Yeni hayat. pdf free - PDF eBooks Free | Page 1

BİLGİ EKONOMİSİNDE
ENTELEKTÜEL MÜLKİYET
HAKLARI ÜZERİNDE
KÜRESELLEŞMENİN ETKİLERİ VE
HARMONİZASYONU SORUNU
Prof. Dr. Filiz GİRAY
“Bu çalışma TUBİTAK’ın 2219 doktora sonrası yurt dışı
araştırma bursu tarafından desteklenmiştir.”
İSTANBUL
2012
YAYINLARI
Mecidiyeköy Yolu Caddesi (Trump Towers Yanı)
No:10 Celil Ağa İş Merkezi Kat:9 Daire:36-38
Mecidiyeköy / İstanbul / Türkiye
Tel: +90 212 217 65 91
Faks: +90 212 217 65 93
www.bilgesam.org
[email protected]
Atatürk Bulvarı Havuzlu Sok. No:4/6
A. Ayrancı / Çankaya / Ankara / Türkiye
Tel : +90 312 425 32 90
Faks: +90 312 425 32 90
Copyright © AĞUSTOS 2012
Bu yayının tüm hakları saklıdır.
Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin
izni olmadan elektronik veya mekanik yollarla çoğaltılamaz.
ISBN: 978-605-89672-6-7
Kapak ve Dizgi: Kaan Tuğcuoğlu, Sertaç Durmaz
İÇİNDEKİLER
BİRİNCİ BÖLÜM
BİLGİ VE ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI
I. KÜRESEL KAMUSAL MAL OLARAK BİLGİ……………............1
A.BİLGİ EKONOMİSİ KAPSAMINDA BİLGİ KAVRMI............1
B. KÜRESEL KAMUSAL MAL OLARAKBİLGİ..………...…...6
1. Tüketimde Rekabetin Olmaması……………………………...…..…6
2. Tüketimden Dışlamamak………………………………….………..8
3. Dışsallıklar………………………………………………..…….…..9
a. Negatif-Pozitif Dışsallıklar………………………………….....…...10
b.Üretici-Üretici Dışsallıkları…………...…………….……...….......13
c.Üretici-Tüketici Dışsallıkları……………………………...….…….11
d.Tüketici-Tüketici Dışsallıklrı……………………………...……….12
e. Bilgi Dışsallığı………………………………...………………..…..13
II. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI……………..…….….18
A. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET KAVRMI……………….......19
B. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLAR VE
KAMUSAL MALAR...........................................................................23
1. Kamusal Mallarda Yeni Perspektifler…………………………....…23
2. Entelektüel Mülkiyet Hakları Çözümü…….……………….………25
C. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLAR VE MONOOL.....30
D. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARIN
TARİHSELGELİŞİMİ…………….………………………….....32
E. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARTÜRLERİ……..…35
1. Telif ve İlgili Haklar…………………………………………....….36
2. Ticari Markalar……………………………………….………...….37
3. Sanayi Tasarımları……………………………………….…...……41
4. Patentler………………………………………………………...…42
F. EKONOMİK BÜYÜME SÜRECİNDE ENTELEKTÜEL
MÜLKİYET HAKLARINI ROLÜ……….…………………..…...…43
1. Büyüme Modelleri…………………………………………...…..…43
2. İlgili Liteatür…………………………………………………….…47
a. Güçlü Entelektüel Mülkiyet Haklar Koruması Lehine Görüşler…...48
b. Zayıf Entelektüel Mülkiyet Haklar Koruması Lehine Görüşler…....52
3. Entelektüel Mülkiyet Haklar ve Yabancı Doğrudan
Yatırımlar, Ticaret………………………………………………….....54
a. Entelektüel Mülkiyet Hakların Yabancı Doğrudan
Yatırımlar Üzerinde Etkisi……………………………….…………..54
b. Entelektüel Mülkiyet Hakların Ticaret Üzerinde Etkisi……...……59
4. Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerin Göstergeleri………....…...61
5. Ekonomik Krizler ve Entelektüel Mülkiyet Haklar…………..….....68
a. Patent Göstergeleri………………………………………..….....…76
b. Ticari Marka Göstergeleri……………………………………..…..81
c. Sanayip Tasarım Göstergeleri……………………………...….…..88
G. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI VE ETİK……….…..89
1. Etik Konuları……………………………………………………...92
2. Bilgi Sistemlerinde Etik İlkeleri……………………………..……94
İKİNCİ BÖLÜM
BİLGİNİN DAĞILIMI
I. BİLGİNİN DAĞILIMINDA PİYASA BAŞARISIZLIĞI……..…..99
A. PİYASA BAŞARISIZLIĞININ NEDENLERİ…………..…..99
1. Etkinsizlik…………………………………..………………...….100
a. Pareto Optimumu……………………………………………...…..100
b. Tam Rekabet………………………………………………...…….101
2. Monopollaşme………………………………………..….…..…...101
3. Dışlayamama………………………………………………….….102
4. Dışsallıklar…………………………………..………………...…103
5. Asimetri Bilgi ve İşlem Maliyetleri……………………….…..…106
6. Görünemeyen Değerler Olarak Entelektüel Mülkiyet
Hakların Ölçümü Sorunu………………………………..……….....108
II. BİLGİ EKONOMİSİNDE PİYASA MEKANİZMASININ
BAŞARISIZLIĞINAKARŞI GELİŞTİRİLEN TEOREM VE
ÖNLEMLER………………...…………………………………..….109
A. TEOREMLER……………………………………………..110
1. Lisanslar……………………………………………………..…110
a. Ortak Lisanslar………………………………………..…….…..110
b. One-Stop Teknoloji Lisansı…………………………...……….111
2. Dowell Yaklaşımı………………………………….…………...111
3. Coase Teoremi………………………………….………………111
4. Fiyat Ayrımı………………………………………….…………117
5. Veritabanı Koruması………………………………….………...118
B. DEVLET MÜDAHALESİ………….…………….……….119
1. Bilginin Adil Kullanım Doktrini …………………………….…120
2. Entelektüel Milkiyet Hakları…………………………………...122
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KÜRESELLEŞME VE DİJİTAL PİYASALARDAKİ
GELİŞMELERİN BİLGİNİN OLUŞUM VE DAĞILIM
SÜRECİNE ETKİLERİ
I. KÜRESELLEŞMENİN ETKİLERİ…………..……………....129
II. DİJİTAL TEKNOLOJİLERDEKİ DEĞİŞMELERİN ETKİLERİ....130
III. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLAR ALANINDA
ULUSLARARASI ANLAŞMALAR VE AMERİKA BİRLEŞİK
DEVLETLERİ UYGULAMA ÖRNEĞİ……….……………….….145
A. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET ALANINDA
ULUSLARARASIANLAŞMALAR….………………………........145
B. AMERİKAN ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI SİSTEMİ...149
1. Telif ve Patent Hakları………………………………………….....149
a. The Bayh-DoleYasası……………….……….…………….…...…152
2. Ticari Markalar…………………………………..………...…..…160
a. The Lanhman Yasası……………………………..……...………...160
C. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARININ TİCARETLE
İLGİLİ YÖNLERİ (TRIPs)ANLAŞMASI…………......…………..164
1. TRIPsAnlaşmasının İçeriği……………..…..………………...…..169
2. Gelişmekte Olan Ülkeler Açısından TRIPs Anlaşması………...…176
3. TRIPs Anlaşmasının Bilgi Ekonomisindeki Etik Değerlere Uygunluğu......182
D. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARINDA ÖNERİLEN
HARMANİZASYON……………………………………....………185
YARARLANILAN KAYNAKLAR……....……………………..….192
TABLOLAR
Tablo 1: Bilgi ve Diğer Mal ve Hizmetler ……………..…………...….3
Tablo 2: Küresel Kamusal Mallar: Bazı Örnekler …………................16
Tablo 3: Gelişmiş Ülkelerde Toplam Patent Başvuru Sayısı.................65
Tablo 4: Gelişmekte olan Ülkelerde Toplam Patent
Başvuru Sayısı……….....………………………………………........66
Tablo 5: Kurumsal Sektörlere Göre Ülkelerde
Patent Durumu, 2005..……………….................………...………….69
Tablo 6: Orijinlerine Göre Toplam Entelektüel Mülkiyet (yerli ve
yurtdışı Kayıtları) Faaliyetlerinin Durumu, 2010…………......…......77
Tablo 7: Patent Ofisleri Tarafından Belirlenen Patent Başvurularının
Büyüme Oranı (%)………………………………......……………….79
Tablo 8: İleri Teknoloji Patent Başvuruları ve Ortalama .
Yıllık Büyüme Oranı (%)………………………..………….…...…..82
Tablo 9: Entelektüel Mülkiyet Ofisleri Tarafından Belirlenen
Ticari Marka Başvurularının Büyüme Oranı % ….…………….....…84
Tablo 10: 2008 -2009 Telif Hakları Korsanlığından Dolayı Ticari
Kayıp Tahminleri (Milyon $) ve Büyüme Oranı (%)…………........139
Tablo 11: 2008 -2009 Telif Hakları Korsanlığı Düzeyi
Tahminleri (%).………………………………..…………...…….....143
Tablo 12: EMH Korumasında Kullanılan Araç ve Anlaşmalar……...148
Tablo 13: 2003-2007 Döneminde Amerika’daki Merkezi Telif Hakları
Sanayilerinin Yarattıkları Katma Değer (Milyar $)………………….150
Tablo 14: 2003-2007 Döneminde Amerika’daki Toplam Telif Hakları
Sanayilerinin Yarattıkları Katma Değer (Milyar $) ……………...….151
Tablo 15: 2003-2007 Döneminde GSYİH’ye Katkı Sağlayan Katma
Değerlerin Reel Yıllık Büyüme Oranı (%) ……..…….....................152
Tablo 16: Sanayiye Amerikan Üniversitelerinden Teknoloji Transferi
ve 1980 The Bayh-Dole Yasasının Etkileri …………………...…....157
Tablo 17: 1996 Yılında Amerikan Üniversitelerinde Buluş Faaliyetleri..158
Tablo 18: TRIPs’in Temel Koşulları ………………………….……170
ŞEKİLLER
Şekil 1: Kamusal Mallar ……….………………………………............7
Şekil 2: Alt Marjinal Dışsallık .………………………….………...….15
Şekil
3:
Telif
Hakları
Ekonomilerini
Modellemede
GelenekselYaklaşım………….………………………..……………..27
Şekil 4: EMH Koruması …….…………...…………………..…...…...30
Şekil 5: Solow Modeli ……..………………...………………..…...….44
Şekil 6: Ülkelerin Dünya İleri Teknoloji
İhracatındaki Payı, 2007 (%) ………………………………..............62
Şekil 7: Patent Faaliyet Yoğunluğu 2008 (GSYİH Başına Patent
Başvuruları, Milyar $).………………………………………........….64
Şekil 8: Patentlerin Dağılımı, 2002 (%).…………….……........….....66
Şekil 9: Ar-Ge Harcamalarında Büyüme oranı (%) …………...…….72
Şekil 10: Yüksek Gelirli Ülkelerde Reel Ar-Ge Harcamalarında
Büyüme Oranı ……………………………………....………...……..73
Şekil 11: Bazı Ülkelerde Reel Ar-Ge Harcamalarında
Büyüme Oranı ...……………………………………………..……....74
Şekil 12: Amerika’da Özel sektör Ar-Ge Harcamalarında Yıllık
Büyüme oranı (%) …………………………………….………….….75
Şekil 13: GSYİH ve Patent Başvurularındaki Değişmeler (%)…...…76
Şekil 14: Toplam Patent Başvurularında Trend (%) ………...............80
Şekil 15: Finanse Edilen Patentlerdeki Büyüme (%) ………….....…80
Şekil 16: GSYİH ve Ticari Marka Başvurularındaki
Değişmeler (%)…………………………………………...…..……...81
Şekil 17: Toplam Ticari Marka Başvurularında Trend (%)…….....…85
Şekil 18: 2008-2009’da Madrid Uluslararası Ticari Marka
Kayıtlarındaki Değişmeler (%) ………………………………..….…86
Şekil 19: Seçilmiş Ülkelerde Ticari Marka Başvuruları 2008
(GSYİH Başına, Milyar $) .……………………….………….....…..87
Şekil 20: Toplam Sanayi Tasarımlarındaki Başvurularında
Trend (%)..……………………………………………….…….…….88
Şekil 21: Sanayi Tasarım Başvurularında Büyüme Oranı (%) ……...89
Şekil 22: Kamusal ve Özel Mal İçin Doğal Monopol …………......102
Şekil 23: Bir Piyasa Dışsallığını İçselleştirmeden SağlananKazanç.105
Şekil 24: Etkinsiz Arz ……………………………..…….……........107
Şekil 25: Coase Teoremi ………………………………..…...…......113
Şekil 26: Bilgi Tahsisinde Karma Çözüm …………….……..……..136
Şekil 27: Üç ‘’p’’ Arasında Denge Değişimi ………….…...............137
Şekil 28: Çeşitli Ülkeler için Korsan Software ve Kişi Başına
Gelir İlişkisi..……………………………………………………..…141
Şekil 29: Şekil 29: Ülkelerin Patent Kayıtlarının Toplam Hacmine
Katkılarındaki Değişme %................................................................142
Şekil 30: Amerika ve Bazı Ülkelerde Ulusal Yatırımcıların
Akademik Patent Sahipliği, 1994-2001 (%) …….............................160
GİRİŞ
Ekonomik kalkınma, özellikle bilim ve iş dünyası gibi alanlarda
bilginin yaratılması ve kullanımının geliştirilmesini gerektirir. Modern
ekonomilerde bilgi, diğer üretim faktörleri kadar önemli bir unsurdur.
Çünkü bilgi yeni icatlar sağlama, verimliliği artırma, insanlık için çevre,
eğitim ve sağlık gibi alanlarda sorunları çözme gibi özellikleriyle ekonomik kalkınmanın kilit unsuru konumundadır. Bu çalışmada da alınan
bilgi bilimsel yani akademik bilgidir. Bilimsel bilginin diğer bilgilerden
farklı özellikleri bulunmaktadır. Bu ayırıcı özelliklerin başında bilginin
küresel kamusal mal ve hizmet olması gelmektedir. Bilgi ekonomisi
hem ekonomik hem de hukuki yönlerden incelenen bir alandır. Bu proje
ekonomik açıdan konuyu incelemektedir. Ekonomik analiz iki yönden
önem taşır. Birincisi yasal kuralların sonuçlarını değerlendirme olanağı
sağlar. Hukukun ekonomik analizi pozitif ve normatif şekillerde olabilir. İkincisi bilginin bir küresel kamusal mal ve hizmet olmasıdır.
20. yüzyıla damgasını vuran iki temel değişim vardır. Bunlar bilgi
ve iletişim teknolojilerindeki devrim ve küreselleşme olgusudur. Bu
iki değişimin etkilediği alanların başında bilgi ekonomisi gelmektedir.
Dijital teknolojilerin gelişmesiyle birlikte, dijital network olarak internet, bilimsel bilginin oluşturulması ve dağılımında kullanılan yaygın
ve önemli bir araçtır. 1990’larla birlikte artan küreselleşme, bilginin
yaratılmasının fonksiyonları olan verimlilik, rekabet ve enformasyon
sürecini etkilemiştir. Bilgi kapitalizmine göre, yeni bilgi yaratmak
tüketicilerin isteklerine göre onu ticari bir mal ve hizmete dönüştürmek
günümüzde daha kolay ve yaygınlaşmıştır. Bu etki bilgi ekonomilerinde küreselleşme ile oluşmuştur. Bu etkinin sonuçlarının gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkeler arasında dengeli dağıtıldığı söylenemez.
Bilgi ekonomisinde entelektüel mülkiyet hakları (Intellectual property
rigths) küreselleşme sürecinden ve dijital teknolojilerden en fazla etkilenen alanların başında gelmektedir. Bu etkileşimin sonucu olarak,
küreselleşen entelektüel mülkiyet hakları ve bilginin dijital piyasalar
aracılığıyla sunulması ülkelerde birtakım fırsatlar yaratırken bazı sorunlara da neden olmuştur. Bu sorunların başında bu çalışmanın konusunu
oluşturan entelektüel mülkiyet haklarının korunması sorunu gelmektedir. Literatürde bilginin dağılımı ve entelektüel mülkiyet hakları konusunda birçok çalışma olmasına rağmen akademik alanlardaki bilginin yaratılması ve dağılımı ile küreselleşme ve teknolojik gelişmeler
arasındaki ilişkiyi açıklayan kapsamlı çalışmalar bulunmamaktadır.
Günümüz toplumları için bilgi toplumunun sürdürülebilirliğinin
kaçınılmaz olduğu ve bir küresel kamusal mal olarak bilginin
oluşturulması ve dağıtılmasında piyasa mekanizmasının yetersiz
olduğu hipotezi altında bu çalışmanın amacı, 1) Küreselleşmenin ve
bilginin dijital piyasalar aracılığıyla dağılımının entelektüel mülkiyet
hakları üzerindeki etkilerini ekonomik perspektiften araştırmak, 2)
Küreselleşen entelektüel mülkiyet haklarının nasıl korunacağı ve oluşan
sorunlar için çözüm alternatiflerini özellikle Amerika uygulaması irdelenerek uluslararası harmonizasyonu sağlayacak optimal çözümü
araştırmaktır.
Metodolojik olarak bu çalışma üç bölüm şeklinde organize
edilmiştir. Birinci bölümde çalışmanın konusunu oluşturan bilgi, entelektüel mülkiyet gibi kavramlar ve ilgili teoriler açıklanmaktadır. Bu
analitik çerçevede öncelikle kavramsal açıklamalar, küresel kamusal
mal olarak bilginin teorik yapısı, ekonomik büyüme sürecinde entelektüel mülkiyet hakların rolü ve entelektüel mülkiyet hakları ve etik ilişkisi
anlatılmaktadır. İkinci bölümde, bilginin kullanımı ve dağıtılmasında
piyasa mekanizmasının başarısızlığı, nedenleri, sonuçları ve piyasa
başarısızlığına karşı geliştirilen teorem ve önlemlere yer verilmiştir.
Üçüncü bölümde bilginin dağılımı üzerine küreselleşme ve dijital
teknolojilerdeki gelişmelerin yarattığı etkiler araştırılacaktır. Yine bu
bölüm kapsamında entelektüel mülkiyet hakları konusunda yapılan
uluslararası anlaşma ve Amerikan Entelektüel Mülkiyet Hakları Sistemi
incelenip, elde edilen bulgulara dayalı olarak küresel harmonizasyonu
içeren bir entelektüel mülkiyet hakları koruması açıklanmaktadır.
BİRİNCİ BÖLÜM
BİLGİ VE ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI
I. KÜRESEL KAMUSAL MAL OLARAK BİLGİ
Bu bölümde kamu maliyesi literatürde küresel kamusal mal olarak nitelendirilen bilginin bu kapsamda incelenmesine geçmeden önce bilgi
kavramının açıklanması yapılacaktır.
A.BİLGİ EKONOMİSİ KAPSAMINDA BİLGİ KAVRAMI
Bilgi ekonomisi kavramı F. Machlup’dan gelmektedir. Yazar ilk kez
geniş bir kavram olarak bilgiyi ele almıştır. Machlup bilgi ekonomileri
çalışması için başlıca şu nedenleri ileri sürmüştür:1
-
Bilginin ulusların bütçesinde artan payı,
-
Bilginin sosyal faydasının özel faydasını aşması,
-
Bilginin ekonomik büyüme ve verimlilikteki artışlara artan
oranda yardımcı olması,
-
Yeni bilgi ve iletişim teknolojileri arasında bağ kurulması,
-
Çalışma hayatında fiziki işgücünden beyin gücüne doğru
talebin değişmesi,
-
Ulusal gelir hesaplarındaki gelişmeler ve düzenlemelerdir.
Öncelikle bilgi ekonomisi içinde irdelenen bilgi kavramını tam
anlayabilmek için bilimsel bilginin kavramsal açıklamasının
yapılmasında yarar bulunmaktadır. Bilgi ya nihai bir ürün ya da diğer
mal ve hizmetlerin üretiminde gerekli ekipman – maliyet unsuru- olarak nitelendirilebilir. Nihai bir ürün olarak bilgi tüketim ve yatırım şeklinde iki alt kısımdan oluşmaktadır. Örneğin eğitim ve bilimsel araştırma, yatırımla ilgili olarak istenen bilgi üretirler.2
1
F. Machlup (1962), The Production and Distribution of Knowledge in the United
States, Priceton: Princeton University Press, s.9-10.
2 A.g.e., s.29-30.
1
Bilgi; efsane, sezgi, gözlem, inanış veya sağduyu kavramlarından farklıdır. Bu farklılığın nedenleri, bilginin özelliklerinden kaynaklanmaktadır.
Bu bağlamda bilginin altı özelliği bulunmaktadır. Bunlar; ampirik ve
ampirik doğrulama (empirical and empirical verification), normatif
olmama (nonnormative), geçirilebilirlik (transmissible), genellik (general), açıklayıcı olma (explanatory) ve geçiciliktir (provisional).
Öncelikle bilimsel bilgi ampiriktir. Yani gözlem ve deneylere dayanır.
Bilimsel bilginin ampirik niteliği, onu diğer bilgilerden ayırır. Ampirik
doğrulama, kabul veya reddin bilimsel ve mantıksal olarak test edilmesi anlamına gelmektedir.Önyargı ve batıl inançlara dayalı bilgi, genellikle ampirik doğrulamaya konu olmaz. Bilimsel bilgi, alan ve öncelikli
amaçları bakımından bazı farklılıklar gösterir. Ampirik araştırma, bilimsel bilgide ne, niçin ve gelecekte ne olabileceğine yönelme ile ilgilidir. O neyin iyi veya kötü veya olması gerektiğine yönelmez.3
İkinci olarak bilimsel bilgi normatif değildir. Politik bilimciler, bilimsel bilgi farklılığını göstermek için ‘normatif’ ve ‘normatif olmayan’
kelimeleri kullanmaktadırlar. Normatif bilgi ne olduğunu değerlendirir
ve ne olması gerektiğini belirtir. Bu nedenle ampirik bilgi, normatif değildir. Araştırmacılar önyargısız argümanlarını test etme sorumluluğuna sahiptirler. Bilimsel bilginin üçüncü özelliği geçirilebilir olmasıdır.
Çünkü bilim sosyal bir aktivitedir. Daha güvenilir bilgi üretmek için
birkaç bilim insanının birbirini analiz etmelerini ve eleştirmelerini gerektirir. Bilimsel bilginin diğer önemli özelliği genelleştirilebilmesidir.
Birçok olayı tanımlayan, açıklayan ve öngören bilgi, birkaç olaya yönelmeden çok daha değerlidir. Genel bilgiyi veren ifadeler ampirik genelleştirmeler olarak ifade edilirler. Onlar bireysel gerçekler arasındaki
ilişkiyi özetlerler.4
Bilimsel bilginin bir diğer özelliği de açıklayıcı olmasıdır. Bu
özellik sayesinde niçin sorununa cevap verilir. Bu ise, davranış,
tutum ve olayların nedenlerini bilmeyi sağlar. Açıklama önemlidir. Çünkü açıklama gelecekteki olayları açıklama ve öngörmenin temelini oluşturur. Öngörü, istenilen sonuçlara ulaşmak ve istenmeyen durum ve maliyetlerden kaçınmayı sağladığından bilim
3
J.B. Johnson and R.A. Joslyn (1991), Political Science Research Methods, Washington, D.C., CQ Press, s.13-21.
4 A. C. Isaak (1985), Scope and Methods of Political Sciences, Homewood Ill.: Dorsey,
s.13-21; International Intellectual Property Alliance (2010), s.106-107.
2
için büyük önem taşır. Açıklama, bir teorinin ilk amacıdır. Bir teorinin temel fonksiyonu gerçekleri ve olumlu durumu açıklamak,
fakat belki de daha önemlisi ampirik genellemeleri açıklamaktır.
Bilimsel bilginin son niteliği geçici olmasıdır. Daha ileri çalışmalar, su
anda anlaşılır olan olayın yetersizliğini gösterebilir. Bilimsel bilginin
geçici olması, zamanla kanıtların güvenli bir şekilde inkâr edilmesi anlamına gelir. Dolayısıyla gelecek araştırmalar şimdiki durumu önemli
ölçüde değiştirir.5 Bilginin bu niteliği değişen çevre ve sosyal koşulların
gereklerini sağlamak üzere değişim, doğrulama, adaptasyon ve yaratım
süreçlerinin devam etmesine konu olmaktadır.6
Freiden, Goldsmith, Takacs and Hofacker bilgiyi diğer mal ve hizmetlerden ayırmak üzere dört kriter geliştirmişlerdir. Tablo 1’de
karşılaştırmalı olarak bu dört kriter verilmektedir.7
Tablo 1: Bilgi ve Diğer Mal ve Hizmetler
Ürünün Niteligi
Mallar
Hizmetler
Bilgi
Heterojenlik
Düşük
Yüksek
Çok Düşük
Çabuk Bozulabilme
Düşük
Yüksek
Çok Düşük
Bölünmezlik
Düşük
Yüksek
Düşük
Somutluk
Yüksek
Düşük
Çok Düşük
Sahiplik
Yüksek
Düşük
Her ikisi de
Yeniden üretilebilme
Düşük
Düşük
Çok Yüksek
Tablo1’de de görüldüğü gibi bilgi özellikle diğer mal ve hizmetlerden
ayrı olarak somutluk özelliğine sahip değildir. Bilgi farklı değerler taşımaktadır. Bu değerler; üretken değerler, rekabet değeri, eğitimsel değer
ve üstünlük değerlerinden oluşmaktadır.8
Bilimsel bilgi sonucu oluşan buluş, inovasyon ve heterojen eko5
Johnson and Joslyn, A.g.e., s.22.
D. Nakashima (1998), “Conceptualizing Nature: The Cultural Context of Resource
Management”, Nature & Resources, 34 (2), s.18.
7 J. Freiden, R. Goldsmith, S. Takacs and C. Hofacker (1998), “Information as a
Product:Not Goods, Not Services”, Marketing Intelligence &Planning, 16(3),
s.210-211.
6
8
P. J. Lor and J. Britz (2005), “Knowledge Production from an African Perspective: International Information Flows and Intellectual Property”, The International Information
& Library Review, 37, s.62.
3
nomik faaliyetlerdirler. Ancak heterojenlik niteliği, inovasyon faaliyetleriyle elde edilen gelir, metot ve kaynakların yansımasıdır.9
Dünya Entelektüel Mülkiyet Hakları Organizasyonu (The World Intellectual Property Organizations (WIPO)), sanayi, bilim, edebiyat ve
sanat alanlarında entelektüel faaliyetler sonucunda yaratılan buluş ve
icatlar dayalı geleneği ifade etmek için ‘’geleneksel bilgi’’ kavramını
kullanmaktadır.10
Bilimsel bilginin özelliklerine yukarıda sayılanlar dışında aşağıdaki
unsurlar da ilave edilebilir:
1) Bilgi ekonomik kalkınmanın en önemli unsurlarından biri olan buluş
ve icatları içerir. Bunlar hem beşeri sermaye yatırımları hem de sabit
sermaye yatırımlarının itici gücünü oluştururlar. Bilgi özel ve kamu
sermayesinin tamamlayıcısı ve entelektüel sermayenin çekirdeğini
oluşturur.11
2) Bilgi verimliliği etkileyerek ekonomik kalkınmanın kilit unsurunu
konumundadır.
3) Bilgi, araştırmacılar ve girişimciler için ilave bilginin
yaratılmasında girdi olarak kullanılır.
4) Bilgi, araştırma ve geliştirme çabalarıyla elde edilir.
5) Bilgi tükenmeme özelliğine sahiptir.12
6) Bilgi dışsallıklar sağlar.
7) Bilgi küresel kamusal mal niteliği taşımaktadır.
9
D. J.Teece (1986), “Profiting from Technological Innovation: Implications for
Integration, Collaboration, Licensing and Public Policy”, Research Policy, 15 (6),
s.285.
10
WIPO (2001), Intellectual Property Needs and Expectations of Traditional Knowledge
Holders WIPO Report on Fact-finding Missions on Intellectual Property and Traditional
Knowledge, Geneva: s.25.
11
M. Ben Ahmed (20-21 March, 2006), “The Politics and Ideology of Intellectual Property”, Trans Atlantic Consumer Dialogue (TACD) Conference, Brussels: s.1-3.
12
C. Eustace (2003),”A New Perspective on the Knowledge Value Chain”, Journal of
Intellectual Capital, 4 (4), s.588.
4
8) Geleneksel veya bilimsel bilgi, teknoloji veya sanatın herhangi bir
spesifik alanıyla sınırlandırılmaz. Dolayısıyla çok geniş bir alanı içerir.
9) Bilgi telif, patent gibi entelektüel mülkiyet kanunlarıyla ilgilidirler.
10) Ulusal ve uluslararası düzeyde bilgiyi korumak, küresel ekonomilerde gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkeler arasında entegrasyonu
geliştirmek için potansiyel olarak güçlü bir araç olarak görülmektedir.13
11) Bilgi de diğer mallar gibi kıttır. Bilgi edinmenin de zaman ve para
maliyeti vardır.14
Ayrıca bilgi (knowlegde) ile enformasyon (information) ve veri
(data) kavramları arasında farklılık olduğunu belirtmek gerekir.
Bilgi ne enformasyon ne de veridir. Yaygın görüşe göre veri, ham
sayı ve gerçeklerdir. Enformasyon, geliştirilmiş verilerdir. Bilgi, enformasyonun gerçekliğinin kanıtlanmasıdır. Enformasyon bilgiye
dönüştürülür. Özetle bilgi, enformasyon ve veri arasındaki ilişki
de, veri kayıt, enformasyon bir mesaj iletme bilgi ise bir modeldir.15
Bilgiden ekonomik avantajlar elde edebilmek etkin öğrenme çabaları
ve surece yaratıcı adaptasyonu gerektirir. Bireylerin bilgiyi edinmek
için enformasyonla birlikte yeterli entelektüel niteliklere sahip olmaları
gerekmektedir.16
B. KÜRESEL KAMUSAL MAL OLARAK BİLGİ
Entelektüel mülkiyet hakları (EMH) ekonomisini anlamak bir mal
olarak bilgi ekonomisini anlamaya bağlıdır. EMH’nın ekonomik analizi, büyük ölçüde bir mal olarak bilgi ile görülebilir mallar arasında
farklılıkların ekonomik uygulamalarını ortaya çıkaran birçok ekonomistin çalışmalarına dayandırılarak yapılmaktadır.17
K. İdris (2003), Intellectual Property A Power Tool for Economic Growth,
Geneva: World Intellectual Property Organization, s.53.
13
14
K. Bulutoğlu (2008), Kamu Ekonomisine Giriş, Ankara: Maliye ve Hukuk Yayınları, s.
249.
15
L. Willcocks and E. A. Whitley (2009), “Developing the Information and Knowledge
Agenda in Information Systems: Insights from Philosophy”, The Information Society, 25,
s.195.
16 R. Nelson and S. Winer (1982), An Evolutionary Theory of Economic Change, Cambridge: Belknap Press of Harvard Univesity Press, s.60.
17 D. Lindsey, D. (2002), The Law and Economics of Copyright, Contract and Mass
Market Licence, The Center for Copyright Studies Ltd., s.21.
5
Kamu maliyesi alanında kamusal malların geçmişi 18. yy’a dayanmakla birlikte küresel kamusal mallar 21. yy’in yeni global değişiminin bir
karşılığıdır. Küresel kamusal mallar, kamu ekonomisinin teorik yapısı
içinde anlatılan kamusal malların tüm özelliklerini taşırlar.
Kamusal malların üç temel özelliği bulunmaktadır. Bunlar; tüketimde
rekabetin olmaması, tüketimden dışlamamak ve dışsallıklardır.
1. Tüketimde Rekabetin Olmaması
Tüketimde rekabetin olmaması, bir kişinin tüketiminin diğer kişilerin
tüketim miktarını azaltmamasıdır. Kamusal maldan elde edilecek bireysel fayda, kullanıcı sayısından bağımsızdır. Bireysel fayda ile kullanıcı
sayısı arasındaki bu ilişki Şekil 1’de gösterilmektedir:18
Şekil1:Kamusal Mallar
Bir özel mal veya hizmet için bir kişinin sahip olduğu miktar diğer
kişilerin sahip olduğu miktardan farklı olabilir. Eğer birey i, xi≥0
miktarına sahipse ve x özel mal için toplam mevcut miktarı gösteriyorsa şu şekilde ifade edebiliriz,
Özel mallar bölünebilir ve bireyler arasında dağıtılabilir.19 Kamusal
mallar ise, bölünemezler. Toplam kamusal mal miktarı G, n bireyin
mevcut tüketim miktarı giise; G= g1= g2 = g3 = ...............= gn. Yani bir
18
A. L. Hillman (2009), Public Finance and Public Policy, Cambridge: Cambridge University Press, s.139-140.
19 Özel mal için tamamıyla bölünebilme her zaman gerekli değildir. Örneğin çölde
su bölünemez. Özel mallar, yaklaşık olarak bölünemezler. Özel malların karakteristik
özelliği, her bir bireyin sahip olduğu miktarın farklı olmasıdır.
6
bireyin sahip olduğu kamusal mal miktarı diğer bireylerin sahip olduğu
miktara eşittir.20
Genelde miktar aynı olmasına rağmen bireylerin kamusal mallara verdikleri değer farklılık gösterebilir. Örneğin Mozartın senfonisi çaldığı
zaman bazı kişiler hoşlanırken bazıları hoşlanmayabilir.
2. Tüketimden Dışlamamak
Tüketimden dışlamamak, bir kişinin bir malın veya hizmetin tüketiminden diğer kişileri dışlayamamasıdır. Bu iki özellik farklıdır. Rekabetin olmaması malın kendi özelliğinden kaynaklanır. Dışlamamak
yasal rejimlere bağlıdır.21 Kamusal malların kullanımından bireyleri dışlamak olanaksız veya en azından çok maliyetlidir.
Dolayısıyla bir kamusal mal üretilir üretilmez onun faydasından
ödeme yapmayanları engellemek zordur.22 Örneğin bir kitap
yayınlanıp yayınlanmaz diğer kişiler düşük maliyetlerde onu kopyalayabilir. Satın almayanları veya kopyalamayı dışlamak zordur.23
Rekabetin olmadığı durumda mal ve hizmeti paylaşmanın marjinal
maliyeti yaklaşık olarak sıfırdır. Bir kamusal malın kullanımından
dışlayabilme olasılığı olduğu zaman etkinsizlik sözkonusu olacaktır.24
Bir kamusal maldan n kadar kişinin elde edeceği toplam fayda;
(1)
İlave bir kişi fayda sağladığı zaman kamusal malın arzının sabit maliyeti
C değişmeyecektir. (n +1 ) faydalananlarla beraber kamusal malın toplam faydası artacaktır:
20
(2)
Hillman, A.g.e., s.138.
H. R. Varian (1998), Markets for Information Goods, Berkeley: s.1-2.
R. W. Boadway (1979), Public Sector Economics, Cambridge: Winthrop Publisher,
Inc., s.31; M. A. Lemley & D.W. O’Brien (1997), “Encouraging Software Reuse”, Stanford
Law Review, 49(2), s.268.
23 J. F. Duff (2005), Intellectual Property as Natural Monopoly: Toward A General
Theory of Partial Property Rights, s.9.
21
22
24
Hillman, a.g.e., s.142-143.
7
Kamusal malın toplam faydasındaki artış ilave kişinin kişisel faydasıdır.
∆W= Bn+1> 0.
(3)
İlave kişinin kamusal maldan faydalanmasına izin vermek Pareto
Optimalitesini ifade eder.
İlave bir kişinin kamusal mali kullanım maliyeti sıfırdır: MCuse= 0
Etkin kullanım, MBuse=MCuse gerektirir.
Böylece etkin kullanım mevcut kamusal malların bedava olması veya
kullanıma girişin serbest olmasını gerektirir. Yani, Puse= 0.
Bir kamusal malın arz maliyeti kullanım maliyetinden farklıdır.
Bir köprü inşa etmek maliyetlidir. Köprünün sabit inşa maliyetine ulaşılır ulaşılmaz, yoğunlaşmamış köprüden geçme maliyeti sıfırdır. Böylece köprünün etkin kullanım fiyatı sıfır olmaktadır.25
Tüketimde rekabetin olmaması ve dışlayamamak özelliklerini piyasa
fiyatlama mekanizması için uygulanmak zordur.
3. Dışsallıklar
Bir diğer kamusal mal özelliği olan dışsallık ise, bir malın üretim ve
tüketiminin diğer kişileri aynı yönde etkilemesidir. Dışsallık, piyasa mekanizması içinde ifade edilmeyen bir fayda veya maliyettir ve
böylece bir ‘satıcı veya alıcının’ piyasa kararlarında içselleştirilemez.
Dışsallıklar ve kamusal mallar birlikte oluşurlar. Ayrıca kişiler
arasındaki her etkileşim dışsallığı ifade etmez. Örneğin iki kişi çölde
olduğu zaman, sadece bir kişiyi kurtaracak kadar suyun olması bir
kişinin su içmesi diğer kişi için negatif dışsallık yaratmaz. Dışsallıklar
etkinsizliktir. Bir kişinin su içmesi Pareto etkinliğinin sonucudur. Yani
bir kişinin durumunu daha kötü yapmaksızın diğer kişinin durumunu
daha iyi yapmanın olanaksız olmasıdır.26
Genel olarak dışsallıkların mevcudiyetinin nedeni ya dışlamanın
olanaksız olması ya da mülkiyet haklarının kolaylıkla oluşturulamaması
nedeniyle mülkiyet haklarının uygulama eksikliğidir. Ekonomide opti-
25
26
A.g.e., s.143.
A.g.e., s.309, 311, 317.
8
mumda iki eşitlik sözkonusudur:27
(1)
MC gerçekleştirilen faaliyetin marjinal kaynak maliyetidir. MBA , A’nin
marjinal faydasıdır. MBj ise, faaliyetten etkilenen h ‘nin her birinin
marjinal dışsal faydasıdır. Eğer dışsallıklar içselleştirilmezse, A bireyi
sadece marjinal fayda ve kişisel olarak yükleneceği maliyeti dikkate
alır. Ve faaliyet düzeyi şu şekilde seçer:
MC = MBA (2)
Eşitliğin (2) sağ tarafı, faaliyetin marjinal özel faydasını ifade etmesine karşın, (1) Eşitliğinin sağ tarafı, marjinal sosyal faydayı ifade eder.
Ortak olarak diğer kişilerin sağladığı dışsal faydayı dikkate almamak,
faaliyet düzeyinin yanlış seçimiyle sonuçlanacaktır.
Dışsallıklar kamu ekonomisi kapsamında çeşitli şekillerde türlere
ayrılabilirler. Dışsallık türleri “fayda ve zarar” ve “üretici-tüketici”
bağlamında iki temel gruplar altında toplanabilir.
a. Negatif-Pozitif Dışsallıklar
Bir kişi bir malı üretmek veya tüketmekten dolayı sağladığı
fayda için bir bedel ödemiyorsa pozitif dışsallık sözkonusu
olur. Negatif dışsallık ise, bir malın üretim ve tüketimiyle ilgili olmayan kişilerin bir maliyete katmasını ifade eder.
Negatif dışsallıkta özel ve sosyal maliyet bulunmaktadır.28
Ama en yaygın dışsallık türleri, ‘negatif dışsallık’ ve ‘pozitif dışsallık’
seklinde olanlarıdır.29
Ayrıca dışsallıklar; üretici-üretici dışsallıkları, üretici-tüketici
dışsallıkları, tüketici-tüketici dışsallıkları seklinde oluşabilmektedir.
27
Broadway, a.g.e., s.92-93.
28
B. P. Simpson (2003), Why Externalities are not a Case of market Failure; T. Cowen
(1998), “Public Goods and Externalities: Old and New perspectives”, The Theory of
market Failure, (Ed: Tyler Cowen), Virginia: George Mason University Press; J.J. Lafford
(2008), “Externality”, The New Palgrave Dictionary of Economics (Eds. Steven N. Durlauf and Lawrence E. Blume).
29
S. G. Medema (2007), “Mill, Sıdgwıck, and the Evolution of the Theory of Market Failure”, History of Political Economy, 39(3); H. Demsetz (1970), “The Private Production of
A Public Good”,Journal of Law and Economics,13.
9
b. Üretici-Üretici Dışsallıkları
Bir firmanın üretim faaliyeti diğer firmanın üretim olasılıklarını ya
olumlu ya da olumsuz olarak etkilediği zaman bir üretici-üretici
dışsallığı oluşur. Dışsallık yayan X firmanın x çıktısı ürettiği ve Y
firmasını etkilediği ve geleneksel neoklasik üretim fonksiyonu ile x
malının üretildiğini varsayalım. Lx, x malının üretiminde kullanılan
emeği, Kx ise sermayeyi göstermektedir.
X = f (Lx, Kx)
(3)
Eğer üretici firma rekabetçi bir sanayide kâr maksimizasyonunu
sağlıyorsa, üretim faktörlerine onların marjinal değerlerine uygun
ödeme yapacaktır:
w = Px x MPxLx
(4)
r = Px x MPxKx (5)
Y üretici firma, x malı üreticisi firmanın kapital kullanımına bağlı
düzeyde bir dışsallığı kabul ederse, Y’nin üretim fonksiyonu su şekilde
olur:
Y = g ((Lx, KY, Kx)
(6)
KY Y firmasının kullandığı sermayeyi göstermektedir. Varsayalım Y
firması sadece Kx kadar etkilenmiştir. Bu durumda optimal olmayan bir
durum ortaya çıkacaktır. Çünkü Kx, Y’nin çıktısının katkısıdır. Fakat X
firması bu katkıyı dikkate almamaktadır.
Üretici dışsallıklarında, hükümetler faydaları maksimize etmek ve
sosyal maliyetleri düşürmek üzere fiyat mekanizması ve teşvikten
ziyade yürütme ve kontrol politikalarını kullanma eğilimindedirler.30
c. Üretici-Tüketici Dışsallıkları
Firmaların ekonomik faaliyetleri, fiyat sistemi içinde yer almayan bireylerin faydaları üzerinde etkiler yaratabilir. En bariz örnek
fabrikaların yarattığı hava kirliliğidir. Eğer X malı üreticisi bir firma
n kadar tüketiciye çıktı düzeyine göre değişen miktarlarda dışsallıklar
30
C. Wiston (2006), Government Failure versus Market Failure Microeconomics Policy
Research Government Performans, Washington D.C.: AEI- Brookings Joint Center for
Refulatory Studies, s.49.
10
yaratıyorsa i tüketicinin fayda fonksiyonu şu şekilde olacaktır:
Ui= Ui (Xi, Yi, Zi , ……….., X) (1)
Burada Xi, Yi, Zi ,…… birey i tarafından tüketilen X, Y, Z’nin miktarını
göstermektedir. Optimal kaynak dağılımı, X çıktısından tüketicilerin
elde ettikleri dışsal faydanın seçilen çıktı düzeyinde X mali üreten bir
firma tarafından satılan çıktının değeriyle birlikte ayni olmasını gerektirir. Bu durumda X malı üreten firmalar için koşul:
(2)
(2) eşitliğinde MBix, X malını tüketenlerin marjinal faydasını göstermektedir. Yani X ürününün marjinal sosyal faydası marjinal maliyete eşit
olmalıdır. Ancak burada dışsallık dikkate alınmamaktadır.31
d. Tüketici-Tüketici Dışsallıkları
Bir tüketicinin malları tüketimi (veya faktörlerin arzı), fiyat
mekanizmasına girmeksizin diğer tüketicilerin fayda düzeyini
doğrudan etkilemesini ifade eden dışsallık türüdür. Kavramsal olarak
bu dışsallıklar fiziksel olan ve olmayan şeklinde görülebilir. Örneğin
hava kirliliği kişileri fiziksel olarak etkilediği gibi fiziki olmayarak da
etkilemektedir. Birey A’nin x malını tüketimi B’nin fayda fonksiyonunu etkiliyorsa, B’nin fayda fonksiyonu şu şekilde yazılabilir:
UB= UB (XB, YB, ZB , ……….., XA) (1)
Birey A’nin tüketim faaliyeti kamusal mal olarak sadece kendisine fayda sağlamayacak aynı zamanda B’ye de fayda sağlayacaktır. Tatmin
edici uygun optimal koşullarda eğer A’nin XA tüketimi etkinse:
Px = MBA xA + MBAxA (2) olur.
Politik karar alıcılar tüketim dışsallıklarında, tüketici davranışlarını etkilemek
için fiyat kullanımından ziyade imalatçıların davranışlarını etkileyen yöntemleri
kullanmayı tercih ederler.32
Dışsallık birden fazla kişiyi etkiliyorsa marjinal dışsal fayda MBA xA gibi toplam olacaktır. A eşitlik (2)’deki son terimi ihmal edeceği için ki bu negatif veya
31
32
Boadway, a.g.e., s.98.
Winston, A.g.e., s.44.
11
pozitif olabilir. Dolayısıyla optimal olmayan davranış sözkonusu olacaktır.33
e. Bilgi Dışsallığı
Dışsallık bakımından yeni ekonomik coğrafya üç temel güce dayanır:
Beşeri sermaye dışsallıkları, bilgi dışsallıkları ve parasal dışsallıktır.
Bu çalışma bilgi dışsallığına odaklanmaktadır. Bilgi dışsallığı hem
coğrafik hem de teknolojik olaylarla ilgilidir. Bir firmanın veya bireyin üretim kapasitesi sadece mali dışsallıklara değil diğer insanlar
tarafından üretilen bilgi dışsallıklarına da bağlıdır.34
Dışsallık türlei açısından bilgi değerlendirildiğinde pozitif dışsallığın
geçerli olduğu söylenebilir. Yeni bir bilgi yaratmak, yaratıcısından
başka diğer insanlara da büyük pozitif dışsallıklar sağlayacaktır. Yeni
bilgi oluşumu, bilginin özelliklerinden dolayı başlıca dört katkı sağlar.
İlki, yeni bir bilgiden sağlanan özel fayda, bilginin getirdiği verimlilik artışından kaynaklanır. İkincisi, “bir sermaye kazancı “ olarak
bilgi, gelecekte üretilecek bilginin maliyetini değiştirebilir. Üçüncüsü,
bilginin üretim fonksiyonunda yer alan yeni bir faktör olmasıdır.35
Dördüncüsü, bilgi dışsallığı araştırma ve geliştirme faaliyetlerini teşvik
eder. Araştırma faaliyetleri, araştırmacı için özel faydalar sağlamasının
yanı sıra bir bütün olarak topluma da fayda sağlar. Bu katkılar, pozitif
dışsallıklar olarak nitelendirilirler.36
Örneğin yükseköğrenime yatırım yapan bir kişi, konusu yaşamın içsel
anlamını William Shakespeare’in yazılarından yararlanarak oluşturduğu
bir doktora tezi konusunu belirler. Bu tezin öğrencinin bakış açısından
yazılması başka insanlara da fayda sağlayacaktır. Ancak üçüncü kişiler
önemli ölçüde fayda sağlamayabilirler. Şekil 2 B noktasındaki eğitimin
kişisel olarak optimal yatırım düzeyini göstermektedir. Bu noktada bir
öğrencinin özel marjinal faydası (MB) özel marjinal maliyetine (MC)
33
Boadway, A.g.e., s.101.
34
Autant-Bernard, C. and Massard, N. (2007),”Pecuniary and Knowledge Externalities
as Agglomeration Forces: Empirical Evidence from Individual French Data”, Knowledge
Externalities, Innovation Clusters and Regional Development, (Ed: Jordi Suriñach,
Rosina Moreno, Esther Vayā), Edward Elgar Publishing, s.5-6.
35 R. P. Inman (1987), “Markets, Governments and the “New” Political Economy’’, Handbook of Public Economics VII, (Ed: Alan J. Auerbach and Martin Feldstein), Amsterdam: Elsevier Science Publisher, s.647.
36
G. Peri (2002), Knowledge Flows and Knowledge Externalities, Cesifo Working Paper
No: 765, s.5.
12
eşittir. Öğrenci böylece E2 düzeyindeki eğitim yatırımını seçecektir.
Şekil 2’de AE1 kadar alan toplumun diğer bireylerinin elde ettiği toplam marjinal faydaları göstermektedir. Diğer kişilerin elde ettiği fayda
kamusal malın niteliğinden kaynaklanmaktadır. Böylece toplam fayda,
kamusal malın faydası şeklinde ∑ MB gösterilebilir. Öğrenci eğitime
E1 düzeyinde yatırım yaptığı zaman, diğer bireylerin MB sıfır olacaktır.
Ancak eğitime E1 ‘in üstünde yatırım yaptığı zaman, AE1O alanına eşit
diğer bireyler için toplam fayda sağlayacaktır. Etkin üretim ve ayrıca
öğrencinin kişisel seçimi B noktasındadır.37
Şekil 2: Alt Marjinal Dışsallığı
Bilimsel bilginin yaratıcısı ve kullanıcısı olmak üzere iki yönü
bulunmaktadır. Bilginin yaratıcısı yönünden yeni bilgi yaratmak,
sosyal faydalar (bilimsel alanda prestij, akademik kariyer gibi) ve
mali faydalar (entelektüel mülkiyet hakları gibi) sağlar. Bu bilginin
tüm fonksiyonlarını yansıtmaz. Ayrıca bilginin başkaları tarafından
kullanılması da gerekir. Yeni bilgiye başkaları tarafından yapılan bilgi
kaynaklarına başvurmaksızın ulaşılamayacağı gibi bilgiyi paylaşmak
tüm insanlık için avantaj sağlayacaktır.38
Küresel kamusal mallar kamusal malların daha önce sayılan özelliklerine sahiptirler. Ayrıca küresel kamusal malların etki alanı coğrafya
veya ülke ile sınırlı değildir. Küresel kamusal mal kavramı nispeten
yenidir. Bu nedenle yazarlar tarafından küresel kamusal mallar farklı
açılardan tanımlanmaya çalışılmıştır. Kaul, Grunberg, and Stern39küreHillman, a.g.e., s.313.
Lor and Britz, a.g.m., s.63.
39 I. Kaul, I. Grunberg and M. A. Stern (1999), “Defining Global Public Goods”, Global
Public Goods International Cooperation in the 21 st Century, New York: s.2-6.
37
38
13
sel kamusal malların tanımınıülkelere, sosyo-ekonomik gruplara ve
jenerasyonlara göre yapmışlardır. Bu tanıma göre küresel kamusal mallar şu özellikleri taşımalıdır:
- Kamusal malın kullanımı bir ülke grubundan fazlasını kapsamalı,
- Faydası sadece bir ülke vatandaşlarına değil, tüm global nüfusa
olmalı,
- Gelecek jenerasyona zarar vermeksizin, şimdiki jenerasyonun
ihtiyaçlarını karşılamalıdır.
Tablo 2’de küresel kamusal mal grupları ve özellikleri sunulmaktadır.
Tabloda da görüldüğü üzere her bir küresel kamusal mal birbirlerine
göre farklı özellikler gösterebilmektedir.
Tablo 2: Küresel Kamusal Mallar: Bazı Örnekler
Faydalar
Maliyetler
Rekabetin
Küresel
Kamusal
Mallar
Dışlanamama
Rekabetin
Arz Sorunu
Dışlanamama
Olmaması
Olmaması
Çevre
Evet
Hayır
Aşırı Kullanım
Kısmen
Evet
Sağlık
Evet
Evet
Yetersiz Arz
Evet
Evet
Barış
Evet
Evet
Yetersiz Arz
Kısmen
Evet
Bilgi
Kısmen
Evet
Yetersiz
Kullanım
Kısmen
Evet
Kaynak: Kaul, Grunberg and Stern, 1999.
Fransa ve İsveç’in öncülüğünde oluşturulan uluslararası güce göre, küresel kamusal mallar, refahı artırmak için kullanılmalıdır. Bu gruptaki
mallar; barış, güvenlik, ticaret rejimi, mali istikrar, bulaşıcı hastalıkların
kontrolü, ulusal parlamento yönetiminin sürdürülebilirliği ve bilgi.40
Stiglitz, küresel kamusal malları başlıca beş çeşide ayırmıştır. Bunlar;
uluslararası ekonomik istikrar, uluslararası güvenlik (politik istikrar),
uluslararası çevre, uluslararası beşeri yardım ve bilgi.
Gerek çeşitli yazarların sınıflandırmalarında yer alması bakımından
gerekse küresel kamusal malların özellikleri dikkate alındığında bilgi
küresel mal olarak kabul edilmektedir:
40
K. E. Maskus and M. Penurbarti (1995), “How Trade-Related are Intellectual Property Rights?”, Journal of International Economics, 39, s.227-228.
14
1) Tüketimde rekabetin olmaması unsuru açısından bilgi, bireyler
arasında rekabet olmaksızın kullanılır. Bilginin kullanımında her ilave
kişi için marjinal maliyet sıfırdır. Yani sözkonusu bilgiden başka kişi
veya kişilerin faydalanması diğerlerinin faydasını azaltmaz. Bilgi
üretilir üretilmez tükenmez. Bilginin aşırı kullanımı bir sorun yaratmaz.
Hatta bilginin mümkün olduğunca fazla kullanımı teşvik edilir.41
2) Bilginin kullanımından çoğu zaman bireyleri mahrum etmek sözkonusu değildir. Bilgi yaratılır yaratılmaz talep eden kişiler sözkonusu
bilgiyi kullanabilirler. Ancak dışlayamama özelliği, EMH izin verdiği
ölçüde geçerlidir. 42
Her iki özellik bilginin kopyalanabilmesinin bir sonucudur. Bir dereceye kadar kopyalama bilginin bir niteliği olarak kabul edilmektedir.43
Bilginin bu iki özelliklere sahip olması diğer kamusal mallarda olduğu
gibi bilginin kullanımında bedavacılığa (free-rider) yol açabilir.
Bedavacılık bir kişinin bir bedel ödemeksizin bir kamusal maldan
yararlanmasını ifade eder. Ancak bedavacılık kamusal malların arzının
azalmasına yol açar.44
3) Kamusal mallar çoğunlukla girdi niteliğindedirler. Örneğin savunma ekipmanları ulusal güvenlik içinde bir girdidir. Yollar ve köprüler
ulaşım şeklinde girdidir. Benzer şekilde bilimsel bilgi de üretim, icat ve
yenilik için bir girdidir.
4) Kamusal mallardan yararlananlar öncelikle kedilerine fayda sağlama
arayışı içindedirler. Ancak bu mallardan yararlanmaları başkalarına da
yarayabilir (Altruism). Bilimsel bilginin kullanımında altruism geçerlidir.45 Bu durum bilginin dışsallık özelliğinden kaynaklanır.
41 J. E. Stiglitz (1999), “Knowledge as a Global Public Good”, Global Public Goods, (Ed: Inge
Kaul, Isabelle Grunberg, Marc A. Stern), Oxford: Oxford University Press, s.308-310.
42
Varian, A.g.e., s.2.
43
P. Dorrell (2005), Published Digital Information is a Public Good: the Case for Voted
Compensation, s.2.
44
D. N. Hyman (2005), Public Finance A Contemporary Application of Theory to
Policy, Ohio: Thomson South-Western, s.165.
45
Hillman, a.g.e., s.142.
15
II. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI
Bu bölümde bilgi sonucu ortaya çıkan EMH kavramı tarihsel gelişimi,
kamusal mal özelliği, türleri, ekonomik büyüme sürecinde rolü ve
EMH’da etik konusu açıklanmaktadır.
Mülkiyetin ekonomik anlamı kanuni anlamından farklıdır.
Daha öncede belirtildiği üzere bu çalışma konunun ekonomik analizine
dayanmaktadır. Bu nedenle EMH kavramı da ekonomik açıdan incelenmektedir.
Mülkiyetin kanuni ve ekonomik anlamları arasında farklılık
bulunmaktadır. Mülkiyetin kabul edilen çağdaş yasal anlamı başkalarına
karşı elde tutulan “haklar demetini” ifade etmesidir. Bir diğer en yaygın
tanım olarak mülkiyet ayırıcı kullanım ve feragat edilebilir hakları içermektedir. Bu tanımlarda yer alan kanuni mülkiyet kavramı tüm değerli
hakları kapsamaz.
Kanuni tanımlamayla karşılaştırıldığında, ekonomik mülkiyet kavramı
daha basittir. Değerli kaynaklardan bireylerin elde ettikleri tüm hakları
içerir. Mülkiyetin kanuni ve ekonomik anlamları arasındaki farklılığın
nedeni tanımların farklı amaçlara hizmet etmesidir. Kanuni tanımlarda,
mülkiyeti hukukun diğer alanlarından ayırmak amaçlanır. Mülkiyetin
ekonomik tanımı ise, ekonomik kaynakların kullanımı ve dağılımında
etkinliği teşvik etmede ayırıcı hakların rolüyle ilgilidir.46
A. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAK KAVRAMI
Entelektüel mülkiyet düşünce, buluş, teknoloji, sanat eserleri, müzik,
edebiyat gibi somut olmayan (fiziki olmayan) değerlerin ilk kez
yaratılması olarak tanımlanabilir. Ancak bu değerler bir ürün şeklinde
görülebilir olduklarında (tangible) değer kazanmaktadırlar. `Mülkiyet` kavramı, bu değeri ifade etmektedir. Çünkü bu kavram, bir
kişi veya grubun sahiplik için talep ettiği sadece buluş, iş ve isim
için kullanılmaktadır. Entelektüel mülkiyet mevcut bilgiye dayalı
bir buluşun sonucudur.47Aynı zamanda EMH sosyal kapitalin önemli
bir şeklidir. EMH’ nin temel rasyonalitesi, ekonomik ve teknolojik
kalkınmayı teşvik etmek ve yeni buluşlar için mali destek sağlamaktır.
46
Lindsay, A.g.e., s.14.
47
İdris, a.g.e., s.8-9.
16
EMH yönetici, bilim adamları ve bireylerin yaygın ilgisini çeken bir
alandır. EMH’lara; telif, patent, ticari marka, kayıtlı tasarımlar ve
kayıtlı teknolojiler örnek verilebilir. EMH içinde en yaygın olanları telif ve patent olsa da en tanınan entelektüel mülkiyet hakkı teliftir. Telif,
patentten daha eski tarihi geçmişe sahiptir.48
Tarihsel süreç içinde EMH niteliği ve korunması hakkında “doğal hak
görüşü”, “kamu hakları görüşü” ve “faydacı görüş” olmak üzere üç
ayrı felsefe bulunmaktadır:49
Avrupa geleneğinden gelen doğal hakgörüşü, yaratıcıların mental
buluşlarının mülkiyetini ve yaratıcıların çaba ve ilhamlarının ürününü
çaldırmamayı sağlamayı öngörmektedir. Üstelik yaratıcılar düşünce ve
görüşleri üzerinde yapılacak yeniden çalışmaları kontrol edecek haklara sahip olmalıdırlar. Doğal hak görüşü EMH’nın ahlaki yönünü
yansıtmaktadır. Dolayısıyla bu görüş EMH’da regülasyonların ekonomik maliyet ve faydaları veya teşviklerin etkileri dikkate alan herhangi bir görüşten bağımsızdır.
Kamu hakları görüşüentelektüel ürünlerde özel mülkiyet haklarının
gözetilmesini kabul etmemektedir. Bu görüşte bilgiye girişin serbest
olması, sosyal bağlılık ve öğrenmenin merkezini oluşturduğu için bilginin kamuya ait olması temeldir. Bu yaklaşım, en güçlü uygulamasını
entelektüel varlıklarda özel mülkiyet düşüncesini kabul etmeyen sosyalist sistemlerde bulmuştur. Bilgi yaratma görevi devlete aittir.
Yaratıcılığın ürünleri geniş ölçüde potansiyel kullanıcılara (en azından
ilkelerle) sunulacaktır.
Faydacı görüş, EMH’ların sosyal ve ekonomik politika amaçları için
düzenlemesini öngörmektedir. Çoğu yasal sistem faydacı görüşü benimsemektedir. EMH bir yandan buluş ve yaratıcılığın teşvikler diğer
yandan bilginin dağılım ve bilgiye girişin gerekliliği arasında bir denge
sağlamalıdır.
EMH, özel hakkın bir türüdür ve telif sahipleri veya yaratıcıların
haklarıyla ilgilidir. Bu açıdan bilgi, EMH çerçevesinde küresel bir
48
T. A. Stewart (1996), Intellectual Capital - The New Wealth of Organizations,
McGraw-Hill.
49
K. E. Maskus (2000), Intellectual Property Rights in the Global Economy, s.27 28
17
mal olarak görülmeyebilir. Bu görüşün dayanağı EMH sayesinde yeni
bilginin kıt bir kaynağa dönüşebilmesidir. Ancak entelektüel mülkiyet
araçları özel faaliyetleri teşvik etmek, araştırmaları, yeniliğin gelişimi
ve yeni düşüncelerin yaratılması için gerekli finansman yatırımlarını
teşvik etmek üzere tasarımlanmışlardır. Riski düşürme yoluyla bu yasal
araçlar, yenilik sürecinde daha fazla yatırımı teşvik edeceklerdir.50
Fonksiyonel EMH sistemi, birtakım sosyal değerleri içerir. Bu değerler
başlıca iki şekilde görülebilir: 1) Mülkiyet hakları, ticarette sosyal
değerleri maksimize etmeyi sağlar. 2) EMH’ları sosyal olarak değerli
olan eserlerin yaratılmasının teşvikini sağlamaktadır. Bu iki sonuç mülkiyet haklarının tahsis ve dinamik etkinlik yönleri olarak betimlenebilir.51
EMH bireylere belirli bir süre koruma sağlayacağı için bu haklar sayesinde bireyler yeni buluşlar yapmak için kendilerini yeterince güvende
hissedeceklerdir. Ayrıca EMH, hak sahiplerini istimarlardan koruyabilir ve onların bazı kazançlar elde etmelerini sağlar. Bu kazançların bir
kısmı maddi bir kısmı maddi olmayan niteliktedir. EMH’nın yaratıcılara
üç şekilde maddi gelir elde etme olanağı sağlaması görülmektedir:
İlki, yaratıcının sermaye, zaman, ekipman ve işgücü gibi yeni bir buluş
gerçekleştirirken yaptığı harcamaların maliyetini telafi etme olanağı
sağlamasıdır.
İkincisi EMH sistemi yaratıcıya maddi olanak sağlar. Yaratıcı işletme
sahibi ise birim satışı artarak, akademisyen ise daha iyi pozisyon yaratarak kazanç sağlama olanağını çok daha fazla artırır.
Üçüncüsü yaratıcılar EMH araçlarından yararlanarak haklarını
başkalarına lisansla veya satarak vermek suretiyle bir gelir elde ederler.
Yatırımcının bir mali kazanç elde etmesi, onu yeni araştırma geliştirme
faaliyetlerine yöneltecektir. Bu süreç diğer alanlarda da değişimler
yaratarak dinamik bir değişim devrine neden olacaktır.52
50
R. M. Sherwood (1997), “The Trıps Agreement: Implıcatıons For Developıng
Countrıes”, The Journal of Law and Technology, s.492.
51
J. S. Gan, P. L. Williams and D. Briggs (2001), Intellectual Property Rights: A Grant og
Monopol yor Aid to Competition?s.5.
52
İdris, A.g.e., s.79.
18
EMH sistemi ile şu amaçlar gerçekleştirilmeye çalışılır;53
1) Bilgi, buluş sahiplerine ayırıcı haklar sağlayarak yaratıcılığı teşvik
etmek ve araştırma ve geliştirme maliyetlerini karşılamak için uygun
bir süre teşvik sağlamak,
2) Buluş sahiplerinin çalışmalarında ve buluşlarını pazarlamada sınırlı
haklar sağlayarak yeni buluşları ticarileştirecek yatırımları teşvik etmek,
3) Patent başvurularını yayınlayarak, diğer araştırma ve geliştirmeler ve
bir bütün olarak topluma fayda sağlayacak bilgiyi yaymaktır.
EMH bilginin yaratılmasını kolaylaştırıcı unsurdur. Bilgiye girişi kontrol etmede EMH’nin rolü liberal, merkantilist ve yapısalcı perspektiflerden değerlendirilebilir. Liberal görüşte, mülkiyet hakları piyasa
mekanizmasının işlemesinde temel oluşturur. Mülkiyet hakları sayesinde çaba ve ödül arasında doğrudan bir bağ kurulabilir. Merkantilistler bilgiyi ulusal servet ve gücün bir kaynağı olarak kabul ederler.
Yapısalcılarise bağımlılık teorisi açısından EMH’na bakmaktadırlar.
Yapısalcılara göre EMH bağımlılık araçlarıdırlar. Patentler, ticari
markalar ve telif gibi haklar üçüncü dünya ülkelerine karşı tekelleşmede
kullanılabilirler. Merkantilistler ve yapısalcıların görüşleri benzerdir.54
Etkili bir mülkiyet sistemi birkaç anahtar unsuru gerektirir:55
- Kurumsal Yapıyı Oluşturmak: Mülkiyet hakkı sahiplerinin
haklarını tanımlayacak bir yasal çerçeve oluşturmak.
- Uygulamaya Koyma: Mülkiyet haklarının yürürlüğe gireceği
sistemi yürürlüğe koymak.
- Revize Etmek: Bu hakları düşük maliyetle değiştirmek.
Sistemin kurumu, mülkiyet hakkı sahiplerine varlıklarını satma ve
kontrol etme hakkı tanırken, ikinci unsur bu hakları koruyacak ihlaller
sözkonusu olduğu zaman cezalandırma sağlayacaktır. Revize etmek
yaratıcılara tüm piyasa opsiyonları açacaktır.
53
A.g.e., s.37.
D. N. Balaam and M. Veseth (2001), Introduction to International Political Economy,
New Jersey: Prentice-Hall, Inc., s.16-18.
54
55
Gan, Williams and Briggs,a.g.e., s.4.
19
Ancak entelektüel mülkiyet için iyi işleyen mülkiyet sistemini kurmak bazı zorluklar taşır. Bilginin kamusal mal olarak rekabetçi olmayan bir niteliğe sahip olması öncelikle entelektüel mülkiyetlerde
mülkiyet sistemini oluşturmayı zorlaştırmaktadır. Eğer bir birey bir
görüşü kullanması, bu görüşün diğer kişilere geçirilmesi sonra başka
kullanımdan bu görüşü kaldırmak olası değildir. Böylece tüm eski
kullanıcılar entelektüel mülkiyete sahip olacaklardır. Bu zorluk, rekabetçi niteliğe sahip oldukları için fiziki varlıklarda geçerli değildir.
Kişileri fiziki mallar için dışlayabilme olanağı olduğu için ödemeye
zorlanabilme bu mallarda sözkonsudur.
Bilgi alanında entelektüel mülkiyet haklarının uygulanması da zordur.
EMH’da yasal olmayan kullanımı yaratıcının kullanımını doğrudan
etkilemediği için, entelektüel mülkiyetin yetkisiz kullanımını yaratıcı
belirlemeyebilir. Sadece piyasa böyle bir durumu tesbit etmeye yardım
edebilir. Örneğin bilgisayar yazlımının bir kısmının telif hakkına sahip olan kişi, yaygın korsancılık karşısında talepteki düşmenin farkına
varabilir. Ancak böyle bir snyal tüm kopyalar için gözlenmeyebilir.
Temel olarak görülmeyen değerlerde entelektüel mülkiyet haklarının
uygulama maliyetleri daha yüksektir. Fiziki değerler için polis gücü,
özel güvenlik ve kendi kendine sağlanan ihtiyatlarla istismar önlenebilir. Bilgi malları içinde bu araçlar geçerli olmakla birlikte, bunlar için
çok daha spesifik denetim ve uygulamalar gerekmektedir.
EMH belirleme açısından da birkaç sorun görülmektedir. Bunlardan
biri işlem maliyetleridir. Entelektüel mülkiyetin değeri piyasa talebi ve
diğer teknolojilerin mevcudiyeti gibi faktörlere bağlıdır. Bu durumda
sıkı anlaşmalar yapmayı güçleştirir. Farklı bireyler entelektüel mülkiyet hakların değerini farklı olarak algılarlar. Bu da fiyat üzerinden bir
anlaşma yapmayı zorlaştırır.56
B. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLAR VE
KAMUSAL MALLAR
Daha öncede belirtildiği üzere bilimsel bilgi, tüketimde rekabetin
olmaması ve dışlayamama gibi kamusal mal özelliklerine sahiptir. Ancak bu alanda yeni perspektifler geliştirilmiştir.
56
A.g.e., s.7-8.
20
1. Kamusal Mallarda Yeni Perspektifler
Geleneksel yaklaşımı eleştirenler kamusal malların temel prensiplerine
yeni bir perspektif getirmişlerdir. Bunlardan ilki dışlayamamaya ikincisi rekabetin olmamasına getirilen yeni perspektiftir.
Christopher S. Yoo telif haklarının ekonomik analizinde geleneksel yaklaşımı yani telif hakları gibi entelektüel hakların kamusal mal
olduğu çünkü bunların dışlanamadığı ve ilave kopyaların marjinal
maliyetinin sıfır olduğu görüşünün yanlış anlaşıldığını belirtmektedir.
Yazar kamusal mallar ekonomisine dayalı temel literatürün incelemesini, kamusal malların niteliklerini belirlemenin Samuelson koşulları
olarak bilinen bir optamalite kriterine dayanarak yapılması gerektiğini
belirtmektedir.
Samuelsonun koşulları, bölünmezlikten kaynaklanan bedavacılığın
dışsallıktan kaynaklanan bedavacılıktan ayrı bir sorun olduğunu
vurgulamaktadırlar. Daha öncede belirtildiği gibi Samuelson koşulları,
tüketicilerin her birinin kamusal mallara tam marjinal değerlerinde
ödeme yapmalarını gerektirir. Ancak tüketiciler onların tercihlerinin gerçek şiddetini verecek teşviğe sahip değildirler. Kamusal
mal tamamıyle dışlanabilse bile, bu teşvik uyumsuz kalır.57 Diğer
bir ifadeyele Samuelsonun koşulları ise, düşük üretime yönelik bir
sistematiğin, dışlayamama ve sıfır marjinal maliyetten ziyade tüketicilerin tercihlerini ortaya çıkarmak için tüketicilerin teşvik edilememesinin sonucu olduğunu varsaymaktadır.58
Samuelson koşulları bakımından yeniden ifade edilirse, bölünmezliğin,
marjinal tranformasyon oranı her bir tüketicinin marjinal ikame oranına
eşit olmasını sağlayan talep eğrilerinin dikey olarak toplanmasını gerektirmesi tam dışlayabilmeyi değiştirmez. Bu dikey toplam mal tamamiyle dışlansa bile tüketicilerin tercihlerinin şiddetini anlayabilmek
için tüketicilerin teşvikini verir. Kesinlikle, dışlayamama eksik üretim
sorununu kötüleştirmektedir.
Kamusal malların ikinci temel özelliği olan sıfır marjinal maliyet olarak
rekabetin olmamasına da yeni bir perspektif getirilmektedir. Daha öncede belirtildiği üzere, kamusal mallarda etkinlik koşulunun Samu57
C. S. Yoo (January, 2007), “Copyright and Public Good Economics: A Misunderstood
Relation”, University of Pennsylvania Law Review, 155 (3),, s.671.
58
A.g.m., s.635.
21
elson koşulunu (Ʃ MRS = MRT) gerektirmesi, kamusal malları özel
mallardan ayıran ayrıcı niteliği verir. Tüm tüketicilerin marjinal ikame
oranının toplamını veren eşitliğin sol tarafı, kamusal mallarda piyasa
başarısızlığının nedeni olan teşvik uyumsuzluğunun kaynağıdır. Samuelson koşulunun sol tarafındaki piyasa başarısızlığı marjinal maliyetin
sıfır olup olmamasıyla ilgilidir. Tüketici tercihlerinin şiddetini yanlış
göstermede tüketiciler için teşvik üretici fonksiyonunun tam niteliğine
bakılmaksızın devam edecek ve marjinal maliyetin sıfır olduğu zamanda doğan sorundan bağımsızdır. Bu nedenle Samuealson marjinal
maliyet fiyatlamasının kamusal malların etkinlik koşulu için gerekli
birkaç koşuldan sadece biri olduğunu vurgulamaktadır. Sıfır marjinal maliyet sorunuyla ortaya çıkan üretimdeki düşme kaldırılabilirse
(doğrudan desteklenen üretimle), Samuelson koşulu tüketicilerin her
birinin kamusal mallara verdiği marjinal değerdeki artışı bilmeyi gerektirir.59
2. Entelektüel Mülkiyet Hakları Çözümü
EMH bilginin yarı kamusal mal niteliğinin yarattığı sorunlar için ikinci
en iyi çözümler olarak anlaşılabilir. Örneğin bilgi sonucu elde edilen bir
buluşun kullanımı, diğer kişilerin onu kullanımını engellememektedir.
Bu özellikler araştırma geliştirme faaliyetlerine yatırım yapmayı teşvik
etmeyi ortadan kaldırmaktadır. EMH koruması bu teşviği sağlamaya
yardımcı olmaktadır. EMH koruması, belirli bir süre yaratıcı kişiye,
buluşu üzerinde mülkiyet hakkı tanıyarak buluşunun dışlanamama derecesini düşürmeye hizmet edebilir.60
EMH korumasının olmaması halinde bedavacılık (free riding) sözkonusu
olacaktır. Örneğin inovasyon firmalarının belirli sanayilerde kurulduğunu
varsayalım. Bu firmalar için Ar-Ge harcamaları sabit sermaye
harcamalarının bir bölümünü oluşturur. Diğer firmalar Ar-Ge harcamaları
yapmamaktadırlar. EMH koruması olmaması halinde, herhangi bir inovasyon Ar-Ge harcaması yapamayan diğer firmalar tarafından bedava
olarak keşfedilip kopyalanabilecektir. Sonuç olarak, minimum ve ortalama maliyetler inovasyon faaliyeti yapmayan firmalar için daha düşük
olacaktır. Diğer bir ifadeyle EMH koruması olmaması halinde inovasyon
firmaları bedavacılık olgusuyla yüz yüze gelirler. Bedavacılık olması
59
A.g.m., s.673.
60
Duff, A.g.e., s.9; S. Kanwar ve R. Evenson (2003), “Does intellectual property protection spur technological change?’’, Oxford Economic Papers, 55 (2), s.237.
22
halinde inovasyon firmaları cezalandırılmış olacaktır.61
EMH türü olarak telif hakları koruması olmadığı zaman telif materyallerinin etkin düzeyde üretimi için teşvik yetersiz olacaktır. Sorun
bilgi mallarının maliyet yapısından kaynaklanmaktadır. Tüm mülkiyet
hakları sistemleri maliyetlere sahip olmalarına rağmen, bilgideki (telif gibi) mülkiyet hakları maliyetleri, fiziki (görülebilir) kaynaklardaki
mülkiyet hakları maliyetlerinden farklıdır. Bilgideki mülkiyet hakları
maliyetleri bilgi malının belirli maliyet yapısı nedeniyle farklıdır.
Bilgi malı yüksek sabit üretim maliyetlerine buna karşın yeniden
üretilmeleri halinde nisbi olarak düşük marjinal maliyetlere sahiptir.
Kopyalamadan dışlamanın sözkonusu olmadığı bir durumda, rakiplerin marjinal maliyetlerde bilgi malını kopyalamaları bedava olacaktır.
Bu durum yeniden üretimin marjinal maliyetine yönelik olarak
malların fiyatını zorlayacaktır. Bilgi üreticisinin üretim maliyeti telafi
edilemediği derecede bilgi malının üretimi için teşvikler engelenecektir. Telif materyallerinin üretimi için diğer teşvikler mevcut olmasına
rağmen telif hakları koruması olmaksızın ekonomik olarak optimal üretim düzeyini gerçekleştirmek olası olmayacaktır.62
Bilgi malının üretmek nisbi olarak yüksek üretim maliyetlerine sahip
olduğu için, bilgi üreticinin üretim maliyetini telafi etmesi, yeniden
üretimin marjinal maliyetinden daha fazla yük getirmektedir. Geleneksel mikroekonomik teorilere göre, bir mal marjinal maliyetten daha
fazla ödemeye hazır tüm tüketicilere sunulmalıdır. Bir bilgi malı için
fiyat marjinal maliyetin üzerinde olduğu zaman toplumsal kayıp olarak
bilinen net sosyal maliyet sözkonusu olabilir.
Marjinal maliyetten daha fazla ödemeye istekli tüketicilerin bilgi malını
satın almama derecesi, entelektüel mülkiyet rejimlerinin ortak olarak bilgi malının üretiminde teşvikleri yaratma ve bu mallara kamunun girişini
temin etme arasında niçin bir denge kurmak gerektiği açıklar.63
Kamusal malların dışlayamama ve marjinal sıfır maliyetin sonucu olarak
rekabetin olmaması durumu bir diğer EMH türü olan telif haklarında da
gösterilebilir.
61
B. Pretnar (2003), “The Economic Impact of Patents in Knowledge – Based Economy
Market”, International Review of Intellectual Propertyand Competition Law, Vol.34,
No.8, s.890.
62
Lindsay, A.g.e., s.24.
63
A.g.e., s.25.
23
Telif hakkı sahiplerine marjinal maliyetin aşan fiyat yüklemelerine izin
vermektedir. Telif hakkı yaratıcıları (yazarlar) ilave kopyalamanın marjinal maliyeti (MC) aşmadığı ilave kopyayı satmadan elde edecekleri
gelir (MR) noktasında üretimde bulunacaklardır (Şekil 3). Yani Pmon
fiyat ve Qmon miktar düzeyinde üretimde bulunacaklardır. Çünkü bu
nokta yazarın kârını maksimize ettiği ve yeni çalışmalarının teşvikinin
maksimize edildiğini gösteren noktadır. Aynı zamanda, eğer fiyat marjinal maliyete eşit olursa refah maksimizasyonu sağlanır. Bu durumda
fiyat Peff ve miktar Qeff olacaktır. Çalışmanın kullanımından elde edilen net faydalardan tüketicileri dışlamak sosyal maliyetler yaratacaktır
(koru gri üçgen alanı ile gösterilemktedir). Tahsisde etkinlik açısından
telif hakları yazarlara çok yüksek fiyatlar (Pmon ve Qeff arasında yer
almaktadır) yüklemek ve çok düşük miktarlarda (Qmon ve Qeff arasında)
satmaya izin vermektedir. Ayrıca bu fiyat ortalama maliyeti aştığı derecede dışlama rekabet üstü kazanç sağlayarak monopole izin verecektir
(açık gri üçgenle gösterilmektedir)
Şekil:3 Telif Hakları Ekonomilerini Modellemede Geleneksel
Yaklaşım
Bu analiz piyasaların sıfır marjinal maliyetli malların eksik kullanımına
yönelik sistematik bir yönelişin ortaya çıkabileceğini bekleyebileceklerini varsaymaktadır. Bir klâsik politikanın karşılığı, yazarların
üretimlerini etkin bir düzeye getirmeleri için zorlayarak telif hakkı doktrinini ayarlamak suretiyle yayınlara girişleri teşvik etmek ve rekabet
üzeri kazançları düşürme şeklinde olacaktır. Fiyat ayrımının olmadığı
bir durumda en düşük sürdürülebilir fiyat ve miktar, Psus ve Qsus ile
gösterilen talep eğrisinin ortalama maliyet eğrisini kestiği noktalardır.
24
Bu fiyat marjinal maliyeti aşmakta olup yayınlara giriş bakımından ikinci en iyidir. Çünkü herhangi bir böyle müdahale, yazarları kazançlarını
maksimize eden fiyattan daha azını almlarına zorlayacaktır. Böyle bir
çözüm kaçınılmaz olarak teşviği azaltacaktır.
Sıfır marjinal maliyetli malların eksik kullanımına yönelik piyasaya diğer bir klâsik politika yanıtı Qsus ve Qeff arasında etkinsiz
olarak dışlanmış tüketicilere hizmet etmek için yüksek değer veren
kullanımları teşvik etmek yerine düşük değer veren kullanıcılara daha
düşük bir fiyat yükleyerek fiyat ayrımı kolaylaştırmalarıdır.
EMH’ların kamusal mallar sorunu çözümünde geliştirilen modellemelere ilişkin yapılan yorumlar üç’e ayrılmaktadır. Bazı yazarlar,
bir etkinlik durumda tam fiyat ayrımının kamu mallarının tahsisine
yardım edebileceği görüşünü ileri sürmektedirler. Düşük değer veren
kullanıcılardansa daha fazla ödeme için yüksek değer kabul eden
kullanıcıların daha fazla ödeme yapması adil olmamasına rağmen,
tüketiciden üreticiye olacak refah transferi etkinlik üzerinde etkiye sahip olmayacaktır.
Diğer yorumcular fiyat ayrımını daha az iyimser bir görüş olarak görmektedirler. Onlara göre tam fiyat ayrımı pratik olarak olanaksızıdır. Eksik
fiyat ayrımının refah uygulamaları da belirsizdir.64
Bazı yorumcular ise, marjinal maliyet sorununu çözmede devlet
yardımlarını kullanmanın olası olacağını söylemişlerdir. Böylece yazarlara fiyatlar yoluyla ilk kopyalama maliyetlerini telafi etmelerine
ve çalışmaları için marjinal maliyetlere eşit telif hakkı elde etmeleri
olanağı sağlamaktadır.65
EMH koruması bilginin oluşumu yanı sıra dağılımını da teşvik etmelidir.66 Ancak EMH’nın süresi belirlenirken devlet bir ikilem ve değişim
oranı ile karşı karşıya kalır. EMH süresinin uzatılması, buluşları
gerçekleştiren özel firmalara Ar-Ge ile ilgili daha fazla harcama yapma
konusunda teşvik vermiş olacaktır. Öte yandan üretilen bilgi daha uzun
süre etkin bir biçimde kullanılmayacaktır. Örneğin bir firmanın bir malı
üretmenin yeni ve daha az pahalı bir yolunu bulduğunu varsayalım. Bu
64
65
Yoo, A.g.m., s.647-648.
A.g.m., s.649.
66
R. Falvey, N. Foster and D. Greenaway (2006), “Intellectual Property Rights and Economic Growth”, Review of Development Economics, 10(4), s.701.
25
buluş için patent alması firmayı tekelci konumuna getirecektir. Bilginin
bedava olarak sunumu halinde ürünün daha azı üretilecektir.
Patentten kaynaklanan kayıp şekil yardımıyla gösterilebilir (Şekil z).
Buluştan önceki üretim maliyeti C0 idi. Rekabet ortamının sözkonusu
olduğu bu durumda denge D noktasına (P0,Q0) oluşmaktadır. Bir buluş
yapan firmanın C1 gibi daha düşük bir üretim maliyeti vardı. Büyük
piyasayı ele geçirmek için fiyatı P0’ın biraz altında belirleyecektir.
Böylece kârları ABDE, satışları da Q0 olacaktır. Eğer yeni buluşla ilgili bilgi, bedava olarak sunulacak olursa fiyat C1’e düşecek miktarda
Q1’e çıkacaktır. Firmaya bulduğu bilgi tekeli ile ilgili patent verilmesi,
üretimin olması gerekenden daha az olmasına yol açacak ve etkinlik
kaybı BDF kadar olacaktır. Patent süresi geçtiğinde firmaya, fiyat C1’e
inecek ancak yaratıcının getirisi sıfıra düşecektir. Dolayısıyla patentin
süresi uzadıkça bir firmaya bilgi kullanım tekeli verilmesiyle ilgili etkinsizlikte büyüyecektir. Ancak yaratıcının elde ettiği gelir çoğalacak
ve dolayısıyla buluş konusunda daha büyük bir teşvik sağlanmış
olacaktır.67
Şekil: 4 EMH Koruması
C. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLAR VE MONOPOL
Ekonomik literatürde EMH’nın monopol olarak ifade edilmesi tartışılan
bir konu olmuştur. Bu tartışmaların başlamasında EMH kanunlarının
ayırıcı haklar vermesi nedeniyle yasal monopoller oluşturma olasılığının
olması önemli bir etkendir.
67
J. E. Stiglitz (1994), Kamu Kesimi Ekonomisi, (Çev: Ömer Faruk Batırel), İstanbul:
Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Yayın No:396, s.852.
26
EMH’larının monopol niteliği taşıdığı görüşleri geçmişe dayanmaktadır.
İlk çağların başlarında bile patent ve telifler resmi olarak monopol
olarak nitelendirilmektedir. Amerika Anayasası EMH’ları monopoller
olarak tanımlamaktan kaçınmıştır. Bunun yerine “yazarlar ve buluş sahiplerine koruma sağlayan “ayırıcı haklar” kavramını kullanmaktadır.
1793 Patent yasasında patent hakları mülkiyet olarak tanımlanmıştır.
18.yy’ın sonlarında EMH yaygın olarak monopol olarak tanımlanmıştır.
Fakat tanımlamalar tartışmasız değildir. Adam Smith telif ve patentlerin
mülkiyetin doğal bir türü olduğu görüşünü redetmiştir. EMH istenebilir
monopoller olarak düşünülmesine rağmen, onları monopoller olarak
sınıflandırmaktadır.
Mülkiyete karşı monopol tartışması modern zamanlarda da devam
etmektedir.68 Son yirmi yılda ekonomik literatürdeki gelişmeler sonucunda EMH’nın yasal tanımlamaları yardımıyla monopol problemi ve
problemin türlerinin daha fazla açıklamasının yapıldığını gözlenmektedir.69
Bazı yorumcular bu konunun politik önemi olmadığını sadece anlamsal (semantik) bir konu olduğunu belirtirken, bazıları ise bu konunun
önemle tanımlanması gerektiğini belirtmektedirler. Ayrıca bu alandaki
terminolojinin yanlış yönlendirmeye neden olacağı belirtilmiştir.
Bu alanda önemli çalışmalar yapan Machlup’un araştırmasıdır. Machlup ekonomik görüş açısından “mülkiyet” ve “monopolün” aynı anlamı
ifade ettiğini bir buluşa sahip olan kişinin tıpkı bir eve sahip olmada
olduğu gibi onun kullanımının monopolüne sahip olacağını belirtmiştir.70
Diğer taraftan çoğu EMH’nın monopol gücü vermez. Genel bir kural
olarak EMH, güçlü network etkileri gibi giriş için diğer bariyerlerle
birleştirildiğinde monopol görülebilir.71
Braga ve Fink EMH’ların yatırım kararlarını etkileyen faktörler olduğunu belirtmişlerdir. Dolayısıyla EMH’ların araştırma ve
geliştirme yatırımlarını teşvik etmesi ve bilgi yaratılması beklenir. Ancak EMH’ların ters etkiler yaratması sözkonusu olabilir. Çünkü EMH
68
69
Duff, A.g.e., s.4.
Gan, Williams and Briggs, A.g.e., s.1.
70
F. Machlup (1958), An Economic Review of the Patent System, Washington: United
States Government Printing, s.53.
71
Lindsay, A.g.e., s.22.
27
pazar gücünü güçlendirme veya monopolistik uygulamalarla bilginin
cari kullanımı sınırlarlar. EMH bilgi üreticileri ve toplum arasında bir
hükümetin aracılığında pazarlığı içerir.72
E. W. Kitch, ekonomide temel görüşün patent sahipleri için patentlerin
monopol sağlayan bir araç olduğu konusunda çok az şüphe olduğunu
belirtmiştir.73
Dam patent piyasada satılabilen bir ürün olduğu zamanda bile monopol görülemeyeceğini ileri sürmüştür. Çünkü Dam “üretim, kullanım
ve satışdan” elde edilen ayırıcı hakların önemli bir piyasa gücünü
vermeyebileceğini belirtmektedir. Bir yılda 1000 veya daha fazla patent elde edebilen şirketlerin olduğu durumda böyle firmaların piyasada
tek bir monopol elde etmesi olası değildir. Ancak ticari başarılara neden
olan birçok patentin yaratıcısına bir ekonomik rant yaratma sonucu
olacaktır. Bir patent üretim maliyetini düşürerek patent sahiplerinin
ekonomik rant elde etmesini sağlar. Bu rantın elde edilmesi için diğer
üreticilerin maliyeti düşürecek innovasyonu kullanmadıkları varsayılır.
Patent sahibinin elde ettiği rant, patent sahibinin birim başına maliyeti
ve rakiplerin birim başına maliyetleri arasındaki farklılıkla ölçülebilir.
Dolayısıyla patent yasalarını analiz etmede ekonomik rantın monopoldan daha yararlı bir kavram olacağını belirtmektedir. Buluşun bir sonucu olarak, EMH ile korunan yaratıcı, rakiplerinden daha fazla para
(ekonomik rant) elde etmesine izin veren bir maliyet avantajına sahiptir. Bu bakımdan bir üretim sınırlaması olmayacak böylece monopol
oluşmayacaktır.74
Pretnar ise, patentlerin temel ekonomik fonksiyonunun bedavacılığa
dayalı maliyet avantajlarını sınırlayarak inovasyona dayalı rekabeti
oluşturmakta olduğunu belirtmiştir.75
EMH pazar gücü yaratırken, rekabet üzerine etkisi geniş ölçüde ürünlere,
72
C. A. P. Braga, & C. Fink (1998), “The Relationship between Intellectual Property
Rights and Foreign Direct Investment”, Duke Journal of Comparative and International
Law, 163, s.164
73
E. W. Kitch (1986), “Patents: Monopolies or Property Rights?” Research in Law and
Economics, 8, s.31-41
74
K. W. Dam (2001), The Economic Underpinnings of Patent Law, Chicago: John M.
Olin Law & Economics Working Paper No. 19, s.3-4.
75
Pretnar, A.g.m., s. 895-896
28
teknolojilere ve ülkelere göre değişmektedir. Gerçektende EMH’ların
gücü sadece verilen haklarının kapsadığı alana değil aynı zamanda
rakiplerin çalıntı olmayan ürün ve teknoloji yaratma yeteneğine ve arz
kaynakları arasında tüketicilerin ikame yeteneğine bağlıdır.76
D. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARIN TARİHSEL
GELİŞİMİ
EMH’nin korunması uzun bir geleneğe sahiptir. Patent ve ayırıcı haklar
15.yy’da Venedik’de cam işleri ile uğraşan yatırımcılara verildi. Sözkonusu patent emeklerinin bir ürünü olarak yaratıcılara verilen doğal
hak olarak kabul edilmiştir. Topluma olan faydasından dolayı kişinin
katlandığı maliyeti toplumun tanzim etmesiydi. 1474 Venedik Yasası,
bir patent şeklinde buluşları korumaya yönelik ilk sistematik yaklaşım
olarak ifade edilir. Çünkü sınırlı kamu çıkarlarıyla bireylere ayırıcı
haklar getirmekteydi. 1624’de kabul edilen “İngiliz Monopolleri Yasası
(The English Statute of Monopolies)” ilk yazılı yasadır. Bu yasa sınırlı
bir süre için bir buluşa monopol hakkı sağlamaktadır. İngiliz entelektüel
mülkiyet koruması, Amerika Kongresi için ilham kaynağı olmuştur.77
18. yy’in ikinci yarısı birçok ülke için sanatsal yaratıcılık, bilimsel
buluş ve politik devrimlerin olduğu kadar ticaret ve sanayi için altın çağ
olmuştur. Bu aydınlanma çağı boyunca bazı ülkeler ilk patent sistemlerini oluşturmuşlardır. Örneğin Fransa’da buluş sahiplerinin haklarını
korumaya yönelik ilk patent yasası 1791’de yasallaşmıştır. Amerika’da
1788’de patent hakkı getirilmiştir.
Telif hakları ise yazılı basının yaygınlaşması ile telif hakkı yasasına
gereksinim duyulması sonucu gündeme gelmiştir. 1440’de Johannes
Gutenberg tarafından yazılı basın ve taşınabilir türde buluşlar dünya’da
ilk telif hakkı sisteminin doğmasına katkı sağlayan tarihsel olgulardan biridir. Ayrıca yine Venedik’de bir ressama onun ilk resimlerinin
basılıp çoğaltılması karşılığı 1469’da telif hakkı verildi. 15. yy’in ikinci yarısına kadar Batı Avrupa’nın her yerinde Gutenberg’in buluşu
yayılmakla birlikte Roma Katolik Kilisesi, reformcular ve İngiltere
ve Fransa’da oluşan basın tekelleri tarafından yayınlanan kitapları
yasaklamıştır. 16. yy’da yayıncıların tekelleri, yayıncıların üzerindeki
76
Maskus (2000), A.g.e., s.36.
77
L. S. Forrester (2005), Regulating Intellectual Property via Competition? Or Regulating
Competition via Intellectual Property? Competition and Intellectual Property: Ten Years
On, the Debate Still Flourishes, Brussels: European University Institute, s.1.
29
kontrole izin vermek ve yayıncıların kazançlarını korumak için devam
etmiştir. 1710’de Anne Yasası(the Statute of Anne) İngiliz Parlamentosu tarafından yasallaştırılmıştır. Bu yasa göre yazarlara kitapları ilk
basıldıktan sonra 14 yıl için yeniden basmada hakkı tanınmaktadır.78
EMH, sanayileşme ve ekonomik kalkınma ile birlikte paralel giden bir
olgudur. Entelektüel mülkiyet koruması gerçekten ekonomik sürecin
itici güçleri olan girişimciliği, yatırımları ve risk almayı teşvik etmektedir.79 Bu durumu EMH’nin ilk tarihsel aşamalarında da görebiliyoruz.
Örneğin 1600’den sonra Venedik Yasasının yaygınlaşmasını takiben
güneyden kuzey Avrupa’ya ekonomik gelişimde önemli değişim
yaşanmıştır. 1800’den önce sanayileşme bir kaç Avrupa ülkesinde
yoğunlaşmıştı. İmalatta büyüme, hala radikal yeni metot ve organizasyonlardan ziyade küçük ölçekli esnaf üretimine dayanmaktaydı. Ancak 1750 ve 1870 arası Avrupa büyüyen şehirler, demiryolları ve yeni
yatırımlarla önemli değişim yaşamıştır.8019. yy’in sonuna doğru, bu
faktörler yeni sanayileşme idealleri, daha güçlü merkezi hükümetler ve
daha güçlü ulusalcılıkla desteklenerek büyük ölçekli sanayileşmeye yol
açmıştır. Bu gelişim birçok ülkede ilk modern telif ve patent yasalarının
oluşturulmasına yol açmıştır.81
Günümüzde her ülke ve hukuk sistemi kendi EMH yasalarını
oluşturmaktadır.82 EMH’nin modern analizi İngiliz sistemiyle
başlamasına rağmen sosyal, ekonomik ve teknolojik tartışmalar nispeten yenidir.83 Yirminci yüzyıl boyunca EMH hem yatay hem de
dikey olarak gelişim göstermiştir. Yatay gelişim örnekleri olarak belirli bir zamanda uygulanan hakların alanlarının artışı verilebilir. Diğer
yatay gelişim örnekleri olarak, patent, ticari marka gibi alanlardaki
gelişimlerdir. EMH ayrıca dikey olarak da gelişim göstermektedir.
Örneğin patent kavramının daha genişletilmesi gibidir. Buna son örnek
olarak Amerika’da genişletilmiş patent kanununa 1998 yılında çıkarılan
bir kanun (The Sonny Bono Patent Copyright Term Extention Act of
1998) örnek olarak gösterilebilir. Bu kanuna göre patent hakkı yazarın
78
İdris, A.g.e., s.14-15.
79
Forrester, A.g.e., s.1
80
J. M. Roberts (1996), A History of Europe, Oxford: Helicon Publishing, s.214.
81
İdris, A.g.e., s.14-15.
82
H. Small (1996), “Enforcement of Intellectual Property Right on the Internet”, Internet
Research: Electronic Networking Applications and Policy, 6 (1), s.44-47
83
A. D. Moore and K.Unsworth (2005), Information Ethics Privacy, Property, and
Power, Washington: University of Washington Press, s.14.
30
yaşı artı 50 yıldan yazarın yaşı artı 70 yıla çıkarılmıştır. Ayrıca patent
hakkı saklı kalması eser yayınlandıktan sonraki 95 yıla çıkarılmıştır.84
E. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARI TÜRLERİ
EMH’nin türleri bu alanda kapsamlı çalışmalar yapan Dünya Entelektüel Mülkiyet Organizasyonu (The World Intellectual Property Organization (WIPO)) ve Dünya Ticaret Örgütü (The World Trade Organization (WTO) tarafından belirlenmiştir. WIPO’nun belirlediği haklar
şunlardır:
- Edebiyat, sanat ve bilimsel çalışmalar,
- Sunulan sanat performansları, fonograf ve yayınlar,
- İnsanlığın her alanındaki buluşlar,
- Bilimsel keşifler,
- Sanayi tasarımları,
- Markalar ve ticari isimler ve tasarımlar,
- Haksız rekabete karşı koruma,
- Sanayi, bilim, edebiyat ve sanat alanlarında entelektüel faaliyetlerden doğan tüm diğer haklardır.
WTO tarafından oluşturulan “Entelektüel Mülkiyet Haklarının Ticareti
Yönleri” (The Trade Related Aspects of Intellectual Property Rights)
başlıklı anlaşma ile bu sınıflandırma değiştirilmiştir. WIPO’da bu
sınıflandırmayı geçerli kabul etmiştir. WTO’nun getirdiği bu değişim,
teknolojik ve kültürel gelişmelere bağlı olarak (örneğin bilgisayar
donanımı ve yazılımı, dijital iletişim ve internet) gereksinmeleri karşılamak
üzere entelektüel mülkiyetteki dinamik yapıyı göstermektedir.85
Yeni ve yaygın olarak kullanılan şekliyle EMH şu türlerden
oluşmaktadır:
84
Balkin, J. (2005), “Digital Speech and Democratic Culture: A Theory of Freedom
of Expression for the Information Society”, Information Ethics Privacy, Property, and
Power, Washington: University of Washington Press, s.309-311.
85
İdris, A.g.e., s.17.
31
1. Telif ve İlgili Haklar
Telif hakları, edebiyat ve sanat çalışmaları yaratıcılarına verilen
haklardır. Telif ürünleri, genel olarak yazarların somutlaştırdıkları
çalışmalar olarak tanımlanırlar. Bu ürünler yazılı eserler (roman, kitap,
şiir gibi), müzik eserleri, sanat eserleri ve bilgisayar yazılımının belirli yönlerinden oluşmaktadırlar.86 Yaratıcısına çalışmalarının mülkiyetini sağlayan telif, transfer edilebilir bir haktır.87 Yaratıcılar ve
onların mirasçıları kullanım hakkını veya belirli koşullarda çalışmanın
kullanımını diğer kişilere lisans hakkı şeklinde verebilirler. Çalışma
yaratıcıları;
- Çalışmanın basılması ve kaydedilmesi gibi çeşitli şekillerde
yeniden üretimini,
- Bir oyun ve müzik çalışmasında olduğu gibi kamuya
sunulmasını,
- Televizyon, radyo veya uydu ile yayınlanmasını,
- Diğer dillere çevrilmesi veya bir romanın bir oyuna adapte edilmesi gibi adaptasyonunu,yasaklayabilir veya izin verebilirler.
Telif kavramı teknik bir durumu içermez. O hem ekonomik hem de
hukuki açılardan incelemeyi gerektirir.
Telif hakkı şeklinde yasal koruma, bir yazarın bağımsız olarak bir
çalışma yaratması ve yarattığı düşünce ve bilginin diğer kişilerden
almak yerine orijinal olması gerçeğinden kaynaklanmaktadır.
Telif hakları koruması, yüksek sabit maliyet (ilk kopya) ve
düşük marjinal maliyet (ilave kopya) sorunuyla ilgilidir.88
Ayrıca telif haklarının korumasının olmadığı bir durumda, telif materyallerinin yeterli düzeyde üretimi için teşvik de ortadan kalkacaktır.
86
R. Watt (2009), “An Empirical Analysis of the Economics aof Copyright: How Valid
are the Results of Studies in Developed Countries for Developing Countries?”, The
Economics of Intellectual Property Suggestions for Further Research in Developing
Countries and Countries with Economies in Transition, WIPO, s.66.
87
Dorrell, A.g.e., s.844.
88
P. A. David (2000), “The Digital Technology Boomerang: New Intellectual Property
Rights Threaten Global “Open Science”, The World Bank Conference Volume: ABCDE-2000, s.29.
32
Patent ve telif arasındaki fark, “fikir açıklaması ayrımında” görülür. Telif,
sadece fikir ve kavramların açıklamasını geliştirir. Kavram ve fikirlerin
kendisini değildir. Telif hakları koruması, diğer EMH şekilleriyle bir ürün
veya teknoloji olabilir. Örneğin bir bilgisayar yazılım kodu telif hakkıyla
korunabilir. Benzer şekilde telif hakları, bir sanayi tasarımı olarak korunan bir sanat çalışmasını koruyabilir.89
İlgili haklar, son 50 yıllık geçmişi olan haklardır. Bunlar telif haklarıyla
ilgili olup, bir performanscının hakkı, kayıt işleminde bir müziği kaydeden
yapımcının hakkı ve yayıncılıkta yayıncının hakkını içermektedir.
2. Ticari Markalar
Ticari markalar(trademarks) veya kısaca markalar; mal ve hizmetleri
ayırmak üzere bir imza, kişisel isim, harf, figüratif unsur veya renklerin
bileşimi gibi ayrıcalık ve semboller olarak kullanılan araçlardır. İlk
olarak bu araç malın kaynağıyla ilgili olmasızın geleneksel kullanıma
sahiptir. Örneğin ‘’dondurma’’ onu satan kişi ile ilgili olmaksızın yazın
serinlemeyi ifade eder. İkinci olarak bir kişi mülkiyetini göstermek
için bu aracı kullanabilir. Üçüncüsü markalar tüketici, rakip ve diğer
kişilerin ürünü diğer mallardan ayırabilmek için kullanırlar.90
Ticari markalar, tüketicilerin mal ve hizmetler arasında ayrım yapma
olanağı sağlarlar. İş dünyasında markalar, pazarlama stratejilerinin
önemli bir bölümünü oluştururlar. Markalar ayrıca sahiplerine haklarını
koruma olanağı verir. Markalar diğer entelektüel mülkiyet türlerinden
farklı olarak her zaman sahibine gelir sağlama özelliği taşırlar.
Markaların 4000 yıl öncesine giden bir geçmişi bulunmaktadır. Çin,
Hindistan ve İran’da sanatkârlar ürünlerini tanımak için ya imza ya da
bir sembol kullanırlardı. Roma’da şairler eserlerini tanımak için 100’den
fazla marka kullanmışlardır. Bu dönem sanatkârları markayı birkaç
amaç için kullanmışlardır: 1) Ürünlerinin reklamı olarak, 2) Ürünün
sahibi konusunda tartışma olduğu zaman belirli bir tüccara ait olduğunu
kanıtlamak için ve 3) Kalite garantisi olarak kullanılmışlardır.91
89
A.g.e., s.19,190
90
D. W. Barnes (2006), “A New Economics of Trademarks”, Northwestern Journal of
Technology and Intellectual Property, 5(1), s.28.
91 R. P. Merges, P.S. Menell and M. A. Lemley (2000), Intellectual Property in the New
Technological Age, 2n d Ed., Gaithersburg, MD: Aspen Publications, s.557.
33
Ortaçağda marka kullanımı, kalifiye ticareti geliştirmek ve büyütmeye yardımcı olmak üzere “ticari markalar” terimi kullanılmıştır.
Marka, ticarette deneyim sahibi olma yeri olarak bilinen lonca veya
dernek üyeleri tarafından üretilen ürünü göstermek için kullanılmıştır.
Fransızcada bu kavram “marque deposée” olarak geçmektedir. Deposée, bir ticari loncaya kayıt anlamını taşımaktaydı. Günümüzde ticari
markalar, şirketlerin ürünlerinin tanıtımı şekline dönüşmüştür.92 Modern markalar, bilgilendirici verilerin kümeleri şeklinde olup, tüketicilerin alışveriş ve satın alma karar maliyetlerini düşürücü (veya minimize
edici) niteliktedirler. Yegane bir marka tüketiciler için bilginin en güçlü
fiyatıdır.93
Günümüzde birçok ekonomist ticari markaları piyasa etkinliğini
sağlamaya yardımcı bir değer olarak görmektedir. Ekonomik kalkınma
ile birlikte eş zamanda, ticari marka kanunlarında dereceli fakat köklü
değişimler olmuştur.94
Ticari markalar tüketiciye bilgi iletmenin en öz ve etkili araçlarıdırlar.
Ekonomik açıdan marka;
1) Tüketici Etkinliğini Geliştirir: Tüketiciler istedikleri kalitede ürünü
seçebilecekler. Ayrıca ticari markalar, tüketicilerin ürün araştırma maliyetlerini de düşürecektir.
2) Kalite Kontrolünü Teşvik Eder: Üreticiler sözkonusu marka ile
tanındıkları için kaliteli yatırımlara yöneleceklerdir.
3) Mal Ve Hizmetlerin Daha Geniş Spektrumunu Sağlar:
4) Yatırımı Kolaylaştırır: Yatırımcılar tüketiciler tarafından kabul
görmüş, uzun süre iyi bir ün yapmış marka için yatırım yapmaya istekli
olacaklardır.95 Bilgi çağında tüketiciler kendileri hakkında bilgi vermek
için markaları kullanmaktadırlar.
92
İdris, A.g.e., s.150.
93
J. B. Swann (January-February, 2011), “The Trademark Reporter as Catalyst”, The
Trademark Reporter, 101, s.89.
94 M. A. Lemley (May, 199), ”The Modern Lanham Act and the Death of Common
Sense’’, The Yale Law Journal, 108 (7), s.1687.
95
Swann, a.g.m. s.90-95; W. M. Landes & R. A. Posner (1988), ‘’The Economics of
Trademark Law’’, The Trademark Reporter, s.270-277.
34
Dolayısıyla marka yaratıcıları entelektüel hakka sahiptirler. Ticari
markalar işletmeler tarafından lisanslama programıyla kullanılırlar.
Birçok farklı ticari marka için farklı lisans türleri (basit lisans, karakter
lisanslaması) bulunmaktadır. Bunlar içinde en yaygını ticari markanın
basit lisansı şeklinde olanıdır. Örneğin bir kahve kupasının üzerine bir
basketbol takımının isminin yazılması lisansla verilebilir. Karakter
lisanslaması, ticari marka lisansının en yaygın türüdür. Bir kitap veya
bir filmden bir karakter lisanslanabilir.96
Geleneksel görüşe göre ticari markalar yasası, teori veya uygulama bakımından telif ve patent kanunlarıyla ilgili değildirler. Ticari
marka kanunları, telif hakları kanununda olduğu gibi bilgi yaratmak
veya dağıtmak için oluşturulmamışlar veya patent kanunlarındaki
gibi ileri yeniliği sürdürmeye yol açmak için tasarımlanmamışlardır.
Ticari markaların, bilim alanında gelişme sağlamak için temel araç
olan fikirleri kullanma, yararlı fikirler toplama ve sanatı kullanmayı
zenginleştirmedikleri argümanı ileri sürülmüşse de ticari markalar da
telif ve patentde olduğu gibi kamusal mallar teorisinde entelektüel
oluşuma sahiptirler. Bu iki alandaki yasalar nasıl kamusal mal teorisi
kapsamında (piyasa mekanizmasının başarısızlığı) ele alınıyorsa ticari
markalarda da devlet müdahalesinin gerekliliği görülmektedir.
Ancak belirtmek gerekir ki ticari markaların haklılığı, diğer EMH
türlerinden farklıdır. Ticari markaların mülkiyetleştirilmesi, topluma
olan maliyetlerinden kaynaklanır. Çoğu zaman bu maliyet fırsat kaybı
şeklindedir. Önemli politik ve sosyal yorumlar ve sanatsal çalışmalar
gizlenebilir. Veya daha yüksek fiyatlarda olabilirler. Ticari marka olarak
ürün tasarımları korunmadığı zaman, ürünlerin satışında rekabet kalkar
ve satış fiyatları yükselir.97
Ticari markalar üzerinde mülkiyet haklarını tescil ettirmekle kaliteli
ürünlere yatırım yapılmasını teşvik etmek ve tüketici aldanmasını önlemek şeklinde iki amaca hizmet edilmektedir.98
Ticari markaların özel mal olduğunu ileri süren yazarlar olmakla birlikte literatürde çoğunluk ticari markaların özel mal olma düşüncesini
reddetmektedir. Çünkü ticari markalar tüm insanların kullanımı için
96
İdris, A.g.e., s.162.
97
Lemley, A.g.m., s.1687.
98
A.g.m., s.1688.
35
mevcut bilgi stokuna katkı sağlarlar. Yine ticari mallar kamusal mallar teorisinin üzerinde önemle durduğu ”dışlayamama” ve “tüketimde
rekabetin olmaması” özelliklerini taşırlar. Birçok tüketici diğerlerinin
kullanımına engel olmaksızın aynı anda yararlanabilir. Bu kullanım
açılarından ticari markalar kamusal mal niteliği taşırlar.99
Ticari markalar konusunda bir başka tartışma konusu ekonomik etkileriyle ilgilidir. Ekonomistler ticari malların ekonomik fonksiyonlarıyla
ilgili tam bir konsensusa ulaşmamalarına karşın, ticari markaların gerçek etkileriyle ilgili hem pozitif hem de negatif önemli ampirik kanıtlar
sunmuşlardır. Ekonomistler ticari markalar için en azından iki pozitif haklı gerekçe önermişlerdir: İlk olarak ticari markalar tüketicilere
yararlı bilgiler sağlarlar ve böylece tüketicilerin araştırma maliyetlerini
düşürerek etkinlik yaratırlar. Bu iletişim fonksiyonu kısmen malların
nitelikleri bakımından da önemlidir. Bu nitelikler (tat, dayanıklılık
gibi) tüketici ürünü satın alırken doğrulanması beklenmeyebilir. Ticari markalar, tüketicilere doğru ürün nitelikleri açısından yardımcı
olabilir. Ticari markalar ayrıca kalitesi hakkında tüketicilerin çok az
bilgiye sahip oldukları mallara “güven” olarak nitelendirilen bir mallar grubu bakımından önemli olabilir. İkinci olarak ekonomistler geniş
bir coğrafik alana yayılan karmaşık ve uzun dönemli organizasyonların
büyümesine izin vermede ticari markaların rolüne işaret etmektedirler. Bir ticari markalar seti kullanılarak birkaç çeşit ürünü edinebilme,
tek bir girişle veya alternatif olarak ticari marka sahipleri tarafından
bağımsız üreticilere bir ticari markanın ‘’franchising’’ olarak verilmesiyle ulus çapında satışa izin verilebilmektedir.100
3. Sanayi Tasarımları
Yeni ve orijinal olarak oluşturulan mal ve hizmetler sanayi tasarımları
olarak ifade edilmektedir. Diğer bir ifadeyle sanayi tasarımları bir ürün
veya el sanatına çizgiler veya renk veya herhangi bir üç boyutlu şekil
vermeyi içeren bileşimdir. Bunlar yararlı bir eşyanın süs veya dekoratif yönlerini yansıtırlar. Sanayi tasarımları sanayi ürünlerinden el
sanatlarına çok geniş bir alanlarda uygulanırlar: Teknik ve tıbbi araçlardan saat, mücevher ve diğer lüks kalemlere, tekstil tasarımlarından dinlenme mallarına kadar genişletilebilir. Kayıtlı tasarım sahipleri, üçüncü
kişiler tarafından tasarımın imitasyonu ve izinsiz kopyalanmasına karşı
99
Barnes, a.g.m., s.22, 24.
100
Lemley, a.g.m., s.1690.
36
ayırıcı haklara sahiptirler. Bu tasarımların sahiplerinin hakları belirli
süre koruma altındadır. Bu süre genellikle 15 yıldır.
Kayıtlı sanayi tasarım prosedürü ulusal yasalarla yönetilir. Bir sanayi
tasarımı, yeni veya orijinal ise kaydedilebilir. Sanayi tasarımları, ilgili
ulusal veya belgesel entelektüel haklar ofisine başvurarak veya sanayi
tasarımlarının uluslararası kayıtları için Hague sistemi (International
Registration of Industrial Designs) yoluyla uluslararası başvuruyu doldurarak elde edilebilir.
İki aktif uluslararası anlaşmadan (the Hague Act and the Geneva Act)
oluşan Hague sistemi, WIPO’nun uluslararası bürosuna tek bir başvuru
ile birçok ülkede 100 sanayi tasarımına kadar kişilerin tasarımlarını
kayıt yapmalarına olanak sağlamaktadır. Böylece Hague sistemi çokuluslu kayıt sürecini basitleştirmektedir. Halen Hague sisteminin çoğu
Avrupa’dan oluşan 56 anlaşmalı tarafı bulunmaktadır.101
4. Patentler
Patent bir buluş (yeni bir yolla sağlanan ürün, metot ve bir sorun için
yeni bir teknik veya çözüm teklifi) için ayrı bir hak sağlar. Patent de
diğer haklar gibi sahiplerine sınırlı bir süre (genellikle 20 yıl) koruma sağlar. Patent süresi dolduğu zaman koruma da biter. Patent sahibi, patent ile buluşunu kullanma veya kullanmama veya bir lisansla
başkalarına vermeye yetkilidir. Patent sahibi buluş hakkını satabilir.102
Tarihsel olarak patentler geçmişte genellikle fabrikalarda üretilen makine, araç gibi ürünlerle ilgili verilmiştir. Birçok sanayi sektöründe hızlı
teknolojik gelişme ve bilgi ekonomisinin artan önemi, patent kapsamını
teknolojik yenilik bir yansıması olarak genişletmiştir. Günümüzde patentler sadece ağır imalat sanayinde değil aynı zamanda diğer sanayi
ve hizmet sektöründe de artan oranda öneme sahiptirler. Global ekonominin tüm sektörlerinde teknolojik yenilik bir yükselme göstermekle
birlikte, asrın son çeyreğinde, en önemli yenilik bilgisayar, elektronik,
dijital teknoloji ve biyoteknoloji gibi yeni alanlarda gerçekleşmiştir.103
EMH patent kanunları gibi kanunlar ile korunurlar. Patent piyasasının
101
WIPO (2010), World Intellectual Property Indicators, s.97, 105.
102
İdris, a.g.e., s.18.
103
A.g.e., s.106.
37
ekonomik analizinde patent kanunlarının amacı, yaratıcı ve kullanıcılar
arasında uygulanabilir bir değişim mekanizması oluşturmaktır. Diğer
bir ifadeyle patent kanunları, bilgi arzını teşvik edecek dinamik bir
etkinliğin faydalarına yönelir.104 Bu yapı içinde patent kanunları bazı
negatif etkiler yaratırlar. Öncelikle EMH hem bilginin tüketiminde
rekabetin olmaması hem de tüketimden dışlayamama özelliklerini
sınırlamaktadırlar. EMH’riyla bilgi ticari bir değer kazanıyor. Bir başka
ifadeyle patent sistemi sadece bilginin yaratıcılarına özel mülkiyet
sağlamaktadır. Bu çerçevede patent yasaları bilgiyi bir ölçüde kamusal
mal alanından dışlayabilmektedir.105Kamusal mallar paradigmasına
göre bir bilgi yaratılır yaratılmaz onun değerinin maksimize edilmesi
için mümkün olduğunca fazla kişi tarafından yararlanılması gerekir.106
Bu nedenle kamu yararı için patent koruması belirli sınırlamalara sahip olmak durumundadır. Bu kapsamda entelektüel mülkiyet hakları,
kopyaların marjinal maliyetini dağıtmaya dayalı ikinci en iyi dışlama
çözümünü sağlamaktadır.Çünkü bilgi ekonomik literatürde bir küresel
kamusal mal olarak kabul edilmektedir. Bu durumda piyasa başarısızlığı
sözkonusu olmaktadır. Piyasa başarısızlığı ikinci bölümde ayrıntılı
olarak anlatılmaktadır.107
F. EKONOMİK BÜYÜME SÜRECİNDE ENTELEKTÜEL
MÜLKİYET HAKLARININ ROLÜ
Bilgi ve teknolojinin ekonomik büyümede rolü günümüzde yadsınamaz
bir gerçektir. Modern ekonomik büyümenin ayırıcı niteliği teknolojik
değişimlerin önemli rol oynamasıdır.108 Bilimsel bilgi yönünden zengin
ülkeler rekabet avantajı elde etmektedirler.
1. Büyüme Teorileri
1950’lerde de ekonomistler, teknolojideki değişmelerin her
çalışma saati başına çıktıda değişim yarattığını belirtmişlerdir.109
104
Lindsey, a.g.e., s.23.
105
Eustace, a.g.m., s.590
106
Dorrell, a.g.e., s.1
107
K. E. Maskus and J.H. Reichman (2004), “The Globalization of Private Knowledge
Goods and the Privatization of Global Public Goods”, Journal of International Economic
Law, 7 (2), s.280.
108
J. H. Sheridan (1998), “Pushing the envelope”, Industry Week, 247 (15).
109
M. Abramovitz (1956), “Resource and Output Trends in The United States Since
38
Büyüme teorilerinde en temel varsayım, uzun dönemde kişi başına
pozitif bir büyüme oranını devam ettirebilmek için yeni mallar, yeni
pazarlar ve yeni metot şeklinde teknolojik bilgide sürekli gelişmenin
olmasıdır. Bu varsayım Solow ve Slaw tarafından geliştirilen
neoklasik büyüme modelleri kullanılarak gösterilebilir. Bu modellere
göre teknolojik gelişme olmadığı zaman azalan gelir etkileri sonuçta
ekonomik büyümenin durmasına neden olacaktır.110 Solow 1950’lerde
ekonomik büyümede en önemli değişken olarak teknolojik süreç üzerine odaklaşmıştır. Solow modelinde dört değişkene yer vermektedir.
Bunlar; sermaye, emek, bilgi ve elde edilen çıktıdır (Şekil 5).111
Şekil: 5 Solow Modeli
Solow belirli bir dönemde ekonomik büyümeyi sağlayabilmek için
sermaye, emek ve bilginin hangi düzeyde birleştirilebileceğini analiz
etmiştir. Bu model teknolojik gelişmenin ancak bilgi miktarı artırıldığı
zaman oluşabileceğini varsaymaktadır. Teknolojik gelişme ekonomik
büyümenin kilit unsurudur. Solow modelinde, daha yüksek teknolojik
büyümeye sahip ülkeler böyle büyemeye sahip olmayan ülkelerden
daha yüksek hayat standardına sahiptirler.
1870‘‘, A.E.R. Papers and Proc.; J. W. Kendrick (August, 1956), ‘’Productivity Trends:
Capital and Labor’’, Review of Economics and Statistics; R. M. Solow (February, 1957),
‘’A Contribution to the Theory of Economic Growth’’, Quarterly Journal of Economics.
110
P. Aghion and P. Howitt(1998),Endogenous Growth Theory, Cambridge: MA., s.11.
111
İdris, a.g.e., s.28.
39
Ekonomik büyüme teorilerinin temelini oluşturan ”endojen” ve “egzojen” büyüme teorileri teknolojiyi ekonomik büyümenin motoru olarak
kabul etmektedirler.
Endojen büyüme teorisine göre, teknolojik değişim yeni sermaye
stokundan kaynaklanır. Teknolojik gelişme bir endojen faktördür.
Endojen büyüme teorisi, eğitim ve iş eğitim ve yeni teknolojilerin
gelişmesine odaklanır. Teknolojik değişim, üretim sürecinde emek ve
sermayede herhangi bir değişme olmaksızın çıktıda artışa katkıda bulunur.112
Teknolojik gelişmelerin endojenleri nedir? Bazı yazarlar teknolojinin
bilim tarafından teşvik edildiğini belirmektedirler. Bu alanda yapılan
çalışmalara göre, firmaların yeni teknolojilere yatırım yapması onlara
kâr elde etme olanakları sağlayacaktır. OECD ülkelerinde bilimsel
araştırmaların büyük bir oranı, özel sanayi tarafından finanse edilmektedir. Yatırımların kârlılığını belirleyen kurumsal, yasal ve ekonomik
çevre teknolojik değişimlerin yönü ve hızından etkilenmektedirler.113
Endojen teknolojik gelişmenin ülkelerin büyüme deneyimlerinde
merkezi bir rol oynadığını ileri süren çalışmalarda114, bilim adamı ve
mühendis sayısı ve araştırma ve geliştirme harcamalarının düzeyinin
bir ülkenin gelir düzeyini belirlemede önemli belirleyici olduğu sonucuna ulaşmışlardır.
Ekonomistler için inovasyon, Ar-Ge faaliyetlerinden daha fazlasını içerir.
Ekonomistler, inovasyonu buluşlardan farklı olarak tanımlamaktadılar.
İnovasyon firmalar tarafından buluşların ticarileştirilmesi olarak
tanımlanır.115
Araştırma geliştirme (Ar-Ge) ve buluşların önemi yeni büyüme teorileri ile birlikte artmıştır. 1980’lerden sonra birçok ekonomist teknolojik
gelişmelerin ekonomik büyüme üzerinde önemli katkı sağladığına dair
112
G. We (1994), What is Endogenous Growth Theory?, s.10-20.
G. M. Grossman and E. Helpman (Winter, 1994), “Endogenous Innovation in the
Theory of Growth”, Journal of Economic Perspectives, 8 (1), s.26-27.
114 J. Eaton and S. Kortum (1993), International Technology Diffusion, Mimeo: Boston
University; F. R. Lichtenberg (1992), “R&D Investmentand International Productivity Differences”, Working Paper, No. 4161, National Bureau of Economic Research,
Cambridge: s.3.
115 B. Godin (2008), “The Knowledge Economy: Fritz Machlup’s Construction of a
Synthetic Concept”, Project on the History and Sociology of S & T Statistics Working Paper No.37, s.13.
113
40
çalışmalar yapmışlardır.116 Örneğin Romer bilginin ekonomik büyümede itici güç olduğunu, bilgi sonucunda oluşan teknolojik
gelişmelerin bir ülkenin ekonomik büyümesine katkı sağlayacağını
belirtmiştir. Romer’in modeli Solow’un teknolojik değişimli modeline
benzerdir. Teknolojik değişim sermaye birikimine katkı sağlar. Sermaye
birikimi ve teknolojik değişim birlikte saat başına çalışma çıktısında
artışa yol açar. Romer argümanını üç temel görüşe dayandırmaktadır.
İlki teknolojik değişim (doğal kaynaklarla birlikte altyapının gelişimi)
ekonomik büyümenin kalbini oluşturmaktadır. İkincigörüşe göre
teknolojik değişim büyük ölçüde piyasa teşviklerine karşı duyarlı olan
kişilerin uluslararası faaliyetlerinden dolayı ortaya çıkmaktadır. Bu
model egzojen değişmelerden çok endojen değişimi yansıtmaktadır.
Teknolojik değişime katkı sağlayan kişiler piyasa teşvikleriyle motive
edilmezler. Devlet bursu alan akademik bilim adamları, tamamiyle onlardan izole olmuşlardır. Yine de piyasa teşvikleri yeni bir bilginin bir
değer olarak mal şekline dönüşmesi sürecinde önemli rol oynar.
Üçüncü görüş ise, teknolojik değişimin diğer doğal kaynaklarla birlikte
kullanılmasının öğrenilmesinin diğer ekonomik mallara göre farklılık
arz ettiğini ileri sürmektedirler. Teknolojik değişimde, yeni gelişmeler
ve daha iyi öğretim sabit maliyetlere eşit olacaktır. Bu özellik teknolojinin niteliğinden kaynaklanır.117
Schumpeterian endojen büyüme modeli Ar-Ge yoğunluğu, patent oranı,
teknolojik değişme ve kişi başına çıktıdaki büyüme oranı arasında pozitif bir ilişki olduğunu vurgulamaktadır.118
Hu, Literatürde bir çok çalışamada uluslararası teknoloji transferi üzerinde EMH’nin etkisini bir egzojen değişen olarak değerlendirmekte ve
ülkeler arasında EMH rejimi farklılığının tanımlamasının çok daha dikkatli yorumlamayı gerektirdiği belirtmektedir. Çünkü EMH’da değişme
diğer egzojen değişkenlere de bağlıdır.119
116
P. Romer (1990), “Endogenous Technological Change”, The Journal of Political
Economy, 98 (5); G. Grossman and E. Helpman (1991), Innovation and Growth in
the Global Economy, Cambridge, Massachusetts: MIT Pres; L. A. Rivera-Batiz and
P. M. Romer (1991), “International Trade with Endogenous Technological Change,”
European Economic Review,35.
117 Romer, a.g.m., .s72.
118 M. Zachariadis (2003), “R & D, Innovation, and Technological Progress: A Test
of the Schumpeterian Framework without Scale Effects”, Canadian Journal of
Economics, 36(3), s.566.
119 A. G. Hu (2009), “Comments on Intellectual Property Rights and The International
41
Hükümetler de ekonomik kalkınma için Ar-Ge faaliyetlerini desteklemeye ihtiyaç duyarlar.120
Ülke uygulamalarına baktığımızda örneğin yabancı teknolojiyi çekmek
için 1900-1946 dönemi boyunca Amerika Birleşik Devletlerinin ulusal Ar-Ge yatırımlarının, Amerika’nın ekonomik büyümesinde oldukça
önemli bir faktör olduğu görülmüştür.121
2. İlgili Literatür
EMH ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiye yönelik geniş bir literatür bulunmaktadır. EMH korumasının olmadığı bir durumda ortaya
çıkan korsan uygulamalar ve taklitler hem bireyler, hem sanayiler hem
de makro düzeyde tüm ekonomi açısından negatif etkiler yaratacaktır.
Bireyler için düşük kaliteli mallar sağlık ve güvenlik alanında risk
yaratacaktır. Sanayilerin satışları düşebilir, düşük marka değeri ve inovasyon için teşvik ortadan kalkar. Ekonomi açısından vergi kaybı, azalan ticaret ve bunların sonucunda daha düşük büyüme ve inovasyon
sözkonusu olacaktır.122
Dolayısıyla EMH koruması büyüme için gerekli kabul edilmekle
birlikte EMH koruması nasıl olmalıdır? Güçlü mü yoksa zayıf mı?
Şeklindeki sorularla gündeme gelmiştir. Bu sorunun cevabı zor ve
karmaşıktır. Çünkü EMH’nin derecesini belirlemek zor olup Ar-Ge faaliyetleri ve ekonomik büyüme üzerinde EMH’nin etkileri konusunda
bazı kısıtlamalar bulunduğu bir gerçektir. Bunlar şöyle sıralanabilir:
- Öncelikle ekonomik büyümede EMH’nin rolünü diğer
faktörlerden ayırarak analiz etmek zordur123
Transfer of Technology:Setting out An Agendafor Empirical Research in Developing Countries”, The Economics of Intellectual Property Suggestions for Further
Research in Developing Countries and Countries with Economies in Transition,
WIPO, s.63.
120 M. Bell and K. Pavitt (1997), “Technological Accumulation and Industrial Growth:
Contrasts between Developed and Developing Countries”, (Eds. D. Archibugi and
J. Michie ), Technology, Globalisation and Economic Performance, Cambridge:
Cambridge University Press.
121 D.C. Mowery and N. Rosenberg (1989), Technology and the Pursuit of Economic
Growth, Cambridge: Cambridge University Pres, s.98-120.
122 GAO (2010), Intellectual Property Observations on Efforts to Quantify the Economic
Effects of Counterfeit and Pirated Goods, Washinton D.C., s.1.
123 F. M. Abbott (1998),’’ Intellectual Property Rights and Economic Development’’,
World Bank Seminer, Washinton D.C.: s.1-5.
42
EMH ve ekonomik kalkınma arasındaki ilişkide, gelişmiş ülkelerde azgelişmiş ülkelere göre daha güçlü EMH’larına sahip oldukları
için nedensellik sorunu ülkeler arasında farklılık gösterir.
- EMH’nın hem formalasyonu hem de etkileri dinamiktir. EMH
ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki, her iki yönlü nedensellikleriyle
karmaşıklık arz ederler.124
Bu kısıtlamalar çerçevesinde sorulara cevap bulmak adına bu alandaki uygulamalara bakmak gerekmektedir.125 Yapılan araştırmacıların
bazıları güçlü EMH lehine görüşler geliştirirken bazıları tersi görüş ileri
sürmüşlerdir. Aşağıda her iki görüşe göre ilgili literatür verilmektedir.
a. Güçlü Entelektüel Mülkiyet Hakları Koruması Lehine
Görüşler
Bualanda yapılan bazı çalışmalar güçlü EMH’nin inovasyon faaliyetlerinin artmasını teşvik ettiğini ileri sürülmektedir. Örneğin Amerika
19.yy’dan 20. yy’a kadar ticari marka ve ticaret sırlarını korumak
ve patent sistemini güçlendirici politika izlemiştir. Koruma talebi,
ekonomik kalkınma ve teknolojik değişme ve girişimcilikle birlikte
artar.
Levin, Klevorick, Nelson & Winter Amerika’da araştırma geliştirme
faaliyetlerinde 130 sanayi için yaptıkları ampirik çalışma sonucunda
farmakoloji ve kimya sanayilerinin entelektüel korumadan en fazla etkilenen sanayiler olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Benzer çalışma Manfield tarafında yapılmış benzer sonuca ulaşılmıştır. Mansfield Amerika
Birleşik Devletlerinde 100 imalatçı firmayı içeren bir araştırmasının sonucunda, güçlü EMH korumasının teknolojiye etkisinin sanayilere göre
değişim gösterdiği sonucuna ulaşmışlardır. Bu araştırma sonuçlarına
göre; bazı sanayilerde patent sisteminin inovasyon oranını artırması
küçük olurken, bazı sanayilerde örneğin farmakoloji ve kimyada önemli ölçüde etkili olduğu görülmektedir. Ancak patent sisteminin çoğu
sanayinin bazı bölümlerinde nispeten az etkili olması, firmaların patent
sistemini az kullandıkları anlamına gelmez.126
124
Maskus (2000), a.g.e., s.142.
B. Casey (2006), “Perspectives on the Patent system and its Role in Innovation: A
Way Forward?”, Otago Management Graduate Review, 4, s.2.
126 R. Levin, A. Klevorick, R. Nelson & S. Winter (1987), ‘‘Appropriating the returns
from industrial research and development’’, Brookings Papers onEconomic Activity,
Washington, DC: Brookings Institution.
125
43
Edwin Mansfield tarafından Amerika, Japonya ve Almanya için yapılan
ankete dayalı ampirik bir araştırmada, bir ülkenin EMH sisteminin
kimya, farmakoloji, makine, elektronik gibi yüksek teknolojiye dayalı
sanayilerde ve ülkeye teknoloji ve doğrudan yatırımların transferinin türü ve miktarı üzerinde önemli etkiye sahip oldukları sonucuna
ulaşmıştır. Kumar, Asya ülkeleri için yaptığı çalışmada imitasyon döneminde Japonya, Güney Kore ve Tayvan’da kabul edilen EMH rejiminin
firma düzeyinde teknolojiyi öğrenmeyi kolaylaştırmada önemli bir role
sahip olduğunu göstermiştir. Ayrıca bir ülkedeki bir sanayinin EMH
korumasının zayıf veya güçlü olmasının değerlendirilmesi ve aynı ülkenin diğer bir sanayinin değerlendirilmesi arasında çok az bir korelasyon bulunmaktadır. Örneğin kimya sanayi ile ulaşım ekipman sanayi
arasında çok az uyuşma vardır. Kısmen bu ülke kanunlarının bir sanayiden diğerine farklılık göstermesinden kaynaklanmaktadır.
Ayrıca Mansfield bir ülkedeki bir sanayinin EMH korumasının zayıf
veya güçlü olmasının değerlendirilmesi ve aynı ülkenin diğer bir sanayinin değerlendirilmesi arasında çok az bir korelasyon bulunduğunu belirtmektedir. Örneğin kimya sanayi ile ulaşım ekipman sanayi arasında
çok az uyuşma vardır. Kısmen bu ülke kanunlarının bir sanayiden
diğerine farklılık göstermesinden kaynaklanmaktadır.127
Yine Kumar hazırladığı raporunda EMH rejiminin, ekonomik büyüme
üzerinde etkili olan yabancı doğrudan yatırımlara girişi, teknoloji transferini ve ticareti etkilediğini belirtmektedir.
Japonya kalkınmasının ilk aşamasında gelişmiş ülkelerde oluşturulan
EMH’dan büyük orandan faydalanan ülke olarak bilinmektedir.
Japonya’da EMH tamamıyla sanayinin gelişmesine katkı sağlamak ve
ulusal girişimciler tarafından yabancı buluş faaliyetlerinin yayılımını
emmeye yardımcı olacak özellikleri içermektedir. Bu amaçla örneğin
yiyecek, içecek, farmakolojik ürünler ve kimya bileşimleri 1975’e kadar patent koruması dışında tutulmuştur.
Güney Kore ilk kez 1961 yılında patent yasasını yürürlüğe koymuştur.
Amerika’nın baskısıyla 1986 yılında patent korumasını güçlendirmiştir.
Kapsamlı bir patent kanunu kabul ederek yeni kimyasal ve farmakolojik ürünler ile patent alanını genişletmiş ve patent süresini 12’den 15
yıla çıkarmıştır.
127
E. Mansfield (1994), “Intellectual Property Protection, Foreign Direct Investment
and Technology Transfer”, Discussion Paper, 19, International Financial Corpoarion, Washington, D.C.: s.2-3, 19.
44
Tayvan’ da Japon ve Güney Kore gibi Amerika’nın baskısıyla yiyecekiçecek, mikro organizmalar ve ürünlerin yeni kullanımı için 1994 yılında
patente izin verdi. Ayrıca model ve tasarımlar için patent sağladı128
EMH ve ekonomik büyüme üzerine bir diğer kapsamlı araştırma Falvey,
Foster and Greenaway tarafından 79 ülkeyi kapsayan bir regresyon
analizine dayalı çalışmadır. Global ekonomide, bireysel olarak ülkeler
doğrudan ve dolaylı yayılım yoluyla, çeşitli kanallarla ileri teknolojiyi
elde edebilmektedirler. Bu kanallar; buluşlar, ticaret lisans, yabancı
doğrudan yatırımlar, imitasyon ve korsan olarak elde etme şekillerinde
olabilmektedir. Daha güçlü EMH korumasının farklılıklar taşıması ve
bu kanallar yoluyla teknoloji akısını çoğu zaman ters etkilediği için
teknoloji ve büyüme üzerine EMH korumasının etkileri tartışmalı bir
konu olmuştur. EMH koruması, buluş ve imitasyon kapasitelerinin bir
yansıması olarak çeşitli ülkelerin gelişme düzeylerine göre değişmekte
olduğunu belirtmişlerdir. Araştırmalarında EMH’nin büyüme üzerine
etkilerinin ülkelerin kalkınma düzeyine bağlı olduğunu ve bu ilişkinin
düşük ve yüksek gelirli ülkelerde pozitif ve anlamlı iken, tersine orta
gelirli ülkelerde negatif ve anlamlı olmadığı sonucuna ulaşmışlardır.
EMH koruması yüksek gelirli ülkelerde buluşları teşvik edip ve düşük
gelirli ülkelere teknoloji akışına neden olmasına rağmen orta gelirli ülkelerde, imitasyon alanını düşürerek kayıpları dengeleyebilir.
Kanwar ve Evenson, EMH’nin Ginarte ve Park endeksini kullanarak 32
ülke ve 1981-1995 dönemi için, Ar-Ge yatırımları üzerinde EMH’nin
etkilerini ölçmeye yönelik ampirik araştırma yapmışlardır. EMH’nin
Ar-Ge yatırımları üzerinde pozitif ve önemli bir etkiye sahip olduğu ve
güçlü bir EMH korumasının buluş ve teknolojik süreci kamçılayacağı
büyüme üzerinde pozitif etki yaratacağı sonucuna ulaşmışlardır.
Sherwood zayıf entelektüel mülkiyet koruması halinde az teknoloji
transferinin olabileceğini üç nedene dayalı olarak açıklamıştır. İlk olarak
rekabete karşı kayıp riskinin olduğu korumasız bir çevre varsa, birçok
teknoloji türünün satış ya da lisans yoluyla transferinde yaratıcıları
istekli olmayacaklardır. İstenilen teknoloji transferi, korumasız bir ülkeye yapıldığı zaman beraberinde bazı yükleri de getirecektir. Örneğin
teknoloji edinme maliyeti, yaratıcıların kayıp risk beklentilerinin fazla olması ve fiyatlarda destek sağlanması istekleri nedeniyle yüksek
128
N. Kumar (2002), Intellectual Property Rights, Technology and Economic Development: Experiences Asian Countries, Study Paper 1b, Commission on Intellectual
Property Rights, s.4-5.
45
olacaktır. İkinci neden güçlü EMH’larının bazı teknolojilerin transferini
sağlayabilmesidir. Fakat teknolojinin ediniminde ve kullanımında
üreticileri tarafından birtakım sınırlamalar getirilmektedir. Örneğin ilaç
ve bilgisayar yazılımı alanında edinim kolaydır. Böyle ürünler kopya
edilebilirler. Ama bunların oluşturulma teknolojilerini ve metotlarını
edinmek kolay değildir. Ayrıca kopyalamak için gerekli yetenek,
teknolojiyi uygulamak için gerekli yetenekle aynı değildir. Üçüncü
olarakyabancı bir kaynaktan bedelsiz sağlanan bir teknolojinin, yerel
bir firma ve bireyin piyasasına adapte edilmesi veya geliştirilmesi olası
olmayabilir.129
Bazı ampirik çalışmalarda patent korumasının etkinliğinin sektörden
sektöre değişebileceği belirtilmektedir.130
b. Zayıf Entelektüel Mülkiyet Hakları Koruması Lehine
Görüşler
İlk olarak gelişmekte olan ülkeler için zayıf EMH korumasının, imitasyon yoluyla teknolojinin transferinin daha ekonomik olacağı gerekçesi
ile faydalı olabileceği ve yeni buluşları teşvik edeceği ileri sürülmektedir. İkinci gerekçe, bilginin önemli bir kısmı patent uygulaması dışında
olduğu durumda gelişmekte olan ülkelerde patentin suiistimal edilmesi örnekleri görülebilmektedir. Üçüncüsü güçlü koruma monopol
yaratarak pazar payını koruma çabalarında, üreticileri patent yasalarını
daha az uygulamayla karşı karşıya bırakabilir. Böyle bir durumda güçlü
koruma, teknolojik değişim oranını sınırlamaya hizmet edecektir.131
Takalo and Kanniainen132 çalışmalarında güçlü EMH korumasının
buluşların ticari kullanımını geciktireceği ve böylece teknolojik
değişimleri engelleyeceğini göstermişlerdir. Bir başka çalışma Bessen
ve Maksin tarafından yapılmıştır. Bu yazarlara göre eğer buluşlar sırasal
ve tamamlayıcı ise (yazlım, bilgisayar gibi sanayilerde olduğu gibi),
güçlü EMH koruması imitasyonu sınırlayacak teknolojik değişimi
engelleyecektir133
129
Sherwood, a.g.m., s.503.
Kumar, a.g.e., s.3.
131 Kanwar and Evenson, a.g.m., s.237.
132 T. Takalo and V. Kanniainen (2000), “Do patents slow down technological progress?
Realoptions in research, patenting and market introduction”, International Journal
of IndustrialOrganization, 18, s.1105.
133 J. Bessen and E. Maksin (2000), “Sequential innovation, patents, and imitation”,
Working Paper No. 00–01, Cambridge: Department of Economics, MIT, s.3.
130
46
Helpman gelişmiş piyasa ekonomilerinde patent, ticari marka ve telif
kanunları ile EMH’nin suiistimalinin önleyeceğini fakat gelişmekte
olan ülkelerde yasal koruma tam olmadığını ve imitasyonun yaygın
olduğu belirtmiştir. Helpme’nin sözkonusu çalışmasındaki diğer
bulguları şu şekildedir; 1) Güçlü EMH koruması sadece sanayileşmiş
ülkelere dayalı büyük şirketlerin monopol gücünü güçlendirecektir. 2)
Güçlü EMH, üretimin yönünü azgelişmiş bölgelerden gelişmiş bölgelere kaydırır. Sonuç olarak azgelişmiş ülkelerde üretim faktörü talebi
düşerken gelişmiş ülkelerde artar. Böylece gelişmiş ülkelerin ticaret
koşulları gelişirken gelişmekte olan veya azgelişmiş ülkelerin ticaret
koşulları daha kötü olur. Bu nedenle gelişmiş ülkeler için güçlü EMH
koruması daha iyi olurken, gelişmekte olan ülkeler açısından daha kötü
durum yaratılmış olur. 3) Azgelişmiş bölgelerde ücretler daha düşük
olduğundan EMH daha yüksek fiyatlı bölgelere üretimin kaymasına yol
açacak bu durum da etkinsizliğe neden olur. 4) Güçlü koruma sadece
kısa dönem inovasyon oranını artıracak ve kârlılık sağlayacaktır. Uzun
dönemde üreticiler eski ürünleri üretme eğiliminde olacakları için,
güçlü koruma yenilik oranını düşürür. 5) Az gelişmiş ülkelerde güçlü
EMH savunucuları EMH kanunlarının, gelişmiş ülkelerin buluş ve
inovasyon çabalarını azaltacağını ve böylece bu ülkelerin de dünya ticaretinden pay alabileceği görüşünü ileri sürmektedirler134
Yine Helpman ve Grossman birlikte yaptıkları çalışmalarında, güçlü
EMH korumasının global teknik inovasyon oranının düşmesine neden
olacağı sonucuna ulaşmışlardır.
Chain ve Grossman, sadece Ar-Ge faaliyetlerinin verimliliği büyük
olduğu zaman, Ar-Ge yatırımları için global teşviğin artıracağını tersine inovasyon küçük olduğu zaman etkili olmayacağını yaptıkları
çalışmalarında göstermişlerdir.135
Bazı çalışmalar EMH ve kalkınma arasındaki ilişkinin lineer olamayacağı
sonucuna ulaşmışlardır. Sözkonusu çalışmalara göre ülkeler daha yüksek
gelir düzeyine doğru hareket ettikleri zaman yeni teknolojileri daha fazla kopyalayabileceklerinden dolayı patent korumasının gücü düşebilir.
134
E. Helpman (1993), “Innovation, Imitation and Intellectual Property Rights”, Econometrica, 61 (1), s.1248-1250, 1256.
135 J. Chain, J. ve G. Grossman (1990) “Intellectual property rights and North-South trade”,
The Political Economy of International Trade: Essays in Honor of Robert E. Baldwin,
Basil Blackwell, (Eds. R.W. Jones and A.O. Krueger), Cambridge: s.143-155.
47
EMH koruması ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki yeni büyüme teorileri
ve Dünya Ticaret Örgütünün Anlaşmasında (TRIPs) da yer almaktadır.136
Ancak çok geniş tutulmuş EMH örneğin patentin gelecekte Ar-Ge
ve inovasyonları sınırlandırılabileceği bazı yazarlar tarafında ileri sürülmüştür. EMH koruması artışı nedeniyle özel gelirler sosyal
kazançları aşabilir. Nihayet monopolistik uygulamalardan dolayı bilginin kullanımında bozulmalardaki artış ilave Ar-Ge’lerin dinamik
faydalarını aşabilir. Bu düşüncelere rağmen EMH sisteminin teknolojik
gelişmeyi teşvik etmede önemli bir rol oynadığı görülmektedir.137
Bazı yazarlar hem güçlü hem de zayıf EMH korumasının doğru
olmadığını savunmuşlardır. Örneğin Barnes, ticari marka korumasında
çok zayıf korumanın, tüketicilerin gereksinimlerini karşılayacak ürünleri bulmalarını önleyeceği, aşırı korumanın ise, rekabeti kısıtlayacağını
ileri sürmüştür. Bu görüş savunucuları ayırıcı hakların anti-rekabetçi etkilerini minimize ederken bilgiyi maksimumlaştıracak koruma derecesinin bulunması gerektiğini belirtmişlerdir.
3. Entelektüel Mülkiyet Haklar ve Yabancı Doğrudan
Yatırımlar, Ticaret
Ekonomik büyümenin temel iki göstergesi olan yabancı doğrudan
yatırımlar ve ticaret faktörlerini incelemek EMH ve büyüme ilişkisini
daha iyi anlama olanağı sağlayacaktır.
a. Entelektüel Mülkiyet Hakların Yabancı Doğrudan
Yatırımlar Üzerinde Etkisi
EMH’nın yabancı doğrudan yatırımlar üzerinde etkisi birçok yazarın
üzerinde çalıştığı bir konu olmuştur. Bir ülkeden diğer ülkeye yeniliğin
transferi karmaşık bir mekanizmayı içerir.138 Bilgi ve teknolojinin transferinin birçok kaynağı bulunmaktadır. Bunlardan biri yabancı doğrudan
yatırımlardır.
Firmaların yurtdışına yatırım yapmaları için iki koşulun sağlanması gerekir. İlki yabancı ülke yabancı işletmelere daha fazla kâr elde etmelerini sağlayacak yerleşim avantajları sunmalıdır. Yerleşim avantajları,
düşük ulaşım maliyetleri ve tarifeler, düşük girdi fiyatları, dağıtım
136
Falvey, Foster and Greenaway, a.g.m., s.700.
Braga & Fink, a.g.m., s. 165.
138 Sherwood, a.g.m., s.498.
137
48
ağlarına giriş ve yerel düzenleyici çevre gibi kolaylaştırıcı faktörlerdir.
EMH koruması yerel bir avantaj olarak yorumlanabilir İkincisi yabancı
ülkede bağımsız yerli firmalara EMH satmak veya lisanslama yerine
üretimi gerçekleştirmeleri yolu daha kârlı olmalıdır. 139
EMH politikası, mülkiyet avantajlarını endoje ederek firmanın yabancı
yatırım kararlarını doğrudan etkiler.
EMH’ları genel regulasyon sistemi, vergiler, yatırım düzenlemeleri, üretim teşvikleri, ticaret politikaları ve rekabet kurallarının önemli bir unsurudur. Ekonomik büyüme için önemli bir ekonomik unsur yatırımlar
özellikle yabancı doğrudan yatırımlardır. Kârlılığı etkileyen birçok faktör olmasına karşın EMH bir dereceye kadar firmaların görüşünü etkilemektedir. Yabancı doğrudan yatırımlar yoluyla bilgiye dayalı varlıkların
koruması daha yüksek kazanç sağlayacaktır. Bilgiye dayalı varlıklara
(kalite, yeni teknoloji veya yeni ürün) sahip yatırımcının yabancı piyasalarda nasıl hizmet vereceğine karar vermede birkaç seçim var. İlki
firma standartlar ve uzak ticaret kanalları yoluyla yurtdışına mal ihraç edebilir. İkincisi firma doğrudan yabancı yatırımlara girişmek veya
kontrollü üretim süreciyle yerel olarak üretimi seçebilir. Üçüncüsü
firma ev sahibi ülkede ilgili olmayan firmaya bilgiye dayalı varlıkları
franchise veya lisanslama yoluyla vermeyi seçebilir. Son olarak bazı
ortak üretim veya teknoloji paylaşma anlaşmalarını içeren bir ortak
yatırımı seçebilir.140
EMH’nın yabancı doğrudan yatırımları etkisi konusunda iki farklı görüş
bulunmaktadır. Birçok analist firmaların güçlü EMH korumasına sahip
ülkelere yatırım yapmayı tercih ettiklerini ileri sürmektedir. Çünkü daha
küçük imitasyon riski, korunan ürünler için nispi olarak daha büyük net
talebe yol açacaklardır. Bu görüş EMH ile yabancı doğrudan yatırımlar
arasında pozitif bağ olduğunu belirtmektedir.
Tersine EMH’larının yabancı doğrudan yatırımlar üzerinde negatif olarak etkiye sahip olduğu görüşünü iki gerekçeyle ileri sürenler
bulunmaktadır. Daha güçlü EMH koruması, yaratıcılara artan piyasa
gücü sağlar. Bu güçlü koruma en azından teorik olarak firmalar yabancı
ülkelerde yaptıkları hizmetlerden vazgeçebilir veya azaltırlar. İkincisi
daha yüksek koruma düzeyleri, çok uluslu şirketler yabancı üretim yer139
140
Braga & Fink, a.g.m., s.170-171.
K. E. Maskus (1998), “The Role of Intellectual Property Rigths in Encourging Foreign Direct Investment and Technology Transfer”, Duke Journal of Comparative
and International Law, 109, s.178-180.
49
ine lisanslamayı tercih etmeleri şeklinde değişime yola açarlar.141
Bu iki farklı görüşe ait yapılan çalışmalara ilişkin bazı örnekler verilebilir.
Birçok araştırmacı, gelişmiş mülkiyet hakları koruması ve belirli ülkelerdeki yabancı doğrudan yatırım girişi arasında doğrudan bir link
olduğunu ileri sürmektedirler. Örneğin Hindistan’da yabancı doğrudan
yatırımlarda sabit ve hızlı artış bunun kanıtı olarak gösterilmektedir. 1990’ların başında bu ülke patent ve ticari marka reformları ile
tanışmıştır. Benzer şekilde Brezilya, 1996 yılında 20 yıllık patent
koruması sağlayan yeni sanayi mülkiyet yasasını büyük çaplı yabancı
doğrudan yatırımları takip etmiştir.142
Maskus yaptığı analizinde şu sonuçlara ulaşmıştır: 1) EMH yabancı
doğrudan sermayeyi teşvik etmede farklı sektörlerde farklı önem düzeyine sahip olduğunu görmüştür. 2) Tekstil ve giyim, elektrik montajı ve
dağıtımı gibi düşük teknolojili mal ve hizmet yatırımlar nispi olarak
EMH gücüne daha az bağlıdırlar. 3) İmitasyonun birçok sektörde belirgin olarak daha kolay olmasının EMH’nın artan önemini işaret etmesine
rağmen imitasyonun maliyetli olduğu ürün veya teknolojili yatırımlar,
karar almada yerel EMH daha az önem vermektedirler. Farmakoloji,
kimya ve bilgisayar yazılımı gibi kolay kopyalamanın yapıldığı ürün
ve teknoloji üreten firmalar imitasyonu engellemek için yerel EMH
sistemi ile daha fazla ilgilidirler. Bu persfektif Mansfield’in yaptığı bir
araştırma ile uyumludur. 4) Yine Maskus EMH korumasının doğrudan
yabancı yatırımlar üzerindeki etkisinin görülmesinin zor ve karmaşık
olduğunu belirtmiştir. 5) Ayrıca güçlü bir EMH korumasının bir ülkede
firmaları yatırım için güçlü olarak çekebilecek bir teşvik olmada yetersiz olduğunu belirtmektedir. Eğer durum böyle olsaydı son gelişmekte
olan ülkelere akan doğrudan yabancı yatırımların büyük ölçüde Alt
Sahra Afrika ve Doğu Avrupaya giderdi. Tersine eğer yatırımlar sadece
EMH’lara ağırlıklı olarak bağlı olsaydı, zayıf EMH korumasına sahip
Çin, Brezilya ve diğer yüksek büyüme ve büyük Pazar gücüne sahip
gelişmekte olan Ülkeler daha fazla yabancı doğrudan yatırımları çekemezlerdi şeklinde görüş ileri sürmüştür.143
Braga ve Fink ise EMH özellikle patent koruması olmaksızın
141
Braga & Fink, a.g.m., s.172.
İdris, a.g.e., s.38-39.
143 Maskus (1998), a.g.m., s.181.
142
50
işletmelerin araştırma geliştirme faaliyetlerine veya teknolojiye yatırım
yapmaları oranı düşeceğini belirtmişlerdir. EMH sayesinde güvenli bir
ortam yaratılmış olacaktır. Dolayısıyla EMH koruması girişimciliği,
yatırımları ve risk almayı teşvik edebilmekte ve ekonomik gelişimin
itici gücünü oluşturmaktadır.144
EMH ve doğrudan yabancı yatırımlar arasındaki bağı incelemek üzere
bazı ampirik çalışmalar da yapılmıştır. Örneğin Mansfield 1991 yılında
uluslararası faaliyette bulunan 100 temel Amerikan firmasıyla anket
çalışması yapmıştır. 16 ülkede (Arjantin, Brezilya, Şili, Hong Kong,
Hindistan, Endonezya, Japonya, Meksika, Nijerya, Filipinleri Singapur, Kore Cumhuriyeti, İspanyai Tayland, Venezuella, Tayvan ve Çin)
altı sanayiyi temsil eden firmaların entelektül haklar yönetimlerine,
EMH’ların yeterliliğini değerlendirmeleri ve yabancı doğrudan
yatırımları ve lisans kararlarında EMH’nın önemi konusundaki
görüşleri soruldu. Bu ülkelerden Japonya ve İspanya dışındaki ülkeler,
Asya, Latin Amerika ve Afrika’da yer alan çoğu gelişmekte olan veya
yeni sanayileşen ülkelerdir. Anket sonuçlarına göre, farmakolojik faaliyetleri içeren kimya sanayinde firmaların % 46’sı, temel üretim ve montaj faaliyetleri için EMH korumasıyla ilgilidirler. Tamamlayıcı üretim
için % 71, nihai ürün imalatında için % 87 ve Ar-Ge faaliyetlerinin %
100 bu korumalarla ilgilenmektedir. Kimya yatırım kararında en fazla
etkilenen sanayidir. Tüm sektörler içinde Ar-Ge faaliyetleri EMH’dan
en fazla etkilenen alan konumundadır.
C. R. Frischtak OECD ülkelerinde EMH ve yabancı doğrudan yatırımlar
ilişkisi için yaptığı ankete dayalı ampirik çalışmasında EMH yabancı
doğrudan yatırım kararlarında ilgili bir değişken olarak tanımlamıştır.
Fakat Frischtak diğer unsurların yabancı doğrudan yatırım kararlarında
EMH’dan daha önemli olduğunu belirtmiştir.145
Bir başka çalışma B. Seyoum tarafından yapılmıştır. Seyoum’un ekonometrik analizi 27 az gelişmiş, yeni sanayileşen ve gelişmiş ülkeye
dayanmaktadır. Yaptığı regresyon analizinin sonuçlarına göre ticari
marka, ticart sırları ve telif hakları gibi EMH’da güçlü korumanın
yabancı doğrudan yatırımlar üzerinde anlamlı ve pozitif etkisi
144
145
Forrester, a.g.e., s.28.
C. R. Frischtak (1993), “Harmonization Versus Differentiation in Intellectual Property Right Regimes”, Global Dimensions of Intellectual Property Rights in Science
and Technology, (Ed: M. B. Wallerstein, M. C. Mogee, R. A. Schoen), Washington,
D. C.: National Acedemy Press, s. 106.
51
bulunduğu gözlenmiştir.146
L. Branstetter ve K. Saggi yaptıkları çalışmalarında Güneyli imitasyonda Kuzeyli-Güneyli ürün modellerini ele almışlar. Analizlerinde yabancı
yatırımların Kuzey-Güney akışını endojen olarak belirlemişlerdir.
Modelde Güneyde EMH korumasında bir güçlendirme, imitasyon
oranını düşmekte ve yabancı yatırım akışını artırmaktadır. Yabancı
doğrudan yatırımlardaki artış, Güneyli taklitçilerin gerçekleştirdikleri
üretimdeki düşmeden daha fazla gerçekleşmektedir. Ayrıca Güneyde
EMH korumasının güçlenmesiyle inovasyon oranı artmaktadır.147
Mansfield de yaptığı araştırmasında özetle EMH korumasının güçlü
veya zayıflığı yabancı doğrudan yatırımların tümü değil ancak bazı türleri üzerinde etkili olduğunu göstermiştir.148
Yapılan ampirik çalışmalarda ülkeler arasındaki regresyon analizlerinin
ortak noktaları şöyle özetlenebilir: (1) Çoğu çalışma farklı ülkelerin EMH rejimlerini seçilmiş göstergeler veya anket çalışmalarıyla
değerlendirmektedir. Böyle göstergelerin modern EMH sistemlerinin karmaşık ve çok boyutlu yönünü gösterip göstermediği konusnda şüpheler bulunmaktadır.(2) Sadece seçilen ülkeler için ikili
yabancı yatırım ve uluslararası faaliyetler verileri tartışılmaktadır. (3)
EMH rejimi büyük ölçüde ülkelerin kalkınmışlık düzeyi ile ilgilidir.
Çalışmaların çoğu yabancı yatırımlar üzerinde kişi başına GSYİH ve
diğer değişkenlerin etkilerini dikkate almasına rağmen EMH üzerinde değişkenlerin tahminlerinin ne dereceye kadar diğer ekonomik
kalkınmayla ilgili etkenlere göre EMH’nın etkilerine katkı sağlayacağı
açık değildir.149
Yapılan çalışma sonuçlarına dayanılarak söylenebilir ki EMH’nın
yabancı doğrudan yatırımlar üzerinde olumlu etkilerinin olduğuna
yönelik bulguların ağırlıklı olduğu görülmektedir.
b. Entelektüel Mülkiyet Hakların Ticaret Üzerindeki Etkileri
EMH ticaretin akışını etkileyebilir. Ulusal EMH rejimlerindeki
146
B. Seyoum (1996), “The Impact of Intellectual Property Rigths on Foreign Direct
Investment”, The Colombia Journal of World Business, 31(1), s.50.
147 L. Branstetter, K. Saggi (2004), “Intellectul Property Rights, Foreign Direct Investment and Industrial Development”, NBER Working Paper, No. 15393, s.1.
148 Mansfield (1994), a.g.m., s. 2.
149 Braga and Fink, a.g.m., s.180.
52
uyuşmazlık tarifesiz bariyerlerde benzer etkiler yaratır. Örneğin Kuzeyli ihracatçılar eğer yerel imitasyonu yasaklayan Güneye ihracat yaptığı
zaman ilave maliyetlere maruz kalacaktır. Üstelik EMH rejiminin
uluslararası harmonizasyonu, farklı regülatör çevrelerindeki faaliyetlerin işlem maliyetlerini düşürür. Ancak EMH’ın güçlü korumasının
ticaret akımı üzerine net etkisi belirsizdir.
Tüm şekillerinde (patent, telif hakları, ticari markalar ve ticaret sırları)
güçlü EMH koruması, ürün kopyalamasına karşı ihracat yapan firmalar
için koruma sağlayacaktır. Çünkü güçlü EMH koruması ihracatçıların
pazarını büyütecektir. Bu pazar genişlemesi etkisi, imitasyon ürünler
ve teknolojiler için önemli teknik kapasitelere sahip büyük pazarlı ülkelerde daha güçlü olabilecektir. Aynı zamanda böyle firmalar daha
büyük piyasa gücüne sahip olacaklardır. Bu ise onlara faha yüksek fiyatla mallarını satabilmelerine izin verecektir. Bu durum küçük pazarlar ve sınırlı teknolojili ülkelerde daha büyük öneme sahiptirler.
Ampirik çalışmalar, diğer koşullar eşit olduğunda daha güçlü EMH
korumasına sahip ülkelerin etkisinin sanayiler arasında değişim göstermesine rağmen daha fazla ithalatı çekeceğini göstermektedirler. Ticari marka koruması ne kadar güçlü olursa, ihracat maliyetleri o kadar
düşer. Çünkü firma yerli imitasyoncuları disipline etmeye daha az ihtiyaç duyar.150
Maskus and Penubari EMH korumasının ticaret üzerindeki etkisinin
belirsiz olduğunu ileri sürmüşlerdir. Daha yüksek koruma düzeyi iki
çelişkili etkiyi teşvik eder. İlki daha yüksek koruma mülkiyet sahibinin
pazar gücünü artıracaktır. İkincisi daha büyük koruma, imitasyonları
devre dışı bırakıldığı için korunmuş ürünler için net talep artacaktır.
Net ticari sonuç etkinin dominantlığına bağlıdır. Eğer “pazar gücü”
etkisi “pazar genişlemesi” etkisinden daha önemli ise, ticaret akımı
düşebilir. Eğer tersi olursa, güçlü EMH koruması ticaretin gelişmesine
yol açacaktır.151
Güçlü EMH koruması firmalara yabancı pazarlara patent koruması
altında mallarını ihraç etmeyi teşvik ederken, böyle bir koruma imitasyon ve korsan riskini düşürdüğü için, firmalar daha güçlü EMH
korumasına karşılık yabancı bir pazarda ihraç satışlarını düşürmeyi
tercih edebilirler. Çünkü firmanın ürününün imitasyonla yerel rekabet
gücü düşeceği için pazar gücü artacaktır.
150 A.g.m.,
151 A.g.m.,
s.181.
s.168-169.
53
EMH ve ticaret arasındaki ilişkileri inceleyen çalışmalar “pazar
genişlemesi” ve “pazar gücü” etkileri üzerinde durmaktadırlar. Bu çerçevede bir ülkenin ithalat yapan ülkeler arasında ihracatının yönü pazar
genişliğinin nispi önemi ve Pazar gücü etkilerine bağlıdır.
İthalat yapan ülkelerde EMH koruması, ihracatçı firmalara ürünleri ve
teknolojileri için ayırıcı haklar sağlayarak monopol gücü vermektedir.
Mülkiyet haklarının güçlendirilmesinde bir artış, ihracatçı firmaya
haklarını kullanacağı pazar gücünün genişlemesini sağlar. Daha güçlü
mülkiyet haklarından kaynaklanan bu ilave pazar gücü ihracatçı firmayı
daha monopolistik olarak faaliyette bulunmaya itecektir.
Diğer taraftan ithalatçı firma için EMH koruması, yerli firmaların
yabancı teknolojiyi taklit etmesi yeteneğini düşürecektir. EMH
koruması ne kadar güçlü olursa yerel ihlal edici faaliyetler o kadar
düşük olur ve ihracatçı firmaların yüz yüze geldikleri talep eğrisi o
kadar yüksek olacaktır. Buna uygun olarak ihracat için daha yüksek
pazarlar mevcut olacaktır. Talepteki artış ihracatçı firmaların yerel piyasalarda daha fazla ihracat yapmaya teşvik eder.
Kanada için yapılan bir ampirik çalışmada, Kanadalı firmaların patent hakların büyük ölçüde güvenli olduğu ülkelere daha fazla ihracat
yapma eğiliminde olduklarını belirtmektedirler. Daha güçlü patent
koruması Kanadalıları düşük gelirli ülkelerden yüksek gelirli ülkelere
nispi olarak daha fazla ihracat yapmayı teşvik eder. Ayrıca daha güçlü
patentin etkisi güçlü bir imitasyon tehdidi olan ülkelere ihracatları
artıracak ve daha zayıf imitasyon tehdidine sahip ülkelere olan ihracatı
ise düşürecektir.152
Ferrantino, Amerika için yaptığı çalışmasında EMH ve ticaret arasında
bir bağın olduğunu ampirik olarak kanıtlamıştır.153
4. Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerin Göstergeleri
Ülkelerde bilgi ekonomilerinin gelişimini gösteren çeşitli göstergeler
bulunmaktadır. Bunlardan biri bilgi yoğun sanayilerin GSYİH’ya olan
katkılarıdır. Bu katkının artması bilgi alanındaki gelişmeyi gösterir.
Örneğin gelişmiş bir ülke olan Amerika’da bu oran 1982’de %21’den
152
M. Rafiquzzaman (2002), “The Impact of Patent Rights on International Trade:
Evidence from Canada”, Canadian Journal of Economics, 35(2), s.307-308.
153 M. J. Ferrantino (1993), “The Effect of Intellectual Property Rights on International
Trade and Investment”, WeltwirtschaftlichesArchiv, 129, s.300.
54
1995’te % 27’ye çıkmıştır.154
Yüksek teknolojili sektörler ekonomik büyümenin kilit yönlendiricileridir. Çünkü bu sektörlerde verimlilik nispi olarak daha yüksektir.
Verimlilik ve refah genel olarak yüksek katma değerli ve iyi kazanç
sağlayan işlerin kaynağıdır. Teknoloji yoğun girişimler yaygın olarak
yüksek teknolojili şirketleri ifade ederler.
İleri teknoloji ihracatının dünya piyasalarında ülkelere göre payına
baktığımızda (şekil 6) 18 lider ülkenin sadece üçünün % 15 dünya
ileri teknoloji payını aştığı görülmektedir. Bu ülkeler Çin (% 22,7), 27
Avrupa Birliği (AB) ülkesi (% 19,3) ve Amerikadır (% 17,3).
Şekil 6: Ülkelerin Dünya İleri Teknoloji İhracatındaki Payı, 2007 (%)
Kaynak: Eurostat (2010), Science, Technology and Innovation in Europe, s. 224.
Bu üç ülkeyi % 6,7’den % 5,8’e sıralanan dünya piyasa payı ile ikinci grup ülkeler takip etmektedir. Bu ülkeler Japonya, Hong Kong ve
Güney Kore’dir. Geri kalan ülkelerin herbirinin dünya piyasalarındaki
payı % 5’den daha az gerçekleşmiştir. Filipinler, Brezilya, Hindistan,
Endonezya, Rusya, Avusturya ve İsralin payı ise % 1’in altındadır.
2001-2006 yılları arasında ileri teknoloji ihracatının değeri % 5
oranında artmıştır. Ancak bu artış çoğunlukla dünya ticaretinde Çin’in
artmasından dolayıdır. 2005 yılında ileri teknoloji ihracatında AB lider
iken, 2006 yılında Çin liderliği üstlenmiş onu Amerika birleşik Devletleri, AB-27 ve Japonya izlemiştir.
Global teknolojinin oluşturulması ve buluşlara yönelik faaliyetler
gelişmiş ülkelerde yoğunlaşmaktadır. Nitekim global Ar-Ge faaliyetlerinin % 84’ü on en gelişmiş ülkede toplanmaktadır. ABD’nin payı
% 94 düzeyindedir.155
154
155
İdris, a.g.e., s.34.
Kumar, a.g.e., s.2.
55
EMH konusunda ülke durumları gösteren temel göstergeler patent ve
ticari markalardır.
Patent ve ticari markalara ilişkin istatiksel verilerde başlıca üç kaynak
kullanılmaktadır. Bunlar Avrupa Patent Dairesi ( European Patent Office (EPO), Amerika Patent ve Ticari marka Dairesi (US patent and
trademark Office (USPTO) ve Patent İşbirliği Anlaşmasıdır (Patent Cooperation Treaty (PCT).
Tüm PCT başvuruları WIPO aracılığıyla merkezileştirilmektedir. Patent İşbirliği Anlaşması, 1970 yılında Washington’da imzalanmış, 1978
yılında yürürlüğe girmiştir. Anlaşmada 1979, 1984 ve 2001 yıllarında
değişiklik yapılmıştır. PCT’nin uluslararası patent başvuruları
2009’da sayıları 141’e ulaşan anlaşmayı imzalayan ülkelerdeki ulusal
başvurulardan oluşmaktadır.156
Dünya genelindeki ülkelerdeki patent faaliyetlerinin genel durumu
şekil 7’de gösterilmektedir.
Şekil 7 GSYİH başına patent başvurularına ilişkin verileri
göstermektedir. 2008’de ülke sıralamasında ilk sıralamada Kore
Cumhuriyeti, Japonya ve Çin yer almaktadır. Amerika sıralamada ikinci
büyük patent yoğunluğuna sahip ülkedir. Gelişmekte olan ülkelerde
(Türkiye, Macaristan, Bulgaristan gibi) bu göstergeler oldukça düşüktür.
Şekil 7: Patent Faaliyet yoğunluğu 2008 (GSYİH Başına Patent Başvuruları, Milyar $)
Kaynak: WIPO, 2010:65
Patent başvurularının yıllar itibariyle gelişimine baktığımızda özellikle
gelişmiş ülkelerde (Amerika, Japonya ve Avrupa’da) önemli artışlar
olduğu görülmektedir (Tablo 3).
156
Eurostat (2010), Science, Technology and Innovation in Europe, s.193.
56
Tablo: 3’de PCT’ye göre gelişmiş ülkelerde toplam patent başvuru
sayısı gösterilmektedir.
Tablo: 3 Gelişmiş Ülkelerde Toplam Patent Başvuru Sayısı
Kaynak. OECD. StatExtracts
1999 yılında patent başvuru sayısı açısından ilk beş ülke sıralamasında
Amerika, Almanya, Japonya, İngiltere ve Fransa yer almaktadır. AB
ülkeleri içinde Almanya ilk sırada yer alırken, Fransa ikinci ve İngiltere
üçüncü sırada yer almıştır. 2008 yılında sıralama Amerika, Japonya,
Almanya, İngiltere ve Fransa şeklindedir. Yaklaşık 10 yıllık bir süreçte
sıralamanın Almanya ve Japonya haricinde değişmediği görülmektedir.
Amerika patent konusunda ilk sırada ve önemli oranda yer alan ülke
konumundadır (Tablo 3).
Gelişmiş ülkelerde genellikle 1990’lardan 2000’li yılların ortalarına
kadar patent başvuru sayısında artış var. Ancak 2006’dan sonra Fransa,
Japonya ve İtalya haricinde önemli düşme görülmektedir. Bu ülkelerde
de 2008 yılında çok önemli olmamakla birlikte bir düşme gözlenmektedir. Fransa’da 2008’de ‘007’ye göre düşük oranlı düşme var. İtlaya’da
ve Japonya’da ise 2006’dan sonra az bir düşme görülmektedir. Ancak
diğer ülkelerde düşme oranları daha yüksektir. Örneğin Avustralya,
Hollanda, Amerika ve Finlandiya’da 2006’dan sonra düşme görülme-
57
ktedir. İngiltere, Almanya ve Kanada’da 2008 yılında düşme görülmektedir. Bu gelişim ekonomik büyüme ve EMH arasındaki ilişkinin bir
sonucudur. 2000’li yıllarda yaşanan ekonomik krizler ve düşük büyüme
oranları patent başvurularını da etkilemiştir.
Şekil 8: Patentlerin Dağılımı (2002, %)
2000’li yıllara gelindiğinde
patentlerin dünya genelinde
payına baktığımızda bu
payın üç’lü ülke grubunda
toplandığı görülmektedir
(Şekil 8). Coğrafik dağılım
bakımından
patentlerin
dünya genelinde Amerika,
Japonya ve AB ülkelerinde
Kaynak: Eurostat, a.g.e., s.183.
toplandığı
görülmektedir. Bu dağılım için % 35 ile en yüksek paya sahip olan ülke Amerika
Birleşik Devletleridir. Bunu Japonya ikinci sırada izlemektedir.
Tablo: 4 Gelişmekte olan Ülkelerde Toplam Patent Başvuru Sayısı
Kaynak. OECD. StatExtracts
Gelişmekte olan ülkelere baktığımızda 1999 yılında ilk beş sırada yer
alan ülkeler; Kore, Çin, Güney Afrika, Hindistan ve Brezilyadır. 2008
yılında ise, Kore, Çin, Hindistan, Singapur ve Türkiye’dir. Gelişmekte
olan ülkelerde özellikle 2000’li yıllarda patent başvuru sayısında
önemli gelişmeler görülmektedir. Çin, Brezilya ve Singapur dışında,
58
diğer gelişmekte olan ülkelerde de 2006 sonrası özellikle 2008 yılında
düşme gözlenmektedir (Tablo 4). Bu durum ekonomik gelişmelerin
yansımasıdır.
Yukarıdaki tablolarda (3 ve 4) da görüldüğü üzere global teknolojinin yaratılması bazı değişimlere neden olmuştur: (1) 1990’lı yıllar
uluslararası ekonomik faaliyetlerde özellikle EMH tarafından korunan
malların ve teknolojinin ticaretinde gelişmenin olduğu dönem olmuştur.
(2) Patent başvuruları ve ticari marka kayıtları gibi yollarla EMH’larına
başvurular özellikle gelişmekte olan ülkelerde güçlenmiştir.157 (3)
Gelişmiş ülkelerde ve bazı gelişmekte olan ülkelerle EMH artmakla
birlikte bunların belirli sayıda ülkede yoğunlaştığı görülmektedir.
Ancak EMH bunlar için de önemli bir yere sahip olan patent sistemi,
gelişmekte olan ülkeler için gerekliliği artmıştır. Çünkü EMH’dan bu
ülkeler bazı avantajlar sağlamaktadırlar. Örneğin patent bilgilerinin aktif kullanımıyla teknoloji transferi ve patent lisansı kolaylaşmaktadır.
Ayrıca bu ülkeler için imitasyonuda teknoloji gelişiminin önemli bir
kaynağıdır158
Tablo 5’de kurumsal sektörler itibariyle patentleri ülkelerdeki durumu verilmektedir. Tablo 5’de görüldüğü üzere patent başvurularında
en büyük çoğunluk özel girişimcilik sektörüne aittir. Bu durum hem
gelişmiş ülkeler hem de gelişmekte olan ülkeler için geçerlidir.
Ancak belirtmek gerekir ki kurumsal sektörel patent başvurularını
açıklama kararları açık değildir. Çünkü birçok patent başvuruları iki
veya daha fazla sektördeki kurumlar arasında işbirliğinin bir sonucu
olabilir. Örneğin bir bilimsel proje özel girişimcilik sektörü tarafından
finanse edilip bir devlet üniversitesince yürütülüyor olabilir. AB düzeyinde özel girişimcilik sektörünün tüm patent başvurularında payı %
85.7’dir. İsveç, Finlandiya ve Almanya’nın payı % 90 ve daha fazla
olabilmektedir.
Bireysel başvuruların payı ise, özel girişimcilik sektöründe payı AB
ortalamasından daha düşük olan ülkelerde daha yüksek olma eğilimi
göstermektedir. Bireysel başvurular tüm ülkeler için özel girişimcilik
sektöründen sonra ikinci sırada yer almaktadır. Bireysel başvurular
Amerika’da % 4, Kanada’da 5.6 ve Japonya’da % 1.1’dir.
Bireysel başvuruların payı ülkeler arasında oldukça değişmektedir. Bu
157
158
Maskus (2000), a.g.e., s.83.
Falvey, Foster and Greenaway, a.g.m., s.701.
59
pay AB’de % 6.3 düzeyindedir. Bu pay Çek Cumhuriyeti, İrlanda, Yunanistan, Macaristan, Avusturya ve Polonya’da % 15’e yükselmektedir.
Dolayısıyla bu pay gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere göre
daha yüksektir.
AB’de yüksek öğretim sektörünün toplam patent başvurularındaki
payı % 1.8’dir. Birlik içindeki ülkeler karşılaştırıldığında bu pay %
7.9 ile Belçika, İrlanda ve Portekizde geçerli olan % 11.1 arasında
değişmektedir.
Kâr sağlamayan özel sektörün payı tüm ülkeler için oldukça düşüktür.
Kamu sektörünün patentlerdeki payı, % 6.7’ye sahip Fransa dışında
çoğu AB ülkelerinde küçüktür.
5. Ekonomik Krizler ve Entelektüel Mülkiyet Haklar
Ekonomik krizler ve son 2008 krizi kaçınılmaz olarak patent, telif
hakları, ticari markalar ve sanayi tasarımları gibi EMH’ni etkilemiştir.
Bu etki 2010 ve 2011’de durgunlaşmıştır. Aynı zamanda bu etki ülkeler arasında farklılık gösterip krizlerin heterojen ekonomik etkilerini
yansıtmaktadır. Bu farklılıklar EMH’ları üzerinde krizlerin etkilerini
değerlendirmek açısından önemlidir. Entelektüel mülkiyet sisteminin
en büyük kullanıcıları olan ileri ekonomilere baktığımızda bu ülkelerde
GSYİH’nın ortalama % 3.2 oranında düştüğü görülmektedir. Avrupa
Birliği ülkelerinde bu düşme daha yüksek olmuştur. Örneğin Almanya
ve İngiltere ‘de GSYİH % 5 civarında azalmıştır. Japonya’da da % 5
civarındadır. Amerika’da ise, % 2.4 ile biraz daha düşük düzeydedir.
60
Tablo 5:Kurumsal Sektörlere Göre Ülkelerde Patent Durumu (2005)
Kaynak: Eurostat, a.g.e., s.189.
Küresel krizden gelişen ekonomiler (emerging economics) ortalama
olarak daha az etkilenmişlerdir. Ancak bu ülkelerde GSYİH’daki
büyüme oranlarında düşme olmuştur. 2009 yılında bu ülkelerdeki
GSYİH’daki büyüme geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında daha düşüktür.
Şöyle ki; 2009 yılında GSYİH’daki büyüme % 2.5, 2008’de % 6.1 ve
2007 yılında % 8.3 olarak gerçekleşmiştir. Bu durum temel olarak
gelişen Asya’daki (özellikle Çin, Hindistan ve Endonezya) devam eden
gelişimin bir sonucudur159
Yeni ürün, yöntem, pazarlama ve organizasyonel yeniliklerin yaratılması
olarak tanımlanan inovasyon, doğasından kaynaklanan ve sınırlı veri
159
WIPO (2010), a.g.e., s.14.
61
mevcudiyetinden dolayı zordur. Ayrıca Ar-Ge harcamaları ve patent
doldurma faaliyetleri veya inovasyon arasında doğrudan lineer bir
ilişki yoktur. Çünkü her Ar-Ge yeni bir ürün veya metot yaratmaz. Ancak ülke uygulamalarında örneğin Amerika’da ilk 100 patent işbirliği
anlaşmasına (Patent Cooperation Treaty) başvuranlar ve onların Ar-Ge
harcamaları örneğinde, Ar-Ge yatırımları ve patent işbirliği anlaşmasına
başvuranlar arasında pozitif ve anlamlı korelasyon bulunmuştur.160. Bu
zorluk ve kısıtlara rağmen Ar-Ge faaliyeti göstergeleri entelektüel mülkiyet başvurusunun ekonomik krizden nasıl etkilendiğini analiz etmek
yararlı olacaktır.
Ar-Ge gibi yenilik yatırımları uzun dönemlidir. İşletmelerdeki
kısa dönemli dalgalanmalar yenilik yatırımları üzerinde sınırlı etki
yaratırlar. Ancak ekonominin daralma dönemlerinde düşen sermaye
akımından dolayı, yeni ürün ve yöntemler Ar-Ge yatırımları; yeni ürünlere olan talepteki düşmeden, işletmelerdeki belirsizlik ve gelecekteki
piyasa büyüklüğü konusundaki belirsizlikten dolayı azalacaktır. Tarihsel olarak Ar-Ge harcamaları ve patent ve ticari marka başvuruları
gibi yenilik çabalarının ölçümü GSYİH ile pozitif korelasyona sahiptir.
Bu üç göstergenin büyüme oranı, önemli ölçüde yüksek gelirli ülkelerde 1990’ların başı ve 2000’li yılların başında ekonomik kriz dönemi
boyunca düşme eğilimi göstermiştir.
Yüksek gelirli ülkelerde Ar-Ge harcamaları, belirli bir gecikme ile
GSYİH’deki dalgalanmalara artarak veya azalarak karşılık vermektedir. Ar-Ge harcamalarında kriz döneminde ülkelerde GSYİH’den sonra
düşme eğilimi gösteren bir diğer göstergedir.161
Şekil 9 2001 krizi dönemi boyunca gelişmekte olan ülkeler ve yüksek
gelirli ülkelerdeki AR-Ge harcamalarının gelişimini göstermektedir.
GSYİH’nin yüzdesi olarak AR-Ge harcamalarındaki yıllık büyüme
dünya genelinde 2000 yılında % 4.6’dan, 2001’de % 2.2’ye ve 2002
yılında % 2.6’ya düşmüştür.
160 A.g.e.,
161 A.g.e.,
s.22.
s.15.
62
Şekil 9: Ar-Ge Harcamalarında Büyüme Oranı
Kaynak: WTO, 2010: 14.
Ar-Ge harcamalarında büyüme oranı düşük gelirli ülkeler ile orta gelirli ülkelerde benzer trend göstermektedir. Her iki ülke grubunda gerek
2001 gerekse 2008 krizinin etkileri görülmektedir. Yalnız yüksek gelirli ülkelerde 2003 yılında AR-Ge harcamalarında bir artış olmasına
karşın orta gelirli ülkelerde 2004’e kadar düşme devam etmiştir. 2005
yılında 2000’de olduğu gibi her iki ülke grubu ülkelerde büyüme oranı
zirve yapmıştır. Fakat bu durum 2008 krizinin etkilerinin görülmeye
başladığı 2006 yılından sonra tekrar Ar-Ge harcamalarında düşme
şeklinde seyir izlemiştir.
Bazı ülkelerde reel Ar-Ge harcamalarındaki büyüme oranı Şekil 10’da
verilmektedir.
Şekil 10: Yüksek Gelirli Ülkelerde Reel Ar-Ge Harcamalarında Büyüme Oranı
Kaynak: WTO, 2010, s.18.
63
2008 krizinin Ar-Ge harcamaları üzerindeki etkisini görmek üzere
bazı yüksek gelirli (Şekil 10) ve orta gelirli ülkelerde karşılaştırmalı
olarak 2007-2008 yılları Ar-Ge harcamalarındaki büyüme oranına
baktığımızda, 2007’den 2008’e bazı ülkeler (Portekiz, Çin, Polonya,
Finlandiya, Avusturya, Danimarka ve Almanya) haricinde ülkelerde düşme gözlenmektedir. Düşme özellikle Singapur, İngiltere ve
Japonya’da açık bir şekilde görülmektedir (Şekil 11).
Şekil 11: Bazı Ülkelerde Reel Ar-Ge Harcamalarında Büyüme Oranı
Kaynak: WTO, 2010, s.18.
Genel olarak 2007-2008 döneminde Ar-Ge harcamalarında nispeten yavaş bir düşme olurken, 2008-2009 arasında oldukça yüksek
bir düşme gözlenmektedir. Bu durumu Amerika’daki 2007-2009
göstergelerine bakarak da görebiliriz. Şekil 12’de Amerika’daki Ar-Ge
harcamalarındaki yıllık büyüme oranı verilmektedir.
Ar-Ge harcamalarındaki gerçek düşme % -1.7 oranı ile 2008 ile
2009 arasında oluşmuştur. Dolayısıyla krizin etkilerinin ciddi şekilde
hissedildiği yıl 2009 olmuştur.Özel Ar-Ge harcamalarındaki bu
düşmelere rağmen hızlı büyüyen orta gelirli ülkeler kadar yüksek
gelirli ülkelerde hükümetler, teşvik paketlerinin bir bölümü olarak
harcamaları artsa bile bilim ve Ar-Ge’de indirime gitmeyeceklerini taahhüt etmişlerdir.
64
Şekil 12: Amerika’da Özel Sektör Ar-Ge Harcamalarında Yıllık Büyüme oranı (%)
Kaynak: WIPO, 2010, s.19.
Hükümetler Ar-Ge’de harcama hedeflerine bağlı kalmak, özel Ar-Ge
yatırımlarını teşvik etmek (Ar-Ge’de vergi teşvikleri ve kamu tedarikleriyle) ve Ar-Ge istihdamını teşvik etme politikalarını şeklinde önlemler almaya devam edeceklerini belirtmişlerdir. Nitekim 2008 ve/
veya 2009 yıllarında Avusturya, Avustralya, Çek Cumhuriyeti, Portekiz
ve Amerika gibi yüksek gelirli ülkelerin Ar-Ge için önemli ölçüde kamu
bütçelerinden pay ayırmaya devam ettikleri görülmektedir.
Çin ve Hindistan gibi orta gelirli ülkeler, mali teşvik programlarının bir
bölümü olarak Ar-Ge için kamu harcamalarından önemli miktarda pay
ayırmaya ve bu miktarı artırmaya devam etmektedirler. Yüksek gelirli
ülkelerde kaydedilen özel Ar-Ge’deki düşme, orta gelirli ülkelerdeki
özel ve kamu Ar-Ge harcamalarındaki artış ile ilişkilendirildiğinde,
hızlı büyüyen orta gelirli ekonomilere Ar-Ge faaliyetlerinin coğrafik
olarak kaymasını hızlandırmaya yola açması beklenmektedir. Örneğin
Çinin satın alma gücü paritesi oranlarında GSYİH içinde Ar-Ge
harcamalarının kısa sürede Japonya’yı geçeceği beklenmektedir.162
Dünya genelinde orijinlerine göre ülkeler itibariyle entelektüel
mülkiyetin durumu Tablo 6’da görülmektedir.
162 A.g.e.,
s.20-21.
65
Tablo 6: Orijinlerine Göre Toplam Entelektüel Mülkiyet (yerli ve yurtdışı kayıtları)
Faaliyetlerinin Durumu, 2010
Kaynak: WIPO Statistics Database, 2011.
(1)2009 Patent Verisi, (2) 2009 Ticari Marka Verisi, (3) 2009 Sanayi Dizayn Verisi, (4) Ulusal Entelektüel Mülkiyet Ofislerinde Patent Başvuru Verileri Mevcut olmadığı İçin Bölgesel
Entelektüel Mülkiyet Ofislerindeki Başvuruları İçermektedir. (5) Ulusal Entelektüel Mülkiyet
Ofislerinde Ticari Marka Başvuru Verileri Mevcut olmadığı İçin Bölgesel Entelektüel Mülkiyet
Ofislerindeki Başvuruları İçermektedir. (6) Ulusal Entelektüel Mülkiyet Ofislerinde Sanayi
Dizayn Başvuru Verileri Mevcut olmadığı İçin Bölgesel Entelektüel Mülkiyet Ofislerindeki
Başvuruları İçermektedir.
Yüksek gelirli ülkelerin her üç entelektüel mülkiyet (patent, marka ve
dizayn) türünde de düşük gelirli ülkelere göre daha düşük paya sahip
oldukları görülmektedir. Ayrıca yüksek gelirli ülkelerden düşük gelirli
ülkelere gidildikçe entelektüel mülkiyet faaliyetinin arttığı görülmekte-
66
dir (Tablo 6). Bu durumda krizden gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş
ülkelere göre daha az etkilenmelerinin ve son yıllarda EMH’ları konusunda bu ülkelerinde de ilerlemelerin olmasının payı bulunmaktadır.
a. Patent Göstergeleri
GSYİH ‘deki ve patent başvurularındaki değişmeler, entelektüel mülkiyet başvurularının çoğunluğundan sorumlu olan yüksek gelirli ekonomi
grupları için pozitif bir korelasyonu göstermektedir (Şekil 13).
Şekil 13: GSYİH ve Patent Başvurularındaki Değişmeler (%)
Kaynak: WIPO, 2010, s.16.
Patent başvuruları GSYİH’ya paralel olarak 2001 yılında önemli düşme
göstermiştir. 2004 yılında iki değer arasında açık artmıştır. Daha sonra
bu açık tekrar kapanmıştır.
Çoğu ülkede patent başvurularındaki büyümede bir düşme 2005 yılından
itibaren görülmekle birlikte asıl düşüş 2009 yılında gerçekleşmiştir.
Bu değişim ülkeden ülkeye değişmektedir. Bu durumu patent ofisleri
tarafından verilen patent başvurularının büyüme oranı gösteren Tablo
7’de görebiliriz. 2008 yılından itibaren büyük düşme görülmektedir.
Çin’de patent başvuru sayısındaki büyüme 2008’de sıfıra ulaşmasından
dolayı başvuruların yayılması önlenmiştir. En kesin düşme Kore
Cumhuriyetinde görülmektedir.
67
Tablo 7: Patent Ofisleri Tarafından Belirlenen Patent Başvurularının Büyüme
Oranı (%)
Patent Ofisleri
2005
2006
2007
2008
2009
Çin
32.9
21.4
16.5
18.2
8.5
Avrupa Patent Ofisi
4.1
5.1
4.1
3.8
-7.9
Fransa
-0.1
-0.2
-0.8
-2.4
-3.6
Almanya
1.7
0.6
0.7
2.3
-4.5
Japonya
0.9
-4.3
-3.0
-1.3
-10.8
Kore Cumhuriyeti
14.8
3.3
3.8
-1.1
-5.0
İngiltere
-6.6
-8.0
-2.9
-6.5
-3.9
Amerika Bir. Dev.
9.5
9.0
7.1
0.0
0.0
Kaynak: WIPO, 2010, s. 23.
1986 ve 2008 arasında dünya genelinde patent başvurularında genel
trend Şekil 14’de gösterilmektedir.
Şekil 14 Toplam Patent Başvurularında Trend (%)
Kaynak: WIPO, 2010: 33.
Finanse edilen patent sayısındaki büyümenin, patent başvuru sayısında
olduğu gibi son yıllarda düştüğü görülmektedir (Şekil 15).
Şekil:15 Finanse Edilen Patenlerdeki Büyüme (%)
Kaynak: WIPO, 2010, s.33.
68
Özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısından ekonomik krizlerin etkilerini gösterde önemli bir gösterge de ileri teknoloji patent
başvurularındaki gelişimdir (Tablo 8).
İleri teknoloji patent başvurularındaki yıllık büyüme oranları 19952000 döneminde gelişmişlik ülkelerde düşme eğilimi göstermiştir.
Örneğin Amerika’da bu oran 1995-2000 döneminde % 10,7 iken, 20002005 döneminde % -1,8, İngiltere için bu oranlar aynı dönemlerde %
15,3’den % -6,5, Japonya’da % 13,3’den % -1,8’e düşmüştür. Hindistan, Macaristan ve Çin’de ise tersine önemli yükseliş gözlenmektedir.
2000-2005 döneminde ise, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bazı
istisna ülkeler (Güney Kore, Slovakya, Bulgaristan ve Portekiz) dışında
ciddi düşüşlerin yaşandığı görülmektedir. Bu trend yaşanan ekonomik
krizlerin bir yansımasıdır.
b. Ticari Marka Göstergeleri
GSYİH ‘deki ve patent başvurularındaki değişmeler, entelektüel mülkiyet başvurularının çoğunluğundan sorumlu olan yüksek gelirli ekonomi
grupları için pozitif bir korelasyonu göstermektedir.
Şekil 16: GSYİH ve Ticari Marka Başvurularındaki Değişmeler (%)
Kaynak: WIPO, 2010, s.16.
69
Tablo 8: İleri Teknoloji Patent Başvuruları ve Ortalama Yıllık Büyüme Oranı (%)
Ülke
Tüm Patentlerin Yüzdesi
olarak İleri Teknoloji Patent
Başvuruları (2005 İçin)
Ortalama Yıllık Büyüme Oranları %
Belçika
23.0
9.9
4.5
Çek Cum.
15.9
21.8
34.8
Danimarka
20.5
18.2
-0.7
İspanya
13.0
28.4
6.5
Fransa
23.1
14.9
1.4
İtalya
11.7
12.3
4.4
Norveç
15.7
22.3
0.8
Avusturya
15.5
13.3
9.6
Slovenya
4.5
-4.5
4.6
1995 -20002000 – 2005
İsveç
25.3
15.0
-1.9
Finlandiya
48.9
22.2
-1.3
İngiltere
24.4
15.3
-6.5
Avustralya
25.0
17.3
-2.6
Amerika
30.0
10.7
-1.8
Hollanda
27.1
23.2
-5.4
Bulgaristan
27.3
7.3
35.6
Kanada
44.2
18.6
13.1
Çin
56.3
76.4
55.9
İsrail
31.2
30.6
-1.0
Portekiz
29.7
25.0
49.3
İsviçre
13.0
22.8
-2.5
Tayvan
36.1
31.4
29.8
Slovakya
11.7
6.7
21.0
Japonya
30.8
13.3
-1.8
Güney Kore
43.8
24.3
33.4
Hindistan
22.4
63.3
28.9
10.0
Türkiye
4.7
-
Macaristan
17.6
50.2
Rusya
21.8
10.1
6.1
Almanya
14.0
21.0
-3.8
-6.1
Kaynak: Eurostat, 2010, s.195.
Tablo 8’de de görüldüğü üzere ileri teknoloji patent başvuruları genellikle gelişmiş ülkelerde daha yüksektir. Gelişen ülkeler içinde yer
70
alan Çin, Güney Kore, Tayvan gibi Asya ülkeleri ileri teknoloji patent başvurularında yüksek oranlara sahip ülkelerdir. AB ülkeleri
açısından lider ülke konumunda olan ülkeler Finlandiya (% 48.9) ve
Hollandadır(%27.1).başvurularını dolduranların sayısının 3.30 milyon
olduğu tahmin edilmektedir. Bu düşme ekonomilerde yaşanan krizin bir
yansımasıdır (Şekil 17)
Şekil 17: Toplam Ticari Marka Başvurularında Trend (%)
Kaynak: WIPO, 2010, s.74.
Ticari marka başvuruları büyümesinde azalma, geniş ölçüde uluslararası
ticari marka kayıtlarında WIPO’nun Madrid Sistemini kullanan ülkelerden kaynaklanmaktadır. Ekonomik kriz Madrid Sistemini negatif
yönde etkilemiştir (Şekil 18).
Şekil 18: 2008-2009’da Madrid Uluslararası Ticari Marka Kayıtlarındaki
Değişmeler (%)
Kaynak: WIPO, 2010, s.28.
1891 yılında kurulan Madrid Sistemi, Madrid Protokolü (1989) ve
WIPO tarafından yönetilmektedir. Madrid sistemi, sisteme ulusal veya
bölgesel entelektüel mülkiyet ofislerinde tek bir form ile başvurma
71
ile büyük sayıda anlaşmaya ticari marka için başvurma olanağı
sağlamaktadır. Madrid sistemi her bir entelektüel mülkiyet ofisine ayrı
ayrı başvuru yapma gereğini azaltarak çokuluslu ticari marka kayıt
sürecini basitleştirmiştir. Sistem tek bir hukuki prosedür aşamasıyla
kayıtların yenilenmesi veya değişimlerin kaydedilmesi olanağı sağladığı
için kayıtların sonradan da yönetimine olanak sağlamaktadır. Madrid
Sistemi aracılığıyla uluslararası koruma aramadan önce, başvuranlar
ulusal veya bölgesel entelektüel mülkiyet ofislerine başvuru yapmak
zorundaydılar. Madrid Sistemi altında bir uluslararası kayıt etkisi
sağlamaktadır. Koruma yapılan taraf anlaşmalarınca reddedilmezse
markanın statüsü her bir ofis tarafından yapılan kayıtla aynıdır. Böylece
Madrid sistemi ile uluslararası kayıt tek bir prosedür ile devam etmekte
ve yenilenmektedir.163
2001’deki ekonomik gerileme, ticari markalarda önemli ve hızlı bir düşüşe
yol açmıştır. Fakat kısa sürede toparlanma gerçekleşmiştir. Buna karşılık
patent başvuruları sayısındaki büyüme daha az kesin olarak fakat daha uzun
sürede düşmüştür. 2001 krizi dönemi boyunca Ar-Ge harcamalarındaki
düşüş ve inovasyon için mevcut finansmanlardaki gerileme, patent
başvurularındaki düşüşün uzun sürmesinin başlıca kaynaklarıdırlar.164
Şekil 19: Seçilmiş Ülkelerde Kayıtlı Ticari Marka Başvuruları 2008 (GSYİH Başına,
Milyar $)
Kaynak: WIPO, 2010, s.93.
163
A.g.e., s.73, 86.
164
A.g.e., s.16.
72
Ülke bazında ticari marka başvurularına baktığımızda GSYİH başına
ticari marka başvurusunda ilk sırada Şili (yaklaşık 105) gelmektedir.
Şili’yi Kore Cumhuriyeti (86,7), Bulgaristan (81,9) ve Çin’in (80,8) 8187 arasında değişen miktarlar takip etmektedirler. Analize dahil edilen
diğer ülkeler için bu miktar 14,4 (Rusya Federasyonunda) ile 78,0 (Yeni
Zelanda) arasında değişmektedir (Şekil 19).
Gelişmiş ülkelere göre, gelişmekte olan ülkelerde rakamların daha yüksek olmasının başlıca nedeni bu ülkelerdeki GSYİH’nın daha düşük
olmasıdır.
c. Sanayi Tasarım Göstergeleri
Sanayi tasarımları, patent ve ticari markalar göre yeni gelişen entelektüel mülkiyet türleridirler. 1990’ların ikinci yarısından itibaren sanayi
tasarım başvurularında kayda değer artışlar olmuştur.
Şekil 20’de Sanayi tasarımlarının yıllar itibariyle gelişim trendi
gösterilmektedir. Toplam sanayi tasarım başvurularında 2008’de
büyüme oranı geçmiş üç yıldan daha düşüktür. Yine 2001 yılı krizinin
etkisiyle bu entelektüel mülkiyet türünün en düşük olduğu yıl olmuştur.
Şekil 20: Toplam Sanayi Tasarımlarındaki Başvurularında Trend (%)
Kaynak: WIPO, 2010: 98.
Ülkeler itibariyle sanayi tasarımlarındaki gelişim 2004-2007 ve 20072008 olmak üzere iki dönemsel değişikliğin verildiği şekil 21’de
gösterilmektedir. Çoğu entelektüel mülkiyet ofisleri için, sanayi tasarım
başvurularında 2004-2007 dönemde büyüme oranı, 2004-2007 döneminin ortalama yıllık büyüme oranının altındadır. 2008’de Brezilya,
Fransa, Almanya ve İngiltere’nin entelektüel mülkiyet ofislerine sanayi
tasarım başvurularında önemli düşüşler olmuştur. Japonya ve Fransa’da
73
hem 2004-2007 döneminde hem de 2007-2008 döneminde büyüme
oranları negatiftir. Almanya, İngiltere ve Brezilya’da ise bu oranın
2004-2007 döneminde pozitif iken, 2007-2008’döneminde negatif
olduğu görülmektedir.
Şekil 21: Sanayi Tasarım Başvurularında Büyüme oranı (%)
Kaynak: WIPO, 2010, s.102.
G. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLAR VE ETİK
Genel olarak EMH hukuk sistemi içinde değerlendirilmesine rağmen,
EMH’ların rasyonalitesi ekonomi bilmi içinde yorumlanan faydacılık
felsefesine dayanır. Bu felsefeye göre EMH hem yaratıcılık süreci
içinde bilginin yaratılmasıyla sosyal faydayı maksimize etmek hem de
kamu refahını artmak için gereklidir. Bu nedenle EMH sadece hukuka
bağlı değil diğer sosyal ve ekonomik unsurlara da bağlıdırlar ki bunlardan biri de etik konusudur. Etik olmadan sosyal normları geliştirecek
gerekli tartışmalara sahip olmak zordur.165 Willcocks and Whitley gibi
bazı araştırmacılar, bilgi ve teknolojik gelişmelerin etik yönleri üzerine
daha güçlü felsefik açıdan odaklanılması gerektiğini belirtmektedirler.
Etik kavramının genel olarak kabul edilen bir tanımını yapmak zordur.
Çünkü etik ülkelerin kültürleri ve dinleri gibi faktörden etkilenen bir
kavramdır. Bu durum çoğu zaman etiğin ahlak gibi kavramlarla birlikte
açıklanmasını gerektirir. Hem etik hem ahlak global etikte aynı anlamı
165
H. J. Smith and J. Hasnas (March, 1999), Ethics and Information Systems: The Corporate Domain, MIS Quartely, 23(1), s.112.
74
taşımaktadırlar.166 Jones and Ryan167 ahlak veya etiği, yaşamın amacına
ulaşmak için bireylerin davranışlarını düzenleyen bir standartlar seti
olarak tanımlamaktadır. Price ise etiği yapmamız gereken faaliyetleri
açıklayan, niçin belirli davranış sistemine sahip olduğumuzu ve ahlaki kuralların nasıl bizim değerlendirdiğimiz olgu ve olaylarla ilgili
olduğunu açıklar.168
Ekonomik literatürde etik, işletme etiği (business ethics) ve sivil etik
(civil ethics) olmak üzere iki şekilde görülmektedir. İşletme etiği üç
normatif teoriye dayanır. Bunlar; hissedarlar teorisi (the stockholder
theory), yatırımcılar teorisi (the stakeholder theory) ve sosyal sözleşme
teorisidir (the social contract theory). Bu çalışmanın konusuyla ilgili
olan gittikçe artan ölçüde kabul gören sosyal sözleşme teorisidir. Bu
teori, bir toplumda şekillenebilecek işbirliğine izin veren ve kabul edilen koşulların ne olacağını araştırır.169Toplum üyelerine yönelik etik ve
sorumluluk bu işbirliği koşullarından çıkarılır.170
Sivil etik, çoğulcu toplumlarda pozitif hukukun ahlaki geçerliliğini
değerlendirir. Sivil etik, kişisel etik olarak sosyal yaşamın farklı
alanlarındaki etik ile hukuk arasında bağlantı kurar. Bu etik ayrıca,
ulusal ve yerel komisyon veya komitelerin ortak etik temellerini ve
farklı profesyonel kurallar kadar etik kurallar ve şirket denetimlerini
şekilendirirler. Bu etik ahlak ve hukuk arasındaki ilişkilerin analizi için
oldukça uygundur.171 Hem isletme etiği hem sivil etik kavramları ahlakı
içerir. Bilgi ekonomisiyle ilgili olan etik türü sivil etik türüdür.
Yasalar etiksel davranışları tamamıyla sağlamayabilirler. Bir faaliyetin
yasal olarak tanımlanması onun etik olduğu anlamına gelmez.172Tersine
166
T. Hilton, S. Hyung and H. Al-Lawati (2006), “Information Systems Ethics in Triad”,
Journal of Computer Information Systems, 46(4), s.78-80.
167 T. M. Jones and L. V. Ryan (Nov-Dec, 1997), “The Link between Ethical Judgment
and Action in Organizations: A Moral Approbation Approach” Organization Science,
8(6), s.603.
168
Hilton, Oh and Al-Lawati, a.g. m. s.79.
169
J. Hasnas (1998), “The Normative Theories of Business Ethics: A Guide for The
Perplexed”, Business Ethics Quarterly, 8 (1), s.19.
170
Smith and Hannas, a.g.e.; M, Alavi and E. D. Leidner (2001), “Knowledge Management and Knowledge Management Systems”, MIS Quarterly,25(1), s.116.
171 A. Cortina (March, 2000), “Civil Ethics and the Validity of Law”, Ethical Theory and
Moral Practice, 3(1), s.41.
172
R. Stair and G. Reynolds (2007), Principles of Information Systems, Thomson Course
Technology, s.606.
75
sivil etik yasal normlara kılavuzluk eder. Sivil etik dört temel unsuru
içerir:173
(1) Vazgeçilmez ahlak prensibi (unrenounceable moral principle): Bu
prensip modern sivil etiğin temelini oluşturup, İnsan Hakları Beyannamesinin yani sıra sosyal alanda elde edilen dokümanları açıklar.
(2) Sivil etik üç değere dayanır: Bunlar; özgürlük, eşitlik ve dürüstlüktür.
Özgürlük katılık, bağımsızlık ve otonomi olmak üzere üç unsuru taşır.
Eşitlik, saygınlıkta eşitlik, temel materyaller ve kültürde eşitlik, yasalar
karşısında eşitlik ve fırsatlarda eşitlik olarak anlaşılır.
(3) Ahlaki yaklaşım: Bu etiktoleransı içeren fakat saygıyı geliştiren
karşılıklı ilişkilere dayanmaktadır.
(4) Anlaşmazlıkların ve karşılıklı beklentilerin tatmin edilmesi konusundaki görüş ayrılıklarının rasyonel olarak çözecek bir prosedür:
Hem işletme etiği hem de sivil etik ahlaki değerleri içerir. Küreselleşme
ve bilgi teknolojilerindeki devrim ülkeler arasında iletişimin ve bilginin
paylaşımını artırmıştır. Bu gelişme etiğin global olarak tanımlanmasını
zorunlu kılmıştır.
1. Etik Konuları
Etik entelektüel mülkiyet hakları ile sıkı iliksi içindedir. Dört etik konusu entelektüel mülkiyet haklarıyla ilgilidir. Bunlar; özellik, doğruluk,
mülkiyet ve giriştir174
Özellik
Özellik konusunda iki tür ekonomik değeri birbirinden ayırmak
gerekmektedir. Bu ekonomik değerler, somut (intangible property)
özellikli değerler ve soyut veya fiziki (tangible or physical property)
özellikli değerlerdir. EMH somut özellikli değerler arasında yer alır.
Özellik belgelenmemiş veya kayıtlanmamış bir kişisel bilginin
başkalarına sunulmamasını ifade eder. Belgelemiş bilgi, kamu
tarafından kayıtlanan veya kamuoyunda mevcut olanlardan (örneğin
173
Cortina, a.g.m., s.47.
174
S. Alter (1996), Information Systems a Management Perspective, Menlo Park: The
Benjamin/Cummings Publishing Company, Inc., s.345.
76
gazetelerde, mahkeme kayıtlarında ve diğer kamu denetimine açık
resmi dokümanlarda bulunan bilgiler) oluşmaktadır. Şahsilik hakkı,
bireylere ahlaki çerçevede yaşamlarını düzenlemelerine izin veren
ahlaki sınırların oluşturulmasını içermektedir.175 Bununla birlikte
şahsiliğin önemi ülkelere göre değişebilmektedir. Farklılığın temel
nedeni ülkelerin kültürel yapıları oluşturmaktadır. Örneğin Japonya
gibi daha geleneksel ülkelerde şahsilik daha az önem taşımaktadır.176
Özellik hakkının geçmişi ilk çağlara kadar uzanmakla birlikte politik,
ekonomik ve sosyal değişmelerin sonuçlarını dikkate alan tanımlama
yenidir. Başlangıçta hukuk sistemi sadece yasam ve mülkiyetle ilgili
fiziki müdahaleler için bir çözüm sunmaktaydı. Daha sonra bu yasal
hakların alanı EMH ile genişletilmiştir. Böylece şahsilik hakları soyut
değerler kadar somut değerleri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir.177
Günümüzde özellikle bilginin dağılımında dijital teknolojinin
kullanımının yaygınlaşması, şahsilik unsurunu çok daha önemli
kılmaktadır. Dijital teknoloji, kağıda dayalı dokümantasyon surecinin
hemen hemen yerini almış durumdadır. İnternet, tüketici ve üreticilerin
yüzyüze gelmelerine ihtiyaç olmaksızın bir pazar oluşturulmasına izin
vermektedir. Şahsilik konusu EMH için temeldir. Çünkü EMH bilginin
yaratıcılarının özel haklarını ifade eden korumaktadır.
Doğruluk
Bilginin dağılımında toplumda bazı eğilimler görülebilir. Eğer bu
eğilimler bilginin sansürlenmesi ve yanlış sunulması seklinde ise,
bu eğilim etik meselesi olmaktadır. Bireyler internet ortamında
veritabanlarında ve kontrol sistemlerinde yer alan bilgilere güvendikleri için, doğruluktan uzaklaşılmasından daha fazla etkilenirler.
Diğer bir ifadeyle bu unsur bireyleri doğrudan etkiler.178 Dolayısıyla
dijital ortamda bilginin dağılımında, EMH için doğruluk şahsilik kadar
daha büyük önem taşıyan bir unsurdur.
Mülkiyet
Mülkiyet temel hak olarak görüldüğü zaman, kamu refahı ve sosyal
175
176
Moore and Unsworth, a.g.e., s.14.
Alter, a.g.e., s.346.4.
177
S. D.Warren and L. D. Brandeis (2005), The Right to Privacy, Information Ethics
Privacy, Property, and Power, Washington: University of Washington Press, s.209.
178
Alter, a.g.e., s.348.
77
fayda gibi etik değerler ihmal edilebilir. Eğer etik değerler EMH’ları
dikkate almaz ise, bu görüş iki nedenden dolayı kabul edilmez. İlk
olarak EMH bir ev veya otomobil gibi doğal hak değildir. EMH fiziki
mülkiyet haklarından farklı anlam taşır ve somut değere dayanırlar. Bir
bilginin çalındığı nasıl bilinecek? Örneğin bir araba çalındığı zaman,
ayni arabayı kanıtlamak mümkündür. Bilgi için bu her zaman kolay ve
mümkün olamamaktadır. İkincisi EMH korumasının yokluğu halinde
telif materyallerin etkin düzeyde üretimi için yeterli tevsik ortadan
kalkacaktır.179 Bu nedenlerden dolayı, yasalar sadece adil kullanım ve
sınırlı süre gibi güvenlik önlemleriyle monopol hakları korumamakta
aynı zamanda yeni fikirlerin geliştirilmesi ve serbestçe tartışılmasına
da izin vermektedir.180
Giriş
Bilgiyi e dinmek, hem bilginin yaratıcıları hem de kullanıcıları için gereklidir. Ancak bilgiye giriş, etik konusu çerçevesinde olmalıdır.
2. Bilgi Sistemlerinde Etik İlkeleri
Çeşitli bilgi sistemi organizasyonları ve birlikleri, etnik kurallarına
uygun olarak bilginin geliştirilmesini teşvik etmektedirler. Bu
organizasyonlardan en eski ve popüler olanı Bilgisayar Araçları
Birliğidir (The Associations for Computing Machinery (ACM)).
Birliğin prensipleri 22 temel başlıkta yer almaktadır. Bunlar da “Genel
Ahlaki Koşullar”, “Daha Spesifik Profesyonel Sorumluluk” ve “Organizasyonel Liderlik Buyrukları” olmak üzere üç temel alt başlık altında
sınıflandırılmaktadır:181
Genel Ahlaki Koşullar
1.1 Toplumun ve Beşeriyetin Gelişimine Katkı: Tüm toplumun yaşam
kalitesi ile ilgili olan bu prensip, temel insan haklarını koruma ve tüm
kültürel çeşitliliğe saygı gösterilmesini ifade etmektedir. Bilgisayar
uzmanlarının önemli bir amacı, sağlık ve güvenliği tehdit eden bilgisayar sisteminin negatif sonuçlarını minimize etmektir. Bilgisayar
uzmanları emeklerinin ürünlerini sosyal olarak sorumlu yönlerde
179
180
A.g.e., s.350.
Balkin, a.g.m., s.309.
181
Association for Computing Machinery (1992), ACM Code of Ethics and Professional
Conduct.
78
kullanmalı, sosyal ihtiyaçları karşılamalı ve sağlığa zararlı etkilerden
kaçınmalıdır.
1.2 Başkalarına Zarar Vermekten Kaçınmak: “Zarar” bilginin arzulanmayan kaybı, mülkiyet kaybı, mülkiyet zararı ve istenmeyen çevresel
etkiler gibi negatif sonuçlar anlamına gelir. Bu prensip kullanıcı, genel
halk, çalışanlar ve işverenlerden herhangi birine zarar verecek şekilde
bilgisayar teknolojilerinin kullanımını yasaklamayı gerektirir. Zararlı
faaliyetler, dosyalarda modifasyon veya tahribat, kaynaklarda ciddi
kayıplara yol açan programlar veya beşeri kaynakların zaman ve çaba
gibi gereksiz yerlere harcanmasını ifade eder. Bazen iyi niyetle yapılan
faaliyetler de beklenmedik zararlara yol açabilir. Böyle durumlarda sorumlu kişi veya kişiler mümkün olduğunca negatife etkileri azaltmak
veya ortadan kaldırmakla yükümlüdürler.
Çalışma çevresinde, bilgisayar uzmanları ciddi kişisel ve sosyal
zararlarla sonuçlanacak sistem tehlikelerinden de sorumludurlar.
1.3 Dürüst ve Güvenilir Olmak: Dürüstlük güvenirliğin temel bir unsurudur. Güvensiz bir organizasyon etkin bir şekilde islemez.
1.4 Ayrımcılık Yaratmayacak Faaliyetleri Yapmak ve Adil Olmak:
Eşitlik, tolerans, başkalarına saygı ve eşit adalet prensipleri önemlidir. Irk, cinsiyet, din, yaş, özürlülük, ulusal orijin gibi faktörlere dayalı
ayrımcılığa açıkça birlik karsı çıkmakta tolera etmemektedir.
Bireyler arasında eşitsizlik, bilgi ve teknolojinin yanlış kullanımıyla
sonuçlanabilir. Adil bir toplumda, tüm bireyler bilgisayar kaynaklarının
kullanımından katılım ve faydalarda ırk, cinsiyet, din, yaş, özürlülük,
ulusal orijin gibi faktörlerden bağımsız olarak eşit fırsatlara sahip
olacaktır.
1.5 Telif ve Patent Hakları İçeren Hak Edilmiş Mülkiyet Hakları: Telif,
patent, ticari sırlar ve lisans anlaşmalarının ihlali çoğu koşullar altında
yasalar tarafından yasaklanır.
1.6 Entelektüel Mülkiyet İçin Uygun Kredi Sağlamak: Bilgisayar uzmanları entelektüel mülkiyet haklarının kredibilitesini koruma sorumluluğunu taşırlar. Özellikle biri diğer bir kişinin fakir ve
çalışmalarını almamalıdır. Hatta çalışma açık bir şekilde telif ve patentle korunmasa bile bu güvence verilmelidir.
79
1.7 Başkalarının Özeline Saygı Göstermek: Bilgisayar ve iletişim
teknolojileri, medeniyet tarihinde görülmemiş ölçekte kişisel bilginin
toplanması ve değişimini sağlamaktadırlar. Bu durum bireysel ve grup
olarak özelliğin ihlali için potansiyelin artmasına neden olmaktadır.
Bireyleri tanımlayan verilerin güvenliği ve özelliğini korumak
uzmanların sorumluluğundadır. Bu ilke bilgilerin uygun olmayan bireylerin eline geçmesi veya izinsiz girişlerden bireyleri korumak kadar
bilgilerin doğruluğunu sağlayıcı önlemler almayı da içerir. Bilgi açıkça
tanımlanmalı ve spesifik bir amaç için toplanan kişisel bilgi, kişinin
izni olmaksızın başka amaçlar için kullanılmamalıdır.
1.8 Dürüstlük Güvenilirlilik: Dürüstlük, bilginin güvenirliliği
ile genişletilmektedir. Etik düşünce işveren, müşteri, çalışan ve
kullanıcıların tüm güvenirlilik sorumluluklarına saygı göstermesi
sağlanır.
2. Daha Spesifik Profesyonel Sorumluluk
2.1 Hem profesyonel çalışma ürünleri ve hem de yöntemde en yüksek
kalite, etkinlik ve seviyeye ulaşmak için çabalamak.
2.2 Profesyonel yeteneği elde etmek ve devam ettirmek.
2.3 Profesyonel yasama uyan mevcut yasaları bilmek ve saygı göstermek.
2.4 Uygun profesyonel eleştiriler getirmek ve kabul etmek .
2.5 Olası risklerin analizlerini içerecek şekilde bilgisayar sistemlerinin
ve onların etkilerini kapsamlı şekilde değerlendirmek.
2.6 Dürüst sözleşmeler, anlaşmalar ve üstlenilmiş sorumluluklar üstlenmek.
2.7 Bilgisayar sistemi ve onun sorunlarının kamu tarafından
anlaşılmasını sağlamak.
2.8 Bilgisayar ve iletişim kaynaklarına sadece yetki verildiği zaman
girmek.
3. Organizasyonel Liderlik Buyrukları
80
3.1 Organizasyon birimi üyelerinin sosyal sorumluluklarını açıkça belirtmek ve bu sorumlulukların tamamının kabulünü teşvik etmek.
3.2 Personel ve kaynakları yönetmek, bilgi sistemlerini kurmak
tasarımlamak ve çalışma yaşamının kalitesi geliştirmek.
3.3 Bir organizasyon ve kişinin bilgisayar sistemi ve iletişim
kaynaklarını kullanmaları için gerekli yetkiyi ve desteği sağlamak.
3.4 Gereksinimlerin belirlenmesi ve değerlendirilmesi süreci boyunca
sistemden etkilenecek kişilerin ihtiyaçlarını açıkça açıklamak.
3.5 Açıklama ve destekleme politikalar ile bilgisayar sistemi kullanan
ve ondan etkilenen kişilerin çıkarlarını korumak.
3.6 Bilgisayar sisteminin prensipleri ve kısıtlamalarını öğrenmek için
organizasyon üyelerine fırsatlar yaratmak.
81
İKİNCİ BÖLÜM
BİLGİNİN DAĞILIMI
I. BİLGİNİN DAĞILIMINDA PİYASA BAŞARISIZLIĞI
Müdahalesiz piyasa mekanizması sayesinde, bilgi kıt bir kaynağa
dönüşecektir. Bu ise, sürdürülebilir bir ekonomi için kabul görmeyen bir
durumu yansıtır. Bilgi toplumlarının temel amacı bilgiyi serbest olarak
topluma açmaktır. Bir toplum aşağıdaki unsurlar yerine getirildiği
ölçüde sürdürülebilir ekonomiye sahip olacaktır. Bunlar;
- Beşeri hakları geliştirmek ve korumak,
- Bilgiye girişi engellememek,
- Bilgiyi, korunacak doğal çevrenin etkin bir aracı olarak kullanmak,
- Bilgiye girişi, tüm dünya halkına kendilerini özel veya profesyonel olarak geliştirmeleri ve toplum yaşamları için bir fırsat olarak
görmekdir.182
Bilgi ekonomisi, bilgi kaynaklarının dağıtıldığı bir mekanizmadır. Yani
bilgi ekonomisi, bilginin yaratılması kadar onun dağılımına da dayanır.
Yeni bir bilgi başkaları tarafından yapılan bir bilgi refere edilmeden
yapılamaz.183
Bilginin düşük maliyetlerle yaratıcılardan olası rakiplerine transferi
sözkonusu olduğu zaman piyasa başarısızlığı sözkonusudur.
A. PİYASA BAŞARISIZLIĞININ NEDENLERİ
Piyasa başarısızlığının başlıca beş temel nedeni bulunmaktadır. Birincisi etkinsizlik, ikincisi, monopolleşmenin olması, üçüncüsü kullanımdan
dışlayamama, dördüncüsü dışsallıklar, beşincisi bazı mallarda görülen
işlem maliyetleri ve asimetrik bilgi ve altıncısı görünemeyen değer
olarak EMH’larını ölçme sorunudur.184
182
Ben Ahmed, a.g.e., s.3.
183
Hammer (1997), “Basic Principles for Managing Intellectual Property in the Digital
Environment”, Political Science and Politics, 30 (3), s.570-574.
184 P. Krugman and R.Wells (2006), Economics, New Yor: Worth Publishers; L. Ledyard
(2008), “Market Failure” The New Palgrave Dictionary of Economics (Eds. Steven N.
Durlauf and Lawrence E. Blume).
82
1. Etkinsizlik
Piyasa başarısızlığı kamusal malların sunumunda etkinsizlik sözkonusu
olduğu zaman görülmektedir. Etkinsizlik iki temel ekonomik kavrama
dayanmaktadır. Bunlar “Pareto Optimumu” ve “tam rekabet” dir.
a. Pareto Optimumu
Modern refah ekonomisi teoreminin merkezini, belirli koşullar altında
rekabetçi bir piyasa sistemini karakterize eden denge koşullarının
tamamıyla Pareto etkinliğini gerekli kılması savunusu oluşturur.185
Diğer bir ifadeyle rekabetçi bir piyasa etkinliği araştırılıyorsa Pareto
etkinliği olarak tanımlanan etkinlik kullanılabilir. Ekonomik etkinlik
kavramı doğrudan doğruya Pareto prensibinden türetilir. Aynı zamanda
normatif kamu malları analizi Pareto optimumu süreci ile işler.186 Pareto
optimumu, herhangi bir kişinin refahı azaltılmadan başkasının refahının
artırılamayacağı görüşüne dayanır. Örneğin kişisel bilgisayarlarla
tanışılması sonucu kaybedenler ve kazananlar olmuştur. Kişisel bilgisayardan önce yazılım işlerinde uzmanlaşmış kişilere bu iş yapılırdı.
Kişisel bilgisyar kullanan birçok kişinin kendi yazılarını kendisinin
yazması yazım işindeki uzmanlar için kayıplara yol açmıştır.187 Pareto
optimumumda kaynak dağılımı bireyin en yüksek olası fayda düzeyinde kalmasını sağlayacaktır.
b. Tam Rekabet
Bilgi hem bireysel hem de toplumsal olarak ekonomik etkinliğin kilitidir. Bir dereceye kadar bireysel etkinlik bilgi miktarı ile belirlenir.188
Etkinliğin sağlanmasında tam rekabet piyasası kuralları önemli rol
oynar. Marjinal maliyetin fiyata eşit olduğu tam rekabet koşullarında
Pareto optimumu sağlanabilir. Ve böylece etkinliğe ulaşılır. Fiyatlar marjinal maliyete eşit olduğunda tüketicilerin marjinal faydası,
üretimde kullanılan faktörlerin alternatif kullanım değerine yani marjinal maliyete eşit olur. Bu koşullar altında üretim artarsa ilave çıktıya
185
F. M. Bator (1958), “The Anatomy of Market Failure”, The Quartely Journal of Economics, 72(3), s.351.
186
Boadway, a.g.e., s.6, 67
187
Hillman, a.g.e., s.11-15.
188
A.g.m., s.397.
83
tüketicinin verdiği değer, diğer kullanımlardan vazgeçmenin maliyetinden daha az olabilecektir. Neoklasik perspektiften piyasa etkinsizliği,
piyasa başarısızlığının bir göstergesidir ve devlet müdahalesini gerektirir. Kamusal mallar üreticinin ilave maliyeti olmaksızın, ilave tüketicinin fayda sağlayabileceği mallardır. Bilgi de bu grup içinde yer alır.
Neoklasik anlamda “etkinlik” sağlamak için malın fiyatı sıfıra eşit
olmalıdır. Dolayısıyla piyasa mekanizması bu malları etkin bir şekilde
sunamayacaktır.189 Bu malların başında bilgi gelmektedir.
Ayrıca temel neden, ortak tüketim özelliğinden dolayı, birden fazla kişinin
kamusal malın tüketimine izin verilmesinin marjinal maliyeti sıfırdır. Bireyleri tüketimden dışlayacak herhangi bir fiyat planı etkinsizlik yaratacaktır.190
2. Monopolleşme
Kamusal mallar alanında görülen monopolleşme “doğal monopol” niteliğindedir. Doğal monopol, sabit arz maliyeti sözkonusu olduğu zaman gerçekleşir. Özel mallarda ortalama maliyet
düştüğü zaman doğal monopol görülebilir. Ortalama maliyet (AC)
sabit maliyetin(F) toplam arz miktarına (Q) bölünmesine eşittir.
Bir kamusal mal için azalan ortalama maliyet, sabit maliyetin kamusal maldan yararlanan kişi sayısına bölünmesine eşittir.191
Şekil 22: Kamusal ve Özel Mal için Doğal Monopol
Küresel kamusal mal olarak bilginin yaratıcılara sağladığı entelektüel
mülkiyetin monopolleşma yaratması sözkonusu olabilir. Bu durum
189
R. E. Cordato (1980), “The Austrian Theory of the Efficiency and the Role of Government”, The Journal of Liberian Studies, IV(4), s.394.
190
191
Boadway, a.g.e., s.32.
Hillman, a.g.e., s.141.
84
bilginin dağılımında piyasa başarısızlığı sorununu yaratır.
3. Dışlayamama
Bilginin üretimi büyük ölçüde piyasa mekanizması tarafından
yönlendirilmez. Üretilen bilginin çoğu bir fiyat karşılığı tüketiciler tarafından satın alınmaz. Bedava olarak talep edilir.192
Piyasa başarısızlığını bilginin bir kamusal mal olması niteliği açısından
değerlendirdiğimizde şu sonuçlara ulaşabiliriz:
1. Bilgi piyasa mekanizması aracılığıyla dağıtıldığında öncelikle
dışlanamama niteliğine göre, bilgi sahibinin, bilgisinden faydalanan
fakat bir bedel ödemeyen kişileri dışlaması zor olacaktır.193 Sonuçta
dışlayamama bedavacılığa (free riding) yol açacaktır. Bireyler herhangi
bir ödeme yapmasalar bile bilgi malını tüketebileceklerini bildikleri
için ödeme yapmayı reddederler.
2. Bilgi bir kamusal veya küresel kamusal mal olduğu için bilgi rekabetsiz kamunun girişine açık olmalıdır. Ancak piyasa mekanizması
işleyişi gereği yeni bilgiden bireyleri ya teknoloji ya da hukuk yoluyla
dışlayabilir.
3. Ayrıca kamusal malların kullanımından bireyler dışlanabilse de bu
malların piyasa mekanizması tarafından sunulması zordur. Tüm bireyler sözkonusu mal veya hizmetti aynı miktarda tüketmelerine rağmen
genel olarak aynı maldan farklı toplam ve marjinal faydalar elde edeceklerdir. Böylece marjinde her bir bireyden talep edilecek fiyat bireyden bireye farklılık gösterecektir.
Bireyler kamusal malların tüketiminden dışlansa bile, etkinlik açısından
yukarıda belirtildiği üzere olumsuzluk sözkonusu olacaktır.
4. Dışsallıklar
Bilginin ağılımında piyasa başarısızlığının bir diğer kaynağı
dışsallıklardır.194 Dışsallık ekonomik analizlerde piyasa başarısızlığı
192
Machlup (1962), a.g.e., s. 28.
193
J. Dowell (1998), “Bytes and Pieces: Fragmented Copies, Licensing, and Fair Use in a
Digital World”, California Law Review, 86 (4), s.844.
194
D. Greenaway (1994), “Policy Forum: The Diffusion of New Technology: Editorial
Note”, The Economic Journal, 104 (425), s.916-917.
85
paradigmasının temel nedenidir. Dışsallık sözkonusu olduğunda bilgi
kullanıcısının yapacağı ödeme, bilginin sosyal marjinal faydasını tam
olarak karşılamaz. Diğer bir ifadeyle kullanıcının odemeye istekli
olduğu tutar, kullanımdan doğan tüm sosyal faydayı yansıtmayabilir.195
Ekonomik etkinlik, marjinal fayda ve maliyetlerde eşitliği gerektirir. Arz
ve talep durumları dışsallık durumunda çalışmaz. Piyasa özel malların
doğru miktarında üretimini sağlayabilir. Eğer özel bir mal geçici olarak
talep edilen düzeyin altında veya üzerinde ise, fiyatlar kendiliğinden
arz ve talebe göre düzenlenir. Fakat dışsallıkların olduğu bir durumda
piyasa etkin üretim miktarını gerçekleştirmekte başarısız olacaktır.196
Çünkü dışsallıklar malin fiyatı ve miktarını belirlemede dikkate alınmayacaktır. Reel marjinal maliyet ve marjinal fayda
eşitlenemeyecek sonuç piyasa başarısızlığıdır.197Yaratılan faydadan
bireyler de dışlanamazlar ve fiyatlandırılama yapılamaz. Birey veya
firma ekonomik faaliyetten elde ettikleri özel marjinal faydayı marjinal maliyete eşitlemeye çalışırlar. Diğer bireylere yayılan faydayı dikkate almazlar. Böyle dışsal ekonomik faaliyet grubu içinde bilimsel
bilgi de yer almaktadır.198 Piyasa başarısızlığı bilginin çok az ve çok
fazla kullanımına neden olur. Dışsallık sağlayan diğer mallarda olduğu
gibi bilgide de optimal üretim sağlanamaz. Ayrıca piyasa güçleri kendi
kendilerine etkinsizliği kaldıramazlar. Kamu müdahalesi gerekebilir.199
Etkin fiyat çıktı düzeyini sağlamak için sübvansiyon gibi destek, vergi
veya regülasyon gibi çözümler önerilmektedir.200
Firmalar ve üniversiteler gibi kurumları Ar-Ge faaliyetlerinden
sağladıkları pozitif dışsal ekonomileri için devletler çeşitli yardım ve
EMH koruması ile müdahale etmek durumundadırlar.201
Dışsallıklar içselleştirilemediğinden etkinsizliği ifade ederler. Şekil
23 negatif dışsallığın olduğu bir durumda piyasa başarısızlığını
göstermektedir:202
195
Dowell, a.g.m., s.845.
196
D.N. Hyman (2005), Public Finance a Contemporary Application of Theory to
Policy, Ohio: Thomson South-Western, s.90-96.
197
Cordato, a.g.m., s.394.
198
Baodway, a.g.e., s.34.
199
C. Dahlman (1979), “The Problem of Externality”, Journal of law and Economics, 22
(1), 141-143.
200
201
202
Cordato, a.g.m., s.394
Winston, a.g.e., s.54.
Hillman, a.g.e., s.310.
86
Şekil 23: Bir Piyasa Dışsallığını İçselleştirmeden Sağlanan Kazanç
Piyasa talep fonksiyonu, dışsallığın olmadığı durumda tüketicilerin tüm
özel faydalarını dikkate alarak su şekilde ifade edilebilir:
D = ∑ MB.
Rekabetçi piyasada arz üreticinin özel maliyetine dayanır: (S =
∑ Özel MC) Dolayısıyla rekabetçi piyasada denge C noktasında
oluşur. C noktası, özel fayda ve maliyet tarafından belirlenir. Özel
üretici dışsallıkları içselleştirebilmek için ilave maliyetleri dikkate
almayacaktır. Yani üretici bu maliyeti ödemeyecektir. Oysa gerçek arz
maliyeti, üreticinin üretimde kullandığı işgücü, sermaye ve ara mallar için yaptığı ödeme artı dışsallıkların yarattığı MC’dir. Dışsallıların
yarattığı maliyet marjinal maliyet olarak tanımlanır. Çünkü MC topluma yüklenmektedir. Üretici bu maliyeti ödememektedir. Ancak toplum
bu maliyeti yüklenir. Böylece;
Gerçek MC = Özel MC + Sosyal MC
Şekil 23’de S’ arz fonksiyonu, üreticinin gerçek arzının MC’ne
dayandığını göstermektedir. Etkin çıktı S’ tarafından QE’ de belirlenmektedir. Tersine tek başına özel maliyetlere dayalı rekabetçi piyasa çıktısı
QC’ dir. Çıktıdaki QC’ dan QE’ ye bir düşme, şekil 23’de gösterilen ABC
alanına eşit bir sosyal kazanç sağlar. Üretim QE’ dense QC’ de olduğu
zaman ABC toplum için bir etkinlik kaybını gösterir.203
203
A.g.e., s.310-311.
87
Bir ekonomik sistem içinde ekonomik faaliyet teoride ve çoğu zaman
uygulamada malların aşırı üretimi ve sonuçta aşırı tüketimi ile “negatif dışsallıklara” ve talebin altında üretim ile “pozitif dışsallıklara” yol
açar.204 Bu gerçek yukarıda da belirtildiği üzere bilgi için de geçerlidir.
Piyasa mekanizması içinde bilgi eksik üretilirse sosyal olarak optimalin
altında olacağı için negatif dışsallık, tersi durumunda pozitif dışsallık
sözkonusu olacaktır. Dışsallığın kabullenilmesinde bilgiden doğan tüm
faydalar için ödeme yapılmayacaktır. Böylece bu durum daha fazla bilgi yaratılması için teşvikleri ortadan kaldıracaktır.
Bir firmanın inovasyon faaliyeti onun fiili ve potansiyel rakiplerine
pozitif dışsallıklar yaratabilir. Bu durum inovasyon çabaları piyasa
mekanizmasının başarısızlığının bir şekli yaratılarak yetersiz düzeyde
kalacaktır. Çünkü bilgi düşük maliyetlerde yaratıcısından olası rakiplerine aktarılabilir (kopya veya imitasyon ile). Hükümetler, firmaları
parasal olarak destekleyerek ve patent sistemini kurarak inovasyonu
teşvik ederler. Böylece firmalar ve üniversiteler Ar-Ge faaliyetlerinden
elde ettikleri pozitif dışsallıkların bir kısmını içselleştirebilirler.205
Bilgi ekonomisinde piyasa başarısızlığının görüldüğü ikinci alan
EMH’dir. Bunun temel nedeni dışsallıklardır.206
Eğer inovasyondan elde edilecek sosyal fayda maliyeti aşıyorsa, potansiyel yaratıcılar EMH koruması olmamasına karar verebilirler.207
5. Asimetri Bilgi ve İşlem Maliyetleri
Piyasa başarısızlıklarının nedenleri arasında yer alan işlem maliyetleri208
asimetri bilgi, bilgi alanında da görülebilir.
Özel mallar için bireyler aynı piyasa fiyatında farklı miktarlarda
seçim yaparlar. Kamusal mallar için ise, bireyler aynı veya standart
miktarlarda fakat kişisel faydalanmalarına dayalı olarak farklı fiyatlar
öderler. Ancak kişisel fayda sübjektif özel bilgidir. Böylece kamusal
204
S. Kemp (2002), Public Goods and Private Wants A Psychological Approach to Government Spending, Cheltenham: Edward Edgar Publishing Limited.
205 Wiston, a.g.e., s.54.
206
207
. S. Rosen (2005), Public Finance, Singapore: Mc Graw Hill, s.120-130.
Bessen and Maksin, a.g.m., s.2
208
R. A. Posner (2005), “Transaction Costs and Antiturst Concerns in the Licencing of
Intellectual Property”, s.1-2.
88
mallar için kişisel ödemeler asimetrik bilgiyi içerir. Yani kişiler
sadece kişisel kendi faydalarını bilirler. Kişiler asimetrik bilginin
avantajlarını elde etmek ve gerçek kişisel faydalarını düşürebilmek
için ödedikleri kişisel fiyatları düşürebilirler. Gerçek marjinal
faydalarından daha azını talep etmeleri, eksik arza neden olacaktır.209
Şekil 24: Etkinsiz Arz
Şekil 24’de görüldüğü gibi birçok kişinin düşük kişisel fayda talebinden
dolayı marjinal fayda (MB), gerçek olmayan ∑MB seklinde kayma
gösterilmiştir. Bu durum sözkonusu kamusal miktarının etkin olduğu
noktadan GE’den, G0’a kaymasına neden olmaktadır. Çünkü kişisel
fayda sübjektif bilgi olduğundan, MB fonksiyonun yerleşimini bilmiyoruz. Yerleşimi sadece bireylerin kendileri bilmektedir. Dolayısıyla
kamusal malların gönüllü finansmanı eksik arza neden olacaktır. Bu
durum bedavacılığın teşviğinden kaynaklanır.
6. Görünemeyen Değerler Olarak Entelektüel Mülkiyet
Hakların Ölçümü Sorunu
Görünemeyen değerler (intangible) olarak EMH’nin değerini belirlemek
fiziki unsurlara göre zordur. Özellikle telif hakları, ticari markalar gibi
EMH’da bu güçlük daha belirgindir. EMH’na konu olan bilimsel bilgiden elde edilen ürünler, piyasalara girmeyebilir ve dolayısıyla gayrisafi milli hasılaya göstergeleri içinde yer almayabilirler.
Yaratıcının eline geçen para kişinin marjinal katkısına pek tekabül etmeyebilir. Eğer bir buluş herhangi bir şekilde yapılmış olsaydı bunu
209
Hillman, a.g.e., s.147-148.
89
bir gün önce bulan bir kişinin marjinal katkısı, yalnızca bu buluşu bir
gün önce yapmaktan ötürü doğan ekstra değerdir. Ancak örneğin patent
yardımları bu kişiye bunun çok ötesinde avantaj sağlayabilir. Üstelik
bir buluşu yaparaken mucit büyük bir bilgi havuzundan yararlanır. Patent verilebilecek buluşun değerinin bir bölümü de yaratıcının doğrudan
katkısından çok bu ortak bilgi havuzuna atfedilir. Ayrıca herhangi bir
buluşun genelde değerinin yalnızca bir bölümü yaratıcının olabilir.210
Özellikle negatif dışsallıkların temel nedeni mülkiyet haklarının
tanımlanması eksikliğinden kaynaklanmaktadır.211
İşletmeler açısından baktığımızda her bir firma hem görünen hem de
görünmeyen değerlerini içeren bir portföye sahiptir. Genel kabul gören
muhasebe prensiplerine göre görünmeyen değerler varlıklar arasında
yer almaktadır.
Görünemeyen bir değerler grubu içinde yer alan mülkiyet haklarının
değerini ölçecek etkin ve uluslararası kabul gören metotları gerektirmektedir. Ancak henüz tüm farklı sektörlerdeki firmaları tatmin edecek
köklü bir model bulunamamıştır. Şimdiye kadar geliştirilmiş metotlar ya
niceliksel ya da nitelikseldir. Niteliksel metotlar, belirli değerlendirme
kriterlerine dayalı olarak farklı sonuç ve sıralama sağlarlar. Niceliksel
metotlar ise değer için gerçek rakamları sağlarlar. Bu değerlendirme
metotları üç grupta toplanabilir:212
(1)Maliyet Yaklaşımı
Bu yaklaşım dış kaynaklardan veya iç varlıklardan karşılanan mülkiyet hakları harcamalarını içermektedir. Bu metot parasal miktar olarak
gelecek faydaları ölçmektedir. Sözkonusu değer amortismana ve gider
yazılımına konu olmaktadır.
(2) Gelir Yaklaşımı
Gelir yaklaşımı, mülkiyetin gelir yaratma kapasitesi üzerine
odaklaşmıştır. Entelektüel mülkiyet değeri, mülkiyet hakkının gelir
ürettiği varsayımı altında net ekonomik faydanın şimdiki değeri ile
210
Stiglitz, a.g.e., s.853.
211
Boadway, a.g.e., s.36.
212
V. S. Gordon and L. P. Russell (2000), Valuation of Intellectual Property and Intangible Assets, 3rd Ed. New York: John Wiley & Sons, s.175, 215.
90
ölçülebilir. Genel olarak bu yaklaşımın EMH değerlendirilmesi için en
güvenilir olduğu kabul edilmektedir.
(3) Piyasa Yaklaşımı
Piyasa yaklaşımı en doğrudan ve en kolay anlaşılan tekniktir. Bu
yaklaşım piyasada EMH konusunda diğer değerlendirmelerin ne
olacağı konusunda bir konsensüs sağlayarak gelecek faydaların şimdiki
değerini ölçer. Bu yaklşımda iki koşul gerekmektedir. Bunlar; aktif ve
kamu piyasasının mevcudiyeti ve karşılaştırılabilir mülkiyetlerin bir
değişimidir.
II. BİLGİ EKONOMİSİNDE PİYASA MEKANİZMASI
BAŞARISIZLIĞINA KARŞI GELİŞTİRİLEN TEOREM VE
ÖNLEMLER
Piyasa başarısızlığına karşı geliştirilen önlemler iki başlık altında toplanabilir. Bunlar; teoremler ve devlet müdahalesidir.
A. TEOREMLER
Piyasa başarısızlığı sorununu ortadan kaldırmak için yazarlar tarafından
çözüm getirilen teoremler geliştirmişlerdir. Bu teoremler; lisans, Dowell
yaklaşımı, Coase Teoremidir, Fiyat Ayrımı ve Veritabanı Korumasıdır.
1. Lisanslar
Lisanslar EMH’nın korunmasında geliştirilen yollardan biridir. Yüksek
işlem maliyetleri zorunlu lisanslar için geleneksel gerekçeler sağlar.213
Ancak dijital dağılım, network lisansların gerekçesini düşürmüştür. Bu
durum lisansların alternatif gerekçelerinin yeniden gözden geçirilmesine neden olmuştur. Örneğin bazı yazarlar zorunlu lisansları, telif
haklarına konu olan çalışmalara daha fazla girişe izin vermeye zorlayan
bir araç olarak görmektedirler. Yine bilgiye ulaşmayı teşvik etmenin
bir yolu olarak düşünülen zorunlu lisanslar bu lisansların tam kamusal
mallar için geleneksel yaklaşımda giriş ve teşvikler arasındaki takas
sorununu çözmenin bir yolu olarak görülmektedir.214
Farklı lisans türleri geliştirilmiştir. Bunlar; ortak lisanslar (commons
licenses) ve one-stopteknoloji lisansdır (one-stop technology licens).
213
214
Yoo, a.g.m., s.653.
A.g.m., s.653.
91
a. Ortak Lisanslar
Piyasa başarısızlığına karşı geliştirilen çözümlerden biri ortak
lisanslardır. Ortak lisanslar, telif kanunları ile korunan yaratıcı hakları
ve kamu yararı için bilginin kullanım hakları arasında orta zemin bulmaya yöneliktir. Bu lisans türü diğerlerine göre telif kanunları, telif hakkı sahiplerinin tüm haklarının uygulanabilir bir hukuk sistemi
altında öncellikli ve nitelikli kullanımını içermektedir. Ancak nitelikli
kullanım tam olarak tanımlanmamıştır. Dolayısıyla burada yasal belirsizlik bulunmaktadır.215
b. One-Stop Teknoloji Lisansı
Tek bir lisansla tüm kullanıcılara, adil, uygun ve ayrım yaratmayan
koşullarda bilgiye yeni buluşa ulaşma olanağı sağlamaktadır.
Ticari yatırımlar ve teknolojik gelişmenin teşvikini korumak amacıyla
one-stop teknoloji lisansları, mevcut teknolojinin yayılmasında piyasa
çıkarları ile patent hakkı sahiplerinin mülkiyet haklarını ifade eden uygun bir gelir beklentilerini dengelemeye çalışır. AncakTüm taraflar için
ve tüm durumlarda haklar dengeli olmayabilir.
Bu inovasyon patent lisanslama modeli 1997’den beri elektronik ve
bilgisayar gibi sanayilerde uygulanmaktadır. One-stop teknoloji platform lisansı ‘’patent havuzu (patent pool)‘’ olarak da bilinmektedir. Bu
yöntem geniş alanlarda uygulanabilir.216
2. Dowell Yaklaşımı
Kmusal mallarda piyasa başarısızlığına karşı geliştirilen bir diğer teorem Dowell yaklaşımıdır. Dowell tarafların (üretici ve tüketici olarak)
tüm fayda ve maliyetleri paylaşmaları gerektiğini ileri sürmektedir.
217
Ancak bu yaklaşımın uygulama alanı oldukça sınırlı olduğundan
geçerli bir çözüm olarak kabul edilmemektedir.
215
E. C. Kansa, J. Schultz and A. N. Bissell (2005), “Protecting Traditional Knowledge
and Expanding Access to Scientific Data: Juxtaposing Intellectual Property Agendas
via a “Some Rights Reserved” Model”, International Journal of Cultural Property,
s.290.
216
Casey, a.g.m., s.6.
217
Dowell, a.g.m., s.847-848.
92
3. Coase Teoremi
Üçüncüsü çözüm önerisi Ronald Coasetarafından geliştirilen Coase
Teoremidir. Coase teoremi Dowell yaklaşımına benzerdir. Ancak
Coase teorimi literatürde daha fazla yer almış ve taqrtışılmış bir teoridir. Coase’un “Sosyal Maliyet Problemi” başlıklı çalışması, telif
hakları piyasalarının ekonomik analizinde de kullanılır. Coase’un bu
çalışmasıyla ekonomik literatüre en önemli katkısı, dışsallık teorisini
yeniden yazması olmuştur. Coase teoremi dışsallıklardan kaynaklanan
piyasa başarısızlığı sorununa bir çözüm olarak geliştirilmiştir.
Coase teoremi beş temel varsayıma dayanır:
- Rasyonalite,
- Tarafların ikili pazarlıkla anlaşmaları,
- Fayda ve maliyetlerin içselleştirilmesi,
- Sıfır işlem maliyeti,
- Mülkiyet haklarının tam olarak tanımlanmasıdır.
Coase bu varsayımların mevcut olduğu bir durumda devlet müdahalesi
olmaksızın dışsallıkların içselleştirilebileceğini ileri sürmüştür. Bu teori
bireyler arasında karşılıklı pazarlık yapılmasını ve anlaşmaya varılmasını
önerir.218 Diğer bir ifadeyle bireyler arasında dışsallıklar, yasal hakların
belirlenmesi ve anlaşmaya ulaşma maliyetlerinin (işlem maliyetleri (transaction costs) olarak bilinmektedir) çok yüksek olmaması
koşullarıyla özel anlaşmalarla gönüllü olarak içselleştirilebilir. Coase
teoreminin dayandığı nedenleri bir örnek yardımıyla açıklayabiliriz.
Bir sınıfta iki kişi olduğunu düşünelim. S kişisi sigara içiyor, N ise sigara içmiyor. Şekil 25’de MBs sigara içmeden dolayı S’nin net marjinal
faydasındaki düşmeyi gösteriyor; net marjinal fayda, sigara fiyatının
ödemeleriyle ölçülmektedir. MCN sigara içmeyen N’nin yüklendiği
marjinal maliyet artışını göstermektedir.
MB ve MC fonksiyonları sekil 11’de farklı kişilerin marjinal fayda
ve marjinal maliyetleri olarak tanımlanmaktadır. Etkinlik W= B – C
eşitliğini gerektirir. Burada B, sigara içen kişinin sağladığı faydayı,
C ise sigara içmeyenin maliyetini göstermektedir. İki kişi arasında
bir dışsallığın etkin çözümünü aramada amaç, fayda ve maliyetlerin
218
Lindsey, a.g.e., s.25
93
nasıl dağıtıldığına bakılmaksızın toplam fayda ve maliyetler arasında
farklılığı maksimize etmektir.219
Şekil 25: Coase Teoremi
Sigara içen kişi, sigara içmeden hoşlandığı için yasal içme hakkına sahiptir. Sigara içen kişi sadece kendi kişisel kullanımını maksimize etmeye çalışacak, sigara içmesinden dolayı içmeyen kişi üzerine yüklediği
maliyeti dikkate almayacak (veya içselleştirmeyecektir.). Serbest bir
şekilde bir sigara içici qm kadar sigara seçerse. Sekil 11’de bu durum
MBS = 0 olarak gösterilmektedir. Sigara içici için maksimum toplam
fayda ACO alanıdır ki bu sigara içicinin MB fonksiyonunun altında
kalmaktadır.
Sigara içici qm kadar sigara seçerse, sigara içmeyen sigara içilmemesi
için sigara içiciyi tanzim edebilir. Yani qm ‘de:
MCN (qm) > MBS (qm) = 0
Sigara içmeyen, son sigarasını içmemesi için sigara içene ödeme
yapması için yeterli alana sahiptir. Çünkü sigara içen son sigarasından
(qm) sıfır marjinal faydayı (sigara için ödemeden sonra) kabul etmektedir.
219
Hillman, a.g.e., s.322-323.
94
Pareto gelişimi, N (sigara içmeyen) S’ye (sigara ien) ödeme yaptığı
zaman oluşmaktadır. Sigara içmemeyi tanzim etme sureci, içilen sigara sayısı qe’ye düşünceye kadar devam edecektir. Bu noktada sigara
içenlerin marjinal faydası sigara içmeyenlerin marjinal maliyetine eşit
olmaktadır.
qe’den daha küçük değerler için sigara içmeyenler sigara içilmemeleri
için sigara içenleri tazmin etmeyeceklerdir. Telafi sürecinin sonucu
denge böylece qe olup bu nokta etkinliği göstermektedir. Çünkü bu
noktada W= B – C eşitliği maksimumdur. Şekilde E noktası bir piyasa
dengesini göstermektedir.
Sigara sayısının qm’den qe’ ye düşmesi, EBC üçgen alanına eşit toplam kazancın sonucudur. Bu alan sigara içen ve içmeyen arasında
bölüşülmektedir. Kazancı paylaşmak adına sigara içen ve içmeyenlerin anlaşmaya varmaması rasyonel olmayacaktır. Kazanç nasıl
paylaşılacaktır? EBC kazancını paylaşmanın bir yolu pasta paylaşım
sürecini işletmektir. Daha genel bir diğer yol ise pazarlık sürecine
göre paylaşımdır. Bu yolda taraflar paylaşım konusunda anlaşmaya
varıncaya kadar pazarlık yapacaklardır. Bu yöntem uzun bir zaman
sürecini kapsayabilir. Bu yöntemde anlaşmaya varılması iki tarafın
pazarlık gücünü yansıtacaktır. Pazarlık sürecini ölçmenin yolu sabırlı
olmak veya kişinin gelecekte uygulayacağı indirim oranıdır. Daha
sabırlı kişi daha düşük indirim oranına ve daha fazla pazarlık gücüne
sahip olacaktır.
Ancak pazarlık, kişiler birbirlerinin sabırlı olma durumu veya zaman
tercihi hakkında tam bilgiye sahip olmadıkları zaman daha karmaşık
olmaktadır. Bireylerin zaman tercihi hakkında yeterli bilgi sahibi olmadan pazarlık yapmaları birçok olası sonuca neden olabilir ve anlaşma
başka bir zamana ertelendiği zaman etkinsizlik oluşur.
Telafi edici ödemeler, bu teoremde sigara içen kişinin yasal hakkına
dayanır. Ancak N (sigara içmeyen) kaliteli havaya sahip olma hakkına
sahip olmalıdır. Eğer sigara içilmezse, sonuç şekil 25de :
MBS(0) > MCN (0) = 0.
Son sigaradan dolayı sigara içenin marjinal faydası (MB), sigara içmeyen üzerine yüklediği sıfır marjinal maaliyetini (MC) aşar. Böylece sigara içen, ilk sigarayı içmesine izin verdiği için sigara iç-
95
meyeni fazlasıyla tanzim edebilir. Bir sigara içmek, sigara içmenin
yasaklanmasıyla karşılaştırıldığında bir Pareto gelişimidir. Sigara içen
MBS> MCN boyunca sigara içmeyenleri fazlasıyla tanzim etmeye devam edecektir. İçilen sigaranın denge sayısı tekrar qe olacaktır. Bu noktada MBS = MCN ‘dir. Sigara içme hakkı için pazar yaratılmaktadır.
Pazarın yaratılmasından dolayı paylaşılacak toplam kazanç şekilde
AEO alanıdır.220
Ancak Coase teoremi tüm ekonomi için genelleştirilemeyeceği
belirtilmiştir. Çünkü sadece belirli koşulların varlığı halinde geçerlidir.
Öncelikle taraflar arasında özel işbirliği oldukça iyimser bir yaklaşımı
yansıtır. Coase teoremi sadece birkaç kişi veya grubu ilgilendiren
dışsallık sorununu çözebilir. Bilgiyi yaratan ve kullanan bireylerin
karşılıklı bir araya gelip aralarında dışsallığı paylaşmaları uygulama
açısından olanaklı değildir.
Eleştiriler genellikle Coase Teoreminin öngörüleri üzerine
yapılmaktadır. Bu nedenle yapılan eleştiriler “Yasal Haklarına İlişkin
Tartışma”, “Asimetrik Bilgi ve Zararın Değeri Hakkında Tartışmalar”,
“Asimetrik Bilgisiz İşlem Maliyetleri” ve “Piyasa Yaratmada Kişisel
İsteksizlik” başlıkları altında incelenebilir:221
Yasal Haklarına İlişkin Tartışma
Kişilerin yasal haklarına ilişkin sorunlar çözülmüş olmayabilir. Eğer
yasal haklar tanımlanmamışa, güçlü zayıf üzerinde hüküm sürebilir.
Asimetrik Bilgi ve Zararın Değeri Hakkında Tartışmalar
Zararın değeri ve zararın oluşup oluşmadığı hakkında tartışmalar sözkonusu olabilir. Tartışmalar özellikle zarar sübjektif olduğu zaman
oluşmaktadır. İçilmeyen sigara için telafi arayan sigara içicinin sigara
içmedendolayı önemli miktarda fayda elde ettiği söyleyebilir. Tam bilgi
de her zaman mümkün değildir. Özellikle bilimsel bilgide asimetri bilgilenme sözkonusu olabilmektedir. Sigara içilmesi için telafi arayan sigara
220
A.g.e., s.324-325.
R. Coase (1960), “The Problem of Social Cost”, The Journal of Law and Economics, 3
(2); W. J. Gordon (1982), “Fair Use as Market Failure: A Structural and Economic Analysis of the “Betamax” Case and Its Predecessors”, Columbia Law Review, 82 (8); Rosen,
a.g.e.; G. A. Mumey (1971), “The “Coase Theorem”: A Reexamination”, The Quartely
Journal of Economics, 85 (4); J. R. Gould, (1975), “Morhing and Body’s Objection to the
Coase Theorem: A Note”, Economica, 42 (116); Hillman, a.g.e.
221
96
içmeyen bir kişi, sigara içilmediğinden dolayı aşırı zarar gördüğünü ileri sürebilir. Burada asimetri bilgi var. Çünkü MB fonksiyonun oluşumu
sadece sigara içici ve MC fonksiyonunun oluşumu da sadece sigara
içmeyen için bilinmektedir. Kişiler tartışma ve pazarlık maliyetlerinin
(işlem maliyetleri) dışsallık sorununu çözmeden dolayı elde edecekleri
faydayı aşacağını düşünürlerse görüşmelere başlamayacaklardır. İşlem
maliyetlerinden dolayı, sigara içen ve içmeyenler arasında pazar genellikle mevcut değildir. Sigara içenler istedikleri yerlerde sigara içmekteydiler. Ancak 20. yy’in sonunda, yasal haklar sigara içmeyenler için
değiştirildi. Sigara içenler için yasal hakların oluşturulması ile birlikte,
sigara içmeyenler nadiren sigara içmemeleri için sigara içenlere ödemelerde bulundular. Sigara içemeyenler yasal haklara sahip oldukları
zaman, sigara içenler genellikle sigara içilmesine izin verilmesi ödeme
yapma girişiminde bulunmadılar. Ayrıca Coase Teoremi tarafından
öngörülen pazarın yaratılmasında işlem maliyetleri çok yüksektir.
Asimetrik Bilgisiz İşlem Maliyetleri
Bir diğer eleştiri sıfır maliyete iliksindir. İşlem maliyetleri, asimetrik
bilgisiz Coase Teoremi tarafından etkin sonuç öngörülerini engelleyebilir. Tam rekabet işlem maliyetlerinin yokluğuna bağlı olmasına
rağmen, işlem maliyetlerinin her zaman sıfır olması tartışmalı bir konudur.
Piyasa Yaratmada Kişisel İsteksizlik
Coase Teoremi sıklıkla pazar yaratılmasında bireylerin isteksiz
olmasından dolayı başarısızdır. Örneğin postanede kuyruk olduğunda
kişi beklemek istemiyorsa kuyruğun önündeki kişiye para karşılığı yerini teklif ederek pazar yaratabilir. Henüz insanlar kuyruktaki yerlerinden
vazgeçmek için ödemeleri kabul etmeye hazır değiller. Para teklifinin
nazik bir davranış olmadığını ve kuyruktaki yerlerinin satılamayacağını
düşünebilirler. Kuyruktaki yerlerinin satılık olmadığını düşünmelerine
rağmen, yeterli miktarda para teklifi ile görüşleri değişebilir. Kuyruktaki yerini kişi sattığı zaman kuyruktaki yerinden şikayetçi olan
diğer kişiler işlemlerden etkilenmeyeceklerdir. Ancak kuyruktaki
yerleri değişmemesine rağmen bu durumu adaletsiz bir işlem olarak
düşünebilirler. Dolayısıyla pazarın yaratılması her zaman mümkün olmayabilir.
97
4. Fiyat Ayrımı
Eğer yaratıcılar kullanıcı tercihlerine dayalı bir fiyat ayrımı yapabiliyorlarsa sosyal kaybın minimumlaştırılabileceğini belirtilmiştir. Tam
fiyat ayrımı varsayımı geçerli olduğunda olası olmasında telif hakkı
sahibi, marjinal maliyetten daha fazla bedel ödemeye istekli tüketicilerden yüksek bedel alınabilecektir.
Tercihlerin nasıl ölçüleceğine bağlı olarak ekonomistler fiyat
ayrımında üç şekilde sınıflandırma kullanmaktadırlar. Birinci derece
fiyat ayrımında, fiyat farklılıkları satın alıcının değerlendirmesiyle ilgili olarak onun niteliklerine bağlıdır. İkinci derece fiyat ayrımında,
fiyat farklılıkları alıcıların seçimiyle bağlantılıdır. Üçüncü derece fiyat
ayrımında ise, satıcılar tüm alıcıların tam değerlendirmelerini bilir veya
öğrenirler.222
Yasal kurallar, entelektüel mülkiyetin satışında fiyat ayrımını
sağlar. Örneğin telif haklarının yasal tanımı şu hakları içerebilir:223
- Çalışma materyali şeklini yeniden üretme hakkı,
- Çalışmayı yayınlama hakkı,
- Çalışmayı başarma hakkı,
- Çalışmanın adaptasyonun yapma hakkı gibi.
Geleneksel görüşe göre EMH’da fiyat ayrımının iki avantajı
bulunmaktadır. Bunlardan ilki fiyat ayrımının sosyal maliyetleri daha
yüksek fiyatlar yardımıyla düşürebilmesidir. İkincisi telif hakkı, verilen çalışmanın üretimini ve beklenen kârın elde edilmesini üretici
fazlalığını artırabilir. Kârlılıktaki bu artış telif hakkı verilen çalışmaların
daha fazla üretilmesine yola açar.224
Ekonomistler, fiyat ayrımına iyimser bakanlar ve bakmayanlar olmak
üzere iki’ye ayrılmaktadırlar. Fiyat ayrımcılığına iyimser bakanlar,
telif hakkı sahiplerinin yüksek değerli ve düşük değerli kullanıcılar
222
M. J. Meurer (2001), “Copyright Law and Price Discrimination”, Boston Univeristy
School of Law Working Paper No.01-06, s.9.
223
Gans, Williams and Briggs, a.g.e., s.10.
224
G. S. Lunney, Jr. (Spring, 2008), “Copright’s Price Discrimination Panacea”, Harvard
Journal of Law & Technology, 21 (2), s.388.
98
arasında farklılaştırma ile telif materyallerinin dağılımını maksimize
edecek teşvike sahip olabileceklerini ileri sürmektedirler. Fiyat ayrımı,
kazançları korurken hakların çok daha geniş ölçüde satılmasına izin vermektedir. Daha fazla ödemeye istekli olanlara daha fazla bedel yükleyerek kullanılabilecek entelektüel mülkiyet haklarının daha büyük miktarda kullanımı olabilecektir. Böylece sosyal maliyet düşecektir.
Fiyat ayrımı konusunda iyimser olmayanlar tam fiyat ayrımının çoğu
zaman, tek fiyat oluşumuyla sonuçlanandan daha az çıktıya yola
açabileceğini belirtmektedirler.225
Fiyat ayrımını eleştirilerin temel dayanağı kısmi denge analizidir.
Şöyle ki; fiyt ayrımını eleştirenler çeşitli fiyat ayrımının sadece spesifik piyasalar için uygulanabileceğini ekonominin geri kalan kısmı
üzerinde etkili olmayacağını belirtmektedirler. Ancak kısmi denge analizinin kullanımı da bazı sorunlar yaratabilir. Belirli sektörlerde fiyat
ayrımını artırmak, daha fazla yaratıcı çalışmaya yol açacaktır. Fakat bu
artışın gerektirdiği ilave kaynak ekonominin diğer verimli alanlarından
aktarılabilecektir.226
5. Veritabanı Koruması
Veritabanı koruması alanında çalışan Yen, kamusal malları dışlayamama
ve rekabetin olmaması açılarından tanımlayan geleneksel yaklaşımı baz
almıştır. Yen’e göre veriler bu koşulları karşıladığı için eksik üretim
sistematiğine konu olacaklardır. Üretimlerini teşvik etmek için herhangi bir girişim kullanım ve teşvikler arasında takasta sorun yaratacaktır.
Yen vertabanları korumasının bu sorunu sınırlamayı amaçlamaktadır.
Veritabanı koruması yoluyla üreticilerinin fiyat ayrımı bağlantısını kurarak finans olanağı sağlayabileceklerini belirtmektedir. Bir sonuç olarak
Yen kamusal mallar ekonomisiyle güçlü bir ilişki taşıyan veritabanının
telif hakları korumasının mihenk taşı olarak yaratıcılığı artırabileceğini
ileri sürmektedir.227
James Gibson ise, piyasa güçlerinin tek başına sosyal refah açısından
vertabanı ürünlerin optimal altı düzeyde üretileceğini belirtmektedir.
Bu piyasa başarısızlığının nedeninin bilginin bir kamusal olmasından
225
Lindsay, a.g.e., s.27.
226
Lunney, Jr., a.g.m., s.390.
227
Yoo, a.g.m., s.654.
99
kaynaklandığı ileri sürülmüştür.228
B. DEVLET MÜDAHALESİ
Klâsik Ortadoks kamu malları teorisi, devlet müdahalesinin standart ekonomik geçerliliğini “etkinlik” ve “optamilite” tanımlarına
dayandırmaktadır. Ortodoks yaklaşımında, etkinsizlik sözkonusu
olduğu zaman etkinsizliği ortadan kaldırmak için devlet müdahalesi
gerekmektedir.229
Bilginin yaratılması ve dağılımında piyasa mekanizmasının başarısızlığı
devlet müdahalesini gerekli kılmaktadır. Devletler kamu çıkarları için
kapsamlı bilgi yayınlarını sunması gerekmektedir. Hükümetler kamu
refahı için bilginin dağılımı ve arzını özellikle pozitif dışsallıkları
nedeniyle artırmaya çalışmalıdırlar. Genel olarak devletler kamusal
malların arzında önemli rol oynarlar. Devlet müdahalesi bilginin
miktarını kontrol etmek, EMH’ni düzenlemek, bilgiyi paylaşmayı
teşvik etmek gibi unsurlardan oluşmaktadır.230
Devlet müdahalesi bilgi yaratıcıları ve kullanıcıları arasında denge
sağlamalıdır. Bilgi sahipleri bakımından bazı yazarlar örneğin.231
Ludwig Von Mises, Murray Rothbard Ronald Coase, Harold Demsetz, and Richard Posner dışsallıkların mülkiyet hakları korumasını
kaldırabileceğini ileri sürmüşlerdir.232
Devlet müdahalesi iki temel kavram çerçevesinde yapılmaktadır. Bunlar; adil kullanım doktrini ve EMH’dir.
1. Bilginin Adil Kullanım Doktrini
Adil kullanım doktrini(the fair-use doctrine) piyasa mekanizması
başarısızlığı sorununa yönelik geliştirilen bir araçtır. Bilginin ticari
yönü, bir kamusal mal olarak bilginin sosyal amaçları ile çakışmaktadır.
Adil kullanım doktrini belirli koşullar altında çalışmanın en azından
bir bölümünün yazarın izni veya karşılığı verilmeksizin bireylerin
228
229
J. Gibson, J. (2004), “Re-reifing Data”, Notre Dame Law Review, Vol: 80, s. 174.
Cordato, a.g.m., s.393.
230
Kansa, Schultz and Bissell, a.g.m., s.298.
L. V. Mises (1977), A Critique of Interventionism; Coase, a.g.m.; Demsetz, a.g.m.;
Posner, a.g.m.
231
232
Simpson, a.g.e., s.10
100
kullanımına sunulabileceğini ileri sürmektedir. Böylece adil kullanım
doktrinine göre iki rekabetçi çıkarlar (bilgi yaratıcılarının faydaları ve
kamunun faydaları olarak) dengelemelidir.233Bu doktrine göre bilginin
dağılımını önlemek veya geciktirmek asimetrik bilginin olduğu piyasalara yol açar. Bu durum kullanıcılar arasında rekabetin bozulmasına
neden olur. Çünkü tam rekabet tam bilgiyi ve gerçek faydanın beyanını
gerektirir.234
Adil kullanım doktrinini savunanlar geleneksel olarak işlem maliyetlerinin etkileri üzerine odaklanmaktadır. Yazarlar adil kullanımın,
bilgiye giriş ve teşvikler arasında bir denge sağlamada amacına hizmet
ettiğini varsaymaktadırlar.
Yoo, kamusal mallar ekonomisinin uygulamasının yeniden formalasyonunda adil kullanım bu ekonomik gerekçesinin yeterliliği konusunda
şüphelerin olduğunu belirtmektedir. Görüşlerini şöyle açıklamaktadır:
Tam kamusal mallar teorisinde, marjinal üstü maliyet fiyatlamasının
yazarların varsaydıkları kadar sorun olmadığı kabul edilir. Yaygın piyasa başarısızlığını temsil eden marjinal üstü maliyet fiyatlaması teorisi,
marjinal üstü maliyet fiyatlamasının yarattığı refah kaybının böyle bir
fiyatlamayla yapılan ürün çeşitlemesinden kaynaklanan refah kazancı
ile dengelendiği şeklinde görüşü ileri sürmüştür.
Ancak adil kullanım günümüzdeki gerekçesi adil kullanım alanının
daraltılması ve marjinal maliyete yakın fiyatla bilgiye girişe izin verilmesinin gerçekte girişleri teşvik edeceği ve rekabetteki artışlar nedeniyle dolaylı olarak fiyatların düşülmesine izin verilmesi gerekçelerini
göz ardı etmektedir. Yine bu gerekçeler sınırlandırılan adil kullanımın
fiyat ayrımcılığı yoluyla rekabetçi dengeyi daha etkili şekilde teşvik
edebileceği olasılığını dikkate almada başarısız olacağıdır.235
Adil kullanım doktrini, telif hakları yasalarının tersine yukarıda
belirtildiği üzere hem bilgi sahipleri hem de bilgi kullanıcılarının
haklarını korumaktadır. Bu açıdan adil kullanım doktrini sadece bilgi
kullanıcıları açısından değil ayni zamanda bilgi yaratıcıları açısından
da önemlidir. Çünkü bilginin dağıtılması ve paylaşımı uzun dönem de
bilgi yaratıcılarına da yarar sağlayacaktır. Bilgi yaratıcıları onların mo233
234
235
Dowell, a.g.m., s.851-852
Lor and Britz, a.g.m., s.62-63.
Yoo, a.g.m., s.707.
101
nopollerinin sağladığı kısa dönem çıkarları ile bilginin dağılımına izin
vermek ile sağlayacakları uzun dönem çıkarlarını dengeleyeceklerdir.
Böylece yeni bilgi yaratılabilecektir.236
Bilginin adil kullanım doktrinini belirleyen dört faktör bulunmaktadır:
Kullanımın amacı ve niteliği: Bilginin kullanımı ticari bir nitelik mi
taşıyor yoksa kâr amacı dışında eğitim amaçlı mıdır?
Telife konu olan çalışmanın niteliği.
Alınan bilginin toplam çalışma içindeki oranı.
Potansiyel piyasa için kullanımın etkisi veya telife konu olan çalışmanın
değeri.
Birinci ve ikinci faktörler, EMH’nin belirli türlerinde kamu girişinin
sağlanmasına yöneltilebilir. İkinci, üçüncü ve dördüncü faktörler, bilgi
yaratıcısının çalışmasının kontrolünü devam ettirmesi açısından önemlidir.
Adil kullanım doktrini aşağıdaki koşullara kullanılabilir:
Piyasa başarısızlığının olması,
Bilgi kullanımının sosyal açıdan istenmesi,
Adil kullanımın sağlanması bu gerçekleştirilirken özellikle telif sahiplerini teşvik etmenin önemli zararlara neden olmamasına dikkat edilmelidir.
2. Entelektüel Mülkiyet Hakları
Dışlayamama ve uygun değerlendirmeme (sahibinin buluşun tüm
kazancını elde edememesi) gibi piyasa başarısızlığına yol açan faaliyetlerde mülkiyet hakları kuracak bir sistem aranır.237
Piyasa mekanizması, bilgi sahipleri için EMH korumayı garanti edememektedir. EMH’nin yokluğu halinde yeni bilgi üretimi istenen
düzeyde gerçekleşmeyecektir. Bu durum ekonomik ve sosyal olduğu
kadar etik durumla da ilgilidir.
236
Gordon, a.g.m., s.1603.
237
Winston, a.g.e., s.56
102
Devlet müdahalesi çeşitli şekillerde olabilmesine rağmen, entelektüel
mülkiyet teorisinde ve kamusal mallar teorisinde yasal monopolleri
sınırlandırmayı gerçekleştirmek için EMH sisteminin kurulması genel
kabul görmüştür.
Kamusal mallar teorisi, yaratıcı ve orijinal çalışmaların sunulması
ve açıkça görülmeyen buluşların niçin düzenlenmemiş piyasalarca yeterince teşvik edilemeyeceğini açıklar. Devlet müdahalesi tüm
kullanımlar için mevcut bilginin miktarını artırma yolu olarak kabul
edilmektedir.238
Ancak bilgi malının küresel kamusal mal olma özelliği gereği bunların
piyasa mekanizmasında eksik üretiminde görülen bu sorun sadece hukuk aracıyla gerçekleştirilemez. Hukuk ve piyasa davranışları yönetmekte, fakat diğer işlevleri yapmamaktadırlar. EMH alanında son yıllarda
en fazla dikkate alınan davranışsal sınırlamalar, hukuki ve ekonomik
değil aynı zamanda tekniktirler.
Teknikler EMH kanunun gelişmesinde önemli rol oynarlar. Çünkü bilgi
malı için piyasa başarısızlığı sorunu şiddetlenmektedir. Teknolojik bilginin dağılımı ve yeniden üretimi maliyetlerini düşürmektedir.239
Entelektüel mülkiyet türleri içinde patent ve telif haklarından farklılık
gösteren ticari markalarda bile düzenlenmemiş özel piyasaların, ticari markalar üretiminde optimal teşvik sağlaması olası değildir. Bilim
ve sanat alanında gelişmeyi teşvik etmek için devletin patent ve telif
kanunlarında müdahalesinde olduğu gibi bu piyasa başarısızlığı devlet
müdahalesinin uygun olup olmadığını düşünmeyi haklılaştırmaktadır.240
Dolayısıyla EMH’ni oluşturmak hem de bilgi kullanıcılarının haklarını
korumak üzere devlet müdahalesi gereklidir. Bu amaçla devlet bilginin üretimi ve dağıtımını kendisi sağlayabilir. Bu şekilde özellikle
Dünya Bankası, OECD gibi uluslararası kuruluşlar bilginin dağılımı
ve yaratılmasında önemli görevler üstlenirler.241 Özellikle İngiltere ve
Amerika hükümetleri, bilginin dağılımı için önemli altyapı yatırımları
238
Barnes, a.g.m., s.23.
239
Gibson, a.g.m., s.164.
240
Barnes, a.g.m., s.24.
241
Stiglitz, a.g.m., s.310.
103
yapmışlardır.242 Devletin bizzat hizmeti sunması, vergi yükümlüleri gibi bazı bireylerin fedakârlığına neden olabileceği düşüncesiyle
eleştirilmiştir. Ancak bu eleştiri pek fazla taraftar bulamamıştır. Çünkü
bilginin faydası tüm topluma yayılmaktadır.
Devlet müdahalesinin bir ikinci şekli ise, yardım veya düzenleme
yapmayı içermektedir. Ancak bu ilkinden daha karmaşıktır.
Devletin EMH sistemini dolaysız parasal yardıma tercih etmesinin
başlıca nedeni patent sisteminin iki temel üstünlüğüdür. Birincisi
dolaysız yardım sistemi araştırmacılar tarafından bir seçim yapma
böylece hangilerinin iyi araştırıcı olmasının muhtemel olduğu ve hangi projelerin en yüksek geri ödeme olanaklarına sahip olanını seçme
konusunda bir yol bulunmasını gerektirir. EMH sistemi performans
esasına göre bireylerin araştırma çabalarını ödüllendirmenin bir yoludur. İkincisi EMH sistemi buluştan faydalananların bunun bedelini
ödemesini sağlar. Daha iyi ürün yaratıldığında kâr yaratıcının olur. Bu
kâr kendisine başarılı Ar-Ge programı dolayısıyla tüketici tarafından
fiilen ödenen bir tazminattır.243
Yeni bir bilgi yaratmadan dolayı bilgi sahipleri özel haklara sahip
olmalıdırlar. Bu haklar entelektüel mülkiyet hakları olarak adlandırılırlar.
EMH, hukuk sistemi içinde değerlendirilmesi gerektiği için her ülkede
telif kanunları, patent kanunları gibi kanunlarladüzenlenirler. EMH
sayesinde örneğin telif kanunları bilgi sahiplerine çalışmalarının maddi
karşılığını alma fırsatı verir.244
EMH rejimi bir spesifik politik toplumda uygulanacak yazılı ve geleneksel kurallar olarak tanımlanabilir.245
EMH’nın arz ve talep olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. Bu yönleri
EMH içinde önemli bir türü olan telif hakları örneği ile gösterilebilir.
Telif haklarının arz kısmında eserlerin yaratıcıları yer alırlar. EMH
sisteminde yaratıcılar bir kazanç motivasyonuna sahiptirler. Onlara eserleri için daha yüksek ödemeler önerilirse, buna yaratıcılık için daha
242
Greenaway, a.g.m., s.916.
243
Stiglitz, a.g.e., s.853.
244
Kansa, Schultz and Bissell, a.g.m., s.294.
D. Archibugi and A. Filippetti (2010), “The Globalization of Intellectual Property
Rights: Four Learned Lessons and Four Theses”, Global Policy, 1 (1), s.138.
245
104
fazla çaba harcayarak yanıt vereceklerdir. Ayrıca daha yüksek düzeyde
telif hakları koruması, yaratıcılara piyasada daha fazla monopol gücü
verecektir. Telif hakları korumasındaki bir artış, daha büyük telif ürünleri arzına yol açacaktır.
Ancak telif hakkı kanunları tüketicilerin kamusal çıkarları ile
yaratıcıların çıkarları dengelendiği bir mekanizma altında uygun
şekilde çalışacaktır.246
EMH sistemi piyasa başarısızlığına karşı bir alternatif olarak
düşünülmekle birlikte kendi içinde olumlu ve olumsuz yönleri
bulunduğu da belirtmek gerekir. Bilgi kamusal malı ile doğrudan ilgili olan telif hakları açısından bu olumlu ve olumsuz yönler şöyle
özetlenebilir:247
Olumlu Yönler:
Yaratıcı üretimi teşvik etmek,
Türetilen inovasyonun faydalarını ödüllendirmek,
Talep edilen bilginin önemine dayalı fiyat ayrımcılığına izin vermen
uyarlamaya sahiplik olmaktır.
Olumsuz Yönler:
Monopol yükünün ağırlıklı olması,
Network mallarının uygulanmasında önemi etkinsizliklerin olması,
Adil kullanımla hafifletilmeksizin inovasyonun artırılmasında engellerin olması,
Modüler sistem inovasyonunun gelişimini (örneğin bilgisayar yazılım
sistemi tasarımı) engellemektir.
Daha öncede belirtildiği üzere EMH sistemi, bilginin rekabet olmasızın
tüketilmesinin tüm avantajlarını ortadan kaldırmaktadır. Telif haklarını
koruma kamu çıkarları cin bilginin kullanımının sınırlanmasına yol
acar. EMH, bilgi yaratıcılarına çalışmalarını kontrol etme olanağı
sağlar. Ancak EMH’ların oluşturulabilmesi ödeme yapmayan bireylerin
dışlanmasının sağlanması gerekir. Dışlama olasıdır. Ama maliyetli olabilir. Bu maliyetler ekonomik literatürde işlem maliyetleri olarak geçer.
246
247
Watt, a.g.m., s.67, 73.
David, a.g.m., s.29
105
İşlem maliyetleri, iletim sürecini teşvik etmeyen piyasa değişimleri için
engeller olarak tanımlanmaktadır.248
Ancak telif hakları kanunları, sadece monopolcü fiyatlarla bir bilgi ve
patentin kullanımını sağlayarak yaratıcıları korumayı içeriyorsa, etkinsiz olacaktır. Adil EMH’ları sisteminin amacı, bilgi yaratıcılarının
haklarını yeterince korumak ve yeni bilgi üretimini teşvik etmek
aynı zamanda sosyal refahın gelişimini önleyici güçlü korumalardan
kaçınmaktır. Hükümetler, bilgi kullanıcılarının haklarını dikkate alarak
telif kanunlarını sınırlayabilirler. Örneğin süre, EMH parametrelerinden biridir. Bu sınırlanabilir.249
Çok fazla koruma sağlayan EMH sistemleri yeni bilginin yayılmasını
engelleyecek monopolleşmeye yol açacaktır.250
EMH’nin tüm yönleri dikkate alındığında, EMH yasasının hazırlanırken
bu üç gerçeğin korunması gerektiği belirtilmektedir:
(1) Bilgi bir kamusal maldır.
(2) EMH korumasının her ilave şekli, EMH alanı ve sayısındaki her
artış bilginin paylaşımı için bir sınırlamadır.
(3) Çünkü böyle bir paylaşımın marjinal maliyeti sıfırdır. Doğru fiyat ilave tüketici için sıfır olmalıdır. Oysa herhangi bir ilave entelektüel
mülkiyet koruması sıfır olmayan fiyatı kapsar ve bu da istenen sosyal
sonucu önlemeye hizmet eder.251
EMH yasaları piyasa başarısızlığını nasıl giderecektir? Öncelikle telif
ve patent rejimleri, “tüketimde rekabetin olmaması” ve “dışlayamama”
ilgili piyasa başarısızlığına dört şekilde yönelmelidir:
(1) Değerli fikir ve bilgi üreticileri, sınırlı monopol dönemi boyunca,
ödeme yapmayanların maliyetlere katılmaları girişiminde bulunabilirler. Bu durum kamusal mal arzı için, teşvik yaratılmasıyla dinamik
248
T. Cowen, T. (1998), “Public Goods and Externalities: Old and New perspectives”,
The Theory of market Failure, (Ed: Tyler Cowen), Virginia: George Mason University
Press, s.1-26 ; Posner, a.g.m., s.1-5.
249
Stiglitz, a.g.m., s.310.
250
Falvey, Fosterand Greenaway, a.g.m., s.701.
251
Barnes, a.g.m., s.37.
106
etkinlik amacını geliştirecektir. Eğer kamu yaratılan buluşları yeterince
yüksek oranda değerlendiremiyor ve verilen değer buluştan elde edilen toplam faydayı yansıtmıyorsa, sözkonusu ödeme miktarı buluşun
maliyetlerini karşılamada yeterli olmayabilir.
(2) Kullanıcılar sınırlı yasal monopol süresi dolduktan sonra fikir ve
bilgilere ücretsiz girebileceklerdir.
(3) Sınırlı monopol dönemi boyunca telif ve patent sahipleri istememelerine rağmen düşünce ve buluşlarını diğerlerinin kullanımına
sunacaklardır. Hakları lisanslamak ve transferini sağlamak, sınırlı
monopol dönemi boyunca statik etkinlik kaybını ortadan kaldırmaz.
Statik etkinlik amacı, en azından üretimin marjinal maliyetini (sıfır)
ödemeye istekli olanların yaratıcı çalışmalara girebilmesini temin etmektir. Entelektüel mülkiyet sahiplerinin istedikleri fiyatı karşılayarak
buluşlardan pozitif bir değer elde edenlere bilgiye girebileceklerdir.
(4) Telif ve patent kanunları dışlayamamadan dolayı talebin açıklanması
sorununu çözmemektedirler. Bir kişinin ödemeye istekliliği, ona yüklenen fiyat ve ödeme yapmayanların dışlanmasıyla açıklanır. Patent ve
telif hakkı sahipleri en azından ödeme yapmayanlara karşı dışlama
hakkını kullanmayı sağlayabilir:252
Bazı yazarlar piyasa başarısızlığını gidermek üzere hazırlanacak EMH
kanunlarında özellikle entelektüel mülkiyete konu olan değerlerin bir
kamusal mal olduğu gözönünde tutularak hazırlanmasını belirtmişlerdir.
Örneğin Lemley ve O’Brien EMH kanunlarında kamusal mal teorisinin
uygulanmasını savunmaktadırlar. Çalışmalarında entelektüel mülkiyet
kanunlarının kamusal mallar argümanıyla düzenlenebileceğini belirtmektedirler. Bu argüman bir dereceye kadar yeni çalışmanın dağıtımı
ve yaratılması ve bunların maliyetlerini dengeleyecek yeterli teşviki
içermektedir.253
Ayrıca adil ticaret sistemi, sağlam EMH korumasının faydalarını elde
etmek için önemli olacaktır. Açık olmayan bir ekonomide güçlü EMH
koruması daha az rekabet, yatırım sınırlılığı ve piyasa büyüklüğü
sorunları kapalı ekonomideki diğer koşulların olup olmamasına bağlı
olacaktır.254
252
A.g.m., s.43.
253
Lemley& O’Brien, a.g.m., s.268.
254
Sherwood, a.g.m., s.494.
107
Ülke uygulamalarına baktığımızda, bazı ülkelerde güçlü EMH
koruması bulunmaktadır. Bu ülkelerde EMH sahipleri herhangi
bir ihlale karşı yasalarla korunma garantisi altındadırlar. Bazı
ülkeler de ise, hem zayıf EMH korumasına sahiptirler hem de
EMH uygulanmasında çok daha az kamu yararı bulunmaktadır.255
255
Archibugi and. Filippetti, a.g.m., s.138.
108
Ü Ç Ü N C.Ü B Ö L Ü M
KÜRESELLEŞME VE DİJİTAL PİYASALARDAKİ
GELİŞMELERİN BİLGİNİN OLUŞMA VE DAĞILIM
SÜREÇLERİNE ETKİLERİ
I. KÜRESELLEŞMENİN ETKİLERİ
Küreselleşme ve teknolojik değişim bilginin önemini artırmış özellikle internet, bilgi ve EMH’nin faydalarını maksimize etmede bir alan
oluşturmuştur. Özellikle internetin gücü kültürel miras ve geleneksel
bilgi gibi entelektüel değerleri anlamada sanayilere ve topluma yeni
bir fırsat sağlamıştır. Ancak belirtmek gerekir küreselleşme, teknolojik gelişim ve internet, entelektüel mülkiyetin değerine yeni bir anlam
kazandırmakla birlikte, yaratıcılar ile pazar arasında bir bağ inşa etme
ve mülkiyet haklarını koruma ihtiyacını artırmıştır.256
Küreselleşme siyasal, sosyal ve kültürel boyutları da dikkate almakla
birlikte temelde ekonomik bütünleşmeye yönelmektedir. Küreselleşme
ile üretim faktörlerinin hareketliliği ve liberalizasyonu artmıştır. Artan liberalizasyon, bilgi ekonomisi alanında da kendini göstermiştir.
Örneğin araştırma sonuçlarının yayılmasındaki sınırların kaldırılması,
bilgi üretiminin özelleştirmesi gibi sonuçlar oluşmuştur. Bu durum
bilginin ticarileştirilmesine neden olmuştur.
Küreselleşme Ar-Ge faaliyetlerini büyük ölçüde etkilemektedir.
Küreselleşmesinin Ar-Ge alanındaki temel bir ürünü birçok gelişmekte
olan ülkelerde araştırmacılara gelişen fırsatlar getirmesidir. Artık
önemli araştırma alanlarında, büyük ilerlemeler yapmak geniş laboratuvar tesislerini gerektirmemektedir. Ar-Ge’nin küreselleşmesinin bir
diğer yönü araştırmalarda ittifaklarla artış sağlanmasıdır. Firmalar hem
ortaklaşa olarak bilgi ve riski paylaşacak bilgi platformunu oluşturmakta
hem de işbirliğinin önemi ortaya çıkmaktadır. Bunların sonucunda bilgiyi koruma ve tanımlama kararlarında entelektüel mülkiyet önemli rol
oynar. Çünkü entelektüel mülkiyet çeşitleri, riski paylaşmada katkı
257
256
İdris, a.g.e., s.67, 56.
257
Ben Ahmed, a.g.m., s.3.
109
sağlamayan diğer kişileri de korumaya hizmet eder.258
EMH’lerde iki temel yenilik getirilmiştir. Bunlar;
(1) Küreselleşme ile ekonomik faaliyet alanları ve onun içinde yer alan
EMH tamamıyla değişmiştir.
(2) Küreselleşme ile birlikte artan ticaretteki liberalizasyon dikkatleri
EMH ve uluslararası ticaret anlaşmalarına çekmiştir.259
EMH için uluslararası talep, bir küreselleşen ekonomide bilginin oluşturulması ve yeni dizaynlar üretmenin EMH’lara adaptasyonunu gerektirmesi ve EMH’nin üretim tekniklerinin ticari
başarı için artan ölçüde temel oluşturmasından kaynaklanmaktadır.
Nitekim teknoloji ticaretindeki küreselleşme EMH’daki sistematik değişimi açıklamada kendisi anahtar bir faktördür.260
II. DİJİTAL TEKNOLOJİLERDEKİ DEĞİŞMELERİN
ETKİLERİ
II. Dünya savaşından 1990’ların ortalarına gelinceye kadar dünyada
EMH sistemiyle ilgili ülkelere göre iki deneyim türü görülmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde, radikal olarak EMH’lerin koruma düzeyinde düşme görülmektedir. Gelişmiş ülkelerin ise, yeni ve kendine özgü
korumaları yarattıkları gözlenmiştir. Her iki deneyimin de amaçlarını
tam olarak gerçekleştirdiği söylenemez. Ancak bu yıllarda entelektüel mülkiyet kavramları, bilim ve teknolojide bu kavramların esnek
uygulanabilirliğinin sağlamada dünyada büyüyen bir bilinçlenme
görülmeye başlandı.
Yirmi yıl önce işletme seminerleri akademik araştırmalar gibi
çalışmalarda dikkatler daha çok yatırımlar üzerindeydi. Ama bu durum
değişti. Dikkatler teknoloji, inovasyon ve bunların refah sağlamadaki
rolleri üzerine çekilmiştir. 1970’lerde teknoloji destekleyici rol oynardı.
J. A. Armstrong (1993), “Trends in Global Science and Technology and What They
Mean for Intellectual Property Systems”, Global Dimensions of Intellectual Property
Rights in Science and Technology, (Ed: M. B. Wallerstein, M. C. Mogee, R. A. Schoen),
Washington, D. C.: National Acedemy Press, s. 192.
259 C. Juma (1999),Intellectual Property and Globalization. Implications for Developing Coun258
tries, Science Technology, and Innovation Working Paper No. 4. Cambridge: s.2,7.
260
Maskus (2000), a.g.e., s.83.
110
EMH programlarda yer alıyordu. Çoğunluklada tüm haklar temsil edilmiyordu.261
Teknolojik devrim birçok alanı olduğu gibi bilgi ekonomisini de
etkilemiştir. Entelektüel mülkiyet olarak bilginin yaratılması kadar bilginin dağıtılması da önemlidir. Çünkü bilginin potansiyel
kullanıcılara transfer edilmesi gerekmektedir. 19. yy’da Almanya,
Amerika ve İngiltere gibi sanayileşen ülkeler gelişen bilgiden büyük
ölçüde yararlanmışlardır. 20. yy’in ikinci yarısında Japonya, Güney
Kore, Singapur ve Tayvan gibi ülkeler yurtdışında gelişen teknolojinin
adaptasyon ve imitasyonunu gerçekleştirerek ileri teknolojiyi yakalamaya çalışmışlardır.
Günümüzde bilginin ve teknolojik buluşların dağıtımında temel araç
dijital piyasalardır. Dijital piyasa kavramı 20. yy’in son on yılında
görüldü. Internet dijital teknolojinin başlıca aracıdır. Orijini Amerika
olan internet gerçek bir küresel olgudur.262 21. yy’in son çeyreğinden
itibaren bilginin kullanımı ve dağılımının internet üzerinden yapılması
artmıştır. Refah yaratma ve onun sonucu olan sosyal ve kültürel faydalar, İngilizcede üç ‘i’ olarak geçen üç unsurun (innovation, information and ideas) yaratılması ve yönetilmesine bağlıdır. Bu üç
unsura 21. yy’da dördüncü ‘i’ olarak internet eklenmiştir. Bunlar
günümüzde teknolojinin gelişmesinin yakıtı olarak kabul edilmektedirler.263 Bu sayılan unsurlardan biri olarak internet birtakım avantajlara sahiptir. Bu avantajlar; internetin daha az maliyetli olması,
yayıncıların kontrolünün internet üzerinden yapılan yayınlarda daha
fazla olması, patent çalışmalarına girişin daha kolay olması, internetin bir bütün olarak bilgi kaynağının tamamı yerine daha küçük
kısımları sağlama olanağı tanıması, bilgi kaynaklarından uzak
araştırmacıların veya küçük üreticilerin yeni bilgiyi edilebilmelerinin
kolaylaşması, bilgi edinmenin çok daha az maliyetle sağlanabilmesi ve
e-ticaretten eğlenceye kadar çok geniş alana sahip olması sayılabilir.264
Bu avantajlar sayesinde girişimciler ve bilim adamları ileri inovasyonları
takip edebilecek, teknolojik gelişmenin belirli alanlarındaki yeni
261
Armstrong, a.g.m, s.193.
262
D. L. Spar (1999), “The Public of Cyberspace”, Global Public Goods,(Ed. I, Kaul, I
Grunberg and M.A. Stern), New York: s.346-347.
263
İdris, a.g.e., s.66.
Dowell, a.g.m.; Lor and Britz, a.g.m.; P. Layman and H. R. Varian (2003), How Much
Information Technical,Report UC Berkeley.
264
111
araştırma ve geliştirme faaliyetlerini ve trendleri bilebileceklerdir.
Web’in oluşturulduğu ilk yılında 50 milyon kullanıcıya ulaşılmıştır.
Telefonun bu rakama ulaşması 74 yılda gerçekleşebilmiştir. Internet
üzerinden trafik her 100 günde ikiye katlamaktadır.265
Dijital ürünlerin kilit özelliği, somutlaştırılamayan niteliğe sahip olmalarıdır. Bu özellik dijital ürünleri fiziki ürünlerden
farklılaştırmaktadır. Bu farklılıkların sonuçlarından biri korsan yayınlar
alanında görülmektedir. EMH ihlalini ekonomik açıdan etkileyen bu
temel farklılıklar; yeniden üretmenin marjinal maliyeti, dijital dağılım,
pazar alanı, bilgisayar donanımının bağımsızlığı ve kullanım süresinde
görülmektedir.266
Örneğin dijital ürünlerde teknolojinin önemli olduğu diğer sektörlerden
ürünleri taklit etmek veya kopyalama maliyetleri düşecek, çalma
kolaylaşacak ve daha yaygınlaşacaktır.
Dijital çağ bilginin üretimi ve dağıtımını refahın kilit bir kaynağı haline
getirdi. Yeni teknolojilerin gelişmesi ve dijital sistemin yaygınlaşmaya
başladığı 1990’ların başından itibaren entelektüel mülkiyet hakları
alanında bazı değişimler olmuştur. Bunlar şu şekilde özetlenebilir:
- EMH nihai bir değer olmuştur: Bu değişimin nedeni, internet
tarafından tamamıyla bilgiye girişin yeri, miktarı ve hızındaki değişimle
desteklenen bilgi ekonomisinin gelişimidir.267
- Ticaret kanunları ile entelektüel mülkiyet hakları politikaları
arasında bağ kurulmaya başlanmıştır: Özellikle bazı gelişmiş ülkeler
EMH’lerin yurtdışında ihlalini kontrol etmek için ticari önlemler almaya başlamışlardır.
- Uruguay Raundunda karşılıklı görüşmeler çerçevesinde ilk kez
uluslararası bir anlaşmanın (The Trade Related Aspects of Intellectual Property Rightgs) imzalanmıştır:
- Yeni teknolojilerin hızlı gelişimi, mülkiyet hakları rejimlerinin
yaygınlaşmasına ve adaptasyonuna neden olmuştur: Bu kapsamlı
teknolojik devrim bilgi ve iletişim teknolojileri, biomedical araştırma
265
WIPO, “E-commerce Primer.
266
OECD (2009), Piracy of Digital Content, s.20-21.
267
İdris, a.g.e., s.66.
112
ve geliştirme, dijital teknoloji, yüksek performans materyalleri gibi
birçok alanı kapsamaktadır. Bu nedenle mülkiyet hakları koruması
birçok ciddi yenilikler getirmektedir.268
- Ancak dijital ortam bilgiyi edinmede kazanç ve dağıtımda kimin
hak sahibi olacağı konusunda sermaye ve mülkiyet haklarıyla ilgili
yeni sorunlar ve karmaşa yaratmıştır: Bu sorunlar şöyle sıralanabilir:
i)EMH ile bilginin bir kamusal mal olması konusunda çatışmalar her
zaman mevcuttu. Fakat yeni dijital teknolojiler, bu sorunu çok daha
belirginleştirip önemli hale getirmiştir. Geçmişte de bu çatışma mevcut
olmakla birlikte bu kadar yaygın değildi. Çünkü bilginin dağılımı nispeten sınırlıydı. EMH sahipleri için çok fazla sorun değildi.269 ii) İnternet
üzerinden bilginin sağlayıcıları ve hak sahipleri arasında sorumlulukların
alanı ve boyutunun daha iyi anlaşılmasına gereksinim artmıştır270.
iii) Teknolojideki ilerlemeler EMH’nın klâsik kategorilerini
zorlamaktadır. Çünkü yaratıcı faaliyetlerin yeni şekillerini EMH’lara
uyumlaştırmak kolay olmamaktadır. Örneğin bilgisayar yazılımı hem
edebi açıklamaları hem de programlar üretim süreçleriyle entegre
edildiği derecede sanayinin faydalanma unsurlarını içerir. İlk durum
telif hakları yoluyla korumayı gösterir. Orjinalite ve aşikar olmama
gereklerini kapsayan sanayi faydalanma programları, Amerika, AB ve
Japonya gibi birçok sistemde patentlenebilir.271
- Dijital piyasalar bilginin üretimi ve tüketiminde nispeten düşük
maliyet ve tüm dünya genelinde geniş yayılımla, mülkiyet hakkı sahiplerini çok daha fazla etkilemekte ve kaygılandırmaktadırlar:
- Özellikle bilginin dijital teknolojiler yardımıyla dağıtılması, bilgi
ekonomisinde piyasa başarısızlığını artırıp, bilginin küresel kamusal
mal özelliklerini zedelemektedir: EMH korumasının artan önemli
şekli, dijital hakların yönetim planları ve dijital ortama girişi kontrol
eden ve kopyalamayı önleyen teknolojik araçlardır. 1998 Dijital Milenyum Patent Kanunu (The Digital Millennium Copyright Act), çoğu
zaman nakdi patent olarak adlandırılan yeni yasal haklar yaratmıştır.272
Dijital haklar izin verilmeyen kopyaları önlemek için getirilmiş olarak
268
A.g.e., s.32.
269
Balkin, a.g.e., s.309-310.
270
İdris, a.g.e., s.32.
271
Maskus (2000), a.g.e., s.50.
272
Balkin, a.g.e., s.311.
113
düşünülse de çok daha fazla anlamlar taşımaktadır.
- Bilginin internet aracılığıyla kullanımı kamusal mal özelliklerinden biri olan “dışlayamama” unsurunu aşırı düzeyde ihlal etmesine
yol açmıştır: İnternet bilgi sahibinin bir lisans pazarı yaratmasına ve
minimum işlem maliyetleriyle son kullanıcılardan bedel alabilmesine
izin vermektedir. Buna paralel olarak entelektüel mülkiyet haklarını
oluşturmak zorlaşmaktadır. Çünkü bedel ödemeyenleri dışlama olanağı
güçleşmektedir. Entelektüel mülkiyetin transferini kolaylaştıran internet ve e-mail gibi teknolojinin yaygın kullanımı bu zorluğu artırmıştır.273
Online işlem aracılığıyla bilgi sahipleri kullanıcılarla pazarlığa girebilirler. Belirli kullanıcıların aynı piyasadan yararlanmaları önlenebilir.
Onların kullanımı toplumsal açıdan faydalı olsa bile bu durum bilginin
kamusal mal olarak kabul edilip EMH’nin buna göre düzenlenmesini
önlemektedir.274
- Kamusal malın kullanımından dışlayabilme olasılığının olması ise
etkinsizliğe yol açabilecektir:
- Dijital teknolojiler bilgi sahiplerinin, daha sıkı ve doğrudan online
kullanım lisanslarını kontrol etmelerine olanak tanımaktadır:275
Dijital piyasalarda bilginin parçalara bölünebilmesi ve bu kısımların
değerini belirlemede zorlukların yaşanması piyasa başarısızlığına
neden olmaktadır:
- Dijital teknolojilerin mülkiyet hakları üzerine bir diğer etkisi,
dünyanı herhangi bir yerinden herhangi bir kişiye internet üzerinden kitap, resim, müzik ve filmlerin mükemmel dijital kopyasının ve
dağıtımının kolay ve hızlı bir şekilde yapılmasına olanak sağlamasıdır:
Telife konu olan materyallerin yasal olmayan dağılımına karşı
savaşmak, teknolojik silahlarla savaşmaya başlamaktır. Ancak dijital
korsanlar, kopyadan koruma tekniklerine karşı çeşitli yollar bulabilmektedir. Ayrıca birçok telif kapsamındaki çalışma arkadaşlar arasında
paylaşılmaktadır. Çoğu zaman, bireyler bunun yasal olmadığının bilincinde de değillerdir.
273
Gans, Williams and Briggs, a.g.e., s.6.
Dorrell, a.g.e.;Basic Principles for Managing Intellectual Property in the Digital
Environment (1997), Political Science and Politics, 30 (3).
275 J. McMahon (2007), “Current Developments European Union Law”, ICLQ, 56,
s.902.
274
114
- Teknolojik ürünlerin artan karmaşıklığı, ticari markaların
rolünü bir sembol yaratarak hizmet verme şeklinde basit bir fonksiyonun ötesinde geliştirmiştir: Satışa sunulan mal ve hizmetlerde
karmaşıklaşma eğilimi nedeniyle ticari markalarda en önemli oluşan
trendlerden biri sertifikalaşan markaların ve kolektif markaların
kullanımının genişlemesidir. Sertifikalaşmış marka, teknik testlerden
geçmiş ve teknik uzmanların onayladığı, işletmeler tarafından lisanslanabilen bir ticari markadır.276
- İnternet ve dolayısıyla e-ticaretin gelişmesi, ticari markaları
ve ticari marka yasalarını etkilemiştir: İşletmelerin kendileri ve
markalarını tanıtımda, prestij ve güveni kurmalarına gereksinim
artmıştır. Tüketiciler sunulan mal ve hizmetlerin tanıtımının bir aracı
olarak markalara daha yoğun güvenmektedirler. E-ticarette tüketiciler
malları almadan önce inceleme olanağına sahip değildirler. Bu nedenle
internet üzerinden kullanılan bir marka, fiziki dünyadakinden daha
değerli ve daha geniş etkiye sahip olacaktır. NitekimE-ticaretteki
gelişmeyle birlikte ticari marka ofislerine gönderilen başvuru sayısı
artmıştır.277
- Verileri toplu olarak stoklayan ve dağıtan dijital ağların oluşturulması
bilgi malının marjinal maliyetini oldukça düşürmektedir:278
- EMH’lerin değerlendirilmesinde değişiklikler olmuştur:
- Verilerin toplanmasının dijital şekilde olması onları toplum için
daha değerli ve piyasa başarısızlığı için daha hassas yapmaktadır:279
David bilginin tahsisi sorununa karma bir çözüm önermektedir. David
üç ‘’p’’ olarak nitelendirdiği üç ilkesel kurum aracı arasında bilginin
paylaşımını önermektedir. Bu üç araç; kamu patronajı(public patronage), kamu tedariki ve yasal ayırıcı mülkiyet hakları yani EMH’dir.
Bilginin geleneksel dağılımı içinde bunların dağılımının Şekil 26’daki
gibi olmasını öngörmektedir.
276
İdris, a.g.e., s.70, 168.
277
A.g.e., s.174.
278
David, a.g.m., s.1
279
Gibson, a.g.m., s.171.
115
Şekil 26: Bilgi Tahsisinde Karma Çözüm
David teknolojik gelişmeler ve bilginin dijital ortamda dağılımı sonucu
dağılım dengelerinin değiştiğini belirtmektedir. Bu değişim Şekil 27’de
şu şekildedir.
Şekil 27: Üç ‘’p’’ Arasında Denge Değişimi
Yukarıda belirtilen değişimler EMH rejimlerinin bilgi ekonomisi sistemi içine nasıl entegre edileceği ve gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerde sanayinin, hükümet yetkilileri ve araştırmacıların değişikliklere
uyumunun nasıl olacağı sorusunu gündeme getirmektedir.280
280
İdris, a.g.e., s.32.
116
Bu değişimler mevcut patent sistemi, telif sistemi gibi EMH
korumalarının dijital ortamda yeterli olup olmadığı tartışmalarına
neden olmuştur. EMH’nin daha güçlü olarak korunmasını gerekli hale
gelmiştir. Çünkü artan teknoloji ve özellikle dijital ortamlar korsan ve
taklit ürünleri artırmıştır.
Yeni teknolojilere EMH’nın adaptasyonu sürecinin başarısı üç aşamaya
dayanmaktadır:
(1) Doktrin geliştirme mekanizmaları,
(2) EMH garantileyen sistemler (örneğin patent ofisleri),
(3) EMH sistemini yürürlüğe koyacak sistemler oluşturmaktır.281
Aşağıdaki Tablo 10’da görüleceği üzere telif hakları korsanlığının
yarattığı ticari kayıplar özellikle telif hakları sanayinde ileri düzeyde
olan ülkelerde daha fazladır.
Yine tahmini telif hakları korsanlığının düzeyinin gelişmekte olan
ülkelerde gelişmiş ülkelere göre daha yüksek değerlere sahip olduğu
yani bu ülkelerde korsanlık düzeyinin nisbi olarak daha yüksek olduğu
görülmektedir.
Telif hakları korsanlığının 2008-2009 yılları karsılaştırmasında bazı
ülkelerde ticari kayıpta azalma gerçekleşirken bazılarında artış gözlenmektedir. Her iki yıl için ticari kayıpların en yüksek olduğu ülkeler, Çin
Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Hindistan, İtalya ve Brezilya
gibi ülkelerdir (Tablo 10).
Şekil 28 çeşitli ülkelerde kullanılan korsan bilgisayar yazılımı
fraksiyonları ile kişi başına gelir arasındaki ilişkiyi göstermektedir.
Şekilde de görüldüğü gibi kişi başına gelir ile korsan kopyalar arasında
negatif ilişki bulunmaktadır. Kişi başına gelirin daha düşük olduğu
ülkeler daha yüksek korsan kopyalamaya sahiptir.282 Bu durum Tablo
10’daki göstergelerle örtüşmektedir.
281
J. H. Barton (1993), “Adapting the Intellectual Property System to New Technologies”, Global Dimensions of Intellectual Property Rights in Science and Technology, (Ed: M. B. Wallerstein, M. C. Mogee, R. A. Schoen), Washington, D. C.:
National Acedemy Press, s.280; Frischtak, a.g.m., s.256.
282 Varian, a.g.e., s.2.
117
Tablo 10: 2008 -2009 Telif Hakları Korsanlığından Dolayı Ticari Kayıp Tahminleri
(Milyon $)
‘’ GSP, Amerika Birleşik Devletlerinin genelleştirilmiş sistem altında
bu ülkenin EMH uygulamalarını gözden geçirdiği anlamına gelmektedir.
Kaynak:International Intellectual Property Alliance (2010).
Bu görüşü destekleyen bir diğer gösterge olarak gelişmişl batı
toplumlarındaki bilgisayar yazılımındaki korsan oranı 2003’de %
25- % 50 arasında iken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran % 90’lara
ulaşmıştır.283
283 A.
Gayer and O. Shy (2003),’’ Copyright Protection and Hardware Taxation’’, Infor-
118
2005 yılında en yüksek bilgisayar yazılımındaki korsan oranına sahip
ülkeler Vietnam (% 90), Zimbabe (% 90), Endonezya (% 87), Çin (%
86) ve Pakistandır (% 86). Aynı yıl için en düşük bilgisayar yazılımında
korsanoranına sahip ülkeler ise; Amerika Birleşik Devletleri (% 21),
Yeni Zelanda (%23), Avusturya (% 26) ve Finlandiya ( % 26).284
Şekil 28:Çeşitli Ülkeler için Korsan Bilgisayar Yazılımı ve Kişi Başına Gelir İlişkisi
Tablo 11’de çeşitli ülkelerde telif haklarındaki korsanlık oranı tahminleri 2008 ve 2009 yılları için vermektedir. Gelişmekte olan ülkelerin daha yüksek telif hakları korsanlık oranına sahip oldukları
görülmektedir. 2008 yılına göre genel olarak 2009 yılında bu düzeyde
çok önemli miktarlarda olmasa da düşme gözlenmektedir. Bazı ülkelerde (Venezuella, Ekvator, İtalya, Meksika, Norveç ve Ukrayna)
bu oran yükselme göstermiştir. Ancak bu ülkelerin sayısı oldukça
azdır. Bazı ülkelerde ise aynı seyir devam etmiştir. Örneğin Cezayir, Mısır, Filipinler, İspanya ve Vietnam’da değişim olmamıştır.
284
mation Economics and Policy, 15, s.467.
T. M. Lenard and D. B. Britton (2006), The Digital Economy Fact Book, Eight Edition, Washington: The Progress & Freedom Foundation.
119
Tablo 11: 2008 -2009 Telif Hakları Korsanlığı Düzeyi Tahminleri (%)
Kaynak: International Intellectual Property Alliance (2010).
Küreselleşmenin yoğunlaştığı 1990’lı yıllardan sonra entelektüel
mülkiyet başvurularında başta gelen ülkelerin entelektüel mülkiyete katkılarının dağılımında değişim yaşanmıştır. Bu durum patent
kayıtlarındaki değişimle gösterilebilir (Şekil 29).
120
Şekil 29: Ülkelerin Patent Kayıtlarının Toplam Hacmine Katkılarındaki Değişme %
1983-1990
1995-2008
Kaynak: WIPO Statistics Database, 2011
‘’ GSP, Amerika Birleşik Devletlerinin genelleştirilmiş sistem altında bu ülkenin EMH uygulamalarını gözden geçirdiği anlamına gelmektedir.
mülkiyetinin korunması için Paris Konversiyonunun (Paris Convention) doğmasına neden olmuştur. Böylece ilk temel uluslararası anlaşma
gerçekleştirilmiştir. Bu anlaşma sanayi mülkiyet hakları (patent, marka
ve sanayi tasarımları) koruması şeklindeydi.285
EMH’ye yönelik bir diğer uluslararası adım, 1886’da farklı devletler
arasında telif hakları konusunda anlaşma ile atılmıştır. Böylece Berne
konversiyonu (Berne Convention for the Protection of Literary and Artistic Works), diğer ikinci uluslararası entelektüel mülkiyet anlaşması
olarak yasallaşmıştır. Her iki anlaşma da yerli ve yabancılara eşit koruma getirmektedir.286
Ayrıca Güney Amerika Serbest Ticaret Anlaşması gibi bölgesel ticaret
anlaşması ve Avrupa Birliği ve çeşitli Batı Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri
arasında görüşmeler altında birtakım ortaklıklarda EMH konusuna dikkat çekilmiştir.287
1980’lerin ortalarında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde politikacılar
entelektüel mülkiyet haklarına artan dikkatle yönelmişlerdir. Ekonomik faaliyetlerin küreselleşmesi ve bilgi yoğun ürünleri içeren
285
İdris, a.g.e., s.15.
s.16.
287 Maskus (1998), a.g.m., s.175.
286 A.g.e.,
121
uluslararası işlemlerin genişlemesi bu konuda birtakım sürtüşmeleri de
yaratmıştır. Bu sürtüşmeler, EMH korumasına yönelik ulusların farklı
yaklaşımlarının olmasından kaynaklanmaktadır.
1980 sonrası geliştirilen çeşitli ulusal yaklaşımlar, dünya genelinde daha
yüksek koruma standartlarının getirilmesine yönelik bir hareketi teşvik
etmektedir. Birçok gelişmekte olan ülke yeni uluslararası değişimlere
cevap vermek için EMH rejimlerinde reformlara başlamışlardır.288
Amerika Birleşik Devletleri 1980’lerin sonunda Güney Kore, Tayvan
ve Çin’e, 1990’ların ortasında Brezilya gibi birçok gelişmekte olan ülkeye EMH’yi geliştirmeleri için baskılarda bulunmuştur. Nitekim bu
on yıl içinde rutin şekilde yapılan bölgesel ticaret anlaşmaları, EMH
standartlarını yönetmeyi içermekteydi. Bu süreç NAFTA (North Atlantic Free Trade Association) ile başlamış fakat AB ve bölgesel ticaret
düzenlemelerine sahip gelişmekte olan ülkelerin ortak anlaşmaları ile
genişletilmiştir.289
1990’ların başına kadar Avrupa Komisyonu, araştırma ve geliştirmede
özel yatırımları teşvik etmek için kurumsal altyapının önemli unsuru
olarak EMH yasasının rolünü tanımlamıştır.290 Ancak AB’de EMH
korumasının sağlanamadığı görülmüştür. Örneğin 1999 yılında AB
sınırları içinde 25 milyon taklit makale belirlenmiştir. 2001 yılına kadar
bu sayı 95 milyona çıkmıştır. Taklit ve korsanın artan tehdidini ortadan
kaldırmak için AB Komisyonu AB yasalarını genişletme ve yeni direktiflerin getirilmesini önermiştir. Bu kapsamda 2000’li yıllarda Avrupa’da
en fazla bilgisayar yazılımındaki entelektüel mülkiyet hakları düzenlemeleri yapılmıştır. Bu düzenlemeler: Bilgisayar programlarının yasal
korunması hakkında 91/250/EEC direktif (Bilgisayar Yazılım Telif
Direktifi), bilgi toplumlarında telif ve ilgili hakların belirli yönlerinin
harmonizasyonu hakkında 2001/29/EC direktif (EUCD) ve buluşların
patentlendirilmesi hakkında önerilen 2002/0047 direktiftir.291
OECD’nin de çok kapsamlı olmamakla birlikte entelektüel sermaye ve
önlemlerle ilgili çalışması bulunmaktadır.292
288
Braga & Fink, a.g.m., s.163.
Maskus (2000), a.g.e., s.16.
290 Forrester, a.g.e., s.2.
291 V. Okanen and M. Välimäki (2004),”Some Economic Aspects of the European
Harmonization of Intellectual Property Rights in Software and its Impact to Eastern
EU~, Lavine’s Working Paper Archive, s.1.
292 OECD: Measuring and Reporting Intellectual Capital. Amsterdam, 9–11 June 1999.
289
122
EMH konusunda iki temel uluslararası kuruluş bulunmaktadır. Bunlar; Dünya Entelektüel Mülkiyet Organizasyonu (The World Intellectual Property Organization (WIPO)) ve Dünya Ticaret Örgütüdür
(The World Trade Organization (WTO). Avrupa Birliği ve NAFTA gibi
uluslararası kuruluşların faaliyetleri daha sınırlı kalmaktadır.
WIPO 1970 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kurulmuştur. Ancak ülkeler için global EMH korumasına yeterli katkı sağlamadığı
anlaşılmıştır. WIPO’ya yönelik bir diğer eleştiri ise, ekonomik perspektiften uzak olmasıdır.293
Genel olarak EMH korumasında kullanılan araçlar ve anlaşmalar Tablo
12’de gösterilmektedir.
Tablo 12: EMH Korumasında Kullanılan Araç ve Anlaşmalar
Kaynak: Maskus (2000), a.g.e., s.37-38.
Tablo 12’de de görüldüğü gibi farklı entelektüel mülkiyet türleri için
farklı uluslararası anlaşmalar bulunmaktadır. Örneğin Paris Konversi293
T. N. Srinivasan, T.N. (2000), The TRIPS Agreement: A Comment Inspired by Frederick Abbott’s Presentation, s.1.
123
yonu sadece patentlerle, Lahey Anlaşması sanayi tasarımları, Madrid
Anlaşması ticari markalarla ilgilidir. TRIPs ise tüm EMH türleri içeren
bir anlaşmadır.
B. AMERİKA
SİSTEMİ
ENTELEKTÜEL
MÜLKİYET
HAKKI
Amerika İkinci Dünya Savaşından beri hem bilimsel araştırmaları
destekleyerek hem de kendi federal ofislerinde teknolojik çalışmalarla
bilim dünyasına önemli katkılar sağlamaktadır. Bu durum devam
etmiştir. 1980’lerin başında da Amerika EMH rejimini güçlendiren ve
genişleten bir ülke olmuştur. Entelektüel mülkiyet, Amerikan ekonomisi için önemli bir unsurdur. Amerika’nın güçlü bir EMH sağlama ve
EMH’leri sistemini geliştirmede diğer ülkeleri teşvik etmede çok aktif
olmuştur. Bu durum başlıca iki kilit nedene dayanmaktadır. İlk neden
Amerikanın yıllardır teknolojik ilerlemede büyük bir pay kaynağına
sahip bir ülke olmasıdır. Bunu kaybederse diğer ülkeler karşısında
saygınlığı azalacaktır. İkinci neden ünlü ekonomistlerin son 150 yıldır
EMH’lerin dünya ekonomilerinde ve yaşam standartlarındaki önemli
büyümeyi yaratmayı sağlayan faktörlerden biri olduğunu ileri sürmeleridir.294
Amerika yasalarında önceleri sadece Amerikan vatandaşları için güçlü
koruma sağlanırken, yabancılar için daha zayıf koruma sağlanmıştır.
Daha sonra yabancılar da güçlü korumaya dahil edilmiştir.
1. Telif ve Patent Hakları
Bilimsel buluşlarda öncülük eden Birleşik Devletlerin de EMH
koruması olarak telif ve patent yasaları önem taşımaktadır. Amerikan
Patent ve Ticari Marka Ofisi (the United States Patent and Trademark
Office) patent korumasını iki ve beş yıl arasında vermektedir.295
Telif hakları sanayileri Amerikan ihracatının büyümesinde oldukça
önemli rol oynamaktadırlar. Diğer bir ifadeyle telif hakları sanayileri,
orantılı olmayacak şekilde reel Amerikan büyüme oranına pozitif olarak
katkıda bulunurlar. 2004, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında hem merkezi
hem de tüm telif hakları sanayilerinin ulaştığı reel yıllık büyüme oranı,
bir bütün olarak Amerikan ekonomisinin ulaştığı reel büyüme oranından
294
295
GAO, 2010, s.4.
Eurostat, a.g.e., s.180.
124
iki kat daha büyüktür. Örneğin 2006-2007 yıllarında merkezi telif
hakları sanayilerinin bir bütün olarak Amerikan ekonomisinin ulaştığı
reel büyüme oranına % 22.74 oranında katkı sağladıkları belirlenmiştir.
Aynı dönemde toplam telif hakları sanayileri sürpriz bir şekilde toplam
reel Amerikan büyümesine % 43.06 oranında katkı sağlamışlardır.
Telif hakları sanayileri içinde yer alan merkezi telif hakları sanayilerinin öncelikli amacı telif hakları materyallerini yaratma, üretme
ve dağıtma ve sergilemektir. Bu sanayiler kitaplar, gazeteler ve periyodikler, kayıtlı müzik, radyo ve televizyon yayınları ve bilgisayar
programlarını içerirler.
Telif hakları sanayilerinin ulusal ekonomiye katkıları yarattıkları katma
değer ile ölçülmektedir. Tablo 13, 14 ve 15’de Amerikan merkezi ve
toplam telif hakları sanayilerinin GSYİH’ye katkıları gösterilmektedir. 2007’de, merkezi telif hakları sanayilerinin yarattığı katma değer
904.3 milyar dolar, ki bu yaklaşık olarak Amerika GSYİH’nin % 6.43’ü
oranındadır. 2007 yılında, toplam telifhakları sanayilerinin yarattığı katma değer, 1.58 trilyon Dolar bu da Amerikan GSYİH’nin % 11.26’dır.
2010’da ise merkezi telif haklarının yarattığı katma değer 931.8 milyar
dolar, GSYİH içindeki payı % 6.36 olarak gerçekleşmiştir. Amerikada
merkezi telif hakları sanayinin GSYİH içindeki payı % 6.4’de devam
etmiştir.
Tablo 13: 2007-2010 Döneminde Amerika’daki Merkezi Telif Hakları Sanayilerinin
Yarattıkları Katma Değer (Milyar $)
Merkezi Telif Hakları Sanayileri
Toplam GSYİH
2007
2008
2009
2010
$ 904.3
$ 913.9
$ 901.0
$ 931.8
$ 14.061.8
$ 14. 369.1
$ 14.119.0
$ 14.660.4
% 6.43
%6.36
% 6.38
% 6.36
GSYİH içinde Merkezi Telif
Hakları Sanayilerin Payı
Kaynak: S. E. Siwek (2009), Copyrıght Industrıes in The U.S. Economy:
The 2010 Report, International Intellectual Property Alliance, s.5.
125
ablo 14: 2007-2010 Döneminde Amerika’daki Toplam Telif Hakları Sanayilerinin
Yarattıkları Katma Değer (Milyar $)
2007
2008
2009
2010
Toplam Telif Hakları Sanayileri
$ 1.583.6
$ 1. 593.0
$ 1. 562.7
$ 1. 626.9
Toplam GSYİH
$ 14.061.8
$ 14. 369.1
$ 14. 119.0
$ 14.660.04
% 11.26
% 11.09
% 11.07
% 11.00
GSYİH içinde Toplam Telif
Hakları Sanayilerin Payı
Kaynak: Siwek, s.4.
Toplam telif hakları sanayi açısından 2007’de yaratılan katma
değer 1.583 milyar dolar, GSYİH içindeki payı % 11,26’dir. 2010’da
bu değerler 1.626.9 ve % 11.10 olarak gerçekleşmiştir.
2007-2010 dönemi boyunca Amerika’da telif hakları sanayinin yarattığı
katma değerinin reel büyüme oranı Tablo 15’de verilmektedir. 20072008 ve 2009-2010 dönemleri için Amerika’da merkezi telif hakları
sanayinin yıllık % 3’ü aşan pozitif büyüme görülmektedir. Ancak 20082009 döneminde merkezi telif hakları sanayinin reel katma değeri %
3.07 oranında düşmüştür.
Toplam telif hakları açısından baktığımızda 2007-2008 ve 2009-2010
dönemleri için sırasıyla reel büyüme oranları % 2.39 ve % 4.20 olarak
gerçekleşmiştir. Bununla birlikte toplam telif hakları sanayinin 20082009 yılı için reel kattığı değerde % 2.07 oranında bir düşme olmuştur.
bu düşme ve artma bir bütün olarak Amerikan ekonomisinde de gözlenebilir. Tablo 15’de görüldüğü üzere 2007-2008’de reel olarak GSYİH
sabittir. Ancak 2008-2009 döneminde reel GSYİH % 2.63’e düşmüştür.
Takip eden yıllarda (2009-2010) reel GSYİH düşme durmuş ve %
2.85’e yükselmiştir.
Amerika’da özel özel sanayi için GSYİH’nin reel trendi bir bütün olarak
ekonomiden daha kötü gelişim göstermiştir. Reel özel GSYİH’deki
düşme 2008’de % 0,67’ye 2009’da % 3.02’ye düşmüştür.
Tablo 15’de hem Amerikan telif hakları sanayinde hem de Amerikan ekonomisinde yıllık reel büyüme oranında dramatik yükselme
ve düşmeler yaşanmıştır. Bu gelişimi daha iyi değerlendirmek için
Tablo 15’de yer alan 2007-2010 dönemi için ortalama yıllık büyüme
oranlarına baktığımızda bu dönemde Amerikan merkezi telif hakları
sanayileri reel anlamda, birleşik olarak yıllık büyümenin % 1.10
126
oranında büyüme gösterdiği görülmektedir. Bu dönem boyunca toplam Amerikan telif hakları sanayi yıllık % 1.47 bieliş büyüme oranına
sahip olmuştur. Tersine Amerikan ekonomisinin yıllık büyüme oranı,
2007’den 2010’a sadece % 0.05’dir.
2007-2008’de merkezi telif hakları sanayi % 2.0 oranından fazla
büyümüştür. Buna karşın Amerikan ekonomisi hiç büyümemiştir. Takip
eden dönem olan 2009-2010’da telif hakları sanayinde ekonominin
geri kalan kısımlarında da olduğu gibi % 2-3 oranında yıllık düşme
olmuştur. Nihayet 2009-2010’da Amerikan ekonomisi % 3’ün altında
büyür iken, telif hakları sanayinin yıllık büyüme oranı % 2-3 oranında
düşmüştür.
Tablo 15: 2007-2010 Döneminde GSYİH’ya Katkı Sağlayan Katma Değerlerin Reel
Yıllık Büyüme Oranı (%)
2007-2008
2008-2009
2009-2010
2007-2010
Merkezi Telif Hakları Sanayileri
3.05
-3.07
3.44
1.10
Toplam Telif Hakları Sanayilerin Payı
2.39
-2.07
4.20
1.47
GSYİH
0.00
-2.63
2.85
0.05
Kaynak: Siwek, s.5
a.) The Bayh-Dole Yasası
1980’lerin başına kadar Amerika, EMH korumasını güçlendiren ve
genişleten bir ülke konumunda olmuştur. Ancak 1980’lerde patent, ticari marka ve telif hakları gibi EMH’de yabancı ülke korsancılığı, Amerika Birleşik Devletlerinin en önemli uluslararası ticaret sorunlarından
biri olmuştur. 1980’lerin başında Amerika için EMH alanında en sorun yaratan ülkeler Hindistan, Tayland, Malezya, Meksika ve Brezilya
olmuştur.296
Teknoloji ve bilgi alanında kamu harcamalarının iki önemli fayda
sağlayanlar, üniversiteler ve Amerikan şirketleridir.
1920’li ve 1930’lu yıllar boyunca özellik devlet üniversitelerinde üniversite yönetimleri iki konuyla ilgilenmişlerdir. İlki vergi mükelleflerinin ödedikleri vergilerin gerekçelerini göstermenin bir sonucu olarak
ekonomik olarak değerli olan bilgi ve araştırma çabaları arasındaki
bağın bir işareti olarak patentlerin düşünülmesidir. İkinci olarak büyük
296
GAO (1987), International Trade Strengthening Worldwide Protection of Intellectual
Property Rights, Washington D.C.: s.8, 12.
127
depresyonla birlikte patentleme ve lisansla üniversiteler için ekstra bir
fon yaratma ihtiyacının ortaya çıkmasıdır.
Amerika’da II. Dünya savaşından sonra üç ilgili meselenin sonucu
olarak entelektüel mülkiyete yönelik üniversitelerin tutumunda büyük
bir değişim olmuştur. İlki özellikle biotıpda federal fonların artmasıdır.
Araştırma için daha fazla fon Amerikan üniversitelerinde çıktı ve
araştırma faaliyetleri ölçeğinde artışla sonuçlanmıştır. İkincisi entelektüel mülkiyetin özellikle etkili olduğu moleküler biyolojideki gelişme
ile ilgilidir. Gerçektende son on yılda üniversitelerdeki patentlerdeki
büyümenin çoğu bu bilim alanından gelmiştir.
1970’lere kadar araştırma ve geliştirmeyi destekleme çabalarına
rağmen, araştırmalardan elde edilen bilimsel bilginin patent
korumasına alınmasına ilişkin federal politikalarda tatmin edici
gelişme sağlanamamıştır. Örneğin birçok birim federal laboratuarların
başkalarının kullanımına dağıtılmayacak bilginin sığınağı olduğuna
inanmaktaydılar. Nihayet 1970’li yıllar boyunca Amerika’da teknoloji
liderliğini kaybetme riskinin algılanması güçlendi. Buna uygun olarak
yerli teknolojinin korunması için bazı devlet müdahalesi politikalarının
gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda 1980’de Amerikan Kongresi
Ar-Ge faaliyetlerinin ekonomik etkilerini dikkate alarak teşvik etmeye
yönelik 1980 Bayh-Dole Yasası (The Bayh-Dole Act) ve ticari markalarda
düzenleme (The Trademark Amendment Act) yasalarını onaylanmıştır.297
The Bayh-Dole Yasası, kamu tarafından finanse edilen araştırmaların
ticarileştirilmesini sağlamaktadır. EMH alanında sessiz devrim olarak
nitelendirilmiştir.298 Bu yasayla hükümetin desteklediği araştırmalarla ilgili olarak Amerika patent politikasında reform yapmayı hedeflenmiştir.
Bu bağlamda yasanın iki amacı vardı: 1) Üniversiteler, ticari olmayan şirketler ve küçük işletmelere buluşlarını ticarileştirme ve patent koruması altına almalarına izin vermek ve 2) Kamu birimlerinin
işletmelere teknolojileri için lisanslar verme ve daha fazla teşvik etme
için izin sağlamaktır.299
297
F. Montobbio (2009), “Intellectual Property Rights and Knowledge Transfer from
Public Research to Industry in the US and Europe: Which Lessons for Innovation
Systems in Developing Countries”, The Economics of Intellectual Property Suggestions for Further Research in Developing Countries and Countries with Economies
in Transition, WIPO, s.184.
298 B. Andersen (2004), “If ‘Intellectual Property Rights’ is The Answer, What is The
Question? Revısıtıng The Patent Controversıes”, Economics of Innovation and New
Technology, 13(5), s.436.
299 GAO (1998), Technology Transfer Administration of the Bayh-Dole Act by Research
128
Bu yasa üniversiteden özel sektöre yeni teknoloji ve buluşların transferini teşvik etmek üzere getirilmiştir. Dolayısıyla bu yasa hem sanayileri hem üniversiteleri keşiflerini patentlemek ve onları ticari olarak
lisanslamaya teşvik etmektedir.300 Bu yasa ile kamu tarafından finanse
edilen araştırmalar ticarileşmektedir.301 Amerikan yasası hem sanayileri hem üniversiteleri keşiflerini patentlemek ve onları ticari olarak
lisanslamaya teşvik etmektedir.302
Yasanın yönetimi merkezi değildi. The Bayh-Dole yasanın koordinasyonuyla en sıkı ilişkide olan birim ticaret bölümüdür.
1987 yılında yasada bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler
şöyle özetlenebilir:303
- Üniversitelerin, devlet tarafından finanse edilen bir araştırma sonucu
yaratılan buluşları iki ay içinde kamu birime bildirmesi gerekmektedir.
- Kamulaştırma, satış veya kamu kullanımında geçerli olan patent korumasının Amerika’da elde edildiği yasal bir yıllık süre içinde
başladığı zaman, yasal sürenin sonunda kamu birimi 60 günden daha
fazla olmayacak şekilde seçim sürecini kısaltabilir.
- Üniversitelerin, araştırmalarda kullanmak için transfer edilemeyen,
geri alınmayan, ödenmiş ve herkese açık lisansları devletten sağlaması
gerekir.
- Üniversiteler buluşlarını geliştirmelidir. Aksi takdirde hükümet
buluşların kontrol hakkını tutabilir. Ayrıca hükümetler sağlık ve güvenlikle ilgili sorunların azaltılması veya ortadan kaldırması gibi diğer
nedenlerden dolayı buluşları kontrol edebilirler. Bu madde, kanunda
haklarda ilerleme (march-in rigths) olarak ifade edilen kamu çıkarlarını
korumaya dayanmaktadır. Eğer patent sahibi kamu tarafından finanse
edilen bir patentlenmiş teknoloji lisansını isteyerek vermeyi azaltırsa,
belirli koşullar altında kamu çıkarı düşünülerek zorunlu lisans talep edilir.
- Buluşları kullanmak için lisanslar verilirken, üniversiteler küçük
University, Washington D.C.: s.3.
Casey, a.g.m., s.6.
301 Andersen, a.g.m., s.436.
302 Casey, a.g.m., s.6.
303 GAO (1998), a.g.e., s.3-4.
300
129
işletmelere öncelik vermelidirler.
- Ayırıcı lisanslar verildiği zaman, üniversiteler buluşların önemli bir
kısmını Amerika’da gerçekleştirileceğini temin etmeleri gerekiyor.
- Üniversiteler
paylaşmalıdırlar.
yaratıcılarıyla
kazançlarının
belirli
oranını
Finansmanı sağlayan kamu birimleri, The Bayh-Dole Yasasını işletecek
ayrı bir sistem kurmamışlardır. Ayrıca yasa, bireysel finansman
anlaşmalarında yasanın uygulanabilirliğini gösterecek bir maddeyi de
içermemektedir. Üniversitelere yasanın gereklerini yerine getirmeleri
için kendi formlarını kullanmalarına izin verilmiştir.
Kamu birimlerinin denetim faaliyetleri, büyük ölçüde üniversitelerin
sağladığı bilgileri toplamak ve raporlamaktan ibarettir. 1995 Ekiminde,
Ulusal Sağlık Kurumu (The National Institutes of Health), yasanın
raporlamasının gereklerini denetlemek üzere ‘’Edison’’ sistemini
hazırlamıştır. Ulusal Sağlık Kurumu, en azından Sağlık ve Beşeri
Hizmetler bölümünden (The Department of Health and Human Services) gelen eleştirilere cevap vermek üzere Edison sistemini tasarlamıştır.
Gerçek zaman ve internet kullanan bilgisayar dayalı bir sistem olan
Edison sistemi; 1) Üniversitelere gerekli olduğu kadar sistemde veri
girişine izin vermek, 2) Herhangi bir zamanda buluşlar hakkındaki
faaliyetleri analiz etmek ve yeniden incelemeye izin vermektedir.
Ulusal Sağlık Kurumu, sistemin tüm devlet kurumlarına yayılmasını
istemektedir. Ancak bazı kurumlar şu nedenlerden dolayı kullanımı
seçmemişlerdir: i) Bu kurumlar sistemin kullanılmasının belirli bir
parasal ödemeyi gerektireceğini düşünmektedirler. ii) Kurumlar böyle
ayrıntılı bir veri tabanı için yeterli inovasyon faaliyetlerine sahip
değildirler. iii) Kamu birimleri henüz daha yeni yeni gereksinmelerini
karşılayacak verilere sahip olmuşlardır. iv) Birimler Edison formatının
kendi buluş programlarına veya üniversitelerinin sahip olduklarına
adapte edilemeyeceğine inanmamaktadırlar.304
The Bayh-Dole Yasası bazı yazarlar tarafından eksik bulunmuştur. Archibugi and Filippetti Amerikan EMH rejiminin diğer ülkelere bir model
olmasına rağmen tamim edici olmaktan uzak olduğunu belirtmişlerdir.
Ayrıca Mazzoleni and Nelson bu yasanın daha fazla teknoloji trans304 A.g.e.,
s.7-8.
130
feri sağlamayı kolaylaştırıp kolaylaştırmadığının tartışılan bir konu
olduğunu belirtmişlerdir.305.
Tablo 16’de bu yasanın yansıması görülmektedir. Yasa yürürlüğe girdikten sonra Üniversite ve sanayi arasında teknoloji transferinde önemli artış olmuştur.
The Bayh-Dole Yasası etkin olarak uygulanmaya başladıktan sonra
üniversitelerde çok sayıda teknoloji lisans ofisleri kuruldu. Hem artan üniversite sayısı hem de onların bünyesinde kurulan teknoloji
lisans ofisleri, buluşlarla ilgili teknoloji transferinin kolaylaşıp teşvik
edildiğini göstermektedir.
Tablo 16: Sanayiye Amerikan Üniversitelerinden Teknoloji
1980 The Bayh-Dole Yasasının Etkileri
Veri/ Yıl
1980
1986
Transferi ve
1992
Üniversitelerin
Toplam Patent
Sayısı
200 (20
Üniversite)
-
1.557
(139 Üniversite)
Üniversiteler
tarafından
verilmiş Lisans
Sayısı
96 (1974-84
Ortalaması)
-
755
US$ 30 Milyon
US$ 57
Milyon
Verilen Lisanslardan Elde Edilen
Toplam Gelir
-
(112 Üniversitenin 1986 verisi)
(1989-90
Ortalaması)
1996
1.776
(131 Üniversite)
2.209
US $ 365
Milyon
Kaynak: İdris, 2003, s.97.
Tablo 17’de Üniversite Teknolojileri Birliğinin yaptığı bir araştırmada
bu yasanın etkilerini görmek mümkündür. Lisans gelirlerinde % 20.5
oranında bir artış olmuştur. Aynı şekilde gerek patent başvurularında
gerekse yayınlanan patentte artış gözlenmektedir.
Son 25 yılda Amerika’da üniversite patent ve lisans faaliyetlerinde kayda değer artışlar olmuştur. Nitekim akademik kurumların patent sayısı
Ulusal Bilim Kurumu (The National Science Foundation) ve Üniversite Teknoloji Yöneticileri Birliğinden (The Association of University
305
R. Mazzoleni and R. Nelson (1998), ‘‘Economic Theories about the Benefits and
Costs of Patents’’, Journal of Economic Issues, 32 (4), s.1031-1052.
131
Technology Managers) alınan verilere göre 1981’de 436’dan 2001’de
3500’e yükselmiştir. Aynı şekilde akademik patentlerin oranı 1981’de %
1.48’den 1999’da zirve yaparak % 4.81’e yükselmiştir. Aynı dönemde
patent faaliyetlerinin dağılımının büyük ölçüde birkaç önemli araştırma
hastanesi arasında yoğunlaşmış olmasına rağmen, patent kabul eden
akademik kurumların sayısında hızlı artış olmuştur. Ayrıca üniversite
patent lisanslarında ve lisanslardan elde edilen gelirlerde dikkate değer
artış gerçekleşmiştir.
Tablo 17: 1996 Yılında Amerikan Üniversitelerinde Buluş Faaliyetleri
1996a($)
1995b($)
1995-1996
Değişim
%
Değişim
Araştırma
Harcamaları
(Sanayi
Kaynaklı)
1,052,715,974
913,644,931
139,071,043
15.22
Araştırma
Harcamaları
(Federal Hükümet
Kaynaklı)
9,302,549,690
8,767,424,553
535,125,137
6.10
Toplam
Desteklenen
Araştırma
Harcamaları
13,534,156,386
12,650,055,744
884,100,642
6.99
1,632
1,506
126
8.37
328,741,253
272,637,217
56,104,036
20.58
Buluşlar
6,101
5,576
525
9.42
Toplam
Amerikan
Patent
Başvuruları
2,799
3,807
-1,008
-26.48
Yeni Amerikan Patent
Başvuruları
2,013
1,780
233
13.09
Yayınlanmış
Amerikan
Patentleri
1,519
1,351
168
12.44
Lisanslar
Gayrisafi
Lisans Gelirleri
a 73 cevaplandıranların toplamı
b 78 cevaplandıranların toplamı
Kaynak: AUTM.
132
Geleneksel sağduyu The Bayh-Dole Yasası üniversite patentlerini
artırdığını göstermektedir. Gerçekte üniversite patentlerinin motivasyonu iki olguyu yansıtmaktadır. Bunlar ticarileşme ve kamu
yararıdır. Bilimi Geliştirmek için Amerikan Birliğinin (The American
Association for the Advancement of Science (The AAAS)) yayınında
yeni bir ürünlerin ticarileşmesi ve gelişmesi için teşvik sağlayabilmek
için üniversite patentlerine gereksinim duyulduğu açıkça gösterilmektedir. Bilimi Geliştirmek için Amerikan Birliği, üniversiteler tarafından
patentlenen bilimsel gelişmelerin daha geniş çaplı kullanımı ve yeterli
firma tarafından keşfedilmesini garanti edilebileceğini belirtmektedir.306
Amerika’da bu yasanın başarılı uygulanması diğer ülkelere de örnek
teşkil etmiştir. Örneğin 1998’de Japon hükümeti Teknoloji Lisans
Ofisleri Yasasını yürürlüğe koymuştur. Yasa, teknoloji lisans ofisleri
için belirli yardım ve teşvikler sağlamıştır. Bunlar araştırmaların
yönetimsel maliyetlerine desteklemek üzere mali yardımları içermektedir. Böylece anlaşmalarıyla üniversiteler ve özel sektör arasında
teknoloji transferi teşvik edilmiş olacaktır. Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 10 teknoloji lisans ofisi Ekim 2000’e kadar kuruldu.
Teknoloji lisans ofisleri, teknoloji geliştirme çalışmaları için 300.000’e
kadar Amerikan Dolarının hükümet tarafından mali yardım olarak verilmesi için yetkilendirildi. Yine Japonya’da üniversitelerde, yaratıcıları
teşvik etmek için üniversitelerde yaratılan buluşlarla ilgili kurallar
ve genel mülkiyet hakları prensiplerinin kurulması teşvik edilmiştir.
Örneğin Keio Üniversitesinde fayda paylaşım oranına göre, buluş sahibinin eğer toplam gelir bir yılda 1 milyon Yenin altındaysa (90.000
Amerikan Doları) bulusun ticarileştirilmesinden elde edilen gelirin %
80’nin buluş sahibine verilmesi gerekmektedir. Özel sektör de iki temel
nedenden dolayı mekanizmayı yararlı bulmuşlardır: i) Üniversiteler
tarafından geliştirilen yararlı buluşları araştırma ve bulmada etkinliğin
sağlanması, ii) Teknoloji lisans ofislerinde tek bir anlaşma ile üniversitelerle kontağın kolaylıklar kurulabilmesidir.307
Şekil 30’da Amerika ve bazı Avrupa ülkelerinde (Fransa, İtalya ve
İsveç) ulusal yatırımcıların akademik patent sahipliği karşılaştırmalı
olarak verilmektedir.
Akademik patent sahipliği açısından Avrupa ülkeleri ve Amerika
306Montobbio,
307
a.g.m., s.183-184.
İdris, a.g.e., s.101.
133
arasındaki fark oldukça belirgin olarak şekil 30’da görülmektedir.
Amerika’da özel firmaları Amerikan ekonomik patentleri içinde sadece
% 24,2 paya sahipken, aynı dönemde Avrupa bu pay Fransa’da % 61,4,
İtalya’da % 72 ve İsveç’de % 81.1’dir. Avrupa’da üniversiteler örneğin
Fransa’da % 10,2, İtalya’da % 10,5 ve İsveç’de % 4,9 payla patentlerin
çok az kısmına sahiptirler. Amerika’da ise üniversitelerin patent içindeki payı % 68,7 oranındadır. Bu oran ile Amerika’da üniversiteler patent
sahipliğinde ilk sırada yer almaktadır.
Şekil 30: Amerika ve Bazı Ülkelerde Ulusal Yatırımcıların Akademik Patent
Sahipliği 1994-2001, %
Kaynak: Montobbio, a.g.m., s.186.
2 Ticari Markalar
Amerika’da da ticari markalara ilişkin ayrı yasa mevcuttur. Bu yasa
temel EMH yasa ile birlikte işlemektedir.
a. The Lanham Yasası
Amerikan ticari marka kanunu, the Lanham Yasası (The Lanham
Law) olarak adlandırılan yasa ile düzenlenmiştir. Amerika’da ticari
markaların tarihsel geçmişine baktığımızda sanayi devrimi ülkede 19.
yy’in başlarında başlarken, 1870’lerin ekonomisi hala prensip olarak
tarıma dayalı ve birçok malı satın almaktansa üretmek daha ucuzdu.
Birçok aile tüketici değil üretici birimiydi. Ticari markalara gereksim
yoktu.
134
19. yy’in başında ulus, elektrik ve demiryollarındaki gelişmenin
yarattığı verimlilik kazanç artışları yarattı. Bunun sonucu olarak
1870-1920 arasında, kırsal kesim nüfusu ve tarımda çalışanların yüzdesi önemli ölçüde tersine bir değişim göstermiştir. Ticari marka
hukukçuları, Kodak, Kraft gibi marka oluşturmuşlardır. Aynı özelliklere sahip malların taklidine karşı 1905’de hazırlanan ticari marka
kanunu yasallaştı.308 Ancak ticari markaya ilişkin ilk federal yasa The
Lanham Yasasıdır309. Bu yasa ilk kez 1946 yılında yürürlüğe girmiştir.
Bu yasanın yürürlüğe girmesinden önce markalara ilişkin federal bir
statü yoktu. Böyle markalar, sadece adil olmayan rekabetin genel prensipleri altında korunmaktaydılar. The Lanham Yasası ile ticari markalar ile aynı anlama gelen hizmet markalarının da kayıt altına alınması
sağlanmıştır. Yasada ticari markalar şu şekilde tanımlanmaktadır:
‘’Bir kişinin hizmetini tanımlamak ve diğer hizmetlerden onu ayıracak
reklam veya satışlarda kullanılan isim, sembol, başlık, tasarım, slogan
karakter ismi, ayırıcı radyo karakterleri ve ticarette kullanılan diğer
reklamlar şeklinde sınırsız araçlardır’’.
Yasa dört alt bölümden oluşmaktadır. Birinci altbölümde prensipler,
ikinci altbölümde ilave kayıtlar üçüncü altbölümde genel koşullar ve
dördüncü bölümde Madrid Protokolü yer almaktadır. Kanunda ticari
marka kayıtları ve koruma tanımları yer almaktadır. Sözkonusu kanunun
yönetiminde Birleşik Devletler Patent ve Ticari Marka Ofisi (United
States Patent and Trademark Office (USPTO)) yetkilendirilmiştir.
Yasa, taraflara tanınmak için markalarını belirlemede önemli
sınırlamalar getirmemektedir.310
The Lanham Yasası, öncelikle tüketicileri yanlış temsil veya aldatmalardan ve ticari marka sahiplerini yanlış izlenimlerden korumak için
düzenlenmiştir. Diğer ifadeyle The Lanham Yasası, ticari markaların
suiistimali, çalınmasına ve yanlış reklama yönelik faaliyetleri yasaklamak üzere oluşturulmuştur. The Lanham Yasasının amacı, mallara
yönelik kişilerin bulduğu bir fikir veya bilgiyi korumak değildi. The
Lanham Yasası, genel anti-kopyalama statüsünde değildir. Zaman
içerisinde yasanın alanı ve koruması, adil olmayan rekabet ve yanlış
reklam gibi daha genel alanları kapsayacak şekilde genişletildi.311
308
Swann, a.g.m., s.85.
15 U.S.C. § § 1051-1127 (2000).
310 Lemley, a.g.m., s.1714.
311 B. A. Solomon. (2004), “Can The Lanham Act Protect Tiger Woods? An Analysis of
309
135
Yasaya göre kişi veya işletme ticari marka hakkını ya işlerin seyri içinde
onu kullanabilirler (örneğin kamuya satılacak bir mal için bir amblem,
simge) ya da USPTO’ya markanın kaydı için başvuru yaparak elde
eder. Kayıtlı ve kayıtsız tüm markalar The Lanham Yasası koruması
altındadır.
Bu yasa bazı eleştirilere maruz kalmıştır. Örneğin korumanın tam
genişliğinin bilinmediği ileri sürülmüştür312 Daha sonra yasada bir
takım değişimler yapılmıştır. Bu yasa yürürlüğe girdiğinde modern ticaret henüz şekil almaya başlamıştır.
Amerika’da ticari markalarla ilgili bazı düzenleyici kanunlar
çıkarılmıştır. Bunlar; 1980 yılında Ticari Markalarda Düzenleme
(The Trademark Amendment Act) Yasası, 1995 Federal Ticari Marka
Değerindeki Azalma Yasası (Trademark Dilution Act), 1999 Anti-Cybersquatting Tüketici Koruma Kanunu (Anti-CybersquattingConsumer
Protection Act), and 2006’da Ticari Marka Seyreltme Yasasının Revizyonu Yasasıdır (the Trademark Dilution Revision Act).
Ticari Markalarda Düzenleme Yasası, EMH genel korumasının bir bölümüdür. Bu yasa geçmiş EMH düzenlemelerindeki akademik buluşların
lisanslaması ile ilgili bazı belirsizlikleri çözmeye uğraşmaktadır. Yine
bu yasa ekonomik gerekçelere dayanmaktadır. Şöyle ki üniversite
laburatuvarlarında gerçekleştirilen buluşların ticarileştirilmesine olanak sağlayan kurumlaşmayı sağlama girişimidir. Ticari Markalarda
Düzenleme Yasası, entelektüel mülkiyete yönelik Amerikan üniversitelerinin tutumunu etkilemiştir.313
Amerika’da 1993 ‘Bütçe Uzlaşma Kanunun (Budget Reconciliation
Act)’ kabulüyle birlikte bazı görünemeyen değerlerin (örneğin şerefiye,
patent, telif, formüller tasarım, model, know-how and lisans gibi)
tanımı yapılmış ve firmaların bu varlıkların maliyetini amorti etmelerine izin verilmiştir.314
Amerika’da oluşturulan güçlü EMH sistemi, diğer ülkeler için bir model olmasına rağmen 2000’li yıllara gelindiğinde tatmin edici olmadığı
Whether The Lanham Act is A Proper Substitute For A Federal Right of Publicity”,
Trademark Report, 94, s.1206.
312 D. K. G. (April, 1955), “Protection of Service Marks under the Lanham Act”, Virginia Law Revenue, 41(3), s.365,378.
313 Montobbio, a.g.m., s.184.
314 İdris, a.g.e., s.58.
136
görülmüştür. Amerikan EMH sistemine üç temel eleştiri getirmiştir:315
1) EMH’nin artan oranlarda bilimsel uygulama ve araştırmaları
temsil eden veri ve gerçeklere yayılarak genişlemiştir. Bu durum bilimsel gelişmelere zarar verdiği söylenmektedir.316
2) Yeni yasadan dolayı firmalar birçok teknoloji almak için daha
fazla patent sağlama eğilimine girmişlerdir. Bu da diğer firmaların
teknolojik gelişmelerine zarar vermiştir. Dolayısıyla inovasyonu teşvik
etmekten ziyade, firmalar için inovasyon kapasitesini sınırlamaktadır.
3) Mevcut kurallar mülkiyeti öngörme ve inovasyon faaliyetlerinden sağlanacak kazançları göstermemektedir. Bu nedenle Amerika’daki
entelektüel mülkiyet hukukçularının sayısının, araştırmacı sayısından
daha fazla büyümektedir. Mevcut EMH yasası inovasyonu teşvik etmekten ziyade inovasyondan kaynakları saptırmaktadır.
1980’lerin başından itibaren Amerika’da ticaret açığı artmaya
başlamıştır. Daha fazla entegre olmuş global ticaret rejiminde ileri teknoloji, ülkelerde rekabet açısından daha önemli bir faktör
olmuştur. Diğer ülkelerin oldukça korumasız bir entelektüel mülkiyet rejime sahip olmaları Amerikan ticaret açığının nedenlerinden
biri olarak görülmüştür. Amerikan ticaret temsilcileri, şirketlerinin
sadece yetkilendirilmemiş (korumasız) kopyalarla değil aynı zamanda
üçüncü dünya ülke kaynaklarıyla rekabet etmek zorunda kaldıklarını
belirtmiştir.317
Daha öncede belirtildiği üzere 2001-2006 yılları arasında yüksek
teknoloji ihracatını değeri % 5 oranında artmıştır. Bu artış çoğunlukla
dünya ticaretinde Çin’in ihracatının artmasından dolayıdır. Çini Amerika Birleşik Devletleri, AB ve Japonya izlemiştir.
Gerek ticaret açığı gerekse ve yukarıda belirtilen nedenlerle başta
Amerika olmak üzere birçok gelişmiş ülke uluslararası bir anlaşmayı
desteklemişlerdir.
315
316
317
Archibugi and Filippetti, a.g.m, s.142.
David, a.g.m., s.2.
S.K. Sell (2003), Private Power, Public Law: The Globalization of Intellectual
Property Rights, Cambrigde: Cambridge University Pres, s.81.
137
C. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARININ
TİCARETLE İLGİLİ YÖNLERİ (TRIPs) ANLAŞMASI
Küreselleşme sürecinin yarattığı etkiler ile küresel kamusal mal
niteliğinde olan bilgi alanında EMH konusunda uluslararası çözümün
gerekliliği artmıştır. Bu amaçla 1994 yılında WTO tarafından “Entelektüel Mülkiyet Haklarının Ticaretle İlgili Yönleri” (The Trade Related Aspects of Intellectual Property Rights (TRIPs)) başlıklı anlaşma
OECD ülkelerinin çoğunluğu tarafından imzalanmıştır.318
TRIPs birçok ikili ve çoklu ticaret politikası anlaşmalarını içermektedir.
Örneğin TRIPs anlaşması Güney Amerika Serbest Ticaret Anlaşması
(NAFTA), Kanada-Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (FTA) ve WTO
anlaşmalarının bölümüdür. Bu anlaşmaların arkasındaki açık politik
varsayım, ülkelerin EMH sistemlerindeki farklılıklar uluslararası ticaret akımını etkilemesidir.319
EMH korumasında uluslararası minimum koruma sağlayan TRIPs
anlaşması sonuçta bu anlaşma ile oluşturulan küresel piyasalarda
lisanslanan veya satılan bilgi malı için rekabet düzeyini belirleyecektir. Bu standartlar bir dereceye kadar küresel ticaret üzerinde lehte ve
aleyhte rekabetçi etkiler oluşturacaklardır.
TRIPs Anlaşması Paris (1883) ve Bern (1886) konversiyonları üzerine
inşa edilmiş olmasına rağmen TRIPs tasarımcıların objelerinin orijinaline karşı anti kopyalamanın ötesine gitmektedir.320
1986 yılında Amerikalı müzakerecilere AB ve Japon temsilcilerin
katıldığı Uruguay Round toplantısında küresel ticaret kuralları üzerine
ayrıntılı görüşmeler yapılırken EMH’de gündeme getirilmiştir.321
TRIPs Anlaşması önceki GATT Anlaşmasından farklı olarak gelişmekte
olan ülkeler için tercihli veya farklı önlemleri içermiyor.
318
319
320
321
P. Drahos (1995), “Global Property Rights in Information: The Story of TRIPS and
GATT”, Prometheus, 11(1); World Bank (2001), Intellectual Property: Balancing
Incentives with Competitive Acess, NewYork: World Bank; A. R. Chapman (2002),
“The human Rights Implications of Intellectual Property Protection”, The Journal
of International Economics and Law.
Rafiquzzaman, a.g.m., s.308.
J.H. Richman (1999), “The TRIPS Agreement Comes of Age: Conflict or Cooperation with the Developing Countries? “, Case Western Reserve Journal of International Law, 32(441), s.442.
Maskus (2000), a.g.e., s.16.
138
Amerikan yetkilileri tarafından bu anlaşmanın politik olmadığı, dünya
genelinde EMH korumasının, yüksek teknolojili ürünlerde ihracatı
geliştirmek için önemli bir faktör olduğunu ileri sürmüşlerdir.322
TRIPs tarihte EMH üzerine en önemli uluslararası taahhütlerde bulunan bir anlaşmadır. Çünkü o bilgi geliştiricileri için daha güçlü haklara
yönelik küresel denge sağlama eğilimindedir. Ayrıca bu anlaşma hem
gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için, bilgiyi kullananlardan
sağlanacak faydayla kısa dönemde gelirin yeniden dağılımını etkilemeyi amaçlamaktadır. Uzun dönemde TRIPs temel olarak uluslararası
ticaret, imitasyon ve inovasyon için teşvikleri değiştirmeyi hedeflemektedir.323
TRIPs Anlaşması şirketler, bireyler ve hükümetler arasında yapılan geleneksel bir anlaşmanın dışında EMH’de Batı sisteminin tüm dünyaya
yayılması girişimi şeklinde yorumlanmıştır. Batılı devletler ve büyük
şirketler daha güçlü EMH korumasına, inovasyon yatırımlarını korumak
için ihtiyaca olduğunu belirtmişlerdir.324 TRIPs Anlaşması, anlaşmayı
imzalayan WTO üyelerine telif hakları, patent, ticari markalar ve sanayi
tasarımlardan koruyucu EMH sistemini uygulama yükümlülüğü getirmektedir. TRIPs Anlaşması birkaç nedenden dolayı popüler olmuştur:
TRIPs Anlaşması EMH korunması, uygulanması ve uluslararası
standartların kurulması ve bir küresel harmonizasyonun oluşturulmasının
en önemli girişimini temsil etmektedir.325 Yukarıda açıklanan hiçbir
organizasyon küresel bir politikaya sahip değildir. Küresel çözüm ülkeler için önemlidir. Bir ülke sınırları içinde EMH’yi korumak yeterli
olamayacaktır.326
TRIPs Anlaşması, devletler arasında ticari ve ekonomik ilişkiler için
uluslararası yasal çerçevedeki değişimlere olan ihtiyacın bir sonucu
olarak kurulmuştur.327 Bu anlaşmayla hukukun bir fonksiyonel çok
322
323
324
325
326
327
Sell, a.g.e., s.83.
Maskus (2000), a.g.e., s.26.
Achibugi and Filippetti, a.g.m., s.137.
A.g.m., s.137.
A. M. Anderson and B. Razavi (2010), “The Globalization of Intellectual Property
Rights:TRIPS, BITS, and the Search for Uniform Protection”, Georgia Journal of
International Comparative Law, 38 (2), s.266.
P. Cullet (2007), “Human Rights and Intellectual Property Protection in the TRIPS
Era”, Human Rights Quarterly, 29, s.419.
139
taraflı kuralları kurulmuş olacaktır.328 Sherwood TRIPs Anlaşmasını,
EMH korumasının uluslararası ticaret ile evlenmesi olarak nitelemiştir.
Çünkü bu anlaşma ile ilk kez resmi olarak entelektüel mülkiyet
koruması meselesi ticari açıdan ele alınmaktadır.
TRIPs Anlaşması Paris, Berlin Konversiyonu ve entegre edilmiş türler
bakımından entelektüel mülkiyet hakkındaki anlaşma gibi uluslararası
konversiyonlarda ifade edilen standartlar kadar GATT’in üç temel
prensibinin EMH’na uygulanmasını sağlamaktadır.329 Bu prensipler;
Ulusal İşlemler, En fazla Yarar Sağlayan Ülke ve Saydamlıktır. En
fazla YararSağlayan Ülke olarak isimlendirilen TRIPs Anlaşmasının
4. Maddesi, global bir politikaya sahip olduğunu göstermektedir.
TRIPs Anlaşması özellikle GATT’in En fazla Yarar Sağlayan Ülke ve
Saydamlık ilkelerinin uygulanması genişletilmiştir.330
TRIPs Anlaşması, sanayi mülkiyetinin koruması için oluşturulmuş Paris Konvesiyonu ve entegre edilmiş türler bakımından entelektüel mülkiyet hakkındaki anlaşma gibi ilgili uluslararası konversiyonlarda ifade edilen standartlar üzerine inşa edilmiştir. Ancak TRIPs Anlaşması,
bu konversiyonlara üye olsun veya olmasın her bir WTO üyesinin
koşullara saygı göstermesini gerektirmektedir. Bu durum birçok ülke
için önemli bir genişlemeyi temsil etmektedir. Örneğin entegre edilmiş
türler bakımından entelektüel mülkiyet hakkındaki anlaşmayı sadece
9 üye imzalamıştır. Diğer bir örnek olarak Roma konversiyonu verilebilir. Performans sahiplerinin, müzik kaydı üreticileri ve yayıncılarının
haklarını oluşturmak üzere oluşturulan Roma Konversiyonu, kısmen
gelişmekte olan ülkeler arasından olan az üyeye sahiptir.331
TRIPs Anlaşması politikacılar, bilim adamları ve çeşitli organizasyonlar
tarafından büyük tartışmalara konu olmuş ve yoğun eleştirilere maruz
kalmıştır. Bu tartışmaların başlıca nedenlerinden biri, TRIPs Anlaşması
ile ilk kez ne Paris Konversiyonu ne de Bern Konversiyonunda görülmeyen, gelişmiş ülkelere uluslararası ticarette WTO’de pazarlık
gücünü artırmalarına izin verilmesidir. Ayrıca Amerikan çokuluslu
şirketler kulübünün TRIPs Anlaşmasının oluşturulmasın da başlıca rol
328
329
330
331
The WTO, Annual Report 2005, Geneva: s.142.
J. M. Finger (Winter, 2000), ‘’The WTO’s Special Burden on The Less Developed
Countries’’, Cato journal, 19 (3), s.430.
C. M. Correa (2007), Trade Related Aspects of Intellectual Property Rights A Commentary on the TRIPS Agreement, Oxford: Oxford University Press, s.5.
Finger, a.g.m., s.430.
140
oynamasıdır.332 Bu durumu Sell, 12 şirket dünya için bir kamu yasası
yaptı şeklinde yorumlamıştır.
Geçmişte ülkeler kendi sanayi politikalarını teşvik etmek ve teknoloji
transferini kolaylaştırmak için kendi EMH rejimlerini değiştirip adaptasyon yapabiliyorlardır. TRIPs Anlaşması büyük ölçüde bu esnekliği
kaldırmıştır. Ancak ülkelere EMH korumasına bağlı kalarak farklı politikalar düzenlemelerine izin verilmektedir.333
TRIPs Anlaşması, özellikle gelişmekte olan ülkeler için mülkiyet
hakları ve EMH arasında bir değişim sağlamıştır. TRIPs Anlaşması,
2001 yılında WTO’nun Doha’daki Bakanlar konferansında bazı maddeleri değiştirilmiştir.334
TRIPs Anlaşmasından önce bu alanda temel tartışmalar, EMH’dan
ziyade mülkiyet hakları üzerinde odaklaşmaktaydı. Ayrıca anlaşma
tartışıldığı zaman üye ülkeler, ulusal yasal sistemlerindeki farklılıkları
dikkate alarak EMH korumasında “etkin” ve “eşit” korumanın teşvik
edilmesini istemişlerdir.
TRIPs ile ilgili algılanan sorunlar üç grupta toplanabilir:335
- Anlaşmadaki bazı standartlar zayıftı ve belirsiz olarak
spesifikleştirilmiştir. Örneğin Paris Konversiyonu esas olarak sadece
her bir üyenin patent kanunlarındaki ulusal işlemleri ve öncelikli
hakların korumasını gerektirmektedir.
- Anlaşmalar EMH uyumsuzlukları için etkili süreci sağlamakta ve
sadece anlaşmayı imzalayan ülkeler üzerinde niyetleri ifade etmektedir.
- Bu anlaşmanın yeni teknolojileri (klâsik EMH kavramını zorlayan
yazılım elektronik veritabanı gibi) idare edecek yeterli hız ve esnekliğe
kavuşturulması için yeniden görüşmesini sağlaması zordur. Birçok
gelişmiş ülkede teknik ilerlemeler EMH’da ileriye yönelik değişmeleri
teşvik etmektedir.
Ampirik çalışmalar çok uluslu şirketlerin, eğer güçlü ve etkili EMH
332
333
334
335
Achibugi and Filippetti, a.g.m., s.142-143.
R. Falvey, N. Foster and O. Memedovic (2006), The Role of Intellectual Property
Rights in Technology Transfer and Economic Growth: Theory and Evidence, Vienna: Unýted Natýons Industrýal Development Organization, s.49.
The WTO, a.g.e., s.43.
Maskus (2000), a.g.e., s.15-16.
141
koruması varsa ileri ve bilgiye dayalı faaliyetlerini yurtdışında
kurmalarının daha olası olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla coğrafik
alanlarını genişletmek isteyen çokuluslu şirketler ev sahibi ülkelerde
güçlü EMH rejimine ihtiyaç duymaktadırlar. Bu nedenle çokuluslu
şirketlerin TRIPs Anlaşmasını desteklemeleri doğaldır.336
1. TRIPs Anlaşmasının İçeriği
TRIPs Anlaşması EMH’nin yedi temel alanını kapsar. Bunlar; telif
hakları, patent, ticari markalar, coğrafik göstergeler, sanayi tasarımları,
entegre edilmiş parçaların çizim tasarımları, açıklanmamış bilgi ve
anlaşmalı lisanslardır. Minimum standartlar örneğin hak sahiplerinin
yetkilendirilmeksizin kullanımı, beklentiler ve koruma dönemi gibi tüm
alanların her biri için benzerdir. Her bir üye ayrıca, anlaşma koşullarıyla
çelişmemek üzere spesifik koruma sağlamaktadır.
Anlaşmanın kilit koşulları Tablo 18’de verilmektedir.
Şöyle ki; ‘’Üyeler bu anlaşmanın koşullarını yerine getireceklerdir.
Üyeler kendi kanunlarında bu Anlaşmanın gerektirdiğinden daha
fazla koruma getirmekle yükümlü değildirler. Ayrıca üyeler, kendi
yasal sistemleri ve uygulamaları içinde bu anlaşma koşullarını yerine
getirirken uygun metodu belirlemede serbest olacaklardır’’.
Anlaşmanın 1. maddesinde üyeler EMH koruma sağlayacaklarını
taahhüt etmektedirler. Anlaşmanın 2. maddesinde ise, üyelerin bu
anlaşmanın II, III ve IV. bölümleri bakımından Paris Konversiyonunun
1-12 ve 19. Maddelerini sağlayacaklarını belirtilmektedir.
Birinci bölümün 3. maddesinde ayrımcılık yaratmayan ulusal işlemler
şeklindeki genel yükümlülüklere yer verilmektedir. Ulusal işlemler
GATT’da olduğu gibi mallardan ziyade kişi ve yasal işletmelere
uygulanmaktadır. Bu uygulama WTO’daki standart temelli yasal doktrinin önemli gelişimini yansıtmaktadır.
336
UNCTAD (2005), World Investment Report 2005: Transnational Corporations and
the Internationalization of R&S, New York: s.29.
142
Tablo 18: TRIPs’in Temel Koşulları
Kaynak: Maskus (2000), a.g.e., s.18-19.
teknolojinin her alanına yerel ve ithal her ürüne uygulanır. Ancak üyeler
toplumu ve ahlakı korumak ve ticari sömürülmeyi önlemek üzere bazı
buluşları patent dişi tutacak sınırlamalar getirebilirler”.
Bu maddeye göre birçok ülke kimyasal ürün ve metotlar, eczacılıkla ilgili
ürünleri ve metotları ve gıda ürünleri gibi teknolojinin önemli olduğu alanlarda patent korumasını genişletmeleri gerekmektedir. Ancak kamu yararı,
ahlakı korumak, çevre kirliliğini önlemek, hayvan, insan ve doğal yaşamı
143
korumak için patentlerde muafiyetlere izin verilmektedir.337
Patentlerde süre anlaşmanın 32. maddesinde, patent formlarının
doldurulmasından itibaren 20 yıllık bir süreden önce sona eremeyeceği
belirtilmektedir.
Anlaşmanın 2. bölümde uygulama ve prosedür verilmektedir.
Anlaşmanın 3. bölümü EMH’ların uygulanmasını içermektedir. Bu
bölümde başlıca genel yükümlülükler, sivil ve idari süreç ve düzeltmeler, hukuki prosedür gibi konular açıklanmaktadır.
Üyelerin yerine getirmek zorunda oldukları genel yükümlülükler
anlaşmanın 41. maddesinde şöyle özetlenebilir:
1) Üyeler kendi yasalarında bu anlaşma kapsamındaki EMH’lerin ihlaline karşı etkin korumaya izin verecek prosedürü gerçekleştirmelidirler.
2) EMH’nin uygulanmasına ilişkin prosedür adil ve eşit olmalıdır. Gereksiz karışıklık veya maliyet ve uygun olmayan zaman sınırlamalarını
kapsamamalıdır.
3) Taraflar nihai idari kararların bir hukuki otorite tarafından gözden
geçirilmesi fırsatına sahip olmalıdırlar.
4) EMH uygulamaları, genel hukuki uygulamalardanayrı bir yasal
sistem içinde gerçekleşmeyecektir.
Geçmişte ülkeler kendi sanayi politikalarını teşvik etmek ve teknoloji
transferini kolaylaştırmak için kendi EMH rejimlerini değiştirip adaptasyon yapabiliyorlardır. TRIPs Anlaşması büyük ölçüde bu esnekliği
kaldırmıştır. Ancak ülkelere EMH korumasına bağlı kalarak farklı politikalar düzenlemelerine izin verilmektedir.338
Anlaşmanın 40. maddesi, EMH’nin rekabetçi düzenlemelerle kontrol
altına alınabilen anti rekabetçi etkilere sahip olabileceklerini belirtmektedir.
Anlaşma üyelere EMH’lerin ihlali için hukuki düzenlemeler kadar sivil
çarelerin sağlanmasını öngörmektedir (61. madde). Böylece tüm WTO
337
338
A.g.e., s.20.
Falvey, Foster and Memodovic, a.g.e., s.49.
144
üyeleri, TRIPs Anlaşmasıyla uyumlu olacak şekilde kendi yargı sistemlerini geliştirmelidirler.
Anlaşmanın geri kalan bölümleri, EMH sisteminin oluşturulması ve
korunması, anlaşmazlıkların önlenmesi ve işlemsel ve kurumsal düzenlemeleri içermektedir.
Reichman, TRIPs Anlaşmasının ulusal yasalara niçin saygılı
olduğunu temyiz komisyonun ileri sürdüğü üç nedene dayandırarak
açıklamaktadır. Bu üç nedenden ilki anlaşmanın 1. maddesinin devletlere kendi yasal sistemleri ve uygulamaları çerçevesinde anlaşma
koşullarını uygulayacak anlaşma metodu belirlemelerine izin vermesidir. İkincisi anlaşma şartlarının kurulma sürecinin anlaşma
kapsamındaki hak ve yükümlülükleri düşürmeyeceği veya ilaveler getirmeyecek olmasıdır. Üçüncü neden olarak anlaşmanın 1. maddesine
göre üyeler anlaşmada açıklanandan daha geniş koruma uygulamakla
yükümlü tutulmamaktadır. Bu yaklaşım GATT’ın xx(d). maddesiyle uyumludur. Ancak ulusal hükümetlere saygı prensibine rağmen
Amerika ile Hindistan arasında tartışma olmuştur. Örneğin Hindistan
hükümetinin kendi uzmanları, Amerika tarafından sorgulanan hukuk
ve yönetim prosedürünün ilgili TRIPs Anlaşmasının standartlarını
karşılamada başarısız olduğunu belirtmişlerdir.339
TRIPs Anlaşmasını feshetme ve anlaşma hükümlerini yerine getirmede
olası noksanlıklar şeklindeki bozucu faaliyetler konusunda şikâyetler
üzerine 5 yıllık moratoryum getirilmiştir.340
TRIPs Anlaşmasının uygulama süresi gelişmiş ülkelerde 1996’ya
kadardı. Gelişmekte olan ülkeler için bu süre 2000’e kadardı. Ancak bu ülkelerin büyük bir çoğunluğu hala anlaşma koşullarını
uygulamamıştır.341
2. Gelişmekte olan Ülkeler Açısından TRIPs AnlaşmasıTRIPs’
in anlamı gelişmiş ve gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkeler için
farklılık taşımaktadır. TRIPs Anlaşması gelişmekte olan ülkeler için
ilk kez daimi ve kapsamlı bir EMH koruması getirmektedir. Gelişmiş
ülkeler ise, TRIPs Anlaşmasını EMH koruması standartlarını güçlendirebilmek için bir araç olarak görmektedirler.342 TRIPs Anlaşması,
339
340
341
342
Reichman, a.g.m., s.446.
A.g.m., s.447.
The WTO, a.g.e., s.142.
Anderson and Razavi, a.g.m., s.270.
145
gelişmekte olan ülkeler tarafından Batı toplumunun geri kalan kısmı
üzerine, Batı EMH sistemi standartlarını yükleme yasası olarak
görülmüştür. Archibugi and Filippetti bir anlamda TRIPs Anlaşmasını,
Batı toplumunun ötesinde sessiz devrimin kilidi olduğunu ileri sürmektedirler. Böylece TRIPs Anlaşması yoluyla, çoğu gelişmiş ülkenin
entelektüel mülkiyet sistemleri gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan
ülkelere, AR-Ge’ye ve inovasyona yoğun şekilde yatırım yapan ülkelerden sınırlı kaynak ve altyapısı olan ülkelere ve yüksek teknoloji
ihracatçılarından ithalatçılarına doğru ihraç edilecektir.
TRIPs Anlaşmanın en çok tartışmaya neden olan noktalarından biri,
TRIPs Anlaşmanın özellikle vurgulanan eczacılık sanayine yönelik
patent korumasıdır. Birçok gelişmekte olan ülkede (Hindistan, Brezilya, Arjantin, Meksika gibi) bu alanda TRIPs Anlaşmasının tersine çok
zayıf koruma mevcuttu.
TRIPs 1995 yılında yürürlüğe girdiğinde birçok gelişmekte olan
ülke, telif hakları kapsamına alınabilecek bilgisayar programları ve
veritabanları ile henüz tanışmamışlardı. Dolayısıyla TRIPs koşulları bu
ülkeler açısından kapsamlı reformları gerektirmektedir.343
TRIPs EMH korumasını ticari liberalizasyon görüşmelerinin merkezi
ve önüne yerleştirildiği için bir gelişmekte olan ülkenin EMH rejim reformu ve küresel ekonomiyle onu birleştirmesi için yapacağı
geliştirmeler, gelişmiş ülkelerden EMH korumalarını güçlendirmeleri
yönünde olası baskı yaratacaktır.344
TRIPs Anlaşmanın gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkileri konusunda akademik çalışmalarda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı yazarlar TRIPs Anlaşmanın gelişmekte olan ülkeler için olumlu sonuçlar
doğuracağını belirtmişlerdir. Örneğin Abbott, TRIPs Anlaşmasının en
azından sanayileşmiş ülkeler kadar gelişmekte olan ülkeler için faydalı
olacağını belirtmiştir. Güçlü EMH koruması, gelişmekte olan ülkelerin
ekonomilerini güçlendirecektir. Yeni EMH altyapısı yerel
inovasyonu teşvik edecektir. Yabancı girişimciler, yerel yasalar altında
korunacakları için, teknoloji transferine daha istekli olacaklardır.
TRIPs Anlaşmasının pozitif sonuçlarından biri çok taraflı görüşmelerin
343
344
Maskus, (2000), a.g.e., s.19.
Hu, a.g.m., s.63.
146
Uruguay Raundundan önce özellikle yeni sanayileşen gelişmekte olan
ülkelerde baskın olan bedavacılık (the free-rider) anlayışını erozyona
uğratmasıdır. Bu ülkeler TRIPs Anlaşmasını hızlı bir şekilde uygulamak için harekete geçtiler. Zaten bu ülkelerde revizyon için hazır ve
istekliydiler. Örneğin Tayvan daha iyi bir EMH sisteminin faydalarını
anlamaya başlamıştır. Bu durum yeni sanayileşen ülkeleri, ileri
teknoloji ve bilgi malları bakımından gelişmiş ülkelerin güçlü rakibi
yapmaktadır. En azından böyle bir rekabet düzeyli bir oyun alanında
ortaya çıkmaktadır.345
Bazı çalışmalar TRIPs Anlaşmasının, daha fazla yabancı yatırımı
çekmek, teknoloji transferini geliştirmek için sadece yeni
sanayileşenülkelere değil aynı zamanda gelişmekte olan ülkelere da
yardımcı olacağı belirtilmektedir.346
Gelişmekte olan ülkeler TRIPs Anlaşmasının kısa ve uzun dönemde
yaratacağı sosyal maliyetlerin artan oranda bilincinde olmaktadırlar.
Yine TRIPs Anlaşmasının oluşturulmasında Batılı toplumların özellikle
Amerika’nın önemli etkisi olduğu kabul edilmekle birlikte, anlaşmadan
sonra Amerika ve diğer gelişmiş ülkelerin ticaret performanslarının
gelişiminde önemli değişiklikler olmadığı ileri sürülmektedir. TRIPs
Anlaşması, Amerika, Avrupa ve Japonya’nın ticari dengesini bozmaya
devam eden gelişmekte olan (emerging countries) ülkelerin adil olmayan entelektüel mülkiyet ihlallerini disipline etmeyi amaçlamaktadır.347
Bazı yazarlar ve gelişmekte olan ülkeler tarafından TRIPs Anlaşmasına
bazı eleştiriler getirilmiştir:
1) TRIPs Anlaşması, tüm üyelere onların gelişmişlik düzeylerinden bağımsız olarak aynı standartları uygulama yükümlülüğü getirmektedir. Gelişmiş ülkelerin EMH sistemleri güçlü korumaya sahip olup entelektüel hak sahiplerine herhangi bir ihlale karşı garanti
vermelerine karşın, bazı ülkeler oldukça zayıf EMH rejimine sahiptiler. Patent ve ticari markalar konusunda bazı gelişmekte olan ülkeler koruma sağlarken, özellikle telif hakları, tasarımlar gibi alanlarda koruma sınırlı veya tamamen yoktur.348 Dolayısıyla gelişmekte
olan birçok ülke, TRIPs Anlaşmasını uygulayabilmek için kendi
EMH rejimlerinde önemli değişiklikler yapmak zorundadırlar.349
345
346
347
348
349
Reichman, a.g.m. s.449.
Maskus (1998), a.g.m.; Braga & Fink, a.g.m.
Archibugi and Filippetti, a.g.m., s.144.
Sherwood, a.g.m., s.512.
C. M. Correa (2001), Review of the TRIPS Agreement:Fostering the Transfer of
147
2) TRIPs Anlaşması minimum standartlar getirmektedir. Her
bir üye ayrıca, anlaşma koşullarıyla çelişmemek üzere spesifik koruma sağlamaktadır. Bu durum kısmen sanayileşmiş ülkelerde bile,
kullanıcılar üzerinde entelektüel mülkiyet üreticileri lehine EMH’nin
genişlemesi anlamına gelmektedir.350
3) Birçok gelişmiş ülke kalkınmalarının ileri aşamalarında
EMH’lari uygulamalarını başlatmışlardır. Örneğin Fransa ilaç
alanındaki patent yasasıyla 1960 yılında, Almanya 1968’de, Japonya
1976’da İsviçre 1977’de ve İtalya ve İsveç 1978’de tanışmışlardır.351
Gelişmekte olan birçok ülke daha kalkınmalarını gerçekleştirmeden bu
anlaşmayla EMH korumasını başlayacaklardır.
4) TRIPs Anlaşması, daha fakir ülkeler için bu ülkelerin yatırım
bütçelerini oluştururken tahsis etmeleri gereken yerlerle ilgili olarak uygun teşhis ve uygun çözüm sağlamamaktadır. Çünkü TRIPs Anlaşması
büyük ölçüde sanayileşmiş ülkelerden oluşan uluslararası konversiyon
üzerine inşa edilmiştir.
5) TRIPs Anlaşmasına yönelik bir diğer eleştiri Uruguay Raound’da
anlaşmanın yeterince tartışılmamış olması ve sanayileşmiş ülkelerin
yaklaşımının ‘’benim istediğim yönde yap (do it my way)’’ seklinde
olmasıdır.
6) Gelişmekte olan ülkelerde entelektüel mülkiyet sisteminin
kurulması için personel temini, patent ofisleri ve diğer idari ofisleri
içeren işlem maliyetleri kıt kaynaklarda açıkça azalma yaratır. TRIPs
Anlaşmasının yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için az gelişmiş
ülkelerin her biri 150 milyon Doları bulacak bina, ekipman, eğitim gibi
yatırım yapmaları gerekmektedir. Birçok az gelişmiş ülke için bu meblağ
ülkenin yıllık kalkınma bütçesinin tamamı demektir (Finger, 2000: 430,
433. 435). Ayrıca fakir ülkeler, sadece bölgesel toplantılara değil aynı
zamanda WIPO ve diğer organizasyonların birçok toplantılarına yüksek düzeyde delegelerini göndermek zorundadırlar. Bunların maliyetleri kendi hazinelerine yüklenmektedir.
7) Tüm gelişmekte olan ülkelerde yukarıda belirtilen işlem
maliyetlerini taşımaları gerekse bile daha yüksek entelektüel mülkiyet
350
351
Technology to Developing Countries, Penang: Third World Network Trade and
Development Series 13, s.1.
Finger, a.g.m., s.430.
Juma, a.g.e., s.18.
148
korumasının en azından kısa ve orta dönemde çok dengeli şekilde
dağıtılmayacağı konusunda artan bir algı bulunmaktadır. Örneğin Latin
Amerika’daki birçok küçük ülke önemli ölçüde kendilerini dezavantajlı
bulmaktadırlar.352
8) TRIPs Anlaşmasının teknolojik olarak en ileri ülkeler ile daha
düşük teknolojiye sahip ülkeler arasındaki açığı daha fazla artıracağı
şeklinde bir diğer eleştiri getirilmiştir.353
TRIPs Anlaşmasının gelişmekte olan ülkelere makro ekonomik
fayda ve maliyetleri ne olacaktır? Bu konuda araştırma yapan Sherwood, tam cevabı bulmanın zor olacağını ancak fayda ve maliyetlerin
eğilimi ve büyüklüğü konusunda yorum yapılabileceğini belirmektedir.
Çalışmasında sözkonusu fayda ve maliyetleri şu şekilde sıralamıştır:
TRIPs Anlaşması uluslararası ticaret akımına yardımcı olmak için
yeterli güce sahip olmakla birlikte bu anlaşma, entelektüel mülkiyetin;
araştırma, teknolojik ve inovasyonun gelişiminden sanat, edebiyat ve
bilimsel çalışmalarda anlatım ve yaratıcılığa kadar sıralanan ulusal özel
faaliyetleri teşvik etmedeki tarihsel rolünü azaltacaktır.
TRIPs Anlaşmasının ileri teknolojiyi takip etmede özel yatırımları
güçlü bir şekilde teşvik etmesi, anlaşmanın önemli bir karakteristiği
olarak görülmemektedir. TRIPs Anlaşması EMH konusunda dünya için
bir ortak zemin kurmaktadır. İleri teknolojiler için güçlü teşvikler daha
yüksek bir koruma ile bulunacaktır.
Anlaşmada patent sonrası ürünlerin fiyatlarının nasıl belirleneceğine
yönelik planlanmış koşullar bulunmamaktadır. Ürün fiyatları patent
korumasından sonra yükselecektir. Bu durum özellikle gelişmekte olan
ülkelerde bir maliyet unsuru olarak görülmektedir.
Artan teknolojiyi edinme maliyeti TRIPs Anlaşmasının uygulanmasının
başlıca maliyeti olacaktır.
Sherwood özetle TRIPs Anlaşmasının gelişmekte olan ülkeler üzerinde
etkisinin kısa dönemde negatif olacağını belirtmektedir. Uzun dönemde
birey ve firmalar potansiyel faydalardan yararlanacakları için faydalar artış gösterecektir. Kamu eğitimi, faydaları hızlı bir şekilde realize
etmede önemli rol oynayacaktır. Doğal olarak enflasyon, vergileme,
352
353
Reichman, a.g.m., s.450-451.
H. J. Chang (2002), Kicking Away the Ladder: Development Strategy in Historical
Perspective, London: Anthem Press.
149
tarifeler ve diğer makro ekonomik koşullar özel karar alımlarında belirleyici olacaktır. Yine yargı sisteminin başarısı bir diğer önemli etkendir.354
Reichman TRIPs Anlaşmasının büyük ölçüde geçmişe yönelik bir
anlaşma olduğunu, sanayi devriminin yaratıcı ürünlerine uygun
olduğunu belirtmektedir. Fakat TRIPs Anlaşmasının, klâsik patent ve
telif hakları paradigması yeni teknolojiler özellikle bilgi teknolojilerine
uygulanmasının sorunlara yol açacağını belirtmektedir.355
Archibugi and Filippetti, TRIPs Anlaşmasının savunucuları ve
eleştiricilerinin, bu anlaşmanın ülkelerde yaratacağı etkiyi çok fazla abarttıklarını ileri sürmüşlerdir. Yasal araçlar tek başlarına ne
gelişmekte olan ülkeleri engelleyebilir ne de gelişmiş ülkelerin teknolojik inovasyonda egemenliklerini sürdürmelerini sağlayabilir. Yine
temel bilgiyi edinme ve korumada ülkeleri engelleyen veya izin veren
yasal koşullar yerine ekonomi üzerine yoğunlaşmanın çok daha önemli
olacağını belirtmişlerdir.
Reichman eleştirilerin yoğunlaştığı gelişmekte olan ülkelerde TRIPs
Anlaşmasının rekabeti teşvik edici stratejisi beş unsuru taşıması
gerektiğini vurgulamıştır. Bunlar:356
- Ulusal kalkınma amaçları için entelektüel mülkiyet rejimini
kuracak zemin oluşturmak,
- Piyasa gücü suiistimallerini kontrol edecek rekabet yasalarını
kullanmak,
- Yerel inovasyonu teşvik etmek üzere yeni entelektüel mülkiyet
rejimini güncellemek,
- Daha güçlü EMH için direnmek,
- Bilimsel ve teknolojik bilginin elde edilmesi ve dağıtımı için ulusal altyapıyı güçlendirmektir.
354
355
356
Sherwood, a.g.m., s.496, 500-510.
Reichman, a.g.m., s.457.
A.g.m., s.466-467.
150
3. TRIPs Anlaşmasının Bilgi Ekonomisindeki Etik Değerlere
Uygunluğu
TRIPs Anlaşmasını daha önce belirtilen Bilgi ekonomisinde genel kabul görmüş ACM’nin ilkelerine uygunluğu açısından değerlendirmek,
bu anlaşmanın etik kurallarına uygun olup olmadığı gösterecektir:
Anlaşmanın birinci maddesi, üye ülkelerin anlaşma koşulları
sağlayacaklarını belirtilmektedir. Böyle korumanın anlaşma
koşullarını ihlal etmemesi için üyelere kendi yasal sistemleri içinde
anlaşma koşullarını sağlayacak uygun yöntem belirlemede serbestlik
tanımaktadır. Bu madde ACM prensiplerinden 2.6’yi (dürüst kontratlar,
anlaşmalar ve üstlenilmiş sorumluluklar) karşılamaktadır.
Anlaşmanın yedinci maddesi ACM prensiplerinden 1.1 (toplumun ve
beşeriyetin gelişimine katkı), 1.4 (ayrımcılık yaratmayacak faaliyetleri
yapmak ve adil olmak), 3.2 (personel ve kaynakları yönetmek, bilgi
sistemlerini kurmak, tasarımlamak ve çalışma yaşamının kalitesini
geliştirmek), 3.6 (bilgisayar sisteminin prensipleri ve kısıtlamalarını
öğrenmek için organizasyon üyelerine fırsat yaratmak) maddelerini
gerçekleştirecek niteliktedir. Bu madde ‘’Üye ülkelerin teknolojik bilgi
kullanıcıları ve yaratıcılarına karşılıklı avantajları sağlamayı, sosyal
ve ekonomik refahı desteklemeyi ve haklar ve sorumluluklar arasında
denge kurmayı’’ ifade etmektedir.
- TRIPs Anlaşmasının 8. maddesi, ‘’Anlaşma koşullarıyla uyumlu
olmak koşuluyla üye ülkelerin sosyo-ekonomik ve teknolojik kalkınma
için hayati öneme sahip sektörlerde kamu çıkarlarını sağlamak ve
yaratıcıların EMH’nin suiistimalini önlemek için gerekli önlemler
alabileceklerdir’’ şeklindedir. Bu madde, ACM prensiplerinden 1.2
(başkalarına zarar vermekten kaçınmak) ve 2.7 (bilgisayar sistemi ve
onun sorunlarının kamu tarafından anlaşılmasının geliştirilmesi) ile
uyumludur.
- 10. madde göre yazarlar için literatür çalışması olarak veri
ve diğer materyallerin okunabilir veya diğer şekillerde korunması
sağlanmaktadır. Bu madde de ACM’nin 1.5 (telif ve patent haklarını
içeren hak edilmiş mülkiyet hakları) ve 1.7 (başkalarının özeline saygı
göstermek) prensiplerini içermektedir.
-TRIPs Anlaşmasının 11. maddesi; üyeler eserlerinin kullanımına
151
izni verme ve çalışmanın kopyası veya orijinalinin kamuda doğrudan
veya dolaylı olarak yeniden üretilmesi ve ticari olarak kiralanmasını
yasaklama haklarını yazarlara sağlayacaktır. Bu madde ACM’nin 1.6
(entelektüel mülkiyet için uygun güveni vermek) ve 1.7 (başkalarının
özeline saygı göstermek) prensiplerini yansıtmaktadır.
- Anlaşmanın 12. maddesinde telif hakları korumasının 50 yıldan
daha fazla olamayacağı belirtilmektedir. Bu süre güveni sağlamak için
yeterli olduğundan dolayı ACM’nin 1.6 (entelektüel mülkiyet için uygun güveni vermek) prensibi sağlanmış olmaktadır. Ancak insanlar,
hayvanlar ve bitki sağlığını korumak, çevre için ciddi önyargılardan
kaçınmak için sınırlama getirilebilir. Bu uygulama ile anlaşma
ACM’nin 1.1 prensibini (toplumun ve beşeriyetin gelişimine katkı)
sağlamış olmaktadır.
-TRIPs Anlaşmasının 5. bölümünün 27. maddesinde patentlerin
teknolojinin her alanında ürün veya yöntemde olsun sgetirilebileceği
belirtilmekle birlikte aynı maddenin ikinci paragrafında sınırlamalar
getirilmiştir. Şöyle ki üyeler bazı koşullarda buluşları patent dışında tutabilirler. Örneğin toplumu ve ahlakı korumak, ticari sömürülmeyi önlemek üzere sınırlamalar getirilmekle ACM’nin 1.1 prensibine (toplumun
ve beşeriyetin gelişimine katkı) uyum sağlanmış olunmaktadır.
-Her bir üye ülkeye belirli koşullarda hak sahiplerinin yetkisi
dışında devlet veya üçüncü kişiler tarafından kullanıma izni verilmektedir (31. madde). Aranılan koşullar aynı madde de sayılmaktadır.
Bu madde ile de ACM prensiplerinden 3.3 (bir organizasyonun veya
kişinin bilgisayar sistemi ve iletişim kaynaklarını kullanmaları için gerekli yetki ve desteği sağlamak) gerçekleştirilmiştir.
- TRIPs Anlaşmasının 39. maddesine göre haksız rekabete karşı
korumak sağlamak üzere anlaşmanın 2. paragrafına uygun olarak
açıklanmayan bilgiyi korumak ve 3. paragrafa uygun olarak da kamuya
veya kamu kurumlarına veri sunulacaktır. Bu madde de ACM’nin 1.3
(dürüst ve güvenilir olmak), 1.4 (ayrımcılık yaratmayacak faaliyetler
yapmak ve adil olmak) ve 1.8 (dürüstlük güvenirlilik) prensiplerini
karşılamaktadır.
- TRIPs Anlaşmasının 41. maddesi EMH’da adalet ve eşitliği önermektedir. Dolasıyla bu madde de ACM’nin 1.4 prensibini (ayrımcılık
yaratmayacak faaliyetler yapmak ve adil olmak) gerçekleştirmektedir.
152
- Anlaşmanın 61. maddesi, EMH ihlaline karşı yasal ceza
uygulanmasını getirmektedir. Böylece ACM’nin 1.6 prensibi (entelektüel mülkiyet için uygun güven (kredi) sağlamak) gerçekleştirmektedir.
- 67. maddeye göre, gelişmekte olan ülkelerin anlaşma koşullarını
yerine getirmeleri için zaman ve koşullarda karşılıklı anlaşma ve teknik
ve finansal işbirliği sağlanacaktır. Böyle bir işbirliği, EMH ihlalini önlemek kadar yerel ofislerin oluşturulması, EMH’lerin yasallaşması ve
korunması için yasalarda değişikliklerin yapılması ve regülasyonuna
yardım olanağı sağlayacaktır. Bu madde de ACM’nin 3.6 prensibini
(bilgisayar sisteminin prensipleri ve kısıtlamalarını öğrenmek için üyelere fırsat yaratmak) sağlamaktadır.
TRIPs Anlaşmasının 63. maddesi, tartışmaları önlemek üzere açıkça
saydamlık kuralına yer vermektedir.
TRIPs Anlaşması dört etik unsuru açısından da değerlendirilebilir. Bunlar daha önce de belirtildiği gibi özellik, doğruluk, mülkiyet ve giriştir.
TRIPs Anlaşmasının 10, 11 ve özellikle 39. maddeleri özellik
korumaktadırlar. Anlaşmanın 39 maddesi aynı zamanda doğruluk ilkesini gerçekleştirmeye yöneliktir. Anlaşmanın 10, 11 ve 27. maddeleri
yazarlar ve yaratıcılar için koruma sağlamaktadır. Yine anlaşmanın 12
ve 33. maddelerinde uzun dönemli koruma sağlanarak mülkiyet ilkesinin gözetildiği görülmektedir. TRIPs Anlaşması bilgilere yetkisiz
girilmesini yasaklamaktadır. Anlaşmanın 31. maddesinde daha önce
de açıklandığı gibi bazı koşullarda yetkisiz girişe izin verilmektedir.
Bu değerlendirmelere dayanarak TRIPs Anlaşmasının genel olarak etik
kurallarına uyduğu söylenebilir.
D. ENTELEKTÜEL MÜLKİYET HAKLARINDA
ÖNERİLEN HARMONİZASYON
Modern ekonomilerde, bilgi emek sermaye gibi diğer üretim faktörleri yanında bir diğer faktör olarak yer almaktadır. Sürdürebilir bir
ekonomik kalkınma için bilginin yaratılması teşvik edilmelidir. Bilgi
küresel kamusal malların ‘tüketimde rekabetin olmaması’, tüketimden
dışlamamak’ ve ‘ dışsallık’ özellikleri taşıdığından dolayı ekonomik literatürde küresel kamusal mal olarak nitelendirilir.
Bilginin yaratılması ve dağıtımı surecinde piyasa mekanizması
153
başarısızlığı sözkonusudur. Bunun başlıca nedenleri; etkinsizlik,
monopolleşmenin olması, kullanımdan dışlayamama, dışsallıklar,
bazı mallarda görülen işlem maliyetleri ve asimetrik bilgi ve görünemeyen değer olarak EMH’nin ölçüme sorunudur. Piyasa mekanizması
başarısızlığına karşı bazı teoremler (lisans, Dowell yaklaşımı ve Coase
Teoremi) geliştirilmiştir. Ancak bu teoremler etkin çözüm sağlamada
yetersiz kalmaktadırlar. Bu teoremler içinde lisanslar kimsen bazı haklar için kullanılabilir. Ama tek başına yeterli olamamaktadır. Coase teoremi en fazla tartışılan teorem olmuştur.
Etkin bir çözüm getirecek devlet müdahalesi, bilgini adil kullanım doktrinini dikkate alarak EMH sistemi oluşturmayı gerektirir. Diğer bir
ifadeyle devlet müdahalesi, bilgi yaratıcıları ve kullanıcıları arasında
denge sağlamalıdır. Hükümetler, bilgi kullanıcılarının haklarını dikkate
alarak EMH kanunlarını sınırlayabilirler. Örneğin süre, EMH parametrelerinden biridir.
EMH bilgi, inovasyon yaratıcılarına ayırıcı haklar sağlamaktadır.
EMH bilginin yaratılmasını kolaylaştırıcı unsurlardır. Mülkiyet hakları
sayesinde çaba ve ödül arasında doğrudan bir bağ kurulabilir. EMH,
sanayileşme ve ekonomik kalkınma ile birlikte paralel giden bir olgudur. EMH’nin korunması uzun bir geleneğe sahiptir. Ancak 19.
yy’in sonuna doğru yeni sanayileşme idealleri, daha güçlü merkezi
hükümetler ve daha güçlü ulusalcılıkla desteklenerek büyük ölçekli
sanayileşmeye yol açmıştır. Bu gelişim birçok ülkede ilk modern telif
ve patent yasalarının oluşturulmasına yol açmıştır. Günümüzde her ülke
ve hukuk sistemi kendi EMH yasalarını oluşturmaktadır.
Ancak EMH hem bilginin tüketiminde rekabetin olmaması hem de
tüketimden dışlayamama özelliklerini sınırlayabilmektedir. Çünkü
EMH’la bilgi ticari bir değer kazanıyor. Kamusal mallar paradigmasına
göre bir bilgi yaratılır yaratılmaz onun değerinin maksimize edilmesi
için mümkün olduğunca fazla kişi tarafından yararlanılması gerekir.
Dolayısıyla kamu yararı için patent koruması belirli sınırlamalara sahip olmak durumundadır. Bu kapsamda entelektüel mülkiyet hakları,
kopyaların marjinal maliyetini dağıtmaya dayalı ikinci en iyi dışlama
çözümünü sağlamaktadır.
EMH rejiminin, ekonomik büyüme üzerinde etkili olan yabancı
doğrudan yatırımlar, teknoloji transferi ve ticaret üzerinde olumlu etkileri olduğu genel kabul görmüştür. EMH korumasının olmadığı bir
154
durumda ortaya çıkan korsan uygulamalar ve taklitler hem bireyler,
hem sanayiler hem de makro düzeyde tüm ekonomi açısından negatif
etkiler yaratacaktır. Bireyler için düşük kaliteli mallar sağlık ve güvenlik alanında risk yaratacaktır. Sanayilerin satışları düşebilir, düşük marka değeri ve inovasyon için teşvik ortadan kalkar. Ekonomi açısından
vergi kaybı, azalan ticaret ve bunların sonucunda daha düşük büyüme
ve inovasyon sözkonusu olacaktır.
Ancak EMH’nin büyümeye etkileri konusunda bazı kısıtlamalar olduğu
bir gerçektir. Bunlar kısıtlamalar şöyle sıralanabilir:
- Öncelikle ekonomik büyümede EMH’nin rolünü diğer faktörlerden ayırarak analiz etmek zordur.
- EMH ve ekonomik kalkınma arasındaki ilişki, gelişmiş ülkeler az
gelişmiş ülkelere göre daha güçlü entelektüel mülkiyet haklarına sahip
oldukları için nedensellik sorunu sozkonusu olabilecektir. Çalışmalar
EMH ve kalkınma arasındaki ilişkinin lineer olamayacağı sonucuna
ulaşılmıştır. Sözkonusu çalışmalara göre, ülkeler daha yüksek gelir
düzeyine doğru hareket ettikleri zaman yeni teknolojileri daha fazla
kopyalayabileceklerinden dolayı patent korumasının gücü düşebilir.
- Mevcut ampirik literatüre göre, patent korumasının etkinliği sektörden sektöre değişebilmektedir.
Bazı yazarlar hem güçlü hem de zayıf EMH korumasının doğru
olmadığını savunmuşlardır. Örneğin Barnes (2006), ticari marka
korumasında çok zayıf korumanın, tüketicilerin gereksinimlerini
karşılayacak ürünleri bulmalarını önleyeceği, aşırı korumanın ise, rekabeti kısıtlayacağını ileri sürmüştür. Ayırıcı hakların anti-rekabetçi etkilerini minimize ederken bilgiyi maksimumlaştıracak koruma derecesi
bulunmalıdır.
1990’ların başından itibaren küreselleşme ve teknolojik devrim, bilgi
ekonomisi ve EMH’da önemli değişiklikler yaratmıştır. Refah yaratma ve onun sonucu olan sosyal ve kültürel faydalar, İngilizcede üç ‘i’
olarak gecen (innovation, information and ideas) üç unsurun yaratılması
ve yönetilmesine bağlıdır. Bu üç unsura dördüncü ‘i’ olarak internet
eklenmiştir. Bunlar günümüzde teknolojinin gelişmesinin yakıtı olarak
kabul edilmektedirler (İdris, 2003: 66). Dijital ürünlerin anahtar özelliği,
somutlaştırılamayan niteliğe sahip olmalarıdır. Bu nitelik bunları fiziki
155
ürünlerden farklılaştırmaktadır. Bu farklılıkların sonuçlarından biri de
fiziki ürünlerle karşılaştırıldığında korsan yayınlar arasında önemli
farklılıkların olmasıdır. EMH ihlalinin ekonomik açıdan etkileyen bu
anahtar farklılıklar şunlardır: Yeniden üretmenin marjinal maliyeti, dijital dağılım, pazar alanı, bilgisayar donanımı bağımlılığı ve kullanım
süresidir.
Küreselleşme ve teknolojik ilerleme EMH alanında bazı değişimler
getirmiştir. Bu değişimler şu şekilde özetlenebilir:
EMH nihai bir değer olmuştur. Bu dönüşümün nedeni, internet
tarafından tamamıyla bilgiye girişin yeri, miktarı ve hızındaki değişimle
desteklenen bilgi ekonomisinin gelişimidir.
Ticaret kanunları ile EMH politikaları arasında bağ kurulmaya
başlandı. Özellikle bazı gelişmiş ülkeler entelektüel mülkiyet haklarının
yurtdışında ihlalini kontrol etmek için ticari önlemler kullanmaya
başlamışlardır.
Uruguay Raundunda karşılıklı görüşmeler çerçevesinde ilk kez
uluslararası bir anlaşma (TRIPs) imzalanmıştır.
Ancak dijital ortam bilgiyi edinmede kazanç ve dağıtımda kimin hak
sahibi olacağı konusunda sermaye ve mülkiyet haklarıyla ilgili yeni sorunlar ve karmaşa yaratmıştır. EMH ile bilginin bir kamusal mal olması
konusunda çatışmalar her zaman mevcuttu. Fakat yeni dijital teknolojiler, bu sorunu çok daha belirginleştirip önemli hale getirmiştir. Geçmişte
de bu çatışma mevcut olmakla birlikte bu kadar yaygın değildi. Çünkü
bilginin dağılımı nispeten sınırlıydı. EMK sahipleri için çok fazla sorun değildi. İnternet üzerinden bilginin sağlayıcıları ve hak sahipleri
arasında sorumlulukların alanı ve boyutunun daha iyi anlaşılmasına gereksinim artmıştır.
Dijital teknolojinin başlıca aracı olarak internet; daha az maliyet,
yayıncılarının kontrolünün internet üzerinden yapılan yayınlarda daha
fazla olması, patent çalışmalarına girişin daha kolay olması gibi avantajlar yaratmakla birlikte birtakım sorunlara da neden olmuştur.
Aynı zamanda küreselleşme ve teknolojik gelişim EMH’nin ağırlığını
üç ‘p’ (kamu patronaji, kamu tedariki ve EMH’dir) olarak ifade edilen
değerler arasında artmıştır.
156
Özellikle bilginin dijital teknolojiler yardımıyla dağıtılması, bilgi
ekonomisinde piyasa başarısızlığını artırıp, bilginin küresel kamusal
mal özelliklerini zedelemektedir.
Bilginin internet aracılığıyla kullanımı kamusal mal özelliklerinden biri
olan “dışlayamama” unsurunu aşırı düzeyde ihlal etmesine yol açmıştır.
Internet bilgi sahibinin bir lisans pazarı yaratmasına ve minimum işlem
maliyetleriyle son kullanıcılardan bedel alabilmesine izin vermektedir.
Online işlem aracılığıyla, bilgi sahipleri kullanıcılarla pazarlığa girebilirler. Belirli kullanıcıların aynı piyasadan yararlanmaları önlenebilir.
Onların kullanımı toplumsal açıdan faydalı olsa bile. Bu durum bilginin
kamusal mal olarak kabul edilip EMH’nin buna göre düzenlenmesini
önlemektedir. - Internet ve dolayısıyla e-ticaretin gelişmesi, ticari markaları
ve ticari marka yasalarını etkilemiştir. İsletmelerin kendilerini ve
markalarında tanıtım, prestij ve güveni kurmalarına gereksinim
artmıştır. Tüketiciler, sunulan mal ve hizmetlerin tanıtımının bir aracı
olarak markalara daha yoğun güvenmektedirler. E-ticarette tüketiciler
malları almadan önce inceleme olanağına sahip değildirler. Bu nedenle
internet üzerinden kullanılan bir marka, fiziki dünyadakinden daha
değerli ve daha geniş etkiye sahip olacaktır. E-ticaretteki gelişmeyle
birlikte ticari marka ofislerine gönderilen başvuru sayısı artmıştır.
Artan teknoloji ve özellikle dijital ortamlar korsan ve taklit ürünleri
artmıştır.
Yukarıda sayılan etkilerden dolayı bilgi yaratılması ve dağıtımında
etkinliği sağlanacak bir EMH koruyacak rejime ihtiyaç çok daha fazla
artmıştır. EMH sistemi piyasa başarısızlığına karşı bir alternatif olarak
düşünülmekle birlikte kendi içinde daha öncede belirtildiği gibi olumlu
ve olumsuz yönleri bulunmaktadır
Hükümetler, bilgi kullanıcılarının haklarını dikkate alarak telif
kanunlarını sınırlayabilirler. Örneğin süre, EMH parametrelerinden
biridir. Bu sınırlanabilir.
Özellikle akademik alandaki çalışmalarda bilginin kamusal mal olduğu
vurgulanarak, konun bu çerçevede değerlendirilmesinin yararlı olacağı
157
belirtilmiştir.
Ancak küreselleşme sonucu artan ticari liberalizasyon sonucu ülkelerin
birbirleriyle olan etkileşimleri ve bağımlılıklarında artış yaşanmıştır.
Küreselleşen dünyada ülkelerin sadece ulusal olarak iyi bir EMH rejimine sahip olmaları yeterli olmamıştır. Bunu Amerika Birleşik Devletleri örneğinde görmek mümkündür. 1980’lerin başında Amerika
EMH rejimini güçlendiren ve genişleten bir ülke olmuştur. 1980’de
Amerikan Kongresi, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin ekonomik
etkilerini dikkate alarak teşvik etmeye yönelik 1980 the Bayh-Dole
Yasası (The Bayh-Dole Act) oluşturmuştur. Bu yasa, kamu tarafından
finanse edilen araştırmaların ticarileştirilmesini sağlamaktadır. EMH
alanında sessiz devrim olarak nitelendirilmiştir. Yine bu yasa üniversiteler, ticari olmayan şirketler ve küçük işletmelere buluşlarını
ticarileştirme ve patent koruması altına alınmalarına izin vermek ve
kamu birimlerinin işletmelere teknolojileri için lisanslar verme ve daha
fazla teşvik etme için izin sağlamaktır.
Böylece üniversiteden özel sektöre yeni teknoloji ve buluşların transferinin teşvik etme olanağı sağlanmış olacaktır. Dolayısıyla bu yasa hem
sanayileri hem üniversiteleri keşiflerini patentleştieme ve onları ticari
olarak lisanslamayı teşvik etmektedir. Bu yasa ile inovasyon yaratıcıları
(üniversiteler ve özel kişi ve kurumlar gibi) ile bu buluşlardan yararlananlar arasında bağlantı kolaylıkla kurulabilmektedir. Bilimsel
buluşların kolaylıkla patent, telif hakları gibi entelektüel mülkiyet
korumasına alınması temin edilmektedir.
The Bayh-Dole yasası etkin olarak uygulanmaya başladıktan sonra
üniversitelerde çok sayıda teknoloji lisans ofisleri kuruldu. Hem artan üniversite sayısı hem de onların bünyesinde kurulan teknoloji
lisans ofisleri, buluşlarla ilgili teknoloji transferinin kolaylaşıp teşvik
edildiğini göstermektedir.
Amerika’da bu yasanın başarılı uygulanması diğer ülkelere de örnek
teşkil etmiştir. Örneğin 1998’de Japon hükümeti, teknoloji lisans
ofisleri yasasını yürürlüğe koymuştur. Türkiye gibi gelişmekte olan bir
ülkelerin bilimsel alanda ivme sağlamaları adına böyle bir yasaya gereksinimleri olduğu söylenebilir.
Bir diğer önemli kanun Amerikan ticari marka kanunu olan the Lanham
yasasıdır.
158
Amerika’da oluşturulan güçlü EMH sistemi, diğer ülkeler için bir model olmasına rağmen 2000’li yıllara gelindiğinde tatmin edici olmadığı
görülmüştür. 1980’lerin başından itibaren Amerika’da ticaret açığı
artmaya başlamıştır. Daha fazla entegre olmuş global ticaret rejiminde yüksek teknolojiyi ülkelerde rekabetin önemli bir faktör haline
getirmiştir. Diğer ülkelerin oldukça korumasız bir entelektüel mülkiyet rejime sahip olmaları Amerikan ticaret açığının nedenlerinden biri
olarak görülmüştür.
Dolayısıyla başta Amerika olmak üzere birçok gelişmiş ülke uluslararası
bir anlaşmayı desteklemişlerdir. Küreselleşme sürecinin yarattığı etkiler
ile küresel kamusal mal niteliğinde olan bilgi alanında EMH konusunda uluslararası çözümün gerekliliği artmıştır. Bu amaçla 1994 yılında
WTO tarafından hazırlanan “Entelektüel Mülkiyet Haklarının Ticaretle İlgili Yönleri” anlaşması OECD ülkelerinin çoğunluğu tarafından
imzalanmıştır.
TRIPs’ in anlamı gelişmiş ve gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkeler
için farklılık taşımaktadır. TRIPs Anlaşması gelişmekte olan ülkeler içi
ilk kez daimi ve kapsamlı bir EMH koruması getirmektedir. Gelişmiş
ülkeler ise, TRIPs Anlaşmasını EMH koruması standartlarını güçlendirebilmek için bir araç olarak görmektedirler. TRIPs Anlaşması,
gelişmekte olan ülkeler tarafından Batı toplumunun geri kalan kısmı
üzerine, Batı EMH sistemi standartlarını yükleme yasası olarak
görülmüştür.
Ancak TRIPs Anlaşmanın gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkileri
konusunda akademik çalışmalarda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı
yazarlar TRIPs Anlaşmanın gelişmekte olan ülkeler için olumlu sonuçlar doğuracağını belirtirken Örneğin Abbott (1998), bazıları tarafından
eleştirilmiştir. Shewood ise TRIPs Anlaşmasının gelişmekte olan ülkeler üzerinde etkisinin kısa dönemde negatif olacağı, uzun dönemde birey
ve firmalar potansiyel faydalardan yararlanacakları için faydalarında
artış olacağını ileri sürmüştür.
TRIPs Anlaşması konusunda farklı görüşler olmasına rağmen EMH konusunda radikal çözümün ulusal olmaktan ziyade uluslararası olduğu
bir gerçeğinin bir sonucudur. Küreselleşmenin yaygınlaştığı bilgi
çağında global harmonizasyonu sağlayacak bir uluslararası anlaşma sorun çözümünde kilit işlev görecektir.
159
TRIPs Anlaşması ulusal yasalar için minimum standartlar oluşturmak
ve entelektüel mülkiyet kurallarını harmonize etmek için önemli bir
adım sunmuştur. TRIPs Anlaşmasının içeriği bazı maddeleri yeterli
değildir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin bu anlaşma koşullarını
yerine getirmelerine yardımcı olacak düzenlemelere ihtiyaç vardır.
160
KAYNAKLAR
Abbott, F.M. (1998),”Intellectual Property Rights and Economic Development’’, World Bank Seminer, Washinton D.C.:
Abramovitz, M. (1956), “Resource and Output Trends in The United
States Since 1870‘‘, A.E.R. Papers and Proc., 5-23.
Aghion, P. and Howitt, P. (1998),Endogenous Growth Theory, Cambridge: MA,www.fordham.edu/economics/mcleod/AghionHowittChapter1.pdf(5.12.2011).
Alavi, Maryam and Leidner, E. Dorothy (2001), ‘’Knowledge Management and Knowledge Management Systems’’, MIS Quarterly,25(1):107–136.
Alter, S. (1996), Information Systems a Management Perspective, Menlo Park: The Benjamin/Cummings Publishing Company, Inc.
Andersen, B. (2004), “If ‘Intellectual Property Rights’ is The Answer,
What is The Question? Revısıtıng The Patent Controversıes”, Economics of Innovation and New Technology, 13(5), 417-442.
Anderson, A.M. and Razavi, B. (2010), “The Globalization of Intellectual Property Rights:TRIPS, BITS, and the Search for Uniform Protection”, Georgia Journal of International Comparative Law, 38 (2),
266-292.
Archibugi, D, and Filippetti, A. (2010), “The Globalization of Intellectual Property Rights: Four Learned Lessons and Four Theses”, Global
Policy, 1 (1), 137-148.
Armstrong, J. A. (1993), “Trends in Global Science and Technology
and What They Mean for Intellectual Property Systems”, Global Dimensions of Intellectual Property Rights in Science and Technology,
(Ed: M. B. Wallerstein, M. C. Mogee, R. A. Schoen), Washington, D.
C.: National Acedemy Press, 192-207.
Association for Computing Machinery (1992), ACM Code of Ethics and Professional Conduct, Retrieved January 25 2011 from http://
www.acm.org/about/code-of ethics (29.12.2011).
161
Autant-Bernard, C. and Massard, N. (2007),’’Pecuniary and Knowledge Externalities as Agglomeration Forces: Empirical Evidence from
Individual French Data’’, Knowledge Externalities, Innovation Clusters
and Regional Development, (Ed: Jordi Suriñach, Rosina Moreno, Esther Vayā), Edward Elgar Publishing, 1-22.
AUTM, www. Autm.net (18.04.2011).
Balaam, D. N. and Veseth, M. (2001), Introduction to International Political Economy, New Jersey: Prentice-Hall, Inc.
Balkin, J. (2005), “Digital Speech and Democratic Culture: A Theory
of Freedom of Expression for the Information Society”, Information
Ethics Privacy, Property, and Power, Washington: University of Washington Press.
Barton, J. H. (1993), “Adapting the Intellectual Property System to
New Technologies”, Global Dimensions of Intellectual Property Rights
in Science and Technology, (Ed: M. B. Wallerstein, M. C. Mogee, R. A.
Schoen), Washington, D. C.: National Acedemy Press, 256-283.
Basic Principles for Managing Intellectual Property in the Digital Environment (1997), Political Science and Politics, 30 (3), 570-574.
Bator, F.M. (1958), “The Anatomy of Market Failure”, The Quartely
Journal of Economics, 72(3), 351-379.
Bell, M. and Pavitt, K. (1997), ‘‘Technological Accumulation and Industrial Growth: Contrasts between Developed and Developing Countries’’, (Eds. D. Archibugi and J. Michie ), Technology, Globalisation
and Economic Performance, Cambridge: Cambridge University Press,
83–137.
Ben Ahmed, M. (20-21 March, 2006), “The Politics and Ideology of Intellectual Property”, Trans Atlantic Consumer Dialogue (TACD) Conference, Brussels: 1-8.
Barnes, D. W. (2006), ‘’A New Economics of Trademarks’’, Northwestern Journal of Technology and Intellectual Property, 5(1), 22-67.
Bessen, J. and Maskin, E. (2000), “Sequential innovation, patents, and
imitation”, Working Paper No. 00–01, Cambridge: Department of Eco-
162
nomics, MIT.
Boadway, R. W. (1979), Public Sector Economics, Cambridge: Winthrop Publisher, Inc.
Braga, C. A. P. & Fink, C. (1998), “The Relationship between Intellectual Property Rights and Foreign Direct Investment”, Duke Journal of
Comparative and International Law, 163, 163-187.
Branstetter, L., Saggi, K. (2004), “Intellectul Property Rights, Foreign
Direct Investment and Industrial Development”, NBER Working Paper,
No. 15393, 1-40.
Bulutoğlu, K. (2008), Kamu Ekonomisine Giriş, Ankara: Maliye ve Hukuk Yayınları.
Casey, B. (2006), “Perspectives on the Patent system and its Role in
Innovation: A Way Forward?”, Otago Management Graduate Review,
4, 1-10.
Chain, J. ve Grossman, G. (1990) “Intellectual Property Rights and
North-South Trade”, The Political Economy of International Trade: Essays in Honor of Robert E. Baldwin, Basil Blackwell, (Eds. R.W. Jones
and A.O. Krueger), Cambridge: 143-155.
Chang, H. J. (2002), Kicking Away the Ladder: Development Strategy
in Historical Perspective, London: Anthem Press.
Chapman, A. R. (2002), “The human Rights Implications of Intellectual Property Protection”, The Journal of International Economics and
Law, 861-882.
Coase, R. (1960), “The Problem of Social Cost”, The Journal of Law
and Economics, 3 (2), 1-44.
Cordato, R.E. (1980), “The Austrian Theory of the Efficiency and the
Role of Government”, The Journal of Liberian Studies, IV(4), 393-403.
Correa, C. M. (2001), Review of the TRIPS Agreement:Fostering the
Transfer of Technology to Developing Countries, Penang: Third World
Network Trade and Development Series 13.
163
Correa, C. M. (2007), Trade Related Aspects of Intellectual Property
Rights A Commentary on the TRIPS Agreement, Oxford: Oxford University Press.
Cortina, A. (March, 2000), “Civil Ethics and the Validity of Law”, Ethical Theory and Moral Practice, 3(1), 39-55.
Cowen, T. (1998), “Public Goods and Externalities: Old and New Perspectives”, The Theory of market Failure, (Ed: Tyler Cowen), Virginia:
George Mason University Press, 1-26.
Cullet, P. (2007), “Human Rights and Intellectual Property Protection
in the TRIPS Era”, Human Rights Quarterly, 29, 403-430.
Dahlman, C. (1979), “The Problem of Externality”, Journal of law and
Economics, 22 (1), 141-162.
Dam, K. W. (2001), The Economic Underpinnings of Patent Law, Chicago: John M. Olin Law & Economics Working Paper No. 19
David, P.A. (2000), “The Digital Technology Boomerang: New Intellectual Property Rights Threaten Global “Open Science”, The World
Bank Conference Volume: ABCDE-2000, 1-32.
Demsetz, H., (1970), “The Private Production of A Public Good”, Journal of Law and Economics,13, 293-306.
D.K.G. (April, 1955), “Protection of Service Marks under the Lanham
Act”, Virginia Law Revenue, 41(3), 365-378.
Dorrell, P. (2005), Published Digital Information is a Public Good:
the Case for Voted Compensation, www.1729.com/ip/publicGood.html
(20.06.2011).
Dowell, J. (1998), “Bytes and Pieces: Fragmented Copies, Licensing,
and Fair Use in a Digital World”, California Law Review, 86 (4), 843877.
Drahos, P. (1995), “Global Property Rights in Information: The Story of
TRIPS and GATT”, Prometheus, 11(1), 6-19.
Duff, J. F. (2005), Intellectual Property as Natural Monopoly: Toward A
164
General Theory of Partial Property Rights, http://www.utexas.edu/law/
academics/centers/clbe/wp/wp-concept/uploads/centers (14.05.2011).
Eaton, J. and Kortum, S. (1993), International Technology Diffusion,
Mimeo: Boston University.
Eustace, C. (2003), “A New Perspective on the Knowledge Value
Chain”, Journal of Intellectual Capital, 4 (4), 588-596.
Eurostat (2010), Science, Technology and Innovation in Europe.
Falvey, R. Foster, N. and Greenaway, D. (2006), “Intellectual Property
Rights and Economic Growth”, Review of Development Economics,
10(4), 700–719.
Falvey, R., Foster, N. and Memedovic, O. (2006), The Role of Intellectual Property Rights in Technology Transfer and Economic Growth:
Theory and Evidence, Vienna: Unýted Natýons Industrýal Development
Organization.
Ferrantino, M. J. (1993), “The Effect of Intellectual Property Rights on
International Trade and Investment”, WeltwirtschaftlichesArchiv, 129,
300-331.
Finger, J.M. (Winter, 2000), “The WTO’s Special Burden on The Less
Developed Countries”, Cato journal, 19 (3), 425-437.
Forrester, L. S. (2005), Regulating Intellectual Property via Competition? Or Regulating Competition via Intellectual Property? Competition and Intellectual Property: Ten Years On, the Debate Still Flourishes, Brussels: European University Institute.
Freiden, J., Goldsmith, R., Takacs, S. and Hofacker, C. (1998), “Information as a Product: Not Goods, Not Services”, Marketing Intelligence
& Planning, 16 (3), 210-220.
Frischtak, C. R. (1993), “Harmonization Versus Differentiation in Intellectual Property Right Regimes”, Global Dimensions of Intellectual
Property Rights in Science and Technology, (Ed: M. B. Wallerstein, M.
C. Mogee, R. A. Schoen), Washington, D. C.: National Acedemy Press,
89-106.
165
Gan, J.S, Williams, P.L. and Briggs, D. (2001), Intellectual Property Rights: A Grant og Monopol yor Aid to Competition? http://mbs.
edu.au/home/igans/papers/Intellectual
%20property%20Rights%20
and%20Mon (28.11.2011).
GAO (1987), International Trade Strengthening Worldwide Protection
of Intellectual Property Rights, Washington D.C.:
GAO (1998), Technology Transfer Administration of the Bayh-Dole Act
by Research University, Washington D.C.:
GAO (2010), Intellectual Property Observations on Efforts to Quantify the Economic Effects of Counterfeit and Pirated Goods, Washinton
D.C.:
Gayer, A. and Shy, O. (2003),”Copyright Protection and Hardware Taxation”, Information Economics and Policy, 15, 467-483.
Gibson, J. (2004), “Re-reifing Data”, Notre Dame Law Review, Vol:
80, 164-242.
Godin, B. (2008), “The Knowledge Economy: Fritz Machlup’s Construction of a Synthetic Concept”, Project on the History and Sociology
of S & T Statistics Working Paper, No.37.
Gordon, W. J. (1982), “Fair Use as Market Failure: A Structural and
Economic Analysis of the “Betamax” Case and Its Predecessors”, Columbia Law Review, 82 (8), 1600-1657.
Gordon V. S. and Russell L. P.(2000), Valuation of Intellectual Pro p e
rty and Intangible Assets, 3rd Ed. New York: John Wiley & Sons.
Gould, J.R. (1975), “Morhing and Body’s Objection to the Coase Theorem: A Note”, Economica, 42 (116), 203-206.
Greenaway, D. (1994), “Policy Forum: The Diffusion of New Technology: Editorial Note”, The Economic Journal, 104 (425), 916-917.
Grossman, G. and Helpman, E. (1991), Innovation and Growth in the
Global Economy, Cambridge, Massachusetts: MIT Press.
Grossman, G. M. and Helpman, E. (Winter, 1994), “Endogenous In-
166
novation in the Theory of Growth”, Journal of Economic Perspectives,
8 (1), 23-44.
Hammer, J. (1997), “Basic Principles for Managing Intellectual Property in the Digital Environment”, Political Science and Politics, 30 (3),
570-574.
Hasnas, J. (1998), “The Normative Theories of Business Ethics: A
Guide for The Perplexed”, Business Ethics Quarterly, 8 (1), 19-42.
Helpman, E. (1993), “Innovation, imitation and intellectual property
rights”, Econometrica, 61 (1), 1247–80.
Hyman, D. N. (2005), Public Finance A Contemporary Application of
Theory to Policy, Ohio: Thomson South-Western.
Hillman, A. L. (2009), Public Finance and Public Policy, Cambridge:
Cambridge University Press.
Hilton, T., Hyung, S. and Al-Lawati, H. (2006), “Information Systems
Ethics in Triad”, Journal of Computer Information Systems, 46(4), 78102.
Hyman, D. N. (2005), Public Finance a Contemporary Application of
Theory to Policy, Ohio: Thomson South-Western.
Hu, A.G. (2009), “Comments on Intellectual Property Rights and The
International Transfer of Technology:Setting out An Agendafor Empirical Research in Developing Countries”, The Economics of Intellectual
Property Suggestions for Further Research in Developing Countries
and Countries with Economies in Transition, WIPO, 62-64.
İdris, K. (2003), Intellectual Property- A Power Tool for Economic
Growth, Geneva: World Intellectual Property Organization.
Inman, R.P. (1987), ‘’Markets, Governments and the “New” Political
Economy’’, Handbook of Public Economics VII, (Ed: Alan J. Auerbach
and Martin Feldstein), Amsterdam: Elsevier Science Publisher, 647677.
International Intellectual Property Alliance (2010).
167
Isaak, A. C. (1985), Scope and Methods of Political Sciences, Homewood Ill.: Dorsey.
International Intellectual Property Alliance (2010). www. iipa.com/
Jones, T. M. and Ryan, L. V. (Nov-Dec, 1997), “The Link between Ethical Judgment and Action in Organizations: A Moral Approbation Approach” Organization Science, 8(6), 663-680.
Johnson, J. B. and Joslyn, R. A. (1991), Political Science Research
Methods, Washington, D.C.: CQ Press.
Juma, C. (1999),Intellectual Property and Globalization. Implications
for Developing Countries, Science Technology, and Innovation Working Paper No. 4. Cambridge:
Kansa, E. C., Schultz, J., and Bissell, A.N. (2005), “Protecting Traditional Knowledge and Expanding Access to Scientific Data: Juxtaposing Intellectual Property Agendas via a “Some Rights Reserved”
Model”, International Journal of Cultural Property.
Kanwar, S. ve Evenson, R. (2003), “Does intellectual property protection spur technological change?’’, Oxford Economic Papers, 55 (2),
235–264.
Kaul, I., Grunberg, I. and Stern, M. A., (1999), “Defining Global Public
Goods”, Global Public Goods International Cooperation in the 21 st
Century, New York: 2-19.
Kemp, S. (2002), Public Goods and Private Wants A Psychological Approach to Government Spending, Cheltenham: Edward Edgar Publishing Limited.
Kendrick, J.W. (August, 1956), “Productivity Trends: Capital and Labor”, Review of Economics and Statistics, 248-257.
Kitch, E. W. (1986), “Patents: Monopolies or Property Rights?” Research in Law and Economics, 8, s.31-41.
Krugman, P. and Wells, R. (2006), Economics, New Yor: Worth Publishers.
168
Kumar, N. (2002), Intellectual Property Rights, Technology and Economic Development: Experiences Asian Countries, Study Paper 1b,
Commission on Intellectual Property Rights.
Lafford, J.J. (2008), “Externality”, The New Palgrave Dictionary of
Economics (Eds. Steven N. Durlauf and Lawrence E. Blume).
Landes, W.M. & Posner, R. A. (1988), ‘’The Economics of Trademark
Law’’, The Trademark Reporter, 78, 270-277.
Layman, P. and Varian, H. R. (2003), How Much Information
Technical,Report UC Berkeley. www.sims.berkeley.edu.8000/research/
projects/how-much-info-2003 (12.11.2011).
Ledyard, L. (2008), “Market Failure” The New Palgrave Dictionary of
Economics (Eds. Steven N. Durlauf and Lawrence E. Blume).
Lemley, M.A. & O’Brien, D.W. (1997), “Encouraging Software Reuse”, Stanford Law Review, 49 (2), 255-304.
Lemley, M.A. (May, 1999), “The Modern Lanham Act and the Death of
Common Sense”, The Yale Law Journal, 108 (7), 1687-1715.
Lenard, T. M. and Britton, D. B. (2006), The Digital Economy Fact
Book, Eight Edition, Washington: The Progress & Freedom Foundation.
Levin, R., Klevorick, A., Nelson, R., & Winter, S. (1987), ”Appropriating the returns from industrial research and development’’, Brookings
Papers onEconomic Activity, Washington, DC: Brookings Institution.
Lichtenberg, F. R. (1992), “R&D Investmentand International Productivity Differences”, Working Paper, No. 4161, National Bureau of Economic Research, Cambridge:
Lindsey, D. (2002), The Law and Economics of Copyright, Contract
and Mass Market Licence, The Center for Copyright Studies Ltd.
Lor, P. J. and Britz, J. (2005), “Knowledge Production from an African
Perspective: International Information Flows and Intellectual Property”, The International Information & Library Review, 37, 61-67.
169
Lunney, Jr., G.S. (Spring, 2008), “Copright’s Price Discrimination Panacea”, Harvard Journal of Law & Technology, 21 (2), 388-456.
Machlup, F. (1958), An Economic Review of the Patent System, Washington: United States Government Printing.
Machlup, F. (1962), The Production and Distribution of Knowledge in
the United States, Priceton: Princeton University Press
Mansfield, E, (1986), “Patent and Innovation: An Empirical Study”,
Management Science, 32 (2), 173-181.
Mansfield, E. (1994), “Intellectual Property Protection, Foreign Direct
Investment and Technology Transfer”, Discussion Paper, 19, International Financial Corpoarion, Washington, D.C.: 1-60.
Maskus, K. E. (1998), “The Role of Intellectual Property Rigths in Encourging Foreign Direct Investment and Technology Transfer”, Duke
Journal of Comparative and International Law, 109,175-181.
Maskus, K.E. (2000), Intellectual Property Rights in the Global Economy.
Maskus,K.E. and Penurbarti, M. (1995), “How Trade-Related are Intellectual Property Rights?”, Journal of International Economics, 39,
227–48.
Maskus, K. E. and Reichman, J. H. (2004), “The Globalization of Private Knowledge Goods and the Privatization of Global Public Goods”,
Journal of International Economic Law, 7 (2), 279-320.
Mazzoleni, R. and Nelson, R. (1998), ‘‘Economic Theories about the
Benefits and Costs of Patents’’, Journal of Economic Issues, 32 (4),
1031-1052.
McMahon, J. (2007), “Current Developments European Union Law”,
ICLQ, 56, 899-906.
Meurer, M. J (2001), “Copyright Law and Price Discrimination”, Boston Univeristy School of Law Working Paper No.01-06.
Medema, S. G. (2007), “Mill, Sıdgwıck, and the Evolution of the The-
170
ory of Market Failure”, History of Political Economy, 39(3), 331-358.
Merges, R. P, Menell, P. S. and Lemley, M. A.(2000), Intellectual Property in the New Technological Age, 2n d Ed., Gaithersburg, MD: Aspen
Publications.
Mises , L. V. (1977), A Critique of Interventionism.
Montobbio, F. (2009), “Intellectual Property Rights and Knowledge
Transfer from Public Research to Industry in the US and Europe:
Which Lessons for Innovation Systems in Developing Countries”, The
Economics of Intellectual Property Suggestions for Further Research
in Developing Countries and Countries with Economies in Transition,
WIPO, 183-209.
Moore, A. D., and Unsworth, K. (2005), Information Ethics Privacy,
Property, and Power, Washington: University of Washington Press.
Mowery, D.C. and Rosenberg, N. (1989), Technology and the Pursuit of
Economic Growth, Cambridge: Cambridge University Press.
Mumey, G. A. (1971), “The “Coase Theorem”: A Reexamination”, The
Quartely Journal of Economics, 85 (4), 718-723.
Nakashima, D. (1998), “Conceptualizing Nature: The Cultural Context
of Resource Management”, Nature & Resources, 34 (2), 8-22.
Nelson, R. and Winer, S. (1982), An Evolutionary Theory of Economic
Change, Cambridge: Belknap Press of Harvard Univesity Press.
OECD: Measuring and Reporting Intellectual Capital. Amsterdam,
9–11 June 1999, http://www.oecd.org/EN/document/0,EN-document628-1-no-20-16345-628,00.html
OECD (2009), Piracy of Digital Content.
OECD StatExtrats.
Okanen, V. and Välimäki, M. (2004),’`Some Economic Aspects of the
European Harmonization of Intellectual Property Rights in Software
and its Impact to Eastern EU~, Lavine’s Working Paper Archive.www.
dklevine.com/archive/refs4122247000000000448.pdf (1.17.2011).
171
Peri, G. (2002), Knowledge Flows and Knowledge Externalities, Cesifo
Working Paper No: 765.
Posner, R. A. (2005), “Transaction Costs and Antiturst Concerns in
the Licencing of Intellectual Property”, http://jmripl.com/Publications/
Vol4/Issue3/posner.pdf , (27.12.2010).
Pretnar, B. (2003), “The Economic Impact of Patents in Knowledge
– Based Economy Market”, International Review of Intellectual Propertyand Competition Law, Vol.34, No.8, 887-906.
Rafiquzzaman, M. (2002), “The Impact of Patent Rights on International Trade: Evidence from Canada”, Canadian Journal of Economics,
35(2), 307-330.
Richman, J. H. (1999), “The TRIPS Agreement Comes of Age: Conflict or Cooperation with the Developing Countries? “, Case Western
Reserve Journal of International Law, 32(441), 441-470.
Rivera-Batiz, L. A. and Romer, P. M. (1991), “International Trade with
Endogenous Technological Change,” European Economic Review 35,
971–1004.
Roberts, J. M. (1996), A History of Europe, Oxford: Helicon Publishing.
Romer, P. (1990), ‘’Endogenous Technological Change’’, The Journal
of Political Economy, 98 (5), S71-102.
Rosen, H. S. (2005), Public Finance, Singapore: Mc Graw Hill.
Sell, S.K. (2003), Private Power, Public Law: The Globalization of
Intellectual Property Rights, Cambrigde: Cambridge University Press.
Seyoum, B. (1996), “The Impact of Intellectual Property Rigths on
Foreign Direct Investment”, The Colombia Journal of World Business,
31(1), 50-59.
Sheridan, J. H. (1998), “Pushing the envelope”, Industry Week, 247
(15), 84-88.
Sherwood, R.M. (1997), “The Trıps Agreement: Implıcatıons For
172
Developıng Countrıes”, The Journal of Law and Technology, 491-544.
Simpson, B. P. (2003), Why Externalities are not a Case of market Failure.
Siwek, S.E. (2009),Copyrıght Industrıes in The U.S. Economy: The
2010 Report.International Intellectual Property Alliance.
Small, H. (1996), “Enforcement of Intellectual Property Right on the
Internet”, Internet Research: Electronic Networking Applications and
Policy, 6 (1), 44-47.
Smith, H. J. and Hasnas, J. (March, 1999), Ethics and Information Systems: The Corporate Domain, MIS Quartely, 23(1), 109-127.
Solomon, B.A. (2004),”Can The Lanham Act Protect Tıger Woods? An
Analysıs Of Whether The Lanham Act is A Proper Substıtute For A
Federal Rıght Of Publıcıty”, Trademark Reporter, 94, 1202-1228.
Solow, R. M. (February, 1957), “A Contribution to the Theory of Economic Growth”, Quarterly Journal of Economics, 65-94.
Spar, D. L. (1999), “The Public of Cyberspace”, Global Public
Goods,(Ed. I, Kaul, I Grunberg and M.A. Stern), New York: 344-362.
Srinivasan, T.N. (2000), The TRIPS Agreement: A Comment Inspired by
Frederick Abbott’s Presentation. Retrieved January 25 2011 from www.
econ.yale.edu/~srinivas/TRIPS.pdf - Similar (12.04.2011).
Stair, R. and Reynolds, G. (2007), Principles of Information Systems,
Thomson Course Technology.
Stewart, T. A. (1996), Intellectual Capital - The New Wealth of Organizations, McGraw-Hill.
Stiglitz, J.E. (1994), Kamu Kesimi Ekonomisi, (Çev: Ömer Faruk
Batırel), İstanbul: Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Yayın No:396.
Stiglitz, J. E. (1999), “Knowledge as a Global Public Good”, Global
Public Goods, (Ed: Inge Kaul, Isabelle Grunberg, Marc A. Stern), Oxford: Oxford University Press, 308-326.
173
Swann, J.B. (January-February, 2011), “The Trademark Reporter as
Catalyst”, The Trademark Reporter, 101, 81-93.
Takalo, T. and Kanniainen, V. (2000), “Do patents slow down technological progress? Realoptions in research, patenting and market introduction”, International Journal of IndustrialOrganization, 18, 1105–
27.
Teece, D. J. (1986), “Profiting from Technological Innovation: Implications for Integration, Collaboration, Licensing and Public Policy”,
Research Policy, 15 (6), 285–305.
The WTO, Annual Report 2005, Geneva:
Varian, H.R. (1998), Markets for Information Goods, Berkeley: www.
people.ischool.berkeley.edu/~hal/papers/Japan/Japan.html(6.08.2011).
Warren, S. D. and Brandeis, L. D. (2005), “The Right to Privacy”, Information Ethics Privacy, Property, and Power, Washington: University of Washington Press.
Watt, R. (2009), “An Empirical Analysis of the Economics aof Copyright: How Valid are the Results of Studies in Developed Countries for
Developing Countries?”, The Economics of Intellectual Property Suggestions for Further Research in Developing Countries and Countries
with Economies in Transition, WIPO, 65-99.
We, G. (1994), What is Endogenous Growth Theory?, http://thumb.
cprost.sfu.ca/-we/misc/endegous.html (5.4.2011).
Willcocks , L. and Whitley, E. A. (2009), “Developing the Information
and Knowledge Agenda in Information Systems: Insights from Philosophy”, The Information Society, 25, 190-197.
WIPO (2001), Intellectual Property Needs and Expectations of Traditional Knowledge Holders WIPO Report on Fact-finding Missions on
Intellectual Property and Traditional Knowledge, Geneva:
WIPO (2010), World Intellectual Property Indicators.
WIPO, “E-commerce Primer,” – http://www. wipo.int/primer/index.
html (10.02.2011).
174
WIPO Statistics Database, 2011.
Wiston, C. (2006), Government Failure versus Market Failure Microeconomics Policy Research Government Performans, Washington
D.C.: AEI- Brookings Joint Center for Refulatory Studies.
World Bank (2001), Intellectual Property: Balancing Incentives with
Competitive Acess, NewYork: World Bank.
Yoo, C. S. (January, 2007), “Copyright and Public Good Economics: A
Misunderstood Relation”, University of Pennsylvania Law Review, 155
(3), s.635-715.
Zachariadis, M. (2003), “R & D, Innovation, and Technological Progress: A Test of the Schumpeterian Framework without Scale Effects”,
Canadian Journal of Economics, 36(3), 566-586.
175