mükellef olan acaba hangi tür yükümlülüklerle karşı karşıya bulunmaktadır.
Vergi kamu idarelerince kamu hizmetlerinin genel karşılığı olarak belli
kurallara uyularak hukuki bir zorlama ile mükelleflerden alınan nakdi ve aynî
para tutarlandır. Vergi başlığı altına genelde hangi yükümlülükler girmekte­
dir. Bu ayınmı OECD vergi gelirleri tasnifinden yararlanarak vereceğiz (4).
(3) Vergi yansıması, vergi yükünün kısmen ya da tamamen verginin kanuni mükellefi
tarafından başka kişilere aktarılmasıdır. Aktarılan bu vergi yükü sonunda belirli bir kişi ya da
grup üzerinde kalır. Vergiyi gelir veya servetinden ödeyenler üzerinde yerleşir. Bu sonucuy­
la, vergi yansıması, bir vergi alınması ya da belli bir vergiden artış yapılması sonucu gelir
dağılımında meydana gelen değişme olarak da tanımlanabilir. Vergi yansımasının en kolay
gerçekleştiği piyasa yapıları, tekelci rekabet ve oligopol piyasalarıdır. Talebin fiyat esnek­
liğinin olmayışı, verginin dar tabanlı ve ikame malları fazla olan mallarda alınması da vergi
yükünün kanuni mükellefi tarafından başkalarına aktarılmasını kolaylaştırır. Yurt dışından
ithal edilen mal ve hizmetlerin piyasa yapısı ve talep esnekliğinin benzer özellikler
göstermesi halinde de yabancı ülke vergileri, aktarılmış olur.
Vergi sistemlerinin ve yüklerinin yansıma sonucu gelir dağılımı üzerindeki etkilerinin
ölçülmesi için klasik bütçe yansıması ve talep sistemleri yerine genel denge modellerinin kul­
lanılması gerektiği savunulmaktadır. Bkz. Hayt, Wlllam, Smolensky, Eugen, The Distribu­
ted Effects of Revenue Structures, Chlancone, A., Messere, K, Changes in Revenue Struc­
tures Wayne State University Press, 1989 ss. 215 - 230 Vergi yansıması ve yerleşmenin
etkileri konusundaki modeller ve açıklamalar için ayrıca Bkz. Önder, İzzettin; Vergilerin
Gelir Dağılımı Üzerindeki Etkilerinin Araştırılması, Çeşitli Açılardan Vergileme ve Sorun­
ları içinde ss. 159-168
(4) OECD, Data Fund Codes, Yearbook Line Numbers and Titles of Yearbook Lines,
81 YA IV Tax Revenue.
A. OECD Vergi Gelirleri Sınıflamasında Vergi Gelirleri yedi temel
gruba aynimaktadır. 1- Gelir, Kârlar ve Sermaye Kazançlan Üzerinden
Alman Vergiler. 2- Sosyal Güvenlik Katılımlan 3- İşverenlerin Bordro ve
İşgücü Vergileri 4- Servet Vergileri, 5- Yurtiçi Mal ve Hizmet Vergileri 6Uluslararası Ticaret ve İşlemlerden Alınan Vergiler 7- Diğer Vergiler.
1. Gelir, Kârlar ve Sermaye Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerin
alt ayınmlan ise şöylece verilebilir. 1.1 Gelir Vergisi, 1.2 Kurumlar Vergisi,
1.3. Diğer Gelir Vergileri
2. Sosyal Güvenlik Katılımları ise 2.1 İşçi payı, 2.2 İşveren payı, 2.3
Bağımsız çalışanlarla, serbest kişilerin katılımlan olmak üzere üçe
aynimaktadır. 3. grubu oluşturan işverenlerin bordro ya da işgücü vergi­
lerinin alt ayınmı bulunmamaktadır (Bu vergiler ücret tutannm bir yüzdesi
olarak ya da işçi başına alınan ve sosyal güvenlik harcamalanna tahsis
edilmeyen vergilerdir). 4. Servet Vergileri 4.1. Gayrimenkul servet
üzerinden alınan yıllık vergiler 4.2 Net servet üzerinden alınan yıllık vergiler
4.2.1 Fertlerden alınan net Servet Vergileri, 4.2.2. Kurumlardan alınan yıllık
Servet Vergisi, 4.3. Tereke Vergisi ve Veraset ve İntikal Vergisi 4.4 Finansal işlemlerle sermaye işlemleri üzerinden alınan vergiler 4.5. Sürekli olma­
yan arizi Servet Vergileri 4.6 Diğer dönemsel Servet Vergileri
5. Yurtiçi Mal ve Hizmetler Üzerinden Alınan Vergiler beşinci grubu
oluşturmaktadır. Bu grubu teşkil eden altı grup vergi şunlardır. 5.1 Genel
satış, ciro (Yayıİl Muamele) ya da Katma Değer Vergisi 5.2 Özel tüketim
vergileri 5.3 Mali tekellerin kârlan 5.4 Özel hizmetlerden alınan vergiler 5.5
Belli malların kullanımı, kullanım izinleri ya da belli faaliyetlerin yapılması
karşılığı ödenen vergiler. Bu grubun üç alt ayırımı bulunmaktadır. Bunlar
5.5.1 Ticaret ve mesleki ruhsat vergileri 5.5.2. Motorlu Taşıtlar Vergisi 5.5.3
Mal kullanımı üzerinden alınan diğer vergiler 5.6. Mal ve hizmetler
üzerinden alınan diğer vergiler.
6. Uluslararası Ticaret ve İşlemlerden Alınan altıncı grup vergiler ise
gene altı alt başlıkta ele alınmaktadır. Bunlar 6.1. ithalattan alınan vergiler.
Bu vergiler 6.1.1. Gümrük vergileri 6.1.2. Diğer İthalat Yükümlülükleri 6.2.
İhracattan alınan vergiler 6.3. İhracat ve ithalat pazarlama kurumlannın
kârlan 6.4. Kambiyo kârlan 6.5. Kambiyo vergileri 6.6 Uluslararası ticaret ve
işlemler üzerinden alınan diğer vergilerdir.
Son Kategori Olan Diğer Vergiler içinde 7.1. Baş (Kelle) vergileri 7.2
Damga Vergisi 7.3. Diğerleri girmektedir.
Dikkat edilirse bu sınıfla
alan ve vergi adını taşıyan bazı
yükümlülükler, belli ülkelerde resini, fon olarak kullanılabilmektedir. Ancak
biz çalışmamızda bu sınıflama içinde yer alan vergileri, vergi yükü içinde
vergi olarak niteleyeceğiz. Türk bütçe uygulamasında, genelde aynı
sınıflandırma esası benimsenmiş olmakla birlikte, mali sistem gereği konso­
lide bütçe dışında kalan sosyal güvenlik katılımları, Türk vergi ayırımında yer
almamaktadır. Motorlu taşıt vergileri de OECD sınıflandırmasından farklı ola­
rak servet vergisi olarak kabul edilmektedir. Bordro vergileri ise yoktur.
OECD örgütünün bu sınıflandırmasına uygun olarak Avrupa Topluluğu'na
üye ülkelerde uygun vergi türlerinden örnekler vermek istiyoruz (5).
A- Gelir, Kârlar ve Sermaye Kazançları Üzerinden Alınan Vergiler
Bu vergi grubu içinde gerçek kişilerin gelirleri üzerinden alınan gelir ver­
gileri büyük yer tutmaktadır. Bu vergilerin büyük bir bölümü merkezi olmak­
la birlikte, ülkelerin siyasi ve idari teşkilatları ile tutarlı olarak yerel mahiyette
olanları da bulunmaktadır. Bunun yanısıra, ücretlere, sermaye kazançlarına
ayn gelir vergisi uygulayan, üniter gelir vergisi sistemi yerine sedüler gelir
vergisini tercih eden ülkeler de bulunmaktadır. Öte yandan kurumlar vergi­
sinde tüzel kişiler vergisi şeklindeki uygulamalarla, özel gelir vergisi
türlerine de rastlanmaktadır. Bu ayırım örneklerini veriyoruz.
1. Merkezi Genel Gelir Vergisi Belçika'da gerçek kişilerin gelir vergisi
(Impôt des personnes physiques) şeklinde, Danimarka'da devlet gelir
vergisi (Indkomst skat til staten), Federal Almanya'da gelir vergisi (einkommensteuer), Yunanistan'da gerçek kişilerin gelir vergisi (tax on the incomes of naturai persons), İspanya'da gerçek kişilerin gelir vergisi (Impuesto sobre la renta de las personas fisicas) Fransa'da gelir vergisi
(Impôt sur le revenu), İrlanda'da gelir vergisi (income tax) İtalya'da
gerçek kişilerin gelir vergisi (imposta sul reddito delle persone fisiche),
Lüksemburg'da gerçek kişilerin gelir vergisi (Inkomsten belasting), Porte­
kiz'de iki aşamalı sedüler mahiyette (birinci kademede kazanç ve iratlar için
ayrı ayrı ve ikinci kademede tamamlayıcı mahiyette) gelir vergisi (ımpostos
sobre o rendimento das pessoas singulares), İngiltere'de gelir vergisi
(Income tax) şeklinde merkezi gelir vergisi uygulamalan bulunmaktadır.
2. Yerel Gelir Vergisi Bu konuda uygulama yapan başlıca AT ülkesi
Danimarka'dır. Bu ülkede il düzeyinde il yerel vergisi (Amtskommunal Indkomstskat) belediye düzeyinde belediye gelir vergisi (Kommunal ind
(5) Inventory of Taxes 13th édition, European Community, 1990.
komstskat) alınmaktadır. Ne var ki, merkezi devlet gelir vergisi ile eşgüdüm
içinde alınan bu yerel gelir vergilerinin merkezi devlet gelir vergileri ile birlik­
te belli bir oranı aşamayacağı öngörülmektedir. Yerel gelir vergileri devlet
gelir vergisinden daha ağırlıklıdır. Italya'daki yerel gelir vergisi ise gelir ve
kurumlar vergisi mükelleflerinden ortak mahiyette bir ek gelir vergisi olarak
alınan bir yerel vergidir.
3. Belli kazanç ve iratlar için özel gelir vergileri. Bu konuda temel
örnekler ücret ve aylıklar için uygulanan özel gelir vergileridir. Bu ücret ver­
gilerinin bazılan Federal Almanya'da olduğu gibi, ücretlilerin gelirleri
üzerinden alınan vergilerin özel bir tahsil yöntemi özelliğini taşımaktadır.
(Lohnsteuer). Lüksemburg'da da aynı mahiyette ücretlerde özel tevkifat
yöntemi (mode de perception speciale de l'impôt sur le revenue des
personnes physiques) uygulanmaktadır. Gene Lüksemburg'da şirket
yönetici ücretleri üzerinden alman özel bir ücret vergisi (Impôt special sur
les tantièmes) mevcuttur. Genel gelir vergisinden ayn ücret vergisi uygula­
yan ülkelerden biri de Hollanda'dır. Bu ülkede (loonbelastig) adlı bir ücret
vergisi alınmakta, İngiltere'de ise çalışanlann geliri için gelir vergisi ayn uy­
gulanmaktadır, (income tax-employment income) Portekiz'de de, sedüler
sistemin gereği, ücretli ve serbest meslek erbabı gibi emek geliri sahiplerin­
de meslek vergisi (imposta professional) alınmaktadır.
AT ülkelerinde ücret kazançlan dışında uygulanan özel gelir vergileri
şunlardır. Danimarka'da işçilere kâr payının bono şeklinde verilmesi halinde
bu bono bedellerinden özel bir gelir vergisi (Afgift af medar bejderobligatloner) alınmaktadır. Aynı ülkede gemi adamı gelirierinden alınan gemi
adamı vergisi (somandsskat) bulunmaktadır. Yunanistan'da Yunan
bandıralı gemilerin kazanç vergisi adlı bir vergi uygulanmaktadır. Gene Danimarka'daki temettü vergisi (Udbytteskat) belediye gelir vergisine ek ola­
rak alınan Kilise Vergisi (Kirkeskat), ölen kişilerin terekeleri üzerinden dev­
let gelir vergisi (Beskatning af dodboer), hidrokarbon istihracı ile iştigal
eden gelir vergisi mükelleflerinden Hidrokarbon Vergisi (Kulbrinteskat) adlı
özel veya ek gelir vergileri alınmaktadır. Hollanda'da Temettü Vergisi (divi­
denti belasting) bulunmaktadır. Portekiz'de petrol gelirieri vergisi ile özel
kâr vergisi (impotos extraordinarios) bulunmaktadır. Sermaye kazançlan
çoğu AT ülkelerinde gelir vergisi kadrosu içinde vergilenirken bazılan gelir
vergisinden ayn bir vergi ile teklif altına almaktadıriar.
İngiltere'de sermaye kazançları vergisi (capital gains tax) bulunmak­
tadır. Bu vergiyi ayrı olarak vergileyen diğer sistem İrianda'dır. Portekiz'de
vergiyi uygulamaktadır. Görüldüğü gibi başlıca Anglo-Sakson ülkeleri (ABD
dahil) sermaye kazançlan vergisini ayrı şekilde vergilendirmektedir.
4. Kurumlar Vergisi AT ülkeleri içinde yerel nitelikte kurumlar vergisi
bulunmamaktadır. Bütün ülkelerde kurumlar vergisi bulunmakla birlikte,
bazılan farklı adda uygulama sergilemektedir. Sö-zgelimi Belçika'da gerçek
kişilere ilişkin sermaye kazançlan vergisi bulunmamakla birlikte kurumların
sermaye kazançlan, gizli komisyonlan, kanunen kabul edilmeyen giderleri,
gayrimenkul değer artış kazançlan üzerinden alınan Tüzel Kişiler Vergisi
(Impôt des personnes morales / Rechtspersonnen belasting) mevcut­
tur. Portekiz'de kurumlar vergisi tüzel kişiler gelir vergisi (imposta sul red­
dito delle persone juirdiche) olarak uygulanmaktadır.
Fransa'da genel kurumlar vergisi dışında satış hacmine göre maktu
hadlerle alınan bir götürü Kurumlar Vergisi (Imposition forfaitaire sur les
sociétés) bulunmaktadır. Danimarka'da uygulanan Fon Yönetimleri Gelir
Vergisi (Fondsbeskatning) ile Devlet İşletmeleri Gelir Vergisi (Statsinstitutioners Indkomstskat) da kurumlar vergisinin özel versiyonları arasında
sayılabilir.
Gelir üzerinden alınan vergilerle ilgili AT uygulamalanndan çıkan özet
şudur. Bütün ülkelerde gelir ve kurumlar vergisi vardır. Bazı ülkelerde yerel
gelir vergilerine de rastlanmaktadır. Ücret vergisi özellikle Kuzey ülkelerinin
uygulamasıdır. Güney ülkelerinde (Portekiz, İtalya) kurumlar vergisi, tüzel
kişiler vergisi olarak alınmaktadır. Başlıca Anglo-sakson ülkelerinde ayn bir
sermaye kazançlan vergisi uygulaması vardır. Gelir üzerinden en fazla
türde vergi alan AT ülkesi, Danimarka'dır.
B- Sosyal güvenlik katılımlan (işçi-işveren payı, bağımsız çalışanlar)
konusunda AT ülkelerinde bütçe vergi gelir örneğine rastlanmamıştır. Bord­
ro vergileri ile işgücü üzerinden vergiler konusunda tek AT örneği Fran­
sa'dır. Fransa'da çiftçiler hariç işverenlerce ödenen ve emekli aylıklan ve
yolluklar hariç bütün ücret ödemelerinden artan oranlı tarife (32800 FF dan
az ücretlerde % 4.25, 32800-65600 FF arası % 8.50, 65600 üstü % 13.6) ile
alınan bir bordro vergisi (Taxe sur les salaires) mevcuttur.
C- Servet Vergileri Bu vergilerin başlıca dört kategoriye ayrıldığını be­
lirtmiştik. Servet vergileri içinde ilk olarak net servet üzerinden alınan yıllık
vergi örneklerini ele alacağız.
Net Servet Vergisini uygulayan ülkeler şunlardır. Danimarka (Formueskat), Federal Almanya (Vermögensteuer), İspanya (Impuesto extraor­
dinario sobre el patrimonio de las personas físicas), Lüksemburg
(Impôt sur la fortune) Hollanda (Vermogensbelasting) adında genel ser­
vet vergisi İspanya'da aynca tüzel kişilerin varlıklan üzerinden de uygulan­
maktadır. Özel bir servet türü olarak gayrimenkul servet üzerinden bütün
AT ülkelerinde merkezi ve yerel nitelikli vergiler bulunmaktadır. Yıllık emlak
vergisi örnekleri olarak İngiltere'de kelle vergisine dönüştürülen Ratés'Ierl
Lüksemburg'da Bina ve Arazi Vergisini (Impôt Foncier) İrlanda'da rates'leri
ve Konut Vergisi (Residential Property Tax) Hollanda'da gayrimenkullerden belediye vergisi (Gemeerltelljke belastîng op onroerend goed) Fran­
sa'nın tatbik ettiği binasız emlak (arazi) (Taxe foncière sur les propriétés
non bâties) ve binalı emlak (bina) (Taxe foncière sur les propriétés bâti­
es) vergileri, İspanya'nın kırsal emlak vergisi (contribución territorial rus­
tica pecuaira) ve kentsel emlak vergisi (contribución territorial urbana),
Yunanistan'da gayrimenkul servet vergisi, Federal Almanya'da gayrimenkul
vergisini (Grundsteuer) verebiliriz. Danimarka yerel emlak vergileri konu­
sunda zengin bir uygulamayaı sahiptir. Bu ülkede İl Arazi Vergisi (kommunal grundskyld), Belediye Arazi Vergisi (Kommühal Grundskiyd) Devlet
Emlak Vergisi (Fikseret e. endomsskyid til staten) uygulanmaktadır,
Belçika, Portekiz ve talya'da merkezi ve yerel nitelikte bir dönemsel
emlak vergisi uygulamasına rastlanmamaktadır. Öte yandan, bazı ülkelerde
dönemsel nitelikli özel gayrimenkul vergileri de bulunmaktadır. Bunlara
İngiltere'deki Gelişim Arazisi Vergisi (development land tax), Hollanda'da
uygulanan Banliyö Vergisi (commuter land tax), Hollanda'da uygulanan
Banliyö Vergisi (commuter tax)^ Fransa'nın Konut Vergisi (Taxe
d'habitation) örnek olarak verilebilir.
Gene Fransa'da belli yabancı şirketlerin sahipolduğu binalara ait emlak
vergisi de özel emlak vergisi örneklerinden biridir.
İvazsız tasarruflardan alınan veraset ve intikal vergilerine ise hér ülkede
rastlanmaktadır.
Özel nitelikli servet ve sermaye transferi vergileri konusunda AT
ülkelerinde şu tatbikatlar mevcuttur. İngiltere'de sermaye transferi vèrgisi
(capital transfer tax), İspanya'da sermaye transferleri ve belgeli yasal
işlemler vergisi (impuesto sobre transmissiones patrîmonalies y actos
jurídicas documentadas), Federal Almanya'da gayrimenkul intikal vergisi
(grundwerbsteuer) alınmaktadır. Yunanistan'da aynı isimle bir sermaye
transfer vergisinin yanısıra sermaye hareketi vergisi de uygulanmaktadır.
Vergi yükü kapsamı içinde servet vergilerinin nisbi olarak önemi az ol­
makla birlikte çeşitli uygulama türleri bulunmaktadır. AT ülkeleri içinde Por­
tekiz ve İtalya; sistemlerinde gerek genel gerek kısmi servet vergisi uygula­
masına yer vermemektedir. İspanya'da ise güçlü bir servet vergisi demetine
rastlanmaktadır.
D. Mal ve Hizmetler Üzerinden Alınan Vergiler. Bu vergi kategorisi
genel satış vergileri yönünden Avrupa Topluluğu ülkelerinde Katma Değer
Vergisi olarak ortaya çıkmaktadır. Buna karşılık vergi yükünün çeşit ve sayı
yönünden kapsamının belirlenmesinde özel satış ve tüketim vergileri ve
harçları etken olmaktadır. AT üyesi ülkeler kendi sosyo-kültürel birikimlerine
dayalı, bireylerin ekonomik ilişkilerinde belirgin ve yerleşik vergi konularını,
bu özel tüketim, hizmet vergileri ile vergilendirmiş bulunmaktadır. Aşağıdaki
tablo AT ülkelerinde bu vergilerin tür itibariyle sayısal (hasılat açısından
değil) ağırlığını göstermektedir.
TABLO 1
ULKE
Belçika
İngiltere
Portekiz
Hollanda
Lüksemburg
İtalya
İrlanda
Fransa
İspanya
Yunanistan
Danimarka
Federal Almanya
AT Ortalaması
Toplam Mükellefiyet Özel Tüketim veya Hizmet Vergisi Sayısı (2)
Sayısı (1)
34
23
31
31
29
41
39
62
19
38
63
32
37
27
13
19
22
20
35
31
50
9
29
39
23
26
%(2/1)
79
57
61
71
69
85
79
81
47
76
62
72
70
Görüldüğü gibi merkezi ya da yerel vergi ve benzeri yükümlülükler
içinde, özel tüketim ve hizmet yükümlülüklerinin payı AT itibariyle % 70'dir.
Bir başka deyimle belli mal ve hizmetlerden ortak nitelikte alınsa bile vergi
sistemlerinin en az üçte ikisi bu yönüyle milliyetçi karakterdedir. Tablodan
ağırlığın en fazla olduğu ülkelerin İtalya, Fransa, İrlanda ve Belçika olduğu
görülmektedir. İspanya hem mükellefiyet sayısı hem de özel tüketim ve hiz­
met vergileri itibariyle en alt düzeyde yer almaktadır.
Yurtiçi mal ve hizmetlerden alınan ve vergi sistemlerinde sayısal
ağırlıkları olan bu vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülükleri türler itibariyle
şöylece gruplayabiliriz.
Petrol ve petrol türevleri, tütün, alkollü içkiler, talih oyunları, huku­
ki işlemler, belgeler, otomotiv sanayii ürünleri, bankacılık ve sigor­
tacılık, gıda maddeleri (şeker, kahve), değerli madenler, elektronik
aletler.
Bu genel kategoriler, çoğu AT ülkesinde mevcut olmakla birlikte bazı
ülkelere özgü özel tipte vergiler de bulunmaktadır. Bunlan da aşağıdaki tab­
loda veriyoruz.
TABLO 2
ÜLKE ADI
ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ TÜRÜ
Federal Amanya Tuz vergisi (Salzsteuer)
Fransa
1) Özel hava taşıtlan vergisi (Taxe Speciale sur
certains aeronefs)
2) Pornografik film ve gösteriler vergisi
(Prelevement sur les films pornographiques)
3) Yeşil Alanlan Koruma Vergisi
(Taxe departementale d'espaces verts)
Danimarka
1) Dondurma vergisi (Afgift af konsumîs)
2) Özel perakende ambalaj vergisi (Afgift af visse
detailsalgspakninger)
3) Tarifesiz uçak vergisi (Afgift af charterflyuning)
Yunanistan
1 ) Televizyon reklamlan vergisi
2) Asansör donanımı vergisi
3) Malt vergisi
İngiltere
1) Bingo vergisi (Bingo Duty)
2) Kibrit ve mekanik çakmak vergisi (Excise Duty on
matches and mechanical lighters)
Hollanda
1) Yüzey sulan hava kirlenmesi vergisi (Heffîngen van
relniging)
2) Sivil hava ve kara yolu trafik taşıtları gürültü vergisi
(Heffingen van geluidshinder)
3) Yer suları vergisi (Graund water heffing)
İtalya
1) Ateşli silahlar, cephane ve patlayıcı vergisi (Imposta di
fabbricazione sulle armi da sparo, manizioni e
sugli esplosiv)
2) Muz vergisi (Imposta sulle banane)
İrlanda
1) Gramafon plakları vergisi (Excise Duty on
Gramaphone Records)
2) Dış seyahat vergisi (Excise Duty on Foreign Travel)
Tablodaki örnekler hasılat yönünden önemsiz sayılsa da ülkelerin top­
lumsal özelliklerini, yoğun ve yaygın ilişkilerini yansıtan özel tüketim vergisi
örnekleridir.
Türk vergi demetini merkezi ve yerel olarak verecek olursak, genel
smıflama ile şu benzerlik ve ayrılıklannı saptıyoruz.
E. Türk Vergi Gelirieri Sınıflaması Türk vergi gelirlerini merkezi ve
yerel olarak şöylece sıralıyoruz (6).
1. Merkezi Vergi Gelirleri Gelir vergileri, gelir ve kurumlar vergisi ola­
rak ikiye ayrılmaktadır. Motorlu taşıtlar vergisi ile veraset ve intikal vergisi
servet vergisi kategorisine dahil bulunmaktadır. Bu sınıflamaya göre, OECD
sınıflamasında mal kullanımı vergisi olarak nitelenen motorlu taşıtlar vergisi,
Türkiye'de servet vergisi olarak kabul edilmiştir.
Yurt içi mal ve hizmetlerden, dahilde alınan KDV, ek vergi (Tütün ma­
mulleri, alkollü içkiler, kolalı içecekler üzerinden alınan ek KDV) taşıt alım
vergisi (ilk defa iktisap edilenler için geçici süre ek taşıt alım) Akaryakıt
tüketim vergisi. Banka ve sigorta muameleleri vergisi. Damga vergisi ve
vergi gelirleri içinde nitelenen harçlar (Tapu, Noter, Pasaport, Mahkeme)
alınmaktadır. OECD sınıflamasında damga vergisi, diğer vergiler kategori­
sinde yer almaktadır.
Dış ticaretten alınan vergiler. Gümrük Vergisi, Akaryakıt Gümrük Vergi­
si, Tek ve Maktu Vergi, İthalde Alınan KDV, İthalat Damga Resmi ve
Ulaştırma Alt Yapılan Resmi.
Bu merkezi vergi gelirlerinin yanısıra, aşağıdaki yerel mükellefiyetler
söz konusudur.
2) Yerel Vergi ve Benzeri Yükümlülükler İl özel idareleri, taş ocaklan
Resim ve Harçlan ile İskele Resmi gibi odukça eski tarihlere dayanan ve
önemsiz sayılabilecek iki öz kaynağa sahiptir. Belediyeler ise topluma çok
sayıda vergi, harç ve benzeri yükümlülükler salmaktadır. Önce vergilerden
başlıyoruz. Belediyeler altı çeşit vergi almaktadır. Emlak Vergisi, İlan ve
Reklam Vergisi, Eğlence Vergisi, Haberleşme Vergisi, Elektrik-Havagazı
Tüketim Vergisi, Yangın Sigortası Vergisi. Harç yükümlülükleri sayısı ise
onikidir. Bunlar, İşgal Harcı, Tatil Günlerinde Çalışma Ruhsatı Harcı, Kay­
nak Sulan Harcı, Tellallık Harcı, Hayvan Kesimi Muayene ve Damga Harcı,
Ölçü ve Tartı Aletleri Muayene Harcı. Bina İnşaat Harcı, Kayıt ve Suret Har­
cı, İmarla İlgili Harçlar (İfraz ve Tevhit, Parselasyon, Plan ve Proje Tasdik,
Zemin Açma İzni ve Toprak Hafriyatı Harcı, Yapı Kullanma İzni Harcı), İşyeri
Açma İzni Harcı, Muayene, Ruhsat ve Rapor Harcı ve Sağlık Belgesi Harcı.
Vergi ve harç yükümlülükleri dışında, fiyat geliri olarak da, şerefiye geliri
olarak da nitelenebilecek katılma payları (yol, kanalizasyon ve su tesisleri
harcamalarına) da ek yükümlülük olarak kabul edilebilir.
(6)1991 Bütçe Gerekçesi
Merkezi ve yerel vergi ve harç gibi yükümlülüklerin yanmda, OECD
smıflaması içinde yer alan ancak Türk konsolide bütçe sistemi dışında bu­
lunan sosyal güvenlik katılımları (Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli
Sandığı, Bağ-Kur, OYAK, Özel Emekli Sandıklan) da dikkate alınmalıdır.
Sosyal güvenlik katılımlannın vergi yüküne dahil olması konusunda te­
reddüt bulunmamakla birlikte Türkiye'de mevcut Katma bütçeli idarelerin
gelirlerini de (başlıca harç) merkezi ve yerel vergi benzeri yükümlülüklere
eklemek gerekir.
3. Katma Bütçeli İdarelerin Özel Gelirleri Bu gelirlerin başında 1991
yılı başında sayısı (28) olan Üniversitelerin aldığı harçlar (günümüzde
öğrenci maliyetlerine, öğrencinin katkısı adını taşıyan) gelmektedir. Katma
bütçeli idarelerin bazılan, KİT'ler gibi özel mal ve hizmetleri sattığı için fiyat
geliri elde ettiği varsayılarak yük hesabına dahil edilmeyebilir. Söz gelimi,
Orman Genel Müdürlüğü, DSİ, Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi idarelerin ge­
lirleri fiyat geliri olarak, buna karşılık. Karayolları ve Hudut Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü'nün, Sosyal Hizmetler ve ÇEK, Köy Hizmetleri, Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğü'nün gelirleri ise harç benzeri mükellefiyet olarak
kabul edilebilir.
Türkiye'de katma bütçeli idare gelirleri dışında OECD sınıflaması içinde
yer almayan ancak Anayasanın 167. maddesinin ikinci fıkrası uyannca bir
bölümü dış ticaretin ülke yaranna olmak üzere düzenlenmesi amacıyla itha­
lat, ihracat ve diğer ticaret işlemleri üzerine konulan ek mali yükümlülük
olarak tanımlanabilecek fonların kapsamını da belirlemek gerekir. Bu
yükümlülüklerin tümüne ait sürekli dönemsel sayısal veriler bulunmadığı
için, vergi yükü hesaplanna dahil etmek güç olmakla birlikte bilinmelerinde
yarar bulunmaktadır. Fonlardan yalnızca merkezi ve yerel vergilere ek nite­
likte yükümlülük oluşturan, kaynağı, bazı kamu gelirlerinden (başlıca vergi­
lerden) pay niteliğini teşkil eden türlerini sıralıyoruz.
4. Fon Yükümlülükleri (7) Fonlarla ilgili mevzuat hükümlerine göre bu
yükümlülükler şunlardır: Savunma Sanayiini Destekleme Fonu, Çalışanlan
Tasarrufa Teşvik Fonu (işçi ve işveren payı), Geliştirme ve Destekleme
Fonu, Çıraklık, Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma
Fonu, Çevre Kirliliğini Önleme Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Fonu, Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu, Destekleme ve Fiyat
İstikrar Fonu, Toplu Konut Fonu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Serbest
Bölgeleri Tesis ve Geliştirme Fonu, Dış Kredilerin Kullanımı İçin Kur Farkı
Fonu, Sermaye Piyasası Kurulu Fonu, Menkul Kıymetler Tanzim Fonu,
(7) Yasama Organı Denetimine Tabi Fonlar Mevzuatı Maliye ve Gümrük Bakanlığı Bütçe
ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü
Ankara - 1988.
Petrol Arama ve Petrolle İlgili Faaliyetleri Düzenleme Fonu, Sinema ve
Müzik Sanatmı Destekleme Fonu, Bitkisel Yağlar Fiyat İstikrar Fonu, Sigor­
ta Murakabe Kurulu Fonu, Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım
Fonu, Sivil Savunma Fonu, Tütün Üretimi ve Satışını Geliştirme Fonu, Afet­
ler Fonu, Deprem Fonu, Orman Köylülerini Kalkındırma Fonu, Kooperatifleri
Tanıtma ve Eğitme Fonu, Trafik Garanti Fonu.
Bu fonların bir bölümü elde edilen gelir üzerinden alınan ek mükellefiyet
niteliğini taşımaktadır. Bunlann en tipik örnekleri Savunma Sanayiini Des­
tekleme Fonu, Çalışanları Tasarrufa Teşvik Fonu, Çıraklık Mesleki ve Tek­
nik Eğitim Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonlandır. Bu fonlar Genel Sigorta Murakabe Kurulu
Fonu (sigorta şirketlerinin yıllık safi prim tahakkuklanndan). Sivil Savunma
Fonu (KİT ve bankalann safi karlanndan) Afetler Fonu, (İDT ve devlet bankalannın bilanço kârları üzerinden) Kooperatifleri Tanıtma ve Eğitme Fonu
(Kooperatiflerin bilanço pasiflerindeki müspet fark) gibi gelir veya hasılatı
teklif eden özel türde olabilir. Bazı fonlar ise belli mal ve hizmetlerin üretim
tüketim ithal ve ihracını düzenleyici (regulatory) niteliktedir (Sözgelimi
Toplu Konut Fonu)
Adı vergi olmakla birlikte bütçe vergi gelirleri içinde yer almayan ancak
genel bütçeye gelirli ödenek kaydedilen Eğitim Gençlik Spor ve Sağlık
Hizmetleri Vergisi de tütün mamulleri alkollü içkiler üzerinden alınan bir
fon olarak kabul edilmektedir.
Öte yandan, belli kamu gelirlerinden pay ayrılarak oluşturulan fonlarda,
vergi gelirlerini azaltmakta ancak vergi yükünün hesabında dikkate
alınmalan gerekmektedir. Aynca yerel yönetimlere genel bütçe vergi gelirle­
rinden pay aynimakta, bunun sonucu genel bütçe vergi gelirleri toplam ola­
rak yük hesabında eksik görülmektedir. Dolayisiyle, vergi yükü hesap­
lanırken merkezi ve yerel vergilere ek olarak genel bütçe vergi gelirlerinden
yerel yönetimlere aynlan payları dikkate almak gerekir.
Dolayisiyle Türkiye'de vergi ve benzeri yükümlülüklerin kapsamı belirle­
nirken şu yükümlülükleri kapsamak gerekir (8).
(8) Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Yıllık Ekonomik Raporlar.
TABLO 3
Türkiye'de Vergi Yükü Hesabına Katıiabilecek
Mali Yükümlülükler
1. Genel Bütçe Vergi Gelirleri
2. Katma Bütçeli İdarelerin Vergi Benzeri (Harç) Gelirleri
3. Mahalli İdarelerin Vergi, Resim ve Harç Gelirieri ve Genel Bütçe
Vergi Gelirierinden Aldığı Paylar.
4. Sosyal Güvenlik Katılımlan ve (Kesenek, prim ve aidatları) 3417
sayılı kanuna göre zorunlu tasarruf kesintileri,
5. Vergiye Bağlı Fon Gelirieri (Bu gelirier. Yıllık Ekonomik Raporiara
göre 1984 yılında Toplu Konut ile Geliştirme ve Destekleme Fonlannı, 1985
ve sonraki yıllar ise Kamu Ortaklığı, Toplu Konut, Geliştirme ve Destekleme,
Akaryakıt Tüketim, Savunma Sanayiini Destekleme, Gelir İdaresini
Geliştirme, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Destekleme ve
Fiyat İstikrar, Kaynak Kullanımını Destekleme ve Akaryakıt Fiyat İstikrar,
Petrol Arama ve Petrole İlgili Faaliyetleri Düzenleme Fonu ile 1987 yılından
itibaren Çıraklık, Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma
Fonu'nun vergiye bağlı gelirierini içermektedir).
Vergi yükü hesabı OECD sınıflaması ile de tutarii olarak, bu yükümlülük
kapsamına göre yapılacak olan Türkiye'de katma bütçeli idarelerin vergi
benzeri gelirieri hariç, diğer yükümlülükler hesaba katılmaktadır.
Ülkemizde uygulanan fonların vergiye bağlı gelirierinin Fransız vergi sis­
teminden esinlendiği izlenimi vardır. Nitekim Türkiye'deki Çıraklık Mesleki
ve Teknik Eğitim Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonunun karşılığı, sürekli
mesleki eğitimin finansmanına işveren katılımı (participation des employeurs au financement de la formation professionelle continue) ve çıraklık
vergisi (Taxe d'apprentissage) konut edindirme yardımmınkinin ise konut
yapımına işveren katkısı (participation des empoyeurs a {'effort de cons­
truction) olarak gösterilebilir.
Vergi ve benzeri yükümlülük kapsamının belirienmesinden sonra vergi
yükünün yöneldiği gelir kavramını ele alacağız.
II. GELİR KAVRAMI
Vergi yükünün belirienmesinde ikinci aşama yüke maruz kalan gelirdir.
Seçilecek gelir türü, analiz yapılacak vergi yükü türü ile sıkısıkıya ilişkilidir.
Bu bakımdan gelir kavramı, vergi yükü türünden soyutlanamaz. Baz gelir
olarak beş tür gelir ele alınabilir. Kişisel gelir, (bireysel gelir) sınıf ya da grup
geliri, sektör geliri, bölge geliri ve toplumsal gelir. Bunlan sırasıyla ele
alıyoruz.
A. Kişisel Gelir, Bireysel Gelir; Kişisel gelir ilk olarak belli bireylerin
yıllık gelir toplannı anlamında kullanılabilir. Bu anlamıyla, bireyler belli
kişilerdir. Bu kişilerin somutlaştırılmış vergi yükümlülükleri gene aynı kişilerin
vergi ödeme güçlerinin temel göstergeleri sayılan gelirleri ile ilişkilendirilebilir. Bu durumda gerçek ve somut bir vergi yükü ilişkisini kurmak
mümkündür. Bu tür gelir aynmına gidilebilmesi mümkün olursa, toplumda
her ayrı birey (ya da birim olarak aile alınması halinde, aile) için ayrı ve
farklı vergi yükü hesaplanabilir. Öte yandan toplumda belli bireylerin gelirleri
aynı (identical) olabilir ve tek tek hesaplamaya gerek kalmayabilir.
Kişisel gelirin, bu özelliği ile bireysel gelirden farklı olduğu
anlaşılmaktadır. Bireysel gelir; toplumsal gelirin nüfus başına hesabı, sektör
gelirlerinin sektör nüfusuna, bölgesel gelirlerin bölge nüfusuna bölünmesi
ile de ulaşılabilecek nüfus başına (per capita) ortalama gelirlerdir. Kişisel
gelire ulaşılması halinde yük hesaplannda anlamlılık olabileceği, buna
karşılık bireysel gelir hesaplannın temsil edilen ana kütlenin anlamlılığına
bağlı olduğu açıktır. Nitekim toplumsal gelirin (söz gelimi GSMH ya da
GSYİH), toplam nüfusa bölünmesi yoluyla bireysel gelire ulaşılabileceği
gibi, aynı toplumsal gelirin, gelir üretimine katkıda bulunan aktif nüfusa ya
da daha da anlamlı olarak aktif nüfus İçindeki Iktisaden faal nüfusa
bölünmesi yoluyla da başka bir bireysel ortalama gelire vanlabilir (8). Öte
yandan bireysel gelir ortalamalannın daha anlamlı olması için toplumsal
gelir, alt yüzde yirmi, alt orta yüzde yirmi, orta yüzde yirmi, üst orta yüzde
yirmi ve üst yüzde yirmi olarak beş temel gelir sınıfına bölünebilir. Bireysel
gelir hesaplan bu sınıf gelir toplamının gelir sınıfına dahil nüfus sayısına
bölünmesi ile yapılabilir. Gelir gruplaması daha genel (ilk yüzde elli, ikinci
yüzde eli, ya da emek ve sermaye geliri gibi) ya da daha aynntılı yapılabilir.
Sektör geliri, sektör nüfusuna bölününce daha farklı bir bireysel gelir ortaya
çıkabilir. Bu durumda bu gruplar itibariyle bireysel gelir hesaplannın da farklı
olacağı doğaldır. Görüldüğü gibi, kişisel gelir, belli bireylerin (isimlendirilmiş)
gelirieri olmakla biriikte, bireysel gelir belli grup ölçülerine göre hesaplanmış
ortalamaları ifade etmektedir. Kişisel gelir, kişilerarası karşılaştırmalanyap­
maya imkan verebilir.
Bireysel gelir ortalamalan anlamlı değilse yerine grup ya da sınıf geliri
seçilebilir.
(8) Neumark nüfus başına vergi yükü hesabının nüfusun bileşiminin farklı olmasından (bazı
ülkelerde çocuk nüfusu fazladır) hatalı sonuçlara götüreceğini ifade ederek, yük hesap­
larının kahil (olgun) nüfus başına yapılması gerektiğini ileri sürmektedir Bkz. Neumark, F.
Maliyeye Dair Tetkikler ss. 123-124.
B. Smıf ya da Grup Geliri: Sınıf gelirleri hesabı, vergi yükü analizlerini
daha homojen hale getirmeye yöneliktir. Toplumsal gelirin dağılımı ve bu
geliri paylaşan nüfus, çeşitli bazı yüzdeliklerle birbiriyle ilişkilendirilebilir.
Grup ve sınıf gelirlerinin yük analizlerindeki anlamlılığı, grup içi (intragroup) homojenliğe bağlı bulunmaktadır. Ancak genelde kabul edilen
yüzde yirmilik beş dilim istatistiksel frekans dağılımına bağlıdır. Frekans
dağılımında medyan değerlere bağlı olarak anlamlı gelir grupları beşe, ona
hatta yüzde birlere kadar bölünebilir. Gelir gruplan belli gelir düzeylerine
göre de oluşturulabilir. Gelir düzeylerine göre ayrım, nüfusun belli yüzdeler
bölünmesinden daha fazla homojenlik temin edebilir.
Gelir gruplan itibariyle sınıflama yapılması, vergi yükü analizlerinde gelir
dağılımındaki eşitsizlikle, vergi yükü dağılımı ilişkilendirmesi açısından daha
iyi bir fikir verebilir. Dolayisiyle, amaç gelir dağılım eşitsizliği ile vergi yükü
dağılımı arasında bağlantı kurmak olunca gelir sınıflamasını, frekans
dağılımına uygun olarak, yüzdelik ya da gelir düzeyleri itibariyle yapmak ye­
rinde olmaktadır.
C. Sektör Geliri Yük analizlerinde sektör vergi yüküne ve kesimlerarası
karşılaştırmaya imkan vermek açısından bir ülkede milli geliri oluşturan
üretim sektörlerinin gelirleri de ölçü olarak alınabilir. Gayri Safi Yurtiçi
Hasıla (GSYİH) içindeki başlıca üretim kesimleri, tarım, sanayi ve hizmetler
kesimleridir. Gayri Safi Milli Hasılanın (GSMH) hesabında ise yurt dışında
üretilerek yurt içi üretime eklenen faktör gelirleri de dikkate alınır.
Tarım, sanayi, hizmetler ve dış kesimin GSMH'nın oluşumundaki paylan
ülkelere göre farklılık gösterir. Emek ve sermaye geliri gibi faktör gelirlerinin
vergi yükü analizinde olduğu gibi, kesimlerin ağırlıklan, vergi yükü
dağılımının temel ölçüsüdür. Tarım kesiminin gelir oluşumunda ağırlıkta
olduğu bir ekonomide, düşük vergi yüküne maruz kalması, ya da hizmetler
kesiminin katkısının büyük olduğu bir GSMH oluşumunda tarım sanayi ve
dış kesimin vergi payının nisbi olarak az olması adaletsiz bir tablo ortaya
çıkanr.
Dolayisiyle grup veya sınıf geliri, gelir elde eden gruplar arası yük
karşılaştınimalanna imkan tanırken, sektör geliri geliri üreten kesimlerin
karşılaştırmalı pay analizine imkan vermektedir.
Gelir aynmında son büyüklük toplum geliridir.
D. Toplumsal Gelir Ülkelerarası yük karşılaştırmalanna imkan
sağlamak ve toplumun tüm olarak maruz kaldığı vergi ve benzeri
yükümlülüklerin tabanını belirlemek amacıyla toplumsal gelir baz olarak
alınmaktadır. Toplumsal gelir, ülkenin toplam geliri ya da GSMH'dır. Top­
lumsal gelir hesaplannı anlamlı kılmak ve ülkelerarası karşılaştırmalarda
yeknesaklık sağlamak için genelde kullanılan ölçü Gayrî Safi Yurtiçi
Hasila'dır. Bunun gerekçesi, dış kesimlerin GSMH'nın oluşumundaki
payının meydana getireceği anlamsızlığı gidermek ve toplumun öz (genui­
ne) gelirleri ile vergi yükü arasında ilişki kurmaktır. Gelirin üretildiği kesimler
ülke dışında olduğu ve bu gelirler üretildiği ülkede vergilendirildiği için, vergi
yükü hesaplannın bazının GSYÎH olarak alınması doğaldır.
Nitekim OECD hesaplarında ve diğer uluslararası yük karşılaştırmalannda kullanılan toplumsal gelir ölçüsü GSYİH'dır. Bu gelir tanımlanndan ha­
reketle vergi yükü karşılaştırmalarına girmek istiyoruz.
II. VERGI YÜKÜ KARŞILAŞTIRMALARI
Bu karşılaştırmaların temelini yük kavramı oluşturmaktadır. Vergi yükü
kavramı açıklığa kavuştuktan sonra bir başka deyimle kişiler, gruplar ya da
ülkelerarası karşılaştırmalar için temeller sağlamlaştırıldıktan sonra mukaye­
selere gidilebilir. Vergi yükünün yalnızca ödenen vergi ve benzeri
yükümlülüklerinin ölçü alınan gelire olan oranı olmadığı öncelikle belirtilmeli­
dir. Nlsbl vergi ödemelerinin karşılaştırılmasından sonuç çıkanimasını
kısıtlayıcı başlıca etmenler şunlardır. Gelir bölüşümü farklılıklan, fert başına
milli gelir, para değeri, verginin yansıması, demografik yapı, vergi türlerinin
ekonomik etkileri ve vergi hasılatının kullanıldığı kamu hizmetleridir.
Bu etkenlerden bir bölümü verginin bireyler üzerinde oluşturduğu bir
ekonomik yük, bir vergi baskısı (tazyiki) meselesidir. Bunlar, gelir bölüşümü
(9) vergi yansıması, verginin ekonomik etkileri ve vergi hasılatının kul­
lanıldığı kamu hizmetlerinin verimliliği konulandır. Bu faktörler dikkate
alındığında gerçek vergi yüküne ulaşılabilir ve karşılaştırmalarda nlsbl
vergi ödemelerinin ölçü olarak zayıflığı bertaraf edilebilir. "İkinci gruba giren
kısıtlayıcılar ise tamamen teknik nitelikte olup, karşılaştırmalann aynı bazda
yapılmasını sağlayıcı niteliktedir. Sözgelimi, fert başına milli gelir, esas
alınan nüfus ve bileşimi, ortak değer ölçüsü (vergi ödemelerinin ve gelirin
icra edileceği) gibi etkenler bu kategoriye sokulabilir.
Şimdi OECD verilerine (10) dayanarak, ükelerarası karşılaştırmaların
özelliklerini verelim. OECD ükeleri arasındaki toplam ve bireysel vergi rasyolan karşılaştırmaları konusunda dört sınıf seri kullanılmıştır. Bunlar, toplam
OECD, Avrupa OECD, AT ve Türkiye, 1965-1988 dönemini kapsayan bu
ülke grubu verileri grafik ve regresyon yöntemleri ile karşılaştınimıştır. Çıkan
sonuçlar grafikler ve ek tablolarda özetlenmiştir.
(9) Gelir bölüşümünde, alt kademelerde yer alan gelir büyüklüğü ne kadar fazla olursa, vergi
yükü de o ölçüde ağır olur. Hatta aynı sayıda mükellef sayısına sahip iki ülkeden toplam
milli geliri daha fazla olan ancak geliri, bölüşümü daha adil olan bir ülkede de toplam
vergi yükü, toplam milli geliri daha düşük olan buna karşılık bölüşümü adil olmayan bir
ülkeye nazaran daha düşük görünse bile bu ükede sınıfların vergi yükleri daha düşük
olabilir.
(10) Bu konuda Revenue Statistics of OECD Member Countries, 1965-1989, OECD,
Paris 1990 adlı yayından yararlanılmıştır.
A. Toplam Vergi Yükü: Toplam vergi yükü; dolar bazmda toplam vergi
gelirleri, kişi basma düşen vergi gelirleri, GSYİH içinde toplam vergi gelirleri
payı, sosyal güvenlik primleri hariç toplam vergi gelirlerinin GSMH içindeki
payı olmak üzere dört alt başlıkla incelenmiştir.
1. Kişi basma düşen vergi gelirlerinde 1965 - 1988 döneminde Top­
lam OECD, Avrupa OECD ve AT ülkeleri trendinde 1 nolu grafikte de
görüldüğü gibi oldukça belirgin bir çakışma (colncidence) söz konusudur.
1965-1980 arası yükselen vergi gelirlerinde, 1980-1985 döneminde bir geri­
leme olmuş (1984 en düşük) 1985'den sonra 1988'e doğru oldukça hızlı bir
sıçrama gözlenmiştir. Ülke grupları içinde en üst değerler, AT'da Danimarka
(10897 dolar). Toplam OECD ve Avrupa OECD'de İsveç'tir (11914) (Bkz.
Tablo 4a)
Türkiye'nin kişi başına vergi gelirlerinde 1981'e kadar bir gelişme
görülmektedir. Ancak bu gelişim diğer OECD ülkeleri hızında değildir. 1980
sonrası oldukça istikrarlı bir seyir görülmektedir. OECD ülkelerinde görülen
1985 sonrası sıçramaya Türkiye'de rastlanmamaktadır.
Nitekim Türkiye'nin kişi başına düşen vergi gelirleri ile Toplam OECD,
Avrupa OECD ve AT değerleri arasında yapılan dağılma diyagram
karşılaştırması Türkiye'nin trend değerlerinin oldukça dağınık, diğer gruplann oldukça yeknesak olduğu anlaşılmaktadır (Ek diyagramlar).
2. Toplam vergi gelirleri (dolar olarak) açısından yapılan analizde ben­
zer sonuçlara ulaşılmıştır (Bkz. 2 nolu grafik ve Tablo 5). Grafik analizde
1985 sonrası sıçraması açıkça görülmektedir. Türkiye'nin OECD toplam
vergi gelirleri içindeki payı ise 1975 yılına kadar sürekli artarken 1975 son­
rası, (gerek toplam gerekse kişi başına vergi gelirlerindeki gelişme durması
sonucu) ciddi biçimde düşmüştür (1988 oranı % 0.3'dür) (Bkz. 3 nolu grafik
ve Tablo 6a). Türkiye'nin payı konusundaki belirlilik katsayısı (R^) sadece
0,154'dür (11). Bu katsayı, Türkiye'nin vergi gelirinin OECD'nin toplam vergi
gelirini belirlemede hiçbir etkisinin olmadığını göstermektedir.
(11) Belirlilik katsayısı (R^), iki değişken arasındaki ortak ilişkinin gücünü belirleyen bir
katsayıdır.
Kişi Başına Düşen Vergi Gelirleri ($) (GRAFİK 1)
•
Türkiye
•
AET
A
Toplam OECD
0
Avrupa OECD
7000-1
1962
1965
1967
•T—i—I—i—I—I—I—I—T—T—I—I—I—I
1 1
1970 1972 1975 İ977 1980 1982 1985 1987
Yıllar
r
1990
Toplam OECD
A
#
Avrupa OECD
200000
-25000 ^
,
1
T—1
,
j
,
1
,
1
,
)
,
1
1
1
1—|
,
1
p
OECD Genel Toplamı İçinde Türkiye'nin Vergi Geliri (GRAFİK 3)
.65-1
3. GSYİH İçinde Toplam Vergi Gelirlerinin payına ilişkin istatistiksel
sonuçlar ise şunlardır. Bu konudaki 1988 yılı Toplam OECD ortalaması %
38.4, Avrupa OECD ortalaması % 39.9 ve AT ortalaması % 40.8 iken,
Türkiye'nin değeri % 22.9'dur. Toplam OECD ve Avrupa OECD içinde en
yüksek rasyoya sahip ülke İsveç (% 55.3), AT içinde Danimarka'dır (%
52.1). (Tablo 4 ve Tablo 6)
4 nolu grafikte OECD ülke gruplannın toplam vergi yükü rasyolannda
oldukça tutarlı bir gelişim sergilenmektedir. Trend değişimi.yalnızca AT
ülkelerinin 1980 sonrası Avrupa OECD ülke grubunun üstüne çıkması
şeklinde gerçekleşmiştir. Türkiye ise 1984 sonrası kişi başına düşen vergi
gelirlerindeki eğilimden farklı olarak vergi gelirlerini nispi olarak artırmış
görünmektedir.
1977-1988 dönemi itibariyle toplam vergi gelirleri/GSYİH rasyosu
gelişiminin çarpıcılığı aşağıdaki regresyon denklemlerde kanıtlanmaktadır.
Türkiye
y = 0.078x - 133.706
R2 = 0.024
Toplam OECD
y = 0.402x - 761.644
R2 = 0.961
Avrupa OECD
y = 0.409x - 722.605
R2 = 0.962
AT
y = 0.598x - 1147.324
R2 = 0.961
Denklemlerden Türkiye'nin toplam vergi gelirlerinin dönem içinde
çok şiddetli sapmalar gösterdiği, buna mukabil diğer OECD ülkelerinin
yük gelişiminin oldukça istikrarlı olduğu görülmektedir.
Bu denklemlere ek olarak Türkiye ile diğer ülke gruplan arasındaki
bağıntının güçlü olmadığını bir başka deyimle Türkiye'nin vergi yükünün
OECD ülke gruplannın yük gelişimi üzerinde etkisinin bulunmadığını
gösteren regresyon denklemleri de çıkarılmıştır.
Bu denklemlerdeki determinasyon katsayılan ise aşağıdaki biçimdedir.
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.069
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.047
Türkiye - AT
R2 = 0.007
Bağıntılar her grup için yok denecek kadar az olmakla birlikte sıralama
yapılacak olursa, en düşüğünün AT vergi yükü ile olan ilişkide olduğu
görülmektedir.
Toplam vergi yükü ile ilgili karşılaştırmayı, sosyal güvenlik katılımlannı
düşerek yaptığımızda aşağıdaki sonuçları elde ediyoruz.
A
Toplam OECD
^
Avrupa OECD
42.5-1
37.5
32.5
t
27.5
22.5
17.5
-I
1982
1984
Yıllar
1
1986
r-—I
1988
r
1990
4. Sosyal Güvenlik Katılımları Hariç Toplam Vergi Gelirlerinin
GSYİH İçindeki Payı analiz edilirken 5 nolu grafik incelenerek, bu
katılımlann dahil olduğu 4 nolu grafikle karşılaştırılınca, bu katılımlar dışı
yükümlülüklerin, 1980 sonrası toplam vergi gelirleri içindeki payı ile OECD
ülke gruplan trendinin dönemler denkleştirilince (1976 - 1988) oldukça uyumlu olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye'nin bu konudaki değerleri diğer seri­
lerde olduğu gibi sapmalar sergilemektedir. Burada, toplam vergi gelirlerinin
GSYİH içindeki payında olduğu gibi trendin Avrupa OECD üzerine çıkması
sözkonusu değildir. Dolayisiyle 1980 sonrası AT ülkelerinin vergi yükünün,
Avrupa OECD ükelerinin üzerine çıkmasında, sosyal güvenlik katılımlanndaki nispi artış etken olmuştur denilebilir. Nitekim ağırlıksız ortalamalara
bakıldığında Toplam OECD % 29.3, Avrupa OECD % 29.6 iken AT %
29.2'dir. Türkiye'nin oranı ise % 19.4'dür. (Tablo 5 ve 7)
OECD içinde sosyal güvenlik katılımları en belirleyici olan ülkeler baş­
lıca Hollanda, Fransa, Belçika, Almanya gibi AT ülkeleridir. Buna karşılık
Avustralya ve Yeni Zelanda gibi Pasifik ükelerinin hiçbir belirleyiciliği yoktur.
Bu daha dar kapsamlı vergi yüküne ilişkin regresyon sonuçlannında ve
toplam vergi gelirlerinin GSYİH içinde payı konusundaki analizlere benzer
olduğu anlaşılmıştır. Türkiye'nin sosyal güvenlik katılımlannın, toplam vergi
yükü içinde belirleyici olmadığından Türkiye'nin bu tür vergi yükü dolayisiyle
OECD ülke gruplan ile ilişkisinin daha güçlendiği gözlenmektedir. Şöyle ki,
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.367
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.335
Türkiye-AT
R2 = 0.249
Determinasyon katsayıları, sosyal güvenlik katılımlannın toplam yük
içindeki ağırlığı fazla olan ülke gruplan ile ilişkilerde regresyon bağıntısının
düştüğünü göstermektedir. Türkiye ile olan bağıntısı en düşük olan ülke
grubu, sosyal güvenlik katılımlan en yüksek olan AT'dır.
Şimdi, toplam vergi yükünü, gelir üzerinden alınan vergiler, servetten
alınan vergiler, harcamalar üzerinden alınan vergiler olmak üzere üç kate­
goride inceliyoruz.
B. GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER YÜKÜ Bu başlık altında,
gelir kurumlar vergileriyle sosyal güvenlik katılımlarının, GSYİH ve toplam
vergi gelirleri içindeki payı analiz edilmiş ve Türkiye'nin yükü ile
karşılaştınimıştır. Gelir vergisinden başlanacaktır.
•
Türkiye
•
AET
A
Toplam OECD
#
Avrupa OECD
—
28
W
26
K
24
/
/
22
1
20
f
18
16
/
I
12
H
/
1 T— 1 — 1 — 1 — r
—1—r—1—r—1—r
1. Gelir Vergisi 1965 - 1988 döneminde, OECD ülkelerinde gelir vergi­
sinin GSYİH içindeki payı yükselmiş ve 1965'de Toplam OECD ortalaması
% 7.3'den % 12Ve yükselmiştir. Avrupa OECD ülkelerindeki yükselme (%
7.4'den % 11.9) daha sınırlı olduğundan AT'daki artış sonucu, toplam
OEGD'deki yükselme istikrarı korunmuştur. 6. grafikte bu trend değişimi
görülmektedir.
Gelir vergisinin GSYH içindeki yükü en yüksek olan ülke, yerel gelir ver­
gileri de uygulayan Danimarka'dır (% 26.6). Bu ülke AT ve Avrupa OECD
ülkeleri içinde de gelir vergisi yönünden liderdir. Pasifik OECD ülkeleri
içinde Yeni Zelanda (% 19.3) üst sıradadır. Ortalamalardan da görüldüğü
gibi Toplam OECD, Avrupa OECD ortalamalan hemen hemen aynı iken AT
ortalamaları bir puan geridedir. Türkiye'nin gelir vergisi yükünün ise oldukça
dalgalanma gösterdiği 1965'de % 3.7 iken 1981'de % 9.5'a yükseldiği buna
karşılık 1988'de yeniden % 5.4'e indiği izlenmektedir. Bu trendin ardında,
1970 - 1980 arası enflasyona karşı tarife ayarlamasının yapılmaması 1980
sonrası tedrici dilim azaltımmın gerçekleştirilmesi gibi sebeplerde yatmak­
tadır.
Türkiye'nin gelir vergisi yükünün OECD ülke gruplan ile bağıntısını ise
aşağıdaki regresyon katsayıları vermektedir.
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.594
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.603
Türkiye - AT
R2 = 0.553
Bu katsayılar; Türkiye'nin gelir vergisi yükünün; dalgalanma
göstermesine rağmen OECD ülkeleri gelir vergi yükünü orta düzeyde
belirleyici bir güçte olduğunu yansıtmaktadır.
Gelir vergisinin GSYİH içindeki payında ciddi bir yükselme gözlenmekle
birlikte, bu verginin toplam vergi gelirleri içindeki payında fazla bir değişme
olmadığı, istikrarlı bir seyri takip ettiği grafik gösterimden ve OECD ortalamalanndan anlaşılmaktadır. Türkiye'de ise 1965-1980 arasında gelir vergisi­
nin vergi gelirleri içindeki payı yukanda sözünü ettiğimiz nedenle oldukça
yükselmiş ve 1980'de % 43.5'e varmıştır. Bu yıldan sonra tedrici bir düşüş
izlenmiş ve oran 1988'de % 23.8'e düşmüştür. 7 nolu grafikte bu çıkış ve
iniş oldukça belirgindir. (Tablo 13)
Türkiye'nin aldığı gelir vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı ile
OECD ülke gruplan ortalamalan arasındaki ilişkinin ise, gelir vergisinin
GSYİH içindeki payına göre daha istikrarsız olduğu görülmektedir. Bunun
gerekçesi Türkiye'nin gelir vergisinin OECD ülkelerinde olduğu gibi, toplam
vergi gelirleri içindeki payının istikrarlı olmamasıdır. Şöyle ki,
GGÜr Vergisinin GSYİH' ye Oranı (GRAFİK 6)
•
Türkiye
•
AET
•
Toplam OECD
9
Avrupa OECD
A .
12
... ....X
11
/
10
,„
8 4
/
^
/
/
1
c
A
1 T
/
/
/
1
T—J—l
1
1
1
" 7 — — 1 — — 1 —
Gelir Vergisinin Toplam Vergi GelirJeri İçindeki Payı (GRAFİK 7)
A
Toplam OECD
#
Avrupa OECD
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.492
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.616
Türkiye-AT
R2 = 0.319
Güçlü bağmtmın, Avrupa OECD ülkeleriyle olduğu görülmektedir.
Bunun gerekçesi, bu ülkelerde de, 1970'lerde gelir vergisinin toplam vergi
gelirleri içindeki paymın belli ölçüde yükselmesi, 1980 sonrası düşmesidir.
Şimdi kurumlar vergisine geçiyoruz.
2. Kurumlar Vergisi Analiz döneminde gelir vergisinin aksine OECD
ülkelerinde kurumlar vergisinin GSYİH içindeki ortalama payında ciddi bir
gelişme yoktur. Türkiye ise 1980 sonrası kurumlar vergisinin GSYİH için­
deki payını önemli biçimde artırmıştır (1965 de % 0.7 iken 1988'de % 2.4).
8 nolu grafikte, AT ülkelerindeki kurumlar vergisi ağırlığının 1980 son­
rası toplam OECD ortalamasını yakaladığı, bunda Kanada, Avustralya, Yeni
Zelanda ve ABD gibi Pasifik OECD ülkelerinin kurumlar vergisi/GSYlH rasyosundaki nispi gerilemenin etken olduğu anlaşılmaktadır. GSYİH içindeki
payını en çok artıran ve OECD ülkeleri içinde en önde yer alan ülke Japon­
ya'dır (1988'de % 7.6) OECD ortalaması, AT ortalaması ile aynıdır (% 3).
(Tablo 14)
Türkiye'nin 1980 sonrası kurumlar vergisi payını artırması, OECD
ülkeleri ile regresyon bağıntısını güçlendirmiştir. Nitekim,
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.643
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.696
Türkiye - AT
R2 = 0.652
Bağıntılar, gelir vergisi / GSYİH'den daha güçlüdür.
Kurumlar vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı ise 1965 - 1988
döneminde toplam OECD ortalaması olarak düşmüştür. Gelir vergisinde
yükselmenin tersine toplam OECD ortalamasında bir puanlık bir düşüş söz
konusudur. Avrupa ükelerinde ise bir istikrar söz konusudur (Tablo 15). 9
nolu grafikte de görüldüğü gibi Türkiye'nin 1980 sonrası kurumlar vergi­
sinin nisbl payını % 10'iarın üzerine çıkardığı görülmektedir. Bu
gelişimde KİT kârlılığı kurumlaşma ve uluslararası ekonomik ilişkilerde dışa
açılma ve entegrasyonun yabancı sermaye hareketlerinin payı büyüktür,
(1965'de % 4.8'den, 1988'de 10.8'e yükselmiştir (11a). Son yıllarda AT
ülkelerin payı yukanda da belirttiğimiz gibi Pasifik OECD ülkelerinde kurum­
lar vergisinin oranını düşürmesi nedeniyle artmış görülmektedir. Türkiye'nin
trendi Avrupa OECD ülkelerininkine uygun olduğundan regresyon bağıntısı
Kurumlar Vergisinin GSYİH* ya Oranı
•
3.25-1
2.75
2 25H
1 75
4
125H
Toplam OECD
(GRAFİK 8)
•
Avrupa OECD
Kurumlar Vergisinin Toplam Vergi Gelirlerine Oranı
•
Türkiye
•
AET
A
Toplam OECD
(GRAFİK 9)
0
Avrupa OECD
l
i
\
L
1
t
/
/
/
\
\
L
X
H—r-TT — 1 — — 1
T— 1 — r
—1—r
—T—r
—1
T "T—1
da güçlü görünmektedir. Buna karşılık toplam OECD ve AT ile ilişki yok de­
necek kadar azdır.
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.142
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.605
Türkiye-AT
R2 = 0.119
Gelir ve kurumlar vergisinin bu bağımsız analizinin ardından gelir ve ku­
rumlar vergisinin ortak yükünün incelenmesi için gelir ve kurumlar vergisinin
toplamının paylannı karşılaştıralım.
3. Gelir ve Kurumlar Vergisinin Toplam Yükü GSYİH içindeki bu
yük aşağıdaki 10 nolu grafikte de sergilendiği gibi, OECD ülke gruplan için
artan eğilimdedir. Türkiye'de ise gelir vergisi pay azalması baskın çıkarak
trendi tersine çevirmiştir. 1965 - 1988 döneminde Türkiye'de dahil bütün
OECD ülkelerinde bu vergiler toplamının GSYİH içindeki payı artmış, ancak
OECD ülkelerinde bu artışın kaynağı gelir vergisi iken Türkiye'de 1965 1980 arası gelir vergisi, 1980 sonrası kurumlar vergisi olmuştur. Toplam
OECD ortalaması 1965'de % 9.5 iken 1988'de % 14.8'e çıkmıştır. Avrupa
OECD ülkeleri ile AT ülkeleri de yaklaşık iki katlık bir pay artışını yaşamış
bulunmaktadır.
1988 itibariyle bu vergi yükü üst sıralarda olan ülkeler, gelir vergisindeki
sıralamaya paraleldir (Danimarka % 30.5, İsveç % 24.3 gibi) bunlan, ol­
dukça etkin bir gelir vergisi uygulayan Yeni Zelanda (% 22.7) izlemektedir.
(11a) Türkiye'de kurumlar vergisinin toplam vergiler içindeki paym değişmesinde kurumlar
vergisi tarifesinin izlediği seyirin etken olduğu söylenebilir. Şöyle ki;
Kurumlar vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı hesaplanırken Türkiye'de KV
tarifesinin takip ettiği seyri de hatırlamak yararlı olur.
Stopaj
1950-1960
1961 -1967
1968-1979
1980- 1981
1982-83-84
1985 ve sonrası
%10
% 20
%25
%50
%40
% 46 (+fonlar)
-
%20
-
Toplam
Kanun
%10
%20
%40
%50
%40
%46
5422
192
1137
2362
2573
3239
-(Şu anda toplam % 49,22)
Hesaplarda stopajlar nazara alınmazsa yanıltıcı sonuçlara varılır.
Gelir Vergisi + Kurumlar Vergisi'nin GSYlH'ya Oranı
D
•
A
AET
Toplam OECD
(GRAFİK 10)
^
Avrupa OECD
Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi'nin Toplam Vergi Gelirleri İçindeki Payı
•
Türkiye
•
AET
•
Toplam OECD
#
(GRAFİK 11 )
Avrupa OECD
55 n
25-1—I
I
I
I
i
I
I
I
» I
I
I
I
I
I
I
I
I
I
I
I I
1962 1965
1967 1970
1972 1975
1977 1980 1982
1985 1987 1990
Yıllar
Türkiye'nin bu toplam yükle ilişkili olarak OECD ülkeleri regresyon katsayılan şöyledir.
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.671
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.638
Türkiye - AT
R2 = 0.576
Görüldüğü gibi kurumlar vergisi/GSYİH bağmtısınm güçlülüğünden kay­
naklanan bir gelir+kurumlar vergisi/GSYİH ilişkisi sözkonusudur. Ne var ki,
bu katsayılann açıklayıcılığı gene de genel trendin üçte ikisinden fazlasmı
geçmemektedir.
Gelir+kurumlar vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı grafiğine
(11. nolu) bakılınca burada OECD ülkeleri trendinin azalan bir görünümde
olduğu farkedilmektedir. Bunun nedeni kurumlar vergisindeki gerilemedir.
Toplam OECD ortalaması 1988 itibariyle % 38.3, Avrupa OECD % 34.9 ve
AT % 33.3'dür. Türkiye'de ise bu pay 1982'de % 53.2'ye kadar çıktıktan
sonra 1988'de OECD ortalamalannın (AT hariç) gerisine düşmüştür. Gelir
ve kurumlar vergisinin toplam yükünde lider ülke, şaşırtıcı bir biçimde gelir
vergisi son derece güçlü olan Yeni Zelanda'dır (% 59.8) Bu ülke Avrupa
OECD ve AT'de Danimarka (% 58.6) izlemektedir. Bu konuda en düşük
orana sahip AT ülkesi % 17.4'le Fransa'dır (Tablo 11).
Türkiye'nin bu payla ilgili olarak regresyon bağıntılan şöyledir:
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.444
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.436
Türkiye - AT
R2 = 0.322
Bu bağıntılann GSYİH içindeki yük bağıntılannın tersine zayıf olduğu
görülmektedir. Bunun sebebi, Türkiye'nin toplam payındaki iniş çıkıştır.
Gelir üzerinden alınan vergiler içinde incelenecek olan son kalem, sos­
yal güvenlik katılımlandır.
4- Sosyal Güvenlik Katılımları OECD ülkelerinde sosyal güvenlik
primlerinin GSYİH içindeki payında 1980'e kadar görülen hızlı gelişimin (12
nolu) grafikte 1980 sonrası yavaşladığı hatta durduğu gözlenmektedir.
Türkiye'nin trendi de benzer çizgidedir. 1988'de AT ortalamasının (% 11.6)
gerek toplam OECD (% 9.5), gerekse Avrupa OECD (% 10.8) den yüksek
olduğu görülmektedir. Yeni Zelanda ve Avustralya'da bu tür katılımların
vergi gelirleri içinde yeri yoktur. Buna karşılık Hollanda (% 20.4) ve Fransa
(% 19.2); bu katılımlann, GSYİH içinde en büyük yük teşkil ettiği ülkelerdir
(Tablo 16).
Regresyon bağıntılan, Türkiye'nin trendi ile OECD ülkelerininkinin çok
sıkı ilişkili olduğunu kanıtlamaktadır.
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.929
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.926
Türkiye - AT
R2 = 0.906
Gelir vergileri içinde, Türkiye'nin OECD trendine en uyumlu
gelişim çizgisine sahip vergi türünün sosyal güvenlik primleri olduğu
anlaşılmaktadır. Bu kadar güçlü olmasa da, sosyal güvenlik katılımlannın
toplam vergi gelirleri içindeki payı konusundaki ilişkilerde de benzer
sonuçlar elde edilmektedir (Bkz. 13 nolu grafik)
1988 yılında sosyal güvenlik katılımlannın toplam vergi gelirleri içindeki
payı ile ilgili olarak toplam OECD ortalaması % 24,2, Avrupa OECD ortala­
ması % 26.5, AT ortalaması da % 28.8'dir. AT 1965'de olduğu gibi 1988'de
de en üst sıradadır. Fransa ve Hollanda gene vergi gelirlerinin yarıya
yakınını (Fransa % 43.3, Hollanda % 42.5), sosyal güvenlik katılımlanndan
sağlamaktadır. Türkiye'nin bu konudaki kaynağı 1980'e kadar ciddi biçimde
artmıştır. 1965'de %5.9, olan toplam vergi gelirleri payı, 1980'de % 14'e çık­
mıştır. 1980 sonrası % 15'lerde istikrarlı bir seyir izlenmektedir (Tablo 17).
Regresyon katsayılan sosyal güvenlik katılımları/GSYİH kadar güçlü ol­
mamakla birlikte gene de kuvvetli görünmektedir.
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.790
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.765
Türkiye - AT
R2 = 0.594
AT ilişkisi fazla güçlü görünmemekle birlikte, Türkiye'de sosyal
güvenlik katılımlarının toplam vergi gelirleri içindeki payı oldukça uyumlu ve tutarlıdır. Şimdi servet vergilerinin yükü ele alınacaktır.
0. SERVET VERGİLERİ YÜKÜ Servet vergilerinin GSYİH içindeki
payında oldukça belirgin bir istikrar gözlenmektedir. 14 nolu grafikte
gözlenen iniş çıkışlar 1.6 ile % 2 arasındadır. Buna karşılık Türkiye'de belir­
gin bir düşüş olduğu açıktır. Toplam OECD ortalaması % 2 olup, 1965
düzeyini aşmamıştır.
GSYİH içindeki servet vergileri yükü yüksek olan OECD ülkeleri
1988'de İngiltere (% 4.7), Japonya (% 3.4) Lüksemburg (% 3.4), Japonya
(% 3.3), Kanada (% 3.2) ve ABD (% 3.1)'dir (Tablo 18).
Türkiye'nin servet vergilerinin GSYİH içindeki payının OECD ülkelerinin
•
1962
1965
1967
1970
1972
Toplam OECO
1
I
I I I
1975
1977 1980 1982
Yıllar
H
I
Avrupa OECO
i
I
I
1985 1987
I
i
1990
Sosyal Güvenlik Primlerinin Toplam Vergi Gelirlerine Oranı
•
Toplam OECD
(GRAFİK 13)
#
AvnıpaCECD
5-t-n—I—İlli—I—\—T—1—I—\—I—T—T—I—I—I—I—I—I—I
1962 1965
1967 1970 1972 1975
1977 1980 1982
1985 1987 1990
Yıllar
tersine bir eğilim göstermesi sonucu, regresyon bağmtılan yok gibidir. Şöyle
ki;
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.041
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.128
Türkiye - AT
R2 = 0.469
AT içinde servet vergisi yükündeki nisbi düşüş, Türkiye'nin trendine
yaklaşmaya yol açmış görünmektedir.
Servet vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payında ise Türkiye ile
OECD ülke grupları arasında trend uyumu söz konusudur. Servet vergileri­
nin toplam vergi gelirleri içindeki payı 1980'e kadar düşmüş, 1980 sonrası,
sabit bir seyir takip etmeye başlamıştır. (15 nolu grafik) Toplam OECD orta­
laması % 5.4 dolayındadır. İngiltere; OECD içinde servet vergilerinin vergi
gelirleri içinde en büyük paya sahip olduğu ülkedir (1988'de % 12.7). İkinci
sırada Japonya (% 10.9) üçüncü sırada % 10.3 ile ABD yer almaktadır.
Türkiye'de ise bu pay 1965'lerde % 10.5 iken 1988'de % 2.8'e düşmüştür.
(Tablo 19). Regresyon katsayıları aşağıdaki gibidir.
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.872
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.876
Türkiye - AT
R2 = 0.805
Servet vergilerinin toplam vergi gelirleri içindeki payı konusunda
Türkiye ile OECD ülkeleri arasında sıkı bir bağıntı tespit edilmektedir.
Türkiye'de diğer OECD ülkeleri gibi servet vergileri payı azalmakta, ancak
bu vergilerin GSYİH payı Türkiye'de dörtte birine düştüğü için, trend bozula­
rak ilk ilişkide uyumsuzluk görülmektedir.
D. MAL ve HİZMETLER ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER YÜKÜ Bu
vergiler başlıca yurt içi mal ve hizmetlerden alınmaktadır. Bu vergiler kendi
içinde başlıca tüketim vergileri (genel ya da özel) ile fazlaca önemi olmayan
diğer mal ve hizmet vergilerine (ruhsat vergileri, motorlu taşıtlar vergisi, mali
tekellerin karlan vd) aynimaktadır. Karşılaştırmalarda önce genel olarak mal
ve hizmetlerden alınan vergileri inceleyeceğiz, daha sonra toplam tüketim
vergilerini, tüketim vergileri içinde genel tüketim (satış) ve özel tüketim ver­
gilerini ele alacağız.
1. Yurtiçi Mal ve Hizmetlerden Alınan Vergiler Bu vergilerle ilgili ola­
rak 16 nolu grafik incelendiğinde OECD ülke gruplannın bu vergilerin
GSYİH içindeki paya ilişkin trendinin yükselen özelliği ve üç seri içinde istik-
Servetten Alınan Vergilerin GSYİH' ya Oranı (GRAFİK 14)
A
Toplam OECD
#
Avrupa OECD
2.2 n
J1
•A
A
1.8
/
^
1.6-
, m
i
\
A
\
1.2
\
V
.8
.6
1962
j
1—1—T
1965
1967
1970
1 i — 1 — f—r— 1 — i — 1 — r — 1 — 1—T"" t" " 1 1
1972 1975
1977 1980 1982
1985 1987 1990
Yıllar
Servetten Alınan Vergilerin Toplam Vergi Gelirlerine Oranı
•
Toplam OECD
i
I
1962
1965
1967
1970
1972
1975
1977
Yıllar
I
(GRAFİK 15)
0
I
1980
I
I
1982
Avrupa OECD
1 1 1 I
1985 1987
I
.
1990
rarlı oluşu göze çarpmaktadır. Türkiye ise 1975 - 1984 arası bu vergilerin
GSYİH içindeki payının düştüğü ve 1984 yılında en düşük seviyesine
ulaştığı ve bu yıldan sonra katma değer vergisinin yürürüğe girişiyle tekrar
artan eğilimde olduğu gözlenmektedir. OECD ülkeleri içinde, mal ve hizmet­
ler üzerinden alınan vergilerin GSYÎH içindeki payını en çok artıran ülke
grubu AT ülkeleri olmuştur (1965'de % 10.2 iken 1988'de % 13.1). (Tablo
20). Toplam OECD ve Avrupa OECD ükelerinin ortalamalan da yükselmiş
görünmektedir. Toplam OECD ortalaması 1988'de % 11.7, Avrupa OECD
ortalaması % 12.7 olmuştur. Danimarka ve İrlanda bu konuda bu vergileri
ağıriıklı alan ülkeler olurken Pasifik OECD ülkelerinde (İspanya, ABD ve
Australya) bu vergi grubunun yüzdesi düşüktür.
Türkiye'nin bu konudaki yüzdesi, KDVne rağmen 1988 itibariyle %
7.3'dür. Gider vergilerinin yürürlükte olduğu 1970 seviyesine (% 8.7)
ulaşamamıştır. Türkiye ile OECD ülkeleri arasında bu vergiler yönünden
ortaya çıkan uyumsuz trendler regresyon katsayılarına da yansımıştır.
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.046
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.036
Türkiye - AT
R2 = 0.092
Görüldüğü gibi, Türkiye'nin bu konudaki yükü ile OECD ülkeleri
arasında trend uyuşmazlığı nedeniyle hiçbir bağıntı yoktur.
Mal ve hizmetler üzerinden alman vergilerin toplam vergi gelirieri
içindeki pay trendleri incelendiğinde, (Grafik 17) OECD ülkeleri toplam vergi
yüklerini 1965 - 1988 döneminde artırdıklanndan bu vergilerin GSYİH
içindeki payının artmış, ancak bu vergilerin toplam vergi gelirieri içindeki
payının düşmüş olduğu görülmektedir. Türkiye'de, gelir vergisinin yukanda
belirttiğimiz nedenlerie aşırı bir yük oluşturması sonucu, mal ve hizmetler
üzerinden alınan vergilerde 1981 yılma kadar düşüş görülmüş bu tarihten
itibaren pay yükselmesi izlenmiştir. 1985 yılı KDV sıçraması hariç trend
OECD ülkeleri ile uyumlu gibi görünmektedir.
Bu gruba giren vergilerin toplam vergi gelirieri içindeki paylarına ilişkin
OECD ortalamalan dönem başına nispetle düşmüştür. Toplam OECD orta­
laması % 37.1, 1988'de % 30.1 dir. 1988 yılı itibariyle hala en yüksek
düzeyde mal ve hizmet vergisi alan ülkeler AT üyelerinin kendi aralarındaki
nispeten az gelişmişleridir. (Portekiz % 48.1, Yunanistan % 45.4, İrianda %
42). Toplam vergi gelirieri içinde, mal ve hizmetler üzerinden alınan vergile­
re en az ağıriık veren OECD ülkesi ise Japonya'dır (% 12.6). Bu ülkeyi ABD
izlemektedir (% 16.9). (Tablo 21).
Mal ve Hizmetlerden Alınan Vergilerin GSYİH' ya Oranı (GRAFİK 16)
D
Türkiye
•
AET
A
Toplam OECD
0
Avrupa OECD
•
Ot
r
2.
t
Ş3
H—1—r
1 T
I
—1—f—1—r
•
>•
Mal ve Hizmetlerden Alman Toplam Vergi Gelirleri İçindeki Payı (GRAFİK 17)
A
1962
1965
Toplam OECD
#
Avrupa OECD
T—1—r—1—I—\—I—I—\—1—\—I—I—I—I—1—ı—\—ı—ı
1967 1970
1972 1975
1977 1980 1982
1985 1987
1990
Yıllar
Tüketim Vergilerinin GSYİH* ya Oranı
(GRAFİK 18)
Toplam OECD
A
#
Avrupa OECD
-
F
r
X
/
1—
}
\
\
i
ı
1962
1965
1967
1 T
1970
1972
1975
1977
Yıllar
""-T T
1980 1982
I
1985
1987
1
1990
Tüketim Vergilerinin Toplam Vergi Gelirierine Oranı (GRAFİK 19)
A
Toplam OECD
•
Avrupa OECD
t
o
T
1962
1965
1967
1970
1
1972
1 \
1 i
1 1 1 1
1975 1977 1980 1982
Yıllar
1 )
1 1 1 1
1985 1987
1990
Türkiye 1965'de toplam vergiler içinde % 54 oranında mal ve hizmet
vergisi alırken, 1988'de bu oranı % 31.7'ye inmiştir. Bu konuda OECD
ülkeleri ile olan regresyonlan oldukça güçlü çıkmıştır.
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.845
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.869
Türkiye-AT
R2 = 0.795
Bu katsayı yüksekliği incelenen dönemde Türkiye'nin mal ve hizmet
vergilerinin toplam vergiler içindeki payının, OECD ülkeler payına paralel bir
seyir gösterdiğinin kanıtıdır.
Şimdi, mal ve hizmet vergileri içinde tüketim vergilerini inceleyelim.
Toplam tüketim vegilerinin trendi, mal ve hizmetler üzerinden alman
vergilerle, hemen hemen aynı olduğundan üzerinde durmuyoruz. (Tablo 2223 ve Grafik 18-19). Bu vergiler içinde genel ve özel tüketim vergilerini ver­
mekle yetineceğiz.
2. Genel Tüketim (Satış) Vergileri Bu vergilerin OECD sınıflamasına
göre başlıca ciro (yazılı muamele) ya da KDV'nden oluştuğunu vergilerin
ayınmı konusunda açıklamıştık. Bu konuda OECD ülkeleri grafiği, aşağıda
da görüldüğü gibi yukan doğru eğimlidir. Türkiye bu vergi grubunu 1985
sonrası KDV şeklinde uygulamaya soktuğundan, üç yıllık bir trend
karşılaştırması yapılabilir ki, bunun da pek anlamlı olmayacağı açıktır. (Gra­
fik 20).
Bu vergilerin GSYİH içindeki payına baktığımızda Toplam OECD ortala­
masının 1964'de % 3.3 iken 1988'de % 6.4'e çıktığını, Avrupa OECD
yüzdesinin aynı dönemde % 3.7'den % 7.3'e yükseldiğini görüyoruz. AT or­
talaması da Avrupa OECD ortalaması ile hemen hemen çakışmaktadır
(1965 %3.5, 1988 % 7.3). Türkiye ise 1985'de başlattığı genel tüketim vergi­
lemesinde istikrarlı bir seyir izlemektedir (1988 % 5.2). (Tablo 24)
Bu vergi grubunun GSYİH içindeki yükü en yüksek olan OECD ülkesi
% 10.1 ile Danimarka; en düşük olan % 2.2 ile ABD'dir. Japonya genel
tüketim vergisi almayan tek OECD ülkesidir. (Tablo 25).
Türkiye'nin üç yılık trendi, OECD ülkeleri ile uyuşmaktadır. Nitekim kat­
sayılar.
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.752
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.752
Türkiye - AT
R2 = 0.786
Genel Tüketim Vergilerinin GSYİH' ya Oranı
A
(GRAFİK 20)
Toplam OECD
#
Avrupa OECD
/
i
0
•
/
—•
;
/
t
/
\
1
/
//
/
1
1—1— I — \ —
1—1— 1—I—
T— 1—1—
\
1 — r - 1 1—r—ı
Genel Tüketim Vergilerinin Toplam Vergi Gelirlerine Oranı (GRAFİK 21)
°
•
Türlüye
AÜT
Toplam OECD
^
Avrupa OECD
22
18
4
16
4
14
4
O)
A
/
j
12
/1
k
/
—\—İr
••"T
T— \
T •-•r
T
1
T
—1
T—1—1
Genel tüketim vergilerinin toplam vergi gelirleri içindeki paymm gelişimi
de, GSYİH içindeki payı ile tutarlıdır. 21 nolu grafikte pay artışı eğilimi
gözlenmektedir. Türkiye'nin payı ise inişli çıkışlı olduğundan, OECD trendi­
ne uymamaktadır.
Genel tüketim vergilerinin toplam vergi gelirleri içindeki payı konusun­
daki Toplam OECD, Avrupa OECD ve AT ortalamalan yükselmiştir.
Sırasıyla, Toplam OECD 1965 % 11.7,1988 % 16.4, Avrupa OECD 1965 %
12.9, 1988, % 18.2, AT, 1965 % 12.7, 1988 % 18). Türkiye'nin 1988 payı
ise % 22.9'dur. Genel tüketim vergisi (KDV), toplam vergi gelirleri içinde
büyük pay işgal eden ülke % 25.3'le Yunanistan'dır. Bu ülkeyi % 23.9 Fin­
landiya izlemekte, Tükiye ise belirttiğimiz oranı ile üçüncü sırada yer almak­
tadır. ABD pay sıralamasında en geride kalmaktadır (Tablo 24). Türkiye ile
OECD ülkeleri arasında bu konuda yapılan regresyonlar anlamsız çıkmıştır.
3. Özel Mal ve Hizmet Vergileri Bu vergilerle ilgili grafiklerde (Grafik
22), bu vergi grubu yükünün OECD ülkelerinde çok hafif bir biçimde azalan
eğilimde olduğu görülmektedir. Bu vergilerin GSYÎH içindeki ortalamalannda 1965-1988 döneminde bir puanlık düşüşler kaydedilmiştir. Nitekim
toplam OECD ortalaması 1965'de % 5.8 iken 1988'de % 4.6'ya, Avrupa
OECD ortalaması % 6.2'den % 4.9'a, AT ortalaması da % 6.1'den, % 5.1'e
inmiştir. Türkiye'nin ortalaması ise 1965'de % 8.0'dan 1988'de % 1.9'a
inmiştir (Tablo 26). Bunda belli özel mal ve hizmet vergilerinin KDV'nin
yürürlüğe girişi ile 1985'den itibaren uygulamadan kaldırılmasının da etken
olduğu söylenebilir.
Özel mal ve hizmet vergilerinin GSYÎH içinde ağırlıklı olduğu ülkeler
Portekiz (% 9.2), İrlanda (% 8.2) ve Norveç (% 7.4) ve Yunanistan'dır. (%
64). Türkiye'de bu sıralamada % 1.9 ile en alt sırada yer almaktadır. Bu ko­
nudaki regresyon katsayılan aşağıya çıkanimıştır.
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.367
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.307
Türkiye - AT
R2 = 0.037
Genel trend uyumsuzluğu görülmekle birlikte en olumsuz bağıntının AT
ülkeleri ile ilgili olduğu açıktır.
Özel mal ve hizmetlerden alınan vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki
payına ilişkin 13 nolu grafik incelendiğinde azalan trendin oldukça belirgin
olduğu görülmektedir. Türkiye'nin bu konudaki vergi payındaki düşüş ise
büyük bir hız ve boyuttadır. OECD ülkelerinde ortalamalar yarıyarıya
düşmüştür. Toplam OECD, 1965'de % 23.2, 1988'de % 12, Avrupa OECD,
1965'de % 24.3 1988'de % 12.2, AT, 1965'de % 23.8, 1988'de % 12.9.
özel Mal ve Hizmetlerden Alman Vergilerin GSYİH* ya Oranı (GRAFİK 22)
•
•
Türkiye
AET
A
Toplam OECD
#
Avrupa OECD
—
1
1
^^^^
i
1
\T
I
\^
1
—1—r—1—r
I
i
1
—1—r—1—r
özel Mal ve Hizmetlerden Alman Vergilerin Toplam Vergi Gelirlerine Oranı (GRAFİK 23)
•
Türkiye
•
AET
A
\
Toplam OECO
#
Avrupa OECD
\
J
t
o
1
L _
V.
!
-o
>
1
1—I— r - r - 1—r—
— 1 —
Yıllar
— 1 —
— I —
—r—
—1—1
Türkiye ise 1965'de vergi gelirlerinin % 53.5'ini bu vergilerden
sağlarken bu oran 1988'de % 8.2'ye inmiştir. 1988 itibariyle bu konuda en
yoğun vergileme yapan ülkelerin başında gene Portekiz (% 26.6 ile) yer al­
maktadır. İkinci sırada İrlanda (% 19.7), üçüncü sırada ise Yunanistan (%
17.9) bulunmaktadır (Tablo 27).
Türkiye'nin bu vergilerle ilgili payının OECD ülke gruplan ile
karşılaştırması, trend uyumu nedeniyle bağıntılı katsayılar vermiştir.
Türkiye - Toplam OECD
R2 = 0.803
Türkiye - Avrupa OECD
R2 = 0.791
Türkiye - AT
R2 = 0.641
Vergilerin GSYİH ve toplam vergi gelirleri içindeki pay
karşılaştırmalarından çıkan sonuçlar şunlardır. Türkiye'nin topiam vergi
yükü değerieri dağınık ve istikrarsız, buna karşıiık OECD değerieri istikrariıdır. Türkiye, OECD içinde sosyai güvenlik katılımları katılsın,
katılmasın toplam vergi gelirleri/GSYİH oranı en düşük ülkedir.
Vergi gruplan itibariyle yük karşılaştırmalannda 1965-1988 döneminde
Türkiye ile OECD ülkeleri arasında en fazla trend uyumu gösteren
değerlerin, gelir üzerinden alınan vergiler (özellikle sosyal güvenlik
katılımlan) ve KDV'nin GSYİH içindeki payı olduğu görülmektedir.
Şimdi, Türkiye'deki vergi yükünü, tarihsel gelişimi de dikkate alarak
daha etraflı analiz etmek istiyoruz.
IIL TÜRKİYE'DE VERGİ YÜKÜNÜN GELİŞİMİ
A. Giriş
Vergi ve benzeri yükümlülüklerin tanımını yaptığımız ve Türkiye'de vergi
yükü kapsamına giren yükümlülükleri sıraladığımız birinci bölümde Türkiye'
de vergi yükü kapsamına, genel bütçe vergi gelirlerinin, katma bütçeli idare­
lerin vergi benzeri (harç) gelirlerinin, mahalli idarelerin vergi, resim ve harç
gelirleri ile genel bütçe vergi gelirlerinden aldığı payların, sosyal güvenlik
katılımlan ve zorunlu tasarruf kesintilerinin ve vergiye bağlı fon gelirlerinin
girdiğini belirtmiştik.
Bu geniş kapsamlı vergi yüküne ilişkin verileri 1975 sonrası için anlamlı
olarak elde edebilmiş bulunuyoruz. 1923'den günümüze kadar elde edilebi­
len en sağlıklı verilerin genei bütçe vergi gelirlerine ilişkin olduğu belirtil­
melidir. Yükümlülük kapsamına giren unsurlardan, katma bütçelerin vergi
benzeri gelirlerinin fazla önemli olamadığı söylenebilir (12).
Geniş kapsamlı ve OECD vergi sınıflaması ile tutarlı olduğunu belirt­
tiğimiz bu yükümlülük kapsamına, oldukça önemli büyüklüklere sahip as­
kerlik hizmeti değeri, KİT faktör gelirleri ile bütçe açığının da katılması
gerektiği savunulmaktadır (13). Bu bölümdeki analizde önce genel bütçe
vergi gelirlerinin GSYİH içindeki (dar anlamda toplam vergi yükü) payının
gelişimi 1923-1988 itibariyle verilecektir. Devlet vergi yükünün gelişimi daha
sonra, fert başına GSYİH ile ilişkilendirilerek 1927-1988 dönemi toplumsal
vergi yükünün gelişimi haline dönüştürülecektir. Bu analizleri 1975-1988
döneminde OECD sınıflamasına uygun geniş kapsamlı vergi yükünün unsurlan ve bu unsurlann ağırlıklan izleyecektir. Bu konulan tartışmalı olan
gizli vergilerin (KİT faktör gelirleri ve bütçe açıklan gibi boyutlannın analizi
izleyecek, son olarak da vergi yükü dağılımına ilişkin bazı verilerin an­
lamlılığı tartışılacaktır. Analizlerde toplam gelir olarak GSYİH alınacaktır.
(12) Sözgelimi katma bütçeli idarelerin vergi gelirleri 1987 yılında 22, 1988'de 18 milyar
olmuştur. Bu mutlak değerlerin geniş kapsamlı toplam vergi gelirleri içindeki payı
1987'de onbinde 15, 1988'de ise yalnızca onbinde 7'dir. Bkz. 1990 yıllık Ekonomik
Rapor Maliye ve Gümrük Bakanlığı s.72.
(13) Bkz. Akalın, Güneri, Türkiye'de Gelir ve Vergi Yükü Dağılımı, op.cit. ss. 173-177
Sayın Akalın, OECD sınıflamasına uygun vergi yüküne resmi vergi yükü demekte ve
bu yüke dolaylı vergi niteliğindeki KİT ticaret fazlalarını temsil ettiği varsayılan KİT faktör
gelirlerini ve Türkiye'de emisyonla finanse edilen ve bunun sonucu enflasyon vergisi
haline gelen, bütçe açıklarını ve mecburi askerlik sonucu vergi yükü içinde yer almayan
askerlik hizmetinin parasal değerini ifade eden ve ayni bir vergi sayılabilecek askerlik
hizmetini de katma gerektiğini ve bunlar katıldığında, gerçek vergi yüküne
ulaşılabileceğini ileri sürmektedir. Akalın'a göre gerçek vergi gelirlerinin GSMH içindeki
payı 1987'de % 36.03'a, 1988'de % 32.59 düzeyine ulaşmaktadır.
B. Genel Bütçe Vergi Yükü. Bu yük genel bütçe vergi gelirlerinin
GSYİH içindeki payını ifade etmektedir. Bu vergi yükünü 1923 - 1988
dönemi itibariyle analiz etmek istiyoruz. 24 numaralı grafikte, 1975-1979
döneminde en yüksek konsolide bütçe vergi düzeyine erişildiği izlenmekte­
dir. En yüksek değer 1977'de % 19.5'dur. Gene de karşılaştırmalann sağlıklı
yapılabilmesi için 1984 sonrasında yerel yönetimlere verilen genel bütçe
vergi gelirleri paylannın 1984-1988 itibariyle vergi yükünü belli ölçüde
düşürdüğü belirtilmelidir (Bkz. Tablo 32 ve Grafik 24) 1923'de % 9.8 ile
başlayan devlet vergi yükü, en düşük düzeyine 1936 yılında inmiştir.
1988'de ulaşılan düzey ise konsolide bütçe vergi gelirleri açısından %
14.2'dir. Oldukça dar kapsamlı olmasına rağmen vergi yükü olarak ifade
edilen bu rasyonun gelişimi konjonktürel tutarlılığı tereddütlü sayılabilecek
dört alt dönemde incelenebilir. Bu dönemler 1923-1950, 1951-1960, 19611980 ve 1981-1988 yıllan arasındaki dönemlerdir. Bu dönemler içinde
özellikle 1923-1950 dönemi oldukça farklı ekonomik dalgalanmalann
yaşandığı yıllardır (sözgelimi 1929 Büyük Buhran ve İkinci Dünya Savaşı
gibi).
Toplam Vergi Yükü Grafiği (1923 - 1988)
(GRAFİK 24)
: X ı Toplam Vergi Yükü (%)
3
>
s»
1923-1988 genel yük ortalaması % 13.03 iken, alt dönem ortalamalan
1923-1950 dönemi için % 10.97, 1951-1960 döneminde % 11.13, 19611980 döneminde % 15.79 ve 1981 - 1988 döneminde % 15.69 olmuştur.
Görüldüğü gibi, en yüksek ortalama, 1961-1980 dönemine ilişkindir.
1923-1988 dönemini alt dönemlere ayırmadan, nüfus sayımının yapıl­
dığı 1927 yılından başlamak üzere fert başına sabit fiyatlarla GSYİH ile top­
lam vergi yükü arasındaki ilişkiyi belirleyen regresyon ilişkisini aşağıdaki
şekilde hesaplamış bulunuyoruz.
R2 = 0.433
Görüldüğü gibi belirlilik katsayısı fazla güçlü değildir. Bir başka deyimle,
Türkiye'de 1927-1988 döneminde, toplam vergi yükü olarak ifade edilen
konsolide bütçe vergi gelirleri ile fert başına sabit fiyatlarla GSYİH
arasındaki ilişki zayıftır. Bu ilişkiyi alt dönemler itibariyle belirleyerek, bu
güçsüzlüğün hangi dönemlerden kaynaklandığını ortaya koyalım.
1927-1950 döneminde, toplam vergi yükü 1930 başlanndaki olağan
üstü sıçramanın-ki bu sıçrama iktisadi buhran vergisi, muvazene vergisi ve
emlak değerlerinin yeniden tahriri sonucunda oluşmuştur. Bunun yanısıra,
oldukça iniş çıkış gösteren bir trende sahiptir. (Bkz. 25 nolu grafik) Nitekim
fert başına sabit fiyatlarla GSYİH ile vergi yükü arasında kurulan regresyon
ilişkisi bu dalgalanmayı ve sapmalan doğrulamaktadır.
R2 = 0.178
1927-1950 döneminin genel trendi bozan başlıca alt dönem olduğu be­
lirtilebilir. Belirlilik katsayısı oldukça düşük, standart hata çok yüksektir.
1950 yılına kadar, devlet vergi yükünün artışında ya da azalışında, fert
başına sabit fiyatlarla GSYİH'nin çok küçük bir etkisi olduğu ortaya
çıkmıştır.
1951-1960 döneminde vergi yükü ile fert başına sabit fiyatlarla GSYİH
arasındaki ilişki de kötüleşmektedir. 26 numaralı grafikte vergi yükünde bir
artış eğilimi yoktur. Dönem boyunca ortalama olarak sabit bir seyir izlemek­
tedir. Fert başına GSYİH ile ilişkinin kötüleşmesinin sebebini, verginin gelir
esnekliğinin düşmesinde aramak gerekir. Nitekim, regresyon katsayısı
aşağıdaki şekildedir.
R2 = 0.043
Belirlilik katsayısı, sabit fiyatlarla fert başına GSYİH'nin gelişiminin vergi
yükü üzerinde hiçbir etkisinin bulunmadığını göstermektedir.
X ı Toplam Vergi Yükü (%)
3
E
(O
Q.
O
I Yıllar
I
1923<X<Î95Q"
Toplam Vergi Yükü Grafiği (1951 - 1960)
(GRAFİK 26)
X f Toplam Vergi Yükü (%)
Yıllar
I
1951 < x s 1960
: X ı Toplam Vergi Yükü (%)
S»
Io.
o
Yıllar
I
1961 g x S 1980
Toplam Vergi Yükü Grafiği (1981 - 1988)
(GRAFİK 28)
: X ı Toplam Vergi Yükü (%)
19n
- +90%
E
-90 %
Yıllar
I
1981 < x < 1988
Halbuki, gerek grafik gösterim, gerek regresyon ilişkisi, 1961-1980
döneminde toplam vergi yükünün, fert basma GSYİH'daki gelişmelerle
sıkısıkıya ilişkili olduğunu göstermektedir (Bkz. 27 nolu grafik) Dönemin son
yıllannda aşağıya doğru bir eğilim izlenmektedir. İlişkiyi belirleyen determi­
nasyon katsayısı oldukça yüksektir (R2 = 0.722). Nitekim toplam vergi yükü
(konsolide bütçe vergi gelirleri) bu dönemde en yüksek düzeyine ulaşmıştır.
Son dönemi (1981-1988) ikiye ayırmak gerekir. 1984 yılına kadar
1979'da başlayan iniş sürmektedir. 1984 sonrasında ise tekrar yükselme
gözlenmektedir (Bkz. 28 nolu grafik). İlişki de zayıflamıştır (R2 = 0.343)
Alt dönemler itibariyle yapılan inceleme sonunda toplam vergi yükünün
gelişimi ile fert başına sabit fiyatlarla GSYİH arasındaki ilişkinin zayıf
olduğu, bu ilişkiyi yalnızca 1961-1980 döneminin güçlendirdiği ortaya
çıkmıştır.
Bu ilişkiyi daha anlamlı hale getirmek istersek fert başrna sabit fiyatiaria vergi ödemeieri iie fert başına GSYİH artış yüzdeieri arasındaki
bağıntıyı kurmamız uygun olacaktır. 32 nolu artış yüzdeleri grafiği aradaki
ilişkiden özellikle 1951-1960 döneminde fert başına GSYİH artışlannın,
vergi ödemeleri artışını aştığı, 1961-1980 döneminde ise trendin tersine
dönerek vergi ödemeleri artış yüzdelerinin, GSYİH artış yüzdelerini geçtiği
anlaşılmaktadır. 1980 sonrası, belirttiğimiz gibi iki ayrı dönem söz konusu­
dur. 1984 sonrası sabit fiyatlarla vergi ödemeleri artış hızı GSYİH artış
hızının üstündedir. Bu farklı trendler sonucu 1980 sonrası regresyon
bağıntısı ve katsayısı fert başına GSYİH artışının, fert başına vergi
ödemeleri üzerinde hiçbir tesiri olmadığını göstermektedir.
y = 0.178x + 0.44
(0.171)
R2 = 0.006
Sonuç olarak tekrarlarsak,
Türkiye'de toplam vergi yükü olarak ifade edilen genel bütçe vergi gelir­
leri yükünün, GSYİH'nin gelişimi ile hiç ilişkili olmadığı, bu ilişkinin yalnızca
1961 -1980 dönemi itibariyle kurulabileceği anlaşılmıştır (14).
(14) Türkiye'de 1968-1987 yılları arasındaki dönemde vergi kapasitesinin tahminine ilişkin bir
çalışmada, kişi başına gelir, tarım, sanayi], imalat sanayi ve dış ticaret paylarının vergi
kapasitesini açıklamada yetersiz olduğu anlaşılmıştır. Bu yirmi yıllık dönemin 19681979, 1980-1987 olmak üzere ikiye bölünmesi halinde, 1979'a kadarki dönemde, kişi
başına gelir vergi kapasitesini olumlu yönde etkilemekte, buna mukabil 1980-1987
döneminde kişi başına gelirle, vergi kapasitesi arasındaki İlişki olumsuz çıkmaktadır.
Bkz.Berksoy, Turgay: Türkiye'nin 1968-1987 yılları arasındaki Vergi Kapasitesi ve
Vergi Gayretinin Değerlendirilmesi. Türkiye'de Vergi Kayıp ve Kaçakları Nasıl
Önlenebilir? panelinde sunulan tebliği, İstanbul, 14.6.1989 s.4. Berksoy'un bir başka
çalışmasında 1960-1979 yılları arasında kişi başına gelirin vergi kapasitesini belirleme­
de çok önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sonuçlar, çalışmamızdaki bulgularla tutarlıdır.
Fert Başına Vergi Ödemeleri ve Fert Başına GSYİH (GRAFİK 29)
•
Fert Başı GSYİH (Sab.Fıy.)
^
Fert Baş. Vergi ödem.(Sab.Ry.)
800-1
700
/
600
500
/
400-
300
200-
t
100
1920
V
1930
1940
1950
1960
Yıllar
1970
1980
1990
1.6-1
-1
1920
1930
1
1940
1
1
1950
1
Yıllar
1
1960
1
1
1970
1
1
1980
i
1
1990
o
-
co
G)
O
CO
CD
Ü.
-
Ü
>0)
1
Ü
•c
o
CD
CJ>
E
(0
S
a>
>
CD
İ5
O
co
c
ï
CD
CD
1
O
CM
8
O
00
s
o
CM
(•A|dqBS)uJoPOîû^öA Sea y e d
O
CD
^
Fert Başına Vergi Ödemeleri ve Fert Başına GSYİH Artış Yüzdeleri (GRAFİK 32)
•
Fert Başı GSYİH (Sab.Ry.)
^
Fert Baş. Vergi Ödem.(Sab.rıy.)
T
1950
1960
Yıllar
1970
r—r
1980
1990
Toplam vergi yükünün nüfus artış hızı ile bağlantılı olarak ele alınması
halinde sonuçlar daha anlamlı olacaktır. Nüfus değişkeninin de dikkate
alındığı vergi yükü toplumsal vergi yükü olarak adlandınlacaktır. Konsolide
bütçe vergi gelirleri yükü,(toplam vergi yükü) değerlerini, nüfus değişkeninin
etkilerini de içerecek şekilde toplumsal vergi yüküne dönüştüreceğiz.
C. Toplumsal Vergi Yükü Bu yük toplam vergiler/GSYlH (toplam vergi
yükü) rasyosunun, sabit fiyatlarla fert başına GSYÎH'ya bölünüp çıkan sonu­
cun uygun bir düzeltme katsayısı ile çarpılması ile elde edilen oran şeklinde
tanımlanmaktadır (15). Bu yük hesabında iki esneklik değeri etken olmak­
tadır. Bunlardan birincisi vergilerin gelir esnekliği, ikincisi nüfusun gelir es­
nekliğidir. Vergilerin gelir esnekliği ile nüfusun gelir esnekliği arasındaki
ilişkiye göre, toplumsal vergi yükü değişecektir. Toplumsal vergi yükü
formülü; Toplam Konsolide Bütçe Vergi Gelirleri/GSYÎH Fert Başına Sabit
Fiyatlarla GSYİH x 1000 olarak verilebilir. Bu rasyonun payında dar kap­
samlı toplam vergi yükü yüzdeleri yer almakta, paydada ise gene
tarafımızdan 1926 = 100 esasına göre hesaplanmış sabit fiyatlarla fert
başına GSYİH yer almaktadır.
Paydadaki değerler (sabit fiyatlarla fert başına GSYİH) nüfusun artışı ile
bağlantılı GSYİH değişmesini bir diğer anlatımla nüfustaki değişmenin,
GSYİH artışını uyarma gücünü temsil etmektedir. Gelişmiş ülkelerde nüfus
artışı oldukça düşük olduğundan, az gelişmiş ülkelere nispetle toplumsal
vergi yükü değeri daha düşük olabilir. Toplumsal vergi yükünün yüksekliği
veya düşüklüğü şu şekillerde ortaya çıkabilir.
Bir ülkede toplumsal vergi yükünün yüksek olması için ve başta vergi
gelirleri artışının GSYİH artış hızından büyük GSYİH artış hızının nüfus artış
hızından küçük olması gerekecektir. Tersine bu yük değerlerinin küçük
olması için vergilerin gelir esnekliğinin gelirin nüfus esnekliğinden küçük
olması icap edecektir. Sabit fiyatlarla fert başına GSYİH değerleri
büyüdükçe ya da vergi yükü değerleri küçüldükçe, toplumsal vergi yükü
küçülecektir. GSYİH'nın artış hızı ile nüfus artış hızı eşitlenirse toplumsal
vergi yükündeki değişme yalnızca toplam vergi yüküne bağlı olacaktır.
Türkiye'nin ilk nüfus sayımının yapıldığı 1927 yılından başlamak üzere
tarafımızdan hesaplanan toplumsal yük değerleri ve bu değerlerin grafiği
Tablo 34 ve Grafik 30'da verilmiştir.
(15) Bu yük hesabı, Türkçe literatürde ilk defa değerli meslekdaşımız maliyeci Haluk ANIL'ın
Türkiye'de Vergi Yükü (1950-1970). Gayrisafi Toplumsal Vergi Yükü Hesabı Üzerine Bir
Deneme, Ankara. 1973 ss. 43-45 adlı çalışmasında yapmıştır. Anıl, bu değerli
çalışmasında gelir bazı olarak GSMH'yı almış ve sözü edilen dönemde Türkiye'nin
yükselmiş görünen vergiler/GSMH oranının, toplumsal vergi yükü hesabına göre
düştüğünü ortaya koymuştur. Ibld s.100 Tablo 15.
Bu tablo ve grafik incelendiğinde şu yorumlan yapıyoruz. Türkiye'nin
toplumsal vergi yükü 1927-1988 genel ortalaması 0.675, 1927-1950 ortala­
ması 0.930, 1951-1960 ortalaması 0.610, 1961-1980 ortalaması 0.550 ve
1981-1988 ortalaması ise 0.300'dür. 1927-1950 döneminde toplam nüfus %
57, 1951-1960 döneminde % 35, 1961-1980 döneminde % 62 ve 19811988 döneminde ise % 22 oranında artmıştır. En yüksek nüfus artışı 19501980 yıllan arasındaki refah dönemine rastlamaktadır (Bkz. Tablo 30). Buna
karşılık toplam GSYİH'daki artış yüzdeleri 1927-1950 arasında cari fiyatlarla
6 kat 1951-1960 arasında 4.8 kat, 1961-1980 arası, 87 kat ve 1981-1988
döneminde ise yaklaşık 24 kat artmıştır. Vergi gelirleri 1927-1950
döneminde 8 kat, 1951-1960 arası 4,5 kat, 1961-1980 döneminde yaklaşık
145 kat, 1981-1988 arasında ise 19 kat artmıştır. 1927-1950 döneminde
toplumsal vergi yükünün yüksek olmasının sebebi, nüfus artış hızının düşük
olmasına rağmen vergi gelirlerinin GSYİH'dan daha fazla artmasıdır. 19511960 döneminde düşmesinin nedeni, nüfus artış hızının yüksekliğine
rağmen vergi gelirleri artış hızının GSYİH artış hızının gerisinde kalmasıdır.
1961-1980 arasında toplumsal vergi yükünde, son yıllar hariç 1950-1960
dönemine göre fazlaca değişme yoktur. Bunun sebebi, nüfus artış hızının
gene yüksek olmasına karşın vergi gelirlerinin esnekliğinin en yüksek
olduğu dönem olmasıdır. 1980 sonrası ise nüfus artış hızının yavaşlamasına
rağmen, vergi gelirleri artışının GSYİH artışının gerisinde kalması, toplumsal
vergi yükünü esaslı biçimde düşürmüştür.
Görüldüğü gibi, Türkiye'de toplumsal vergi yükünün belirlenmesin­
de GSYİH ile nüfus artış hızmdan çok, vergilerin artış hızı ya da GSYİH
esnekliği etken olmaktadır.
Şimdi, toplam vergi yükünün unsurlarını ve son yıllarda alınan fon gelir­
lerinin, bu yük içindeki ağırlığını ortaya koymaya çalışacağız.
D. Toplam Vergi Yükünün Unsurları. Tablo 31 1975-1989 yıllan
arasında OECD vergi yükü hesabına giren unsurlann, toplam vergi
yükündeki ağırlığını ortaya koymaktadır. Şöyle ki;
1. Toplam vergi yükü içinde konsolide bütçe vergi gelirlerinin payı azal­
maktadır. Bu azalma; bu vergilerin GSYİH karşısındaki esnekliğinin 1980
sonrası düşmesinden, 1984 sonrası mahalli idarelere verilen vergi paylannın artmasından ve son olarak diğer mali yükümlülüklerin nisbi payının
artışından kaynaklanmaktadır.
2. 1980 sonrasında mahalli idarelere verilen paylar artmasına rağmen,
1988 sonrası nisbi gerileme sözkonusudur. Bunda diğer mali yükümlülük­
lerin (özellikle sosyal güvenlik katılımları) nisbi artışı etkendir.
3. Sosyal güvenlik katılımlarının payı 1980 sonrası nisbi olarak düşmüş,
ancak 1988 yılından itibaren 3417 sayılı kanuna göre yürürlüğe giren zorun-
lu tasarruf kesintileri, bu katılımların ağırlığını artırmıştır.
4. Fonlann vergiye bağlı gelirlerinin (1984 yılında Toplu Konut ve
Geliştirme Destekleme Fonu, 1985 ve sonraki yıllar Kamu Ortaklığı, Toplu
Konut, Geliştirme ve Destekleme Akaryakıt Tüketim, Savunma Sanayiini
Destekleme, Gelir İdaresini Geliştirme Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik, Destekleme ve Fiyat İstikrar, Kaynak Kullanımı Des­
tekleme, Akaryakıt Fiyat İstikrar Petrol Arama ve Petrolle İlgili Faaliyetleri
Düzenleme Fonlarının, 1987 yılından bu yana ise bu fonlara Çıraklık, Mesle­
ki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaşma Fonunun vergiye bağlı gelir­
leri) toplam vergi yükü içindeki payı 1984'den başlayarak sürekli
büyümektedir. 1984'de % 2.3 olan pay 1989 yılı itibariyle % 15.8'e varmış
ve bu yüzdeyle sosyal güvenlik katılımlan ile yerel yönetimlerin vergi gelirle­
ri ve paylannın nispi ağırlıklannı aşmıştır. Fonlar konsolide bütçe vergi ge­
lirlerinden sonra ikinci temel vergi yükü kaynağı halini almıştır. Nitekim
bu nispi ağırlık, fonlann vergiye bağlı gelirlerinin GSYİH içindeki payının
yükselmesi ile doğrulanmaktadır. Tabloda fonlann GSYİH içindeki payının
1985'te % 3.5'a yükseldiği görülmektedir.
Toplam vergi yükünün unsurları içinde yer almasının tartışmalı
olduğunu kabul ettiğimiz Kamu İktisadi Teşebbüslerinin ticaret fazlaları ile
emisyonla finanse edildiği varsayılan konsolide bütçe açığının ve katma
bütçeli idarelerin gelirleri ve GSYİH içindeki paylan oldukça ağırlıklıdır.
Türkiye'de seçmen çoğunluğunu (ve medyan seçmeni) temsil eden köylü
ve esnafın vergi mükellefi olmak istememelerinin, devleti aşın kamu hizmet
talebini ve maliyetini bu tür örtülü gelirlerle (KİT fazlalan Katma Bütçe gelir­
leri döner sermaye gelirleri ve emisyonla finanse edilen bütçe açıklan ile) fi­
nanse ettiği ve bunun siyasal bir tercih olduğu savunulmaktadır (16).
Bu örtülü vergi yükü unsurlannın son beş yıla ilişkin sayısal verileri
şöyledir.
Tablo 36
ÖRTÜLÜ VERGİ YÜKÜ UNSURLARI
KİT Faktör Gelirleri
Yıllar
Milyar T L GSYİH Payı
1985
1986
1987
1988
1989
1082.2
1801.7
2661.6
4037.2
6366.7
%
%
%
%
%
4.2
4.6
4.6
4.0
3.8
Katma Bütçe Gelirleri
Konsolide Bütçe Açığı
Milyar TL. GSYİH Payı Milyar T L GSYİH Payı
3.1
787
0.8
197
1.3
1157
2.9
524
0.9
2346
4.0
551
3860
3.8
0.8
774
0.7
7502
4.5
1159
(16) Akalın, Güneri, op. cit. ss. 175-176
Bu örtülü olduğu varsayılan ve vergi yükü hesabına girmesi oldukça
tartışılan unsurların toplamını, OECD ölçülerine göre resmi toplam vergi
yüküne eklediğimiz zaman toplam vergi yükü aşağıdaki düzeylere varmak­
tadır.
Tablo 37
Yıllar
Toplam Vergi Yükü (%)
Ek Örtülü Yük (%)
Toplam (%)
1985
1986
1987
1988
1989
21.5
23.3
24.4
22.9
24.8
8.1
8.8
9.5
8.6
9.0
29.6
32.1
33.9
31.5
33.8
KİT ticaret fazlalan katma bütçe gelirleri ve emisyonla finanse edildiği
varsayılan bütçe açığı gibi ek vergi yükü unsurlan da katılınca, toplam vergi
yükü GSYİH'nin 1/3'üne ulaşmaktadır. Ne var ki, bu ek yüklerin toplam vergi
yükü hesabına katılması genel kabul görmemektedir. Katma bütçe gelirleri­
nin önemsiz bir bölümünün vergi benzeri (harç) olduğunu belirtmiştik. Bu
gelirlerin Türkiye'de ve gizli vergiler olarak yük hesabına katılması gerektiği
konusunda da güçlü gerekçeler bulunmaktadır.
Toplam vergi yükü boyutlan ve unsurlannm önemi inkar edilmemekle
birlikte, sorun gene de gelip vergi yükü dağılımında düğümlenmektedir.
Fonlann ve örtülü yük unsurlannm, bütçe dışmda oluşu vergi yükü dağılı­
mının kontrolünü güçleştirmekte ve belli kesimlerin vergi yükünü
ağırlaştırmaktadır.
Şimdi vergi yükü dağılımına ilişkin bazı verileri karşılaştırmak istiyoruz.
E. Vergi Yükü Dağılımı. Türkiye'de bu dağılıma ilişkin kesin veriler bu­
lunmamakla birlikte adaletsiz bir dağılımın göstergeleri sayılabilecek bazı
veriler mevcuttur. Bu verilerden birincisi, kesinti yoluyla alınan gelir vergisi­
nin, toplam gelir vergisi tahakkukuna olan oranının yükselmesidir. Oran
aşağıdaki biçimdedir.
Tablo 38
Yıllar
Gelir Vergisi Kesintisinin Toplam Gelir Vergisine Oranı (%)
1987
1988
1989
68.4
81.7
86.0
Türk gelir vergilemesinde büyük bir bölümü genel vergi tarifesinin
altında olan kesinti oranlan yoluyla vergilemenin artması sonucu beyan yo­
luyla tarh önemini yitirmektedir. Nitekim gelir vergisi kesintilerinin alt ayırımlan adaletsiz yük dağılımının çarpıcılığını daha belirgin şekilde ortaya koy­
maktadır.
Tablo 39
Gelir Kategorisi
1. Ücretler
2. Tanmsal Ürün Gelirleri
3. İşyeri Kiralan
4. Faiz Gelirleri
5. Kurumlar Vergisinden
Muaf ve Müstesna Kazançlar
6. Serbest Meslek Kazançlan
7. Diğer Gelirler ve Devir
Kesinti Toplamı
Beyan Edilen Gelirden Doğan
Tahakkuk Payı (Kesintiler
düştükten sonra)
Gelir Vergisi Tahakkuku İçindeki Payı
1987
1988
1989
38.7
5.1
2.2
4.8
50.5
5.1
3.1
4.9
56.3
4.4
5.3
7.3
1.5
1.8
14.3
68.4
2.1
2.3
13.7
81.7
2.0
3.2
7.5
86.0
31.6
18.3
14.0
Tablodan büyük ölçüde kesinti yoluyla nihai vergilenen ücretlerin gelir
vergisi yükü içindeki payı hızla artmaktadır. Tamamı kesinti yoluyla vergile­
nen ve beyana tabi olmayan (ticari kazanca dahil olanlar hariç) faiz gelirleri­
nin payı da yükselmektedir. Buna karşılık tanmsal ürün gelirleri stopajlan
hasılatı ise gerileme göstermiştir. Tanm kesimi milli gelirden % 22.83 payı
almakta, buna karşılık gelir vergisi yüküne (başlıca stopajla temsil edilen) %
5'den az katılmaktadır. Buna karşılık milli gelirden % 24.07 pay alan
ücretler, gelir vergisinin yandan çoğuna katılmaktadır. Beyan yoluyla tarh
edilen gelir vergisi payının tamamen ticaret kesimine ait olduğu varsayılırsa,
ticaret kesiminin vergi yükünün de, milli gelirden aldığı paya göre yüksek
olduğu ortaya çıkmaktadır. 1987 yılı ticaret kesimi geliri payı % 13.08, gelir
vergisi payı ise % 18.3'dür. Beyan edilen gelir vergisi tarhına, inşaat
dolayisiyle yapılan istihkak kesintileri de eklenince (bu kesintiler, diğer
kazanç ve iratların beyan farkı olarak da alınabilir ve beyandan doğan gelir
vergisine eklenmeyebilir) yük daha da artmaktadır. Milli gelirden aldığı pay­
lara göre düşük vergi yüküne maruz diğer kesim gayrimenkuldur. Milli gelir­
den aldığı pay % 11.84, gelir vergisi payı (beyan edilen konut gelirleri ihmal
edilirse) sadece % 3.1'dir. Tarım ve gayrimenkul kesiminde düşük vergi
yükü, ücretliler ve gelir vergisi ile vergilendirilen küçük ve orta ticaret
kesimi (kurumlaşmış olmayan) için nispi olarak ağır bir vergi yükü bu­
lunmaktadır (17).
Türkiye'de gelir ve yük dağılımmı etkileyen faktörlerden biri de fert
başına gelir düşüklüğünün yanısıra, toplam nüfus içinde iktisaden faal nüfus
oranının az olduğu iddia edilmektedir.
Tablo 40
Toplam Nüfus İçinde İktisaden Faal Nüfus Oranı
(Bin Kişi)
ülke
Danimarka
Finlandiya
irlanda
İtalya
Yugoslavya
Avustralya
Yeni Zelanda
ABD
Kanada
Japonya
Türkiye
Toplam Nüfus (1) İktisaden Faal Nüfus (2)
5124
4785
3443
56557
22445
14576
3307
226546
24343
121048
44438
2705
2446
1271
22550
9359
7177
1609
106085
13050
60391
19212
2/1 (%;
52.8
50.5
36.9
45.2
41.7
49.2
48.7
46.8
53.6
49.9
43.2
Gerçekten Türkiye'de vergi yükünün ağırlığına ve adaletsiz dağılıma yol
açan etkenlerden biri de toplam nüfus içinde, iktisaden faal nüfus
yüzdesinin düşüklüğüdür. Türkiye gelişmiş ülkeler içinde (verileri
sağlanabilen) İrlanda'dan sonra en düşük yüzdeye sahip ülkedir (18). Bu da
iktisaden faal nüfus başına düşen vergiyi ve bu iktisaden faal nüfus içinde
vergi yükü zaten ağır kesimlerin vergi yükünü daha da arttırmaktadır.
(17) DİE, 1987 Hane Halkı Gelir ve Tüketim Harcamaları Anketi Sonuçları, Yayın No.
Ankara 1990
(18) 1988 Demographic Yearbook, U.N. 1990
IV. TÜRKİYE'DE VERGİ YÜKÜNÜ OPTİMAL DÜZEYE ÇIKARMAK
İÇİN ALINMASI GEREKLİ ÖNLEMLER
Çalışmamızın bundan önceki bölümlerinde, Türkiye'de çeşitli açılardan
yapılan vergi yükü hesaplamalan sonucunda bulunan sayısal değerlerin
OECD ülkelerine kıyasla düşük düzeyde olduğuna işaret edilmişti. Ancak
bazı kıyaslama türlerinde, özellikle aktif nüfus kesimi içindeki iktisaden faal
nüfus dikkate alınarak yapılan kıyaslama ile ekonomik faktörler itibariyle
yapılan kıyaslamalann daha anlamlı ve gerçekçi sonuçlar ortaya koyduğu
da kaydedilmişti.
Öte yandan vergi yükü kıyaslamalannda dikkat nazanndan
kaçınimaması gereğine inandığımız bir başka hususa daha işaret etmek isti­
yoruz; Vergi yükünü toplam G.S.M.H veya G.S.Y.İ.H içindeki vergi ve ben­
zeri yükümlülüklerin payı olarak hesaplamak çoğu kez yanıltıcı birtakım
değer yargılanna yol açmaktadır. Hesabı bir kere de şöyle yapmakta yarar
vardır; G.S.M.H.'dan ya da G.S.Y.I.H'dan fert başına düşen payın, örneğin
10.000 dolar olduğu bir ülke ile 2.000 dolar olduğu bir ülkede vergi yükünün
sırasıyla % 30 ve % 15 olduğu varsayılsa, birinci ülkede fert başına vergi
sonrası 7.000 dolar net hasıla kaldığı halde bu rakam ikinci ülkede 1.700
dolardır. İlk nazarda birinci ülkedeki vergi yükünün (% 30) ikinci ülkeye na­
zaran (% 15) iki misli olduğu, ikinci ülkedeki oranın daha yukarılara
yükseltilmesi gerektiği düşünülebilir. Ancak fert başına vergi sonrası net
hasıla rakamlan kıyaslandığında ikinci ülkedeki rakamın ancak asgari ihti­
yaçları karşılayabilecek düzeyde olduğu, bu itibarla bunun üzerinden daha
fazla vergi alınması halinde bunun o memlekette fertlerin sefalete itileceği
anlamına geleceği de haklı olarak düşünülebilir. Hemen belirtelim ki fert
başına vergi yüklü hesaplamaları bir ortalama değer ifade ettiğinden, belli
kişi, kesim ya da gelir gruplannın tümü için ortak bir sonuca, değer
yargısına varmak için esas alınamaz. Bir başka deyişle yukarda işaret ettiği­
miz misaldeki ikinci ülkede ortalama vergi yükü düzeyini yükseltmeye
mahal olmadığı, bu konuda yapılması gerekli hiçbirşey bulunmadığı
söylenemez.
Kanımızca, hangi görüş açısından hareketle yapılırsa yapılsın,
kıyaslamalar memreketimlzde vergi yükünurPoptîmangrDz^^
giFçeğini ortaya k o y m a l ^ ı r .
Bu gerçeğin çeşitli7îedenle>i olduğu muhakkaktır. Vergi yükünü optimal
^üzeye_^jkar^^^^^^
doğru olarak teşhis etmek hayati
'oiTeifTTarz eder.
~
"
Daha önceki bölümlerde de dolaylı şekilde değindiğimiz üzere, Türkiye'
de vergi yükünün düşük düzeyde olmasının nedenlerini:
- Ekonomik yapıdan kaynaklanan nedenjer,
- Nüfus yapısından kaynaklanan nedenien
- Mevzuattan kayh^kg^TTgdmterT^—- ûygûjam^
şeklinde dört gruba ayırmak mümkündür.
Aşağıda, bu dört gruba giren nedenler ve toplam vergi hasılatını
artırabilmek için bu gruplann çerçevesi dahilinde alınabilecek önlemler
hakkındaki görüşlerimizi, fazla aynntıya girmeden açıklamaya çalışacağız.
A- Ekonomik Yapıdan Kaynaklanan Nedenler ve Alınabilecek
Önlemler
Vergi teorisinde oldukça yaygın kabul gören bir görüşe göre, bütün
vergilerin kaynağını "Gelir" teşkil etmektedir; Zira vergiler ya gelirin elde
edilmesinden (Gelir ve Kurumlar Vergileri gibi), ya bu gelirin harcan­
masından (çeşitli harcama ve muamele vergileri gibi), ya gelirin harcanmayıp servete dönüşmesinden (başta Emlak Vergisi olmak üzere çeşitliservet vergileri gibi), ya bu servetin ivazlı veya ivazsız el değiştirmesinden
(Türkiye'de Taşıt Alım Vergisi, Eski Emlak Alım Vergisi ya da onun yerini
alan tapu harcı ve nihayet Veraset ve Intiljal Vergisi gibi) alınırlar. Bu itibarla
gelirin düşük düzeyde olduğu yerlerde vergi hasılatının da düşük düzeyde
kalmasını doğal karşılamak gerekir.
Bir başka deyişle, ekonomjkjaaliyetjerin^zl^
olmadığı, fazla
katma deggr^yaratmadığT^kelerde vergilerin âna^fg^mağj^^
''Genr1n.^de^
ise neticede vergi
Kisilaür^^
kâbîHeîrTîeirp^
"
İşte burada sözITvergnîı^^
üzerinde durulması gereken
en önemli konulardan birini teşkil eden verginin ekstra fiskal fonksiyonlanna
bu meyanda verginin ekonomik fonksiyonuna getirmiş bulunuyoruz.
Bilindiği gibi N^rgilerinjemel amacının devletlerin bütçejerinde
dükleıLçegitli harcirnaîan yapabilmeler^
mali kaynal^larT^^
olduğu"ğenellikle kabul edilir. Vergilerin m a l î ^ ^
fonksiyonudenilen bu fonksiyona yüzyılımızm ŞgelTikle ikinci yarısında, ver­
ginin ekstraTisRaT^
üişı) fonksiyonlan diye isımlend
ikincTBîrgrup
fonlSiyor^^
edTlmeğ^^aşTahnılşfîr^^
esasjtibariyTe^
TonTsîyorTlarrc^^
•^""'""''İTefğîhi sosyiTfonksiy^u toplumda sosyal adaleti ve gerek bölgeler
arasTgefek toplum kesimlelT^rW?engeyrsağlama politikalarında vergile-
meyi etkin biı^araç olarak kullanmayjLMPJyşlayaıiJ^^
m^egiLlIL
'
"
~^
Bujonksiy^nuj^^
esası Jtibariyle çeşitli vergi kanunlanndaj^er
a l a h " ^ ^ ! amaçhjnuafiyet ve istisnalarla sağlanmak ist
^Q^ginİ!XJMDOfflE@
sınırlı ekonomik kayalanlanna yönlendirilmesi
amacıyla özel sektör yatınmlannın plan h e d e f l e n ^
istihdamı artırıcı,
dÜviz'lHsarruTu sağ layı c ı ^ ş ^ ^
' T ^ S ^ ^ I E İ ^ ^ ^ İ M D ^ ^ veIjyattajııaL^^
^gg^minTte^^
... v.b.
j^asTgakTalanlara yapiîmasının teşvik edilrnesi gerektiği genelikle kabj^ohjnh
maktadIr. İşte çeşitli vergi kanunlarında bu amaca yönelik olarak yer alan
birtakım^skal teşvik araçlannı (Kalkınmada öncelikli bölgelerde faaliyet
^göstereni kurumlara îarKiı Kurumlar vergisi lanresı uygularTmaiT, yatınr^^
rîmîrhTzlandınlmış amortisman. KNrumianTfirg^^ yer alan İbracaUstl^*nası, turizm işletmelerine mahsus istisna, dış navlun hasılatjagpa ilişkin l.g"Tisna, yun aışı müteanitlik işlerine ilişkin istisna ..Tvl).) VERGININ
füj^yoTTOTiun v ^ n F ' g ^ ^
amacına yoneiiK risKai araçlaTajiîJsaLSar'
"^rak gösTerebıl1rig]3iK§[^^
sadecejsmen değindiğİmjzTN^
'^ekühTjmlirfonks^on
araülanrm^^
ayn biTiaİjğ^
T^onüsCryapîTacak öhfem ve genişlikte olduğu kuşkusuzdur. Bununla beraber
IjcrteşvilraraçlarırIIrı tümü İçin söylemekte zaruret gördüğümüz bir hususa
değinmeden geçmek istemiyoruz; vergi hasılatını artırmak için üzerinde du­
rulması gereken önemli konularcîarTIBırnaeTlT^^
değinecegîrhiz j
uzereTgeşttlrvergrkant^
alan nıuHfiyeTveTstısna hüKûrnferîTTm Â
^e4eWifi)trta^rama^
tuîul]T[asrW'eT<o^^
süre geçliklen s T j n T a r ^ H ğ İ H n T a y a İ j a ş t a y a c ^ ı G L J T ^ ^
eldeediiecek
vefgrhasılatı ile"set?ebiye1rvürdigi^eTgrw^
larrn-^^iBteffîaen"çıkanla
BuJ^onuya, ilerde avdet etmek üzere, şimdilik
bu kadardegmmMfe^
—
—
—
ülkemizde vergi yükühürTdüşük düzeyde oluşunun, ekonomik yapıdan
kaynaklanan nedenleri arasında en önemli yeri, tarım sektörünün gayri safi
yurt IÇI milli hasıla içindeki payının % 20 civann^sTolmasınFT^şııri to^^^
Sgrirve^^
sektörünün ödediğTstopajj^l^Tsın^
5
olgusu iggaTetmektedTr
~
farım sektörünün ödediği vergiler deyimiyle hangi mükellefiyetlerin
anlaşılması gerektiği de, üzerinde çeşitli yorumlann yapılabileceği bir konu­
dur. Tarım ürünlerinin satışı ile ilgili olarak ödenen gelir ve kurumlar vergileri
ile tanm faaliyetlerinde kullanılan taşınmaz mallar için ödenen bina ve arazi
vergilerini ve tanm faaliyetlerinin en önemli girdilerini teşkil eden gübre,
yakıt, tohum v.b. için ödenen vergi ve benzeri yükümlülükleri bu kategori
içinde mütalaa etmek mümkündür.
n^k^rm
âis^^^e^unn]as\
Tarım sektörünün etkin bir biçimde vergilendirilememesinin kuşkusuz
çeşitli nedenleri vardır; bunlar arasında bu sektörün sahip olduğu seçmen
potansiyeli, ihmal edilemeyecek önemde bir nedendir. Ayrıca, ülkemizdeki
tanm işletmelerinin oldukça dağınık oluşu ve küçük ölçekli işletmelerin
çoğunluğu teşkil etmesi de yine etkin bir vergilemeye imkan vermeyej) ne­
denlerden biridir. (Bu konuya aşağıda mevzuatla ilgili nedenler bahsinde
tekrar dönülecektir).
B- Nüfus Yapısından Kaynaklanan Nedenler:
Çalışmamızın önceki bölümlerinde de bir nebze değindiğimiz üzere,
vergi yükü kıyâslamalanna esas alınan yük hesaplama şekillerinden biri de,
kişi başına düşen vergi geliri ile ilgilidir. Nitekim memleketimizle ilgili çesitir
vergi yükü rasyojarrye değerleri arasında OECPTjn^eTerir^
de geridejalârTdeğ^^
oldijgu_gör^
Toplam vergTgelirleri TâkarnT (dolâTöİaraR) bakTrfîından da oldukça ^ e r i '
olduğumuz bir gerçek ise de bu bakımdan hemen hemen aynı düzeyde
olduğumuz Portekiz'de kişi başına düşen vergi gelirinin memleketimize
kıyasla beş kat olduğu gözden kaçmamaktadır. Bunun nüfusumuzun^
çokluğundajn, ayrıca nüfus piramidimizin yapısından kaynaklandığı muhakJ^aktiT. Portekiz'in 1986'daki nüfusunun 10.250.000 olmasına karşın
ülkemizdeki nüfusun aynı yıl (52) m\\yx>n civannda olduğunu belirttikten
sonra nüfus piramidimizin bir özelliğine de değinmek istiyoruz (18). Bilindiği
gibi nüfusumuz^rı yaş gruplan itibariyle yapısı incelendiğinde ekonomik faaliyetîe^üijlunmay
yaş^gfüplannın toplalfTlTufüs içindeki payının çoR"
guyOkjöiguğuır^^
nüfustaki gizlllşsizllğjrrk^
sel l W u s a T ı ^ ^
boyutlarda buh^jduğu gözlenmektedir.
^Bijjün"^^
faaîîyettü'Wunmayan ve hiçbir katma değer
yaratmayarf^
bir nüfus kesimi, kişi başına düşen verğTğenrTmIktarTnîn
hesaplanmâsmda topıam vergi gelirinin bölündüğü"fâkâma dahil "edil­
diğinden, nüfusun yapısına göre, değişik sekilerde yoruma açık sonuçlar ortaya çıkmaktadır (Bkz. Taölo 40).
C- Mevzuattan Kaynaklanan Nedenler ve Alınabilecek Önlemler
Toplam vergi hasılatını ve vergi yükünü etkileyen birtakım yeni
düzenlemelerle değiştirilmesi mümkün olan en önemli faktör mevzuat diye .
(18) Ana Britannica Dünya Ülkeleri 1987
tek kelimeyle ifade ettiğimiz yasal düzelemeler manzumesidir. Bu konuda
öncelikle şunlan söylemek mümkündür.
1) Mevzuatta yeralanjTiüke]lef[erde vergiye mukavemet^teşvik ve tah­
rik edicllTuT^ü^^^
gerekir.^Zjra ver-^
glyelfjükavemet^
durulan k d n u f a ^ ^
WTolup^BirrT^^
indirrnelÇve^rTîâiıl^
WTe^^aracTaröan biri olarak kabuT^edTTmektedir. Faktörlerden biri ö\3uğu
tartisrfSasiTk^^ edilmektedir. Bu itibarla konüylFilgili olarak memleketimiz
açısından üzerinde durulmasmda yarar gördüğümüz bazı hususlara
değinmeden geçmek istemiyoruz.
Kanımızca günümüz Türkiye'sinde özellikle gelir ve kurumlar vergileri
alanında üzerin'ge^düruTr^^
yüksek
oranlfenflasyonjanj^^
olduğu haksız, adaletsiz ve sefmaye e^rözyonlJna yolaçarıvergll^^
çevrelerinde gerek basm
yoTüylaT^sO^^
zaman üzerine dikkatlerin çeRnaîğrbir konllo^
maya^ttevanr-etmgtdedrr^^
haksir3^~"äaaretsiz" vergilem^rin
önlenebiTiînegm^^^
alanlarfW^^^zuJ^i seçiİi^^eMaflEej>
HälenTvergi sistemimizde Yeniden Değerleme müessesesi ile amortisman düzeninin, hefyiTTn^GNU^
bâzı mevzuat düzenlemelenyle~t)ir
1<îsım^abit fgl<aml^^
hadleriyle (Damga Vergisi'Taşıt A l ı m ^
MotolTiTTaşrtİ^^
Rarçlar gibi) diğer maktu bazı ölçü ve hadlerin
(defter tutma hadleri, götürü gelir vergisine tabi olma hadleri, bazı vergi is-*
tisnası hadleri, gelir vergisinde ihtiyari beyan hadleri gibi) bir tür endeksle-^
jneye tabi tutulduğu gözlenmektedir. Ancak, bu endekslemelerln herbirinae
İjyğijTâTTan oranfafm birbirimh aynı olmaması bir yana, bunların vergl^veTıarç
miktarTarının artınimasıyla ilgili olanlannın çoğu kez enflasyon oranlajının
OggriTTCte olmalarına mukabıTgelır vergisi tarifesindeki gelir dilimleri, i h t ^ i
Beyan h^erjyle, istisna hadlerTgibi konularda enflasyon örarîmmjî^
âitmaa tutulduğu bir gerçektir (19).
~~ ^
Bu suretle enflasyonun en haksız vergileme aracı olduğu yolundaki
görüşler mevzuatla da pekiştirilmektedir. (Vergilemede enflasyonun etkileri
ve endeksleme, çok geniş kapsamlı olup aykırı bir çalışmaya konu
yapılabilir. Burada konuya birkaç satırla değinmekle yetiniyoruz).
Bütün bu tür uygulamalar, mükelleflerde haklı olarak kendilerinden
alınan v e r g i ß behzenjükürnTülüklen^ karşrpsikölojik birtakınıjgp^j^e^m^
kavemetlere neden olmaktaj/e vergi yüklerini hafifletme volları^ramalarma
yoîaçmaktadır. Bu tür davranışların yarattığı vergi kayıplannm tahmin edileni^Z^Ç^'il^
olduğunu sanıyoruz.
(19) Bu konuda Bkz. Şenatalar Burhan; Türkiye'de 1980-87 döneminde Gelir Vergisi
Yükündeki Değişmeler, Yaymlanmamış Profesörlük Tezi. İstanbul, 1989.
Vergi psikolojisi ve vergiye mukavemetle ilgill[ olarak memleketimiz
açıs'TrraanrtgeriTTdB"^^^
bâskalıusus da, sarı
yTHarda yapıİarTve yefgîTemede bir tür göz korkutma yöntemiyle vergi alrnavı^
'^I[g^^^?^^y^^
tjürjüzenl^
idare ile mükellef
*1îışklleririır^
işbirjig^^
içinde^ geliştirilmesinin vergi
Tiasııatiiffifa^^
katkıdaJSglunıacağr^
tür
düzenlemelere tipik iki örnekğöMerİ^Fmîîrr^
ŞöyİFkı;
- Yapılan b\»l^^Oİ^ggza tarhiyatına karşı mükellefin yargı yoluna başvurmasıTTanJıge^ davayı^kaybettiği takcNrd^ken^
vergfve ceza değil âyrıT zamâh'da yıT^^ %^jÇoranmda gecikme faizideisteÎTrnektgijlTTp^^^
tayanJİejda_.sjjii^^
Jtır. Ayrıca, içinde bulunulan yıl^^onuna kadar ödenmemiş olan gecikme
zammı ve gecikme faizi müteakip yılın başından itibaren doğmalanna neden
olan kamu alacağı gibi addolunur, yani bunlar üzerinden de yeniden gecik­
me zammı ve gecikme faizi hesaplanarak ödenmesi istenir.
Böyle bir yasal düzenlemenin, özellikle mevzuat hükümlerinin yorum
farkîTrrğTTTaan kaynaklanan tarhiyatta mükelMePryârgT^^
başvurrTTaktan alıkoyan bir göz köfRufrrıa etkisi yarattığıT"^^
demokratUTkarakterde bulunduğu^çık|ır. BlT^n^lfngzThlJan^y^^^^
ğ e r e K i ı i k i ş"ey, gecikmejfajzi^^
i
Jtshnı^geçemeyeceğlnin hükme bağlanması) ile^gecikmejajz[ü^em
*cikmefiîzi istenmeline son verilmesîair
^
^
Ayrıca, gecikme faizi müessesesinin tek yönlü olarak yalnız idare lehine
i§!g^IB£^i5^ffllS^^'lgL'Jing^
^^^^^ ihtilafı sonundajarhiyatın haksızhg|nm kesi^^
önce tahsiTedıren
pS^amTdF^s^^
ileTİrîikte iadesjjkammızca ve'rgi
'psJf^jojisLvaadaleti agisından_.san derece^yerlnde olacaktır.
- Vergi Usul Kanunu'nun "Vesikalar" ile ilgii üçüncü kısmında "İspat
Edici Kağıtlar" başlıklı 227. maddeye 3505 sayılı kanunla eklenen bir hükme
göre" Bu kanuna göre kullanılan veya bu kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığı'na verdiği yetkiye dayanılarak, kullanma mecburiyeti getirilen b e l c e ­
lerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunlan bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır."
Bu hükmün uygulamada ne denli ağır sonuçlar döğurabijgpeğini küçük
bir örnekle açıklamakta yarar görüyoruz. Örneğin, V.U.K.'nun 230. madde;
sine göre faturada malın veya işin miktan, fiyatı ve tutan'nın bulunması zo­
runludur. Çoğu kez rastlandığı üzere, faturaya malın miktan ve bedeli yazılıp
fiyatı yazılmamışsa 227. madde hükmüne göre bu fatura hiç
düzenlenmemiş sayılacaktır. (Halbuki bedelin miktara bölünmesi suretiyle
fiyatın bulunması pekala mümkündür). Bu faturanın hiç düzenlenmemiş
sayılmasının ne gibi sonuçlar yaratabileceğini burada sıralamağa kalkşah»
bir hayli yer tutacağı muhakkaktır. Şu var ki sonuç olarak bu hükmün^
mükellefleri haksız birtakım vergi ve cezalarla karşı karşıya bırakacağı,
bunun ise ne fiille ceza arasında bulunması gerekli denge açısından ne de
vergi psikolojisi açısından kabulüne imkan bulunmadığı açıktır. Bu tür
hükümlerle kamuya sağlanacak yararlann, sebep olacağı zararlann yanında
çok zayıf kalacağı da muhakkaktır.
2) K a m n ^
etkenleT aramda, s a y ı l ^ ^ ağırlıkları glderelTar^^
"F^nMatbl"RatınTh y ^ n ^ ^
büyüktür. Fonlar bir bakıma, modern
vergiHe maİTye teorisinde çeşitli yönleriyle^sakıncalı bulunujMgoktan terk
gailen "eWOsW[^
nınyaThız^be^
l a r n a j ^ ko^nm
Burada tahsis-i varidatın neden
sakıncan bulunup terkedildiğinin aynntılarına ve açıklamasına girmeyerek
meseleye değinmekle yetiniyoruz.
Öte yandan fonlar, yine geçmişte kalan ve çoktan terkedilen bir başka
verğTIefr^^^
ım
taş 1 maktadırjJbuİT^^
m es additiormeis) d i y e B ü ;
herT^yei^ileme^^
Anılan "metodda bazı vergilerin tarifeleri
laiğlşfıriTmederTbu tarifelere göreTesâpîan^T^^
^g^^^mîaTTa^k"^^
Reformu'ndan önce gelir ve kurumlar vergilerinin yerini tutan kazanç vergi­
sinde, buhran ve muvazene vergileri namı altında bu türden, munzam kesir
niteliğinde, bazı vergiler alınmakta idi.
Daha sonra hatırianacağı gibi 1972 yılında kabul edilen 1598 sayılı
kanun Mali Denge Vergisi namı altında yeni bir munzam kesir uygulaması
getirmiş, bu uygulama 1982 yılı sonuna kadar devam etmiştir. Tatbikatta
daha çok tasarruf bonosu müessesesiyle hatırianan bu verginin kaldınlması ile duyulan ferahlık hala hatıriardadır.
Munzam kesir uygulamasının ağır tenkitlere yolaçan bir başka ygnü^u
gulam^^
pariamenter denetimin etkin biçimde yürütülmesine
İ T f ı k a n b F ^
'
"gutun bu nedenlerie vatandajjvi^
kendisinden şu ya da bu^
JTAMSGKTGN
alınan'"piFanın adHorup olmadığı, yerinde sarfediHp^
^edilmediğTgTbi hususlarda haklı tereddütler uyanmakta, budiTnetİced^
'glyeglah muk^
teşvik've tahrik eTirıektedir. Bunun ise vergi haslTatlm
meTiTi'YÖFRDE etkilem
kaçınılmaz bir sonuçtur.
^
~~
'
Kanımızca sayılan^giderek artan jonjann bir j n önce titiz bir taramaya
,labLtutularak m^rSarTrk^^^^ maNyetinde olanla^^^^
uygulamadan
kaldırılması, bundan doğacak hjşjlat kaybınm bu f o n i a r ^
teşkil edefT
vergilerin tarifelerinde yapılacak ufakj;ötu|la^
^EaHirTBir^n^^
alınan uç
""adeffonla ilgili somut ve rakamsal bazı verilerle biraz daha açmak gerekirse
şunlan söylemek mümkündür.
Bu üç fonun adları, dayandıkları kanunların numaralan ile oranlan
şöyledir.
Tablo 41
Kanun No Fonun Adı
Oran (%) HesaplanarıGelirveya
Kurumlar Vergisi Üzerinden)
3238
Savunma Sanayii Destekleme Fonu
5
3294
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Fonu
1
3308
Çıraklık, Mesleki ve Teknik Eğitimi
Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu
1
Toplam
%7
Bu üç fonun vergiye tabi gelir üzerine yüzde kaç munzam bir yük getir­
diğini kurumlar vergisi mükellefleri için hesaplamak çok kolaydır; zira bu
verginin tarifesi % 46 şeklinde tek ve sabit oranlıdır. Buna göre üç fonun,
kurumlar vergisi mükelleflerine (% 46 x % 7 =) % 3,22 munzam yük getir­
diği anlaşılmaktadır.
Bu yükü gelir vergisi mükelefleri için aynı kesinlik ve kolaylıkla peşinen
hesaplayıp söylemek mümkün değildir; zira bir yandan gelir vergisi artan
oranlı (Progressif) bir tarife ile hesaplanmakta, öte yandan ücret gelirleri Sa­
vunma Sanayii Destekleme Fonu'na tabi bulunmamaktadır. İlerde
değineceğimiz üzere gelir vergisinde ortalama % 46 vergi oranı 465 mUyon
TL'lık bir gelirin ortalama vergi yükü olduğundan ücret faktörü nazara
alınmazsa 465 milyon liraya kadar gelirlerde anılan üç fonun toplam
ağırlığının % 3,22'nin altında, bu gelir seviyesinde % 3,22, bu seviyenin
üzerindeki gelirlerde ise % 3,22'nin üzerinde tecelli'edeceğini söylemek
mümkündür. Böylece gelir ve kurumlar vergisi tarifelerinde yapılacak
rötuşun ölçüsü de aşağı yukarı belli olmaktadır. Ancak bizce, ileri batı
ülkelerinde sgiL yıllarda başvurulan vergi tarifelerinin hafifletilmesi j / g
'yumuşatılma
Türkiye'nin d ^ Ratifmairve üç fonu kaldırılmakla beraber gelir velcurBmlar
vergisitarife^^
üzerinde de ciddi olarak düşünülmelidir,
^ 55~^^P5^eyri^^oİ^^
aracı olarak görmemek, örneğin
GSYİH'da önemli yeri olan tarım sektörünün toplam vergi hasılatına bu
önemiyle mütenasip bir katkı sağlaması için Gelir Vergisi Kanunu'nda ge­
rekli düzenlemeleri, oy endişeline kapılmadan yapmak gerekir.
Bize göre tarjmj^azan^larmın vergilendirilmesi konusundaygıpılmas^gereklijüzenlenıler^^ıİMşia^^an^
; ^
- Gelir Vergisi Kanunu'nda 12. ve 13. maddelerde yer alan, muafiyet mükellefiyet sınınnı belirleyen işletme büyüklüğü ve satış tutarı ölçülerinin,
diğer gelir kategorilerinin vergilendirilmesi için öngörülen ölçüler de dikkate
alınarak bir revizyona tabi tutulması yerinde olacaktır.
- Aynı kanunun 53. maddesi uyannca, tanm kazançlannın götürü gider
usulüne göre tespitinde uygulanan ve Vergi Usul Kanunu'nun 45. madde­
sinde öngörülen, hasılatın % 70'i ve % 80'i şeklindeki götürü gider emsalleri­
nin de bir revizyona tabi tutulmasında yarar vardır.
- Bilindiği gibi Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesinin 13 numaralı
bendi uyannca kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri,
sair kurumlar ticaret şirketleri, iş ortaklıklan
gerçek gelirlerini
beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı
çiftçilerden satın aldıklan zirai mahsuller için yaptıkları ödemelerden, en son
88/13644 sayılı kararla saptanan oranlarda (Hayvanlar ve bunlann mahsul­
leri ile kara ve su avcılığı mahsulleri için % 2, diğer zirai mahsuller için %4)
vergi tevkifatı yapmak zorundadırlar.
Gelir Vergisi Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1950 yılından bu yana geçen
41 yıl zarfında tanm kazançlannın vergilendirilmesi konusunda çok şeyler
söylenmiş ve yazılmıştır. Bütün bunlara rağmen 41 yılda ulaşılan nokta orta­
dadır. Bu itibarla ilmi yönden ne kadar tutarlı ve haklı olursa olsun tanm
kazançlarının ticari kazançlarla aynı paralelde kavranması ve vergilendiril­
mesi bir türlü mümkün olamamıştır. Bu realiteyi de gözönünde bulundurun­
ca bizce yapılabilecek en isabetli ve olumlu tasarruf, tarımsal mahsullerin
satışında uygulanan vergi tevkifatınm oranlarını yükseltmek olacaktır.
Böylece ekonomik sektörler arasında vergileme açısından mevcut denge­
sizlik bir ölçüde giderilecek ve toplam vergi yükü oranı yine bir öcüde
yükseltilebilecektir.
4) Kanımızca bir memlekette vergi hasılatını artırmada en etkin
faktörlerden biri, kurumlaşmanın teşvikidir; bir başka deyişle sınaj_ye_ticari işletmelerin sevk ve idaresi sermayedarların elinden profesyonel
yönetıcıienn eııne geçtiği ölçüde vergi kayıplarının önlenmesinde"çQİröıw
mgsafeler alınacağı rahatlıkla söylenebilir^"
~~
• ^"Durum böyle_iken Türkiye'de, bu temel prensibe aykırı birçok yasal
düzenîemeyegsti^
Örneğin, gelir vergisi tarifesinde vergi
oranları ilk 12 milyon TL'lık gelir dilimi için % 25, sonra gelen 12 milyon için
% 30
şeklinde öngörülmüştür. Halbuki kurumlar vergisi oranf
% 46 dır. Gelir vergisinde ortalama % 46 vergi oranı 465.000.000.- TL'lık bir
gelire tekabül etmektedir. Bir başka deyişle, ayrıun^^
ile aynı
işiyapan iki işletmeden biri ferdi işletmejdiğ^^jFIermaye şirketi~olsa^j4^^
mıTyöh TLya kadar^jolan^ yıllık kazanç^üze^lerindejerdjj^
vergi
7ul<0]GAıMA^^
v e j ^ T y y k ^ ^ altında olacakJM^^^
gorrTL1î£kazançta gelir ve kurumlar vârgisiyükü~%„46;da^
, başlayacaktır.
Bu yasajjdurumun Türkiye'de genelde kurumlaşmayı deoiL büyük
öjgeMJıurumiarıTe^vik ettigj_sonucunu çıkarmak mümkündür. Kanımızca
bu, üzerinde ciddiyejle durulması gerekejiBEkmudur.
'^''"'"Ote yandarTGeİir Vergisi Kanunu'nda belli vasıftaki bağışların vergi
matrahından, yıllık gelirin % 5'ini geçmemek üzere (ancak herhangi bir
tavan rakamla sınırlandınimaksızın) indirilmesi kabul edilirken kurumlar ver­
gisinde bu oranın genelde % 2 olduğu ve yılda 20.000.-TL'lık bir tavanla
sınırlı bulunduğu da, bu iki vergileme alanında göze çarpan, rekabet
eşitliğini bozucu bir unsur olarak, göze batmaktadır.
Yukardaki ifadelerimizle, vergi mevzuatımızda kurumlaşmayı teşvik
edici hiçbir düzenleme yapılmadığını söylemek istemiyoruz. Aksine bu
amaca yönelik birçok teşvik hükmünün mevcut olduğunu görmezlikten gel­
mek mümkün değildir. Örneğin, aşağıda birkaçına işaret edeceğimiz
teşvikler, sadece kurumlar vergisi mükellefleri için mevcut olup Gelir Vergisi
Kanunu'nda bunlara tekabül eden herhangi bir vergi istisnası öngörülme­
miştir (20)
- Bazı mahsul ve mamullerin yurt dışına ihracı halinde sağlanan döviz
hasılatının belli bir yüzdesinin vergi matrahından indirilmesi,
- Turizm işletmelerinin, yurt dışı müteahhitlik işi yapanların, dış taşıma
işi yapanlann bu işlerden sağladıkları döviz hasılatının belli yüzdelerinin de
keza vergi matrahından indirilmesi,
- İşletmeye dahil gayrimenkullerle iştirak hisselerinin satışından doğan
karların sermayeye eklenmesi halinde bazı şartlara uyulması kaydıyla, ver­
giye tabi tutulmaması (K.V. Kanunun geçici madde 10)
(20) Saygılıoğlu Nevzat; Türk Kurumlar Vergisindeki İstisnalara İlişkin Genel
Değerlendirme, Ankara, 1989
İstisnalar sonucu 1987 yılı itibariyle oluşan kurumlar vergisi kaybı 1.5 trilyon olup
İstisnalar sonucu oluşan bu kaybın kurumlar vergisi tahakkukuna olan oranı giderek
artarak 1987'de % 96Va ulaşmıştır.
Bkz. Ibld S.39 Başlıca onyedi adet istisna türü ile kurumlar vergisi yasası bir teşvik
belgesi halini almıştır.
Bizim amacımız bu tür teşviklerin daha da geliştirilmesi gereğine işaret
etmektir. Örneğin, yatırım indirimi oranlan kurumlar vergisi mükellefleri için
birkaç puan daha yüksek tespit olunabilir; kurumlar vergisi oranlan revize
edilerek genel oran örneğin % 40'a çıkanlabilir; Kurumlar Vergisi Kanunu'nun geçici 10. maddesinde öngörülen müessese belli bir süre ile
kasıtlı olmaktan çıkarılarak sürekli hale getirilebilir
v.b.
5) Uygulamadan Kaynaklanan Nedenler ve Alınabilecek Önlemler
Bir ülkede vergi kanunlan ne kadar kusursuz yapılmış olursa olsun bu
kanunlar yeterli etkinlikte uygulanmadığı, ya da uygulanamadığı takdirde
bunlardan beklenen hasılatın sağlanamaması, bu yüzden de vergi yükünün
düşük düzeylerde tecelli etmesi kaçınılmaz bir sonuçtur. Kanımızca
ülkemizde vergi hasılatının artıniması bahsinde en bakir alan budur. Bu ko­
nuda zikretmekte yarar gördüğümüz birkaç çarpıcı konuyu aşağıda kısaca
açıklamaya çalışacağız;
a) Türkiyp'HP yprgi yfjkıınıı n p t i m a l Hn7AY^..NıK^»ıMAKJGin almm;:^C^ı gp-
reİ5İi önlemler bahsi incelenirken i.gtjc^na ve muafiygtlgrjjzerinde durmamak ,
^mümkün değildir. Daha öncejej^n;jıebze değindiğimiz üzere^jşeşjtLLyergL
kanul^^
niiL^eMktîfbİrt^^
taSiTjtulması v e " e k ^ ^ ^ ^
da makul bir süre geçtikten sonra
sağlamaya başlayacağı) katkı dolayisiyle elde edilecek vergi hasılatı ile sebebiygf^
arasmdadenge buluj]im^anW^
çi"Rarnrnasröen^^
Tabiatıyla bu gereklilik dozu iyi
ayarlanmış sosyal amaçlı istisna ve muafiyetler için söz konusu değildir.
Biri^onüaa^ozeT^^
hükümleri
gözden geçirildiğinde şu hususlar dikkati çekmektedir;
- Kurumlar Vergisi Kanunu'nun madde 8/16 hükmüne göre, kurumların
safi kurum kazançlanndan T.C. Emekli Sandığı, S.S.K, Bağ-Kur, Ordu
Yardımlaşma Kurumu, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı'na
sermayeye iştirakleri nispetinde isabet eden kısmın yarısı;
- Aynı Kanunun madde 8/17. hükmüne göre, kurumların safi ka­
zancından gelirlerinin tamamını amaçlanna tahsis eden ve Bakanlar Kurulu'nca vergi muafiyeti tanınan vakıflara sermayeye iştirak nispetinde isabet
eden kısmın %30'u;
Kurumlar vergisinden müstesnadır.
Kanımızca bu iki hükümdeki istisna oranları % 20'ye indirilebilir.
Ayrıca, Gelir Vergisi Kanunu'nun 94/8. hükmü uyannca Kurumlar Vergi­
sinden müstesna kazançlar üzerinde yapılan gelir vergisi kesintisinin oranı
da % 10'dan % 20'ye çıkanlabilir. Bu suretle önemli bir vergi hasılatı artışı
sağlanacağı kanısındayız.
öte yandan bu vesile ile bizatihi bir vergi muafiyeti ya da istisnası olma­
makla beraber doğurduğu sonuç itibariyle aynı etkiye sahip bir vergileme
mekanizması üzerinde de bir nebze durmak istiyoruz. Bilindiği gibi faiz gelir­
leri ile sermaye şirketlerinin dağıttıklan kâr paylannın yıllık gelir vergisi be­
yannamesi ile beyan edilmesi, başka bir ifade ile bu tür gelir unsurlan
üzerinden beyana dayalı olarak, müterakki tarife ile gelir vergisi hesaplanıp
ödenmesi usulü bir süreden beri uygulamadan kaldınimıştır. Nitekim
1.1.1986 tarihinde yürürlüğe giren bu yeni sistem 3239 sayılı kanunla getiril­
miştir.
Bazı çevrelerde bu yeni sistem, gerek vergi adaletine aykın olduğu
gerek büyük vergi kayıplarına yolaçtığı iddialanyla çok sert şekilde eleş­
tirilmektedir.
Bu eleştiriler ilk nazarda ne kadar haklı görünürse görünsün, aşağıda
belirteceğimiz hususlar dikkate alındığında anılan sistemin bir süre daha
devamında yarar olacağı kanısındayız. Zira bize göre bu yeni sistemin uy­
gulanmaya konmasının başlıca nedenlerini şöylece özetlemek mümkündür.
- Hamiline yazılı mevduat, tahvil ve hisse senetlerinden sağlanan faiz
ve kâr payı gelirlerinin gerçek sahiplerini bulmak veya tespit edebilmek im­
kansız denecek kadar, güç, hatta imkansızdır. Bu nedenle bu tür menkul
sermaye iratlannın tekrar yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan usulüne
dönülse bile bu imkansızlıkla karşı karşıya kalınması kaçınılmaz olacaktır.
- Unutmamak gerekir ki 3239 sayılı kanun kâr paylannın yılık beyanna­
me ile beyanına son verirken kurumlar vergisi oranını da % 40'tan % 46'ya
çıkarmıştır. Bu vergi oranının üzerine bir de verginin % 7'si kadar (yani
kurum kazancının % 3,22'si} üç fon ilave edilince fiili vergi oranının %
49.22'ye çıktığı gözden uzak tutulmamalıdır.
- Bu sistemin atıl tasarruflann ekonomik aktivite içine çekilmesini, hisse
senedi ve tahvil gibi menkul kıymetlerin edinilmesini bu yolla da ülkede ser­
maye piyasasının gelişmesi ve kuvvetlenmesini teşvik ettiği rahathkla
söylenebilir. Bu nedenle sırf bu ekonomik fonksiyonunun daha bir süre
işlemesine imkan verebilmek için faiz ve kar payı gelirlerinin gelir vergisi be­
yannameleriyle beyan edilmemesi sisteminin devamında fayda olacağı
kanısındayız.
b) Vergi İnceleme Oram'nm yükseltilmesi
Bir yandan nüfusumuzun, bunun içinde de faal nüfusun, hızlı bir tempo
ile artmakta olması, öte yandan bu nüfusun giderek büyüyen bir kesiminin
küçük sanatlardan ticaret ve sanayi kesimine kayması, bunun sonucu ola­
rak beyana tabi vergi mükelleflerinin gerek sayıca gerek iş hacmi itibariyle
hızla çoğalması ve büyümesi "Vej^^Üncal^ıııes^
^cu^olan^^
Ot£7ândan^^
düşük
düzeyjerde^ldj¿ğ^
bu oranın^j^ükseltilr^
ICgumu^herkes__tarafından
Bu konuda görev yapan maliye müfettişleri, müfettiş muavinleri, hesap
uzmanlan, hesap uzman muavinleri, gelirler kontrolörleri, stajyer gelirler
kontrolörleri, illerin en büyük mal memurlan, kontrol memurlan gibi çok
değişik teşkilat elemanlan mevcut olmakla beraber inceleme görevinin
ağırlığmı, maliye hesap uzmanlan ve gelirler kontrolörlüğü teşkilatlan taşı­
maktadır. Ancak, özelikle KDV'de ihracat istisnası uygulanmasından kay­
naklanan vergi iadeleri talepleriyle ilgili incelemeler başta olmak üzere, nor­
mal vergi incelemesi fonksiyon dışındaki incelemeler son yıllarda ağırlık ka­
zandığından inceleme oranının yükseltilmesinde ilerleme kaydetmek daha
da zorlaşmıştır.
Öte yandan vergi incelemesi müessesesinin yalnız bir ek vergi geliri
sağlama aracı olmadığı, mükellefi aydınlatma, hatalannı tekrarlamalannı
önleyici ikazlarda bulunma, yol gösterme ve eğitme fonksiyonunun çok
daha fazla ağırlıkta olması gerektiği, bunun doğal sonucu olarak da incele.mje elemanlannın çok iyi yetişmiş, gerekli muhasebe, mevzuat ve teknik bil­
gilere ve deneyime sahip, mükellefe kendisinin bir ortağı gibi davranmak
gerektiği bilincine ulaşmış kişiler olması lazımdır. Halbuki inceleme konulanndan büyük bir bölümü 3239 sayılı kanunla artık bir yoklama konusu ola­
rak kabul edilmeğe başlanmış ve vergi incelemesi alanında herhangi bir
yetiştirme süreci geçirmeyen yoklama memurlannın yetki alanlarına dahil,
edilmiştir. Bunun uygulamada bazı sürtüşmelere ve haksız vergi ve ceza
tarhiyatına sebebiyet verdiği zaman zaman duyulmakta olup, buna şaşma­
mak gerektiği kanısındayız. Müessesenin yapısıyla bağdaşması mümkün ol­
mayan zorlamalara gidilmesinin bu tür sonuçlar yaratmasını doğal
karşılamak gerekir.
J/ergiJDcelemesi müessesesinln_bjrjD-nkellefi yıldırma^racı olarak değil
aydınlatDia.vû4d^^
özgjlikle işaret etnıek istiyoruz^
Digerjai2üaa,_vej^^
stratejinin mutlaka_deg|ştirilmesi, mjjmkün oldugyj5adar sık, kısa ve yaygın
bırjncejeme metodjjnun uygulamaya konulması lüzumuna inanıyoruz.
Aynca incelemelerde, bilgisayar sisteminin de katkısıyla mümkün olduğu
kadar, özellikle sanayinin temel girdilerinin gümrüklerden girişleri ya da fab­
rikalardan imalata giriş ve çıkışlarında yani kaynakta kavranmalarına ağırlık
verilmesinin önemine işaret etmek istiyoruz,
c) VERGILEMEDE^
vergi h a s ı l ^ h ^ ^ a r t m ^ ^ L M ^ ^
öneml[^ka^^
mesafeler almmasmda
özellikle"büyük VERGN<âvîpları
olduğuna inandığımız gayrimenkul alım satımında, vergilerin gayrimenkullerin gerçek vasıflarına ve gerçek değerlerine göre alınması bir ölçüde kolay­
laşacaktır. Örneğin, inşaatı tamamlanıp bina haline gelmiş bir taşınmaz
malın hala arsa olarak gösterilmek suretiyle el değiştirmesi, bütün inşaat
ruhsatlannda mevcut bilgilerin bilgisayarlara yüklenmesi halinde, artık
mümkün olamayacak ve böylece büyük çapta vergi hasılatı artışı
sağlanacaktır.
d) Bir süredir uygulamaya konulan. Maliye ve Gümrük Bakanlığı Gelirler
Genel Müdürlüğü Vergi İstihbarat Şubesi'ne bilgi verme mekanizması, etkin
biçimde işletilebildiği takdirde yukarıda değindiğimiz vergi kayıplarının, kaynaklannı kurutucu sonuçlar alınabileceği umut ve inancındayız.
Bu konuya son vermeden önce, çalışmamızın önsözünde değindiğimiz
bir konu hakkında da kısa bazı izah ve hatırlatmalarda bulunmak istiyoruz.
Şöyle ki;
Türkjyejd£_vergi yükünün OECD üJMerine ,kiyasİA.^üsü
,
eğer varsa, vebalijve_sorumluluğu bazılarıncajamamen ticaret ve sanayi
'kesımıne^^
kgsim gösterilmek istenm^ktedii\Men^
vergi yükünün istemleJi
^6üzey^^o\^^^^
nedenlenhi çâlışm
Be^^ag^Mflanga^
çalışnmjük^
tarafe
bırakıp tüm ^nmrn\u\no^
*=îqnayi Jıesimine yüklemek en azından
mg^leg^jafi^^
hükümle hareketjetmek. anlamına gelir^^Bu
sözierlmızje elbette bu k e s i m d e l ı i ç j ^ ^ kaybı olmadığını söylemek istejniyoruz^her^ülkece olduğu gibi Tükiye'de de, çok çeşitli ve çapraşık nedenlere dayalı oldukça önemli bir vergi kaybının mevcud[yeti muhakkaktn^.^mıa
BJ^gaygm;;;^^
kaybaTyola^
fie^efneri ortadan kaldırmakla mürnkün^lab^
için her^eyden^önog
yei^pden kaçlnayı (bvasıon 11555167^^^
(FraudeFİscaİe)
cazip olmaktarTçıkaracak o n l e m l e r i a l m a ^ e r ^ ^
"^'~^1<apsamrscm-t^^
probleme sadece değinmekle yeti­
nip şimdi, ticari kazanç sahipleri ile diğer gelir grupları arasında, birinciler
aleyhine mevcut olan ve vergilemede birtakım eşitsizlik ve adaletsizliğe
yolaçan bazı yasal hükümlere dikkatleri çekmek istiyoruz. Şöyle ki;
- Gelir Vergisi Kanunu'nun 21. maddesinde öngörülen mesken kira­
larına ait vergi istisnasından, ticari ve mesleki kazançlan için beyanname
vermek zorunda olanlar ile gelirleri bunlar tarafından bildirilecek olanlar faydalandınlmamaktadır.
- Gelir Vergisi Kanunu'nun 86. ve 87. maddeleri ile, bir takvim yılı içinde
elde ettikleri kazanç ve iratlann toplamı belli bir haddi (1990 yılı için 24 mil­
yon, 1991 yılı için 36 milyon TL'ı) aşmadığı takdirde hiç beyanname verilme­
mesi ya da vergisi tevkif yoluyla kesilmiş gelir unsurlannın beyannameye
ithal edilmemesi imkanı getirilmiştir. Ancak, ticari kazanç sahipleri ile ser­
best meslek erbabı bu imkanlardan da yararlandırılmamaktadır.
- Ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek erbabı hayat standardı
esasına göre, gerçek safi gelirin vergilendirilmesini hedefleyen modern gelir
vergisi ilkeleriyle izah ve bağdaştırılması mümkün olmayan bir asgari vergi­
lemeye tabi tutulmaktadır. Hayat standardı esası, nereden bakılırsa bakılsın,
1950'de başlayan büyük vergi reformu ve vergilemede yeniden yapılanma
hareketi ve ruhuna ters düşen ve biran önce vergi sistemimizden çıkarılıp
uygulamadan kaldıniması gereken bir müessese niteliğindedir.
Bu sistem, ticari ve mesleki kazanç sahiplerinin gelir vergisi yanında fiktif birtakım matrahlar üzerinden ayrıca geçici vergi ödemelerine de
yoîaçmaktadır.
V-SONUÇ
Çalışmanın amacı, toplam vergi yükü OECD ülkeleri içinde en düşük
olan Türkiye'nin, vergi yükü unsurlarını, bu yükün anlamlılığını ve zaman
içinde gelişim trendini karşılaştırmalı olarak analiz etmekti. Bu amaçla
yapılan analiz ve karşılaştırmalardan çıkan sonuçlar şunlardır :
1) Türkiye, uyguladığı vergi yükümlülüklerinde genelde OECD sınıfla­
masını benimsemiş olmakla birlikte, sosyal güvenlik katılımlannın bütçe
dışında yer alması, işverenlerden alınan bordro vergilerinin olmayışı, sınıfla­
mada yurt içi mal ve hizmetlerden alınan vergiler olarak kabul edilen Motor­
lu Taşıtlar Vergisini, servet vergisi olarak uygulaması diğer vergiler kategori­
sine giren damga vergisini yurt içi mal ve hizmetlerden alınan vergiler ola­
rak uygulaması ve en önemlisi diğer ülkelerde vergi yükümlülüğü olarak
nitelenen bazı yükümlülükleri fon namı altında uygulaması yönlerinden,
yaptığı sınıflamada farklılık göstermektedir.
2) Türk vergi sistemi, fon adı verilen yükümlülükler dikkate alınmayacak
olursa, petrol ve petrol türevleri, alkollü içkiler, otomotiv sanayii ürünleri,
bankacılık ve sigortacılık işlemleri, değerli madenler ve talih oyunlan gibi
özel mal ve hizmetler üzerinden oldukça sınırlı sayıda vergi almaktadır. Bu
tür vergilerin genel vergi fonlarına oranı AT ülkelerinde oldukça yüksektir.
Toplam mükellefiyetler içinde özel mal ve hizmet vergilerinin ortalama
yüzdesi % 70'dir. Bu konuda en önde gelen örneğin %81 ile Fransa olduğu
anlaşılmıştır. Türkiye'de yirmibir adet (KDV'nin dahilde, ithalde ve ek olarak
parçalanmaması halinde ondokuz) devlet yükümlülüğü (bunlann dördü harç
adını taşımaktadır), bunun yanısıra iki, il özel idaresi resim ve harcı, altı be­
lediye vergisi, oniki belediye harcı, üç tür belediye katılma payı alınmaktadır.
3) Türkiye'de toplam vergi yükü hesabına katılmayan ancak vergi ben­
zeri yükümlülük olarak nitelenebilecek bazı katma bütçe idare gelirlerini de
(özellikle üniversitede öğrenci katkısı) yük hesabına dahil etmek gerekmek­
tedir. Türkiye'de devlet vergi yükümlülüğü sayısı oldukça az olmakla birlikte,
fon adı altında alınan çok sayıda yükümlülük ek bir vergi mükellefiyeti nite­
liği taşımaktadır. Türkiye'de adı vergi olmakla birlikte aslında bütçe dışında
tutulan fon olan tek yükümlülük örneği. Eğlence, Gençlik Spor ve Sağlık
Hizmetleri Vergisi'dir.
Ülkemizde uygulanan fonlar içinde vergiye bağlı olanlannın Fransız
Vergi Sisteminden esinlendiği izlenimi bulunmaktadır. Bu konuda Çıraklık
Fonu ve Konut edindirme yardımı örnek olarak gösterilebilir.
4) Türkiye'de OECD ülkeleri ile yapılacak yük karşılaştırmalannın
hesabında toplam vergi yükü tanımı yapılırken genel bütçe vergi gelirleri,
yerel yönetimlerin vergi, resim ve harç gelirleri ile, Genel Bütçe vergi gelirle­
rinin alınan payları, sosyal güvenlik katılımlan ve zorunlu tasarruf kesintileri
ve vergiye bağlı fon gelirleri (Kamu ortaklığı, Toplu Konut, Geliştirme ve
Destekleme, Akaryakıt Tüketim, Savunma Sanayiini Destekleme, Gelir
idaresini Geliştirme, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik, Destekle­
me ve Fiyat İstikrar, Kaynak Kullanımını Destekleme, Akaryakıt Fiyat
İstikrar, Petrol Arama ve Petrolle İlgili Faaliyetleri Düzenleme ve Çıraklık,
Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırna adlarını taşıyan oniki
adet fon) yük hesabına dahil edilmektedir. Bu kapsamı ile de OECD vergi
yükü unsurları ile tutarlıdır. OECD ülkeleri arasında yük karşılaştırmalarında
gelir bazı olarak GSYİH alınmıştır.
5) Çalışmada Türkiye ile OECD ülkelerinin vergi yükleri 1965-1988
dönemi ve toplam OECD, Avrupa OECD, AT ortalamaları ile karşılaştınimış,
bu dönem ve alt dönemler itibariyle regresyon bağıntılan araştınimış ve yük
grafikleri çizilmiştir. Bu karşılaştırmaların sonuçlan şunlardır.
a. Türkiye'nin kişi başına düşen vergi gelirlerinde (dolar olarak) 1981
yılına kadar gerçekleşen ancak OECD ülkeleri hızında olmayan gelişme
durmuştur. OECD ülkelerinde görülen 1985 sonrası sıçramaya rastlanma­
maktadır. Türkiye'nin bu konudaki trend değerleri dağılma diyagramına göre
oldukçadağınıktır.
b. Türkiye'nin OECD toplam vergi gelirleri içindeki payı da 1975'e kadar
yükselmiş bu tarihten sonra düşüş göstermeye başlamıştır. 1988'deki payı
sadece % 0.3'dür.
c. Yük hesabına başlıca gösterge olan toplam vergilerin GSYİH (Gayri­
safi Yurt İçi Hasıla) içindeki payına bakıldığında 1988 yılı Toplam OECD or­
talaması % 38.4 Avrupa OECD ortalaması % 39.9, AT ortalaması % 40.8
iken Türkiye'nin değeri % 22.9'dur.
d. OECD ülkelerinin 1977-1988 dönemi vergi yükü gelişimi ile
Türkiye'nin toplam vergi yükü gelişimi arasında hiçbir bağıntı yoktur.
Türkiye'nin yük değerleri söz konusu dönemde şiddetli sapmalar göster­
mektedir.
e. Türkiye'de gelir vergisi yükünün dalgalanma göstermesine rağmen,
OECD ülkeleri vergi yükü gelişimi ile orta düzeyde (0,6) bir bağıntı
gösterdiği saptanmaktadır. Ne var ki, 1978 yılından sonraki dönemde 1985
sonrası çok hafif bir kımıldamaya rağmen-Türk gelir vergisi yükündeki geri­
leme oldukça belirgindir.
f. Türkiye 1980 sonrası kurumlar vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki
nisbi payını OECD ülkelerindeki trend istikranna karşılık, % 10'ların üstüne
çıkardığı görülmektedir. Bunda KİT kârlılığının etken olduğu belirtilmektedir.
g. Gelir vergileri içinde, Türkiye'nin OECD trendine en uyumlu gelişim
çizgisine sahip vergi türünün sosyal güvenlik katılımlan olduğu anlaşılmak­
tadır. Bu katılımların OECD ülkelerinde toplam vergi gelirleri içindeki payı
yaklaşık % 25 olup, Türkiye bu konudaki payını % 15'lere çıkartmış bulun-
maktadır.
h. Servet vergilen yükü konusundaki karşılaştırmada trend uyumu yok
gibidir. Buna karşılık, bu vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı konu­
sundaki bağıntılar oldukça tutarlıdır.
i. Türkiye'nin mal ve hizmetler üzerinden aldığı vergilerin (başlıca KDV)
GSYİH içindeki payı 1988 itibariyle % 7.3dür. Bu düzeyin gider vergilerinin
yürürlükte olduğu 1970 seviyesine (% 8.7) ulaşamadığı görülmektedir.
6) Türkiye'de gerçek vergi yüküne ancak, toplam vergi yüküne KİT
faktör gelirleri ile enflâsyonla finanse edilen bütçe açıklannm ve mecburi as­
kerlik hizmeti değerinin eklenmesi ile ulaşılabileceği, bu düzeyin 1988 itiba­
riyle % 32.59 olduğu savunulmaktadır.
7) Türkiye'nin dar kapsamlı olarak nitelenebilecek genel bütçe vergi ge­
lirleri yükünde yıl itibarile en üst değere 1977'de ulaşılmıştır (% 19.5). Bu ko­
nudaki en yüksek ortalama ise 1961-1980 dönemine ilişkindir (% 15.79).
a. 1927-1950 döneminde fert başına sabit fiyatlarla GSYİH'nın devlet
vergi yükünü belirlemede etkisi yok denecek kadar azdır. 1951-1960
dönemi de oldukça kötüdür. Buna mukabil 1961-1980 döneminde toplam
vergi yükünün fert başına GSYİH'deki gelişmelerle sıkı sıkıya ilişkili
olduğunu göstermektedir. 1980 sonrasında ilişki gene kaybolmaktadır.
b. Türkiye'de nüfus artışı da hesaba katıldığında şu sonuçlara vanlmaktadır. 1927-1950 döneminde nüfus artış hızı düşük, vergilerin gelir esnekliği
yüksektir. Dolayisiyle toplam vergi yükünün fert başına GSYİH ya bölünüp
çıkan sonucun uygun bir katsayı ile düzeltilmesi ile bulunan toplumsal
vergi yükü yükselmiş görünmektedir. 1951-1960 arasında nüfus artış hızı
yüksek, ancak vergilerin gelir esnekliği düşüktür. Bunun sonucu toplumsal
vergi yükü düşmüştür. 1961-1980 döneminde nüfus artış hızı yüksek, vergi­
lerin gelir esnekliği de yüksek olması sonucu toplumsal vergi yükü istik­
rarlıdır. 1980 sonrası hem nüfus artış hızı, hem de vergilerin gelir esnekliği
düşmüştür. Dolayisiyle, Türkiye'de toplumsal vergi yükünün belirlenmesin­
de GSYİH ile nüfus artış hızından çok vergilerin artış hızı ya da GSYİH es­
nekliği etken olmaktadır.
c. Türkiye'de fonlar konsolide bütçe vergi gelirlerinden sonra ikinci
temel vergi yükü kaynağı halini almıştır. Örtülü vergi yükü unsurlan olarak
niteleyebileceğimiz KİT faktör gelirleri, katma bütçe gelirleri ve konsolide
bütçe açığının GSYİH içindeki payı toplam % 9'a varmıştır.
d. Vergi yükü dağılımına ilişkin verilerle, milli gelir dağılımı karşılaştınldığında ücretliler ve küçük ve orta ticaret kesimi (kurumlaşmış olmayan)
üzerinde ağır bir vergi yükü olduğu dolaylı olarak tesbit edilmiştir.
8. Türkiye'nin vergi yükünü optimal düzeye çıkarabilmesi için tarım kesi­
minin etkin vergilenmesi ve stopaj oranlannın yükseltilmesi, iktisaden faal
nüfusun artması, vergiye mukavemeti teşvik ve tahrik edecek hükümlerin
ayıklanması, etkin bir endeksleme sisteminin getirilmesi, fonlann taramaya
tabi tutulması, munzam kesir niteliğinde olanlann kaldıniması, yurtiçi
üretime yönelik ayınmcı kurumlar vergi uygulamasından vazgeçilmesi, ku­
rumlar vergisinden müstesna kazançlardaki kesinti oranının % 10'dan %
20'ye çıkaniması, istisna hadlerinde indirim yapılması, vergi inceleme
oranının yükseltilmesi, gayrimenkul alım satımlann izlenmesi, hayat stan­
dardı esasından vazgeçilmesi öneriler arasında sayılabilir.
KAYNAKLAR
1) Akalın Güneri; Türkiye'de Gelir ve Vergi Yükü Dağılımı, Hacettepe
Üniversitesi I.İ.B.F., VI. Türkiye Maliye Sempozyumu "Çeşitli Açılardan
Vergileme ve Sorunlan, Antalya 1990 içinde ss. 169-180.
2) Anıl, Haluk; Türkiye'de Vergi Yükü (1950-1970), Ankara, 1973
3) Arsan, Üren; Vergi Yükü Üzerinde Bir İnceleme, Ankara, 1968
4) Berksoy, Turgay; Türkiye'nin 1968-1987 yıllan Arasında Vergi Kapasi­
tesi ve Gayretinin Değerlendirilmesi, Türkiye'de Vergi Kayıp ve Kaçakları
Nasıl Önlenebilir? Paneli, İstanbul, 14.6.1989.
5) European Community; Inventory of Taxes 13 th Edition, 1990
6) Korkmaz, Esfender; Vergi Yapısı ve Gelişimi, Istanbul, 1982
7) Maliye ve Gümrük Bakanlığı; Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü,
Yasama Organı Denetimine Tabi Fonlar Mevzuatı, Ankara 1988
8) Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Gelirler Genel Müdürlüğü, Yayınlanma­
mış Veriler.
9) Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Gelirler Genel Müdürlüğü, Türkiye'de
Vergi Yükü, Ankara, 1968
10) Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Bütçe Gelirleri Yıllıklan (1973,
1977-1978)
11) Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Bütçe Gerekçeleri
12) Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Yıllık Ekonomik Raporlar
13) Neumark, Fritz; Maliyeye Dair Tetkikler, İstanbul, 1950
14) OECD; Revenue Statistics of OECD Member Countries, 1965-1989,
Paris, 1990.
15) Oker, Nazlf; Türkiye'de Vergi Yükü, maliye Tetkik Kurulu, Ankara 1955
16) Önder, İzzettin; Vergilerin Gelir Dağılımı Üzerindeki Etkilerinin
Araştıniması, H.Ü.I.I.B.F. Çeşitli Açılardan Vergileme ve Sorunlan,
Antalya 1990 içinde, ss. 159-168
17) Saygılıoğlu, Nevzat; Türk Kurumlar Vergisindeki İstisnalara İlişkin
Genel Değerlendirme, Ankara, 1989
18) Şenatalar, Burhan; Türkiye'de 1980-1987 Döneminde Gelir Vergisi
Yükündeki Değişmeler, İstanbul, 198
19) Vergi Reform Komisyonu; Genel Vergi Reformu Raporu,
İstanbul 1961
20) Yaşa, Memduh; Vergi Yükü Hesaplama Usulleri ve Mukayesesi,
İstanbul 1962
TABLO 4
TOPLAM VERGİ GELİRLERİNİN
PİYASA FİYATLARIYLA GSYİH İÇİNDEKİ PAYI
Ülkeler
1988
İsveç
Danimarka
Hollanda
Norveç
Belçika
Fransa
Lüksemburg
Avusturya
İrlanda
Yeni Zelanda
Finlandiya
Almanya
İngiltere
İtalya
Yunanistan
Portekiz
Kanada
İspanya
İsviçre
İzlanda
Japonya
Avustralya
ABD.
Türkiye
Ağırlıksız Ort.:
Toplam OECD
Avrupa OECD
AT
55.3
52.1
48.2
46.9
45.1
44.4
42.8
41.9
41.5
37.9
37.9
37.4
37.3
37.1
35.9
34.6
34.0
32.8
32.5
31.7
31.3
30.8
29.8
22.9
KAYNAK : OECD, Revenue Statistics
38.4
39.9
40.8
s.70 Tablo 1
CM in r CO
00
CD CD i n
co
en
in T - o)
CJ) 0 0 CM
CD 0 0 co
co
co
CD
CM
in in LO
IO
00
CM
00
00
CM h r -
00
CD
O
CO
CD
'if
in
^
in CO 'it
0 0 in
CO o CO
o
Û
CO CM O)
CO CO CM
Œ
LU
co
s
00
CO
CJ)
8 CCOO
o
CO
CO 0 0
o
CD 1 ^
LU
CNJ
00
o <J>
CD CvJ
o£
co ^
^1
o
CM CD
CO
-Û
00
CO CO CO
m >
< 2LU CO
h.
c/y\
Q
T - 0 0 co
O 0 0 CD in
co T o CD
00
TN.
00
1-
r»
CM CO
in
in in T CO CO CO
CD
CVJ
OsJ
in co
O
^
in
^
CD CO
o
<
<
in
S IP
Cu
co
00
CD (75 in
0 0 in T -
1^ r-.
IT)
CD
5
CD
0)
0)
c
CM CM o
0 0 CD CO
û
Q
Ou
L
U uj
N J5Oo
Zî
^—
^ û.<E<
HC
İQ
Û<
o
CO
o
13
c
i
Œ
o
LU
O
<
OJ 0 0
-t— T CD o
GL
O)
h- c\j
o
o
o
o CM l O
<M T - 1 -
co
CD c »
r-1o
lO
00
T1o
co <Jí
o
TT - Tj-
co
c\j
co
I
OsJ T CO CD 0 0
IO
'«t 00 co
co
CD
CD " I -
co o 1 CO
CM
OJ CD 0 0
IO CD
CE
00
o
Q
co
co
Gì
O
CD T 1 - CD
CD
IO
00
T1-
C3Í 0 0
CM
0 0 CD
CO C\J
CD 0 0
Si
CO
CVJ
00
LO
CE
CD
CO
00
— LU
<
in <j> ^
-n- CM 0 0
Gì ^
2GS
LU
Ho
O
§5
CE
LU
>
5
IO
1 - CM 0 0
CD O <J>
O ^
IO
IS!
O
CL
O
Oi Ci o
o
IO
co
co!
c\j
IO
Ci
CD
lO
co
IO
TTCD
00
-r- -rIO T0 0 CD
00
C
CD
I
d
o
LU
O
CÖ
I
o
> ,>
< <
co
"S E
c c
to CÖ
Q
CÖ
<
z:
><
TABLO 5
TOPLAM VERGİ GELİRLERİNİN
(SOSYAL GÜVENLİK PRİMLERİ HARİÇ)
PİYASA FİYATLARIYLA GSYİH İÇİNDEYİ PAYI
Ülkeler
1
Danimarka
İsveç
Yeni Zelanda
irlanda
Norveç
Finlandiya
Lüksemburg
İzlanda
Avustralya
İngiltere
Belçika
Kanada
Avusturya
Hollanda
Portekiz
Fransa
İtalya
Yunanistan
Almanya
Japonya
İsviçre
İspanya
ABD
Türkiye
Ağırlıksız Ort.:
Toplam OECD
Avrupa OECD
AT
KAYNAK : OECD, Revenue Statistics
1988
50.9
41.4
37.9
35.7
34.9
34.8
31.9
30.9
30.8
30.4
29.8
29.5
28.2
27.7
25.3
25.2
24.8
24.2
23.4
22.2
22.1
21.1
20.9
19.4
29.3
29.6
29.2
s.70 Table 2
O
o
o
o
d
Oí
SS
O)
co
^2
o
o
co
d
o
d
o
û_
o
LU OC
LU LU
O O
T-
ö
CE
LU
OÎ^LU >
CD - J 2:
d csj
o co
^ d
o
o
2
LU
< C5
o
d
o
co co
d in
in
o
o
LU
i
co
co
CD
00
o
00
8
> ^
00
O
O
evi
-J
o
Csj
IS
Q
o
d d
LU
o
o
I
o
d
o
co
0)
c
O
o
I
10
Û
O
LU
2
â
cö o
"(5
O
3
a.
O
<
00
co
^ Ci 00
ai
co c\i
00
IO
co
Icvj ^
IO
83
o
co co
51 51
CD
<
CL
00
00
LO
00
C7)
LLI
Q
co
>O
(J>
00 C\I
5
IO r--'
00J
C\
co
CM
r^'
T-
<T> <D
co CO '^J-
0
0 C7>
CO C\J
CO 00 C3I
CO CO CO
00 00
co
co CM
co co co
IO
^ . ^ CM
co' oo"
co co co
K od
co CM
co CM
a> Gì
co CM
00
SPO
I
LU
o
co
O
00 <3>
cd"
co CM
00
CD ce
< LU
O
00 IO
r>.' oo'
co
o
z
co
CJ)
co h-. co
co' CT> O
co co
^
CO 1^ 00
co co co
co co
o co co
( j ) co
'«t co co
co
CM
ce
LU
>
CO
5'
CL
p
00
co
co
ay
CM
co CM
IO IO
co co co
o
IO
8
Gì
co
co co co
co
CM
00
5i
T-
IO o o
^' CD IO
o
co >^
03
I ^
< < CD
col «
2 i
co
tii<
si
o
N ^ss
0 -il
D)rn•c: coH
<
<
co CD CM
Cfi Oí Oí
CM CM CM
Oí
00
00
d d
co CM
|oí|
£5
co CM
K
0 0 CO CD
CM
d
CO
CM CM
co
d
o
co CM
00
00
CM CM CM
o
co CM
O
Oí
0Ö 0 0 1 ^
CM CM CM
To
co CM
0 0 CM O)
1^' 00
CM CM CM
00
S
^1
CL
gl!
-O
C
X
T-
co Oí
Oí CD 00
CM CM CM
d T-^
00 CM
i
d d
00
CM
h>. 00
CM CM CM
co CM
1 O
i n CD
CM ^
CO CM
00
Oí
00
CM
CvJ co CM
o
00
O)
Cfí T CM CM
r-. Oí cTi
CD CD i n
CM CM CM
i n O)
Oí
CM CM
^ i n 1^,
i n i n co
CM CM CM
0 0 CD
1-^ co
co CM
CM co
^'
CO
CM CM CM
CD
i n T-^
CM CM
00
in
^ T-^
CM CM CM
< > ÎZ
05
E
CD h-. Oí
CD
CM CM CM
00
Oí
c\ı
co
o
d d
CO i n CM
CD
o CL
o
IO
g2
Oí
Oí
m
CD
Oí
CO
CM
(O
: "2
o: gl
:m
11
c
OJ-2
to
cOí>- 'e
cu
Ec
<>
C3Í
C
CD
>
d
ma
ï?) EO o
2
1:^
û
—
Le
<
< o h-O <> <I -
co
Q.
"(5
55
^
Si
Û
O
LU
O
co ^ CM
C) d C5
^
^
t
O)
0)
co
r--. r-: T l
00
CM co'
1?
(O " ö
c
N
i—
O
o
>^
0 o
>-
co|
co
O
8f
o
ü E'
o 0
00
rf
T-"
CM
-«t
cd
r-. 0 0
CM
^
T-'
CM
C> Ö
Ö
>
>
m
CM O
CO
§1
co
CT) 0 0
CO 0 0
I O 0 0 CO
o
0 0 CO
ai Ö y-^
c
<
e
0
•o
(S
0
0
Î5:?
00
CM
V.
"0
O
o
(O
o0
45
0
0
o
X | > | 2
si
0)
!^ p
o
üj
a
^
O o
E
JO
o.
o
O
CÒ
CD
w
T-
co
T-^ T-*
Q
d
^
0 0)
T-
c
00 I O
Ö -r-^ evi
T- CD
co T-
cvi h t
co co co
I I
a>
N
O
'S œ
h-. co
CD 0 0
co I O
Cvi CD
iri
0)
>
1^
iri
05 o
co
00
>
3'¡
in
IO
T-^
ö
iri
o
1-*
00
CD
d
?2
CÛ
>
CÖ
Osi CJ> 0 0
CD 0 0
IO
" J
CVJ Osi C\J
I I
03
C
<
c
ç
co
0 CD
co o> co
s 3; s
co
co
0
E
c
(D
(D <
ce
o
.=
co co co
û
o
İS
11
c
JO
c
CD
co
N
gil?
o
Q
ü
J5 LU LU
co E O o
1^
^
Q - e co
-E <
<
o
JO
s.
1^1^
o
UJ
o
00
00
Z
0 0 CO (J)
Ci
cd
ce
LU
-J
O
00
CO
1^'
T-
UJ
>
Z
<
Z
CD
<
Z
UJ
a
Z
Œ
UJ
M
O
ce
<
-J
ce
?LU
>
i
co
in
co co
(D
00
ht
in
CD
r>;
0 0 CM co
CO
CM
00 CD
CO (35
1^' ^ '
CM LO
'«t cd
o
co
ed ed
CM 0 0
00
co
00
ed ed
00
CVJ
CT)
C7)
cd|TT
00
CJ5
UJ
O
00
ed
Oí
CD
co
ay
o
00
lin
in m
a> in
ce
o
h-
ed
co
in
CM
00 CD
o TF
CD
CD
>
ce
<
CM
IO
CM
<J5 TF CM
CM CM 1-^
IN \F
cd d) i
CD
1 - CD
CM CD I O
cd
T-"
ö
ai
IO
o
00
Osi
I
o
ce
in
o
CD
ai ai
UJ
>
ce
-J
UJ
O
co
1
(>
>^
co
co
c(/)
İ R
00
TI; (J> 05
ed
o
ce
IO
cd
TF ^
CM
S¿
HP
cd
'«t
CE
UJ
UJ UJ
O
al
o
i5 o o
co E
^ jo co QQ ~ co A E .
N
O
QQ
o
c
co
c
c
•(Ö
CO
(1)
13
C
0
<
Z
><
^
CM
CD CD [00 CM
co <7) CO
0 0 ^ CO
co
CO
co co co
^1- CM
co co
in
CDcsir-.
00 in
co co co
5
CO
0 0 '«t
00
co
CO CO co
U
Ö
S
C
m co
co co co
00
-D
C
0
:5 12
00
in evi
o
CD
co co
•D
<a3 C
cj> co co
co co co
o
co
•i e»
W
CD in CM
CT) CD co
co co co
00
ht
CDİ
co
^ co
ht
>
(D OJ
>
Q.
col^
0 0 T- o
CT) CD co
co co co
00 00
CM Oí
CO CO
E
i n CD in
co co
>
CD
>
00 00
T-
co
OÜ
in CD
co co
Q
Q
OQ
ULJ L
U
co
T-'
5
0)
3
c
0
ce
CM
o o
75
co
NI
0 -il
t i .
Q^ C
O
h- < <
Ilm
B
sto
o
LU
o
<
CM
1 - O ) CM
Csi T-^ 1-^
1^
CD
co
O
O)
CM
Gi íD Gi
d
CD CO 0 0
00
O)
d
crio
Gi
C
CO
co
CD T^
C3>
00
CM
d
m|cM
in
1^
cu
-r-' 1-^
>s
O o
cj)
CM
00
CJ>
cj>
d
o
Oí CD 0 0
^"
< s
T-^
d
LO
0 0 CD CD
co
d
1-*
>
o
CD ^
0)
T-' T-"
CD
d
o
'oo
in
I 00
d d cT)
cj) 0 0 in
co co K
o
C7)
CD
C3>
o
CO
00
I
55
0)
Z3
C
<D
>
T-
h-' CD
O
LU
O
iS
CO
o
N
co
J5 O
C
o
J¿ JO JO Qco
•c
o
be:
<
0 0 CD CD
d 0 0 CD
CO CM CM
CM
in
in
CO
d OC) CD
CO CM CM
CO CM
İD
CD
CO
IT)
CO C3
S
co
in I
in
T- 0 0 CD
CO CM CM
S'
in h t
CL
15
T- Oí CD
CO CM CM
C7>
0)
"O
c
00
'o
CO
O
^
O)
o
o
CM CTi CD
CO CM CM
T-|o6
i
CMİCO
•8
co
00
CM
CM
^
0 0 en
<z> in
^
co
in
o
CM d
co co CM
0 0 r>l
CM co
|oo N .
in Ö
co ^
CL
CO
LO
hC/)
CM o
co co CM
o
H
Ç
"c
"w
"ó
o
r>. in in
evi d
co co CM
5
T- (Tí CD
co CM CM
fe
o
CM CD CM
0 0 CD CM
CM CM CM
O
Oí
in
CD
<jí
0
-it:
>
m:
C
co CO Oí
1
ce
o
o o
E
c
co
Q
<D
CD in d
CM CM CM
QQ
N
03
CO
Í5 LU
LU
LU
5te
oo
co
H <
O
<
i
TL
o r>. o
co
co
CM
O h . —
CD
co
co
IO
CM
- C M
ULCO
IO o
[CM CM
CU h t
f^lco
LO
cO)
x>
9
^ in
O c
qq q
co* evi co*
CD
00
00
O i CM* CM
co
00 lO
Ö
q
N
N
CM* CM* CM
CNJ
00
CD
00
co
Osi CM CM
CD
00
CD
E
co
qq q
co co co
o
'^t CM
CM CsJ
c
O
>^
Csi
co
IO
CO
CM I O
ho
evi
O
l O 1 - Tr-' CM CM
|CM
o co
co CMj
CM
00
N ^
IO
CM CM CM
q q
CM CM CM
(D
O
CD
CO I O
CM CM Osi
co
fe
loo
fe
eu
co o co
CM CM CM
I
"(5
(ñ
c
o
>
IO
00
co
IO
<D
co
CD
O
CM 1-* CM
Q Q
O o
LU LU
î
co
N
J2
«5
i
Oo
I I
ce
od
LU
o
<
csj ko
CD|CM
CD
lo Ko
h00
CD
o 00
00 CD
''t
1^
CJî 00
CD
^
q
CD
00
00
CD
c\j I h -
lO
00
C7)
T-
00
co co
1^ r<
c
0 0 (7) 00
CD CD
o
c
co
l O CD
o
CD
CD CD
co
o
LO
^
00 00
CD
1^ Gi CD
1^ CD CD
CD
31
c
"ç
CD
C/)
00 h - lO
CD CD
00
Oi
o j CD
CD CD
>
E
K
lO
00
r-.
C3Í
lo
rv!
lo
CD
(0
Ü
C3Ì
o 1^
d ) CD
Gì
1^
cd
55
c
CM CD
CJİ CD
q
>
o
LU
. co
CÖ
I
0)
O
E
D
1^
CÛ
Ili
c
co
c
O
<
I O 0 0 CD
CD
T-'
Ö
co
£5
I O CD
CD CD
N
T-^
O)
CD
CX)
co r>. I O
(D Ö
1-^
CNJ CD I O
CD Ö T-^
<D
co
00
co
>-
co
Cu
CD I O
CD Ö
f-'
CsJ 1 ^ CD
CD d
Csi
co
(3
CD
e
o
m E
< ?
co
Csl
00
Ç
^
o
o
CD
0 0 co
00
00 —
00 Ö
co
h - CL
"E
>
o
o
T-
co
Ö
Ö
CD CD I O
CD Ö
od
co
IO
CD
!co
CD
K od
CD 0 0
I O CD h.'
CD
<D
CD
IO
00
CD 0 0
I O co
QQ
co
J
o
IO
Í|<
E
ê
, col co
MO
o
ir
o
a
- i l uj
O o
— co
_cö
2.
co
0)
3
C
d
o
LU
O
2
in
i n od
T-
CD
O)
evi
Tl- CD 0 0
CM CM CM
CO
CO T- CM
TÍ-'
(35
CM CM CM
00
Ö5
CD
lop
c
'ît CD (35
CM CM CM
g3
c d CT)
Tf CM h-,
r^" (35
CM CM CM
(35
o
c
5
o
o
co
CM p j
h - (35
CM CM CM
1 ^ 00
in
CM
h- i n O
Tt 1 ^ CD
CM CM CO
in
•S
00
l(35|CM
il
00
CD
H
(35
i n CM
CD C>
|S|r^
CO CO
T-
Tí-
(35
CM CM CM
CM
(0
CO CO 0 0
Tf
(35
CM CM CM
CO
E
ill
o
(35
00
CM CO
Tf l < 05
CM CM CM
|co r-.
^
00
h - K Tcd CD C>
CM CM CO
co
"(5
o
co
(35
(35
o
8
in
o
CM c o
CO Tf T(35 CM CD
1 - CM CM
TíCM
co
c
CD
CM 0 0
00
s
in
(35
I
O
UJ
O
o
UJ LU
J5 O
en E
J¿ co
N
_0
O
CD
CD
Ell
N
05
o
o
I- < <
<
C30
CO
q r-. co
Osi
1^
00
Oí
Oí
CM
^' co
co in
1-* T-^
o
co
00
CM T-^ T-*
CM
CM
00
in
c
00 CD
c> d
CM
O
i
CO
O
? .E
CM
00
00
in co
d
O . I
CO
00
CJí
cc
in h-
<jí
o
CD
N in
CM
CM
1^
1^
in h-
i
in
q|o|
CM
O í CO 00
CM
Oí
o
fe
icno
Oí
1^
CM
O
o
o
co-Q
>• E
co
C
O j^:
Q
-D
0)
co
l|<
O
o
00
CM T-' CM
CM
CT
0)
00
Osi ^' evi
</)
|Q|ir
—1
0)
0
N p
o o
LU LU
O O
CO ^ S
•c
o
co Q.
1- < <
-«t co l O
l O '«t Ti-'
co 0 0 r-;
0 0 CNJ c\i
0010)
00
lO
£5
IT)
co
Oí
CO
cd
co
CsJ Tiri
lO 00
OJ CD
CD cd
O)
00
cvi
Clí
O)
'«t
OO
c
T-
lO
c
•sz
o Gi
00
LO
y-
cd
"o
Oí
00
00
T-
q cvj
o
>
O)
T-
o o co
Oí|00
CM
co
E
_(5
CO
CM
LO
'«t Ti-*
CO
(Ó
TT- IN
in ^ ^
lO
CM CM CD
CD
^
LO cd
<
^
q q
c
-r^
•CD i r i l O
co
K
O LO
CD C
O
O
CO
K
1-
O)
co
o
3
c
o
oo|oo
co
C7)
CÓ CD
00
I
d
Q Q
O o
LU LU
5^1
0)
o
3
i5
0)
N
I
N
g
Oo
I I ^s
Q -c co
o
LU
o
<
00
00
<D
1 ^ h - T1-* c\¡ cd
to
00
1^
0 0 CO o
Csi cd
i
Ci
co
od
T-^
lO
q
Csi cd
Csi CsJ co
T-' Csi CVJ
c
O
Ö
C)
CD
X
c
co
00
o
q
d
(M
H <
c
-o
o
o ^
T-^
Csi Csi
o
05 co
CNJ
d
T-" T-'
05
d
ıq
od
q
T-'
I O co
d —• T-^
00
CD
<D
T-
O)
od
co Csl CsJ
d T-* r-^
E
lO
N
(D
0 0 to CO
CD d
d
CD
±
o
lo
(O
CD
q
d
o
cd
IO
d
00
co
! to
tÖ
(O
c
c
â. i " o
co
—i
I
X;
co CsJ
d
T-' T-^
0
0
co
00 l O
CM
CT)
G)
IO
d T-^ CM
co co co
io
co o I O
d CM CM
co co co
sO.
O)
T)
IO
00
O)
C
1-
IO
Tf
CM
CM
CO
co
co
IO
CO
CM CO
CO
ci ^
cd
T—
CM
CO
CO
O
CO
CO
CO
o
co h t
>
5
CM CM
00
CO
ci ^
1^
"©
o
co
LO
E
evi o
sì
eg ©
İ
P
>
C
OJ
CM
CO
Oí
00
o
84 S
CM
CO
O
00
CO
(35
CO
58
05
CO
06
d
co
CM
o
T- I O CM
CM CM! CM
C
d
co co
05 O
CM CO
IO
CO
T-
TCO
C
co Tl-
CO
1-
CO
Ö ^
T-^ l O
^
CM
?5
Gì
I
^
co co co
E
00
O
y-^
Tt
(35
h-.' CO
CO CO CO
C75
>
Ì8
^ q r-;
(35
CM
(35
Q>
I
co co co
Q
O
0 0
UJ LU
UJ
N 55
CO E
"E «
r i
06
CD
C
(D
Oo
H < <
O
:^
<
Tf Tf o
co
co
co
cd
O)
d
CM co co
£5
0 0 o TCM co co
G)
in
CD
od d 1-^
CM co co
in
co o
o
CM co co
in
00,
CM co
c
CD
co CD
0)
c
o
co
^
-r- 0 0
O
CO
co CJ)
CM ed
' il
2
co
s s • cod
CM CNJ
^
Ti-
I - , CM
CD
q
CT)
d
cu
CM
Tf
CM
CO
Ri
G)
h-
CM OJ
9l
CÛ Q .
O
<
ç
-=
o
co
CJ)
co
in œ
d
TÍ-*
co CM
Tt; co 0 0
1 ^ CT) CJ>
CM CM CM
CD
d CM
CM CM
o
CJ)
o
CM OJ OJ
CO CO
co CJ)
iri cd
CM co
od d O)
CM co O l
B
00
o
Tf
CJ)
evi iri Tf
co co co
CT) T-
in
Tİ-*
CD
co co co
CO
>
c
o
Q
CO
-3
N
E
0
(0
«ti
ti
J5
Q Q
O o
UJ tu
co E O o
gicû
^
^
co
l o co
Q.
U t
co
o
C
O
ce
Û
o
UJ
o
<
00
00
CM T-
Tj;
CD
O)
0 0 00
CO CM <D
00 1 ^
00
CD
^
'T-
lo
c
CD 0 0 co
00
CD
co
o
^
E
00 CO
co
00
CD
CD
CD
Tt
CD CD
00
co'
iq CO
IO cd'
CD co q
io" cd'
co
CM
CM
2
co
o
IO C£>
2°
CM
co
o
>
E
o
00
(D
- CDCM
| 00
- CD
IO
I
CD
CD
00
<D
CM
q
co
IO IO
T-
00
co
lO
CD
CD
cg
• 00
q
IO
IO
h> CD
^ * CM CM
5
û Q
<0
>
0
c
c(0
c
o:
E
c
R0
_l
o
N
iri
I
5'-
s
o
O
<D
I-
IO IO
o
Osi Tj-' I O
o
C
D
C
M
o
í5 LU LU
Oo
co
_co û.
I
<D
c
I
ce
o
LU
o
Its 1^1 !ï <
o CM
^ CO
co
CD
co CJ) T^ rt l6
jCNip
00
co o
T-
IO IO
rrlio
co co
co h t
co co
co
IO
evi CVj
I O CM
00
IO IO
(D
o
CO
q ^.
^
IO IO IO
co
O
o
c
evi CSI
IO IO IO
I O cu
<j>
io
CO CO
CM
o
00
coleo
in
q co I O
IO IO IO
00
1 ^ 00
-pq
IO IO
8
in
00
2 1
Oì o
05 CD
i l
CD
"E
o
E
N
X
CD
>
Tt
CD
o
co o
co
Tj-'
'«t C\¡
00
(3>
O
Tf
<J)
IO
Ti-'
00 o 1 ^
Tf I O
Tf
CJ)
CD
N
q
IO
evi co
8
3
co
o
1^
fe
co q 1 ^
I O co I O
CO
C3)
in
IO
co
CD
OSI
I O co co
Q Q
O o
lUlu
O o
0)
Q •£
O
5
(]}
c
I
d
o
O
i
2
1¿
TABLO 28
FERT BAŞINA SABİT FİYATLARLA GSYİH (1926 = 100) (X)
1927
1928
1929
1930
1931
1932
1933
1934
1935
1936
1937
1938
1939
1940
1941
1942
1943
1944
1945
1946
1947
1948
1949
1950
1951
1952
1953
1954
1955
1956
1957
1958
86.6
93.9
111.7
112.2
118.8
103.8
117.5
122.4
116.3
140.5
140.1
150.7
156.9
146.3
129.6
135.3
120.7
113.4
95.4
123.3
125.6
142.4
132.3
141.6
155.7
169.6
183.3
173.1
181.9
183.4
191.4
194.4
1959
1960
1961
1962
1963
1964
1965
1966
1967
1968
1969
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
196.8
198.0
196.7
203.6
217.1
220.6
220.7
240.3
245.1
255.1
262.0
266.9
283.0
294.3
299.3
315.3
334.9
358.5
369.6
419.5
427.0
479.3
485.7
492.4
512.1
515.9
537.6
555.4
580.9
589.5
(X) Fert başına cari fiyatlarla GSYİH. GSYİH deflatörü ile sabit fiyatlı fiale getirilmiştir.
TABLO 29
CARİ FİYATLARLA TOPLAM VE FERT BAŞINA GSYİH (x)
TOPLAM GSYİH Fert Başına GSYİH
(Cari Fiyatlarta) {Cari Fiyatlarla) TL
Yıllar
Milyon TL
1923
1924
1925
1926
1927
1928
1929
1930
1931
1932
1933
1934
1935
1936
1937
1938
1939
1940
1941
1942
1943
1944
1945
1946
1947
1948
1949
1950
1951
1952
1953
1954
1955
964.2
1215.4
1537.2
1.622.1
1.487.7
1.640.3
2081.9
1591.1
1394.5
1174.6
1141.6
1219.2
1313.6
1.698.4
1.809.5
1.898.4
2.065.8
2.409.9
2.999.8
6.203.9
9.240.1
6.692.3
5.477.4
6.875.5
7.562.1
9.512.9
9.072.4
9.714.5
11.668.1
13.420.9
15.637.8
15.958.8
19.190.9
122.3
109.25
118.42
147.17
110.12
94.50
77.93
74.16
77.5
81.86
103.87
108.80
112.22
118.93
135.97
167.09
341.92
503.90
361.10
293.47
360.46
387.93
477.53
445.62
466.84
546.46
611.34
692.83
687.70
804.34
Yıllar
1956
1957
1958
1959
1960
1961
1962
1963
1964
1965
1966
1967
1968
1969
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
TOPLAM GSYİH Fert Başına GSYİH
(Cari Fiyatlarla) (Cari Fiyatlaria) TL
Milyon TL
22.144.0
29.449.2
35.145.8
43.923.1
46.976.9
49.826.7
57.875.9
66.910.3
71.476.6
76.440.1
90.775.5
101.185.4
112.190.1
124.470.8
145.490.8
187.133.8
232.114.8
295.501.4
409.746.2
519.173.3
658.989.0
860.313.4
1.188.012.2
1.997.803.6
4080.490.7
6.037.102.4
8.107.234.8
10.784.798.4
17.349.065.5
25.483.500.1
39.287.842.7
58.296.792.6
100.573.089.6
905.98
1166.21
1352.64
1642.84
1707.69
1764.83
2000.34
2256.29
2351.66
2453.85
2842.59
3089.63
3340.48
3613.92
4119.10
5167.28
6251.07
7761.40
10.496.62
12954.07
16106.29
20597.42
27861.45
45.894.87
91944.36
132567.02
173.647.07
225.321.70
353.557.46
506.569.79
762.189.94
1103.165.70
1856.414.09
(X) Kaynak; 1923 - 1 9 7 7 Yılları Bütçe Gelirleri Yıllığı, Maliye Bakanlığı Gelirler Genel
Müdürlüğü 1977-1978, s.6.1978 ve sonraki yıllar rakamları Yıllık Ekonomik Raporlardan
derlenmiştir.
TABLO 30
NÜFUS (YIL ORTASI NÜFUS: BİN KİŞİ (x)
1927
1928
1929
1930
1931
1932
1933
1934
1935
1936
1937
1938
1939
1940
1941
1942
1943
1944
1945
1946
1947
1948
1949
1950
1951
1952
1953
1954
1955
1956
1957
1958
13562
13851
14146
14448
14756
15071
15392
15721
16046
16350
16631
16916
17369
17723
17953
18144
18337
18533
18664
19074
19493
19921
20359
20809
21312
21953
22571
23206
23859
24442
25252
25983
1959
1960
1961
1962
1963
1964
1965
1966
1967
1968
1969
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
26735
27509
28233
28933
29655
30394
31151
31934
32750
33585
34442
35321
36215
37132
38072
39036
40078
40915
41768
42640
43530
44438
45540
46688
47864
49070
50306
51546
52845
54176
{X) K a y r ^ : Türkiye İstatistik Yıllığı 1989, Devlet İstatistik Enstitüsü, 1990, S.33. Tablo
20'den alınmıştır.
o > r ^ c o c D < D o q o c D c o r ^ i r > c ^ T t c n c o
C\JCVICMCM<MCM^OJC\I
s»
îri CM CM O l CM
E
co
.o
eu
C O O O C Û C M O O C D t J - O
CM C D T - T - f - c O ' ^ t - i - C
CM co l O CX)
T- ^
CM
O O O
O C O
CM
CO
OJ
T - O CvJ
CO CO T -
CO T T - CM
CO <D CD
C:Ï
CM co CÔ T-"
o
l O CO
lO
:^ - J
I l s
İ5 > 0 ) r =
o ûû
m
<
co
lo
co co l o
o
CD CD
00
c o T - CD c o l O
T - T - c o CD
T f o o r ^ r ^ c D o i O T t c D c o c o - r - i o o T -
<3Í 1^' CC>
LU
X
CC> CM
^
CM
o
CM c o ' ' t
oí
«
O
T - T - C M C O ' ^ C D C D r ^ O g
l
o
o
c
I
oc
LU
>
s?
5
p
co
I
C M T - - ' r - i n c M o q c > i q ' ^ T t c o c D c q
cô
CD CD
1^'
a>
T - ' -1-^ c i c ô
—I
ce
LU
o
ra
a . —j
CL
O
E
(0
h- ÛC
_
o
! ^
io 1^
CD co
O O C O O O I O C M O C D C O
- r - C M C O C D C O C D O C M - ^ C O T - r N .
T - 1 - c O C D O C D l O C D
- r - - r - CM CO
c D p - r - c v j c o i n c v j c q x t T f T - i n r ^ c D c o
cDr^-i^cdoiTtcM-i—
öcooirico-r-'i-^
2>
r^h-r^r^h-cooococor-ír¿cDcDS5
E
Í
LU
CD
>
en
O
q
o
CD c o LO
-I
(Q
CD
c i ö o o ö c>
CO
o
in
co
CD o
CD CM CD Tt o
lo
- r - ^ CM
o
0 0 CD
CD CD c o
^ CD
^
l o CD c o 0 0 CD
c o lO
s
E
O
Ş
s fu
(D
CM
feîiîiî^trSSS^oooooooooocooo
CD<DCDCDCD0>CDCDCD<DCDCD0Î0>0>
l o CD r s . 0 0 < D
ÇO 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0
CD CD CD CD CD CD
0)
>
^
TABLO 32
TOPLAM VERGİ YÜKÜ (Genel Bütçe Vergi Gelirleri / GSYİH) (x)
1923 ' '
1924
1925
1926
1927
1928
1929
1930
1931
1932
1933
1934
1935
1936
1937
1938
1939
1940
1941
1942
1943
1944
1945
1946
1947
1948
1949
1950
1951
1952
1953
1954
1955
9.8
9.4
8.9
9.2
11.0
10.9
8.7
10.3
10.1
18.2
13.7
11.7
11.7
7.9
9.0
10.7
9.4
9.6
10.4
11.7
8.2
12.4
9.5
10.7
14.6
11.3
15.4
12.7
10.5
11.7
10.9
12.1
11.7
1956
1957
1958
1959
1960
1961
1962
1963
1964
1965
1966
1967
1968
1969
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
11.6
10.2
10.1
11.5
11.0
12.1
11.0
12.5
13.0
13.5
13.7
14.7
14.5
15.3
15.8
16.8
16.8
17.6
15.9
18.3
19.3
19.5
19.4
18.8
17.3
18.6
18.2
16.8
13.0
13.9
15.2
15.6
14.2
(x) Kaynak; 1977 yılma kadar Maliye ve Gümrük Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü Bütçe
Gelirleri Yıllığı (1977-1978) 1978 ve sonraki yıllar Yıllık Ekonomik Raporlar.
Genel Ortalama 13.03
1923 - 1950 Ortalaması 10.97
1951 - 1960
"
11.13
1961 - 1980
"
15.79
1981 - 1988
••
15.69
1927
1928
1929
1930
1931
1932
1933
1934
1935
1936
1937
1938
1939
1940
1941
1942
1943
1944
1945
1946
1947
1948
1949
1950
1951
1952
1953
1954
1955
1956
1957
102.2
102.2
106.7
79.6
64.4
60.8
51.1
51.3
57.0
59.9
62.9
60.3
61.4
75.3
104.5
204.8
338.3
258.0
249.3
236.9
250.1
271.7
272.7
267.0
284.3
292.0
306.0
321.6
358.0
400.2
493.5
TABLO 33
GSMH DEFLATÖRÜ (x)
1926 = 100
1958
1959
1960
1961
1962
1963
1964
1965
1966
1967
1968
1969
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
563.8
676.0
698.4
726.8
795.9
841.6
863.2
900.6
958.2
1020.7
1060.8
1117.1
1249.8
1478.4
1720.3
2100.5
2696.5
3133.3
3638.8
4513.8
5760.2
9394.9
16459.9
.23488.2
30370.2
38114.6
58277.2
82520.5
111.155.1
153.838.7
255.064.6
{X) Kaynak; 1978 yılına kadarki deflatör rakamları Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi
Akbank Yayını 1980 ss. 126-127 deki tablolardan tarafımızca hesaplanmıştır. 1978
sonrası deflatör rakamı ise Yıllık Ekonomik Raporlardan derlenmiştir.
TABLO 34
TOPLUMSAL VERGİ YÜKÜ (V/GSYİH: FERT BAŞINA SABİT
FİYATLARLA GSYİH X 1000)
1927
1928
1929
1930
1931
1932
1933
1934
1935
1936
1937
1938
1939
1940
1941
1942
1943
1944
1945
1946
1947
1948
1949
1950
1951
1952
1953
1954
1955
1956
1957
1958
1959
1960
1961
1962
1963
1964
1965
1966
1967
1968
1969
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1.270
1.161
0.779
0.918
0.850
1.753
1.166
0.956
1.006
0.562
0.642
0.710
0.599
0.656
0.802
0.865
0.679
1.093
0.996
0.868
1.162
0.794
1.164
0.897
0.674
0.690
0.595
0.699
0.643
0.632
0.533
Genel Ortalama
1927 - 1950 Ortalaması
1951 - 1960
1961 - 1980
1981 - 1988
II
II
II
0.675
0.930
0.610
0.550
0.300
0.513
0.584
0.556
0.615
0.540
0.576
0.589
0.612
0.570
0.600
0.568
0.584
0.592
0.594
0.571
0.588
0.504
0.546
0.538
0.528
0.462
0.440
0.361
0.383
0.370
0.328
0.252
0.259
0.274
0.269
0.241
TABLO 35
SABİT FİYATLARLA FERT BAŞINA VERGİ ÖDEMELERİ (x)
1927
1928
1929
1930
1931
1932
1933
1934
1935
1936
1937
1938
1939
1940
1941
1942
1943
1944
1945
1946
1947
1948
1949
1950
1951
1952
1953
1954
1955
1956
1957
9.53
10.24
9.72
11.56
12.00
18.89
16.10
14.32
13.61
11.10
12.61
16.12
14.75
14.04
13.48
15.83
9.90
14.06
9.06
13.19
18.34
16.09
20.37
17.98
16.35
19.84
19.98
20.95
21.28
21.27
19.52
1958
1959
1960
1961
1962
1963
1964
1965
1966
1967
1968
1969
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
19.63
22.63
21.78
23.80
22.40
27.14
28.68
28.79
32.92
36.04
36.99
40.09
42.17
47.54
49.44
52.68
50.13
61.29
69.19
72.07
81.38
80.28
82.92
90.34
89.62
86.03
67.01
74.73
84.42
90.62
83.71
(X) Genel Bütçe vergi yükü oranlarının fert başına sabit fiyatlarla GSYlH'ye uygulanması
sonucu elde edilen tutarlardır.
TABLO 36a
GENEL BÜTÇE VERGİ GELİRLERİ (Milyon TL)
1923
1924
1925
1926
1927
1928
1929
1930
1931
1932
1933
1934
1935
1936
1937
1938
1939
1940
1941
1942
1943
1944
1945
1946
1947
1948
1949
1950
1951
1952
1953
1954
1955
1956
95.3
115.2
138.3
149.4
163.4
180.1
182.5
164.6
141.4
214.3
156.5
143.6
155.0
135.4
163.1
203.2
196.2
231.5
313.2
730.5
758.2
835.4
523.0
730.7
1105.1
1084.3
1399.2
1242.2
1236.6
1580.6
1707.9
1940.7
2254.6
2587.3
1957
1958
1959
1960
1961
1962
1963
1964
1965
1966
1967
1968
1969
1970
1971
1972
1973
1974
3023.6
3563.8
5053.4
5177.2
6078.7
6394.0
8424.0
9292.0
10204.6
12464.0
14882.4
16239.5
19114.0
23002.9
31424.5
39012.9
51957.6
65156.5
(X) 1975 yılına veriler Maliye ve Gümrük Bakanlığı Bütçe Gelirleri Yıllığı 1977 - 1 9 7 8 ,
1975 ve sonraki yıllar verileri için Bkz. Tablo 31
Prof. Dr. Ömer Faruk BATIREL
Batırel, 13.10.1944 tarihinde Gaziantep'te doğdu. 1963 yılında İstanbul
Erkek Lisesi'nden, 1967 yılında İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nden mezun oldu. 1973 yılında doktor, 1976 yılında doçent unvanını alan
Batırel, 1981 yılında profesörlüğe yükseldi. Halen Marmara Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü'nde öğretim üyesi olarak
görev yapan Batırel, Uluslararası Kamu Maliyesi Enstitüsü'nün (IIPF) 1975
yılından bu yana üyesi bulunmaktadır.
İlhan UÇKUN
Uçkun, 7.12.1927 tarihinde Silifke'de doğdu. 1944 yılında Ankara Gazi
Lisesi'nden, 1948'de Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. 1948-1950
yıllannda Maliye Bakanlığı'nda stajyer hesap uzmanı olarak görev yapan
Uçkun 1950-1963 yılları arasında aynı yerde Hesap Uzmanlığı unvanını aldı.
1963-1978 yıllarında İstanbul Ticaret Odası Genel Sekreter Yardımcılığı
görevinde bulunan Uçkun, 1961-1963 yıllan arasında Vergi Reform Komisyonu'nda Maliye Bakanlığı temsilcisi olarak, daha sonra 1972 yılına kadar
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisi olarak üyelik yapmıştır.
Yatınm İndirimi, Türkiye Teşvik Tedbirleri Rehberi, Türkiye'de Vergi Po­
litikası ve Problemleri adlı basılı eserleri mevcuttur. Fransızca ve İngilizce
bilmektedir.