İçindek i ler Mayıs - Haziran 2014 Sayı: 120 ISSN:2148-6891 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Dergisi adına Yönetim Kurulu Başkanı Şadi Çetin Yönetim Kurulu Başkan: Şadi ÇETİN Başkan Yardımcısı: İsmail IŞIK Oda Sekreteri: Ali KAHVECİ Sayman : Turan ÖZTÜRK Üye: Hasan Zeki SÜZEN Genel Yayın Sorumlusu: Ezgi ARAS / [email protected] Yazı İşleri Sorumlusu: Ece ARAS / [email protected] Yayın Komisyonu Prof. Dr. Mustafa ÖZATEŞLER Çağlan Ahmet GENCER Emre BULUT Haydar GÖKÇEK Hüdaverdi DURU Hüseyin KARA Mehmet YAŞAR M.Zeki AKKAN Öznur YILDIRIM Salih BAYRAM Yayın Hakem Kurulu Prof. Dr. Adnan Gülerman Prof. Dr. Ahmet Seha Selek / Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Atilla Sezgin / İzmir Ekonomi Üniversitesi Prof. Dr. Aytaç Eker / Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Berna Taner / Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Fevzi Devrim / Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. İbrahim Attila Acar / İzmir Katipçelebi Üniversitesi Prof. Dr. İbrahim Erol / Afyon Kocatepe Üniversitesi Prof. Dr. İsmail Aktürk / Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Kamil Tüğen / Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Keramettin Tezcan / İzmir Katipçelebi Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet Tosuner / Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Muhammet Akdiş / Gediz Üniversitesi Prof. Dr. Mustafa Özateşler / Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Mübeccel Banu Durukan / Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Naci Birol MUTER Prof. Dr. Nergis Tek / Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Ömer Baybars Tek / Yaşar Üniversitesi Prof. Dr. Semra Öncü / Celal Bayar Üniversitesi Prof. Dr. Süleyman Yükçü / Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Türker Susmuş / Ege Üniversitesi Prof. Dr. Utku Utkulu / Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Zeynep Arıkan / Dokuz Eylül Üniversitesi Doç. Dr. Selda Aydın / Gazi Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. E.Yasemin Yeğinboy / Dokuz Eylül Üniversitesi İletişim Adres: Şehit Fethibey Cad. Hürriyet İş Merkezi No.53 Kat: 6 35210 Pasaport/İZMİR Telefon: (0232) 422 42 92 (0232) 422 63 66 (PBX) Faks : (0232) 463 56 98 E-Posta: [email protected] Web: www.izmirymmo.org.tr Yayın Türü: Bu Dergi İzmir Yeminli Müşavirler Odası’nın hazırladığı üyelerine özel 2 aylık yayınıdır. Yayın içerisinde yer alan görüşler yazarlarına aittir. Dergimizde yayınlanan yazılar kaynak gösterilmek suretiyle kullanılabilir. Bu Dergi İzmir YMMO üyelerine ücretsiz olarak dağıtılmaktadır. 2 Kapak Konusu Yazın vazgeçilmez adresi “ALAÇATI” 3 Başkan’ın Mesajı Hayat Devam Ediyor… 4 Odamızdan Haberler 15 Röportajlarımız 26 Odamız Personelinden Haberler 27 Üyelerimizden Haberler 27 Vefat ve Başsağlığı 29 Odamız Kurul ve Komisyon Çalışmaları 31 Makaleler 32 Doyumsuz Mardin Gezisi Prof.Dr. Adnan GÜLERMAN 34 Yeni KDV Uygulama Genel Tebliğinde Öne Çıkan Düzenlemeler ve İhraç Kayıtlı Teslimler YMM İbrahim Halil BAĞDINLI 37 Taşınmaz ve İştirak Hissesi Satış Kazancı İstisnası ve Özellik Arzeden Durumlar Filiz ÖZDEMİR / Vergi Müfettişi 46 57 Türk Vergi Hukukunda Elektronik Fatura (E-Fatura) Uygulaması Neslihan İÇTEN İNCE /Vergi Müfettişi/YMM Gvk’nın 23.Maddesinde Yer Alan Ücret İstisnalarına Bakış Cenk CANAL / İzmir-Çiğli Vergi Dairesi Müdürü 63 Örnek Muktezalar 73 Örnek Yargı Kararları 88 Basında Biz Graf ik Tasarım: Pınar Salha Basım Yeri: HÜRRİYET MATBAASI 5501 SK. No: 6 K: 1 Tuna Mah. Çamdibi / İZMİR Tel: (0.232) 435 69 69 Pbx •Faks: (0.232) 462 31 62 Basım ?? Temmuz MAYISTarihi: I HAZİRAN I 2014 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 1 » Kapak Konusu « Yazın vazgeçilmez adresi Alaçatı, İzmir ili Çeşme ilçesinin bir beldesidir. Ege Denizi’ne kıyısı olan belde, tarihi taş evleri ve dünyanın rüzgar sörfüne en elverişli plajları ile ünlüdür. Son yıllarda taş evleri sayesinde çok fazla gelişmiştir. 704 kilometrekarelik alanında birçok eğlence mekânı ve oteli barındıran Alaçatı, Ege Bölgesi’nin önemli tatil beldelerindendir. Tarihi M.Ö. binlerce yıl geriye giden, eski kaynakların “İyonya” dediği Ege sahillerinde, Mitolojik öykülerin tarihi gerçeklerle bir arada yol aldığı, kimi zamansa kulağa hoş gelen efsanelerin öne çıktığı bir yer. Antik çağda adı “Agrilia” olan beldenin günümüzdeki isminin Alaca At ya da Alaca Çadırlar‘dan geldiği söyleniyor. Bir zamanlar deniz kıyısındaymış köy, zamanla suların çekilmesiyle bir bataklıkla komşu olmuş. Sıtmayla mücadele için kurutulan bataklıkta üzüm ve tütün yetiştirilmeye başlanmış. Halkının büyük çoğunluğunu oluşturan Rumlar Kurtuluş Savaşı sonrası mübadeleyle terk etmişler bu toprakları. Yerlerine Selanik, Girit ve Kos Adası’ndan gelenler yerleşmiş. O günden bu güne kimse tarihi dokusunun talan edilmesine izin vermemiş. Alaçatı’da yaşayan hemen herkes mimari dokusunun korunarak günümüze ulaşmasını sağlamak için elinden geleni yapmış. Üstelik yeni yapılan binalarda da aynı standart şart koşulmuş. Her yapının ayrı bir karakteri, rengi ve edası var. Alaçatı pazarını mutlaka gezin Alaçatı pazarı beldenin kendisi kadar ünlü. Cumartesi günleri meydanda kuruluyor ama ara sokakları da kaplayan çok geniş bir alana yayılıyor. Sebze ve meyvenin en tazesi dalından kopmuş bir vaziyette sizi bekliyor. Hem meyve-sebze hem de kıyafet pazarı için şehir dışından bile alışverişe gelenler mevcut. “ALAÇATI” rüzgârın estiği Alaçatı sahillerini Piri Reis “Rüzgârı eksiksiz, denizi yufka” diye tanımlamış. Sahile yakın sığ alanlar acemiler için çok uygun. Koyun korunaklı olması da sörfü daha güvenli yapmanızı sağlıyor. Daha önce hiç sörf yapmadıysanız bile, bu konuda eğitim veren çok iyi okullar var Alaçatı’da. Alaçatı Ot Festivali Alaçatı’nın doğasının zenginliğini, otlarının çeşitliliğini tanıtmak ve bu otlarla pişirilen geleneksel yemeklerinin kaybolmamasını sağlamak amacıyla geleneksel Alaçatı Ot festivali 2010 yılında yapılmaya başlandı. 5. Alaçatı Ot Festivali ise bu sene 10-13 Nisan tarihleri arasında gerçekleşti. “Artık dünya da sesimizi duydu, yurt dışından sırf bu festival için gelenler var” diye anlatıyor Alaçatılılar mutluluklarını. Üstelik 2010 senesinde bir güne sığan festival artık 4 güne yayılan etkinliklerle kutlanıyor. Festivalde; doğa yürüyüşleri, fidan dikimi, uzmanlar eşliğinde ot toplanması, her bir çeşidin nasıl toplanacağı, neye iyi geldiği ve nasıl saklanıp nasıl pişirileceği hakkında bilgiler edinilmesi gibi aktiviteler yapılmakta. Tüm bu bilgiler ışığında yemek atölyelerinde pratik yapılıp, yüzlerce yılın süzgecinden damıtılarak gelen yöre lezzetleri misafirlere aktarılıyor. Sanat atölyeleri ve söyleşiler ise bahara ayrı bir renk katıyor. Bu yıl festivalin son günü en güzel ot yemeğini yapan ile en fazla yenilebilir ot çeşidini toplayan kişi ödüllendirildi. Alaçatı Ot Festivali her yıl Nisan ayında düzenlenmektedir. Sörf merkezi Alaçatı dünyada rüzgâr sörfüne en elverişli sahillerden biri olarak biliniyor. Senede 330 gün 2 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » Başkan’dan « Hayat Devam Ediyor… verdi. Bu önemli gecede bir dönemi daha kapatırken, koromuzun şarkıları eşliğinde hep beraber çok güzel vakit geçirdik. Büyük bir katkı ve katılımla, koromuzu yüreklendirdiğiniz için siz değerli meslektaşlarıma ayrıca teşekkür ediyorum. Değerli Meslektaşlarım, Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen maden faciasında Türkiye çok sayıda evladını kaybetti. Yüzlerce ailenin ocağına ateş düştü. Yaşadığımız bu büyük acıyı kelimelerle ifade edebilmek imkansızdır. Madencilik tarihimizin bu en büyük faciasında hayatını kaybeden madencilerimize bir kere daha Allahtan rahmet, kederli ailelerine ve ulusumuza baş sağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Acımız çok büyük... Yüreğimizi dağlayan bu acıların bir daha yaşanmaması en büyük dileğimdir. Robert Lee Frost “Hayatta öğrendiğim her şeyi üç kelime ile özetleyebilirim: hayat devam ediyor.” Demiş. Maalesef yaşanan her acı geride kalıyor ve hayat her şeye rağmen devam ediyor. Yaşadıklarımızdan ders alarak biz de yolumuza devam edeceğiz… Değerli Meslektaşlarım, Odamız tarihinde ilklere imza atmaya devam ediyoruz. Büyük Atatürk’ün “Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir” sözünden hareketle İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Türk Sanat Müziği Korosu’nu kurduk. Böylelikle sanata verdiğimiz önemi ve değeri göstermiş olduk. Bu sanatsal oluşuma hayat veren Türk Sanat Müziği Koromuzun değerli korist ve üstadlarına, koromuzun kurulmasında emeği geçen herkese ayrı ayrı gönülden teşekkür ediyorum. Haziran ayının başında düzenlediğimiz Geleneksel Dönem Sonu Yemeği’mizde koromuz ilk temsilini MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 Değerli Meslektaşlarım, Üç yıllık bir aradan sonra, 76. Oda Başkanları Toplantısı Odamızın Başkanlığında İzmir’de yapıldı. Türkiye’deki tüm YMM Odaları’nın Başkanları ve Yönetim Kurulu üyelerinin katılımlarıyla gerçekleşen bu büyük toplantıya ev sahipliği yapmış olmanın gururunu ve mutluluğunu yaşadık. Mesleğimiz adına çok verimli geçen bu toplantıya katkı ve katılımlarından dolayı Sn. Oda Başkanlarımıza ve tüm Yönetim Kurulu Üyelerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Diğer taraftan, 11 Haziran’da İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı ile işbirliği halinde, Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği Bilgilendirme Toplantısı’nı gerçekleştirdik. Bu toplantıda, Gelir İdaresi Başkanlığı yetkilileri ile üyelerimizi bir araya getirdik. Yıllardır devam eden KDV tebliğlerini tek bir tebliğ altında toplama çalışmaları nihayet tamamlandı. Bu zor ve zahmetli çalışmayı gerçekleştiren ekibi İTO Meclis Salonu’nda misafir ederek, yapılan değişiklikler hakkında ayrıntılı bilgi edinme fırsatı bulduk. Katkı ve katılımlarından dolayı Daire Başkanı Sn. Mehmet Arabacı ve ekibine, İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı’na ve Meclis Salonu’nu bizlere tahsis eden İTO’nun değerli yöneticilerine sonsuz teşekkürler ediyorum. Değerli Meslektaşlarım, 30 Haziran itibariyle tam tasdik raporlarını teslim ettik. Yeminli Mali Müşavirler olarak zor ve yorucu bir yılı geride bıraktık. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 1-20 Temmuz tarihleri arasında Mali Tatil uygulanacak. Mali Tatille birlikte çalışmalarımıza kısa bir süre ara vereceğiz. Bu vesileyle siz değerli meslektaşlarıma iyi tatiller diliyorum. Ayrıca mübarek ramazan ayının hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, sağlık ve huzur dolu nice bayramlar dileğiyle, bayramınızı şimdiden kutluyorum. Saygılarımla, Şadi ÇETİN İzmir YMMO Başkanı İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 3 Madencilik tarihimizin en büyük faciasında hayatını kaybeden madencilerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve ulusumuza başsağlığı, yaralılara acil şifalar dileriz... Saygılarımızla İZMİR YMMO YÖNETİM KURULU 4 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 76.YMM Oda Başkanları Kurulu Toplantısı 3 Mayıs 2014, Cumartesi günü İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanlığında Kaya İzmir Thermal & Convention Otel’de yapıldı. İstanbul YMMO, Ankara YMMO, Adana YMMO, Gaziantep YMMO, Bursa YMMO, Eskişehir YMMO ve Antalya YMM Odası Başkanları ve Yönetim Kurulu Üyelerinin katılımları ile gerçekleşen » Odamızdan Haberler« 76. Başkanlar Kurulu Toplantısı İzmir’de yapıldı toplantıda mesleki güncel konular ele alındı. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanı Şadi Çetin, tüm Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanları ve Yönetim Kurulu Üyelerini İzmir’de görmekten büyük mutluluk duyduklarını belirtti. Toplantıda Yeminli Mali Müşavirler Odaları’nın genel konuları hakkında görüşüldü. İzmir Defterdarı’nın İzmir YMM Odası’na veda ziyareti Vergi Başmüfettişliğine atanan İzmir Defterdarı Ali İhsan Örücü, İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası’na 07 Mayıs 2014, Çarşamba günü veda ziyaretinde bulundu. Ali İhsan Örücü görev süresi boyunca aynı zamanda üyesi olduğu İzmir YMM Odası’nın desteğini herzaman yanında hissettiğini belirtti. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 Örücü’ye yeni görevinde başarılar dileyen İzmir YMM Odası Başkanı Şadi Çetin, “Defterdarlık görevini özverili ve başarılı bir şekilde sürdüren Ali İhsan Örücü görev yaptığı süre içerisinde başarılı işlere imzasını attı; bundan sonraki görevlerinde de aynı başarılı çizgisini sürdüreceğine canı gönülden inanıyorum. ”dedi. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 5 Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş’ı ziyaret ettik İzmir YMMO Yönetim Kurulu, Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş’ı 21 Mayıs 2014, Çarşamba günü ziyaret etti. Konak Belediyesi’nin ilk kadın Başkanı Sema Pekdaş’ı makamında ziyaret ederek, tebrik eden İzmir YMMO Yönetim Kurulu; Başkan Sema Pekdaş’a başarı dolu beş yıl geçirmesi yönündeki dileklerini iletti. Başkan Pekdaş “Yeni döneme, “Adil, Dürüst ve Katılımcı bir Konak” sözüyle başlıyoruz. Kentin sunduğu ekonomik, sosyal ve siyasi fırsatlardan kentte yaşayan herkesin eşit bir biçimde yararlanabileceği bir Konak için yola çıkıyoruz. Artık Konaklılar kendi alanlarında ve kendi belediyelerinde yönetime ortak olacaklar. Muhtarların, sivil toplum örgütlerinin doğal üye olduğu semt meclisleri, kentlilerin doğrudan demokrasi ile hem sorunlarını dile getirecekleri hem de çözümün parçası olacakları organlar haline gelecek.” diye belirtti. Mali Müşavirler Muhasebeciler Birliği Derneği Odamızı ziyaret etti 04.06.2014 tarihinde Mali Müşavirler Muhasebeciler Birliği Derneği İzmir Şubesi Başkanı Kenan Hepsevigen ve Yönetim Kurulu Üyeleri İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odasını ziyarette bulundular. Odamıza nezaket ziyaretinde bulunan Mali 6 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Müşavirler Muhasebeciler Birliği Derneği İzmir Şubesi Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerine teşekkür eden İzmir YMMO Başkanı Şadi Çetin, İzmir’deki tüm kurum ve kuruluşlar ile uyumlu diyaloglar kurmaya özen gösterdiklerini, bu tarz ziyaretlerin aradaki bağları güçlendirdiğini belirtti. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Geleneksel Dönem Sonu Yemeği 01 Haziran 2014 Pazar Günü Tarihi Havagazı Fabrikası’nda coşkuyla düzenlendi. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 Gecede İzmir YMMO Türk Sanat Müziği Korosu en güzel Türk Sanat Müziği eserlerini icra ederek, yemeğe renk kattılar. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanı Şadi Çetin açılış konuşmasında “ Bu gece ne yazık ki Soma’da yaşanan acı olayın gölgesinde yapılmaktadır. Tüm ülkemizin başı sağ olsun. Soma için sözde değil özde çalışmalar ile önümüzdeki günlerde Sosyal Sorumluluk projelerine yer vereceğiz. Geleneksel Dönem Sonu Yemeğimiz Üyelerimizi bir araya getirmek ve dostlukları pekiştirmek anlamında bizler için gerçekten çok önemli. Şahsım ve Oda Yönetimimiz adına birlikte iyi vakit geçirmek için güzel bir fırsat olacağını düşündüğümüz Dönem Sonu Yemeği’mize katılımlarınız için teşekkür ederim. Ayrıca Oda tarihinde ilk defa yeni bir oluşumun parçası olarak kurulan Türk Sanat Müziği Koromuza en güzel şarkılarla bizlere eşlik ettikleri için teşekkür ederim. Türk Sanat Müziği Koromuzu sizlere takdim etmekten büyük mutluluk duyuyorum.” diye belirtti. Dönem Sonu Yemeği’ne İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Üye ve yakınları katılırken, İzmir Büyük Ölçekli Mükellefler Grup Başkanı Sayın Necat Özen Yeminli Mali Müşavirleri yalnız bırakmadı. Eğlencenin doyasıya yaşandığı gecede İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Üyeleri tüm yılın stresini üzerlerinden atarak bir dönemi daha geride bıraktı. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası » Odamızdan Haberler« Yeminli Mali Müşavirler dönemi eğlenceyle kapattı 7 Koromuzun ilk heyecanı İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası tarihinde bir ilke imza atılarak “İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Türk Sanat Müziği Korosu”, 2014 yılı başlarında Odamız Sosyal Faaliyetler Komisyonu Öncülüğünde kuruldu. Hızlı bir şekilde çalışmalarına başlayan Koromuz Odamızda her pazartesi buluşarak hem eğlendiler, hem de en güzel Türk Sanat Musikisi eserlerini icra ettiler. Tüm yıl boyunca çalışmalarına devam eden Koromuz, Tarihi Havagazı Fabrikasında gerçekleştirilen Geleneksel Dönem Sonu yemeğinde sahne alarak, konuklarımıza muhteşem bir müzik ziyafeti yaşattı. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanı Şadi Çetin Türk Sanat Müziği Korosu’nun kurucularından YMM Sami Susurluk’a, Türk Sanat Müziği Eğitmen ve Şefi Gürkan Öztürk ve Sosyal Faaliyetler ve Halkla 8 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası İlişkiler Komisyonumuzu temsilen, (aynı zamanda koromuz üyelerinden) YMM Sedat Tetiker’e plaketlerini takdim etti. Türk Sanat Müziği Koromuza başarılarının devamını dileyen Çetin, Koro üyelerimize böyle anlamlı bir gecede bizimle birlikte oldukları için teşekkür etti. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası’nın İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı ile ortaklaşa düzenlemiş olduğu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği Bilgilendirme Toplantısı 11 Haziran Çarşamba günü İzmir Ticaret Odası Meclis Salonu’nda yapıldı. Toplantıya değerli bürokratların yanı sıra İzmir Vergi Dairesi Başkan Vekili Ferhat Alemdar, Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan Gelir Yönetimi Daire Başkanı Mehmet Arabacı, Gelir Yönetimi Daire Başkanlığı Müdür Vekilleri Mustafa Ersan ve Erçin Şahin katıldı. İzmir Vergi Dairesi Başkan Vekili Ferhat Alemdar açılış konuşmasında İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı olarak; İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası’nın katkıları ve Gelir İdaresi Başkanlığı’nın katılımıyla düzenlediğimiz bu toplantı ile amacımız; “KDV Genel Uygulama Tebliği”ni anlatmak ve tereddüt hâsıl olabilecek hususlara ışık tutmaktır. Gelir İdaresi Daire Başkanımız Sayın Mehmet Arabacı Üstadımıza ve ekibine katkılarından dolayı şahsım ve İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı adına MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » Odamızdan Haberler« Yeni KDV Tebliği önemli değişiklikler getirdi teşekkür eder,“KDV Genel Uygulama Tebliği’nin ülkemize ve vergi sistemimize hayırlı olmasını temenni ederim” diye belirtti. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanı Şadi Çetin “Yıllardır devam eden KDV tebliğlerini tek bir tebliğ altında toplama çalışmaları nihayet İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 9 tamamlanmış ve 123 adet tebliğ yürürlükten kaldırılmıştır. Bu zor ve zahmetli çalışmayı gerçekleştiren ekibi bugün burada misafir etmekten büyük bir onur duyuyoruz. Kendilerine bu önemli çalışmadan dolayı sonsuz teşekkürler ediyoruz.” dedi. Tek Tebliğle birlikte pek çok olumlu düzenlemenin hayata geçirilmiş olduğunu belirten Çetin, ancak bu tebliğe rağmen bazı sorunlarında hala çözülememiş olduğunun altını çizdi. Çetin sözlerine “KDV tebliğlerinin tek tebliğ haline getirilmesi projesi en az on yıllık bir projedir. Bu kapsamlı tebliğin detayına girildiğinde, çok fazla değişikliğin yapıldığı ve daha önce özelgelerde yer alan görüşlerin bu tebliğde toplandığı görülmektedir. Tebliğleri birleştirme çalışması, mükellefler lehine yepyeni bir dönemin başlangıcı 10 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası olarak değerlendirilmiştir. Bu nedenle beklenti de çok yüksek olmuştur. Fakat beklentilerin önemli bir kısmı karşılanamamıştır. Sanılanın aksine, bu tebliğin KDV iadelerindeki gecikmeleri önleyecek nitelikte olmadığı düşünülmektedir.” diye devam etti. Gelir Yönetimi Daire Başkanı Mehmet Arabacı “Tebliğin çalışmalarına yaklaşık 10 yıl kadar önce başlanmıştır. Son 1.5 yılda Gerek buradaki müdür arkadaşlarımız gerek Gelir İdaresi Başkanlığı’nın ilgili birimlerinde çalışan arkadaşlarımız yoğun bir çalışma içerisine girdiler. Bu çalışma nihayete erdirilene kadar çalışma arkadaşlarımız, Sivil toplum örgütleri, YMM Odaları, SMMM Odaları ve diğer ilgili Odalar ile görüş alışverişinde bulunulup, ciddi değerlendirmeler sonucunda nihayete varılmıştır. Tebliğ’de yapılabilecekleri yaptığımızı düşünüyorum. Vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını diliyorum” diye belirtti. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası, Duygu Durum Vakfı aracılığı ile gençlere yardım eli uzattı. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanı Şadi Çetin geçtiğimiz günlerde Duygu Durum Vakfı’nın (DUVAK) Kurucusu Prof. Dr. Ayşegül Yıldız’ı İzmir YMM Odası’nda ağırlayarak DUVAK’ı gönülden desteklediklerini, her konuda yanlarında olacaklarını belirtti. Prof. Dr. Ayşegül Yıldız genç ölümlerindeki intihar olgusunun özellikle son yıllarda artışını istatistiki veriler ile çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi. Yıldız “ DUVAK’ın bir kaç önemli hedefi var; intihar olgusunun Türkiye’deki durumunu bilimsel bir yaklaşımla incelemek ve önleyici tedbirler almak bunlardan biri. Niye buna ihtiyaç duyduğumuza gelince, intihar son 50 yılda %60 artışla her yıl dünyada 1 milyon kişinin ölümüne yol açmakta ve bu ölümler ağırlıklı olarak genç yaşta olmakta. Şöyle ki, 15-45 yaş arası ölümlerde intihar 3.en sık sebep! Sağlıklı, üretken ve kendisiyle barışık bir toplum için Duygudurum en az tik tak işleyen bir kalp kadar önemli. Zaten Duygudurum bozukluklarının ya MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » Odamızdan Haberler« Genç ölümlerinde intihara dur diyelim da dalgalanmalarının zamansız ölüme sebebiyet verme riski kalp rahatsızlıklarından çok daha sık.” dedi. İzmir YMMO Başkanı Şadi Çetin M. Kemal Atatürk’ün “Bütün ümidim gençliktedir” sözünü hatırlatarak; ”Gençlerimiz bizim geleceğimizdir. Genç ölümlerinde intihar oranının bu kadar yüksek olması gerçekten üzüntü verici. Duygu Durum Vakfı bu anlamda gençlerimize destek olmak, son yıllarda yaşanan intihar olaylarını incelemek, önleyici tedbirlerini almak için Türkiye’de bir ilke imza atarak konu ile ilgili çalışmalar yapmakta. Bir nebze de olsa yardımda bulunmak bizim için gençlerimize uzattığımız bir eldir. Özellikle konu gençlerimiz olduğunda herkesin duyarlı olması gerektiğini, pırıl pırıl gençlerimizin topluma kazandırılmasında yapılan her türlü çalışmalara destek olunması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca Duygu Durum Vakfı kurucusu Prof. Dr. Ayşegül Yıldız’ı böylesine hassas bir konuda çalıştıkları ve ülkemizin geleceği gençlerimiz için değer yarattıkları için teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum.” diye sözlerini tamamladı. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 11 Odamız Başkanlar Kurulu Toplantısında anlamlı veda İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanlar Kurulu Toplantısı 26 Mayıs 2014 tarihinde yapıldı. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Yönetim Kurulu ve önceki Başkanlardan YMM Murat Cahit Koğacıoğlu ve YMM Ünal Aydın’ın katıldığı toplantıda Odanın genel durumu ve Yeminli Mali Müşavir mesleği hakkında görüşüldü. 3 ayda bir yapılan toplantı verimli bir şekilde gerçekleştirildi. Dürüst ve özverili personelimize plaket takdim edildi İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası’nda dürüstlüğü, özverili çalışmaları ile 12 yıldır Odamız Üyelerine hizmet veren Oda personeli Engin Türkcan, 30.05.2014 tarihinde emekli olması sebebiyle İzmir YMM Odasından ayrıldı. İzmir YMMO Yönetim Kurulu ve eski başkanlarının katılımıyla gerçekleştirilen veda toplantısında Engin Türkcan’a teşekkür plaketi takdim edildi. Plaketi eski Oda Başkanı YMM Ünal Aydın 12 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası takdim etti. YMM Ünal Aydın yaptığı konuşmada “ Engin Türkcan, uzun yıllar bizimle birlikte Odamızda görev almış, Üyelerimize en iyi hizmeti verebilmek adına özverili bir şekilde çalışmıştır. Kendisine bugüne kadar yaptıkları ve emekleri için teşekkür ederiz. Odamızın diğer çalışanlarının da Engin Türkcan gibi uzun yıllar bizimle birlikte olmalarını, emeklilik plaketlerini almalarını dilerim.” dedi. Yönetim Kurulumuz hizmetlerinden dolayı Türkcan’a ayrı ayrı teşekkür ederken, emeklilik hayatında mutluluklar diledi. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası üyelerine özel indirim yapan kuruluşlara yenilerini ekleyerek, farklı sektörlerde siz değerli üyelerimize avantajlar sağlamaya devam ediyoruz. » Odamızdan Haberler« Anlaşmalı olduğumuz kurumları biliyor musunuz? İndirim yapan kuruluşlar ile ilgili ayrıntılı bilgiye web sitemizden ulaşabilirsiniz. Mild Çikolata ile tatlı bir başlangıç İzmir YMMO 20 Haziran 2014 Tarihinde “Mild Çikolata” ile İndirim anlaşması imzaladı. Yapılan anlaşmaya istinaden İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Üyelerine ve ailelerine Mild Çikolata mağazasından yapacakları alışverişlerde çikolata ürünlerinin satış fiyatları üzerinden %20 ’ye varan indirim uygulanacaktır. Toplu çikolata ürünlerinde alımlarda ise %30’a varan indirimler yapılacaktır. Firma ortaklarından Özge Güneş “CKLT çikolata fabrikasının İsviçreli Mild firması ile yapmış olduğu özel bir anlaşma ile tüm ürünlerimiz Sapanca’da bulunan tesislerde üretilip, müşterilerimizin beğenisine sunulmaktadır. Sunumu, kokusu ve tadıyla vazgeçilemeyecek çikolatalarımızı İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası üyeleri ile buluşturmaktan mutluluk duyarız” diye belirtti. İletişim için: 0232 465 27 18 *Ayrıntılı bilgi web sitemizdedir. Değişim Optik’ten Üyelerimize çok özel indirim İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası ile Değişim Optik arasında imzalanan sözleşme ile üyelerimize, ailelerine yüzde 50 indirim sağlandı. Anlaşmaya göre 04.06.2014 tarihinden itibaren Kemeraltı 1. Beyler 846 Sokak No: 9/A adresinde faaliyet gösteren Değişim Optik’ten yapacakları tüm alışverişlerinde, liste fiyatı üzerinden %50 indirim uygulanacaktır. Ayrıca İzmir YMMO Üyelerinin ve ailelerinin tüm gözlük tamirleri ve bakımı Değişim Optik tarafından hiçbir ücret alınmadan yapılacaktır. İletişim İçin: 0(232) 489 40 56 *Ayrıntılı bilgi web sitemizdedir. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 13 Üyelerimize özel fırsatlar İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası ve Ramada Encore İzmir arasında sözleşme imzalandı. Yapılan sözleşmeye göre İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Üyelerine özel hazırlanmış, kurumsal fiyatlar ile konaklama yapılması sağlanacaktır. Ramada Encore İzmir’in Üyelerimize özel uygulayacağı kurumsal fiyatları 06 Haziran 2014 tarihinden 31 Aralık 2014 tarihine kadar geçerli olacaktır. Detaylar web sitemizdedir. e-imzaTR ile kolaylık Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından yetkilendirilen E-İmza Bilgi Güvenliği Hizmetleri A.Ş. , çeşitli e-imza uygulamaları kapsamında İzmir Yeminli Mali Müşavir Odası Üyelerine özel Elektronik İmza sağlama konusunda kolaylık ve %20 indirim uygulanacaktır. Detaylı bilgi web sitemizdedir. İzmir Eczacı Odası Yönetim Kurulu Odamızı ziyaret etti 28 Mayıs 2014, Çarşamba günü 3. Bölge İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan ve Yönetim Kurulu Üyeleri İzmir YMM Odası’nı ziyaret etti. İzmir YMM Odası’nın yeni hizmet binasını tebrik eden Eczacı Odası Başkan ve Yönetim Kurulu nezaket ziyaretinde bulundu. 14 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası İzmir YMMO Başkanı Şadi Çetin teşekkür ederken, sivil toplum örgütlerinin aralarındaki bağların güçlenmesinin ülkemiz ve toplumumuz adına öneminin altını çizdi. İzmir YMM Odasında yapılan çalışmaları takdirle karşıladığını belirten Eczacı Odası Başkanı Sayılkan, İzmir YMM Odası Yönetim Kurulu’nun başarılarının devamını diledi. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » Odamızdan Haberler« »RÖPORTAJLAR« Dergimizin bu sayısında Yaşar Holding İcra Başkanı ve aynı zamanda Odamız üyesi olan Sn. Dr. Mehmet Aktaş’ı ve Duygu Durum Vakfı Kurucusu Prof. Dr. Ayşegül Yıldız’ı konuk ettik. Farklı konular hakkında görüşüp, bilgi edindiğimiz ve kendilerini yakından tanıma şansına eriştiğimiz konuklarımıza dergimize katkılarından dolayı teşekkür ederiz. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 15 Yaşar Holding İcra Başkanı Sn. Mehmet Aktaş ile Röportaj Yaşar Holding İcra Başkanı ve aynı zamanda Odamız üyesi olan Sayın Dr. Mehmet Aktaş ile yaptığımız röportaj ile devlet ve özel sektör hakkında, yeni teşvik uygulamaları ve yeni ticaret kanunu hakkında çok özel bilgiler edindik. Dergimize değerli katkılarından dolayı Sayın Dr. Mehmet Aktaş’a teşekkür ederiz. »Finans alanında eğitim aldığınızı biliyoruz. Uzun bir süre Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanı ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Danışmanı olarak görev yaptınız. 1995 yılı itibariyle de Yaşar Topluluğu’na katıldınız. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz? Bu geçişe nasıl karar verdiniz? 1983 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldum. 1992 yılında 16 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Vanderbilt Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde yüksek lisans çalışmamı tamamladım. 2003 yılında 9 Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden finans alanında doktora derecesi aldım. Mezunu olduğum Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, o dönemde ağırlıklı olarak kamuya nitelikli insan kaynağı yetiştiren bir fakülte kimliğine sahipti. Ben de mezunu olmaktan gurur duyduğum bu fakülteyi seçerken kamuda görev almayı hedeflemiştim. Nitekim, mezun olduktan sonra kamuda toplam 11 yıl çalıştım. Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanı ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Danışmanı olarak görev aldım. 1980’li yıllarda ekonomideki değişim ve dönüşüm kamu ve özel sektör dengesinde de değişiklikler yarattı. Özel sektörün ekonomi üzerindeki etkisi arttı. Yatırım ve istihdam ağırlığı özel sektöre kaydı ve dolayısıyla özel sektörün yetişmiş insan kaynağı ihtiyacı da arttı. 1995 yılına kadar kamuda, yani ekonominin düzenleyen ve denetleyen tarafında oldum. Az önce belirtmiş olduğum sebepleri değerlendirerek özel sektörü, yani ekonominin reel tarafını da görmek istedim ve Yaşar Topluluğu’nda çalışmaya başladım. »Yaşar Holding’de çalışmanız süresince üst yönetimde çeşitli pozisyonlarda görev aldığınızı biliyoruz. 2000 yılı itibariyle de Stratejik Planlama, Bütçe ve Kurumsal Finansman MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası » Röportaj « Başkan Yardımcılığı görevine atandınız. Bu »Devlet ve özel sektör birbirinden tamamen süreçte nasıl kazanımlarınız oldu? farklı mı? Yaşar Topluluğu, Türkiye’nin sanayileşme Kamuyu ve özel sektörü birbirinden ayrı sürecine yön vermiş, faaliyet gösterdiği gıda ve düşünmek doğru değil. Kamu ve özel sektör içecek gibi, boya gibi sektörlere öncülük ve liderlik ekonominin ayrılmaz iki parçası. Birbirleriyle uyum etmiş, bu sektörlerin bugünkü gelişmişlik düzeyine içerisinde faaliyet göstermeleri, ülkenin temel gelmelerinde önemli etkileri olmuş bir kurum. Bugün hedefleri doğrultusunda işbirliği yapmaları ve ortak 20 fabrika ve üretim tesisi ve 7.400 çalışanı ile, Pınar hareket etmeleri çok önemli. Ülkemizin büyümeye, gibi, Dyo gibi Türkiye’nin gururu olan markaları yurt daha çok yatırım yapmaya, daha çok istihdam içi ve yurt dışında tüketicilerle buluşturan bir kurum. yaratmaya ihtiyacı var. Kamu da özel sektör de bu Kamudan özel sektöre geçmeye karar verdiğimde, temel amaç çerçevesinde üstlerine düşen görevleri Yaşar Topluluğu’nun öncü kimliği ve gelecek vizyonu yapıyorlar. Özetle, amaç bir, görevler farklı. kararımı uygulamamı hızlandıran etkenler oldu. Toplulukta, 1995 yılında, bugün Yaşar »2012 yılında uygulamaya alınan yeni Topluluğu Onursal Başkanı olan, o dönemde teşvik yasasını nasıl değerlendiriyorsunuz? ise Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüten Sayın Teşvik sistemi, ekonomik kalkınma düzeyini Selçuk Yaşar’ın danışmanı olarak göreve artırmada önemli rol oynayan araçlardan birisi. başladım. Sonrasında Topluluk 2012 yılında uygulamaya şirketleriyle ilgili sorumluluklar alınan yeni teşvik yasası ile üstlendim; stratejik planlama, birlikte, Türkiye’de yatırım finansman, mali işler, vb çeşitli Teşvik sistemi, ekonomik kalkınma ortamını iyileştirmeye, istihdamı düzeyini artırmada önemli rol departmanlarda farklı görev ve artırmaya ve bölgesel gelişmişlik oynayan araçlardan birisi. kademelerde yer aldım. 2007 düzeyindeki eşitsizlikleri yılından bu yana Yaşar Holding azaltmaya yönelik çeşitli İcra Başkanı olarak görev düzenlemeler yapıldı. yapıyorum. Tasarrufların katma değeri Yaşar Topluluğu, birbirinden farklı sektörlerde yüksek yatırımlara yönlendirilmesine, üretim ve faaliyet gösteren bir kurum. Gıda, içecek ve boya istihdamın artırılmasına, uluslararası rekabet ana iş kolları başta olmak üzere Türkiye ekonomisine gücünü artıracak ve araştırma-geliştirme içeriği katkı sağlayan çok önemli sektörlerde faaliyet yüksek bölgesel ve büyük ölçekli yatırımlar ile gösteriyor. Her sektörün dinamikleri birbirinden stratejik yatırımların özendirilmesine, bölgesel farklı. Dolayısıyla her yeni günde yeni gelişmelerle gelişmişlik farklılıklarının azaltılmasına, kümelenme karşılaşmak, işin heyecanını ve dinamizmini ve çevre korumaya yönelik yatırımlar ile araştırma artırıyor. ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesine ilişkin usul ve esaslar belirlendi. »Devlet ve özel sektör arasında çalışmanın Yeni teşvik yasasını, yatırım almayan veya farklılıkları konusunda siz ne düşünüyorsunuz? göreceli olarak daha az yatırım alan illere yatırım Kamuda görev aldığınızda ekonominin, yapılmasını daha çok teşvik etmesi, dolayısıyla makroekonomik, sosyal, vb hedefler doğrultusunda bu bölgelerde istihdamın artırılması ve toplumsal işleyişi düzenleyen ve uygulamaları denetleyen refaha ulaşılmasına katkıda bulunması açısından tarafında çalışıyor ve bu konular üzerine çok değerli buluyorum. yoğunlaşıyorsunuz. Özel sektörde ise bu hedeflere Yeni teşvik sisteminin bir önceki sistemden katkıda bulunmak üzere kamu düzenlemeleri önemli farklarından birisi de; daha önce üç çerçevesinde faaliyet gösteriyor ve özünde kategoride (genel teşvik, bölgesel teşvik, büyük büyümeye, istihdama katkıda bulunuyorsunuz, ölçekli yatırımları teşvik) uygulanan teşvik ekonominin reel tarafında çalışıyorsunuz. sistemine “stratejik yatırımların teşviki” başlığının da eklenmesi ve yatırımların strateji boyutuyla da 17 sektörlerin dışında kalan faaliyetlerin, bölgesel teşviklerden yararlanması engellendi. Bu bağlamda tek istisna ise sosyoekonomik açıdan en az gelişmiş bölge olan ve her sektörün teşvikle destekleneceği 6. Bölge oldu. Türkiye’nin her bölgesinin farklı bir üstünlüğü, farklı bir rekabet avantajı var. Bu bölgesel avantajların, ülkemiz açısından stratejik olan sektörler de dikkate alınarak değerlendirilmesi çok önemli. Yeni teşvik yasasının bu konuya ilişkin önemli düzenlemeler getirdiğini düşünüyorum. »Yeni teşvik paketini öncekilerden farklılaştıran bir diğer unsur da Organize Sanayi Bölgeleri’ne yönelik pozitif ayrımcılık olarak görülüyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Son on yıldır uygulanan, teşviklerden yararlanan yatırımcılara OSB’lerden bedelsiz arsa tahsisi uygulamasına yeni sistemde de devam ediliyor. Önceki sistemlerden farklı olarak, OSB’lerde yatırım yapmanın daha cazip hale getirilmesi amacıyla, buralarda gerçekleştirilecek yatırımların, bulundukları ilin yer aldığı bölgenin bir altındaki bölgede geçerli olan teşviklerle, yani daha cömert miktarda mali destekle desteklenmesine karar verildi. 6. bölgedeki OSB’lerde yapılan yatırımların ele alınması oldu. Cari açığı azaltmak üzere dışa bağımlılığı ise teşviklerden yararlanma süreleri, OSB dışındaki kıyasla arttırılıyor. OSB’lerdeki olan sektörlerde ara malı ve ürünlerin üretiminin yatırımlara yatırımlara ilave destekler verilerek, Anadolu artırılmasına yönelik düzenlemeler de ülke kentlerinde kümelenmelerin güçlendirilmesine ekonomisine olumlu katkı sağlamakta. Gelişen teknolojiyle birlikte teknolojik olumlu katkılar yapılmasının yanında, kentlerin dönüşümü sağlayacak yüksek ve orta yüksek etrafında daha düzenli, çevreye daha duyarlı bir teknoloji içeren yatırımların desteklenmesi de hem sanayileşmenin sağlanması da mümkün kılınıyor. »Daha önceki teşvik ekonomik hem de teknolojik sitemlerinden farklı olarak, yönde ülkemizin ilerlemesine vergi indiriminin işletme katkı sağlayacaktır. Türkiye’nin her bölgesinin farklı bir aşamasında değil de, yatırım üstünlüğü, farklı bir rekabet avantajı aşamasında yapılabilecek »Teşvik sistemleri var. olması ve yatırıma katkı değiştikçe, sektörel destek tutarının belirli bir kısmının uygulamalarının giderek tüm faaliyetlerden elde artması dikkat çekiyor. Bu edilecek gelirler üzerinden konuda ne düşünüyorsunuz? Türkiye’de 2009 yılından önce uygulanan uygulanmasının, firmaların finansman yükünü teşvik sistemlerinde, bölgesel destekler kapsamında önemli ölçüde azaltacağı konusunda görüşünüz sektörel öncelikler gözetilmezken, 2009 yılından nedir? Bundan önceki teşvik sistemlerinde, özel sonra bölgelerde desteklenecek yatırımların hangi sektörlerden olması gerektiği de belirlendi. İlgili sektörün kamusal desteklerden faydalanması, 18 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 »Yeni Ticaret Kanunu’nu nasıl değerlendiriyorsunuz? Küresel ekonomik düzende ve iş dünyasının değişen rekabet ortamında, farklı ülkelerdeki şirketlerin tabi oldukları kuralların küresel standartlara uyumlu olması son derece önemli. Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun kurumsal yönetim, şeffaflık, kamu güveni, kaliteli mali bilgi, iç denetim ve bağımsız denetim, finansal planlama ve risk yönetimi gibi işletme yönetiminin güncel kavramlarını ticaret hayatımıza yansıtması, bu anlamda büyük fayda sağladı. Yeni Türk Ticaret Kanunu sayesinde, yönetim kurulları hem yapısal ve hem de işlevsel olarak kurumsal yönetim kurallarına uyuma yönlendirildi, profesyonel yönetim temel alındı. Diğer taraftan, önceden sadece halka açık şirketler için öngörülen kayıtlı sermaye ve temettü avansı gibi imkanlar halka kapalı şirketler için de uygulanabilir kılındı. Ayrıca, belirli büyüklükteki şirketler için öngörülen bağımsız denetim ve web siteleri kanalıyla şeffaflık yükümlülüklerinin, halka kapalı şirketler ile açık olanları yakınlaştırdığını ve kurumsal yönetim uygulamalarının kademeli olarak ticaret hayatımızın tüm noktalarına yansıyacağına işaret ettiğini düşünüyorum. Dr. MEHMET AKTAŞ KİMDİR? Dr. Ankara Mehmet AKTAŞ, Üniversitesi 1983 Siyasal » Röportaj « yatırım dönemi sonunda, işletme aşamasında mümkün oluyordu. Yeni sistemde, yatırım yapılacak bölgenin gelişmişlik düzeyi düştükçe, verilecek desteğin yatırım aşamasında kullandırılacak bölümü artıyor. Yatırımın gerçekleştirildiği bölge 5’ten 6’ya kaydığında, desteğin yatırım döneminde yararlanılabilecek kısmı yüzde 50’den 80’e çıkıyor. Buna ek olarak, Bölge 1 dışında gerçekleştirilen yatırımlarda, kamunun yatırıma katkı tutarı, yatırımcının tüm faaliyetlerinden elde ettiği gelirler üzerinden uygulanabiliyor. Bir diğer ifadeyle, gelişmiş bölgelerdeki faaliyetlerden doğan vergi yükümlülüklerini azaltmak için az gelişmiş bölgelere yatırım yapmak cazip hale getiriliyor. Yapılan bu değişikliklerle birlikte hem özel sektörün eleştirileri dikkate alınıyor hem de sistemin bölgesel eşitsizlikleri giderme kapasitesi arttırılıyor. yılında Bilgiler Fakültesi’nden mezun olmuş, 1992 yılında Vanderbilt Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde yüksek lisans çalışmasını tamamlamış ve 2003 yılında 9 Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden finans alanında doktora derecesi almıştır. 1984 yılında iş hayatına başlayan Sn. AKTAŞ, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanı ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Danışmanı olarak görev yapmıştır. 1995 yılında Başkanlık Danışmanı olarak Yaşar Topluluğu’na katılan Sn. AKTAŞ, Topluluk bünyesinde üst yönetimde çeşitli pozisyonlarda görev aldıktan sonra, 2000 yılında Stratejik Planlama, Bütçe ve Kurumsal Finansman Başkan Yardımcılığı pozisyonuna atanmıştır. 2007 yılı Temmuz ayında Yaşar Holding İcra Başkanı (CEO) olarak atanan Sn. AKTAŞ, 2009 yılı Mayıs ayından beri Yaşar Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve İcra Başkanı olarak görevini sürdürmektedir. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 19 Prof. Dr. Ayşegül Yıldız ile Röportaj Prof. Dr. Ayşegül Yıldız ile yaptığımız söyleşide Duygu Durum Vakfı, Duygu Durum Bozuklukları ve Gençlerde intihar konuları hakkında çok önemli bilgiler edindik. Sayın Yıldız’a değerli vakitlerini bize ayırdığı için çok teşekkür ederiz. »Ayşegül Hanım, bize yaptığınız çalışmalardan, Psikiyatri alanındaki uzmanlığınızdan bahseder misiniz? Özellikle hangi alanlarda çalıştınız? Duygudurum Bozuklukları yani Bipolar Bozukluk ve Depresyon üzerinde çalışıyorum. Bu durumların beyinde oluşma mekanizması, mevcut tedavilerin başarı oranlarının değerlendirilmesi, ve daha iyi yeni tedaviler geliştirilmesi temel araştırma hedeflerim. Son yıllarda en çok duygudurum bozukluklarında özellikle bipolar bozuklukta kullanılan mevcut tedavilerin risk ve başarı oranlarının ileri düzeyde matematiksel analizi 20 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası ile uğraşıyorum. Bu alanda dünya literatürüne yaptığımız katkılar Society of Biological Psychiatry, Amerikan Ulusal Sağlık Örgütü yıllık toplantısı olan NCDEU, ve Avrupa Nöropsikofarmakoloji KollejiECNP gibi alanın en prestijli uluslararası toplantılarda defalarca “Breaking News” yani “Flash Haber” oldu. Daha önceki çalışmalarım daha çok duygudurum bozukluklarının oluşma mekanizması ve hedefe yönelik yeni tedaviler geliştirilmesi üzerineydi. Bu kapsamdaki en önemli bulgularımız arasında, Lityumun beyinde etki ettiği iddia edilen noktanın canlı insan beyninde ispatlanması ve Bipolar Bozukluk’ta, hatta psikiyatride bir ilk olan; hedefe MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 yönelik tedavi geliştirilmesinde, bir protein kinaz C inhibitörü olan Tamoxifen Sitrat’ın Bipolar Bozukluk akut mani tedavisinde etkili olduğunun gösterilmesi sayılabilir. Mesela bu bahsettiğim çalışma, 2006 yılı Eylül ayında Avrupa Nöropsikofarmokoloji Kongresi-ECNP Paris’te “En İyi Klinik Araştırma” olarak seçildi, Breaking News oturumunda sunuldu, ve Reuters ve Bloomberg başta olmak üzere 81 uluslararası ajansta haber oldu. »Duygudurum Bozuklukları ya da Depresyon & Bipolar Bozukluk nedir? Duygudurum Bozuklukları kapsamında değerlendirilen hastalıklar nelerdir? Aslında Duygudurum diye tanımladığımız moral, öz güven, zevk alabilme, düşünebilme, konsantre olabilme yetisi, enerji düzeyi, iştah, uyku hepimizde var. Bunların ne az ne çok optimum düzeyde olması zaten bizi sağlıklı, üretken, kendisiyle ve etrafıyla barışık bireyler yapıyor. Bunların bir şekilde bozulması da bizleri mutsuz, kendisiyle ve etrafı ile barışık olmayan, üretemeyen, öfkelenmeye yatkın bireyler haline dönüştürüyor. Tabii bu bozulmalar klinik açıdan belli bir yoğunluk ve sürede olduğunda Depresyon olarak bilinen çökkün, karamsar ruh hali veya Bipolar Bozukluk ya da diğer adıyla Manik Depresif Bozukluk olarak bilinen kişinin dönem dönem çökkün ve karamsar hissettiği, dönem dönem ise aşırı hareketli, enerjik ve coşkulu hissettiği durumlar ortaya çıkıyor, ki bu durumlar Duygudurum Bozuklukları olarak isimlendirilmektedir. Bir de ayrıca duygudurumu hissedememe yaşayamama halleri var ki bunlara da otizm ve benzeri yaygın gelişimsel bozukluklar deniyor. Bu bireyler de önce çocuk sonra genç ve erişkin. Biz DUVAK olarak genç ve erken yetişkin dönemdeki otistik bireylere de dezavantajlarını MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » Röportaj « avantaja dönüştürecek özel bir spor becerisi kazandırarak bir kapı aralayan ve bu bağlamda Spor Eğitmeni Bener Erkorur önderliğinde Fark Yaratanlar Ödülü alan SPORTİZM ile ortak çalışmalar başlattık. DUVAK & SPORTİZM birlikte Duygudurumu bozulmuş ya da künt tüm bireyler için uygun farmakolojik ve psikososyal tedaviyi spor ve sağlıklı beslenme ile birleştiren multidimensional (yani çok boyutlu) yeni yaklaşımlar oluşturacaktır. Otizm 1 / 88 sıklıkla, Duygudurum bozulmuş boyutta dahi 1 / 4 ila 5 sıklıkla düşünüldüğünde bu bir toplum sağlığı sorunudur ve DUVAK bu sorunu bilimsel bir bakış açısıyla ele almaya taliptir. »Duygu Durum Vakfı’nı (DUVAK) kurma amacınız nedir? Vakıf ile ilgili çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Depresyon, bipolar ya da manik depresif bozukluk ve bu tür duygudurum bozuklukları eşliğinde sık gözlenen intihar olgusu ile ülke çapında uğraşabilmek için 2012’de Duygudurum Vakfı-DUVAK (www.duygudurumvakfi.com)’ı kurdum. Halen, Vakfın Kurucu Başkanı olarak görev yapmaktayım. DUVAK, kuruluşunun da ilanı olan ilk aktivitesini Kapadokya’da, 2012 yılı Ekim ayında dünya liderleri ile Türk akademisyenleri buluşturan ‘Manik Depresif Bozukluk Zirvesi’ ile yaptı. Bu toplantıda ele alınan konular özel gözden geçirme makaleleri halinde bu yıl Harvard Review of Psychiatry isimli dergide özel bir sayı olarak yer alacak. Bu sayı komple 2012 Kapadokya ‘Manik Depresif Bozukluk Zirvesi’ sonucunda oluştuğu için de Harvard Üniversitesi McLean Hastanesi Şizofreni ve Bipolar Bozukluk Klinik Direktörü Prof. Dr. Dost Öngür ile birlikte bu sayının editörleri olarak görevlendirildik. Sanırım bu da Türkiye orijinli olarak düzenlenen bir uluslararası toplantı için bir ilk! DUVAK’ın bir kaç önemli hedefi var; intihar olgusunun Türkiye’deki durumunu bilimsel bir yaklaşımla incelemek ve önleyici tedbirler almak İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 21 bunlardan biri. Niye buna ihtiyaç çok daha sık. duyduğumuza gelince, intihar son 50 yılda %60 artışla her Sağlıklı, üretken ve kendisiyle barışık »DUVAK’ta kimler yıl dünyada 1 milyon kişinin görev alıyor? İsteyen herkes bir toplum için Duygudurum en az DUVAK’a katılabilir mi? ölümüne yol açmakta ve bu ölümler ağırlıklı olarak genç tik tak işleyen bir kalp kadar önemli. DUVAK bir dernek değil, yaşta olmakta. Şöyle ki, 15-45 Vakıf yani gönüllülük esasıyla yaş arası ölümlerde intihar 3.en işlerliği ve gücü olan ve olacak sık sebep! WHO (Dünya Sağlık olan bir oluşum, dolayısıyla da Örgütü) ve Amerikan Ulusal katkıda bulunabilecek herkese İntihar Önleme Programı bu konuda uluslararası açık. Vakıflar Osmanlıdan bu yana tarihimizde ve çalışmalar başlattı. Mesela 2007 de Dublin de 105 gelişimimizde önemli bir yer tutuyor, umarım DUVAK ülke katılımı ile bir zirve yapıldı, ancak aralarında ta ulusumuza kalıcı katkılarda bulunarak uzun yıllar Türkiye yoktu. Maalesef uluslararası bilimsel performans gösterir. Başında da ifade ettiğimiz oturumlarda mesela Amerikan Psikiyatri Birliği- gibi Duygudurum hepimizde var ve hepimizde APA 2012 toplantısında, Türkiye & Afrika dünya dalgalanıyor. Ancak, bazılarımızda şiddetli haritasında intihar olgusu incelenmemiş ülkeler dalgalanıyor. Bu durumu bir akıl hastalığı olarak arasında gösterilmekte. Bu durum üzücü zira Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) te bu kayıtlar var ama bilimsel sorular ve analizler boyutu uluslararası standartlara getirilmeden bu bağlamda dünya ile entegre olmak zor. Duygudurum ile ilgisi ise büyük, zira, Amerika’da ve Avrupa da yapılan psikolojik otopsi bulguları intihar eden bireylerin %90’ında altta yatan bir psikiyatrik durumun olduğunu bunların da çoğunun Duygudurum Bozuklukları olduğunu göstermekte. Ki zaten DUVAK’ın ikinci amacı da, Duygudurumu hem bozukluk düzeyinde hem de optimum beyin işleyişini esas alan kavramsal düzeyde ele almak. İsterseniz önce Bozukluk olarak ele alalım. Duygudurum Bozuklukları diyerek kastedilen Depresyon ya da Manik Depresif yani İki UçluBipolar Duygudurum Bozukluğu her dört-beş kişiden birinde yaşamları boyunca en az bir kez görülmektedir. Bilinçsiz ya da psikiyatrik yardım almaya dirençli olduğumuzda çoğu zaman değil, sağlıklı beyin işleyişinin bir parçası olarak bu duygudurum dalgalanmaları anlaşılmadan algılayıp nabzımızı, kalbimizi koruduğumuz gibi yardım almadan geçiştirilmekte ve karşımıza Duygudurumumuzu da korumalıyız. Duygudurumu patlamaya hazır duygudurumu olan öfkeye, sağlıklı işleyen bireyler olmadan müreffeh bir toplum kavgaya, ölmeye, öldürmeye yatkın bireyler olarak hayaline erişemeyiz. Bu bakış açısına sahip herkes çıkmaktadır. Ki burada da eşik altı dediğimiz DUVAK’ın bir parçası, bir gönüllüsüdür. yani bozukluk kriterlerini karşılamayan ama duygudurumu dalgalanan bireyler de olaya dahil »İntihar Vakalarını mercek altına olmakta ve müreffeh bir toplum hayaline ulaşmak aldığımızda, kimler intihar etmeye meyilli? için duygudurumu kavramsal olarak ta ele alma İntihar 1950’lerde yaşlı ve yalnız erkeklerde gerekliliği doğmaktadır. Bozukluk düzeyinde her sık görülürken, 2000’li yıllarda gençlerde sık 4-5 kişiden birini en az bir kez etkilediği ve eşik görülmeye başlanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü altı dalgalanmaların ise hemen herkeste yaşandığı World Health Organization-WHO istatistiklerine düşünülürse sağlıklı, üretken ve kendisiyle göre son 45 yılda intihar hızı tüm dünyada % 60 barışık bir toplum için Duygudurum en az tik tak oranında bir artış göstermiştir. İntihar dünyada 15işleyen bir kalp kadar önemli. Zaten Duygudurum 29 yaş arası ve 15-45 yaş arası ölümlerde 3. sıraya bozukluklarının ya da dalgalanmalarının zamansız yükselmiştir. Yine WHO istatistiklerine göre her yıl ölüme sebebiyet verme riski kalp rahatsızlıklarından dünyada bir milyon insan intihar sonucu hayatlarını 22 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 yok, hepimizi ilgilendiriyor! »Tarihte, dünyada ve Türkiye’de Duygudurum Bozukluğu olan isimler var mı? “Bipolar Bozukluk ya da diğer adıyla Manik Depresif Bozukluk tarihe iz bırakmış pek çok başarılı insanı etkilemiştir. Van Gogh, Elizabeth Taylor, Cary Grant, Sylvia Plath, Marilyn Monroe, Michelangelo Buonarroti, Florence Nightingale, Peter Tchaikovsky, Wolfgang Amadeus Mozart, Robert Schuman, Ludvig Von Beethoven, George Frederick Handel, Syd Barret, Kurt Cobain, Virginia Woolf, Isaac Newton, Napolyon Bonaparte, Abraham Lincoln, Ernest Hemingway, Victor Hugo, Nikolayeviç Tolstoy, Emily Elizabeth Dickinson, Winston Churchill, Martin Luther, ve Theodore Roosevelt ilk akla gelenler olup, tarihte ve bugün sıra dışı bir yeteneği olan pek çok insanın, kendilerinde ya da yakın akrabalarında bu hastalığın görülme riski, toplumda görülme riskinden anlamlı derecede daha yüksek olarak saptanmıştır.” “Elimizin altındaki kadınsa kadın ya da çocuksa çocuk, gücümüzün yettiğine yöneliyoruz. Hastanelik ya da adli vaka olana kadar kimsenin kimseden haberi yok. Kapalı kapılar arkasında her tür istismar olabiliyor, maalesef ve yine bu da gerek maruz kalan gerekse maruz bırakan için sağlıksız işleyen Duygudurum halleri demek…” » Röportaj « kaybetmektedir. DUVAK’ın İzmir de yaptığı çalışmalara göre 15.07.2011 ve 15.07.2012 tarihleri arasında sadece İzmir İli İlçeleri baz alınarak İntihar hızı=3.28/100.000/ yıl; intihar teşebbüsü hızı ise=72.39/100.000/yıl olarak bulunmuştur. Aynı popülasyonda intihar teşebbüsü, kadınlarda özellikle 15-45 yaş arasında erkeklerden anlamlı derecede yüksek iken, Duygudurum bozukluğu olanların ölümle sonuçlanan intiharlar ise »Ülkemizde ne yazık %25’i en az bir kere intihar erkeklerde kadınlardan 3.5 kat ki kadına şiddet sıklıkla daha fazla gözlenmiştir; erkek görülüyor. Sizce şiddet ve teşebbüsünde bulunuyor. olgular arasında 14 yaşında ası duygudurum arasında nasıl ile (kendini asmak yoluyla) intihar bir ilişki söz konusu? ederek yaşamını yitiren vaka Kadına veya çocuğa yönelik çarpıcı bir örnek teşkil etmektedir. daha doğrusu bizden daha az İntihar olgusu ile en yakın ilişkili psikolojik veya kuvveti olan kişilere yönelik istismar; gerek fiziksel, psikiyatrik durumlar ise Duygudurum Bozuklukları gerek manevi, gerekse cinsel boyutta olabiliyor ve olup, Duygudurum Bozukluğu olanların % 25’inin maalesef ki farkında olduğumuzdan bildiğimizden en az bir kez intihar teşebbüsünde bulunduklarını daha yüksek oranda yaşanıyor istismar. Hastanelik ve bu intihar teşebbüslerinin de yaklaşık % 15’inin ya da adli vaka olana kadar kimsenin kimseden başarıya ulaştığını bildirir uluslararası literatür haberi yok. Kapalı kapılar arkasında her tür istismar bilgisi mevcuttur. Tabii bu oranlar Depresyon ve olabiliyor ve hatta bu duruma legal bir nitelikte Bipolar Bozukluk şeklinde seyreden Duygudurum kazandırılabiliyor. Maalesef yine bu da gerek maruz Bozuklukları için geçerli, bir de Duygudurumun kalan gerekse maruz bırakan için sağlıksız işleyen olamayışı gibi otistik spektrumdaki gelişim Duygudurum halleri demek… Duygudurumu bozuk bozuklukları ve onlara bu zor hayatlarında eşlik eden olan kişilere baktığımızda altında bazen istismar aileleri ve onların yaşadığı tükenmişlikleri eklersek çıkıyor. Özellikle görece az gelişmiş eğitim oranı sadece intihar riskini azaltmak için bile DUVAK düşük yerlerde küçük yaşta çocuklar evlenmeye olarak çalışılacak ciddi bir popülasyonun varlığından yönlendiriliyor. 12-13 yaşındaki çocuklar birbirleriyle bahsedebiliriz. Duygudurum’un optimum işleyişi evlendirilmek için, hastaneye ‘evlenebilir raporu’ ve bireylerin dolayısıyla toplumun huzur ve refahı almaya getirilebiliyor, mesela... Biraz sebebini açısından baktığımızda ise gerçekten kalp’ten farkı araştırdığınızda, 50 yaşlarında genç bir dede, MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 23 komşunun ya da akrabanın kızına zarar verdiğinde boyutta. Bireyler olarak kendi kendine terapi yapan kızı torunuyla evlendirerek olayı kapatmaya çalıştığı bir toplumumuz. Tabii bu duygusallığımızın bir de gibi bir gerçekle karşılaşabiliyorsunuz. İstismar, negatif tarafı var; ki o da bizi biraz keskinleştiriyor, şiddet, kadınları ve cinsiyet ayrımı olmaksızın bizim görüşümüze ya da mantığımıza aykırı her çocukları ciddi anlamda etkileyebiliyor. Biz bu duruma aşırı tepki verebiliyoruz. Bu durum trafikte anlamda maalesef kız erkek önce çocuk sonra aşırı tepkiler verme halinden hemen taraf olmaya genç erişkin çok vaka ile karşılaşıyoruz ve çoğu yatkın kolaylıkla birbirine düşürülebilen bireyler zaman olayı bizimle paylaştıklarında bile yardım olmaya kadar uzanabiliyor. Bazen haberciliğimize bile duygularımızı katabiliyoruz, edemiyoruz. Zira bu gençlere ki o zaman da kutuplaşmamız yardım öncelikle onları istismar daha da kolaylaşıyor. Türk edenden uzak tutarak başlar. Sağlık anlamında bilimin ulusu olarak, daha iyi olabilmek Ancak çoğunun geçimi ve sağlık destekleneceği bir formül için bireysel olarak kendi güvencesi istismar edene bağlı. Genci bu bağımlı durumdan bulunması şart, yoksa bu ülkenin Duygudurumumuzun farkında kurtaracak bir yaşam çözümü sağlık anlamında kaybı büyük olur. olmalıyız ki iç huzurumuz iç barışımızın olabilsin. Bir sunmadan olayı ilan etmek hiçbir de tabii her konuda objektif işe yaramadığı gibi istismarın kanıta dayalı bilgiye ulaşmayı yoğunluğunu ve tahribatını arttırıyor. İşte bu yüzden de vakfi hizmetler çok ve donanımlarımızı bu şekilde arttırmayı adet önemli bu gençlerin bir kaç yıl desteklenip kendi edinmeliyiz ki daha bilinçli daha objektif ve Biz böyle bir yaşamlarını kurmaları lazım ve fiziki koşullarının gelişime daha açık olabilelim. duruş sergilediğimizde bilgi kirliliği de, psikolojik istismar kaynağından uzaklaştırılması lazım. yönlendirilmelere maruz bırakılmamız da otomatik »Türk toplumunun ruh sağlığını nasıl olarak ortadan kalkacaktır. Biz sağduyu sahibi bir milletiz ve daha iyi yerlere gelebiliriz. Bana değerlendiriyorsunuz? Muhteşem bir toplum olduğumuzu göre hastalıklı değil, dünya genelinde bilakis düşünüyorum. Ben toplamda hayatımın 4-5 yılını sağlıklı duygularını, değerlerini, ve sağduyusunu Amerika’da geçirdim. Mesela, orada insanların kaybetmemiş bir toplumumuz. Ama istismara açık birbirleriyle dertlerini paylaşması gibi bir durum bir duygusallığımız var; ve bireysel farkındalığımızı pek yok. Bir sorun olduğunda, kimse bunu arttırarak, bilgiye kanıt olmadan saygı duymayarak dinlemek istemiyor. İlişkiler yüzeysel. Yaşantılar duygusallığımızın istismar edilmesini önleyebiliriz. o kadar bireysel ki bence bu durum onları madde »Meslekte yaşadığınız güçlükler nelerdir? kullanımına yani suni ve geçici mutluluklar yaşamaya görece daha yatkın hale getiriyor. Biz Anadolu Özel bir vaka ile karşılaştınız mı? Maalesef iyi hekimlik genel olarak, son yıllarda topraklarında, geleneksel aile yaşantısı içinde birtakım değerlerini korumayı ve aynı zamanda ciddi bir tahribata uğradı. Hekimlik, ilk adımdan da gelişmiş ülkelerden geri kalmamayı başarmış itibaren büyük bir aşkla, büyük bir fedakârlıkla alınan şanslı bir toplumuz. Bizde dostluklar çok farklı bir bir eğitim ve hakiki anlamada icra edilebilmesi için süreğen eğitimin asla bitmediği bir meslektir. Hele hele aranan düzeyde iyi bir hekim olabilmek çok ayrı bir özveri gerektirir. Bu da çoğu zaman kendi hayatınızdan fedakârlık yapmak demektir. Bu noktaya gelen tüm hekimlerin hayatında ciddi bir özveri söz konusudur. Bu idrakle ele alındığında iyi hekimleri değersizleştirmek, telafisi zor çok büyük bir kayıptır. Bu hekimleri arayıp bulamayacağız ve maalesef bu özel hekimler sadece hasta bakmaktan değil okumaktan ve eğitmekten de soğuyor, dolayısıyla yerlerine yenileri yetişmiyor. Amerika ve Avrupa’da üst düzey bilimle uğraşan hekimlere pozisyonlar açılır, her yaşta kabul görürler. Dolayısıyla bu düzeyde hekimler gider, ve zaten bir kısmı gitti, göç etti. Örnek vermek için söylüyorum Dünyanın en iyi ürologlarından biri şu an NIH yani 24 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 »Son derece zor vakalarla karşılaşıyorsunuz, bu hayatınızı nasıl etkiliyor? Ruh sağlığınızı nasıl koruyorsunuz? Cerrahlık da psikiyatri de çok zor. Tüm hekimlik dallarının zor yanları var. Üniversitede olmak da fedakârlık aslında. Psikiyatrist olarak, masanın karşısında olmak demek hem empati yapmak hem de olayın dışında kalmak demek. İnce bir çizgi var. O çizgiyi koruduğunuz sürece kendi sağlınızı koruyabilir ve karşınızdaki kişiye yardım edebilirsiniz. Bir psikiyatristin kendi ruh halini dengede tutarak ve gerçekten katkıda bulunarak, günde bakabileceği hasta sayısı 10 ila 15 arasındadır. Bu sayı 70-200 gibi inanılmaz rakamlara ulaştığında mesleğin bir hükmü kalmaz. Dâhiliye polikliniğinde bir muayeneyi 15 dakikada yapabilirsiniz, ancak psikiyatride böyle değil. Performans sistemi rutin hizmet için korunacaksa bence sistemi biraz daha adil ve her branşın özeliğine göre belirlemek lazım. Mesela bir günde branş anlamında yapılabilecek işlerin getireceği performans olabildiğince eş değer tutulmalı. Psikiyatristin yaptığı ameliyat gözle görünmüyor diye önemsenmezse görsel basında zaman zaman karikatürize edildiği gibi ‘bu sizin suçunuz’ diyen psikiyatristler oluşabilir.. Ben galiba herkes gibi normal hayatın günlük zevkleri dışında bir de yine bilim yaparak deşarj oluyorum. Mesela bir süre ciddi yoğunlaşıp kendimi aşan bir eser ortaya çıkardığımda çok iyi hissediyorum ve yeniden şarj oluyorum. Zor bir vakaya yardım edebildiğimde, yanlış konmuş bir tanıyı düzeltip doğru tedavi ettiğimde ve yanıt aldığımda deşarj oluyorum. Tabii günlük anlık herkes için güzel olan şeyler mesela dost sohbetleri, hobiler, tatil herkesi olduğu gibi beni de mutlu ediyor. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 Prof. Dr. Ayşegül Yıldız kimdir? Prof. Dr. Ayşegül Yıldız İzmit Lisesi mezunu olup, Türkiye ilk 60’ına girerek kazandığı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi (İngilizce)’inde Sabancı bursiyeri olarak okumuş ve 1992 yılında mezun olmuştur. İhtisasını Dokuz Eylül Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda tamamlamış, önce 1998 yılında Minnesota Üniversitesi Manyetik Rezonans Araştırma Merkezi’nde “Psikiyatrik hastalıklarda beyin görüntüleme yöntemleri” üzerinde eğitim almış daha sonra da, Harvard Üniversitesi Massachusetts General Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bipolar Kliniği’nde 3 yıl Araştırma Fellow’u (Üst ihtisas) olarak görev yapmıştır. Araştırmalarını 2001 yılından itibaren fiilen Türkiye’de sürdürmekte olup, 2002 yılında Nöroloji, Psikiytatri, ve Farmakoloji alanlarında tüm Avrupada 40 yaşın altında en iyi sekiz bilim adamı arasına girerek Avrupa Nöropsikofarmakoloji Kolleji-ECNP Fellow’u seçilmiş; 2004 yılında ise Amerikan Psikiyatri Birliği-APA tarafından Manik Depresif ya da diğer adıyla Bipolar Bozukluk olarak bilinen Duygudurum Bozukluğu alanında tüm dünyada “En iyi genç bilim adamı – The most promissing International Young Scientist” seçilerek New York’ta alanın en prestijli ödüllerinden biri olan APA-Genç Beyinler ödülünü almıştır. Uluslararası saygın kurumlardan aldığı sayısız grant ve ödülün yanı sıra, yüksek kabul görmüş hipotezleri ve 600’ün üstünde atıf almış pek çok bilimsel eseri bulunmaktadır. 2004 ve 2005 yıllarında Amerikan Ulusal Sağlık ÖrgütüNIH te Konuk Doçent olarak ve 2006-2007 yılları arasında Harvard Üniversitesi McLean Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda Doçent olarak çalışan Dr.Yıldız, halen Dokuz Eylül Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda ve Harvard Üniversitesi Uluslararası Bipolar Konsorsiyum’unda Profösör olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Dr.Yıldız, ECNP-Avrupa Nöropsikofarmakoloji Kolleji Bilimsel Danışma Kurul’unda ve European Neuropsychopharmacology dergisinin Editorial Board’unda görev yapan tek Türk Hekimidir. Son beş yıldır Dokuz Eylül Üniversitesinde Rektör Danışmanlığı ve Etik Kurul Başkanlığı görevlerini de sürdürmekte olan Dr. Yıldız, depresyon, bipolar ya da manik depresif bozukluk ve bu tür duygudurum bozuklukları eşliğinde sık gözlenen intihar olgusu ile ülke çapında uğraşabilmek için 2012’de Duygudurum Vakfı-DUVAK’ı kurmuş olup, halen vakfın Kurucu Başkanı olarak görev yapmaktadır. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası » Röportaj « Amerikan Ulusal Sağlık Örgütünde Amerikan Devlet Başkanı ve Pentagon Generallerine bakıyor, ve bu hocamız bir kaç yıl önce 50 yaşından sonra Türkiye den ayrıldı. Neden diye bir düşünmek kaç bu düzeyde tıp hekimi var ki kaçını kaybediyoruz demek lazım! Sağlık ve bilim, hoca ve muayenehane tartışmasından ayrı tutulmalıdır. Sağlık anlamında bilimin destekleneceği bir formül bulunması şart, yoksa bu ülkenin sağlık anlamında kaybı büyük olur, zaten oluyor. Sağlık ve bilim, tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ayrıca ele alınmalıdır. 25 Odamız personelini tanıyalım Ali DAĞLIOĞLU Kimdir? 12.06.1982 yılında Hatay’ın Altınözü ilçesinde doğdu. İlkokul ve ortaokul eğitimini Hatay’da tamamlayıp, 2001 yılında İzmir Karabağlar Cumhuriyet Lisesi’nden mezun oldu. Anadolu Üniversitesi İktisat bölümü 2. sınıf öğrencisi olarak eğitimine devam ediyor. 2003 yılında askerlik hizmetini tamamladı. 2005 yılında Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesi’nde Veri Kayıt Operatörü olarak işe başladı. 2006-2008 yılları arası Personel Şefi olarak görevine devam etti.2008 yılında Ege Kadın Hastalıkları ve Kadın Doğum Hastanesi’nde İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev yaptıktan sonra, 2009 – 2011 yılları arasında Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi’nde İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev aldı. 2011 – 2013 yılları arası özel bir şirkette önce İnsan Kaynakları departmanında, daha sonra da ön muhasebe ve finansman bölümlerinde görev aldı. 2014 yılı Mayıs ayından itibaren de İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Üye İşlemleri Bölümü’nde görev yapmaktadır. 26 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 Gayri faal üyelerimiz YMM Mevlüt Tayfun METE 12.05.2014 tarihinde YMM Mevlüt Tayfun Mete’nin Odamız Sicil Kütüğüne kaydı yapılmıştır. » Üyelerimizden Haberler « MAYIS-HAZİRAN 2014 döneminde İzmir YMM Odası’na yeni katılan üyelerimiz YMM Kemal SARITAÇ 26.06.2014 tarihinde YMM Kemal SARITAÇ’IN Odamız Sicil Kütüğüne kaydı yapılmıştır. Meslek hayatında başarılar dileriz. Odamızdan kaydını sildiren üyelerimiz YMM Ünal GÖKOĞLU YMM Ünal GÖKOĞLU 18.06.2014 tarihli başvurusu ile Çalışanlar Listesinden ve Oda Üyeliğinden ayrılmak istediğini belirterek, YMM Mührünü, YMM Ruhsatını ve Üye Kimlik Kartını Odamıza iade etmiştir. Kendisine yaşamında mutluluklar dileriz. Vefat ve Başsağlığı » 09 Mayıs 2014 tarihinde Üyemiz YMM Özdem İŞSEVER’in babası vefat etmiştir. Ailesine ve tüm yakınlarına başsağlığı dileriz. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 27 PERİ BACALARINA EFSANEVİ YOLCULUK İzmir YMM Odası tarafından 13-16 Ekim tarihleri arasında Kapadokya’ya gezi düzenlenecektir. 3 gece 4 gün yapılacak gezi uçaklı olup İzmir’den Kayseri’ye hareketle yolculuğa başlanacaktır. 1.5 saatlik uçak yolculuğunun ardından, tabiat harikası Kapadokya’ya gidilecektir. Paşabağ Vadisi, Devrent Vadisi, Çavuşin, Ihlara Vadisi, Güvercinlik Vadisi, Uçhisar Kalesi, Avanos,Ürgüp,Hacıbektaş Veli Türbesi, Göreme Açık Hava Müzesi, Sinasos ve Kayseri’de Kayseri Kalesi Surları, Saat Kulesi, Mahberi Honat Hatun Külliyesi, Döner Kümbet görülecek yerlerden. Konaklama Dedeman Cappadocia Hotel’inde (*****) yapılacaktır. Detaylı tur bilgisine web sitemizden ya da Odamız Halkla İlişkiler biriminden ulaşabilirsiniz. www.izmirymmo.org.tr/ (0232) 422 42 92-(Dahili:11) ***Tur 45 kişi ile sınırlı olduğundan erken rezervasyon önceliklidir. Yoğun talep olması halinde ikinci bir Kapadokya turu yapılması konusu değerlendirilecektir. 28 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » Üyelerimizden Haberler « »ODAMIZ KURUL ve KOMİSYON ÇALIŞMALARI « » Danışma Kurulu Kararı “Farklı Yıllarda İki Ayrı YMM ile Tam Tasdik Sözleşmesi Bulunan Mükellefin, KDV İade Talebinin Hangi YMM Tarafından Gerçekleştirileceği” Konusunda Odamız Danışma Kurulu Kararı MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 29 “Farklı Yıllarda İki Ayrı YMM ile Tam Tasdik Sözleşmesi Bulunan Mükellefin, KDV İade Talebinin Hangi YMM Tarafından Gerçekleştirileceği” Konusunda Odamız Danışma Kurulu Kararı -9 seri nolu SM,SMM ve YMM Kanunu Genel Tebliği’nde , Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29/2 nci maddesi uyarınca temel gıda maddeleri ile ilgili olup indirilmeyen Katma Değer Vergisi nedeniyle doğan iade ve/veya mahsupların yeminli mali müşavirlerce tasdiklerine ilişkin usul ve esaslara ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. -18 sıra no’lu Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliğinde , Yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamesi vermek durumunda bulunan mükelleflerin, söz konusu beyannameleri ile bunlara ekli mali tablolarını ve bildirimlerini diledikleri takdirde yeminli mali müşavirlere tasdik ettirebilecekleri belirtilmiştir. Tebliğde ayrıca yeminli mali müşavirlerle süresinde tam tasdik sözleşmesi düzenleyen mükelleflerin nakden veya mahsuben KDV iade taleplerinin miktarına bakılmaksızın KDV iadesi tasdik raporuna istinaden karşılanacağı hüküm altına alınmıştır. -29 sıra no’lu Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliğinde konu ile ilgili 30 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası olarak aşağıdaki açıklamalar yapılmıştır. “Yeminli mali müşavirlerle süresinde tam tasdik sözleşmesi düzenleyen mükelleflerin KDV iade talepleri bu yeminli mali müşavirler tarafından düzenlenen tasdik raporlarına dayanılarak yerine getirilmektedir. Bu mükelleflerin varsa tam tasdik sözleşmesinin düzenlendiği yıldan önceki dönemlere ilişkin KDV iadeleri de anılan yeminli mali müşavir tarafından düzenlenen tasdik raporları ile yapılabilecektir. Önceki yıllarda mükellefin bir başka yeminli mali müşavir ile süresinde tam tasdik sözleşme düzenlemiş olması ve tasdik raporunun yazılarak süresinde vergi dairesine verilmiş olması kaydıyla (rapor teslim süresinin henüz dolmadığı durumlarda bu şart aranmayacaktır.) o döneme ilişkin iade raporlarının anılan yeminli mali müşavir tarafından düzenlenmesi de mümkündür. Örneğin, 2001 yılında yeminli mali müşavir (A) ile süresinde tam tasdik sözleşmesi düzenleyen bir mükellef Haziran 2000 dönemine ilişkin KDV iadesini 2001 yılında almak istediği taktirde bu iadeye ilişkin KDV iadesi tasdik raporu yeminli mali müşavir (A) tarafından düzenlenebilecektir. Mükellef 2000 yılında yeminli mali müşavir (Y) ile süresinde tam tasdik sözleşmesi düzenlemiş ve buna ilişkin tasdik raporu düzenlenerek süresinde vergi dairesine teslim edilmiş ise söz konusu KDV iade raporunun yeminli mali müşavir (Y) tarafından düzenlenmesi de mümkün bulunmaktadır.” Yukarıda açıklanan düzenlemeler dikkate alındığında, Mükellefin 2013 yılı “İndirimli Orana Tabi Teslimleri” nedeniyle KDV İadesi Tasdik Sözleşmesini; -2014 yılı tasdik sözleşmesi bulunan YMM ile imzalama hakkına sahip olduğu gibi, -2013 yılında süresinde tam tasdik sözleşmesi düzenlemiş ve buna ilişkin tasdik raporu düzenlenerek süresinde vergi dairesine teslim edilmiş ise söz konusu YMM ile de sözleşme imzalanabilecektir. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » DOYUMSUZ » Makaleler « »MAKALELER« MARDİN GEZİSİ GEZİLERİN FAYDALARI Prof. Dr. Adnan GÜLERMAN » YENİ KDV UYGULAMA GENEL TEBLİĞİNDE ÖNE ÇIKAN DÜZENLEMELER VE İHRAÇ KAYITLI TESLİMLER YMM İbrahim Halil BAĞDINLI » TAŞINMAZ VE İŞTİRAK HİSSESİ SATIŞ KAZANCI İSTİSNASI VE ÖZELLİK ARZEDEN DURUMLAR Filiz ÖZDEMİR / Vergi Müfettişi » TÜRK VERGİ HUKUKUNDA ELEKTRONİK FATURA (E-FATURA) UYGULAMASI Neslihan İÇTEN İNCE /Vergi Müfettişi/YMM » GVK’NIN 23.MADDESİNDE YER ALAN ÜCRET İSTİSNALARINA BAKIŞ Cenk CANAL / İzmir-Çiğli Vergi Dairesi Müdürü MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 31 DOYUMSUZ MARDİN GEZİSİ GEZİLERİN FAYDALARI Prof. Dr. Adnan GÜLERMAN Kullandığımız arabalarımızın zaman zaman nasıl deposunu yakıtla dolduruyorsak, kullandığımız cep telefonlarımızın zayıflayan pilini nasıl şarja bağlıyorsak, yoğun çalışma tempomuza da ara verme yoluyla sonraki dönem için enerji depolarız. Hafta sonları, senelik izinler de bir bakıma sonraki dönem için enerji depolama anlamını taşır. Ama genelde kamu görevinde çalışanların hakları olan yıllık izinlerini kullanmadıkları, hatta emeklilik hakkını kazandıkları dönemde “Bu güne kadar hiç yıllık izin kullanmadan çalıştım” gibi bir öğünme içinde bulundukları da duyulmuştur. Bu nedenle bazı yasal düzenlemeler çalışanları yıllık izinlerini kullanmaya zorunlu kılmıştır. Bir örnek vermek gerekirse 4857 sayılı İş Kanunu’nun Yıllık izin hakkı ve süreleri başlıklı 53. Maddesinde “Yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez” hükmü ile izine ayrılmayı zorunlu hale getirdiği gibi öğle tatili için bile yasal düzenlemelere gidilmiş, yıllık izinlerinde başka bir yerde çalışmış olanlar için de yaptırımlar getirmiştir. Bütün bu düzenlemelerin amacı çalışanın bedeni ve yorgunluğunu bu izin süresinde atarak depolanmış bir enerji ile tekrar işinin başına dönmesini sağlamaktır. Yapılan incelemeler izin öncesi dönemlerde yorgunluk ve bıkkınlıktan verimliliğin gittikçe azaldığını, izin dönüşünde de verimliliğin yükselmiş olduğu anlaşılmıştır. Çalışanların, bir süreliğine de olsa çalıştığı ortamın dışına çıkması da dinlenmenin, enerji 32 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası depolamanın nedenlerinden birisidir. Dilimizdeki “Tebdil-i mekânda ferahlık vardır” deyimi bunu anlatır. Bu sözün daha genişini küçük yaşlarımda dedemden duymuştum. Şöyle söylerdi: İmkân bulursan şehir değiştir. Olmazsa, bulunduğun şehirde mahalle değiştir. O da olmazsa aynı mahalle içinde ev değiştir. O da olmazsa evinin içinde oda değiştir. Bilmem bunlardan en kolayı olan evinizin içinde oda değişikliği yaptınız mı? Yaptınızsa bir tazelik, bir ferahlık hissetmişsinizdir. Okumayı çok sevdiğim için, yeni yayınları takip ederken bazen 2-3 kitap birden elimin altındadır. Birisini bitirip ötekisine başlama bir yöntem olsa da tamamını birden okumayı tercih ederim. İlk kitabı 7-8 sayfa okuduğumda yorulursam, onu bırakıp ötekini elime aldığımda bu benim için taze bir başlangıç olur. TÜKENEN ENERJİ Enerji, bir sistemin iş yapabilme yeteneğidir. Başka bir deyimle bir insan, bir hayvan, bir taş parçası, herhangi bir şey hareket edebiliyor, ya da başka bir cismi hareket ettirebiliyorsa onda enerji var demektir. Yeri gelmişken enerjinin de hareket enerjisi (kinetik enerji) ve durum enerjisi (potansiyel enerji) olmak üzere ikiye ayrıldığını da eklemeliyiz. Böyle olunca da şarj edilebilir piller gibi zamanla enerjilerinde azalma görülüp, azalmaları daha sonra yerine koymaları gerekir. İnsanlar için bu enerji kavramını da fiziki MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 Akademisyenliğim sebebiyle pek çok yabancı ülkeye gittiğimde hep “Onlarda neler var, bizde neler var?” araştırmacılığımla yaptığım karşılaştırmaları Mardin’de de tekrarladım. Türkiye-nin 81 ilinin araç plakalarını görebileceğimiz bir yerli turist zenginliğinin yanında, yurt dışından gelen bir hayli turist de merak ve heyecanla dolaşmaktaydı. Bir ara yorulduğumda birkaç dakikalık soluklanmak için girdiğim bir seyahat acentesinde sohbet ederken ta New York’tan gelmiş bir turiste tercümanlık da yapmıştım. Mardin’in turistik açıdan en önemli ilçesi olan Midyat’a nasıl gidebileceğini sorduğunda, kendisine “New York neresi, Mardin neresi. Buralara gelmeyi nasıl düşündün?” diye sorduğumda “Mardin’in kültürel ve tarihi değerini dünyanın öteki ucundan bile bilmekteyiz” cevabını almıştım. Dostlarım evimde beni ziyaret ettiklerinde “Salonun müze gibi” diye takılırlar. Çünkü, gittiğim her ülkeden o ülkeyi simgeleyen tabak, biblo gibi şeyleri satın almak alışkanlığımdır. Mardin’i simgeleyen eşyalar, özellikle bakır işciliği ve telkâriler saymakla bitmez. Ama “İzmir’e gelen bir turist ayrılırken İzmir’i simgelyen neleri satın alır?” diye düşününce için burkuldu. Hele, dönüş yolunda, bütün dostlarımın elinde, lüks ambalajlı badem kutularını görünce “Mardin, bildiğimiz badem şekerini bile turistik meta haline getirebilmiş” düşüncem başka bir iç burkuntusu olmuştu. Son akşam, otelin restoranında bu konuyu tartışırken “İzmir’den ayrılan turist yanında İzmir’i simgeleyen neleri götürür?” soruma bir meslektaşım “İncir” deyince hafızamı yoklayıp kaç turistin elinde incir paketi ile İzmir’den ayrıldığını gördüğümü hatırlamaya çalıştım. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası » Makaleler « enerji ve zihni enerji olarak ikiye ayırmaktayız. Bir amelenin sabahtan akşama kadar kazma kürek sallaması ağırlıklı olarak fiziki enerjinin har-canması, ama bir mali müşavirin, yeminli mali müşavirin veya benzer bir meslek insanının harcadığı da ağırlıklı olarak zihni enerji harcanmasıdır. Araştırmalar fiziki enerjinin kısa bir dinlenme sonucunda yerine konulduğunu, ama zihni enerjinin yerine konulabilmesi, yani dinlenebilmesi için daha uzun süreye ihtiyaç duyduğunu, hatta beslenmelerinin de farklı olması gerektiğini göstermiştir. Bu nedenle fikir işçisi adı verilen çalışan kesim için “gecelik dinlenmeler” faydalı olsa da “tatil” gibi uzun süreli dinlenmeler gerekli olmaktadır. MARDİN GEZİSİ Hemen her kuruluşun “Sosyal Faaliyetler” veya benzer isim altındaki bir ünitesinin görevle-rinden birisi de, yukarıda “tatil” olarak isimlendirdiğimiz faaliyetleri organize etmektir. İzmir YMM Odası tarafından düzenlenen Mardin gezisi böylesine önemli bir fırsat olmuştur. Bu gezinin önemli olan yönlerinden birisi gidiş ve dönüşün uçakla yapılmasıydı. Otobüslerle yapılacak gezide hem 1800 Km. lik bir yol alınacak, hem de 24 saate yakın bir süre yolculukta geçecekti. Ayrıca, tepeden tırnağa bir tarih kenti olan Mardin 4 günlük bir gezi için yeterli bile değildi. Her ne kadar İzmir’de tarihi eserler varsa da, Mardin’deki bir turizm şirketi tarafından bana verilen bir haritanın köşesinde, birinci derecede tarihi eser olarak sayılan tam 143 eser bu-lunmaktaydı. Bunlar arasında MÖ. 4000’li yıllara uzananları dikkate aldığımızda 6000 yıllık bir tarihle yüz yüze geldiğimizi anlamaktaydık. Gerçi, oldukça meyilli bir arazideki yerleşim yeri merak ve heyecanla dolaşan bizleri bedeni olarak oldukça yorduysa da, çok farklı bir tarihi doku, çok farklı bir kültür kafiledekiler için zihnî olarak tam bir dinlenme sağlamış oldu. Bana öyle geliyor ki, Odamız bu fırsatı sağlamamış olsaydı pek çoğumuz ne 1850 Km. uzağa gitmeyi, ne de yoğun çalışma temposundan sıyrılıp böyle bir gezi için 4 gün ayırmayı göze alabilecektik. Üstelik, bireysel bir geziye katlanılsa bile meslektaşlar ve ailelerin katılımından duyulan zevk de tadılmamış olacaktı. Kentin ana arteri olan 1. Caddede yol boyunca yürünüldüğünde insan kendisini uluslar arası bir topluluk içinde bulunduğu düşüncesine sahip olunmakta. Çünkü, o bölgede kullanılan farklı dil ve lehçeler aynı anda ve aynı yerde duyabilmektesiniz.. 33 YENİ KDV UYGULAMA GENEL TEBLİĞİNDE ÖNE ÇIKAN DÜZENLEMELER VE İHRAÇ KAYITLI TESLİMLER YMM İbrahim Halil BAĞDINLI I.GİRİŞ Uzun yıllardır gündemde olan tüm KDV tebiğlerinin tek tebliğ altında toplanması çalışması sonuçlanmış ve 26 Nisan 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği ile hayata geçmiştir. Bu tebliğ özü itibariyle varolan tüm KDV tebliğlerini biraraya toplamakla birlikte kimi yeni düzenlemeleri de içermektedir. Bu yazımızda öncelikle özetle nelerin değiştiğine değinilecek, akabinde de ihraç kayıtlı teslimlere dair biraz daha detaylı bilgi verilmeye çalışılacaktır. II.YENİ TEBLİĞDE ÖNE ÇIKAN DÜZENLEMELER Yeni tebliğe bakıldığında aşağıda özetlenen hususların öne çıktığı görülmektedir; »26 Nisan 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği ile bugüne kadarki toplam 123 KDV Genel Tebliği yürürlükten kaldırılmış ve tüm hususlar tek bir Genel Uygulama Tebliği’nde toplanmış oldu. »Yeni KDV Genel Uygulama Tebliği 1 Mayıs 2014 tarihinden geçerli olarak yürürlüğe girmiştir. Ancak, Mayıs 2014 döneminden önceki aylara ait KDV iadeleri için Mayıs 2014 tarihinden sonra başvurulsa dahi eski tebliğlere göre işlem yapılacaktır. »Belirli şartlar dahilinde KDV iade hakkı olan tüm mükelleflerin indirimli teminat uygulamasından (İTUS) yararlanmasına dair düzenlemeler 34 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası yapılmıştır. »Yeni Tebliğe uygun sirküler ve özelgeler uygulama şansına sahiptir. »KDV iadesi takip sisteminin kurulmasıyla iadenin aşamaları sürekli kontrol edilebilecektir. »Hizmet ihracından kaynaklanan iadelerde; 5.000 TL’yi aşan mahsuben iadeler için bundan böyle vergi inceleme raporu ya da YMM raporu aranırken, nakden iade talepleri sadece vergi incelemesi sonucuna göre yerine getirilecektir. »İhracat, yatırım teşvik belgeli teslimler, taşımacılık istisnası ve engellilere araç ve yazılım teslimi istisnası beyanı durumunda iade istenilmese dahi vergi dairesine istisnaları ispatlayan belgelerin verilmesi gerekiyor »İhraç kayıtlı teslimlerden, tarımsal üreticiler de yararlanabilecektir. Bunun için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan alınan “çiftçi kayıt belgesi” , “gıda işletmesi kayıt belgesi” veya “işletme onay belgesi” sahibi olunması gerekiyor. »DİİB kapsamında tecil terkin uygulayarak teslim yapabilmek için imalatçı olma şartı aranmayacak. Alıcıların ve Satıcıların KDV mükellefi olmaları yeterli olacaktır. »DİİB sahibi mükelleflerin, DİİB sahibi diğer alıcılara geçici 17’nci madde kapsamında tecil terkin uygulayarak teslimde bulunabilecekleri açıklığa kavuşturulmuştur. »DİİB kapsamındaki teslimlerde “eş değer eşya”nın tecil terkin kapsamında teslimi mümkün kılınmıştır. »Hızlandırılmış İade Sisteminde (HİS) MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası » Makaleler « uygulamadan yararlanma şartları yumuşatılmakla İhracatın şartlara uygun beraber, vergi inceleme şartı korunmaktadır gerçekleştirilmemesi halinde, tecil olunan vergi »KDV uygulamasında bir işlemin hem tam tahakkuk ettirildiği tarihten itibaren 6183 sayılı istisna hem kısmi istisna kapsamına girmesi halinde Kanunun 51’inci maddesine göre belirlenen gecikme öncelikli olarak tam istisnaya ilişkin usul ve esaslar zammıyla birlikte SATICIDAN tahsil olunacaktır. uygulanmak suretiyle mükellefler indirim ve iade İhraç edilmek şartıyla teslim edilen malların imkânından yararlanılacaktır. Vergi Usul Kanununda belirtilen mücbir sebepler »Taşımacılık istisnasının tevsikinde aranacak nedeniyle ihraç edilmemesi halinde, tecil edilen belgelerde delil serbestisi getirilmiştir. vergi tecil edildiği tarihten itibaren 6183 sayılı »Taşımacılık istisnasından kaynaklanan Kanunun 48 inci maddesine göre ilgili dönemler için 5.000 TL’yi aşan mahsuben iadelerde bundan geçerli tecil faizi ile birlikte tahsil edilecektir. böyle vergi inceleme raporu ya da YMM raporu Serbest bölgeye “Serbest Bölge İşlem Formu” şartı aranacaktır. ile yapılan ihracatta, ihraç kaydıyla teslim edilen »Müteselsil sorumluluktan kurtulmak için mallar nedeniyle hesaplanan ve tecil edilen verginin ödemenin banka veya çekle yapılması dışında terkini için, gümrük beyannamesi yerine “Serbest başka ödeme alternatifleri ve delil serbestisi Bölge İşlem Formu”nun aslı veya onaylı bir örneği içinde işlemlerin ispat edebileceği düzenlemeler ibraz edilebilir. getirilmiştir. Yeni KDV uygulama genel tebliğ ile ihraç »Tebliğ’de, özel esaslar kayıtlı teslimde bulunacak kapsamından çıkmak için daha “imalatçı” tanımı da yeniden net belirlemeler yapılmıştır. düzenlenmiştir. Yeni KDV uygulama genel tebliğ Buna göre, özel esaslara İmalatçının; alınma tarihinden itibaren aynı ile ihraç kayıtlı teslimde bulunacak •Sanayi siciline kayıtlı ve fiili Tebliğ’de belirlenen süreler sanayi sicil belgesini haiz olması “imalatçı” tanımı da yeniden içerisinde işlememek koşuluyla; veya Gıda Tarım ve Hayvancılık düzenlenmiştir. - Sahte belge düzenleme Bakanlığından alınmış çiftçi raporu olanlarda 5 yıl, MİYB 4 kayıt belgesi, gıda işletmesi yıl, kayıt belgesi ve işletme onay - Sahte belge düzenleme belgelerinden (üretici belgesi) tespiti olanlarda 4 yıl, MİYB 3 yıl, herhangi birine sahip olması, (Bu belgeler “imalatçı - Sahte belge kullanma raporu olanlarda 4 yıl, belgesi” olarak adlandırılmaktadır.) MİYB 3 yıl, •İlgili meslek odasına kayıtlı bulunması, - Sahte belge kullanma tespiti olanlarda 3 yıl, •Üretimin yapıldığı dönemde yürürlükte MİYB 2 yıl geçtikten sonra müracaatlarına gerek bulunan Sanayi Sicil Tebliğlerinde öngörülen sayıda kalmaksızın kapsamdan çıkabileceklerdir. işçi çalıştırması ve gerekli araç parkına sahip olması veya kapasite raporundaki üretim altyapısına sahip olması, gerekmektedir. III.İHRAÇ KAYITLI TESLİMLER •Bu şartlara sahip olan imalatçılarca, ihraç Uygulamada sıklıkla karşılaşılan ihraç kayıtlı teslimler aşağıda yer aldığı şekilde yeniden kaydıyla ihracatçılara mal teslim edilen dönemde ve bir defa olmak üzere “imalatçı belgesi” ve ilgili düzenlenmiştir; İhracatçılara mal teslim eden imalatçılara meslek odasına üyelik belgesinin birer örneği, ilgili iade edilecek Katma Değer Vergisi, «ihraç edilen dönem KDV beyannamesinin verilme süresine mala ilişkin imalatçı satış bedeline göre hesaplanan kadar bağlı oldukları vergi dairesine bir dilekçe vergiden imalatçı aleyhine matrahta meydana gelen ekinde verilir. •İmalatçı niteliğindeki değişiklikler ve imalatçı değişikliğe ilişkin verginin düşülmesinden sonra niteliğinin kaybedilmesi halleri ayrıca vergi dairesine kalan tutardan” fazla olamayacaktır. İhracatçılara mal teslim eden imalatçılara bildirilir. •İmalatçı vasfına sahip olmayan Dış Ticaret iade edilmesi gereken KDV, ihracat işlemlerinin tamamlanmasından sonra yapılır. İade veya tecil Sermaye Şirketleri ile Sektörel Dış Ticaret Şirketleri olunacak vergi miktarı, mükellefin ilgili dönem ve Kıyı Bankalarının ihraç kayıtlı mal teslimleri beyannamesinde yer alan bilgiler mukayese imkanı kaldırılmıştır. •İhraç kaydıyla teslimlere ait faturanın esas edilmek suretiyle hesaplanacaktır. 35 itibarıyla ihracatçı firmanın düzenlediği fatura tarihinden önceki bir tarihte düzenlenmiş olması gerekir. İmalatçı tarafından düzenlenen fatura tarihinin; ihracatçı firmanın düzenlediği fatura tarihi veya fiili ihraç tarihinden sonraki bir tarih olması halinde, fatura düzenleme sürelerine uyulması kaydıyla tecil-terkin uygulamasından yararlanılabilir. •Ancak, bu durumlar dışında ihraç kaydıyla teslime ilişkin faturanın, fiili ihraç tarihinden sonraki tarihi taşıması halinde işlemin ihraç kaydıyla teslime ilişkin şartlar açısından yapılacak inceleme veya YMM raporu ile tespit edilmesi şartıyla terkin ve/ veya iade işlemleri sonuçlandırılır. •İhraç kaydıyla teslim edilen malın ihracatının gerçekleşmemesi üzerine imalatçının ödediği vergi için ihracatçıya rücu etmesi halinde, ihraç kaydıyla teslim edilen mallara ilişkin hesaplanan KDV, ihracatçı açısından ihracatın gerçekleşmesi gereken sürenin (ek süre verilmişse bu süre) sonu itibarıyla indirilebilir hale gelmektedir. Bu kapsamda, ihracatçının süresinde ihraç edemediği mallara yönelik olarak imalatçıya ödediği KDV’yi en erken ihraç süresinin (ek süre verilmişse bu süre) sona erdiği tarihi takip eden günün dahil olduğu dönem içinde ve nihai olarak o dönemi kapsayan takvim yılı içerisinde indirim konusu yapması mümkündür. Örneğin, 11.03.2014 tarihinde ihracatçıya teslim edilen mal için ek süre verilmediğini varsaydığımızda, ihracatın yapılabileceği son tarihi 30.06.2014 tarihidir. Süresinde ihracat yapılamadığı için imalatçı hesaplayıp tahsil etmediği KDV’yi Temmuz ayında İhracatçıya rücü etmiştir. Bu durumda İhracatçı, bahse konu KDV’yi en erken Temmuz ayında en geçte Aralık ayı içerisinde indirime konu edecektir. İmalatçı mal teslimini Ağustos ayı içerinde yapmış olsaydı 3 aylık süre Kasım ayında dolacaktır. Bu durumda imalatçı ocak ayı içerisinde rücü ederse, ihracatçının KDV indirim hakkı olmayacaktır. Malların ihraç edilmesi durumunda ise indirim hesaplarına alınan bu tutarlar, ihracattan kaynaklanan KDV iade taleplerinde iade hesabına dâhil edilebilir. İmalatçılara ihraç kaydıyla teslim ettikleri malların ihraç edildiğine ilişkin yazı veren ihracatçılar, bir ay içerisinde bu yazıyı verdikleri imalatçılara ait bir listeyi (Bu listede en az, yazı verilen imalatçıların adı-soyadı, unvanı, bağlı bulunduğu vergi dairesi ve vergi kimlik numarası ile adres bilgilerine yer verilir.), izleyen ayın 15 inci günü akşamına kadar kendilerinin bağlı bulunduğu vergi dairelerine verirler. 36 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası İhraç kayıtlı teslimlerden kaynaklı KDV iadelerinde aşağıdaki belgelerin ibraz edilmesi gerekecektir; Standart iade talep dilekçesi İlgili meslek odasına üyelik belgesinin noterce onaylı örneği (Belgede değişiklik olmadığı sürece bir defa verilmesi yeterlidir.) İmalatçı belgesi (Belgede değişiklik olmadığı sürece bir defa verilmesi yeterlidir.). İhraç kaydıyla teslim faturaları veya listesi Gümrük beyannamesi çıktısı veya listesi (serbest bölge işlem formu veya özel fatura örneği) İhraç kaydıyla teslim edilen malın ihraç edildiğine dair ihracatçı firmadan alınan onaylı yazı, (Bu yazıda; ihracata ilişkin gümrük beyannamesinin tarihi ve sayısının, belgeyi talep eden imalatçının adı, soyadı veya unvanı, bağlı olduğu vergi dairesi ve vergi kimlik numarası, ihraç kayıtlı teslim edilen mala ilişkin fatura veya benzeri belgenin tarihi, numarası, malın cinsi, miktarı, bedeli, KDV oranı ve hesaplanan KDV tutarının gösterilmesi gerekmektedir.) İhraç kayıtlı teslimin yapıldığı döneme ait indirilecek KDV listesi Mükelleflerin ihraç kaydıyla teslimlerinden kaynaklanan mahsuben iade talepleri, yukarıdaki belgelerin ibraz edilmiş olması halinde miktarına bakılmaksızın vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir. Mükelleflerin ihraç kaydıyla teslimlerinden kaynaklanan ve 5.000 TL’yi aşmayan nakden iade talepleri ise vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilecektir. İade talebinin 5.000 TL’yi aşması halinde aşan kısmın iadesi, vergi inceleme raporu veya YMM raporuna göre yerine getirilecek, teminat verilmesi halinde ise mükellefin iade talebi yerine getirilip teminat, vergi inceleme raporu veya YMM raporu sonucuna göre çözülecektir. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » Makaleler « TAŞINMAZ VE İŞTİRAK HİSSESİ SATIŞ KAZANCI İSTİSNASI VE ÖZELLİK ARZEDEN DURUMLAR Filiz ÖZDEMİR Vergi Müfettişi ÖZET 5520 sayılı KVK’ nun 5/1-e bendinde düzenlenen taşınmaz ve iştirak hissesi satış kazancı istisnası kurumların mali yapılarının güçlendirilmesi amacıyla getirilen bir düzenleme olup, kanunda yazılı şartları yerine getiren mükelleflerin, taşınmaz ve iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlarının % 75’lik kısmı kurumlar vergisinden istisnadır. Diğer yandan kurumların taşınmaz ve iştirak hissesi satışından zarar doğması halinde bu zararın, kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı konusunda farklı görüşler bulunmakta bu durum mali idare tarafından değişik tarihlerde verilen özelgelere de yansımaktadır. Anahtar Kelimeler : Taşınmaz, iştirak hissesi, istisna, kazanç, faaliyet zararı 1-GİRİŞ: Halen yürürlükte olan 5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre kurumların tapuya tescil ettirmek suretiyle aktiflerine almış oldukları taşınmazlar ile iktisap ettikleri iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların % 75’lik kısmı kanunda sayılan birtakım şartları taşımaları halinde kurumlar vergisinden istisnadır. Söz konusu istisnadan, menkul kıymet veya taşınmaz alım-satımı veya kiralanması ile iştigal eden kurumlar dışında dar mükellef kurumlar da dahil olmak üzere tüm kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabilecektir. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 Bu istisnanın amacı, kurumların bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerde daha etkin bir şekilde kullanılmasına olanak sağlamak ve kurumların mali yapılarını güçlendirmektir.1 Böylelikle atıl kalmış varlıkların enflasyonist ortamda kazandıkları değerlerin işletme sermayesine katılmasının önü açılmış, kurumların borçlanma yoluna gitmeden kendi özkaynakları ile faaliyetlerini devam ettirebilmelerine olanak sağlanmıştır. İstisna ile kurumların mali yapılarının güçlendirilmesi hedeflendiğinden, ekonomik açıdan şirketlere ilave imkân sağlamayan işlemler istisna kapsamında olmayacaktır. Herhangi bir cezai yaptırımla karşılaşmamak için dikkat edilmesi gereken hususlar yazımızın konusunu oluşturmaktadır. 2-İSTİSNANIN UYGULANMASI: Uygulamanın esaslarını; istisna uygulamasından yaralanabilecek mükellefler, istisna uygulaması kapsamındaki iktisadi kıymetler ile istisna uygulamasının şartları başlıkları altında incelemek konunun tam olarak anlaşılması bakımından yerinde olacaktır. 2.1.İstisnadan Yararlanabilecek Mükellefler 2.1.1.Tam ve Dar Mükellefler Söz konusu istisna hükmünden yararlanmak ihtiyari olmakla beraber, dar mükellef kurumlar da 1 Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği Seri No:1 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 37 kapsamında olacaktır. 3 Bu nedenle teknik olarak iştirak hisselerinin izlendiği muhasebe hesaplarının kısa veya uzun vadeli olması olayın gerçek mahiyetinin tespiti için önemli hale gelmektedir. Holding şirketlerin esas faaliyeti taşınmaz ticareti olmadığından bu şirketlerin aktifinde yer alan taşınmazların satışından elde edilen kazançları dolayısıyla istisnadan yararlanabileceklerdir.4 dahil olmak üzere şartları taşıyan tüm kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabilecektir. Gelir vergisi mükellefleri bu madde hükmünden faydalanamazlar. -Kooperatiflerin hepsinin faaliyetlerinin yürütülmesine tahsis ettikleri taşınmazların satışından elde ettikleri kazançlar için istisnadan yararlanmaları mümkündür. Ancak, istisna edilen kazancın özel bir fon hesabında tutulması, hiç bir şekilde ortaklara dağıtılmaması gerekmektedir. İstisna uygulaması bakımından yapı kooperatifi ortaklarının bir veya birden fazla konut veya işyeri sahibi olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Diğer taraftan, kooperatiflerin amaçlarını gerçekleştirdikten sonra kalan fazla arsa veya konutu elden çıkarmaları halinde de doğan kazanç istisnaya konu olabilecektir.2 - Holding şirketlerinin gayesi esas itibarıyla başka işletmelere iştirakten ibaret olduğu için aktiflerinde iştirak amacıyla iktisap edildiği ve elde tutulduğu ispat ve tevsik ettikleri iştirak hisseleri haricindeki iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlar için istisna uygulanması söz konusu olmayacaktır. Bu çerçevede kısa vadeli fiyat değişimlerinden yararlanarak kar elde etmek amacıyla geçici bir süre ticari amaçla elde tutulan hisse senetleri veya ortaklık paylarının satışından elde edilen kazanç istisna uygulaması kapsamında olmayıp Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği uyarınca bu varlıkların “11-Menkul Kıymetler” grubunda izlenmesi gerekmektedir. Sadece iştirak amacıyla iktisap edildiği ve elde tutulduğu ispat ve tevsik edilen iştirak hisselerinin ise “24-Mali Duran Varlıklar” grubundaki hesaplarda izlemesi gerekmekte olup, bu iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlar istisna uygulaması 2 Beyanname Düzenleme Kılavuzu 2013, Vergi Müfettişleri Derneği, s.432 38 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 2.2 İstisna Uygulaması Kapsamındaki İktisadi Kıymetler: İstisnaya konu olabilen iktisadi kıymetler, kurumların en az 2 tam yıl süreyle (730 gün) aktiflerinde yer alan taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançlara uygulanmaktadır. 2.2.1.Taşınmazlar Taşınmazlar esas niteliği bakımından bir yerden başka bir yere taşınması mümkün olmayan, dolayısıyla yerinde sabit olan mallardır. Türk Medeni Kanunu’nun 704 üncü maddesinde, arazi, tapu siciline ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar, kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler taşınmaz mülkiyetinin konusu olarak sayılmıştır. Taşınmazların istisna uygulamasına konu edilebilmeleri açısından tapuya tescil edilmelerine ilişkin olarak bent metninde herhangi bir belirleme bulunmamakla birlikte söz konusu bendin gerekçesinde taşınmazların elden çıkarılmasından sağlanan kazançlara ilişkin olarak istisna uygulamasından yararlanılabilmesi için taşınmazların Türk Medeni Kanunu’nun 705. Maddesi gereğince kurum adına tapuya tescil edilmiş olmaları gerektiği belirtilmiştir. 5 Dolayısıyla ilgili kurum adına tapuya tescili yapılmamış bir taşınmazın satışından doğan kazanca bu istisna uygulanmayacaktır. Taşınmazın tapuya tescil tarihi üzerinden 2 yıldan daha fazla bir süre geçmesine rağmen söz konusu taşınmazın 2 yıldan daha az bir süre aktifte bulunduğunun tespiti halinde istisnadan yararlanmak söz konusu olmayacaktır.6 Ancak tapuya tescil edilme imkânı bulunmayan gayrimenkuller açısından belirtilen tescil şartının aranıp aranmayacağı özellik arz etmektedir. 5422 sayılı K.V.K.’nın uygulandığı dönemde Maliye 3 Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği Seri No:1 Kurumlar Vergisi Genel Tebliğ Seri No:1 Bölüm:5.6.2.3.4.2. TEKİN, Cem; KARTALOĞLU, Emre, KVK Yorum ve Açıklamaları, Denetim Turkey Yayınları, s.160 6 TEKİN, Cem; KARTALOĞLU, Emre, Kurumlar Vergisi Rehberi, Gelirler Kontrolörleri Derneği, İstanbul 2005, sayfa:112. 4 5 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 7 Maliye Bakanlığı’nın 28.08.1996 tarih ve 51/5111-38/40468 sayılı özelgesi. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » Makaleler « Bakanlığı vermiş olduğu bir özelgede, köy sınırları Bunlara örnek olarak taşınmazdan bağımsız olarak içinde bulunan ve halen kadastro işlemlerinin satılabilen makineleri verebiliriz. yapılmaması nedeniyle tapu kaydı bulunmayan - İrtifak hakkı, tapu kütüğüne kaydedilmesi gayrimenkul satışından elde edilen kazancın, halinde taşınmaz niteliğini haiz olacaktır. Dolayısıyla, K.V.K.’nın geçici 28. maddesinde yer alan istisna irtifak hakkının tapu kütüğüne tescil edildiği tarihten uygulamasından yararlanabileceğini belirtmiştir.7 itibaren en az iki tam yıl süreyle kurumların aktifinde Konuya ilişkin 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi kayıtlı olarak bulundurulduktan sonra satılması Genel Tebliği’nde aşağıdaki açıklamalar dikkate halinde elde edilen kazanç, kurumlar vergisinden alındığında; fiiliyatta cins tashihinin kurum adına istisna olacaktır. -İşletme aktiflerinde, yurt içinde taşınmaz tapuya tescilinin yapılmasında çeşitli nedenlerle gecikmeler olmuş bile olsa, taşınmazın işletme olabileceği gibi, yurt dışında da taşınmazları olabilir. aktifinde iki yıl süreyle bulunduğu ve fiilen Kanun maddesinde özel bir belirleme yapılmadığı kullanıldığı yapı inşaatı ruhsatı, vergi dairesi tespiti sürece bu tür taşınmazların satışından elde edilen veya resmi kurum kayıtlarından birisi ile tevsik kazançların % 75’inin belirtilen diğer şartların edilebiliyorsa; taşınmazın tapuda kurum adına sağlanması halinde istisna kapsamına girmesi tescil edildikten sonra satılması halinde, satıştan gerekmektedir.8 elde edilen kazançlar bu istisna kapsamında - Satış vadi sözleşmesi ile satış konusu 1 Seri değerlendirilecektir. No.lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliğinde Örneğin; organize sanayi bölgeleri tarafından sadece taşınmazlar açısından düzenlenmiştir. Buna verilen tahsis belgesine istinaden veya çeşitli göre taşınmazlarda, mülkiyetin devri tapuya tescil ile nedenlerle iki yıldan fazla gerçekleşeceğinden satış vaadi süreyle fiilen kullanılan ancak, sözleşmeleri ile tahsil olunan Taşınmazın tapuya tescil tarihi üzerinden tapuda kurum adına henüz bedeller dolayısıyla istisnanın tescil edilmemiş bir taşınmazın 2 yıldan daha fazla bir süre geçmesine uygulanması mümkün değildir. tahsis belgesine dayanılarak rağmen söz konusu taşınmazın 2 yıldan İstisna, mülkiyet devrinin daha az bir süre aktifte bulunduğunun veya zilyetliğin devri suretiyle gerçekleşeceği tapuya tescil satılması durumunda tespiti halinde istisnadan yararlanmak tarihi itibariyle uygulanmalıdır. söz konusu olmayacaktır. bir taşınmaz satışından - Taşınmaz gibi değerlenen bahsedilemeyeceğinden istisna diğer iktisadi kıymetler istisna uygulanmayacak, ancak iki kapsamında değildir. Taşınmaz tam yıl kullanıldığı yukarıda yer alan açıklamalar gibi değerlenecek iktisadi kıymetler Vergi Usul çerçevesinde tevsik edilen taşınmazın tapuda Kanunu’nun 269. maddesinde sayılmıştır. Buna kurum adına tecil edildikten sonra satılması göre, gemiler ve diğer taşıt araçları, tesisat ve halinde, satıştan elde edilen kazançlar bu istisna makineler ile gayri maddi haklar da taşınmaz gibi kapsamında değerlendirilecektir. değerlendirilmektedir. Ancak bunlar Vergi Usul Taşınmazlar ile ilgili özellik arz eden durumlar Kanuna göre taşınmazlar gibi değerlendirilmesine aşağıda sıralanmıştır. rağmen, Türk Medeni Kanununa göre “taşınmaz” - Taşınmazlarla ilgili olarak bütünleyici olarak tanımlanan mallardan değildir. Bu nedenle parçalar istisna kapsamında iken eklentiler istisna söz konusu iktisadi kıymetlerin satışından elde kapsamında değildir. edilen kazanç istisna kapsamında değildir. Bütünleyici parça mahiyetinde olan kıymetlerin taşınmaz ile birlikte satılması durumunda satış 2.2.2. İştirak Hisseleri, Kurucu ve İntifa kazancının % 75’i kurumlar vergisinden istisna Senetleri ile Rüçhan Hakları: olacaktır. Bunlara örnek olarak sabit üretim vasıtası niteliğindeki makineleri veya taşınmaza zarar a) Herhangi bir kurumun başka bir kurumun vermeden ayrılması mümkün olmayan tesisat, sermayesine katılma payı karşılığında elde edilen kazan, transformatör vb unsurları sayabiliriz. kar payına “iştirak kazancı”, işletmenin bu şekilde Eklenti asıl şeyden geçici olarak ayrılmakla doğrudan veya dolaylı olarak diğer şirketlerin bu niteliğini kaybetmemektedir. Bu nedenle bunların yönetimine ve ortaklık politikalarının belirlenmesine satışı menkul kıymet satışı gibi değerlendirilecek katılmak üzere edindiği hisse senetleri veya olup, istisna uygulaması söz konusu olmayacaktır. 8 TEKİN, Cem; KARTALOĞLU, Emre, KVK Yorum ve Açıklamaları, Denetim Turkey Yayınları, s.165 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 39 İstisnanın uygulanabilmesi için satışa konu ortaklık paylarının izlendiği hesaba ise “iştirakler” adı verilmektedir. Günümüzde şirketler arasında olan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu bu türden ilişkilere sıkca rastlanmaktadır. İştirak senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının en hisseleri, menkul değerler portföyüne dahil hisse az iki tam yıl süreyle kurumun aktifinde yer alması senetleri ile ortaklık paylarını ifade etmektedir. gerekmektedir. İki yıllık süre takvim yılı olarak değil Bunlar; anonim şirketlerin hisse senetleri (Sermaye (730) gün olarak dikkate alınmaktadır. Örneğin, 15.05.2011 tarihinde iktisap edilen ve Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım ortaklıkları hisse senetleri dahil), limited şirketlere ait iştirak aktife alınan bir iştirak hissesinin veya taşınmazın, payları, eshamlı komandit şirketlerin komanditer 15.05.2013 tarihinden sonraki (bu tarih dahil) bir ortaklarına ait ortaklık payları, iş ortaklıkları ile adi tarihte satılması halinde, bu iktisadi kıymetin satış kazancı istisnaya konu edilebilecektir. İktisabın ortaklıklara ait ortaklık payları olarak belirlenmiştir. b)İntifa senetleri, anonim ortaklıkların TTK’nın satın alma suretiyle gerçekleşmesi halinde iktisap 573. maddesi uyarınca çıkarabilecekleri kıymetli tarihi işlem tarihi olacaktır. - KV.K’nun 19 ve 20. maddeleri kapsamında evrak niteliğini haiz senetlerdir. İntifa senetleri bir ortaklık hakkını temsil etmezler. Ortaklık gerçekleştirilen devir, tam ve kısmi bölünme sermayesinin belli bir oranına eşit olmadıkları için de hallerinde, devir veya bölünme suretiyle devralınan itibari değerleri yoktur ve hisse senedi sayılmazlar. taşınmazların ve iştirak hisselerinin iktisap tarihi İntifa senetleri, sahiplerine sadece kara ve tasfiye olarak, devir alınan veya bölünen kurumdaki iktisap bakiyesine katılma ile sermaye artırımında yeni pay tarihi esas alınacaktır. Örneğin, 1 Ağustos 2012 tarihinde iktisap almada öncelik hakkı sağlar. c)Anonim ortaklıklarda ana sözleşmeye edilmiş olan bir gayrimenkulün 1 Ağustos 2014 öncesi hüküm konulmak suretiyle kurucular lehine özel bir tarihte devir, birleşme veya bölünme nedeniyle başka bir kuruma intikal ederek çıkarlar tanınması mümkündür. 1 Ağustos 2014 tarihinden Bu çıkarlar kurucuların kendilerine tanınabileceği gibi, İstisnanın uygulanabilmesi için satışa sonra elden çıkarılması halinde, maddede öngörülen iki tam yıl intifa senetlerine de bağlanabilir. konu olan taşınmazlar ve iştirak şartı gerçekleşmiş olacağından, Bu senetler uygulamada hisseleri ile kurucu senetleri, intifa “kurucu” senetleri olarak senetleri ve rüçhan haklarının en az iki satıştan elde edilen kazanca adlandırılmaktadır. TTK’nın 298. tam yıl süreyle kurumun aktifinde yer bu istisnanın uygulanması söz konusu olacaktır. maddesi bu senetlerin nama alması gerekmektedir. -İnşaatı henüz yazılı olmasını öngörmektedir. tamamlanamayan, fiilen d)Rüçhan hakkı, Türk kullanılma imkanı da Ticaret Kanunu’nun 394. maddesinde düzenlenmiş olup, anonim şirketlerin bulunmayan binaların satılması halinde; kurum sermaye artırmaları esnasında sermaye artırımı aktifinde iki tam yıl kayıtlı olması koşuluyla, sadece kararı alındığı sırada şirket ortağı olanlara, bu binanın arsasının satış kazancına tekabül eden sermaye artırımına öncelikle katılabilme imkânını kısmı kurumlar vergisinden istisna olacaktır. Ancak, arsa üzerinde inşa edilen ve aktife kaydedilen veren haktır. Kurumların, kurucu senetleri, intifa senetleri binanın, kurum adına tapuya tescil edilerek ve rüçhan hakkı satışlarından elde ettikleri satılması halinde, satılan binanın iki yıllık aktifte kazançların % 75’i diğer şartlarda yerine geldiği bulundurulma süresinin başlangıç tarihi olarak, inşaatın tamamlandığı ve bina olarak kullanılmaya takdirde kurumlar vergisinden istisnadır. başlandığı tarih esas alınacaktır. -Bedelsiz olarak veya rüçhan hakkı 2.3. İstisna Uygulamasından kullanılmak suretiyle itibarî değeriyle yeni hisse Faydalanmanın Şartları: Aşağıda yer alan şartların tamamının senedi elde etmeleri halinde yeni elde edilen hisse sağlanmış olması halinde taşınmaz ve iştirak senetlerinin elde edilme tarihi olarak, sahip olunan hisseleri satışından doğan kazancın % 75’i kurumlar eski hisse senetlerinin veya iştirak hisselerinin elde edilme tarihi esas alınacaktır. vergisinden istisnadır. Ancak rüçhan hakkı nedeniyle, itibari 2.3.1.İstisnaya Konu Kıymetler İki Tam Yıl değerinden farklı bir değerle hisse senedi iktisap Süre İle Aktifte Kayıtlı Bulunmalıdır. 40 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 kadar bu hesapta tutulması gerekiyor. Kalan kısmın ise (%25) satışın gerçekleştiği yıl “sabit kıymet satış karı” olarak gelir hesaplarına intikal ettirilmesi gerekiyor. İstisna, satış kazancının azami %75’ine uygulanacaktır. İsteğe bağlı olarak istisnadan daha düşük oranda yararlanmak mümkündür. Satış kazancının tamamının değil sadece istisnadan yararlanılan kısmının fon hesabına alınması gerekmektedir. İstisnadan kısmen yararlanılması halinde, satış yılında istisnadan yararlanılmayan kazanç tutarı için sonraki yıllarda istisna 2.3.2. Satıştan Doğan Kazanç, Satışın uygulanması mümkün değildir. Fon hesabına alınan kazanç tutarının Yapıldığı Yılı İzleyen Beşinci Yılın Sonuna Kadar mükelleflerce sermayeye ilavesi mümkündür. Pasifte Özel Bir Fon Hesabında Tutulmalıdır Taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu Ancak, fon hesabına alınan kazanç tutarının senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının sermayeye ilave dışında, beş yıl içinde başka bir satışında kazanç, satış işlemi ile birlikte hesaba nakledilmesi, işletmeden çekilmesi veya doğacağından, satış işlemi ister peşin isterse vadeli dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılması olarak yapılmış olsun istisna, satışın yapıldığı halinde, istisna uygulanması nedeniyle zamanında tahakkuk etmeyen vergiler ceza ve gecikme faizi ile dönemde uygulanacaktır. Bu durumda örneğin, 2013 yılında yapılan bir birlikte tahsil edilecektir. İşletmenin tasfiyeye satış için kazancın fon hesabına girmesi halinde, söz konusu alınma zamanı, 01.01.2014 istisnanın getiriliş gerekçesi olan tarihinden beyannamenin fiilen İstisna uygulamasında satış bedelinin şirketleri sermaye yapılarının verildiği tarihe kadar olan süre tamamının, satışın yapıldığı yılı izleyen güçlendirilmesi amacı olacaktır. Bu değerlerin satışından ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil olmadığından (bu Kanun’a göre yapılan devir ve bölünmeler elde edilecek kazancın edilmesi şarttır. hariç) fon hesabında tutulması istisnadan yararlanan kısmının, gereken kazancın işletmeden pasifte özel bir fon hesabına çekildiği kabul edilecektir. alınması ve satışın yapıldığı yılı Kazancın bünyede korunması süresi izleyen beşinci yılın sonuna kadar söz konusu fon hesabında tutulması gerekmektedir. Fon hesabına şartının, tasfiye dolayısı ile ihlal edilmiş sayılması alınma zamanının ne zaman olduğu 3 seri için, istisnadan yararlanmış kazancın 5 yıllık süre numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ile aşağıda dolmadan ortaklara dağıtılmış olması gerekir. Tasfiyenin başlaması dağıtım gerçekleşmedikçe, açıklandığı gibi belirlenmiştir; “Bu değerlerin satışından elde edilecek şartın ihlal edilmiş sayılması için yeterli değildir.10 kazancın istisnadan yararlanan kısmının, pasifte özel bir fon hesabına alınması ve satışın yapıldığı 2.3.3. Satış Bedeli En Geç Satışın Yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar söz konusu Yılı İzleyen İkinci Takvim Yılının Sonuna Kadar fon hesabında tutulması gerekmektedir. Bu Tahsil Edilmelidir çerçevede, fon hesabına alınma işleminin, satışın İstisna uygulamasında satış bedelinin yapıldığı yılı izleyen hesap döneminin başından tamamının, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim itibaren kazancın beyan edildiği döneme ait yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Burada kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği tarihe satışın peşin veya vadeli olmasında bir farklılık kadar yapılması gerekmektedir. yoktur. Tebliğde de belirtildiği üzere satış kazancının İki yıllık süre içinde tahsil edilmeyen satış istisnadan yararlanan kısmının, yani kazancın % bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında 75’inin, pasifte özel bir fon hesabına kaydedilmesi tahakkuk ettirilmeyen vergiler, ceza ve gecikme ve satışının yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna faizi ile birlikte aranacaktır. Yani satış bedelinin 9 VURAL, İrfan, Kurumlar Vergisi Rehberi 2013,s.56 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 10 » Makaleler « edilmesi durumunda; bu hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak, eski hisse senetleri ile ilişkilendirilmeksizin, fiilen kurumun aktifine girdiği tarih esas alınacaktır. -Kurumlar vergisi mükelleflerinin, aynı kuruma ait değişik tarihlerde iktisap ettikleri iştirak hisselerinin bir kısmını elden çıkarmaları halinde, söz konusu iştirak hisselerinin iki tam yıl aktifte yer alma şartını sağlayıp sağlayamadığının tespitinde ilk giren ilk çıkar (FIFO) yöntemi kullanılması gerekmektedir.9 Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları, Oluş Yayıncılık A.Ş, s.161 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 41 tahsil edilemeyen kısmına ilişkin olarak daha önce yararlanılan istisna tutarı, tahsil edilemeyen kısmın toplam satış bedeline bölünmesi sonucu bulunacak oranın istisna uygulanan kazanç ile çarpılması suretiyle bulunacak olup, tahsil edilmeyen kısma isabet eden istisna kazanç üzerinden hesaplanacak vergi ziyaı cezası ile birlikte tahsil edilecektir. Örneğin, 10.02.2009 tarihinde 200.000.-TL’ye alınan arsanın, 10.07.2013 tarihinde 600.000.-TL’ye satılması halinde, istisnadan faydalanmak için satış bedelinin en geç 31.12.2014 tarihine kadar tahsil edilmesi şarttır. Mükellef (600.000-200.000*0,75=) 300.000.-TL’nı yasal sürede özel bir fon hesabına almış olsun. Ancak diyelim ki 31.12.2014 tarihine geldiğimizde tahsil edilen tutar 300.000,-TL olsun bu durumda tahsil edilemeyen tutar, toplam satış bedelinin (300.000/600.000=) 0,50’si olacaktır. O halde daha önce faydalanılan 300.000.-TL istisnanın % 50’si olan 150.000.-TL için istisnadan yararlanılması mümkün değildir. Bu rakam üzerinden 2013 yılı hesap dönemine ilişkin olarak tahakkuk etmesi gereken kurumlar vergisi (geçici vergi dahil) vergi ziyaına uğramış olacağından vergi aslı, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte tahsil edilecektir. 2.3.4.İstisnadan Yararlanacak Olan Mükellefin Ana Faaliyet Konusu Taşınmaz veya Menkul Kıymet Ticareti Olmamalıdır. İstisna uygulaması esas itibarıyle bütün kurumlar için geçerli olsa da KVK’nun 5/1-e maddesinin son fıkrasında menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları istisna kapsamındaki değerlerin satışından elde ettikleri, kazançlar istisna kapsamı dışındadır. Ancak kurumların faaliyetlerinin yürütülmesine tahsis ettikleri taşınmazların satışından sağladıkları kazançlar istisna uygulamasına konu edilebilecektir. Faaliyet konusu menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanması olan kurumların bu amaçla diğer bir ifadeyle ticari faaliyet çerçevesinde iktisap ettikleri ve ellerinde tuttukları kıymetlerin satışından elde ettikleri kazançlar için istisnadan yararlanmaları mümkün değildir. Satışa konu edilen kıymetlerin iki tam yıl kurum aktifinde kayıtlı olması da durumu değiştirmeyecektir. Ancak ana faaliyet konusu taşınmaz ticareti ve kiralanması olmayıp, sırf esas sözleşmelerinde ana faaliyet konuları arasında taşınmaz ticaretinin de bulunuyor olması şirketlerin istisnadan 42 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası faydalanmasına engel olmamalıdır. Çünkü V.U.K.’nun 3. maddesi uyarınca işlemleri gerçek mahiyetine göre değerlendirmek gerekmektedir. Bunun içinde her bir olayı reel durumlarına göre değerlendirmek daha doğru olacaktır. Örneğin, bir inşaat şirketinin şirket merkezi olarak kullanmak üzere inşa etmiş olduğu bir binayı, en az iki yıl geçtikten sonra satması halinde diğer şartlar da yerine gelmiş ise, bu satıştan doğan kazancın % 75’i kurumlar vergisinden istisna olacaktır. Aynı şirketin satmak amacıyla inşa etmiş olduğu veya satın aldığı binaları satması halinde elde edilen kazanç istisnaya konu olmayacaktır. Yine bir inşaat şirketinin inşa etmiş olduğu binanın bir kısmını otopark olarak, diğer bir kısmını işyeri olarak kiraya vermesi, kalan kısmını ise şirket faaliyetlerinde kullanması halinde, şirket faaliyetinde kullandığı kısmın satılmasından elde edilen kazanç istisnaya konu olabilecek, diğer kısımlar için istisnadan yararlanamayacaktır.11 Aynı şekilde esas faaliyeti menkul kıymet ticareti olan mükelleflerin bu amaçla, diğer bir ifadeyle ticari faaliyet çerçevesinde iktisap ettikleri ve ellerinde tuttukları kıymetlerin satışından elde ettikleri kazançlar elde tutulma süresine bakılmaksızın istisna kapsamı dışındadır. Öte yandan aynı şirketin doğrudan veya dolaylı olarak diğer şirketlerin yönetimine ve ortaklık politikalarının belirlenmesine katılmak üzere edindiği ortaklık paylarının elden çıkarılması istisna uygulamasına konu olabilecektir. 3- TAŞINMAZ VE İŞTİRAK HİSSELERİNİN SATIŞLARINDA KAR VEYA ZARAR ÇIKMASI DURUMU: 3.1. İstisna Uygulanan Kazanca İlişkin Giderlerin %75’inin Kanunen Kabul Edilmeyen Gider Olarak Dikkate Alınması Gerekmektedir. 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “İstisnalar” başlıklı 5. maddesinin son bendinde “İştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderleri hariç olmak üzere, kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesi kabul edilmez” açıklaması yapılmıştır. Kurum kârlı bir satış yapsa bile koşullara uygun davranmayacaksa istisnadan baştan yararlanamaz bu durumda satış esnasında oluşan ve satıcı uhdesinde kalan bütün giderler kurum kazancından indirilir. Tabii ki istisnadan 11 Beyanname Düzenleme Kılavuzu 2013, Vergi Müfettişleri Derneği, s.432 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 satışlarında zarar doğması halinde bu zararın mahsup edilip edilmeyeceğine ilişkin farklı düşünceler bulunmaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığı’nca 2007 tarihinde verilen bir özelgede özetle; “. . .taşınmaz ve iştirak hisseleri satışından elde edilen kazançlar kurumlar vergisinden istisna edilmiş ise de, söz konusu kıymetlerin satışından zarar doğması halinde istisna kapsamında bir kazançtan söz edilemeyecektir. Öte yandan, taşınmaz ve iştirak hissesi satış kazancı istisnası her durumda uygulanan mutlak bir istisna olmayıp, ancak mükelleflerin KVK’nun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının(e) bendinde belirtilen şartları gerçekleştirmeleri halinde yararlanma hakkına sahip oldukları bir istisnadır. Bu açıklamalar çerçevesinde, bankanız tarafından yapılan ve zararla sonuçlanan iştirak hisseleri satışı nedeniyle oluşan zararların tamamının kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilmesi mümkün bulunmaktadır.” şeklinde görüş ifade edilmiştir. 12 Verilen özelgede görüş talep eden kuruma; taşınmaz ve iştirak kazancı istisnasının her durumda uygulanacak mutlak bir istisna olmadığı, kurumların 5520 sayılı KVK 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yazılı şartların yerine getirilmesi halinde yararlanma hakkı bulunan bir istisna olduğu belirtilerek, zarar ile sonuçlanan iştirak hissesi satışındaki zararın tamamının kurum kazancından indirilebileceği görüşü verilmiştir. Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının, tasfiye halindeki şirkete ait iştirak hisselerinin elden çıkarılmasında, satıştan doğan zararın kurum kazancının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hakkında, 06.10.2010 Tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 8-399 sayılı bir başka özelgesinde ise konu; “... Sonuç olarak, iştirak hisselerinin elden çıkarıldığı tarihten önce gerçekleştirilen en son enflasyon düzeltme işlemine göre düzeltilmiş maliyet değeri ile elden çıkarma değeri arasındaki farkın negatif çıkması (satışın zararla sonuçlanması) durumunda ortaya çıkan zararın, kurumlar vergisi matrahının hesaplanmasında dikkate alınmaması gerektiği gibi, 2 yıldan fazla süre kayıtlı bulunan iştirak hisselerinin satışından kazanç doğmaması halinde, bu satışa ilişkin zararların(giderlerin) %75 inin de, kanunen kabul edilmeyen gider sayılarak kurumun diğer faaliyetlerinden doğan kazançlardan indirilmesi mümkün olmayacaktır. Ancak bu satışa ilişkin zararların » Makaleler « yararlanılması durumunda, satış nedeniyle katlanılan ve satıcı uhdesinde kalan giderlerin %75’ i kurum kazancından indirilmez kanunen kabul edilmeyen gider olarak kurum kazancına eklenir. Giderlerin kalan %25’ i ise doğrudan kurum kazancından indirilir. Örneğin, (A) Ltd. Şti. 400.000.-TL kayıtlı değeri olan arsasını 800.000.-TL.’ye satmış ve arsanın satışına ilişkin olarak toplam 15.000.-TL. komisyon gideri veya tapu harcı ödemiştir. (A) Ltd. Şti.’ nin arsa satış karına istisna uygulaması halinde, mükellefin arsa satışı yaptığı 15.000.-TL. tutarındaki giderin %75’inin kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alması gerekmektedir. 3.2. Taşınmaz veya İştirak Hissesi Satışlarından Doğan Zararın K.V.K-5/1-(e) Maddesi Kapsamında Değerlendirilmesi Kurumlar vergisinden istisna edilen faaliyetlerden doğan zararların indirilebileceğine ilişkin kanunda bir hüküm bulunmamaktadır. Diğer taraftan kanunun 5. maddesinin son bendinde “İştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderleri hariç olmak üzere, kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesi kabul edilmez” denilmektedir. Kanunun gerekçesinde de, 5. maddenin 3. fıkrasına ilişkin olarak “Maddenin üçüncü fıkrası ile kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlara ilişkin giderler ile istisna kapsamındaki faaliyetlerden doğan zararların istisna dışı kurum kazancından indirilmesine imkan verilmemektedir. İstisna kazançlar elde edilirken, giderlerin yanı sıra gider fazlalığı sebebiyle doğan zararların da aynı kapsamda değerlendirileceği tabii olup, düzenleme ile konuya ilave açıklama getirilmiş ve muhtemel tereddütlerin giderilmesi amaçlanmıştır. Bu hükümle örneğin, iştirak kazançlarının Kanunda belirtilen şartların gerçekleşmesi durumunda kurumlar vergisinden istisna edilmesi nedeniyle, söz konusu iştiraklerin alınmasında kullanılan kredilere ilişkin faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin istisna dışı faaliyetlere ilişkin kurum kazancından indirilmesinin mümkün olmadığı konusuna açıklık getirilmiştir.” denilmek suretiyle kurumlar vergisinden istisna edilen kazançların elde edilmesi sırasında zarar doğması halinde bu zararların istisna kapsamı dışındaki gelirlerden indirilemeyeceği gerekçeye konulmuştur. Kurumların taşınmaz ve iştirak hissesi 12 Gelir İdaresi Başkanlığınca konuyla ilgili olarak verilen 23.08.2007 tarih ve B.07.1.G İB.0.03.50/5014-353-074720 sayılı Özelge İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 43 (giderlerin) kalan %25 inin ise gider olarak matrahın tespitinde dikkate alınabilmesi mümkün bulunmaktadır.” şeklinde açıklanmıştır. 13 Tam bu konu ile ilgili olarak, Danıştay Dördüncü Dairesinin iştirak edilen kurumun tasfiyesine karar verilmesi sonucu davacı şirketin iştirak ettiği şirket tasfiye yoluyla ortadan kalkmış, tasfiye sonucu iştirak hissesinin değerinin kalmaması nedeniyle elden çıkarılması durumunda bu zararın kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı konusuna yönelik bir uyuşmazlıkla ilgili olarak vermiş olduğu 16.10.2001 tarih ve E:2000/2194, K:2001/3835 sayılı kararında bir şirketin bir başka şirkete iştirak etmesinin ticari faaliyetin bir parçası olduğu, bu nedenle iştirak nedeniyle ortaya çıkan zararın ticari girişimin zararla sonuçlanmasından doğduğu, işletme ile ilgisinin olmadığının iddia edilemeyeceği hususlarına değinilmek suretiyle Danıştay Vergi Mahkemesinin aleyhte verdiği kararı bozmuştur. Danıştayın bu konuda görüşü olumludur. Yine Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan ve İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığınca konuyla ilgili olarak verilen 09.06.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 5-683 sayılı örnek özelgesinde de; “5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların % 75’lik kısmının anılan bentte sayılan şartlar dâhilinde kurumlar vergisinden istisna olduğu hükme bağlanmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise iştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderleri hariç olmak üzere, kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesi kabul edilmeyeceği belirtilmiştir. Bu açıklamalara göre, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca istisna kapsamında bulunan taşınmazın satışı durumunda taşınmaz satışından kazanç doğmaması halinde, bu satışa ilişkin zararların (giderlerin) % 75’inin, kanunen kabul edilmeyen gider sayılarak Şirketinizin diğer faaliyetlerinden doğan kazançlarından indirilmesi mümkün olmayacaktır. Kalan % 25’inin ise kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınabilmesi mümkün bulunmaktadır. Diğer taraftan, söz konusu taşınmazın alacağa karşılık iktisap edilmesinin de bir önemi bulunmamaktadır.“ denilmiştir. 14 İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı 06.10.2010 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 8-399 sayılı özelgesi (İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 06.10.2010) ile 09.06.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 5-683 (İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 09.06.2011)sayılı özelgesinde; iki yıldan fazla süreyle kurum aktifinde kayıtlı bulunan taşınmaz ve iştirak hisselerinin satışından kazanç doğmaması halinde bu satışa ilişkin zararların (giderlerin) %75’inin kanunen kabul edilmeyen gider sayılarak kurumun diğer faaliyetlerinden doğan kazançlardan indirilmesi mümkün olamayacağı görüşü verilmiştir. Çalışmamızda yer verilen özelgeler’ den de görüldüğü üzere Gelir İdaresi konuya bu açıdan farklı yaklaşabilmekte ve farklı görüşler verebilmektedir. Önceden söz konusu zararların, gider olarak dikkate alınabileceği görüşündeyken daha sonra bu görüşünü değiştirmiştir. Söz konusu olumsuz idari görüşlerde gösterilen dayanak, iştirak eden firmada oluşan zararın gelir veya kurumlar vergisi matrahından indirilmesini öngören bir yasa hükmü bulunmadığıdır. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın birbiri ile çelişen görüşlerinden en son tarihli görüşünün hakim görüş olduğu; Hazine lehine bir görüş olması sebebiyle de bu görüşün sürdürüleceği düşüncesindeyim. Diğer yandan 27.03.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 425 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile Gelir İdaresince verilen bütün özelgelerin izlenmesi ve değerlendirilmesi kaçınılmaz olmuş, konu hakkında Gelir İdaresi Başkanlığınca verilmiş en güncel özelgenin dikkate alınacağı, belirlemeleri yapılmıştır. Bu sebeple aktifinde iki yıldan uzun süre kalan taşınmaz veya iştirak hissesi satışı yapan ve bu satıştan zarar elde eden mükelleflerin vergisel yönden bu zararı ne şekilde dikkate alacakları yönünde daha önce verilmiş özelge örneklerine bakarak karar vermeleri, kendi durumlarına uygun özelge talebinde bulunmaları ve bu konunun uzmanı meslek mensuplarından profesyonel destek almaları uygun olacaktır. 13 Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığınca konuyla ilgili olarak verilen 09.06.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 5-683 Sayılı Özelge Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 06.10.2010 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 8-399 Sayılı Özelge 44 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 14 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İstisna uygulamasında satış bedelinin; her an nakde dönüştürülmesi kolay altın, devlet tahvili, hazine bonosu, İMKB’de işlem gören hisse senetleri, tahvil ve bonolar ile de tahsil edilebilmesi kabul edilmiş, ancak bu kıymetlerin en geç iki yıllık tahsil süresinin sonuna kadar nakde dönüştürülmesi ise şart koşulmuştur. İstisnanın amacına en uygun şekilde kullanılması ile firmaların ihtiyacı olan sermaye birikimini oluşturarak dışarıdaki firmalarla rekabet edebilme imkânını geliştirmeleri hedeflenmektedir. » Makaleler « 4-SONUÇ: Kanuni şartları taşıyan taşınmaz ve iştirak kazançları 5520 sayılı KVK.’nun 5/1-e maddesinde düzenlenen iştirak hisseleri kazançları istisnasından faydalanacaktır. Taşınmaz ve iştirak hissesi satış kazancı istisnası ile ekonomik sıkıntılar yaşayan şirketlerin, en azından sahip oldukları kıymetleri satarak nakit ihtiyacını karşılamasında ve ekonomik bünyelerinin güçlendirilmesinde teşvik edilmesi amaçlanmaktadır. İstisnanın temel amacı kurumların mali yapılarının güçlendirilmesinin teşviki olduğundan, ekonomik açıdan firmalara ilave imkân sağlamayan işlemler istisna kapsamı dışında kalacaktır. Bu bağlamda, elden çıkarılan taşınmaz veya iştirak hissesinden sağlanan likiditenin yine atıl hale dönüşmesine neden olacak şekilde fonksiyonel olarak benzer sabit kıymetlere kanalize edilmesi durumu, istisna uygulaması ile sağlanması öngörülen amaca uygun düşmeyecektir. Örneğin, şehrin bir bölgesindeki kullanılmayan bir arazinin satılıp başka bir bölgesinden bir süre sonra getiri sağlamak amacıyla yeni bir arazi alınması durumunda, firmanın faaliyetleri açısından sağlanmış ekonomik katkı söz konusu olmayacağından, istisnanın amacına ters düşmektedir. Diğer taraftan, şehrin kenar mahallesinde bulunan bir binanın satılarak, şehir merkezinde faaliyet göstermek amacıyla merkezde bir bina alınması durumunda ise, firma faaliyetleri açısından açık bir ekonomik katkı söz konusu olduğundan istisna uygulamasının amacına uygun bulunmaktadır. Benzer şekilde, kurumların yönetimini etkileyecek şekilde birbiriyle ilişkili kişi veya kurumlar ya da aynı gruba dahil şirketler arasında yapılacak taşınmaz ve iştirak hissesi satışlarından fiktif olarak elde edilecek kazançlara istisna uygulanması söz konusu olmayacaktır. Ayrıca, söz konusu aktif kalemlerin para karşılığı olmaksızın devir ve temliki, takası gibi işlemler istisna kapsamına girmemektedir. Ancak, bu tür kıymetlerin mevcut borçlar karşılığında rıza en veya icra yoluyla devredilmesi işlemleri ile kamulaştırma işlemleri, kurumların finansman olanaklarını artıracağından istisna uygulaması kapsamında bulunmaktadır. Örneğin, kat karşılığı arsa devri işlemlerinin, bir malın başka bir mal ile değiştirilmesini ifade eden trampa niteliğinde olmasından dolayı, bu gibi işlemlerden elde edilen kazançlara söz konusu istisnanın uygulanması mümkün değildir. KAYNAKÇA: . 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu . 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu . 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği . 3 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği . Beyanname Düzenleme Kılavuzu 2013 Vergi Müfettişleri Derneği. . Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları, Oluş Yayıncılık A.Ş. . Tekin, Cem; Kartaloğlu, Emre, KVK Yorum ve Açıklamaları, Denetim Turkey Yayınları. . TEKİN,Cem;KARTALOĞLU,Emre, Kurumlar Vergisi Rehberi, Gelirler Kontrolörleri Derneği, İstanbul 2005. . Vural, İrfan, Kurumlar Vergisi Rehberi 2013. . Maliye Bakanlığı’nın 28.08.1996 tarih ve 51/5111-38/40468 sayılı özelgesi. . Gelir İdaresi Başkanlığı Tekirdağ Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 01.10.2013 tarih ve 75497510-125[5-2013-18]-62 sayılı özelgesi. . Gelir İdaresi Başkanlığı, 23.08.2007 tarih ve B.07.1.GGİB.0.03.50/5014-353-074720 sayılı özelgesi, .Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 06.10.2010 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 8-399 sayılı özelgesi. . Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 09.06.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 5-683 sayılı özelgesi. (Footnotes) 1 Maliye Bakanlığı Tekirdağ Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 01.10.2013 tarih ve 75497510125[5-2013-18]-62 sayılı özelgesi İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 45 TÜRK VERGİ HUKUKUNDA ELEKTRONİK FATURA (E-FATURA) UYGULAMASI Neslihan İÇTEN İNCE Vergi Müfettişi/YMM ÖZET Bilişim teknolojilerinde yaşanan hızlı gelişmeler kağıt ortamında düzenlenen faturanın dijital ortamda yürütülmesini zorunlu kılmış, e-fatura konusunu önemli hale getirmiştir. Bu doğrultuda, 05.03.2010 tarihinde yayımlanan 397 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile elektronik fatura (e-fatura) uygulaması vergi mevzuatımıza dahil edilmiş bulunmaktadır. Öncelikli olarak söz konusu genel tebliğde belirtilen koşulları sağlayan mükelleflerin kendi istekleri ile seçebileceği bir uygulama olarak başlayan e-fatura uygulaması, ekonomik hayattaki gelişmeler ve vergi gelirleri yönünden kritik öneme sahip bazı sektörlerde faaliyet gösteren mükellefler ile bu mükelleflerden mal ve hizmet alışverişinde bulunan ve brüt satış hasılatı yönünden belli ölçüleri aşan mükellefler için 421 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile zorunlu hale getirilmiştir. 433 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile de e-fatura uygulamasına kayıtlı olan mükelleflerin birbirlerinden aldıkları mallar ve sağladıkları hizmetler için elektronik fatura gönderme ve alma zorunluluğu 01.04.2014 tarihi olarak belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: e-Devlet, Elektronik Fatura (e-Fatura), Elektronik Fatura Kayıt Sistemi, 1-GİRİŞ Bilgiye dayalı rekabet ortamında ayakta kalabilmek, mevcut kurumsal yapı ve anlayışlarda 46 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası köklü değişiklikleri zorunlu kılmaktadır. Hızla gelişen bilgi ve iletişim teknolojilerinin tetiklediği bu dönüşüm süreci, ekonomide olduğu kadar yaşamın her alanında kendini hissettirmekte, ülkeleri geleneksel tanımların ve yaklaşımların ötesinde çözüm arayışlarına sevk etmektedir.1 Bu noktada, devletin bilişim teknolojilerinden istifade ederek; klasik iş görme usullerini değiştirmesi ve vatandaşa daha rahat, ucuz, hızlı, güvenli ve kesintisiz hizmet sunması olarak tanımlayabileceğimiz elektronik devlet (e-Devlet), içinde bulunduğumuz yüzyılı karakterize eden önemli kavramlardan biridir.2 e-Dönüşüm Türkiye Projesi kapsamında yürütülecek e-Devlet çalışmalarında, kamu hizmetlerinin başta internet olmak üzere bilgi çağının gerektirdiği elektronik ortam aracılığıyla sunulması amaçlanmıştır. e-Dönüşüm Türkiye Projesi Kısa Dönem Eylem Planında (KDEP) aşağıda yer verilen toplam 7 başlık altında 50 eyleme yer verilmiştir: -Emeğe dayalı toplumdan bilgi toplumuna; geleneksel üretim-tüketim ekonomisinden bilgi ekonomisine geçişte yol haritası teşkil edecek Bilgi Toplumu Stratejisi, -Düzenleyici ve yasal çerçevenin çizildiği Hukuki Altyapı, -Hizmetlerin sunulacağı Teknik Altyapı ve Bilgi Güvenliği, -Bilgi toplumunun gerektirdiği insan gücünün planlamasına ve yetiştirilmesine yönelik eylemlerin yer aldığı Eğitim ve İnsan Kaynakları, 1 e-Dönüşüm Türkiye Projesi 2003-2004 KDEP Uygulama Sonuçları ve 2005 Eylem Planı, Eylül 2005, s.1, www.bilgitoplumu.gov.tr 2 Dr.Leyla KESER BERBER, “Elektronik Fatura ve Şirketlerin Dijital Mali Denetimi”, Yetkin Yayınları, Ankara 2006, s.7. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 -e-İş ile e-Ticaretin büyüyüp gelişebileceği, KOBİ’leri içerecek şekilde yaygınlaşacağı ortamın hazırlanmasına ilişkin çalışmaları kapsayan e-Ticaret.3 » Makaleler « -Hizmetlerin elektronik ortamda, bürokratik engellere takılmadan kolayca sunulmasını hedefleyen e-Devlet, -e-Avrupa’da da önemle üzerinde durulan tematik alanlardan e-Sağlık, Bu çerçevede, 2005 yılına ait e-Dönüşüm Türkiye Projesi Kısa Dönem Eylem Planı içerisinde e-Ticaret başlığı altında aşağıda belirtilen 49 no.lu eylemde Maliye Bakanlığı sorumlu kuruluş olarak tanımlanmıştır.4 No Eylem 49 Elektronik faturanın kullanım usul ve esaslarının belirlenmesine yönelik hazırlık çalışmalarının yapılması Sorumlu Kuruluş Maliye Bakanlığı İlgili Kuruluşlar Adalet Bakanlığı TSE İlgili Kamu Kurum ve Kuruluşları Üniversiteler TÜRMOB İlgili Sivil Toplum Kuruluşları Uygulama Aracı Rapor Mevzuat Pilot Proje Amaç/Açıklama Elektronik faturanın ilgili taraflar bakımından kullanım imkanı sağlayacak düzenlemeler, standartlar ve alınacak diğer tedbirlerin belirlenmesine yönelik çalışmalar yapılacaktır. Yine, 2006-2010 dönemini kapsayan Bilgi Toplumu Stratejisi Eylem Planında 64 no.lu eylem aşağıdaki gibi olup, elektronik fatura ve ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması ve ibrazına yönelik uygulama başlatılarak ticaretin kolaylaştırılması ve denetimin etkinleştirilmesi amaçlanmıştır.5 No 64 Eylem Elektronik Fatura ve Defter Uygulaması Açıklama İşletmeler ve vatandaşlar tarafından ticari hayatta yoğun olarak kullanılan fatura ve ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması ve resmi makamla ra ibrazına imkan sağlayacak uygulama başlatılacaktır. Sorumlu (S) ve İlgili (İ) Kuruluşlar Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Bşk.) (S) Türkiye Noterler Birliği (İ) Üniversiteler (İ) TÜRMOB (İ) İlgili Kurum ve Kuruluşlar (İ) Başlangıç Tarihi 2008 Süre 24 ay Görüldüğü üzere, 64 no.lu eylemde amaç, işletmeler ve vatandaşlar tarafından ticari hayatta yoğun olarak kullanılan fatura ve ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması, kayıt dışı ekonomi ile daha etkin mücadeleye katkı sağlanması ve her türlü alış ve satışta elektronik belge düzenine geçilmesidir. Stratejinin uygulama döneminde ise, vergi kaçırma ve kağıt israfının önüne geçilmesi için elektronik fatura uygulamasının ilk adımı olan Elektronik Fatura Kayıt Sistemi (EFKS) hayata geçirilmiştir. 397 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin yayımı ile birlikte Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından Elektronik Fatura Uygulaması (e-Fatura) hizmete alınmış bulunmaktadır. Bu çalışmada, Türk Vergi Hukukunda işlerlik kazanan elektronik fatura (e-Fatura) uygulamasının kapsam, usul ve esasları üzerinde durulacaktır. 2-YASAL MEVZUAT 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesinde fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmış, 230. maddesinde ise faturanın şekli belirtilerek içermesi gereken asgari bilgiler sayılmıştır. Aynı Kanunun 231. maddesinde de fatura düzenlenmesinde uyulacak kaidelere, 232. maddesinde ise fatura kullanma mecburiyetine ilişkin esaslara yer verilmiştir. 3 e-Dönüşüm Türkiye Projesi 2003-2004 KDEP Uygulama Sonuçları ve 2005 Eylem Planı, Eylül 2005, s.12, www.bilgitoplumu.gov.tr 4 Neslihan İÇTEN İNCE-Mikail İNCE, “E-Dönüşüm Türkiye Projesinde Yer Alan “Elektronik Faturanın Kullanım Usul ve Esasları” ile “Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması” Eylemlerinin Hangi Aşamada Olduğu”, Vergi Raporu, Haziran 2008, Sayı:105, s.26. 5 www.bilgitoplumu.gov.tr MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 47 Fatura sürecinin tamamını elektronik ortama taşıyabilmek için Vergi Usul Kanunu’nun “Elektronik Ortamdaki Kayıtlar ve Elektronik Cihazla Belge Düzenleme” başlıklı mükerrer 242/2. maddesinde 5766 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış olup, söz konusu madde şu şekildedir: “Elektronik defter, şekil hükümlerinden bağımsız olarak bu Kanuna göre tutulması zorunlu olan defterlerde yer alması gereken bilgileri kapsayan elektronik kayıtlar bütünüdür. Elektronik belge, şekil hükümlerinden bağımsız olarak bu Kanuna göre düzenlenmesi zorunlu olan belgelerde yer alan bilgileri içeren elektronik kayıtlar bütünüdür. Elektronik kayıt, elektronik ortamda tutulan ve elektronik defter ve belgeleri oluşturan, elektronik yöntemlerle erişimi ve işlenmesi mümkün olan en küçük bilgi öğesini ifade eder. Bu Kanunda ve diğer vergi kanunlarında defter, kayıt ve belgelere ilişkin olarak yer alan hükümler elektronik defter, kayıt ve belgeler için de geçerlidir. Maliye Bakanlığı, elektronik defter, belge ve kayıtlar için diğer defter, belge ve kayıtlara ilişkin usul ve esaslardan farklı usul ve esaslar belirlemeye yetkilidir. (5766 sayılı Kanunun 17. maddesiyle değişen paragraf) Maliye Bakanlığı; elektronik defter, belge ve kayıtların oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafaza ve ibrazı ile defter ve belgelerin elektronik ortamda tutulması ve düzenlenmesi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, elektronik ortamda tutulmasına ve düzenlenmesine izin verilen defter ve belgelerde yer alması gereken bilgileri internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında Maliye Bakanlığına veya Maliye Bakanlığının gözetim ve denetimine tabi olup, kuruluşu, faaliyetleri, çalışma ve denetim esasları Bakanlar Kurulunca çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenecek olan özel hukuk tüzel kişiliğini haiz bir şirkete aktarma zorunluluğu getirmeye, bilgi aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu Kanun kapsamına giren işlemlerde elektronik imza kullanım usul ve esaslarını düzenlemeye ve denetlemeye yetkilidir.” Yine, Vergi Usul Kanunu’nun “Yetki” başlığını taşıyan mükerrer 257/1 ve 3. maddelerinde ise; “1.Mükellef ve meslek grupları itibariyle muhasebe usul ve esaslarını tespit etmeye, bu Kanuna göre tutulmakta olan defter ve belgeler ile bunlara ilaveten tutulmasını veya düzenlenmesini uygun gördüğü defter ve belgelerin mahiyet, şekil ve 48 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası ihtiva etmesi zorunlu bilgileri belirlemeye, bunlarda değişiklik yapmaya; bedeli karşılığında basıp dağıtmaya veya üçüncü kişilere bastırıp dağıtmaya veya dağıttırmaya, bunların kayıtlarını tutturmaya bu defter ve belgelere tasdik, muhafaza ve ibraz zorunluluğu getirmeye veya kaldırmaya, bu Kanuna göre tutulacak defter ve düzenlenecek belgelerin tutulması ve düzenlenmesi zorunluluğunu kaldırmaya, 3.Tutulması ve düzenlenmesi zorunlu defter, kayıt ve belgelerin mikro film, mikro fiş veya elektronik bilgi ve kayıt araçlarıyla yapılması veya bu kayıt ortamlarında saklanması hususunda izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, bu şekilde tutulacak defter ve kayıtların kopyalarının Maliye Bakanlığında veya muhafaza etmekle görevlendireceği kurumlarda saklanması zorunluluğu getirmeye, bu konuda uygulama usul ve esaslarını belirlemeye, Maliye Bakanlığı yetkilidir.” yer almaktadır. Bu çerçevede, Vergi Usul Kanunu’nun 227. maddesinin 4. fıkrası, mükerrer 242. maddesinin 2 numaralı fıkrası ile aynı Kanunun mükerrer 257. maddesinın 1 ve 3 numaralı bentlerinin Maliye Bakanlığı’na verdiği yetkilere istinaden, Başkanlık tarafından yayımlanan elektronik fatura kullanımına ilişkin usul ve esasları belirleyen 397 sıra numaralı6 Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile anonim ve limited şirket statüsünü haiz mükelleflerin uygulama kapsamında elektronik fatura oluşturmalarına, alıcısına iletmelerine, muhafaza ve istenildiğinde ibraz etmelerine izin verilmiştir. Söz konusu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair 416 sıra numaralı7 Genel Tebliğ ile de Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesi uyarınca fatura düzenlemek zorunda 6 05.03.2010 tarih ve 27512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 28.06.2012 tarih ve 28337 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 7 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 kağıt, kartuş, zarf ve posta masraflarından tasarruf edilecektir. Etkinlik ve Verimlilik: Faturalama süreçlerinin entegrasyonu ve optimizasyonu sayesinde etkinliğin ve verimliliğin önemli ölçüde artırılması gündeme gelecektir. Zaman Tasarrufu: Fatura suretinin gönderilmesi gerekliliğinin azaltılması. Faturanın müşterinin gelen kutusuna doğrudan teslimi, faturanın alınmadığı veya postada kaybolduğu şeklindeki iddiaları minimize edecektir. Zamansal gecikmeler azaltılacak ve kopyalar derhal tekrar gönderilip alınabilecektir. Daha Hızlı Uyuşmazlık Çözümü: Müşteri 3-ELEKTRONİK FATURA KULLANIMININ faturayı alır almaz hemen fatura gönderen kimseyi, SAĞLADIĞI YARARLAR hesaplar veya miktar vs. konusundaki görüşleri Elektronik fatura, klasik kağıt faturanın konusunda uyarabilecektir.12 elektronik versiyonu olup, elektronik faturalama ise, Dolayısıyla elektronik fatura kullanımı; faturaların elektronik yoldan alıcıya gönderilmesidir. -Ödeme sürecini ve kayıtların saklanmasını Elektronik fatura; şirketler arasındaki ve şirketle kolaylaştırmakta, müşteriler arasındaki fatura -Zaman kontrolünü ve bilgisi akışının tamamen ödeme oranını geliştirmekte, otomasyonunu hedefleyen ve -Ödeme etkinliğini ve Fatura bilgilerinin manuel olarak kağıt fatura gönderilmesi ve online saklamayı geliştirmekte, doldurulması yüzünden yaşanan alınmasını elimine eden bir -Fatura kontrolü ve sıkıntılar ortadan kalkmakta ve iş süreci kilometre taşıdır. istenilen bedelin ödenmesi Elektronik fatura satın her iki taraf içinde hatasız yürümeye olanağı sunmakta, başlamaktadır. alma süreçlerinin elektronik -Online yönetimi olarak birbirine bağlanmasını, kolaylaştırmakta, satış ve faturalama gibi iş -Fatura giderlerini süreçlerinin elektronik ortama taşınmasını mümkün azaltmakta, kılmaktadır. Bunun dışında elektronik fatura -Çıktı alma ve posta giderlerini neredeyse hem fatura düzenleyen hem de alan taraf için bir ortadan kaldırmakta, kazan-kazan-çözümüdür. Çünkü; gerek fatura -Hızlı uyuşmazlık çözümü sunmakta, gönderim süresi gerek ödeme süresi son derece -Ve bazı durumlarda nakit akışını kısalmaktadır. Fatura bilgilerinin manuel olarak hızlandırmaktadır.13 doldurulması yüzünden yaşanan sıkıntılar ortadan kalkmakta ve iş süreci her iki taraf içinde hatasız 4-BAŞLANGIÇ AŞAMASI OLARAK yürümeye başlamaktadır. Bu tekrar işlemeyi ELEKTRONİK FATURA KAYIT SİSTEMİ (EFKS) önemli ölçüde kolaylaştırmakta ve kısaltmaktadır. Elektronik faturaların, tarafları arasında Elektronik arşivleme olanağı sayesinde faturaların güvenli ve sağlıklı dolaşımını hedefleyen e-Fatura saklanması için kullanılan depo ve arşivler ortadan uygulamasının birinci adımı olarak Elektronik kalkmakta ve faturalar kolayca bulunabilmektedir.11 Fatura Kayıt Sistemi (EFKS) tasarlanmıştır. Buna göre, elektronik fatura kullanımının “Elektronik Fatura Kayıt Sistemi (EFKS)”, kurum ve kuruluşların düzenledikleri faturalarda bulunan bazı sağladığı yararları şu şekilde sıralayabiliriz: Maliyet Azaltma veya Giderlerden Tasarruf: bilgilerin, belirlenen uygulama ve veri standartları Fatura bastırma ve gönderme masraflarının çerçevesinde Gelir İdaresi Başkanlığı sistemine azaltılması % 75’lere varan giderlerden tasarruf aktarılması şartı ile faturalara ait ikinci nüshaların imkanı sağlar. Faturalar elektronik olarak gönderilirse kağıt olarak saklanması zorunluluğunu ortadan 8 14.12.2012 tarih ve 28497 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. kaldıran; ayrıca alıcılarına verilmek üzere hazırlanan 9 08.02.2013 – VUK.58/2013.03 10 30.12.2013 tarih ve 28867 sayılı (Mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 11 Dr.Leyla KESER BERBER, a.g.e. , s.19, 20. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 12 13 » Makaleler « olan mükelleflere e-Fatura gönderme ve/veya alma izni verilmesi uygun görülmüştür. 421 sıra numaralı8 Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde ise elektronik fatura kullanma ve düzenleme zorunluluğu getirilen mükellef gruplarına değinilmiş olup, söz konusu mükelleflerin durumları hakkında detaylı açıklamalara da 58 sıra numaralı9 Vergi Usul Kanununu Sirkülerinde yer verilmiştir. 433 sıra numaralı10 Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile de e-fatura uygulamasına kayıtlı olan mükelleflerin elektronik fatura gönderme ve alma zorunluluğu 01.04.2014 tarihi olarak belirlenmiştir. Dr.Leyla KESER BERBER, a.g.e., s.20. Dr.Leyla KESER BERBER, a.g.e., s.21. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 49 birinci nüsha faturaların da güvenli elektronik adı altında bir başlangıç adımı tasarlanmış ve imzalı dijital belge şeklinde oluşturulmasına sınırlı sayıda mükellef ile protokol imzalanarak imkan sağlayan pilot bir uygulamadır. Başkanlığın uygulamaya konulmuştur. Sonrasında ise elektronik fatura ile ilgili yapmış olduğu çalışmalar bahsedilen mükelleflerin bir yıl içerisinde e-Fatura kapsamında söz konusu uygulama; Avea İletişim uygulamasına entegre olmaları istenmiş ve konu Hizmetleri A.Ş., Bursa Şehiriçi Doğalgaz Dağıtım ile ilgili olarak 397 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Ticaret ve Taahhüt A.Ş., TTNet A.Ş., Turkcell Genel Tebliğinin “EFKS Kapsamında Düzenlenen İletişim Hizmetleri A.Ş., Türk Telekomünikasyon Faturalar” başlıklı bölümünde gerekli açıklamalar A.Ş., Vodafone Telekomünikasyon A.Ş ile protokol yapılmıştır. imzalanmak sureti ile 2008 yılı içerisinde devreye GİB’deki altyapı kısıtları, e-faturadan alınmıştır. yararlanacak mükelleflerin sadece anonim ve limited Görüldüğü üzere, söz konusu sistem, şirketlerle sınırlı tutulması ve mükelleflerin uyum telekomünikasyon sektöründen beş kurum ve süreçlerinin zaman alması nedeniyle uygulamadan bir doğalgaz dağıtım firması ile başlamıştır. yararlanan mükellef sayısı düşük kalmıştır. Temmuz 2008 yılının birinci çeyreği itibariyle ülkemizin 2012 itibarıyla e-Fatura uygulaması kullanıcı sayısı telekomünikasyon sektöründe faaliyet gösteren 320 olmuştur. Elektronik Fatura Kayıt Sistemi ve beş kurumu faturalarının ikinci nüshalarını sadece e-fatura uygulaması ile 2008 yılından 2011 yılı elektronik ortamda saklamaya başlamıştır. Mayıs ayına kadar 1,28 milyar adet fatura elektronik Söz konusu kurumlardan üçü ise birinci nüsha ortamda kaydedilmiş olup, 218,5 milyon TL tasarruf faturaların elektronik ortamda gönderim şartlarını sağlanmıştır. da tamamlayarak müşterilerine elektronik ortamda fatura 5-ELEKTRONİK iletmeye başlamışlardır. Buna Tasarımı itibariyle bir e-fatura çözümü FATURA KAPSAMINA GİREN paralel olarak elektronik ortamda olmaktan ziyade, elektronik arşivleme MÜKELLEFLER alınan faturaların muhafaza ve çözümü olan, sistem içerisinde birinci ibrazı ile ilgili açıklamaların yer nüsha faturaların elektronik imzalı pdf 421 sıra numaralı Vergi aldığı 14.05.2008 tarih ve 33 dokümanları şeklinde oluşturulmasına Usul Kanunu Genel Tebliği da sınırlı bir biçimde izin verilmiştir. ile aşağıda belirtilen mükellef sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Sirküleri yayımlanmıştır. gruplarından; EFKS’nin uygulamaya geçme a-5015 sayılı Petrol potansiyeli yüksek bir sektör olan doğalgaz dağıtımı Piyasası Kanunu kapsamında madeni yağ lisansına bakımından da değerlendirilmesi amacıyla 2008 sahip olanlar, yılının üçüncü çeyreğinde bir doğalgaz dağıtım b-5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu firması sisteme dahil edilerek sistemden yararlanan kapsamında madeni yağ lisansına sahip olanlardan mükellef sayısı altıya çıkarılmıştır.14 Fatura sürecinin 2011 takvim yılında mal alan mükelleflerden tamamını elektronik ortama taşıyabilmek için Vergi 31/12/2011 tarihi itibariyle asgari 25 Milyon TL brüt Usul Kanununda 5766 sayılı Kanun ile değişiklik satış hasılatına (ciro) sahip olanlar, c-4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa yapılmış, ayrıca teknik alanda uluslar arası kullanıma sahip fatura formatı üzerinde geliştirme çalışmaları ekli (III) sayılı listedeki malları imal, inşa veya ithal tamamlanmıştır. Yine, güvenliği ve güvenilirliği edenler ile d-4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa sağlamak üzere TÜBİTAK-BİLGEM işbirliği ile 15 ekli (III) sayılı listedeki malları imal, inşa veya Elektronik Mali Mühür Sertifikası oluşturulmuştur. Tasarımı itibariyle bir e-fatura çözümü ithal edenlerden 2011 takvim yılında mal alan olmaktan ziyade, elektronik arşivleme çözümü olan, mükelleflerden 31/12/2011 tarihi itibariyle asgari sistem içerisinde birinci nüsha faturaların elektronik 10 Milyon TL brüt satış hasılatına (ciro) sahip imzalı pdf dokümanları şeklinde oluşturulmasına da olanlara, e-fatura uygulamasına dahil olma sınırlı bir biçimde izin verilmiştir. Görüleceği üzere, zorunluluğu getirilmiştir. Elektronik fatura Başkanlık tarafından elektronik fatura çalışmaları uygulamasında zorunluluk getirilen mükelleflerden kapsamında, “Elektronik Fatura Kayıt Sistemi” mal alan 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve 14 Bilgi Toplumu Stratejisi Değerlendirme Raporu No:4, Ekim 2009, s.181. www. kuruluşlar ile iktisadi kamu kuruluşlarının elektronik bilgitoplumu.gov.tr 15 Bilgi Toplumu Stratejisi Eylem Planı Nihai Değerlendirme Raporu. www.bilgitoplumu. fatura uygulamasından yararlanma zorunluluğu gov.tr 50 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 bulunmamaktadır. Söz konusu Tebliğde, madeni yağ lisansına sahip olanlar ile kolalı gazozlar, alkol ve alkol ürünleri, tütün ve tütün mamüllerini imal, inşa veya ithal eden mükellef gruplarının ve bunlardan mal alan bazı mükelleflerin elektronik fatura uygulamasında zorunluluk kapsamına girdiği açık şekilde ifade edilmiştir. Diğer taraftan, 421 sıra numaralı Tebliğ kapsamındaki mükelleflerden mal veya hizmet alan ve belirlenen hadlerin altında kalan mükelleflerin de istemeleri halinde elektronik fatura uygulamalarından yararlanabileceklerdir. Konuya ilişkin İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 21.02.2013 Tarih ve 678545641741-93 Sayılı Özelgesi: “…Şarap imalatı işinden dolayı ... Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün ... vergi numarasında kayıtlı mükellefinin 2011 yıl sonu brüt satış hasılatının 4.7 Milyon TL olmasından dolayı elektronik fatura kullanma zorunluluğunun bulunup bulunmadığı hk.” “… asgari 10 Milyon TL brüt satış hasılatına sahip olanların elektronik fatura kullanacak mükellefler kapsamına alındığı hüküm altına alınmıştır. Söz konusu hükme göre, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (III) sayılı listedeki malları imal etmeniz nedeniyle elektronik fatura kullanma zorunluluğunuz bulunmaktadır.” şeklindedir. Elektronik fatura uygulaması için mükellefler brüt satış hasılatlarının hesaplanmasında, sadece madeni yağ, tütün, alkol veya kolalı gazoz satışları değil gelir tablosunda yer alan bütün satışları gösteren brüt satış hasılatına göre zorunluluk kapsamına alınacaktır. İlgili dönem brüt satış hasılatının hesaplanmasında, yurtiçi satışlar, yurtdışı satışlar ve diğer gelirler hesaplarının toplamı dikkate alınmalıdır. Bu toplama diğer faaliyetlerden olağan gelir ve karlar yani faiz gelirleri, komisyon gelirleri ve konusu kalmayan karşılıklar ile olağandışı gelir ve karlar yani önceki dönem gelir ve karları ve diğer olağandışı gelir ve karları dahil edilmemelidir. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası » Makaleler « Yine brüt satış hasılatı toplamından satış indirimleri yani satıştan iadeler, satış iskontoları ve diğer indirimler indirim konusu yapılmamalıdır. Özel hesap dönemine sahip mükellefler ise brüt satış hasılatının hesaplanmasında 2011 takvim yılında sona eren özel hesap dönemi brüt satış hasılatını dikkate alacaklardır. Konu ile ilgili bazı teknik kavramların tanımlarına bakacak olursak; Madeni Yağ Lisansına Sahip Olanlar: Petrol Piyasası Kanununun 2. maddesinde madeni yağ, baz yağına veya kimyasal sentez yöntemi ile işlenen maddelere, bazı katkıların ilâvesi sonucu, hareketli ve temas halinde olan iki yüzey arasındaki sürtünme ve/veya aşınmayı azaltma veya soğutma özelliğine sahip mamul haline getirilen doğal veya yapay maddeler olarak tanımlanmıştır. Madeni yağ üreticisi ise madeni yağ üretimi yapan gerçek ve tüzel kişileri ifade etmektedir. Söz konusu Kanunun 3. maddesine göre; Petrol ile ilgili; a) Rafinaj, işleme, madeni yağ üretimi, depolama, iletim, serbest kullanıcı ve ihrakiye faaliyetlerinin yapılması ve bu amaçla tesis kurulması ve/veya işletilmesi, b) Akaryakıt dağıtımı, taşıması ve bayilik faaliyetlerinin yapılması için lisans alınması zorunludur. Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (III) sayılı listedeki mallar: Özel Tüketim Vergisi Kanununun, “Oran veya tutar” başlıklı 12. maddesinde özel tüketim vergisinin bu Kanuna ekli listelerde yazılı malların karşılarında gösterilen tutar ve/veya oranlarda alınacağı belirtilmiştir. Kanuna ekli III sayılı liste, A ve B cetvellerinden oluşmakta olup, A cetvelinde kolalı gazozlar, alkol ve alkol ürünleri, B cetvelinde ise tütün ve tütün mamülleri yer almaktadır. Madeni yağ lisansına sahip firmalar ile ÖTV Kanunu’nun (III) sayılı listesindeki malları imal, inşa veya ithal eden firmalara ait listelere 58 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Sirkülerinin ekinde yer verilmiş olup, söz konusu listeler, www.gib.gov.tr ve www.efatura.gov.tr internet adreslerinde yayımlanmaktadır. Listelerde yer alan mükelleflerden 2011 yılında mal alan ve yukarıda belirtilen brüt satış hasılatına sahip olan mükellefler zorunluluk kapsamındadır. Petrol Piyasası Kanunu kapsamında madeni yağ lisansına sahip olan mükelleflerden 2011 takvim yılı içinde mal alışı yapanlar, satın aldıkları 51 malın türüne, fiyatına, miktarına veya herhangi bir mükelleflerin satın aldıkları malın türüne, fiyatına, özelliğine bakılmaksızın, 2011 yılı gelir tablolarındaki miktarına veya herhangi bir özelliğine (sadece brüt satış hasılatı rakamları 25 Milyon TL veya tüketim amaçlı olup, ticari amaçla satın alınıp daha yüksek ise elektronik fatura uygulamasına alınmadığı dahil) bakılmaksızın söz konusu Tebliğ ve dahil olacaklardır. Lisans sahibi mükelleflerden alış Sirkülerde belirlenen şartları taşıdığından elektronik yapanların, madeni yağ sektöründe veya başka bir fatura kullanma zorunluluğu bulunmaktadır.” Madeni yağ lisansına sahip olan ve Özel sektörde faaliyet göstermesi zorunluluk karşısındaki Tüketim Vergisi Kanununa ekli (III) sayılı listedeki durumlarını etkilemeyecektir. Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (III) malları imal, inşa veya ithal eden mükelleflerden sayılı listedeki malları imal, inşa veya ithal eden sadece mal alışları bulunan mükellefler elektronik mükelleflerden 2011 takvim yılı içinde mal alışı fatura uygulamasına dahil olacak, hizmet alımları yapanlar, satın aldıkları malın türüne, fiyatına, (lisans v.b.) ise kapsam dahilinde olmayacaktır. Diğer taraftan, ihracat ve ithalat işlemlerinde miktarına veya herhangi bir özelliğine bakılmaksızın 2011 yılı gelir tablolarındaki brüt satış hasılatı elektronik faturanın düzenlenip-düzenlenmeyeceği rakamları 10 Milyon TL veya daha yüksek ise ile ilgili şunları söyleyebiliriz. İhracat ve ithalat elektronik fatura uygulamasına dahil olacaklardır. işlemleri için karşı taraf kayıtlı kullanıcılar içerisinde Bu kapsamda alış yapanların tütün, alkol, kolalı yer almayacağından söz konusu fatura elektronik gazozlar sektörlerinde veya başka sektörlerde fatura şeklinde düzenlenemeyecek, kağıt fatura faaliyet göstermesi zorunluluk karşısındaki olarak düzenlenecektir. Düzenlenecek faturada önemli olan husus fatura düzenlenecek mükellefin durumlarını etkilemeyecektir. Konuya ilişkin Ankara Vergi Dairesi elektronik fatura uygulamasında kayıtlı kullanıcı Başkanlığı’nın 21.08.2013 Tarih ve 889 Sayılı olup olmadığıdır. Elektronik fatura Özelgesi: “… Vergi Dairesi düzenlenen işlemlerde sevk Müdürlüğü’nün … vergi ise şu şekilde numaralı mükellefinin, 58 sıra İhracat ve ithalat işlemleri için karşı irsaliyesi taraf kayıtlı kullanıcılar içerisinde olacaktır. Elektronik fatura numaralı Vergi Usul Kanunu yer almayacağından söz konusu uygulamasına kayıtlı Sirküleri ekinde Petrol fatura elektronik fatura şeklinde kullanıcılara düzenlenecek Piyasası Kanunu kapsamında düzenlenemeyecek, kağıt fatura olarak elektronik faturada, düzenleme madeni yağ lisansına sahip düzenlenecektir. tarihi yanında düzenleme mükellefler ile Özel Tüketim zamanının da saat ve dakika Vergisi Kanunu’na ekli (III) olarak gösterilmesi halinde sayılı listedeki malları imal, inşa veya ithal eden mükelleflerden 2011 yılında elektronik faturanın kâğıt çıktısı irsaliye yerine mal alan ve belirlenen brüt satış hasılatına sahip geçecektir. Söz konusu kâğıt çıktıya “İrsaliye yerine olan mükelleflerin elektronik fatura kullanma geçer.” ifadesinin yazılması ve kâğıt çıktının satıcı zorunluluğunun bulunduğu belirtilerek, 2011 veya yetkilisi tarafından imzalanması zorunludur. yılında söz konusu Sirkülerin ekinde yer alan Ancak bu imkândan yararlanabilmek için elektronik firmalardan satın alınan malların (kola, temizlik faturanın malın teslimi anında düzenlenmesi malzemeleri, akaryakıt vb) tamamının tüketim gereklidir. Diğer bir ifadeyle, elektronik fatura amaçlı olması nedeniyle elektronik fatura uygulamasına kayıtlı mükellefler arasında yapılan kullanma zorunluluğunun bulunup bulunmadığı satışlarda; -Mal ve hizmet satışı sırasında elektronik hk.” “Buna göre, ÖTV Kanununa ekli (III) sayılı fatura düzenlenirken söz konusu faturanın listedeki malların imal, inşa veya ithal edenlerden düzenleme tarihinin yanında saat ve dakikası da 2011 takvim yılında mal alan ve 31.12.2011 tarihi belirtilmişse, -Elektronik faturanın çıktısı faturayı itibariyle asgari 10 milyon TL brüt satış hasılatına düzenleyen tarafından imzalanmış ve üzerine sahip olan mükellefler ile Petrol Piyasası Kanunu kapsamında madeni yağ lisansına sahip olanlar “irsaliye yerine geçer” ibaresi not olarak düşülmüş ve bunlardan 2011 takvim yılında mal alan ise söz konusu e-Fatura “irsaliye” olarak mükelleflerden 31.12.2011 tarihi itibariyle asgari kullanılabilir. Bu imkandan, elektronik fatura malın 25 Milyon TL brüt satış hasılatına sahip olan teslimi anında düzenleniyorsa ve yukarıdaki şartları taşıyorsa yararlanılabilecektir. Aksi durumda genel 52 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası » Makaleler « gerekmektedir. Diğer taraftan, bir mükellefin merkez ve şubelerinin bir kısmının portal bir kısmının ise özel 6-ELEKTRONİK FATURA DÜZENLEME entegratör vasıtasıyla e-Fatura uygulamasından yararlanması mümkün değildir. Mükellefler e-Fatura YÖNTEMLERİ Elektronik fatura uygulaması, elektronik belge uygulamasından portal, entegrasyon veya özel olarak düzenlenen faturaların tarafları arasında entegrasyon yöntemlerinden yalnızca birini seçmek dolaşımı ile ilgili oluşturma, gönderme ve alma zorundadırlar. E-Fatura Portal Yöntemi. e-Fatura zamanı gibi önemli kayıtların tarafsız bir biçimde tutulmasını sağlamak ve elektronik belge olarak uygulamasına ait temel fonksiyonların internet oluşturulmuş herhangi bir belgenin sıhhatinden üzerinden genel kullanımını sağlamak amacı ile (format ve standartlara uygunluk, göndericinin oluşturulan ve http://www.efatura.gov.tr/ internet kimliği ve doğruluğu, elektronik belgenin geçerliliği adresinde hizmete sunulan web uygulamasıdır. ve içeriğinin bütünlüğü) emin olmak amacı ile En basit yöntem olan e-Fatura portalı, bilgi işlem Başkanlık tarafından oluşturulan uygulamanın sistemlerinin entegre edilmesi sureti ile e-Fatura uygulamasını kullanma konusunda yeterli bilgi genel adıdır. teknolojisi altyapısına sahip olmayan kullanıcıların sağlamak amacıyla e-Fatura uygulamasından yararlanan yararlanabilmelerini geliştirilmiştir. Faturalaşma yoğunluğu az olan kullanıcılar; kullanıcılar “www.efatura.gov.tr” -Sistemde kayıtlı internet adresinden “GİB Portal” kullanıcılara e-Fatura yönteminden ücretsiz olarak gönderebilir, Teknik açıdan e-Fatura uygulaması, -Sistemde kayııtlı sistem üzerinde önceden tanımlanmış faydalanabilirler. Bilgi İşlem Sisteminin kullanıcılardan e-Fatura alabilir. olan kullanıcıların belirlenen standartlara Uygulamasına -Gönderilen veya alınan uygun elektronik belgeleri, gönderen e-Fatura taraftan alıcı tarafa iletimini sağlayan Entegrasyonu Yöntemi. e-Faturalarını bilgisayarlarına bilgi teknolojisi indirerek elektronik ortamda mesajlaşma alt yapısını ifade etmektedir. (Yeterli altyapısına sahip olan muhafaza ve istendiğinde ibraz kurumlar için) e-Fatura edebilirler. uygulaması yöntemlerinden olan entegrasyon Teknik açıdan e-Fatura uygulaması, sistem yöntemi fatura alıp gönderme işlemleri yoğun olan üzerinde önceden tanımlanmış olan kullanıcıların kullanıcılar için geliştirilen bir yöntem olup, e-Fatura belirlenen standartlara uygun elektronik belgeleri, portal yönteminin sunduğu imkanlardan daha ileri gönderen taraftan alıcı tarafa iletimini sağlayan bir faturalaşma imkanı sağlar. Bilgi işlem sistemleri mesajlaşma alt yapısını ifade etmektedir. yeterli olan kullanıcıların, gerekli entegrasyonu Elektronik fatura kapsamında fatura oluşturma, sağlamaları koşulu ile e-Fatura uygulamasını gönderme ve alma işlemlerinde kullanıcılar doğrudan kendilerine ait bilgi işlem sistemleri aracılığı için aşağıda açıklanan 3 farklı sistem seçeneği ile kullanmaları mümkündür. Uygulamaya entegre olmak isteyenler, bilgi işlem sistemlerinde gerekli bulunmaktadır. Bunlar: ön hazırlıkları tamamladıktan sonra, sistemlerini ve fatura ile ilgili süreçlerini açıklayan dokümanlarla a)e-Fatura Portal Yöntemi. b)Bilgi İşlem Sisteminin e-Fatura birlikte Başkanlığa yazılı olarak başvuruda Uygulamasına Entegrasyonu Yöntemi. (Yeterli bilgi bulunacaktır. Başvurusu uygun bulunanlara entegrasyon işlemlerine başlayabilecekleri bir yazı teknolojisi altyapısına sahip olan kurumlar için) c)Başkanlıktan Özel Entegrasyon İzni Alan ile bildirilecektir. Entegrasyon çalışmaları, başlama yazısı tarihinden itibaren en geç bir yıl içerisinde Kurumların Sistemi Aracılığıyla. Elektronik fatura uygulama yöntemlerinden tamamlanmak zorundadır. Entegrasyon sürecini hangisinin kullanacağının seçiminde ise başarı ile tamamlayan mükellefler, Başkanlığın ihtiyarilik bulunmakta olup, kullanıcılar söz konuya ilişkin yazısı üzerine, e-Fatura uygulamasını entegrasyon aracılığı ile konusu yöntemlerden hangisini kullanacaklarına gerçekleştirdikleri kendilerinin verecekleri karar belirleyecektir. kullanmaya başlayacaktır. Bu yöntemde kullanıcılar Bu kararı verirken kullanıcıların bilgi teknolojisi kendi bilgi işlem sistemlerini “www.efatura.gov.tr” altyapısı ile fatura yoğunluklarını dikkate almaları internet adresinde yayınlanan kılavuzlara uygun hükümlere göre sevk irsaliyesi düzenlenecektir. 53 olarak Başkanlık sistemine entegre edecek ve bu şekilde faturalarını alıp gönderebileceklerdir. Diğer taraftan, 397 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği kapsamında bilgi işlem sistemlerinin entegrasyonu yöntemiyle elektronik fatura uygulamasından yararlanan mükellefler, sistemlerini kesintisiz 7 gün 24 saat fatura ve ilgili mesajları alabilir ve gönderebilir halde açık tutmak zorundadırlar. Mücbir sebepler dışında bu zorunluluğa uymayan mükelleflerin entegrasyon izinleri iptal edilecek olup, elektronik fatura uygulamasını sadece portal yöntemiyle kullanabileceklerdir. Başkanlıktan Özel Entegrasyon İzni Alan Kurumların Sistemi Aracılığıyla. Gelir İdaresi Başkanlığından özel entegrasyon izni almış mükelleflerin bilgi işlem sistemleri kullanarak da e-fatura uygulamasından yararlanabilir. Özel entegrasyon yöntemi ile faturalama ihtiyaçları farklılık gösteren veya çok sayıda fatura düzenleyen mükelleflere, kendilerine ait bilgi işlem alt yapısının yetersiz olması halinde teknik yeterliliğe sahip bir özel entegratörün bilgi işlem sistemi vasıtasıyla elektronik fatura alıp gönderebilme imkanı sağlanmıştır. Bu durumda mali mührünü ürettiren mükellefler, Başkanlık’tan özel entegrasyon izni almış kurumlara başvuru yaparak uygulamaya dahil olabilirler. 7-ELEKTRONİK FATURA UYGULAMASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER 397 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 421 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ uyarınca; elektronik fatura uygulamasına kayıtlı mükelleflerin; a-Karşılıklı e-Fatura Düzenleme Zorunluluğu: Birbirlerine sattıkları mallar ve ifa ettikleri hizmetler için düzenledikleri faturaları 01.04.2014 tarihinden itibaren elektronik fatura olarak göndermeleri ve almaları zorunludur. Elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olan diğer mükelleflere kâğıt ortamında fatura düzenleyemezler; düzenlemeleri halinde kâğıt ortamında düzenlenen bu faturalar hiç düzenlenmemiş sayılacaktır. Elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olmayan mükelleflere yaptıkları mal teslimi ve hizmet ifası için genel hükümler çerçevesinde kağıt fatura düzenlemeye devam edeceklerdir. Elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olan diğer mükellefler tarafından gönderilen elektronik 54 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası faturaları almaları zorunludur. Bu zorunluluğa uymayan mükellefler hakkında Vergi Usul Kanununun ilgili hükümlerinde belirtilen fatura almayan mükelleflere tatbik olunan cezai hükümler uygulanacaktır. Elektronik fatura uygulamasından yararlanan mükellefler fatura düzenlemeden önce muhatabın (gönderici veya alıcının) www.efatura.gov.tr internet adresinde yer alan kayıtlı kullanıcı listesine kayıtlı olup olmadığını kontrol edecekler, kayıtlı kullanıcı ise elektronik fatura, kayıtlı kullanıcı değilse kağıt fatura düzenleyeceklerdir. Alfabetik sıralı güncel listesi www.efatura.gov.tr internet adresinde yayımlanmaktadır. b-Muhafaza ve İbraz Yükümlülüğü: Vergi Usul Kanunu ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümlerine göre mükellefler, gerek düzenledikleri gerekse adlarına düzenlenen faturaları, yasal süreler dahilinde muhafaza ve istendiğinde ibraz etmekle yükümlüdürler. e-Faturanın veri bütünlüğünün sağlanması ile kaynağının inkar edilemezliği mali mühürle garanti altına alınmaktadır. Mührün doğruluk ve geçerlilik kontrolünün ancak elektronik ortamda yapılabilmesi nedeniyle e-Faturanın kağıda basılarak saklanması söz konusu değildir. Bu nedenle mükellefler, düzenledikleri ve aldıkları e-Faturaları, üzerindeki mali mühürü de içerecek şekilde kanuni süreler dahilinde kendi bünyelerindeki elektronik, manyetik veya optik ortamlarda muhafaza ve istendiğinde elektronik, manyetik veya optik araçlar vasıtasıyla ibraz edeceklerdir. c-Arşivleme: Elektronik fatura uygulamasında düzenlenen ve alınan faturalara ilişkin olarak Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından saklama hizmeti verilmemektedir. Portal üzerinden düzenlenen ve alınan faturalar, mükellefler tarafından arşivlenerek kendi bilgi işlem sistemlerinde veya Başkanlığımızdan saklama hizmeti konusunda yetki almış kuruluşların bünyesinde saklanmalıdır. Portalda bulunan arşivleme bölümü sadece gelen ve gönderilen faturaların pasife çekilerek posta kutusunda ve gönderilenler kutusunda yer alan fatura trafiğinin rahatlatılmasına yönelik olarak hazırlanmış bir ekran olup bu ekrandaki faturaların kullanıcı tarafından kendi bilgisayarlarına indirilerek, bünyelerinde veya saklamacı kuruluşlar nezdinde muhafaza edilmesi gerekmektedir. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 e-Ünvan Değişikliği e-Fatura uygulamasına kayıtlı bir kullanıcı, ünvanının değişmesi halinde 15 gün içinde ünvan değişikliğine ait Ticaret Sicil Gazetesinin fotokopisi ve durumu izah eden bir dilekçe ile Gelir İdaresi Başkanlığı’na posta yoluyla, yeni ünvana ait mali mühür temini için Kamu Sertifikasyon Merkezine elektronik ortamda başvurması gerekmektedir. Ünvan değişikliğine giden mükellefin e-Fatura sistemindeki ünvanı, dilekçesine istinaden güncellenecek olup, mükellefler yeni mali mühürlerini temin edene kadar, eski ünvana ait mali mühürleri ile işlem yapmaya devam edebileceklerdir. f-Nevi Değişikliği e-Fatura uygulamasına kayıtlı bir kullanıcı, nevi değişikliğine gitmesi halinde 15 gün içerisinde, MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 nevi değişikliğine ilişkin ticaret sicil gazetesinin fotokopisi ve durumu izah eden bir dilekçe ile Gelir İdaresi Başkanlığı’na posta yoluyla, yeni ünvana ait mali mühür temini için Kamu Sertifikasyon Merkezine elektronik ortamda başvurması gerekmektedir. Nevi değişikliğine giden mükellefler yeni mali mühürlerini temin edene kadar, e-Fatura uygulamasından eski vergi kimlik numarasına ait ünvan ve mali mühür ile yararlanmaya devam edeceklerdir. Bu süre zarfında, eski ünvanlarına düzenlenen faturaları muhasebeleştirebilecekler, düzenleyecekleri e-Faturalarda, yeni ünvan ve vergi kimlik numarası bilgilerine faturanın açıklama alanında yer vereceklerdir. Yeni ünvanlarına ait mali mührün üretim/teslim bilgisi Kamu Sertifikasyon Merkezi tarafından Başkanlığa iletildikten sonra, Başkanlık tarafından eski hesapları kapatılarak, yeni hesapları aktive edilecektir. Bu tarihten sonra yeni VKN, yeni ünvan ve yeni mali mühür kullanılarak e-fatura düzenlenecektir. » Makaleler « d-Temel ve Ticari Fatura Senaryosu/eFaturanın Reddi: “Temel fatura” ile “ticari fatura” arasında sadece faturaya sistem üzerinden itiraz imkanı açısından farklılık bulunmaktadır. Her iki fatura da sistemler tarafından alınmak zorundadır. Alınan ticari faturaya e-fatura uygulaması üzerinden “Red” veya “Kabul” mesajı gönderilmesi imkanı vardır. Temel faturaya itiraz ise e-fatura uygulaması üzerinden değil harici yollarla yapılabilmektedir. Elektronik fatura uygulamasına kayıtlı kullanıcılar, uygulama kapsamında, uygulamadan yararlanma yöntemine ve gönderilen e-Faturanın senaryo tipine (temel/ticari) bakılmaksızın, gelen e-faturaları almaktan imtina edemezler ve Başkanlığın yayımladığı şema/şematron kontrolleri ile imza doğrulaması hatası dışında reddedemezler. Entegrasyon ve özel entegratör yöntemini kullanan mükellefler, Başkanlığın belirlediği şema ve şematron dışında kurallar belirleyemez ve kullanamazlar. Aksi yönde hareket eden entegratör ve özel entegratörlerin, entegrasyon izinleri Başkanlık tarafından iptal edilebilir. Elektronik fatura uygulamasına kayıtlı kullanıcıların, e-Faturalara itiraz yöntemleri teknik kılavuzlarda düzenlenmiş olup, temel fatura kapsamında düzenlenen faturalara mükellefler, mevzuat hükümleri çerçevesinde muhasebe kayıtlarına alıp iade faturası düzenleyerek ya da muhasebe kayıtlarına almadan harici yollar ile sistem dışından itiraz edebilirler. Ticari fatura senaryosu kapsamında düzenlenen faturalarda ise uygulama yanıtı ile faturalar kabul ya da red edilebilmektedir. 8-UYGULAMAYA İLİŞKİN SORUMLULUK VE CEZAİ MÜEYYİDELER Başkanlık tarafından 421 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde yer alan usul ve esaslara aykırı biçimde e-Fatura düzenleyen mükellefler hakkında, işledikleri fiile göre Vergi Usul Kanununda öngörülen cezalar uygulanacaktır. e-Fatura uygulamasından yararlanma yetkisi bulunmakla birlikte, belirtilen usul ve esaslara uymayan ve Başkanlıkça yapılacak uyarıya rağmen durumlarını düzeltmeyen mükelleflerin, e-Fatura gönderme ve/veya alma yetkileri Başkanlık tarafından yapılacak değerlendirme üzerine iptal edilebilir. Yetkileri Başkanlıkça iptal edilen mükellefler, iptal edilen yetkileri bakımından bir yıl süre ile e-Fatura uygulamasından yararlanamayacaktır. Mükellefler, e-Fatura uygulaması kapsamında oluşturdukları elektronik belgelerde yer verdikleri bilgilerin gerçek duruma uygunluğunu sağlamaktan sorumlu olup, bu çerçevede Başkanlığın herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. e-Fatura düzenleme yetkisi bulunan mükelleflerin gerek kendi sistemlerinde gerekse e-Fatura uygulamasında meydana gelebilecek arıza ve kesinti durumlarında fatura düzenleyebilmek için yeteri kadar basılı kağıt fatura bulundurmaları zorunludur. Başkanlık, gerek görmesi halinde uygulamadan yararlanan mükelleflerin bilgi işlem sistemini/sistemlerini denetleme yetkisine sahiptir. Bu denetimler sırasında mükellefler, gerekli her türlü İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 55 56 imkanı (uygun donanım ve yazılımlar, terminallere ulaşım izinleri ve uzman personel gibi) sağlamak zorundadır. Mükellefler, bilgi işlem sistemini/sistemlerini oluşturan yazılım, donanım, dosya, dokümantasyon ve diğer unsurları, hiçbir şekilde kısmen veya tamamen vergi inceleme elemanlarının ve Başkanlıkça görevlendirilecek personelin erişimini ve denetimini engelleyecek bir sözleşme veya lisansa konu edemezler. gazozlar, alkol ve alkol ürünleri, tütün ve tütün mamüllerini imal, inşa veya ithal eden mükellef grupları) ve bunlardan mal alan belli brüt satış hasılatına sahip bazı mükelleflere 01.04.2014 tarihinden itibaren zorunlu hale getirilmiştir. Kayıp ve kaçağın fazla olduğu bu iki sektörün zorunluluk kapsamına alınması mükelleflerin vergi kanunlarına uyumlarının artırılması ile kayıt dışılığın izlenerek önlenmesi amaçlarının gerçekleştirilmesi açısından önemli bir adımdır. 9-SONUÇ Günümüzde bilgi ve iletişim teknolojileri, sağladıkları verimlilik ve maliyet avantajı gibi nedenlerle mükelleflere ait iş süreçlerinde gittikçe daha yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Bu durum, özellikle yüksek sayıda yasal belge ve kayıt ile ilgili süreçleri kağıt ortamında yürütmek zorunda olan mükelleflere yönelik, gelişen teknolojiye uygun yeni usul ve esasların belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Bu kapsamda elektronik fatura uygulaması, 397 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 05.03.2010 tarihinden itibaren ihtiyari olarak uygulamaya başlanmış olup, 421 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bazı sektörlere (madeni yağ lisansına sahip olanlar ile kolalı KAYNAKÇA 1- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 2- 5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanunu 3- 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu 4- Vergi Usul Kanunu 397 No’lu Genel Tebliği. 5- Vergi Usul Kanunu 416 No’lu Genel Tebliği. 6- Vergi Usul Kanunu 421 No’lu Genel Tebliği. 7- Vergi Usul Kanunu 424 No’lu Genel Tebliği. 8- 58 Sıra No’lu VUK Sirküleri. 9- www.gib.gov.tr 10- www.efatura.gov.tr 11- www.bilgitoplumu.gov.tr 12- Dr.Leyla KESER BERBER, “Elektronik Fatura ve Şirketlerin Dijital Mali Denetimi”, Yetkin Yayınları, Ankara 2006. 13- Neslihan İÇTEN İNCE-Mikail İNCE, “E-Dönüşüm Türkiye Projesinde Yer Alan “Elektronik Faturanın Kullanım Usul ve Esasları” ile “Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması” Eylemlerinin Hangi Aşamada Olduğu”, Vergi Raporu, Haziran 2008, Sayı:105. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » Makaleler « GVK’NIN 23.MADDESİNDE YER ALAN ÜCRET İSTİSNALARINA BAKIŞ Cenk CANAL İzmir-Çiğli Vergi Dairesi Müdürü 1.ÜCRET ve İŞVEREN TANIMLAMASI 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda vergilendirilecek gelir unsurları sayılmış olup,ücret geliri de bunlardan birisidir.Kanunun 61.maddesinde “Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.” Şeklinde tanımlanmıştır.Yasada yer alan tanımlamadan da anlaşılacağı elde edilen gelirin ücret olarak nitelendirilebilmesi belli şartların varlığına bağlanmıştır.O halde bir gelirin ücret tanımına girmesi için, 1.Bir işverene tabi olarak çalışılmış olmalı, 2.Belli bir işyerine bağlı olarak çalışılmış olmalı, 3.Verilen hizmet karşılığı elde edilmiş olmalıdır. Ücretlinin işverene tabi olarak çalışması şartında bahsi geçen işveren tabiri GVK’nın 62.maddesinde açıklanmıştır.Madde hükmüne göre işveren hizmet erbabını işe alan, emir ve talimatları dahilinde çalıştıran gerçek ve tüzel kişilerdir.Aynı zamanda GVK’nın 61’inci maddesinin 1 ila 6 numaralı bentlerinde yazılı ödemeleri yapanlar bu kanunda yazılı ödevleri yerine getirmek bakımından işveren hükmündedir. Ücretin ödenek,tazminat,kasa tazminatı,zam,avans vb... isimler altında ödenmesi mahiyetini değiştirmemektedir.Her ne kadar çıplak ücret olarak maaş bordrosuyla birlikte ödenmese de yukarıda sayılan ödemeler de ücret tanımı MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 içerisinde yer almaktadır. Yasa koyucu gerek bazen unutulmaya yüz tutmuş sanat kollarında çalışanların ücretlerini gerekse bazı iş kollarını teşvik etmek ve çalışanların menfaatlerini kollamak için işçilerin elde ettikleri bazı ücretlere istisna getirmiştir.Bu istisnalar Gelir Vergisi Kanunu’nun 23. maddesinde 15 bent halinde sayılmıştır.İstisnalar kanunda açık olarak gözükmekle birlikte içerisinde barındırdığı istisnanın geçerliliği şartları da bulunmaktadır. anlaşılmaktadır. Makalemizde,ücretlerde yer alan bu istisnaların nelerden ibaret olduğu verilen örneklerle açıklanmaya çalışılacaktır. 2.YASAL HÜKÜMLER ve AÇIKLAMALAR Yasa koyucu elde edilen birtakım gelirlerin vergi konusu dışında bırakılması için istisna hükümleri belirlemiştir.Ücretlerde uygulanacak istisnalarda bunlardan biridir.Temel amacın işkolunda faaliyet gösteren çalışanları teşvik etmek,faaliyet gösterilen alana korumacılık uygulayarak gelişmesini izlemek,ekonomik yararına nazaran sosyal yararının fazla olması gibi nedenler ücret istisnası getirilmesinin nedenleri arasında sayılabilir.GVK’nın 23.maddesinde de hangi ücretlerin vergi istisnası sınırları içerisinde olduğu belirtilmiştir.Bentler ve açıklamaları aşağıda yer almaktadır; 1.Köylerde veya son nüfus sayımına göre belediye içi nüfusu 5.000’ i aşmayan yerlerde İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 57 fabrika bekçisinin aldığı ücret istisna kapsamında olmayacaktır.Çünkü yasa metninde dokuma ile uğraşan işçilerin ücretlerinin istisna olduğu açıktır. Bekçi her ne kadar işçi statüsünde olsa ve fabrikada çalışsa bile bilfiil üretimde yer almadığından ücreti de istisna kapsamında olmayacaktır. faaliyet gösteren ve münhasıran el ile dokunan halı ve kilim imal eden işletmelerde çalışan işçilerin ücretleri; Bent hükmünde yazılı ücret elde eden işçilerin ücretlerinin istisnadan yararlanabilmesi için birtakım şartlar öne sürülmüştür.Bu şartlar topluca şöyledir; 1.Faaliyet gösterilen yer köy ya da belediye içi nüfusu 5000’ i aşmayan yerlerden olmalı, 2.Üretim faaliyeti sonucu ortaya çıkan mamül,halı ve kilim olmalı 3.Halı ve kilim sadece el ile dokunmalıdır. Bu üç şartın birlikte gerçekleştiği yerlerde çalışan işçilerin elde ettiği ücretler Gelir Vergisinden istisnadır.Ancak bir fabrikanın üretimi makine ile olmasına rağmen birkaç işçi fabrikanın başka kısmında el ile halı ve kilim dokuma işi ile uğraşırsa elde edilen ücretin vergilendirilip vergilendirilmemesi karşımıza çıkmaktadır.Kanun koyucu,bu tür ücretleri istisna kapsamına alırken küçük atölye ya da fabrika şeklinde organize edilmiş yerlerde çalışan işçileri ve işkolunu korumak ve teşvik etmek amaçlı hareket etmiştir.Seri üretim yapan bir fabrikanın el ile dokunan halı ve kilim imal eden bir fabrikadan üretim kapasitesi ve diğer şartlar bakımından üstün olduğu tartışmasız bir gerçektir. Bu yüzden kanun metnine de sadece el ile dokunan halı ve kilim ibaresi koyulmuştur.Fabrikanın bir kısmında el ile halı ve kilim dokunsa bile esas üretim makine yordamıyla olduğundan (bir diğer taraftan bakılacak olursa emek yoğun değil,sermaye yoğun şeklinde üretim yapıldığından)bu işçilerin ücretleri gelir vergisinden istisna edilmeyecektir. Buna benzer şekilde, fabrika el ile dokunan halı ve kilim imalatı ile uğraşmasına rağmen 58 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 2.Gelir Vergisinden muaf olanların veya gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçilerin yanında çalışan işçilerin ücretleri, Gelir Vergisinden muaf olan kişiler 193 sayılı GVK’nın “vergiden muaf esnaf” başlıklı 9.maddesinde sayılmıştır.Bu istisna hükmü,9. maddede sayılan kişilerin yanında çalışan işçilerin ücretlerini ifade etmektedir. Yine aynı Kanunun 52.ve 54. maddelerinde zirai kazancın tanımı ve kimlerin zirai kazançlarının gerçek usulde vergilendirileceği belirtilmiştir. Bilindiği üzere 54. maddede yazılı işletme büyüklüğü ölçülerinin altında kalan çiftçinin vergilendirilme şekli tevkifat usulüdür.Bu usul nihai vergilemedir. Bu şekilde kazancı tevkif yoluyla vergilendirilen çiftçinin yanında çalışan işçisinin aldığı ücret de vergiden istisna edilmiştir. 3.Toprak altı işletmesi halinde bulunan madenlerde cevher istihsali ve bununla ilgili diğer bütün işlerde çalışanların münhasıran yer altında çalıştıkları zamanlara ait ücretler, Toprak altı işletmesi halinde bulunan madenlere kömür,altın,krom,bakır madenlerini örnek gösterebiliriz.Kanun koyucu madenlerde çalışmanın zorluğunu bildiği için en azından çalışanların ücretlerinde istisna getirerek bir anlamda bu işçilere yapmış oldukları zorlu çalışma için teşekkür etmiştir. Dikkat edileceği üzere istisna sadece toprak altında çalışılan zamanlarda elde edilen ücretlerle ilgilidir.Örneğin bir mühendis hem yer altında çalışıyor hem de yer üstünde çalışıyor ise sadece yer altında çalıştığı süre içerisinde elde edeceği ücret vergiden istisna edilecektir. Ancak bir işçi,çıkarılan madenleri yer altına inerek vagonlara doldurma ve yer üstüne çıkarma işi ile uğraşıyorsa,işçinin ücretinin tamamı istisna olacaktır. İstisna bent hükmünde de belirtildiği üzere sadece cevher üretimi ile ilgilidir.Bu yüzden cevher üretimi ve bununla ilgili diğer işlerde çalışılması gereklidir.Örneğin metro inşaatı,doğalgaz hattı döşenmesi,elektrik kablolarının yer altından MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası » Makaleler « geçirilmesi gibi çalışmalar yer altında yapılmakla yerlerde orta hizmetçiliği, süt ninelik, dadılık, birlikte cevher üretimi ile ilgili olmadığından bahçıvanlık, kapıcılık gibi özel hizmetlerde çalıştırılanlardır.)(Mürebbiyelere ödenen çalışanların ücreti istisna değildir. Bu hususta İstanbul Vergi Dairesi ücretler istisna kapsamına dahil değildir) Bu bent hükmünde istisna ücret elde Başkanlığının vermiş olduğu 14/06/2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 23-741 sayılı özelge edenler ticaret mahallerinden çok vergilendirme oldukça açıklayıcı niteliktedir.Özelgenin son dışında, özel fertlerin işlerini yapanlardır.Örneğin ev içerisinde çalıştırılanlar gibi.Çalışan kişinin paragrafları şöyledir; uyruğunun önemi yoktur.Yabancı uyruklu olan bir “….. Bu hüküm ve açıklamalara göre, Şirketinizin hizmetlinin de bir Türk hizmetli gibi ücreti vergiden toprak altı işletmesi halinde bulunan madenlerde istisnadır. Dikkat edilecek husus,ücreti istisna olarak cevher üretiminde çalışan personelinin münhasıran bu kişilerin,istisna hükümlerinden yer altında çalıştıkları zamanlara ait ücretleri gelir sayılan için ticaret mahallinde vergisinden istisna olup vergiye tabi olan ücretin yararlanabilmeleri gerektiğidir.Örneğin bir sigorta primi ile vergiye tabi olmayan ücretin sigorta çalışmamaları primi ayrımı yapılmaksızın söz konusu personele işhanının kapıcısı bu bent hükmüne göre ücret ödenen ücretlerin tamamı üzerinden kesilen istisnasından yararlanamaz.Mürebbiyeler,fertlerin sigorta priminin gelir vergisi matrahının tespitinde kendilerini,çocuklarını ve bunlar gibi aile fertlerini ücreti karşılığında belli bir vergiye tabi ücretten indirilmesi dalda ders vermek ,yetiştirmek gerekmektedir. amacıyla tutulmuş kişilerdir. Ayrıca, söz konusu Bent hükmünde yazılı ücret elde Madde hükmünün sonuna yasa personelinizin ücretlerinin peşin ödenmekte olması halinde eden işçilerin ücretlerinin istisnadan koyucu tarafından parantez ücretin ödenmesi anında söz yararlanabilmesi için birtakım şartlar içi hüküm koymak sureti ile öne sürülmüştür. bunların ücretleri verginin konusu istisna uygulanmayacak kapsamına alınmıştır.Madde olup ay sonunda bu kişilerin hükmünde yer almasına yer altında çalıştıkları süreler karşın uygulanması günümüz tespit edilerek bu sürelere ilişkin ücretler vergiden istisna edilip muhtasar şartlarında çok zordur. Benzer şekilde apartman yönetimlerinin beyannamede istisna uygulandıktan sonra tespit temizlikçiler vasıtasıyla merdivenlerini yıkatması edilen verginin beyan edilmesi gerekmektedir.” gibi işlemlerinde ödenen para ücret olmasına 4.Köy muhtarları ile köylerin rağmen bu bent uyarınca istisnadır. Mahkeme tarafından hasta olan kişinin bakımı katip,korucu,imam,bekçi ve benzeri hizmetlilerine köy bütçesinden ödenen ücretler için vasi tayin edilmesi ve bu vasinin de bakım işini ile çiftçi mallarını koruma bekçilerinin ücretleri, birkaç kişiyle birlikte yapacak olması durumunda Köy bütçesi, ihtiyar meclisi ile muhtar vasinin elde ettiği ücretin istisna kapsamında tarafından hazırlanarak köyün bağlı olduğu olmadığı yine Kanunun 95/1-3 bendi gereğince mülki idare amiri tarafından onaylandıktan sonra yıllık beyanname açısından değerlendirilmesi yürürlüğe girmektedir.Köy gelirleri arasında en ancak bakım işine yardımcı olacak diğer kişilerin önemli pay imece ve salmadır.Bu istisna bendinde ücretlerinin ise istisna kapsamında olduğu İstanbul dikkat edilecek husus,köy muhtarları ve benzeri Vergi Dairesi Başkanlığının 13/09/2012 tarih ve hizmetlilerin ücretlerinin,istisnadan yararlanabilmesi B.07.1.GİB.4.34.16.01-120[23-2012/355]-2773 için mutlaka köy bütçesinden ödenmesi gerektiğidir. sayılı özelgesinde açıklanmıştır. 6.Sanat okulları ile bu mahiyetteki Çiftçi mallarını koruma bekçilerinin ücretlerinin ceza ve ıslahevlerinde, ise nereden ödenmesi gerektiğinin istisna için bir enstitülerde, darülacezelerin atelyelerinde çalışan önemi bulunmamaktadır. 5.Hizmetçilerin ücretleri (Hizmetçiler öğrencilere, hükümlü ve tutuklulara ve özel fertler tarafından evlerde, bahçelerde, düşkünlere verilen ücretler Bu bent hükmünde sayılan istisnaların apartmanlarda ve ticaret mahalli olmayan sair 59 amacının sayılan kişilerin mesleğe alışmaları ya da bulundukları yerde meslek öğrenmelerini teşvik etme amaçlı olduğu görülmektedir.Ancak iş yapılacak atölyelerin mutlaka sayılan yerlerde kurulması ve çalışanlarında bu atölyelerde iş görmesi gerekmektedir.Buna göre bir sanat okulunun marangozluk bölümünde okuyan bir öğrencinin atölyede çalıştığı süreler için elde ettiği ücret vergiden istisna edilecek fakat aynı öğrencinin staj maksatlı olarak sanayide işyeri olan bir marangozun yanında çalışmak suretiyle elde edeceği ücret Gelir Vergisinden istisna edilmeyecektir. 7.Hizmet erbabına işverenlerce yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatler (İşverenlerce, işyerinde veya müştemilatında yemek verilmeyen durumlarda çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin 12 TL’yi aşmaması ve buna ilişkin ödemenin yemek verme hizmetini sağlayan mükelleflere yapılması şarttır. Ödemenin bu tutarı aşması halinde, aşan kısım ile hizmet erbabına yemek bedeli olarak nakten yapılan ödemeler ve bu amaçla sağlanan menfaatler ücret olarak vergilendirilir.) GVK’nın 61.maddesinin 2.bendinde ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmeyeceği belirtilmiştir. İşverenlerce hizmet erbabına ödenen yemek bedeli de esas itibariyle bir gider karşılığı olup,ücret sayılan ödemelerdendir.Ancak yasa koyucu işverenler ve çalışan ücretli kesim üzerinde olan bu yükü biraz olsun hafifletmek maksadıyla yapılan bu ödemelerin 2014 yılında 12 TL’sini istisna tutmuştur.(285 seri numaralı Genel Tebliğ) Bu bentte yazılı ücret istisnasından yararlanılabilmesi için; a)Yemek bedelinin 12 TL’yi aşmaması (KDV hariç bedeldir) b)Ödemenin mutlaka hizmet verene yapılması şarttır. İşverenin ödemeyi ücretliye yapması ve ücretlinin de gidip hizmet verene ödeme yapması halinde istisna uygulanmayacaktır.Ödemenin bizzat işverence hizmet verene yapılması şartı vardır.Bunlara ilaveten bazen işverenler çalışanlarına genellikle yemek vermek yerine 60 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası erzak dağıtmaktadırlar.Yasa hükmünde açıkça yemek verilmesi şeklinde bir ifade bulunduğu için erzak dağıtma işi nedeni ne olursa olsun istisnayı bozacaktır. 8-Genel olarak maden işletmelerinde ve fabrikalarda çalışan işçilere ve özel kanunlarına göre barındırılması gereken memurlarla müstahdemlere konut tedariki ve bunların aydınlatılması, ısıtılması ve suyunun temini suretiyle sağlanan menfaatler ile mülkiyeti işverene ait brüt alanı 100 m2yi aşmayan konutların hizmet erbabına mesken olarak tahsisi suretiyle sağlanan menfaatler (Bu konutların 100 m2’yi aşması halinde, aşan kısma isabet eden menfaat için bu istisna hükmü uygulanmaz); Bu bentte iki ayrı istisna hükmü göze çarpmaktadır.Birincisi,işçilere ve özel kanunlarına göre barındırılması gereken memur ve müstahdemlere yapılan konut tahsisi ,ikincisi ise hizmet erbabına sağlanan konut tahsisidir.İşçilere yapılan konut tahsisinde işçinin maden iletmesinde ve fabrikada çalışması şartı aranmaktadır.İşçilere verilen konutun vergi değerinin ve mülkiyetinin kime ait olduğunun önemi bulunmamaktadır.Tahsis edilen konut kiralama yoluyla da tutulmuş olabilir. Konutun aydınlatılması,ısıtılması ve diğer giderleri de istisna içerisindedir. Hizmet erbabına yapılan konut tahsisinde ise, 1.Mülkiyet mutlaka işverene ait olmalı, 2.Konutun brüt alnın 100 m2 yi aşmamalı, 3.Konutun aydınlatma,ısıtma gibi giderleri işveren tarafından ödenmemelidir. Yabancı işçilere sağlanacak konut tahsisi için durum farklılık arz etmektedir.Özellikle bir fabrikanın yurt dışından satın alarak getirdiği bir makinenin montajı ve çalıştırılması işlerinde yurt dışından satın aldığı makinenin firmasından montaj işçileri getirilmektedir.İşte bu gibi yabancı montaj işçilerine Türkiye’de bulunan firma tarafından yapılan konut tahsisleri ücret ödemesinin bir unsuru kabul edilecek ve ödeme vergiye tabi tutulacaktır. Ancak yabancı işçi,Türkiye’de bulunan bir firmanın bir Türk işçisinin çalışma prensibi ile aynı şekilde çalıştığında (sürekli çalışma ,sözleşme yapılması gibi) çalışma işinin maden işletmelerinde ve fabrikada yapılması durumunda sağlanan konut istisnadan faydalanacaktır. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 10. Kanunla kurulan emekli sandıkları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20.maddesinde belirtilen sandıklar tarafından ödenen emekli, malûliyet, dul ve yetim aylıkları (506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20.maddesinde belirtilen sandıklar tarafından ödenen aylıkların toplamı, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur.) (Genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi aylıklar dahil) Bent hükmünde 4369 sayılı Kanun ve 4697 sayılı Kanun ile önemli değişiklikler yapılmıştır.4697 sayılı kanun ile değişmeden önceki hükümlere göre, ödenen aylıklar toplamı, en yüksek devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulmak suretiyle,kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz bulunan emekli sandıkları ile 10 yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye’de kain ve merkezi Türkiye’de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıklar istisna içerisinde değerlendirilmiştir. 11.308 sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kanununa tabi çırakların asgari ücreti aşmayan ücretleri. GVK’nın 23.maddesinin 12 numaralı bendinde MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 yazılı olan işçinin,3308 sayılı Kanuna tabi olarak çalışması lazımdır.Burada yazılı çalışanlar diğer ücretli ile karıştırılabilir.Diğer ücretliler bilindiği üzere GVK’nun 64.maddesinde sayılanların yanında çalışanlardır.Örneğin basit usulde vergilendirilen bir berberin yanında çırak olarak çalışan ve Çıraklık Kanununa tabi olan 400 TL ücret alan işçinin ücreti istisna olacak ancak kanuna tabi olmadan 400 TL ücretle çalışan işçinin ücreti ise Diğer Ücret adı altında Gelir Vergisine tabi olacaktır. » Makaleler « 9.Hizmet erbabının toplu olarak işyerlerine gidip gelmelerini sağlamak maksadıyla işverenler tarafından yapılan taşıma giderleri İstisna bendinde geçen hizmet erbabı terimi,bir işletmede çalışan tüm işçilerin yanısıra müdürleri,müdür yardımcılarını,memurları ve diğer çalışanları da kapsamaktadır.Günümüzde çoğu işletme otobüs,minibüs şeklinde toplu taşıma araçlarıyla işçilerinin işyerlerine getirmektedir. Yasa koyucu bu bentte işçilerin topla taşıma araçlarını kullanmasını şart koşmuştur.Ancak bazı üst düzey yöneticilerin ulaşımlarını kendilerine verilen özel taşıtlarla(binek otoları) sağladıklarına rastlanmaktadır.İstisnanın temel kuralı topla taşıma olduğundan bu özel araç tahsisi istisna kapsamında değildir.Hizmet erbabının kendi özel taşıtını kullanarak işyerine gidip gelmesi taşıt giderlerinin de işverence işçiye ödenmesi halinde ödeme ücretin bir unsurudur ve vergilendirilmesi gerekir. 12.Yabancı ülkelerde bulunan sosyal güvenlik kurumları tarafından ödenen emekli,maluliyet,dul ve yetim aylıkları Bu maddeye örnek olarak Almanya’da çalışan ve emekli olarak Türkiye’ye yerleşen vatandaşlarımızın Alman sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları emekli maaşlarını verebiliriz. Aylıkların her ay ya da 3 ayda bir alınmasının önemi yoktur. 13. Kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan dar mükellefiyete tâbi işverenlerin yanında çalışan hizmet erbabına, işverenin Türkiye dışında elde ettiği kazançları üzerinden döviz olarak ödediği ücretler İstisna hükmünün uygulanabilmesi için işveren konumunda bulunan gerçek ya da tüzel kişinin öncelikle Türkiye’de kanuni merkezinin ve işyerinin bulunmaması gerekmektedir.İrtibat bürolarında çalışan işçilere bu yolla ödenen ücretler bu kapsamda değerlendirilebilmektedir. 147 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin “Kanuni ve İş Merkezi Türkiye’de Olmayan Dar Mükellefiyete Tabi İşverenlerce Hizmet Erbabına Döviz Olarak Ödenen Ücretler” başlıklı 1-c bölümünde; “İstisna hükmünün uygulanmasında, aşağıdaki hususlara dikkat edilecektir. -İşveren sıfatıyla ücret ödemesinde bulunan kurumların, Türkiye’de herhangi bir kanuni merkezinin veya iş merkezinin bulunmaması gerekir. Türkiye’de kanuni ve iş merkezi olmayan kurumların ise tam mükellef oldukları devlette hangi statüyü taşıdıkları, tüzel kişiliklerinin bulunup bulunmadığı herhangi bir iktisadi işletmelerinin varlığı ya da yokluğu önem taşımayacaktır. -Türkiye’de hizmet arzeden gerçek kişinin işveren sıfatıyla bağlı olduğu dar mükellef kurum, söz konusu kişiye döviz olarak ödediği ücretleri, İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 61 doğrudan doğruya yurt dışında elde ettiği gelirinden ayırıp vermeli, hiç bir zaman için Türkiye’de elde ettiği kazanç ile ilgilendirmemelidir. Bu çerçevede hizmet erbabının Türkiye’de tam mükellef veya dar mükellef statüsünü taşıması hiçbir önem taşımayacaktır. Ödeme, yurt dışında elde edilen gelir üzerinden yapılacağı için, Türkiye’deki faaliyetler nedeniyle bu ücretler Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesi hükmüne göre gider olarak dikkate alınmayacaktır...” açıklamaları yer almıştır. Bu göre, kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan dar mükellefiyete tabi kurumların bünyesinde çalışan hizmet erbabına ödenen ücretlere istisnanın uygulanabilmesi için; 1-Türkiye’de hizmet arzeden gerçek kişinin bağlı olduğu işverenin dar mükellef kurum olması, bu kurumun da Türkiye’de hiçbir şekilde kazanç elde edecek şekilde faaliyette bulunmaması, 2-Dar mükellef kurumda çalışan kişinin hizmet erbabı ve yapılan ödemenin de ücret niteliğinde olması, 3-Dar mükellef kurumun Türkiye’deki personeline yapılacak ödemenin bu kurumun yurtdışı kazançlarından karşılanması, 4-Ücretin döviz olarak ödenmesi, 5-Ödenen ücretin dar mükellef kurumun Türkiye’deki hesaplarına gider olarak kaydedilmemesi, şartlarının bir arada mevcut olması gerekmektedir. işyerlerinde iki, amatör sporcu çalıştıranların, her yıl millî müsabakalara iştirak ettiklerinin belgelenmesi ve bu amatör sporculara ödenen ücretler. Bazı işletmeler hem kendi tanıtımlarını dolaylı da olsa yapmak hem de spora ve sporcuya hizmet maksadıyla bünyelerinde sporcu çalıştırabilmektedir. Yasa koyucu da bu şekilde amatör sporcu istihdam eden işletmelerde,milli müsabakalara katılanların ücretlerini istisna etmiştir.Ancak istisna 100 kişiden az çalışanı bulunan işletmelerde bir,100’den fazla çalışanı olanlarda ise iki işçi ücretine isabet eden ücrete uygulanacaktır. 3.SONUÇ Gelir Vergisi Kanunu’nun 23.maddesinde sayılan ücret istisnalarının getiriliş amaçları arasında istihdamı teşvik etme,ücret istisnası getirilen ekonomik sektörün gelişmesini sağlama,istihdam edilen bazı işkollarında alınan ücretin düşüklüğü nedeniyle vergi istisnası ile az da olsa ekonomik destek olma gibi sosyal ve ekonomik nedenler yatmaktadır. KAYNAKLAR 1.193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Tebliğleri 2.ÖZBALCI,Y.(1997)Gelir Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları.Ankara:Feryal Matbaacılık, 3.Gelir İdaresi Başkanlığı internet sitesi (www.gib.gov.tr) 14.Yüz ve daha aşağı sayıda işçi çalıştıran işyerlerinde bir, yüzden fazla işçi çalıştıran 62 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » » Örnek Muktezalar « »Örnek Muktezalar« Yıl İçerisinde İşvereni Değişen Personelin Ücret Gelirinin Vergilendirilmesi Hk. » Oda üye aidatlarının iktisadi işletmenin kurumlar vergisi matrahına dahil edilip edilmeyeceği. » Şahıs işletmesine dönüşen şirkette KDV istisnası » Noter satış senedine istinaden ödenen KDV’nin indirim konusu yapılıp yapılamayacağı » Yapı Kooperatifince fiilen teslimi yapılan ancak tahsisi yapılamayan gayrimenkullerin üçüncü kişilere kiralanmasının ortak dışı işlem olup olmadığı ile belge düzeni. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 63 T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI MERSİN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü) Sayı : Konu : 18008620-120[ÖZG-2014-1]-41 06/05/2014 Yıl İçerisinde İşvereni Değişen Personelin Ücret Gelirinin Vergilendirilmesi Hk. İlgide kayıtlı özelge talep formunda, Noterin başka noterliğe atanması nedeniyle Türkiye Noterler Birliği adına Temmuz 2013 ayından itibaren Noterliği vekaleten yürüttüğünüz, dolayısıyla bu dönemden itibaren çalıştırılan personelin işvereni değişmiş olduğundan “Temmuz 2013” ayına ait ücret bordronuzda kümülatif gelir vergisi matrahının “0” olarak kabul edildiği, ancak bu uygulamanın doğru olup olmadığı konusunda tereddüt edildiği belirtilerek, konu hakkındaki Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde, “Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir. Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez...” hükmüne, 62 nci maddesinde ise, “İşverenler, hizmet erbabını işe alan, emir ve talimatları dahilinde çalıştıran gerçek ve tüzel kişilerdir.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 86 ncı maddesinde ise, “Aşağıda belirtilen gelirler için yıllık beyanname verilmez, diğer gelirler için beyanname verilmesi halinde bu gelirler beyannameye dahil edilmez. 1- Tam mükellefiyette; ..... b) Tek işverenden alınmış ve tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretler (4962 sayılı Kanun’un 17/D maddesiyle değişen parantez içi hüküm 07/08/2003 tarihinden geçerli olmak üzere) (birden fazla işverenden ücret almakla beraber, birden sonraki işverenden aldıkları ücretlerinin toplam 103’üncü maddede yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer 64 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası alan tutarı aşmayan mükelleflerin, tamamı tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretleri dahil)...” hükmüne yer verilmiş olup, Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinin ikinci gelir diliminde yer alan tutar 2013 yılı için 26.000 TL. olarak belirlenmiştir. Diğer taraftan, gelirin toplanması ve beyanına ilişkin olarak 16 no.lu Gelir Vergisi Sirkülerinde ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir. İşveren değişikliği ile ilgili olarak 160 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde, “...Buna göre, bir hizmet erbabının birden fazla işverenden ücret alması halinde, her bir işverenin ödediği ücretler, ayrı ayrı vergilendirilmektedir. Dolayısıyla vergi tarifesi, her bir işverenin ödediği ücrete, diğer işveren veya işverenlerin ödediği ücretle ilgilendirilmeksizin ayrı ayrı uygulanmaktadır...” açıklamalarına yer verilmiştir. Öte yandan,1512 sayılı Noterlik Kanununun; 30 uncu maddesinde, “Noter sıfatı, noterliğe atama kararının tebellüğü ile kazanılır.”, 33 üncü maddesinde “ Her ne sebeple olursa olsun boşalan birinci, ikinci veya üçüncü sınıf bir noterliği, atanan noter göreve başlayıncaya kadar o noterlikte çalışan ve stajının altı ay’ını tamamlamış olan stajiyer, bu durumdaki stajiyerler birden fazla ise kıdemlisi, o noterlikte bu durumda stajiyer yoksa noter odasının uygun bulacağı ve görevlendireceği aynı durumdaki stajiyer, bunlardan hiç birisi bulunmadığı takdirde o noterliğin başkatibi, onun da engelli bulunduğu hallerde en kıdemli katibi vekaleten yönetir.” 40 ıncı maddesinde, “Noterlik dairesi, resmi daire sayılır. Kira sözleşmesi daire adına noter tarafından yapılır.”, 42 nci maddesinde, “Noterlik dairesi personeli, noterin emri altında bulunan işe yeter sayıdaki katip ve hizmetliden meydana gelir.”, 45 inci maddesinde, “ Noterler, adayları en az bir yıl süreli bir sözleşme ile işe alırlar. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 atandığı tarihe kadar elde ettikleri ücret gelirleri ile noterliği vekaleten yürütmeye başlamanızdan sonra elde ettikleri ücret gelirlerinin toplamının aynı işverenden elde edilen ücretler olarak Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinde yer alan vergi tarifesinde belirtilen oranlar uygulanmak suretiyle vergilendirilmesi gerekmektedir. Bilgi edinilmesini rica ederim. » Örnek Muktezalar « Sözleşmede açıkça yazılmasa bile noterin, adaylık süresinin bitimini takibeden 15 gün içinde, adayın yetersizliği sebebiyle feshi ihbar hakkı saklıdır. Adaylık süresinin uzatılması halinde de aynı hüküm uygulanır.” 197 nci maddesinde, “ Noter vekilleri, normal noterlik işlemlerinin görülmesi dışında, noterin yazılı muvafakati alınmadıkça noterliğin durumuna ve noterin mamelekine tesir edecek şekilde bir tasarufta bulunamazlar. Bu Kanunun noterlerin atanması, Türkiye Noterler Birliği, topluluk sigortası, hastalık ve izne ilişkin hükümleri icra müdürü, icra müdür yardımcısı ve adalet memurlarından tayin edilen noter vekilleri ile geçici yetkili noter yardımcıları hakkında uygulanmaz.”hükümlere yer verilmiştir. Bu hüküm ve açıklamalara göre, Noterin başka noterliğe atanması nedeniyle Türkiye Noterler Birliği adına noterliği “vekalet”en yürütmeniz durumunun noterlikte çalışan personel açısından işveren değişikliği olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp, söz konusu personelin Noterin başka noterliğe (*)Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413. maddesine dayanılarak verilmiştir. (**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir. (***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 65 T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI AYDIN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (Vergi ve Anlaşmalar Uygulama Müdürlüğü) Sayı : 79690095-125-11 30/04/2014 Konu : Oda üye aidatlarının iktisadi işletmenin kurumlar vergisi matrahına dahil edilip edilmeyeceği. İlgi (a)’da kayıtlı yazınız ve ilgi (b)’de kayıtlı özelge talep formunuzda; 6964 sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanununa göre faaliyetinizi sürdürmekte iken, 03.05.2011 tarihinde satın aldığınız kepçe nedeniyle Odanız bünyesinde oluşan iktisadi işletmenin kurumlar vergisi mükellefiyetini tesis ettirdiğiniz belirtilerek Oda aidatlarının iktisadi işletmenizin kurumlar vergisi matrahına dahil edilip edilmeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde dernek ve vakıflar kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmazken, aynı maddenin birinci fıkrasının (ç) bendi ile dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler kurumlar vergisi mükellefiyeti kapsamına alınmışlardır. Aynı Kanunun 2 nci maddesinin beşinci fıkrasında, dernek ve vakıflara ait veya bağlı olup faaliyetleri devamlı bulunan ve sermaye şirketleri ile kooperatifler dışında kalan ticari, sınai ve zirai işletmelerin dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri olduğu, aynı maddenin altıncı fıkrasında da dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazanç amacı gütmemelerinin, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunmasının, tüzel kişiliklerinin olmamasının, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya işyerlerinin bulunmamasının mükellefiyetlerini etkilemeyeceği, mal ve hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olmasının, kâr edilmemesi veya kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin bunların iktisadi işletme niteliğini değiştirmeyeceği hükme bağlanmıştır. 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerle ilgili (2.4.) bölümünde; iktisadi işletmenin belirlenmesinde iktisadi işletmenin en belirgin özelliğinin bağlılık, devamlılık ve faaliyetin ticari, sınai veya zirai bir mahiyet arz etmesi olduğu 66 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası diğer bir anlatımla iktisadi işletmenin unsurlarının ticari faaliyetin de temel özelliklerinden olan, bir organizasyona bağlı olarak piyasa ekonomisi içerisinde bedel karşılığı mal alım-satımı, imalatı veya hizmet ifaları gibi faaliyetler olduğu, Kanunun bu gibi halleri tek tek saymak yerine, dernek veya vakıf tarafından piyasa ekonomisi içerisinde icra edilen tüm iktisadi faaliyetleri kapsamına aldığı, satılan mal veya hizmete ait bedelin sadece maliyeti karşılayacak kadar olmasının, kâr edilmemesinin, kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin iktisadi işletme olma vasfını değiştirmeyeceği açıklanmıştır. Vergi uygulamaları bakımından dernek olarak kabul edilen odaların tüzel kişilikleri itibarıyla kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmamaktadır. Ancak, iktisadi işletme oluşturacak şekilde ticari, sınai ve zirai faaliyette bulunmaları halinde bu faaliyetleri nedeniyle kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilecektir. Buna göre, kurumlar vergisi uygulaması açısından dernek olarak kabul edilen ve mükellefiyeti bulunmayan Odanızın üyelerinden tahsil etmiş olduğu aidatlar ticari mahiyet arz etmediğinden, söz konusu aidatların, Odanız tarafından satın alınarak işletilen kepçe dolayısıyla oluşan iktisadi işletmenizin kurumlar vergisi matrahına dahil edilmemesi gerekmektedir. Bilgi edinilmesini rica ederim. (*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir. (**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir. (***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » Örnek Muktezalar « T.C. UŞAK VALİLİĞİ Defterdarlık : Gelir Müdürlüğü Sayı : Konu : 52796708-130-1 08/04/2014 Şahıs işletmesine dönüşen şirkette KDV istisnası İlgide kayıtlı özelge talep formunun incelenmesi sonucunda; Banaz Vergi Dairesi Müdürlüğünün ... vergi kimlik numaralı mükellefi ... İnş Ltd. Şti’nin ortağı olduğunuz belirtilerek şirketin tüm aktif ve pasifleriyle birlikte şahsınıza devri durumunda katma değer vergisi (KDV) uygulanıp uygulanmayacağı sorulmaktadır. I- KURUMLAR VERGİSİ YÖNÜNDEN 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 124 üncü maddesinin birinci fıkrasında kollektif, komandit, anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin ticaret şirketi olduğu belirtilmiş aynı maddenin ikinci fıkrasında ise kollektif ve komandit şirketin şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketin ise sermaye şirketi olduğu hükme bağlanmıştır. Aynı Kanunun 180 inci maddesinde, “(1) Bir şirket hukuki şeklini değiştirebilir. Yeni türe dönüştürülen şirket eskisinin devamıdır.” denilmekte olup “b) Geçerli tür değiştirmeler” başlıklı 181 inci maddesinde ise, “(1) a) Bir sermaye şirketi; 1. Başka türde bir sermaye şirketine; 2. Bir kooperatife; ... dönüşebilir.” hükmü yer almaktadır. Aynı Kanunun 194 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında ise “Bir ticaret şirketinin bir ticari işletmeye dönüştürülebilmesi için, söz konusu ticaret şirketinin paylarının tümü, ticari işletmeyi işletecek kişi veya kişiler tarafından devralınmalı ve ticari işletme bu kişi veya kişiler adına ticaret siciline tescil ve ilan edilmelidir. Bu hâlde, ticari işletmeye dönüştürülen ticaret şirketi, bir kollektif veya komandit şirket ise mezkûr ticaret şirketinin borçlarından, ticari işletmeyi işletecek kişi ve kişiler ile ticaret şirketinin eski ortakları da 264 üncü maddedeki zamanaşımı süresince sıfatlarına göre müteselsilen sorumlu MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 olurlar. Dönüştürmeye bu Kanunun 264 ilâ 266 ncı maddeleri de uygulanır.” denilmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda bir sermaye şirketinin nev’i değişikliği yoluyla şahıs şirketine dönüşmesi mümkün bulunsa da özelge talep formunuzda belirtilen devir işleminin nasıl vergilendirileceği hususunda vergi kanunlarının dikkate alınacağı tabidir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci maddesinde kurumların ticari faaliyetlerinin tamamen sona erdirilmesine yönelik yapılan işlemler süreci olan tasfiye hükümlerine yer verilmiş olup aynı Kanunun 19 uncu maddesinde nev’i değişikliğine ilişkin olarak yapılan düzenlemelere göre, kanuni veya iş merkezi Türkiye’de bulunulan bir kurumun kanuni veya iş merkezi Türkiye’de bulunan kuruma dönüştürülmesi, münfesih kurumun tür değişikliği tarihindeki bilanço değerlerinin bir bütün olarak devri ve aynen bilançosuna geçirilmesi halinde mümkün olabilecektir. Aynı Kanunun “Devir, Bölünme ve Hisse Değişimi Hallerinde Vergilendirme” başlıklı 20 nci maddesinde ise; “(1) Devirlerde, aşağıdaki şartlara uyulduğu takdirde, münfesih kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilir; birleşmeden doğan karlar ise hesaplanmaz ve vergilendirilmez: a) Şirket yetkili kurulunun devre ilişkin kararının Ticaret Sicilinde tescil edildiği tarih, devir tarihidir. Münfesih kurum ile birleşilen kurum; 1) Devir tarihi itibarıyla hazırlayacakları ve müştereken imzalayacakları münfesih kuruma ait kurumlar vergisi beyannamesi ile, 2) Devir işleminin hesap döneminin kapandığı aydan kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayın sonuna kadar geçen süre içerisinde yapılması halinde, münfesih kurumun önceki hesap dönemine ilişkin olarak hazırlayacakları İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 67 ve müştereken imzalayacakları münfesih kuruma ait kurumlar vergisi beyannamesini, birleşmenin Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarihten itibaren otuz gün içinde münfesih kurumun bağlı bulunduğu vergi dairesine verirler. b) Birleşilen kurum, münfesih kurumun tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini ve diğer ödevlerini yerine getireceğini münfesih kurumun birleşme sebebiyle verilecek olan kurumlar vergisi beyannamesinin ekinde vereceği bir taahhütname ile taahhüt eder. Mahallin en büyük mal memuru, bu hususta birleşilen kurumdan ayrıca teminat isteyebilir.” hükmüne yer verilmek suretiyle yukarıda belirtilen şartların oluşması halinde sadece devir tarihine kadar elde edilen kazançların vergilendirilip, doğrudan doğruya birleşmeden doğan karların hesaplanmayacağı belirtilmiştir. Bu hüküm ve açıklamalara göre, ortağı olduğunuz ... İnş. Ltd. Şti.’nin tüm aktif ve pasifleriyle şahsınıza devredilerek şahıs işletmesine dönüştürülmesi işlemi, Kurumlar Vergisi Kanununun 19 ve 20 nci maddeleri kapsamında “devir” olarak değerlendirilemeyeceğinden söz konusu nev’i değişikliğinden doğan karlar vergiye tabi tutulacaktır. 68 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası II- KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN 3065 sayılı KDV Kanununun; 1/1 inci maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu, 17/4-c maddesinde, Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesinde belirtilen işlemler ile Kurumlar Vergisi Kanuna göre yapılan devir ve bölünme işlemlerinin KDV den müstesna olduğu, hükümlerine yer verilmiştir. Buna göre, ortağı olduğunuz ... İnş. Ltd. Şti.’nin tüm aktif ve pasifleriyle şahsınıza devredilerek şahıs işletmesine dönüştürülmesi işlemi, Kurumlar Vergisi Kanununun 19 ve 20 nci maddeleri kapsamında “devir” olarak değerlendirilemeyeceğinden, söz konusu işlemin KDV Kanununun 17/4-c maddesi kapsamında KDV den istisna tutulması mümkün değildir. Bilgi edinilmesini rica ederim. (*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413. maddesine dayanılarak verilmiştir. (**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir. (***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 Sayı : 30094508-130[29-2013/2.5]-14 01/04/2014 Konu : Noter satış senedine istinaden ödenen KDV’nin indirim konusu yapılıp yapılamayacağı İlgide kayıtlı özelge talep formu ile, 02.04.2012 tarihinde noter satış senedi ile satın aldığınız 2003 model çekici cinsi araca ilişkinin faturanın, aracın miras yoluyla satıcılara intikal etmesi, satıcıların mükellef oldukları süre zarfında fatura bastırmamış olmaları ve satış tarihi itibariyle de mükellefiyetlerinin terkin edilmesi nedeniyle verilemediği belirtilerek, bahse konu araç için ödediğiniz KDV yi noter satış senedi veya başka bir belgeye istinaden indirim konusu yapıp yapamayacağınız hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir. 3065 sayılı KDV Kanununun; -1/1 inci maddesinde; Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu, -29/1-a maddesinde, mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan KDV den, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV yi indirebilecekleri, -29/3 üncü maddesinde, indirim hakkının, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği takvim yılı aşılmamak kaydıyla ilgili belgelerin kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği, -34/1 inci maddesinde, yurt içinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait KDV nin, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinden ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebileceği, -53 üncü maddesinde de, bu Kanunda geçen fatura ve benzeri vesikalar tabirinin Vergi Usul Kanununda düzenlenen vesikaları ifade ettiği, hükme bağlanmıştır. Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinde ise, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait kayıtların tevsikinin MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » Örnek Muktezalar « T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI ERZURUM VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü mecburi olduğu hükme bağlanmış, aynı Kanunun 229-242 nci maddelerinde de bu Kanuna göre düzenlenmesi ve alınması gereken vesikalara ait hükümlere yer verilmiştir. Nakliyecilik faaliyeti ile iştigal etmekte iken 14.12.2012 tarihinde vefat eden ... varislerine intikal eden 25 ES 942 plakalı çekici cinsi araçtan dolayı ölüm tarihi itibariyle murisin eşi ... adına mükellefiyet tesis edildiği, bahse konu aracın tarafınıza satışının yapıldığı tarih itibariyle de (02.04.2013) satıcının mükellefiyetinin kapatıldığı, ...’in mükellef olduğu 14.12.2012-02.04.2013 tarihleri arasında faaliyetine ilişkin belge bastırdığına dair herhangi bir bilginin bulunmadığı anlaşılmıştır. Buna göre, KDV mükelleflerinin kendilerine yapılan teslim ve hizmetlere ait KDV yi indirim konusu yapabilmesi için, öncelikle bu işlemlere ilişkin KDV nin fatura ve benzeri belgelerde gösterilmesi ve bu belgelerin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği takvim yılı içinde kanuni defterlere kaydedilmesi gerekmektedir. Satıcı tarafından faturası düzenlenmeyen çekici cinsi araç için noter satış senedine istinaden ödendiği belirtilen KDV nin noter satış senedine dayanılarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, işi terk etmesi nedeniyle belge bastırması mümkün bulunmayan ödevliden satın alınan çekici için fatura alınamaması aracın noter satış senedine istinaden işletmenin aktifine kaydedilmesine engel teşkil etmemektedir. Bilgi edinilmesini rica ederim. (*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413. maddesine dayanılarak verilmiştir. (**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir. (***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 69 T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü Sayı : 11395140-019.01-877 11/04/2014 Konu : Yapı Kooperatifince fiilen teslimi yapılan ancak tahsisi yapılamayan gayrimenkullerin üçüncü kişilere kiralanmasının ortak dışı işlem olup olmadığı ile belge düzeni. İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; kooperatifinizin, ortaklarını işyeri sahibi yapmak amacıyla kurulduğu, işyerlerinin iskânının alınarak fiilen teslim edildiği ancak işyeri arsalarına ilişkin olarak TOKİ ile mahkeme sürecinin devam etmesi nedeniyle ortaklar adına tahsislerin yapılamadığı ve ortaklarla ferdi münasebete geçilemediği belirtilerek; sanayi sitesinin sevk ve idaresi ile güvenlik vb. ortak ihtiyaçlar için sitede faaliyet gösteren ortaklarınızdan ve bazı işyerlerinin ortaklarınız tarafınızdan kullanılmayarak kiraya verilmesi nedeniyle üçüncü kişilerden aidat toplanması ile kooperatife ait gayrimenkullerin ve henüz proje aşamasında olan sosyal tesislerin kiraya verilmesinin “ortak dışı işlem” sayılıp sayılmayacağı ile söz konusu aidatlar ve kira gelirleri için belge düzenlenip düzenlenmeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır. IKURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında kurum kazancının gelir vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından oluşacağı; aynı Kanunun 6 ncı maddesinde de kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içende elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Anılan Kanunun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde yer alan; “Tüketim ve taşımacılık kooperatifleri 70 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir işyeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanun’un 13’üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatifleri” hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur. 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13. Kooperatifler” başlıklı bölümünde muafiyet şartları detaylı olarak açıklanmış olup kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmeleri için ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmamasına, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesine, yedek akçelerinin ortaklara dağıtılmamasına, sadece ortaklarla iş görülmesine dair hükümlerin bulunması ve bu kayıt ve şartlara da fiilen uyulması gerekmektedir. Bu şartlara ana sözleşmelerinde yer vermeyen ya da yer vermekle beraber bu şartlara fiiliyatta uymayan kooperatifler, muafiyet MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 veya ortak kullanım alanlarına ait kiralama işlemlerinin kooperatif tarafından gerçekleştirilmesi ya da ortaklarının sosyal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile gerekli tesislerin kurularak kiraya verilmesi veya işletilmesi, muafiyet şartını ihlal edici ortak dışı işlem olarak değerlendirilecek olup muafiyet şartlarının ihlal edildiği tarih itibarıyla kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilecektir. Bu durumda, ortak giderleri (ısıtma, aydınlatma, yakıt, bina bakım onarım, tadilat, çevre düzenleme, güvenlik, temizlik vb.) karşılamak amacıyla işyeri sahibi veya kiracılardan tahsil edilen aidatların kurum kazancınıza dahil edilmesi gerekmektedir. » Örnek Muktezalar « hükümlerinden yararlanamayacaktır. Söz konusu Tebliğin “4.13.1.4.3. Yapı kooperatiflerinde ortak dışı işlemler” başlıklı bölümünde ise; “Yapı kooperatifi tarafından inşa edilen işyeri ve konutlarda yaşayan insanların sosyal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla sosyal tesislerin kat karşılığı inşa ettirilmesi de ortak dışı işlem sayılmayacaktır. Bu tesislerin yapımını müteakip, kooperatif tarafından işletilmesi halinde, işletilmeye başlandığı tarihte muafiyet şartı ihlal edilmiş sayılacaktır. ... Kooperatife ait taşınmazların, ortaklara veya ortak olmayanlara kiraya verilmesi veya kooperatifin inşa ettiği konut veya işyerlerinin ortaklara dağıtımından sonra elinde kalan işyeri, konut veya arsaların satılması ortak dışı işlem sayılacaktır. ... Öte yandan, bazı kooperatiflerin ana sözleşmelerinde, ‘ortakların sosyal, kültürel ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak üzere gerekli tesisleri kurmak, işletmek veya kiraya vermek ....’ hükmü yer alabilmektedir. Ana sözleşmelerinde söz konusu hüküm olsa dahi fiilen söz konusu tesislerin kurulup bizzat işletilmesi veya kiraya verilmesi ortak dışı işlem olarak değerlendirilecektir. Bu hükmün, ana sözleşmede yer alması tek başına mükellefiyet için yeterli olmayacaktır.” açıklamaları yer almaktadır. Ayrıca, yapı kooperatiflerinde yapı ruhsatı veya arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olma şartı aranılmakta ise de arazi tapusu veya yapı ruhsatlarının Toplu Konut İdaresi Başkanlığı veya kooperatif birlikleri ya da kooperatifler merkez birlikleri adına olması halinde de bahse konu yapı kooperatifleri ile kooperatif birlikleri kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilecektir. Bu hüküm ve açıklamalara göre, kooperatifiniz tarafından ortaklara fiilen tesliminin yapılmasına rağmen devam eden yargı süreci nedeniyle ortaklar adına tahsisleri henüz yapılamamış olan gayrimenkullerin, gelirleri kendilerine ait olmak üzere, ortaklarınız tarafından kiraya verilmesi ortak dışı işlem olarak değerlendirilemeyecektir. Öte yandan, fiilen ortaklara teslim edilmesine rağmen tahsisi yapılmamış olan gayrimenkullere II- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesi uyarınca; bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburi olup, bu vesikalara ait hükümlere aynı Kanunun 229-242 nci maddelerinde yer verilmiştir. Anılan Kanunun 232 nci maddesinde ise birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere ve vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetinde oldukları hükme bağlanmıştır. Kooperatifinizin kurumlar vergisi veya katma değer vergisi mükellefiyetinin bulunması halinde, üyelerin güvenlik, bahçıvanlık, havuz ve sosyal tesislerin bakımı, elektrik ve su gibi ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla tahsil edilen aidatlar için üyeler adına; kooperatife ait gayrimenkullerin veya proje aşamasındaki sosyal tesislerin tamamlandığında kiraya verilmesi durumunda ise kiracı adına fatura düzenlenmesi gerekmektedir. Öte yandan, kooperatifinizin katma değer vergisi ve kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmaması halinde tahsil edilen aidatlar için fatura düzenlemesine gerek bulunmamaktadır. Ancak söz konusu aidatların kooperatiflerin bağlı oldukları İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 71 mevzuata göre gelirleri için düzenleyecekleri belgelerin düzenlenmesi suretiyle kayıtlara alınması gerekmektedir. Bilgi edinilmesini rica ederim. (*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413. maddesine dayanılarak verilmiştir. (**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir. (***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır. 72 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No:2012/1851 • Karar No:2013/632 Özeti : Davacıların adlarına hükmen tescil edilen gayrimenkul üzerine müteahhidin vergi borçları nedeniyle konulan haczin zamanaşımına uğradığı ileri sürülerek kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada Vergi Mahkemesince verilen ret kararında; Anayasada, Kişilerin Temel Hak ve Özgürlüklerine İlişkin Uluslararası Sözleşmelerde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında yer alan kişilerin temel haklarını korumaya yönelik ilkelere ve hukuka uyarlık bulunmadığı hakkında. » Örnek Yargı Kararları « »Örnek Yargı Kararları« T.C. D A N I Ş T A Y Yedinci Daire Esas No : 2012/4237 • Karar No : 2012/7610 Özeti: Yatırım teşvik mevzuatı koşullarına aykırı hareket edildiğinden bahisle, eşyanın ithalinde alınması gereken katma değer vergisi üzerinden, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesinin 2’nci fıkrası gereğince, vergi zıyaı cezası kesilmesi konusunda yetkili merciin, ithalat vergilerinin tarh, tahakkuk ve tahsiline yetkili olan gümrük idaresi olduğu; bu nedenle, bahsi geçen cezanın vergi dairesi müdürlüğünce kesilmesinde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı hakkında. T.C. D A N I Ş T A Y Dokuzuncu Daire Esas No : 2010/4896 • Karar No : 2012/9474 Özeti: İdarelerin zorlaması sonucu ihtirazi kayıtla verilen beyannamelere dayanılarak tarh edilen vergi ile kesilen cezalarda hukuka uygunluk bulunmadığı hakkında. T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No: 2012/2729 • Karar No: 2013/1376 Özeti: Birleşmenin ilişkili şirketler arasında gerçekleştirilmiş olmasının tek başına kanunda yer alan teşviklerden yararlanmaya engel teşkil etmeyeceği, bununla birlikte kanunda belirtildiği şekilde birleşmenin istihdamın veya faaliyetin kaydırılması gibi sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapıldığının tespitinin gerekli olduğu, olayda bu yönde yapılmış bir tespit olmadığı gibi davacı tarafından ibraz edilen yeminli mali müşavir tespit raporunda, birleşme sonucunda karlılığın ve istihdamın arttığına ilişkin tespit ve değerlendirmelere yer verildiği, bu nedenle eksik incelemeye dayalı olarak davacının ihtirazi kaydının kabul edilmemesi suretiyle yapılan işlem kanuna uygun olmadığından, aksi yöndeki mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmediği hakkında. T.C. İZMİR 3. VERGİ MAHKEMESİ ESAS NO : 2013/1956 • KARAR NO : 2014/854 ÖZETİ: Davacı vekili tarafından, davacı şirket adına 2009/12 dönemi için re’sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı özel tüketim vergisinin, 5838 sayılı Kanuna göre müstehzar ürünü 34.03 G.T.İ.P. numarasında yapılan en geniş tanıma göre %70 veya daha fazla petrol yağları ve bitümenli minerallerden elde edilen yağları içerenler olarak tarif edildiği, bu kanunun uygulanmasına istinaden çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararında da aynı tanımın yapıldığı, 4760 sayılı Kanunun 8/1. maddesine aykırı bir durum söz konusu olmadığı, sonradan çıkartılan gümrük genel tebliği izahnamesi ile bu tanımlamaların dışına çıkılmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 73 T.C. DANIŞTAY Dördüncü Daire Esas No:2012/1851 Karar No:2013/632 Anahtar Kelimeler: Vergi Borcu, Haciz, Tahsil Zaman Aşımı Süresi Özeti : Davacıların adlarına hükmen tescil edilen gayrimenkul üzerine müteahhidin vergi borçları nedeniyle konulan haczin zamanaşımına uğradığı ileri sürülerek kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada Vergi Mahkemesince verilen ret kararında; Anayasada, Kişilerin Temel Hak ve Özgürlüklerine İlişkin Uluslararası Sözleşmelerde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında yer alan kişilerin temel haklarını korumaya yönelik ilkelere ve hukuka uyarlık bulunmadığı hakkında. Temyiz Eden : 1-… 2-… Vekili : Av. … Karşı Taraf : Kale Vergi Dairesi Müdürlüğü İstemin Özeti : Müteahhitten satın alınan dairenin Sivas 3.Asliye Hukuk Mahkemesi kararı uyarınca davacıların adlarına hükmen tescilinden önce, müteahhidin vergi borçları nedeniyle haciz konulduğu ancak hacze esas alınan vergi borçlarının zaman aşımına uğradığı ileri sürülerek söz konusu dairenin üzerindeki haczin kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır. Sivas Vergi Mahkemesinin 23.12.2011 günlü ve E:2011/294, K:2011/592 sayılı kararıyla; davacılar adına üzerindeki hacizler kalmak kaydıyla hükmen tescil edilmiş olan taşınmazın, tapu kaydına 2004 ve 2005 yıllarında müteahhitin vergi borçları nedeniyle Sivas 3.Asliye Hukuk Mahkemesi kararından daha önce konulmuş olan hacizler için belirli sürelerde satış istenilmemesi nedeniyle kalkmasından söz edilemeyeceği ancak hacze esas vergi borçları için tahsil zaman aşımı süresinin dolmasından sonra haczin de kaldırılması gerekmekte ise de; hacze esas alınan müteahhite ait vergi borçlarının tahsili için 2004 ve 2005 yıllarında haciz tatbikinden sonra beş yılllık tahsil zaman aşımı süresi içerisinde 74 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 2005, 2006, 2007, 2008, 2009, 2010 yıllarında müteahhitin vergi borçlarına karşılık yapılan tahsilatların ve 6111 sayılı Kanun kapsamında 01.04.2011 tarihli dilekçeyle vergi borçlarının yeniden yapılandırılması işleminin yeni bir tahsil zaman aşımı süresi başlatmış olması karşısında hacze esas alınan vergi borçlarının tahsil zaman aşımına uğradığından da söz edilemeyeceğinden haczin kaldırılması isteminin reddi yolundaki işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, haciz tarihi itibariyle beş yıllık tahsil zaman aşımı süresinin dolduğunu, bu süreçte zaman aşımını kesecek bir sebebin gerçekleşmediğini, muhtelif kodlu vergilere ait muhtelif cüz’i miktarlarda yapılan tahsilatların hacze esas alınan borçlara ilişkin olup olmadığının belli olmadığını, bir borç için yapılan tahsilatın başka bir borcun zaman aşımını kesmesinin hukuken mümkün olmadığını, neticede tahsil zaman aşımı dolduğundan taşınmazları üzerindeki haczin hukuka aykırı hale geldiğini ve kaldırılması gerekeceğini ileri sürerek kararın bozulması istemektedir. Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur. Tetkik Hakimi Şaban Emre Dülger’in Düşüncesi : Davacıların müteahhitten satın aldıkları dairenin adlarına tescilinden önce, müteahhitin vergi borçları nedeniyle taşınmaza haciz konulmuş, en son 2005 yılında konulan haciz itibariyle hacze esas alınan vergi borçları için tahsil zaman aşımı süresi dolduğu ileri sürülerek haczin kaldırılması istemiyle başvuru yapılmış ve bu başvurunun reddine ilişkin işlem dava konusu edilmiştir. Dosyanın incelenmesinden, davacılar ile müteahhit arasında yapılan daire satış sözleşmesi uyarınca, müteahhite ait … Mahallesi … Caddesi … ada üzerinde inşa edilen binadan bir dairenin davacılara verileceği konusunda anlaşma sağlandığı, davacılar tarafından satın alınan daire bedelinin ödendiği, müteahhitin inşaatı MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 vadesinin rastlandığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrayacağı hükme bağlanmış, 103’üncü maddesinde ise, ödeme ve amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması zamanaşımını kesen sebepler arasında sayılmıştır. Davacılar, adlarına tescil edilen taşınmaz üzerindeki hacizden dolayı menfaatleri ihlal edildiğinden hacze esas alınan vergi borcunun zaman aşımına uğradığını ileri sürerek söz konusu haczin kaldırılmasını isteyebileceklerdir. Dolayısıyla, davacıların borcu olmadığı halde müteahhitin vergi borcunun zaman aşımına uğrayıp uğramadığı yönünden incelenmesi hakkaniyet gereğidir. Bu bağlamda dosya içeriğinden, asıl borçlu müteahhitin vergi borçları için muhtelif yıllarda muhtelif cüz’i ödemelerin yapıldığı ve 6111 sayılı Kanun kapsamında 01.04.2011 tarihli dilekçeyle vergi borçlarının yeniden yapılandırıldığı, hacze esas alınan vergi borçlarının hangi yıllara, hangi vergilere ait olduğunun belli olmadığı ve yapılan ödemelerin de hacze ilişkin vergi borçlarını içerip içermediğinin de belli olmadığı anlaşılmaktadır. Müteahhit tarafından yapıldığı ileri sürülen ödemeler zaman aşımını kesecek olmasına rağmen, müteahhit tarafından kendi aleyhine sonuç doğuracak şekilde cüz’i miktarda ödemelerin yapılması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan zamanaşımının kesildiğinden söz edilemeyeceği, ayrıca yapılan bu cüz’i ödemelerin zaman aşımını kestiği kabul edilse dahi hacze esas alınan vergi borcunu içerip içermediği de belli olmadığından yine zaman aşımının kesildiğinden söz edilemez. Dairenin üzerine en son 2005 yılında haciz konulduğu göz önüne alındığında tahsil zaman aşımı süresinin son günü 31.12.2010 olacağından bu tarihten sonraki bir tarihte 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılmaya gidilmesi de, yeni bir tahsil zaman aşımı süresi ihya etmeyecektir. Bu durumda, hacze esas alınan vergi borcu zaman aşımına uğradığından davalı İdare açısından artık bu borç eksik borç hükmündedir. Haczin kaldırılması amacıyla davacılar tarafından zaman aşımına uğramış bu borcun ödenmesinin beklenilmesi de hakkaniyete uygun değildir. Dolayısıyla müteahhitin vergi borcunun cebri takip yollarıyla tahsil edilmeye çalışılması mümkün olamayacağından davacıların taşınmazı üzerindeki haczin kaldırılması gerekmektedir. Uyuşmazlığa bireylerin temel hak İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası » Örnek Yargı Kararları « tamamlamadığı, kaba inşaat halinde bıraktığı, yarım kalan dairenin davacıların kendi imkanları ile yaklaşık 30 milyar lira harcamaları suretiyle tamamlandığı, müteahhitin sözleşmeden doğan yükümlülükleri yerine getirmediği, ayrıca bedeli ödenen dairenin tapusunun halen müteahhit adına kayıtlı olduğu, müteahhitin ödenmeyen vergi borçlarından dolayı davacıların satın aldıkları daire de dahil olmak üzere müteahhit adına kayıtlı görünen taşınmazlar üzerine haciz konulduğu, davacılar tarafından Sivas Asliye 3. Hukuk Mahkemesi nezdinde sözleşmeye dayalı olarak tapu iptali ve tescil davasının açıldığı, anılan Mahkemenin E:2005/307, K:2007/75 sayılı kararıyla; müteahhit adına kayıtlı olan tapunun iptaline, taşınmaz tapusu üzerinde bulunan hacizler kalmak kaydıyla davacılar adına tesciline karar verildiği, davacılar tarafından, müteahhitin vergi borcundan dolayı taşınmazlara en son 2005 yılında konulan hacizden sonra hacze esas alınan vergi borcu için başlayan beş yıllık tahsil zaman aşımı süresinin dolduğu ileri sürülerek haczin kaldırılması istemiyle davalı İdareye başvurulduğu, davalı İdarece istemin reddilmesine ilişkin tesis edilen işlemin iptali istemiyle de açılan davada, Vergi Mahkemesince, hacze esas alınan müteahhit vergi borçlarının tahsili için 2004 ve 2005 yıllarında haciz tatbikinden sonra beş yıllık tahsil zaman aşımı süresi içerisinde muhtelif yıllarda yapılan tahsilatlar ve 6111 sayılı Kanun kapsamında vergi borçlarının yeniden yapılandırılması nedeniyle hacze esas vergi borçlarının zaman aşımına uğramadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacılar ile müteahhit arasında yapılan daire satış sözleşmesi uyarınca, davacıların daire bedelini ödemek suretiyle, müteahhitin de inşaatı tamamladıktan sonra dairenin davacılar adına tapuya tescil ettirmesi suretiyle, tarafların edimlerini yerine getirmesi gerekmektedir. Ancak davacılar tarafından daire bedelinin ödenmesi suretiyle edimin yerine getirilmesine rağmen müteahhit inşaat yarıda bırakarak ve dairenin tapusunu davacılar adına tescil ettirmeyerek üzerine düşen edimi yerine getirmemiştir. Müteahhitin dürüstlük kurallarına aykırı bir şekilde sözleşmeden doğan edimini yerine getirmemesi nedeniyle davacıların adlarına hükmen tescil edilen taşınmaz üzerinde haciz bulunmaktadır. Dolayısıyla müteahhit edimini yerine getirmiş olsaydı davacılar adına tescil edilen taşınmaz üzerinde haciz bulunmayacaktı. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 102’nci maddesinde amme alacağının 75 ve özgürlükleri açısından bakıldığında ise; Anayasamızın 35. maddesinde; “ Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 1 No.lu Protokolün 1. maddesinde de; “ Her gerçek veya tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” denilmektedir. Mülkiyet hakkının, başta Anayasamız olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Kişilerin Temel Hak ve Özgürlüklerine ilişkin diğer uluslararası sözleşmeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında korunması gereken temel haklardan olduğu belirtilmekte ve bu hakkın sınırlanabilmesi için kamu yararı gerekçesi ve Kanun ile olması koşulu öngörülmüştür. Doktrinde yer alan görüşe göre, genel olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kamu yararı konusuna geniş bir perspektiften baktığı, bu konuda devletlerin takdir yetkisini kabul ettiği, bununla beraber kamu yararı konusunda amaçla kullanılan araçlar arasında makul bir orantı kurulması ve mülkiyet hakkından mahrum edilen bireye kamu yararına aşırı yük yüklenip yüklenmediği konusunun karar verirken belirleyici olduğu görülmektedir. Mahkemeye göre, Sözleşme kamu yararı ve birey hakları arasında çok duyarlı bir denge kurmuştur. Kamu yararından beklenen, yetkinin ölçülü, makul ve amacına uygun şekilde kullanılmasıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, mülkiyet hakkının ihlali ile ilgili kararlarında, yoksun bırakmanın kamu yararına olup olmadığı, alınan tedbirlerin takip edilen amaçla ölçülü olup olmadığı ve alınan tedbirlerin hukuki olup olmadığı hususlarını değerlendirmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, …/ Türkiye Davasında( …/ Türkiye Davası, Başvuru No:19639/92) ; devlet alacakları için uygulanan faiz ile devlet borçları için uygulanan faiz arasındaki farktan bahsetmiş, kişiye 5-6 yıl sonra yapılan 76 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası ödemelerin paranın büyük oranda değer kaybıyla birlikte verilmesinin, kamu yararı ile kişisel yarar arasında adil olmayan bir dengesizlik yarattığını belirterek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 1 No.lu Protokolün 1. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Uyuşmazlık konusu olayda, kamu yararı, ödenmemiş olan amme alacağının tahsil edilmesidir, buna karşılık kişisel yarar, davacıların satın aldıkları daire üzerinde üçüncü bir şahsın borcundan dolayı konulan haciz nedeniyle mülkiyet haklarının ihlalinin ortadan kaldırılmasıdır. Davacıların taşınmazı üzerinde bulunan haciz mülkiyet hakkının özünü zedelemekte ve hakkı kullanılamaz hale getirmektedir. Söz konusu haczin dayanağı amme alacağı için tahsil zaman aşımı süresinin dolduğu iddiası ve haczin üçüncü şahsın borcundan dolayı olması göz önünde bulundurularak kamu yararı ile davacıların temel hakkı olan mülkiyet hakkı kıyaslandığında kamu yararı adına temel hakkın ihlal edilmesi ölçülülük ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir. Çünkü ileri sürülen kamu yararı, kamu için öncelikli, genel menfaatleri koruyan, kamu hizmetlerinin sürdürülmesi için zorunlu bir durum arz etmemekte, sadece devlete başkasının mülkü üzerinde sebepsiz yere tasarruf etme hakkı vermektedir. Bunun karşısında kişinin temel hakkı ihlal edilmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkı kullanılamaz hale getirilerek kişi yararı ile kamu yararı arasındaki denge kişi aleyhine bozulmaktadır. Açıklanan nedenlerle, davacıların taşınmazı üzerindeki haczin kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada Vergi Mahkemesince verilen ret kararında Anayasada, Kişilerin Temel Hak ve Özgürlüklerine İlişkin Uluslararası Sözleşmelerde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında yer alan kişilerin temel haklarını korumaya yönelik ilkelere ve hukuka uyarlık bulunmadığından bozulması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir. Bu nedenle, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına, 12.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » Örnek Yargı Kararları « T.C. DANIŞTAY Yedinci Daire Esas No : 2012/4237 Karar No : 2012/7610 Anahtar Kelimeler: Serbest Dolaşıma Giriş Beyannamesi, Yatırım Teşvik Belgesi, Muafiyet Özeti: Yatırım teşvik mevzuatı koşullarına aykırı hareket edildiğinden bahisle, eşyanın ithalinde alınması gereken katma değer vergisi üzerinden, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesinin 2’nci fıkrası gereğince, vergi zıyaı cezası kesilmesi konusunda yetkili merciin, ithalat vergilerinin tarh, tahakkuk ve tahsiline yetkili olan gümrük idaresi olduğu; bu nedenle, bahsi geçen cezanın vergi dairesi müdürlüğünce kesilmesinde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı hakkında. Temyiz İsteminde Bulunan : … Karşı Taraf: İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı (Rami Vergi Dairesi Müdürlüğü) İstemin Özeti: Davacı adına tescilli 23.05.2002 gün ve 3914 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesiyle 15.02.2002 gün ve 67367 sayılı yatırım teşvik belgesi kapsamında muafiyet uygulanarak ithal edilen eşyanın beş yıllık süre dolmadan ve izin alınmadan satılmak suretiyle teşvik şartlarının ihlal edildiğinden bahisle, gümrük müdürlüğü tarafından, ithalat sırasında yararlanılan destek unsurlarından katma değer vergisi üzerinden 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendiyle yapılan yollama uyarınca, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344’üncü maddesinin 2’nci fıkrası gereğince vergi zıyaı cezası uygulanması gerektiğinin bildirilmesi üzerine, vergi dairesi müdürlüğünce, bahsi geçen vergi üzerinden vergi zıyaı cezası kesilmesi yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davayı; MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 olayda, yatırım teşvik belgesi kapsamında vergileri ödenmeksizin ithal edilen eşyaya ait taksitlerin ödenmemesi nedeniyle, eşyanın cebri icra yoluyla haczedilip satıldığı, bu işlemlerin gerçekleştirilmesi esnasında, eşyanın ithalat vergilerinin ödenmesi gerektiğinin yetkili icra organlarına bildirilmemesi suretiyle, elde edilen bedelden, ithalat vergileri tutarının karşılanamamasına davacı tarafından sebebiyet verildiğinden, eşyaya isabet eden katma değer vergisi üzerinden vergi zıyaı cezası kesilmesi yolunda tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden İstanbul Dördüncü Vergi Mahkemesinin 28.12.2011 gün ve E:2010/1062; K:2011/4721 sayılı kararının, yatırım teşvik mevzuatına aykırı hareket edildiğinden bahisle, katma değer vergisi üzerinden vergi zıyaı cezası kesilmesine dair işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur. Tetkik Hakimi Murat ASİLTÜRK’ün Düşüncesi: Olay tarihinde yürürlükte bulunan 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2’nci maddesinin (c) bendinde ise, gümrük vergileri ile gümrüklerce alınan diğer gelirler ve fonların tarhı, tahakkuk ve tahsili Gümrük Müşteşarlığının görevleri arasında sayılmıştır. Ayrıca, 4458 sayılı Gümrük Kanununun, olay tarihinde yürürlükte bulunan şekliyle, 3’üncü maddesinin 8’inci fıkrasında, “gümrük vergileri” deyiminin, yürürlükteki hükümler uyarınca eşyaya uygulanan ithalat vergilerinin tümünü; “ithalat vergileri” deyiminin, eşyanın ithalinde öngörülen gümrük vergileri ve eş etkili vergileri ifade ettiği İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 77 belirtilmiştir. Bu hükümler uyarınca; ilgililerce ithali gerçekleştirilen eşyayla ilgili olarak alınması gereken ithalat vergilerinin tarh, tahakkuk ve tahsiline gümrük idarelerinin yetkili bulunduğu açık olup, vergi alınmasını gerektiren eyleme, Kanun Koyucu tarafından, aynı zamanda yaptırım uygulanmasının hüküm altına alındığı hallerde, anılan yaptırımı uygulamaya yetkili idarenin, vergilerin tarh, tahakkuk ve tahsiline yetkili olan gümrük idareleri olduğu konusunda duraksamaya yer yoktur. Olayda, yatırım teşvik mevzuatı koşullarına aykırı hareket edildiğinden bahisle, 3065 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesinin (d) bendinin yaptığı gönderme nedeniyle, 213 sayılı Kanun’un 344’üncü maddesinin 2’nci fıkrası gereğince, kesilen vergi zıyaı cezasının dayanağı katma değer vergisinin, davacı tarafından gerçekleştirilen ithalat işleminden doğduğu hususu tartışmasız olup, yukarıda sözü edilen mevzuatın vergi alınmasını gerektiren fiile bağladığı bir yaptırım olan vergi zıyaı cezasının, ithalat vergilerinin tarh, tahakkuk ve tahsiline yetkili olan gümrük idaresince kesilmesi gerekirken, vergi dairesi müdürlüğünce kesilmesinde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığından, 2577 sayılı Kanun’un 2’nci maddesinin 1’inci fıkrası hükmü uyarınca, anılan aykırılık hali dikkate alınmaksızın, konu unsuru yönünden yapılan yargılama sonucuna göre, yazılı gerekçeyle verilen kararda isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenle, temyiz istemi kabul edilerek kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü: Temyiz başvurusu; davacı adına tescilli serbest dolaşıma giriş beyannamesiyle yatırım teşvik belgesi kapsamında muafiyet uygulanarak ithal edilen eşyanın süre dolmadan ve izin alınmadan satılmak suretiyle teşvik şartlarının ihlal edildiğinden bahisle, gümrük müdürlüğü tarafından, ithalat sırasında yararlanılan destek unsurlarından katma değer vergisi üzerinden 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendiyle yapılan yollama uyarınca, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 78 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 344’üncü maddesinin 2’nci fıkrası gereğince vergi zıyaı cezası uygulanması gerektiğinin bildirilmesi üzerine, vergi dairesi müdürlüğünce, bahsi geçen vergi üzerinden vergi zıyaı cezası kesilmesi yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasının 4577 sayılı Kanun’un 5’inci maddesiyle değişik (a) bendinde, iptal davası; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı, iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan dava olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre; bir idari dava sonunda, bu davaya konu idari işlemin iptaline karar verilebilmesi, bu işlemin yukarıda sözü edilen unsurlardan biri veya bir kaçı ile hukuka aykırı bulunmasına bağlıdır. İdari işlemin yukarıda sözü edilen maddede sayılan unsurlarından ilki olan “yetki”, idari makamların kamu gücü kullanarak tek taraflı irade ile idari işlem tesis edebilme iktidarını ifade eder ve kamu düzeni ile ilgili olan bu unsurda mevcut hukuka aykırılık halleri, ağırlıklarına göre, idari işlemi yok hükmünde kılar veya iptalini gerektirir. Dava konusu idari işlemde, bu tür bir hukuka aykırılık saptayan idari yargı yeri, duruma göre, işlemin yokluğuna veya iptaline karar vermekle yetinmek zorundadır. İdari yargı yerinin, yetki unsurundaki hukuka aykırılığı saptamakla birlikte, daha ileri giderek, işlemi diğer unsurları, örneğin sebep unsuru yönünden de yargı denetimine tabi tutması, yetkili idari makamın yerine geçerek hükmün kurulması anlamına gelir ki, bu durumun, İdari Yargılama Usulü Kanununun 2’nci maddesinin 2’nci fıkrası hükmü ile bağdaştırılması olanaklı değildir. Uyuşmazlıkta, ithale ilişkin olması nedeniyle 4458 sayılı Gümrük Kanun’u kapsamında yer alan katma değer vergisi üzerinden, 213 sayılı Kanun’da düzenlenen vergi zıyaı cezası kesilmesi yolunda tesis edilen davaya konu işlemin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 2’nci maddesinde gümrük ve tekel idareleri tarafından alınan vergi ve resimlerin bu Kanuna tabi olmadığı yolundaki düzenlemeye uygun olup olmadığı yönünden yapılması gereken inceleme, 2577 sayılı Kanun’un 2’nci maddesinde sözü edilen idari işlemin konu MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 açık olup, vergi alınmasını gerektiren eyleme, Kanun Koyucu tarafından, aynı zamanda yaptırım uygulanmasının hüküm altına alındığı hallerde, anılan yaptırımı uygulamaya yetkili idarenin, vergilerin tarh, tahakkuk ve tahsiline yetkili olan gümrük idareleri olduğu konusunda duraksamaya yer yoktur. Olayda, yatırım teşvik mevzuatı koşullarına aykırı hareket edildiğinden bahisle, 3065 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesinin (d) bendinin yaptığı gönderme nedeniyle, 213 sayılı Kanun’un 344’üncü maddesinin 2’nci fıkrası gereğince, kesilen vergi zıyaı cezasının dayanağı katma değer vergisinin, davacı tarafından gerçekleştirilen ithalat işleminden doğduğu hususu tartışmasız olup, yukarıda sözü edilen mevzuatın vergi alınmasını gerektiren fiile bağladığı bir yaptırım olan vergi zıyaı cezasının, ithalat vergilerinin tarh, tahakkuk ve tahsiline yetkili olan gümrük idaresince kesilmesi gerekirken, vergi dairesi müdürlüğünce kesilmesinde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığından, 2577 sayılı Kanun’un 2’nci maddesinin 1’inci fıkrası hükmü uyarınca, anılan aykırılık hali dikkate alınmaksızın, konu unsuru yönünden yapılan yargılama sonucuna göre, yazılı gerekçeyle verilen kararda isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine, Mahkemece, yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 21.12.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY Temyiz başvurusu; davacı adına tescilli serbest dolaşıma giriş beyannamesiyle yatırım teşvik belgesi kapsamında muafiyet uygulanarak ithal edilen eşyanın beş yıllık süre dolmadan ve izin alınmadan satılması suretiyle teşvik şartlarının ihlal edildiğinden bahisle, gümrük müdürlüğü tarafından, ithalat sırasında yararlanılan destek unsurlarından katma değer vergisi üzerinden 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendiyle yapılan yollama uyarınca, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344’üncü maddesinin 2’nci fıkrası gereğince vergi zıyaı cezası uygulanması gerektiğinin bildirilmesi İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası » Örnek Yargı Kararları « unsurunu ilgilendirmekte olup, yetki unsuruyla ilgili bir incelemenin, bahsi geçen incelemeye göre öncelik arz ettiği hususu yukarıda yapılan açıklamaların ve Yargılama Usulü kurallarının gereğidir. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2’nci maddesinin (c) bendinde ise, gümrük vergileri ile gümrüklerce alınan diğer gelirler ve fonların tarhı, tahakkuk ve tahsili gümrük müşteşarlığının görevleri arasında sayılmıştır. Ayrıca, 4458 sayılı Gümrük Kanununun, olay tarihinde yürürlükte bulunan şekliyle, 3’üncü maddesinin 8’inci fıkrasında, “gümrük vergileri” deyiminin, yürürlükteki hükümler uyarınca eşyaya uygulanan ithalat vergilerinin tümünü; “ithalat vergileri” deyiminin, eşyanın ithalinde öngörülen gümrük vergileri ve eş etkili vergileri ifade ettiği belirtilmiştir. Diğer taraftan, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesinin (d) bendinde, yatırım teşvik belgesi sahibi mükelleflere belge kapsamındaki makina ve teçhizat teslimlerinin (Şu kadar ki, yatırım teşvik belgesinde öngörüldüğü şekilde gerçekleşmemesi halinde, zamanında alınmayan vergi alıcıdan, vergi ziyaı cezası uygulanarak gecikme faizi ile birlikte tahsil edilir. Zamanında alınmayan vergiler ile vergi cezalarında zamanaşımı, verginin tarhini veya cezanın kesilmesini gerektiren durumun meydana geldiği tarihi takip eden takvim yılının başından itibaren başlar) katma değer vergisinden istisna edilmiş olduğu hükme bağlanmış; 213 sayılı Kanun’un 341’inci maddesinde, vergi zıyaı, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade edeceği, 344’üncü maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde de, 341’inci maddede yazılı hallerde vergi zıyaına sebebiyet verildiği takdirde, mükellefe veya sorumluya vergi zıyaı cezası kesileceği hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümler uyarınca; ilgililerce ithali gerçekleştirilen eşyayla ilgili olarak alınması gereken ithalat vergilerinin tarh, tahakkuk ve tahsiline gümrük idarelerinin yetkili bulunduğu 79 üzerine, vergi dairesi müdürlüğünce, bahsi geçen vergi üzerinden vergi zıyaı cezası kesilmesi yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesinin (d) bendinde, yatırım teşvik belgesi sahibi mükelleflere belge kapsamındaki makina ve teçhizat teslimlerinin (Şu kadar ki, yatırım teşvik belgesinde öngörüldüğü şekilde gerçekleşmemesi halinde, zamanında alınmayan vergi alıcıdan, vergi ziyaı cezası uygulanarak gecikme faizi ile birlikte tahsil edilir. Zamanında alınmayan vergiler ile vergi cezalarında zamanaşımı, verginin tarhini veya cezanın kesilmesini gerektiren durumun meydana geldiği tarihi takip eden takvim yılının başından itibaren başlar) katma değer vergisinden istisna edilmiş olduğu; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 4’üncü maddesinde, vergi dairesinin, mükellefi tespit eden, vergi tarh eden, tahakkuk ettiren ve tahsil eden daire olduğu; 341’inci maddesinde, vergi zıyaının, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade edeceği, 344’üncü maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde de, 341’inci maddede yazılı hallerde vergi zıyaına sebebiyet verildiği takdirde, mükellefe veya 80 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası sorumluya vergi zıyaı cezası kesileceği hükümlerine yer verilmiştir. Ayrıca, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun, olay tarihinde yürürlükte bulunan şekliyle, 3’üncü maddesinin 8’inci fıkrasında, “gümrük vergileri” deyiminin, yürürlükteki hükümler uyarınca eşyaya uygulanan ithalat vergilerinin tümünü; “ithalat vergileri” deyiminin, eşyanın ithalinde öngörülen gümrük vergileri ve eş etkili vergileri ifade ettiği belirtilmiştir. Anılan düzenlemeler uyarınca, olayda, yatırım teşvik belgesi kapsamında muafiyet uygulanarak ithal edilen eşyanın süre dolmadan ve izin alınmadan satılmak suretiyle teşvik şartlarının ihlal edildiğinden bahisle, 213 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesine göre, anılan Kanuna tabi alacaklara ilişkin vergilendirme işlemlerini yapma konusunda yetkili merci olan vergi dairesi müdürlüğünce, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendiyle yapılan yollama uyarınca, 213 sayılı Kanunu’nun 344’üncü maddesinin 2’nci fıkrası gereğince, katma değer vergisi üzerinden vergi zıyaı cezası kesilmesi yolunda tesis edilen işlemde yetki yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenle, temyiz isteminin, davaya konu işlemin diğer unsurları yönünden hukuka uygun olup olmadığı hususunda yapılacak incelemeye göre sonuçlandırılması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum. MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 » Örnek Yargı Kararları « T.C. DANIŞTAY Dokuzuncu Daire Esas No : 2010/4896 Karar No : 2012/9474 Anahtar Kelimeler : Düzeltme Beyannamesi, İhtirazi Kayıt, Kod Listesi, Sahte Fatura Özeti: İdarelerin zorlaması sonucu ihtirazi kayıtla verilen beyannamelere dayanılarak tarh edilen vergi ile kesilen cezalarda hukuka uygunluk bulunmadığı hakkında. Temyiz İsteminde Bulunan : … Madencilik San. Ve Tic. Ltd. Şti. Karşı Taraf : Sarıgazi Vergi Dairesi Müdürlüğü İstemin Özeti : Davacı şirket tarafından ihtirazi kayıtla verilen katma değer vergisi düzeltme beyannamelerine istinaden 2004/Eylül, Kasım, Aralık dönemlerine ilişkin olarak yapılan tahakkukların ve tahakkuklara bağlı olarak kesilen vergi ziyaı cezalarının kaldırılması istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul 8. Vergi Mahkemesi’nin 23/02/2010 tarih ve E:2009/3085, K:2010/439 sayılı kararının dilekçede ileri sürülen nedenlerle bozulması istenilmektedir. Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır. Tetkik Hakimi Cüneyt Karaman’ın Düşüncesi: Davacı hakkında bir inceleme yapılmadan ve kullandığı faturaların gerçek olup olmadığı, kendisi ve fatura düzenleyicileri hakkında her yönüyle incelenerek ortaya konulmadan baskı ile verdirilen düzeltme beyannameleri üzerine yapılan vergilemede isabet görülmediğinden temyiz isteminin kabulü ile vergi mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü: Uyuşmazlıkta; davacı şirket tarafından 2004/ MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 Eylül, Kasım, Aralık dönemlerine ilişkin olarak yapılan tahakkukların ve tahakkuklara bağlı olarak kesilen vergi ziyaı cezalarının kaldırılması istemiyle açılan davayı, olayda faturaları kullanılan … Hırd. Gıda San. Tic. Ltd. Şti ve … İnş.Taah.Nak. Malz. Paz.San.ve Tic.Ltd.Şti’nin sahte fatura düzenlemek amacıyla kurulduğu, piyasaya komisyon karşılığı fatura düzenlediği dolayısıyla bu şirketlerden alınan faturaların sahte olduğu sonucuna ulaşıldığından ihtirazi kayıtla verilen katma değer vergisi düzeltme beyannamesi üzerine yapılan tahakkukta ve kesilen cezada hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden vergi mahkemesi kararının, yapılan tahakkukun ve kesilen cezanın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. 213 sayılı Vergi Usul Kanun’un 25. maddesinde vergi kanunlarına göre beyan üzerinden alınan vergilerin ‘tahakkuk fişi” ile tarh ve tahakkuk edileceği, 3065 sayılı Kanun’un 40. maddesinin 1. fıkrasında katma değer vergisinin bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça mükelleflerin yazılı beyanları üzerine tarh olunacağı belirtilmiş, aynı Kanun’nun, vergi kanunlarının uygulanması ve ispatı ile ilgili 3.maddesinin (A) bölümünün 1.fıkrasında, vergi kanunlarının lazfı ve ruhu ile hüküm ifade edeceği, lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümlerinin, kuruluşundaki maksat, hükümlerin kanun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı göz önüne tutularak uygulanacağı belirtilmiştir. (B) bölümünde de, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu da hüküm altına alınmıştır. Ayrıca bu maddenin son hükmü olan fıkrada ise; iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde, ispat külfetinin bunu iddia eden İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası 81 tarafa ait olacağı açıkca belirtilmiştir. 213 sayılı Kanun’un 378’inci maddesinin ikinci fıkrasında ise, mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları kurala bağlanmıştır. Bu hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, beyan olunan matrah üzerinden tarh olunan vergiye karşı mükelleflerin dava açamayacakları anlaşılmakta ise de, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun’un 27. maddesinin 3. bendinde yer alan ve ihtirazi kayıtla verilen beyannamelerle ilgili kural dikkate alındığında, ihtirazi kayıtla verilen beyannamelere karşı da dava açılabileceği, dolayısıyla yükümlülerin beyan ettikleri matrah için ihtirazi kayıt koymalarının mümkün olduğu görülmektedir. Başka bir deyişle beyanname verilen bir dönem için mükelleflerin daha sonra ilk beyan edilen bilgileri değiştiren ikinci bir beyanname vermeleri ve verecekleri bu beyannamelere ihtirazi kayıt koyarak dava açabilme hakları saklı tutulmaktadır. Mükelleflerin Vergi Usul Kanunu’nun 371. maddesi hükmünde yazılı koşullarla kendiliklerinden pişmanlık dilekçesi ile birlikte yeni bir beyanname vermeleri söz konusu olmakla birlikte, çoğunlukla idarenin baskısı sonucu ikinci bir beyanname verildiği durumlarla da sık sık karşılaşılmakta, hatta verilen beyannameye dava açma hakkını saklı tutan ihtirazi kayıt konulmasına idarece izin verilmediği, aksi halde beyannamenin kabul edilmediği gözlemlenmektedir Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 73 üncü maddesinde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulup, değiştirileceği veya kaldırılacağı kuralına yer verilmiştir. Yetkileri ve tüm eylem ve işlemleri kanunda belirlenmiş vergi idaresine tüm olasılıkların önceden kestirilememesi nedeniyle giderek daha geniş yetkiler verilmekteyse de, idare bu yetkisini kullanırken hukukun genel ilkelerini, Anayasa ve kanunların özünü ve ruhunu, yargı içtihatlarını ve idari gelenekleri dikkate almak durumundadır. Hukukun üstünlüğü için kanunların varlığı yeterli değildir, o kanunların adalete ve hakkaniyete de uygun olması gerekir. Vergilendirme yetkisinin temel hak ve özgürlüklerle olan yakın ilgisi nedeniyle, bireylerin devlet müdahalelerinden önceden haberdar olması ve 82 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası geleceğe ilişkin planlarını buna göre yapabilmeleri hukuk güvenliğinin bir gereğidir. İdare hukukunda özel hukuktan farklı olarak idarenin tek taraflı irade beyanı hukuki sonuç doğurmaya yeterli olsa da, olayda olduğu üzere vergi beyannamesi vermek gibi, mükelleflerin özgür irade beyanı üzerine vergi tarh ve tahakkuk ettirilmesi gibi idari işlemlerin tesis edildiği durumlarda bu irade beyanlarının her türlü sakatlıktan, iradeyi bozucu etkenlerden uzak olarak oluşması gerektiği açıktır. İrade beyanını sakatlayıcı durumların söz konusu olması halinde bu beyana dayanılarak tesis edilen idari işlemin hukuka uygun olduğundan söz edilemez. Sahte fatura kullanımının azaltılması amacıyla vergi idaresince sakıncalı yada şüpheli bazı durumları tespit edilen mükellefler izlenmekte ve bu amaçla “olumsuz mükellefler listesi” olarak adlandırılan ve kamuoyunca “kod listesi” olarak da ifade edilen bir uygulama yürütülmektedir. Bu uygulamaya göre, olumsuzlukları bulunan mükellefler çeşitli kriterlere göre sınıflandırılmakta ve bu suretle oluşan listeler veri tabanına aktarılmaktadır. Kod listesine giren mükelleflerin sayısının çokluğu nedeniyle, bu mükelleflerin haklarında kısa sürede vergi incelemesi yapılamadığından, Kod listesine alınan mükelleflerden fatura alan mükellefler uyarılmak suretiyle bu faturaların gelir, kurumlar ve katma değer vergisi indirimlerinde kullanılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Uygulamada vergi dairelerinin; olumsuz mükellefler listesine girmiş bir mükelleften mal ve hizmet alan diğer mükellefleri, yazılı ya da sözlü olarak “koddaki mükelleflerden yapılan alışlara ait faturaları KDV beyanlarından çıkarmaları, yani bu faturalara ait katma değer vergilerini indirim konusu yapmamaları, bu suretle düzeltme beyannamesi vermeleri veya dört katı tutarında teminat göstermeleri veya yeminli mali müşavir raporu ibraz etmeleri, aksi halde olumsuz mükellefler listesine dahil edileceği ve incelemeye alınacakları” yönünde uyardıkları görülmektedir. Birçok firma incelemeye maruz kalmamak için idarenin bu talebini yerine getirmekte ve ilave vergi tahakkukunu faiziyle birlikte ödemek zorunda kalmaktadır. Vergi idaresinin bu uygulaması, kod listesine alınan mükelleflerden mal ve hizmet alan MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 olağan sayılamayacağından davacının verdiği ikinci beyannamenin özgür iradeyle oluştuğundan söz edilemez. Davalı idarece, davacının indirim veya iade konusu yaptığı bazı faturaların sahte olduğunun ileri sürüldüğü durumlarda, bu hususun 213 sayılı Yasa’nın 134. maddesinde belirtilen esaslar çerçevesinde vergi incelemesine konu yapılarak açıkça ortaya konulması gerekmektedir. Olayda ise davalı idarece 213 sayılı Yasa’da belirtilen tarhiyat şekilleri ve vergi incelemesine ilişkin hükümler göz ardı edilmiş olup, davacının kod listesine girmemek amacıyla düzeltme beyannamesi vermek durumunda bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı hakkında bir inceleme yapılmadan ve kullandığı faturaların gerçek olup olmadığı, kendisi ve fatura düzenleyicileri hakkında her yönüyle incelenerek ortaya konulmadan, kod listesine girmemek amacıyla verilen düzeltme beyannameleri üzerine yapılan tahakkukta ve kesilen vergi ziyaı cezasında yasal isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 8. Vergi Mahkemesi’nin 23.02.2010 tarih ve E:2009/3085, K:2010/439 sayılı kararının bozulmasına, 13.12.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası » Örnek Yargı Kararları « tüm mükellefleri de etkileyen bir sonuç ortaya çıkarmaktadır. Böylece kod listesindeki mükelleften mal almama şeklinde ifade edilebilecek bir davranış tarzı da ortaya çıkmaya başlamıştır ki, bu durum özellikle iyi niyetli mükellefler üzerinde haksız rekabet baskısına da yol açmaktadır. Dosyanın incelenmesinden, davacıya faturalarını kullandığı şirketler hakkında sahte fatura düzenledikleri hususunda rapor bulunduğu belirtilerek, söz konusu faturaların katma değer vergisi indirimleri arasından çıkarılması suretiyle ilgili dönemler için vergi kanunlarında yer almayan ancak uygulamada “düzeltme beyannamesi” denilen ikinci bir beyanname vermesi gerektiği aksi halde kendisinin de kod listesine alınacağı uyarısı yapılarak yeniden beyanname vermesi sağlanarak dava konusu katma değer vergisi, damga vergisi ve gecikme faizi tahakkuk ettirildiği ve vergi ziyaı cezası kesildiği anlaşılmaktadır. Bakılan davada katma değer vergisi beyannamelerini veren davacının daha sonra ihtirazi kayıt konulmak suretiyle ikinci bir beyanname daha vererek ilk beyannamede yer alan indirime konu bazı faturaların beyannameden çıkarılması sağlanmıştır. Davacının aleyhine olan bu durumun kendi iradesiyle ortaya çıktığı iddia edilse de ticari hayatın olağan koşulları altında bir yükümlünün bu yönde bir eylemde bulunması 83 T.C. DANIŞTAY Dördüncü Daire Esas No: 2012/2729 Karar No: 2013/1376 Anahtar Kelimeler: Anonim Şirket, Birleşme, İhtirazi Kayıt Özeti: Birleşmenin ilişkili şirketler arasında gerçekleştirilmiş olmasının tek başına kanunda yer alan teşviklerden yararlanmaya engel teşkil etmeyeceği, bununla birlikte kanunda belirtildiği şekilde birleşmenin istihdamın veya faaliyetin kaydırılması gibi sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapıldığının tespitinin gerekli olduğu, olayda bu yönde yapılmış bir tespit olmadığı gibi davacı tarafından ibraz edilen yeminli mali müşavir tespit raporunda, birleşme sonucunda karlılığın ve istihdamın arttığına ilişkin tespit ve değerlendirmelere yer verildiği, bu nedenle eksik incelemeye dayalı olarak davacının ihtirazi kaydının kabul edilmemesi suretiyle yapılan işlem kanuna uygun olmadığından, aksi yöndeki mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmediği hakkında. Temyiz Eden : … Deri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi Vekili: Av.… Karşı Taraf: Boğaziçi Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğü İstemin Özeti: Davacı şirketin… Ayakkabı Çanta Dış Ticaret Anonim Şirketi ile yaptığı birleşme nedeniyle %5 oranında kurumlar vergisine tabi olması gerektiğini ileri sürerek verdiği ihtirazi kayıt kabul edilmeyerek 2009 yılı için tahakkuk ettirilen verginin fazlaya ilişkin kısmının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır. İstanbul 8. Vergi Mahkemesinin 16.01.2012 günlü ve E:2010/629, K:2012/104 sayılı kararıyla, 5904 sayılı Kanun’un geçici 2/c maddesine göre birleşmelerde sadece teşviklerden yararlanılması amacıyla yapılan işlemlerin bulunması halinde teşviklerden 84 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası yararlanılamayacağı belirtildiğinden davacının ilişkili olduğu anlaşılan şirketle yaptığı birleşme nedeniyle teşviklerden yararlandırılmamasında yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir. Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur. Tetkik Hâkimi Hayrettin Korucu’nun Düşüncesi: Kanuna uygun olmayan işlemin iptali gerekirken aksi yönde verilen Mahkeme Kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü: Davacı şirketin … Ayakkabı Çanta Dış Ticaret Anonim Şirketi ile yaptığı birleşme nedeniyle %5 oranında kurumlar vergisine tabi olması gerektiğini ileri sürerek verdiği ihtirazi kayıt kabul edilmeyerek 2009 yılı için tahakkuk ettirilen verginin fazlaya ilişkin kısmının kaldırılması istemiyle açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na 5904 sayılı Kanunla eklenen geçici 5’inci maddesinde, Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin bu madde kapsamında 31.12.2009 tarihine kadar yapılan birleşmelerinde; a) Birleşilen kurum tarafından münfesih kurumun birleşme tarihindeki sabit kıymetlerinin rayiç bedelle, diğer kıymetlerinin ise 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun değerleme hükümlerine göre değerlemek suretiyle bir bütün halinde devralınması ve bilançosuna kaydedilmesi, b) Birleşmeden doğan kazançların tamamının birleşme tarihi itibarıyla birleşilen şirketin sermayesine eklenmesi, c) Birleşilen kurumun, MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 ortakları aynı olan … Ayakkabı Çanta Dış Ticaret Anonim Şirketinin birleşmesi nedeniyle anılan teşvikten yararlanmak için verdiği ihtirazi kaydın, bu birleşmenin ilişkili kişi sayılanlar tarafından istihdamın veya faaliyetin kaydırılması gibi sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapılmış olduğu belirtilerek kabul edilmediği, Mahkemece de aynı gerekçeye yer verilerek davanın reddedildiği anlaşılmaktadır. Ancak, sadece birleşmenin ilişkili kişiler arasında gerçekleştirilmiş olması Kanunda yer alan teşviklerden yararlanmaya engel teşkil etmez, bununla birlikte Kanunda belirtildiği şekilde birleşmenin istihdamın veya faaliyetin kaydırılması gibi sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapıldığının tespiti gereklidir. Olayda bu yönde yapılmış bir tespit olmadığı gibi davacı tarafından ibraz edilen yeminli mali müşavir tespit raporunda, birleşme sonucunda karlılığın ve istihdamın arttığına ilişkin tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir. Bu nedenle eksik incelemeye dayalı olarak davacının ihtirazi kaydının kabul edilmemesi suretiyle yapılan işlem Kanuna uygun olmadığından aksi yöndeki Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenle, davacının temyiz isteminin kabulüyle İstanbul 8. Vergi Mahkemesinin 16.01.2012 günlü ve E:2010/629, K:2012/104 sayılı kararının bozulmasına, 14.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası » Örnek Yargı Kararları « münfesih kurumun tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini ve diğer ödevlerini yerine getireceğini; münfesih kurumun, birleşmenin Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarihten itibaren otuz gün içinde birleşme nedeniyle vereceği kurumlar vergisi beyannamesine ekli bir taahhütnameyle taahhüt etmesi, ç) Birleşme sonrasında üç yıl süreyle aylık ortalama bazda birleşilen kurum ile münfesih kurum tarafından, 01.04.2009 tarihinden önce verilen son aya ilişkin sigorta bildirgelerine göre istihdam edilenlerin toplamından az olmamak üzere aylık istihdam sağlanması, şartlarıyla birleşme işlemlerinden doğan kazançların, kurumlar vergisinden müstesna olduğu belirtilmiştir. 5904 sayılı Kanun’un geçici 2’nci maddesinin c) bendinde ise, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun Geçici 5’inci maddesinin uygulamasına ilişkin olarak, birleşen veya birleşilen şirketlere anılan Kanunun 13’üncü maddesine göre ilişkili kişi sayılanlar tarafından istihdamın veya faaliyetin kaydırılması gibi sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapılan işlemlerin bulunması halinde, anılan maddedeki teşviklerden yararlanılamaz hükmüne yer verilmiştir. Buna göre ilişkili sayılan şirketler arasında gerçekleşen birleşmenin istihdamın veya faaliyetin kaydırılması gibi sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapıldığının tespiti halinde söz konusu teşviklerden yararlanılması mümkün olmayacaktır. Dosyanın incelenmesinden davacı şirket ile 85 T.C. İZMİR 3. VERGİ MAHKEMESİ ESAS NO : 2013/1956 KARAR NO : 2014/854 DAVANIN ÖZETİ: Davacı vekili tarafından, davacı şirket adına 2009/12 dönemi için re’sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı özel tüketim vergisinin, 5838 sayılı Kanuna göre müstehzar ürünü 34.03 G.T.İ.P. numarasında yapılan en geniş tanıma göre %70 veya daha fazla petrol yağları ve bitümenli minerallerden elde edilen yağları içerenler olarak tarif edildiği, bu kanunun uygulanmasına istinaden çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararında da aynı tanımın yapıldığı, 4760 sayılı Kanunun 8/1. maddesine aykırı bir durum söz konusu olmadığı, sonradan çıkartılan gümrük genel tebliği izahnamesi ile bu tanımlamaların dışına çıkılmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir. SAVUNMANIN ÖZETİ: Davalı İdare tarafından, davacı şirket tarafından 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 8/1. maddesi kapsamında ithal edilen emtianın kullanılması sonucu imal edilen mamüllerin içerdikleri ham maddeler nedeniyle 34.03 gümrük tarife pozisyonunda değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı, bu pozisyonda yer alabilmesi için esas madde olarak içerisinde en fazla %69 oranında petrol yağı bulunması gerekirken %70 ve daha fazla oranda petrol yağı bulunduğunun vergi inceleme raporu ile tespit edildiği, bu sebeple 27.10 tarife pozisyonunda değerlendirilerek yapılan cezalı tarhiyatın yerinde olduğu ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren İzmir 3. Vergi Mahkemesi’nce, dava dosyası incelendikten sonra işin gereği görüşüldü: Dava, davacı şirket adına 2009/12 dönemi için re’sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı özel tüketim vergisinin kaldırılması istemiyle açılmıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3/B maddesinde; vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya 86 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin, yemin hariç, her türlü delille ispatlanabileceği ve vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı hüküm altına alınmıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 134. maddesinin 1. fıkrasında ise; vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu hükmedilmiştir. 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 8. maddesinin 1. bendinde “Bu Kanuna ekli (I) sayılı listenin (B) cetvelindeki malların; (I) sayılı listeye dahil olmayan malların imalinde kullanılmak üzere mükellefler tarafından tesliminde tarh ve tahakkuk ettirilen özel tüketim vergisinin Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek kısmı, teminat alınmak suretiyle tecil olunur. Söz konusu malların tecil tarihini takıp eden aybaşından itibaren on iki ay içinde (I) sayılı listeye dahil olmayan malların imalinde kullanılması halinde tecil olunan vergi terkin edilir. Bu hükümlere uyulmaması halinde, bu malların tecil-terkin işlemi dışındaki amaçlarla tesliminde tarh edilmesi gereken vergi tutarından, daha önce tahsil edilen verginin mahsubundan sonra kalan tutar, vade tarihinden itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51. maddesinde belirlenen gecikme zammı ile birlikte alıcıdan tahsil edilir. Ancak tecil edilen verginin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda belirtilen mücbir sebepler dolayısıyla terkin edilememesi halinde bu vergi, tecil edildiği tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 48. maddesine göre ilgili dönemler de geçerli tecil faizi ile birlikte alıcıdan MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120 emtianın kullanılması sonucu imal edilen mamüllerin içerdikleri ham maddeler nedeniyle 34.03 gümrük tarife pozisyonunda değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı, bu pozisyonda yer alabilmesi için esas madde olarak içerisinde en fazla %69 oranında petrol yağı bulunması gerekirken %70 ve daha fazla oranda petrol yağı bulunduğu hususunun vergi inceleme raporu ile tespit edildiği, bu sebeple üretilen emtianın 27.10 tarife pozisyonunda değerlendirilerek yapılan cezalı tarhiyatın kaldırılması istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda atıfta bulunulan 5838 sayılı Kanuna göre davacı şirket tarafından üretilen müstahzarların tanımı ağırlık itibarıyla %70 veya daha fazla petrol yağları veya bitümenli minerallerden elde edilen yağları içerenler olarak tarif edilmiş olup,34.03 G.T.İ.P. numaralarında gösterilen müstahzarlar ile ilgili bölümde de aynı düzenleme yapılmıştır. Bu durumda, 4760 sayılı Kanunla ve 5838 sayılı Kanunla davacı şirket tarafından üretimi yapılan müstahzarın esas madde olarak kabul edilmemek suretiyle ağırlık itibariyle %70 veya daha fazla petrol yağları veya bitümenli minerallerden elde edilen yağları içerenler tanımına girdiği açık olup, 1 seri nolu Gümrük Kanunu Genel Tebliği İzahnamesi esas alınarak yapılan cezalı tarhiyatta yasal isabet görülmediğinden, kaldırılması gerekir. Açıklanan nedenlerle; DAVANIN KABULÜNE, dava konusu cezalı tarhiyatın kaldırılmasına, aşağıda dökümü yapılan 66,05 TL yargılama gideri ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı vekili lehine takdir edilen 750,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine, artan posta avansının kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere, 02/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası » Örnek Yargı Kararları « tahsil edilir,” hükmü yer almaktadır. Yine söz konusu Kanunun “Müteselsil Sorumluluk ve Ceza Uygulaması” başlıklı 13. maddesinin 2. fıkrasında (I) sayılı listedeki malları teslim alanların, bu malları daha yüksek tutarda vergiye tabi bir mal olarak kullanmak veya üçüncü kişilere satmak suretiyle vergi ziyaına sebebiyet vermeleri halinde, ziyaa uğratılan vergi bunlar adına tarh olunur ve tarhiyata 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344. maddesine göre vergi ziyaı cezası uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. 18/02/2008 tarih ve 5838 sayılı Kanunun 13. Maddesinde; “4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun eki (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan bazı mallara ilişkin özel tüketim vergisi, bu Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde karşılarında gösterildiği tutarlarda tespit edilmiş, aynı vergi tutarları ile birlikte eklenmiştir.” hükmüyle, 1 ve 2 sayılı cetveldeki ürünler ve bunların, G.T.İ.P. numaraları aşağıda görülmektedir. denilmektedir. Söz konusu Kanun’un 13. Maddesinde belirtilen, 34.03 G.T.İ.P. Numaralarında görülen müstahzarlar ile ilgili bölümde; (Yağlama Müstahzarları) 3403.11.00.00.00Dokumaya elverişli maddelerin, deri ve köselenin, post ve kürklerin veya diğer maddelerin işlenmesine mahsus müstahzarlar: (Yağlama Müstahzarları) 3403.19.10.00.00Esasa madde olarak kabul edilmemek şartıyla, ağırlık itibariyle %70 veya daha fazla petrol yağları veya bitümenli minerallerden elde edilen yağları içerenler (Yağlama Müstahzarları) 3403.19.91.00.00 Makine, cihaz ve taşıtların yağlanmasında kullanılan müstahzarlar (Yağlama Müstahzarları) 3403.19.99.00.00 Diğerleri (Yağlama Müstahzarları) 3403.91.00.00.00 Dokumaya elverişli maddelerin, deri ve köselenin, post ve kürklerin veya diğer maddelerin işlenmesine mahsus müstahzarlar (Yağlama Müstahzarları) 3403.99.10.00.00 Makine, cihaz ve taşıtların yağlanmasında kullanılan müstahzarlar (Yağlama Müstahzarları) 3403.99.90.00.00) Diğerleri olarak sayılmıştır. Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket tarafından 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 8/1. maddesi kapsamında ithal edilen 87 Basında Biz 88 İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası MAYIS I HAZİRAN I 2014 I Sayı: 120
© Copyright 2024 Paperzz