İSTANBUL TİCARET ODASI YAYİN NO: 1991-10 TÜRKİYE'DE ve OECD ÜLKELERİNDE VERGİ YÜKÜ Prof. Dr. Ömer Faruk Batırel İlhan Uçl<un Reklamcılık ve Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. Haznedar, Menderes Cad. 25/2 34600 Bakırköy/İSTANBUL Tel: 5 5 6 04 43 - 553 7 0 72 Faks: 553 70 72 İÇİNDEKİLER Sayfa No. ÖNSÖZ GİRİŞ 7 I. VERGİ ve BENZERİ MALİ YÜKÜMLIJLÜKLER 9 A. Gelir Kârlar ve Sermaye Kazançları Üzerinden Alınan Vergiler B. Sosyal Güvenlik Katılımları C. Servet Vergileri D. Mal ve Hizmetler Üzerinden Alınan Vergiler E. Türk Vergi Gelirleri Sınıflaması 1. Merkezi Vergi Gelirleri 2. Yerel Vergi ve Benzeri Yükümlülükler 3. Katma Bütçeli İdarelerin Özel Gelirleri 4. Fon Yükümlülükleri 11 13 13 14 17 17 17 18 18 II. GELİR KAVRAMI 20 A. Kişisel Gelir, Bireysel Gelir B. Sınıf ya da Grup Geliri C. Sektör Geliri D. Toplumsal Gelir 21 22 22 22 III. VERGİ YÜKÜ KARŞILAŞTIRMALARI 24 A. Toplam Vergi Yükü 1. Kişi Başına Düşen Vergi Gelirleri 2. Toplam Vergi Gelirleri 3. GSYİH İçinde Toplam Vergi Gelirleri 4. Sosyal Güvenlik Katılımlan Hariç Toplam Vergi Gelirlerinin GSYİH İçindeki Payı B. Gelir Üzerinden Alınan Vergiler Yükü 1. Gelir Vergisi 2. Kurumlar Vergisi 3. Gelir ve Kurumlar Vergisinin Toplam Yükü 4. Sosyal Güvenlik Katılımlan C. Servet Vergileri Yükü D. Mal ve Hizmetler Üzerinden Alınan Vergiler Yükü 1. Yurtiçi Mal ve Hizmetlerden Alınan Vergiler 2. Genel Tüketim (Satış) Vergileri 3. Özel Mal ve Hizmet Vergileri 25 25 25 29 31 31 33 36 39 42 43 46 46 54 57 Sayfa No. III. TÜRKİYE'DE VERGİ YÜKÜNÜN GELİŞİMİ 61 A. Giriş B. Genel Bütçe Vergi Yükü C. Toplumsal Vergi Yükü D. Toplam Vergi Yükünün Unsurlan E. Vergi Yükü Dağılımı 61 62 71 72 74 IV. TÜRKİYE'DE VERGİ YÜKÜNÜ OPTİMAL DÜZEYE ÇIKARMAK İÇİN ALINMASI GEREKLİ ÖNLEMLER 77 A. Ekonomik Yapıdan Kaynaklanan Nedenler ve Alınabilecek Önlemler B. Nüfus Yapısından Kaynaklanan Nedenler C. Mevzuattan Kaynaklanan Nedenler ve Alınabilecek Önlemler 78 80 80 D. Uygulamadan Kaynaklanan Nedenler ve Alınabilecek Önlemler 87 V. SONUÇ 92 KAYNAKLAR 96 EK TABLOLAR 97 ÖNSÖZ Günümüzde bazı kesimlerin vergi yükünün ağır, bazılarının ise vergi kapsamı dışında kaldığı konusunda tartışmalar giderek yoğunlaşmaktadır. Bu iddialann kesinlik kazanması belli tanımlann doğru olarak ortaya konul masına bağlıdır. Vergi yükünün analizi, çeşitli açılardan hesaplanan vergi yükü değerleri ve rasyoları kıyaslanmak suretiyle yapılabilir. Ülkelerarası yük karşılaştırmaları ise toplumsal gelirin baz olarak alınması ile yapılabilir. Ancak, bu yapılırken dikkat edilecek husus yekne saklığın sağlanması açısından Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın baz olarak alınmasıdır. Çalışmamızda, Türkiye'de çeşitli açılardan yapılan vergi yükü hesaplamalan OECD ülkeleri ile kıyaslanmış ve vergi yükü dağılımının iddia edildiği gibi adaletsiz dağılıp dağıtmadığı tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmalarından dolayı Prof. Dr. Ö. Faruk BATIREL ve İlhan UÇKUN'a teşekkür eder, elde edilen bulgulann ilgililere yararlı olmasını dile rim. Genel Sekreter Prof. Dr. İsmail Özaslan GİRİŞ Maliye literatüründe vergi yükü konusunda sık sık, bazı normatif değer yargılarına rastlanmaktadır. Örneğin, belli kesimler vergi yüküne maruzken, toplumun büyük bir bölümü vergi kapsamı dışında kalmaktadır. Türkiye'de vergi ve benzeri yükümlülüklerin hem sayısı, hem de gelire oranla payı ada letsiz bir dağılım sergilemektedir. Türkiye'de ücretli kesimin, ticaret ve sana yi kesimine, küçük tacirlerin ihracatçılara, tarım dışı kesimlerin tarım kesimi ne oranla vergi yükü ağırdır. Türkiye vergi yükü bakımından OECD ülkelerinin en düşük düzeylisidir (1). Bu iddialann hepsinde belli varsayımlarla gerçek payı vardır. Vergi yü künün belirlenmesi, ağırlığı yada hafifliği, belli tanımların doğru yapılmasına bağlıdır. İlk olarak vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin tür ve kapsamlarını kesin çizgilerle belirlemek gerekir. Vergi benzeri olarak nitelenen harç, resim, parafiskal yükümlülük, sosyal güvenlik katılımlan, çeşitli fon yükümlü lükleri ve primlerin kamu iktisadi teşebbüslerinin ve döner sermayelerin karlannın, belli ölçüde aynî mükellefiyetlerin (başlıca zorunlu askerlik hizmeti) hatta bütçe açıkları gibi parametrelerin hangilerinin, kavramın vergi tarafına hangi boyutlarda katılacağı ortaya konulmalıdır. Bu sorun güç olmakla birlik te varsayımlarla üzerinde görüş birliğine varılması mümkündür. Yük anali zinde, konunun vergi tanımı yapılırken, bu ödemeler gayrisafi tutarları ile dikkate alınabileceği gibi, belli toplum kesimleri itibariyle devletin bu kesim lere sunduğu hizmetlerin değeri, aynî ve nakdi transferler hesaba katılarak, net yük ölçümü de yapılabilir. Bu açıdan toplumsal açıdan yük olmadığı dahi savunulabilir. Tersine yabancı ülkelerin ihraç ettiği vergileri ödeyerek, top lum tüm olarak bir dış vergi yüküne maruz kalabilir. Kaldı ki, vergi ve benze ri yükümlülüklerin ve kamu harcamalarının ekonomik dengeler üzerinde et kisi, bütçe öncesi (pre-fisc) döneme oranla farklı bir yük dengesi (postfisc) oluşturabilir. Vergi yükü, kanuni mükellefleri tarafından yansıma meka nizması ile toplumun diğer kesimlerine de aktarılabilir. Bu değerlendirmeye (1) Türkiye'de Vergi Yükü ile ilgili başlıca araştırma ve yayınlar şunlardır: Oker, Nazif, Türkiye'de Vergi Yükü Maliye Tetkik Kurulu/Ankara, 1955, Yaşa Memduh, Vergi YüküHesaplama Usulleri ve Mukayesesi, İstanbul, 1962, Vergi Reform Komisyonu Raporları, Genel Vergi Reformu Raporu İst. 1961, ss. 17-20 Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü Türkiye'de Vergi Yükü, Ankara 1968. Arsan, Üren; Vergi Yükü Üzerinde Bir İnceleme, Teori Metodoloji ve Türkiye'ye Ait Bazı Hesaplar, Ankara 1968, Anıl, Haluk; Türkiye'de Vergi Yükü (1950-1970), Ankara, 1973. Akalın, Güneri; Türkiye'de Gelir ve Vergi Yükü Dağılımı, Hacettepe Üniversitesi I.I.B.F. VI Türkiye Maliye Eğitimi Sempozyumu "Çeşitli Açılardan Ver gileme ve Sorunları, Antalya, 1990 içinde ss. 169-180. göre, ancak net ödemeleri pozitif olanlar için bir yükten söz edilebilir. Nega tif vergi yüküne maruz kalanlara kamu kesiminden aktanm söz konusudur. İkinci olarak, vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin neden yük olarak ni telendiğini tartışmak gerekir. Gerçek vergi yükü; vergi hasılatmm verimli kullanılıp, kullanılmaması ile ilişki olduğu gibi (2) mali yükümlülüklerin yük olarak nitelenmesi, bu ödemeler karşılığında feda edilen özel mal ve hizmet tüketimi ile bağlantılıdır. Etkinlik kaybı (efficiency loss) analizinde olduğu gibi, esnek arz ve talep durumunda, vazgeçilen özel mal ve hizmet değeri, vergilerle sunulan kamu hizmeti değerini aşabilir. Vergi ve benzeri yükümlülüklerin ödemeleri, bu yükümlülüklerin türüne göre gelir ya da ikame etkisi doğurarak, bireylerin ya da ekonomik birimlerin belli özel mal ve hizmet tüketimlerini azaltmalarına yolaçmaktadır. Belirtilen bu ekonomik yük tanımı objektif niteliktedir. Vergi ve benzeri yükümlülükler sonucu, eko nomik dengeler optimum düzeylerinden sapabilir. Doğaldır ki, karşılığında, kamu hizmeti de tüketilir. Yük psikolojik tazyik olarak mükelleflere göre farklı biçimde sübjektif olarak da tezahür edebilir. Mükellefler, belli toplum kesimleri, hatta tüm toplum, psikolojik olarak; ödemeleri gereken yükümlü lük tutannı kendilerine sunulan kamu hizmet değerinin ne olduğunu bilme den (bilinmesi oldukça güç olmakla birlikte) verginin yük olduğunu, bu yükün fazla olduğunu sanabilir. Hatta farkında olmadan karşılaştırmalan yanlış yaparak düşük bir vergi yüküne maruz kaldığı kanısına da varabilir. Vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin yöneldiği, "yük" ilişkisinin kurul duğu büyüklük, genelde gelirdir. Bu gelir mükellefin, belli kesimlerin, toplu mun geliridir. Gelirler sınıflanabilir. O zaman yükler, bu sınıf gelirleri ile ilişkili olarak da değerlendirilebilir. Bu gelir smıflamalan belli toplum kesimleri itiba riyle alt ayırımlardır. Vergi yükü analizinde servet ile bağlantı kurulmamak tadır. Bunun gerekçesi yük kavramı ile ilgili açıklamalarda verildiği gibi mal ve hizmet tüketiminin (gerek özel gerekse kamu) gelirin bir fonksiyonu olmasından kaynaklanmaktadır. Bu girişten vergi yükü analizinin basit bir şekilde vergi ve benzeri ödemelerle, bu ödemeleri yapan ekonomik birim, kesim geliri ya da ödenen toplam vergilerle, toplum geliri (GSMH) arasında kurulan bir rasyo olduğu anlaşılmaktadır. Bu rasyonun uygun kurulmasının, pay ve payda değerlerinin doğru bir biçimde tanımlanmasına, rasyonun temsil ettiği değerin anlamlılığına bağlı olduğu açıktır. Rasyonun içerdiği oranların an lamlı olup olmayışı, anlamlılığını kısıtlayan etkenlerin yorumu ve karşılaştırmaları güçleştiren unsurların da açıklanması gerekir. Çalışmada sırasıyla önce bu tanımları yapacağız. Sonra yük karşılaştırmalarına ve kısıtlayıcı etkenlerle yorumlara yer vereceğiz. (2) Bkz. Neumark, Fritz; Maliyeye Dair Tetkikler, İstanbul, 1950, ss. 120-121. L VERGİ ve BENZERİ MALİ YÜKÜMLÜLÜKLER Toplumda genel yerleşik kanı, vergi ve benzeri mali yükümlülüklere yalnızca ilgili vergi yasalannda mükellef ya da yükümlü olarak tanınan kişilerin muhatap oldukları şeklindedir. Halbuki, yansıma analizi, bu yükümlülüklerin iktisadi mükelleflerinin farklı kişiler olduğunu ortaya koyabi lir. Vergiler piyasa yapısına, arz ve talep esnekliklerine ve verginin türüne göre kolay ya da zor yansitılabilir (3). ster kanuni mükellef, ister iktisadi mükellef olan acaba hangi tür yükümlülüklerle karşı karşıya bulunmaktadır. Vergi kamu idarelerince kamu hizmetlerinin genel karşılığı olarak belli kurallara uyularak hukuki bir zorlama ile mükelleflerden alınan nakdi ve aynî para tutarlandır. Vergi başlığı altına genelde hangi yükümlülükler girmekte dir. Bu ayınmı OECD vergi gelirleri tasnifinden yararlanarak vereceğiz (4). (3) Vergi yansıması, vergi yükünün kısmen ya da tamamen verginin kanuni mükellefi tarafından başka kişilere aktarılmasıdır. Aktarılan bu vergi yükü sonunda belirli bir kişi ya da grup üzerinde kalır. Vergiyi gelir veya servetinden ödeyenler üzerinde yerleşir. Bu sonucuy la, vergi yansıması, bir vergi alınması ya da belli bir vergiden artış yapılması sonucu gelir dağılımında meydana gelen değişme olarak da tanımlanabilir. Vergi yansımasının en kolay gerçekleştiği piyasa yapıları, tekelci rekabet ve oligopol piyasalarıdır. Talebin fiyat esnek liğinin olmayışı, verginin dar tabanlı ve ikame malları fazla olan mallarda alınması da vergi yükünün kanuni mükellefi tarafından başkalarına aktarılmasını kolaylaştırır. Yurt dışından ithal edilen mal ve hizmetlerin piyasa yapısı ve talep esnekliğinin benzer özellikler göstermesi halinde de yabancı ülke vergileri, aktarılmış olur. Vergi sistemlerinin ve yüklerinin yansıma sonucu gelir dağılımı üzerindeki etkilerinin ölçülmesi için klasik bütçe yansıması ve talep sistemleri yerine genel denge modellerinin kul lanılması gerektiği savunulmaktadır. Bkz. Hayt, Wlllam, Smolensky, Eugen, The Distribu ted Effects of Revenue Structures, Chlancone, A., Messere, K, Changes in Revenue Struc tures Wayne State University Press, 1989 ss. 215 - 230 Vergi yansıması ve yerleşmenin etkileri konusundaki modeller ve açıklamalar için ayrıca Bkz. Önder, İzzettin; Vergilerin Gelir Dağılımı Üzerindeki Etkilerinin Araştırılması, Çeşitli Açılardan Vergileme ve Sorun ları içinde ss. 159-168 (4) OECD, Data Fund Codes, Yearbook Line Numbers and Titles of Yearbook Lines, 81 YA IV Tax Revenue. A. OECD Vergi Gelirleri Sınıflamasında Vergi Gelirleri yedi temel gruba aynimaktadır. 1- Gelir, Kârlar ve Sermaye Kazançlan Üzerinden Alman Vergiler. 2- Sosyal Güvenlik Katılımlan 3- İşverenlerin Bordro ve İşgücü Vergileri 4- Servet Vergileri, 5- Yurtiçi Mal ve Hizmet Vergileri 6Uluslararası Ticaret ve İşlemlerden Alınan Vergiler 7- Diğer Vergiler. 1. Gelir, Kârlar ve Sermaye Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerin alt ayınmlan ise şöylece verilebilir. 1.1 Gelir Vergisi, 1.2 Kurumlar Vergisi, 1.3. Diğer Gelir Vergileri 2. Sosyal Güvenlik Katılımları ise 2.1 İşçi payı, 2.2 İşveren payı, 2.3 Bağımsız çalışanlarla, serbest kişilerin katılımlan olmak üzere üçe aynimaktadır. 3. grubu oluşturan işverenlerin bordro ya da işgücü vergi lerinin alt ayınmı bulunmamaktadır (Bu vergiler ücret tutannm bir yüzdesi olarak ya da işçi başına alınan ve sosyal güvenlik harcamalanna tahsis edilmeyen vergilerdir). 4. Servet Vergileri 4.1. Gayrimenkul servet üzerinden alınan yıllık vergiler 4.2 Net servet üzerinden alınan yıllık vergiler 4.2.1 Fertlerden alınan net Servet Vergileri, 4.2.2. Kurumlardan alınan yıllık Servet Vergisi, 4.3. Tereke Vergisi ve Veraset ve İntikal Vergisi 4.4 Finansal işlemlerle sermaye işlemleri üzerinden alınan vergiler 4.5. Sürekli olma yan arizi Servet Vergileri 4.6 Diğer dönemsel Servet Vergileri 5. Yurtiçi Mal ve Hizmetler Üzerinden Alınan Vergiler beşinci grubu oluşturmaktadır. Bu grubu teşkil eden altı grup vergi şunlardır. 5.1 Genel satış, ciro (Yayıİl Muamele) ya da Katma Değer Vergisi 5.2 Özel tüketim vergileri 5.3 Mali tekellerin kârlan 5.4 Özel hizmetlerden alınan vergiler 5.5 Belli malların kullanımı, kullanım izinleri ya da belli faaliyetlerin yapılması karşılığı ödenen vergiler. Bu grubun üç alt ayırımı bulunmaktadır. Bunlar 5.5.1 Ticaret ve mesleki ruhsat vergileri 5.5.2. Motorlu Taşıtlar Vergisi 5.5.3 Mal kullanımı üzerinden alınan diğer vergiler 5.6. Mal ve hizmetler üzerinden alınan diğer vergiler. 6. Uluslararası Ticaret ve İşlemlerden Alınan altıncı grup vergiler ise gene altı alt başlıkta ele alınmaktadır. Bunlar 6.1. ithalattan alınan vergiler. Bu vergiler 6.1.1. Gümrük vergileri 6.1.2. Diğer İthalat Yükümlülükleri 6.2. İhracattan alınan vergiler 6.3. İhracat ve ithalat pazarlama kurumlannın kârlan 6.4. Kambiyo kârlan 6.5. Kambiyo vergileri 6.6 Uluslararası ticaret ve işlemler üzerinden alınan diğer vergilerdir. Son Kategori Olan Diğer Vergiler içinde 7.1. Baş (Kelle) vergileri 7.2 Damga Vergisi 7.3. Diğerleri girmektedir. Dikkat edilirse bu sınıfla alan ve vergi adını taşıyan bazı yükümlülükler, belli ülkelerde resini, fon olarak kullanılabilmektedir. Ancak biz çalışmamızda bu sınıflama içinde yer alan vergileri, vergi yükü içinde vergi olarak niteleyeceğiz. Türk bütçe uygulamasında, genelde aynı sınıflandırma esası benimsenmiş olmakla birlikte, mali sistem gereği konso lide bütçe dışında kalan sosyal güvenlik katılımları, Türk vergi ayırımında yer almamaktadır. Motorlu taşıt vergileri de OECD sınıflandırmasından farklı ola rak servet vergisi olarak kabul edilmektedir. Bordro vergileri ise yoktur. OECD örgütünün bu sınıflandırmasına uygun olarak Avrupa Topluluğu'na üye ülkelerde uygun vergi türlerinden örnekler vermek istiyoruz (5). A- Gelir, Kârlar ve Sermaye Kazançları Üzerinden Alınan Vergiler Bu vergi grubu içinde gerçek kişilerin gelirleri üzerinden alınan gelir ver gileri büyük yer tutmaktadır. Bu vergilerin büyük bir bölümü merkezi olmak la birlikte, ülkelerin siyasi ve idari teşkilatları ile tutarlı olarak yerel mahiyette olanları da bulunmaktadır. Bunun yanısıra, ücretlere, sermaye kazançlarına ayn gelir vergisi uygulayan, üniter gelir vergisi sistemi yerine sedüler gelir vergisini tercih eden ülkeler de bulunmaktadır. Öte yandan kurumlar vergi sinde tüzel kişiler vergisi şeklindeki uygulamalarla, özel gelir vergisi türlerine de rastlanmaktadır. Bu ayırım örneklerini veriyoruz. 1. Merkezi Genel Gelir Vergisi Belçika'da gerçek kişilerin gelir vergisi (Impôt des personnes physiques) şeklinde, Danimarka'da devlet gelir vergisi (Indkomst skat til staten), Federal Almanya'da gelir vergisi (einkommensteuer), Yunanistan'da gerçek kişilerin gelir vergisi (tax on the incomes of naturai persons), İspanya'da gerçek kişilerin gelir vergisi (Impuesto sobre la renta de las personas fisicas) Fransa'da gelir vergisi (Impôt sur le revenu), İrlanda'da gelir vergisi (income tax) İtalya'da gerçek kişilerin gelir vergisi (imposta sul reddito delle persone fisiche), Lüksemburg'da gerçek kişilerin gelir vergisi (Inkomsten belasting), Porte kiz'de iki aşamalı sedüler mahiyette (birinci kademede kazanç ve iratlar için ayrı ayrı ve ikinci kademede tamamlayıcı mahiyette) gelir vergisi (ımpostos sobre o rendimento das pessoas singulares), İngiltere'de gelir vergisi (Income tax) şeklinde merkezi gelir vergisi uygulamalan bulunmaktadır. 2. Yerel Gelir Vergisi Bu konuda uygulama yapan başlıca AT ülkesi Danimarka'dır. Bu ülkede il düzeyinde il yerel vergisi (Amtskommunal Indkomstskat) belediye düzeyinde belediye gelir vergisi (Kommunal ind (5) Inventory of Taxes 13th édition, European Community, 1990. komstskat) alınmaktadır. Ne var ki, merkezi devlet gelir vergisi ile eşgüdüm içinde alınan bu yerel gelir vergilerinin merkezi devlet gelir vergileri ile birlik te belli bir oranı aşamayacağı öngörülmektedir. Yerel gelir vergileri devlet gelir vergisinden daha ağırlıklıdır. Italya'daki yerel gelir vergisi ise gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinden ortak mahiyette bir ek gelir vergisi olarak alınan bir yerel vergidir. 3. Belli kazanç ve iratlar için özel gelir vergileri. Bu konuda temel örnekler ücret ve aylıklar için uygulanan özel gelir vergileridir. Bu ücret ver gilerinin bazılan Federal Almanya'da olduğu gibi, ücretlilerin gelirleri üzerinden alınan vergilerin özel bir tahsil yöntemi özelliğini taşımaktadır. (Lohnsteuer). Lüksemburg'da da aynı mahiyette ücretlerde özel tevkifat yöntemi (mode de perception speciale de l'impôt sur le revenue des personnes physiques) uygulanmaktadır. Gene Lüksemburg'da şirket yönetici ücretleri üzerinden alman özel bir ücret vergisi (Impôt special sur les tantièmes) mevcuttur. Genel gelir vergisinden ayn ücret vergisi uygula yan ülkelerden biri de Hollanda'dır. Bu ülkede (loonbelastig) adlı bir ücret vergisi alınmakta, İngiltere'de ise çalışanlann geliri için gelir vergisi ayn uy gulanmaktadır, (income tax-employment income) Portekiz'de de, sedüler sistemin gereği, ücretli ve serbest meslek erbabı gibi emek geliri sahiplerin de meslek vergisi (imposta professional) alınmaktadır. AT ülkelerinde ücret kazançlan dışında uygulanan özel gelir vergileri şunlardır. Danimarka'da işçilere kâr payının bono şeklinde verilmesi halinde bu bono bedellerinden özel bir gelir vergisi (Afgift af medar bejderobligatloner) alınmaktadır. Aynı ülkede gemi adamı gelirierinden alınan gemi adamı vergisi (somandsskat) bulunmaktadır. Yunanistan'da Yunan bandıralı gemilerin kazanç vergisi adlı bir vergi uygulanmaktadır. Gene Danimarka'daki temettü vergisi (Udbytteskat) belediye gelir vergisine ek ola rak alınan Kilise Vergisi (Kirkeskat), ölen kişilerin terekeleri üzerinden dev let gelir vergisi (Beskatning af dodboer), hidrokarbon istihracı ile iştigal eden gelir vergisi mükelleflerinden Hidrokarbon Vergisi (Kulbrinteskat) adlı özel veya ek gelir vergileri alınmaktadır. Hollanda'da Temettü Vergisi (divi denti belasting) bulunmaktadır. Portekiz'de petrol gelirieri vergisi ile özel kâr vergisi (impotos extraordinarios) bulunmaktadır. Sermaye kazançlan çoğu AT ülkelerinde gelir vergisi kadrosu içinde vergilenirken bazılan gelir vergisinden ayn bir vergi ile teklif altına almaktadıriar. İngiltere'de sermaye kazançları vergisi (capital gains tax) bulunmak tadır. Bu vergiyi ayrı olarak vergileyen diğer sistem İrianda'dır. Portekiz'de vergiyi uygulamaktadır. Görüldüğü gibi başlıca Anglo-Sakson ülkeleri (ABD dahil) sermaye kazançlan vergisini ayrı şekilde vergilendirmektedir. 4. Kurumlar Vergisi AT ülkeleri içinde yerel nitelikte kurumlar vergisi bulunmamaktadır. Bütün ülkelerde kurumlar vergisi bulunmakla birlikte, bazılan farklı adda uygulama sergilemektedir. Sö-zgelimi Belçika'da gerçek kişilere ilişkin sermaye kazançlan vergisi bulunmamakla birlikte kurumların sermaye kazançlan, gizli komisyonlan, kanunen kabul edilmeyen giderleri, gayrimenkul değer artış kazançlan üzerinden alınan Tüzel Kişiler Vergisi (Impôt des personnes morales / Rechtspersonnen belasting) mevcut tur. Portekiz'de kurumlar vergisi tüzel kişiler gelir vergisi (imposta sul red dito delle persone juirdiche) olarak uygulanmaktadır. Fransa'da genel kurumlar vergisi dışında satış hacmine göre maktu hadlerle alınan bir götürü Kurumlar Vergisi (Imposition forfaitaire sur les sociétés) bulunmaktadır. Danimarka'da uygulanan Fon Yönetimleri Gelir Vergisi (Fondsbeskatning) ile Devlet İşletmeleri Gelir Vergisi (Statsinstitutioners Indkomstskat) da kurumlar vergisinin özel versiyonları arasında sayılabilir. Gelir üzerinden alınan vergilerle ilgili AT uygulamalanndan çıkan özet şudur. Bütün ülkelerde gelir ve kurumlar vergisi vardır. Bazı ülkelerde yerel gelir vergilerine de rastlanmaktadır. Ücret vergisi özellikle Kuzey ülkelerinin uygulamasıdır. Güney ülkelerinde (Portekiz, İtalya) kurumlar vergisi, tüzel kişiler vergisi olarak alınmaktadır. Başlıca Anglo-sakson ülkelerinde ayn bir sermaye kazançlan vergisi uygulaması vardır. Gelir üzerinden en fazla türde vergi alan AT ülkesi, Danimarka'dır. B- Sosyal güvenlik katılımlan (işçi-işveren payı, bağımsız çalışanlar) konusunda AT ülkelerinde bütçe vergi gelir örneğine rastlanmamıştır. Bord ro vergileri ile işgücü üzerinden vergiler konusunda tek AT örneği Fran sa'dır. Fransa'da çiftçiler hariç işverenlerce ödenen ve emekli aylıklan ve yolluklar hariç bütün ücret ödemelerinden artan oranlı tarife (32800 FF dan az ücretlerde % 4.25, 32800-65600 FF arası % 8.50, 65600 üstü % 13.6) ile alınan bir bordro vergisi (Taxe sur les salaires) mevcuttur. C- Servet Vergileri Bu vergilerin başlıca dört kategoriye ayrıldığını be lirtmiştik. Servet vergileri içinde ilk olarak net servet üzerinden alınan yıllık vergi örneklerini ele alacağız. Net Servet Vergisini uygulayan ülkeler şunlardır. Danimarka (Formueskat), Federal Almanya (Vermögensteuer), İspanya (Impuesto extraor dinario sobre el patrimonio de las personas físicas), Lüksemburg (Impôt sur la fortune) Hollanda (Vermogensbelasting) adında genel ser vet vergisi İspanya'da aynca tüzel kişilerin varlıklan üzerinden de uygulan maktadır. Özel bir servet türü olarak gayrimenkul servet üzerinden bütün AT ülkelerinde merkezi ve yerel nitelikli vergiler bulunmaktadır. Yıllık emlak vergisi örnekleri olarak İngiltere'de kelle vergisine dönüştürülen Ratés'Ierl Lüksemburg'da Bina ve Arazi Vergisini (Impôt Foncier) İrlanda'da rates'leri ve Konut Vergisi (Residential Property Tax) Hollanda'da gayrimenkullerden belediye vergisi (Gemeerltelljke belastîng op onroerend goed) Fran sa'nın tatbik ettiği binasız emlak (arazi) (Taxe foncière sur les propriétés non bâties) ve binalı emlak (bina) (Taxe foncière sur les propriétés bâti es) vergileri, İspanya'nın kırsal emlak vergisi (contribución territorial rus tica pecuaira) ve kentsel emlak vergisi (contribución territorial urbana), Yunanistan'da gayrimenkul servet vergisi, Federal Almanya'da gayrimenkul vergisini (Grundsteuer) verebiliriz. Danimarka yerel emlak vergileri konu sunda zengin bir uygulamayaı sahiptir. Bu ülkede İl Arazi Vergisi (kommunal grundskyld), Belediye Arazi Vergisi (Kommühal Grundskiyd) Devlet Emlak Vergisi (Fikseret e. endomsskyid til staten) uygulanmaktadır, Belçika, Portekiz ve talya'da merkezi ve yerel nitelikte bir dönemsel emlak vergisi uygulamasına rastlanmamaktadır. Öte yandan, bazı ülkelerde dönemsel nitelikli özel gayrimenkul vergileri de bulunmaktadır. Bunlara İngiltere'deki Gelişim Arazisi Vergisi (development land tax), Hollanda'da uygulanan Banliyö Vergisi (commuter land tax), Hollanda'da uygulanan Banliyö Vergisi (commuter tax)^ Fransa'nın Konut Vergisi (Taxe d'habitation) örnek olarak verilebilir. Gene Fransa'da belli yabancı şirketlerin sahipolduğu binalara ait emlak vergisi de özel emlak vergisi örneklerinden biridir. İvazsız tasarruflardan alınan veraset ve intikal vergilerine ise hér ülkede rastlanmaktadır. Özel nitelikli servet ve sermaye transferi vergileri konusunda AT ülkelerinde şu tatbikatlar mevcuttur. İngiltere'de sermaye transferi vèrgisi (capital transfer tax), İspanya'da sermaye transferleri ve belgeli yasal işlemler vergisi (impuesto sobre transmissiones patrîmonalies y actos jurídicas documentadas), Federal Almanya'da gayrimenkul intikal vergisi (grundwerbsteuer) alınmaktadır. Yunanistan'da aynı isimle bir sermaye transfer vergisinin yanısıra sermaye hareketi vergisi de uygulanmaktadır. Vergi yükü kapsamı içinde servet vergilerinin nisbi olarak önemi az ol makla birlikte çeşitli uygulama türleri bulunmaktadır. AT ülkeleri içinde Por tekiz ve İtalya; sistemlerinde gerek genel gerek kısmi servet vergisi uygula masına yer vermemektedir. İspanya'da ise güçlü bir servet vergisi demetine rastlanmaktadır. D. Mal ve Hizmetler Üzerinden Alınan Vergiler. Bu vergi kategorisi genel satış vergileri yönünden Avrupa Topluluğu ülkelerinde Katma Değer Vergisi olarak ortaya çıkmaktadır. Buna karşılık vergi yükünün çeşit ve sayı yönünden kapsamının belirlenmesinde özel satış ve tüketim vergileri ve harçları etken olmaktadır. AT üyesi ülkeler kendi sosyo-kültürel birikimlerine dayalı, bireylerin ekonomik ilişkilerinde belirgin ve yerleşik vergi konularını, bu özel tüketim, hizmet vergileri ile vergilendirmiş bulunmaktadır. Aşağıdaki tablo AT ülkelerinde bu vergilerin tür itibariyle sayısal (hasılat açısından değil) ağırlığını göstermektedir. TABLO 1 ULKE Belçika İngiltere Portekiz Hollanda Lüksemburg İtalya İrlanda Fransa İspanya Yunanistan Danimarka Federal Almanya AT Ortalaması Toplam Mükellefiyet Özel Tüketim veya Hizmet Vergisi Sayısı (2) Sayısı (1) 34 23 31 31 29 41 39 62 19 38 63 32 37 27 13 19 22 20 35 31 50 9 29 39 23 26 %(2/1) 79 57 61 71 69 85 79 81 47 76 62 72 70 Görüldüğü gibi merkezi ya da yerel vergi ve benzeri yükümlülükler içinde, özel tüketim ve hizmet yükümlülüklerinin payı AT itibariyle % 70'dir. Bir başka deyimle belli mal ve hizmetlerden ortak nitelikte alınsa bile vergi sistemlerinin en az üçte ikisi bu yönüyle milliyetçi karakterdedir. Tablodan ağırlığın en fazla olduğu ülkelerin İtalya, Fransa, İrlanda ve Belçika olduğu görülmektedir. İspanya hem mükellefiyet sayısı hem de özel tüketim ve hiz met vergileri itibariyle en alt düzeyde yer almaktadır. Yurtiçi mal ve hizmetlerden alınan ve vergi sistemlerinde sayısal ağırlıkları olan bu vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülükleri türler itibariyle şöylece gruplayabiliriz. Petrol ve petrol türevleri, tütün, alkollü içkiler, talih oyunları, huku ki işlemler, belgeler, otomotiv sanayii ürünleri, bankacılık ve sigor tacılık, gıda maddeleri (şeker, kahve), değerli madenler, elektronik aletler. Bu genel kategoriler, çoğu AT ülkesinde mevcut olmakla birlikte bazı ülkelere özgü özel tipte vergiler de bulunmaktadır. Bunlan da aşağıdaki tab loda veriyoruz. TABLO 2 ÜLKE ADI ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ TÜRÜ Federal Amanya Tuz vergisi (Salzsteuer) Fransa 1) Özel hava taşıtlan vergisi (Taxe Speciale sur certains aeronefs) 2) Pornografik film ve gösteriler vergisi (Prelevement sur les films pornographiques) 3) Yeşil Alanlan Koruma Vergisi (Taxe departementale d'espaces verts) Danimarka 1) Dondurma vergisi (Afgift af konsumîs) 2) Özel perakende ambalaj vergisi (Afgift af visse detailsalgspakninger) 3) Tarifesiz uçak vergisi (Afgift af charterflyuning) Yunanistan 1 ) Televizyon reklamlan vergisi 2) Asansör donanımı vergisi 3) Malt vergisi İngiltere 1) Bingo vergisi (Bingo Duty) 2) Kibrit ve mekanik çakmak vergisi (Excise Duty on matches and mechanical lighters) Hollanda 1) Yüzey sulan hava kirlenmesi vergisi (Heffîngen van relniging) 2) Sivil hava ve kara yolu trafik taşıtları gürültü vergisi (Heffingen van geluidshinder) 3) Yer suları vergisi (Graund water heffing) İtalya 1) Ateşli silahlar, cephane ve patlayıcı vergisi (Imposta di fabbricazione sulle armi da sparo, manizioni e sugli esplosiv) 2) Muz vergisi (Imposta sulle banane) İrlanda 1) Gramafon plakları vergisi (Excise Duty on Gramaphone Records) 2) Dış seyahat vergisi (Excise Duty on Foreign Travel) Tablodaki örnekler hasılat yönünden önemsiz sayılsa da ülkelerin top lumsal özelliklerini, yoğun ve yaygın ilişkilerini yansıtan özel tüketim vergisi örnekleridir. Türk vergi demetini merkezi ve yerel olarak verecek olursak, genel smıflama ile şu benzerlik ve ayrılıklannı saptıyoruz. E. Türk Vergi Gelirieri Sınıflaması Türk vergi gelirlerini merkezi ve yerel olarak şöylece sıralıyoruz (6). 1. Merkezi Vergi Gelirleri Gelir vergileri, gelir ve kurumlar vergisi ola rak ikiye ayrılmaktadır. Motorlu taşıtlar vergisi ile veraset ve intikal vergisi servet vergisi kategorisine dahil bulunmaktadır. Bu sınıflamaya göre, OECD sınıflamasında mal kullanımı vergisi olarak nitelenen motorlu taşıtlar vergisi, Türkiye'de servet vergisi olarak kabul edilmiştir. Yurt içi mal ve hizmetlerden, dahilde alınan KDV, ek vergi (Tütün ma mulleri, alkollü içkiler, kolalı içecekler üzerinden alınan ek KDV) taşıt alım vergisi (ilk defa iktisap edilenler için geçici süre ek taşıt alım) Akaryakıt tüketim vergisi. Banka ve sigorta muameleleri vergisi. Damga vergisi ve vergi gelirleri içinde nitelenen harçlar (Tapu, Noter, Pasaport, Mahkeme) alınmaktadır. OECD sınıflamasında damga vergisi, diğer vergiler kategori sinde yer almaktadır. Dış ticaretten alınan vergiler. Gümrük Vergisi, Akaryakıt Gümrük Vergi si, Tek ve Maktu Vergi, İthalde Alınan KDV, İthalat Damga Resmi ve Ulaştırma Alt Yapılan Resmi. Bu merkezi vergi gelirlerinin yanısıra, aşağıdaki yerel mükellefiyetler söz konusudur. 2) Yerel Vergi ve Benzeri Yükümlülükler İl özel idareleri, taş ocaklan Resim ve Harçlan ile İskele Resmi gibi odukça eski tarihlere dayanan ve önemsiz sayılabilecek iki öz kaynağa sahiptir. Belediyeler ise topluma çok sayıda vergi, harç ve benzeri yükümlülükler salmaktadır. Önce vergilerden başlıyoruz. Belediyeler altı çeşit vergi almaktadır. Emlak Vergisi, İlan ve Reklam Vergisi, Eğlence Vergisi, Haberleşme Vergisi, Elektrik-Havagazı Tüketim Vergisi, Yangın Sigortası Vergisi. Harç yükümlülükleri sayısı ise onikidir. Bunlar, İşgal Harcı, Tatil Günlerinde Çalışma Ruhsatı Harcı, Kay nak Sulan Harcı, Tellallık Harcı, Hayvan Kesimi Muayene ve Damga Harcı, Ölçü ve Tartı Aletleri Muayene Harcı. Bina İnşaat Harcı, Kayıt ve Suret Har cı, İmarla İlgili Harçlar (İfraz ve Tevhit, Parselasyon, Plan ve Proje Tasdik, Zemin Açma İzni ve Toprak Hafriyatı Harcı, Yapı Kullanma İzni Harcı), İşyeri Açma İzni Harcı, Muayene, Ruhsat ve Rapor Harcı ve Sağlık Belgesi Harcı. Vergi ve harç yükümlülükleri dışında, fiyat geliri olarak da, şerefiye geliri olarak da nitelenebilecek katılma payları (yol, kanalizasyon ve su tesisleri harcamalarına) da ek yükümlülük olarak kabul edilebilir. (6)1991 Bütçe Gerekçesi Merkezi ve yerel vergi ve harç gibi yükümlülüklerin yanmda, OECD smıflaması içinde yer alan ancak Türk konsolide bütçe sistemi dışında bu lunan sosyal güvenlik katılımları (Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı, Bağ-Kur, OYAK, Özel Emekli Sandıklan) da dikkate alınmalıdır. Sosyal güvenlik katılımlannın vergi yüküne dahil olması konusunda te reddüt bulunmamakla birlikte Türkiye'de mevcut Katma bütçeli idarelerin gelirlerini de (başlıca harç) merkezi ve yerel vergi benzeri yükümlülüklere eklemek gerekir. 3. Katma Bütçeli İdarelerin Özel Gelirleri Bu gelirlerin başında 1991 yılı başında sayısı (28) olan Üniversitelerin aldığı harçlar (günümüzde öğrenci maliyetlerine, öğrencinin katkısı adını taşıyan) gelmektedir. Katma bütçeli idarelerin bazılan, KİT'ler gibi özel mal ve hizmetleri sattığı için fiyat geliri elde ettiği varsayılarak yük hesabına dahil edilmeyebilir. Söz gelimi, Orman Genel Müdürlüğü, DSİ, Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi idarelerin ge lirleri fiyat geliri olarak, buna karşılık. Karayolları ve Hudut Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü'nün, Sosyal Hizmetler ve ÇEK, Köy Hizmetleri, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün gelirleri ise harç benzeri mükellefiyet olarak kabul edilebilir. Türkiye'de katma bütçeli idare gelirleri dışında OECD sınıflaması içinde yer almayan ancak Anayasanın 167. maddesinin ikinci fıkrası uyannca bir bölümü dış ticaretin ülke yaranna olmak üzere düzenlenmesi amacıyla itha lat, ihracat ve diğer ticaret işlemleri üzerine konulan ek mali yükümlülük olarak tanımlanabilecek fonların kapsamını da belirlemek gerekir. Bu yükümlülüklerin tümüne ait sürekli dönemsel sayısal veriler bulunmadığı için, vergi yükü hesaplanna dahil etmek güç olmakla birlikte bilinmelerinde yarar bulunmaktadır. Fonlardan yalnızca merkezi ve yerel vergilere ek nite likte yükümlülük oluşturan, kaynağı, bazı kamu gelirlerinden (başlıca vergi lerden) pay niteliğini teşkil eden türlerini sıralıyoruz. 4. Fon Yükümlülükleri (7) Fonlarla ilgili mevzuat hükümlerine göre bu yükümlülükler şunlardır: Savunma Sanayiini Destekleme Fonu, Çalışanlan Tasarrufa Teşvik Fonu (işçi ve işveren payı), Geliştirme ve Destekleme Fonu, Çıraklık, Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu, Çevre Kirliliğini Önleme Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu, Toplu Konut Fonu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Serbest Bölgeleri Tesis ve Geliştirme Fonu, Dış Kredilerin Kullanımı İçin Kur Farkı Fonu, Sermaye Piyasası Kurulu Fonu, Menkul Kıymetler Tanzim Fonu, (7) Yasama Organı Denetimine Tabi Fonlar Mevzuatı Maliye ve Gümrük Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Ankara - 1988. Petrol Arama ve Petrolle İlgili Faaliyetleri Düzenleme Fonu, Sinema ve Müzik Sanatmı Destekleme Fonu, Bitkisel Yağlar Fiyat İstikrar Fonu, Sigor ta Murakabe Kurulu Fonu, Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Fonu, Sivil Savunma Fonu, Tütün Üretimi ve Satışını Geliştirme Fonu, Afet ler Fonu, Deprem Fonu, Orman Köylülerini Kalkındırma Fonu, Kooperatifleri Tanıtma ve Eğitme Fonu, Trafik Garanti Fonu. Bu fonların bir bölümü elde edilen gelir üzerinden alınan ek mükellefiyet niteliğini taşımaktadır. Bunlann en tipik örnekleri Savunma Sanayiini Des tekleme Fonu, Çalışanları Tasarrufa Teşvik Fonu, Çıraklık Mesleki ve Tek nik Eğitim Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonlandır. Bu fonlar Genel Sigorta Murakabe Kurulu Fonu (sigorta şirketlerinin yıllık safi prim tahakkuklanndan). Sivil Savunma Fonu (KİT ve bankalann safi karlanndan) Afetler Fonu, (İDT ve devlet bankalannın bilanço kârları üzerinden) Kooperatifleri Tanıtma ve Eğitme Fonu (Kooperatiflerin bilanço pasiflerindeki müspet fark) gibi gelir veya hasılatı teklif eden özel türde olabilir. Bazı fonlar ise belli mal ve hizmetlerin üretim tüketim ithal ve ihracını düzenleyici (regulatory) niteliktedir (Sözgelimi Toplu Konut Fonu) Adı vergi olmakla birlikte bütçe vergi gelirleri içinde yer almayan ancak genel bütçeye gelirli ödenek kaydedilen Eğitim Gençlik Spor ve Sağlık Hizmetleri Vergisi de tütün mamulleri alkollü içkiler üzerinden alınan bir fon olarak kabul edilmektedir. Öte yandan, belli kamu gelirlerinden pay ayrılarak oluşturulan fonlarda, vergi gelirlerini azaltmakta ancak vergi yükünün hesabında dikkate alınmalan gerekmektedir. Aynca yerel yönetimlere genel bütçe vergi gelirle rinden pay aynimakta, bunun sonucu genel bütçe vergi gelirleri toplam ola rak yük hesabında eksik görülmektedir. Dolayisiyle, vergi yükü hesap lanırken merkezi ve yerel vergilere ek olarak genel bütçe vergi gelirlerinden yerel yönetimlere aynlan payları dikkate almak gerekir. Dolayisiyle Türkiye'de vergi ve benzeri yükümlülüklerin kapsamı belirle nirken şu yükümlülükleri kapsamak gerekir (8). (8) Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Yıllık Ekonomik Raporlar. TABLO 3 Türkiye'de Vergi Yükü Hesabına Katıiabilecek Mali Yükümlülükler 1. Genel Bütçe Vergi Gelirleri 2. Katma Bütçeli İdarelerin Vergi Benzeri (Harç) Gelirleri 3. Mahalli İdarelerin Vergi, Resim ve Harç Gelirieri ve Genel Bütçe Vergi Gelirierinden Aldığı Paylar. 4. Sosyal Güvenlik Katılımlan ve (Kesenek, prim ve aidatları) 3417 sayılı kanuna göre zorunlu tasarruf kesintileri, 5. Vergiye Bağlı Fon Gelirieri (Bu gelirier. Yıllık Ekonomik Raporiara göre 1984 yılında Toplu Konut ile Geliştirme ve Destekleme Fonlannı, 1985 ve sonraki yıllar ise Kamu Ortaklığı, Toplu Konut, Geliştirme ve Destekleme, Akaryakıt Tüketim, Savunma Sanayiini Destekleme, Gelir İdaresini Geliştirme, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Destekleme ve Fiyat İstikrar, Kaynak Kullanımını Destekleme ve Akaryakıt Fiyat İstikrar, Petrol Arama ve Petrole İlgili Faaliyetleri Düzenleme Fonu ile 1987 yılından itibaren Çıraklık, Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu'nun vergiye bağlı gelirierini içermektedir). Vergi yükü hesabı OECD sınıflaması ile de tutarii olarak, bu yükümlülük kapsamına göre yapılacak olan Türkiye'de katma bütçeli idarelerin vergi benzeri gelirieri hariç, diğer yükümlülükler hesaba katılmaktadır. Ülkemizde uygulanan fonların vergiye bağlı gelirierinin Fransız vergi sis teminden esinlendiği izlenimi vardır. Nitekim Türkiye'deki Çıraklık Mesleki ve Teknik Eğitim Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonunun karşılığı, sürekli mesleki eğitimin finansmanına işveren katılımı (participation des employeurs au financement de la formation professionelle continue) ve çıraklık vergisi (Taxe d'apprentissage) konut edindirme yardımmınkinin ise konut yapımına işveren katkısı (participation des empoyeurs a {'effort de cons truction) olarak gösterilebilir. Vergi ve benzeri yükümlülük kapsamının belirienmesinden sonra vergi yükünün yöneldiği gelir kavramını ele alacağız. II. GELİR KAVRAMI Vergi yükünün belirienmesinde ikinci aşama yüke maruz kalan gelirdir. Seçilecek gelir türü, analiz yapılacak vergi yükü türü ile sıkısıkıya ilişkilidir. Bu bakımdan gelir kavramı, vergi yükü türünden soyutlanamaz. Baz gelir olarak beş tür gelir ele alınabilir. Kişisel gelir, (bireysel gelir) sınıf ya da grup geliri, sektör geliri, bölge geliri ve toplumsal gelir. Bunlan sırasıyla ele alıyoruz. A. Kişisel Gelir, Bireysel Gelir; Kişisel gelir ilk olarak belli bireylerin yıllık gelir toplannı anlamında kullanılabilir. Bu anlamıyla, bireyler belli kişilerdir. Bu kişilerin somutlaştırılmış vergi yükümlülükleri gene aynı kişilerin vergi ödeme güçlerinin temel göstergeleri sayılan gelirleri ile ilişkilendirilebilir. Bu durumda gerçek ve somut bir vergi yükü ilişkisini kurmak mümkündür. Bu tür gelir aynmına gidilebilmesi mümkün olursa, toplumda her ayrı birey (ya da birim olarak aile alınması halinde, aile) için ayrı ve farklı vergi yükü hesaplanabilir. Öte yandan toplumda belli bireylerin gelirleri aynı (identical) olabilir ve tek tek hesaplamaya gerek kalmayabilir. Kişisel gelirin, bu özelliği ile bireysel gelirden farklı olduğu anlaşılmaktadır. Bireysel gelir; toplumsal gelirin nüfus başına hesabı, sektör gelirlerinin sektör nüfusuna, bölgesel gelirlerin bölge nüfusuna bölünmesi ile de ulaşılabilecek nüfus başına (per capita) ortalama gelirlerdir. Kişisel gelire ulaşılması halinde yük hesaplannda anlamlılık olabileceği, buna karşılık bireysel gelir hesaplannın temsil edilen ana kütlenin anlamlılığına bağlı olduğu açıktır. Nitekim toplumsal gelirin (söz gelimi GSMH ya da GSYİH), toplam nüfusa bölünmesi yoluyla bireysel gelire ulaşılabileceği gibi, aynı toplumsal gelirin, gelir üretimine katkıda bulunan aktif nüfusa ya da daha da anlamlı olarak aktif nüfus İçindeki Iktisaden faal nüfusa bölünmesi yoluyla da başka bir bireysel ortalama gelire vanlabilir (8). Öte yandan bireysel gelir ortalamalannın daha anlamlı olması için toplumsal gelir, alt yüzde yirmi, alt orta yüzde yirmi, orta yüzde yirmi, üst orta yüzde yirmi ve üst yüzde yirmi olarak beş temel gelir sınıfına bölünebilir. Bireysel gelir hesaplan bu sınıf gelir toplamının gelir sınıfına dahil nüfus sayısına bölünmesi ile yapılabilir. Gelir gruplaması daha genel (ilk yüzde elli, ikinci yüzde eli, ya da emek ve sermaye geliri gibi) ya da daha aynntılı yapılabilir. Sektör geliri, sektör nüfusuna bölününce daha farklı bir bireysel gelir ortaya çıkabilir. Bu durumda bu gruplar itibariyle bireysel gelir hesaplannın da farklı olacağı doğaldır. Görüldüğü gibi, kişisel gelir, belli bireylerin (isimlendirilmiş) gelirieri olmakla biriikte, bireysel gelir belli grup ölçülerine göre hesaplanmış ortalamaları ifade etmektedir. Kişisel gelir, kişilerarası karşılaştırmalanyap maya imkan verebilir. Bireysel gelir ortalamalan anlamlı değilse yerine grup ya da sınıf geliri seçilebilir. (8) Neumark nüfus başına vergi yükü hesabının nüfusun bileşiminin farklı olmasından (bazı ülkelerde çocuk nüfusu fazladır) hatalı sonuçlara götüreceğini ifade ederek, yük hesap larının kahil (olgun) nüfus başına yapılması gerektiğini ileri sürmektedir Bkz. Neumark, F. Maliyeye Dair Tetkikler ss. 123-124. B. Smıf ya da Grup Geliri: Sınıf gelirleri hesabı, vergi yükü analizlerini daha homojen hale getirmeye yöneliktir. Toplumsal gelirin dağılımı ve bu geliri paylaşan nüfus, çeşitli bazı yüzdeliklerle birbiriyle ilişkilendirilebilir. Grup ve sınıf gelirlerinin yük analizlerindeki anlamlılığı, grup içi (intragroup) homojenliğe bağlı bulunmaktadır. Ancak genelde kabul edilen yüzde yirmilik beş dilim istatistiksel frekans dağılımına bağlıdır. Frekans dağılımında medyan değerlere bağlı olarak anlamlı gelir grupları beşe, ona hatta yüzde birlere kadar bölünebilir. Gelir gruplan belli gelir düzeylerine göre de oluşturulabilir. Gelir düzeylerine göre ayrım, nüfusun belli yüzdeler bölünmesinden daha fazla homojenlik temin edebilir. Gelir gruplan itibariyle sınıflama yapılması, vergi yükü analizlerinde gelir dağılımındaki eşitsizlikle, vergi yükü dağılımı ilişkilendirmesi açısından daha iyi bir fikir verebilir. Dolayisiyle, amaç gelir dağılım eşitsizliği ile vergi yükü dağılımı arasında bağlantı kurmak olunca gelir sınıflamasını, frekans dağılımına uygun olarak, yüzdelik ya da gelir düzeyleri itibariyle yapmak ye rinde olmaktadır. C. Sektör Geliri Yük analizlerinde sektör vergi yüküne ve kesimlerarası karşılaştırmaya imkan vermek açısından bir ülkede milli geliri oluşturan üretim sektörlerinin gelirleri de ölçü olarak alınabilir. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) içindeki başlıca üretim kesimleri, tarım, sanayi ve hizmetler kesimleridir. Gayri Safi Milli Hasılanın (GSMH) hesabında ise yurt dışında üretilerek yurt içi üretime eklenen faktör gelirleri de dikkate alınır. Tarım, sanayi, hizmetler ve dış kesimin GSMH'nın oluşumundaki paylan ülkelere göre farklılık gösterir. Emek ve sermaye geliri gibi faktör gelirlerinin vergi yükü analizinde olduğu gibi, kesimlerin ağırlıklan, vergi yükü dağılımının temel ölçüsüdür. Tarım kesiminin gelir oluşumunda ağırlıkta olduğu bir ekonomide, düşük vergi yüküne maruz kalması, ya da hizmetler kesiminin katkısının büyük olduğu bir GSMH oluşumunda tarım sanayi ve dış kesimin vergi payının nisbi olarak az olması adaletsiz bir tablo ortaya çıkanr. Dolayisiyle grup veya sınıf geliri, gelir elde eden gruplar arası yük karşılaştınimalanna imkan tanırken, sektör geliri geliri üreten kesimlerin karşılaştırmalı pay analizine imkan vermektedir. Gelir aynmında son büyüklük toplum geliridir. D. Toplumsal Gelir Ülkelerarası yük karşılaştırmalanna imkan sağlamak ve toplumun tüm olarak maruz kaldığı vergi ve benzeri yükümlülüklerin tabanını belirlemek amacıyla toplumsal gelir baz olarak alınmaktadır. Toplumsal gelir, ülkenin toplam geliri ya da GSMH'dır. Top lumsal gelir hesaplannı anlamlı kılmak ve ülkelerarası karşılaştırmalarda yeknesaklık sağlamak için genelde kullanılan ölçü Gayrî Safi Yurtiçi Hasila'dır. Bunun gerekçesi, dış kesimlerin GSMH'nın oluşumundaki payının meydana getireceği anlamsızlığı gidermek ve toplumun öz (genui ne) gelirleri ile vergi yükü arasında ilişki kurmaktır. Gelirin üretildiği kesimler ülke dışında olduğu ve bu gelirler üretildiği ülkede vergilendirildiği için, vergi yükü hesaplannın bazının GSYÎH olarak alınması doğaldır. Nitekim OECD hesaplarında ve diğer uluslararası yük karşılaştırmalannda kullanılan toplumsal gelir ölçüsü GSYİH'dır. Bu gelir tanımlanndan ha reketle vergi yükü karşılaştırmalarına girmek istiyoruz. II. VERGI YÜKÜ KARŞILAŞTIRMALARI Bu karşılaştırmaların temelini yük kavramı oluşturmaktadır. Vergi yükü kavramı açıklığa kavuştuktan sonra bir başka deyimle kişiler, gruplar ya da ülkelerarası karşılaştırmalar için temeller sağlamlaştırıldıktan sonra mukaye selere gidilebilir. Vergi yükünün yalnızca ödenen vergi ve benzeri yükümlülüklerinin ölçü alınan gelire olan oranı olmadığı öncelikle belirtilmeli dir. Nlsbl vergi ödemelerinin karşılaştırılmasından sonuç çıkanimasını kısıtlayıcı başlıca etmenler şunlardır. Gelir bölüşümü farklılıklan, fert başına milli gelir, para değeri, verginin yansıması, demografik yapı, vergi türlerinin ekonomik etkileri ve vergi hasılatının kullanıldığı kamu hizmetleridir. Bu etkenlerden bir bölümü verginin bireyler üzerinde oluşturduğu bir ekonomik yük, bir vergi baskısı (tazyiki) meselesidir. Bunlar, gelir bölüşümü (9) vergi yansıması, verginin ekonomik etkileri ve vergi hasılatının kul lanıldığı kamu hizmetlerinin verimliliği konulandır. Bu faktörler dikkate alındığında gerçek vergi yüküne ulaşılabilir ve karşılaştırmalarda nlsbl vergi ödemelerinin ölçü olarak zayıflığı bertaraf edilebilir. "İkinci gruba giren kısıtlayıcılar ise tamamen teknik nitelikte olup, karşılaştırmalann aynı bazda yapılmasını sağlayıcı niteliktedir. Sözgelimi, fert başına milli gelir, esas alınan nüfus ve bileşimi, ortak değer ölçüsü (vergi ödemelerinin ve gelirin icra edileceği) gibi etkenler bu kategoriye sokulabilir. Şimdi OECD verilerine (10) dayanarak, ükelerarası karşılaştırmaların özelliklerini verelim. OECD ükeleri arasındaki toplam ve bireysel vergi rasyolan karşılaştırmaları konusunda dört sınıf seri kullanılmıştır. Bunlar, toplam OECD, Avrupa OECD, AT ve Türkiye, 1965-1988 dönemini kapsayan bu ülke grubu verileri grafik ve regresyon yöntemleri ile karşılaştınimıştır. Çıkan sonuçlar grafikler ve ek tablolarda özetlenmiştir. (9) Gelir bölüşümünde, alt kademelerde yer alan gelir büyüklüğü ne kadar fazla olursa, vergi yükü de o ölçüde ağır olur. Hatta aynı sayıda mükellef sayısına sahip iki ülkeden toplam milli geliri daha fazla olan ancak geliri, bölüşümü daha adil olan bir ülkede de toplam vergi yükü, toplam milli geliri daha düşük olan buna karşılık bölüşümü adil olmayan bir ülkeye nazaran daha düşük görünse bile bu ükede sınıfların vergi yükleri daha düşük olabilir. (10) Bu konuda Revenue Statistics of OECD Member Countries, 1965-1989, OECD, Paris 1990 adlı yayından yararlanılmıştır. A. Toplam Vergi Yükü: Toplam vergi yükü; dolar bazmda toplam vergi gelirleri, kişi basma düşen vergi gelirleri, GSYİH içinde toplam vergi gelirleri payı, sosyal güvenlik primleri hariç toplam vergi gelirlerinin GSMH içindeki payı olmak üzere dört alt başlıkla incelenmiştir. 1. Kişi basma düşen vergi gelirlerinde 1965 - 1988 döneminde Top lam OECD, Avrupa OECD ve AT ülkeleri trendinde 1 nolu grafikte de görüldüğü gibi oldukça belirgin bir çakışma (colncidence) söz konusudur. 1965-1980 arası yükselen vergi gelirlerinde, 1980-1985 döneminde bir geri leme olmuş (1984 en düşük) 1985'den sonra 1988'e doğru oldukça hızlı bir sıçrama gözlenmiştir. Ülke grupları içinde en üst değerler, AT'da Danimarka (10897 dolar). Toplam OECD ve Avrupa OECD'de İsveç'tir (11914) (Bkz. Tablo 4a) Türkiye'nin kişi başına vergi gelirlerinde 1981'e kadar bir gelişme görülmektedir. Ancak bu gelişim diğer OECD ülkeleri hızında değildir. 1980 sonrası oldukça istikrarlı bir seyir görülmektedir. OECD ülkelerinde görülen 1985 sonrası sıçramaya Türkiye'de rastlanmamaktadır. Nitekim Türkiye'nin kişi başına düşen vergi gelirleri ile Toplam OECD, Avrupa OECD ve AT değerleri arasında yapılan dağılma diyagram karşılaştırması Türkiye'nin trend değerlerinin oldukça dağınık, diğer gruplann oldukça yeknesak olduğu anlaşılmaktadır (Ek diyagramlar). 2. Toplam vergi gelirleri (dolar olarak) açısından yapılan analizde ben zer sonuçlara ulaşılmıştır (Bkz. 2 nolu grafik ve Tablo 5). Grafik analizde 1985 sonrası sıçraması açıkça görülmektedir. Türkiye'nin OECD toplam vergi gelirleri içindeki payı ise 1975 yılına kadar sürekli artarken 1975 son rası, (gerek toplam gerekse kişi başına vergi gelirlerindeki gelişme durması sonucu) ciddi biçimde düşmüştür (1988 oranı % 0.3'dür) (Bkz. 3 nolu grafik ve Tablo 6a). Türkiye'nin payı konusundaki belirlilik katsayısı (R^) sadece 0,154'dür (11). Bu katsayı, Türkiye'nin vergi gelirinin OECD'nin toplam vergi gelirini belirlemede hiçbir etkisinin olmadığını göstermektedir. (11) Belirlilik katsayısı (R^), iki değişken arasındaki ortak ilişkinin gücünü belirleyen bir katsayıdır. Kişi Başına Düşen Vergi Gelirleri ($) (GRAFİK 1) • Türkiye • AET A Toplam OECD 0 Avrupa OECD 7000-1 1962 1965 1967 •T—i—I—i—I—I—I—I—T—T—I—I—I—I 1 1 1970 1972 1975 İ977 1980 1982 1985 1987 Yıllar r 1990 Toplam OECD A # Avrupa OECD 200000 -25000 ^ , 1 T—1 , j , 1 , 1 , ) , 1 1 1 1—| , 1 p OECD Genel Toplamı İçinde Türkiye'nin Vergi Geliri (GRAFİK 3) .65-1 3. GSYİH İçinde Toplam Vergi Gelirlerinin payına ilişkin istatistiksel sonuçlar ise şunlardır. Bu konudaki 1988 yılı Toplam OECD ortalaması % 38.4, Avrupa OECD ortalaması % 39.9 ve AT ortalaması % 40.8 iken, Türkiye'nin değeri % 22.9'dur. Toplam OECD ve Avrupa OECD içinde en yüksek rasyoya sahip ülke İsveç (% 55.3), AT içinde Danimarka'dır (% 52.1). (Tablo 4 ve Tablo 6) 4 nolu grafikte OECD ülke gruplannın toplam vergi yükü rasyolannda oldukça tutarlı bir gelişim sergilenmektedir. Trend değişimi.yalnızca AT ülkelerinin 1980 sonrası Avrupa OECD ülke grubunun üstüne çıkması şeklinde gerçekleşmiştir. Türkiye ise 1984 sonrası kişi başına düşen vergi gelirlerindeki eğilimden farklı olarak vergi gelirlerini nispi olarak artırmış görünmektedir. 1977-1988 dönemi itibariyle toplam vergi gelirleri/GSYİH rasyosu gelişiminin çarpıcılığı aşağıdaki regresyon denklemlerde kanıtlanmaktadır. Türkiye y = 0.078x - 133.706 R2 = 0.024 Toplam OECD y = 0.402x - 761.644 R2 = 0.961 Avrupa OECD y = 0.409x - 722.605 R2 = 0.962 AT y = 0.598x - 1147.324 R2 = 0.961 Denklemlerden Türkiye'nin toplam vergi gelirlerinin dönem içinde çok şiddetli sapmalar gösterdiği, buna mukabil diğer OECD ülkelerinin yük gelişiminin oldukça istikrarlı olduğu görülmektedir. Bu denklemlere ek olarak Türkiye ile diğer ülke gruplan arasındaki bağıntının güçlü olmadığını bir başka deyimle Türkiye'nin vergi yükünün OECD ülke gruplannın yük gelişimi üzerinde etkisinin bulunmadığını gösteren regresyon denklemleri de çıkarılmıştır. Bu denklemlerdeki determinasyon katsayılan ise aşağıdaki biçimdedir. Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.069 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.047 Türkiye - AT R2 = 0.007 Bağıntılar her grup için yok denecek kadar az olmakla birlikte sıralama yapılacak olursa, en düşüğünün AT vergi yükü ile olan ilişkide olduğu görülmektedir. Toplam vergi yükü ile ilgili karşılaştırmayı, sosyal güvenlik katılımlannı düşerek yaptığımızda aşağıdaki sonuçları elde ediyoruz. A Toplam OECD ^ Avrupa OECD 42.5-1 37.5 32.5 t 27.5 22.5 17.5 -I 1982 1984 Yıllar 1 1986 r-—I 1988 r 1990 4. Sosyal Güvenlik Katılımları Hariç Toplam Vergi Gelirlerinin GSYİH İçindeki Payı analiz edilirken 5 nolu grafik incelenerek, bu katılımlann dahil olduğu 4 nolu grafikle karşılaştırılınca, bu katılımlar dışı yükümlülüklerin, 1980 sonrası toplam vergi gelirleri içindeki payı ile OECD ülke gruplan trendinin dönemler denkleştirilince (1976 - 1988) oldukça uyumlu olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye'nin bu konudaki değerleri diğer seri lerde olduğu gibi sapmalar sergilemektedir. Burada, toplam vergi gelirlerinin GSYİH içindeki payında olduğu gibi trendin Avrupa OECD üzerine çıkması sözkonusu değildir. Dolayisiyle 1980 sonrası AT ülkelerinin vergi yükünün, Avrupa OECD ükelerinin üzerine çıkmasında, sosyal güvenlik katılımlanndaki nispi artış etken olmuştur denilebilir. Nitekim ağırlıksız ortalamalara bakıldığında Toplam OECD % 29.3, Avrupa OECD % 29.6 iken AT % 29.2'dir. Türkiye'nin oranı ise % 19.4'dür. (Tablo 5 ve 7) OECD içinde sosyal güvenlik katılımları en belirleyici olan ülkeler baş lıca Hollanda, Fransa, Belçika, Almanya gibi AT ülkeleridir. Buna karşılık Avustralya ve Yeni Zelanda gibi Pasifik ükelerinin hiçbir belirleyiciliği yoktur. Bu daha dar kapsamlı vergi yüküne ilişkin regresyon sonuçlannında ve toplam vergi gelirlerinin GSYİH içinde payı konusundaki analizlere benzer olduğu anlaşılmıştır. Türkiye'nin sosyal güvenlik katılımlannın, toplam vergi yükü içinde belirleyici olmadığından Türkiye'nin bu tür vergi yükü dolayisiyle OECD ülke gruplan ile ilişkisinin daha güçlendiği gözlenmektedir. Şöyle ki, Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.367 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.335 Türkiye-AT R2 = 0.249 Determinasyon katsayıları, sosyal güvenlik katılımlannın toplam yük içindeki ağırlığı fazla olan ülke gruplan ile ilişkilerde regresyon bağıntısının düştüğünü göstermektedir. Türkiye ile olan bağıntısı en düşük olan ülke grubu, sosyal güvenlik katılımlan en yüksek olan AT'dır. Şimdi, toplam vergi yükünü, gelir üzerinden alınan vergiler, servetten alınan vergiler, harcamalar üzerinden alınan vergiler olmak üzere üç kate goride inceliyoruz. B. GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER YÜKÜ Bu başlık altında, gelir kurumlar vergileriyle sosyal güvenlik katılımlarının, GSYİH ve toplam vergi gelirleri içindeki payı analiz edilmiş ve Türkiye'nin yükü ile karşılaştınimıştır. Gelir vergisinden başlanacaktır. • Türkiye • AET A Toplam OECD # Avrupa OECD — 28 W 26 K 24 / / 22 1 20 f 18 16 / I 12 H / 1 T— 1 — 1 — 1 — r —1—r—1—r—1—r 1. Gelir Vergisi 1965 - 1988 döneminde, OECD ülkelerinde gelir vergi sinin GSYİH içindeki payı yükselmiş ve 1965'de Toplam OECD ortalaması % 7.3'den % 12Ve yükselmiştir. Avrupa OECD ülkelerindeki yükselme (% 7.4'den % 11.9) daha sınırlı olduğundan AT'daki artış sonucu, toplam OEGD'deki yükselme istikrarı korunmuştur. 6. grafikte bu trend değişimi görülmektedir. Gelir vergisinin GSYH içindeki yükü en yüksek olan ülke, yerel gelir ver gileri de uygulayan Danimarka'dır (% 26.6). Bu ülke AT ve Avrupa OECD ülkeleri içinde de gelir vergisi yönünden liderdir. Pasifik OECD ülkeleri içinde Yeni Zelanda (% 19.3) üst sıradadır. Ortalamalardan da görüldüğü gibi Toplam OECD, Avrupa OECD ortalamalan hemen hemen aynı iken AT ortalamaları bir puan geridedir. Türkiye'nin gelir vergisi yükünün ise oldukça dalgalanma gösterdiği 1965'de % 3.7 iken 1981'de % 9.5'a yükseldiği buna karşılık 1988'de yeniden % 5.4'e indiği izlenmektedir. Bu trendin ardında, 1970 - 1980 arası enflasyona karşı tarife ayarlamasının yapılmaması 1980 sonrası tedrici dilim azaltımmın gerçekleştirilmesi gibi sebeplerde yatmak tadır. Türkiye'nin gelir vergisi yükünün OECD ülke gruplan ile bağıntısını ise aşağıdaki regresyon katsayıları vermektedir. Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.594 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.603 Türkiye - AT R2 = 0.553 Bu katsayılar; Türkiye'nin gelir vergisi yükünün; dalgalanma göstermesine rağmen OECD ülkeleri gelir vergi yükünü orta düzeyde belirleyici bir güçte olduğunu yansıtmaktadır. Gelir vergisinin GSYİH içindeki payında ciddi bir yükselme gözlenmekle birlikte, bu verginin toplam vergi gelirleri içindeki payında fazla bir değişme olmadığı, istikrarlı bir seyri takip ettiği grafik gösterimden ve OECD ortalamalanndan anlaşılmaktadır. Türkiye'de ise 1965-1980 arasında gelir vergisi nin vergi gelirleri içindeki payı yukanda sözünü ettiğimiz nedenle oldukça yükselmiş ve 1980'de % 43.5'e varmıştır. Bu yıldan sonra tedrici bir düşüş izlenmiş ve oran 1988'de % 23.8'e düşmüştür. 7 nolu grafikte bu çıkış ve iniş oldukça belirgindir. (Tablo 13) Türkiye'nin aldığı gelir vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı ile OECD ülke gruplan ortalamalan arasındaki ilişkinin ise, gelir vergisinin GSYİH içindeki payına göre daha istikrarsız olduğu görülmektedir. Bunun gerekçesi Türkiye'nin gelir vergisinin OECD ülkelerinde olduğu gibi, toplam vergi gelirleri içindeki payının istikrarlı olmamasıdır. Şöyle ki, GGÜr Vergisinin GSYİH' ye Oranı (GRAFİK 6) • Türkiye • AET • Toplam OECD 9 Avrupa OECD A . 12 ... ....X 11 / 10 ,„ 8 4 / ^ / / 1 c A 1 T / / / 1 T—J—l 1 1 1 " 7 — — 1 — — 1 — Gelir Vergisinin Toplam Vergi GelirJeri İçindeki Payı (GRAFİK 7) A Toplam OECD # Avrupa OECD Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.492 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.616 Türkiye-AT R2 = 0.319 Güçlü bağmtmın, Avrupa OECD ülkeleriyle olduğu görülmektedir. Bunun gerekçesi, bu ülkelerde de, 1970'lerde gelir vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki paymın belli ölçüde yükselmesi, 1980 sonrası düşmesidir. Şimdi kurumlar vergisine geçiyoruz. 2. Kurumlar Vergisi Analiz döneminde gelir vergisinin aksine OECD ülkelerinde kurumlar vergisinin GSYİH içindeki ortalama payında ciddi bir gelişme yoktur. Türkiye ise 1980 sonrası kurumlar vergisinin GSYİH için deki payını önemli biçimde artırmıştır (1965 de % 0.7 iken 1988'de % 2.4). 8 nolu grafikte, AT ülkelerindeki kurumlar vergisi ağırlığının 1980 son rası toplam OECD ortalamasını yakaladığı, bunda Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve ABD gibi Pasifik OECD ülkelerinin kurumlar vergisi/GSYlH rasyosundaki nispi gerilemenin etken olduğu anlaşılmaktadır. GSYİH içindeki payını en çok artıran ve OECD ülkeleri içinde en önde yer alan ülke Japon ya'dır (1988'de % 7.6) OECD ortalaması, AT ortalaması ile aynıdır (% 3). (Tablo 14) Türkiye'nin 1980 sonrası kurumlar vergisi payını artırması, OECD ülkeleri ile regresyon bağıntısını güçlendirmiştir. Nitekim, Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.643 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.696 Türkiye - AT R2 = 0.652 Bağıntılar, gelir vergisi / GSYİH'den daha güçlüdür. Kurumlar vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı ise 1965 - 1988 döneminde toplam OECD ortalaması olarak düşmüştür. Gelir vergisinde yükselmenin tersine toplam OECD ortalamasında bir puanlık bir düşüş söz konusudur. Avrupa ükelerinde ise bir istikrar söz konusudur (Tablo 15). 9 nolu grafikte de görüldüğü gibi Türkiye'nin 1980 sonrası kurumlar vergi sinin nisbl payını % 10'iarın üzerine çıkardığı görülmektedir. Bu gelişimde KİT kârlılığı kurumlaşma ve uluslararası ekonomik ilişkilerde dışa açılma ve entegrasyonun yabancı sermaye hareketlerinin payı büyüktür, (1965'de % 4.8'den, 1988'de 10.8'e yükselmiştir (11a). Son yıllarda AT ülkelerin payı yukanda da belirttiğimiz gibi Pasifik OECD ülkelerinde kurum lar vergisinin oranını düşürmesi nedeniyle artmış görülmektedir. Türkiye'nin trendi Avrupa OECD ülkelerininkine uygun olduğundan regresyon bağıntısı Kurumlar Vergisinin GSYİH* ya Oranı • 3.25-1 2.75 2 25H 1 75 4 125H Toplam OECD (GRAFİK 8) • Avrupa OECD Kurumlar Vergisinin Toplam Vergi Gelirlerine Oranı • Türkiye • AET A Toplam OECD (GRAFİK 9) 0 Avrupa OECD l i \ L 1 t / / / \ \ L X H—r-TT — 1 — — 1 T— 1 — r —1—r —T—r —1 T "T—1 da güçlü görünmektedir. Buna karşılık toplam OECD ve AT ile ilişki yok de necek kadar azdır. Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.142 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.605 Türkiye-AT R2 = 0.119 Gelir ve kurumlar vergisinin bu bağımsız analizinin ardından gelir ve ku rumlar vergisinin ortak yükünün incelenmesi için gelir ve kurumlar vergisinin toplamının paylannı karşılaştıralım. 3. Gelir ve Kurumlar Vergisinin Toplam Yükü GSYİH içindeki bu yük aşağıdaki 10 nolu grafikte de sergilendiği gibi, OECD ülke gruplan için artan eğilimdedir. Türkiye'de ise gelir vergisi pay azalması baskın çıkarak trendi tersine çevirmiştir. 1965 - 1988 döneminde Türkiye'de dahil bütün OECD ülkelerinde bu vergiler toplamının GSYİH içindeki payı artmış, ancak OECD ülkelerinde bu artışın kaynağı gelir vergisi iken Türkiye'de 1965 1980 arası gelir vergisi, 1980 sonrası kurumlar vergisi olmuştur. Toplam OECD ortalaması 1965'de % 9.5 iken 1988'de % 14.8'e çıkmıştır. Avrupa OECD ülkeleri ile AT ülkeleri de yaklaşık iki katlık bir pay artışını yaşamış bulunmaktadır. 1988 itibariyle bu vergi yükü üst sıralarda olan ülkeler, gelir vergisindeki sıralamaya paraleldir (Danimarka % 30.5, İsveç % 24.3 gibi) bunlan, ol dukça etkin bir gelir vergisi uygulayan Yeni Zelanda (% 22.7) izlemektedir. (11a) Türkiye'de kurumlar vergisinin toplam vergiler içindeki paym değişmesinde kurumlar vergisi tarifesinin izlediği seyirin etken olduğu söylenebilir. Şöyle ki; Kurumlar vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı hesaplanırken Türkiye'de KV tarifesinin takip ettiği seyri de hatırlamak yararlı olur. Stopaj 1950-1960 1961 -1967 1968-1979 1980- 1981 1982-83-84 1985 ve sonrası %10 % 20 %25 %50 %40 % 46 (+fonlar) - %20 - Toplam Kanun %10 %20 %40 %50 %40 %46 5422 192 1137 2362 2573 3239 -(Şu anda toplam % 49,22) Hesaplarda stopajlar nazara alınmazsa yanıltıcı sonuçlara varılır. Gelir Vergisi + Kurumlar Vergisi'nin GSYlH'ya Oranı D • A AET Toplam OECD (GRAFİK 10) ^ Avrupa OECD Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi'nin Toplam Vergi Gelirleri İçindeki Payı • Türkiye • AET • Toplam OECD # (GRAFİK 11 ) Avrupa OECD 55 n 25-1—I I I I i I I I » I I I I I I I I I I I I I 1962 1965 1967 1970 1972 1975 1977 1980 1982 1985 1987 1990 Yıllar Türkiye'nin bu toplam yükle ilişkili olarak OECD ülkeleri regresyon katsayılan şöyledir. Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.671 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.638 Türkiye - AT R2 = 0.576 Görüldüğü gibi kurumlar vergisi/GSYİH bağmtısınm güçlülüğünden kay naklanan bir gelir+kurumlar vergisi/GSYİH ilişkisi sözkonusudur. Ne var ki, bu katsayılann açıklayıcılığı gene de genel trendin üçte ikisinden fazlasmı geçmemektedir. Gelir+kurumlar vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı grafiğine (11. nolu) bakılınca burada OECD ülkeleri trendinin azalan bir görünümde olduğu farkedilmektedir. Bunun nedeni kurumlar vergisindeki gerilemedir. Toplam OECD ortalaması 1988 itibariyle % 38.3, Avrupa OECD % 34.9 ve AT % 33.3'dür. Türkiye'de ise bu pay 1982'de % 53.2'ye kadar çıktıktan sonra 1988'de OECD ortalamalannın (AT hariç) gerisine düşmüştür. Gelir ve kurumlar vergisinin toplam yükünde lider ülke, şaşırtıcı bir biçimde gelir vergisi son derece güçlü olan Yeni Zelanda'dır (% 59.8) Bu ülke Avrupa OECD ve AT'de Danimarka (% 58.6) izlemektedir. Bu konuda en düşük orana sahip AT ülkesi % 17.4'le Fransa'dır (Tablo 11). Türkiye'nin bu payla ilgili olarak regresyon bağıntılan şöyledir: Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.444 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.436 Türkiye - AT R2 = 0.322 Bu bağıntılann GSYİH içindeki yük bağıntılannın tersine zayıf olduğu görülmektedir. Bunun sebebi, Türkiye'nin toplam payındaki iniş çıkıştır. Gelir üzerinden alınan vergiler içinde incelenecek olan son kalem, sos yal güvenlik katılımlandır. 4- Sosyal Güvenlik Katılımları OECD ülkelerinde sosyal güvenlik primlerinin GSYİH içindeki payında 1980'e kadar görülen hızlı gelişimin (12 nolu) grafikte 1980 sonrası yavaşladığı hatta durduğu gözlenmektedir. Türkiye'nin trendi de benzer çizgidedir. 1988'de AT ortalamasının (% 11.6) gerek toplam OECD (% 9.5), gerekse Avrupa OECD (% 10.8) den yüksek olduğu görülmektedir. Yeni Zelanda ve Avustralya'da bu tür katılımların vergi gelirleri içinde yeri yoktur. Buna karşılık Hollanda (% 20.4) ve Fransa (% 19.2); bu katılımlann, GSYİH içinde en büyük yük teşkil ettiği ülkelerdir (Tablo 16). Regresyon bağıntılan, Türkiye'nin trendi ile OECD ülkelerininkinin çok sıkı ilişkili olduğunu kanıtlamaktadır. Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.929 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.926 Türkiye - AT R2 = 0.906 Gelir vergileri içinde, Türkiye'nin OECD trendine en uyumlu gelişim çizgisine sahip vergi türünün sosyal güvenlik primleri olduğu anlaşılmaktadır. Bu kadar güçlü olmasa da, sosyal güvenlik katılımlannın toplam vergi gelirleri içindeki payı konusundaki ilişkilerde de benzer sonuçlar elde edilmektedir (Bkz. 13 nolu grafik) 1988 yılında sosyal güvenlik katılımlannın toplam vergi gelirleri içindeki payı ile ilgili olarak toplam OECD ortalaması % 24,2, Avrupa OECD ortala ması % 26.5, AT ortalaması da % 28.8'dir. AT 1965'de olduğu gibi 1988'de de en üst sıradadır. Fransa ve Hollanda gene vergi gelirlerinin yarıya yakınını (Fransa % 43.3, Hollanda % 42.5), sosyal güvenlik katılımlanndan sağlamaktadır. Türkiye'nin bu konudaki kaynağı 1980'e kadar ciddi biçimde artmıştır. 1965'de %5.9, olan toplam vergi gelirleri payı, 1980'de % 14'e çık mıştır. 1980 sonrası % 15'lerde istikrarlı bir seyir izlenmektedir (Tablo 17). Regresyon katsayılan sosyal güvenlik katılımları/GSYİH kadar güçlü ol mamakla birlikte gene de kuvvetli görünmektedir. Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.790 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.765 Türkiye - AT R2 = 0.594 AT ilişkisi fazla güçlü görünmemekle birlikte, Türkiye'de sosyal güvenlik katılımlarının toplam vergi gelirleri içindeki payı oldukça uyumlu ve tutarlıdır. Şimdi servet vergilerinin yükü ele alınacaktır. 0. SERVET VERGİLERİ YÜKÜ Servet vergilerinin GSYİH içindeki payında oldukça belirgin bir istikrar gözlenmektedir. 14 nolu grafikte gözlenen iniş çıkışlar 1.6 ile % 2 arasındadır. Buna karşılık Türkiye'de belir gin bir düşüş olduğu açıktır. Toplam OECD ortalaması % 2 olup, 1965 düzeyini aşmamıştır. GSYİH içindeki servet vergileri yükü yüksek olan OECD ülkeleri 1988'de İngiltere (% 4.7), Japonya (% 3.4) Lüksemburg (% 3.4), Japonya (% 3.3), Kanada (% 3.2) ve ABD (% 3.1)'dir (Tablo 18). Türkiye'nin servet vergilerinin GSYİH içindeki payının OECD ülkelerinin • 1962 1965 1967 1970 1972 Toplam OECO 1 I I I I 1975 1977 1980 1982 Yıllar H I Avrupa OECO i I I 1985 1987 I i 1990 Sosyal Güvenlik Primlerinin Toplam Vergi Gelirlerine Oranı • Toplam OECD (GRAFİK 13) # AvnıpaCECD 5-t-n—I—İlli—I—\—T—1—I—\—I—T—T—I—I—I—I—I—I—I 1962 1965 1967 1970 1972 1975 1977 1980 1982 1985 1987 1990 Yıllar tersine bir eğilim göstermesi sonucu, regresyon bağmtılan yok gibidir. Şöyle ki; Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.041 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.128 Türkiye - AT R2 = 0.469 AT içinde servet vergisi yükündeki nisbi düşüş, Türkiye'nin trendine yaklaşmaya yol açmış görünmektedir. Servet vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payında ise Türkiye ile OECD ülke grupları arasında trend uyumu söz konusudur. Servet vergileri nin toplam vergi gelirleri içindeki payı 1980'e kadar düşmüş, 1980 sonrası, sabit bir seyir takip etmeye başlamıştır. (15 nolu grafik) Toplam OECD orta laması % 5.4 dolayındadır. İngiltere; OECD içinde servet vergilerinin vergi gelirleri içinde en büyük paya sahip olduğu ülkedir (1988'de % 12.7). İkinci sırada Japonya (% 10.9) üçüncü sırada % 10.3 ile ABD yer almaktadır. Türkiye'de ise bu pay 1965'lerde % 10.5 iken 1988'de % 2.8'e düşmüştür. (Tablo 19). Regresyon katsayıları aşağıdaki gibidir. Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.872 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.876 Türkiye - AT R2 = 0.805 Servet vergilerinin toplam vergi gelirleri içindeki payı konusunda Türkiye ile OECD ülkeleri arasında sıkı bir bağıntı tespit edilmektedir. Türkiye'de diğer OECD ülkeleri gibi servet vergileri payı azalmakta, ancak bu vergilerin GSYİH payı Türkiye'de dörtte birine düştüğü için, trend bozula rak ilk ilişkide uyumsuzluk görülmektedir. D. MAL ve HİZMETLER ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER YÜKÜ Bu vergiler başlıca yurt içi mal ve hizmetlerden alınmaktadır. Bu vergiler kendi içinde başlıca tüketim vergileri (genel ya da özel) ile fazlaca önemi olmayan diğer mal ve hizmet vergilerine (ruhsat vergileri, motorlu taşıtlar vergisi, mali tekellerin karlan vd) aynimaktadır. Karşılaştırmalarda önce genel olarak mal ve hizmetlerden alınan vergileri inceleyeceğiz, daha sonra toplam tüketim vergilerini, tüketim vergileri içinde genel tüketim (satış) ve özel tüketim ver gilerini ele alacağız. 1. Yurtiçi Mal ve Hizmetlerden Alınan Vergiler Bu vergilerle ilgili ola rak 16 nolu grafik incelendiğinde OECD ülke gruplannın bu vergilerin GSYİH içindeki paya ilişkin trendinin yükselen özelliği ve üç seri içinde istik- Servetten Alınan Vergilerin GSYİH' ya Oranı (GRAFİK 14) A Toplam OECD # Avrupa OECD 2.2 n J1 •A A 1.8 / ^ 1.6- , m i \ A \ 1.2 \ V .8 .6 1962 j 1—1—T 1965 1967 1970 1 i — 1 — f—r— 1 — i — 1 — r — 1 — 1—T"" t" " 1 1 1972 1975 1977 1980 1982 1985 1987 1990 Yıllar Servetten Alınan Vergilerin Toplam Vergi Gelirlerine Oranı • Toplam OECD i I 1962 1965 1967 1970 1972 1975 1977 Yıllar I (GRAFİK 15) 0 I 1980 I I 1982 Avrupa OECD 1 1 1 I 1985 1987 I . 1990 rarlı oluşu göze çarpmaktadır. Türkiye ise 1975 - 1984 arası bu vergilerin GSYİH içindeki payının düştüğü ve 1984 yılında en düşük seviyesine ulaştığı ve bu yıldan sonra katma değer vergisinin yürürüğe girişiyle tekrar artan eğilimde olduğu gözlenmektedir. OECD ülkeleri içinde, mal ve hizmet ler üzerinden alınan vergilerin GSYÎH içindeki payını en çok artıran ülke grubu AT ülkeleri olmuştur (1965'de % 10.2 iken 1988'de % 13.1). (Tablo 20). Toplam OECD ve Avrupa OECD ükelerinin ortalamalan da yükselmiş görünmektedir. Toplam OECD ortalaması 1988'de % 11.7, Avrupa OECD ortalaması % 12.7 olmuştur. Danimarka ve İrlanda bu konuda bu vergileri ağıriıklı alan ülkeler olurken Pasifik OECD ülkelerinde (İspanya, ABD ve Australya) bu vergi grubunun yüzdesi düşüktür. Türkiye'nin bu konudaki yüzdesi, KDVne rağmen 1988 itibariyle % 7.3'dür. Gider vergilerinin yürürlükte olduğu 1970 seviyesine (% 8.7) ulaşamamıştır. Türkiye ile OECD ülkeleri arasında bu vergiler yönünden ortaya çıkan uyumsuz trendler regresyon katsayılarına da yansımıştır. Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.046 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.036 Türkiye - AT R2 = 0.092 Görüldüğü gibi, Türkiye'nin bu konudaki yükü ile OECD ülkeleri arasında trend uyuşmazlığı nedeniyle hiçbir bağıntı yoktur. Mal ve hizmetler üzerinden alman vergilerin toplam vergi gelirieri içindeki pay trendleri incelendiğinde, (Grafik 17) OECD ülkeleri toplam vergi yüklerini 1965 - 1988 döneminde artırdıklanndan bu vergilerin GSYİH içindeki payının artmış, ancak bu vergilerin toplam vergi gelirieri içindeki payının düşmüş olduğu görülmektedir. Türkiye'de, gelir vergisinin yukanda belirttiğimiz nedenlerie aşırı bir yük oluşturması sonucu, mal ve hizmetler üzerinden alınan vergilerde 1981 yılma kadar düşüş görülmüş bu tarihten itibaren pay yükselmesi izlenmiştir. 1985 yılı KDV sıçraması hariç trend OECD ülkeleri ile uyumlu gibi görünmektedir. Bu gruba giren vergilerin toplam vergi gelirieri içindeki paylarına ilişkin OECD ortalamalan dönem başına nispetle düşmüştür. Toplam OECD orta laması % 37.1, 1988'de % 30.1 dir. 1988 yılı itibariyle hala en yüksek düzeyde mal ve hizmet vergisi alan ülkeler AT üyelerinin kendi aralarındaki nispeten az gelişmişleridir. (Portekiz % 48.1, Yunanistan % 45.4, İrianda % 42). Toplam vergi gelirieri içinde, mal ve hizmetler üzerinden alınan vergile re en az ağıriık veren OECD ülkesi ise Japonya'dır (% 12.6). Bu ülkeyi ABD izlemektedir (% 16.9). (Tablo 21). Mal ve Hizmetlerden Alınan Vergilerin GSYİH' ya Oranı (GRAFİK 16) D Türkiye • AET A Toplam OECD 0 Avrupa OECD • Ot r 2. t Ş3 H—1—r 1 T I —1—f—1—r • >• Mal ve Hizmetlerden Alman Toplam Vergi Gelirleri İçindeki Payı (GRAFİK 17) A 1962 1965 Toplam OECD # Avrupa OECD T—1—r—1—I—\—I—I—\—1—\—I—I—I—I—1—ı—\—ı—ı 1967 1970 1972 1975 1977 1980 1982 1985 1987 1990 Yıllar Tüketim Vergilerinin GSYİH* ya Oranı (GRAFİK 18) Toplam OECD A # Avrupa OECD - F r X / 1— } \ \ i ı 1962 1965 1967 1 T 1970 1972 1975 1977 Yıllar ""-T T 1980 1982 I 1985 1987 1 1990 Tüketim Vergilerinin Toplam Vergi Gelirierine Oranı (GRAFİK 19) A Toplam OECD • Avrupa OECD t o T 1962 1965 1967 1970 1 1972 1 \ 1 i 1 1 1 1 1975 1977 1980 1982 Yıllar 1 ) 1 1 1 1 1985 1987 1990 Türkiye 1965'de toplam vergiler içinde % 54 oranında mal ve hizmet vergisi alırken, 1988'de bu oranı % 31.7'ye inmiştir. Bu konuda OECD ülkeleri ile olan regresyonlan oldukça güçlü çıkmıştır. Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.845 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.869 Türkiye-AT R2 = 0.795 Bu katsayı yüksekliği incelenen dönemde Türkiye'nin mal ve hizmet vergilerinin toplam vergiler içindeki payının, OECD ülkeler payına paralel bir seyir gösterdiğinin kanıtıdır. Şimdi, mal ve hizmet vergileri içinde tüketim vergilerini inceleyelim. Toplam tüketim vegilerinin trendi, mal ve hizmetler üzerinden alman vergilerle, hemen hemen aynı olduğundan üzerinde durmuyoruz. (Tablo 2223 ve Grafik 18-19). Bu vergiler içinde genel ve özel tüketim vergilerini ver mekle yetineceğiz. 2. Genel Tüketim (Satış) Vergileri Bu vergilerin OECD sınıflamasına göre başlıca ciro (yazılı muamele) ya da KDV'nden oluştuğunu vergilerin ayınmı konusunda açıklamıştık. Bu konuda OECD ülkeleri grafiği, aşağıda da görüldüğü gibi yukan doğru eğimlidir. Türkiye bu vergi grubunu 1985 sonrası KDV şeklinde uygulamaya soktuğundan, üç yıllık bir trend karşılaştırması yapılabilir ki, bunun da pek anlamlı olmayacağı açıktır. (Gra fik 20). Bu vergilerin GSYİH içindeki payına baktığımızda Toplam OECD ortala masının 1964'de % 3.3 iken 1988'de % 6.4'e çıktığını, Avrupa OECD yüzdesinin aynı dönemde % 3.7'den % 7.3'e yükseldiğini görüyoruz. AT or talaması da Avrupa OECD ortalaması ile hemen hemen çakışmaktadır (1965 %3.5, 1988 % 7.3). Türkiye ise 1985'de başlattığı genel tüketim vergi lemesinde istikrarlı bir seyir izlemektedir (1988 % 5.2). (Tablo 24) Bu vergi grubunun GSYİH içindeki yükü en yüksek olan OECD ülkesi % 10.1 ile Danimarka; en düşük olan % 2.2 ile ABD'dir. Japonya genel tüketim vergisi almayan tek OECD ülkesidir. (Tablo 25). Türkiye'nin üç yılık trendi, OECD ülkeleri ile uyuşmaktadır. Nitekim kat sayılar. Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.752 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.752 Türkiye - AT R2 = 0.786 Genel Tüketim Vergilerinin GSYİH' ya Oranı A (GRAFİK 20) Toplam OECD # Avrupa OECD / i 0 • / —• ; / t / \ 1 / // / 1 1—1— I — \ — 1—1— 1—I— T— 1—1— \ 1 — r - 1 1—r—ı Genel Tüketim Vergilerinin Toplam Vergi Gelirlerine Oranı (GRAFİK 21) ° • Türlüye AÜT Toplam OECD ^ Avrupa OECD 22 18 4 16 4 14 4 O) A / j 12 /1 k / —\—İr ••"T T— \ T •-•r T 1 T —1 T—1—1 Genel tüketim vergilerinin toplam vergi gelirleri içindeki paymm gelişimi de, GSYİH içindeki payı ile tutarlıdır. 21 nolu grafikte pay artışı eğilimi gözlenmektedir. Türkiye'nin payı ise inişli çıkışlı olduğundan, OECD trendi ne uymamaktadır. Genel tüketim vergilerinin toplam vergi gelirleri içindeki payı konusun daki Toplam OECD, Avrupa OECD ve AT ortalamalan yükselmiştir. Sırasıyla, Toplam OECD 1965 % 11.7,1988 % 16.4, Avrupa OECD 1965 % 12.9, 1988, % 18.2, AT, 1965 % 12.7, 1988 % 18). Türkiye'nin 1988 payı ise % 22.9'dur. Genel tüketim vergisi (KDV), toplam vergi gelirleri içinde büyük pay işgal eden ülke % 25.3'le Yunanistan'dır. Bu ülkeyi % 23.9 Fin landiya izlemekte, Tükiye ise belirttiğimiz oranı ile üçüncü sırada yer almak tadır. ABD pay sıralamasında en geride kalmaktadır (Tablo 24). Türkiye ile OECD ülkeleri arasında bu konuda yapılan regresyonlar anlamsız çıkmıştır. 3. Özel Mal ve Hizmet Vergileri Bu vergilerle ilgili grafiklerde (Grafik 22), bu vergi grubu yükünün OECD ülkelerinde çok hafif bir biçimde azalan eğilimde olduğu görülmektedir. Bu vergilerin GSYÎH içindeki ortalamalannda 1965-1988 döneminde bir puanlık düşüşler kaydedilmiştir. Nitekim toplam OECD ortalaması 1965'de % 5.8 iken 1988'de % 4.6'ya, Avrupa OECD ortalaması % 6.2'den % 4.9'a, AT ortalaması da % 6.1'den, % 5.1'e inmiştir. Türkiye'nin ortalaması ise 1965'de % 8.0'dan 1988'de % 1.9'a inmiştir (Tablo 26). Bunda belli özel mal ve hizmet vergilerinin KDV'nin yürürlüğe girişi ile 1985'den itibaren uygulamadan kaldırılmasının da etken olduğu söylenebilir. Özel mal ve hizmet vergilerinin GSYÎH içinde ağırlıklı olduğu ülkeler Portekiz (% 9.2), İrlanda (% 8.2) ve Norveç (% 7.4) ve Yunanistan'dır. (% 64). Türkiye'de bu sıralamada % 1.9 ile en alt sırada yer almaktadır. Bu ko nudaki regresyon katsayılan aşağıya çıkanimıştır. Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.367 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.307 Türkiye - AT R2 = 0.037 Genel trend uyumsuzluğu görülmekle birlikte en olumsuz bağıntının AT ülkeleri ile ilgili olduğu açıktır. Özel mal ve hizmetlerden alınan vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payına ilişkin 13 nolu grafik incelendiğinde azalan trendin oldukça belirgin olduğu görülmektedir. Türkiye'nin bu konudaki vergi payındaki düşüş ise büyük bir hız ve boyuttadır. OECD ülkelerinde ortalamalar yarıyarıya düşmüştür. Toplam OECD, 1965'de % 23.2, 1988'de % 12, Avrupa OECD, 1965'de % 24.3 1988'de % 12.2, AT, 1965'de % 23.8, 1988'de % 12.9. özel Mal ve Hizmetlerden Alman Vergilerin GSYİH* ya Oranı (GRAFİK 22) • • Türkiye AET A Toplam OECD # Avrupa OECD — 1 1 ^^^^ i 1 \T I \^ 1 —1—r—1—r I i 1 —1—r—1—r özel Mal ve Hizmetlerden Alman Vergilerin Toplam Vergi Gelirlerine Oranı (GRAFİK 23) • Türkiye • AET A \ Toplam OECO # Avrupa OECD \ J t o 1 L _ V. ! -o > 1 1—I— r - r - 1—r— — 1 — Yıllar — 1 — — I — —r— —1—1 Türkiye ise 1965'de vergi gelirlerinin % 53.5'ini bu vergilerden sağlarken bu oran 1988'de % 8.2'ye inmiştir. 1988 itibariyle bu konuda en yoğun vergileme yapan ülkelerin başında gene Portekiz (% 26.6 ile) yer al maktadır. İkinci sırada İrlanda (% 19.7), üçüncü sırada ise Yunanistan (% 17.9) bulunmaktadır (Tablo 27). Türkiye'nin bu vergilerle ilgili payının OECD ülke gruplan ile karşılaştırması, trend uyumu nedeniyle bağıntılı katsayılar vermiştir. Türkiye - Toplam OECD R2 = 0.803 Türkiye - Avrupa OECD R2 = 0.791 Türkiye - AT R2 = 0.641 Vergilerin GSYİH ve toplam vergi gelirleri içindeki pay karşılaştırmalarından çıkan sonuçlar şunlardır. Türkiye'nin topiam vergi yükü değerieri dağınık ve istikrarsız, buna karşıiık OECD değerieri istikrariıdır. Türkiye, OECD içinde sosyai güvenlik katılımları katılsın, katılmasın toplam vergi gelirleri/GSYİH oranı en düşük ülkedir. Vergi gruplan itibariyle yük karşılaştırmalannda 1965-1988 döneminde Türkiye ile OECD ülkeleri arasında en fazla trend uyumu gösteren değerlerin, gelir üzerinden alınan vergiler (özellikle sosyal güvenlik katılımlan) ve KDV'nin GSYİH içindeki payı olduğu görülmektedir. Şimdi, Türkiye'deki vergi yükünü, tarihsel gelişimi de dikkate alarak daha etraflı analiz etmek istiyoruz. IIL TÜRKİYE'DE VERGİ YÜKÜNÜN GELİŞİMİ A. Giriş Vergi ve benzeri yükümlülüklerin tanımını yaptığımız ve Türkiye'de vergi yükü kapsamına giren yükümlülükleri sıraladığımız birinci bölümde Türkiye' de vergi yükü kapsamına, genel bütçe vergi gelirlerinin, katma bütçeli idare lerin vergi benzeri (harç) gelirlerinin, mahalli idarelerin vergi, resim ve harç gelirleri ile genel bütçe vergi gelirlerinden aldığı payların, sosyal güvenlik katılımlan ve zorunlu tasarruf kesintilerinin ve vergiye bağlı fon gelirlerinin girdiğini belirtmiştik. Bu geniş kapsamlı vergi yüküne ilişkin verileri 1975 sonrası için anlamlı olarak elde edebilmiş bulunuyoruz. 1923'den günümüze kadar elde edilebi len en sağlıklı verilerin genei bütçe vergi gelirlerine ilişkin olduğu belirtil melidir. Yükümlülük kapsamına giren unsurlardan, katma bütçelerin vergi benzeri gelirlerinin fazla önemli olamadığı söylenebilir (12). Geniş kapsamlı ve OECD vergi sınıflaması ile tutarlı olduğunu belirt tiğimiz bu yükümlülük kapsamına, oldukça önemli büyüklüklere sahip as kerlik hizmeti değeri, KİT faktör gelirleri ile bütçe açığının da katılması gerektiği savunulmaktadır (13). Bu bölümdeki analizde önce genel bütçe vergi gelirlerinin GSYİH içindeki (dar anlamda toplam vergi yükü) payının gelişimi 1923-1988 itibariyle verilecektir. Devlet vergi yükünün gelişimi daha sonra, fert başına GSYİH ile ilişkilendirilerek 1927-1988 dönemi toplumsal vergi yükünün gelişimi haline dönüştürülecektir. Bu analizleri 1975-1988 döneminde OECD sınıflamasına uygun geniş kapsamlı vergi yükünün unsurlan ve bu unsurlann ağırlıklan izleyecektir. Bu konulan tartışmalı olan gizli vergilerin (KİT faktör gelirleri ve bütçe açıklan gibi boyutlannın analizi izleyecek, son olarak da vergi yükü dağılımına ilişkin bazı verilerin an lamlılığı tartışılacaktır. Analizlerde toplam gelir olarak GSYİH alınacaktır. (12) Sözgelimi katma bütçeli idarelerin vergi gelirleri 1987 yılında 22, 1988'de 18 milyar olmuştur. Bu mutlak değerlerin geniş kapsamlı toplam vergi gelirleri içindeki payı 1987'de onbinde 15, 1988'de ise yalnızca onbinde 7'dir. Bkz. 1990 yıllık Ekonomik Rapor Maliye ve Gümrük Bakanlığı s.72. (13) Bkz. Akalın, Güneri, Türkiye'de Gelir ve Vergi Yükü Dağılımı, op.cit. ss. 173-177 Sayın Akalın, OECD sınıflamasına uygun vergi yüküne resmi vergi yükü demekte ve bu yüke dolaylı vergi niteliğindeki KİT ticaret fazlalarını temsil ettiği varsayılan KİT faktör gelirlerini ve Türkiye'de emisyonla finanse edilen ve bunun sonucu enflasyon vergisi haline gelen, bütçe açıklarını ve mecburi askerlik sonucu vergi yükü içinde yer almayan askerlik hizmetinin parasal değerini ifade eden ve ayni bir vergi sayılabilecek askerlik hizmetini de katma gerektiğini ve bunlar katıldığında, gerçek vergi yüküne ulaşılabileceğini ileri sürmektedir. Akalın'a göre gerçek vergi gelirlerinin GSMH içindeki payı 1987'de % 36.03'a, 1988'de % 32.59 düzeyine ulaşmaktadır. B. Genel Bütçe Vergi Yükü. Bu yük genel bütçe vergi gelirlerinin GSYİH içindeki payını ifade etmektedir. Bu vergi yükünü 1923 - 1988 dönemi itibariyle analiz etmek istiyoruz. 24 numaralı grafikte, 1975-1979 döneminde en yüksek konsolide bütçe vergi düzeyine erişildiği izlenmekte dir. En yüksek değer 1977'de % 19.5'dur. Gene de karşılaştırmalann sağlıklı yapılabilmesi için 1984 sonrasında yerel yönetimlere verilen genel bütçe vergi gelirleri paylannın 1984-1988 itibariyle vergi yükünü belli ölçüde düşürdüğü belirtilmelidir (Bkz. Tablo 32 ve Grafik 24) 1923'de % 9.8 ile başlayan devlet vergi yükü, en düşük düzeyine 1936 yılında inmiştir. 1988'de ulaşılan düzey ise konsolide bütçe vergi gelirleri açısından % 14.2'dir. Oldukça dar kapsamlı olmasına rağmen vergi yükü olarak ifade edilen bu rasyonun gelişimi konjonktürel tutarlılığı tereddütlü sayılabilecek dört alt dönemde incelenebilir. Bu dönemler 1923-1950, 1951-1960, 19611980 ve 1981-1988 yıllan arasındaki dönemlerdir. Bu dönemler içinde özellikle 1923-1950 dönemi oldukça farklı ekonomik dalgalanmalann yaşandığı yıllardır (sözgelimi 1929 Büyük Buhran ve İkinci Dünya Savaşı gibi). Toplam Vergi Yükü Grafiği (1923 - 1988) (GRAFİK 24) : X ı Toplam Vergi Yükü (%) 3 > s» 1923-1988 genel yük ortalaması % 13.03 iken, alt dönem ortalamalan 1923-1950 dönemi için % 10.97, 1951-1960 döneminde % 11.13, 19611980 döneminde % 15.79 ve 1981 - 1988 döneminde % 15.69 olmuştur. Görüldüğü gibi, en yüksek ortalama, 1961-1980 dönemine ilişkindir. 1923-1988 dönemini alt dönemlere ayırmadan, nüfus sayımının yapıl dığı 1927 yılından başlamak üzere fert başına sabit fiyatlarla GSYİH ile top lam vergi yükü arasındaki ilişkiyi belirleyen regresyon ilişkisini aşağıdaki şekilde hesaplamış bulunuyoruz. R2 = 0.433 Görüldüğü gibi belirlilik katsayısı fazla güçlü değildir. Bir başka deyimle, Türkiye'de 1927-1988 döneminde, toplam vergi yükü olarak ifade edilen konsolide bütçe vergi gelirleri ile fert başına sabit fiyatlarla GSYİH arasındaki ilişki zayıftır. Bu ilişkiyi alt dönemler itibariyle belirleyerek, bu güçsüzlüğün hangi dönemlerden kaynaklandığını ortaya koyalım. 1927-1950 döneminde, toplam vergi yükü 1930 başlanndaki olağan üstü sıçramanın-ki bu sıçrama iktisadi buhran vergisi, muvazene vergisi ve emlak değerlerinin yeniden tahriri sonucunda oluşmuştur. Bunun yanısıra, oldukça iniş çıkış gösteren bir trende sahiptir. (Bkz. 25 nolu grafik) Nitekim fert başına sabit fiyatlarla GSYİH ile vergi yükü arasında kurulan regresyon ilişkisi bu dalgalanmayı ve sapmalan doğrulamaktadır. R2 = 0.178 1927-1950 döneminin genel trendi bozan başlıca alt dönem olduğu be lirtilebilir. Belirlilik katsayısı oldukça düşük, standart hata çok yüksektir. 1950 yılına kadar, devlet vergi yükünün artışında ya da azalışında, fert başına sabit fiyatlarla GSYİH'nin çok küçük bir etkisi olduğu ortaya çıkmıştır. 1951-1960 döneminde vergi yükü ile fert başına sabit fiyatlarla GSYİH arasındaki ilişki de kötüleşmektedir. 26 numaralı grafikte vergi yükünde bir artış eğilimi yoktur. Dönem boyunca ortalama olarak sabit bir seyir izlemek tedir. Fert başına GSYİH ile ilişkinin kötüleşmesinin sebebini, verginin gelir esnekliğinin düşmesinde aramak gerekir. Nitekim, regresyon katsayısı aşağıdaki şekildedir. R2 = 0.043 Belirlilik katsayısı, sabit fiyatlarla fert başına GSYİH'nin gelişiminin vergi yükü üzerinde hiçbir etkisinin bulunmadığını göstermektedir. X ı Toplam Vergi Yükü (%) 3 E (O Q. O I Yıllar I 1923<X<Î95Q" Toplam Vergi Yükü Grafiği (1951 - 1960) (GRAFİK 26) X f Toplam Vergi Yükü (%) Yıllar I 1951 < x s 1960 : X ı Toplam Vergi Yükü (%) S» Io. o Yıllar I 1961 g x S 1980 Toplam Vergi Yükü Grafiği (1981 - 1988) (GRAFİK 28) : X ı Toplam Vergi Yükü (%) 19n - +90% E -90 % Yıllar I 1981 < x < 1988 Halbuki, gerek grafik gösterim, gerek regresyon ilişkisi, 1961-1980 döneminde toplam vergi yükünün, fert basma GSYİH'daki gelişmelerle sıkısıkıya ilişkili olduğunu göstermektedir (Bkz. 27 nolu grafik) Dönemin son yıllannda aşağıya doğru bir eğilim izlenmektedir. İlişkiyi belirleyen determi nasyon katsayısı oldukça yüksektir (R2 = 0.722). Nitekim toplam vergi yükü (konsolide bütçe vergi gelirleri) bu dönemde en yüksek düzeyine ulaşmıştır. Son dönemi (1981-1988) ikiye ayırmak gerekir. 1984 yılına kadar 1979'da başlayan iniş sürmektedir. 1984 sonrasında ise tekrar yükselme gözlenmektedir (Bkz. 28 nolu grafik). İlişki de zayıflamıştır (R2 = 0.343) Alt dönemler itibariyle yapılan inceleme sonunda toplam vergi yükünün gelişimi ile fert başına sabit fiyatlarla GSYİH arasındaki ilişkinin zayıf olduğu, bu ilişkiyi yalnızca 1961-1980 döneminin güçlendirdiği ortaya çıkmıştır. Bu ilişkiyi daha anlamlı hale getirmek istersek fert başrna sabit fiyatiaria vergi ödemeieri iie fert başına GSYİH artış yüzdeieri arasındaki bağıntıyı kurmamız uygun olacaktır. 32 nolu artış yüzdeleri grafiği aradaki ilişkiden özellikle 1951-1960 döneminde fert başına GSYİH artışlannın, vergi ödemeleri artışını aştığı, 1961-1980 döneminde ise trendin tersine dönerek vergi ödemeleri artış yüzdelerinin, GSYİH artış yüzdelerini geçtiği anlaşılmaktadır. 1980 sonrası, belirttiğimiz gibi iki ayrı dönem söz konusu dur. 1984 sonrası sabit fiyatlarla vergi ödemeleri artış hızı GSYİH artış hızının üstündedir. Bu farklı trendler sonucu 1980 sonrası regresyon bağıntısı ve katsayısı fert başına GSYİH artışının, fert başına vergi ödemeleri üzerinde hiçbir tesiri olmadığını göstermektedir. y = 0.178x + 0.44 (0.171) R2 = 0.006 Sonuç olarak tekrarlarsak, Türkiye'de toplam vergi yükü olarak ifade edilen genel bütçe vergi gelir leri yükünün, GSYİH'nin gelişimi ile hiç ilişkili olmadığı, bu ilişkinin yalnızca 1961 -1980 dönemi itibariyle kurulabileceği anlaşılmıştır (14). (14) Türkiye'de 1968-1987 yılları arasındaki dönemde vergi kapasitesinin tahminine ilişkin bir çalışmada, kişi başına gelir, tarım, sanayi], imalat sanayi ve dış ticaret paylarının vergi kapasitesini açıklamada yetersiz olduğu anlaşılmıştır. Bu yirmi yıllık dönemin 19681979, 1980-1987 olmak üzere ikiye bölünmesi halinde, 1979'a kadarki dönemde, kişi başına gelir vergi kapasitesini olumlu yönde etkilemekte, buna mukabil 1980-1987 döneminde kişi başına gelirle, vergi kapasitesi arasındaki İlişki olumsuz çıkmaktadır. Bkz.Berksoy, Turgay: Türkiye'nin 1968-1987 yılları arasındaki Vergi Kapasitesi ve Vergi Gayretinin Değerlendirilmesi. Türkiye'de Vergi Kayıp ve Kaçakları Nasıl Önlenebilir? panelinde sunulan tebliği, İstanbul, 14.6.1989 s.4. Berksoy'un bir başka çalışmasında 1960-1979 yılları arasında kişi başına gelirin vergi kapasitesini belirleme de çok önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sonuçlar, çalışmamızdaki bulgularla tutarlıdır. Fert Başına Vergi Ödemeleri ve Fert Başına GSYİH (GRAFİK 29) • Fert Başı GSYİH (Sab.Fıy.) ^ Fert Baş. Vergi ödem.(Sab.Ry.) 800-1 700 / 600 500 / 400- 300 200- t 100 1920 V 1930 1940 1950 1960 Yıllar 1970 1980 1990 1.6-1 -1 1920 1930 1 1940 1 1 1950 1 Yıllar 1 1960 1 1 1970 1 1 1980 i 1 1990 o - co G) O CO CD Ü. - Ü >0) 1 Ü •c o CD CJ> E (0 S a> > CD İ5 O co c ï CD CD 1 O CM 8 O 00 s o CM (•A|dqBS)uJoPOîû^öA Sea y e d O CD ^ Fert Başına Vergi Ödemeleri ve Fert Başına GSYİH Artış Yüzdeleri (GRAFİK 32) • Fert Başı GSYİH (Sab.Ry.) ^ Fert Baş. Vergi Ödem.(Sab.rıy.) T 1950 1960 Yıllar 1970 r—r 1980 1990 Toplam vergi yükünün nüfus artış hızı ile bağlantılı olarak ele alınması halinde sonuçlar daha anlamlı olacaktır. Nüfus değişkeninin de dikkate alındığı vergi yükü toplumsal vergi yükü olarak adlandınlacaktır. Konsolide bütçe vergi gelirleri yükü,(toplam vergi yükü) değerlerini, nüfus değişkeninin etkilerini de içerecek şekilde toplumsal vergi yüküne dönüştüreceğiz. C. Toplumsal Vergi Yükü Bu yük toplam vergiler/GSYlH (toplam vergi yükü) rasyosunun, sabit fiyatlarla fert başına GSYÎH'ya bölünüp çıkan sonu cun uygun bir düzeltme katsayısı ile çarpılması ile elde edilen oran şeklinde tanımlanmaktadır (15). Bu yük hesabında iki esneklik değeri etken olmak tadır. Bunlardan birincisi vergilerin gelir esnekliği, ikincisi nüfusun gelir es nekliğidir. Vergilerin gelir esnekliği ile nüfusun gelir esnekliği arasındaki ilişkiye göre, toplumsal vergi yükü değişecektir. Toplumsal vergi yükü formülü; Toplam Konsolide Bütçe Vergi Gelirleri/GSYÎH Fert Başına Sabit Fiyatlarla GSYİH x 1000 olarak verilebilir. Bu rasyonun payında dar kap samlı toplam vergi yükü yüzdeleri yer almakta, paydada ise gene tarafımızdan 1926 = 100 esasına göre hesaplanmış sabit fiyatlarla fert başına GSYİH yer almaktadır. Paydadaki değerler (sabit fiyatlarla fert başına GSYİH) nüfusun artışı ile bağlantılı GSYİH değişmesini bir diğer anlatımla nüfustaki değişmenin, GSYİH artışını uyarma gücünü temsil etmektedir. Gelişmiş ülkelerde nüfus artışı oldukça düşük olduğundan, az gelişmiş ülkelere nispetle toplumsal vergi yükü değeri daha düşük olabilir. Toplumsal vergi yükünün yüksekliği veya düşüklüğü şu şekillerde ortaya çıkabilir. Bir ülkede toplumsal vergi yükünün yüksek olması için ve başta vergi gelirleri artışının GSYİH artış hızından büyük GSYİH artış hızının nüfus artış hızından küçük olması gerekecektir. Tersine bu yük değerlerinin küçük olması için vergilerin gelir esnekliğinin gelirin nüfus esnekliğinden küçük olması icap edecektir. Sabit fiyatlarla fert başına GSYİH değerleri büyüdükçe ya da vergi yükü değerleri küçüldükçe, toplumsal vergi yükü küçülecektir. GSYİH'nın artış hızı ile nüfus artış hızı eşitlenirse toplumsal vergi yükündeki değişme yalnızca toplam vergi yüküne bağlı olacaktır. Türkiye'nin ilk nüfus sayımının yapıldığı 1927 yılından başlamak üzere tarafımızdan hesaplanan toplumsal yük değerleri ve bu değerlerin grafiği Tablo 34 ve Grafik 30'da verilmiştir. (15) Bu yük hesabı, Türkçe literatürde ilk defa değerli meslekdaşımız maliyeci Haluk ANIL'ın Türkiye'de Vergi Yükü (1950-1970). Gayrisafi Toplumsal Vergi Yükü Hesabı Üzerine Bir Deneme, Ankara. 1973 ss. 43-45 adlı çalışmasında yapmıştır. Anıl, bu değerli çalışmasında gelir bazı olarak GSMH'yı almış ve sözü edilen dönemde Türkiye'nin yükselmiş görünen vergiler/GSMH oranının, toplumsal vergi yükü hesabına göre düştüğünü ortaya koymuştur. Ibld s.100 Tablo 15. Bu tablo ve grafik incelendiğinde şu yorumlan yapıyoruz. Türkiye'nin toplumsal vergi yükü 1927-1988 genel ortalaması 0.675, 1927-1950 ortala ması 0.930, 1951-1960 ortalaması 0.610, 1961-1980 ortalaması 0.550 ve 1981-1988 ortalaması ise 0.300'dür. 1927-1950 döneminde toplam nüfus % 57, 1951-1960 döneminde % 35, 1961-1980 döneminde % 62 ve 19811988 döneminde ise % 22 oranında artmıştır. En yüksek nüfus artışı 19501980 yıllan arasındaki refah dönemine rastlamaktadır (Bkz. Tablo 30). Buna karşılık toplam GSYİH'daki artış yüzdeleri 1927-1950 arasında cari fiyatlarla 6 kat 1951-1960 arasında 4.8 kat, 1961-1980 arası, 87 kat ve 1981-1988 döneminde ise yaklaşık 24 kat artmıştır. Vergi gelirleri 1927-1950 döneminde 8 kat, 1951-1960 arası 4,5 kat, 1961-1980 döneminde yaklaşık 145 kat, 1981-1988 arasında ise 19 kat artmıştır. 1927-1950 döneminde toplumsal vergi yükünün yüksek olmasının sebebi, nüfus artış hızının düşük olmasına rağmen vergi gelirlerinin GSYİH'dan daha fazla artmasıdır. 19511960 döneminde düşmesinin nedeni, nüfus artış hızının yüksekliğine rağmen vergi gelirleri artış hızının GSYİH artış hızının gerisinde kalmasıdır. 1961-1980 arasında toplumsal vergi yükünde, son yıllar hariç 1950-1960 dönemine göre fazlaca değişme yoktur. Bunun sebebi, nüfus artış hızının gene yüksek olmasına karşın vergi gelirlerinin esnekliğinin en yüksek olduğu dönem olmasıdır. 1980 sonrası ise nüfus artış hızının yavaşlamasına rağmen, vergi gelirleri artışının GSYİH artışının gerisinde kalması, toplumsal vergi yükünü esaslı biçimde düşürmüştür. Görüldüğü gibi, Türkiye'de toplumsal vergi yükünün belirlenmesin de GSYİH ile nüfus artış hızmdan çok, vergilerin artış hızı ya da GSYİH esnekliği etken olmaktadır. Şimdi, toplam vergi yükünün unsurlarını ve son yıllarda alınan fon gelir lerinin, bu yük içindeki ağırlığını ortaya koymaya çalışacağız. D. Toplam Vergi Yükünün Unsurları. Tablo 31 1975-1989 yıllan arasında OECD vergi yükü hesabına giren unsurlann, toplam vergi yükündeki ağırlığını ortaya koymaktadır. Şöyle ki; 1. Toplam vergi yükü içinde konsolide bütçe vergi gelirlerinin payı azal maktadır. Bu azalma; bu vergilerin GSYİH karşısındaki esnekliğinin 1980 sonrası düşmesinden, 1984 sonrası mahalli idarelere verilen vergi paylannın artmasından ve son olarak diğer mali yükümlülüklerin nisbi payının artışından kaynaklanmaktadır. 2. 1980 sonrasında mahalli idarelere verilen paylar artmasına rağmen, 1988 sonrası nisbi gerileme sözkonusudur. Bunda diğer mali yükümlülük lerin (özellikle sosyal güvenlik katılımları) nisbi artışı etkendir. 3. Sosyal güvenlik katılımlarının payı 1980 sonrası nisbi olarak düşmüş, ancak 1988 yılından itibaren 3417 sayılı kanuna göre yürürlüğe giren zorun- lu tasarruf kesintileri, bu katılımların ağırlığını artırmıştır. 4. Fonlann vergiye bağlı gelirlerinin (1984 yılında Toplu Konut ve Geliştirme Destekleme Fonu, 1985 ve sonraki yıllar Kamu Ortaklığı, Toplu Konut, Geliştirme ve Destekleme Akaryakıt Tüketim, Savunma Sanayiini Destekleme, Gelir İdaresini Geliştirme Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik, Destekleme ve Fiyat İstikrar, Kaynak Kullanımı Des tekleme, Akaryakıt Fiyat İstikrar Petrol Arama ve Petrolle İlgili Faaliyetleri Düzenleme Fonlarının, 1987 yılından bu yana ise bu fonlara Çıraklık, Mesle ki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaşma Fonunun vergiye bağlı gelir leri) toplam vergi yükü içindeki payı 1984'den başlayarak sürekli büyümektedir. 1984'de % 2.3 olan pay 1989 yılı itibariyle % 15.8'e varmış ve bu yüzdeyle sosyal güvenlik katılımlan ile yerel yönetimlerin vergi gelirle ri ve paylannın nispi ağırlıklannı aşmıştır. Fonlar konsolide bütçe vergi ge lirlerinden sonra ikinci temel vergi yükü kaynağı halini almıştır. Nitekim bu nispi ağırlık, fonlann vergiye bağlı gelirlerinin GSYİH içindeki payının yükselmesi ile doğrulanmaktadır. Tabloda fonlann GSYİH içindeki payının 1985'te % 3.5'a yükseldiği görülmektedir. Toplam vergi yükünün unsurları içinde yer almasının tartışmalı olduğunu kabul ettiğimiz Kamu İktisadi Teşebbüslerinin ticaret fazlaları ile emisyonla finanse edildiği varsayılan konsolide bütçe açığının ve katma bütçeli idarelerin gelirleri ve GSYİH içindeki paylan oldukça ağırlıklıdır. Türkiye'de seçmen çoğunluğunu (ve medyan seçmeni) temsil eden köylü ve esnafın vergi mükellefi olmak istememelerinin, devleti aşın kamu hizmet talebini ve maliyetini bu tür örtülü gelirlerle (KİT fazlalan Katma Bütçe gelir leri döner sermaye gelirleri ve emisyonla finanse edilen bütçe açıklan ile) fi nanse ettiği ve bunun siyasal bir tercih olduğu savunulmaktadır (16). Bu örtülü vergi yükü unsurlannın son beş yıla ilişkin sayısal verileri şöyledir. Tablo 36 ÖRTÜLÜ VERGİ YÜKÜ UNSURLARI KİT Faktör Gelirleri Yıllar Milyar T L GSYİH Payı 1985 1986 1987 1988 1989 1082.2 1801.7 2661.6 4037.2 6366.7 % % % % % 4.2 4.6 4.6 4.0 3.8 Katma Bütçe Gelirleri Konsolide Bütçe Açığı Milyar TL. GSYİH Payı Milyar T L GSYİH Payı 3.1 787 0.8 197 1.3 1157 2.9 524 0.9 2346 4.0 551 3860 3.8 0.8 774 0.7 7502 4.5 1159 (16) Akalın, Güneri, op. cit. ss. 175-176 Bu örtülü olduğu varsayılan ve vergi yükü hesabına girmesi oldukça tartışılan unsurların toplamını, OECD ölçülerine göre resmi toplam vergi yüküne eklediğimiz zaman toplam vergi yükü aşağıdaki düzeylere varmak tadır. Tablo 37 Yıllar Toplam Vergi Yükü (%) Ek Örtülü Yük (%) Toplam (%) 1985 1986 1987 1988 1989 21.5 23.3 24.4 22.9 24.8 8.1 8.8 9.5 8.6 9.0 29.6 32.1 33.9 31.5 33.8 KİT ticaret fazlalan katma bütçe gelirleri ve emisyonla finanse edildiği varsayılan bütçe açığı gibi ek vergi yükü unsurlan da katılınca, toplam vergi yükü GSYİH'nin 1/3'üne ulaşmaktadır. Ne var ki, bu ek yüklerin toplam vergi yükü hesabına katılması genel kabul görmemektedir. Katma bütçe gelirleri nin önemsiz bir bölümünün vergi benzeri (harç) olduğunu belirtmiştik. Bu gelirlerin Türkiye'de ve gizli vergiler olarak yük hesabına katılması gerektiği konusunda da güçlü gerekçeler bulunmaktadır. Toplam vergi yükü boyutlan ve unsurlannm önemi inkar edilmemekle birlikte, sorun gene de gelip vergi yükü dağılımında düğümlenmektedir. Fonlann ve örtülü yük unsurlannm, bütçe dışmda oluşu vergi yükü dağılı mının kontrolünü güçleştirmekte ve belli kesimlerin vergi yükünü ağırlaştırmaktadır. Şimdi vergi yükü dağılımına ilişkin bazı verileri karşılaştırmak istiyoruz. E. Vergi Yükü Dağılımı. Türkiye'de bu dağılıma ilişkin kesin veriler bu lunmamakla birlikte adaletsiz bir dağılımın göstergeleri sayılabilecek bazı veriler mevcuttur. Bu verilerden birincisi, kesinti yoluyla alınan gelir vergisi nin, toplam gelir vergisi tahakkukuna olan oranının yükselmesidir. Oran aşağıdaki biçimdedir. Tablo 38 Yıllar Gelir Vergisi Kesintisinin Toplam Gelir Vergisine Oranı (%) 1987 1988 1989 68.4 81.7 86.0 Türk gelir vergilemesinde büyük bir bölümü genel vergi tarifesinin altında olan kesinti oranlan yoluyla vergilemenin artması sonucu beyan yo luyla tarh önemini yitirmektedir. Nitekim gelir vergisi kesintilerinin alt ayırımlan adaletsiz yük dağılımının çarpıcılığını daha belirgin şekilde ortaya koy maktadır. Tablo 39 Gelir Kategorisi 1. Ücretler 2. Tanmsal Ürün Gelirleri 3. İşyeri Kiralan 4. Faiz Gelirleri 5. Kurumlar Vergisinden Muaf ve Müstesna Kazançlar 6. Serbest Meslek Kazançlan 7. Diğer Gelirler ve Devir Kesinti Toplamı Beyan Edilen Gelirden Doğan Tahakkuk Payı (Kesintiler düştükten sonra) Gelir Vergisi Tahakkuku İçindeki Payı 1987 1988 1989 38.7 5.1 2.2 4.8 50.5 5.1 3.1 4.9 56.3 4.4 5.3 7.3 1.5 1.8 14.3 68.4 2.1 2.3 13.7 81.7 2.0 3.2 7.5 86.0 31.6 18.3 14.0 Tablodan büyük ölçüde kesinti yoluyla nihai vergilenen ücretlerin gelir vergisi yükü içindeki payı hızla artmaktadır. Tamamı kesinti yoluyla vergile nen ve beyana tabi olmayan (ticari kazanca dahil olanlar hariç) faiz gelirleri nin payı da yükselmektedir. Buna karşılık tanmsal ürün gelirleri stopajlan hasılatı ise gerileme göstermiştir. Tanm kesimi milli gelirden % 22.83 payı almakta, buna karşılık gelir vergisi yüküne (başlıca stopajla temsil edilen) % 5'den az katılmaktadır. Buna karşılık milli gelirden % 24.07 pay alan ücretler, gelir vergisinin yandan çoğuna katılmaktadır. Beyan yoluyla tarh edilen gelir vergisi payının tamamen ticaret kesimine ait olduğu varsayılırsa, ticaret kesiminin vergi yükünün de, milli gelirden aldığı paya göre yüksek olduğu ortaya çıkmaktadır. 1987 yılı ticaret kesimi geliri payı % 13.08, gelir vergisi payı ise % 18.3'dür. Beyan edilen gelir vergisi tarhına, inşaat dolayisiyle yapılan istihkak kesintileri de eklenince (bu kesintiler, diğer kazanç ve iratların beyan farkı olarak da alınabilir ve beyandan doğan gelir vergisine eklenmeyebilir) yük daha da artmaktadır. Milli gelirden aldığı pay lara göre düşük vergi yüküne maruz diğer kesim gayrimenkuldur. Milli gelir den aldığı pay % 11.84, gelir vergisi payı (beyan edilen konut gelirleri ihmal edilirse) sadece % 3.1'dir. Tarım ve gayrimenkul kesiminde düşük vergi yükü, ücretliler ve gelir vergisi ile vergilendirilen küçük ve orta ticaret kesimi (kurumlaşmış olmayan) için nispi olarak ağır bir vergi yükü bu lunmaktadır (17). Türkiye'de gelir ve yük dağılımmı etkileyen faktörlerden biri de fert başına gelir düşüklüğünün yanısıra, toplam nüfus içinde iktisaden faal nüfus oranının az olduğu iddia edilmektedir. Tablo 40 Toplam Nüfus İçinde İktisaden Faal Nüfus Oranı (Bin Kişi) ülke Danimarka Finlandiya irlanda İtalya Yugoslavya Avustralya Yeni Zelanda ABD Kanada Japonya Türkiye Toplam Nüfus (1) İktisaden Faal Nüfus (2) 5124 4785 3443 56557 22445 14576 3307 226546 24343 121048 44438 2705 2446 1271 22550 9359 7177 1609 106085 13050 60391 19212 2/1 (%; 52.8 50.5 36.9 45.2 41.7 49.2 48.7 46.8 53.6 49.9 43.2 Gerçekten Türkiye'de vergi yükünün ağırlığına ve adaletsiz dağılıma yol açan etkenlerden biri de toplam nüfus içinde, iktisaden faal nüfus yüzdesinin düşüklüğüdür. Türkiye gelişmiş ülkeler içinde (verileri sağlanabilen) İrlanda'dan sonra en düşük yüzdeye sahip ülkedir (18). Bu da iktisaden faal nüfus başına düşen vergiyi ve bu iktisaden faal nüfus içinde vergi yükü zaten ağır kesimlerin vergi yükünü daha da arttırmaktadır. (17) DİE, 1987 Hane Halkı Gelir ve Tüketim Harcamaları Anketi Sonuçları, Yayın No. Ankara 1990 (18) 1988 Demographic Yearbook, U.N. 1990 IV. TÜRKİYE'DE VERGİ YÜKÜNÜ OPTİMAL DÜZEYE ÇIKARMAK İÇİN ALINMASI GEREKLİ ÖNLEMLER Çalışmamızın bundan önceki bölümlerinde, Türkiye'de çeşitli açılardan yapılan vergi yükü hesaplamalan sonucunda bulunan sayısal değerlerin OECD ülkelerine kıyasla düşük düzeyde olduğuna işaret edilmişti. Ancak bazı kıyaslama türlerinde, özellikle aktif nüfus kesimi içindeki iktisaden faal nüfus dikkate alınarak yapılan kıyaslama ile ekonomik faktörler itibariyle yapılan kıyaslamalann daha anlamlı ve gerçekçi sonuçlar ortaya koyduğu da kaydedilmişti. Öte yandan vergi yükü kıyaslamalannda dikkat nazanndan kaçınimaması gereğine inandığımız bir başka hususa daha işaret etmek isti yoruz; Vergi yükünü toplam G.S.M.H veya G.S.Y.İ.H içindeki vergi ve ben zeri yükümlülüklerin payı olarak hesaplamak çoğu kez yanıltıcı birtakım değer yargılanna yol açmaktadır. Hesabı bir kere de şöyle yapmakta yarar vardır; G.S.M.H.'dan ya da G.S.Y.I.H'dan fert başına düşen payın, örneğin 10.000 dolar olduğu bir ülke ile 2.000 dolar olduğu bir ülkede vergi yükünün sırasıyla % 30 ve % 15 olduğu varsayılsa, birinci ülkede fert başına vergi sonrası 7.000 dolar net hasıla kaldığı halde bu rakam ikinci ülkede 1.700 dolardır. İlk nazarda birinci ülkedeki vergi yükünün (% 30) ikinci ülkeye na zaran (% 15) iki misli olduğu, ikinci ülkedeki oranın daha yukarılara yükseltilmesi gerektiği düşünülebilir. Ancak fert başına vergi sonrası net hasıla rakamlan kıyaslandığında ikinci ülkedeki rakamın ancak asgari ihti yaçları karşılayabilecek düzeyde olduğu, bu itibarla bunun üzerinden daha fazla vergi alınması halinde bunun o memlekette fertlerin sefalete itileceği anlamına geleceği de haklı olarak düşünülebilir. Hemen belirtelim ki fert başına vergi yüklü hesaplamaları bir ortalama değer ifade ettiğinden, belli kişi, kesim ya da gelir gruplannın tümü için ortak bir sonuca, değer yargısına varmak için esas alınamaz. Bir başka deyişle yukarda işaret ettiği miz misaldeki ikinci ülkede ortalama vergi yükü düzeyini yükseltmeye mahal olmadığı, bu konuda yapılması gerekli hiçbirşey bulunmadığı söylenemez. Kanımızca, hangi görüş açısından hareketle yapılırsa yapılsın, kıyaslamalar memreketimlzde vergi yükünurPoptîmangrDz^^ giFçeğini ortaya k o y m a l ^ ı r . Bu gerçeğin çeşitli7îedenle>i olduğu muhakkaktır. Vergi yükünü optimal ^üzeye_^jkar^^^^^^ doğru olarak teşhis etmek hayati 'oiTeifTTarz eder. ~ " Daha önceki bölümlerde de dolaylı şekilde değindiğimiz üzere, Türkiye' de vergi yükünün düşük düzeyde olmasının nedenlerini: - Ekonomik yapıdan kaynaklanan nedenjer, - Nüfus yapısından kaynaklanan nedenien - Mevzuattan kayh^kg^TTgdmterT^—- ûygûjam^ şeklinde dört gruba ayırmak mümkündür. Aşağıda, bu dört gruba giren nedenler ve toplam vergi hasılatını artırabilmek için bu gruplann çerçevesi dahilinde alınabilecek önlemler hakkındaki görüşlerimizi, fazla aynntıya girmeden açıklamaya çalışacağız. A- Ekonomik Yapıdan Kaynaklanan Nedenler ve Alınabilecek Önlemler Vergi teorisinde oldukça yaygın kabul gören bir görüşe göre, bütün vergilerin kaynağını "Gelir" teşkil etmektedir; Zira vergiler ya gelirin elde edilmesinden (Gelir ve Kurumlar Vergileri gibi), ya bu gelirin harcan masından (çeşitli harcama ve muamele vergileri gibi), ya gelirin harcanmayıp servete dönüşmesinden (başta Emlak Vergisi olmak üzere çeşitliservet vergileri gibi), ya bu servetin ivazlı veya ivazsız el değiştirmesinden (Türkiye'de Taşıt Alım Vergisi, Eski Emlak Alım Vergisi ya da onun yerini alan tapu harcı ve nihayet Veraset ve Intiljal Vergisi gibi) alınırlar. Bu itibarla gelirin düşük düzeyde olduğu yerlerde vergi hasılatının da düşük düzeyde kalmasını doğal karşılamak gerekir. Bir başka deyişle, ekonomjkjaaliyetjerin^zl^ olmadığı, fazla katma deggr^yaratmadığT^kelerde vergilerin âna^fg^mağj^^ ''Genr1n.^de^ ise neticede vergi Kisilaür^^ kâbîHeîrTîeirp^ " İşte burada sözITvergnîı^^ üzerinde durulması gereken en önemli konulardan birini teşkil eden verginin ekstra fiskal fonksiyonlanna bu meyanda verginin ekonomik fonksiyonuna getirmiş bulunuyoruz. Bilindiği gibi N^rgilerinjemel amacının devletlerin bütçejerinde dükleıLçegitli harcirnaîan yapabilmeler^ mali kaynal^larT^^ olduğu"ğenellikle kabul edilir. Vergilerin m a l î ^ ^ fonksiyonudenilen bu fonksiyona yüzyılımızm ŞgelTikle ikinci yarısında, ver ginin ekstraTisRaT^ üişı) fonksiyonlan diye isımlend ikincTBîrgrup fonlSiyor^^ edTlmeğ^^aşTahnılşfîr^^ esasjtibariyTe^ TonTsîyorTlarrc^^ •^""'""''İTefğîhi sosyiTfonksiy^u toplumda sosyal adaleti ve gerek bölgeler arasTgefek toplum kesimlelT^rW?engeyrsağlama politikalarında vergile- meyi etkin biı^araç olarak kullanmayjLMPJyşlayaıiJ^^ m^egiLlIL ' " ~^ Bujonksiy^nuj^^ esası Jtibariyle çeşitli vergi kanunlanndaj^er a l a h " ^ ^ ! amaçhjnuafiyet ve istisnalarla sağlanmak ist ^Q^ginİ!XJMDOfflE@ sınırlı ekonomik kayalanlanna yönlendirilmesi amacıyla özel sektör yatınmlannın plan h e d e f l e n ^ istihdamı artırıcı, dÜviz'lHsarruTu sağ layı c ı ^ ş ^ ^ ' T ^ S ^ ^ I E İ ^ ^ ^ İ M D ^ ^ veIjyattajııaL^^ ^gg^minTte^^ ... v.b. j^asTgakTalanlara yapiîmasının teşvik edilrnesi gerektiği genelikle kabj^ohjnh maktadIr. İşte çeşitli vergi kanunlarında bu amaca yönelik olarak yer alan birtakım^skal teşvik araçlannı (Kalkınmada öncelikli bölgelerde faaliyet ^göstereni kurumlara îarKiı Kurumlar vergisi lanresı uygularTmaiT, yatınr^^ rîmîrhTzlandınlmış amortisman. KNrumianTfirg^^ yer alan İbracaUstl^*nası, turizm işletmelerine mahsus istisna, dış navlun hasılatjagpa ilişkin l.g"Tisna, yun aışı müteanitlik işlerine ilişkin istisna ..Tvl).) VERGININ füj^yoTTOTiun v ^ n F ' g ^ ^ amacına yoneiiK risKai araçlaTajiîJsaLSar' "^rak gösTerebıl1rig]3iK§[^^ sadecejsmen değindiğİmjzTN^ '^ekühTjmlirfonks^on araülanrm^^ ayn biTiaİjğ^ T^onüsCryapîTacak öhfem ve genişlikte olduğu kuşkusuzdur. Bununla beraber IjcrteşvilraraçlarırIIrı tümü İçin söylemekte zaruret gördüğümüz bir hususa değinmeden geçmek istemiyoruz; vergi hasılatını artırmak için üzerinde du rulması gereken önemli konularcîarTIBırnaeTlT^^ değinecegîrhiz j uzereTgeşttlrvergrkant^ alan nıuHfiyeTveTstısna hüKûrnferîTTm  ^e4eWifi)trta^rama^ tuîul]T[asrW'eT<o^^ süre geçliklen s T j n T a r ^ H ğ İ H n T a y a İ j a ş t a y a c ^ ı G L J T ^ ^ eldeediiecek vefgrhasılatı ile"set?ebiye1rvürdigi^eTgrw^ larrn-^^iBteffîaen"çıkanla BuJ^onuya, ilerde avdet etmek üzere, şimdilik bu kadardegmmMfe^ — — — ülkemizde vergi yükühürTdüşük düzeyde oluşunun, ekonomik yapıdan kaynaklanan nedenleri arasında en önemli yeri, tarım sektörünün gayri safi yurt IÇI milli hasıla içindeki payının % 20 civann^sTolmasınFT^şııri to^^^ Sgrirve^^ sektörünün ödediğTstopajj^l^Tsın^ 5 olgusu iggaTetmektedTr ~ farım sektörünün ödediği vergiler deyimiyle hangi mükellefiyetlerin anlaşılması gerektiği de, üzerinde çeşitli yorumlann yapılabileceği bir konu dur. Tarım ürünlerinin satışı ile ilgili olarak ödenen gelir ve kurumlar vergileri ile tanm faaliyetlerinde kullanılan taşınmaz mallar için ödenen bina ve arazi vergilerini ve tanm faaliyetlerinin en önemli girdilerini teşkil eden gübre, yakıt, tohum v.b. için ödenen vergi ve benzeri yükümlülükleri bu kategori içinde mütalaa etmek mümkündür. n^k^rm âis^^^e^unn]as\ Tarım sektörünün etkin bir biçimde vergilendirilememesinin kuşkusuz çeşitli nedenleri vardır; bunlar arasında bu sektörün sahip olduğu seçmen potansiyeli, ihmal edilemeyecek önemde bir nedendir. Ayrıca, ülkemizdeki tanm işletmelerinin oldukça dağınık oluşu ve küçük ölçekli işletmelerin çoğunluğu teşkil etmesi de yine etkin bir vergilemeye imkan vermeyej) ne denlerden biridir. (Bu konuya aşağıda mevzuatla ilgili nedenler bahsinde tekrar dönülecektir). B- Nüfus Yapısından Kaynaklanan Nedenler: Çalışmamızın önceki bölümlerinde de bir nebze değindiğimiz üzere, vergi yükü kıyâslamalanna esas alınan yük hesaplama şekillerinden biri de, kişi başına düşen vergi geliri ile ilgilidir. Nitekim memleketimizle ilgili çesitir vergi yükü rasyojarrye değerleri arasında OECPTjn^eTerir^ de geridejalârTdeğ^^ oldijgu_gör^ Toplam vergTgelirleri TâkarnT (dolâTöİaraR) bakTrfîından da oldukça ^ e r i ' olduğumuz bir gerçek ise de bu bakımdan hemen hemen aynı düzeyde olduğumuz Portekiz'de kişi başına düşen vergi gelirinin memleketimize kıyasla beş kat olduğu gözden kaçmamaktadır. Bunun nüfusumuzun^ çokluğundajn, ayrıca nüfus piramidimizin yapısından kaynaklandığı muhakJ^aktiT. Portekiz'in 1986'daki nüfusunun 10.250.000 olmasına karşın ülkemizdeki nüfusun aynı yıl (52) m\\yx>n civannda olduğunu belirttikten sonra nüfus piramidimizin bir özelliğine de değinmek istiyoruz (18). Bilindiği gibi nüfusumuz^rı yaş gruplan itibariyle yapısı incelendiğinde ekonomik faaliyetîe^üijlunmay yaş^gfüplannın toplalfTlTufüs içindeki payının çoR" guyOkjöiguğuır^^ nüfustaki gizlllşsizllğjrrk^ sel l W u s a T ı ^ ^ boyutlarda buh^jduğu gözlenmektedir. ^Bijjün"^^ faaîîyettü'Wunmayan ve hiçbir katma değer yaratmayarf^ bir nüfus kesimi, kişi başına düşen verğTğenrTmIktarTnîn hesaplanmâsmda topıam vergi gelirinin bölündüğü"fâkâma dahil "edil diğinden, nüfusun yapısına göre, değişik sekilerde yoruma açık sonuçlar ortaya çıkmaktadır (Bkz. Taölo 40). C- Mevzuattan Kaynaklanan Nedenler ve Alınabilecek Önlemler Toplam vergi hasılatını ve vergi yükünü etkileyen birtakım yeni düzenlemelerle değiştirilmesi mümkün olan en önemli faktör mevzuat diye . (18) Ana Britannica Dünya Ülkeleri 1987 tek kelimeyle ifade ettiğimiz yasal düzelemeler manzumesidir. Bu konuda öncelikle şunlan söylemek mümkündür. 1) Mevzuatta yeralanjTiüke]lef[erde vergiye mukavemet^teşvik ve tah rik edicllTuT^ü^^^ gerekir.^Zjra ver-^ glyelfjükavemet^ durulan k d n u f a ^ ^ WTolup^BirrT^^ indirrnelÇve^rTîâiıl^ WTe^^aracTaröan biri olarak kabuT^edTTmektedir. Faktörlerden biri ö\3uğu tartisrfSasiTk^^ edilmektedir. Bu itibarla konüylFilgili olarak memleketimiz açısından üzerinde durulmasmda yarar gördüğümüz bazı hususlara değinmeden geçmek istemiyoruz. Kanımızca günümüz Türkiye'sinde özellikle gelir ve kurumlar vergileri alanında üzerin'ge^düruTr^^ yüksek oranlfenflasyonjanj^^ olduğu haksız, adaletsiz ve sefmaye e^rözyonlJna yolaçarıvergll^^ çevrelerinde gerek basm yoTüylaT^sO^^ zaman üzerine dikkatlerin çeRnaîğrbir konllo^ maya^ttevanr-etmgtdedrr^^ haksir3^~"äaaretsiz" vergilem^rin önlenebiTiînegm^^^ alanlarfW^^^zuJ^i seçiİi^^eMaflEej> HälenTvergi sistemimizde Yeniden Değerleme müessesesi ile amortisman düzeninin, hefyiTTn^GNU^ bâzı mevzuat düzenlemelenyle~t)ir 1<îsım^abit fgl<aml^^ hadleriyle (Damga Vergisi'Taşıt A l ı m ^ MotolTiTTaşrtİ^^ Rarçlar gibi) diğer maktu bazı ölçü ve hadlerin (defter tutma hadleri, götürü gelir vergisine tabi olma hadleri, bazı vergi is-* tisnası hadleri, gelir vergisinde ihtiyari beyan hadleri gibi) bir tür endeksle-^ jneye tabi tutulduğu gözlenmektedir. Ancak, bu endekslemelerln herbirinae İjyğijTâTTan oranfafm birbirimh aynı olmaması bir yana, bunların vergl^veTıarç miktarTarının artınimasıyla ilgili olanlannın çoğu kez enflasyon oranlajının OggriTTCte olmalarına mukabıTgelır vergisi tarifesindeki gelir dilimleri, i h t ^ i Beyan h^erjyle, istisna hadlerTgibi konularda enflasyon örarîmmjî^ âitmaa tutulduğu bir gerçektir (19). ~~ ^ Bu suretle enflasyonun en haksız vergileme aracı olduğu yolundaki görüşler mevzuatla da pekiştirilmektedir. (Vergilemede enflasyonun etkileri ve endeksleme, çok geniş kapsamlı olup aykırı bir çalışmaya konu yapılabilir. Burada konuya birkaç satırla değinmekle yetiniyoruz). Bütün bu tür uygulamalar, mükelleflerde haklı olarak kendilerinden alınan v e r g i ß behzenjükürnTülüklen^ karşrpsikölojik birtakınıjgp^j^e^m^ kavemetlere neden olmaktaj/e vergi yüklerini hafifletme volları^ramalarma yoîaçmaktadır. Bu tür davranışların yarattığı vergi kayıplannm tahmin edileni^Z^Ç^'il^ olduğunu sanıyoruz. (19) Bu konuda Bkz. Şenatalar Burhan; Türkiye'de 1980-87 döneminde Gelir Vergisi Yükündeki Değişmeler, Yaymlanmamış Profesörlük Tezi. İstanbul, 1989. Vergi psikolojisi ve vergiye mukavemetle ilgill[ olarak memleketimiz açıs'TrraanrtgeriTTdB"^^^ bâskalıusus da, sarı yTHarda yapıİarTve yefgîTemede bir tür göz korkutma yöntemiyle vergi alrnavı^ '^I[g^^^?^^y^^ tjürjüzenl^ idare ile mükellef *1îışklleririır^ işbirjig^^ içinde^ geliştirilmesinin vergi Tiasııatiiffifa^^ katkıdaJSglunıacağr^ tür düzenlemelere tipik iki örnekğöMerİ^Fmîîrr^ ŞöyİFkı; - Yapılan b\»l^^Oİ^ggza tarhiyatına karşı mükellefin yargı yoluna başvurmasıTTanJıge^ davayı^kaybettiği takcNrd^ken^ vergfve ceza değil âyrıT zamâh'da yıT^^ %^jÇoranmda gecikme faizideisteÎTrnektgijlTTp^^^ tayanJİejda_.sjjii^^ Jtır. Ayrıca, içinde bulunulan yıl^^onuna kadar ödenmemiş olan gecikme zammı ve gecikme faizi müteakip yılın başından itibaren doğmalanna neden olan kamu alacağı gibi addolunur, yani bunlar üzerinden de yeniden gecik me zammı ve gecikme faizi hesaplanarak ödenmesi istenir. Böyle bir yasal düzenlemenin, özellikle mevzuat hükümlerinin yorum farkîTrrğTTTaan kaynaklanan tarhiyatta mükelMePryârgT^^ başvurrTTaktan alıkoyan bir göz köfRufrrıa etkisi yarattığıT"^^ demokratUTkarakterde bulunduğu^çık|ır. BlT^n^lfngzThlJan^y^^^^ ğ e r e K i ı i k i ş"ey, gecikmejfajzi^^ i Jtshnı^geçemeyeceğlnin hükme bağlanması) ile^gecikmejajz[ü^em *cikmefiîzi istenmeline son verilmesîair ^ ^ Ayrıca, gecikme faizi müessesesinin tek yönlü olarak yalnız idare lehine i§!g^IB£^i5^ffllS^^'lgL'Jing^ ^^^^^ ihtilafı sonundajarhiyatın haksızhg|nm kesi^^ önce tahsiTedıren pS^amTdF^s^^ ileTİrîikte iadesjjkammızca ve'rgi 'psJf^jojisLvaadaleti agisından_.san derece^yerlnde olacaktır. - Vergi Usul Kanunu'nun "Vesikalar" ile ilgii üçüncü kısmında "İspat Edici Kağıtlar" başlıklı 227. maddeye 3505 sayılı kanunla eklenen bir hükme göre" Bu kanuna göre kullanılan veya bu kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığı'na verdiği yetkiye dayanılarak, kullanma mecburiyeti getirilen b e l c e lerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunlan bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır." Bu hükmün uygulamada ne denli ağır sonuçlar döğurabijgpeğini küçük bir örnekle açıklamakta yarar görüyoruz. Örneğin, V.U.K.'nun 230. madde; sine göre faturada malın veya işin miktan, fiyatı ve tutan'nın bulunması zo runludur. Çoğu kez rastlandığı üzere, faturaya malın miktan ve bedeli yazılıp fiyatı yazılmamışsa 227. madde hükmüne göre bu fatura hiç düzenlenmemiş sayılacaktır. (Halbuki bedelin miktara bölünmesi suretiyle fiyatın bulunması pekala mümkündür). Bu faturanın hiç düzenlenmemiş sayılmasının ne gibi sonuçlar yaratabileceğini burada sıralamağa kalkşah» bir hayli yer tutacağı muhakkaktır. Şu var ki sonuç olarak bu hükmün^ mükellefleri haksız birtakım vergi ve cezalarla karşı karşıya bırakacağı, bunun ise ne fiille ceza arasında bulunması gerekli denge açısından ne de vergi psikolojisi açısından kabulüne imkan bulunmadığı açıktır. Bu tür hükümlerle kamuya sağlanacak yararlann, sebep olacağı zararlann yanında çok zayıf kalacağı da muhakkaktır. 2) K a m n ^ etkenleT aramda, s a y ı l ^ ^ ağırlıkları glderelTar^^ "F^nMatbl"RatınTh y ^ n ^ ^ büyüktür. Fonlar bir bakıma, modern vergiHe maİTye teorisinde çeşitli yönleriyle^sakıncalı bulunujMgoktan terk gailen "eWOsW[^ nınyaThız^be^ l a r n a j ^ ko^nm Burada tahsis-i varidatın neden sakıncan bulunup terkedildiğinin aynntılarına ve açıklamasına girmeyerek meseleye değinmekle yetiniyoruz. Öte yandan fonlar, yine geçmişte kalan ve çoktan terkedilen bir başka verğTIefr^^^ ım taş 1 maktadırjJbuİT^^ m es additiormeis) d i y e B ü ; herT^yei^ileme^^ Anılan "metodda bazı vergilerin tarifeleri laiğlşfıriTmederTbu tarifelere göreTesâpîan^T^^ ^g^^^mîaTTa^k"^^ Reformu'ndan önce gelir ve kurumlar vergilerinin yerini tutan kazanç vergi sinde, buhran ve muvazene vergileri namı altında bu türden, munzam kesir niteliğinde, bazı vergiler alınmakta idi. Daha sonra hatırianacağı gibi 1972 yılında kabul edilen 1598 sayılı kanun Mali Denge Vergisi namı altında yeni bir munzam kesir uygulaması getirmiş, bu uygulama 1982 yılı sonuna kadar devam etmiştir. Tatbikatta daha çok tasarruf bonosu müessesesiyle hatırianan bu verginin kaldınlması ile duyulan ferahlık hala hatıriardadır. Munzam kesir uygulamasının ağır tenkitlere yolaçan bir başka ygnü^u gulam^^ pariamenter denetimin etkin biçimde yürütülmesine İ T f ı k a n b F ^ ' "gutun bu nedenlerie vatandajjvi^ kendisinden şu ya da bu^ JTAMSGKTGN alınan'"piFanın adHorup olmadığı, yerinde sarfediHp^ ^edilmediğTgTbi hususlarda haklı tereddütler uyanmakta, budiTnetİced^ 'glyeglah muk^ teşvik've tahrik eTirıektedir. Bunun ise vergi haslTatlm meTiTi'YÖFRDE etkilem kaçınılmaz bir sonuçtur. ^ ~~ ' Kanımızca sayılan^giderek artan jonjann bir j n önce titiz bir taramaya ,labLtutularak m^rSarTrk^^^^ maNyetinde olanla^^^^ uygulamadan kaldırılması, bundan doğacak hjşjlat kaybınm bu f o n i a r ^ teşkil edefT vergilerin tarifelerinde yapılacak ufakj;ötu|la^ ^EaHirTBir^n^^ alınan uç ""adeffonla ilgili somut ve rakamsal bazı verilerle biraz daha açmak gerekirse şunlan söylemek mümkündür. Bu üç fonun adları, dayandıkları kanunların numaralan ile oranlan şöyledir. Tablo 41 Kanun No Fonun Adı Oran (%) HesaplanarıGelirveya Kurumlar Vergisi Üzerinden) 3238 Savunma Sanayii Destekleme Fonu 5 3294 Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu 1 3308 Çıraklık, Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu 1 Toplam %7 Bu üç fonun vergiye tabi gelir üzerine yüzde kaç munzam bir yük getir diğini kurumlar vergisi mükellefleri için hesaplamak çok kolaydır; zira bu verginin tarifesi % 46 şeklinde tek ve sabit oranlıdır. Buna göre üç fonun, kurumlar vergisi mükelleflerine (% 46 x % 7 =) % 3,22 munzam yük getir diği anlaşılmaktadır. Bu yükü gelir vergisi mükelefleri için aynı kesinlik ve kolaylıkla peşinen hesaplayıp söylemek mümkün değildir; zira bir yandan gelir vergisi artan oranlı (Progressif) bir tarife ile hesaplanmakta, öte yandan ücret gelirleri Sa vunma Sanayii Destekleme Fonu'na tabi bulunmamaktadır. İlerde değineceğimiz üzere gelir vergisinde ortalama % 46 vergi oranı 465 mUyon TL'lık bir gelirin ortalama vergi yükü olduğundan ücret faktörü nazara alınmazsa 465 milyon liraya kadar gelirlerde anılan üç fonun toplam ağırlığının % 3,22'nin altında, bu gelir seviyesinde % 3,22, bu seviyenin üzerindeki gelirlerde ise % 3,22'nin üzerinde tecelli'edeceğini söylemek mümkündür. Böylece gelir ve kurumlar vergisi tarifelerinde yapılacak rötuşun ölçüsü de aşağı yukarı belli olmaktadır. Ancak bizce, ileri batı ülkelerinde sgiL yıllarda başvurulan vergi tarifelerinin hafifletilmesi j / g 'yumuşatılma Türkiye'nin d ^ Ratifmairve üç fonu kaldırılmakla beraber gelir velcurBmlar vergisitarife^^ üzerinde de ciddi olarak düşünülmelidir, ^ 55~^^P5^eyri^^oİ^^ aracı olarak görmemek, örneğin GSYİH'da önemli yeri olan tarım sektörünün toplam vergi hasılatına bu önemiyle mütenasip bir katkı sağlaması için Gelir Vergisi Kanunu'nda ge rekli düzenlemeleri, oy endişeline kapılmadan yapmak gerekir. Bize göre tarjmj^azan^larmın vergilendirilmesi konusundaygıpılmas^gereklijüzenlenıler^^ıİMşia^^an^ ; ^ - Gelir Vergisi Kanunu'nda 12. ve 13. maddelerde yer alan, muafiyet mükellefiyet sınınnı belirleyen işletme büyüklüğü ve satış tutarı ölçülerinin, diğer gelir kategorilerinin vergilendirilmesi için öngörülen ölçüler de dikkate alınarak bir revizyona tabi tutulması yerinde olacaktır. - Aynı kanunun 53. maddesi uyannca, tanm kazançlannın götürü gider usulüne göre tespitinde uygulanan ve Vergi Usul Kanunu'nun 45. madde sinde öngörülen, hasılatın % 70'i ve % 80'i şeklindeki götürü gider emsalleri nin de bir revizyona tabi tutulmasında yarar vardır. - Bilindiği gibi Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesinin 13 numaralı bendi uyannca kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar ticaret şirketleri, iş ortaklıklan gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı çiftçilerden satın aldıklan zirai mahsuller için yaptıkları ödemelerden, en son 88/13644 sayılı kararla saptanan oranlarda (Hayvanlar ve bunlann mahsul leri ile kara ve su avcılığı mahsulleri için % 2, diğer zirai mahsuller için %4) vergi tevkifatı yapmak zorundadırlar. Gelir Vergisi Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1950 yılından bu yana geçen 41 yıl zarfında tanm kazançlannın vergilendirilmesi konusunda çok şeyler söylenmiş ve yazılmıştır. Bütün bunlara rağmen 41 yılda ulaşılan nokta orta dadır. Bu itibarla ilmi yönden ne kadar tutarlı ve haklı olursa olsun tanm kazançlarının ticari kazançlarla aynı paralelde kavranması ve vergilendiril mesi bir türlü mümkün olamamıştır. Bu realiteyi de gözönünde bulundurun ca bizce yapılabilecek en isabetli ve olumlu tasarruf, tarımsal mahsullerin satışında uygulanan vergi tevkifatınm oranlarını yükseltmek olacaktır. Böylece ekonomik sektörler arasında vergileme açısından mevcut denge sizlik bir ölçüde giderilecek ve toplam vergi yükü oranı yine bir öcüde yükseltilebilecektir. 4) Kanımızca bir memlekette vergi hasılatını artırmada en etkin faktörlerden biri, kurumlaşmanın teşvikidir; bir başka deyişle sınaj_ye_ticari işletmelerin sevk ve idaresi sermayedarların elinden profesyonel yönetıcıienn eııne geçtiği ölçüde vergi kayıplarının önlenmesinde"çQİröıw mgsafeler alınacağı rahatlıkla söylenebilir^" ~~ • ^"Durum böyle_iken Türkiye'de, bu temel prensibe aykırı birçok yasal düzenîemeyegsti^ Örneğin, gelir vergisi tarifesinde vergi oranları ilk 12 milyon TL'lık gelir dilimi için % 25, sonra gelen 12 milyon için % 30 şeklinde öngörülmüştür. Halbuki kurumlar vergisi oranf % 46 dır. Gelir vergisinde ortalama % 46 vergi oranı 465.000.000.- TL'lık bir gelire tekabül etmektedir. Bir başka deyişle, ayrıun^^ ile aynı işiyapan iki işletmeden biri ferdi işletmejdiğ^^jFIermaye şirketi~olsa^j4^^ mıTyöh TLya kadar^jolan^ yıllık kazanç^üze^lerindejerdjj^ vergi 7ul<0]GAıMA^^ v e j ^ T y y k ^ ^ altında olacakJM^^^ gorrTL1î£kazançta gelir ve kurumlar vârgisiyükü~%„46;da^ , başlayacaktır. Bu yasajjdurumun Türkiye'de genelde kurumlaşmayı deoiL büyük öjgeMJıurumiarıTe^vik ettigj_sonucunu çıkarmak mümkündür. Kanımızca bu, üzerinde ciddiyejle durulması gerekejiBEkmudur. '^''"'"Ote yandarTGeİir Vergisi Kanunu'nda belli vasıftaki bağışların vergi matrahından, yıllık gelirin % 5'ini geçmemek üzere (ancak herhangi bir tavan rakamla sınırlandınimaksızın) indirilmesi kabul edilirken kurumlar ver gisinde bu oranın genelde % 2 olduğu ve yılda 20.000.-TL'lık bir tavanla sınırlı bulunduğu da, bu iki vergileme alanında göze çarpan, rekabet eşitliğini bozucu bir unsur olarak, göze batmaktadır. Yukardaki ifadelerimizle, vergi mevzuatımızda kurumlaşmayı teşvik edici hiçbir düzenleme yapılmadığını söylemek istemiyoruz. Aksine bu amaca yönelik birçok teşvik hükmünün mevcut olduğunu görmezlikten gel mek mümkün değildir. Örneğin, aşağıda birkaçına işaret edeceğimiz teşvikler, sadece kurumlar vergisi mükellefleri için mevcut olup Gelir Vergisi Kanunu'nda bunlara tekabül eden herhangi bir vergi istisnası öngörülme miştir (20) - Bazı mahsul ve mamullerin yurt dışına ihracı halinde sağlanan döviz hasılatının belli bir yüzdesinin vergi matrahından indirilmesi, - Turizm işletmelerinin, yurt dışı müteahhitlik işi yapanların, dış taşıma işi yapanlann bu işlerden sağladıkları döviz hasılatının belli yüzdelerinin de keza vergi matrahından indirilmesi, - İşletmeye dahil gayrimenkullerle iştirak hisselerinin satışından doğan karların sermayeye eklenmesi halinde bazı şartlara uyulması kaydıyla, ver giye tabi tutulmaması (K.V. Kanunun geçici madde 10) (20) Saygılıoğlu Nevzat; Türk Kurumlar Vergisindeki İstisnalara İlişkin Genel Değerlendirme, Ankara, 1989 İstisnalar sonucu 1987 yılı itibariyle oluşan kurumlar vergisi kaybı 1.5 trilyon olup İstisnalar sonucu oluşan bu kaybın kurumlar vergisi tahakkukuna olan oranı giderek artarak 1987'de % 96Va ulaşmıştır. Bkz. Ibld S.39 Başlıca onyedi adet istisna türü ile kurumlar vergisi yasası bir teşvik belgesi halini almıştır. Bizim amacımız bu tür teşviklerin daha da geliştirilmesi gereğine işaret etmektir. Örneğin, yatırım indirimi oranlan kurumlar vergisi mükellefleri için birkaç puan daha yüksek tespit olunabilir; kurumlar vergisi oranlan revize edilerek genel oran örneğin % 40'a çıkanlabilir; Kurumlar Vergisi Kanunu'nun geçici 10. maddesinde öngörülen müessese belli bir süre ile kasıtlı olmaktan çıkarılarak sürekli hale getirilebilir v.b. 5) Uygulamadan Kaynaklanan Nedenler ve Alınabilecek Önlemler Bir ülkede vergi kanunlan ne kadar kusursuz yapılmış olursa olsun bu kanunlar yeterli etkinlikte uygulanmadığı, ya da uygulanamadığı takdirde bunlardan beklenen hasılatın sağlanamaması, bu yüzden de vergi yükünün düşük düzeylerde tecelli etmesi kaçınılmaz bir sonuçtur. Kanımızca ülkemizde vergi hasılatının artıniması bahsinde en bakir alan budur. Bu ko nuda zikretmekte yarar gördüğümüz birkaç çarpıcı konuyu aşağıda kısaca açıklamaya çalışacağız; a) Türkiyp'HP yprgi yfjkıınıı n p t i m a l Hn7AY^..NıK^»ıMAKJGin almm;:^C^ı gp- reİ5İi önlemler bahsi incelenirken i.gtjc^na ve muafiygtlgrjjzerinde durmamak , ^mümkün değildir. Daha öncejej^n;jıebze değindiğimiz üzere^jşeşjtLLyergL kanul^^ niiL^eMktîfbİrt^^ taSiTjtulması v e " e k ^ ^ ^ ^ da makul bir süre geçtikten sonra sağlamaya başlayacağı) katkı dolayisiyle elde edilecek vergi hasılatı ile sebebiygf^ arasmdadenge buluj]im^anW^ çi"Rarnrnasröen^^ Tabiatıyla bu gereklilik dozu iyi ayarlanmış sosyal amaçlı istisna ve muafiyetler için söz konusu değildir. Biri^onüaa^ozeT^^ hükümleri gözden geçirildiğinde şu hususlar dikkati çekmektedir; - Kurumlar Vergisi Kanunu'nun madde 8/16 hükmüne göre, kurumların safi kurum kazançlanndan T.C. Emekli Sandığı, S.S.K, Bağ-Kur, Ordu Yardımlaşma Kurumu, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı'na sermayeye iştirakleri nispetinde isabet eden kısmın yarısı; - Aynı Kanunun madde 8/17. hükmüne göre, kurumların safi ka zancından gelirlerinin tamamını amaçlanna tahsis eden ve Bakanlar Kurulu'nca vergi muafiyeti tanınan vakıflara sermayeye iştirak nispetinde isabet eden kısmın %30'u; Kurumlar vergisinden müstesnadır. Kanımızca bu iki hükümdeki istisna oranları % 20'ye indirilebilir. Ayrıca, Gelir Vergisi Kanunu'nun 94/8. hükmü uyannca Kurumlar Vergi sinden müstesna kazançlar üzerinde yapılan gelir vergisi kesintisinin oranı da % 10'dan % 20'ye çıkanlabilir. Bu suretle önemli bir vergi hasılatı artışı sağlanacağı kanısındayız. öte yandan bu vesile ile bizatihi bir vergi muafiyeti ya da istisnası olma makla beraber doğurduğu sonuç itibariyle aynı etkiye sahip bir vergileme mekanizması üzerinde de bir nebze durmak istiyoruz. Bilindiği gibi faiz gelir leri ile sermaye şirketlerinin dağıttıklan kâr paylannın yıllık gelir vergisi be yannamesi ile beyan edilmesi, başka bir ifade ile bu tür gelir unsurlan üzerinden beyana dayalı olarak, müterakki tarife ile gelir vergisi hesaplanıp ödenmesi usulü bir süreden beri uygulamadan kaldınimıştır. Nitekim 1.1.1986 tarihinde yürürlüğe giren bu yeni sistem 3239 sayılı kanunla getiril miştir. Bazı çevrelerde bu yeni sistem, gerek vergi adaletine aykın olduğu gerek büyük vergi kayıplarına yolaçtığı iddialanyla çok sert şekilde eleş tirilmektedir. Bu eleştiriler ilk nazarda ne kadar haklı görünürse görünsün, aşağıda belirteceğimiz hususlar dikkate alındığında anılan sistemin bir süre daha devamında yarar olacağı kanısındayız. Zira bize göre bu yeni sistemin uy gulanmaya konmasının başlıca nedenlerini şöylece özetlemek mümkündür. - Hamiline yazılı mevduat, tahvil ve hisse senetlerinden sağlanan faiz ve kâr payı gelirlerinin gerçek sahiplerini bulmak veya tespit edebilmek im kansız denecek kadar, güç, hatta imkansızdır. Bu nedenle bu tür menkul sermaye iratlannın tekrar yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan usulüne dönülse bile bu imkansızlıkla karşı karşıya kalınması kaçınılmaz olacaktır. - Unutmamak gerekir ki 3239 sayılı kanun kâr paylannın yılık beyanna me ile beyanına son verirken kurumlar vergisi oranını da % 40'tan % 46'ya çıkarmıştır. Bu vergi oranının üzerine bir de verginin % 7'si kadar (yani kurum kazancının % 3,22'si} üç fon ilave edilince fiili vergi oranının % 49.22'ye çıktığı gözden uzak tutulmamalıdır. - Bu sistemin atıl tasarruflann ekonomik aktivite içine çekilmesini, hisse senedi ve tahvil gibi menkul kıymetlerin edinilmesini bu yolla da ülkede ser maye piyasasının gelişmesi ve kuvvetlenmesini teşvik ettiği rahathkla söylenebilir. Bu nedenle sırf bu ekonomik fonksiyonunun daha bir süre işlemesine imkan verebilmek için faiz ve kar payı gelirlerinin gelir vergisi be yannameleriyle beyan edilmemesi sisteminin devamında fayda olacağı kanısındayız. b) Vergi İnceleme Oram'nm yükseltilmesi Bir yandan nüfusumuzun, bunun içinde de faal nüfusun, hızlı bir tempo ile artmakta olması, öte yandan bu nüfusun giderek büyüyen bir kesiminin küçük sanatlardan ticaret ve sanayi kesimine kayması, bunun sonucu ola rak beyana tabi vergi mükelleflerinin gerek sayıca gerek iş hacmi itibariyle hızla çoğalması ve büyümesi "Vej^^Üncal^ıııes^ ^cu^olan^^ Ot£7ândan^^ düşük düzeyjerde^ldj¿ğ^ bu oranın^j^ükseltilr^ ICgumu^herkes__tarafından Bu konuda görev yapan maliye müfettişleri, müfettiş muavinleri, hesap uzmanlan, hesap uzman muavinleri, gelirler kontrolörleri, stajyer gelirler kontrolörleri, illerin en büyük mal memurlan, kontrol memurlan gibi çok değişik teşkilat elemanlan mevcut olmakla beraber inceleme görevinin ağırlığmı, maliye hesap uzmanlan ve gelirler kontrolörlüğü teşkilatlan taşı maktadır. Ancak, özelikle KDV'de ihracat istisnası uygulanmasından kay naklanan vergi iadeleri talepleriyle ilgili incelemeler başta olmak üzere, nor mal vergi incelemesi fonksiyon dışındaki incelemeler son yıllarda ağırlık ka zandığından inceleme oranının yükseltilmesinde ilerleme kaydetmek daha da zorlaşmıştır. Öte yandan vergi incelemesi müessesesinin yalnız bir ek vergi geliri sağlama aracı olmadığı, mükellefi aydınlatma, hatalannı tekrarlamalannı önleyici ikazlarda bulunma, yol gösterme ve eğitme fonksiyonunun çok daha fazla ağırlıkta olması gerektiği, bunun doğal sonucu olarak da incele.mje elemanlannın çok iyi yetişmiş, gerekli muhasebe, mevzuat ve teknik bil gilere ve deneyime sahip, mükellefe kendisinin bir ortağı gibi davranmak gerektiği bilincine ulaşmış kişiler olması lazımdır. Halbuki inceleme konulanndan büyük bir bölümü 3239 sayılı kanunla artık bir yoklama konusu ola rak kabul edilmeğe başlanmış ve vergi incelemesi alanında herhangi bir yetiştirme süreci geçirmeyen yoklama memurlannın yetki alanlarına dahil, edilmiştir. Bunun uygulamada bazı sürtüşmelere ve haksız vergi ve ceza tarhiyatına sebebiyet verdiği zaman zaman duyulmakta olup, buna şaşma mak gerektiği kanısındayız. Müessesenin yapısıyla bağdaşması mümkün ol mayan zorlamalara gidilmesinin bu tür sonuçlar yaratmasını doğal karşılamak gerekir. J/ergiJDcelemesi müessesesinln_bjrjD-nkellefi yıldırma^racı olarak değil aydınlatDia.vû4d^^ özgjlikle işaret etnıek istiyoruz^ Digerjai2üaa,_vej^^ stratejinin mutlaka_deg|ştirilmesi, mjjmkün oldugyj5adar sık, kısa ve yaygın bırjncejeme metodjjnun uygulamaya konulması lüzumuna inanıyoruz. Aynca incelemelerde, bilgisayar sisteminin de katkısıyla mümkün olduğu kadar, özellikle sanayinin temel girdilerinin gümrüklerden girişleri ya da fab rikalardan imalata giriş ve çıkışlarında yani kaynakta kavranmalarına ağırlık verilmesinin önemine işaret etmek istiyoruz, c) VERGILEMEDE^ vergi h a s ı l ^ h ^ ^ a r t m ^ ^ L M ^ ^ öneml[^ka^^ mesafeler almmasmda özellikle"büyük VERGN<âvîpları olduğuna inandığımız gayrimenkul alım satımında, vergilerin gayrimenkullerin gerçek vasıflarına ve gerçek değerlerine göre alınması bir ölçüde kolay laşacaktır. Örneğin, inşaatı tamamlanıp bina haline gelmiş bir taşınmaz malın hala arsa olarak gösterilmek suretiyle el değiştirmesi, bütün inşaat ruhsatlannda mevcut bilgilerin bilgisayarlara yüklenmesi halinde, artık mümkün olamayacak ve böylece büyük çapta vergi hasılatı artışı sağlanacaktır. d) Bir süredir uygulamaya konulan. Maliye ve Gümrük Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü Vergi İstihbarat Şubesi'ne bilgi verme mekanizması, etkin biçimde işletilebildiği takdirde yukarıda değindiğimiz vergi kayıplarının, kaynaklannı kurutucu sonuçlar alınabileceği umut ve inancındayız. Bu konuya son vermeden önce, çalışmamızın önsözünde değindiğimiz bir konu hakkında da kısa bazı izah ve hatırlatmalarda bulunmak istiyoruz. Şöyle ki; Türkjyejd£_vergi yükünün OECD üJMerine ,kiyasİA.^üsü , eğer varsa, vebalijve_sorumluluğu bazılarıncajamamen ticaret ve sanayi 'kesımıne^^ kgsim gösterilmek istenm^ktedii\Men^ vergi yükünün istemleJi ^6üzey^^o\^^^^ nedenlenhi çâlışm Be^^ag^Mflanga^ çalışnmjük^ tarafe bırakıp tüm ^nmrn\u\no^ *=îqnayi Jıesimine yüklemek en azından mg^leg^jafi^^ hükümle hareketjetmek. anlamına gelir^^Bu sözierlmızje elbette bu k e s i m d e l ı i ç j ^ ^ kaybı olmadığını söylemek istejniyoruz^her^ülkece olduğu gibi Tükiye'de de, çok çeşitli ve çapraşık nedenlere dayalı oldukça önemli bir vergi kaybının mevcud[yeti muhakkaktn^.^mıa BJ^gaygm;;;^^ kaybaTyola^ fie^efneri ortadan kaldırmakla mürnkün^lab^ için her^eyden^önog yei^pden kaçlnayı (bvasıon 11555167^^^ (FraudeFİscaİe) cazip olmaktarTçıkaracak o n l e m l e r i a l m a ^ e r ^ ^ "^'~^1<apsamrscm-t^^ probleme sadece değinmekle yeti nip şimdi, ticari kazanç sahipleri ile diğer gelir grupları arasında, birinciler aleyhine mevcut olan ve vergilemede birtakım eşitsizlik ve adaletsizliğe yolaçan bazı yasal hükümlere dikkatleri çekmek istiyoruz. Şöyle ki; - Gelir Vergisi Kanunu'nun 21. maddesinde öngörülen mesken kira larına ait vergi istisnasından, ticari ve mesleki kazançlan için beyanname vermek zorunda olanlar ile gelirleri bunlar tarafından bildirilecek olanlar faydalandınlmamaktadır. - Gelir Vergisi Kanunu'nun 86. ve 87. maddeleri ile, bir takvim yılı içinde elde ettikleri kazanç ve iratlann toplamı belli bir haddi (1990 yılı için 24 mil yon, 1991 yılı için 36 milyon TL'ı) aşmadığı takdirde hiç beyanname verilme mesi ya da vergisi tevkif yoluyla kesilmiş gelir unsurlannın beyannameye ithal edilmemesi imkanı getirilmiştir. Ancak, ticari kazanç sahipleri ile ser best meslek erbabı bu imkanlardan da yararlandırılmamaktadır. - Ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek erbabı hayat standardı esasına göre, gerçek safi gelirin vergilendirilmesini hedefleyen modern gelir vergisi ilkeleriyle izah ve bağdaştırılması mümkün olmayan bir asgari vergi lemeye tabi tutulmaktadır. Hayat standardı esası, nereden bakılırsa bakılsın, 1950'de başlayan büyük vergi reformu ve vergilemede yeniden yapılanma hareketi ve ruhuna ters düşen ve biran önce vergi sistemimizden çıkarılıp uygulamadan kaldıniması gereken bir müessese niteliğindedir. Bu sistem, ticari ve mesleki kazanç sahiplerinin gelir vergisi yanında fiktif birtakım matrahlar üzerinden ayrıca geçici vergi ödemelerine de yoîaçmaktadır. V-SONUÇ Çalışmanın amacı, toplam vergi yükü OECD ülkeleri içinde en düşük olan Türkiye'nin, vergi yükü unsurlarını, bu yükün anlamlılığını ve zaman içinde gelişim trendini karşılaştırmalı olarak analiz etmekti. Bu amaçla yapılan analiz ve karşılaştırmalardan çıkan sonuçlar şunlardır : 1) Türkiye, uyguladığı vergi yükümlülüklerinde genelde OECD sınıfla masını benimsemiş olmakla birlikte, sosyal güvenlik katılımlannın bütçe dışında yer alması, işverenlerden alınan bordro vergilerinin olmayışı, sınıfla mada yurt içi mal ve hizmetlerden alınan vergiler olarak kabul edilen Motor lu Taşıtlar Vergisini, servet vergisi olarak uygulaması diğer vergiler kategori sine giren damga vergisini yurt içi mal ve hizmetlerden alınan vergiler ola rak uygulaması ve en önemlisi diğer ülkelerde vergi yükümlülüğü olarak nitelenen bazı yükümlülükleri fon namı altında uygulaması yönlerinden, yaptığı sınıflamada farklılık göstermektedir. 2) Türk vergi sistemi, fon adı verilen yükümlülükler dikkate alınmayacak olursa, petrol ve petrol türevleri, alkollü içkiler, otomotiv sanayii ürünleri, bankacılık ve sigortacılık işlemleri, değerli madenler ve talih oyunlan gibi özel mal ve hizmetler üzerinden oldukça sınırlı sayıda vergi almaktadır. Bu tür vergilerin genel vergi fonlarına oranı AT ülkelerinde oldukça yüksektir. Toplam mükellefiyetler içinde özel mal ve hizmet vergilerinin ortalama yüzdesi % 70'dir. Bu konuda en önde gelen örneğin %81 ile Fransa olduğu anlaşılmıştır. Türkiye'de yirmibir adet (KDV'nin dahilde, ithalde ve ek olarak parçalanmaması halinde ondokuz) devlet yükümlülüğü (bunlann dördü harç adını taşımaktadır), bunun yanısıra iki, il özel idaresi resim ve harcı, altı be lediye vergisi, oniki belediye harcı, üç tür belediye katılma payı alınmaktadır. 3) Türkiye'de toplam vergi yükü hesabına katılmayan ancak vergi ben zeri yükümlülük olarak nitelenebilecek bazı katma bütçe idare gelirlerini de (özellikle üniversitede öğrenci katkısı) yük hesabına dahil etmek gerekmek tedir. Türkiye'de devlet vergi yükümlülüğü sayısı oldukça az olmakla birlikte, fon adı altında alınan çok sayıda yükümlülük ek bir vergi mükellefiyeti nite liği taşımaktadır. Türkiye'de adı vergi olmakla birlikte aslında bütçe dışında tutulan fon olan tek yükümlülük örneği. Eğlence, Gençlik Spor ve Sağlık Hizmetleri Vergisi'dir. Ülkemizde uygulanan fonlar içinde vergiye bağlı olanlannın Fransız Vergi Sisteminden esinlendiği izlenimi bulunmaktadır. Bu konuda Çıraklık Fonu ve Konut edindirme yardımı örnek olarak gösterilebilir. 4) Türkiye'de OECD ülkeleri ile yapılacak yük karşılaştırmalannın hesabında toplam vergi yükü tanımı yapılırken genel bütçe vergi gelirleri, yerel yönetimlerin vergi, resim ve harç gelirleri ile, Genel Bütçe vergi gelirle rinin alınan payları, sosyal güvenlik katılımlan ve zorunlu tasarruf kesintileri ve vergiye bağlı fon gelirleri (Kamu ortaklığı, Toplu Konut, Geliştirme ve Destekleme, Akaryakıt Tüketim, Savunma Sanayiini Destekleme, Gelir idaresini Geliştirme, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik, Destekle me ve Fiyat İstikrar, Kaynak Kullanımını Destekleme, Akaryakıt Fiyat İstikrar, Petrol Arama ve Petrolle İlgili Faaliyetleri Düzenleme ve Çıraklık, Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırna adlarını taşıyan oniki adet fon) yük hesabına dahil edilmektedir. Bu kapsamı ile de OECD vergi yükü unsurları ile tutarlıdır. OECD ülkeleri arasında yük karşılaştırmalarında gelir bazı olarak GSYİH alınmıştır. 5) Çalışmada Türkiye ile OECD ülkelerinin vergi yükleri 1965-1988 dönemi ve toplam OECD, Avrupa OECD, AT ortalamaları ile karşılaştınimış, bu dönem ve alt dönemler itibariyle regresyon bağıntılan araştınimış ve yük grafikleri çizilmiştir. Bu karşılaştırmaların sonuçlan şunlardır. a. Türkiye'nin kişi başına düşen vergi gelirlerinde (dolar olarak) 1981 yılına kadar gerçekleşen ancak OECD ülkeleri hızında olmayan gelişme durmuştur. OECD ülkelerinde görülen 1985 sonrası sıçramaya rastlanma maktadır. Türkiye'nin bu konudaki trend değerleri dağılma diyagramına göre oldukçadağınıktır. b. Türkiye'nin OECD toplam vergi gelirleri içindeki payı da 1975'e kadar yükselmiş bu tarihten sonra düşüş göstermeye başlamıştır. 1988'deki payı sadece % 0.3'dür. c. Yük hesabına başlıca gösterge olan toplam vergilerin GSYİH (Gayri safi Yurt İçi Hasıla) içindeki payına bakıldığında 1988 yılı Toplam OECD or talaması % 38.4 Avrupa OECD ortalaması % 39.9, AT ortalaması % 40.8 iken Türkiye'nin değeri % 22.9'dur. d. OECD ülkelerinin 1977-1988 dönemi vergi yükü gelişimi ile Türkiye'nin toplam vergi yükü gelişimi arasında hiçbir bağıntı yoktur. Türkiye'nin yük değerleri söz konusu dönemde şiddetli sapmalar göster mektedir. e. Türkiye'de gelir vergisi yükünün dalgalanma göstermesine rağmen, OECD ülkeleri vergi yükü gelişimi ile orta düzeyde (0,6) bir bağıntı gösterdiği saptanmaktadır. Ne var ki, 1978 yılından sonraki dönemde 1985 sonrası çok hafif bir kımıldamaya rağmen-Türk gelir vergisi yükündeki geri leme oldukça belirgindir. f. Türkiye 1980 sonrası kurumlar vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki nisbi payını OECD ülkelerindeki trend istikranna karşılık, % 10'ların üstüne çıkardığı görülmektedir. Bunda KİT kârlılığının etken olduğu belirtilmektedir. g. Gelir vergileri içinde, Türkiye'nin OECD trendine en uyumlu gelişim çizgisine sahip vergi türünün sosyal güvenlik katılımlan olduğu anlaşılmak tadır. Bu katılımların OECD ülkelerinde toplam vergi gelirleri içindeki payı yaklaşık % 25 olup, Türkiye bu konudaki payını % 15'lere çıkartmış bulun- maktadır. h. Servet vergilen yükü konusundaki karşılaştırmada trend uyumu yok gibidir. Buna karşılık, bu vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı konu sundaki bağıntılar oldukça tutarlıdır. i. Türkiye'nin mal ve hizmetler üzerinden aldığı vergilerin (başlıca KDV) GSYİH içindeki payı 1988 itibariyle % 7.3dür. Bu düzeyin gider vergilerinin yürürlükte olduğu 1970 seviyesine (% 8.7) ulaşamadığı görülmektedir. 6) Türkiye'de gerçek vergi yüküne ancak, toplam vergi yüküne KİT faktör gelirleri ile enflâsyonla finanse edilen bütçe açıklannm ve mecburi as kerlik hizmeti değerinin eklenmesi ile ulaşılabileceği, bu düzeyin 1988 itiba riyle % 32.59 olduğu savunulmaktadır. 7) Türkiye'nin dar kapsamlı olarak nitelenebilecek genel bütçe vergi ge lirleri yükünde yıl itibarile en üst değere 1977'de ulaşılmıştır (% 19.5). Bu ko nudaki en yüksek ortalama ise 1961-1980 dönemine ilişkindir (% 15.79). a. 1927-1950 döneminde fert başına sabit fiyatlarla GSYİH'nın devlet vergi yükünü belirlemede etkisi yok denecek kadar azdır. 1951-1960 dönemi de oldukça kötüdür. Buna mukabil 1961-1980 döneminde toplam vergi yükünün fert başına GSYİH'deki gelişmelerle sıkı sıkıya ilişkili olduğunu göstermektedir. 1980 sonrasında ilişki gene kaybolmaktadır. b. Türkiye'de nüfus artışı da hesaba katıldığında şu sonuçlara vanlmaktadır. 1927-1950 döneminde nüfus artış hızı düşük, vergilerin gelir esnekliği yüksektir. Dolayisiyle toplam vergi yükünün fert başına GSYİH ya bölünüp çıkan sonucun uygun bir katsayı ile düzeltilmesi ile bulunan toplumsal vergi yükü yükselmiş görünmektedir. 1951-1960 arasında nüfus artış hızı yüksek, ancak vergilerin gelir esnekliği düşüktür. Bunun sonucu toplumsal vergi yükü düşmüştür. 1961-1980 döneminde nüfus artış hızı yüksek, vergi lerin gelir esnekliği de yüksek olması sonucu toplumsal vergi yükü istik rarlıdır. 1980 sonrası hem nüfus artış hızı, hem de vergilerin gelir esnekliği düşmüştür. Dolayisiyle, Türkiye'de toplumsal vergi yükünün belirlenmesin de GSYİH ile nüfus artış hızından çok vergilerin artış hızı ya da GSYİH es nekliği etken olmaktadır. c. Türkiye'de fonlar konsolide bütçe vergi gelirlerinden sonra ikinci temel vergi yükü kaynağı halini almıştır. Örtülü vergi yükü unsurlan olarak niteleyebileceğimiz KİT faktör gelirleri, katma bütçe gelirleri ve konsolide bütçe açığının GSYİH içindeki payı toplam % 9'a varmıştır. d. Vergi yükü dağılımına ilişkin verilerle, milli gelir dağılımı karşılaştınldığında ücretliler ve küçük ve orta ticaret kesimi (kurumlaşmış olmayan) üzerinde ağır bir vergi yükü olduğu dolaylı olarak tesbit edilmiştir. 8. Türkiye'nin vergi yükünü optimal düzeye çıkarabilmesi için tarım kesi minin etkin vergilenmesi ve stopaj oranlannın yükseltilmesi, iktisaden faal nüfusun artması, vergiye mukavemeti teşvik ve tahrik edecek hükümlerin ayıklanması, etkin bir endeksleme sisteminin getirilmesi, fonlann taramaya tabi tutulması, munzam kesir niteliğinde olanlann kaldıniması, yurtiçi üretime yönelik ayınmcı kurumlar vergi uygulamasından vazgeçilmesi, ku rumlar vergisinden müstesna kazançlardaki kesinti oranının % 10'dan % 20'ye çıkaniması, istisna hadlerinde indirim yapılması, vergi inceleme oranının yükseltilmesi, gayrimenkul alım satımlann izlenmesi, hayat stan dardı esasından vazgeçilmesi öneriler arasında sayılabilir. KAYNAKLAR 1) Akalın Güneri; Türkiye'de Gelir ve Vergi Yükü Dağılımı, Hacettepe Üniversitesi I.İ.B.F., VI. Türkiye Maliye Sempozyumu "Çeşitli Açılardan Vergileme ve Sorunlan, Antalya 1990 içinde ss. 169-180. 2) Anıl, Haluk; Türkiye'de Vergi Yükü (1950-1970), Ankara, 1973 3) Arsan, Üren; Vergi Yükü Üzerinde Bir İnceleme, Ankara, 1968 4) Berksoy, Turgay; Türkiye'nin 1968-1987 yıllan Arasında Vergi Kapasi tesi ve Gayretinin Değerlendirilmesi, Türkiye'de Vergi Kayıp ve Kaçakları Nasıl Önlenebilir? Paneli, İstanbul, 14.6.1989. 5) European Community; Inventory of Taxes 13 th Edition, 1990 6) Korkmaz, Esfender; Vergi Yapısı ve Gelişimi, Istanbul, 1982 7) Maliye ve Gümrük Bakanlığı; Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü, Yasama Organı Denetimine Tabi Fonlar Mevzuatı, Ankara 1988 8) Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Gelirler Genel Müdürlüğü, Yayınlanma mış Veriler. 9) Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Gelirler Genel Müdürlüğü, Türkiye'de Vergi Yükü, Ankara, 1968 10) Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Bütçe Gelirleri Yıllıklan (1973, 1977-1978) 11) Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Bütçe Gerekçeleri 12) Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Yıllık Ekonomik Raporlar 13) Neumark, Fritz; Maliyeye Dair Tetkikler, İstanbul, 1950 14) OECD; Revenue Statistics of OECD Member Countries, 1965-1989, Paris, 1990. 15) Oker, Nazlf; Türkiye'de Vergi Yükü, maliye Tetkik Kurulu, Ankara 1955 16) Önder, İzzettin; Vergilerin Gelir Dağılımı Üzerindeki Etkilerinin Araştıniması, H.Ü.I.I.B.F. Çeşitli Açılardan Vergileme ve Sorunlan, Antalya 1990 içinde, ss. 159-168 17) Saygılıoğlu, Nevzat; Türk Kurumlar Vergisindeki İstisnalara İlişkin Genel Değerlendirme, Ankara, 1989 18) Şenatalar, Burhan; Türkiye'de 1980-1987 Döneminde Gelir Vergisi Yükündeki Değişmeler, İstanbul, 198 19) Vergi Reform Komisyonu; Genel Vergi Reformu Raporu, İstanbul 1961 20) Yaşa, Memduh; Vergi Yükü Hesaplama Usulleri ve Mukayesesi, İstanbul 1962 TABLO 4 TOPLAM VERGİ GELİRLERİNİN PİYASA FİYATLARIYLA GSYİH İÇİNDEKİ PAYI Ülkeler 1988 İsveç Danimarka Hollanda Norveç Belçika Fransa Lüksemburg Avusturya İrlanda Yeni Zelanda Finlandiya Almanya İngiltere İtalya Yunanistan Portekiz Kanada İspanya İsviçre İzlanda Japonya Avustralya ABD. Türkiye Ağırlıksız Ort.: Toplam OECD Avrupa OECD AT 55.3 52.1 48.2 46.9 45.1 44.4 42.8 41.9 41.5 37.9 37.9 37.4 37.3 37.1 35.9 34.6 34.0 32.8 32.5 31.7 31.3 30.8 29.8 22.9 KAYNAK : OECD, Revenue Statistics 38.4 39.9 40.8 s.70 Tablo 1 CM in r CO 00 CD CD i n co en in T - o) CJ) 0 0 CM CD 0 0 co co co CD CM in in LO IO 00 CM 00 00 CM h r - 00 CD O CO CD 'if in ^ in CO 'it 0 0 in CO o CO o Û CO CM O) CO CO CM Œ LU co s 00 CO CJ) 8 CCOO o CO CO 0 0 o CD 1 ^ LU CNJ 00 o <J> CD CvJ o£ co ^ ^1 o CM CD CO -Û 00 CO CO CO m > < 2LU CO h. c/y\ Q T - 0 0 co O 0 0 CD in co T o CD 00 TN. 00 1- r» CM CO in in in T CO CO CO CD CVJ OsJ in co O ^ in ^ CD CO o < < in S IP Cu co 00 CD (75 in 0 0 in T - 1^ r-. IT) CD 5 CD 0) 0) c CM CM o 0 0 CD CO û Q Ou L U uj N J5Oo Zî ^— ^ û.<E< HC İQ Û< o CO o 13 c i Œ o LU O < OJ 0 0 -t— T CD o GL O) h- c\j o o o o CM l O <M T - 1 - co CD c » r-1o lO 00 T1o co <Jí o TT - Tj- co c\j co I OsJ T CO CD 0 0 IO '«t 00 co co CD CD " I - co o 1 CO CM OJ CD 0 0 IO CD CE 00 o Q co co Gì O CD T 1 - CD CD IO 00 T1- C3Í 0 0 CM 0 0 CD CO C\J CD 0 0 Si CO CVJ 00 LO CE CD CO 00 — LU < in <j> ^ -n- CM 0 0 Gì ^ 2GS LU Ho O §5 CE LU > 5 IO 1 - CM 0 0 CD O <J> O ^ IO IS! O CL O Oi Ci o o IO co co! c\j IO Ci CD lO co IO TTCD 00 -r- -rIO T0 0 CD 00 C CD I d o LU O CÖ I o > ,> < < co "S E c c to CÖ Q CÖ < z: >< TABLO 5 TOPLAM VERGİ GELİRLERİNİN (SOSYAL GÜVENLİK PRİMLERİ HARİÇ) PİYASA FİYATLARIYLA GSYİH İÇİNDEYİ PAYI Ülkeler 1 Danimarka İsveç Yeni Zelanda irlanda Norveç Finlandiya Lüksemburg İzlanda Avustralya İngiltere Belçika Kanada Avusturya Hollanda Portekiz Fransa İtalya Yunanistan Almanya Japonya İsviçre İspanya ABD Türkiye Ağırlıksız Ort.: Toplam OECD Avrupa OECD AT KAYNAK : OECD, Revenue Statistics 1988 50.9 41.4 37.9 35.7 34.9 34.8 31.9 30.9 30.8 30.4 29.8 29.5 28.2 27.7 25.3 25.2 24.8 24.2 23.4 22.2 22.1 21.1 20.9 19.4 29.3 29.6 29.2 s.70 Table 2 O o o o d Oí SS O) co ^2 o o co d o d o û_ o LU OC LU LU O O T- ö CE LU OÎ^LU > CD - J 2: d csj o co ^ d o o 2 LU < C5 o d o co co d in in o o LU i co co CD 00 o 00 8 > ^ 00 O O evi -J o Csj IS Q o d d LU o o I o d o co 0) c O o I 10 Û O LU 2 â cö o "(5 O 3 a. O < 00 co ^ Ci 00 ai co c\i 00 IO co Icvj ^ IO 83 o co co 51 51 CD < CL 00 00 LO 00 C7) LLI Q co >O (J> 00 C\I 5 IO r--' 00J C\ co CM r^' T- <T> <D co CO '^J- 0 0 C7> CO C\J CO 00 C3I CO CO CO 00 00 co co CM co co co IO ^ . ^ CM co' oo" co co co K od co CM co CM a> Gì co CM 00 SPO I LU o co O 00 <3> cd" co CM 00 CD ce < LU O 00 IO r>.' oo' co o z co CJ) co h-. co co' CT> O co co ^ CO 1^ 00 co co co co co o co co ( j ) co '«t co co co CM ce LU > CO 5' CL p 00 co co ay CM co CM IO IO co co co o IO 8 Gì co co co co co CM 00 5i T- IO o o ^' CD IO o co >^ 03 I ^ < < CD col « 2 i co tii< si o N ^ss 0 -il D)rn•c: coH < < co CD CM Cfi Oí Oí CM CM CM Oí 00 00 d d co CM |oí| £5 co CM K 0 0 CO CD CM d CO CM CM co d o co CM 00 00 CM CM CM o co CM O Oí 0Ö 0 0 1 ^ CM CM CM To co CM 0 0 CM O) 1^' 00 CM CM CM 00 S ^1 CL gl! -O C X T- co Oí Oí CD 00 CM CM CM d T-^ 00 CM i d d 00 CM h>. 00 CM CM CM co CM 1 O i n CD CM ^ CO CM 00 Oí 00 CM CvJ co CM o 00 O) Cfí T CM CM r-. Oí cTi CD CD i n CM CM CM i n O) Oí CM CM ^ i n 1^, i n i n co CM CM CM 0 0 CD 1-^ co co CM CM co ^' CO CM CM CM CD i n T-^ CM CM 00 in ^ T-^ CM CM CM < > ÎZ 05 E CD h-. Oí CD CM CM CM 00 Oí c\ı co o d d CO i n CM CD o CL o IO g2 Oí Oí m CD Oí CO CM (O : "2 o: gl :m 11 c OJ-2 to cOí>- 'e cu Ec <> C3Í C CD > d ma ï?) EO o 2 1:^ û — Le < < o h-O <> <I - co Q. "(5 55 ^ Si Û O LU O co ^ CM C) d C5 ^ ^ t O) 0) co r--. r-: T l 00 CM co' 1? (O " ö c N i— O o >^ 0 o >- co| co O 8f o ü E' o 0 00 rf T-" CM -«t cd r-. 0 0 CM ^ T-' CM C> Ö Ö > > m CM O CO §1 co CT) 0 0 CO 0 0 I O 0 0 CO o 0 0 CO ai Ö y-^ c < e 0 •o (S 0 0 Î5:? 00 CM V. "0 O o (O o0 45 0 0 o X | > | 2 si 0) !^ p o üj a ^ O o E JO o. o O CÒ CD w T- co T-^ T-* Q d ^ 0 0) T- c 00 I O Ö -r-^ evi T- CD co T- cvi h t co co co I I a> N O 'S œ h-. co CD 0 0 co I O Cvi CD iri 0) > 1^ iri 05 o co 00 > 3'¡ in IO T-^ ö iri o 1-* 00 CD d ?2 CÛ > CÖ Osi CJ> 0 0 CD 0 0 IO " J CVJ Osi C\J I I 03 C < c ç co 0 CD co o> co s 3; s co co 0 E c (D (D < ce o .= co co co û o İS 11 c JO c CD co N gil? o Q ü J5 LU LU co E O o 1^ ^ Q - e co -E < < o JO s. 1^1^ o UJ o 00 00 Z 0 0 CO (J) Ci cd ce LU -J O 00 CO 1^' T- UJ > Z < Z CD < Z UJ a Z Œ UJ M O ce < -J ce ?LU > i co in co co (D 00 ht in CD r>; 0 0 CM co CO CM 00 CD CO (35 1^' ^ ' CM LO '«t cd o co ed ed CM 0 0 00 co 00 ed ed 00 CVJ CT) C7) cd|TT 00 CJ5 UJ O 00 ed Oí CD co ay o 00 lin in m a> in ce o h- ed co in CM 00 CD o TF CD CD > ce < CM IO CM <J5 TF CM CM CM 1-^ IN \F cd d) i CD 1 - CD CM CD I O cd T-" ö ai IO o 00 Osi I o ce in o CD ai ai UJ > ce -J UJ O co 1 (> >^ co co c(/) İ R 00 TI; (J> 05 ed o ce IO cd TF ^ CM S¿ HP cd '«t CE UJ UJ UJ O al o i5 o o co E ^ jo co QQ ~ co A E . N O QQ o c co c c •(Ö CO (1) 13 C 0 < Z >< ^ CM CD CD [00 CM co <7) CO 0 0 ^ CO co CO co co co ^1- CM co co in CDcsir-. 00 in co co co 5 CO 0 0 '«t 00 co CO CO co U Ö S C m co co co co 00 -D C 0 :5 12 00 in evi o CD co co •D <a3 C cj> co co co co co o co •i e» W CD in CM CT) CD co co co co 00 ht CDİ co ^ co ht > (D OJ > Q. col^ 0 0 T- o CT) CD co co co co 00 00 CM Oí CO CO E i n CD in co co > CD > 00 00 T- co OÜ in CD co co Q Q OQ ULJ L U co T-' 5 0) 3 c 0 ce CM o o 75 co NI 0 -il t i . Q^ C O h- < < Ilm B sto o LU o < CM 1 - O ) CM Csi T-^ 1-^ 1^ CD co O O) CM Gi íD Gi d CD CO 0 0 00 O) d crio Gi C CO co CD T^ C3> 00 CM d m|cM in 1^ cu -r-' 1-^ >s O o cj) CM 00 CJ> cj> d o Oí CD 0 0 ^" < s T-^ d LO 0 0 CD CD co d 1-* > o CD ^ 0) T-' T-" CD d o 'oo in I 00 d d cT) cj) 0 0 in co co K o C7) CD C3> o CO 00 I 55 0) Z3 C <D > T- h-' CD O LU O iS CO o N co J5 O C o J¿ JO JO Qco •c o be: < 0 0 CD CD d 0 0 CD CO CM CM CM in in CO d OC) CD CO CM CM CO CM İD CD CO IT) CO C3 S co in I in T- 0 0 CD CO CM CM S' in h t CL 15 T- Oí CD CO CM CM C7> 0) "O c 00 'o CO O ^ O) o o CM CTi CD CO CM CM T-|o6 i CMİCO •8 co 00 CM CM ^ 0 0 en <z> in ^ co in o CM d co co CM 0 0 r>l CM co |oo N . in Ö co ^ CL CO LO hC/) CM o co co CM o H Ç "c "w "ó o r>. in in evi d co co CM 5 T- (Tí CD co CM CM fe o CM CD CM 0 0 CD CM CM CM CM O Oí in CD <jí 0 -it: > m: C co CO Oí 1 ce o o o E c co Q <D CD in d CM CM CM QQ N 03 CO Í5 LU LU LU 5te oo co H < O < i TL o r>. o co co CM O h . — CD co co IO CM - C M ULCO IO o [CM CM CU h t f^lco LO cO) x> 9 ^ in O c qq q co* evi co* CD 00 00 O i CM* CM co 00 lO Ö q N N CM* CM* CM CNJ 00 CD 00 co Osi CM CM CD 00 CD E co qq q co co co o '^t CM CM CsJ c O >^ Csi co IO CO CM I O ho evi O l O 1 - Tr-' CM CM |CM o co co CMj CM 00 N ^ IO CM CM CM q q CM CM CM (D O CD CO I O CM CM Osi co fe loo fe eu co o co CM CM CM I "(5 (ñ c o > IO 00 co IO <D co CD O CM 1-* CM Q Q O o LU LU î co N J2 «5 i Oo I I ce od LU o < csj ko CD|CM CD lo Ko h00 CD o 00 00 CD ''t 1^ CJî 00 CD ^ q CD 00 00 CD c\j I h - lO 00 C7) T- 00 co co 1^ r< c 0 0 (7) 00 CD CD o c co l O CD o CD CD CD co o LO ^ 00 00 CD 1^ Gi CD 1^ CD CD CD 31 c "ç CD C/) 00 h - lO CD CD 00 Oi o j CD CD CD > E K lO 00 r-. C3Í lo rv! lo CD (0 Ü C3Ì o 1^ d ) CD Gì 1^ cd 55 c CM CD CJİ CD q > o LU . co CÖ I 0) O E D 1^ CÛ Ili c co c O < I O 0 0 CD CD T-' Ö co £5 I O CD CD CD N T-^ O) CD CX) co r>. I O (D Ö 1-^ CNJ CD I O CD Ö T-^ <D co 00 co >- co Cu CD I O CD Ö f-' CsJ 1 ^ CD CD d Csi co (3 CD e o m E < ? co Csl 00 Ç ^ o o CD 0 0 co 00 00 — 00 Ö co h - CL "E > o o T- co Ö Ö CD CD I O CD Ö od co IO CD !co CD K od CD 0 0 I O CD h.' CD <D CD IO 00 CD 0 0 I O co QQ co J o IO Í|< E ê , col co MO o ir o a - i l uj O o — co _cö 2. co 0) 3 C d o LU O 2 in i n od T- CD O) evi Tl- CD 0 0 CM CM CM CO CO T- CM TÍ-' (35 CM CM CM 00 Ö5 CD lop c 'ît CD (35 CM CM CM g3 c d CT) Tf CM h-, r^" (35 CM CM CM (35 o c 5 o o co CM p j h - (35 CM CM CM 1 ^ 00 in CM h- i n O Tt 1 ^ CD CM CM CO in •S 00 l(35|CM il 00 CD H (35 i n CM CD C> |S|r^ CO CO T- Tí- (35 CM CM CM CM (0 CO CO 0 0 Tf (35 CM CM CM CO E ill o (35 00 CM CO Tf l < 05 CM CM CM |co r-. ^ 00 h - K Tcd CD C> CM CM CO co "(5 o co (35 (35 o 8 in o CM c o CO Tf T(35 CM CD 1 - CM CM TíCM co c CD CM 0 0 00 s in (35 I O UJ O o UJ LU J5 O en E J¿ co N _0 O CD CD Ell N 05 o o I- < < < C30 CO q r-. co Osi 1^ 00 Oí Oí CM ^' co co in 1-* T-^ o co 00 CM T-^ T-* CM CM 00 in c 00 CD c> d CM O i CO O ? .E CM 00 00 in co d O . I CO 00 CJí cc in h- <jí o CD N in CM CM 1^ 1^ in h- i in q|o| CM O í CO 00 CM Oí o fe icno Oí 1^ CM O o o co-Q >• E co C O j^: Q -D 0) co l|< O o 00 CM T-' CM CM CT 0) 00 Osi ^' evi </) |Q|ir —1 0) 0 N p o o LU LU O O CO ^ S •c o co Q. 1- < < -«t co l O l O '«t Ti-' co 0 0 r-; 0 0 CNJ c\i 0010) 00 lO £5 IT) co Oí CO cd co CsJ Tiri lO 00 OJ CD CD cd O) 00 cvi Clí O) '«t OO c T- lO c •sz o Gi 00 LO y- cd "o Oí 00 00 T- q cvj o > O) T- o o co Oí|00 CM co E _(5 CO CM LO '«t Ti-* CO (Ó TT- IN in ^ ^ lO CM CM CD CD ^ LO cd < ^ q q c -r^ •CD i r i l O co K O LO CD C O O CO K 1- O) co o 3 c o oo|oo co C7) CÓ CD 00 I d Q Q O o LU LU 5^1 0) o 3 i5 0) N I N g Oo I I ^s Q -c co o LU o < 00 00 <D 1 ^ h - T1-* c\¡ cd to 00 1^ 0 0 CO o Csi cd i Ci co od T-^ lO q Csi cd Csi CsJ co T-' Csi CVJ c O Ö C) CD X c co 00 o q d (M H < c -o o o ^ T-^ Csi Csi o 05 co CNJ d T-" T-' 05 d ıq od q T-' I O co d —• T-^ 00 CD <D T- O) od co Csl CsJ d T-* r-^ E lO N (D 0 0 to CO CD d d CD ± o lo (O CD q d o cd IO d 00 co ! to tÖ (O c c â. i " o co —i I X; co CsJ d T-' T-^ 0 0 co 00 l O CM CT) G) IO d T-^ CM co co co io co o I O d CM CM co co co sO. O) T) IO 00 O) C 1- IO Tf CM CM CO co co IO CO CM CO CO ci ^ cd T— CM CO CO O CO CO CO o co h t > 5 CM CM 00 CO ci ^ 1^ "© o co LO E evi o sì eg © İ P > C OJ CM CO Oí 00 o 84 S CM CO O 00 CO (35 CO 58 05 CO 06 d co CM o T- I O CM CM CM! CM C d co co 05 O CM CO IO CO T- TCO C co Tl- CO 1- CO Ö ^ T-^ l O ^ CM ?5 Gì I ^ co co co E 00 O y-^ Tt (35 h-.' CO CO CO CO C75 > Ì8 ^ q r-; (35 CM (35 Q> I co co co Q O 0 0 UJ LU UJ N 55 CO E "E « r i 06 CD C (D Oo H < < O :^ < Tf Tf o co co co cd O) d CM co co £5 0 0 o TCM co co G) in CD od d 1-^ CM co co in co o o CM co co in 00, CM co c CD co CD 0) c o co ^ -r- 0 0 O CO co CJ) CM ed ' il 2 co s s • cod CM CNJ ^ Ti- I - , CM CD q CT) d cu CM Tf CM CO Ri G) h- CM OJ 9l CÛ Q . O < ç -= o co CJ) co in œ d TÍ-* co CM Tt; co 0 0 1 ^ CT) CJ> CM CM CM CD d CM CM CM o CJ) o CM OJ OJ CO CO co CJ) iri cd CM co od d O) CM co O l B 00 o Tf CJ) evi iri Tf co co co CT) T- in Tİ-* CD co co co CO > c o Q CO -3 N E 0 (0 «ti ti J5 Q Q O o UJ tu co E O o gicû ^ ^ co l o co Q. U t co o C O ce Û o UJ o < 00 00 CM T- Tj; CD O) 0 0 00 CO CM <D 00 1 ^ 00 CD ^ 'T- lo c CD 0 0 co 00 CD co o ^ E 00 CO co 00 CD CD CD Tt CD CD 00 co' iq CO IO cd' CD co q io" cd' co CM CM 2 co o IO C£> 2° CM co o > E o 00 (D - CDCM | 00 - CD IO I CD CD 00 <D CM q co IO IO T- 00 co lO CD CD cg • 00 q IO IO h> CD ^ * CM CM 5 û Q <0 > 0 c c(0 c o: E c R0 _l o N iri I 5'- s o O <D I- IO IO o Osi Tj-' I O o C D C M o í5 LU LU Oo co _co û. I <D c I ce o LU o Its 1^1 !ï < o CM ^ CO co CD co CJ) T^ rt l6 jCNip 00 co o T- IO IO rrlio co co co h t co co co IO evi CVj I O CM 00 IO IO (D o CO q ^. ^ IO IO IO co O o c evi CSI IO IO IO I O cu <j> io CO CO CM o 00 coleo in q co I O IO IO IO 00 1 ^ 00 -pq IO IO 8 in 00 2 1 Oì o 05 CD i l CD "E o E N X CD > Tt CD o co o co Tj-' '«t C\¡ 00 (3> O Tf <J) IO Ti-' 00 o 1 ^ Tf I O Tf CJ) CD N q IO evi co 8 3 co o 1^ fe co q 1 ^ I O co I O CO C3) in IO co CD OSI I O co co Q Q O o lUlu O o 0) Q •£ O 5 (]} c I d o O i 2 1¿ TABLO 28 FERT BAŞINA SABİT FİYATLARLA GSYİH (1926 = 100) (X) 1927 1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934 1935 1936 1937 1938 1939 1940 1941 1942 1943 1944 1945 1946 1947 1948 1949 1950 1951 1952 1953 1954 1955 1956 1957 1958 86.6 93.9 111.7 112.2 118.8 103.8 117.5 122.4 116.3 140.5 140.1 150.7 156.9 146.3 129.6 135.3 120.7 113.4 95.4 123.3 125.6 142.4 132.3 141.6 155.7 169.6 183.3 173.1 181.9 183.4 191.4 194.4 1959 1960 1961 1962 1963 1964 1965 1966 1967 1968 1969 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 196.8 198.0 196.7 203.6 217.1 220.6 220.7 240.3 245.1 255.1 262.0 266.9 283.0 294.3 299.3 315.3 334.9 358.5 369.6 419.5 427.0 479.3 485.7 492.4 512.1 515.9 537.6 555.4 580.9 589.5 (X) Fert başına cari fiyatlarla GSYİH. GSYİH deflatörü ile sabit fiyatlı fiale getirilmiştir. TABLO 29 CARİ FİYATLARLA TOPLAM VE FERT BAŞINA GSYİH (x) TOPLAM GSYİH Fert Başına GSYİH (Cari Fiyatlarta) {Cari Fiyatlarla) TL Yıllar Milyon TL 1923 1924 1925 1926 1927 1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934 1935 1936 1937 1938 1939 1940 1941 1942 1943 1944 1945 1946 1947 1948 1949 1950 1951 1952 1953 1954 1955 964.2 1215.4 1537.2 1.622.1 1.487.7 1.640.3 2081.9 1591.1 1394.5 1174.6 1141.6 1219.2 1313.6 1.698.4 1.809.5 1.898.4 2.065.8 2.409.9 2.999.8 6.203.9 9.240.1 6.692.3 5.477.4 6.875.5 7.562.1 9.512.9 9.072.4 9.714.5 11.668.1 13.420.9 15.637.8 15.958.8 19.190.9 122.3 109.25 118.42 147.17 110.12 94.50 77.93 74.16 77.5 81.86 103.87 108.80 112.22 118.93 135.97 167.09 341.92 503.90 361.10 293.47 360.46 387.93 477.53 445.62 466.84 546.46 611.34 692.83 687.70 804.34 Yıllar 1956 1957 1958 1959 1960 1961 1962 1963 1964 1965 1966 1967 1968 1969 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 TOPLAM GSYİH Fert Başına GSYİH (Cari Fiyatlarla) (Cari Fiyatlaria) TL Milyon TL 22.144.0 29.449.2 35.145.8 43.923.1 46.976.9 49.826.7 57.875.9 66.910.3 71.476.6 76.440.1 90.775.5 101.185.4 112.190.1 124.470.8 145.490.8 187.133.8 232.114.8 295.501.4 409.746.2 519.173.3 658.989.0 860.313.4 1.188.012.2 1.997.803.6 4080.490.7 6.037.102.4 8.107.234.8 10.784.798.4 17.349.065.5 25.483.500.1 39.287.842.7 58.296.792.6 100.573.089.6 905.98 1166.21 1352.64 1642.84 1707.69 1764.83 2000.34 2256.29 2351.66 2453.85 2842.59 3089.63 3340.48 3613.92 4119.10 5167.28 6251.07 7761.40 10.496.62 12954.07 16106.29 20597.42 27861.45 45.894.87 91944.36 132567.02 173.647.07 225.321.70 353.557.46 506.569.79 762.189.94 1103.165.70 1856.414.09 (X) Kaynak; 1923 - 1 9 7 7 Yılları Bütçe Gelirleri Yıllığı, Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü 1977-1978, s.6.1978 ve sonraki yıllar rakamları Yıllık Ekonomik Raporlardan derlenmiştir. TABLO 30 NÜFUS (YIL ORTASI NÜFUS: BİN KİŞİ (x) 1927 1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934 1935 1936 1937 1938 1939 1940 1941 1942 1943 1944 1945 1946 1947 1948 1949 1950 1951 1952 1953 1954 1955 1956 1957 1958 13562 13851 14146 14448 14756 15071 15392 15721 16046 16350 16631 16916 17369 17723 17953 18144 18337 18533 18664 19074 19493 19921 20359 20809 21312 21953 22571 23206 23859 24442 25252 25983 1959 1960 1961 1962 1963 1964 1965 1966 1967 1968 1969 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 26735 27509 28233 28933 29655 30394 31151 31934 32750 33585 34442 35321 36215 37132 38072 39036 40078 40915 41768 42640 43530 44438 45540 46688 47864 49070 50306 51546 52845 54176 {X) K a y r ^ : Türkiye İstatistik Yıllığı 1989, Devlet İstatistik Enstitüsü, 1990, S.33. Tablo 20'den alınmıştır. o > r ^ c o c D < D o q o c D c o r ^ i r > c ^ T t c n c o C\JCVICMCM<MCM^OJC\I s» îri CM CM O l CM E co .o eu C O O O C Û C M O O C D t J - O CM C D T - T - f - c O ' ^ t - i - C CM co l O CX) T- ^ CM O O O O C O CM CO OJ T - O CvJ CO CO T - CO T T - CM CO <D CD C:Ï CM co CÔ T-" o l O CO lO :^ - J I l s İ5 > 0 ) r = o ûû m < co lo co co l o o CD CD 00 c o T - CD c o l O T - T - c o CD T f o o r ^ r ^ c D o i O T t c D c o c o - r - i o o T - <3Í 1^' CC> LU X CC> CM ^ CM o CM c o ' ' t oí « O T - T - C M C O ' ^ C D C D r ^ O g l o o c I oc LU > s? 5 p co I C M T - - ' r - i n c M o q c > i q ' ^ T t c o c D c q cô CD CD 1^' a> T - ' -1-^ c i c ô —I ce LU o ra a . —j CL O E (0 h- ÛC _ o ! ^ io 1^ CD co O O C O O O I O C M O C D C O - r - C M C O C D C O C D O C M - ^ C O T - r N . T - 1 - c O C D O C D l O C D - r - - r - CM CO c D p - r - c v j c o i n c v j c q x t T f T - i n r ^ c D c o cDr^-i^cdoiTtcM-i— öcooirico-r-'i-^ 2> r^h-r^r^h-cooococor-ír¿cDcDS5 E Í LU CD > en O q o CD c o LO -I (Q CD c i ö o o ö c> CO o in co CD o CD CM CD Tt o lo - r - ^ CM o 0 0 CD CD CD c o ^ CD ^ l o CD c o 0 0 CD c o lO s E O Ş s fu (D CM feîiîiî^trSSS^oooooooooocooo CD<DCDCDCD0>CDCDCD<DCDCD0Î0>0> l o CD r s . 0 0 < D ÇO 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 CD CD CD CD CD CD 0) > ^ TABLO 32 TOPLAM VERGİ YÜKÜ (Genel Bütçe Vergi Gelirleri / GSYİH) (x) 1923 ' ' 1924 1925 1926 1927 1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934 1935 1936 1937 1938 1939 1940 1941 1942 1943 1944 1945 1946 1947 1948 1949 1950 1951 1952 1953 1954 1955 9.8 9.4 8.9 9.2 11.0 10.9 8.7 10.3 10.1 18.2 13.7 11.7 11.7 7.9 9.0 10.7 9.4 9.6 10.4 11.7 8.2 12.4 9.5 10.7 14.6 11.3 15.4 12.7 10.5 11.7 10.9 12.1 11.7 1956 1957 1958 1959 1960 1961 1962 1963 1964 1965 1966 1967 1968 1969 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 11.6 10.2 10.1 11.5 11.0 12.1 11.0 12.5 13.0 13.5 13.7 14.7 14.5 15.3 15.8 16.8 16.8 17.6 15.9 18.3 19.3 19.5 19.4 18.8 17.3 18.6 18.2 16.8 13.0 13.9 15.2 15.6 14.2 (x) Kaynak; 1977 yılma kadar Maliye ve Gümrük Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü Bütçe Gelirleri Yıllığı (1977-1978) 1978 ve sonraki yıllar Yıllık Ekonomik Raporlar. Genel Ortalama 13.03 1923 - 1950 Ortalaması 10.97 1951 - 1960 " 11.13 1961 - 1980 " 15.79 1981 - 1988 •• 15.69 1927 1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934 1935 1936 1937 1938 1939 1940 1941 1942 1943 1944 1945 1946 1947 1948 1949 1950 1951 1952 1953 1954 1955 1956 1957 102.2 102.2 106.7 79.6 64.4 60.8 51.1 51.3 57.0 59.9 62.9 60.3 61.4 75.3 104.5 204.8 338.3 258.0 249.3 236.9 250.1 271.7 272.7 267.0 284.3 292.0 306.0 321.6 358.0 400.2 493.5 TABLO 33 GSMH DEFLATÖRÜ (x) 1926 = 100 1958 1959 1960 1961 1962 1963 1964 1965 1966 1967 1968 1969 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 563.8 676.0 698.4 726.8 795.9 841.6 863.2 900.6 958.2 1020.7 1060.8 1117.1 1249.8 1478.4 1720.3 2100.5 2696.5 3133.3 3638.8 4513.8 5760.2 9394.9 16459.9 .23488.2 30370.2 38114.6 58277.2 82520.5 111.155.1 153.838.7 255.064.6 {X) Kaynak; 1978 yılına kadarki deflatör rakamları Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi Akbank Yayını 1980 ss. 126-127 deki tablolardan tarafımızca hesaplanmıştır. 1978 sonrası deflatör rakamı ise Yıllık Ekonomik Raporlardan derlenmiştir. TABLO 34 TOPLUMSAL VERGİ YÜKÜ (V/GSYİH: FERT BAŞINA SABİT FİYATLARLA GSYİH X 1000) 1927 1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934 1935 1936 1937 1938 1939 1940 1941 1942 1943 1944 1945 1946 1947 1948 1949 1950 1951 1952 1953 1954 1955 1956 1957 1958 1959 1960 1961 1962 1963 1964 1965 1966 1967 1968 1969 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1.270 1.161 0.779 0.918 0.850 1.753 1.166 0.956 1.006 0.562 0.642 0.710 0.599 0.656 0.802 0.865 0.679 1.093 0.996 0.868 1.162 0.794 1.164 0.897 0.674 0.690 0.595 0.699 0.643 0.632 0.533 Genel Ortalama 1927 - 1950 Ortalaması 1951 - 1960 1961 - 1980 1981 - 1988 II II II 0.675 0.930 0.610 0.550 0.300 0.513 0.584 0.556 0.615 0.540 0.576 0.589 0.612 0.570 0.600 0.568 0.584 0.592 0.594 0.571 0.588 0.504 0.546 0.538 0.528 0.462 0.440 0.361 0.383 0.370 0.328 0.252 0.259 0.274 0.269 0.241 TABLO 35 SABİT FİYATLARLA FERT BAŞINA VERGİ ÖDEMELERİ (x) 1927 1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934 1935 1936 1937 1938 1939 1940 1941 1942 1943 1944 1945 1946 1947 1948 1949 1950 1951 1952 1953 1954 1955 1956 1957 9.53 10.24 9.72 11.56 12.00 18.89 16.10 14.32 13.61 11.10 12.61 16.12 14.75 14.04 13.48 15.83 9.90 14.06 9.06 13.19 18.34 16.09 20.37 17.98 16.35 19.84 19.98 20.95 21.28 21.27 19.52 1958 1959 1960 1961 1962 1963 1964 1965 1966 1967 1968 1969 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 19.63 22.63 21.78 23.80 22.40 27.14 28.68 28.79 32.92 36.04 36.99 40.09 42.17 47.54 49.44 52.68 50.13 61.29 69.19 72.07 81.38 80.28 82.92 90.34 89.62 86.03 67.01 74.73 84.42 90.62 83.71 (X) Genel Bütçe vergi yükü oranlarının fert başına sabit fiyatlarla GSYlH'ye uygulanması sonucu elde edilen tutarlardır. TABLO 36a GENEL BÜTÇE VERGİ GELİRLERİ (Milyon TL) 1923 1924 1925 1926 1927 1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934 1935 1936 1937 1938 1939 1940 1941 1942 1943 1944 1945 1946 1947 1948 1949 1950 1951 1952 1953 1954 1955 1956 95.3 115.2 138.3 149.4 163.4 180.1 182.5 164.6 141.4 214.3 156.5 143.6 155.0 135.4 163.1 203.2 196.2 231.5 313.2 730.5 758.2 835.4 523.0 730.7 1105.1 1084.3 1399.2 1242.2 1236.6 1580.6 1707.9 1940.7 2254.6 2587.3 1957 1958 1959 1960 1961 1962 1963 1964 1965 1966 1967 1968 1969 1970 1971 1972 1973 1974 3023.6 3563.8 5053.4 5177.2 6078.7 6394.0 8424.0 9292.0 10204.6 12464.0 14882.4 16239.5 19114.0 23002.9 31424.5 39012.9 51957.6 65156.5 (X) 1975 yılına veriler Maliye ve Gümrük Bakanlığı Bütçe Gelirleri Yıllığı 1977 - 1 9 7 8 , 1975 ve sonraki yıllar verileri için Bkz. Tablo 31 Prof. Dr. Ömer Faruk BATIREL Batırel, 13.10.1944 tarihinde Gaziantep'te doğdu. 1963 yılında İstanbul Erkek Lisesi'nden, 1967 yılında İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nden mezun oldu. 1973 yılında doktor, 1976 yılında doçent unvanını alan Batırel, 1981 yılında profesörlüğe yükseldi. Halen Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yapan Batırel, Uluslararası Kamu Maliyesi Enstitüsü'nün (IIPF) 1975 yılından bu yana üyesi bulunmaktadır. İlhan UÇKUN Uçkun, 7.12.1927 tarihinde Silifke'de doğdu. 1944 yılında Ankara Gazi Lisesi'nden, 1948'de Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. 1948-1950 yıllannda Maliye Bakanlığı'nda stajyer hesap uzmanı olarak görev yapan Uçkun 1950-1963 yılları arasında aynı yerde Hesap Uzmanlığı unvanını aldı. 1963-1978 yıllarında İstanbul Ticaret Odası Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulunan Uçkun, 1961-1963 yıllan arasında Vergi Reform Komisyonu'nda Maliye Bakanlığı temsilcisi olarak, daha sonra 1972 yılına kadar Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisi olarak üyelik yapmıştır. Yatınm İndirimi, Türkiye Teşvik Tedbirleri Rehberi, Türkiye'de Vergi Po litikası ve Problemleri adlı basılı eserleri mevcuttur. Fransızca ve İngilizce bilmektedir.
© Copyright 2024 Paperzz