BİLGİ EKONOMİSİNDE ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI ÜZERİNDE KÜRESELLEŞMENİN ETKİLERİ VE HARMONİZASYONU SORUNU Prof. Dr. Filiz GİRAY “Bu çalışma TUBİTAK’ın 2219 doktora sonrası yurt dışı araştırma bursu tarafından desteklenmiştir.” İSTANBUL 2012 YAYINLARI Mecidiyeköy Yolu Caddesi (Trump Towers Yanı) No:10 Celil Ağa İş Merkezi Kat:9 Daire:36-38 Mecidiyeköy / İstanbul / Türkiye Tel: +90 212 217 65 91 Faks: +90 212 217 65 93 www.bilgesam.org [email protected] Atatürk Bulvarı Havuzlu Sok. No:4/6 A. Ayrancı / Çankaya / Ankara / Türkiye Tel : +90 312 425 32 90 Faks: +90 312 425 32 90 Copyright © AĞUSTOS 2012 Bu yayının tüm hakları saklıdır. Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin izni olmadan elektronik veya mekanik yollarla çoğaltılamaz. ISBN: 978-605-89672-6-7 Kapak ve Dizgi: Kaan Tuğcuoğlu, Sertaç Durmaz İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM BİLGİ VE ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI I. KÜRESEL KAMUSAL MAL OLARAK BİLGİ……………............1 A.BİLGİ EKONOMİSİ KAPSAMINDA BİLGİ KAVRMI............1 B. KÜRESEL KAMUSAL MAL OLARAKBİLGİ..………...…...6 1. Tüketimde Rekabetin Olmaması……………………………...…..…6 2. Tüketimden Dışlamamak………………………………….………..8 3. Dışsallıklar………………………………………………..…….…..9 a. Negatif-Pozitif Dışsallıklar………………………………….....…...10 b.Üretici-Üretici Dışsallıkları…………...…………….……...….......13 c.Üretici-Tüketici Dışsallıkları……………………………...….…….11 d.Tüketici-Tüketici Dışsallıklrı……………………………...……….12 e. Bilgi Dışsallığı………………………………...………………..…..13 II. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI……………..…….….18 A. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET KAVRMI……………….......19 B. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLAR VE KAMUSAL MALAR...........................................................................23 1. Kamusal Mallarda Yeni Perspektifler…………………………....…23 2. Entelektüel Mülkiyet Hakları Çözümü…….……………….………25 C. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLAR VE MONOOL.....30 D. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARIN TARİHSELGELİŞİMİ…………….………………………….....32 E. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARTÜRLERİ……..…35 1. Telif ve İlgili Haklar…………………………………………....….36 2. Ticari Markalar……………………………………….………...….37 3. Sanayi Tasarımları……………………………………….…...……41 4. Patentler………………………………………………………...…42 F. EKONOMİK BÜYÜME SÜRECİNDE ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARINI ROLÜ……….…………………..…...…43 1. Büyüme Modelleri…………………………………………...…..…43 2. İlgili Liteatür…………………………………………………….…47 a. Güçlü Entelektüel Mülkiyet Haklar Koruması Lehine Görüşler…...48 b. Zayıf Entelektüel Mülkiyet Haklar Koruması Lehine Görüşler…....52 3. Entelektüel Mülkiyet Haklar ve Yabancı Doğrudan Yatırımlar, Ticaret………………………………………………….....54 a. Entelektüel Mülkiyet Hakların Yabancı Doğrudan Yatırımlar Üzerinde Etkisi……………………………….…………..54 b. Entelektüel Mülkiyet Hakların Ticaret Üzerinde Etkisi……...……59 4. Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerin Göstergeleri………....…...61 5. Ekonomik Krizler ve Entelektüel Mülkiyet Haklar…………..….....68 a. Patent Göstergeleri………………………………………..….....…76 b. Ticari Marka Göstergeleri……………………………………..…..81 c. Sanayip Tasarım Göstergeleri……………………………...….…..88 G. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI VE ETİK……….…..89 1. Etik Konuları……………………………………………………...92 2. Bilgi Sistemlerinde Etik İlkeleri……………………………..……94 İKİNCİ BÖLÜM BİLGİNİN DAĞILIMI I. BİLGİNİN DAĞILIMINDA PİYASA BAŞARISIZLIĞI……..…..99 A. PİYASA BAŞARISIZLIĞININ NEDENLERİ…………..…..99 1. Etkinsizlik…………………………………..………………...….100 a. Pareto Optimumu……………………………………………...…..100 b. Tam Rekabet………………………………………………...…….101 2. Monopollaşme………………………………………..….…..…...101 3. Dışlayamama………………………………………………….….102 4. Dışsallıklar…………………………………..………………...…103 5. Asimetri Bilgi ve İşlem Maliyetleri……………………….…..…106 6. Görünemeyen Değerler Olarak Entelektüel Mülkiyet Hakların Ölçümü Sorunu………………………………..……….....108 II. BİLGİ EKONOMİSİNDE PİYASA MEKANİZMASININ BAŞARISIZLIĞINAKARŞI GELİŞTİRİLEN TEOREM VE ÖNLEMLER………………...…………………………………..….109 A. TEOREMLER……………………………………………..110 1. Lisanslar……………………………………………………..…110 a. Ortak Lisanslar………………………………………..…….…..110 b. One-Stop Teknoloji Lisansı…………………………...……….111 2. Dowell Yaklaşımı………………………………….…………...111 3. Coase Teoremi………………………………….………………111 4. Fiyat Ayrımı………………………………………….…………117 5. Veritabanı Koruması………………………………….………...118 B. DEVLET MÜDAHALESİ………….…………….……….119 1. Bilginin Adil Kullanım Doktrini …………………………….…120 2. Entelektüel Milkiyet Hakları…………………………………...122 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KÜRESELLEŞME VE DİJİTAL PİYASALARDAKİ GELİŞMELERİN BİLGİNİN OLUŞUM VE DAĞILIM SÜRECİNE ETKİLERİ I. KÜRESELLEŞMENİN ETKİLERİ…………..……………....129 II. DİJİTAL TEKNOLOJİLERDEKİ DEĞİŞMELERİN ETKİLERİ....130 III. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLAR ALANINDA ULUSLARARASI ANLAŞMALAR VE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ UYGULAMA ÖRNEĞİ……….……………….….145 A. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET ALANINDA ULUSLARARASIANLAŞMALAR….………………………........145 B. AMERİKAN ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI SİSTEMİ...149 1. Telif ve Patent Hakları………………………………………….....149 a. The Bayh-DoleYasası……………….……….…………….…...…152 2. Ticari Markalar…………………………………..………...…..…160 a. The Lanhman Yasası……………………………..……...………...160 C. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARININ TİCARETLE İLGİLİ YÖNLERİ (TRIPs)ANLAŞMASI…………......…………..164 1. TRIPsAnlaşmasının İçeriği……………..…..………………...…..169 2. Gelişmekte Olan Ülkeler Açısından TRIPs Anlaşması………...…176 3. TRIPs Anlaşmasının Bilgi Ekonomisindeki Etik Değerlere Uygunluğu......182 D. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARINDA ÖNERİLEN HARMANİZASYON……………………………………....………185 YARARLANILAN KAYNAKLAR……....……………………..….192 TABLOLAR Tablo 1: Bilgi ve Diğer Mal ve Hizmetler ……………..…………...….3 Tablo 2: Küresel Kamusal Mallar: Bazı Örnekler …………................16 Tablo 3: Gelişmiş Ülkelerde Toplam Patent Başvuru Sayısı.................65 Tablo 4: Gelişmekte olan Ülkelerde Toplam Patent Başvuru Sayısı……….....………………………………………........66 Tablo 5: Kurumsal Sektörlere Göre Ülkelerde Patent Durumu, 2005..……………….................………...………….69 Tablo 6: Orijinlerine Göre Toplam Entelektüel Mülkiyet (yerli ve yurtdışı Kayıtları) Faaliyetlerinin Durumu, 2010…………......…......77 Tablo 7: Patent Ofisleri Tarafından Belirlenen Patent Başvurularının Büyüme Oranı (%)………………………………......……………….79 Tablo 8: İleri Teknoloji Patent Başvuruları ve Ortalama . Yıllık Büyüme Oranı (%)………………………..………….…...…..82 Tablo 9: Entelektüel Mülkiyet Ofisleri Tarafından Belirlenen Ticari Marka Başvurularının Büyüme Oranı % ….…………….....…84 Tablo 10: 2008 -2009 Telif Hakları Korsanlığından Dolayı Ticari Kayıp Tahminleri (Milyon $) ve Büyüme Oranı (%)…………........139 Tablo 11: 2008 -2009 Telif Hakları Korsanlığı Düzeyi Tahminleri (%).………………………………..…………...…….....143 Tablo 12: EMH Korumasında Kullanılan Araç ve Anlaşmalar……...148 Tablo 13: 2003-2007 Döneminde Amerika’daki Merkezi Telif Hakları Sanayilerinin Yarattıkları Katma Değer (Milyar $)………………….150 Tablo 14: 2003-2007 Döneminde Amerika’daki Toplam Telif Hakları Sanayilerinin Yarattıkları Katma Değer (Milyar $) ……………...….151 Tablo 15: 2003-2007 Döneminde GSYİH’ye Katkı Sağlayan Katma Değerlerin Reel Yıllık Büyüme Oranı (%) ……..…….....................152 Tablo 16: Sanayiye Amerikan Üniversitelerinden Teknoloji Transferi ve 1980 The Bayh-Dole Yasasının Etkileri …………………...…....157 Tablo 17: 1996 Yılında Amerikan Üniversitelerinde Buluş Faaliyetleri..158 Tablo 18: TRIPs’in Temel Koşulları ………………………….……170 ŞEKİLLER Şekil 1: Kamusal Mallar ……….………………………………............7 Şekil 2: Alt Marjinal Dışsallık .………………………….………...….15 Şekil 3: Telif Hakları Ekonomilerini Modellemede GelenekselYaklaşım………….………………………..……………..27 Şekil 4: EMH Koruması …….…………...…………………..…...…...30 Şekil 5: Solow Modeli ……..………………...………………..…...….44 Şekil 6: Ülkelerin Dünya İleri Teknoloji İhracatındaki Payı, 2007 (%) ………………………………..............62 Şekil 7: Patent Faaliyet Yoğunluğu 2008 (GSYİH Başına Patent Başvuruları, Milyar $).………………………………………........….64 Şekil 8: Patentlerin Dağılımı, 2002 (%).…………….……........….....66 Şekil 9: Ar-Ge Harcamalarında Büyüme oranı (%) …………...…….72 Şekil 10: Yüksek Gelirli Ülkelerde Reel Ar-Ge Harcamalarında Büyüme Oranı ……………………………………....………...……..73 Şekil 11: Bazı Ülkelerde Reel Ar-Ge Harcamalarında Büyüme Oranı ...……………………………………………..……....74 Şekil 12: Amerika’da Özel sektör Ar-Ge Harcamalarında Yıllık Büyüme oranı (%) …………………………………….………….….75 Şekil 13: GSYİH ve Patent Başvurularındaki Değişmeler (%)…...…76 Şekil 14: Toplam Patent Başvurularında Trend (%) ………...............80 Şekil 15: Finanse Edilen Patentlerdeki Büyüme (%) ………….....…80 Şekil 16: GSYİH ve Ticari Marka Başvurularındaki Değişmeler (%)…………………………………………...…..……...81 Şekil 17: Toplam Ticari Marka Başvurularında Trend (%)…….....…85 Şekil 18: 2008-2009’da Madrid Uluslararası Ticari Marka Kayıtlarındaki Değişmeler (%) ………………………………..….…86 Şekil 19: Seçilmiş Ülkelerde Ticari Marka Başvuruları 2008 (GSYİH Başına, Milyar $) .……………………….………….....…..87 Şekil 20: Toplam Sanayi Tasarımlarındaki Başvurularında Trend (%)..……………………………………………….…….…….88 Şekil 21: Sanayi Tasarım Başvurularında Büyüme Oranı (%) ……...89 Şekil 22: Kamusal ve Özel Mal İçin Doğal Monopol …………......102 Şekil 23: Bir Piyasa Dışsallığını İçselleştirmeden SağlananKazanç.105 Şekil 24: Etkinsiz Arz ……………………………..…….……........107 Şekil 25: Coase Teoremi ………………………………..…...…......113 Şekil 26: Bilgi Tahsisinde Karma Çözüm …………….……..……..136 Şekil 27: Üç ‘’p’’ Arasında Denge Değişimi ………….…...............137 Şekil 28: Çeşitli Ülkeler için Korsan Software ve Kişi Başına Gelir İlişkisi..……………………………………………………..…141 Şekil 29: Şekil 29: Ülkelerin Patent Kayıtlarının Toplam Hacmine Katkılarındaki Değişme %................................................................142 Şekil 30: Amerika ve Bazı Ülkelerde Ulusal Yatırımcıların Akademik Patent Sahipliği, 1994-2001 (%) …….............................160 GİRİŞ Ekonomik kalkınma, özellikle bilim ve iş dünyası gibi alanlarda bilginin yaratılması ve kullanımının geliştirilmesini gerektirir. Modern ekonomilerde bilgi, diğer üretim faktörleri kadar önemli bir unsurdur. Çünkü bilgi yeni icatlar sağlama, verimliliği artırma, insanlık için çevre, eğitim ve sağlık gibi alanlarda sorunları çözme gibi özellikleriyle ekonomik kalkınmanın kilit unsuru konumundadır. Bu çalışmada da alınan bilgi bilimsel yani akademik bilgidir. Bilimsel bilginin diğer bilgilerden farklı özellikleri bulunmaktadır. Bu ayırıcı özelliklerin başında bilginin küresel kamusal mal ve hizmet olması gelmektedir. Bilgi ekonomisi hem ekonomik hem de hukuki yönlerden incelenen bir alandır. Bu proje ekonomik açıdan konuyu incelemektedir. Ekonomik analiz iki yönden önem taşır. Birincisi yasal kuralların sonuçlarını değerlendirme olanağı sağlar. Hukukun ekonomik analizi pozitif ve normatif şekillerde olabilir. İkincisi bilginin bir küresel kamusal mal ve hizmet olmasıdır. 20. yüzyıla damgasını vuran iki temel değişim vardır. Bunlar bilgi ve iletişim teknolojilerindeki devrim ve küreselleşme olgusudur. Bu iki değişimin etkilediği alanların başında bilgi ekonomisi gelmektedir. Dijital teknolojilerin gelişmesiyle birlikte, dijital network olarak internet, bilimsel bilginin oluşturulması ve dağılımında kullanılan yaygın ve önemli bir araçtır. 1990’larla birlikte artan küreselleşme, bilginin yaratılmasının fonksiyonları olan verimlilik, rekabet ve enformasyon sürecini etkilemiştir. Bilgi kapitalizmine göre, yeni bilgi yaratmak tüketicilerin isteklerine göre onu ticari bir mal ve hizmete dönüştürmek günümüzde daha kolay ve yaygınlaşmıştır. Bu etki bilgi ekonomilerinde küreselleşme ile oluşmuştur. Bu etkinin sonuçlarının gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında dengeli dağıtıldığı söylenemez. Bilgi ekonomisinde entelektüel mülkiyet hakları (Intellectual property rigths) küreselleşme sürecinden ve dijital teknolojilerden en fazla etkilenen alanların başında gelmektedir. Bu etkileşimin sonucu olarak, küreselleşen entelektüel mülkiyet hakları ve bilginin dijital piyasalar aracılığıyla sunulması ülkelerde birtakım fırsatlar yaratırken bazı sorunlara da neden olmuştur. Bu sorunların başında bu çalışmanın konusunu oluşturan entelektüel mülkiyet haklarının korunması sorunu gelmektedir. Literatürde bilginin dağılımı ve entelektüel mülkiyet hakları konusunda birçok çalışma olmasına rağmen akademik alanlardaki bilginin yaratılması ve dağılımı ile küreselleşme ve teknolojik gelişmeler arasındaki ilişkiyi açıklayan kapsamlı çalışmalar bulunmamaktadır. Günümüz toplumları için bilgi toplumunun sürdürülebilirliğinin kaçınılmaz olduğu ve bir küresel kamusal mal olarak bilginin oluşturulması ve dağıtılmasında piyasa mekanizmasının yetersiz olduğu hipotezi altında bu çalışmanın amacı, 1) Küreselleşmenin ve bilginin dijital piyasalar aracılığıyla dağılımının entelektüel mülkiyet hakları üzerindeki etkilerini ekonomik perspektiften araştırmak, 2) Küreselleşen entelektüel mülkiyet haklarının nasıl korunacağı ve oluşan sorunlar için çözüm alternatiflerini özellikle Amerika uygulaması irdelenerek uluslararası harmonizasyonu sağlayacak optimal çözümü araştırmaktır. Metodolojik olarak bu çalışma üç bölüm şeklinde organize edilmiştir. Birinci bölümde çalışmanın konusunu oluşturan bilgi, entelektüel mülkiyet gibi kavramlar ve ilgili teoriler açıklanmaktadır. Bu analitik çerçevede öncelikle kavramsal açıklamalar, küresel kamusal mal olarak bilginin teorik yapısı, ekonomik büyüme sürecinde entelektüel mülkiyet hakların rolü ve entelektüel mülkiyet hakları ve etik ilişkisi anlatılmaktadır. İkinci bölümde, bilginin kullanımı ve dağıtılmasında piyasa mekanizmasının başarısızlığı, nedenleri, sonuçları ve piyasa başarısızlığına karşı geliştirilen teorem ve önlemlere yer verilmiştir. Üçüncü bölümde bilginin dağılımı üzerine küreselleşme ve dijital teknolojilerdeki gelişmelerin yarattığı etkiler araştırılacaktır. Yine bu bölüm kapsamında entelektüel mülkiyet hakları konusunda yapılan uluslararası anlaşma ve Amerikan Entelektüel Mülkiyet Hakları Sistemi incelenip, elde edilen bulgulara dayalı olarak küresel harmonizasyonu içeren bir entelektüel mülkiyet hakları koruması açıklanmaktadır. BİRİNCİ BÖLÜM BİLGİ VE ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI I. KÜRESEL KAMUSAL MAL OLARAK BİLGİ Bu bölümde kamu maliyesi literatürde küresel kamusal mal olarak nitelendirilen bilginin bu kapsamda incelenmesine geçmeden önce bilgi kavramının açıklanması yapılacaktır. A.BİLGİ EKONOMİSİ KAPSAMINDA BİLGİ KAVRAMI Bilgi ekonomisi kavramı F. Machlup’dan gelmektedir. Yazar ilk kez geniş bir kavram olarak bilgiyi ele almıştır. Machlup bilgi ekonomileri çalışması için başlıca şu nedenleri ileri sürmüştür:1 - Bilginin ulusların bütçesinde artan payı, - Bilginin sosyal faydasının özel faydasını aşması, - Bilginin ekonomik büyüme ve verimlilikteki artışlara artan oranda yardımcı olması, - Yeni bilgi ve iletişim teknolojileri arasında bağ kurulması, - Çalışma hayatında fiziki işgücünden beyin gücüne doğru talebin değişmesi, - Ulusal gelir hesaplarındaki gelişmeler ve düzenlemelerdir. Öncelikle bilgi ekonomisi içinde irdelenen bilgi kavramını tam anlayabilmek için bilimsel bilginin kavramsal açıklamasının yapılmasında yarar bulunmaktadır. Bilgi ya nihai bir ürün ya da diğer mal ve hizmetlerin üretiminde gerekli ekipman – maliyet unsuru- olarak nitelendirilebilir. Nihai bir ürün olarak bilgi tüketim ve yatırım şeklinde iki alt kısımdan oluşmaktadır. Örneğin eğitim ve bilimsel araştırma, yatırımla ilgili olarak istenen bilgi üretirler.2 1 F. Machlup (1962), The Production and Distribution of Knowledge in the United States, Priceton: Princeton University Press, s.9-10. 2 A.g.e., s.29-30. 1 Bilgi; efsane, sezgi, gözlem, inanış veya sağduyu kavramlarından farklıdır. Bu farklılığın nedenleri, bilginin özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda bilginin altı özelliği bulunmaktadır. Bunlar; ampirik ve ampirik doğrulama (empirical and empirical verification), normatif olmama (nonnormative), geçirilebilirlik (transmissible), genellik (general), açıklayıcı olma (explanatory) ve geçiciliktir (provisional). Öncelikle bilimsel bilgi ampiriktir. Yani gözlem ve deneylere dayanır. Bilimsel bilginin ampirik niteliği, onu diğer bilgilerden ayırır. Ampirik doğrulama, kabul veya reddin bilimsel ve mantıksal olarak test edilmesi anlamına gelmektedir.Önyargı ve batıl inançlara dayalı bilgi, genellikle ampirik doğrulamaya konu olmaz. Bilimsel bilgi, alan ve öncelikli amaçları bakımından bazı farklılıklar gösterir. Ampirik araştırma, bilimsel bilgide ne, niçin ve gelecekte ne olabileceğine yönelme ile ilgilidir. O neyin iyi veya kötü veya olması gerektiğine yönelmez.3 İkinci olarak bilimsel bilgi normatif değildir. Politik bilimciler, bilimsel bilgi farklılığını göstermek için ‘normatif’ ve ‘normatif olmayan’ kelimeleri kullanmaktadırlar. Normatif bilgi ne olduğunu değerlendirir ve ne olması gerektiğini belirtir. Bu nedenle ampirik bilgi, normatif değildir. Araştırmacılar önyargısız argümanlarını test etme sorumluluğuna sahiptirler. Bilimsel bilginin üçüncü özelliği geçirilebilir olmasıdır. Çünkü bilim sosyal bir aktivitedir. Daha güvenilir bilgi üretmek için birkaç bilim insanının birbirini analiz etmelerini ve eleştirmelerini gerektirir. Bilimsel bilginin diğer önemli özelliği genelleştirilebilmesidir. Birçok olayı tanımlayan, açıklayan ve öngören bilgi, birkaç olaya yönelmeden çok daha değerlidir. Genel bilgiyi veren ifadeler ampirik genelleştirmeler olarak ifade edilirler. Onlar bireysel gerçekler arasındaki ilişkiyi özetlerler.4 Bilimsel bilginin bir diğer özelliği de açıklayıcı olmasıdır. Bu özellik sayesinde niçin sorununa cevap verilir. Bu ise, davranış, tutum ve olayların nedenlerini bilmeyi sağlar. Açıklama önemlidir. Çünkü açıklama gelecekteki olayları açıklama ve öngörmenin temelini oluşturur. Öngörü, istenilen sonuçlara ulaşmak ve istenmeyen durum ve maliyetlerden kaçınmayı sağladığından bilim 3 J.B. Johnson and R.A. Joslyn (1991), Political Science Research Methods, Washington, D.C., CQ Press, s.13-21. 4 A. C. Isaak (1985), Scope and Methods of Political Sciences, Homewood Ill.: Dorsey, s.13-21; International Intellectual Property Alliance (2010), s.106-107. 2 için büyük önem taşır. Açıklama, bir teorinin ilk amacıdır. Bir teorinin temel fonksiyonu gerçekleri ve olumlu durumu açıklamak, fakat belki de daha önemlisi ampirik genellemeleri açıklamaktır. Bilimsel bilginin son niteliği geçici olmasıdır. Daha ileri çalışmalar, su anda anlaşılır olan olayın yetersizliğini gösterebilir. Bilimsel bilginin geçici olması, zamanla kanıtların güvenli bir şekilde inkâr edilmesi anlamına gelir. Dolayısıyla gelecek araştırmalar şimdiki durumu önemli ölçüde değiştirir.5 Bilginin bu niteliği değişen çevre ve sosyal koşulların gereklerini sağlamak üzere değişim, doğrulama, adaptasyon ve yaratım süreçlerinin devam etmesine konu olmaktadır.6 Freiden, Goldsmith, Takacs and Hofacker bilgiyi diğer mal ve hizmetlerden ayırmak üzere dört kriter geliştirmişlerdir. Tablo 1’de karşılaştırmalı olarak bu dört kriter verilmektedir.7 Tablo 1: Bilgi ve Diğer Mal ve Hizmetler Ürünün Niteligi Mallar Hizmetler Bilgi Heterojenlik Düşük Yüksek Çok Düşük Çabuk Bozulabilme Düşük Yüksek Çok Düşük Bölünmezlik Düşük Yüksek Düşük Somutluk Yüksek Düşük Çok Düşük Sahiplik Yüksek Düşük Her ikisi de Yeniden üretilebilme Düşük Düşük Çok Yüksek Tablo1’de de görüldüğü gibi bilgi özellikle diğer mal ve hizmetlerden ayrı olarak somutluk özelliğine sahip değildir. Bilgi farklı değerler taşımaktadır. Bu değerler; üretken değerler, rekabet değeri, eğitimsel değer ve üstünlük değerlerinden oluşmaktadır.8 Bilimsel bilgi sonucu oluşan buluş, inovasyon ve heterojen eko5 Johnson and Joslyn, A.g.e., s.22. D. Nakashima (1998), “Conceptualizing Nature: The Cultural Context of Resource Management”, Nature & Resources, 34 (2), s.18. 7 J. Freiden, R. Goldsmith, S. Takacs and C. Hofacker (1998), “Information as a Product:Not Goods, Not Services”, Marketing Intelligence &Planning, 16(3), s.210-211. 6 8 P. J. Lor and J. Britz (2005), “Knowledge Production from an African Perspective: International Information Flows and Intellectual Property”, The International Information & Library Review, 37, s.62. 3 nomik faaliyetlerdirler. Ancak heterojenlik niteliği, inovasyon faaliyetleriyle elde edilen gelir, metot ve kaynakların yansımasıdır.9 Dünya Entelektüel Mülkiyet Hakları Organizasyonu (The World Intellectual Property Organizations (WIPO)), sanayi, bilim, edebiyat ve sanat alanlarında entelektüel faaliyetler sonucunda yaratılan buluş ve icatlar dayalı geleneği ifade etmek için ‘’geleneksel bilgi’’ kavramını kullanmaktadır.10 Bilimsel bilginin özelliklerine yukarıda sayılanlar dışında aşağıdaki unsurlar da ilave edilebilir: 1) Bilgi ekonomik kalkınmanın en önemli unsurlarından biri olan buluş ve icatları içerir. Bunlar hem beşeri sermaye yatırımları hem de sabit sermaye yatırımlarının itici gücünü oluştururlar. Bilgi özel ve kamu sermayesinin tamamlayıcısı ve entelektüel sermayenin çekirdeğini oluşturur.11 2) Bilgi verimliliği etkileyerek ekonomik kalkınmanın kilit unsurunu konumundadır. 3) Bilgi, araştırmacılar ve girişimciler için ilave bilginin yaratılmasında girdi olarak kullanılır. 4) Bilgi, araştırma ve geliştirme çabalarıyla elde edilir. 5) Bilgi tükenmeme özelliğine sahiptir.12 6) Bilgi dışsallıklar sağlar. 7) Bilgi küresel kamusal mal niteliği taşımaktadır. 9 D. J.Teece (1986), “Profiting from Technological Innovation: Implications for Integration, Collaboration, Licensing and Public Policy”, Research Policy, 15 (6), s.285. 10 WIPO (2001), Intellectual Property Needs and Expectations of Traditional Knowledge Holders WIPO Report on Fact-finding Missions on Intellectual Property and Traditional Knowledge, Geneva: s.25. 11 M. Ben Ahmed (20-21 March, 2006), “The Politics and Ideology of Intellectual Property”, Trans Atlantic Consumer Dialogue (TACD) Conference, Brussels: s.1-3. 12 C. Eustace (2003),”A New Perspective on the Knowledge Value Chain”, Journal of Intellectual Capital, 4 (4), s.588. 4 8) Geleneksel veya bilimsel bilgi, teknoloji veya sanatın herhangi bir spesifik alanıyla sınırlandırılmaz. Dolayısıyla çok geniş bir alanı içerir. 9) Bilgi telif, patent gibi entelektüel mülkiyet kanunlarıyla ilgilidirler. 10) Ulusal ve uluslararası düzeyde bilgiyi korumak, küresel ekonomilerde gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkeler arasında entegrasyonu geliştirmek için potansiyel olarak güçlü bir araç olarak görülmektedir.13 11) Bilgi de diğer mallar gibi kıttır. Bilgi edinmenin de zaman ve para maliyeti vardır.14 Ayrıca bilgi (knowlegde) ile enformasyon (information) ve veri (data) kavramları arasında farklılık olduğunu belirtmek gerekir. Bilgi ne enformasyon ne de veridir. Yaygın görüşe göre veri, ham sayı ve gerçeklerdir. Enformasyon, geliştirilmiş verilerdir. Bilgi, enformasyonun gerçekliğinin kanıtlanmasıdır. Enformasyon bilgiye dönüştürülür. Özetle bilgi, enformasyon ve veri arasındaki ilişki de, veri kayıt, enformasyon bir mesaj iletme bilgi ise bir modeldir.15 Bilgiden ekonomik avantajlar elde edebilmek etkin öğrenme çabaları ve surece yaratıcı adaptasyonu gerektirir. Bireylerin bilgiyi edinmek için enformasyonla birlikte yeterli entelektüel niteliklere sahip olmaları gerekmektedir.16 B. KÜRESEL KAMUSAL MAL OLARAK BİLGİ Entelektüel mülkiyet hakları (EMH) ekonomisini anlamak bir mal olarak bilgi ekonomisini anlamaya bağlıdır. EMH’nın ekonomik analizi, büyük ölçüde bir mal olarak bilgi ile görülebilir mallar arasında farklılıkların ekonomik uygulamalarını ortaya çıkaran birçok ekonomistin çalışmalarına dayandırılarak yapılmaktadır.17 K. İdris (2003), Intellectual Property A Power Tool for Economic Growth, Geneva: World Intellectual Property Organization, s.53. 13 14 K. Bulutoğlu (2008), Kamu Ekonomisine Giriş, Ankara: Maliye ve Hukuk Yayınları, s. 249. 15 L. Willcocks and E. A. Whitley (2009), “Developing the Information and Knowledge Agenda in Information Systems: Insights from Philosophy”, The Information Society, 25, s.195. 16 R. Nelson and S. Winer (1982), An Evolutionary Theory of Economic Change, Cambridge: Belknap Press of Harvard Univesity Press, s.60. 17 D. Lindsey, D. (2002), The Law and Economics of Copyright, Contract and Mass Market Licence, The Center for Copyright Studies Ltd., s.21. 5 Kamu maliyesi alanında kamusal malların geçmişi 18. yy’a dayanmakla birlikte küresel kamusal mallar 21. yy’in yeni global değişiminin bir karşılığıdır. Küresel kamusal mallar, kamu ekonomisinin teorik yapısı içinde anlatılan kamusal malların tüm özelliklerini taşırlar. Kamusal malların üç temel özelliği bulunmaktadır. Bunlar; tüketimde rekabetin olmaması, tüketimden dışlamamak ve dışsallıklardır. 1. Tüketimde Rekabetin Olmaması Tüketimde rekabetin olmaması, bir kişinin tüketiminin diğer kişilerin tüketim miktarını azaltmamasıdır. Kamusal maldan elde edilecek bireysel fayda, kullanıcı sayısından bağımsızdır. Bireysel fayda ile kullanıcı sayısı arasındaki bu ilişki Şekil 1’de gösterilmektedir:18 Şekil1:Kamusal Mallar Bir özel mal veya hizmet için bir kişinin sahip olduğu miktar diğer kişilerin sahip olduğu miktardan farklı olabilir. Eğer birey i, xi≥0 miktarına sahipse ve x özel mal için toplam mevcut miktarı gösteriyorsa şu şekilde ifade edebiliriz, Özel mallar bölünebilir ve bireyler arasında dağıtılabilir.19 Kamusal mallar ise, bölünemezler. Toplam kamusal mal miktarı G, n bireyin mevcut tüketim miktarı giise; G= g1= g2 = g3 = ...............= gn. Yani bir 18 A. L. Hillman (2009), Public Finance and Public Policy, Cambridge: Cambridge University Press, s.139-140. 19 Özel mal için tamamıyla bölünebilme her zaman gerekli değildir. Örneğin çölde su bölünemez. Özel mallar, yaklaşık olarak bölünemezler. Özel malların karakteristik özelliği, her bir bireyin sahip olduğu miktarın farklı olmasıdır. 6 bireyin sahip olduğu kamusal mal miktarı diğer bireylerin sahip olduğu miktara eşittir.20 Genelde miktar aynı olmasına rağmen bireylerin kamusal mallara verdikleri değer farklılık gösterebilir. Örneğin Mozartın senfonisi çaldığı zaman bazı kişiler hoşlanırken bazıları hoşlanmayabilir. 2. Tüketimden Dışlamamak Tüketimden dışlamamak, bir kişinin bir malın veya hizmetin tüketiminden diğer kişileri dışlayamamasıdır. Bu iki özellik farklıdır. Rekabetin olmaması malın kendi özelliğinden kaynaklanır. Dışlamamak yasal rejimlere bağlıdır.21 Kamusal malların kullanımından bireyleri dışlamak olanaksız veya en azından çok maliyetlidir. Dolayısıyla bir kamusal mal üretilir üretilmez onun faydasından ödeme yapmayanları engellemek zordur.22 Örneğin bir kitap yayınlanıp yayınlanmaz diğer kişiler düşük maliyetlerde onu kopyalayabilir. Satın almayanları veya kopyalamayı dışlamak zordur.23 Rekabetin olmadığı durumda mal ve hizmeti paylaşmanın marjinal maliyeti yaklaşık olarak sıfırdır. Bir kamusal malın kullanımından dışlayabilme olasılığı olduğu zaman etkinsizlik sözkonusu olacaktır.24 Bir kamusal maldan n kadar kişinin elde edeceği toplam fayda; (1) İlave bir kişi fayda sağladığı zaman kamusal malın arzının sabit maliyeti C değişmeyecektir. (n +1 ) faydalananlarla beraber kamusal malın toplam faydası artacaktır: 20 (2) Hillman, A.g.e., s.138. H. R. Varian (1998), Markets for Information Goods, Berkeley: s.1-2. R. W. Boadway (1979), Public Sector Economics, Cambridge: Winthrop Publisher, Inc., s.31; M. A. Lemley & D.W. O’Brien (1997), “Encouraging Software Reuse”, Stanford Law Review, 49(2), s.268. 23 J. F. Duff (2005), Intellectual Property as Natural Monopoly: Toward A General Theory of Partial Property Rights, s.9. 21 22 24 Hillman, a.g.e., s.142-143. 7 Kamusal malın toplam faydasındaki artış ilave kişinin kişisel faydasıdır. ∆W= Bn+1> 0. (3) İlave kişinin kamusal maldan faydalanmasına izin vermek Pareto Optimalitesini ifade eder. İlave bir kişinin kamusal mali kullanım maliyeti sıfırdır: MCuse= 0 Etkin kullanım, MBuse=MCuse gerektirir. Böylece etkin kullanım mevcut kamusal malların bedava olması veya kullanıma girişin serbest olmasını gerektirir. Yani, Puse= 0. Bir kamusal malın arz maliyeti kullanım maliyetinden farklıdır. Bir köprü inşa etmek maliyetlidir. Köprünün sabit inşa maliyetine ulaşılır ulaşılmaz, yoğunlaşmamış köprüden geçme maliyeti sıfırdır. Böylece köprünün etkin kullanım fiyatı sıfır olmaktadır.25 Tüketimde rekabetin olmaması ve dışlayamamak özelliklerini piyasa fiyatlama mekanizması için uygulanmak zordur. 3. Dışsallıklar Bir diğer kamusal mal özelliği olan dışsallık ise, bir malın üretim ve tüketiminin diğer kişileri aynı yönde etkilemesidir. Dışsallık, piyasa mekanizması içinde ifade edilmeyen bir fayda veya maliyettir ve böylece bir ‘satıcı veya alıcının’ piyasa kararlarında içselleştirilemez. Dışsallıklar ve kamusal mallar birlikte oluşurlar. Ayrıca kişiler arasındaki her etkileşim dışsallığı ifade etmez. Örneğin iki kişi çölde olduğu zaman, sadece bir kişiyi kurtaracak kadar suyun olması bir kişinin su içmesi diğer kişi için negatif dışsallık yaratmaz. Dışsallıklar etkinsizliktir. Bir kişinin su içmesi Pareto etkinliğinin sonucudur. Yani bir kişinin durumunu daha kötü yapmaksızın diğer kişinin durumunu daha iyi yapmanın olanaksız olmasıdır.26 Genel olarak dışsallıkların mevcudiyetinin nedeni ya dışlamanın olanaksız olması ya da mülkiyet haklarının kolaylıkla oluşturulamaması nedeniyle mülkiyet haklarının uygulama eksikliğidir. Ekonomide opti- 25 26 A.g.e., s.143. A.g.e., s.309, 311, 317. 8 mumda iki eşitlik sözkonusudur:27 (1) MC gerçekleştirilen faaliyetin marjinal kaynak maliyetidir. MBA , A’nin marjinal faydasıdır. MBj ise, faaliyetten etkilenen h ‘nin her birinin marjinal dışsal faydasıdır. Eğer dışsallıklar içselleştirilmezse, A bireyi sadece marjinal fayda ve kişisel olarak yükleneceği maliyeti dikkate alır. Ve faaliyet düzeyi şu şekilde seçer: MC = MBA (2) Eşitliğin (2) sağ tarafı, faaliyetin marjinal özel faydasını ifade etmesine karşın, (1) Eşitliğinin sağ tarafı, marjinal sosyal faydayı ifade eder. Ortak olarak diğer kişilerin sağladığı dışsal faydayı dikkate almamak, faaliyet düzeyinin yanlış seçimiyle sonuçlanacaktır. Dışsallıklar kamu ekonomisi kapsamında çeşitli şekillerde türlere ayrılabilirler. Dışsallık türleri “fayda ve zarar” ve “üretici-tüketici” bağlamında iki temel gruplar altında toplanabilir. a. Negatif-Pozitif Dışsallıklar Bir kişi bir malı üretmek veya tüketmekten dolayı sağladığı fayda için bir bedel ödemiyorsa pozitif dışsallık sözkonusu olur. Negatif dışsallık ise, bir malın üretim ve tüketimiyle ilgili olmayan kişilerin bir maliyete katmasını ifade eder. Negatif dışsallıkta özel ve sosyal maliyet bulunmaktadır.28 Ama en yaygın dışsallık türleri, ‘negatif dışsallık’ ve ‘pozitif dışsallık’ seklinde olanlarıdır.29 Ayrıca dışsallıklar; üretici-üretici dışsallıkları, üretici-tüketici dışsallıkları, tüketici-tüketici dışsallıkları seklinde oluşabilmektedir. 27 Broadway, a.g.e., s.92-93. 28 B. P. Simpson (2003), Why Externalities are not a Case of market Failure; T. Cowen (1998), “Public Goods and Externalities: Old and New perspectives”, The Theory of market Failure, (Ed: Tyler Cowen), Virginia: George Mason University Press; J.J. Lafford (2008), “Externality”, The New Palgrave Dictionary of Economics (Eds. Steven N. Durlauf and Lawrence E. Blume). 29 S. G. Medema (2007), “Mill, Sıdgwıck, and the Evolution of the Theory of Market Failure”, History of Political Economy, 39(3); H. Demsetz (1970), “The Private Production of A Public Good”,Journal of Law and Economics,13. 9 b. Üretici-Üretici Dışsallıkları Bir firmanın üretim faaliyeti diğer firmanın üretim olasılıklarını ya olumlu ya da olumsuz olarak etkilediği zaman bir üretici-üretici dışsallığı oluşur. Dışsallık yayan X firmanın x çıktısı ürettiği ve Y firmasını etkilediği ve geleneksel neoklasik üretim fonksiyonu ile x malının üretildiğini varsayalım. Lx, x malının üretiminde kullanılan emeği, Kx ise sermayeyi göstermektedir. X = f (Lx, Kx) (3) Eğer üretici firma rekabetçi bir sanayide kâr maksimizasyonunu sağlıyorsa, üretim faktörlerine onların marjinal değerlerine uygun ödeme yapacaktır: w = Px x MPxLx (4) r = Px x MPxKx (5) Y üretici firma, x malı üreticisi firmanın kapital kullanımına bağlı düzeyde bir dışsallığı kabul ederse, Y’nin üretim fonksiyonu su şekilde olur: Y = g ((Lx, KY, Kx) (6) KY Y firmasının kullandığı sermayeyi göstermektedir. Varsayalım Y firması sadece Kx kadar etkilenmiştir. Bu durumda optimal olmayan bir durum ortaya çıkacaktır. Çünkü Kx, Y’nin çıktısının katkısıdır. Fakat X firması bu katkıyı dikkate almamaktadır. Üretici dışsallıklarında, hükümetler faydaları maksimize etmek ve sosyal maliyetleri düşürmek üzere fiyat mekanizması ve teşvikten ziyade yürütme ve kontrol politikalarını kullanma eğilimindedirler.30 c. Üretici-Tüketici Dışsallıkları Firmaların ekonomik faaliyetleri, fiyat sistemi içinde yer almayan bireylerin faydaları üzerinde etkiler yaratabilir. En bariz örnek fabrikaların yarattığı hava kirliliğidir. Eğer X malı üreticisi bir firma n kadar tüketiciye çıktı düzeyine göre değişen miktarlarda dışsallıklar 30 C. Wiston (2006), Government Failure versus Market Failure Microeconomics Policy Research Government Performans, Washington D.C.: AEI- Brookings Joint Center for Refulatory Studies, s.49. 10 yaratıyorsa i tüketicinin fayda fonksiyonu şu şekilde olacaktır: Ui= Ui (Xi, Yi, Zi , ……….., X) (1) Burada Xi, Yi, Zi ,…… birey i tarafından tüketilen X, Y, Z’nin miktarını göstermektedir. Optimal kaynak dağılımı, X çıktısından tüketicilerin elde ettikleri dışsal faydanın seçilen çıktı düzeyinde X mali üreten bir firma tarafından satılan çıktının değeriyle birlikte ayni olmasını gerektirir. Bu durumda X malı üreten firmalar için koşul: (2) (2) eşitliğinde MBix, X malını tüketenlerin marjinal faydasını göstermektedir. Yani X ürününün marjinal sosyal faydası marjinal maliyete eşit olmalıdır. Ancak burada dışsallık dikkate alınmamaktadır.31 d. Tüketici-Tüketici Dışsallıkları Bir tüketicinin malları tüketimi (veya faktörlerin arzı), fiyat mekanizmasına girmeksizin diğer tüketicilerin fayda düzeyini doğrudan etkilemesini ifade eden dışsallık türüdür. Kavramsal olarak bu dışsallıklar fiziksel olan ve olmayan şeklinde görülebilir. Örneğin hava kirliliği kişileri fiziksel olarak etkilediği gibi fiziki olmayarak da etkilemektedir. Birey A’nin x malını tüketimi B’nin fayda fonksiyonunu etkiliyorsa, B’nin fayda fonksiyonu şu şekilde yazılabilir: UB= UB (XB, YB, ZB , ……….., XA) (1) Birey A’nin tüketim faaliyeti kamusal mal olarak sadece kendisine fayda sağlamayacak aynı zamanda B’ye de fayda sağlayacaktır. Tatmin edici uygun optimal koşullarda eğer A’nin XA tüketimi etkinse: Px = MBA xA + MBAxA (2) olur. Politik karar alıcılar tüketim dışsallıklarında, tüketici davranışlarını etkilemek için fiyat kullanımından ziyade imalatçıların davranışlarını etkileyen yöntemleri kullanmayı tercih ederler.32 Dışsallık birden fazla kişiyi etkiliyorsa marjinal dışsal fayda MBA xA gibi toplam olacaktır. A eşitlik (2)’deki son terimi ihmal edeceği için ki bu negatif veya 31 32 Boadway, a.g.e., s.98. Winston, A.g.e., s.44. 11 pozitif olabilir. Dolayısıyla optimal olmayan davranış sözkonusu olacaktır.33 e. Bilgi Dışsallığı Dışsallık bakımından yeni ekonomik coğrafya üç temel güce dayanır: Beşeri sermaye dışsallıkları, bilgi dışsallıkları ve parasal dışsallıktır. Bu çalışma bilgi dışsallığına odaklanmaktadır. Bilgi dışsallığı hem coğrafik hem de teknolojik olaylarla ilgilidir. Bir firmanın veya bireyin üretim kapasitesi sadece mali dışsallıklara değil diğer insanlar tarafından üretilen bilgi dışsallıklarına da bağlıdır.34 Dışsallık türlei açısından bilgi değerlendirildiğinde pozitif dışsallığın geçerli olduğu söylenebilir. Yeni bir bilgi yaratmak, yaratıcısından başka diğer insanlara da büyük pozitif dışsallıklar sağlayacaktır. Yeni bilgi oluşumu, bilginin özelliklerinden dolayı başlıca dört katkı sağlar. İlki, yeni bir bilgiden sağlanan özel fayda, bilginin getirdiği verimlilik artışından kaynaklanır. İkincisi, “bir sermaye kazancı “ olarak bilgi, gelecekte üretilecek bilginin maliyetini değiştirebilir. Üçüncüsü, bilginin üretim fonksiyonunda yer alan yeni bir faktör olmasıdır.35 Dördüncüsü, bilgi dışsallığı araştırma ve geliştirme faaliyetlerini teşvik eder. Araştırma faaliyetleri, araştırmacı için özel faydalar sağlamasının yanı sıra bir bütün olarak topluma da fayda sağlar. Bu katkılar, pozitif dışsallıklar olarak nitelendirilirler.36 Örneğin yükseköğrenime yatırım yapan bir kişi, konusu yaşamın içsel anlamını William Shakespeare’in yazılarından yararlanarak oluşturduğu bir doktora tezi konusunu belirler. Bu tezin öğrencinin bakış açısından yazılması başka insanlara da fayda sağlayacaktır. Ancak üçüncü kişiler önemli ölçüde fayda sağlamayabilirler. Şekil 2 B noktasındaki eğitimin kişisel olarak optimal yatırım düzeyini göstermektedir. Bu noktada bir öğrencinin özel marjinal faydası (MB) özel marjinal maliyetine (MC) 33 Boadway, A.g.e., s.101. 34 Autant-Bernard, C. and Massard, N. (2007),”Pecuniary and Knowledge Externalities as Agglomeration Forces: Empirical Evidence from Individual French Data”, Knowledge Externalities, Innovation Clusters and Regional Development, (Ed: Jordi Suriñach, Rosina Moreno, Esther Vayā), Edward Elgar Publishing, s.5-6. 35 R. P. Inman (1987), “Markets, Governments and the “New” Political Economy’’, Handbook of Public Economics VII, (Ed: Alan J. Auerbach and Martin Feldstein), Amsterdam: Elsevier Science Publisher, s.647. 36 G. Peri (2002), Knowledge Flows and Knowledge Externalities, Cesifo Working Paper No: 765, s.5. 12 eşittir. Öğrenci böylece E2 düzeyindeki eğitim yatırımını seçecektir. Şekil 2’de AE1 kadar alan toplumun diğer bireylerinin elde ettiği toplam marjinal faydaları göstermektedir. Diğer kişilerin elde ettiği fayda kamusal malın niteliğinden kaynaklanmaktadır. Böylece toplam fayda, kamusal malın faydası şeklinde ∑ MB gösterilebilir. Öğrenci eğitime E1 düzeyinde yatırım yaptığı zaman, diğer bireylerin MB sıfır olacaktır. Ancak eğitime E1 ‘in üstünde yatırım yaptığı zaman, AE1O alanına eşit diğer bireyler için toplam fayda sağlayacaktır. Etkin üretim ve ayrıca öğrencinin kişisel seçimi B noktasındadır.37 Şekil 2: Alt Marjinal Dışsallığı Bilimsel bilginin yaratıcısı ve kullanıcısı olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. Bilginin yaratıcısı yönünden yeni bilgi yaratmak, sosyal faydalar (bilimsel alanda prestij, akademik kariyer gibi) ve mali faydalar (entelektüel mülkiyet hakları gibi) sağlar. Bu bilginin tüm fonksiyonlarını yansıtmaz. Ayrıca bilginin başkaları tarafından kullanılması da gerekir. Yeni bilgiye başkaları tarafından yapılan bilgi kaynaklarına başvurmaksızın ulaşılamayacağı gibi bilgiyi paylaşmak tüm insanlık için avantaj sağlayacaktır.38 Küresel kamusal mallar kamusal malların daha önce sayılan özelliklerine sahiptirler. Ayrıca küresel kamusal malların etki alanı coğrafya veya ülke ile sınırlı değildir. Küresel kamusal mal kavramı nispeten yenidir. Bu nedenle yazarlar tarafından küresel kamusal mallar farklı açılardan tanımlanmaya çalışılmıştır. Kaul, Grunberg, and Stern39küreHillman, a.g.e., s.313. Lor and Britz, a.g.m., s.63. 39 I. Kaul, I. Grunberg and M. A. Stern (1999), “Defining Global Public Goods”, Global Public Goods International Cooperation in the 21 st Century, New York: s.2-6. 37 38 13 sel kamusal malların tanımınıülkelere, sosyo-ekonomik gruplara ve jenerasyonlara göre yapmışlardır. Bu tanıma göre küresel kamusal mallar şu özellikleri taşımalıdır: - Kamusal malın kullanımı bir ülke grubundan fazlasını kapsamalı, - Faydası sadece bir ülke vatandaşlarına değil, tüm global nüfusa olmalı, - Gelecek jenerasyona zarar vermeksizin, şimdiki jenerasyonun ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Tablo 2’de küresel kamusal mal grupları ve özellikleri sunulmaktadır. Tabloda da görüldüğü üzere her bir küresel kamusal mal birbirlerine göre farklı özellikler gösterebilmektedir. Tablo 2: Küresel Kamusal Mallar: Bazı Örnekler Faydalar Maliyetler Rekabetin Küresel Kamusal Mallar Dışlanamama Rekabetin Arz Sorunu Dışlanamama Olmaması Olmaması Çevre Evet Hayır Aşırı Kullanım Kısmen Evet Sağlık Evet Evet Yetersiz Arz Evet Evet Barış Evet Evet Yetersiz Arz Kısmen Evet Bilgi Kısmen Evet Yetersiz Kullanım Kısmen Evet Kaynak: Kaul, Grunberg and Stern, 1999. Fransa ve İsveç’in öncülüğünde oluşturulan uluslararası güce göre, küresel kamusal mallar, refahı artırmak için kullanılmalıdır. Bu gruptaki mallar; barış, güvenlik, ticaret rejimi, mali istikrar, bulaşıcı hastalıkların kontrolü, ulusal parlamento yönetiminin sürdürülebilirliği ve bilgi.40 Stiglitz, küresel kamusal malları başlıca beş çeşide ayırmıştır. Bunlar; uluslararası ekonomik istikrar, uluslararası güvenlik (politik istikrar), uluslararası çevre, uluslararası beşeri yardım ve bilgi. Gerek çeşitli yazarların sınıflandırmalarında yer alması bakımından gerekse küresel kamusal malların özellikleri dikkate alındığında bilgi küresel mal olarak kabul edilmektedir: 40 K. E. Maskus and M. Penurbarti (1995), “How Trade-Related are Intellectual Property Rights?”, Journal of International Economics, 39, s.227-228. 14 1) Tüketimde rekabetin olmaması unsuru açısından bilgi, bireyler arasında rekabet olmaksızın kullanılır. Bilginin kullanımında her ilave kişi için marjinal maliyet sıfırdır. Yani sözkonusu bilgiden başka kişi veya kişilerin faydalanması diğerlerinin faydasını azaltmaz. Bilgi üretilir üretilmez tükenmez. Bilginin aşırı kullanımı bir sorun yaratmaz. Hatta bilginin mümkün olduğunca fazla kullanımı teşvik edilir.41 2) Bilginin kullanımından çoğu zaman bireyleri mahrum etmek sözkonusu değildir. Bilgi yaratılır yaratılmaz talep eden kişiler sözkonusu bilgiyi kullanabilirler. Ancak dışlayamama özelliği, EMH izin verdiği ölçüde geçerlidir. 42 Her iki özellik bilginin kopyalanabilmesinin bir sonucudur. Bir dereceye kadar kopyalama bilginin bir niteliği olarak kabul edilmektedir.43 Bilginin bu iki özelliklere sahip olması diğer kamusal mallarda olduğu gibi bilginin kullanımında bedavacılığa (free-rider) yol açabilir. Bedavacılık bir kişinin bir bedel ödemeksizin bir kamusal maldan yararlanmasını ifade eder. Ancak bedavacılık kamusal malların arzının azalmasına yol açar.44 3) Kamusal mallar çoğunlukla girdi niteliğindedirler. Örneğin savunma ekipmanları ulusal güvenlik içinde bir girdidir. Yollar ve köprüler ulaşım şeklinde girdidir. Benzer şekilde bilimsel bilgi de üretim, icat ve yenilik için bir girdidir. 4) Kamusal mallardan yararlananlar öncelikle kedilerine fayda sağlama arayışı içindedirler. Ancak bu mallardan yararlanmaları başkalarına da yarayabilir (Altruism). Bilimsel bilginin kullanımında altruism geçerlidir.45 Bu durum bilginin dışsallık özelliğinden kaynaklanır. 41 J. E. Stiglitz (1999), “Knowledge as a Global Public Good”, Global Public Goods, (Ed: Inge Kaul, Isabelle Grunberg, Marc A. Stern), Oxford: Oxford University Press, s.308-310. 42 Varian, A.g.e., s.2. 43 P. Dorrell (2005), Published Digital Information is a Public Good: the Case for Voted Compensation, s.2. 44 D. N. Hyman (2005), Public Finance A Contemporary Application of Theory to Policy, Ohio: Thomson South-Western, s.165. 45 Hillman, a.g.e., s.142. 15 II. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI Bu bölümde bilgi sonucu ortaya çıkan EMH kavramı tarihsel gelişimi, kamusal mal özelliği, türleri, ekonomik büyüme sürecinde rolü ve EMH’da etik konusu açıklanmaktadır. Mülkiyetin ekonomik anlamı kanuni anlamından farklıdır. Daha öncede belirtildiği üzere bu çalışma konunun ekonomik analizine dayanmaktadır. Bu nedenle EMH kavramı da ekonomik açıdan incelenmektedir. Mülkiyetin kanuni ve ekonomik anlamları arasında farklılık bulunmaktadır. Mülkiyetin kabul edilen çağdaş yasal anlamı başkalarına karşı elde tutulan “haklar demetini” ifade etmesidir. Bir diğer en yaygın tanım olarak mülkiyet ayırıcı kullanım ve feragat edilebilir hakları içermektedir. Bu tanımlarda yer alan kanuni mülkiyet kavramı tüm değerli hakları kapsamaz. Kanuni tanımlamayla karşılaştırıldığında, ekonomik mülkiyet kavramı daha basittir. Değerli kaynaklardan bireylerin elde ettikleri tüm hakları içerir. Mülkiyetin kanuni ve ekonomik anlamları arasındaki farklılığın nedeni tanımların farklı amaçlara hizmet etmesidir. Kanuni tanımlarda, mülkiyeti hukukun diğer alanlarından ayırmak amaçlanır. Mülkiyetin ekonomik tanımı ise, ekonomik kaynakların kullanımı ve dağılımında etkinliği teşvik etmede ayırıcı hakların rolüyle ilgilidir.46 A. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAK KAVRAMI Entelektüel mülkiyet düşünce, buluş, teknoloji, sanat eserleri, müzik, edebiyat gibi somut olmayan (fiziki olmayan) değerlerin ilk kez yaratılması olarak tanımlanabilir. Ancak bu değerler bir ürün şeklinde görülebilir olduklarında (tangible) değer kazanmaktadırlar. `Mülkiyet` kavramı, bu değeri ifade etmektedir. Çünkü bu kavram, bir kişi veya grubun sahiplik için talep ettiği sadece buluş, iş ve isim için kullanılmaktadır. Entelektüel mülkiyet mevcut bilgiye dayalı bir buluşun sonucudur.47Aynı zamanda EMH sosyal kapitalin önemli bir şeklidir. EMH’ nin temel rasyonalitesi, ekonomik ve teknolojik kalkınmayı teşvik etmek ve yeni buluşlar için mali destek sağlamaktır. 46 Lindsay, A.g.e., s.14. 47 İdris, a.g.e., s.8-9. 16 EMH yönetici, bilim adamları ve bireylerin yaygın ilgisini çeken bir alandır. EMH’lara; telif, patent, ticari marka, kayıtlı tasarımlar ve kayıtlı teknolojiler örnek verilebilir. EMH içinde en yaygın olanları telif ve patent olsa da en tanınan entelektüel mülkiyet hakkı teliftir. Telif, patentten daha eski tarihi geçmişe sahiptir.48 Tarihsel süreç içinde EMH niteliği ve korunması hakkında “doğal hak görüşü”, “kamu hakları görüşü” ve “faydacı görüş” olmak üzere üç ayrı felsefe bulunmaktadır:49 Avrupa geleneğinden gelen doğal hakgörüşü, yaratıcıların mental buluşlarının mülkiyetini ve yaratıcıların çaba ve ilhamlarının ürününü çaldırmamayı sağlamayı öngörmektedir. Üstelik yaratıcılar düşünce ve görüşleri üzerinde yapılacak yeniden çalışmaları kontrol edecek haklara sahip olmalıdırlar. Doğal hak görüşü EMH’nın ahlaki yönünü yansıtmaktadır. Dolayısıyla bu görüş EMH’da regülasyonların ekonomik maliyet ve faydaları veya teşviklerin etkileri dikkate alan herhangi bir görüşten bağımsızdır. Kamu hakları görüşüentelektüel ürünlerde özel mülkiyet haklarının gözetilmesini kabul etmemektedir. Bu görüşte bilgiye girişin serbest olması, sosyal bağlılık ve öğrenmenin merkezini oluşturduğu için bilginin kamuya ait olması temeldir. Bu yaklaşım, en güçlü uygulamasını entelektüel varlıklarda özel mülkiyet düşüncesini kabul etmeyen sosyalist sistemlerde bulmuştur. Bilgi yaratma görevi devlete aittir. Yaratıcılığın ürünleri geniş ölçüde potansiyel kullanıcılara (en azından ilkelerle) sunulacaktır. Faydacı görüş, EMH’ların sosyal ve ekonomik politika amaçları için düzenlemesini öngörmektedir. Çoğu yasal sistem faydacı görüşü benimsemektedir. EMH bir yandan buluş ve yaratıcılığın teşvikler diğer yandan bilginin dağılım ve bilgiye girişin gerekliliği arasında bir denge sağlamalıdır. EMH, özel hakkın bir türüdür ve telif sahipleri veya yaratıcıların haklarıyla ilgilidir. Bu açıdan bilgi, EMH çerçevesinde küresel bir 48 T. A. Stewart (1996), Intellectual Capital - The New Wealth of Organizations, McGraw-Hill. 49 K. E. Maskus (2000), Intellectual Property Rights in the Global Economy, s.27 28 17 mal olarak görülmeyebilir. Bu görüşün dayanağı EMH sayesinde yeni bilginin kıt bir kaynağa dönüşebilmesidir. Ancak entelektüel mülkiyet araçları özel faaliyetleri teşvik etmek, araştırmaları, yeniliğin gelişimi ve yeni düşüncelerin yaratılması için gerekli finansman yatırımlarını teşvik etmek üzere tasarımlanmışlardır. Riski düşürme yoluyla bu yasal araçlar, yenilik sürecinde daha fazla yatırımı teşvik edeceklerdir.50 Fonksiyonel EMH sistemi, birtakım sosyal değerleri içerir. Bu değerler başlıca iki şekilde görülebilir: 1) Mülkiyet hakları, ticarette sosyal değerleri maksimize etmeyi sağlar. 2) EMH’ları sosyal olarak değerli olan eserlerin yaratılmasının teşvikini sağlamaktadır. Bu iki sonuç mülkiyet haklarının tahsis ve dinamik etkinlik yönleri olarak betimlenebilir.51 EMH bireylere belirli bir süre koruma sağlayacağı için bu haklar sayesinde bireyler yeni buluşlar yapmak için kendilerini yeterince güvende hissedeceklerdir. Ayrıca EMH, hak sahiplerini istimarlardan koruyabilir ve onların bazı kazançlar elde etmelerini sağlar. Bu kazançların bir kısmı maddi bir kısmı maddi olmayan niteliktedir. EMH’nın yaratıcılara üç şekilde maddi gelir elde etme olanağı sağlaması görülmektedir: İlki, yaratıcının sermaye, zaman, ekipman ve işgücü gibi yeni bir buluş gerçekleştirirken yaptığı harcamaların maliyetini telafi etme olanağı sağlamasıdır. İkincisi EMH sistemi yaratıcıya maddi olanak sağlar. Yaratıcı işletme sahibi ise birim satışı artarak, akademisyen ise daha iyi pozisyon yaratarak kazanç sağlama olanağını çok daha fazla artırır. Üçüncüsü yaratıcılar EMH araçlarından yararlanarak haklarını başkalarına lisansla veya satarak vermek suretiyle bir gelir elde ederler. Yatırımcının bir mali kazanç elde etmesi, onu yeni araştırma geliştirme faaliyetlerine yöneltecektir. Bu süreç diğer alanlarda da değişimler yaratarak dinamik bir değişim devrine neden olacaktır.52 50 R. M. Sherwood (1997), “The Trıps Agreement: Implıcatıons For Developıng Countrıes”, The Journal of Law and Technology, s.492. 51 J. S. Gan, P. L. Williams and D. Briggs (2001), Intellectual Property Rights: A Grant og Monopol yor Aid to Competition?s.5. 52 İdris, A.g.e., s.79. 18 EMH sistemi ile şu amaçlar gerçekleştirilmeye çalışılır;53 1) Bilgi, buluş sahiplerine ayırıcı haklar sağlayarak yaratıcılığı teşvik etmek ve araştırma ve geliştirme maliyetlerini karşılamak için uygun bir süre teşvik sağlamak, 2) Buluş sahiplerinin çalışmalarında ve buluşlarını pazarlamada sınırlı haklar sağlayarak yeni buluşları ticarileştirecek yatırımları teşvik etmek, 3) Patent başvurularını yayınlayarak, diğer araştırma ve geliştirmeler ve bir bütün olarak topluma fayda sağlayacak bilgiyi yaymaktır. EMH bilginin yaratılmasını kolaylaştırıcı unsurdur. Bilgiye girişi kontrol etmede EMH’nin rolü liberal, merkantilist ve yapısalcı perspektiflerden değerlendirilebilir. Liberal görüşte, mülkiyet hakları piyasa mekanizmasının işlemesinde temel oluşturur. Mülkiyet hakları sayesinde çaba ve ödül arasında doğrudan bir bağ kurulabilir. Merkantilistler bilgiyi ulusal servet ve gücün bir kaynağı olarak kabul ederler. Yapısalcılarise bağımlılık teorisi açısından EMH’na bakmaktadırlar. Yapısalcılara göre EMH bağımlılık araçlarıdırlar. Patentler, ticari markalar ve telif gibi haklar üçüncü dünya ülkelerine karşı tekelleşmede kullanılabilirler. Merkantilistler ve yapısalcıların görüşleri benzerdir.54 Etkili bir mülkiyet sistemi birkaç anahtar unsuru gerektirir:55 - Kurumsal Yapıyı Oluşturmak: Mülkiyet hakkı sahiplerinin haklarını tanımlayacak bir yasal çerçeve oluşturmak. - Uygulamaya Koyma: Mülkiyet haklarının yürürlüğe gireceği sistemi yürürlüğe koymak. - Revize Etmek: Bu hakları düşük maliyetle değiştirmek. Sistemin kurumu, mülkiyet hakkı sahiplerine varlıklarını satma ve kontrol etme hakkı tanırken, ikinci unsur bu hakları koruyacak ihlaller sözkonusu olduğu zaman cezalandırma sağlayacaktır. Revize etmek yaratıcılara tüm piyasa opsiyonları açacaktır. 53 A.g.e., s.37. D. N. Balaam and M. Veseth (2001), Introduction to International Political Economy, New Jersey: Prentice-Hall, Inc., s.16-18. 54 55 Gan, Williams and Briggs,a.g.e., s.4. 19 Ancak entelektüel mülkiyet için iyi işleyen mülkiyet sistemini kurmak bazı zorluklar taşır. Bilginin kamusal mal olarak rekabetçi olmayan bir niteliğe sahip olması öncelikle entelektüel mülkiyetlerde mülkiyet sistemini oluşturmayı zorlaştırmaktadır. Eğer bir birey bir görüşü kullanması, bu görüşün diğer kişilere geçirilmesi sonra başka kullanımdan bu görüşü kaldırmak olası değildir. Böylece tüm eski kullanıcılar entelektüel mülkiyete sahip olacaklardır. Bu zorluk, rekabetçi niteliğe sahip oldukları için fiziki varlıklarda geçerli değildir. Kişileri fiziki mallar için dışlayabilme olanağı olduğu için ödemeye zorlanabilme bu mallarda sözkonsudur. Bilgi alanında entelektüel mülkiyet haklarının uygulanması da zordur. EMH’da yasal olmayan kullanımı yaratıcının kullanımını doğrudan etkilemediği için, entelektüel mülkiyetin yetkisiz kullanımını yaratıcı belirlemeyebilir. Sadece piyasa böyle bir durumu tesbit etmeye yardım edebilir. Örneğin bilgisayar yazlımının bir kısmının telif hakkına sahip olan kişi, yaygın korsancılık karşısında talepteki düşmenin farkına varabilir. Ancak böyle bir snyal tüm kopyalar için gözlenmeyebilir. Temel olarak görülmeyen değerlerde entelektüel mülkiyet haklarının uygulama maliyetleri daha yüksektir. Fiziki değerler için polis gücü, özel güvenlik ve kendi kendine sağlanan ihtiyatlarla istismar önlenebilir. Bilgi malları içinde bu araçlar geçerli olmakla birlikte, bunlar için çok daha spesifik denetim ve uygulamalar gerekmektedir. EMH belirleme açısından da birkaç sorun görülmektedir. Bunlardan biri işlem maliyetleridir. Entelektüel mülkiyetin değeri piyasa talebi ve diğer teknolojilerin mevcudiyeti gibi faktörlere bağlıdır. Bu durumda sıkı anlaşmalar yapmayı güçleştirir. Farklı bireyler entelektüel mülkiyet hakların değerini farklı olarak algılarlar. Bu da fiyat üzerinden bir anlaşma yapmayı zorlaştırır.56 B. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLAR VE KAMUSAL MALLAR Daha öncede belirtildiği üzere bilimsel bilgi, tüketimde rekabetin olmaması ve dışlayamama gibi kamusal mal özelliklerine sahiptir. Ancak bu alanda yeni perspektifler geliştirilmiştir. 56 A.g.e., s.7-8. 20 1. Kamusal Mallarda Yeni Perspektifler Geleneksel yaklaşımı eleştirenler kamusal malların temel prensiplerine yeni bir perspektif getirmişlerdir. Bunlardan ilki dışlayamamaya ikincisi rekabetin olmamasına getirilen yeni perspektiftir. Christopher S. Yoo telif haklarının ekonomik analizinde geleneksel yaklaşımı yani telif hakları gibi entelektüel hakların kamusal mal olduğu çünkü bunların dışlanamadığı ve ilave kopyaların marjinal maliyetinin sıfır olduğu görüşünün yanlış anlaşıldığını belirtmektedir. Yazar kamusal mallar ekonomisine dayalı temel literatürün incelemesini, kamusal malların niteliklerini belirlemenin Samuelson koşulları olarak bilinen bir optamalite kriterine dayanarak yapılması gerektiğini belirtmektedir. Samuelsonun koşulları, bölünmezlikten kaynaklanan bedavacılığın dışsallıktan kaynaklanan bedavacılıktan ayrı bir sorun olduğunu vurgulamaktadırlar. Daha öncede belirtildiği gibi Samuelson koşulları, tüketicilerin her birinin kamusal mallara tam marjinal değerlerinde ödeme yapmalarını gerektirir. Ancak tüketiciler onların tercihlerinin gerçek şiddetini verecek teşviğe sahip değildirler. Kamusal mal tamamıyle dışlanabilse bile, bu teşvik uyumsuz kalır.57 Diğer bir ifadeyele Samuelsonun koşulları ise, düşük üretime yönelik bir sistematiğin, dışlayamama ve sıfır marjinal maliyetten ziyade tüketicilerin tercihlerini ortaya çıkarmak için tüketicilerin teşvik edilememesinin sonucu olduğunu varsaymaktadır.58 Samuelson koşulları bakımından yeniden ifade edilirse, bölünmezliğin, marjinal tranformasyon oranı her bir tüketicinin marjinal ikame oranına eşit olmasını sağlayan talep eğrilerinin dikey olarak toplanmasını gerektirmesi tam dışlayabilmeyi değiştirmez. Bu dikey toplam mal tamamiyle dışlansa bile tüketicilerin tercihlerinin şiddetini anlayabilmek için tüketicilerin teşvikini verir. Kesinlikle, dışlayamama eksik üretim sorununu kötüleştirmektedir. Kamusal malların ikinci temel özelliği olan sıfır marjinal maliyet olarak rekabetin olmamasına da yeni bir perspektif getirilmektedir. Daha öncede belirtildiği üzere, kamusal mallarda etkinlik koşulunun Samu57 C. S. Yoo (January, 2007), “Copyright and Public Good Economics: A Misunderstood Relation”, University of Pennsylvania Law Review, 155 (3),, s.671. 58 A.g.m., s.635. 21 elson koşulunu (Ʃ MRS = MRT) gerektirmesi, kamusal malları özel mallardan ayıran ayrıcı niteliği verir. Tüm tüketicilerin marjinal ikame oranının toplamını veren eşitliğin sol tarafı, kamusal mallarda piyasa başarısızlığının nedeni olan teşvik uyumsuzluğunun kaynağıdır. Samuelson koşulunun sol tarafındaki piyasa başarısızlığı marjinal maliyetin sıfır olup olmamasıyla ilgilidir. Tüketici tercihlerinin şiddetini yanlış göstermede tüketiciler için teşvik üretici fonksiyonunun tam niteliğine bakılmaksızın devam edecek ve marjinal maliyetin sıfır olduğu zamanda doğan sorundan bağımsızdır. Bu nedenle Samuealson marjinal maliyet fiyatlamasının kamusal malların etkinlik koşulu için gerekli birkaç koşuldan sadece biri olduğunu vurgulamaktadır. Sıfır marjinal maliyet sorunuyla ortaya çıkan üretimdeki düşme kaldırılabilirse (doğrudan desteklenen üretimle), Samuelson koşulu tüketicilerin her birinin kamusal mallara verdiği marjinal değerdeki artışı bilmeyi gerektirir.59 2. Entelektüel Mülkiyet Hakları Çözümü EMH bilginin yarı kamusal mal niteliğinin yarattığı sorunlar için ikinci en iyi çözümler olarak anlaşılabilir. Örneğin bilgi sonucu elde edilen bir buluşun kullanımı, diğer kişilerin onu kullanımını engellememektedir. Bu özellikler araştırma geliştirme faaliyetlerine yatırım yapmayı teşvik etmeyi ortadan kaldırmaktadır. EMH koruması bu teşviği sağlamaya yardımcı olmaktadır. EMH koruması, belirli bir süre yaratıcı kişiye, buluşu üzerinde mülkiyet hakkı tanıyarak buluşunun dışlanamama derecesini düşürmeye hizmet edebilir.60 EMH korumasının olmaması halinde bedavacılık (free riding) sözkonusu olacaktır. Örneğin inovasyon firmalarının belirli sanayilerde kurulduğunu varsayalım. Bu firmalar için Ar-Ge harcamaları sabit sermaye harcamalarının bir bölümünü oluşturur. Diğer firmalar Ar-Ge harcamaları yapmamaktadırlar. EMH koruması olmaması halinde, herhangi bir inovasyon Ar-Ge harcaması yapamayan diğer firmalar tarafından bedava olarak keşfedilip kopyalanabilecektir. Sonuç olarak, minimum ve ortalama maliyetler inovasyon faaliyeti yapmayan firmalar için daha düşük olacaktır. Diğer bir ifadeyle EMH koruması olmaması halinde inovasyon firmaları bedavacılık olgusuyla yüz yüze gelirler. Bedavacılık olması 59 A.g.m., s.673. 60 Duff, A.g.e., s.9; S. Kanwar ve R. Evenson (2003), “Does intellectual property protection spur technological change?’’, Oxford Economic Papers, 55 (2), s.237. 22 halinde inovasyon firmaları cezalandırılmış olacaktır.61 EMH türü olarak telif hakları koruması olmadığı zaman telif materyallerinin etkin düzeyde üretimi için teşvik yetersiz olacaktır. Sorun bilgi mallarının maliyet yapısından kaynaklanmaktadır. Tüm mülkiyet hakları sistemleri maliyetlere sahip olmalarına rağmen, bilgideki (telif gibi) mülkiyet hakları maliyetleri, fiziki (görülebilir) kaynaklardaki mülkiyet hakları maliyetlerinden farklıdır. Bilgideki mülkiyet hakları maliyetleri bilgi malının belirli maliyet yapısı nedeniyle farklıdır. Bilgi malı yüksek sabit üretim maliyetlerine buna karşın yeniden üretilmeleri halinde nisbi olarak düşük marjinal maliyetlere sahiptir. Kopyalamadan dışlamanın sözkonusu olmadığı bir durumda, rakiplerin marjinal maliyetlerde bilgi malını kopyalamaları bedava olacaktır. Bu durum yeniden üretimin marjinal maliyetine yönelik olarak malların fiyatını zorlayacaktır. Bilgi üreticisinin üretim maliyeti telafi edilemediği derecede bilgi malının üretimi için teşvikler engelenecektir. Telif materyallerinin üretimi için diğer teşvikler mevcut olmasına rağmen telif hakları koruması olmaksızın ekonomik olarak optimal üretim düzeyini gerçekleştirmek olası olmayacaktır.62 Bilgi malının üretmek nisbi olarak yüksek üretim maliyetlerine sahip olduğu için, bilgi üreticinin üretim maliyetini telafi etmesi, yeniden üretimin marjinal maliyetinden daha fazla yük getirmektedir. Geleneksel mikroekonomik teorilere göre, bir mal marjinal maliyetten daha fazla ödemeye hazır tüm tüketicilere sunulmalıdır. Bir bilgi malı için fiyat marjinal maliyetin üzerinde olduğu zaman toplumsal kayıp olarak bilinen net sosyal maliyet sözkonusu olabilir. Marjinal maliyetten daha fazla ödemeye istekli tüketicilerin bilgi malını satın almama derecesi, entelektüel mülkiyet rejimlerinin ortak olarak bilgi malının üretiminde teşvikleri yaratma ve bu mallara kamunun girişini temin etme arasında niçin bir denge kurmak gerektiği açıklar.63 Kamusal malların dışlayamama ve marjinal sıfır maliyetin sonucu olarak rekabetin olmaması durumu bir diğer EMH türü olan telif haklarında da gösterilebilir. 61 B. Pretnar (2003), “The Economic Impact of Patents in Knowledge – Based Economy Market”, International Review of Intellectual Propertyand Competition Law, Vol.34, No.8, s.890. 62 Lindsay, A.g.e., s.24. 63 A.g.e., s.25. 23 Telif hakkı sahiplerine marjinal maliyetin aşan fiyat yüklemelerine izin vermektedir. Telif hakkı yaratıcıları (yazarlar) ilave kopyalamanın marjinal maliyeti (MC) aşmadığı ilave kopyayı satmadan elde edecekleri gelir (MR) noktasında üretimde bulunacaklardır (Şekil 3). Yani Pmon fiyat ve Qmon miktar düzeyinde üretimde bulunacaklardır. Çünkü bu nokta yazarın kârını maksimize ettiği ve yeni çalışmalarının teşvikinin maksimize edildiğini gösteren noktadır. Aynı zamanda, eğer fiyat marjinal maliyete eşit olursa refah maksimizasyonu sağlanır. Bu durumda fiyat Peff ve miktar Qeff olacaktır. Çalışmanın kullanımından elde edilen net faydalardan tüketicileri dışlamak sosyal maliyetler yaratacaktır (koru gri üçgen alanı ile gösterilemktedir). Tahsisde etkinlik açısından telif hakları yazarlara çok yüksek fiyatlar (Pmon ve Qeff arasında yer almaktadır) yüklemek ve çok düşük miktarlarda (Qmon ve Qeff arasında) satmaya izin vermektedir. Ayrıca bu fiyat ortalama maliyeti aştığı derecede dışlama rekabet üstü kazanç sağlayarak monopole izin verecektir (açık gri üçgenle gösterilmektedir) Şekil:3 Telif Hakları Ekonomilerini Modellemede Geleneksel Yaklaşım Bu analiz piyasaların sıfır marjinal maliyetli malların eksik kullanımına yönelik sistematik bir yönelişin ortaya çıkabileceğini bekleyebileceklerini varsaymaktadır. Bir klâsik politikanın karşılığı, yazarların üretimlerini etkin bir düzeye getirmeleri için zorlayarak telif hakkı doktrinini ayarlamak suretiyle yayınlara girişleri teşvik etmek ve rekabet üzeri kazançları düşürme şeklinde olacaktır. Fiyat ayrımının olmadığı bir durumda en düşük sürdürülebilir fiyat ve miktar, Psus ve Qsus ile gösterilen talep eğrisinin ortalama maliyet eğrisini kestiği noktalardır. 24 Bu fiyat marjinal maliyeti aşmakta olup yayınlara giriş bakımından ikinci en iyidir. Çünkü herhangi bir böyle müdahale, yazarları kazançlarını maksimize eden fiyattan daha azını almlarına zorlayacaktır. Böyle bir çözüm kaçınılmaz olarak teşviği azaltacaktır. Sıfır marjinal maliyetli malların eksik kullanımına yönelik piyasaya diğer bir klâsik politika yanıtı Qsus ve Qeff arasında etkinsiz olarak dışlanmış tüketicilere hizmet etmek için yüksek değer veren kullanımları teşvik etmek yerine düşük değer veren kullanıcılara daha düşük bir fiyat yükleyerek fiyat ayrımı kolaylaştırmalarıdır. EMH’ların kamusal mallar sorunu çözümünde geliştirilen modellemelere ilişkin yapılan yorumlar üç’e ayrılmaktadır. Bazı yazarlar, bir etkinlik durumda tam fiyat ayrımının kamu mallarının tahsisine yardım edebileceği görüşünü ileri sürmektedirler. Düşük değer veren kullanıcılardansa daha fazla ödeme için yüksek değer kabul eden kullanıcıların daha fazla ödeme yapması adil olmamasına rağmen, tüketiciden üreticiye olacak refah transferi etkinlik üzerinde etkiye sahip olmayacaktır. Diğer yorumcular fiyat ayrımını daha az iyimser bir görüş olarak görmektedirler. Onlara göre tam fiyat ayrımı pratik olarak olanaksızıdır. Eksik fiyat ayrımının refah uygulamaları da belirsizdir.64 Bazı yorumcular ise, marjinal maliyet sorununu çözmede devlet yardımlarını kullanmanın olası olacağını söylemişlerdir. Böylece yazarlara fiyatlar yoluyla ilk kopyalama maliyetlerini telafi etmelerine ve çalışmaları için marjinal maliyetlere eşit telif hakkı elde etmeleri olanağı sağlamaktadır.65 EMH koruması bilginin oluşumu yanı sıra dağılımını da teşvik etmelidir.66 Ancak EMH’nın süresi belirlenirken devlet bir ikilem ve değişim oranı ile karşı karşıya kalır. EMH süresinin uzatılması, buluşları gerçekleştiren özel firmalara Ar-Ge ile ilgili daha fazla harcama yapma konusunda teşvik vermiş olacaktır. Öte yandan üretilen bilgi daha uzun süre etkin bir biçimde kullanılmayacaktır. Örneğin bir firmanın bir malı üretmenin yeni ve daha az pahalı bir yolunu bulduğunu varsayalım. Bu 64 65 Yoo, A.g.m., s.647-648. A.g.m., s.649. 66 R. Falvey, N. Foster and D. Greenaway (2006), “Intellectual Property Rights and Economic Growth”, Review of Development Economics, 10(4), s.701. 25 buluş için patent alması firmayı tekelci konumuna getirecektir. Bilginin bedava olarak sunumu halinde ürünün daha azı üretilecektir. Patentten kaynaklanan kayıp şekil yardımıyla gösterilebilir (Şekil z). Buluştan önceki üretim maliyeti C0 idi. Rekabet ortamının sözkonusu olduğu bu durumda denge D noktasına (P0,Q0) oluşmaktadır. Bir buluş yapan firmanın C1 gibi daha düşük bir üretim maliyeti vardı. Büyük piyasayı ele geçirmek için fiyatı P0’ın biraz altında belirleyecektir. Böylece kârları ABDE, satışları da Q0 olacaktır. Eğer yeni buluşla ilgili bilgi, bedava olarak sunulacak olursa fiyat C1’e düşecek miktarda Q1’e çıkacaktır. Firmaya bulduğu bilgi tekeli ile ilgili patent verilmesi, üretimin olması gerekenden daha az olmasına yol açacak ve etkinlik kaybı BDF kadar olacaktır. Patent süresi geçtiğinde firmaya, fiyat C1’e inecek ancak yaratıcının getirisi sıfıra düşecektir. Dolayısıyla patentin süresi uzadıkça bir firmaya bilgi kullanım tekeli verilmesiyle ilgili etkinsizlikte büyüyecektir. Ancak yaratıcının elde ettiği gelir çoğalacak ve dolayısıyla buluş konusunda daha büyük bir teşvik sağlanmış olacaktır.67 Şekil: 4 EMH Koruması C. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLAR VE MONOPOL Ekonomik literatürde EMH’nın monopol olarak ifade edilmesi tartışılan bir konu olmuştur. Bu tartışmaların başlamasında EMH kanunlarının ayırıcı haklar vermesi nedeniyle yasal monopoller oluşturma olasılığının olması önemli bir etkendir. 67 J. E. Stiglitz (1994), Kamu Kesimi Ekonomisi, (Çev: Ömer Faruk Batırel), İstanbul: Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Yayın No:396, s.852. 26 EMH’larının monopol niteliği taşıdığı görüşleri geçmişe dayanmaktadır. İlk çağların başlarında bile patent ve telifler resmi olarak monopol olarak nitelendirilmektedir. Amerika Anayasası EMH’ları monopoller olarak tanımlamaktan kaçınmıştır. Bunun yerine “yazarlar ve buluş sahiplerine koruma sağlayan “ayırıcı haklar” kavramını kullanmaktadır. 1793 Patent yasasında patent hakları mülkiyet olarak tanımlanmıştır. 18.yy’ın sonlarında EMH yaygın olarak monopol olarak tanımlanmıştır. Fakat tanımlamalar tartışmasız değildir. Adam Smith telif ve patentlerin mülkiyetin doğal bir türü olduğu görüşünü redetmiştir. EMH istenebilir monopoller olarak düşünülmesine rağmen, onları monopoller olarak sınıflandırmaktadır. Mülkiyete karşı monopol tartışması modern zamanlarda da devam etmektedir.68 Son yirmi yılda ekonomik literatürdeki gelişmeler sonucunda EMH’nın yasal tanımlamaları yardımıyla monopol problemi ve problemin türlerinin daha fazla açıklamasının yapıldığını gözlenmektedir.69 Bazı yorumcular bu konunun politik önemi olmadığını sadece anlamsal (semantik) bir konu olduğunu belirtirken, bazıları ise bu konunun önemle tanımlanması gerektiğini belirtmektedirler. Ayrıca bu alandaki terminolojinin yanlış yönlendirmeye neden olacağı belirtilmiştir. Bu alanda önemli çalışmalar yapan Machlup’un araştırmasıdır. Machlup ekonomik görüş açısından “mülkiyet” ve “monopolün” aynı anlamı ifade ettiğini bir buluşa sahip olan kişinin tıpkı bir eve sahip olmada olduğu gibi onun kullanımının monopolüne sahip olacağını belirtmiştir.70 Diğer taraftan çoğu EMH’nın monopol gücü vermez. Genel bir kural olarak EMH, güçlü network etkileri gibi giriş için diğer bariyerlerle birleştirildiğinde monopol görülebilir.71 Braga ve Fink EMH’ların yatırım kararlarını etkileyen faktörler olduğunu belirtmişlerdir. Dolayısıyla EMH’ların araştırma ve geliştirme yatırımlarını teşvik etmesi ve bilgi yaratılması beklenir. Ancak EMH’ların ters etkiler yaratması sözkonusu olabilir. Çünkü EMH 68 69 Duff, A.g.e., s.4. Gan, Williams and Briggs, A.g.e., s.1. 70 F. Machlup (1958), An Economic Review of the Patent System, Washington: United States Government Printing, s.53. 71 Lindsay, A.g.e., s.22. 27 pazar gücünü güçlendirme veya monopolistik uygulamalarla bilginin cari kullanımı sınırlarlar. EMH bilgi üreticileri ve toplum arasında bir hükümetin aracılığında pazarlığı içerir.72 E. W. Kitch, ekonomide temel görüşün patent sahipleri için patentlerin monopol sağlayan bir araç olduğu konusunda çok az şüphe olduğunu belirtmiştir.73 Dam patent piyasada satılabilen bir ürün olduğu zamanda bile monopol görülemeyeceğini ileri sürmüştür. Çünkü Dam “üretim, kullanım ve satışdan” elde edilen ayırıcı hakların önemli bir piyasa gücünü vermeyebileceğini belirtmektedir. Bir yılda 1000 veya daha fazla patent elde edebilen şirketlerin olduğu durumda böyle firmaların piyasada tek bir monopol elde etmesi olası değildir. Ancak ticari başarılara neden olan birçok patentin yaratıcısına bir ekonomik rant yaratma sonucu olacaktır. Bir patent üretim maliyetini düşürerek patent sahiplerinin ekonomik rant elde etmesini sağlar. Bu rantın elde edilmesi için diğer üreticilerin maliyeti düşürecek innovasyonu kullanmadıkları varsayılır. Patent sahibinin elde ettiği rant, patent sahibinin birim başına maliyeti ve rakiplerin birim başına maliyetleri arasındaki farklılıkla ölçülebilir. Dolayısıyla patent yasalarını analiz etmede ekonomik rantın monopoldan daha yararlı bir kavram olacağını belirtmektedir. Buluşun bir sonucu olarak, EMH ile korunan yaratıcı, rakiplerinden daha fazla para (ekonomik rant) elde etmesine izin veren bir maliyet avantajına sahiptir. Bu bakımdan bir üretim sınırlaması olmayacak böylece monopol oluşmayacaktır.74 Pretnar ise, patentlerin temel ekonomik fonksiyonunun bedavacılığa dayalı maliyet avantajlarını sınırlayarak inovasyona dayalı rekabeti oluşturmakta olduğunu belirtmiştir.75 EMH pazar gücü yaratırken, rekabet üzerine etkisi geniş ölçüde ürünlere, 72 C. A. P. Braga, & C. Fink (1998), “The Relationship between Intellectual Property Rights and Foreign Direct Investment”, Duke Journal of Comparative and International Law, 163, s.164 73 E. W. Kitch (1986), “Patents: Monopolies or Property Rights?” Research in Law and Economics, 8, s.31-41 74 K. W. Dam (2001), The Economic Underpinnings of Patent Law, Chicago: John M. Olin Law & Economics Working Paper No. 19, s.3-4. 75 Pretnar, A.g.m., s. 895-896 28 teknolojilere ve ülkelere göre değişmektedir. Gerçektende EMH’ların gücü sadece verilen haklarının kapsadığı alana değil aynı zamanda rakiplerin çalıntı olmayan ürün ve teknoloji yaratma yeteneğine ve arz kaynakları arasında tüketicilerin ikame yeteneğine bağlıdır.76 D. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARIN TARİHSEL GELİŞİMİ EMH’nin korunması uzun bir geleneğe sahiptir. Patent ve ayırıcı haklar 15.yy’da Venedik’de cam işleri ile uğraşan yatırımcılara verildi. Sözkonusu patent emeklerinin bir ürünü olarak yaratıcılara verilen doğal hak olarak kabul edilmiştir. Topluma olan faydasından dolayı kişinin katlandığı maliyeti toplumun tanzim etmesiydi. 1474 Venedik Yasası, bir patent şeklinde buluşları korumaya yönelik ilk sistematik yaklaşım olarak ifade edilir. Çünkü sınırlı kamu çıkarlarıyla bireylere ayırıcı haklar getirmekteydi. 1624’de kabul edilen “İngiliz Monopolleri Yasası (The English Statute of Monopolies)” ilk yazılı yasadır. Bu yasa sınırlı bir süre için bir buluşa monopol hakkı sağlamaktadır. İngiliz entelektüel mülkiyet koruması, Amerika Kongresi için ilham kaynağı olmuştur.77 18. yy’in ikinci yarısı birçok ülke için sanatsal yaratıcılık, bilimsel buluş ve politik devrimlerin olduğu kadar ticaret ve sanayi için altın çağ olmuştur. Bu aydınlanma çağı boyunca bazı ülkeler ilk patent sistemlerini oluşturmuşlardır. Örneğin Fransa’da buluş sahiplerinin haklarını korumaya yönelik ilk patent yasası 1791’de yasallaşmıştır. Amerika’da 1788’de patent hakkı getirilmiştir. Telif hakları ise yazılı basının yaygınlaşması ile telif hakkı yasasına gereksinim duyulması sonucu gündeme gelmiştir. 1440’de Johannes Gutenberg tarafından yazılı basın ve taşınabilir türde buluşlar dünya’da ilk telif hakkı sisteminin doğmasına katkı sağlayan tarihsel olgulardan biridir. Ayrıca yine Venedik’de bir ressama onun ilk resimlerinin basılıp çoğaltılması karşılığı 1469’da telif hakkı verildi. 15. yy’in ikinci yarısına kadar Batı Avrupa’nın her yerinde Gutenberg’in buluşu yayılmakla birlikte Roma Katolik Kilisesi, reformcular ve İngiltere ve Fransa’da oluşan basın tekelleri tarafından yayınlanan kitapları yasaklamıştır. 16. yy’da yayıncıların tekelleri, yayıncıların üzerindeki 76 Maskus (2000), A.g.e., s.36. 77 L. S. Forrester (2005), Regulating Intellectual Property via Competition? Or Regulating Competition via Intellectual Property? Competition and Intellectual Property: Ten Years On, the Debate Still Flourishes, Brussels: European University Institute, s.1. 29 kontrole izin vermek ve yayıncıların kazançlarını korumak için devam etmiştir. 1710’de Anne Yasası(the Statute of Anne) İngiliz Parlamentosu tarafından yasallaştırılmıştır. Bu yasa göre yazarlara kitapları ilk basıldıktan sonra 14 yıl için yeniden basmada hakkı tanınmaktadır.78 EMH, sanayileşme ve ekonomik kalkınma ile birlikte paralel giden bir olgudur. Entelektüel mülkiyet koruması gerçekten ekonomik sürecin itici güçleri olan girişimciliği, yatırımları ve risk almayı teşvik etmektedir.79 Bu durumu EMH’nin ilk tarihsel aşamalarında da görebiliyoruz. Örneğin 1600’den sonra Venedik Yasasının yaygınlaşmasını takiben güneyden kuzey Avrupa’ya ekonomik gelişimde önemli değişim yaşanmıştır. 1800’den önce sanayileşme bir kaç Avrupa ülkesinde yoğunlaşmıştı. İmalatta büyüme, hala radikal yeni metot ve organizasyonlardan ziyade küçük ölçekli esnaf üretimine dayanmaktaydı. Ancak 1750 ve 1870 arası Avrupa büyüyen şehirler, demiryolları ve yeni yatırımlarla önemli değişim yaşamıştır.8019. yy’in sonuna doğru, bu faktörler yeni sanayileşme idealleri, daha güçlü merkezi hükümetler ve daha güçlü ulusalcılıkla desteklenerek büyük ölçekli sanayileşmeye yol açmıştır. Bu gelişim birçok ülkede ilk modern telif ve patent yasalarının oluşturulmasına yol açmıştır.81 Günümüzde her ülke ve hukuk sistemi kendi EMH yasalarını oluşturmaktadır.82 EMH’nin modern analizi İngiliz sistemiyle başlamasına rağmen sosyal, ekonomik ve teknolojik tartışmalar nispeten yenidir.83 Yirminci yüzyıl boyunca EMH hem yatay hem de dikey olarak gelişim göstermiştir. Yatay gelişim örnekleri olarak belirli bir zamanda uygulanan hakların alanlarının artışı verilebilir. Diğer yatay gelişim örnekleri olarak, patent, ticari marka gibi alanlardaki gelişimlerdir. EMH ayrıca dikey olarak da gelişim göstermektedir. Örneğin patent kavramının daha genişletilmesi gibidir. Buna son örnek olarak Amerika’da genişletilmiş patent kanununa 1998 yılında çıkarılan bir kanun (The Sonny Bono Patent Copyright Term Extention Act of 1998) örnek olarak gösterilebilir. Bu kanuna göre patent hakkı yazarın 78 İdris, A.g.e., s.14-15. 79 Forrester, A.g.e., s.1 80 J. M. Roberts (1996), A History of Europe, Oxford: Helicon Publishing, s.214. 81 İdris, A.g.e., s.14-15. 82 H. Small (1996), “Enforcement of Intellectual Property Right on the Internet”, Internet Research: Electronic Networking Applications and Policy, 6 (1), s.44-47 83 A. D. Moore and K.Unsworth (2005), Information Ethics Privacy, Property, and Power, Washington: University of Washington Press, s.14. 30 yaşı artı 50 yıldan yazarın yaşı artı 70 yıla çıkarılmıştır. Ayrıca patent hakkı saklı kalması eser yayınlandıktan sonraki 95 yıla çıkarılmıştır.84 E. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI TÜRLERİ EMH’nin türleri bu alanda kapsamlı çalışmalar yapan Dünya Entelektüel Mülkiyet Organizasyonu (The World Intellectual Property Organization (WIPO)) ve Dünya Ticaret Örgütü (The World Trade Organization (WTO) tarafından belirlenmiştir. WIPO’nun belirlediği haklar şunlardır: - Edebiyat, sanat ve bilimsel çalışmalar, - Sunulan sanat performansları, fonograf ve yayınlar, - İnsanlığın her alanındaki buluşlar, - Bilimsel keşifler, - Sanayi tasarımları, - Markalar ve ticari isimler ve tasarımlar, - Haksız rekabete karşı koruma, - Sanayi, bilim, edebiyat ve sanat alanlarında entelektüel faaliyetlerden doğan tüm diğer haklardır. WTO tarafından oluşturulan “Entelektüel Mülkiyet Haklarının Ticareti Yönleri” (The Trade Related Aspects of Intellectual Property Rights) başlıklı anlaşma ile bu sınıflandırma değiştirilmiştir. WIPO’da bu sınıflandırmayı geçerli kabul etmiştir. WTO’nun getirdiği bu değişim, teknolojik ve kültürel gelişmelere bağlı olarak (örneğin bilgisayar donanımı ve yazılımı, dijital iletişim ve internet) gereksinmeleri karşılamak üzere entelektüel mülkiyetteki dinamik yapıyı göstermektedir.85 Yeni ve yaygın olarak kullanılan şekliyle EMH şu türlerden oluşmaktadır: 84 Balkin, J. (2005), “Digital Speech and Democratic Culture: A Theory of Freedom of Expression for the Information Society”, Information Ethics Privacy, Property, and Power, Washington: University of Washington Press, s.309-311. 85 İdris, A.g.e., s.17. 31 1. Telif ve İlgili Haklar Telif hakları, edebiyat ve sanat çalışmaları yaratıcılarına verilen haklardır. Telif ürünleri, genel olarak yazarların somutlaştırdıkları çalışmalar olarak tanımlanırlar. Bu ürünler yazılı eserler (roman, kitap, şiir gibi), müzik eserleri, sanat eserleri ve bilgisayar yazılımının belirli yönlerinden oluşmaktadırlar.86 Yaratıcısına çalışmalarının mülkiyetini sağlayan telif, transfer edilebilir bir haktır.87 Yaratıcılar ve onların mirasçıları kullanım hakkını veya belirli koşullarda çalışmanın kullanımını diğer kişilere lisans hakkı şeklinde verebilirler. Çalışma yaratıcıları; - Çalışmanın basılması ve kaydedilmesi gibi çeşitli şekillerde yeniden üretimini, - Bir oyun ve müzik çalışmasında olduğu gibi kamuya sunulmasını, - Televizyon, radyo veya uydu ile yayınlanmasını, - Diğer dillere çevrilmesi veya bir romanın bir oyuna adapte edilmesi gibi adaptasyonunu,yasaklayabilir veya izin verebilirler. Telif kavramı teknik bir durumu içermez. O hem ekonomik hem de hukuki açılardan incelemeyi gerektirir. Telif hakkı şeklinde yasal koruma, bir yazarın bağımsız olarak bir çalışma yaratması ve yarattığı düşünce ve bilginin diğer kişilerden almak yerine orijinal olması gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Telif hakları koruması, yüksek sabit maliyet (ilk kopya) ve düşük marjinal maliyet (ilave kopya) sorunuyla ilgilidir.88 Ayrıca telif haklarının korumasının olmadığı bir durumda, telif materyallerinin yeterli düzeyde üretimi için teşvik de ortadan kalkacaktır. 86 R. Watt (2009), “An Empirical Analysis of the Economics aof Copyright: How Valid are the Results of Studies in Developed Countries for Developing Countries?”, The Economics of Intellectual Property Suggestions for Further Research in Developing Countries and Countries with Economies in Transition, WIPO, s.66. 87 Dorrell, A.g.e., s.844. 88 P. A. David (2000), “The Digital Technology Boomerang: New Intellectual Property Rights Threaten Global “Open Science”, The World Bank Conference Volume: ABCDE-2000, s.29. 32 Patent ve telif arasındaki fark, “fikir açıklaması ayrımında” görülür. Telif, sadece fikir ve kavramların açıklamasını geliştirir. Kavram ve fikirlerin kendisini değildir. Telif hakları koruması, diğer EMH şekilleriyle bir ürün veya teknoloji olabilir. Örneğin bir bilgisayar yazılım kodu telif hakkıyla korunabilir. Benzer şekilde telif hakları, bir sanayi tasarımı olarak korunan bir sanat çalışmasını koruyabilir.89 İlgili haklar, son 50 yıllık geçmişi olan haklardır. Bunlar telif haklarıyla ilgili olup, bir performanscının hakkı, kayıt işleminde bir müziği kaydeden yapımcının hakkı ve yayıncılıkta yayıncının hakkını içermektedir. 2. Ticari Markalar Ticari markalar(trademarks) veya kısaca markalar; mal ve hizmetleri ayırmak üzere bir imza, kişisel isim, harf, figüratif unsur veya renklerin bileşimi gibi ayrıcalık ve semboller olarak kullanılan araçlardır. İlk olarak bu araç malın kaynağıyla ilgili olmasızın geleneksel kullanıma sahiptir. Örneğin ‘’dondurma’’ onu satan kişi ile ilgili olmaksızın yazın serinlemeyi ifade eder. İkinci olarak bir kişi mülkiyetini göstermek için bu aracı kullanabilir. Üçüncüsü markalar tüketici, rakip ve diğer kişilerin ürünü diğer mallardan ayırabilmek için kullanırlar.90 Ticari markalar, tüketicilerin mal ve hizmetler arasında ayrım yapma olanağı sağlarlar. İş dünyasında markalar, pazarlama stratejilerinin önemli bir bölümünü oluştururlar. Markalar ayrıca sahiplerine haklarını koruma olanağı verir. Markalar diğer entelektüel mülkiyet türlerinden farklı olarak her zaman sahibine gelir sağlama özelliği taşırlar. Markaların 4000 yıl öncesine giden bir geçmişi bulunmaktadır. Çin, Hindistan ve İran’da sanatkârlar ürünlerini tanımak için ya imza ya da bir sembol kullanırlardı. Roma’da şairler eserlerini tanımak için 100’den fazla marka kullanmışlardır. Bu dönem sanatkârları markayı birkaç amaç için kullanmışlardır: 1) Ürünlerinin reklamı olarak, 2) Ürünün sahibi konusunda tartışma olduğu zaman belirli bir tüccara ait olduğunu kanıtlamak için ve 3) Kalite garantisi olarak kullanılmışlardır.91 89 A.g.e., s.19,190 90 D. W. Barnes (2006), “A New Economics of Trademarks”, Northwestern Journal of Technology and Intellectual Property, 5(1), s.28. 91 R. P. Merges, P.S. Menell and M. A. Lemley (2000), Intellectual Property in the New Technological Age, 2n d Ed., Gaithersburg, MD: Aspen Publications, s.557. 33 Ortaçağda marka kullanımı, kalifiye ticareti geliştirmek ve büyütmeye yardımcı olmak üzere “ticari markalar” terimi kullanılmıştır. Marka, ticarette deneyim sahibi olma yeri olarak bilinen lonca veya dernek üyeleri tarafından üretilen ürünü göstermek için kullanılmıştır. Fransızcada bu kavram “marque deposée” olarak geçmektedir. Deposée, bir ticari loncaya kayıt anlamını taşımaktaydı. Günümüzde ticari markalar, şirketlerin ürünlerinin tanıtımı şekline dönüşmüştür.92 Modern markalar, bilgilendirici verilerin kümeleri şeklinde olup, tüketicilerin alışveriş ve satın alma karar maliyetlerini düşürücü (veya minimize edici) niteliktedirler. Yegane bir marka tüketiciler için bilginin en güçlü fiyatıdır.93 Günümüzde birçok ekonomist ticari markaları piyasa etkinliğini sağlamaya yardımcı bir değer olarak görmektedir. Ekonomik kalkınma ile birlikte eş zamanda, ticari marka kanunlarında dereceli fakat köklü değişimler olmuştur.94 Ticari markalar tüketiciye bilgi iletmenin en öz ve etkili araçlarıdırlar. Ekonomik açıdan marka; 1) Tüketici Etkinliğini Geliştirir: Tüketiciler istedikleri kalitede ürünü seçebilecekler. Ayrıca ticari markalar, tüketicilerin ürün araştırma maliyetlerini de düşürecektir. 2) Kalite Kontrolünü Teşvik Eder: Üreticiler sözkonusu marka ile tanındıkları için kaliteli yatırımlara yöneleceklerdir. 3) Mal Ve Hizmetlerin Daha Geniş Spektrumunu Sağlar: 4) Yatırımı Kolaylaştırır: Yatırımcılar tüketiciler tarafından kabul görmüş, uzun süre iyi bir ün yapmış marka için yatırım yapmaya istekli olacaklardır.95 Bilgi çağında tüketiciler kendileri hakkında bilgi vermek için markaları kullanmaktadırlar. 92 İdris, A.g.e., s.150. 93 J. B. Swann (January-February, 2011), “The Trademark Reporter as Catalyst”, The Trademark Reporter, 101, s.89. 94 M. A. Lemley (May, 199), ”The Modern Lanham Act and the Death of Common Sense’’, The Yale Law Journal, 108 (7), s.1687. 95 Swann, a.g.m. s.90-95; W. M. Landes & R. A. Posner (1988), ‘’The Economics of Trademark Law’’, The Trademark Reporter, s.270-277. 34 Dolayısıyla marka yaratıcıları entelektüel hakka sahiptirler. Ticari markalar işletmeler tarafından lisanslama programıyla kullanılırlar. Birçok farklı ticari marka için farklı lisans türleri (basit lisans, karakter lisanslaması) bulunmaktadır. Bunlar içinde en yaygını ticari markanın basit lisansı şeklinde olanıdır. Örneğin bir kahve kupasının üzerine bir basketbol takımının isminin yazılması lisansla verilebilir. Karakter lisanslaması, ticari marka lisansının en yaygın türüdür. Bir kitap veya bir filmden bir karakter lisanslanabilir.96 Geleneksel görüşe göre ticari markalar yasası, teori veya uygulama bakımından telif ve patent kanunlarıyla ilgili değildirler. Ticari marka kanunları, telif hakları kanununda olduğu gibi bilgi yaratmak veya dağıtmak için oluşturulmamışlar veya patent kanunlarındaki gibi ileri yeniliği sürdürmeye yol açmak için tasarımlanmamışlardır. Ticari markaların, bilim alanında gelişme sağlamak için temel araç olan fikirleri kullanma, yararlı fikirler toplama ve sanatı kullanmayı zenginleştirmedikleri argümanı ileri sürülmüşse de ticari markalar da telif ve patentde olduğu gibi kamusal mallar teorisinde entelektüel oluşuma sahiptirler. Bu iki alandaki yasalar nasıl kamusal mal teorisi kapsamında (piyasa mekanizmasının başarısızlığı) ele alınıyorsa ticari markalarda da devlet müdahalesinin gerekliliği görülmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki ticari markaların haklılığı, diğer EMH türlerinden farklıdır. Ticari markaların mülkiyetleştirilmesi, topluma olan maliyetlerinden kaynaklanır. Çoğu zaman bu maliyet fırsat kaybı şeklindedir. Önemli politik ve sosyal yorumlar ve sanatsal çalışmalar gizlenebilir. Veya daha yüksek fiyatlarda olabilirler. Ticari marka olarak ürün tasarımları korunmadığı zaman, ürünlerin satışında rekabet kalkar ve satış fiyatları yükselir.97 Ticari markalar üzerinde mülkiyet haklarını tescil ettirmekle kaliteli ürünlere yatırım yapılmasını teşvik etmek ve tüketici aldanmasını önlemek şeklinde iki amaca hizmet edilmektedir.98 Ticari markaların özel mal olduğunu ileri süren yazarlar olmakla birlikte literatürde çoğunluk ticari markaların özel mal olma düşüncesini reddetmektedir. Çünkü ticari markalar tüm insanların kullanımı için 96 İdris, A.g.e., s.162. 97 Lemley, A.g.m., s.1687. 98 A.g.m., s.1688. 35 mevcut bilgi stokuna katkı sağlarlar. Yine ticari mallar kamusal mallar teorisinin üzerinde önemle durduğu ”dışlayamama” ve “tüketimde rekabetin olmaması” özelliklerini taşırlar. Birçok tüketici diğerlerinin kullanımına engel olmaksızın aynı anda yararlanabilir. Bu kullanım açılarından ticari markalar kamusal mal niteliği taşırlar.99 Ticari markalar konusunda bir başka tartışma konusu ekonomik etkileriyle ilgilidir. Ekonomistler ticari malların ekonomik fonksiyonlarıyla ilgili tam bir konsensusa ulaşmamalarına karşın, ticari markaların gerçek etkileriyle ilgili hem pozitif hem de negatif önemli ampirik kanıtlar sunmuşlardır. Ekonomistler ticari markalar için en azından iki pozitif haklı gerekçe önermişlerdir: İlk olarak ticari markalar tüketicilere yararlı bilgiler sağlarlar ve böylece tüketicilerin araştırma maliyetlerini düşürerek etkinlik yaratırlar. Bu iletişim fonksiyonu kısmen malların nitelikleri bakımından da önemlidir. Bu nitelikler (tat, dayanıklılık gibi) tüketici ürünü satın alırken doğrulanması beklenmeyebilir. Ticari markalar, tüketicilere doğru ürün nitelikleri açısından yardımcı olabilir. Ticari markalar ayrıca kalitesi hakkında tüketicilerin çok az bilgiye sahip oldukları mallara “güven” olarak nitelendirilen bir mallar grubu bakımından önemli olabilir. İkinci olarak ekonomistler geniş bir coğrafik alana yayılan karmaşık ve uzun dönemli organizasyonların büyümesine izin vermede ticari markaların rolüne işaret etmektedirler. Bir ticari markalar seti kullanılarak birkaç çeşit ürünü edinebilme, tek bir girişle veya alternatif olarak ticari marka sahipleri tarafından bağımsız üreticilere bir ticari markanın ‘’franchising’’ olarak verilmesiyle ulus çapında satışa izin verilebilmektedir.100 3. Sanayi Tasarımları Yeni ve orijinal olarak oluşturulan mal ve hizmetler sanayi tasarımları olarak ifade edilmektedir. Diğer bir ifadeyle sanayi tasarımları bir ürün veya el sanatına çizgiler veya renk veya herhangi bir üç boyutlu şekil vermeyi içeren bileşimdir. Bunlar yararlı bir eşyanın süs veya dekoratif yönlerini yansıtırlar. Sanayi tasarımları sanayi ürünlerinden el sanatlarına çok geniş bir alanlarda uygulanırlar: Teknik ve tıbbi araçlardan saat, mücevher ve diğer lüks kalemlere, tekstil tasarımlarından dinlenme mallarına kadar genişletilebilir. Kayıtlı tasarım sahipleri, üçüncü kişiler tarafından tasarımın imitasyonu ve izinsiz kopyalanmasına karşı 99 Barnes, a.g.m., s.22, 24. 100 Lemley, a.g.m., s.1690. 36 ayırıcı haklara sahiptirler. Bu tasarımların sahiplerinin hakları belirli süre koruma altındadır. Bu süre genellikle 15 yıldır. Kayıtlı sanayi tasarım prosedürü ulusal yasalarla yönetilir. Bir sanayi tasarımı, yeni veya orijinal ise kaydedilebilir. Sanayi tasarımları, ilgili ulusal veya belgesel entelektüel haklar ofisine başvurarak veya sanayi tasarımlarının uluslararası kayıtları için Hague sistemi (International Registration of Industrial Designs) yoluyla uluslararası başvuruyu doldurarak elde edilebilir. İki aktif uluslararası anlaşmadan (the Hague Act and the Geneva Act) oluşan Hague sistemi, WIPO’nun uluslararası bürosuna tek bir başvuru ile birçok ülkede 100 sanayi tasarımına kadar kişilerin tasarımlarını kayıt yapmalarına olanak sağlamaktadır. Böylece Hague sistemi çokuluslu kayıt sürecini basitleştirmektedir. Halen Hague sisteminin çoğu Avrupa’dan oluşan 56 anlaşmalı tarafı bulunmaktadır.101 4. Patentler Patent bir buluş (yeni bir yolla sağlanan ürün, metot ve bir sorun için yeni bir teknik veya çözüm teklifi) için ayrı bir hak sağlar. Patent de diğer haklar gibi sahiplerine sınırlı bir süre (genellikle 20 yıl) koruma sağlar. Patent süresi dolduğu zaman koruma da biter. Patent sahibi, patent ile buluşunu kullanma veya kullanmama veya bir lisansla başkalarına vermeye yetkilidir. Patent sahibi buluş hakkını satabilir.102 Tarihsel olarak patentler geçmişte genellikle fabrikalarda üretilen makine, araç gibi ürünlerle ilgili verilmiştir. Birçok sanayi sektöründe hızlı teknolojik gelişme ve bilgi ekonomisinin artan önemi, patent kapsamını teknolojik yenilik bir yansıması olarak genişletmiştir. Günümüzde patentler sadece ağır imalat sanayinde değil aynı zamanda diğer sanayi ve hizmet sektöründe de artan oranda öneme sahiptirler. Global ekonominin tüm sektörlerinde teknolojik yenilik bir yükselme göstermekle birlikte, asrın son çeyreğinde, en önemli yenilik bilgisayar, elektronik, dijital teknoloji ve biyoteknoloji gibi yeni alanlarda gerçekleşmiştir.103 EMH patent kanunları gibi kanunlar ile korunurlar. Patent piyasasının 101 WIPO (2010), World Intellectual Property Indicators, s.97, 105. 102 İdris, a.g.e., s.18. 103 A.g.e., s.106. 37 ekonomik analizinde patent kanunlarının amacı, yaratıcı ve kullanıcılar arasında uygulanabilir bir değişim mekanizması oluşturmaktır. Diğer bir ifadeyle patent kanunları, bilgi arzını teşvik edecek dinamik bir etkinliğin faydalarına yönelir.104 Bu yapı içinde patent kanunları bazı negatif etkiler yaratırlar. Öncelikle EMH hem bilginin tüketiminde rekabetin olmaması hem de tüketimden dışlayamama özelliklerini sınırlamaktadırlar. EMH’riyla bilgi ticari bir değer kazanıyor. Bir başka ifadeyle patent sistemi sadece bilginin yaratıcılarına özel mülkiyet sağlamaktadır. Bu çerçevede patent yasaları bilgiyi bir ölçüde kamusal mal alanından dışlayabilmektedir.105Kamusal mallar paradigmasına göre bir bilgi yaratılır yaratılmaz onun değerinin maksimize edilmesi için mümkün olduğunca fazla kişi tarafından yararlanılması gerekir.106 Bu nedenle kamu yararı için patent koruması belirli sınırlamalara sahip olmak durumundadır. Bu kapsamda entelektüel mülkiyet hakları, kopyaların marjinal maliyetini dağıtmaya dayalı ikinci en iyi dışlama çözümünü sağlamaktadır.Çünkü bilgi ekonomik literatürde bir küresel kamusal mal olarak kabul edilmektedir. Bu durumda piyasa başarısızlığı sözkonusu olmaktadır. Piyasa başarısızlığı ikinci bölümde ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.107 F. EKONOMİK BÜYÜME SÜRECİNDE ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARININ ROLÜ Bilgi ve teknolojinin ekonomik büyümede rolü günümüzde yadsınamaz bir gerçektir. Modern ekonomik büyümenin ayırıcı niteliği teknolojik değişimlerin önemli rol oynamasıdır.108 Bilimsel bilgi yönünden zengin ülkeler rekabet avantajı elde etmektedirler. 1. Büyüme Teorileri 1950’lerde de ekonomistler, teknolojideki değişmelerin her çalışma saati başına çıktıda değişim yarattığını belirtmişlerdir.109 104 Lindsey, a.g.e., s.23. 105 Eustace, a.g.m., s.590 106 Dorrell, a.g.e., s.1 107 K. E. Maskus and J.H. Reichman (2004), “The Globalization of Private Knowledge Goods and the Privatization of Global Public Goods”, Journal of International Economic Law, 7 (2), s.280. 108 J. H. Sheridan (1998), “Pushing the envelope”, Industry Week, 247 (15). 109 M. Abramovitz (1956), “Resource and Output Trends in The United States Since 38 Büyüme teorilerinde en temel varsayım, uzun dönemde kişi başına pozitif bir büyüme oranını devam ettirebilmek için yeni mallar, yeni pazarlar ve yeni metot şeklinde teknolojik bilgide sürekli gelişmenin olmasıdır. Bu varsayım Solow ve Slaw tarafından geliştirilen neoklasik büyüme modelleri kullanılarak gösterilebilir. Bu modellere göre teknolojik gelişme olmadığı zaman azalan gelir etkileri sonuçta ekonomik büyümenin durmasına neden olacaktır.110 Solow 1950’lerde ekonomik büyümede en önemli değişken olarak teknolojik süreç üzerine odaklaşmıştır. Solow modelinde dört değişkene yer vermektedir. Bunlar; sermaye, emek, bilgi ve elde edilen çıktıdır (Şekil 5).111 Şekil: 5 Solow Modeli Solow belirli bir dönemde ekonomik büyümeyi sağlayabilmek için sermaye, emek ve bilginin hangi düzeyde birleştirilebileceğini analiz etmiştir. Bu model teknolojik gelişmenin ancak bilgi miktarı artırıldığı zaman oluşabileceğini varsaymaktadır. Teknolojik gelişme ekonomik büyümenin kilit unsurudur. Solow modelinde, daha yüksek teknolojik büyümeye sahip ülkeler böyle büyemeye sahip olmayan ülkelerden daha yüksek hayat standardına sahiptirler. 1870‘‘, A.E.R. Papers and Proc.; J. W. Kendrick (August, 1956), ‘’Productivity Trends: Capital and Labor’’, Review of Economics and Statistics; R. M. Solow (February, 1957), ‘’A Contribution to the Theory of Economic Growth’’, Quarterly Journal of Economics. 110 P. Aghion and P. Howitt(1998),Endogenous Growth Theory, Cambridge: MA., s.11. 111 İdris, a.g.e., s.28. 39 Ekonomik büyüme teorilerinin temelini oluşturan ”endojen” ve “egzojen” büyüme teorileri teknolojiyi ekonomik büyümenin motoru olarak kabul etmektedirler. Endojen büyüme teorisine göre, teknolojik değişim yeni sermaye stokundan kaynaklanır. Teknolojik gelişme bir endojen faktördür. Endojen büyüme teorisi, eğitim ve iş eğitim ve yeni teknolojilerin gelişmesine odaklanır. Teknolojik değişim, üretim sürecinde emek ve sermayede herhangi bir değişme olmaksızın çıktıda artışa katkıda bulunur.112 Teknolojik gelişmelerin endojenleri nedir? Bazı yazarlar teknolojinin bilim tarafından teşvik edildiğini belirmektedirler. Bu alanda yapılan çalışmalara göre, firmaların yeni teknolojilere yatırım yapması onlara kâr elde etme olanakları sağlayacaktır. OECD ülkelerinde bilimsel araştırmaların büyük bir oranı, özel sanayi tarafından finanse edilmektedir. Yatırımların kârlılığını belirleyen kurumsal, yasal ve ekonomik çevre teknolojik değişimlerin yönü ve hızından etkilenmektedirler.113 Endojen teknolojik gelişmenin ülkelerin büyüme deneyimlerinde merkezi bir rol oynadığını ileri süren çalışmalarda114, bilim adamı ve mühendis sayısı ve araştırma ve geliştirme harcamalarının düzeyinin bir ülkenin gelir düzeyini belirlemede önemli belirleyici olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Ekonomistler için inovasyon, Ar-Ge faaliyetlerinden daha fazlasını içerir. Ekonomistler, inovasyonu buluşlardan farklı olarak tanımlamaktadılar. İnovasyon firmalar tarafından buluşların ticarileştirilmesi olarak tanımlanır.115 Araştırma geliştirme (Ar-Ge) ve buluşların önemi yeni büyüme teorileri ile birlikte artmıştır. 1980’lerden sonra birçok ekonomist teknolojik gelişmelerin ekonomik büyüme üzerinde önemli katkı sağladığına dair 112 G. We (1994), What is Endogenous Growth Theory?, s.10-20. G. M. Grossman and E. Helpman (Winter, 1994), “Endogenous Innovation in the Theory of Growth”, Journal of Economic Perspectives, 8 (1), s.26-27. 114 J. Eaton and S. Kortum (1993), International Technology Diffusion, Mimeo: Boston University; F. R. Lichtenberg (1992), “R&D Investmentand International Productivity Differences”, Working Paper, No. 4161, National Bureau of Economic Research, Cambridge: s.3. 115 B. Godin (2008), “The Knowledge Economy: Fritz Machlup’s Construction of a Synthetic Concept”, Project on the History and Sociology of S & T Statistics Working Paper No.37, s.13. 113 40 çalışmalar yapmışlardır.116 Örneğin Romer bilginin ekonomik büyümede itici güç olduğunu, bilgi sonucunda oluşan teknolojik gelişmelerin bir ülkenin ekonomik büyümesine katkı sağlayacağını belirtmiştir. Romer’in modeli Solow’un teknolojik değişimli modeline benzerdir. Teknolojik değişim sermaye birikimine katkı sağlar. Sermaye birikimi ve teknolojik değişim birlikte saat başına çalışma çıktısında artışa yol açar. Romer argümanını üç temel görüşe dayandırmaktadır. İlki teknolojik değişim (doğal kaynaklarla birlikte altyapının gelişimi) ekonomik büyümenin kalbini oluşturmaktadır. İkincigörüşe göre teknolojik değişim büyük ölçüde piyasa teşviklerine karşı duyarlı olan kişilerin uluslararası faaliyetlerinden dolayı ortaya çıkmaktadır. Bu model egzojen değişmelerden çok endojen değişimi yansıtmaktadır. Teknolojik değişime katkı sağlayan kişiler piyasa teşvikleriyle motive edilmezler. Devlet bursu alan akademik bilim adamları, tamamiyle onlardan izole olmuşlardır. Yine de piyasa teşvikleri yeni bir bilginin bir değer olarak mal şekline dönüşmesi sürecinde önemli rol oynar. Üçüncü görüş ise, teknolojik değişimin diğer doğal kaynaklarla birlikte kullanılmasının öğrenilmesinin diğer ekonomik mallara göre farklılık arz ettiğini ileri sürmektedirler. Teknolojik değişimde, yeni gelişmeler ve daha iyi öğretim sabit maliyetlere eşit olacaktır. Bu özellik teknolojinin niteliğinden kaynaklanır.117 Schumpeterian endojen büyüme modeli Ar-Ge yoğunluğu, patent oranı, teknolojik değişme ve kişi başına çıktıdaki büyüme oranı arasında pozitif bir ilişki olduğunu vurgulamaktadır.118 Hu, Literatürde bir çok çalışamada uluslararası teknoloji transferi üzerinde EMH’nin etkisini bir egzojen değişen olarak değerlendirmekte ve ülkeler arasında EMH rejimi farklılığının tanımlamasının çok daha dikkatli yorumlamayı gerektirdiği belirtmektedir. Çünkü EMH’da değişme diğer egzojen değişkenlere de bağlıdır.119 116 P. Romer (1990), “Endogenous Technological Change”, The Journal of Political Economy, 98 (5); G. Grossman and E. Helpman (1991), Innovation and Growth in the Global Economy, Cambridge, Massachusetts: MIT Pres; L. A. Rivera-Batiz and P. M. Romer (1991), “International Trade with Endogenous Technological Change,” European Economic Review,35. 117 Romer, a.g.m., .s72. 118 M. Zachariadis (2003), “R & D, Innovation, and Technological Progress: A Test of the Schumpeterian Framework without Scale Effects”, Canadian Journal of Economics, 36(3), s.566. 119 A. G. Hu (2009), “Comments on Intellectual Property Rights and The International 41 Hükümetler de ekonomik kalkınma için Ar-Ge faaliyetlerini desteklemeye ihtiyaç duyarlar.120 Ülke uygulamalarına baktığımızda örneğin yabancı teknolojiyi çekmek için 1900-1946 dönemi boyunca Amerika Birleşik Devletlerinin ulusal Ar-Ge yatırımlarının, Amerika’nın ekonomik büyümesinde oldukça önemli bir faktör olduğu görülmüştür.121 2. İlgili Literatür EMH ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiye yönelik geniş bir literatür bulunmaktadır. EMH korumasının olmadığı bir durumda ortaya çıkan korsan uygulamalar ve taklitler hem bireyler, hem sanayiler hem de makro düzeyde tüm ekonomi açısından negatif etkiler yaratacaktır. Bireyler için düşük kaliteli mallar sağlık ve güvenlik alanında risk yaratacaktır. Sanayilerin satışları düşebilir, düşük marka değeri ve inovasyon için teşvik ortadan kalkar. Ekonomi açısından vergi kaybı, azalan ticaret ve bunların sonucunda daha düşük büyüme ve inovasyon sözkonusu olacaktır.122 Dolayısıyla EMH koruması büyüme için gerekli kabul edilmekle birlikte EMH koruması nasıl olmalıdır? Güçlü mü yoksa zayıf mı? Şeklindeki sorularla gündeme gelmiştir. Bu sorunun cevabı zor ve karmaşıktır. Çünkü EMH’nin derecesini belirlemek zor olup Ar-Ge faaliyetleri ve ekonomik büyüme üzerinde EMH’nin etkileri konusunda bazı kısıtlamalar bulunduğu bir gerçektir. Bunlar şöyle sıralanabilir: - Öncelikle ekonomik büyümede EMH’nin rolünü diğer faktörlerden ayırarak analiz etmek zordur123 Transfer of Technology:Setting out An Agendafor Empirical Research in Developing Countries”, The Economics of Intellectual Property Suggestions for Further Research in Developing Countries and Countries with Economies in Transition, WIPO, s.63. 120 M. Bell and K. Pavitt (1997), “Technological Accumulation and Industrial Growth: Contrasts between Developed and Developing Countries”, (Eds. D. Archibugi and J. Michie ), Technology, Globalisation and Economic Performance, Cambridge: Cambridge University Press. 121 D.C. Mowery and N. Rosenberg (1989), Technology and the Pursuit of Economic Growth, Cambridge: Cambridge University Pres, s.98-120. 122 GAO (2010), Intellectual Property Observations on Efforts to Quantify the Economic Effects of Counterfeit and Pirated Goods, Washinton D.C., s.1. 123 F. M. Abbott (1998),’’ Intellectual Property Rights and Economic Development’’, World Bank Seminer, Washinton D.C.: s.1-5. 42 EMH ve ekonomik kalkınma arasındaki ilişkide, gelişmiş ülkelerde azgelişmiş ülkelere göre daha güçlü EMH’larına sahip oldukları için nedensellik sorunu ülkeler arasında farklılık gösterir. - EMH’nın hem formalasyonu hem de etkileri dinamiktir. EMH ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki, her iki yönlü nedensellikleriyle karmaşıklık arz ederler.124 Bu kısıtlamalar çerçevesinde sorulara cevap bulmak adına bu alandaki uygulamalara bakmak gerekmektedir.125 Yapılan araştırmacıların bazıları güçlü EMH lehine görüşler geliştirirken bazıları tersi görüş ileri sürmüşlerdir. Aşağıda her iki görüşe göre ilgili literatür verilmektedir. a. Güçlü Entelektüel Mülkiyet Hakları Koruması Lehine Görüşler Bualanda yapılan bazı çalışmalar güçlü EMH’nin inovasyon faaliyetlerinin artmasını teşvik ettiğini ileri sürülmektedir. Örneğin Amerika 19.yy’dan 20. yy’a kadar ticari marka ve ticaret sırlarını korumak ve patent sistemini güçlendirici politika izlemiştir. Koruma talebi, ekonomik kalkınma ve teknolojik değişme ve girişimcilikle birlikte artar. Levin, Klevorick, Nelson & Winter Amerika’da araştırma geliştirme faaliyetlerinde 130 sanayi için yaptıkları ampirik çalışma sonucunda farmakoloji ve kimya sanayilerinin entelektüel korumadan en fazla etkilenen sanayiler olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Benzer çalışma Manfield tarafında yapılmış benzer sonuca ulaşılmıştır. Mansfield Amerika Birleşik Devletlerinde 100 imalatçı firmayı içeren bir araştırmasının sonucunda, güçlü EMH korumasının teknolojiye etkisinin sanayilere göre değişim gösterdiği sonucuna ulaşmışlardır. Bu araştırma sonuçlarına göre; bazı sanayilerde patent sisteminin inovasyon oranını artırması küçük olurken, bazı sanayilerde örneğin farmakoloji ve kimyada önemli ölçüde etkili olduğu görülmektedir. Ancak patent sisteminin çoğu sanayinin bazı bölümlerinde nispeten az etkili olması, firmaların patent sistemini az kullandıkları anlamına gelmez.126 124 Maskus (2000), a.g.e., s.142. B. Casey (2006), “Perspectives on the Patent system and its Role in Innovation: A Way Forward?”, Otago Management Graduate Review, 4, s.2. 126 R. Levin, A. Klevorick, R. Nelson & S. Winter (1987), ‘‘Appropriating the returns from industrial research and development’’, Brookings Papers onEconomic Activity, Washington, DC: Brookings Institution. 125 43 Edwin Mansfield tarafından Amerika, Japonya ve Almanya için yapılan ankete dayalı ampirik bir araştırmada, bir ülkenin EMH sisteminin kimya, farmakoloji, makine, elektronik gibi yüksek teknolojiye dayalı sanayilerde ve ülkeye teknoloji ve doğrudan yatırımların transferinin türü ve miktarı üzerinde önemli etkiye sahip oldukları sonucuna ulaşmıştır. Kumar, Asya ülkeleri için yaptığı çalışmada imitasyon döneminde Japonya, Güney Kore ve Tayvan’da kabul edilen EMH rejiminin firma düzeyinde teknolojiyi öğrenmeyi kolaylaştırmada önemli bir role sahip olduğunu göstermiştir. Ayrıca bir ülkedeki bir sanayinin EMH korumasının zayıf veya güçlü olmasının değerlendirilmesi ve aynı ülkenin diğer bir sanayinin değerlendirilmesi arasında çok az bir korelasyon bulunmaktadır. Örneğin kimya sanayi ile ulaşım ekipman sanayi arasında çok az uyuşma vardır. Kısmen bu ülke kanunlarının bir sanayiden diğerine farklılık göstermesinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca Mansfield bir ülkedeki bir sanayinin EMH korumasının zayıf veya güçlü olmasının değerlendirilmesi ve aynı ülkenin diğer bir sanayinin değerlendirilmesi arasında çok az bir korelasyon bulunduğunu belirtmektedir. Örneğin kimya sanayi ile ulaşım ekipman sanayi arasında çok az uyuşma vardır. Kısmen bu ülke kanunlarının bir sanayiden diğerine farklılık göstermesinden kaynaklanmaktadır.127 Yine Kumar hazırladığı raporunda EMH rejiminin, ekonomik büyüme üzerinde etkili olan yabancı doğrudan yatırımlara girişi, teknoloji transferini ve ticareti etkilediğini belirtmektedir. Japonya kalkınmasının ilk aşamasında gelişmiş ülkelerde oluşturulan EMH’dan büyük orandan faydalanan ülke olarak bilinmektedir. Japonya’da EMH tamamıyla sanayinin gelişmesine katkı sağlamak ve ulusal girişimciler tarafından yabancı buluş faaliyetlerinin yayılımını emmeye yardımcı olacak özellikleri içermektedir. Bu amaçla örneğin yiyecek, içecek, farmakolojik ürünler ve kimya bileşimleri 1975’e kadar patent koruması dışında tutulmuştur. Güney Kore ilk kez 1961 yılında patent yasasını yürürlüğe koymuştur. Amerika’nın baskısıyla 1986 yılında patent korumasını güçlendirmiştir. Kapsamlı bir patent kanunu kabul ederek yeni kimyasal ve farmakolojik ürünler ile patent alanını genişletmiş ve patent süresini 12’den 15 yıla çıkarmıştır. 127 E. Mansfield (1994), “Intellectual Property Protection, Foreign Direct Investment and Technology Transfer”, Discussion Paper, 19, International Financial Corpoarion, Washington, D.C.: s.2-3, 19. 44 Tayvan’ da Japon ve Güney Kore gibi Amerika’nın baskısıyla yiyecekiçecek, mikro organizmalar ve ürünlerin yeni kullanımı için 1994 yılında patente izin verdi. Ayrıca model ve tasarımlar için patent sağladı128 EMH ve ekonomik büyüme üzerine bir diğer kapsamlı araştırma Falvey, Foster and Greenaway tarafından 79 ülkeyi kapsayan bir regresyon analizine dayalı çalışmadır. Global ekonomide, bireysel olarak ülkeler doğrudan ve dolaylı yayılım yoluyla, çeşitli kanallarla ileri teknolojiyi elde edebilmektedirler. Bu kanallar; buluşlar, ticaret lisans, yabancı doğrudan yatırımlar, imitasyon ve korsan olarak elde etme şekillerinde olabilmektedir. Daha güçlü EMH korumasının farklılıklar taşıması ve bu kanallar yoluyla teknoloji akısını çoğu zaman ters etkilediği için teknoloji ve büyüme üzerine EMH korumasının etkileri tartışmalı bir konu olmuştur. EMH koruması, buluş ve imitasyon kapasitelerinin bir yansıması olarak çeşitli ülkelerin gelişme düzeylerine göre değişmekte olduğunu belirtmişlerdir. Araştırmalarında EMH’nin büyüme üzerine etkilerinin ülkelerin kalkınma düzeyine bağlı olduğunu ve bu ilişkinin düşük ve yüksek gelirli ülkelerde pozitif ve anlamlı iken, tersine orta gelirli ülkelerde negatif ve anlamlı olmadığı sonucuna ulaşmışlardır. EMH koruması yüksek gelirli ülkelerde buluşları teşvik edip ve düşük gelirli ülkelere teknoloji akışına neden olmasına rağmen orta gelirli ülkelerde, imitasyon alanını düşürerek kayıpları dengeleyebilir. Kanwar ve Evenson, EMH’nin Ginarte ve Park endeksini kullanarak 32 ülke ve 1981-1995 dönemi için, Ar-Ge yatırımları üzerinde EMH’nin etkilerini ölçmeye yönelik ampirik araştırma yapmışlardır. EMH’nin Ar-Ge yatırımları üzerinde pozitif ve önemli bir etkiye sahip olduğu ve güçlü bir EMH korumasının buluş ve teknolojik süreci kamçılayacağı büyüme üzerinde pozitif etki yaratacağı sonucuna ulaşmışlardır. Sherwood zayıf entelektüel mülkiyet koruması halinde az teknoloji transferinin olabileceğini üç nedene dayalı olarak açıklamıştır. İlk olarak rekabete karşı kayıp riskinin olduğu korumasız bir çevre varsa, birçok teknoloji türünün satış ya da lisans yoluyla transferinde yaratıcıları istekli olmayacaklardır. İstenilen teknoloji transferi, korumasız bir ülkeye yapıldığı zaman beraberinde bazı yükleri de getirecektir. Örneğin teknoloji edinme maliyeti, yaratıcıların kayıp risk beklentilerinin fazla olması ve fiyatlarda destek sağlanması istekleri nedeniyle yüksek 128 N. Kumar (2002), Intellectual Property Rights, Technology and Economic Development: Experiences Asian Countries, Study Paper 1b, Commission on Intellectual Property Rights, s.4-5. 45 olacaktır. İkinci neden güçlü EMH’larının bazı teknolojilerin transferini sağlayabilmesidir. Fakat teknolojinin ediniminde ve kullanımında üreticileri tarafından birtakım sınırlamalar getirilmektedir. Örneğin ilaç ve bilgisayar yazılımı alanında edinim kolaydır. Böyle ürünler kopya edilebilirler. Ama bunların oluşturulma teknolojilerini ve metotlarını edinmek kolay değildir. Ayrıca kopyalamak için gerekli yetenek, teknolojiyi uygulamak için gerekli yetenekle aynı değildir. Üçüncü olarakyabancı bir kaynaktan bedelsiz sağlanan bir teknolojinin, yerel bir firma ve bireyin piyasasına adapte edilmesi veya geliştirilmesi olası olmayabilir.129 Bazı ampirik çalışmalarda patent korumasının etkinliğinin sektörden sektöre değişebileceği belirtilmektedir.130 b. Zayıf Entelektüel Mülkiyet Hakları Koruması Lehine Görüşler İlk olarak gelişmekte olan ülkeler için zayıf EMH korumasının, imitasyon yoluyla teknolojinin transferinin daha ekonomik olacağı gerekçesi ile faydalı olabileceği ve yeni buluşları teşvik edeceği ileri sürülmektedir. İkinci gerekçe, bilginin önemli bir kısmı patent uygulaması dışında olduğu durumda gelişmekte olan ülkelerde patentin suiistimal edilmesi örnekleri görülebilmektedir. Üçüncüsü güçlü koruma monopol yaratarak pazar payını koruma çabalarında, üreticileri patent yasalarını daha az uygulamayla karşı karşıya bırakabilir. Böyle bir durumda güçlü koruma, teknolojik değişim oranını sınırlamaya hizmet edecektir.131 Takalo and Kanniainen132 çalışmalarında güçlü EMH korumasının buluşların ticari kullanımını geciktireceği ve böylece teknolojik değişimleri engelleyeceğini göstermişlerdir. Bir başka çalışma Bessen ve Maksin tarafından yapılmıştır. Bu yazarlara göre eğer buluşlar sırasal ve tamamlayıcı ise (yazlım, bilgisayar gibi sanayilerde olduğu gibi), güçlü EMH koruması imitasyonu sınırlayacak teknolojik değişimi engelleyecektir133 129 Sherwood, a.g.m., s.503. Kumar, a.g.e., s.3. 131 Kanwar and Evenson, a.g.m., s.237. 132 T. Takalo and V. Kanniainen (2000), “Do patents slow down technological progress? Realoptions in research, patenting and market introduction”, International Journal of IndustrialOrganization, 18, s.1105. 133 J. Bessen and E. Maksin (2000), “Sequential innovation, patents, and imitation”, Working Paper No. 00–01, Cambridge: Department of Economics, MIT, s.3. 130 46 Helpman gelişmiş piyasa ekonomilerinde patent, ticari marka ve telif kanunları ile EMH’nin suiistimalinin önleyeceğini fakat gelişmekte olan ülkelerde yasal koruma tam olmadığını ve imitasyonun yaygın olduğu belirtmiştir. Helpme’nin sözkonusu çalışmasındaki diğer bulguları şu şekildedir; 1) Güçlü EMH koruması sadece sanayileşmiş ülkelere dayalı büyük şirketlerin monopol gücünü güçlendirecektir. 2) Güçlü EMH, üretimin yönünü azgelişmiş bölgelerden gelişmiş bölgelere kaydırır. Sonuç olarak azgelişmiş ülkelerde üretim faktörü talebi düşerken gelişmiş ülkelerde artar. Böylece gelişmiş ülkelerin ticaret koşulları gelişirken gelişmekte olan veya azgelişmiş ülkelerin ticaret koşulları daha kötü olur. Bu nedenle gelişmiş ülkeler için güçlü EMH koruması daha iyi olurken, gelişmekte olan ülkeler açısından daha kötü durum yaratılmış olur. 3) Azgelişmiş bölgelerde ücretler daha düşük olduğundan EMH daha yüksek fiyatlı bölgelere üretimin kaymasına yol açacak bu durum da etkinsizliğe neden olur. 4) Güçlü koruma sadece kısa dönem inovasyon oranını artıracak ve kârlılık sağlayacaktır. Uzun dönemde üreticiler eski ürünleri üretme eğiliminde olacakları için, güçlü koruma yenilik oranını düşürür. 5) Az gelişmiş ülkelerde güçlü EMH savunucuları EMH kanunlarının, gelişmiş ülkelerin buluş ve inovasyon çabalarını azaltacağını ve böylece bu ülkelerin de dünya ticaretinden pay alabileceği görüşünü ileri sürmektedirler134 Yine Helpman ve Grossman birlikte yaptıkları çalışmalarında, güçlü EMH korumasının global teknik inovasyon oranının düşmesine neden olacağı sonucuna ulaşmışlardır. Chain ve Grossman, sadece Ar-Ge faaliyetlerinin verimliliği büyük olduğu zaman, Ar-Ge yatırımları için global teşviğin artıracağını tersine inovasyon küçük olduğu zaman etkili olmayacağını yaptıkları çalışmalarında göstermişlerdir.135 Bazı çalışmalar EMH ve kalkınma arasındaki ilişkinin lineer olamayacağı sonucuna ulaşmışlardır. Sözkonusu çalışmalara göre ülkeler daha yüksek gelir düzeyine doğru hareket ettikleri zaman yeni teknolojileri daha fazla kopyalayabileceklerinden dolayı patent korumasının gücü düşebilir. 134 E. Helpman (1993), “Innovation, Imitation and Intellectual Property Rights”, Econometrica, 61 (1), s.1248-1250, 1256. 135 J. Chain, J. ve G. Grossman (1990) “Intellectual property rights and North-South trade”, The Political Economy of International Trade: Essays in Honor of Robert E. Baldwin, Basil Blackwell, (Eds. R.W. Jones and A.O. Krueger), Cambridge: s.143-155. 47 EMH koruması ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki yeni büyüme teorileri ve Dünya Ticaret Örgütünün Anlaşmasında (TRIPs) da yer almaktadır.136 Ancak çok geniş tutulmuş EMH örneğin patentin gelecekte Ar-Ge ve inovasyonları sınırlandırılabileceği bazı yazarlar tarafında ileri sürülmüştür. EMH koruması artışı nedeniyle özel gelirler sosyal kazançları aşabilir. Nihayet monopolistik uygulamalardan dolayı bilginin kullanımında bozulmalardaki artış ilave Ar-Ge’lerin dinamik faydalarını aşabilir. Bu düşüncelere rağmen EMH sisteminin teknolojik gelişmeyi teşvik etmede önemli bir rol oynadığı görülmektedir.137 Bazı yazarlar hem güçlü hem de zayıf EMH korumasının doğru olmadığını savunmuşlardır. Örneğin Barnes, ticari marka korumasında çok zayıf korumanın, tüketicilerin gereksinimlerini karşılayacak ürünleri bulmalarını önleyeceği, aşırı korumanın ise, rekabeti kısıtlayacağını ileri sürmüştür. Bu görüş savunucuları ayırıcı hakların anti-rekabetçi etkilerini minimize ederken bilgiyi maksimumlaştıracak koruma derecesinin bulunması gerektiğini belirtmişlerdir. 3. Entelektüel Mülkiyet Haklar ve Yabancı Doğrudan Yatırımlar, Ticaret Ekonomik büyümenin temel iki göstergesi olan yabancı doğrudan yatırımlar ve ticaret faktörlerini incelemek EMH ve büyüme ilişkisini daha iyi anlama olanağı sağlayacaktır. a. Entelektüel Mülkiyet Hakların Yabancı Doğrudan Yatırımlar Üzerinde Etkisi EMH’nın yabancı doğrudan yatırımlar üzerinde etkisi birçok yazarın üzerinde çalıştığı bir konu olmuştur. Bir ülkeden diğer ülkeye yeniliğin transferi karmaşık bir mekanizmayı içerir.138 Bilgi ve teknolojinin transferinin birçok kaynağı bulunmaktadır. Bunlardan biri yabancı doğrudan yatırımlardır. Firmaların yurtdışına yatırım yapmaları için iki koşulun sağlanması gerekir. İlki yabancı ülke yabancı işletmelere daha fazla kâr elde etmelerini sağlayacak yerleşim avantajları sunmalıdır. Yerleşim avantajları, düşük ulaşım maliyetleri ve tarifeler, düşük girdi fiyatları, dağıtım 136 Falvey, Foster and Greenaway, a.g.m., s.700. Braga & Fink, a.g.m., s. 165. 138 Sherwood, a.g.m., s.498. 137 48 ağlarına giriş ve yerel düzenleyici çevre gibi kolaylaştırıcı faktörlerdir. EMH koruması yerel bir avantaj olarak yorumlanabilir İkincisi yabancı ülkede bağımsız yerli firmalara EMH satmak veya lisanslama yerine üretimi gerçekleştirmeleri yolu daha kârlı olmalıdır. 139 EMH politikası, mülkiyet avantajlarını endoje ederek firmanın yabancı yatırım kararlarını doğrudan etkiler. EMH’ları genel regulasyon sistemi, vergiler, yatırım düzenlemeleri, üretim teşvikleri, ticaret politikaları ve rekabet kurallarının önemli bir unsurudur. Ekonomik büyüme için önemli bir ekonomik unsur yatırımlar özellikle yabancı doğrudan yatırımlardır. Kârlılığı etkileyen birçok faktör olmasına karşın EMH bir dereceye kadar firmaların görüşünü etkilemektedir. Yabancı doğrudan yatırımlar yoluyla bilgiye dayalı varlıkların koruması daha yüksek kazanç sağlayacaktır. Bilgiye dayalı varlıklara (kalite, yeni teknoloji veya yeni ürün) sahip yatırımcının yabancı piyasalarda nasıl hizmet vereceğine karar vermede birkaç seçim var. İlki firma standartlar ve uzak ticaret kanalları yoluyla yurtdışına mal ihraç edebilir. İkincisi firma doğrudan yabancı yatırımlara girişmek veya kontrollü üretim süreciyle yerel olarak üretimi seçebilir. Üçüncüsü firma ev sahibi ülkede ilgili olmayan firmaya bilgiye dayalı varlıkları franchise veya lisanslama yoluyla vermeyi seçebilir. Son olarak bazı ortak üretim veya teknoloji paylaşma anlaşmalarını içeren bir ortak yatırımı seçebilir.140 EMH’nın yabancı doğrudan yatırımları etkisi konusunda iki farklı görüş bulunmaktadır. Birçok analist firmaların güçlü EMH korumasına sahip ülkelere yatırım yapmayı tercih ettiklerini ileri sürmektedir. Çünkü daha küçük imitasyon riski, korunan ürünler için nispi olarak daha büyük net talebe yol açacaklardır. Bu görüş EMH ile yabancı doğrudan yatırımlar arasında pozitif bağ olduğunu belirtmektedir. Tersine EMH’larının yabancı doğrudan yatırımlar üzerinde negatif olarak etkiye sahip olduğu görüşünü iki gerekçeyle ileri sürenler bulunmaktadır. Daha güçlü EMH koruması, yaratıcılara artan piyasa gücü sağlar. Bu güçlü koruma en azından teorik olarak firmalar yabancı ülkelerde yaptıkları hizmetlerden vazgeçebilir veya azaltırlar. İkincisi daha yüksek koruma düzeyleri, çok uluslu şirketler yabancı üretim yer139 140 Braga & Fink, a.g.m., s.170-171. K. E. Maskus (1998), “The Role of Intellectual Property Rigths in Encourging Foreign Direct Investment and Technology Transfer”, Duke Journal of Comparative and International Law, 109, s.178-180. 49 ine lisanslamayı tercih etmeleri şeklinde değişime yola açarlar.141 Bu iki farklı görüşe ait yapılan çalışmalara ilişkin bazı örnekler verilebilir. Birçok araştırmacı, gelişmiş mülkiyet hakları koruması ve belirli ülkelerdeki yabancı doğrudan yatırım girişi arasında doğrudan bir link olduğunu ileri sürmektedirler. Örneğin Hindistan’da yabancı doğrudan yatırımlarda sabit ve hızlı artış bunun kanıtı olarak gösterilmektedir. 1990’ların başında bu ülke patent ve ticari marka reformları ile tanışmıştır. Benzer şekilde Brezilya, 1996 yılında 20 yıllık patent koruması sağlayan yeni sanayi mülkiyet yasasını büyük çaplı yabancı doğrudan yatırımları takip etmiştir.142 Maskus yaptığı analizinde şu sonuçlara ulaşmıştır: 1) EMH yabancı doğrudan sermayeyi teşvik etmede farklı sektörlerde farklı önem düzeyine sahip olduğunu görmüştür. 2) Tekstil ve giyim, elektrik montajı ve dağıtımı gibi düşük teknolojili mal ve hizmet yatırımlar nispi olarak EMH gücüne daha az bağlıdırlar. 3) İmitasyonun birçok sektörde belirgin olarak daha kolay olmasının EMH’nın artan önemini işaret etmesine rağmen imitasyonun maliyetli olduğu ürün veya teknolojili yatırımlar, karar almada yerel EMH daha az önem vermektedirler. Farmakoloji, kimya ve bilgisayar yazılımı gibi kolay kopyalamanın yapıldığı ürün ve teknoloji üreten firmalar imitasyonu engellemek için yerel EMH sistemi ile daha fazla ilgilidirler. Bu persfektif Mansfield’in yaptığı bir araştırma ile uyumludur. 4) Yine Maskus EMH korumasının doğrudan yabancı yatırımlar üzerindeki etkisinin görülmesinin zor ve karmaşık olduğunu belirtmiştir. 5) Ayrıca güçlü bir EMH korumasının bir ülkede firmaları yatırım için güçlü olarak çekebilecek bir teşvik olmada yetersiz olduğunu belirtmektedir. Eğer durum böyle olsaydı son gelişmekte olan ülkelere akan doğrudan yabancı yatırımların büyük ölçüde Alt Sahra Afrika ve Doğu Avrupaya giderdi. Tersine eğer yatırımlar sadece EMH’lara ağırlıklı olarak bağlı olsaydı, zayıf EMH korumasına sahip Çin, Brezilya ve diğer yüksek büyüme ve büyük Pazar gücüne sahip gelişmekte olan Ülkeler daha fazla yabancı doğrudan yatırımları çekemezlerdi şeklinde görüş ileri sürmüştür.143 Braga ve Fink ise EMH özellikle patent koruması olmaksızın 141 Braga & Fink, a.g.m., s.172. İdris, a.g.e., s.38-39. 143 Maskus (1998), a.g.m., s.181. 142 50 işletmelerin araştırma geliştirme faaliyetlerine veya teknolojiye yatırım yapmaları oranı düşeceğini belirtmişlerdir. EMH sayesinde güvenli bir ortam yaratılmış olacaktır. Dolayısıyla EMH koruması girişimciliği, yatırımları ve risk almayı teşvik edebilmekte ve ekonomik gelişimin itici gücünü oluşturmaktadır.144 EMH ve doğrudan yabancı yatırımlar arasındaki bağı incelemek üzere bazı ampirik çalışmalar da yapılmıştır. Örneğin Mansfield 1991 yılında uluslararası faaliyette bulunan 100 temel Amerikan firmasıyla anket çalışması yapmıştır. 16 ülkede (Arjantin, Brezilya, Şili, Hong Kong, Hindistan, Endonezya, Japonya, Meksika, Nijerya, Filipinleri Singapur, Kore Cumhuriyeti, İspanyai Tayland, Venezuella, Tayvan ve Çin) altı sanayiyi temsil eden firmaların entelektül haklar yönetimlerine, EMH’ların yeterliliğini değerlendirmeleri ve yabancı doğrudan yatırımları ve lisans kararlarında EMH’nın önemi konusundaki görüşleri soruldu. Bu ülkelerden Japonya ve İspanya dışındaki ülkeler, Asya, Latin Amerika ve Afrika’da yer alan çoğu gelişmekte olan veya yeni sanayileşen ülkelerdir. Anket sonuçlarına göre, farmakolojik faaliyetleri içeren kimya sanayinde firmaların % 46’sı, temel üretim ve montaj faaliyetleri için EMH korumasıyla ilgilidirler. Tamamlayıcı üretim için % 71, nihai ürün imalatında için % 87 ve Ar-Ge faaliyetlerinin % 100 bu korumalarla ilgilenmektedir. Kimya yatırım kararında en fazla etkilenen sanayidir. Tüm sektörler içinde Ar-Ge faaliyetleri EMH’dan en fazla etkilenen alan konumundadır. C. R. Frischtak OECD ülkelerinde EMH ve yabancı doğrudan yatırımlar ilişkisi için yaptığı ankete dayalı ampirik çalışmasında EMH yabancı doğrudan yatırım kararlarında ilgili bir değişken olarak tanımlamıştır. Fakat Frischtak diğer unsurların yabancı doğrudan yatırım kararlarında EMH’dan daha önemli olduğunu belirtmiştir.145 Bir başka çalışma B. Seyoum tarafından yapılmıştır. Seyoum’un ekonometrik analizi 27 az gelişmiş, yeni sanayileşen ve gelişmiş ülkeye dayanmaktadır. Yaptığı regresyon analizinin sonuçlarına göre ticari marka, ticart sırları ve telif hakları gibi EMH’da güçlü korumanın yabancı doğrudan yatırımlar üzerinde anlamlı ve pozitif etkisi 144 145 Forrester, a.g.e., s.28. C. R. Frischtak (1993), “Harmonization Versus Differentiation in Intellectual Property Right Regimes”, Global Dimensions of Intellectual Property Rights in Science and Technology, (Ed: M. B. Wallerstein, M. C. Mogee, R. A. Schoen), Washington, D. C.: National Acedemy Press, s. 106. 51 bulunduğu gözlenmiştir.146 L. Branstetter ve K. Saggi yaptıkları çalışmalarında Güneyli imitasyonda Kuzeyli-Güneyli ürün modellerini ele almışlar. Analizlerinde yabancı yatırımların Kuzey-Güney akışını endojen olarak belirlemişlerdir. Modelde Güneyde EMH korumasında bir güçlendirme, imitasyon oranını düşmekte ve yabancı yatırım akışını artırmaktadır. Yabancı doğrudan yatırımlardaki artış, Güneyli taklitçilerin gerçekleştirdikleri üretimdeki düşmeden daha fazla gerçekleşmektedir. Ayrıca Güneyde EMH korumasının güçlenmesiyle inovasyon oranı artmaktadır.147 Mansfield de yaptığı araştırmasında özetle EMH korumasının güçlü veya zayıflığı yabancı doğrudan yatırımların tümü değil ancak bazı türleri üzerinde etkili olduğunu göstermiştir.148 Yapılan ampirik çalışmalarda ülkeler arasındaki regresyon analizlerinin ortak noktaları şöyle özetlenebilir: (1) Çoğu çalışma farklı ülkelerin EMH rejimlerini seçilmiş göstergeler veya anket çalışmalarıyla değerlendirmektedir. Böyle göstergelerin modern EMH sistemlerinin karmaşık ve çok boyutlu yönünü gösterip göstermediği konusnda şüpheler bulunmaktadır.(2) Sadece seçilen ülkeler için ikili yabancı yatırım ve uluslararası faaliyetler verileri tartışılmaktadır. (3) EMH rejimi büyük ölçüde ülkelerin kalkınmışlık düzeyi ile ilgilidir. Çalışmaların çoğu yabancı yatırımlar üzerinde kişi başına GSYİH ve diğer değişkenlerin etkilerini dikkate almasına rağmen EMH üzerinde değişkenlerin tahminlerinin ne dereceye kadar diğer ekonomik kalkınmayla ilgili etkenlere göre EMH’nın etkilerine katkı sağlayacağı açık değildir.149 Yapılan çalışma sonuçlarına dayanılarak söylenebilir ki EMH’nın yabancı doğrudan yatırımlar üzerinde olumlu etkilerinin olduğuna yönelik bulguların ağırlıklı olduğu görülmektedir. b. Entelektüel Mülkiyet Hakların Ticaret Üzerindeki Etkileri EMH ticaretin akışını etkileyebilir. Ulusal EMH rejimlerindeki 146 B. Seyoum (1996), “The Impact of Intellectual Property Rigths on Foreign Direct Investment”, The Colombia Journal of World Business, 31(1), s.50. 147 L. Branstetter, K. Saggi (2004), “Intellectul Property Rights, Foreign Direct Investment and Industrial Development”, NBER Working Paper, No. 15393, s.1. 148 Mansfield (1994), a.g.m., s. 2. 149 Braga and Fink, a.g.m., s.180. 52 uyuşmazlık tarifesiz bariyerlerde benzer etkiler yaratır. Örneğin Kuzeyli ihracatçılar eğer yerel imitasyonu yasaklayan Güneye ihracat yaptığı zaman ilave maliyetlere maruz kalacaktır. Üstelik EMH rejiminin uluslararası harmonizasyonu, farklı regülatör çevrelerindeki faaliyetlerin işlem maliyetlerini düşürür. Ancak EMH’ın güçlü korumasının ticaret akımı üzerine net etkisi belirsizdir. Tüm şekillerinde (patent, telif hakları, ticari markalar ve ticaret sırları) güçlü EMH koruması, ürün kopyalamasına karşı ihracat yapan firmalar için koruma sağlayacaktır. Çünkü güçlü EMH koruması ihracatçıların pazarını büyütecektir. Bu pazar genişlemesi etkisi, imitasyon ürünler ve teknolojiler için önemli teknik kapasitelere sahip büyük pazarlı ülkelerde daha güçlü olabilecektir. Aynı zamanda böyle firmalar daha büyük piyasa gücüne sahip olacaklardır. Bu ise onlara faha yüksek fiyatla mallarını satabilmelerine izin verecektir. Bu durum küçük pazarlar ve sınırlı teknolojili ülkelerde daha büyük öneme sahiptirler. Ampirik çalışmalar, diğer koşullar eşit olduğunda daha güçlü EMH korumasına sahip ülkelerin etkisinin sanayiler arasında değişim göstermesine rağmen daha fazla ithalatı çekeceğini göstermektedirler. Ticari marka koruması ne kadar güçlü olursa, ihracat maliyetleri o kadar düşer. Çünkü firma yerli imitasyoncuları disipline etmeye daha az ihtiyaç duyar.150 Maskus and Penubari EMH korumasının ticaret üzerindeki etkisinin belirsiz olduğunu ileri sürmüşlerdir. Daha yüksek koruma düzeyi iki çelişkili etkiyi teşvik eder. İlki daha yüksek koruma mülkiyet sahibinin pazar gücünü artıracaktır. İkincisi daha büyük koruma, imitasyonları devre dışı bırakıldığı için korunmuş ürünler için net talep artacaktır. Net ticari sonuç etkinin dominantlığına bağlıdır. Eğer “pazar gücü” etkisi “pazar genişlemesi” etkisinden daha önemli ise, ticaret akımı düşebilir. Eğer tersi olursa, güçlü EMH koruması ticaretin gelişmesine yol açacaktır.151 Güçlü EMH koruması firmalara yabancı pazarlara patent koruması altında mallarını ihraç etmeyi teşvik ederken, böyle bir koruma imitasyon ve korsan riskini düşürdüğü için, firmalar daha güçlü EMH korumasına karşılık yabancı bir pazarda ihraç satışlarını düşürmeyi tercih edebilirler. Çünkü firmanın ürününün imitasyonla yerel rekabet gücü düşeceği için pazar gücü artacaktır. 150 A.g.m., 151 A.g.m., s.181. s.168-169. 53 EMH ve ticaret arasındaki ilişkileri inceleyen çalışmalar “pazar genişlemesi” ve “pazar gücü” etkileri üzerinde durmaktadırlar. Bu çerçevede bir ülkenin ithalat yapan ülkeler arasında ihracatının yönü pazar genişliğinin nispi önemi ve Pazar gücü etkilerine bağlıdır. İthalat yapan ülkelerde EMH koruması, ihracatçı firmalara ürünleri ve teknolojileri için ayırıcı haklar sağlayarak monopol gücü vermektedir. Mülkiyet haklarının güçlendirilmesinde bir artış, ihracatçı firmaya haklarını kullanacağı pazar gücünün genişlemesini sağlar. Daha güçlü mülkiyet haklarından kaynaklanan bu ilave pazar gücü ihracatçı firmayı daha monopolistik olarak faaliyette bulunmaya itecektir. Diğer taraftan ithalatçı firma için EMH koruması, yerli firmaların yabancı teknolojiyi taklit etmesi yeteneğini düşürecektir. EMH koruması ne kadar güçlü olursa yerel ihlal edici faaliyetler o kadar düşük olur ve ihracatçı firmaların yüz yüze geldikleri talep eğrisi o kadar yüksek olacaktır. Buna uygun olarak ihracat için daha yüksek pazarlar mevcut olacaktır. Talepteki artış ihracatçı firmaların yerel piyasalarda daha fazla ihracat yapmaya teşvik eder. Kanada için yapılan bir ampirik çalışmada, Kanadalı firmaların patent hakların büyük ölçüde güvenli olduğu ülkelere daha fazla ihracat yapma eğiliminde olduklarını belirtmektedirler. Daha güçlü patent koruması Kanadalıları düşük gelirli ülkelerden yüksek gelirli ülkelere nispi olarak daha fazla ihracat yapmayı teşvik eder. Ayrıca daha güçlü patentin etkisi güçlü bir imitasyon tehdidi olan ülkelere ihracatları artıracak ve daha zayıf imitasyon tehdidine sahip ülkelere olan ihracatı ise düşürecektir.152 Ferrantino, Amerika için yaptığı çalışmasında EMH ve ticaret arasında bir bağın olduğunu ampirik olarak kanıtlamıştır.153 4. Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerin Göstergeleri Ülkelerde bilgi ekonomilerinin gelişimini gösteren çeşitli göstergeler bulunmaktadır. Bunlardan biri bilgi yoğun sanayilerin GSYİH’ya olan katkılarıdır. Bu katkının artması bilgi alanındaki gelişmeyi gösterir. Örneğin gelişmiş bir ülke olan Amerika’da bu oran 1982’de %21’den 152 M. Rafiquzzaman (2002), “The Impact of Patent Rights on International Trade: Evidence from Canada”, Canadian Journal of Economics, 35(2), s.307-308. 153 M. J. Ferrantino (1993), “The Effect of Intellectual Property Rights on International Trade and Investment”, WeltwirtschaftlichesArchiv, 129, s.300. 54 1995’te % 27’ye çıkmıştır.154 Yüksek teknolojili sektörler ekonomik büyümenin kilit yönlendiricileridir. Çünkü bu sektörlerde verimlilik nispi olarak daha yüksektir. Verimlilik ve refah genel olarak yüksek katma değerli ve iyi kazanç sağlayan işlerin kaynağıdır. Teknoloji yoğun girişimler yaygın olarak yüksek teknolojili şirketleri ifade ederler. İleri teknoloji ihracatının dünya piyasalarında ülkelere göre payına baktığımızda (şekil 6) 18 lider ülkenin sadece üçünün % 15 dünya ileri teknoloji payını aştığı görülmektedir. Bu ülkeler Çin (% 22,7), 27 Avrupa Birliği (AB) ülkesi (% 19,3) ve Amerikadır (% 17,3). Şekil 6: Ülkelerin Dünya İleri Teknoloji İhracatındaki Payı, 2007 (%) Kaynak: Eurostat (2010), Science, Technology and Innovation in Europe, s. 224. Bu üç ülkeyi % 6,7’den % 5,8’e sıralanan dünya piyasa payı ile ikinci grup ülkeler takip etmektedir. Bu ülkeler Japonya, Hong Kong ve Güney Kore’dir. Geri kalan ülkelerin herbirinin dünya piyasalarındaki payı % 5’den daha az gerçekleşmiştir. Filipinler, Brezilya, Hindistan, Endonezya, Rusya, Avusturya ve İsralin payı ise % 1’in altındadır. 2001-2006 yılları arasında ileri teknoloji ihracatının değeri % 5 oranında artmıştır. Ancak bu artış çoğunlukla dünya ticaretinde Çin’in artmasından dolayıdır. 2005 yılında ileri teknoloji ihracatında AB lider iken, 2006 yılında Çin liderliği üstlenmiş onu Amerika birleşik Devletleri, AB-27 ve Japonya izlemiştir. Global teknolojinin oluşturulması ve buluşlara yönelik faaliyetler gelişmiş ülkelerde yoğunlaşmaktadır. Nitekim global Ar-Ge faaliyetlerinin % 84’ü on en gelişmiş ülkede toplanmaktadır. ABD’nin payı % 94 düzeyindedir.155 154 155 İdris, a.g.e., s.34. Kumar, a.g.e., s.2. 55 EMH konusunda ülke durumları gösteren temel göstergeler patent ve ticari markalardır. Patent ve ticari markalara ilişkin istatiksel verilerde başlıca üç kaynak kullanılmaktadır. Bunlar Avrupa Patent Dairesi ( European Patent Office (EPO), Amerika Patent ve Ticari marka Dairesi (US patent and trademark Office (USPTO) ve Patent İşbirliği Anlaşmasıdır (Patent Cooperation Treaty (PCT). Tüm PCT başvuruları WIPO aracılığıyla merkezileştirilmektedir. Patent İşbirliği Anlaşması, 1970 yılında Washington’da imzalanmış, 1978 yılında yürürlüğe girmiştir. Anlaşmada 1979, 1984 ve 2001 yıllarında değişiklik yapılmıştır. PCT’nin uluslararası patent başvuruları 2009’da sayıları 141’e ulaşan anlaşmayı imzalayan ülkelerdeki ulusal başvurulardan oluşmaktadır.156 Dünya genelindeki ülkelerdeki patent faaliyetlerinin genel durumu şekil 7’de gösterilmektedir. Şekil 7 GSYİH başına patent başvurularına ilişkin verileri göstermektedir. 2008’de ülke sıralamasında ilk sıralamada Kore Cumhuriyeti, Japonya ve Çin yer almaktadır. Amerika sıralamada ikinci büyük patent yoğunluğuna sahip ülkedir. Gelişmekte olan ülkelerde (Türkiye, Macaristan, Bulgaristan gibi) bu göstergeler oldukça düşüktür. Şekil 7: Patent Faaliyet yoğunluğu 2008 (GSYİH Başına Patent Başvuruları, Milyar $) Kaynak: WIPO, 2010:65 Patent başvurularının yıllar itibariyle gelişimine baktığımızda özellikle gelişmiş ülkelerde (Amerika, Japonya ve Avrupa’da) önemli artışlar olduğu görülmektedir (Tablo 3). 156 Eurostat (2010), Science, Technology and Innovation in Europe, s.193. 56 Tablo: 3’de PCT’ye göre gelişmiş ülkelerde toplam patent başvuru sayısı gösterilmektedir. Tablo: 3 Gelişmiş Ülkelerde Toplam Patent Başvuru Sayısı Kaynak. OECD. StatExtracts 1999 yılında patent başvuru sayısı açısından ilk beş ülke sıralamasında Amerika, Almanya, Japonya, İngiltere ve Fransa yer almaktadır. AB ülkeleri içinde Almanya ilk sırada yer alırken, Fransa ikinci ve İngiltere üçüncü sırada yer almıştır. 2008 yılında sıralama Amerika, Japonya, Almanya, İngiltere ve Fransa şeklindedir. Yaklaşık 10 yıllık bir süreçte sıralamanın Almanya ve Japonya haricinde değişmediği görülmektedir. Amerika patent konusunda ilk sırada ve önemli oranda yer alan ülke konumundadır (Tablo 3). Gelişmiş ülkelerde genellikle 1990’lardan 2000’li yılların ortalarına kadar patent başvuru sayısında artış var. Ancak 2006’dan sonra Fransa, Japonya ve İtalya haricinde önemli düşme görülmektedir. Bu ülkelerde de 2008 yılında çok önemli olmamakla birlikte bir düşme gözlenmektedir. Fransa’da 2008’de ‘007’ye göre düşük oranlı düşme var. İtlaya’da ve Japonya’da ise 2006’dan sonra az bir düşme görülmektedir. Ancak diğer ülkelerde düşme oranları daha yüksektir. Örneğin Avustralya, Hollanda, Amerika ve Finlandiya’da 2006’dan sonra düşme görülme- 57 ktedir. İngiltere, Almanya ve Kanada’da 2008 yılında düşme görülmektedir. Bu gelişim ekonomik büyüme ve EMH arasındaki ilişkinin bir sonucudur. 2000’li yıllarda yaşanan ekonomik krizler ve düşük büyüme oranları patent başvurularını da etkilemiştir. Şekil 8: Patentlerin Dağılımı (2002, %) 2000’li yıllara gelindiğinde patentlerin dünya genelinde payına baktığımızda bu payın üç’lü ülke grubunda toplandığı görülmektedir (Şekil 8). Coğrafik dağılım bakımından patentlerin dünya genelinde Amerika, Japonya ve AB ülkelerinde Kaynak: Eurostat, a.g.e., s.183. toplandığı görülmektedir. Bu dağılım için % 35 ile en yüksek paya sahip olan ülke Amerika Birleşik Devletleridir. Bunu Japonya ikinci sırada izlemektedir. Tablo: 4 Gelişmekte olan Ülkelerde Toplam Patent Başvuru Sayısı Kaynak. OECD. StatExtracts Gelişmekte olan ülkelere baktığımızda 1999 yılında ilk beş sırada yer alan ülkeler; Kore, Çin, Güney Afrika, Hindistan ve Brezilyadır. 2008 yılında ise, Kore, Çin, Hindistan, Singapur ve Türkiye’dir. Gelişmekte olan ülkelerde özellikle 2000’li yıllarda patent başvuru sayısında önemli gelişmeler görülmektedir. Çin, Brezilya ve Singapur dışında, 58 diğer gelişmekte olan ülkelerde de 2006 sonrası özellikle 2008 yılında düşme gözlenmektedir (Tablo 4). Bu durum ekonomik gelişmelerin yansımasıdır. Yukarıdaki tablolarda (3 ve 4) da görüldüğü üzere global teknolojinin yaratılması bazı değişimlere neden olmuştur: (1) 1990’lı yıllar uluslararası ekonomik faaliyetlerde özellikle EMH tarafından korunan malların ve teknolojinin ticaretinde gelişmenin olduğu dönem olmuştur. (2) Patent başvuruları ve ticari marka kayıtları gibi yollarla EMH’larına başvurular özellikle gelişmekte olan ülkelerde güçlenmiştir.157 (3) Gelişmiş ülkelerde ve bazı gelişmekte olan ülkelerle EMH artmakla birlikte bunların belirli sayıda ülkede yoğunlaştığı görülmektedir. Ancak EMH bunlar için de önemli bir yere sahip olan patent sistemi, gelişmekte olan ülkeler için gerekliliği artmıştır. Çünkü EMH’dan bu ülkeler bazı avantajlar sağlamaktadırlar. Örneğin patent bilgilerinin aktif kullanımıyla teknoloji transferi ve patent lisansı kolaylaşmaktadır. Ayrıca bu ülkeler için imitasyonuda teknoloji gelişiminin önemli bir kaynağıdır158 Tablo 5’de kurumsal sektörler itibariyle patentleri ülkelerdeki durumu verilmektedir. Tablo 5’de görüldüğü üzere patent başvurularında en büyük çoğunluk özel girişimcilik sektörüne aittir. Bu durum hem gelişmiş ülkeler hem de gelişmekte olan ülkeler için geçerlidir. Ancak belirtmek gerekir ki kurumsal sektörel patent başvurularını açıklama kararları açık değildir. Çünkü birçok patent başvuruları iki veya daha fazla sektördeki kurumlar arasında işbirliğinin bir sonucu olabilir. Örneğin bir bilimsel proje özel girişimcilik sektörü tarafından finanse edilip bir devlet üniversitesince yürütülüyor olabilir. AB düzeyinde özel girişimcilik sektörünün tüm patent başvurularında payı % 85.7’dir. İsveç, Finlandiya ve Almanya’nın payı % 90 ve daha fazla olabilmektedir. Bireysel başvuruların payı ise, özel girişimcilik sektöründe payı AB ortalamasından daha düşük olan ülkelerde daha yüksek olma eğilimi göstermektedir. Bireysel başvurular tüm ülkeler için özel girişimcilik sektöründen sonra ikinci sırada yer almaktadır. Bireysel başvurular Amerika’da % 4, Kanada’da 5.6 ve Japonya’da % 1.1’dir. Bireysel başvuruların payı ülkeler arasında oldukça değişmektedir. Bu 157 158 Maskus (2000), a.g.e., s.83. Falvey, Foster and Greenaway, a.g.m., s.701. 59 pay AB’de % 6.3 düzeyindedir. Bu pay Çek Cumhuriyeti, İrlanda, Yunanistan, Macaristan, Avusturya ve Polonya’da % 15’e yükselmektedir. Dolayısıyla bu pay gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere göre daha yüksektir. AB’de yüksek öğretim sektörünün toplam patent başvurularındaki payı % 1.8’dir. Birlik içindeki ülkeler karşılaştırıldığında bu pay % 7.9 ile Belçika, İrlanda ve Portekizde geçerli olan % 11.1 arasında değişmektedir. Kâr sağlamayan özel sektörün payı tüm ülkeler için oldukça düşüktür. Kamu sektörünün patentlerdeki payı, % 6.7’ye sahip Fransa dışında çoğu AB ülkelerinde küçüktür. 5. Ekonomik Krizler ve Entelektüel Mülkiyet Haklar Ekonomik krizler ve son 2008 krizi kaçınılmaz olarak patent, telif hakları, ticari markalar ve sanayi tasarımları gibi EMH’ni etkilemiştir. Bu etki 2010 ve 2011’de durgunlaşmıştır. Aynı zamanda bu etki ülkeler arasında farklılık gösterip krizlerin heterojen ekonomik etkilerini yansıtmaktadır. Bu farklılıklar EMH’ları üzerinde krizlerin etkilerini değerlendirmek açısından önemlidir. Entelektüel mülkiyet sisteminin en büyük kullanıcıları olan ileri ekonomilere baktığımızda bu ülkelerde GSYİH’nın ortalama % 3.2 oranında düştüğü görülmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinde bu düşme daha yüksek olmuştur. Örneğin Almanya ve İngiltere ‘de GSYİH % 5 civarında azalmıştır. Japonya’da da % 5 civarındadır. Amerika’da ise, % 2.4 ile biraz daha düşük düzeydedir. 60 Tablo 5:Kurumsal Sektörlere Göre Ülkelerde Patent Durumu (2005) Kaynak: Eurostat, a.g.e., s.189. Küresel krizden gelişen ekonomiler (emerging economics) ortalama olarak daha az etkilenmişlerdir. Ancak bu ülkelerde GSYİH’daki büyüme oranlarında düşme olmuştur. 2009 yılında bu ülkelerdeki GSYİH’daki büyüme geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında daha düşüktür. Şöyle ki; 2009 yılında GSYİH’daki büyüme % 2.5, 2008’de % 6.1 ve 2007 yılında % 8.3 olarak gerçekleşmiştir. Bu durum temel olarak gelişen Asya’daki (özellikle Çin, Hindistan ve Endonezya) devam eden gelişimin bir sonucudur159 Yeni ürün, yöntem, pazarlama ve organizasyonel yeniliklerin yaratılması olarak tanımlanan inovasyon, doğasından kaynaklanan ve sınırlı veri 159 WIPO (2010), a.g.e., s.14. 61 mevcudiyetinden dolayı zordur. Ayrıca Ar-Ge harcamaları ve patent doldurma faaliyetleri veya inovasyon arasında doğrudan lineer bir ilişki yoktur. Çünkü her Ar-Ge yeni bir ürün veya metot yaratmaz. Ancak ülke uygulamalarında örneğin Amerika’da ilk 100 patent işbirliği anlaşmasına (Patent Cooperation Treaty) başvuranlar ve onların Ar-Ge harcamaları örneğinde, Ar-Ge yatırımları ve patent işbirliği anlaşmasına başvuranlar arasında pozitif ve anlamlı korelasyon bulunmuştur.160. Bu zorluk ve kısıtlara rağmen Ar-Ge faaliyeti göstergeleri entelektüel mülkiyet başvurusunun ekonomik krizden nasıl etkilendiğini analiz etmek yararlı olacaktır. Ar-Ge gibi yenilik yatırımları uzun dönemlidir. İşletmelerdeki kısa dönemli dalgalanmalar yenilik yatırımları üzerinde sınırlı etki yaratırlar. Ancak ekonominin daralma dönemlerinde düşen sermaye akımından dolayı, yeni ürün ve yöntemler Ar-Ge yatırımları; yeni ürünlere olan talepteki düşmeden, işletmelerdeki belirsizlik ve gelecekteki piyasa büyüklüğü konusundaki belirsizlikten dolayı azalacaktır. Tarihsel olarak Ar-Ge harcamaları ve patent ve ticari marka başvuruları gibi yenilik çabalarının ölçümü GSYİH ile pozitif korelasyona sahiptir. Bu üç göstergenin büyüme oranı, önemli ölçüde yüksek gelirli ülkelerde 1990’ların başı ve 2000’li yılların başında ekonomik kriz dönemi boyunca düşme eğilimi göstermiştir. Yüksek gelirli ülkelerde Ar-Ge harcamaları, belirli bir gecikme ile GSYİH’deki dalgalanmalara artarak veya azalarak karşılık vermektedir. Ar-Ge harcamalarında kriz döneminde ülkelerde GSYİH’den sonra düşme eğilimi gösteren bir diğer göstergedir.161 Şekil 9 2001 krizi dönemi boyunca gelişmekte olan ülkeler ve yüksek gelirli ülkelerdeki AR-Ge harcamalarının gelişimini göstermektedir. GSYİH’nin yüzdesi olarak AR-Ge harcamalarındaki yıllık büyüme dünya genelinde 2000 yılında % 4.6’dan, 2001’de % 2.2’ye ve 2002 yılında % 2.6’ya düşmüştür. 160 A.g.e., 161 A.g.e., s.22. s.15. 62 Şekil 9: Ar-Ge Harcamalarında Büyüme Oranı Kaynak: WTO, 2010: 14. Ar-Ge harcamalarında büyüme oranı düşük gelirli ülkeler ile orta gelirli ülkelerde benzer trend göstermektedir. Her iki ülke grubunda gerek 2001 gerekse 2008 krizinin etkileri görülmektedir. Yalnız yüksek gelirli ülkelerde 2003 yılında AR-Ge harcamalarında bir artış olmasına karşın orta gelirli ülkelerde 2004’e kadar düşme devam etmiştir. 2005 yılında 2000’de olduğu gibi her iki ülke grubu ülkelerde büyüme oranı zirve yapmıştır. Fakat bu durum 2008 krizinin etkilerinin görülmeye başladığı 2006 yılından sonra tekrar Ar-Ge harcamalarında düşme şeklinde seyir izlemiştir. Bazı ülkelerde reel Ar-Ge harcamalarındaki büyüme oranı Şekil 10’da verilmektedir. Şekil 10: Yüksek Gelirli Ülkelerde Reel Ar-Ge Harcamalarında Büyüme Oranı Kaynak: WTO, 2010, s.18. 63 2008 krizinin Ar-Ge harcamaları üzerindeki etkisini görmek üzere bazı yüksek gelirli (Şekil 10) ve orta gelirli ülkelerde karşılaştırmalı olarak 2007-2008 yılları Ar-Ge harcamalarındaki büyüme oranına baktığımızda, 2007’den 2008’e bazı ülkeler (Portekiz, Çin, Polonya, Finlandiya, Avusturya, Danimarka ve Almanya) haricinde ülkelerde düşme gözlenmektedir. Düşme özellikle Singapur, İngiltere ve Japonya’da açık bir şekilde görülmektedir (Şekil 11). Şekil 11: Bazı Ülkelerde Reel Ar-Ge Harcamalarında Büyüme Oranı Kaynak: WTO, 2010, s.18. Genel olarak 2007-2008 döneminde Ar-Ge harcamalarında nispeten yavaş bir düşme olurken, 2008-2009 arasında oldukça yüksek bir düşme gözlenmektedir. Bu durumu Amerika’daki 2007-2009 göstergelerine bakarak da görebiliriz. Şekil 12’de Amerika’daki Ar-Ge harcamalarındaki yıllık büyüme oranı verilmektedir. Ar-Ge harcamalarındaki gerçek düşme % -1.7 oranı ile 2008 ile 2009 arasında oluşmuştur. Dolayısıyla krizin etkilerinin ciddi şekilde hissedildiği yıl 2009 olmuştur.Özel Ar-Ge harcamalarındaki bu düşmelere rağmen hızlı büyüyen orta gelirli ülkeler kadar yüksek gelirli ülkelerde hükümetler, teşvik paketlerinin bir bölümü olarak harcamaları artsa bile bilim ve Ar-Ge’de indirime gitmeyeceklerini taahhüt etmişlerdir. 64 Şekil 12: Amerika’da Özel Sektör Ar-Ge Harcamalarında Yıllık Büyüme oranı (%) Kaynak: WIPO, 2010, s.19. Hükümetler Ar-Ge’de harcama hedeflerine bağlı kalmak, özel Ar-Ge yatırımlarını teşvik etmek (Ar-Ge’de vergi teşvikleri ve kamu tedarikleriyle) ve Ar-Ge istihdamını teşvik etme politikalarını şeklinde önlemler almaya devam edeceklerini belirtmişlerdir. Nitekim 2008 ve/ veya 2009 yıllarında Avusturya, Avustralya, Çek Cumhuriyeti, Portekiz ve Amerika gibi yüksek gelirli ülkelerin Ar-Ge için önemli ölçüde kamu bütçelerinden pay ayırmaya devam ettikleri görülmektedir. Çin ve Hindistan gibi orta gelirli ülkeler, mali teşvik programlarının bir bölümü olarak Ar-Ge için kamu harcamalarından önemli miktarda pay ayırmaya ve bu miktarı artırmaya devam etmektedirler. Yüksek gelirli ülkelerde kaydedilen özel Ar-Ge’deki düşme, orta gelirli ülkelerdeki özel ve kamu Ar-Ge harcamalarındaki artış ile ilişkilendirildiğinde, hızlı büyüyen orta gelirli ekonomilere Ar-Ge faaliyetlerinin coğrafik olarak kaymasını hızlandırmaya yola açması beklenmektedir. Örneğin Çinin satın alma gücü paritesi oranlarında GSYİH içinde Ar-Ge harcamalarının kısa sürede Japonya’yı geçeceği beklenmektedir.162 Dünya genelinde orijinlerine göre ülkeler itibariyle entelektüel mülkiyetin durumu Tablo 6’da görülmektedir. 162 A.g.e., s.20-21. 65 Tablo 6: Orijinlerine Göre Toplam Entelektüel Mülkiyet (yerli ve yurtdışı kayıtları) Faaliyetlerinin Durumu, 2010 Kaynak: WIPO Statistics Database, 2011. (1)2009 Patent Verisi, (2) 2009 Ticari Marka Verisi, (3) 2009 Sanayi Dizayn Verisi, (4) Ulusal Entelektüel Mülkiyet Ofislerinde Patent Başvuru Verileri Mevcut olmadığı İçin Bölgesel Entelektüel Mülkiyet Ofislerindeki Başvuruları İçermektedir. (5) Ulusal Entelektüel Mülkiyet Ofislerinde Ticari Marka Başvuru Verileri Mevcut olmadığı İçin Bölgesel Entelektüel Mülkiyet Ofislerindeki Başvuruları İçermektedir. (6) Ulusal Entelektüel Mülkiyet Ofislerinde Sanayi Dizayn Başvuru Verileri Mevcut olmadığı İçin Bölgesel Entelektüel Mülkiyet Ofislerindeki Başvuruları İçermektedir. Yüksek gelirli ülkelerin her üç entelektüel mülkiyet (patent, marka ve dizayn) türünde de düşük gelirli ülkelere göre daha düşük paya sahip oldukları görülmektedir. Ayrıca yüksek gelirli ülkelerden düşük gelirli ülkelere gidildikçe entelektüel mülkiyet faaliyetinin arttığı görülmekte- 66 dir (Tablo 6). Bu durumda krizden gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere göre daha az etkilenmelerinin ve son yıllarda EMH’ları konusunda bu ülkelerinde de ilerlemelerin olmasının payı bulunmaktadır. a. Patent Göstergeleri GSYİH ‘deki ve patent başvurularındaki değişmeler, entelektüel mülkiyet başvurularının çoğunluğundan sorumlu olan yüksek gelirli ekonomi grupları için pozitif bir korelasyonu göstermektedir (Şekil 13). Şekil 13: GSYİH ve Patent Başvurularındaki Değişmeler (%) Kaynak: WIPO, 2010, s.16. Patent başvuruları GSYİH’ya paralel olarak 2001 yılında önemli düşme göstermiştir. 2004 yılında iki değer arasında açık artmıştır. Daha sonra bu açık tekrar kapanmıştır. Çoğu ülkede patent başvurularındaki büyümede bir düşme 2005 yılından itibaren görülmekle birlikte asıl düşüş 2009 yılında gerçekleşmiştir. Bu değişim ülkeden ülkeye değişmektedir. Bu durumu patent ofisleri tarafından verilen patent başvurularının büyüme oranı gösteren Tablo 7’de görebiliriz. 2008 yılından itibaren büyük düşme görülmektedir. Çin’de patent başvuru sayısındaki büyüme 2008’de sıfıra ulaşmasından dolayı başvuruların yayılması önlenmiştir. En kesin düşme Kore Cumhuriyetinde görülmektedir. 67 Tablo 7: Patent Ofisleri Tarafından Belirlenen Patent Başvurularının Büyüme Oranı (%) Patent Ofisleri 2005 2006 2007 2008 2009 Çin 32.9 21.4 16.5 18.2 8.5 Avrupa Patent Ofisi 4.1 5.1 4.1 3.8 -7.9 Fransa -0.1 -0.2 -0.8 -2.4 -3.6 Almanya 1.7 0.6 0.7 2.3 -4.5 Japonya 0.9 -4.3 -3.0 -1.3 -10.8 Kore Cumhuriyeti 14.8 3.3 3.8 -1.1 -5.0 İngiltere -6.6 -8.0 -2.9 -6.5 -3.9 Amerika Bir. Dev. 9.5 9.0 7.1 0.0 0.0 Kaynak: WIPO, 2010, s. 23. 1986 ve 2008 arasında dünya genelinde patent başvurularında genel trend Şekil 14’de gösterilmektedir. Şekil 14 Toplam Patent Başvurularında Trend (%) Kaynak: WIPO, 2010: 33. Finanse edilen patent sayısındaki büyümenin, patent başvuru sayısında olduğu gibi son yıllarda düştüğü görülmektedir (Şekil 15). Şekil:15 Finanse Edilen Patenlerdeki Büyüme (%) Kaynak: WIPO, 2010, s.33. 68 Özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısından ekonomik krizlerin etkilerini gösterde önemli bir gösterge de ileri teknoloji patent başvurularındaki gelişimdir (Tablo 8). İleri teknoloji patent başvurularındaki yıllık büyüme oranları 19952000 döneminde gelişmişlik ülkelerde düşme eğilimi göstermiştir. Örneğin Amerika’da bu oran 1995-2000 döneminde % 10,7 iken, 20002005 döneminde % -1,8, İngiltere için bu oranlar aynı dönemlerde % 15,3’den % -6,5, Japonya’da % 13,3’den % -1,8’e düşmüştür. Hindistan, Macaristan ve Çin’de ise tersine önemli yükseliş gözlenmektedir. 2000-2005 döneminde ise, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bazı istisna ülkeler (Güney Kore, Slovakya, Bulgaristan ve Portekiz) dışında ciddi düşüşlerin yaşandığı görülmektedir. Bu trend yaşanan ekonomik krizlerin bir yansımasıdır. b. Ticari Marka Göstergeleri GSYİH ‘deki ve patent başvurularındaki değişmeler, entelektüel mülkiyet başvurularının çoğunluğundan sorumlu olan yüksek gelirli ekonomi grupları için pozitif bir korelasyonu göstermektedir. Şekil 16: GSYİH ve Ticari Marka Başvurularındaki Değişmeler (%) Kaynak: WIPO, 2010, s.16. 69 Tablo 8: İleri Teknoloji Patent Başvuruları ve Ortalama Yıllık Büyüme Oranı (%) Ülke Tüm Patentlerin Yüzdesi olarak İleri Teknoloji Patent Başvuruları (2005 İçin) Ortalama Yıllık Büyüme Oranları % Belçika 23.0 9.9 4.5 Çek Cum. 15.9 21.8 34.8 Danimarka 20.5 18.2 -0.7 İspanya 13.0 28.4 6.5 Fransa 23.1 14.9 1.4 İtalya 11.7 12.3 4.4 Norveç 15.7 22.3 0.8 Avusturya 15.5 13.3 9.6 Slovenya 4.5 -4.5 4.6 1995 -20002000 – 2005 İsveç 25.3 15.0 -1.9 Finlandiya 48.9 22.2 -1.3 İngiltere 24.4 15.3 -6.5 Avustralya 25.0 17.3 -2.6 Amerika 30.0 10.7 -1.8 Hollanda 27.1 23.2 -5.4 Bulgaristan 27.3 7.3 35.6 Kanada 44.2 18.6 13.1 Çin 56.3 76.4 55.9 İsrail 31.2 30.6 -1.0 Portekiz 29.7 25.0 49.3 İsviçre 13.0 22.8 -2.5 Tayvan 36.1 31.4 29.8 Slovakya 11.7 6.7 21.0 Japonya 30.8 13.3 -1.8 Güney Kore 43.8 24.3 33.4 Hindistan 22.4 63.3 28.9 10.0 Türkiye 4.7 - Macaristan 17.6 50.2 Rusya 21.8 10.1 6.1 Almanya 14.0 21.0 -3.8 -6.1 Kaynak: Eurostat, 2010, s.195. Tablo 8’de de görüldüğü üzere ileri teknoloji patent başvuruları genellikle gelişmiş ülkelerde daha yüksektir. Gelişen ülkeler içinde yer 70 alan Çin, Güney Kore, Tayvan gibi Asya ülkeleri ileri teknoloji patent başvurularında yüksek oranlara sahip ülkelerdir. AB ülkeleri açısından lider ülke konumunda olan ülkeler Finlandiya (% 48.9) ve Hollandadır(%27.1).başvurularını dolduranların sayısının 3.30 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Bu düşme ekonomilerde yaşanan krizin bir yansımasıdır (Şekil 17) Şekil 17: Toplam Ticari Marka Başvurularında Trend (%) Kaynak: WIPO, 2010, s.74. Ticari marka başvuruları büyümesinde azalma, geniş ölçüde uluslararası ticari marka kayıtlarında WIPO’nun Madrid Sistemini kullanan ülkelerden kaynaklanmaktadır. Ekonomik kriz Madrid Sistemini negatif yönde etkilemiştir (Şekil 18). Şekil 18: 2008-2009’da Madrid Uluslararası Ticari Marka Kayıtlarındaki Değişmeler (%) Kaynak: WIPO, 2010, s.28. 1891 yılında kurulan Madrid Sistemi, Madrid Protokolü (1989) ve WIPO tarafından yönetilmektedir. Madrid sistemi, sisteme ulusal veya bölgesel entelektüel mülkiyet ofislerinde tek bir form ile başvurma 71 ile büyük sayıda anlaşmaya ticari marka için başvurma olanağı sağlamaktadır. Madrid sistemi her bir entelektüel mülkiyet ofisine ayrı ayrı başvuru yapma gereğini azaltarak çokuluslu ticari marka kayıt sürecini basitleştirmiştir. Sistem tek bir hukuki prosedür aşamasıyla kayıtların yenilenmesi veya değişimlerin kaydedilmesi olanağı sağladığı için kayıtların sonradan da yönetimine olanak sağlamaktadır. Madrid Sistemi aracılığıyla uluslararası koruma aramadan önce, başvuranlar ulusal veya bölgesel entelektüel mülkiyet ofislerine başvuru yapmak zorundaydılar. Madrid Sistemi altında bir uluslararası kayıt etkisi sağlamaktadır. Koruma yapılan taraf anlaşmalarınca reddedilmezse markanın statüsü her bir ofis tarafından yapılan kayıtla aynıdır. Böylece Madrid sistemi ile uluslararası kayıt tek bir prosedür ile devam etmekte ve yenilenmektedir.163 2001’deki ekonomik gerileme, ticari markalarda önemli ve hızlı bir düşüşe yol açmıştır. Fakat kısa sürede toparlanma gerçekleşmiştir. Buna karşılık patent başvuruları sayısındaki büyüme daha az kesin olarak fakat daha uzun sürede düşmüştür. 2001 krizi dönemi boyunca Ar-Ge harcamalarındaki düşüş ve inovasyon için mevcut finansmanlardaki gerileme, patent başvurularındaki düşüşün uzun sürmesinin başlıca kaynaklarıdırlar.164 Şekil 19: Seçilmiş Ülkelerde Kayıtlı Ticari Marka Başvuruları 2008 (GSYİH Başına, Milyar $) Kaynak: WIPO, 2010, s.93. 163 A.g.e., s.73, 86. 164 A.g.e., s.16. 72 Ülke bazında ticari marka başvurularına baktığımızda GSYİH başına ticari marka başvurusunda ilk sırada Şili (yaklaşık 105) gelmektedir. Şili’yi Kore Cumhuriyeti (86,7), Bulgaristan (81,9) ve Çin’in (80,8) 8187 arasında değişen miktarlar takip etmektedirler. Analize dahil edilen diğer ülkeler için bu miktar 14,4 (Rusya Federasyonunda) ile 78,0 (Yeni Zelanda) arasında değişmektedir (Şekil 19). Gelişmiş ülkelere göre, gelişmekte olan ülkelerde rakamların daha yüksek olmasının başlıca nedeni bu ülkelerdeki GSYİH’nın daha düşük olmasıdır. c. Sanayi Tasarım Göstergeleri Sanayi tasarımları, patent ve ticari markalar göre yeni gelişen entelektüel mülkiyet türleridirler. 1990’ların ikinci yarısından itibaren sanayi tasarım başvurularında kayda değer artışlar olmuştur. Şekil 20’de Sanayi tasarımlarının yıllar itibariyle gelişim trendi gösterilmektedir. Toplam sanayi tasarım başvurularında 2008’de büyüme oranı geçmiş üç yıldan daha düşüktür. Yine 2001 yılı krizinin etkisiyle bu entelektüel mülkiyet türünün en düşük olduğu yıl olmuştur. Şekil 20: Toplam Sanayi Tasarımlarındaki Başvurularında Trend (%) Kaynak: WIPO, 2010: 98. Ülkeler itibariyle sanayi tasarımlarındaki gelişim 2004-2007 ve 20072008 olmak üzere iki dönemsel değişikliğin verildiği şekil 21’de gösterilmektedir. Çoğu entelektüel mülkiyet ofisleri için, sanayi tasarım başvurularında 2004-2007 dönemde büyüme oranı, 2004-2007 döneminin ortalama yıllık büyüme oranının altındadır. 2008’de Brezilya, Fransa, Almanya ve İngiltere’nin entelektüel mülkiyet ofislerine sanayi tasarım başvurularında önemli düşüşler olmuştur. Japonya ve Fransa’da 73 hem 2004-2007 döneminde hem de 2007-2008 döneminde büyüme oranları negatiftir. Almanya, İngiltere ve Brezilya’da ise bu oranın 2004-2007 döneminde pozitif iken, 2007-2008’döneminde negatif olduğu görülmektedir. Şekil 21: Sanayi Tasarım Başvurularında Büyüme oranı (%) Kaynak: WIPO, 2010, s.102. G. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLAR VE ETİK Genel olarak EMH hukuk sistemi içinde değerlendirilmesine rağmen, EMH’ların rasyonalitesi ekonomi bilmi içinde yorumlanan faydacılık felsefesine dayanır. Bu felsefeye göre EMH hem yaratıcılık süreci içinde bilginin yaratılmasıyla sosyal faydayı maksimize etmek hem de kamu refahını artmak için gereklidir. Bu nedenle EMH sadece hukuka bağlı değil diğer sosyal ve ekonomik unsurlara da bağlıdırlar ki bunlardan biri de etik konusudur. Etik olmadan sosyal normları geliştirecek gerekli tartışmalara sahip olmak zordur.165 Willcocks and Whitley gibi bazı araştırmacılar, bilgi ve teknolojik gelişmelerin etik yönleri üzerine daha güçlü felsefik açıdan odaklanılması gerektiğini belirtmektedirler. Etik kavramının genel olarak kabul edilen bir tanımını yapmak zordur. Çünkü etik ülkelerin kültürleri ve dinleri gibi faktörden etkilenen bir kavramdır. Bu durum çoğu zaman etiğin ahlak gibi kavramlarla birlikte açıklanmasını gerektirir. Hem etik hem ahlak global etikte aynı anlamı 165 H. J. Smith and J. Hasnas (March, 1999), Ethics and Information Systems: The Corporate Domain, MIS Quartely, 23(1), s.112. 74 taşımaktadırlar.166 Jones and Ryan167 ahlak veya etiği, yaşamın amacına ulaşmak için bireylerin davranışlarını düzenleyen bir standartlar seti olarak tanımlamaktadır. Price ise etiği yapmamız gereken faaliyetleri açıklayan, niçin belirli davranış sistemine sahip olduğumuzu ve ahlaki kuralların nasıl bizim değerlendirdiğimiz olgu ve olaylarla ilgili olduğunu açıklar.168 Ekonomik literatürde etik, işletme etiği (business ethics) ve sivil etik (civil ethics) olmak üzere iki şekilde görülmektedir. İşletme etiği üç normatif teoriye dayanır. Bunlar; hissedarlar teorisi (the stockholder theory), yatırımcılar teorisi (the stakeholder theory) ve sosyal sözleşme teorisidir (the social contract theory). Bu çalışmanın konusuyla ilgili olan gittikçe artan ölçüde kabul gören sosyal sözleşme teorisidir. Bu teori, bir toplumda şekillenebilecek işbirliğine izin veren ve kabul edilen koşulların ne olacağını araştırır.169Toplum üyelerine yönelik etik ve sorumluluk bu işbirliği koşullarından çıkarılır.170 Sivil etik, çoğulcu toplumlarda pozitif hukukun ahlaki geçerliliğini değerlendirir. Sivil etik, kişisel etik olarak sosyal yaşamın farklı alanlarındaki etik ile hukuk arasında bağlantı kurar. Bu etik ayrıca, ulusal ve yerel komisyon veya komitelerin ortak etik temellerini ve farklı profesyonel kurallar kadar etik kurallar ve şirket denetimlerini şekilendirirler. Bu etik ahlak ve hukuk arasındaki ilişkilerin analizi için oldukça uygundur.171 Hem isletme etiği hem sivil etik kavramları ahlakı içerir. Bilgi ekonomisiyle ilgili olan etik türü sivil etik türüdür. Yasalar etiksel davranışları tamamıyla sağlamayabilirler. Bir faaliyetin yasal olarak tanımlanması onun etik olduğu anlamına gelmez.172Tersine 166 T. Hilton, S. Hyung and H. Al-Lawati (2006), “Information Systems Ethics in Triad”, Journal of Computer Information Systems, 46(4), s.78-80. 167 T. M. Jones and L. V. Ryan (Nov-Dec, 1997), “The Link between Ethical Judgment and Action in Organizations: A Moral Approbation Approach” Organization Science, 8(6), s.603. 168 Hilton, Oh and Al-Lawati, a.g. m. s.79. 169 J. Hasnas (1998), “The Normative Theories of Business Ethics: A Guide for The Perplexed”, Business Ethics Quarterly, 8 (1), s.19. 170 Smith and Hannas, a.g.e.; M, Alavi and E. D. Leidner (2001), “Knowledge Management and Knowledge Management Systems”, MIS Quarterly,25(1), s.116. 171 A. Cortina (March, 2000), “Civil Ethics and the Validity of Law”, Ethical Theory and Moral Practice, 3(1), s.41. 172 R. Stair and G. Reynolds (2007), Principles of Information Systems, Thomson Course Technology, s.606. 75 sivil etik yasal normlara kılavuzluk eder. Sivil etik dört temel unsuru içerir:173 (1) Vazgeçilmez ahlak prensibi (unrenounceable moral principle): Bu prensip modern sivil etiğin temelini oluşturup, İnsan Hakları Beyannamesinin yani sıra sosyal alanda elde edilen dokümanları açıklar. (2) Sivil etik üç değere dayanır: Bunlar; özgürlük, eşitlik ve dürüstlüktür. Özgürlük katılık, bağımsızlık ve otonomi olmak üzere üç unsuru taşır. Eşitlik, saygınlıkta eşitlik, temel materyaller ve kültürde eşitlik, yasalar karşısında eşitlik ve fırsatlarda eşitlik olarak anlaşılır. (3) Ahlaki yaklaşım: Bu etiktoleransı içeren fakat saygıyı geliştiren karşılıklı ilişkilere dayanmaktadır. (4) Anlaşmazlıkların ve karşılıklı beklentilerin tatmin edilmesi konusundaki görüş ayrılıklarının rasyonel olarak çözecek bir prosedür: Hem işletme etiği hem de sivil etik ahlaki değerleri içerir. Küreselleşme ve bilgi teknolojilerindeki devrim ülkeler arasında iletişimin ve bilginin paylaşımını artırmıştır. Bu gelişme etiğin global olarak tanımlanmasını zorunlu kılmıştır. 1. Etik Konuları Etik entelektüel mülkiyet hakları ile sıkı iliksi içindedir. Dört etik konusu entelektüel mülkiyet haklarıyla ilgilidir. Bunlar; özellik, doğruluk, mülkiyet ve giriştir174 Özellik Özellik konusunda iki tür ekonomik değeri birbirinden ayırmak gerekmektedir. Bu ekonomik değerler, somut (intangible property) özellikli değerler ve soyut veya fiziki (tangible or physical property) özellikli değerlerdir. EMH somut özellikli değerler arasında yer alır. Özellik belgelenmemiş veya kayıtlanmamış bir kişisel bilginin başkalarına sunulmamasını ifade eder. Belgelemiş bilgi, kamu tarafından kayıtlanan veya kamuoyunda mevcut olanlardan (örneğin 173 Cortina, a.g.m., s.47. 174 S. Alter (1996), Information Systems a Management Perspective, Menlo Park: The Benjamin/Cummings Publishing Company, Inc., s.345. 76 gazetelerde, mahkeme kayıtlarında ve diğer kamu denetimine açık resmi dokümanlarda bulunan bilgiler) oluşmaktadır. Şahsilik hakkı, bireylere ahlaki çerçevede yaşamlarını düzenlemelerine izin veren ahlaki sınırların oluşturulmasını içermektedir.175 Bununla birlikte şahsiliğin önemi ülkelere göre değişebilmektedir. Farklılığın temel nedeni ülkelerin kültürel yapıları oluşturmaktadır. Örneğin Japonya gibi daha geleneksel ülkelerde şahsilik daha az önem taşımaktadır.176 Özellik hakkının geçmişi ilk çağlara kadar uzanmakla birlikte politik, ekonomik ve sosyal değişmelerin sonuçlarını dikkate alan tanımlama yenidir. Başlangıçta hukuk sistemi sadece yasam ve mülkiyetle ilgili fiziki müdahaleler için bir çözüm sunmaktaydı. Daha sonra bu yasal hakların alanı EMH ile genişletilmiştir. Böylece şahsilik hakları soyut değerler kadar somut değerleri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir.177 Günümüzde özellikle bilginin dağılımında dijital teknolojinin kullanımının yaygınlaşması, şahsilik unsurunu çok daha önemli kılmaktadır. Dijital teknoloji, kağıda dayalı dokümantasyon surecinin hemen hemen yerini almış durumdadır. İnternet, tüketici ve üreticilerin yüzyüze gelmelerine ihtiyaç olmaksızın bir pazar oluşturulmasına izin vermektedir. Şahsilik konusu EMH için temeldir. Çünkü EMH bilginin yaratıcılarının özel haklarını ifade eden korumaktadır. Doğruluk Bilginin dağılımında toplumda bazı eğilimler görülebilir. Eğer bu eğilimler bilginin sansürlenmesi ve yanlış sunulması seklinde ise, bu eğilim etik meselesi olmaktadır. Bireyler internet ortamında veritabanlarında ve kontrol sistemlerinde yer alan bilgilere güvendikleri için, doğruluktan uzaklaşılmasından daha fazla etkilenirler. Diğer bir ifadeyle bu unsur bireyleri doğrudan etkiler.178 Dolayısıyla dijital ortamda bilginin dağılımında, EMH için doğruluk şahsilik kadar daha büyük önem taşıyan bir unsurdur. Mülkiyet Mülkiyet temel hak olarak görüldüğü zaman, kamu refahı ve sosyal 175 176 Moore and Unsworth, a.g.e., s.14. Alter, a.g.e., s.346.4. 177 S. D.Warren and L. D. Brandeis (2005), The Right to Privacy, Information Ethics Privacy, Property, and Power, Washington: University of Washington Press, s.209. 178 Alter, a.g.e., s.348. 77 fayda gibi etik değerler ihmal edilebilir. Eğer etik değerler EMH’ları dikkate almaz ise, bu görüş iki nedenden dolayı kabul edilmez. İlk olarak EMH bir ev veya otomobil gibi doğal hak değildir. EMH fiziki mülkiyet haklarından farklı anlam taşır ve somut değere dayanırlar. Bir bilginin çalındığı nasıl bilinecek? Örneğin bir araba çalındığı zaman, ayni arabayı kanıtlamak mümkündür. Bilgi için bu her zaman kolay ve mümkün olamamaktadır. İkincisi EMH korumasının yokluğu halinde telif materyallerin etkin düzeyde üretimi için yeterli tevsik ortadan kalkacaktır.179 Bu nedenlerden dolayı, yasalar sadece adil kullanım ve sınırlı süre gibi güvenlik önlemleriyle monopol hakları korumamakta aynı zamanda yeni fikirlerin geliştirilmesi ve serbestçe tartışılmasına da izin vermektedir.180 Giriş Bilgiyi e dinmek, hem bilginin yaratıcıları hem de kullanıcıları için gereklidir. Ancak bilgiye giriş, etik konusu çerçevesinde olmalıdır. 2. Bilgi Sistemlerinde Etik İlkeleri Çeşitli bilgi sistemi organizasyonları ve birlikleri, etnik kurallarına uygun olarak bilginin geliştirilmesini teşvik etmektedirler. Bu organizasyonlardan en eski ve popüler olanı Bilgisayar Araçları Birliğidir (The Associations for Computing Machinery (ACM)). Birliğin prensipleri 22 temel başlıkta yer almaktadır. Bunlar da “Genel Ahlaki Koşullar”, “Daha Spesifik Profesyonel Sorumluluk” ve “Organizasyonel Liderlik Buyrukları” olmak üzere üç temel alt başlık altında sınıflandırılmaktadır:181 Genel Ahlaki Koşullar 1.1 Toplumun ve Beşeriyetin Gelişimine Katkı: Tüm toplumun yaşam kalitesi ile ilgili olan bu prensip, temel insan haklarını koruma ve tüm kültürel çeşitliliğe saygı gösterilmesini ifade etmektedir. Bilgisayar uzmanlarının önemli bir amacı, sağlık ve güvenliği tehdit eden bilgisayar sisteminin negatif sonuçlarını minimize etmektir. Bilgisayar uzmanları emeklerinin ürünlerini sosyal olarak sorumlu yönlerde 179 180 A.g.e., s.350. Balkin, a.g.m., s.309. 181 Association for Computing Machinery (1992), ACM Code of Ethics and Professional Conduct. 78 kullanmalı, sosyal ihtiyaçları karşılamalı ve sağlığa zararlı etkilerden kaçınmalıdır. 1.2 Başkalarına Zarar Vermekten Kaçınmak: “Zarar” bilginin arzulanmayan kaybı, mülkiyet kaybı, mülkiyet zararı ve istenmeyen çevresel etkiler gibi negatif sonuçlar anlamına gelir. Bu prensip kullanıcı, genel halk, çalışanlar ve işverenlerden herhangi birine zarar verecek şekilde bilgisayar teknolojilerinin kullanımını yasaklamayı gerektirir. Zararlı faaliyetler, dosyalarda modifasyon veya tahribat, kaynaklarda ciddi kayıplara yol açan programlar veya beşeri kaynakların zaman ve çaba gibi gereksiz yerlere harcanmasını ifade eder. Bazen iyi niyetle yapılan faaliyetler de beklenmedik zararlara yol açabilir. Böyle durumlarda sorumlu kişi veya kişiler mümkün olduğunca negatife etkileri azaltmak veya ortadan kaldırmakla yükümlüdürler. Çalışma çevresinde, bilgisayar uzmanları ciddi kişisel ve sosyal zararlarla sonuçlanacak sistem tehlikelerinden de sorumludurlar. 1.3 Dürüst ve Güvenilir Olmak: Dürüstlük güvenirliğin temel bir unsurudur. Güvensiz bir organizasyon etkin bir şekilde islemez. 1.4 Ayrımcılık Yaratmayacak Faaliyetleri Yapmak ve Adil Olmak: Eşitlik, tolerans, başkalarına saygı ve eşit adalet prensipleri önemlidir. Irk, cinsiyet, din, yaş, özürlülük, ulusal orijin gibi faktörlere dayalı ayrımcılığa açıkça birlik karsı çıkmakta tolera etmemektedir. Bireyler arasında eşitsizlik, bilgi ve teknolojinin yanlış kullanımıyla sonuçlanabilir. Adil bir toplumda, tüm bireyler bilgisayar kaynaklarının kullanımından katılım ve faydalarda ırk, cinsiyet, din, yaş, özürlülük, ulusal orijin gibi faktörlerden bağımsız olarak eşit fırsatlara sahip olacaktır. 1.5 Telif ve Patent Hakları İçeren Hak Edilmiş Mülkiyet Hakları: Telif, patent, ticari sırlar ve lisans anlaşmalarının ihlali çoğu koşullar altında yasalar tarafından yasaklanır. 1.6 Entelektüel Mülkiyet İçin Uygun Kredi Sağlamak: Bilgisayar uzmanları entelektüel mülkiyet haklarının kredibilitesini koruma sorumluluğunu taşırlar. Özellikle biri diğer bir kişinin fakir ve çalışmalarını almamalıdır. Hatta çalışma açık bir şekilde telif ve patentle korunmasa bile bu güvence verilmelidir. 79 1.7 Başkalarının Özeline Saygı Göstermek: Bilgisayar ve iletişim teknolojileri, medeniyet tarihinde görülmemiş ölçekte kişisel bilginin toplanması ve değişimini sağlamaktadırlar. Bu durum bireysel ve grup olarak özelliğin ihlali için potansiyelin artmasına neden olmaktadır. Bireyleri tanımlayan verilerin güvenliği ve özelliğini korumak uzmanların sorumluluğundadır. Bu ilke bilgilerin uygun olmayan bireylerin eline geçmesi veya izinsiz girişlerden bireyleri korumak kadar bilgilerin doğruluğunu sağlayıcı önlemler almayı da içerir. Bilgi açıkça tanımlanmalı ve spesifik bir amaç için toplanan kişisel bilgi, kişinin izni olmaksızın başka amaçlar için kullanılmamalıdır. 1.8 Dürüstlük Güvenilirlilik: Dürüstlük, bilginin güvenirliliği ile genişletilmektedir. Etik düşünce işveren, müşteri, çalışan ve kullanıcıların tüm güvenirlilik sorumluluklarına saygı göstermesi sağlanır. 2. Daha Spesifik Profesyonel Sorumluluk 2.1 Hem profesyonel çalışma ürünleri ve hem de yöntemde en yüksek kalite, etkinlik ve seviyeye ulaşmak için çabalamak. 2.2 Profesyonel yeteneği elde etmek ve devam ettirmek. 2.3 Profesyonel yasama uyan mevcut yasaları bilmek ve saygı göstermek. 2.4 Uygun profesyonel eleştiriler getirmek ve kabul etmek . 2.5 Olası risklerin analizlerini içerecek şekilde bilgisayar sistemlerinin ve onların etkilerini kapsamlı şekilde değerlendirmek. 2.6 Dürüst sözleşmeler, anlaşmalar ve üstlenilmiş sorumluluklar üstlenmek. 2.7 Bilgisayar sistemi ve onun sorunlarının kamu tarafından anlaşılmasını sağlamak. 2.8 Bilgisayar ve iletişim kaynaklarına sadece yetki verildiği zaman girmek. 3. Organizasyonel Liderlik Buyrukları 80 3.1 Organizasyon birimi üyelerinin sosyal sorumluluklarını açıkça belirtmek ve bu sorumlulukların tamamının kabulünü teşvik etmek. 3.2 Personel ve kaynakları yönetmek, bilgi sistemlerini kurmak tasarımlamak ve çalışma yaşamının kalitesi geliştirmek. 3.3 Bir organizasyon ve kişinin bilgisayar sistemi ve iletişim kaynaklarını kullanmaları için gerekli yetkiyi ve desteği sağlamak. 3.4 Gereksinimlerin belirlenmesi ve değerlendirilmesi süreci boyunca sistemden etkilenecek kişilerin ihtiyaçlarını açıkça açıklamak. 3.5 Açıklama ve destekleme politikalar ile bilgisayar sistemi kullanan ve ondan etkilenen kişilerin çıkarlarını korumak. 3.6 Bilgisayar sisteminin prensipleri ve kısıtlamalarını öğrenmek için organizasyon üyelerine fırsatlar yaratmak. 81 İKİNCİ BÖLÜM BİLGİNİN DAĞILIMI I. BİLGİNİN DAĞILIMINDA PİYASA BAŞARISIZLIĞI Müdahalesiz piyasa mekanizması sayesinde, bilgi kıt bir kaynağa dönüşecektir. Bu ise, sürdürülebilir bir ekonomi için kabul görmeyen bir durumu yansıtır. Bilgi toplumlarının temel amacı bilgiyi serbest olarak topluma açmaktır. Bir toplum aşağıdaki unsurlar yerine getirildiği ölçüde sürdürülebilir ekonomiye sahip olacaktır. Bunlar; - Beşeri hakları geliştirmek ve korumak, - Bilgiye girişi engellememek, - Bilgiyi, korunacak doğal çevrenin etkin bir aracı olarak kullanmak, - Bilgiye girişi, tüm dünya halkına kendilerini özel veya profesyonel olarak geliştirmeleri ve toplum yaşamları için bir fırsat olarak görmekdir.182 Bilgi ekonomisi, bilgi kaynaklarının dağıtıldığı bir mekanizmadır. Yani bilgi ekonomisi, bilginin yaratılması kadar onun dağılımına da dayanır. Yeni bir bilgi başkaları tarafından yapılan bir bilgi refere edilmeden yapılamaz.183 Bilginin düşük maliyetlerle yaratıcılardan olası rakiplerine transferi sözkonusu olduğu zaman piyasa başarısızlığı sözkonusudur. A. PİYASA BAŞARISIZLIĞININ NEDENLERİ Piyasa başarısızlığının başlıca beş temel nedeni bulunmaktadır. Birincisi etkinsizlik, ikincisi, monopolleşmenin olması, üçüncüsü kullanımdan dışlayamama, dördüncüsü dışsallıklar, beşincisi bazı mallarda görülen işlem maliyetleri ve asimetrik bilgi ve altıncısı görünemeyen değer olarak EMH’larını ölçme sorunudur.184 182 Ben Ahmed, a.g.e., s.3. 183 Hammer (1997), “Basic Principles for Managing Intellectual Property in the Digital Environment”, Political Science and Politics, 30 (3), s.570-574. 184 P. Krugman and R.Wells (2006), Economics, New Yor: Worth Publishers; L. Ledyard (2008), “Market Failure” The New Palgrave Dictionary of Economics (Eds. Steven N. Durlauf and Lawrence E. Blume). 82 1. Etkinsizlik Piyasa başarısızlığı kamusal malların sunumunda etkinsizlik sözkonusu olduğu zaman görülmektedir. Etkinsizlik iki temel ekonomik kavrama dayanmaktadır. Bunlar “Pareto Optimumu” ve “tam rekabet” dir. a. Pareto Optimumu Modern refah ekonomisi teoreminin merkezini, belirli koşullar altında rekabetçi bir piyasa sistemini karakterize eden denge koşullarının tamamıyla Pareto etkinliğini gerekli kılması savunusu oluşturur.185 Diğer bir ifadeyle rekabetçi bir piyasa etkinliği araştırılıyorsa Pareto etkinliği olarak tanımlanan etkinlik kullanılabilir. Ekonomik etkinlik kavramı doğrudan doğruya Pareto prensibinden türetilir. Aynı zamanda normatif kamu malları analizi Pareto optimumu süreci ile işler.186 Pareto optimumu, herhangi bir kişinin refahı azaltılmadan başkasının refahının artırılamayacağı görüşüne dayanır. Örneğin kişisel bilgisayarlarla tanışılması sonucu kaybedenler ve kazananlar olmuştur. Kişisel bilgisayardan önce yazılım işlerinde uzmanlaşmış kişilere bu iş yapılırdı. Kişisel bilgisyar kullanan birçok kişinin kendi yazılarını kendisinin yazması yazım işindeki uzmanlar için kayıplara yol açmıştır.187 Pareto optimumumda kaynak dağılımı bireyin en yüksek olası fayda düzeyinde kalmasını sağlayacaktır. b. Tam Rekabet Bilgi hem bireysel hem de toplumsal olarak ekonomik etkinliğin kilitidir. Bir dereceye kadar bireysel etkinlik bilgi miktarı ile belirlenir.188 Etkinliğin sağlanmasında tam rekabet piyasası kuralları önemli rol oynar. Marjinal maliyetin fiyata eşit olduğu tam rekabet koşullarında Pareto optimumu sağlanabilir. Ve böylece etkinliğe ulaşılır. Fiyatlar marjinal maliyete eşit olduğunda tüketicilerin marjinal faydası, üretimde kullanılan faktörlerin alternatif kullanım değerine yani marjinal maliyete eşit olur. Bu koşullar altında üretim artarsa ilave çıktıya 185 F. M. Bator (1958), “The Anatomy of Market Failure”, The Quartely Journal of Economics, 72(3), s.351. 186 Boadway, a.g.e., s.6, 67 187 Hillman, a.g.e., s.11-15. 188 A.g.m., s.397. 83 tüketicinin verdiği değer, diğer kullanımlardan vazgeçmenin maliyetinden daha az olabilecektir. Neoklasik perspektiften piyasa etkinsizliği, piyasa başarısızlığının bir göstergesidir ve devlet müdahalesini gerektirir. Kamusal mallar üreticinin ilave maliyeti olmaksızın, ilave tüketicinin fayda sağlayabileceği mallardır. Bilgi de bu grup içinde yer alır. Neoklasik anlamda “etkinlik” sağlamak için malın fiyatı sıfıra eşit olmalıdır. Dolayısıyla piyasa mekanizması bu malları etkin bir şekilde sunamayacaktır.189 Bu malların başında bilgi gelmektedir. Ayrıca temel neden, ortak tüketim özelliğinden dolayı, birden fazla kişinin kamusal malın tüketimine izin verilmesinin marjinal maliyeti sıfırdır. Bireyleri tüketimden dışlayacak herhangi bir fiyat planı etkinsizlik yaratacaktır.190 2. Monopolleşme Kamusal mallar alanında görülen monopolleşme “doğal monopol” niteliğindedir. Doğal monopol, sabit arz maliyeti sözkonusu olduğu zaman gerçekleşir. Özel mallarda ortalama maliyet düştüğü zaman doğal monopol görülebilir. Ortalama maliyet (AC) sabit maliyetin(F) toplam arz miktarına (Q) bölünmesine eşittir. Bir kamusal mal için azalan ortalama maliyet, sabit maliyetin kamusal maldan yararlanan kişi sayısına bölünmesine eşittir.191 Şekil 22: Kamusal ve Özel Mal için Doğal Monopol Küresel kamusal mal olarak bilginin yaratıcılara sağladığı entelektüel mülkiyetin monopolleşma yaratması sözkonusu olabilir. Bu durum 189 R. E. Cordato (1980), “The Austrian Theory of the Efficiency and the Role of Government”, The Journal of Liberian Studies, IV(4), s.394. 190 191 Boadway, a.g.e., s.32. Hillman, a.g.e., s.141. 84 bilginin dağılımında piyasa başarısızlığı sorununu yaratır. 3. Dışlayamama Bilginin üretimi büyük ölçüde piyasa mekanizması tarafından yönlendirilmez. Üretilen bilginin çoğu bir fiyat karşılığı tüketiciler tarafından satın alınmaz. Bedava olarak talep edilir.192 Piyasa başarısızlığını bilginin bir kamusal mal olması niteliği açısından değerlendirdiğimizde şu sonuçlara ulaşabiliriz: 1. Bilgi piyasa mekanizması aracılığıyla dağıtıldığında öncelikle dışlanamama niteliğine göre, bilgi sahibinin, bilgisinden faydalanan fakat bir bedel ödemeyen kişileri dışlaması zor olacaktır.193 Sonuçta dışlayamama bedavacılığa (free riding) yol açacaktır. Bireyler herhangi bir ödeme yapmasalar bile bilgi malını tüketebileceklerini bildikleri için ödeme yapmayı reddederler. 2. Bilgi bir kamusal veya küresel kamusal mal olduğu için bilgi rekabetsiz kamunun girişine açık olmalıdır. Ancak piyasa mekanizması işleyişi gereği yeni bilgiden bireyleri ya teknoloji ya da hukuk yoluyla dışlayabilir. 3. Ayrıca kamusal malların kullanımından bireyler dışlanabilse de bu malların piyasa mekanizması tarafından sunulması zordur. Tüm bireyler sözkonusu mal veya hizmetti aynı miktarda tüketmelerine rağmen genel olarak aynı maldan farklı toplam ve marjinal faydalar elde edeceklerdir. Böylece marjinde her bir bireyden talep edilecek fiyat bireyden bireye farklılık gösterecektir. Bireyler kamusal malların tüketiminden dışlansa bile, etkinlik açısından yukarıda belirtildiği üzere olumsuzluk sözkonusu olacaktır. 4. Dışsallıklar Bilginin ağılımında piyasa başarısızlığının bir diğer kaynağı dışsallıklardır.194 Dışsallık ekonomik analizlerde piyasa başarısızlığı 192 Machlup (1962), a.g.e., s. 28. 193 J. Dowell (1998), “Bytes and Pieces: Fragmented Copies, Licensing, and Fair Use in a Digital World”, California Law Review, 86 (4), s.844. 194 D. Greenaway (1994), “Policy Forum: The Diffusion of New Technology: Editorial Note”, The Economic Journal, 104 (425), s.916-917. 85 paradigmasının temel nedenidir. Dışsallık sözkonusu olduğunda bilgi kullanıcısının yapacağı ödeme, bilginin sosyal marjinal faydasını tam olarak karşılamaz. Diğer bir ifadeyle kullanıcının odemeye istekli olduğu tutar, kullanımdan doğan tüm sosyal faydayı yansıtmayabilir.195 Ekonomik etkinlik, marjinal fayda ve maliyetlerde eşitliği gerektirir. Arz ve talep durumları dışsallık durumunda çalışmaz. Piyasa özel malların doğru miktarında üretimini sağlayabilir. Eğer özel bir mal geçici olarak talep edilen düzeyin altında veya üzerinde ise, fiyatlar kendiliğinden arz ve talebe göre düzenlenir. Fakat dışsallıkların olduğu bir durumda piyasa etkin üretim miktarını gerçekleştirmekte başarısız olacaktır.196 Çünkü dışsallıklar malin fiyatı ve miktarını belirlemede dikkate alınmayacaktır. Reel marjinal maliyet ve marjinal fayda eşitlenemeyecek sonuç piyasa başarısızlığıdır.197Yaratılan faydadan bireyler de dışlanamazlar ve fiyatlandırılama yapılamaz. Birey veya firma ekonomik faaliyetten elde ettikleri özel marjinal faydayı marjinal maliyete eşitlemeye çalışırlar. Diğer bireylere yayılan faydayı dikkate almazlar. Böyle dışsal ekonomik faaliyet grubu içinde bilimsel bilgi de yer almaktadır.198 Piyasa başarısızlığı bilginin çok az ve çok fazla kullanımına neden olur. Dışsallık sağlayan diğer mallarda olduğu gibi bilgide de optimal üretim sağlanamaz. Ayrıca piyasa güçleri kendi kendilerine etkinsizliği kaldıramazlar. Kamu müdahalesi gerekebilir.199 Etkin fiyat çıktı düzeyini sağlamak için sübvansiyon gibi destek, vergi veya regülasyon gibi çözümler önerilmektedir.200 Firmalar ve üniversiteler gibi kurumları Ar-Ge faaliyetlerinden sağladıkları pozitif dışsal ekonomileri için devletler çeşitli yardım ve EMH koruması ile müdahale etmek durumundadırlar.201 Dışsallıklar içselleştirilemediğinden etkinsizliği ifade ederler. Şekil 23 negatif dışsallığın olduğu bir durumda piyasa başarısızlığını göstermektedir:202 195 Dowell, a.g.m., s.845. 196 D.N. Hyman (2005), Public Finance a Contemporary Application of Theory to Policy, Ohio: Thomson South-Western, s.90-96. 197 Cordato, a.g.m., s.394. 198 Baodway, a.g.e., s.34. 199 C. Dahlman (1979), “The Problem of Externality”, Journal of law and Economics, 22 (1), 141-143. 200 201 202 Cordato, a.g.m., s.394 Winston, a.g.e., s.54. Hillman, a.g.e., s.310. 86 Şekil 23: Bir Piyasa Dışsallığını İçselleştirmeden Sağlanan Kazanç Piyasa talep fonksiyonu, dışsallığın olmadığı durumda tüketicilerin tüm özel faydalarını dikkate alarak su şekilde ifade edilebilir: D = ∑ MB. Rekabetçi piyasada arz üreticinin özel maliyetine dayanır: (S = ∑ Özel MC) Dolayısıyla rekabetçi piyasada denge C noktasında oluşur. C noktası, özel fayda ve maliyet tarafından belirlenir. Özel üretici dışsallıkları içselleştirebilmek için ilave maliyetleri dikkate almayacaktır. Yani üretici bu maliyeti ödemeyecektir. Oysa gerçek arz maliyeti, üreticinin üretimde kullandığı işgücü, sermaye ve ara mallar için yaptığı ödeme artı dışsallıkların yarattığı MC’dir. Dışsallıların yarattığı maliyet marjinal maliyet olarak tanımlanır. Çünkü MC topluma yüklenmektedir. Üretici bu maliyeti ödememektedir. Ancak toplum bu maliyeti yüklenir. Böylece; Gerçek MC = Özel MC + Sosyal MC Şekil 23’de S’ arz fonksiyonu, üreticinin gerçek arzının MC’ne dayandığını göstermektedir. Etkin çıktı S’ tarafından QE’ de belirlenmektedir. Tersine tek başına özel maliyetlere dayalı rekabetçi piyasa çıktısı QC’ dir. Çıktıdaki QC’ dan QE’ ye bir düşme, şekil 23’de gösterilen ABC alanına eşit bir sosyal kazanç sağlar. Üretim QE’ dense QC’ de olduğu zaman ABC toplum için bir etkinlik kaybını gösterir.203 203 A.g.e., s.310-311. 87 Bir ekonomik sistem içinde ekonomik faaliyet teoride ve çoğu zaman uygulamada malların aşırı üretimi ve sonuçta aşırı tüketimi ile “negatif dışsallıklara” ve talebin altında üretim ile “pozitif dışsallıklara” yol açar.204 Bu gerçek yukarıda da belirtildiği üzere bilgi için de geçerlidir. Piyasa mekanizması içinde bilgi eksik üretilirse sosyal olarak optimalin altında olacağı için negatif dışsallık, tersi durumunda pozitif dışsallık sözkonusu olacaktır. Dışsallığın kabullenilmesinde bilgiden doğan tüm faydalar için ödeme yapılmayacaktır. Böylece bu durum daha fazla bilgi yaratılması için teşvikleri ortadan kaldıracaktır. Bir firmanın inovasyon faaliyeti onun fiili ve potansiyel rakiplerine pozitif dışsallıklar yaratabilir. Bu durum inovasyon çabaları piyasa mekanizmasının başarısızlığının bir şekli yaratılarak yetersiz düzeyde kalacaktır. Çünkü bilgi düşük maliyetlerde yaratıcısından olası rakiplerine aktarılabilir (kopya veya imitasyon ile). Hükümetler, firmaları parasal olarak destekleyerek ve patent sistemini kurarak inovasyonu teşvik ederler. Böylece firmalar ve üniversiteler Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri pozitif dışsallıkların bir kısmını içselleştirebilirler.205 Bilgi ekonomisinde piyasa başarısızlığının görüldüğü ikinci alan EMH’dir. Bunun temel nedeni dışsallıklardır.206 Eğer inovasyondan elde edilecek sosyal fayda maliyeti aşıyorsa, potansiyel yaratıcılar EMH koruması olmamasına karar verebilirler.207 5. Asimetri Bilgi ve İşlem Maliyetleri Piyasa başarısızlıklarının nedenleri arasında yer alan işlem maliyetleri208 asimetri bilgi, bilgi alanında da görülebilir. Özel mallar için bireyler aynı piyasa fiyatında farklı miktarlarda seçim yaparlar. Kamusal mallar için ise, bireyler aynı veya standart miktarlarda fakat kişisel faydalanmalarına dayalı olarak farklı fiyatlar öderler. Ancak kişisel fayda sübjektif özel bilgidir. Böylece kamusal 204 S. Kemp (2002), Public Goods and Private Wants A Psychological Approach to Government Spending, Cheltenham: Edward Edgar Publishing Limited. 205 Wiston, a.g.e., s.54. 206 207 . S. Rosen (2005), Public Finance, Singapore: Mc Graw Hill, s.120-130. Bessen and Maksin, a.g.m., s.2 208 R. A. Posner (2005), “Transaction Costs and Antiturst Concerns in the Licencing of Intellectual Property”, s.1-2. 88 mallar için kişisel ödemeler asimetrik bilgiyi içerir. Yani kişiler sadece kişisel kendi faydalarını bilirler. Kişiler asimetrik bilginin avantajlarını elde etmek ve gerçek kişisel faydalarını düşürebilmek için ödedikleri kişisel fiyatları düşürebilirler. Gerçek marjinal faydalarından daha azını talep etmeleri, eksik arza neden olacaktır.209 Şekil 24: Etkinsiz Arz Şekil 24’de görüldüğü gibi birçok kişinin düşük kişisel fayda talebinden dolayı marjinal fayda (MB), gerçek olmayan ∑MB seklinde kayma gösterilmiştir. Bu durum sözkonusu kamusal miktarının etkin olduğu noktadan GE’den, G0’a kaymasına neden olmaktadır. Çünkü kişisel fayda sübjektif bilgi olduğundan, MB fonksiyonun yerleşimini bilmiyoruz. Yerleşimi sadece bireylerin kendileri bilmektedir. Dolayısıyla kamusal malların gönüllü finansmanı eksik arza neden olacaktır. Bu durum bedavacılığın teşviğinden kaynaklanır. 6. Görünemeyen Değerler Olarak Entelektüel Mülkiyet Hakların Ölçümü Sorunu Görünemeyen değerler (intangible) olarak EMH’nin değerini belirlemek fiziki unsurlara göre zordur. Özellikle telif hakları, ticari markalar gibi EMH’da bu güçlük daha belirgindir. EMH’na konu olan bilimsel bilgiden elde edilen ürünler, piyasalara girmeyebilir ve dolayısıyla gayrisafi milli hasılaya göstergeleri içinde yer almayabilirler. Yaratıcının eline geçen para kişinin marjinal katkısına pek tekabül etmeyebilir. Eğer bir buluş herhangi bir şekilde yapılmış olsaydı bunu 209 Hillman, a.g.e., s.147-148. 89 bir gün önce bulan bir kişinin marjinal katkısı, yalnızca bu buluşu bir gün önce yapmaktan ötürü doğan ekstra değerdir. Ancak örneğin patent yardımları bu kişiye bunun çok ötesinde avantaj sağlayabilir. Üstelik bir buluşu yaparaken mucit büyük bir bilgi havuzundan yararlanır. Patent verilebilecek buluşun değerinin bir bölümü de yaratıcının doğrudan katkısından çok bu ortak bilgi havuzuna atfedilir. Ayrıca herhangi bir buluşun genelde değerinin yalnızca bir bölümü yaratıcının olabilir.210 Özellikle negatif dışsallıkların temel nedeni mülkiyet haklarının tanımlanması eksikliğinden kaynaklanmaktadır.211 İşletmeler açısından baktığımızda her bir firma hem görünen hem de görünmeyen değerlerini içeren bir portföye sahiptir. Genel kabul gören muhasebe prensiplerine göre görünmeyen değerler varlıklar arasında yer almaktadır. Görünemeyen bir değerler grubu içinde yer alan mülkiyet haklarının değerini ölçecek etkin ve uluslararası kabul gören metotları gerektirmektedir. Ancak henüz tüm farklı sektörlerdeki firmaları tatmin edecek köklü bir model bulunamamıştır. Şimdiye kadar geliştirilmiş metotlar ya niceliksel ya da nitelikseldir. Niteliksel metotlar, belirli değerlendirme kriterlerine dayalı olarak farklı sonuç ve sıralama sağlarlar. Niceliksel metotlar ise değer için gerçek rakamları sağlarlar. Bu değerlendirme metotları üç grupta toplanabilir:212 (1)Maliyet Yaklaşımı Bu yaklaşım dış kaynaklardan veya iç varlıklardan karşılanan mülkiyet hakları harcamalarını içermektedir. Bu metot parasal miktar olarak gelecek faydaları ölçmektedir. Sözkonusu değer amortismana ve gider yazılımına konu olmaktadır. (2) Gelir Yaklaşımı Gelir yaklaşımı, mülkiyetin gelir yaratma kapasitesi üzerine odaklaşmıştır. Entelektüel mülkiyet değeri, mülkiyet hakkının gelir ürettiği varsayımı altında net ekonomik faydanın şimdiki değeri ile 210 Stiglitz, a.g.e., s.853. 211 Boadway, a.g.e., s.36. 212 V. S. Gordon and L. P. Russell (2000), Valuation of Intellectual Property and Intangible Assets, 3rd Ed. New York: John Wiley & Sons, s.175, 215. 90 ölçülebilir. Genel olarak bu yaklaşımın EMH değerlendirilmesi için en güvenilir olduğu kabul edilmektedir. (3) Piyasa Yaklaşımı Piyasa yaklaşımı en doğrudan ve en kolay anlaşılan tekniktir. Bu yaklaşım piyasada EMH konusunda diğer değerlendirmelerin ne olacağı konusunda bir konsensüs sağlayarak gelecek faydaların şimdiki değerini ölçer. Bu yaklşımda iki koşul gerekmektedir. Bunlar; aktif ve kamu piyasasının mevcudiyeti ve karşılaştırılabilir mülkiyetlerin bir değişimidir. II. BİLGİ EKONOMİSİNDE PİYASA MEKANİZMASI BAŞARISIZLIĞINA KARŞI GELİŞTİRİLEN TEOREM VE ÖNLEMLER Piyasa başarısızlığına karşı geliştirilen önlemler iki başlık altında toplanabilir. Bunlar; teoremler ve devlet müdahalesidir. A. TEOREMLER Piyasa başarısızlığı sorununu ortadan kaldırmak için yazarlar tarafından çözüm getirilen teoremler geliştirmişlerdir. Bu teoremler; lisans, Dowell yaklaşımı, Coase Teoremidir, Fiyat Ayrımı ve Veritabanı Korumasıdır. 1. Lisanslar Lisanslar EMH’nın korunmasında geliştirilen yollardan biridir. Yüksek işlem maliyetleri zorunlu lisanslar için geleneksel gerekçeler sağlar.213 Ancak dijital dağılım, network lisansların gerekçesini düşürmüştür. Bu durum lisansların alternatif gerekçelerinin yeniden gözden geçirilmesine neden olmuştur. Örneğin bazı yazarlar zorunlu lisansları, telif haklarına konu olan çalışmalara daha fazla girişe izin vermeye zorlayan bir araç olarak görmektedirler. Yine bilgiye ulaşmayı teşvik etmenin bir yolu olarak düşünülen zorunlu lisanslar bu lisansların tam kamusal mallar için geleneksel yaklaşımda giriş ve teşvikler arasındaki takas sorununu çözmenin bir yolu olarak görülmektedir.214 Farklı lisans türleri geliştirilmiştir. Bunlar; ortak lisanslar (commons licenses) ve one-stopteknoloji lisansdır (one-stop technology licens). 213 214 Yoo, a.g.m., s.653. A.g.m., s.653. 91 a. Ortak Lisanslar Piyasa başarısızlığına karşı geliştirilen çözümlerden biri ortak lisanslardır. Ortak lisanslar, telif kanunları ile korunan yaratıcı hakları ve kamu yararı için bilginin kullanım hakları arasında orta zemin bulmaya yöneliktir. Bu lisans türü diğerlerine göre telif kanunları, telif hakkı sahiplerinin tüm haklarının uygulanabilir bir hukuk sistemi altında öncellikli ve nitelikli kullanımını içermektedir. Ancak nitelikli kullanım tam olarak tanımlanmamıştır. Dolayısıyla burada yasal belirsizlik bulunmaktadır.215 b. One-Stop Teknoloji Lisansı Tek bir lisansla tüm kullanıcılara, adil, uygun ve ayrım yaratmayan koşullarda bilgiye yeni buluşa ulaşma olanağı sağlamaktadır. Ticari yatırımlar ve teknolojik gelişmenin teşvikini korumak amacıyla one-stop teknoloji lisansları, mevcut teknolojinin yayılmasında piyasa çıkarları ile patent hakkı sahiplerinin mülkiyet haklarını ifade eden uygun bir gelir beklentilerini dengelemeye çalışır. AncakTüm taraflar için ve tüm durumlarda haklar dengeli olmayabilir. Bu inovasyon patent lisanslama modeli 1997’den beri elektronik ve bilgisayar gibi sanayilerde uygulanmaktadır. One-stop teknoloji platform lisansı ‘’patent havuzu (patent pool)‘’ olarak da bilinmektedir. Bu yöntem geniş alanlarda uygulanabilir.216 2. Dowell Yaklaşımı Kmusal mallarda piyasa başarısızlığına karşı geliştirilen bir diğer teorem Dowell yaklaşımıdır. Dowell tarafların (üretici ve tüketici olarak) tüm fayda ve maliyetleri paylaşmaları gerektiğini ileri sürmektedir. 217 Ancak bu yaklaşımın uygulama alanı oldukça sınırlı olduğundan geçerli bir çözüm olarak kabul edilmemektedir. 215 E. C. Kansa, J. Schultz and A. N. Bissell (2005), “Protecting Traditional Knowledge and Expanding Access to Scientific Data: Juxtaposing Intellectual Property Agendas via a “Some Rights Reserved” Model”, International Journal of Cultural Property, s.290. 216 Casey, a.g.m., s.6. 217 Dowell, a.g.m., s.847-848. 92 3. Coase Teoremi Üçüncüsü çözüm önerisi Ronald Coasetarafından geliştirilen Coase Teoremidir. Coase teoremi Dowell yaklaşımına benzerdir. Ancak Coase teorimi literatürde daha fazla yer almış ve taqrtışılmış bir teoridir. Coase’un “Sosyal Maliyet Problemi” başlıklı çalışması, telif hakları piyasalarının ekonomik analizinde de kullanılır. Coase’un bu çalışmasıyla ekonomik literatüre en önemli katkısı, dışsallık teorisini yeniden yazması olmuştur. Coase teoremi dışsallıklardan kaynaklanan piyasa başarısızlığı sorununa bir çözüm olarak geliştirilmiştir. Coase teoremi beş temel varsayıma dayanır: - Rasyonalite, - Tarafların ikili pazarlıkla anlaşmaları, - Fayda ve maliyetlerin içselleştirilmesi, - Sıfır işlem maliyeti, - Mülkiyet haklarının tam olarak tanımlanmasıdır. Coase bu varsayımların mevcut olduğu bir durumda devlet müdahalesi olmaksızın dışsallıkların içselleştirilebileceğini ileri sürmüştür. Bu teori bireyler arasında karşılıklı pazarlık yapılmasını ve anlaşmaya varılmasını önerir.218 Diğer bir ifadeyle bireyler arasında dışsallıklar, yasal hakların belirlenmesi ve anlaşmaya ulaşma maliyetlerinin (işlem maliyetleri (transaction costs) olarak bilinmektedir) çok yüksek olmaması koşullarıyla özel anlaşmalarla gönüllü olarak içselleştirilebilir. Coase teoreminin dayandığı nedenleri bir örnek yardımıyla açıklayabiliriz. Bir sınıfta iki kişi olduğunu düşünelim. S kişisi sigara içiyor, N ise sigara içmiyor. Şekil 25’de MBs sigara içmeden dolayı S’nin net marjinal faydasındaki düşmeyi gösteriyor; net marjinal fayda, sigara fiyatının ödemeleriyle ölçülmektedir. MCN sigara içmeyen N’nin yüklendiği marjinal maliyet artışını göstermektedir. MB ve MC fonksiyonları sekil 11’de farklı kişilerin marjinal fayda ve marjinal maliyetleri olarak tanımlanmaktadır. Etkinlik W= B – C eşitliğini gerektirir. Burada B, sigara içen kişinin sağladığı faydayı, C ise sigara içmeyenin maliyetini göstermektedir. İki kişi arasında bir dışsallığın etkin çözümünü aramada amaç, fayda ve maliyetlerin 218 Lindsey, a.g.e., s.25 93 nasıl dağıtıldığına bakılmaksızın toplam fayda ve maliyetler arasında farklılığı maksimize etmektir.219 Şekil 25: Coase Teoremi Sigara içen kişi, sigara içmeden hoşlandığı için yasal içme hakkına sahiptir. Sigara içen kişi sadece kendi kişisel kullanımını maksimize etmeye çalışacak, sigara içmesinden dolayı içmeyen kişi üzerine yüklediği maliyeti dikkate almayacak (veya içselleştirmeyecektir.). Serbest bir şekilde bir sigara içici qm kadar sigara seçerse. Sekil 11’de bu durum MBS = 0 olarak gösterilmektedir. Sigara içici için maksimum toplam fayda ACO alanıdır ki bu sigara içicinin MB fonksiyonunun altında kalmaktadır. Sigara içici qm kadar sigara seçerse, sigara içmeyen sigara içilmemesi için sigara içiciyi tanzim edebilir. Yani qm ‘de: MCN (qm) > MBS (qm) = 0 Sigara içmeyen, son sigarasını içmemesi için sigara içene ödeme yapması için yeterli alana sahiptir. Çünkü sigara içen son sigarasından (qm) sıfır marjinal faydayı (sigara için ödemeden sonra) kabul etmektedir. 219 Hillman, a.g.e., s.322-323. 94 Pareto gelişimi, N (sigara içmeyen) S’ye (sigara ien) ödeme yaptığı zaman oluşmaktadır. Sigara içmemeyi tanzim etme sureci, içilen sigara sayısı qe’ye düşünceye kadar devam edecektir. Bu noktada sigara içenlerin marjinal faydası sigara içmeyenlerin marjinal maliyetine eşit olmaktadır. qe’den daha küçük değerler için sigara içmeyenler sigara içilmemeleri için sigara içenleri tazmin etmeyeceklerdir. Telafi sürecinin sonucu denge böylece qe olup bu nokta etkinliği göstermektedir. Çünkü bu noktada W= B – C eşitliği maksimumdur. Şekilde E noktası bir piyasa dengesini göstermektedir. Sigara sayısının qm’den qe’ ye düşmesi, EBC üçgen alanına eşit toplam kazancın sonucudur. Bu alan sigara içen ve içmeyen arasında bölüşülmektedir. Kazancı paylaşmak adına sigara içen ve içmeyenlerin anlaşmaya varmaması rasyonel olmayacaktır. Kazanç nasıl paylaşılacaktır? EBC kazancını paylaşmanın bir yolu pasta paylaşım sürecini işletmektir. Daha genel bir diğer yol ise pazarlık sürecine göre paylaşımdır. Bu yolda taraflar paylaşım konusunda anlaşmaya varıncaya kadar pazarlık yapacaklardır. Bu yöntem uzun bir zaman sürecini kapsayabilir. Bu yöntemde anlaşmaya varılması iki tarafın pazarlık gücünü yansıtacaktır. Pazarlık sürecini ölçmenin yolu sabırlı olmak veya kişinin gelecekte uygulayacağı indirim oranıdır. Daha sabırlı kişi daha düşük indirim oranına ve daha fazla pazarlık gücüne sahip olacaktır. Ancak pazarlık, kişiler birbirlerinin sabırlı olma durumu veya zaman tercihi hakkında tam bilgiye sahip olmadıkları zaman daha karmaşık olmaktadır. Bireylerin zaman tercihi hakkında yeterli bilgi sahibi olmadan pazarlık yapmaları birçok olası sonuca neden olabilir ve anlaşma başka bir zamana ertelendiği zaman etkinsizlik oluşur. Telafi edici ödemeler, bu teoremde sigara içen kişinin yasal hakkına dayanır. Ancak N (sigara içmeyen) kaliteli havaya sahip olma hakkına sahip olmalıdır. Eğer sigara içilmezse, sonuç şekil 25de : MBS(0) > MCN (0) = 0. Son sigaradan dolayı sigara içenin marjinal faydası (MB), sigara içmeyen üzerine yüklediği sıfır marjinal maaliyetini (MC) aşar. Böylece sigara içen, ilk sigarayı içmesine izin verdiği için sigara iç- 95 meyeni fazlasıyla tanzim edebilir. Bir sigara içmek, sigara içmenin yasaklanmasıyla karşılaştırıldığında bir Pareto gelişimidir. Sigara içen MBS> MCN boyunca sigara içmeyenleri fazlasıyla tanzim etmeye devam edecektir. İçilen sigaranın denge sayısı tekrar qe olacaktır. Bu noktada MBS = MCN ‘dir. Sigara içme hakkı için pazar yaratılmaktadır. Pazarın yaratılmasından dolayı paylaşılacak toplam kazanç şekilde AEO alanıdır.220 Ancak Coase teoremi tüm ekonomi için genelleştirilemeyeceği belirtilmiştir. Çünkü sadece belirli koşulların varlığı halinde geçerlidir. Öncelikle taraflar arasında özel işbirliği oldukça iyimser bir yaklaşımı yansıtır. Coase teoremi sadece birkaç kişi veya grubu ilgilendiren dışsallık sorununu çözebilir. Bilgiyi yaratan ve kullanan bireylerin karşılıklı bir araya gelip aralarında dışsallığı paylaşmaları uygulama açısından olanaklı değildir. Eleştiriler genellikle Coase Teoreminin öngörüleri üzerine yapılmaktadır. Bu nedenle yapılan eleştiriler “Yasal Haklarına İlişkin Tartışma”, “Asimetrik Bilgi ve Zararın Değeri Hakkında Tartışmalar”, “Asimetrik Bilgisiz İşlem Maliyetleri” ve “Piyasa Yaratmada Kişisel İsteksizlik” başlıkları altında incelenebilir:221 Yasal Haklarına İlişkin Tartışma Kişilerin yasal haklarına ilişkin sorunlar çözülmüş olmayabilir. Eğer yasal haklar tanımlanmamışa, güçlü zayıf üzerinde hüküm sürebilir. Asimetrik Bilgi ve Zararın Değeri Hakkında Tartışmalar Zararın değeri ve zararın oluşup oluşmadığı hakkında tartışmalar sözkonusu olabilir. Tartışmalar özellikle zarar sübjektif olduğu zaman oluşmaktadır. İçilmeyen sigara için telafi arayan sigara içicinin sigara içmedendolayı önemli miktarda fayda elde ettiği söyleyebilir. Tam bilgi de her zaman mümkün değildir. Özellikle bilimsel bilgide asimetri bilgilenme sözkonusu olabilmektedir. Sigara içilmesi için telafi arayan sigara 220 A.g.e., s.324-325. R. Coase (1960), “The Problem of Social Cost”, The Journal of Law and Economics, 3 (2); W. J. Gordon (1982), “Fair Use as Market Failure: A Structural and Economic Analysis of the “Betamax” Case and Its Predecessors”, Columbia Law Review, 82 (8); Rosen, a.g.e.; G. A. Mumey (1971), “The “Coase Theorem”: A Reexamination”, The Quartely Journal of Economics, 85 (4); J. R. Gould, (1975), “Morhing and Body’s Objection to the Coase Theorem: A Note”, Economica, 42 (116); Hillman, a.g.e. 221 96 içmeyen bir kişi, sigara içilmediğinden dolayı aşırı zarar gördüğünü ileri sürebilir. Burada asimetri bilgi var. Çünkü MB fonksiyonun oluşumu sadece sigara içici ve MC fonksiyonunun oluşumu da sadece sigara içmeyen için bilinmektedir. Kişiler tartışma ve pazarlık maliyetlerinin (işlem maliyetleri) dışsallık sorununu çözmeden dolayı elde edecekleri faydayı aşacağını düşünürlerse görüşmelere başlamayacaklardır. İşlem maliyetlerinden dolayı, sigara içen ve içmeyenler arasında pazar genellikle mevcut değildir. Sigara içenler istedikleri yerlerde sigara içmekteydiler. Ancak 20. yy’in sonunda, yasal haklar sigara içmeyenler için değiştirildi. Sigara içenler için yasal hakların oluşturulması ile birlikte, sigara içmeyenler nadiren sigara içmemeleri için sigara içenlere ödemelerde bulundular. Sigara içemeyenler yasal haklara sahip oldukları zaman, sigara içenler genellikle sigara içilmesine izin verilmesi ödeme yapma girişiminde bulunmadılar. Ayrıca Coase Teoremi tarafından öngörülen pazarın yaratılmasında işlem maliyetleri çok yüksektir. Asimetrik Bilgisiz İşlem Maliyetleri Bir diğer eleştiri sıfır maliyete iliksindir. İşlem maliyetleri, asimetrik bilgisiz Coase Teoremi tarafından etkin sonuç öngörülerini engelleyebilir. Tam rekabet işlem maliyetlerinin yokluğuna bağlı olmasına rağmen, işlem maliyetlerinin her zaman sıfır olması tartışmalı bir konudur. Piyasa Yaratmada Kişisel İsteksizlik Coase Teoremi sıklıkla pazar yaratılmasında bireylerin isteksiz olmasından dolayı başarısızdır. Örneğin postanede kuyruk olduğunda kişi beklemek istemiyorsa kuyruğun önündeki kişiye para karşılığı yerini teklif ederek pazar yaratabilir. Henüz insanlar kuyruktaki yerlerinden vazgeçmek için ödemeleri kabul etmeye hazır değiller. Para teklifinin nazik bir davranış olmadığını ve kuyruktaki yerlerinin satılamayacağını düşünebilirler. Kuyruktaki yerlerinin satılık olmadığını düşünmelerine rağmen, yeterli miktarda para teklifi ile görüşleri değişebilir. Kuyruktaki yerini kişi sattığı zaman kuyruktaki yerinden şikayetçi olan diğer kişiler işlemlerden etkilenmeyeceklerdir. Ancak kuyruktaki yerleri değişmemesine rağmen bu durumu adaletsiz bir işlem olarak düşünebilirler. Dolayısıyla pazarın yaratılması her zaman mümkün olmayabilir. 97 4. Fiyat Ayrımı Eğer yaratıcılar kullanıcı tercihlerine dayalı bir fiyat ayrımı yapabiliyorlarsa sosyal kaybın minimumlaştırılabileceğini belirtilmiştir. Tam fiyat ayrımı varsayımı geçerli olduğunda olası olmasında telif hakkı sahibi, marjinal maliyetten daha fazla bedel ödemeye istekli tüketicilerden yüksek bedel alınabilecektir. Tercihlerin nasıl ölçüleceğine bağlı olarak ekonomistler fiyat ayrımında üç şekilde sınıflandırma kullanmaktadırlar. Birinci derece fiyat ayrımında, fiyat farklılıkları satın alıcının değerlendirmesiyle ilgili olarak onun niteliklerine bağlıdır. İkinci derece fiyat ayrımında, fiyat farklılıkları alıcıların seçimiyle bağlantılıdır. Üçüncü derece fiyat ayrımında ise, satıcılar tüm alıcıların tam değerlendirmelerini bilir veya öğrenirler.222 Yasal kurallar, entelektüel mülkiyetin satışında fiyat ayrımını sağlar. Örneğin telif haklarının yasal tanımı şu hakları içerebilir:223 - Çalışma materyali şeklini yeniden üretme hakkı, - Çalışmayı yayınlama hakkı, - Çalışmayı başarma hakkı, - Çalışmanın adaptasyonun yapma hakkı gibi. Geleneksel görüşe göre EMH’da fiyat ayrımının iki avantajı bulunmaktadır. Bunlardan ilki fiyat ayrımının sosyal maliyetleri daha yüksek fiyatlar yardımıyla düşürebilmesidir. İkincisi telif hakkı, verilen çalışmanın üretimini ve beklenen kârın elde edilmesini üretici fazlalığını artırabilir. Kârlılıktaki bu artış telif hakkı verilen çalışmaların daha fazla üretilmesine yola açar.224 Ekonomistler, fiyat ayrımına iyimser bakanlar ve bakmayanlar olmak üzere iki’ye ayrılmaktadırlar. Fiyat ayrımcılığına iyimser bakanlar, telif hakkı sahiplerinin yüksek değerli ve düşük değerli kullanıcılar 222 M. J. Meurer (2001), “Copyright Law and Price Discrimination”, Boston Univeristy School of Law Working Paper No.01-06, s.9. 223 Gans, Williams and Briggs, a.g.e., s.10. 224 G. S. Lunney, Jr. (Spring, 2008), “Copright’s Price Discrimination Panacea”, Harvard Journal of Law & Technology, 21 (2), s.388. 98 arasında farklılaştırma ile telif materyallerinin dağılımını maksimize edecek teşvike sahip olabileceklerini ileri sürmektedirler. Fiyat ayrımı, kazançları korurken hakların çok daha geniş ölçüde satılmasına izin vermektedir. Daha fazla ödemeye istekli olanlara daha fazla bedel yükleyerek kullanılabilecek entelektüel mülkiyet haklarının daha büyük miktarda kullanımı olabilecektir. Böylece sosyal maliyet düşecektir. Fiyat ayrımı konusunda iyimser olmayanlar tam fiyat ayrımının çoğu zaman, tek fiyat oluşumuyla sonuçlanandan daha az çıktıya yola açabileceğini belirtmektedirler.225 Fiyat ayrımını eleştirilerin temel dayanağı kısmi denge analizidir. Şöyle ki; fiyt ayrımını eleştirenler çeşitli fiyat ayrımının sadece spesifik piyasalar için uygulanabileceğini ekonominin geri kalan kısmı üzerinde etkili olmayacağını belirtmektedirler. Ancak kısmi denge analizinin kullanımı da bazı sorunlar yaratabilir. Belirli sektörlerde fiyat ayrımını artırmak, daha fazla yaratıcı çalışmaya yol açacaktır. Fakat bu artışın gerektirdiği ilave kaynak ekonominin diğer verimli alanlarından aktarılabilecektir.226 5. Veritabanı Koruması Veritabanı koruması alanında çalışan Yen, kamusal malları dışlayamama ve rekabetin olmaması açılarından tanımlayan geleneksel yaklaşımı baz almıştır. Yen’e göre veriler bu koşulları karşıladığı için eksik üretim sistematiğine konu olacaklardır. Üretimlerini teşvik etmek için herhangi bir girişim kullanım ve teşvikler arasında takasta sorun yaratacaktır. Yen vertabanları korumasının bu sorunu sınırlamayı amaçlamaktadır. Veritabanı koruması yoluyla üreticilerinin fiyat ayrımı bağlantısını kurarak finans olanağı sağlayabileceklerini belirtmektedir. Bir sonuç olarak Yen kamusal mallar ekonomisiyle güçlü bir ilişki taşıyan veritabanının telif hakları korumasının mihenk taşı olarak yaratıcılığı artırabileceğini ileri sürmektedir.227 James Gibson ise, piyasa güçlerinin tek başına sosyal refah açısından vertabanı ürünlerin optimal altı düzeyde üretileceğini belirtmektedir. Bu piyasa başarısızlığının nedeninin bilginin bir kamusal olmasından 225 Lindsay, a.g.e., s.27. 226 Lunney, Jr., a.g.m., s.390. 227 Yoo, a.g.m., s.654. 99 kaynaklandığı ileri sürülmüştür.228 B. DEVLET MÜDAHALESİ Klâsik Ortadoks kamu malları teorisi, devlet müdahalesinin standart ekonomik geçerliliğini “etkinlik” ve “optamilite” tanımlarına dayandırmaktadır. Ortodoks yaklaşımında, etkinsizlik sözkonusu olduğu zaman etkinsizliği ortadan kaldırmak için devlet müdahalesi gerekmektedir.229 Bilginin yaratılması ve dağılımında piyasa mekanizmasının başarısızlığı devlet müdahalesini gerekli kılmaktadır. Devletler kamu çıkarları için kapsamlı bilgi yayınlarını sunması gerekmektedir. Hükümetler kamu refahı için bilginin dağılımı ve arzını özellikle pozitif dışsallıkları nedeniyle artırmaya çalışmalıdırlar. Genel olarak devletler kamusal malların arzında önemli rol oynarlar. Devlet müdahalesi bilginin miktarını kontrol etmek, EMH’ni düzenlemek, bilgiyi paylaşmayı teşvik etmek gibi unsurlardan oluşmaktadır.230 Devlet müdahalesi bilgi yaratıcıları ve kullanıcıları arasında denge sağlamalıdır. Bilgi sahipleri bakımından bazı yazarlar örneğin.231 Ludwig Von Mises, Murray Rothbard Ronald Coase, Harold Demsetz, and Richard Posner dışsallıkların mülkiyet hakları korumasını kaldırabileceğini ileri sürmüşlerdir.232 Devlet müdahalesi iki temel kavram çerçevesinde yapılmaktadır. Bunlar; adil kullanım doktrini ve EMH’dir. 1. Bilginin Adil Kullanım Doktrini Adil kullanım doktrini(the fair-use doctrine) piyasa mekanizması başarısızlığı sorununa yönelik geliştirilen bir araçtır. Bilginin ticari yönü, bir kamusal mal olarak bilginin sosyal amaçları ile çakışmaktadır. Adil kullanım doktrini belirli koşullar altında çalışmanın en azından bir bölümünün yazarın izni veya karşılığı verilmeksizin bireylerin 228 229 J. Gibson, J. (2004), “Re-reifing Data”, Notre Dame Law Review, Vol: 80, s. 174. Cordato, a.g.m., s.393. 230 Kansa, Schultz and Bissell, a.g.m., s.298. L. V. Mises (1977), A Critique of Interventionism; Coase, a.g.m.; Demsetz, a.g.m.; Posner, a.g.m. 231 232 Simpson, a.g.e., s.10 100 kullanımına sunulabileceğini ileri sürmektedir. Böylece adil kullanım doktrinine göre iki rekabetçi çıkarlar (bilgi yaratıcılarının faydaları ve kamunun faydaları olarak) dengelemelidir.233Bu doktrine göre bilginin dağılımını önlemek veya geciktirmek asimetrik bilginin olduğu piyasalara yol açar. Bu durum kullanıcılar arasında rekabetin bozulmasına neden olur. Çünkü tam rekabet tam bilgiyi ve gerçek faydanın beyanını gerektirir.234 Adil kullanım doktrinini savunanlar geleneksel olarak işlem maliyetlerinin etkileri üzerine odaklanmaktadır. Yazarlar adil kullanımın, bilgiye giriş ve teşvikler arasında bir denge sağlamada amacına hizmet ettiğini varsaymaktadırlar. Yoo, kamusal mallar ekonomisinin uygulamasının yeniden formalasyonunda adil kullanım bu ekonomik gerekçesinin yeterliliği konusunda şüphelerin olduğunu belirtmektedir. Görüşlerini şöyle açıklamaktadır: Tam kamusal mallar teorisinde, marjinal üstü maliyet fiyatlamasının yazarların varsaydıkları kadar sorun olmadığı kabul edilir. Yaygın piyasa başarısızlığını temsil eden marjinal üstü maliyet fiyatlaması teorisi, marjinal üstü maliyet fiyatlamasının yarattığı refah kaybının böyle bir fiyatlamayla yapılan ürün çeşitlemesinden kaynaklanan refah kazancı ile dengelendiği şeklinde görüşü ileri sürmüştür. Ancak adil kullanım günümüzdeki gerekçesi adil kullanım alanının daraltılması ve marjinal maliyete yakın fiyatla bilgiye girişe izin verilmesinin gerçekte girişleri teşvik edeceği ve rekabetteki artışlar nedeniyle dolaylı olarak fiyatların düşülmesine izin verilmesi gerekçelerini göz ardı etmektedir. Yine bu gerekçeler sınırlandırılan adil kullanımın fiyat ayrımcılığı yoluyla rekabetçi dengeyi daha etkili şekilde teşvik edebileceği olasılığını dikkate almada başarısız olacağıdır.235 Adil kullanım doktrini, telif hakları yasalarının tersine yukarıda belirtildiği üzere hem bilgi sahipleri hem de bilgi kullanıcılarının haklarını korumaktadır. Bu açıdan adil kullanım doktrini sadece bilgi kullanıcıları açısından değil ayni zamanda bilgi yaratıcıları açısından da önemlidir. Çünkü bilginin dağıtılması ve paylaşımı uzun dönem de bilgi yaratıcılarına da yarar sağlayacaktır. Bilgi yaratıcıları onların mo233 234 235 Dowell, a.g.m., s.851-852 Lor and Britz, a.g.m., s.62-63. Yoo, a.g.m., s.707. 101 nopollerinin sağladığı kısa dönem çıkarları ile bilginin dağılımına izin vermek ile sağlayacakları uzun dönem çıkarlarını dengeleyeceklerdir. Böylece yeni bilgi yaratılabilecektir.236 Bilginin adil kullanım doktrinini belirleyen dört faktör bulunmaktadır: Kullanımın amacı ve niteliği: Bilginin kullanımı ticari bir nitelik mi taşıyor yoksa kâr amacı dışında eğitim amaçlı mıdır? Telife konu olan çalışmanın niteliği. Alınan bilginin toplam çalışma içindeki oranı. Potansiyel piyasa için kullanımın etkisi veya telife konu olan çalışmanın değeri. Birinci ve ikinci faktörler, EMH’nin belirli türlerinde kamu girişinin sağlanmasına yöneltilebilir. İkinci, üçüncü ve dördüncü faktörler, bilgi yaratıcısının çalışmasının kontrolünü devam ettirmesi açısından önemlidir. Adil kullanım doktrini aşağıdaki koşullara kullanılabilir: Piyasa başarısızlığının olması, Bilgi kullanımının sosyal açıdan istenmesi, Adil kullanımın sağlanması bu gerçekleştirilirken özellikle telif sahiplerini teşvik etmenin önemli zararlara neden olmamasına dikkat edilmelidir. 2. Entelektüel Mülkiyet Hakları Dışlayamama ve uygun değerlendirmeme (sahibinin buluşun tüm kazancını elde edememesi) gibi piyasa başarısızlığına yol açan faaliyetlerde mülkiyet hakları kuracak bir sistem aranır.237 Piyasa mekanizması, bilgi sahipleri için EMH korumayı garanti edememektedir. EMH’nin yokluğu halinde yeni bilgi üretimi istenen düzeyde gerçekleşmeyecektir. Bu durum ekonomik ve sosyal olduğu kadar etik durumla da ilgilidir. 236 Gordon, a.g.m., s.1603. 237 Winston, a.g.e., s.56 102 Devlet müdahalesi çeşitli şekillerde olabilmesine rağmen, entelektüel mülkiyet teorisinde ve kamusal mallar teorisinde yasal monopolleri sınırlandırmayı gerçekleştirmek için EMH sisteminin kurulması genel kabul görmüştür. Kamusal mallar teorisi, yaratıcı ve orijinal çalışmaların sunulması ve açıkça görülmeyen buluşların niçin düzenlenmemiş piyasalarca yeterince teşvik edilemeyeceğini açıklar. Devlet müdahalesi tüm kullanımlar için mevcut bilginin miktarını artırma yolu olarak kabul edilmektedir.238 Ancak bilgi malının küresel kamusal mal olma özelliği gereği bunların piyasa mekanizmasında eksik üretiminde görülen bu sorun sadece hukuk aracıyla gerçekleştirilemez. Hukuk ve piyasa davranışları yönetmekte, fakat diğer işlevleri yapmamaktadırlar. EMH alanında son yıllarda en fazla dikkate alınan davranışsal sınırlamalar, hukuki ve ekonomik değil aynı zamanda tekniktirler. Teknikler EMH kanunun gelişmesinde önemli rol oynarlar. Çünkü bilgi malı için piyasa başarısızlığı sorunu şiddetlenmektedir. Teknolojik bilginin dağılımı ve yeniden üretimi maliyetlerini düşürmektedir.239 Entelektüel mülkiyet türleri içinde patent ve telif haklarından farklılık gösteren ticari markalarda bile düzenlenmemiş özel piyasaların, ticari markalar üretiminde optimal teşvik sağlaması olası değildir. Bilim ve sanat alanında gelişmeyi teşvik etmek için devletin patent ve telif kanunlarında müdahalesinde olduğu gibi bu piyasa başarısızlığı devlet müdahalesinin uygun olup olmadığını düşünmeyi haklılaştırmaktadır.240 Dolayısıyla EMH’ni oluşturmak hem de bilgi kullanıcılarının haklarını korumak üzere devlet müdahalesi gereklidir. Bu amaçla devlet bilginin üretimi ve dağıtımını kendisi sağlayabilir. Bu şekilde özellikle Dünya Bankası, OECD gibi uluslararası kuruluşlar bilginin dağılımı ve yaratılmasında önemli görevler üstlenirler.241 Özellikle İngiltere ve Amerika hükümetleri, bilginin dağılımı için önemli altyapı yatırımları 238 Barnes, a.g.m., s.23. 239 Gibson, a.g.m., s.164. 240 Barnes, a.g.m., s.24. 241 Stiglitz, a.g.m., s.310. 103 yapmışlardır.242 Devletin bizzat hizmeti sunması, vergi yükümlüleri gibi bazı bireylerin fedakârlığına neden olabileceği düşüncesiyle eleştirilmiştir. Ancak bu eleştiri pek fazla taraftar bulamamıştır. Çünkü bilginin faydası tüm topluma yayılmaktadır. Devlet müdahalesinin bir ikinci şekli ise, yardım veya düzenleme yapmayı içermektedir. Ancak bu ilkinden daha karmaşıktır. Devletin EMH sistemini dolaysız parasal yardıma tercih etmesinin başlıca nedeni patent sisteminin iki temel üstünlüğüdür. Birincisi dolaysız yardım sistemi araştırmacılar tarafından bir seçim yapma böylece hangilerinin iyi araştırıcı olmasının muhtemel olduğu ve hangi projelerin en yüksek geri ödeme olanaklarına sahip olanını seçme konusunda bir yol bulunmasını gerektirir. EMH sistemi performans esasına göre bireylerin araştırma çabalarını ödüllendirmenin bir yoludur. İkincisi EMH sistemi buluştan faydalananların bunun bedelini ödemesini sağlar. Daha iyi ürün yaratıldığında kâr yaratıcının olur. Bu kâr kendisine başarılı Ar-Ge programı dolayısıyla tüketici tarafından fiilen ödenen bir tazminattır.243 Yeni bir bilgi yaratmadan dolayı bilgi sahipleri özel haklara sahip olmalıdırlar. Bu haklar entelektüel mülkiyet hakları olarak adlandırılırlar. EMH, hukuk sistemi içinde değerlendirilmesi gerektiği için her ülkede telif kanunları, patent kanunları gibi kanunlarladüzenlenirler. EMH sayesinde örneğin telif kanunları bilgi sahiplerine çalışmalarının maddi karşılığını alma fırsatı verir.244 EMH rejimi bir spesifik politik toplumda uygulanacak yazılı ve geleneksel kurallar olarak tanımlanabilir.245 EMH’nın arz ve talep olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. Bu yönleri EMH içinde önemli bir türü olan telif hakları örneği ile gösterilebilir. Telif haklarının arz kısmında eserlerin yaratıcıları yer alırlar. EMH sisteminde yaratıcılar bir kazanç motivasyonuna sahiptirler. Onlara eserleri için daha yüksek ödemeler önerilirse, buna yaratıcılık için daha 242 Greenaway, a.g.m., s.916. 243 Stiglitz, a.g.e., s.853. 244 Kansa, Schultz and Bissell, a.g.m., s.294. D. Archibugi and A. Filippetti (2010), “The Globalization of Intellectual Property Rights: Four Learned Lessons and Four Theses”, Global Policy, 1 (1), s.138. 245 104 fazla çaba harcayarak yanıt vereceklerdir. Ayrıca daha yüksek düzeyde telif hakları koruması, yaratıcılara piyasada daha fazla monopol gücü verecektir. Telif hakları korumasındaki bir artış, daha büyük telif ürünleri arzına yol açacaktır. Ancak telif hakkı kanunları tüketicilerin kamusal çıkarları ile yaratıcıların çıkarları dengelendiği bir mekanizma altında uygun şekilde çalışacaktır.246 EMH sistemi piyasa başarısızlığına karşı bir alternatif olarak düşünülmekle birlikte kendi içinde olumlu ve olumsuz yönleri bulunduğu da belirtmek gerekir. Bilgi kamusal malı ile doğrudan ilgili olan telif hakları açısından bu olumlu ve olumsuz yönler şöyle özetlenebilir:247 Olumlu Yönler: Yaratıcı üretimi teşvik etmek, Türetilen inovasyonun faydalarını ödüllendirmek, Talep edilen bilginin önemine dayalı fiyat ayrımcılığına izin vermen uyarlamaya sahiplik olmaktır. Olumsuz Yönler: Monopol yükünün ağırlıklı olması, Network mallarının uygulanmasında önemi etkinsizliklerin olması, Adil kullanımla hafifletilmeksizin inovasyonun artırılmasında engellerin olması, Modüler sistem inovasyonunun gelişimini (örneğin bilgisayar yazılım sistemi tasarımı) engellemektir. Daha öncede belirtildiği üzere EMH sistemi, bilginin rekabet olmasızın tüketilmesinin tüm avantajlarını ortadan kaldırmaktadır. Telif haklarını koruma kamu çıkarları cin bilginin kullanımının sınırlanmasına yol acar. EMH, bilgi yaratıcılarına çalışmalarını kontrol etme olanağı sağlar. Ancak EMH’ların oluşturulabilmesi ödeme yapmayan bireylerin dışlanmasının sağlanması gerekir. Dışlama olasıdır. Ama maliyetli olabilir. Bu maliyetler ekonomik literatürde işlem maliyetleri olarak geçer. 246 247 Watt, a.g.m., s.67, 73. David, a.g.m., s.29 105 İşlem maliyetleri, iletim sürecini teşvik etmeyen piyasa değişimleri için engeller olarak tanımlanmaktadır.248 Ancak telif hakları kanunları, sadece monopolcü fiyatlarla bir bilgi ve patentin kullanımını sağlayarak yaratıcıları korumayı içeriyorsa, etkinsiz olacaktır. Adil EMH’ları sisteminin amacı, bilgi yaratıcılarının haklarını yeterince korumak ve yeni bilgi üretimini teşvik etmek aynı zamanda sosyal refahın gelişimini önleyici güçlü korumalardan kaçınmaktır. Hükümetler, bilgi kullanıcılarının haklarını dikkate alarak telif kanunlarını sınırlayabilirler. Örneğin süre, EMH parametrelerinden biridir. Bu sınırlanabilir.249 Çok fazla koruma sağlayan EMH sistemleri yeni bilginin yayılmasını engelleyecek monopolleşmeye yol açacaktır.250 EMH’nin tüm yönleri dikkate alındığında, EMH yasasının hazırlanırken bu üç gerçeğin korunması gerektiği belirtilmektedir: (1) Bilgi bir kamusal maldır. (2) EMH korumasının her ilave şekli, EMH alanı ve sayısındaki her artış bilginin paylaşımı için bir sınırlamadır. (3) Çünkü böyle bir paylaşımın marjinal maliyeti sıfırdır. Doğru fiyat ilave tüketici için sıfır olmalıdır. Oysa herhangi bir ilave entelektüel mülkiyet koruması sıfır olmayan fiyatı kapsar ve bu da istenen sosyal sonucu önlemeye hizmet eder.251 EMH yasaları piyasa başarısızlığını nasıl giderecektir? Öncelikle telif ve patent rejimleri, “tüketimde rekabetin olmaması” ve “dışlayamama” ilgili piyasa başarısızlığına dört şekilde yönelmelidir: (1) Değerli fikir ve bilgi üreticileri, sınırlı monopol dönemi boyunca, ödeme yapmayanların maliyetlere katılmaları girişiminde bulunabilirler. Bu durum kamusal mal arzı için, teşvik yaratılmasıyla dinamik 248 T. Cowen, T. (1998), “Public Goods and Externalities: Old and New perspectives”, The Theory of market Failure, (Ed: Tyler Cowen), Virginia: George Mason University Press, s.1-26 ; Posner, a.g.m., s.1-5. 249 Stiglitz, a.g.m., s.310. 250 Falvey, Fosterand Greenaway, a.g.m., s.701. 251 Barnes, a.g.m., s.37. 106 etkinlik amacını geliştirecektir. Eğer kamu yaratılan buluşları yeterince yüksek oranda değerlendiremiyor ve verilen değer buluştan elde edilen toplam faydayı yansıtmıyorsa, sözkonusu ödeme miktarı buluşun maliyetlerini karşılamada yeterli olmayabilir. (2) Kullanıcılar sınırlı yasal monopol süresi dolduktan sonra fikir ve bilgilere ücretsiz girebileceklerdir. (3) Sınırlı monopol dönemi boyunca telif ve patent sahipleri istememelerine rağmen düşünce ve buluşlarını diğerlerinin kullanımına sunacaklardır. Hakları lisanslamak ve transferini sağlamak, sınırlı monopol dönemi boyunca statik etkinlik kaybını ortadan kaldırmaz. Statik etkinlik amacı, en azından üretimin marjinal maliyetini (sıfır) ödemeye istekli olanların yaratıcı çalışmalara girebilmesini temin etmektir. Entelektüel mülkiyet sahiplerinin istedikleri fiyatı karşılayarak buluşlardan pozitif bir değer elde edenlere bilgiye girebileceklerdir. (4) Telif ve patent kanunları dışlayamamadan dolayı talebin açıklanması sorununu çözmemektedirler. Bir kişinin ödemeye istekliliği, ona yüklenen fiyat ve ödeme yapmayanların dışlanmasıyla açıklanır. Patent ve telif hakkı sahipleri en azından ödeme yapmayanlara karşı dışlama hakkını kullanmayı sağlayabilir:252 Bazı yazarlar piyasa başarısızlığını gidermek üzere hazırlanacak EMH kanunlarında özellikle entelektüel mülkiyete konu olan değerlerin bir kamusal mal olduğu gözönünde tutularak hazırlanmasını belirtmişlerdir. Örneğin Lemley ve O’Brien EMH kanunlarında kamusal mal teorisinin uygulanmasını savunmaktadırlar. Çalışmalarında entelektüel mülkiyet kanunlarının kamusal mallar argümanıyla düzenlenebileceğini belirtmektedirler. Bu argüman bir dereceye kadar yeni çalışmanın dağıtımı ve yaratılması ve bunların maliyetlerini dengeleyecek yeterli teşviki içermektedir.253 Ayrıca adil ticaret sistemi, sağlam EMH korumasının faydalarını elde etmek için önemli olacaktır. Açık olmayan bir ekonomide güçlü EMH koruması daha az rekabet, yatırım sınırlılığı ve piyasa büyüklüğü sorunları kapalı ekonomideki diğer koşulların olup olmamasına bağlı olacaktır.254 252 A.g.m., s.43. 253 Lemley& O’Brien, a.g.m., s.268. 254 Sherwood, a.g.m., s.494. 107 Ülke uygulamalarına baktığımızda, bazı ülkelerde güçlü EMH koruması bulunmaktadır. Bu ülkelerde EMH sahipleri herhangi bir ihlale karşı yasalarla korunma garantisi altındadırlar. Bazı ülkeler de ise, hem zayıf EMH korumasına sahiptirler hem de EMH uygulanmasında çok daha az kamu yararı bulunmaktadır.255 255 Archibugi and. Filippetti, a.g.m., s.138. 108 Ü Ç Ü N C.Ü B Ö L Ü M KÜRESELLEŞME VE DİJİTAL PİYASALARDAKİ GELİŞMELERİN BİLGİNİN OLUŞMA VE DAĞILIM SÜREÇLERİNE ETKİLERİ I. KÜRESELLEŞMENİN ETKİLERİ Küreselleşme ve teknolojik değişim bilginin önemini artırmış özellikle internet, bilgi ve EMH’nin faydalarını maksimize etmede bir alan oluşturmuştur. Özellikle internetin gücü kültürel miras ve geleneksel bilgi gibi entelektüel değerleri anlamada sanayilere ve topluma yeni bir fırsat sağlamıştır. Ancak belirtmek gerekir küreselleşme, teknolojik gelişim ve internet, entelektüel mülkiyetin değerine yeni bir anlam kazandırmakla birlikte, yaratıcılar ile pazar arasında bir bağ inşa etme ve mülkiyet haklarını koruma ihtiyacını artırmıştır.256 Küreselleşme siyasal, sosyal ve kültürel boyutları da dikkate almakla birlikte temelde ekonomik bütünleşmeye yönelmektedir. Küreselleşme ile üretim faktörlerinin hareketliliği ve liberalizasyonu artmıştır. Artan liberalizasyon, bilgi ekonomisi alanında da kendini göstermiştir. Örneğin araştırma sonuçlarının yayılmasındaki sınırların kaldırılması, bilgi üretiminin özelleştirmesi gibi sonuçlar oluşmuştur. Bu durum bilginin ticarileştirilmesine neden olmuştur. Küreselleşme Ar-Ge faaliyetlerini büyük ölçüde etkilemektedir. Küreselleşmesinin Ar-Ge alanındaki temel bir ürünü birçok gelişmekte olan ülkelerde araştırmacılara gelişen fırsatlar getirmesidir. Artık önemli araştırma alanlarında, büyük ilerlemeler yapmak geniş laboratuvar tesislerini gerektirmemektedir. Ar-Ge’nin küreselleşmesinin bir diğer yönü araştırmalarda ittifaklarla artış sağlanmasıdır. Firmalar hem ortaklaşa olarak bilgi ve riski paylaşacak bilgi platformunu oluşturmakta hem de işbirliğinin önemi ortaya çıkmaktadır. Bunların sonucunda bilgiyi koruma ve tanımlama kararlarında entelektüel mülkiyet önemli rol oynar. Çünkü entelektüel mülkiyet çeşitleri, riski paylaşmada katkı 257 256 İdris, a.g.e., s.67, 56. 257 Ben Ahmed, a.g.m., s.3. 109 sağlamayan diğer kişileri de korumaya hizmet eder.258 EMH’lerde iki temel yenilik getirilmiştir. Bunlar; (1) Küreselleşme ile ekonomik faaliyet alanları ve onun içinde yer alan EMH tamamıyla değişmiştir. (2) Küreselleşme ile birlikte artan ticaretteki liberalizasyon dikkatleri EMH ve uluslararası ticaret anlaşmalarına çekmiştir.259 EMH için uluslararası talep, bir küreselleşen ekonomide bilginin oluşturulması ve yeni dizaynlar üretmenin EMH’lara adaptasyonunu gerektirmesi ve EMH’nin üretim tekniklerinin ticari başarı için artan ölçüde temel oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim teknoloji ticaretindeki küreselleşme EMH’daki sistematik değişimi açıklamada kendisi anahtar bir faktördür.260 II. DİJİTAL TEKNOLOJİLERDEKİ DEĞİŞMELERİN ETKİLERİ II. Dünya savaşından 1990’ların ortalarına gelinceye kadar dünyada EMH sistemiyle ilgili ülkelere göre iki deneyim türü görülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde, radikal olarak EMH’lerin koruma düzeyinde düşme görülmektedir. Gelişmiş ülkelerin ise, yeni ve kendine özgü korumaları yarattıkları gözlenmiştir. Her iki deneyimin de amaçlarını tam olarak gerçekleştirdiği söylenemez. Ancak bu yıllarda entelektüel mülkiyet kavramları, bilim ve teknolojide bu kavramların esnek uygulanabilirliğinin sağlamada dünyada büyüyen bir bilinçlenme görülmeye başlandı. Yirmi yıl önce işletme seminerleri akademik araştırmalar gibi çalışmalarda dikkatler daha çok yatırımlar üzerindeydi. Ama bu durum değişti. Dikkatler teknoloji, inovasyon ve bunların refah sağlamadaki rolleri üzerine çekilmiştir. 1970’lerde teknoloji destekleyici rol oynardı. J. A. Armstrong (1993), “Trends in Global Science and Technology and What They Mean for Intellectual Property Systems”, Global Dimensions of Intellectual Property Rights in Science and Technology, (Ed: M. B. Wallerstein, M. C. Mogee, R. A. Schoen), Washington, D. C.: National Acedemy Press, s. 192. 259 C. Juma (1999),Intellectual Property and Globalization. Implications for Developing Coun258 tries, Science Technology, and Innovation Working Paper No. 4. Cambridge: s.2,7. 260 Maskus (2000), a.g.e., s.83. 110 EMH programlarda yer alıyordu. Çoğunluklada tüm haklar temsil edilmiyordu.261 Teknolojik devrim birçok alanı olduğu gibi bilgi ekonomisini de etkilemiştir. Entelektüel mülkiyet olarak bilginin yaratılması kadar bilginin dağıtılması da önemlidir. Çünkü bilginin potansiyel kullanıcılara transfer edilmesi gerekmektedir. 19. yy’da Almanya, Amerika ve İngiltere gibi sanayileşen ülkeler gelişen bilgiden büyük ölçüde yararlanmışlardır. 20. yy’in ikinci yarısında Japonya, Güney Kore, Singapur ve Tayvan gibi ülkeler yurtdışında gelişen teknolojinin adaptasyon ve imitasyonunu gerçekleştirerek ileri teknolojiyi yakalamaya çalışmışlardır. Günümüzde bilginin ve teknolojik buluşların dağıtımında temel araç dijital piyasalardır. Dijital piyasa kavramı 20. yy’in son on yılında görüldü. Internet dijital teknolojinin başlıca aracıdır. Orijini Amerika olan internet gerçek bir küresel olgudur.262 21. yy’in son çeyreğinden itibaren bilginin kullanımı ve dağılımının internet üzerinden yapılması artmıştır. Refah yaratma ve onun sonucu olan sosyal ve kültürel faydalar, İngilizcede üç ‘i’ olarak geçen üç unsurun (innovation, information and ideas) yaratılması ve yönetilmesine bağlıdır. Bu üç unsura 21. yy’da dördüncü ‘i’ olarak internet eklenmiştir. Bunlar günümüzde teknolojinin gelişmesinin yakıtı olarak kabul edilmektedirler.263 Bu sayılan unsurlardan biri olarak internet birtakım avantajlara sahiptir. Bu avantajlar; internetin daha az maliyetli olması, yayıncıların kontrolünün internet üzerinden yapılan yayınlarda daha fazla olması, patent çalışmalarına girişin daha kolay olması, internetin bir bütün olarak bilgi kaynağının tamamı yerine daha küçük kısımları sağlama olanağı tanıması, bilgi kaynaklarından uzak araştırmacıların veya küçük üreticilerin yeni bilgiyi edilebilmelerinin kolaylaşması, bilgi edinmenin çok daha az maliyetle sağlanabilmesi ve e-ticaretten eğlenceye kadar çok geniş alana sahip olması sayılabilir.264 Bu avantajlar sayesinde girişimciler ve bilim adamları ileri inovasyonları takip edebilecek, teknolojik gelişmenin belirli alanlarındaki yeni 261 Armstrong, a.g.m, s.193. 262 D. L. Spar (1999), “The Public of Cyberspace”, Global Public Goods,(Ed. I, Kaul, I Grunberg and M.A. Stern), New York: s.346-347. 263 İdris, a.g.e., s.66. Dowell, a.g.m.; Lor and Britz, a.g.m.; P. Layman and H. R. Varian (2003), How Much Information Technical,Report UC Berkeley. 264 111 araştırma ve geliştirme faaliyetlerini ve trendleri bilebileceklerdir. Web’in oluşturulduğu ilk yılında 50 milyon kullanıcıya ulaşılmıştır. Telefonun bu rakama ulaşması 74 yılda gerçekleşebilmiştir. Internet üzerinden trafik her 100 günde ikiye katlamaktadır.265 Dijital ürünlerin kilit özelliği, somutlaştırılamayan niteliğe sahip olmalarıdır. Bu özellik dijital ürünleri fiziki ürünlerden farklılaştırmaktadır. Bu farklılıkların sonuçlarından biri korsan yayınlar alanında görülmektedir. EMH ihlalini ekonomik açıdan etkileyen bu temel farklılıklar; yeniden üretmenin marjinal maliyeti, dijital dağılım, pazar alanı, bilgisayar donanımının bağımsızlığı ve kullanım süresinde görülmektedir.266 Örneğin dijital ürünlerde teknolojinin önemli olduğu diğer sektörlerden ürünleri taklit etmek veya kopyalama maliyetleri düşecek, çalma kolaylaşacak ve daha yaygınlaşacaktır. Dijital çağ bilginin üretimi ve dağıtımını refahın kilit bir kaynağı haline getirdi. Yeni teknolojilerin gelişmesi ve dijital sistemin yaygınlaşmaya başladığı 1990’ların başından itibaren entelektüel mülkiyet hakları alanında bazı değişimler olmuştur. Bunlar şu şekilde özetlenebilir: - EMH nihai bir değer olmuştur: Bu değişimin nedeni, internet tarafından tamamıyla bilgiye girişin yeri, miktarı ve hızındaki değişimle desteklenen bilgi ekonomisinin gelişimidir.267 - Ticaret kanunları ile entelektüel mülkiyet hakları politikaları arasında bağ kurulmaya başlanmıştır: Özellikle bazı gelişmiş ülkeler EMH’lerin yurtdışında ihlalini kontrol etmek için ticari önlemler almaya başlamışlardır. - Uruguay Raundunda karşılıklı görüşmeler çerçevesinde ilk kez uluslararası bir anlaşmanın (The Trade Related Aspects of Intellectual Property Rightgs) imzalanmıştır: - Yeni teknolojilerin hızlı gelişimi, mülkiyet hakları rejimlerinin yaygınlaşmasına ve adaptasyonuna neden olmuştur: Bu kapsamlı teknolojik devrim bilgi ve iletişim teknolojileri, biomedical araştırma 265 WIPO, “E-commerce Primer. 266 OECD (2009), Piracy of Digital Content, s.20-21. 267 İdris, a.g.e., s.66. 112 ve geliştirme, dijital teknoloji, yüksek performans materyalleri gibi birçok alanı kapsamaktadır. Bu nedenle mülkiyet hakları koruması birçok ciddi yenilikler getirmektedir.268 - Ancak dijital ortam bilgiyi edinmede kazanç ve dağıtımda kimin hak sahibi olacağı konusunda sermaye ve mülkiyet haklarıyla ilgili yeni sorunlar ve karmaşa yaratmıştır: Bu sorunlar şöyle sıralanabilir: i)EMH ile bilginin bir kamusal mal olması konusunda çatışmalar her zaman mevcuttu. Fakat yeni dijital teknolojiler, bu sorunu çok daha belirginleştirip önemli hale getirmiştir. Geçmişte de bu çatışma mevcut olmakla birlikte bu kadar yaygın değildi. Çünkü bilginin dağılımı nispeten sınırlıydı. EMH sahipleri için çok fazla sorun değildi.269 ii) İnternet üzerinden bilginin sağlayıcıları ve hak sahipleri arasında sorumlulukların alanı ve boyutunun daha iyi anlaşılmasına gereksinim artmıştır270. iii) Teknolojideki ilerlemeler EMH’nın klâsik kategorilerini zorlamaktadır. Çünkü yaratıcı faaliyetlerin yeni şekillerini EMH’lara uyumlaştırmak kolay olmamaktadır. Örneğin bilgisayar yazılımı hem edebi açıklamaları hem de programlar üretim süreçleriyle entegre edildiği derecede sanayinin faydalanma unsurlarını içerir. İlk durum telif hakları yoluyla korumayı gösterir. Orjinalite ve aşikar olmama gereklerini kapsayan sanayi faydalanma programları, Amerika, AB ve Japonya gibi birçok sistemde patentlenebilir.271 - Dijital piyasalar bilginin üretimi ve tüketiminde nispeten düşük maliyet ve tüm dünya genelinde geniş yayılımla, mülkiyet hakkı sahiplerini çok daha fazla etkilemekte ve kaygılandırmaktadırlar: - Özellikle bilginin dijital teknolojiler yardımıyla dağıtılması, bilgi ekonomisinde piyasa başarısızlığını artırıp, bilginin küresel kamusal mal özelliklerini zedelemektedir: EMH korumasının artan önemli şekli, dijital hakların yönetim planları ve dijital ortama girişi kontrol eden ve kopyalamayı önleyen teknolojik araçlardır. 1998 Dijital Milenyum Patent Kanunu (The Digital Millennium Copyright Act), çoğu zaman nakdi patent olarak adlandırılan yeni yasal haklar yaratmıştır.272 Dijital haklar izin verilmeyen kopyaları önlemek için getirilmiş olarak 268 A.g.e., s.32. 269 Balkin, a.g.e., s.309-310. 270 İdris, a.g.e., s.32. 271 Maskus (2000), a.g.e., s.50. 272 Balkin, a.g.e., s.311. 113 düşünülse de çok daha fazla anlamlar taşımaktadır. - Bilginin internet aracılığıyla kullanımı kamusal mal özelliklerinden biri olan “dışlayamama” unsurunu aşırı düzeyde ihlal etmesine yol açmıştır: İnternet bilgi sahibinin bir lisans pazarı yaratmasına ve minimum işlem maliyetleriyle son kullanıcılardan bedel alabilmesine izin vermektedir. Buna paralel olarak entelektüel mülkiyet haklarını oluşturmak zorlaşmaktadır. Çünkü bedel ödemeyenleri dışlama olanağı güçleşmektedir. Entelektüel mülkiyetin transferini kolaylaştıran internet ve e-mail gibi teknolojinin yaygın kullanımı bu zorluğu artırmıştır.273 Online işlem aracılığıyla bilgi sahipleri kullanıcılarla pazarlığa girebilirler. Belirli kullanıcıların aynı piyasadan yararlanmaları önlenebilir. Onların kullanımı toplumsal açıdan faydalı olsa bile bu durum bilginin kamusal mal olarak kabul edilip EMH’nin buna göre düzenlenmesini önlemektedir.274 - Kamusal malın kullanımından dışlayabilme olasılığının olması ise etkinsizliğe yol açabilecektir: - Dijital teknolojiler bilgi sahiplerinin, daha sıkı ve doğrudan online kullanım lisanslarını kontrol etmelerine olanak tanımaktadır:275 Dijital piyasalarda bilginin parçalara bölünebilmesi ve bu kısımların değerini belirlemede zorlukların yaşanması piyasa başarısızlığına neden olmaktadır: - Dijital teknolojilerin mülkiyet hakları üzerine bir diğer etkisi, dünyanı herhangi bir yerinden herhangi bir kişiye internet üzerinden kitap, resim, müzik ve filmlerin mükemmel dijital kopyasının ve dağıtımının kolay ve hızlı bir şekilde yapılmasına olanak sağlamasıdır: Telife konu olan materyallerin yasal olmayan dağılımına karşı savaşmak, teknolojik silahlarla savaşmaya başlamaktır. Ancak dijital korsanlar, kopyadan koruma tekniklerine karşı çeşitli yollar bulabilmektedir. Ayrıca birçok telif kapsamındaki çalışma arkadaşlar arasında paylaşılmaktadır. Çoğu zaman, bireyler bunun yasal olmadığının bilincinde de değillerdir. 273 Gans, Williams and Briggs, a.g.e., s.6. Dorrell, a.g.e.;Basic Principles for Managing Intellectual Property in the Digital Environment (1997), Political Science and Politics, 30 (3). 275 J. McMahon (2007), “Current Developments European Union Law”, ICLQ, 56, s.902. 274 114 - Teknolojik ürünlerin artan karmaşıklığı, ticari markaların rolünü bir sembol yaratarak hizmet verme şeklinde basit bir fonksiyonun ötesinde geliştirmiştir: Satışa sunulan mal ve hizmetlerde karmaşıklaşma eğilimi nedeniyle ticari markalarda en önemli oluşan trendlerden biri sertifikalaşan markaların ve kolektif markaların kullanımının genişlemesidir. Sertifikalaşmış marka, teknik testlerden geçmiş ve teknik uzmanların onayladığı, işletmeler tarafından lisanslanabilen bir ticari markadır.276 - İnternet ve dolayısıyla e-ticaretin gelişmesi, ticari markaları ve ticari marka yasalarını etkilemiştir: İşletmelerin kendileri ve markalarını tanıtımda, prestij ve güveni kurmalarına gereksinim artmıştır. Tüketiciler sunulan mal ve hizmetlerin tanıtımının bir aracı olarak markalara daha yoğun güvenmektedirler. E-ticarette tüketiciler malları almadan önce inceleme olanağına sahip değildirler. Bu nedenle internet üzerinden kullanılan bir marka, fiziki dünyadakinden daha değerli ve daha geniş etkiye sahip olacaktır. NitekimE-ticaretteki gelişmeyle birlikte ticari marka ofislerine gönderilen başvuru sayısı artmıştır.277 - Verileri toplu olarak stoklayan ve dağıtan dijital ağların oluşturulması bilgi malının marjinal maliyetini oldukça düşürmektedir:278 - EMH’lerin değerlendirilmesinde değişiklikler olmuştur: - Verilerin toplanmasının dijital şekilde olması onları toplum için daha değerli ve piyasa başarısızlığı için daha hassas yapmaktadır:279 David bilginin tahsisi sorununa karma bir çözüm önermektedir. David üç ‘’p’’ olarak nitelendirdiği üç ilkesel kurum aracı arasında bilginin paylaşımını önermektedir. Bu üç araç; kamu patronajı(public patronage), kamu tedariki ve yasal ayırıcı mülkiyet hakları yani EMH’dir. Bilginin geleneksel dağılımı içinde bunların dağılımının Şekil 26’daki gibi olmasını öngörmektedir. 276 İdris, a.g.e., s.70, 168. 277 A.g.e., s.174. 278 David, a.g.m., s.1 279 Gibson, a.g.m., s.171. 115 Şekil 26: Bilgi Tahsisinde Karma Çözüm David teknolojik gelişmeler ve bilginin dijital ortamda dağılımı sonucu dağılım dengelerinin değiştiğini belirtmektedir. Bu değişim Şekil 27’de şu şekildedir. Şekil 27: Üç ‘’p’’ Arasında Denge Değişimi Yukarıda belirtilen değişimler EMH rejimlerinin bilgi ekonomisi sistemi içine nasıl entegre edileceği ve gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerde sanayinin, hükümet yetkilileri ve araştırmacıların değişikliklere uyumunun nasıl olacağı sorusunu gündeme getirmektedir.280 280 İdris, a.g.e., s.32. 116 Bu değişimler mevcut patent sistemi, telif sistemi gibi EMH korumalarının dijital ortamda yeterli olup olmadığı tartışmalarına neden olmuştur. EMH’nin daha güçlü olarak korunmasını gerekli hale gelmiştir. Çünkü artan teknoloji ve özellikle dijital ortamlar korsan ve taklit ürünleri artırmıştır. Yeni teknolojilere EMH’nın adaptasyonu sürecinin başarısı üç aşamaya dayanmaktadır: (1) Doktrin geliştirme mekanizmaları, (2) EMH garantileyen sistemler (örneğin patent ofisleri), (3) EMH sistemini yürürlüğe koyacak sistemler oluşturmaktır.281 Aşağıdaki Tablo 10’da görüleceği üzere telif hakları korsanlığının yarattığı ticari kayıplar özellikle telif hakları sanayinde ileri düzeyde olan ülkelerde daha fazladır. Yine tahmini telif hakları korsanlığının düzeyinin gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere göre daha yüksek değerlere sahip olduğu yani bu ülkelerde korsanlık düzeyinin nisbi olarak daha yüksek olduğu görülmektedir. Telif hakları korsanlığının 2008-2009 yılları karsılaştırmasında bazı ülkelerde ticari kayıpta azalma gerçekleşirken bazılarında artış gözlenmektedir. Her iki yıl için ticari kayıpların en yüksek olduğu ülkeler, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Hindistan, İtalya ve Brezilya gibi ülkelerdir (Tablo 10). Şekil 28 çeşitli ülkelerde kullanılan korsan bilgisayar yazılımı fraksiyonları ile kişi başına gelir arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Şekilde de görüldüğü gibi kişi başına gelir ile korsan kopyalar arasında negatif ilişki bulunmaktadır. Kişi başına gelirin daha düşük olduğu ülkeler daha yüksek korsan kopyalamaya sahiptir.282 Bu durum Tablo 10’daki göstergelerle örtüşmektedir. 281 J. H. Barton (1993), “Adapting the Intellectual Property System to New Technologies”, Global Dimensions of Intellectual Property Rights in Science and Technology, (Ed: M. B. Wallerstein, M. C. Mogee, R. A. Schoen), Washington, D. C.: National Acedemy Press, s.280; Frischtak, a.g.m., s.256. 282 Varian, a.g.e., s.2. 117 Tablo 10: 2008 -2009 Telif Hakları Korsanlığından Dolayı Ticari Kayıp Tahminleri (Milyon $) ‘’ GSP, Amerika Birleşik Devletlerinin genelleştirilmiş sistem altında bu ülkenin EMH uygulamalarını gözden geçirdiği anlamına gelmektedir. Kaynak:International Intellectual Property Alliance (2010). Bu görüşü destekleyen bir diğer gösterge olarak gelişmişl batı toplumlarındaki bilgisayar yazılımındaki korsan oranı 2003’de % 25- % 50 arasında iken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran % 90’lara ulaşmıştır.283 283 A. Gayer and O. Shy (2003),’’ Copyright Protection and Hardware Taxation’’, Infor- 118 2005 yılında en yüksek bilgisayar yazılımındaki korsan oranına sahip ülkeler Vietnam (% 90), Zimbabe (% 90), Endonezya (% 87), Çin (% 86) ve Pakistandır (% 86). Aynı yıl için en düşük bilgisayar yazılımında korsanoranına sahip ülkeler ise; Amerika Birleşik Devletleri (% 21), Yeni Zelanda (%23), Avusturya (% 26) ve Finlandiya ( % 26).284 Şekil 28:Çeşitli Ülkeler için Korsan Bilgisayar Yazılımı ve Kişi Başına Gelir İlişkisi Tablo 11’de çeşitli ülkelerde telif haklarındaki korsanlık oranı tahminleri 2008 ve 2009 yılları için vermektedir. Gelişmekte olan ülkelerin daha yüksek telif hakları korsanlık oranına sahip oldukları görülmektedir. 2008 yılına göre genel olarak 2009 yılında bu düzeyde çok önemli miktarlarda olmasa da düşme gözlenmektedir. Bazı ülkelerde (Venezuella, Ekvator, İtalya, Meksika, Norveç ve Ukrayna) bu oran yükselme göstermiştir. Ancak bu ülkelerin sayısı oldukça azdır. Bazı ülkelerde ise aynı seyir devam etmiştir. Örneğin Cezayir, Mısır, Filipinler, İspanya ve Vietnam’da değişim olmamıştır. 284 mation Economics and Policy, 15, s.467. T. M. Lenard and D. B. Britton (2006), The Digital Economy Fact Book, Eight Edition, Washington: The Progress & Freedom Foundation. 119 Tablo 11: 2008 -2009 Telif Hakları Korsanlığı Düzeyi Tahminleri (%) Kaynak: International Intellectual Property Alliance (2010). Küreselleşmenin yoğunlaştığı 1990’lı yıllardan sonra entelektüel mülkiyet başvurularında başta gelen ülkelerin entelektüel mülkiyete katkılarının dağılımında değişim yaşanmıştır. Bu durum patent kayıtlarındaki değişimle gösterilebilir (Şekil 29). 120 Şekil 29: Ülkelerin Patent Kayıtlarının Toplam Hacmine Katkılarındaki Değişme % 1983-1990 1995-2008 Kaynak: WIPO Statistics Database, 2011 ‘’ GSP, Amerika Birleşik Devletlerinin genelleştirilmiş sistem altında bu ülkenin EMH uygulamalarını gözden geçirdiği anlamına gelmektedir. mülkiyetinin korunması için Paris Konversiyonunun (Paris Convention) doğmasına neden olmuştur. Böylece ilk temel uluslararası anlaşma gerçekleştirilmiştir. Bu anlaşma sanayi mülkiyet hakları (patent, marka ve sanayi tasarımları) koruması şeklindeydi.285 EMH’ye yönelik bir diğer uluslararası adım, 1886’da farklı devletler arasında telif hakları konusunda anlaşma ile atılmıştır. Böylece Berne konversiyonu (Berne Convention for the Protection of Literary and Artistic Works), diğer ikinci uluslararası entelektüel mülkiyet anlaşması olarak yasallaşmıştır. Her iki anlaşma da yerli ve yabancılara eşit koruma getirmektedir.286 Ayrıca Güney Amerika Serbest Ticaret Anlaşması gibi bölgesel ticaret anlaşması ve Avrupa Birliği ve çeşitli Batı Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri arasında görüşmeler altında birtakım ortaklıklarda EMH konusuna dikkat çekilmiştir.287 1980’lerin ortalarında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde politikacılar entelektüel mülkiyet haklarına artan dikkatle yönelmişlerdir. Ekonomik faaliyetlerin küreselleşmesi ve bilgi yoğun ürünleri içeren 285 İdris, a.g.e., s.15. s.16. 287 Maskus (1998), a.g.m., s.175. 286 A.g.e., 121 uluslararası işlemlerin genişlemesi bu konuda birtakım sürtüşmeleri de yaratmıştır. Bu sürtüşmeler, EMH korumasına yönelik ulusların farklı yaklaşımlarının olmasından kaynaklanmaktadır. 1980 sonrası geliştirilen çeşitli ulusal yaklaşımlar, dünya genelinde daha yüksek koruma standartlarının getirilmesine yönelik bir hareketi teşvik etmektedir. Birçok gelişmekte olan ülke yeni uluslararası değişimlere cevap vermek için EMH rejimlerinde reformlara başlamışlardır.288 Amerika Birleşik Devletleri 1980’lerin sonunda Güney Kore, Tayvan ve Çin’e, 1990’ların ortasında Brezilya gibi birçok gelişmekte olan ülkeye EMH’yi geliştirmeleri için baskılarda bulunmuştur. Nitekim bu on yıl içinde rutin şekilde yapılan bölgesel ticaret anlaşmaları, EMH standartlarını yönetmeyi içermekteydi. Bu süreç NAFTA (North Atlantic Free Trade Association) ile başlamış fakat AB ve bölgesel ticaret düzenlemelerine sahip gelişmekte olan ülkelerin ortak anlaşmaları ile genişletilmiştir.289 1990’ların başına kadar Avrupa Komisyonu, araştırma ve geliştirmede özel yatırımları teşvik etmek için kurumsal altyapının önemli unsuru olarak EMH yasasının rolünü tanımlamıştır.290 Ancak AB’de EMH korumasının sağlanamadığı görülmüştür. Örneğin 1999 yılında AB sınırları içinde 25 milyon taklit makale belirlenmiştir. 2001 yılına kadar bu sayı 95 milyona çıkmıştır. Taklit ve korsanın artan tehdidini ortadan kaldırmak için AB Komisyonu AB yasalarını genişletme ve yeni direktiflerin getirilmesini önermiştir. Bu kapsamda 2000’li yıllarda Avrupa’da en fazla bilgisayar yazılımındaki entelektüel mülkiyet hakları düzenlemeleri yapılmıştır. Bu düzenlemeler: Bilgisayar programlarının yasal korunması hakkında 91/250/EEC direktif (Bilgisayar Yazılım Telif Direktifi), bilgi toplumlarında telif ve ilgili hakların belirli yönlerinin harmonizasyonu hakkında 2001/29/EC direktif (EUCD) ve buluşların patentlendirilmesi hakkında önerilen 2002/0047 direktiftir.291 OECD’nin de çok kapsamlı olmamakla birlikte entelektüel sermaye ve önlemlerle ilgili çalışması bulunmaktadır.292 288 Braga & Fink, a.g.m., s.163. Maskus (2000), a.g.e., s.16. 290 Forrester, a.g.e., s.2. 291 V. Okanen and M. Välimäki (2004),”Some Economic Aspects of the European Harmonization of Intellectual Property Rights in Software and its Impact to Eastern EU~, Lavine’s Working Paper Archive, s.1. 292 OECD: Measuring and Reporting Intellectual Capital. Amsterdam, 9–11 June 1999. 289 122 EMH konusunda iki temel uluslararası kuruluş bulunmaktadır. Bunlar; Dünya Entelektüel Mülkiyet Organizasyonu (The World Intellectual Property Organization (WIPO)) ve Dünya Ticaret Örgütüdür (The World Trade Organization (WTO). Avrupa Birliği ve NAFTA gibi uluslararası kuruluşların faaliyetleri daha sınırlı kalmaktadır. WIPO 1970 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kurulmuştur. Ancak ülkeler için global EMH korumasına yeterli katkı sağlamadığı anlaşılmıştır. WIPO’ya yönelik bir diğer eleştiri ise, ekonomik perspektiften uzak olmasıdır.293 Genel olarak EMH korumasında kullanılan araçlar ve anlaşmalar Tablo 12’de gösterilmektedir. Tablo 12: EMH Korumasında Kullanılan Araç ve Anlaşmalar Kaynak: Maskus (2000), a.g.e., s.37-38. Tablo 12’de de görüldüğü gibi farklı entelektüel mülkiyet türleri için farklı uluslararası anlaşmalar bulunmaktadır. Örneğin Paris Konversi293 T. N. Srinivasan, T.N. (2000), The TRIPS Agreement: A Comment Inspired by Frederick Abbott’s Presentation, s.1. 123 yonu sadece patentlerle, Lahey Anlaşması sanayi tasarımları, Madrid Anlaşması ticari markalarla ilgilidir. TRIPs ise tüm EMH türleri içeren bir anlaşmadır. B. AMERİKA SİSTEMİ ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKKI Amerika İkinci Dünya Savaşından beri hem bilimsel araştırmaları destekleyerek hem de kendi federal ofislerinde teknolojik çalışmalarla bilim dünyasına önemli katkılar sağlamaktadır. Bu durum devam etmiştir. 1980’lerin başında da Amerika EMH rejimini güçlendiren ve genişleten bir ülke olmuştur. Entelektüel mülkiyet, Amerikan ekonomisi için önemli bir unsurdur. Amerika’nın güçlü bir EMH sağlama ve EMH’leri sistemini geliştirmede diğer ülkeleri teşvik etmede çok aktif olmuştur. Bu durum başlıca iki kilit nedene dayanmaktadır. İlk neden Amerikanın yıllardır teknolojik ilerlemede büyük bir pay kaynağına sahip bir ülke olmasıdır. Bunu kaybederse diğer ülkeler karşısında saygınlığı azalacaktır. İkinci neden ünlü ekonomistlerin son 150 yıldır EMH’lerin dünya ekonomilerinde ve yaşam standartlarındaki önemli büyümeyi yaratmayı sağlayan faktörlerden biri olduğunu ileri sürmeleridir.294 Amerika yasalarında önceleri sadece Amerikan vatandaşları için güçlü koruma sağlanırken, yabancılar için daha zayıf koruma sağlanmıştır. Daha sonra yabancılar da güçlü korumaya dahil edilmiştir. 1. Telif ve Patent Hakları Bilimsel buluşlarda öncülük eden Birleşik Devletlerin de EMH koruması olarak telif ve patent yasaları önem taşımaktadır. Amerikan Patent ve Ticari Marka Ofisi (the United States Patent and Trademark Office) patent korumasını iki ve beş yıl arasında vermektedir.295 Telif hakları sanayileri Amerikan ihracatının büyümesinde oldukça önemli rol oynamaktadırlar. Diğer bir ifadeyle telif hakları sanayileri, orantılı olmayacak şekilde reel Amerikan büyüme oranına pozitif olarak katkıda bulunurlar. 2004, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında hem merkezi hem de tüm telif hakları sanayilerinin ulaştığı reel yıllık büyüme oranı, bir bütün olarak Amerikan ekonomisinin ulaştığı reel büyüme oranından 294 295 GAO, 2010, s.4. Eurostat, a.g.e., s.180. 124 iki kat daha büyüktür. Örneğin 2006-2007 yıllarında merkezi telif hakları sanayilerinin bir bütün olarak Amerikan ekonomisinin ulaştığı reel büyüme oranına % 22.74 oranında katkı sağladıkları belirlenmiştir. Aynı dönemde toplam telif hakları sanayileri sürpriz bir şekilde toplam reel Amerikan büyümesine % 43.06 oranında katkı sağlamışlardır. Telif hakları sanayileri içinde yer alan merkezi telif hakları sanayilerinin öncelikli amacı telif hakları materyallerini yaratma, üretme ve dağıtma ve sergilemektir. Bu sanayiler kitaplar, gazeteler ve periyodikler, kayıtlı müzik, radyo ve televizyon yayınları ve bilgisayar programlarını içerirler. Telif hakları sanayilerinin ulusal ekonomiye katkıları yarattıkları katma değer ile ölçülmektedir. Tablo 13, 14 ve 15’de Amerikan merkezi ve toplam telif hakları sanayilerinin GSYİH’ye katkıları gösterilmektedir. 2007’de, merkezi telif hakları sanayilerinin yarattığı katma değer 904.3 milyar dolar, ki bu yaklaşık olarak Amerika GSYİH’nin % 6.43’ü oranındadır. 2007 yılında, toplam telifhakları sanayilerinin yarattığı katma değer, 1.58 trilyon Dolar bu da Amerikan GSYİH’nin % 11.26’dır. 2010’da ise merkezi telif haklarının yarattığı katma değer 931.8 milyar dolar, GSYİH içindeki payı % 6.36 olarak gerçekleşmiştir. Amerikada merkezi telif hakları sanayinin GSYİH içindeki payı % 6.4’de devam etmiştir. Tablo 13: 2007-2010 Döneminde Amerika’daki Merkezi Telif Hakları Sanayilerinin Yarattıkları Katma Değer (Milyar $) Merkezi Telif Hakları Sanayileri Toplam GSYİH 2007 2008 2009 2010 $ 904.3 $ 913.9 $ 901.0 $ 931.8 $ 14.061.8 $ 14. 369.1 $ 14.119.0 $ 14.660.4 % 6.43 %6.36 % 6.38 % 6.36 GSYİH içinde Merkezi Telif Hakları Sanayilerin Payı Kaynak: S. E. Siwek (2009), Copyrıght Industrıes in The U.S. Economy: The 2010 Report, International Intellectual Property Alliance, s.5. 125 ablo 14: 2007-2010 Döneminde Amerika’daki Toplam Telif Hakları Sanayilerinin Yarattıkları Katma Değer (Milyar $) 2007 2008 2009 2010 Toplam Telif Hakları Sanayileri $ 1.583.6 $ 1. 593.0 $ 1. 562.7 $ 1. 626.9 Toplam GSYİH $ 14.061.8 $ 14. 369.1 $ 14. 119.0 $ 14.660.04 % 11.26 % 11.09 % 11.07 % 11.00 GSYİH içinde Toplam Telif Hakları Sanayilerin Payı Kaynak: Siwek, s.4. Toplam telif hakları sanayi açısından 2007’de yaratılan katma değer 1.583 milyar dolar, GSYİH içindeki payı % 11,26’dir. 2010’da bu değerler 1.626.9 ve % 11.10 olarak gerçekleşmiştir. 2007-2010 dönemi boyunca Amerika’da telif hakları sanayinin yarattığı katma değerinin reel büyüme oranı Tablo 15’de verilmektedir. 20072008 ve 2009-2010 dönemleri için Amerika’da merkezi telif hakları sanayinin yıllık % 3’ü aşan pozitif büyüme görülmektedir. Ancak 20082009 döneminde merkezi telif hakları sanayinin reel katma değeri % 3.07 oranında düşmüştür. Toplam telif hakları açısından baktığımızda 2007-2008 ve 2009-2010 dönemleri için sırasıyla reel büyüme oranları % 2.39 ve % 4.20 olarak gerçekleşmiştir. Bununla birlikte toplam telif hakları sanayinin 20082009 yılı için reel kattığı değerde % 2.07 oranında bir düşme olmuştur. bu düşme ve artma bir bütün olarak Amerikan ekonomisinde de gözlenebilir. Tablo 15’de görüldüğü üzere 2007-2008’de reel olarak GSYİH sabittir. Ancak 2008-2009 döneminde reel GSYİH % 2.63’e düşmüştür. Takip eden yıllarda (2009-2010) reel GSYİH düşme durmuş ve % 2.85’e yükselmiştir. Amerika’da özel özel sanayi için GSYİH’nin reel trendi bir bütün olarak ekonomiden daha kötü gelişim göstermiştir. Reel özel GSYİH’deki düşme 2008’de % 0,67’ye 2009’da % 3.02’ye düşmüştür. Tablo 15’de hem Amerikan telif hakları sanayinde hem de Amerikan ekonomisinde yıllık reel büyüme oranında dramatik yükselme ve düşmeler yaşanmıştır. Bu gelişimi daha iyi değerlendirmek için Tablo 15’de yer alan 2007-2010 dönemi için ortalama yıllık büyüme oranlarına baktığımızda bu dönemde Amerikan merkezi telif hakları sanayileri reel anlamda, birleşik olarak yıllık büyümenin % 1.10 126 oranında büyüme gösterdiği görülmektedir. Bu dönem boyunca toplam Amerikan telif hakları sanayi yıllık % 1.47 bieliş büyüme oranına sahip olmuştur. Tersine Amerikan ekonomisinin yıllık büyüme oranı, 2007’den 2010’a sadece % 0.05’dir. 2007-2008’de merkezi telif hakları sanayi % 2.0 oranından fazla büyümüştür. Buna karşın Amerikan ekonomisi hiç büyümemiştir. Takip eden dönem olan 2009-2010’da telif hakları sanayinde ekonominin geri kalan kısımlarında da olduğu gibi % 2-3 oranında yıllık düşme olmuştur. Nihayet 2009-2010’da Amerikan ekonomisi % 3’ün altında büyür iken, telif hakları sanayinin yıllık büyüme oranı % 2-3 oranında düşmüştür. Tablo 15: 2007-2010 Döneminde GSYİH’ya Katkı Sağlayan Katma Değerlerin Reel Yıllık Büyüme Oranı (%) 2007-2008 2008-2009 2009-2010 2007-2010 Merkezi Telif Hakları Sanayileri 3.05 -3.07 3.44 1.10 Toplam Telif Hakları Sanayilerin Payı 2.39 -2.07 4.20 1.47 GSYİH 0.00 -2.63 2.85 0.05 Kaynak: Siwek, s.5 a.) The Bayh-Dole Yasası 1980’lerin başına kadar Amerika, EMH korumasını güçlendiren ve genişleten bir ülke konumunda olmuştur. Ancak 1980’lerde patent, ticari marka ve telif hakları gibi EMH’de yabancı ülke korsancılığı, Amerika Birleşik Devletlerinin en önemli uluslararası ticaret sorunlarından biri olmuştur. 1980’lerin başında Amerika için EMH alanında en sorun yaratan ülkeler Hindistan, Tayland, Malezya, Meksika ve Brezilya olmuştur.296 Teknoloji ve bilgi alanında kamu harcamalarının iki önemli fayda sağlayanlar, üniversiteler ve Amerikan şirketleridir. 1920’li ve 1930’lu yıllar boyunca özellik devlet üniversitelerinde üniversite yönetimleri iki konuyla ilgilenmişlerdir. İlki vergi mükelleflerinin ödedikleri vergilerin gerekçelerini göstermenin bir sonucu olarak ekonomik olarak değerli olan bilgi ve araştırma çabaları arasındaki bağın bir işareti olarak patentlerin düşünülmesidir. İkinci olarak büyük 296 GAO (1987), International Trade Strengthening Worldwide Protection of Intellectual Property Rights, Washington D.C.: s.8, 12. 127 depresyonla birlikte patentleme ve lisansla üniversiteler için ekstra bir fon yaratma ihtiyacının ortaya çıkmasıdır. Amerika’da II. Dünya savaşından sonra üç ilgili meselenin sonucu olarak entelektüel mülkiyete yönelik üniversitelerin tutumunda büyük bir değişim olmuştur. İlki özellikle biotıpda federal fonların artmasıdır. Araştırma için daha fazla fon Amerikan üniversitelerinde çıktı ve araştırma faaliyetleri ölçeğinde artışla sonuçlanmıştır. İkincisi entelektüel mülkiyetin özellikle etkili olduğu moleküler biyolojideki gelişme ile ilgilidir. Gerçektende son on yılda üniversitelerdeki patentlerdeki büyümenin çoğu bu bilim alanından gelmiştir. 1970’lere kadar araştırma ve geliştirmeyi destekleme çabalarına rağmen, araştırmalardan elde edilen bilimsel bilginin patent korumasına alınmasına ilişkin federal politikalarda tatmin edici gelişme sağlanamamıştır. Örneğin birçok birim federal laboratuarların başkalarının kullanımına dağıtılmayacak bilginin sığınağı olduğuna inanmaktaydılar. Nihayet 1970’li yıllar boyunca Amerika’da teknoloji liderliğini kaybetme riskinin algılanması güçlendi. Buna uygun olarak yerli teknolojinin korunması için bazı devlet müdahalesi politikalarının gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda 1980’de Amerikan Kongresi Ar-Ge faaliyetlerinin ekonomik etkilerini dikkate alarak teşvik etmeye yönelik 1980 Bayh-Dole Yasası (The Bayh-Dole Act) ve ticari markalarda düzenleme (The Trademark Amendment Act) yasalarını onaylanmıştır.297 The Bayh-Dole Yasası, kamu tarafından finanse edilen araştırmaların ticarileştirilmesini sağlamaktadır. EMH alanında sessiz devrim olarak nitelendirilmiştir.298 Bu yasayla hükümetin desteklediği araştırmalarla ilgili olarak Amerika patent politikasında reform yapmayı hedeflenmiştir. Bu bağlamda yasanın iki amacı vardı: 1) Üniversiteler, ticari olmayan şirketler ve küçük işletmelere buluşlarını ticarileştirme ve patent koruması altına almalarına izin vermek ve 2) Kamu birimlerinin işletmelere teknolojileri için lisanslar verme ve daha fazla teşvik etme için izin sağlamaktır.299 297 F. Montobbio (2009), “Intellectual Property Rights and Knowledge Transfer from Public Research to Industry in the US and Europe: Which Lessons for Innovation Systems in Developing Countries”, The Economics of Intellectual Property Suggestions for Further Research in Developing Countries and Countries with Economies in Transition, WIPO, s.184. 298 B. Andersen (2004), “If ‘Intellectual Property Rights’ is The Answer, What is The Question? Revısıtıng The Patent Controversıes”, Economics of Innovation and New Technology, 13(5), s.436. 299 GAO (1998), Technology Transfer Administration of the Bayh-Dole Act by Research 128 Bu yasa üniversiteden özel sektöre yeni teknoloji ve buluşların transferini teşvik etmek üzere getirilmiştir. Dolayısıyla bu yasa hem sanayileri hem üniversiteleri keşiflerini patentlemek ve onları ticari olarak lisanslamaya teşvik etmektedir.300 Bu yasa ile kamu tarafından finanse edilen araştırmalar ticarileşmektedir.301 Amerikan yasası hem sanayileri hem üniversiteleri keşiflerini patentlemek ve onları ticari olarak lisanslamaya teşvik etmektedir.302 Yasanın yönetimi merkezi değildi. The Bayh-Dole yasanın koordinasyonuyla en sıkı ilişkide olan birim ticaret bölümüdür. 1987 yılında yasada bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler şöyle özetlenebilir:303 - Üniversitelerin, devlet tarafından finanse edilen bir araştırma sonucu yaratılan buluşları iki ay içinde kamu birime bildirmesi gerekmektedir. - Kamulaştırma, satış veya kamu kullanımında geçerli olan patent korumasının Amerika’da elde edildiği yasal bir yıllık süre içinde başladığı zaman, yasal sürenin sonunda kamu birimi 60 günden daha fazla olmayacak şekilde seçim sürecini kısaltabilir. - Üniversitelerin, araştırmalarda kullanmak için transfer edilemeyen, geri alınmayan, ödenmiş ve herkese açık lisansları devletten sağlaması gerekir. - Üniversiteler buluşlarını geliştirmelidir. Aksi takdirde hükümet buluşların kontrol hakkını tutabilir. Ayrıca hükümetler sağlık ve güvenlikle ilgili sorunların azaltılması veya ortadan kaldırması gibi diğer nedenlerden dolayı buluşları kontrol edebilirler. Bu madde, kanunda haklarda ilerleme (march-in rigths) olarak ifade edilen kamu çıkarlarını korumaya dayanmaktadır. Eğer patent sahibi kamu tarafından finanse edilen bir patentlenmiş teknoloji lisansını isteyerek vermeyi azaltırsa, belirli koşullar altında kamu çıkarı düşünülerek zorunlu lisans talep edilir. - Buluşları kullanmak için lisanslar verilirken, üniversiteler küçük University, Washington D.C.: s.3. Casey, a.g.m., s.6. 301 Andersen, a.g.m., s.436. 302 Casey, a.g.m., s.6. 303 GAO (1998), a.g.e., s.3-4. 300 129 işletmelere öncelik vermelidirler. - Ayırıcı lisanslar verildiği zaman, üniversiteler buluşların önemli bir kısmını Amerika’da gerçekleştirileceğini temin etmeleri gerekiyor. - Üniversiteler paylaşmalıdırlar. yaratıcılarıyla kazançlarının belirli oranını Finansmanı sağlayan kamu birimleri, The Bayh-Dole Yasasını işletecek ayrı bir sistem kurmamışlardır. Ayrıca yasa, bireysel finansman anlaşmalarında yasanın uygulanabilirliğini gösterecek bir maddeyi de içermemektedir. Üniversitelere yasanın gereklerini yerine getirmeleri için kendi formlarını kullanmalarına izin verilmiştir. Kamu birimlerinin denetim faaliyetleri, büyük ölçüde üniversitelerin sağladığı bilgileri toplamak ve raporlamaktan ibarettir. 1995 Ekiminde, Ulusal Sağlık Kurumu (The National Institutes of Health), yasanın raporlamasının gereklerini denetlemek üzere ‘’Edison’’ sistemini hazırlamıştır. Ulusal Sağlık Kurumu, en azından Sağlık ve Beşeri Hizmetler bölümünden (The Department of Health and Human Services) gelen eleştirilere cevap vermek üzere Edison sistemini tasarlamıştır. Gerçek zaman ve internet kullanan bilgisayar dayalı bir sistem olan Edison sistemi; 1) Üniversitelere gerekli olduğu kadar sistemde veri girişine izin vermek, 2) Herhangi bir zamanda buluşlar hakkındaki faaliyetleri analiz etmek ve yeniden incelemeye izin vermektedir. Ulusal Sağlık Kurumu, sistemin tüm devlet kurumlarına yayılmasını istemektedir. Ancak bazı kurumlar şu nedenlerden dolayı kullanımı seçmemişlerdir: i) Bu kurumlar sistemin kullanılmasının belirli bir parasal ödemeyi gerektireceğini düşünmektedirler. ii) Kurumlar böyle ayrıntılı bir veri tabanı için yeterli inovasyon faaliyetlerine sahip değildirler. iii) Kamu birimleri henüz daha yeni yeni gereksinmelerini karşılayacak verilere sahip olmuşlardır. iv) Birimler Edison formatının kendi buluş programlarına veya üniversitelerinin sahip olduklarına adapte edilemeyeceğine inanmamaktadırlar.304 The Bayh-Dole Yasası bazı yazarlar tarafından eksik bulunmuştur. Archibugi and Filippetti Amerikan EMH rejiminin diğer ülkelere bir model olmasına rağmen tamim edici olmaktan uzak olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca Mazzoleni and Nelson bu yasanın daha fazla teknoloji trans304 A.g.e., s.7-8. 130 feri sağlamayı kolaylaştırıp kolaylaştırmadığının tartışılan bir konu olduğunu belirtmişlerdir.305. Tablo 16’de bu yasanın yansıması görülmektedir. Yasa yürürlüğe girdikten sonra Üniversite ve sanayi arasında teknoloji transferinde önemli artış olmuştur. The Bayh-Dole Yasası etkin olarak uygulanmaya başladıktan sonra üniversitelerde çok sayıda teknoloji lisans ofisleri kuruldu. Hem artan üniversite sayısı hem de onların bünyesinde kurulan teknoloji lisans ofisleri, buluşlarla ilgili teknoloji transferinin kolaylaşıp teşvik edildiğini göstermektedir. Tablo 16: Sanayiye Amerikan Üniversitelerinden Teknoloji 1980 The Bayh-Dole Yasasının Etkileri Veri/ Yıl 1980 1986 Transferi ve 1992 Üniversitelerin Toplam Patent Sayısı 200 (20 Üniversite) - 1.557 (139 Üniversite) Üniversiteler tarafından verilmiş Lisans Sayısı 96 (1974-84 Ortalaması) - 755 US$ 30 Milyon US$ 57 Milyon Verilen Lisanslardan Elde Edilen Toplam Gelir - (112 Üniversitenin 1986 verisi) (1989-90 Ortalaması) 1996 1.776 (131 Üniversite) 2.209 US $ 365 Milyon Kaynak: İdris, 2003, s.97. Tablo 17’de Üniversite Teknolojileri Birliğinin yaptığı bir araştırmada bu yasanın etkilerini görmek mümkündür. Lisans gelirlerinde % 20.5 oranında bir artış olmuştur. Aynı şekilde gerek patent başvurularında gerekse yayınlanan patentte artış gözlenmektedir. Son 25 yılda Amerika’da üniversite patent ve lisans faaliyetlerinde kayda değer artışlar olmuştur. Nitekim akademik kurumların patent sayısı Ulusal Bilim Kurumu (The National Science Foundation) ve Üniversite Teknoloji Yöneticileri Birliğinden (The Association of University 305 R. Mazzoleni and R. Nelson (1998), ‘‘Economic Theories about the Benefits and Costs of Patents’’, Journal of Economic Issues, 32 (4), s.1031-1052. 131 Technology Managers) alınan verilere göre 1981’de 436’dan 2001’de 3500’e yükselmiştir. Aynı şekilde akademik patentlerin oranı 1981’de % 1.48’den 1999’da zirve yaparak % 4.81’e yükselmiştir. Aynı dönemde patent faaliyetlerinin dağılımının büyük ölçüde birkaç önemli araştırma hastanesi arasında yoğunlaşmış olmasına rağmen, patent kabul eden akademik kurumların sayısında hızlı artış olmuştur. Ayrıca üniversite patent lisanslarında ve lisanslardan elde edilen gelirlerde dikkate değer artış gerçekleşmiştir. Tablo 17: 1996 Yılında Amerikan Üniversitelerinde Buluş Faaliyetleri 1996a($) 1995b($) 1995-1996 Değişim % Değişim Araştırma Harcamaları (Sanayi Kaynaklı) 1,052,715,974 913,644,931 139,071,043 15.22 Araştırma Harcamaları (Federal Hükümet Kaynaklı) 9,302,549,690 8,767,424,553 535,125,137 6.10 Toplam Desteklenen Araştırma Harcamaları 13,534,156,386 12,650,055,744 884,100,642 6.99 1,632 1,506 126 8.37 328,741,253 272,637,217 56,104,036 20.58 Buluşlar 6,101 5,576 525 9.42 Toplam Amerikan Patent Başvuruları 2,799 3,807 -1,008 -26.48 Yeni Amerikan Patent Başvuruları 2,013 1,780 233 13.09 Yayınlanmış Amerikan Patentleri 1,519 1,351 168 12.44 Lisanslar Gayrisafi Lisans Gelirleri a 73 cevaplandıranların toplamı b 78 cevaplandıranların toplamı Kaynak: AUTM. 132 Geleneksel sağduyu The Bayh-Dole Yasası üniversite patentlerini artırdığını göstermektedir. Gerçekte üniversite patentlerinin motivasyonu iki olguyu yansıtmaktadır. Bunlar ticarileşme ve kamu yararıdır. Bilimi Geliştirmek için Amerikan Birliğinin (The American Association for the Advancement of Science (The AAAS)) yayınında yeni bir ürünlerin ticarileşmesi ve gelişmesi için teşvik sağlayabilmek için üniversite patentlerine gereksinim duyulduğu açıkça gösterilmektedir. Bilimi Geliştirmek için Amerikan Birliği, üniversiteler tarafından patentlenen bilimsel gelişmelerin daha geniş çaplı kullanımı ve yeterli firma tarafından keşfedilmesini garanti edilebileceğini belirtmektedir.306 Amerika’da bu yasanın başarılı uygulanması diğer ülkelere de örnek teşkil etmiştir. Örneğin 1998’de Japon hükümeti Teknoloji Lisans Ofisleri Yasasını yürürlüğe koymuştur. Yasa, teknoloji lisans ofisleri için belirli yardım ve teşvikler sağlamıştır. Bunlar araştırmaların yönetimsel maliyetlerine desteklemek üzere mali yardımları içermektedir. Böylece anlaşmalarıyla üniversiteler ve özel sektör arasında teknoloji transferi teşvik edilmiş olacaktır. Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 10 teknoloji lisans ofisi Ekim 2000’e kadar kuruldu. Teknoloji lisans ofisleri, teknoloji geliştirme çalışmaları için 300.000’e kadar Amerikan Dolarının hükümet tarafından mali yardım olarak verilmesi için yetkilendirildi. Yine Japonya’da üniversitelerde, yaratıcıları teşvik etmek için üniversitelerde yaratılan buluşlarla ilgili kurallar ve genel mülkiyet hakları prensiplerinin kurulması teşvik edilmiştir. Örneğin Keio Üniversitesinde fayda paylaşım oranına göre, buluş sahibinin eğer toplam gelir bir yılda 1 milyon Yenin altındaysa (90.000 Amerikan Doları) bulusun ticarileştirilmesinden elde edilen gelirin % 80’nin buluş sahibine verilmesi gerekmektedir. Özel sektör de iki temel nedenden dolayı mekanizmayı yararlı bulmuşlardır: i) Üniversiteler tarafından geliştirilen yararlı buluşları araştırma ve bulmada etkinliğin sağlanması, ii) Teknoloji lisans ofislerinde tek bir anlaşma ile üniversitelerle kontağın kolaylıklar kurulabilmesidir.307 Şekil 30’da Amerika ve bazı Avrupa ülkelerinde (Fransa, İtalya ve İsveç) ulusal yatırımcıların akademik patent sahipliği karşılaştırmalı olarak verilmektedir. Akademik patent sahipliği açısından Avrupa ülkeleri ve Amerika 306Montobbio, 307 a.g.m., s.183-184. İdris, a.g.e., s.101. 133 arasındaki fark oldukça belirgin olarak şekil 30’da görülmektedir. Amerika’da özel firmaları Amerikan ekonomik patentleri içinde sadece % 24,2 paya sahipken, aynı dönemde Avrupa bu pay Fransa’da % 61,4, İtalya’da % 72 ve İsveç’de % 81.1’dir. Avrupa’da üniversiteler örneğin Fransa’da % 10,2, İtalya’da % 10,5 ve İsveç’de % 4,9 payla patentlerin çok az kısmına sahiptirler. Amerika’da ise üniversitelerin patent içindeki payı % 68,7 oranındadır. Bu oran ile Amerika’da üniversiteler patent sahipliğinde ilk sırada yer almaktadır. Şekil 30: Amerika ve Bazı Ülkelerde Ulusal Yatırımcıların Akademik Patent Sahipliği 1994-2001, % Kaynak: Montobbio, a.g.m., s.186. 2 Ticari Markalar Amerika’da da ticari markalara ilişkin ayrı yasa mevcuttur. Bu yasa temel EMH yasa ile birlikte işlemektedir. a. The Lanham Yasası Amerikan ticari marka kanunu, the Lanham Yasası (The Lanham Law) olarak adlandırılan yasa ile düzenlenmiştir. Amerika’da ticari markaların tarihsel geçmişine baktığımızda sanayi devrimi ülkede 19. yy’in başlarında başlarken, 1870’lerin ekonomisi hala prensip olarak tarıma dayalı ve birçok malı satın almaktansa üretmek daha ucuzdu. Birçok aile tüketici değil üretici birimiydi. Ticari markalara gereksim yoktu. 134 19. yy’in başında ulus, elektrik ve demiryollarındaki gelişmenin yarattığı verimlilik kazanç artışları yarattı. Bunun sonucu olarak 1870-1920 arasında, kırsal kesim nüfusu ve tarımda çalışanların yüzdesi önemli ölçüde tersine bir değişim göstermiştir. Ticari marka hukukçuları, Kodak, Kraft gibi marka oluşturmuşlardır. Aynı özelliklere sahip malların taklidine karşı 1905’de hazırlanan ticari marka kanunu yasallaştı.308 Ancak ticari markaya ilişkin ilk federal yasa The Lanham Yasasıdır309. Bu yasa ilk kez 1946 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu yasanın yürürlüğe girmesinden önce markalara ilişkin federal bir statü yoktu. Böyle markalar, sadece adil olmayan rekabetin genel prensipleri altında korunmaktaydılar. The Lanham Yasası ile ticari markalar ile aynı anlama gelen hizmet markalarının da kayıt altına alınması sağlanmıştır. Yasada ticari markalar şu şekilde tanımlanmaktadır: ‘’Bir kişinin hizmetini tanımlamak ve diğer hizmetlerden onu ayıracak reklam veya satışlarda kullanılan isim, sembol, başlık, tasarım, slogan karakter ismi, ayırıcı radyo karakterleri ve ticarette kullanılan diğer reklamlar şeklinde sınırsız araçlardır’’. Yasa dört alt bölümden oluşmaktadır. Birinci altbölümde prensipler, ikinci altbölümde ilave kayıtlar üçüncü altbölümde genel koşullar ve dördüncü bölümde Madrid Protokolü yer almaktadır. Kanunda ticari marka kayıtları ve koruma tanımları yer almaktadır. Sözkonusu kanunun yönetiminde Birleşik Devletler Patent ve Ticari Marka Ofisi (United States Patent and Trademark Office (USPTO)) yetkilendirilmiştir. Yasa, taraflara tanınmak için markalarını belirlemede önemli sınırlamalar getirmemektedir.310 The Lanham Yasası, öncelikle tüketicileri yanlış temsil veya aldatmalardan ve ticari marka sahiplerini yanlış izlenimlerden korumak için düzenlenmiştir. Diğer ifadeyle The Lanham Yasası, ticari markaların suiistimali, çalınmasına ve yanlış reklama yönelik faaliyetleri yasaklamak üzere oluşturulmuştur. The Lanham Yasasının amacı, mallara yönelik kişilerin bulduğu bir fikir veya bilgiyi korumak değildi. The Lanham Yasası, genel anti-kopyalama statüsünde değildir. Zaman içerisinde yasanın alanı ve koruması, adil olmayan rekabet ve yanlış reklam gibi daha genel alanları kapsayacak şekilde genişletildi.311 308 Swann, a.g.m., s.85. 15 U.S.C. § § 1051-1127 (2000). 310 Lemley, a.g.m., s.1714. 311 B. A. Solomon. (2004), “Can The Lanham Act Protect Tiger Woods? An Analysis of 309 135 Yasaya göre kişi veya işletme ticari marka hakkını ya işlerin seyri içinde onu kullanabilirler (örneğin kamuya satılacak bir mal için bir amblem, simge) ya da USPTO’ya markanın kaydı için başvuru yaparak elde eder. Kayıtlı ve kayıtsız tüm markalar The Lanham Yasası koruması altındadır. Bu yasa bazı eleştirilere maruz kalmıştır. Örneğin korumanın tam genişliğinin bilinmediği ileri sürülmüştür312 Daha sonra yasada bir takım değişimler yapılmıştır. Bu yasa yürürlüğe girdiğinde modern ticaret henüz şekil almaya başlamıştır. Amerika’da ticari markalarla ilgili bazı düzenleyici kanunlar çıkarılmıştır. Bunlar; 1980 yılında Ticari Markalarda Düzenleme (The Trademark Amendment Act) Yasası, 1995 Federal Ticari Marka Değerindeki Azalma Yasası (Trademark Dilution Act), 1999 Anti-Cybersquatting Tüketici Koruma Kanunu (Anti-CybersquattingConsumer Protection Act), and 2006’da Ticari Marka Seyreltme Yasasının Revizyonu Yasasıdır (the Trademark Dilution Revision Act). Ticari Markalarda Düzenleme Yasası, EMH genel korumasının bir bölümüdür. Bu yasa geçmiş EMH düzenlemelerindeki akademik buluşların lisanslaması ile ilgili bazı belirsizlikleri çözmeye uğraşmaktadır. Yine bu yasa ekonomik gerekçelere dayanmaktadır. Şöyle ki üniversite laburatuvarlarında gerçekleştirilen buluşların ticarileştirilmesine olanak sağlayan kurumlaşmayı sağlama girişimidir. Ticari Markalarda Düzenleme Yasası, entelektüel mülkiyete yönelik Amerikan üniversitelerinin tutumunu etkilemiştir.313 Amerika’da 1993 ‘Bütçe Uzlaşma Kanunun (Budget Reconciliation Act)’ kabulüyle birlikte bazı görünemeyen değerlerin (örneğin şerefiye, patent, telif, formüller tasarım, model, know-how and lisans gibi) tanımı yapılmış ve firmaların bu varlıkların maliyetini amorti etmelerine izin verilmiştir.314 Amerika’da oluşturulan güçlü EMH sistemi, diğer ülkeler için bir model olmasına rağmen 2000’li yıllara gelindiğinde tatmin edici olmadığı Whether The Lanham Act is A Proper Substitute For A Federal Right of Publicity”, Trademark Report, 94, s.1206. 312 D. K. G. (April, 1955), “Protection of Service Marks under the Lanham Act”, Virginia Law Revenue, 41(3), s.365,378. 313 Montobbio, a.g.m., s.184. 314 İdris, a.g.e., s.58. 136 görülmüştür. Amerikan EMH sistemine üç temel eleştiri getirmiştir:315 1) EMH’nin artan oranlarda bilimsel uygulama ve araştırmaları temsil eden veri ve gerçeklere yayılarak genişlemiştir. Bu durum bilimsel gelişmelere zarar verdiği söylenmektedir.316 2) Yeni yasadan dolayı firmalar birçok teknoloji almak için daha fazla patent sağlama eğilimine girmişlerdir. Bu da diğer firmaların teknolojik gelişmelerine zarar vermiştir. Dolayısıyla inovasyonu teşvik etmekten ziyade, firmalar için inovasyon kapasitesini sınırlamaktadır. 3) Mevcut kurallar mülkiyeti öngörme ve inovasyon faaliyetlerinden sağlanacak kazançları göstermemektedir. Bu nedenle Amerika’daki entelektüel mülkiyet hukukçularının sayısının, araştırmacı sayısından daha fazla büyümektedir. Mevcut EMH yasası inovasyonu teşvik etmekten ziyade inovasyondan kaynakları saptırmaktadır. 1980’lerin başından itibaren Amerika’da ticaret açığı artmaya başlamıştır. Daha fazla entegre olmuş global ticaret rejiminde ileri teknoloji, ülkelerde rekabet açısından daha önemli bir faktör olmuştur. Diğer ülkelerin oldukça korumasız bir entelektüel mülkiyet rejime sahip olmaları Amerikan ticaret açığının nedenlerinden biri olarak görülmüştür. Amerikan ticaret temsilcileri, şirketlerinin sadece yetkilendirilmemiş (korumasız) kopyalarla değil aynı zamanda üçüncü dünya ülke kaynaklarıyla rekabet etmek zorunda kaldıklarını belirtmiştir.317 Daha öncede belirtildiği üzere 2001-2006 yılları arasında yüksek teknoloji ihracatını değeri % 5 oranında artmıştır. Bu artış çoğunlukla dünya ticaretinde Çin’in ihracatının artmasından dolayıdır. Çini Amerika Birleşik Devletleri, AB ve Japonya izlemiştir. Gerek ticaret açığı gerekse ve yukarıda belirtilen nedenlerle başta Amerika olmak üzere birçok gelişmiş ülke uluslararası bir anlaşmayı desteklemişlerdir. 315 316 317 Archibugi and Filippetti, a.g.m, s.142. David, a.g.m., s.2. S.K. Sell (2003), Private Power, Public Law: The Globalization of Intellectual Property Rights, Cambrigde: Cambridge University Pres, s.81. 137 C. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARININ TİCARETLE İLGİLİ YÖNLERİ (TRIPs) ANLAŞMASI Küreselleşme sürecinin yarattığı etkiler ile küresel kamusal mal niteliğinde olan bilgi alanında EMH konusunda uluslararası çözümün gerekliliği artmıştır. Bu amaçla 1994 yılında WTO tarafından “Entelektüel Mülkiyet Haklarının Ticaretle İlgili Yönleri” (The Trade Related Aspects of Intellectual Property Rights (TRIPs)) başlıklı anlaşma OECD ülkelerinin çoğunluğu tarafından imzalanmıştır.318 TRIPs birçok ikili ve çoklu ticaret politikası anlaşmalarını içermektedir. Örneğin TRIPs anlaşması Güney Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA), Kanada-Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (FTA) ve WTO anlaşmalarının bölümüdür. Bu anlaşmaların arkasındaki açık politik varsayım, ülkelerin EMH sistemlerindeki farklılıklar uluslararası ticaret akımını etkilemesidir.319 EMH korumasında uluslararası minimum koruma sağlayan TRIPs anlaşması sonuçta bu anlaşma ile oluşturulan küresel piyasalarda lisanslanan veya satılan bilgi malı için rekabet düzeyini belirleyecektir. Bu standartlar bir dereceye kadar küresel ticaret üzerinde lehte ve aleyhte rekabetçi etkiler oluşturacaklardır. TRIPs Anlaşması Paris (1883) ve Bern (1886) konversiyonları üzerine inşa edilmiş olmasına rağmen TRIPs tasarımcıların objelerinin orijinaline karşı anti kopyalamanın ötesine gitmektedir.320 1986 yılında Amerikalı müzakerecilere AB ve Japon temsilcilerin katıldığı Uruguay Round toplantısında küresel ticaret kuralları üzerine ayrıntılı görüşmeler yapılırken EMH’de gündeme getirilmiştir.321 TRIPs Anlaşması önceki GATT Anlaşmasından farklı olarak gelişmekte olan ülkeler için tercihli veya farklı önlemleri içermiyor. 318 319 320 321 P. Drahos (1995), “Global Property Rights in Information: The Story of TRIPS and GATT”, Prometheus, 11(1); World Bank (2001), Intellectual Property: Balancing Incentives with Competitive Acess, NewYork: World Bank; A. R. Chapman (2002), “The human Rights Implications of Intellectual Property Protection”, The Journal of International Economics and Law. Rafiquzzaman, a.g.m., s.308. J.H. Richman (1999), “The TRIPS Agreement Comes of Age: Conflict or Cooperation with the Developing Countries? “, Case Western Reserve Journal of International Law, 32(441), s.442. Maskus (2000), a.g.e., s.16. 138 Amerikan yetkilileri tarafından bu anlaşmanın politik olmadığı, dünya genelinde EMH korumasının, yüksek teknolojili ürünlerde ihracatı geliştirmek için önemli bir faktör olduğunu ileri sürmüşlerdir.322 TRIPs tarihte EMH üzerine en önemli uluslararası taahhütlerde bulunan bir anlaşmadır. Çünkü o bilgi geliştiricileri için daha güçlü haklara yönelik küresel denge sağlama eğilimindedir. Ayrıca bu anlaşma hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için, bilgiyi kullananlardan sağlanacak faydayla kısa dönemde gelirin yeniden dağılımını etkilemeyi amaçlamaktadır. Uzun dönemde TRIPs temel olarak uluslararası ticaret, imitasyon ve inovasyon için teşvikleri değiştirmeyi hedeflemektedir.323 TRIPs Anlaşması şirketler, bireyler ve hükümetler arasında yapılan geleneksel bir anlaşmanın dışında EMH’de Batı sisteminin tüm dünyaya yayılması girişimi şeklinde yorumlanmıştır. Batılı devletler ve büyük şirketler daha güçlü EMH korumasına, inovasyon yatırımlarını korumak için ihtiyaca olduğunu belirtmişlerdir.324 TRIPs Anlaşması, anlaşmayı imzalayan WTO üyelerine telif hakları, patent, ticari markalar ve sanayi tasarımlardan koruyucu EMH sistemini uygulama yükümlülüğü getirmektedir. TRIPs Anlaşması birkaç nedenden dolayı popüler olmuştur: TRIPs Anlaşması EMH korunması, uygulanması ve uluslararası standartların kurulması ve bir küresel harmonizasyonun oluşturulmasının en önemli girişimini temsil etmektedir.325 Yukarıda açıklanan hiçbir organizasyon küresel bir politikaya sahip değildir. Küresel çözüm ülkeler için önemlidir. Bir ülke sınırları içinde EMH’yi korumak yeterli olamayacaktır.326 TRIPs Anlaşması, devletler arasında ticari ve ekonomik ilişkiler için uluslararası yasal çerçevedeki değişimlere olan ihtiyacın bir sonucu olarak kurulmuştur.327 Bu anlaşmayla hukukun bir fonksiyonel çok 322 323 324 325 326 327 Sell, a.g.e., s.83. Maskus (2000), a.g.e., s.26. Achibugi and Filippetti, a.g.m., s.137. A.g.m., s.137. A. M. Anderson and B. Razavi (2010), “The Globalization of Intellectual Property Rights:TRIPS, BITS, and the Search for Uniform Protection”, Georgia Journal of International Comparative Law, 38 (2), s.266. P. Cullet (2007), “Human Rights and Intellectual Property Protection in the TRIPS Era”, Human Rights Quarterly, 29, s.419. 139 taraflı kuralları kurulmuş olacaktır.328 Sherwood TRIPs Anlaşmasını, EMH korumasının uluslararası ticaret ile evlenmesi olarak nitelemiştir. Çünkü bu anlaşma ile ilk kez resmi olarak entelektüel mülkiyet koruması meselesi ticari açıdan ele alınmaktadır. TRIPs Anlaşması Paris, Berlin Konversiyonu ve entegre edilmiş türler bakımından entelektüel mülkiyet hakkındaki anlaşma gibi uluslararası konversiyonlarda ifade edilen standartlar kadar GATT’in üç temel prensibinin EMH’na uygulanmasını sağlamaktadır.329 Bu prensipler; Ulusal İşlemler, En fazla Yarar Sağlayan Ülke ve Saydamlıktır. En fazla YararSağlayan Ülke olarak isimlendirilen TRIPs Anlaşmasının 4. Maddesi, global bir politikaya sahip olduğunu göstermektedir. TRIPs Anlaşması özellikle GATT’in En fazla Yarar Sağlayan Ülke ve Saydamlık ilkelerinin uygulanması genişletilmiştir.330 TRIPs Anlaşması, sanayi mülkiyetinin koruması için oluşturulmuş Paris Konvesiyonu ve entegre edilmiş türler bakımından entelektüel mülkiyet hakkındaki anlaşma gibi ilgili uluslararası konversiyonlarda ifade edilen standartlar üzerine inşa edilmiştir. Ancak TRIPs Anlaşması, bu konversiyonlara üye olsun veya olmasın her bir WTO üyesinin koşullara saygı göstermesini gerektirmektedir. Bu durum birçok ülke için önemli bir genişlemeyi temsil etmektedir. Örneğin entegre edilmiş türler bakımından entelektüel mülkiyet hakkındaki anlaşmayı sadece 9 üye imzalamıştır. Diğer bir örnek olarak Roma konversiyonu verilebilir. Performans sahiplerinin, müzik kaydı üreticileri ve yayıncılarının haklarını oluşturmak üzere oluşturulan Roma Konversiyonu, kısmen gelişmekte olan ülkeler arasından olan az üyeye sahiptir.331 TRIPs Anlaşması politikacılar, bilim adamları ve çeşitli organizasyonlar tarafından büyük tartışmalara konu olmuş ve yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. Bu tartışmaların başlıca nedenlerinden biri, TRIPs Anlaşması ile ilk kez ne Paris Konversiyonu ne de Bern Konversiyonunda görülmeyen, gelişmiş ülkelere uluslararası ticarette WTO’de pazarlık gücünü artırmalarına izin verilmesidir. Ayrıca Amerikan çokuluslu şirketler kulübünün TRIPs Anlaşmasının oluşturulmasın da başlıca rol 328 329 330 331 The WTO, Annual Report 2005, Geneva: s.142. J. M. Finger (Winter, 2000), ‘’The WTO’s Special Burden on The Less Developed Countries’’, Cato journal, 19 (3), s.430. C. M. Correa (2007), Trade Related Aspects of Intellectual Property Rights A Commentary on the TRIPS Agreement, Oxford: Oxford University Press, s.5. Finger, a.g.m., s.430. 140 oynamasıdır.332 Bu durumu Sell, 12 şirket dünya için bir kamu yasası yaptı şeklinde yorumlamıştır. Geçmişte ülkeler kendi sanayi politikalarını teşvik etmek ve teknoloji transferini kolaylaştırmak için kendi EMH rejimlerini değiştirip adaptasyon yapabiliyorlardır. TRIPs Anlaşması büyük ölçüde bu esnekliği kaldırmıştır. Ancak ülkelere EMH korumasına bağlı kalarak farklı politikalar düzenlemelerine izin verilmektedir.333 TRIPs Anlaşması, özellikle gelişmekte olan ülkeler için mülkiyet hakları ve EMH arasında bir değişim sağlamıştır. TRIPs Anlaşması, 2001 yılında WTO’nun Doha’daki Bakanlar konferansında bazı maddeleri değiştirilmiştir.334 TRIPs Anlaşmasından önce bu alanda temel tartışmalar, EMH’dan ziyade mülkiyet hakları üzerinde odaklaşmaktaydı. Ayrıca anlaşma tartışıldığı zaman üye ülkeler, ulusal yasal sistemlerindeki farklılıkları dikkate alarak EMH korumasında “etkin” ve “eşit” korumanın teşvik edilmesini istemişlerdir. TRIPs ile ilgili algılanan sorunlar üç grupta toplanabilir:335 - Anlaşmadaki bazı standartlar zayıftı ve belirsiz olarak spesifikleştirilmiştir. Örneğin Paris Konversiyonu esas olarak sadece her bir üyenin patent kanunlarındaki ulusal işlemleri ve öncelikli hakların korumasını gerektirmektedir. - Anlaşmalar EMH uyumsuzlukları için etkili süreci sağlamakta ve sadece anlaşmayı imzalayan ülkeler üzerinde niyetleri ifade etmektedir. - Bu anlaşmanın yeni teknolojileri (klâsik EMH kavramını zorlayan yazılım elektronik veritabanı gibi) idare edecek yeterli hız ve esnekliğe kavuşturulması için yeniden görüşmesini sağlaması zordur. Birçok gelişmiş ülkede teknik ilerlemeler EMH’da ileriye yönelik değişmeleri teşvik etmektedir. Ampirik çalışmalar çok uluslu şirketlerin, eğer güçlü ve etkili EMH 332 333 334 335 Achibugi and Filippetti, a.g.m., s.142-143. R. Falvey, N. Foster and O. Memedovic (2006), The Role of Intellectual Property Rights in Technology Transfer and Economic Growth: Theory and Evidence, Vienna: Unýted Natýons Industrýal Development Organization, s.49. The WTO, a.g.e., s.43. Maskus (2000), a.g.e., s.15-16. 141 koruması varsa ileri ve bilgiye dayalı faaliyetlerini yurtdışında kurmalarının daha olası olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla coğrafik alanlarını genişletmek isteyen çokuluslu şirketler ev sahibi ülkelerde güçlü EMH rejimine ihtiyaç duymaktadırlar. Bu nedenle çokuluslu şirketlerin TRIPs Anlaşmasını desteklemeleri doğaldır.336 1. TRIPs Anlaşmasının İçeriği TRIPs Anlaşması EMH’nin yedi temel alanını kapsar. Bunlar; telif hakları, patent, ticari markalar, coğrafik göstergeler, sanayi tasarımları, entegre edilmiş parçaların çizim tasarımları, açıklanmamış bilgi ve anlaşmalı lisanslardır. Minimum standartlar örneğin hak sahiplerinin yetkilendirilmeksizin kullanımı, beklentiler ve koruma dönemi gibi tüm alanların her biri için benzerdir. Her bir üye ayrıca, anlaşma koşullarıyla çelişmemek üzere spesifik koruma sağlamaktadır. Anlaşmanın kilit koşulları Tablo 18’de verilmektedir. Şöyle ki; ‘’Üyeler bu anlaşmanın koşullarını yerine getireceklerdir. Üyeler kendi kanunlarında bu Anlaşmanın gerektirdiğinden daha fazla koruma getirmekle yükümlü değildirler. Ayrıca üyeler, kendi yasal sistemleri ve uygulamaları içinde bu anlaşma koşullarını yerine getirirken uygun metodu belirlemede serbest olacaklardır’’. Anlaşmanın 1. maddesinde üyeler EMH koruma sağlayacaklarını taahhüt etmektedirler. Anlaşmanın 2. maddesinde ise, üyelerin bu anlaşmanın II, III ve IV. bölümleri bakımından Paris Konversiyonunun 1-12 ve 19. Maddelerini sağlayacaklarını belirtilmektedir. Birinci bölümün 3. maddesinde ayrımcılık yaratmayan ulusal işlemler şeklindeki genel yükümlülüklere yer verilmektedir. Ulusal işlemler GATT’da olduğu gibi mallardan ziyade kişi ve yasal işletmelere uygulanmaktadır. Bu uygulama WTO’daki standart temelli yasal doktrinin önemli gelişimini yansıtmaktadır. 336 UNCTAD (2005), World Investment Report 2005: Transnational Corporations and the Internationalization of R&S, New York: s.29. 142 Tablo 18: TRIPs’in Temel Koşulları Kaynak: Maskus (2000), a.g.e., s.18-19. teknolojinin her alanına yerel ve ithal her ürüne uygulanır. Ancak üyeler toplumu ve ahlakı korumak ve ticari sömürülmeyi önlemek üzere bazı buluşları patent dişi tutacak sınırlamalar getirebilirler”. Bu maddeye göre birçok ülke kimyasal ürün ve metotlar, eczacılıkla ilgili ürünleri ve metotları ve gıda ürünleri gibi teknolojinin önemli olduğu alanlarda patent korumasını genişletmeleri gerekmektedir. Ancak kamu yararı, ahlakı korumak, çevre kirliliğini önlemek, hayvan, insan ve doğal yaşamı 143 korumak için patentlerde muafiyetlere izin verilmektedir.337 Patentlerde süre anlaşmanın 32. maddesinde, patent formlarının doldurulmasından itibaren 20 yıllık bir süreden önce sona eremeyeceği belirtilmektedir. Anlaşmanın 2. bölümde uygulama ve prosedür verilmektedir. Anlaşmanın 3. bölümü EMH’ların uygulanmasını içermektedir. Bu bölümde başlıca genel yükümlülükler, sivil ve idari süreç ve düzeltmeler, hukuki prosedür gibi konular açıklanmaktadır. Üyelerin yerine getirmek zorunda oldukları genel yükümlülükler anlaşmanın 41. maddesinde şöyle özetlenebilir: 1) Üyeler kendi yasalarında bu anlaşma kapsamındaki EMH’lerin ihlaline karşı etkin korumaya izin verecek prosedürü gerçekleştirmelidirler. 2) EMH’nin uygulanmasına ilişkin prosedür adil ve eşit olmalıdır. Gereksiz karışıklık veya maliyet ve uygun olmayan zaman sınırlamalarını kapsamamalıdır. 3) Taraflar nihai idari kararların bir hukuki otorite tarafından gözden geçirilmesi fırsatına sahip olmalıdırlar. 4) EMH uygulamaları, genel hukuki uygulamalardanayrı bir yasal sistem içinde gerçekleşmeyecektir. Geçmişte ülkeler kendi sanayi politikalarını teşvik etmek ve teknoloji transferini kolaylaştırmak için kendi EMH rejimlerini değiştirip adaptasyon yapabiliyorlardır. TRIPs Anlaşması büyük ölçüde bu esnekliği kaldırmıştır. Ancak ülkelere EMH korumasına bağlı kalarak farklı politikalar düzenlemelerine izin verilmektedir.338 Anlaşmanın 40. maddesi, EMH’nin rekabetçi düzenlemelerle kontrol altına alınabilen anti rekabetçi etkilere sahip olabileceklerini belirtmektedir. Anlaşma üyelere EMH’lerin ihlali için hukuki düzenlemeler kadar sivil çarelerin sağlanmasını öngörmektedir (61. madde). Böylece tüm WTO 337 338 A.g.e., s.20. Falvey, Foster and Memodovic, a.g.e., s.49. 144 üyeleri, TRIPs Anlaşmasıyla uyumlu olacak şekilde kendi yargı sistemlerini geliştirmelidirler. Anlaşmanın geri kalan bölümleri, EMH sisteminin oluşturulması ve korunması, anlaşmazlıkların önlenmesi ve işlemsel ve kurumsal düzenlemeleri içermektedir. Reichman, TRIPs Anlaşmasının ulusal yasalara niçin saygılı olduğunu temyiz komisyonun ileri sürdüğü üç nedene dayandırarak açıklamaktadır. Bu üç nedenden ilki anlaşmanın 1. maddesinin devletlere kendi yasal sistemleri ve uygulamaları çerçevesinde anlaşma koşullarını uygulayacak anlaşma metodu belirlemelerine izin vermesidir. İkincisi anlaşma şartlarının kurulma sürecinin anlaşma kapsamındaki hak ve yükümlülükleri düşürmeyeceği veya ilaveler getirmeyecek olmasıdır. Üçüncü neden olarak anlaşmanın 1. maddesine göre üyeler anlaşmada açıklanandan daha geniş koruma uygulamakla yükümlü tutulmamaktadır. Bu yaklaşım GATT’ın xx(d). maddesiyle uyumludur. Ancak ulusal hükümetlere saygı prensibine rağmen Amerika ile Hindistan arasında tartışma olmuştur. Örneğin Hindistan hükümetinin kendi uzmanları, Amerika tarafından sorgulanan hukuk ve yönetim prosedürünün ilgili TRIPs Anlaşmasının standartlarını karşılamada başarısız olduğunu belirtmişlerdir.339 TRIPs Anlaşmasını feshetme ve anlaşma hükümlerini yerine getirmede olası noksanlıklar şeklindeki bozucu faaliyetler konusunda şikâyetler üzerine 5 yıllık moratoryum getirilmiştir.340 TRIPs Anlaşmasının uygulama süresi gelişmiş ülkelerde 1996’ya kadardı. Gelişmekte olan ülkeler için bu süre 2000’e kadardı. Ancak bu ülkelerin büyük bir çoğunluğu hala anlaşma koşullarını uygulamamıştır.341 2. Gelişmekte olan Ülkeler Açısından TRIPs AnlaşmasıTRIPs’ in anlamı gelişmiş ve gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkeler için farklılık taşımaktadır. TRIPs Anlaşması gelişmekte olan ülkeler için ilk kez daimi ve kapsamlı bir EMH koruması getirmektedir. Gelişmiş ülkeler ise, TRIPs Anlaşmasını EMH koruması standartlarını güçlendirebilmek için bir araç olarak görmektedirler.342 TRIPs Anlaşması, 339 340 341 342 Reichman, a.g.m., s.446. A.g.m., s.447. The WTO, a.g.e., s.142. Anderson and Razavi, a.g.m., s.270. 145 gelişmekte olan ülkeler tarafından Batı toplumunun geri kalan kısmı üzerine, Batı EMH sistemi standartlarını yükleme yasası olarak görülmüştür. Archibugi and Filippetti bir anlamda TRIPs Anlaşmasını, Batı toplumunun ötesinde sessiz devrimin kilidi olduğunu ileri sürmektedirler. Böylece TRIPs Anlaşması yoluyla, çoğu gelişmiş ülkenin entelektüel mülkiyet sistemleri gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere, AR-Ge’ye ve inovasyona yoğun şekilde yatırım yapan ülkelerden sınırlı kaynak ve altyapısı olan ülkelere ve yüksek teknoloji ihracatçılarından ithalatçılarına doğru ihraç edilecektir. TRIPs Anlaşmanın en çok tartışmaya neden olan noktalarından biri, TRIPs Anlaşmanın özellikle vurgulanan eczacılık sanayine yönelik patent korumasıdır. Birçok gelişmekte olan ülkede (Hindistan, Brezilya, Arjantin, Meksika gibi) bu alanda TRIPs Anlaşmasının tersine çok zayıf koruma mevcuttu. TRIPs 1995 yılında yürürlüğe girdiğinde birçok gelişmekte olan ülke, telif hakları kapsamına alınabilecek bilgisayar programları ve veritabanları ile henüz tanışmamışlardı. Dolayısıyla TRIPs koşulları bu ülkeler açısından kapsamlı reformları gerektirmektedir.343 TRIPs EMH korumasını ticari liberalizasyon görüşmelerinin merkezi ve önüne yerleştirildiği için bir gelişmekte olan ülkenin EMH rejim reformu ve küresel ekonomiyle onu birleştirmesi için yapacağı geliştirmeler, gelişmiş ülkelerden EMH korumalarını güçlendirmeleri yönünde olası baskı yaratacaktır.344 TRIPs Anlaşmanın gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkileri konusunda akademik çalışmalarda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı yazarlar TRIPs Anlaşmanın gelişmekte olan ülkeler için olumlu sonuçlar doğuracağını belirtmişlerdir. Örneğin Abbott, TRIPs Anlaşmasının en azından sanayileşmiş ülkeler kadar gelişmekte olan ülkeler için faydalı olacağını belirtmiştir. Güçlü EMH koruması, gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini güçlendirecektir. Yeni EMH altyapısı yerel inovasyonu teşvik edecektir. Yabancı girişimciler, yerel yasalar altında korunacakları için, teknoloji transferine daha istekli olacaklardır. TRIPs Anlaşmasının pozitif sonuçlarından biri çok taraflı görüşmelerin 343 344 Maskus, (2000), a.g.e., s.19. Hu, a.g.m., s.63. 146 Uruguay Raundundan önce özellikle yeni sanayileşen gelişmekte olan ülkelerde baskın olan bedavacılık (the free-rider) anlayışını erozyona uğratmasıdır. Bu ülkeler TRIPs Anlaşmasını hızlı bir şekilde uygulamak için harekete geçtiler. Zaten bu ülkelerde revizyon için hazır ve istekliydiler. Örneğin Tayvan daha iyi bir EMH sisteminin faydalarını anlamaya başlamıştır. Bu durum yeni sanayileşen ülkeleri, ileri teknoloji ve bilgi malları bakımından gelişmiş ülkelerin güçlü rakibi yapmaktadır. En azından böyle bir rekabet düzeyli bir oyun alanında ortaya çıkmaktadır.345 Bazı çalışmalar TRIPs Anlaşmasının, daha fazla yabancı yatırımı çekmek, teknoloji transferini geliştirmek için sadece yeni sanayileşenülkelere değil aynı zamanda gelişmekte olan ülkelere da yardımcı olacağı belirtilmektedir.346 Gelişmekte olan ülkeler TRIPs Anlaşmasının kısa ve uzun dönemde yaratacağı sosyal maliyetlerin artan oranda bilincinde olmaktadırlar. Yine TRIPs Anlaşmasının oluşturulmasında Batılı toplumların özellikle Amerika’nın önemli etkisi olduğu kabul edilmekle birlikte, anlaşmadan sonra Amerika ve diğer gelişmiş ülkelerin ticaret performanslarının gelişiminde önemli değişiklikler olmadığı ileri sürülmektedir. TRIPs Anlaşması, Amerika, Avrupa ve Japonya’nın ticari dengesini bozmaya devam eden gelişmekte olan (emerging countries) ülkelerin adil olmayan entelektüel mülkiyet ihlallerini disipline etmeyi amaçlamaktadır.347 Bazı yazarlar ve gelişmekte olan ülkeler tarafından TRIPs Anlaşmasına bazı eleştiriler getirilmiştir: 1) TRIPs Anlaşması, tüm üyelere onların gelişmişlik düzeylerinden bağımsız olarak aynı standartları uygulama yükümlülüğü getirmektedir. Gelişmiş ülkelerin EMH sistemleri güçlü korumaya sahip olup entelektüel hak sahiplerine herhangi bir ihlale karşı garanti vermelerine karşın, bazı ülkeler oldukça zayıf EMH rejimine sahiptiler. Patent ve ticari markalar konusunda bazı gelişmekte olan ülkeler koruma sağlarken, özellikle telif hakları, tasarımlar gibi alanlarda koruma sınırlı veya tamamen yoktur.348 Dolayısıyla gelişmekte olan birçok ülke, TRIPs Anlaşmasını uygulayabilmek için kendi EMH rejimlerinde önemli değişiklikler yapmak zorundadırlar.349 345 346 347 348 349 Reichman, a.g.m. s.449. Maskus (1998), a.g.m.; Braga & Fink, a.g.m. Archibugi and Filippetti, a.g.m., s.144. Sherwood, a.g.m., s.512. C. M. Correa (2001), Review of the TRIPS Agreement:Fostering the Transfer of 147 2) TRIPs Anlaşması minimum standartlar getirmektedir. Her bir üye ayrıca, anlaşma koşullarıyla çelişmemek üzere spesifik koruma sağlamaktadır. Bu durum kısmen sanayileşmiş ülkelerde bile, kullanıcılar üzerinde entelektüel mülkiyet üreticileri lehine EMH’nin genişlemesi anlamına gelmektedir.350 3) Birçok gelişmiş ülke kalkınmalarının ileri aşamalarında EMH’lari uygulamalarını başlatmışlardır. Örneğin Fransa ilaç alanındaki patent yasasıyla 1960 yılında, Almanya 1968’de, Japonya 1976’da İsviçre 1977’de ve İtalya ve İsveç 1978’de tanışmışlardır.351 Gelişmekte olan birçok ülke daha kalkınmalarını gerçekleştirmeden bu anlaşmayla EMH korumasını başlayacaklardır. 4) TRIPs Anlaşması, daha fakir ülkeler için bu ülkelerin yatırım bütçelerini oluştururken tahsis etmeleri gereken yerlerle ilgili olarak uygun teşhis ve uygun çözüm sağlamamaktadır. Çünkü TRIPs Anlaşması büyük ölçüde sanayileşmiş ülkelerden oluşan uluslararası konversiyon üzerine inşa edilmiştir. 5) TRIPs Anlaşmasına yönelik bir diğer eleştiri Uruguay Raound’da anlaşmanın yeterince tartışılmamış olması ve sanayileşmiş ülkelerin yaklaşımının ‘’benim istediğim yönde yap (do it my way)’’ seklinde olmasıdır. 6) Gelişmekte olan ülkelerde entelektüel mülkiyet sisteminin kurulması için personel temini, patent ofisleri ve diğer idari ofisleri içeren işlem maliyetleri kıt kaynaklarda açıkça azalma yaratır. TRIPs Anlaşmasının yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için az gelişmiş ülkelerin her biri 150 milyon Doları bulacak bina, ekipman, eğitim gibi yatırım yapmaları gerekmektedir. Birçok az gelişmiş ülke için bu meblağ ülkenin yıllık kalkınma bütçesinin tamamı demektir (Finger, 2000: 430, 433. 435). Ayrıca fakir ülkeler, sadece bölgesel toplantılara değil aynı zamanda WIPO ve diğer organizasyonların birçok toplantılarına yüksek düzeyde delegelerini göndermek zorundadırlar. Bunların maliyetleri kendi hazinelerine yüklenmektedir. 7) Tüm gelişmekte olan ülkelerde yukarıda belirtilen işlem maliyetlerini taşımaları gerekse bile daha yüksek entelektüel mülkiyet 350 351 Technology to Developing Countries, Penang: Third World Network Trade and Development Series 13, s.1. Finger, a.g.m., s.430. Juma, a.g.e., s.18. 148 korumasının en azından kısa ve orta dönemde çok dengeli şekilde dağıtılmayacağı konusunda artan bir algı bulunmaktadır. Örneğin Latin Amerika’daki birçok küçük ülke önemli ölçüde kendilerini dezavantajlı bulmaktadırlar.352 8) TRIPs Anlaşmasının teknolojik olarak en ileri ülkeler ile daha düşük teknolojiye sahip ülkeler arasındaki açığı daha fazla artıracağı şeklinde bir diğer eleştiri getirilmiştir.353 TRIPs Anlaşmasının gelişmekte olan ülkelere makro ekonomik fayda ve maliyetleri ne olacaktır? Bu konuda araştırma yapan Sherwood, tam cevabı bulmanın zor olacağını ancak fayda ve maliyetlerin eğilimi ve büyüklüğü konusunda yorum yapılabileceğini belirmektedir. Çalışmasında sözkonusu fayda ve maliyetleri şu şekilde sıralamıştır: TRIPs Anlaşması uluslararası ticaret akımına yardımcı olmak için yeterli güce sahip olmakla birlikte bu anlaşma, entelektüel mülkiyetin; araştırma, teknolojik ve inovasyonun gelişiminden sanat, edebiyat ve bilimsel çalışmalarda anlatım ve yaratıcılığa kadar sıralanan ulusal özel faaliyetleri teşvik etmedeki tarihsel rolünü azaltacaktır. TRIPs Anlaşmasının ileri teknolojiyi takip etmede özel yatırımları güçlü bir şekilde teşvik etmesi, anlaşmanın önemli bir karakteristiği olarak görülmemektedir. TRIPs Anlaşması EMH konusunda dünya için bir ortak zemin kurmaktadır. İleri teknolojiler için güçlü teşvikler daha yüksek bir koruma ile bulunacaktır. Anlaşmada patent sonrası ürünlerin fiyatlarının nasıl belirleneceğine yönelik planlanmış koşullar bulunmamaktadır. Ürün fiyatları patent korumasından sonra yükselecektir. Bu durum özellikle gelişmekte olan ülkelerde bir maliyet unsuru olarak görülmektedir. Artan teknolojiyi edinme maliyeti TRIPs Anlaşmasının uygulanmasının başlıca maliyeti olacaktır. Sherwood özetle TRIPs Anlaşmasının gelişmekte olan ülkeler üzerinde etkisinin kısa dönemde negatif olacağını belirtmektedir. Uzun dönemde birey ve firmalar potansiyel faydalardan yararlanacakları için faydalar artış gösterecektir. Kamu eğitimi, faydaları hızlı bir şekilde realize etmede önemli rol oynayacaktır. Doğal olarak enflasyon, vergileme, 352 353 Reichman, a.g.m., s.450-451. H. J. Chang (2002), Kicking Away the Ladder: Development Strategy in Historical Perspective, London: Anthem Press. 149 tarifeler ve diğer makro ekonomik koşullar özel karar alımlarında belirleyici olacaktır. Yine yargı sisteminin başarısı bir diğer önemli etkendir.354 Reichman TRIPs Anlaşmasının büyük ölçüde geçmişe yönelik bir anlaşma olduğunu, sanayi devriminin yaratıcı ürünlerine uygun olduğunu belirtmektedir. Fakat TRIPs Anlaşmasının, klâsik patent ve telif hakları paradigması yeni teknolojiler özellikle bilgi teknolojilerine uygulanmasının sorunlara yol açacağını belirtmektedir.355 Archibugi and Filippetti, TRIPs Anlaşmasının savunucuları ve eleştiricilerinin, bu anlaşmanın ülkelerde yaratacağı etkiyi çok fazla abarttıklarını ileri sürmüşlerdir. Yasal araçlar tek başlarına ne gelişmekte olan ülkeleri engelleyebilir ne de gelişmiş ülkelerin teknolojik inovasyonda egemenliklerini sürdürmelerini sağlayabilir. Yine temel bilgiyi edinme ve korumada ülkeleri engelleyen veya izin veren yasal koşullar yerine ekonomi üzerine yoğunlaşmanın çok daha önemli olacağını belirtmişlerdir. Reichman eleştirilerin yoğunlaştığı gelişmekte olan ülkelerde TRIPs Anlaşmasının rekabeti teşvik edici stratejisi beş unsuru taşıması gerektiğini vurgulamıştır. Bunlar:356 - Ulusal kalkınma amaçları için entelektüel mülkiyet rejimini kuracak zemin oluşturmak, - Piyasa gücü suiistimallerini kontrol edecek rekabet yasalarını kullanmak, - Yerel inovasyonu teşvik etmek üzere yeni entelektüel mülkiyet rejimini güncellemek, - Daha güçlü EMH için direnmek, - Bilimsel ve teknolojik bilginin elde edilmesi ve dağıtımı için ulusal altyapıyı güçlendirmektir. 354 355 356 Sherwood, a.g.m., s.496, 500-510. Reichman, a.g.m., s.457. A.g.m., s.466-467. 150 3. TRIPs Anlaşmasının Bilgi Ekonomisindeki Etik Değerlere Uygunluğu TRIPs Anlaşmasını daha önce belirtilen Bilgi ekonomisinde genel kabul görmüş ACM’nin ilkelerine uygunluğu açısından değerlendirmek, bu anlaşmanın etik kurallarına uygun olup olmadığı gösterecektir: Anlaşmanın birinci maddesi, üye ülkelerin anlaşma koşulları sağlayacaklarını belirtilmektedir. Böyle korumanın anlaşma koşullarını ihlal etmemesi için üyelere kendi yasal sistemleri içinde anlaşma koşullarını sağlayacak uygun yöntem belirlemede serbestlik tanımaktadır. Bu madde ACM prensiplerinden 2.6’yi (dürüst kontratlar, anlaşmalar ve üstlenilmiş sorumluluklar) karşılamaktadır. Anlaşmanın yedinci maddesi ACM prensiplerinden 1.1 (toplumun ve beşeriyetin gelişimine katkı), 1.4 (ayrımcılık yaratmayacak faaliyetleri yapmak ve adil olmak), 3.2 (personel ve kaynakları yönetmek, bilgi sistemlerini kurmak, tasarımlamak ve çalışma yaşamının kalitesini geliştirmek), 3.6 (bilgisayar sisteminin prensipleri ve kısıtlamalarını öğrenmek için organizasyon üyelerine fırsat yaratmak) maddelerini gerçekleştirecek niteliktedir. Bu madde ‘’Üye ülkelerin teknolojik bilgi kullanıcıları ve yaratıcılarına karşılıklı avantajları sağlamayı, sosyal ve ekonomik refahı desteklemeyi ve haklar ve sorumluluklar arasında denge kurmayı’’ ifade etmektedir. - TRIPs Anlaşmasının 8. maddesi, ‘’Anlaşma koşullarıyla uyumlu olmak koşuluyla üye ülkelerin sosyo-ekonomik ve teknolojik kalkınma için hayati öneme sahip sektörlerde kamu çıkarlarını sağlamak ve yaratıcıların EMH’nin suiistimalini önlemek için gerekli önlemler alabileceklerdir’’ şeklindedir. Bu madde, ACM prensiplerinden 1.2 (başkalarına zarar vermekten kaçınmak) ve 2.7 (bilgisayar sistemi ve onun sorunlarının kamu tarafından anlaşılmasının geliştirilmesi) ile uyumludur. - 10. madde göre yazarlar için literatür çalışması olarak veri ve diğer materyallerin okunabilir veya diğer şekillerde korunması sağlanmaktadır. Bu madde de ACM’nin 1.5 (telif ve patent haklarını içeren hak edilmiş mülkiyet hakları) ve 1.7 (başkalarının özeline saygı göstermek) prensiplerini içermektedir. -TRIPs Anlaşmasının 11. maddesi; üyeler eserlerinin kullanımına 151 izni verme ve çalışmanın kopyası veya orijinalinin kamuda doğrudan veya dolaylı olarak yeniden üretilmesi ve ticari olarak kiralanmasını yasaklama haklarını yazarlara sağlayacaktır. Bu madde ACM’nin 1.6 (entelektüel mülkiyet için uygun güveni vermek) ve 1.7 (başkalarının özeline saygı göstermek) prensiplerini yansıtmaktadır. - Anlaşmanın 12. maddesinde telif hakları korumasının 50 yıldan daha fazla olamayacağı belirtilmektedir. Bu süre güveni sağlamak için yeterli olduğundan dolayı ACM’nin 1.6 (entelektüel mülkiyet için uygun güveni vermek) prensibi sağlanmış olmaktadır. Ancak insanlar, hayvanlar ve bitki sağlığını korumak, çevre için ciddi önyargılardan kaçınmak için sınırlama getirilebilir. Bu uygulama ile anlaşma ACM’nin 1.1 prensibini (toplumun ve beşeriyetin gelişimine katkı) sağlamış olmaktadır. -TRIPs Anlaşmasının 5. bölümünün 27. maddesinde patentlerin teknolojinin her alanında ürün veya yöntemde olsun sgetirilebileceği belirtilmekle birlikte aynı maddenin ikinci paragrafında sınırlamalar getirilmiştir. Şöyle ki üyeler bazı koşullarda buluşları patent dışında tutabilirler. Örneğin toplumu ve ahlakı korumak, ticari sömürülmeyi önlemek üzere sınırlamalar getirilmekle ACM’nin 1.1 prensibine (toplumun ve beşeriyetin gelişimine katkı) uyum sağlanmış olunmaktadır. -Her bir üye ülkeye belirli koşullarda hak sahiplerinin yetkisi dışında devlet veya üçüncü kişiler tarafından kullanıma izni verilmektedir (31. madde). Aranılan koşullar aynı madde de sayılmaktadır. Bu madde ile de ACM prensiplerinden 3.3 (bir organizasyonun veya kişinin bilgisayar sistemi ve iletişim kaynaklarını kullanmaları için gerekli yetki ve desteği sağlamak) gerçekleştirilmiştir. - TRIPs Anlaşmasının 39. maddesine göre haksız rekabete karşı korumak sağlamak üzere anlaşmanın 2. paragrafına uygun olarak açıklanmayan bilgiyi korumak ve 3. paragrafa uygun olarak da kamuya veya kamu kurumlarına veri sunulacaktır. Bu madde de ACM’nin 1.3 (dürüst ve güvenilir olmak), 1.4 (ayrımcılık yaratmayacak faaliyetler yapmak ve adil olmak) ve 1.8 (dürüstlük güvenirlilik) prensiplerini karşılamaktadır. - TRIPs Anlaşmasının 41. maddesi EMH’da adalet ve eşitliği önermektedir. Dolasıyla bu madde de ACM’nin 1.4 prensibini (ayrımcılık yaratmayacak faaliyetler yapmak ve adil olmak) gerçekleştirmektedir. 152 - Anlaşmanın 61. maddesi, EMH ihlaline karşı yasal ceza uygulanmasını getirmektedir. Böylece ACM’nin 1.6 prensibi (entelektüel mülkiyet için uygun güven (kredi) sağlamak) gerçekleştirmektedir. - 67. maddeye göre, gelişmekte olan ülkelerin anlaşma koşullarını yerine getirmeleri için zaman ve koşullarda karşılıklı anlaşma ve teknik ve finansal işbirliği sağlanacaktır. Böyle bir işbirliği, EMH ihlalini önlemek kadar yerel ofislerin oluşturulması, EMH’lerin yasallaşması ve korunması için yasalarda değişikliklerin yapılması ve regülasyonuna yardım olanağı sağlayacaktır. Bu madde de ACM’nin 3.6 prensibini (bilgisayar sisteminin prensipleri ve kısıtlamalarını öğrenmek için üyelere fırsat yaratmak) sağlamaktadır. TRIPs Anlaşmasının 63. maddesi, tartışmaları önlemek üzere açıkça saydamlık kuralına yer vermektedir. TRIPs Anlaşması dört etik unsuru açısından da değerlendirilebilir. Bunlar daha önce de belirtildiği gibi özellik, doğruluk, mülkiyet ve giriştir. TRIPs Anlaşmasının 10, 11 ve özellikle 39. maddeleri özellik korumaktadırlar. Anlaşmanın 39 maddesi aynı zamanda doğruluk ilkesini gerçekleştirmeye yöneliktir. Anlaşmanın 10, 11 ve 27. maddeleri yazarlar ve yaratıcılar için koruma sağlamaktadır. Yine anlaşmanın 12 ve 33. maddelerinde uzun dönemli koruma sağlanarak mülkiyet ilkesinin gözetildiği görülmektedir. TRIPs Anlaşması bilgilere yetkisiz girilmesini yasaklamaktadır. Anlaşmanın 31. maddesinde daha önce de açıklandığı gibi bazı koşullarda yetkisiz girişe izin verilmektedir. Bu değerlendirmelere dayanarak TRIPs Anlaşmasının genel olarak etik kurallarına uyduğu söylenebilir. D. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARINDA ÖNERİLEN HARMONİZASYON Modern ekonomilerde, bilgi emek sermaye gibi diğer üretim faktörleri yanında bir diğer faktör olarak yer almaktadır. Sürdürebilir bir ekonomik kalkınma için bilginin yaratılması teşvik edilmelidir. Bilgi küresel kamusal malların ‘tüketimde rekabetin olmaması’, tüketimden dışlamamak’ ve ‘ dışsallık’ özellikleri taşıdığından dolayı ekonomik literatürde küresel kamusal mal olarak nitelendirilir. Bilginin yaratılması ve dağıtımı surecinde piyasa mekanizması 153 başarısızlığı sözkonusudur. Bunun başlıca nedenleri; etkinsizlik, monopolleşmenin olması, kullanımdan dışlayamama, dışsallıklar, bazı mallarda görülen işlem maliyetleri ve asimetrik bilgi ve görünemeyen değer olarak EMH’nin ölçüme sorunudur. Piyasa mekanizması başarısızlığına karşı bazı teoremler (lisans, Dowell yaklaşımı ve Coase Teoremi) geliştirilmiştir. Ancak bu teoremler etkin çözüm sağlamada yetersiz kalmaktadırlar. Bu teoremler içinde lisanslar kimsen bazı haklar için kullanılabilir. Ama tek başına yeterli olamamaktadır. Coase teoremi en fazla tartışılan teorem olmuştur. Etkin bir çözüm getirecek devlet müdahalesi, bilgini adil kullanım doktrinini dikkate alarak EMH sistemi oluşturmayı gerektirir. Diğer bir ifadeyle devlet müdahalesi, bilgi yaratıcıları ve kullanıcıları arasında denge sağlamalıdır. Hükümetler, bilgi kullanıcılarının haklarını dikkate alarak EMH kanunlarını sınırlayabilirler. Örneğin süre, EMH parametrelerinden biridir. EMH bilgi, inovasyon yaratıcılarına ayırıcı haklar sağlamaktadır. EMH bilginin yaratılmasını kolaylaştırıcı unsurlardır. Mülkiyet hakları sayesinde çaba ve ödül arasında doğrudan bir bağ kurulabilir. EMH, sanayileşme ve ekonomik kalkınma ile birlikte paralel giden bir olgudur. EMH’nin korunması uzun bir geleneğe sahiptir. Ancak 19. yy’in sonuna doğru yeni sanayileşme idealleri, daha güçlü merkezi hükümetler ve daha güçlü ulusalcılıkla desteklenerek büyük ölçekli sanayileşmeye yol açmıştır. Bu gelişim birçok ülkede ilk modern telif ve patent yasalarının oluşturulmasına yol açmıştır. Günümüzde her ülke ve hukuk sistemi kendi EMH yasalarını oluşturmaktadır. Ancak EMH hem bilginin tüketiminde rekabetin olmaması hem de tüketimden dışlayamama özelliklerini sınırlayabilmektedir. Çünkü EMH’la bilgi ticari bir değer kazanıyor. Kamusal mallar paradigmasına göre bir bilgi yaratılır yaratılmaz onun değerinin maksimize edilmesi için mümkün olduğunca fazla kişi tarafından yararlanılması gerekir. Dolayısıyla kamu yararı için patent koruması belirli sınırlamalara sahip olmak durumundadır. Bu kapsamda entelektüel mülkiyet hakları, kopyaların marjinal maliyetini dağıtmaya dayalı ikinci en iyi dışlama çözümünü sağlamaktadır. EMH rejiminin, ekonomik büyüme üzerinde etkili olan yabancı doğrudan yatırımlar, teknoloji transferi ve ticaret üzerinde olumlu etkileri olduğu genel kabul görmüştür. EMH korumasının olmadığı bir 154 durumda ortaya çıkan korsan uygulamalar ve taklitler hem bireyler, hem sanayiler hem de makro düzeyde tüm ekonomi açısından negatif etkiler yaratacaktır. Bireyler için düşük kaliteli mallar sağlık ve güvenlik alanında risk yaratacaktır. Sanayilerin satışları düşebilir, düşük marka değeri ve inovasyon için teşvik ortadan kalkar. Ekonomi açısından vergi kaybı, azalan ticaret ve bunların sonucunda daha düşük büyüme ve inovasyon sözkonusu olacaktır. Ancak EMH’nin büyümeye etkileri konusunda bazı kısıtlamalar olduğu bir gerçektir. Bunlar kısıtlamalar şöyle sıralanabilir: - Öncelikle ekonomik büyümede EMH’nin rolünü diğer faktörlerden ayırarak analiz etmek zordur. - EMH ve ekonomik kalkınma arasındaki ilişki, gelişmiş ülkeler az gelişmiş ülkelere göre daha güçlü entelektüel mülkiyet haklarına sahip oldukları için nedensellik sorunu sozkonusu olabilecektir. Çalışmalar EMH ve kalkınma arasındaki ilişkinin lineer olamayacağı sonucuna ulaşılmıştır. Sözkonusu çalışmalara göre, ülkeler daha yüksek gelir düzeyine doğru hareket ettikleri zaman yeni teknolojileri daha fazla kopyalayabileceklerinden dolayı patent korumasının gücü düşebilir. - Mevcut ampirik literatüre göre, patent korumasının etkinliği sektörden sektöre değişebilmektedir. Bazı yazarlar hem güçlü hem de zayıf EMH korumasının doğru olmadığını savunmuşlardır. Örneğin Barnes (2006), ticari marka korumasında çok zayıf korumanın, tüketicilerin gereksinimlerini karşılayacak ürünleri bulmalarını önleyeceği, aşırı korumanın ise, rekabeti kısıtlayacağını ileri sürmüştür. Ayırıcı hakların anti-rekabetçi etkilerini minimize ederken bilgiyi maksimumlaştıracak koruma derecesi bulunmalıdır. 1990’ların başından itibaren küreselleşme ve teknolojik devrim, bilgi ekonomisi ve EMH’da önemli değişiklikler yaratmıştır. Refah yaratma ve onun sonucu olan sosyal ve kültürel faydalar, İngilizcede üç ‘i’ olarak gecen (innovation, information and ideas) üç unsurun yaratılması ve yönetilmesine bağlıdır. Bu üç unsura dördüncü ‘i’ olarak internet eklenmiştir. Bunlar günümüzde teknolojinin gelişmesinin yakıtı olarak kabul edilmektedirler (İdris, 2003: 66). Dijital ürünlerin anahtar özelliği, somutlaştırılamayan niteliğe sahip olmalarıdır. Bu nitelik bunları fiziki 155 ürünlerden farklılaştırmaktadır. Bu farklılıkların sonuçlarından biri de fiziki ürünlerle karşılaştırıldığında korsan yayınlar arasında önemli farklılıkların olmasıdır. EMH ihlalinin ekonomik açıdan etkileyen bu anahtar farklılıklar şunlardır: Yeniden üretmenin marjinal maliyeti, dijital dağılım, pazar alanı, bilgisayar donanımı bağımlılığı ve kullanım süresidir. Küreselleşme ve teknolojik ilerleme EMH alanında bazı değişimler getirmiştir. Bu değişimler şu şekilde özetlenebilir: EMH nihai bir değer olmuştur. Bu dönüşümün nedeni, internet tarafından tamamıyla bilgiye girişin yeri, miktarı ve hızındaki değişimle desteklenen bilgi ekonomisinin gelişimidir. Ticaret kanunları ile EMH politikaları arasında bağ kurulmaya başlandı. Özellikle bazı gelişmiş ülkeler entelektüel mülkiyet haklarının yurtdışında ihlalini kontrol etmek için ticari önlemler kullanmaya başlamışlardır. Uruguay Raundunda karşılıklı görüşmeler çerçevesinde ilk kez uluslararası bir anlaşma (TRIPs) imzalanmıştır. Ancak dijital ortam bilgiyi edinmede kazanç ve dağıtımda kimin hak sahibi olacağı konusunda sermaye ve mülkiyet haklarıyla ilgili yeni sorunlar ve karmaşa yaratmıştır. EMH ile bilginin bir kamusal mal olması konusunda çatışmalar her zaman mevcuttu. Fakat yeni dijital teknolojiler, bu sorunu çok daha belirginleştirip önemli hale getirmiştir. Geçmişte de bu çatışma mevcut olmakla birlikte bu kadar yaygın değildi. Çünkü bilginin dağılımı nispeten sınırlıydı. EMK sahipleri için çok fazla sorun değildi. İnternet üzerinden bilginin sağlayıcıları ve hak sahipleri arasında sorumlulukların alanı ve boyutunun daha iyi anlaşılmasına gereksinim artmıştır. Dijital teknolojinin başlıca aracı olarak internet; daha az maliyet, yayıncılarının kontrolünün internet üzerinden yapılan yayınlarda daha fazla olması, patent çalışmalarına girişin daha kolay olması gibi avantajlar yaratmakla birlikte birtakım sorunlara da neden olmuştur. Aynı zamanda küreselleşme ve teknolojik gelişim EMH’nin ağırlığını üç ‘p’ (kamu patronaji, kamu tedariki ve EMH’dir) olarak ifade edilen değerler arasında artmıştır. 156 Özellikle bilginin dijital teknolojiler yardımıyla dağıtılması, bilgi ekonomisinde piyasa başarısızlığını artırıp, bilginin küresel kamusal mal özelliklerini zedelemektedir. Bilginin internet aracılığıyla kullanımı kamusal mal özelliklerinden biri olan “dışlayamama” unsurunu aşırı düzeyde ihlal etmesine yol açmıştır. Internet bilgi sahibinin bir lisans pazarı yaratmasına ve minimum işlem maliyetleriyle son kullanıcılardan bedel alabilmesine izin vermektedir. Online işlem aracılığıyla, bilgi sahipleri kullanıcılarla pazarlığa girebilirler. Belirli kullanıcıların aynı piyasadan yararlanmaları önlenebilir. Onların kullanımı toplumsal açıdan faydalı olsa bile. Bu durum bilginin kamusal mal olarak kabul edilip EMH’nin buna göre düzenlenmesini önlemektedir. - Internet ve dolayısıyla e-ticaretin gelişmesi, ticari markaları ve ticari marka yasalarını etkilemiştir. İsletmelerin kendilerini ve markalarında tanıtım, prestij ve güveni kurmalarına gereksinim artmıştır. Tüketiciler, sunulan mal ve hizmetlerin tanıtımının bir aracı olarak markalara daha yoğun güvenmektedirler. E-ticarette tüketiciler malları almadan önce inceleme olanağına sahip değildirler. Bu nedenle internet üzerinden kullanılan bir marka, fiziki dünyadakinden daha değerli ve daha geniş etkiye sahip olacaktır. E-ticaretteki gelişmeyle birlikte ticari marka ofislerine gönderilen başvuru sayısı artmıştır. Artan teknoloji ve özellikle dijital ortamlar korsan ve taklit ürünleri artmıştır. Yukarıda sayılan etkilerden dolayı bilgi yaratılması ve dağıtımında etkinliği sağlanacak bir EMH koruyacak rejime ihtiyaç çok daha fazla artmıştır. EMH sistemi piyasa başarısızlığına karşı bir alternatif olarak düşünülmekle birlikte kendi içinde daha öncede belirtildiği gibi olumlu ve olumsuz yönleri bulunmaktadır Hükümetler, bilgi kullanıcılarının haklarını dikkate alarak telif kanunlarını sınırlayabilirler. Örneğin süre, EMH parametrelerinden biridir. Bu sınırlanabilir. Özellikle akademik alandaki çalışmalarda bilginin kamusal mal olduğu vurgulanarak, konun bu çerçevede değerlendirilmesinin yararlı olacağı 157 belirtilmiştir. Ancak küreselleşme sonucu artan ticari liberalizasyon sonucu ülkelerin birbirleriyle olan etkileşimleri ve bağımlılıklarında artış yaşanmıştır. Küreselleşen dünyada ülkelerin sadece ulusal olarak iyi bir EMH rejimine sahip olmaları yeterli olmamıştır. Bunu Amerika Birleşik Devletleri örneğinde görmek mümkündür. 1980’lerin başında Amerika EMH rejimini güçlendiren ve genişleten bir ülke olmuştur. 1980’de Amerikan Kongresi, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin ekonomik etkilerini dikkate alarak teşvik etmeye yönelik 1980 the Bayh-Dole Yasası (The Bayh-Dole Act) oluşturmuştur. Bu yasa, kamu tarafından finanse edilen araştırmaların ticarileştirilmesini sağlamaktadır. EMH alanında sessiz devrim olarak nitelendirilmiştir. Yine bu yasa üniversiteler, ticari olmayan şirketler ve küçük işletmelere buluşlarını ticarileştirme ve patent koruması altına alınmalarına izin vermek ve kamu birimlerinin işletmelere teknolojileri için lisanslar verme ve daha fazla teşvik etme için izin sağlamaktır. Böylece üniversiteden özel sektöre yeni teknoloji ve buluşların transferinin teşvik etme olanağı sağlanmış olacaktır. Dolayısıyla bu yasa hem sanayileri hem üniversiteleri keşiflerini patentleştieme ve onları ticari olarak lisanslamayı teşvik etmektedir. Bu yasa ile inovasyon yaratıcıları (üniversiteler ve özel kişi ve kurumlar gibi) ile bu buluşlardan yararlananlar arasında bağlantı kolaylıkla kurulabilmektedir. Bilimsel buluşların kolaylıkla patent, telif hakları gibi entelektüel mülkiyet korumasına alınması temin edilmektedir. The Bayh-Dole yasası etkin olarak uygulanmaya başladıktan sonra üniversitelerde çok sayıda teknoloji lisans ofisleri kuruldu. Hem artan üniversite sayısı hem de onların bünyesinde kurulan teknoloji lisans ofisleri, buluşlarla ilgili teknoloji transferinin kolaylaşıp teşvik edildiğini göstermektedir. Amerika’da bu yasanın başarılı uygulanması diğer ülkelere de örnek teşkil etmiştir. Örneğin 1998’de Japon hükümeti, teknoloji lisans ofisleri yasasını yürürlüğe koymuştur. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkelerin bilimsel alanda ivme sağlamaları adına böyle bir yasaya gereksinimleri olduğu söylenebilir. Bir diğer önemli kanun Amerikan ticari marka kanunu olan the Lanham yasasıdır. 158 Amerika’da oluşturulan güçlü EMH sistemi, diğer ülkeler için bir model olmasına rağmen 2000’li yıllara gelindiğinde tatmin edici olmadığı görülmüştür. 1980’lerin başından itibaren Amerika’da ticaret açığı artmaya başlamıştır. Daha fazla entegre olmuş global ticaret rejiminde yüksek teknolojiyi ülkelerde rekabetin önemli bir faktör haline getirmiştir. Diğer ülkelerin oldukça korumasız bir entelektüel mülkiyet rejime sahip olmaları Amerikan ticaret açığının nedenlerinden biri olarak görülmüştür. Dolayısıyla başta Amerika olmak üzere birçok gelişmiş ülke uluslararası bir anlaşmayı desteklemişlerdir. Küreselleşme sürecinin yarattığı etkiler ile küresel kamusal mal niteliğinde olan bilgi alanında EMH konusunda uluslararası çözümün gerekliliği artmıştır. Bu amaçla 1994 yılında WTO tarafından hazırlanan “Entelektüel Mülkiyet Haklarının Ticaretle İlgili Yönleri” anlaşması OECD ülkelerinin çoğunluğu tarafından imzalanmıştır. TRIPs’ in anlamı gelişmiş ve gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkeler için farklılık taşımaktadır. TRIPs Anlaşması gelişmekte olan ülkeler içi ilk kez daimi ve kapsamlı bir EMH koruması getirmektedir. Gelişmiş ülkeler ise, TRIPs Anlaşmasını EMH koruması standartlarını güçlendirebilmek için bir araç olarak görmektedirler. TRIPs Anlaşması, gelişmekte olan ülkeler tarafından Batı toplumunun geri kalan kısmı üzerine, Batı EMH sistemi standartlarını yükleme yasası olarak görülmüştür. Ancak TRIPs Anlaşmanın gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkileri konusunda akademik çalışmalarda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı yazarlar TRIPs Anlaşmanın gelişmekte olan ülkeler için olumlu sonuçlar doğuracağını belirtirken Örneğin Abbott (1998), bazıları tarafından eleştirilmiştir. Shewood ise TRIPs Anlaşmasının gelişmekte olan ülkeler üzerinde etkisinin kısa dönemde negatif olacağı, uzun dönemde birey ve firmalar potansiyel faydalardan yararlanacakları için faydalarında artış olacağını ileri sürmüştür. TRIPs Anlaşması konusunda farklı görüşler olmasına rağmen EMH konusunda radikal çözümün ulusal olmaktan ziyade uluslararası olduğu bir gerçeğinin bir sonucudur. Küreselleşmenin yaygınlaştığı bilgi çağında global harmonizasyonu sağlayacak bir uluslararası anlaşma sorun çözümünde kilit işlev görecektir. 159 TRIPs Anlaşması ulusal yasalar için minimum standartlar oluşturmak ve entelektüel mülkiyet kurallarını harmonize etmek için önemli bir adım sunmuştur. TRIPs Anlaşmasının içeriği bazı maddeleri yeterli değildir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin bu anlaşma koşullarını yerine getirmelerine yardımcı olacak düzenlemelere ihtiyaç vardır. 160 KAYNAKLAR Abbott, F.M. (1998),”Intellectual Property Rights and Economic Development’’, World Bank Seminer, Washinton D.C.: Abramovitz, M. (1956), “Resource and Output Trends in The United States Since 1870‘‘, A.E.R. Papers and Proc., 5-23. Aghion, P. and Howitt, P. (1998),Endogenous Growth Theory, Cambridge: MA,www.fordham.edu/economics/mcleod/AghionHowittChapter1.pdf(5.12.2011). Alavi, Maryam and Leidner, E. Dorothy (2001), ‘’Knowledge Management and Knowledge Management Systems’’, MIS Quarterly,25(1):107–136. Alter, S. (1996), Information Systems a Management Perspective, Menlo Park: The Benjamin/Cummings Publishing Company, Inc. Andersen, B. (2004), “If ‘Intellectual Property Rights’ is The Answer, What is The Question? Revısıtıng The Patent Controversıes”, Economics of Innovation and New Technology, 13(5), 417-442. Anderson, A.M. and Razavi, B. (2010), “The Globalization of Intellectual Property Rights:TRIPS, BITS, and the Search for Uniform Protection”, Georgia Journal of International Comparative Law, 38 (2), 266-292. Archibugi, D, and Filippetti, A. (2010), “The Globalization of Intellectual Property Rights: Four Learned Lessons and Four Theses”, Global Policy, 1 (1), 137-148. Armstrong, J. A. (1993), “Trends in Global Science and Technology and What They Mean for Intellectual Property Systems”, Global Dimensions of Intellectual Property Rights in Science and Technology, (Ed: M. B. Wallerstein, M. C. Mogee, R. A. Schoen), Washington, D. C.: National Acedemy Press, 192-207. Association for Computing Machinery (1992), ACM Code of Ethics and Professional Conduct, Retrieved January 25 2011 from http:// www.acm.org/about/code-of ethics (29.12.2011). 161 Autant-Bernard, C. and Massard, N. (2007),’’Pecuniary and Knowledge Externalities as Agglomeration Forces: Empirical Evidence from Individual French Data’’, Knowledge Externalities, Innovation Clusters and Regional Development, (Ed: Jordi Suriñach, Rosina Moreno, Esther Vayā), Edward Elgar Publishing, 1-22. AUTM, www. Autm.net (18.04.2011). Balaam, D. N. and Veseth, M. (2001), Introduction to International Political Economy, New Jersey: Prentice-Hall, Inc. Balkin, J. (2005), “Digital Speech and Democratic Culture: A Theory of Freedom of Expression for the Information Society”, Information Ethics Privacy, Property, and Power, Washington: University of Washington Press. Barton, J. H. (1993), “Adapting the Intellectual Property System to New Technologies”, Global Dimensions of Intellectual Property Rights in Science and Technology, (Ed: M. B. Wallerstein, M. C. Mogee, R. A. Schoen), Washington, D. C.: National Acedemy Press, 256-283. Basic Principles for Managing Intellectual Property in the Digital Environment (1997), Political Science and Politics, 30 (3), 570-574. Bator, F.M. (1958), “The Anatomy of Market Failure”, The Quartely Journal of Economics, 72(3), 351-379. Bell, M. and Pavitt, K. (1997), ‘‘Technological Accumulation and Industrial Growth: Contrasts between Developed and Developing Countries’’, (Eds. D. Archibugi and J. Michie ), Technology, Globalisation and Economic Performance, Cambridge: Cambridge University Press, 83–137. Ben Ahmed, M. (20-21 March, 2006), “The Politics and Ideology of Intellectual Property”, Trans Atlantic Consumer Dialogue (TACD) Conference, Brussels: 1-8. Barnes, D. W. (2006), ‘’A New Economics of Trademarks’’, Northwestern Journal of Technology and Intellectual Property, 5(1), 22-67. Bessen, J. and Maskin, E. (2000), “Sequential innovation, patents, and imitation”, Working Paper No. 00–01, Cambridge: Department of Eco- 162 nomics, MIT. Boadway, R. W. (1979), Public Sector Economics, Cambridge: Winthrop Publisher, Inc. Braga, C. A. P. & Fink, C. (1998), “The Relationship between Intellectual Property Rights and Foreign Direct Investment”, Duke Journal of Comparative and International Law, 163, 163-187. Branstetter, L., Saggi, K. (2004), “Intellectul Property Rights, Foreign Direct Investment and Industrial Development”, NBER Working Paper, No. 15393, 1-40. Bulutoğlu, K. (2008), Kamu Ekonomisine Giriş, Ankara: Maliye ve Hukuk Yayınları. Casey, B. (2006), “Perspectives on the Patent system and its Role in Innovation: A Way Forward?”, Otago Management Graduate Review, 4, 1-10. Chain, J. ve Grossman, G. (1990) “Intellectual Property Rights and North-South Trade”, The Political Economy of International Trade: Essays in Honor of Robert E. Baldwin, Basil Blackwell, (Eds. R.W. Jones and A.O. Krueger), Cambridge: 143-155. Chang, H. J. (2002), Kicking Away the Ladder: Development Strategy in Historical Perspective, London: Anthem Press. Chapman, A. R. (2002), “The human Rights Implications of Intellectual Property Protection”, The Journal of International Economics and Law, 861-882. Coase, R. (1960), “The Problem of Social Cost”, The Journal of Law and Economics, 3 (2), 1-44. Cordato, R.E. (1980), “The Austrian Theory of the Efficiency and the Role of Government”, The Journal of Liberian Studies, IV(4), 393-403. Correa, C. M. (2001), Review of the TRIPS Agreement:Fostering the Transfer of Technology to Developing Countries, Penang: Third World Network Trade and Development Series 13. 163 Correa, C. M. (2007), Trade Related Aspects of Intellectual Property Rights A Commentary on the TRIPS Agreement, Oxford: Oxford University Press. Cortina, A. (March, 2000), “Civil Ethics and the Validity of Law”, Ethical Theory and Moral Practice, 3(1), 39-55. Cowen, T. (1998), “Public Goods and Externalities: Old and New Perspectives”, The Theory of market Failure, (Ed: Tyler Cowen), Virginia: George Mason University Press, 1-26. Cullet, P. (2007), “Human Rights and Intellectual Property Protection in the TRIPS Era”, Human Rights Quarterly, 29, 403-430. Dahlman, C. (1979), “The Problem of Externality”, Journal of law and Economics, 22 (1), 141-162. Dam, K. W. (2001), The Economic Underpinnings of Patent Law, Chicago: John M. Olin Law & Economics Working Paper No. 19 David, P.A. (2000), “The Digital Technology Boomerang: New Intellectual Property Rights Threaten Global “Open Science”, The World Bank Conference Volume: ABCDE-2000, 1-32. Demsetz, H., (1970), “The Private Production of A Public Good”, Journal of Law and Economics,13, 293-306. D.K.G. (April, 1955), “Protection of Service Marks under the Lanham Act”, Virginia Law Revenue, 41(3), 365-378. Dorrell, P. (2005), Published Digital Information is a Public Good: the Case for Voted Compensation, www.1729.com/ip/publicGood.html (20.06.2011). Dowell, J. (1998), “Bytes and Pieces: Fragmented Copies, Licensing, and Fair Use in a Digital World”, California Law Review, 86 (4), 843877. Drahos, P. (1995), “Global Property Rights in Information: The Story of TRIPS and GATT”, Prometheus, 11(1), 6-19. Duff, J. F. (2005), Intellectual Property as Natural Monopoly: Toward A 164 General Theory of Partial Property Rights, http://www.utexas.edu/law/ academics/centers/clbe/wp/wp-concept/uploads/centers (14.05.2011). Eaton, J. and Kortum, S. (1993), International Technology Diffusion, Mimeo: Boston University. Eustace, C. (2003), “A New Perspective on the Knowledge Value Chain”, Journal of Intellectual Capital, 4 (4), 588-596. Eurostat (2010), Science, Technology and Innovation in Europe. Falvey, R. Foster, N. and Greenaway, D. (2006), “Intellectual Property Rights and Economic Growth”, Review of Development Economics, 10(4), 700–719. Falvey, R., Foster, N. and Memedovic, O. (2006), The Role of Intellectual Property Rights in Technology Transfer and Economic Growth: Theory and Evidence, Vienna: Unýted Natýons Industrýal Development Organization. Ferrantino, M. J. (1993), “The Effect of Intellectual Property Rights on International Trade and Investment”, WeltwirtschaftlichesArchiv, 129, 300-331. Finger, J.M. (Winter, 2000), “The WTO’s Special Burden on The Less Developed Countries”, Cato journal, 19 (3), 425-437. Forrester, L. S. (2005), Regulating Intellectual Property via Competition? Or Regulating Competition via Intellectual Property? Competition and Intellectual Property: Ten Years On, the Debate Still Flourishes, Brussels: European University Institute. Freiden, J., Goldsmith, R., Takacs, S. and Hofacker, C. (1998), “Information as a Product: Not Goods, Not Services”, Marketing Intelligence & Planning, 16 (3), 210-220. Frischtak, C. R. (1993), “Harmonization Versus Differentiation in Intellectual Property Right Regimes”, Global Dimensions of Intellectual Property Rights in Science and Technology, (Ed: M. B. Wallerstein, M. C. Mogee, R. A. Schoen), Washington, D. C.: National Acedemy Press, 89-106. 165 Gan, J.S, Williams, P.L. and Briggs, D. (2001), Intellectual Property Rights: A Grant og Monopol yor Aid to Competition? http://mbs. edu.au/home/igans/papers/Intellectual %20property%20Rights%20 and%20Mon (28.11.2011). GAO (1987), International Trade Strengthening Worldwide Protection of Intellectual Property Rights, Washington D.C.: GAO (1998), Technology Transfer Administration of the Bayh-Dole Act by Research University, Washington D.C.: GAO (2010), Intellectual Property Observations on Efforts to Quantify the Economic Effects of Counterfeit and Pirated Goods, Washinton D.C.: Gayer, A. and Shy, O. (2003),”Copyright Protection and Hardware Taxation”, Information Economics and Policy, 15, 467-483. Gibson, J. (2004), “Re-reifing Data”, Notre Dame Law Review, Vol: 80, 164-242. Godin, B. (2008), “The Knowledge Economy: Fritz Machlup’s Construction of a Synthetic Concept”, Project on the History and Sociology of S & T Statistics Working Paper, No.37. Gordon, W. J. (1982), “Fair Use as Market Failure: A Structural and Economic Analysis of the “Betamax” Case and Its Predecessors”, Columbia Law Review, 82 (8), 1600-1657. Gordon V. S. and Russell L. P.(2000), Valuation of Intellectual Pro p e rty and Intangible Assets, 3rd Ed. New York: John Wiley & Sons. Gould, J.R. (1975), “Morhing and Body’s Objection to the Coase Theorem: A Note”, Economica, 42 (116), 203-206. Greenaway, D. (1994), “Policy Forum: The Diffusion of New Technology: Editorial Note”, The Economic Journal, 104 (425), 916-917. Grossman, G. and Helpman, E. (1991), Innovation and Growth in the Global Economy, Cambridge, Massachusetts: MIT Press. Grossman, G. M. and Helpman, E. (Winter, 1994), “Endogenous In- 166 novation in the Theory of Growth”, Journal of Economic Perspectives, 8 (1), 23-44. Hammer, J. (1997), “Basic Principles for Managing Intellectual Property in the Digital Environment”, Political Science and Politics, 30 (3), 570-574. Hasnas, J. (1998), “The Normative Theories of Business Ethics: A Guide for The Perplexed”, Business Ethics Quarterly, 8 (1), 19-42. Helpman, E. (1993), “Innovation, imitation and intellectual property rights”, Econometrica, 61 (1), 1247–80. Hyman, D. N. (2005), Public Finance A Contemporary Application of Theory to Policy, Ohio: Thomson South-Western. Hillman, A. L. (2009), Public Finance and Public Policy, Cambridge: Cambridge University Press. Hilton, T., Hyung, S. and Al-Lawati, H. (2006), “Information Systems Ethics in Triad”, Journal of Computer Information Systems, 46(4), 78102. Hyman, D. N. (2005), Public Finance a Contemporary Application of Theory to Policy, Ohio: Thomson South-Western. Hu, A.G. (2009), “Comments on Intellectual Property Rights and The International Transfer of Technology:Setting out An Agendafor Empirical Research in Developing Countries”, The Economics of Intellectual Property Suggestions for Further Research in Developing Countries and Countries with Economies in Transition, WIPO, 62-64. İdris, K. (2003), Intellectual Property- A Power Tool for Economic Growth, Geneva: World Intellectual Property Organization. Inman, R.P. (1987), ‘’Markets, Governments and the “New” Political Economy’’, Handbook of Public Economics VII, (Ed: Alan J. Auerbach and Martin Feldstein), Amsterdam: Elsevier Science Publisher, 647677. International Intellectual Property Alliance (2010). 167 Isaak, A. C. (1985), Scope and Methods of Political Sciences, Homewood Ill.: Dorsey. International Intellectual Property Alliance (2010). www. iipa.com/ Jones, T. M. and Ryan, L. V. (Nov-Dec, 1997), “The Link between Ethical Judgment and Action in Organizations: A Moral Approbation Approach” Organization Science, 8(6), 663-680. Johnson, J. B. and Joslyn, R. A. (1991), Political Science Research Methods, Washington, D.C.: CQ Press. Juma, C. (1999),Intellectual Property and Globalization. Implications for Developing Countries, Science Technology, and Innovation Working Paper No. 4. Cambridge: Kansa, E. C., Schultz, J., and Bissell, A.N. (2005), “Protecting Traditional Knowledge and Expanding Access to Scientific Data: Juxtaposing Intellectual Property Agendas via a “Some Rights Reserved” Model”, International Journal of Cultural Property. Kanwar, S. ve Evenson, R. (2003), “Does intellectual property protection spur technological change?’’, Oxford Economic Papers, 55 (2), 235–264. Kaul, I., Grunberg, I. and Stern, M. A., (1999), “Defining Global Public Goods”, Global Public Goods International Cooperation in the 21 st Century, New York: 2-19. Kemp, S. (2002), Public Goods and Private Wants A Psychological Approach to Government Spending, Cheltenham: Edward Edgar Publishing Limited. Kendrick, J.W. (August, 1956), “Productivity Trends: Capital and Labor”, Review of Economics and Statistics, 248-257. Kitch, E. W. (1986), “Patents: Monopolies or Property Rights?” Research in Law and Economics, 8, s.31-41. Krugman, P. and Wells, R. (2006), Economics, New Yor: Worth Publishers. 168 Kumar, N. (2002), Intellectual Property Rights, Technology and Economic Development: Experiences Asian Countries, Study Paper 1b, Commission on Intellectual Property Rights. Lafford, J.J. (2008), “Externality”, The New Palgrave Dictionary of Economics (Eds. Steven N. Durlauf and Lawrence E. Blume). Landes, W.M. & Posner, R. A. (1988), ‘’The Economics of Trademark Law’’, The Trademark Reporter, 78, 270-277. Layman, P. and Varian, H. R. (2003), How Much Information Technical,Report UC Berkeley. www.sims.berkeley.edu.8000/research/ projects/how-much-info-2003 (12.11.2011). Ledyard, L. (2008), “Market Failure” The New Palgrave Dictionary of Economics (Eds. Steven N. Durlauf and Lawrence E. Blume). Lemley, M.A. & O’Brien, D.W. (1997), “Encouraging Software Reuse”, Stanford Law Review, 49 (2), 255-304. Lemley, M.A. (May, 1999), “The Modern Lanham Act and the Death of Common Sense”, The Yale Law Journal, 108 (7), 1687-1715. Lenard, T. M. and Britton, D. B. (2006), The Digital Economy Fact Book, Eight Edition, Washington: The Progress & Freedom Foundation. Levin, R., Klevorick, A., Nelson, R., & Winter, S. (1987), ”Appropriating the returns from industrial research and development’’, Brookings Papers onEconomic Activity, Washington, DC: Brookings Institution. Lichtenberg, F. R. (1992), “R&D Investmentand International Productivity Differences”, Working Paper, No. 4161, National Bureau of Economic Research, Cambridge: Lindsey, D. (2002), The Law and Economics of Copyright, Contract and Mass Market Licence, The Center for Copyright Studies Ltd. Lor, P. J. and Britz, J. (2005), “Knowledge Production from an African Perspective: International Information Flows and Intellectual Property”, The International Information & Library Review, 37, 61-67. 169 Lunney, Jr., G.S. (Spring, 2008), “Copright’s Price Discrimination Panacea”, Harvard Journal of Law & Technology, 21 (2), 388-456. Machlup, F. (1958), An Economic Review of the Patent System, Washington: United States Government Printing. Machlup, F. (1962), The Production and Distribution of Knowledge in the United States, Priceton: Princeton University Press Mansfield, E, (1986), “Patent and Innovation: An Empirical Study”, Management Science, 32 (2), 173-181. Mansfield, E. (1994), “Intellectual Property Protection, Foreign Direct Investment and Technology Transfer”, Discussion Paper, 19, International Financial Corpoarion, Washington, D.C.: 1-60. Maskus, K. E. (1998), “The Role of Intellectual Property Rigths in Encourging Foreign Direct Investment and Technology Transfer”, Duke Journal of Comparative and International Law, 109,175-181. Maskus, K.E. (2000), Intellectual Property Rights in the Global Economy. Maskus,K.E. and Penurbarti, M. (1995), “How Trade-Related are Intellectual Property Rights?”, Journal of International Economics, 39, 227–48. Maskus, K. E. and Reichman, J. H. (2004), “The Globalization of Private Knowledge Goods and the Privatization of Global Public Goods”, Journal of International Economic Law, 7 (2), 279-320. Mazzoleni, R. and Nelson, R. (1998), ‘‘Economic Theories about the Benefits and Costs of Patents’’, Journal of Economic Issues, 32 (4), 1031-1052. McMahon, J. (2007), “Current Developments European Union Law”, ICLQ, 56, 899-906. Meurer, M. J (2001), “Copyright Law and Price Discrimination”, Boston Univeristy School of Law Working Paper No.01-06. Medema, S. G. (2007), “Mill, Sıdgwıck, and the Evolution of the The- 170 ory of Market Failure”, History of Political Economy, 39(3), 331-358. Merges, R. P, Menell, P. S. and Lemley, M. A.(2000), Intellectual Property in the New Technological Age, 2n d Ed., Gaithersburg, MD: Aspen Publications. Mises , L. V. (1977), A Critique of Interventionism. Montobbio, F. (2009), “Intellectual Property Rights and Knowledge Transfer from Public Research to Industry in the US and Europe: Which Lessons for Innovation Systems in Developing Countries”, The Economics of Intellectual Property Suggestions for Further Research in Developing Countries and Countries with Economies in Transition, WIPO, 183-209. Moore, A. D., and Unsworth, K. (2005), Information Ethics Privacy, Property, and Power, Washington: University of Washington Press. Mowery, D.C. and Rosenberg, N. (1989), Technology and the Pursuit of Economic Growth, Cambridge: Cambridge University Press. Mumey, G. A. (1971), “The “Coase Theorem”: A Reexamination”, The Quartely Journal of Economics, 85 (4), 718-723. Nakashima, D. (1998), “Conceptualizing Nature: The Cultural Context of Resource Management”, Nature & Resources, 34 (2), 8-22. Nelson, R. and Winer, S. (1982), An Evolutionary Theory of Economic Change, Cambridge: Belknap Press of Harvard Univesity Press. OECD: Measuring and Reporting Intellectual Capital. Amsterdam, 9–11 June 1999, http://www.oecd.org/EN/document/0,EN-document628-1-no-20-16345-628,00.html OECD (2009), Piracy of Digital Content. OECD StatExtrats. Okanen, V. and Välimäki, M. (2004),’`Some Economic Aspects of the European Harmonization of Intellectual Property Rights in Software and its Impact to Eastern EU~, Lavine’s Working Paper Archive.www. dklevine.com/archive/refs4122247000000000448.pdf (1.17.2011). 171 Peri, G. (2002), Knowledge Flows and Knowledge Externalities, Cesifo Working Paper No: 765. Posner, R. A. (2005), “Transaction Costs and Antiturst Concerns in the Licencing of Intellectual Property”, http://jmripl.com/Publications/ Vol4/Issue3/posner.pdf , (27.12.2010). Pretnar, B. (2003), “The Economic Impact of Patents in Knowledge – Based Economy Market”, International Review of Intellectual Propertyand Competition Law, Vol.34, No.8, 887-906. Rafiquzzaman, M. (2002), “The Impact of Patent Rights on International Trade: Evidence from Canada”, Canadian Journal of Economics, 35(2), 307-330. Richman, J. H. (1999), “The TRIPS Agreement Comes of Age: Conflict or Cooperation with the Developing Countries? “, Case Western Reserve Journal of International Law, 32(441), 441-470. Rivera-Batiz, L. A. and Romer, P. M. (1991), “International Trade with Endogenous Technological Change,” European Economic Review 35, 971–1004. Roberts, J. M. (1996), A History of Europe, Oxford: Helicon Publishing. Romer, P. (1990), ‘’Endogenous Technological Change’’, The Journal of Political Economy, 98 (5), S71-102. Rosen, H. S. (2005), Public Finance, Singapore: Mc Graw Hill. Sell, S.K. (2003), Private Power, Public Law: The Globalization of Intellectual Property Rights, Cambrigde: Cambridge University Press. Seyoum, B. (1996), “The Impact of Intellectual Property Rigths on Foreign Direct Investment”, The Colombia Journal of World Business, 31(1), 50-59. Sheridan, J. H. (1998), “Pushing the envelope”, Industry Week, 247 (15), 84-88. Sherwood, R.M. (1997), “The Trıps Agreement: Implıcatıons For 172 Developıng Countrıes”, The Journal of Law and Technology, 491-544. Simpson, B. P. (2003), Why Externalities are not a Case of market Failure. Siwek, S.E. (2009),Copyrıght Industrıes in The U.S. Economy: The 2010 Report.International Intellectual Property Alliance. Small, H. (1996), “Enforcement of Intellectual Property Right on the Internet”, Internet Research: Electronic Networking Applications and Policy, 6 (1), 44-47. Smith, H. J. and Hasnas, J. (March, 1999), Ethics and Information Systems: The Corporate Domain, MIS Quartely, 23(1), 109-127. Solomon, B.A. (2004),”Can The Lanham Act Protect Tıger Woods? An Analysıs Of Whether The Lanham Act is A Proper Substıtute For A Federal Rıght Of Publıcıty”, Trademark Reporter, 94, 1202-1228. Solow, R. M. (February, 1957), “A Contribution to the Theory of Economic Growth”, Quarterly Journal of Economics, 65-94. Spar, D. L. (1999), “The Public of Cyberspace”, Global Public Goods,(Ed. I, Kaul, I Grunberg and M.A. Stern), New York: 344-362. Srinivasan, T.N. (2000), The TRIPS Agreement: A Comment Inspired by Frederick Abbott’s Presentation. Retrieved January 25 2011 from www. econ.yale.edu/~srinivas/TRIPS.pdf - Similar (12.04.2011). Stair, R. and Reynolds, G. (2007), Principles of Information Systems, Thomson Course Technology. Stewart, T. A. (1996), Intellectual Capital - The New Wealth of Organizations, McGraw-Hill. Stiglitz, J.E. (1994), Kamu Kesimi Ekonomisi, (Çev: Ömer Faruk Batırel), İstanbul: Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Yayın No:396. Stiglitz, J. E. (1999), “Knowledge as a Global Public Good”, Global Public Goods, (Ed: Inge Kaul, Isabelle Grunberg, Marc A. Stern), Oxford: Oxford University Press, 308-326. 173 Swann, J.B. (January-February, 2011), “The Trademark Reporter as Catalyst”, The Trademark Reporter, 101, 81-93. Takalo, T. and Kanniainen, V. (2000), “Do patents slow down technological progress? Realoptions in research, patenting and market introduction”, International Journal of IndustrialOrganization, 18, 1105– 27. Teece, D. J. (1986), “Profiting from Technological Innovation: Implications for Integration, Collaboration, Licensing and Public Policy”, Research Policy, 15 (6), 285–305. The WTO, Annual Report 2005, Geneva: Varian, H.R. (1998), Markets for Information Goods, Berkeley: www. people.ischool.berkeley.edu/~hal/papers/Japan/Japan.html(6.08.2011). Warren, S. D. and Brandeis, L. D. (2005), “The Right to Privacy”, Information Ethics Privacy, Property, and Power, Washington: University of Washington Press. Watt, R. (2009), “An Empirical Analysis of the Economics aof Copyright: How Valid are the Results of Studies in Developed Countries for Developing Countries?”, The Economics of Intellectual Property Suggestions for Further Research in Developing Countries and Countries with Economies in Transition, WIPO, 65-99. We, G. (1994), What is Endogenous Growth Theory?, http://thumb. cprost.sfu.ca/-we/misc/endegous.html (5.4.2011). Willcocks , L. and Whitley, E. A. (2009), “Developing the Information and Knowledge Agenda in Information Systems: Insights from Philosophy”, The Information Society, 25, 190-197. WIPO (2001), Intellectual Property Needs and Expectations of Traditional Knowledge Holders WIPO Report on Fact-finding Missions on Intellectual Property and Traditional Knowledge, Geneva: WIPO (2010), World Intellectual Property Indicators. WIPO, “E-commerce Primer,” – http://www. wipo.int/primer/index. html (10.02.2011). 174 WIPO Statistics Database, 2011. Wiston, C. (2006), Government Failure versus Market Failure Microeconomics Policy Research Government Performans, Washington D.C.: AEI- Brookings Joint Center for Refulatory Studies. World Bank (2001), Intellectual Property: Balancing Incentives with Competitive Acess, NewYork: World Bank. Yoo, C. S. (January, 2007), “Copyright and Public Good Economics: A Misunderstood Relation”, University of Pennsylvania Law Review, 155 (3), s.635-715. Zachariadis, M. (2003), “R & D, Innovation, and Technological Progress: A Test of the Schumpeterian Framework without Scale Effects”, Canadian Journal of Economics, 36(3), 566-586. 175
© Copyright 2024 Paperzz