התאחדות יוצאי תורכיה BÜLTEN www.turkisrael.org İSRAİL’DEKİ TÜRKİYELİLER BİRLİĞİ YAYIN ORGANI SAYI 60 EKİM 2014 Bülten’in eskimeyen kalemi, Türkiyeliler Birliği Başkan Yardımcısı Nesim Güveniş Türk medyasının operasyon süresince takındığı tutumu eleştirdi OPERASYONUN ARDINDAN TÜRK MEDYASINA İTHAFEN Geçtiğimiz aylarda, belleğimizde derin izler bırakacak “Tsuk Eytan” (Güçlü/Sert Kaya) operasyonunun heyecanını yaşadık. Sık sık çalan acı sirenler susmadan sığınaklara yetişmeye çalıştık. Operasyonun Türk basınında yansıtılma şekli kuşkusuz hepimizi rahatsız etti. Hükümet politikası veya yayın organı sahiplerinin duruşu icabı, olayları tek taraflı anlatmak veya onları kendi görüşlerine göre yorumlamak bir dereceye kadar anlaşılabilir. Fakat, gerçekleri çarpıtmak, yalan söylemek, neden? Gazetecilik okumadım ancak, bildiğim kadarıyla, haberleri doğru şekliyle aktarmak bu mesleğin ana ilkelerinden biri. TRT-1’in öğle haberlerini kaçırmamaya bakarım. Gazze operasyonu sırasında, haberlerin aktarılma şekli karşısında kızmamak, köpürmemek olanaksız! Bu haberlere göre, örneğin, ateşkes anlaşmalarının hepsini İsrail bozuyordu. Oysa, bir tanesini dahi İsrail bozmadı. Biz burada, ateşkes süresi içinde Hamas’ın attığı roketleri gözümüzle görüyor, kulaklarımızla duyuyorduk. Hamas, ateşkes anlaşmalarından birini kabul etmeyeceğini peşinen ilan ettği halde bile, bütün dünya basını bu durumu olduğu gibi aktarırken, Türk basını İsrail’in ateşkesi tanımadığını bildirmekte beis görmüyordu. Operasyonun 3 İsrailli çocuğun kaçırılması yüzünden başladığını iddia eden basın organları, nedense, “kaçırıldı” sözcüğünü kullanmamaya dikkat ettiler. Hep “kaybolan” veya “kaybolduğu iddia edilen” ifadesini kullandılar. Çocuklar sanki ormanda kaybolmuş gibi!. Yahu, kaçıranlar saptandı, kanıtlar toplandı, cesetler bulundu... Hala “kaybolan” deniliyor. Elbette “kaçırılan” sözcüğü Hamas’ı suçlu duruma düşürecekti ve Türk gazetecilerin böyle bir niyeti yoktu. Tabii savaş sürecinde aktarılan ölüm-yıkım haberlerinde de eksik veya çarpıtılmış haberler pek çok. Liste çok uzun. Biz İsrail’de yaşayan Türk Yahudilerini esas rahatsız eden, Türk medyasının, yüzlerce roketle ilk saldıran Hamas’ı haklı, vatandaşlarını savunan İsrail’i suçlu gösterme gayretidir. Dünyanın ileri gelen ülkeleri bu operasyonu haklı görürken, Arap ülkelerinden bile bir tepki gelmezken, Türkiye’nin ters yönde tavır alması ve bunu en sert dille ifade etmesi üzüntü vericidir. Halk, doğal olarak TRT haberlerine ve ülkeyi yönetenlerin söylediklerine, duyduklarının doğruluğunu araştırmaya gerek görmeden inanır. Gazete manşetlerinden etkilenir. Bunun sonucu da zalim(!)lerden nefret etmektir. Bu nefreti bilinçli olarak yaratmak neden? Yıllarca dost olan bir ülkeyi şimdi düşman gibi göstermek neden ? Dileğimiz, bu insanların, önyargılarından arınarak, Türk halkına düşman değil, dost kazandırmanın daha insancıl olduğunu anlamalarıdır... NAZARET Hay Eytan Cohen Yanarocak Yazarlarımızın pek çoğu son yaşanan “Sert Kaya” operasyonunun mahiyetine değindikleri için yazımın ana konusunu bu operasyon teşkil etmeyecek. Buna karşın bu operasyon ve sonuçlarının İsrail’de yaratmış olduğu sosyal koşulları İsrailli Arapların penceresinden irdelemek istiyorum. Sayfa 3 GAZZE SAVAŞI - SERT KAYA OPERASYONU Selim Amado 2014 yılının Temmuz ve Ağustos konusunda kendi kendilerine sormaya tanımamış Yahudi düşmanları var. ayları tarihe "Gazze Savaşı" veya "Sert başladılar. Basın organlarının evlere ve Oranları çok yüksek. Diş Hekimi Yasef Kaya Operasyonu" (Tsuk Eytan) olarak bilgisayarlara taşıdığı ölü-yaralı çocuk Yahya’nın muayanehanesinde infaz geçecek. Henüz tam anlamıyla edildiği günden birkaç yıl sonra yine bitmeyen, nasıl biteceği de henüz belli aynı günde Karako çifti öldürüldü. olmayan bir süreç yaşanıyor. İnsanın aklına ister istemez "acaba Bu zaman zarfında İsrail'in yaşamış Yahudi oldukları için mi?" sorusu olduğu en büyük sorunlardan bir tanesi kaçınılmaz olarak geliyor. dünya kamuoyunun sempatisini Bunun yanında karşıt örnekler de kazanma konusunda yaşadığı güçlüktü. mevcut. Bakın Mert Balta adlı bir Türk Buna sebep olarak Ortadoğu'da çıkan ne diyor: her türlü karışıklıktan İsrail'i sorumlu tutan önyargının ağır bastığını söylemek "Yahudilerin, devletlerini kurdukları yanlış olmaz. Buna bir de İsrail'in toprakla tarihi bağları vardır. Binlerce kuvvetli, Filistinlilerin ise bağımsızlık yıllık haksızlık ve dışlanmalardan sonra peşinde koşan ve "zayıf" (underdog) kendilerine ait bir devlette yaşama durumunda olduğu yönündeki görüşü hakları bulunmaktadır. Türkiye'de eklerseniz neden İsrail’e kızanların çok fotoğrafları, seyredenlerde – ve çoğunluk İsrail'in Filistinlileri o yöreden sayıda olduğunu anlayabilirsiniz. muhtemelen bazı Yahudilerde: kovmak istediğini, onları katlettiğini Gazze Savaşı’nda, Hamas’ın "bizimkiler de insafı elden kaçırdılar, bu sanıyor. Dindar olanlar İsrail ile harbin Gazzelileri canlı kalkan olarak kadar da olmaz" gibi hayıflanmalara ve Ramazan ayında olmasına çok duygusal kullanması sonucunda 2000'den fazla İsrail'e olan güvenlerini, sempatilerini gözle bakıyorlar. Aynı kimselerin kurban verilmesine sebep kendini patlatan Filistinlilerin oldu. Binlerce bina, cami, Yahudi bayramlarını hedef okul ve ev yıkıldı. aldıklarını unutmamaları lazım. Onbinlerce insan evsiz Filistinliler birçok barış fırsatı kaldı. İsrail'e fırlatılan kaçırdılar. 2005 yılında İsrail binlerce rokete rağmen Gazze'de bulunan Yahudi alınan önlemlerden ötürü yerleşimcileri tek taraflı olarak ölen asker ve sivil geri çekti. Mısır örneğinde sayısındaki düşüklük ise, olduğu gibi bölgeye barış İsrail'e karşı geliştirilen gelebilirdi... Bir Filistinli antipatiyi daha da biledi. Arap’a sordum: Eğer İsrail Can kaybındaki düşüklük Devleti'nin temelleri Arap kimi siyasi liderleri İsrail'i karşıtlığına dayanıyorsa, neden İsrail’de roket saldırısına maruz kalan bir yuvadan görünüm "ortantısız güç kullanma" İsrail Devleti'nin resmi ile itham etmesine neden oldu. Yetmedi, kaybetmelerine sebep olmuş da olabilir. dillerinden birisi Arapçadır? Neden bu istatistikler İsrail'i daha da Yahudilik bakımından korkulacak en kuruluşundan beri İsrail kötülemekte kullanıldı. büyük husus budur. parlamentosunda Filistinli Arap Olayların Ramazan ayında cereyan Buna karşın Yahudilerin, İsrail’in milletvekilleri vardır?... Kuşkusuz her iki etmesi, özellikle Türkiye'de önemini unutmaması gerekir. İkinci tarafın da hataları olmuştur. Arapların cumhurbaşkanlığı seçimi çerçevesinde Dünya Savaşı'nda Yahudilerin kültürlü ve barışsever temsilcileri var. malzeme edildi. "İsrail" kelimesi adeta yardımına koşacak bir İsrail yoktu. 6 Bırakın onlar İsraillilerle anlaşmayı sakız çiğnercesine kullanıldı. Ateşe milyon Yahudi katledildi. Bugün sağlasınlar. İsrail'i yok etme körükle gidildi ve İsrail daha da kötü Yahudi Soykırımı'nın yeniden arzusundaki teröristlerin inadı yüzünden gösterildi. yaşanmayacağını düşünüyorum. Buna Filistinli çocukların kurban olmasını Türkiye'deki negatif ortamın benzeri karşın Yahudiler için İsrail dışında bir neden önlemiyorsunuz?" dünyanın değişik coğrafyalarında da hayat zorlaşıyor. Bu olumlu görüşe karşın her şeye gözlemlendi. Birçok ülkede Yahudiler Türkiye'deki durum oldukça özel. 5 rağmen İsrail, demokratik, ileri ve barış ibadet yerlerinde, işyerlerinde, asırdan beri Türkiye'nin yerlisi olan, isteyen bir ülke olarak yaşam hakkını ve okullarında taciz edildiler ve ediliyorlar. Türkiye'ye sadakat ve minnet bağları ile geleceğini dünyaya kanıtlama çabalarına İsrail dışında maruz kaldıkları tüm bağlı, 77 milyon nüfus içinde bulunan devam etmelidir. olumsuzluklara rağmen yurtdışında 17000 Yahudi; İsrail, Yahudi devleti 24 Eylül 2014 akşamı başlayacak yaşayan Yahudiler, İsrail'in Yahudiler olduğu için yersiz şekilde kamuoyunu Rosh HaShana Bayramı (5775 İbrani için daha emniyetli bir yer olup olmadığı meşgul ediyor. Ömründe Yahudi görüp yılı) kutlu ve barış dolu bir yıl olsun. 2 HERKESİN GÖRMEDİĞİ... BİLMEDİĞİ... Derleyen: Nesim Güveniş İsrail, High-Tech endeksinde başta ! Yara Kapamada Yenilik ! “Global Clean-Tech Innovation Index”’e göre, İsrail, High-tech alanındaki yeniliklerde, nüfusuna oranla en çok Start-up firması olan ülke olması nedeniyle 40 ülke arasında baştaki yerini koruyor. İsrail’i, sırasıyla, Finlandiya, ABD ve Danimarka izliyor. “Global Clean-Tech Innovation”un yıllık raporunda, high-tech alanına yenilikler getirmek için gereken kültür, eğitim ve medeni cesaretin, İsrail’de mevcut olduğu belirtiliyor. İsrail şirketleri, alternatif veya yenilenebilir enerji, su ve çevresel teknolojilerdeki başarılarıyla dikkati çekiyor. Beerşeva’daki Soroka Üniversite Hastanesi doktorlarından Dr. Moris Topaz, açık yaraların çok çabuk kapanmasını sağlayan bir sistem geliştirdi. Bu sisteme göre, açık yaranın her iki yanındaki deriye yapışkan plakalar konulmakta, bu plakaların deliklerinden geçirilen dişli şeritlerin çekilmesiyle, yaranın iki kenarı birbirine yaklaştırılmakta ve geçici olarak kapatılmaktadır. Bir süre sonra, gerektiği takdirde, tam teçhizatlı bir sağlık merkezinde, şeritler kesilerek yara açılmakta ve gerekli kesin tedavi yapılabilmektedir. En son Gazze’deki çarpışmalarda uygulanan bu teknik sayesinde, pek çok yaralı askerin, zamanında müdahale ile, fazla kan kaybetmeden daha kötü sonuçlardan kurtarılabilmiştir. İsrail, Gazze’ye 10 Jeneratör Gönderdi ! İsrail Takımı Matematik Yarışmasında Birinci ! İsrail Elektrik Şirketi, 6 Ağustos Ateşkes süresi içinde, Gazze hastanelerinde kullanılmak üzere toplam 4.3 Megawat kapasitede 10 jeneratör gönderdi. Jeneratörler, Kerem Şalom kapısında Gazzeli yetkililere teslim edildi. Bu yıl, Bulgaristan’da düzenlenen Uluslararası Matematik Yarışması’nda, İsrail takımı ilk kez birinciliği kazandı. Tel Aviv Üniversitesi’nden 4 ve Technion Enstitüsü’nden 2 öğrenciden oluşan takım, 355 puan ile şampiyon olurken, ikinci dereceyi alanlardan 38 puan fazla almış oldu. NAZARET Hay Eytan Cohen Yanarocak Gazze Operasyonu’na noktalı virgül konulmasının ardından İsrail’de hayat rutine dönmeye başladı. Biz de fırsat bu fırsat deyip bu küçücük ülkenin değişik yörelerini ziyaret edelim dedik. Arkadaşlar ile toplanıp kuzeyde bulunan Nazaret şehrinde karar kıldık. Uzunca bir yolculuğun ardından Nazaret’e giriş yaptık. Etraftaki Arapça-İbranice dükkan tabelaları şehrin İsrailli Arap kimliğini vurgular cinsteydi. Şehrin labirentvari caddelerinde kısa süre yol aldıktan sonra grubumuzdaki diğer arkadaşlarımızla birlikte şehir merkezindeki bir Arap lokantasına konuk olduk. Lokanta sahibi bizi büyük bir misafirperverlikle ağırladı. Yediğimiz yemekler enfesti. Kendimi o ana dek İstanbul’daki Polonezköy’e benzer bir atmosferde hissettim. Değişik kimlikli ancak bulunduğu ülke ile barışık bir yerleşim... Bu düşüncem lokantamızın bulunduğu caddede yapmış olduğumuz 3 km’lik kısa bir yolculuğun ardından değişti. Yolda sağlı sollu duvar resimleri belirmeye başladı. Resimlerin en göze çarpanı kuşkusuz başkentin Şuafat adlı mahallesinde kaçırılarak intikam için ya k ı l a r a k b a r b a r c a ö l d ü r ü l e n Muhammed Abu Hdeyr’in resmedildiği duvar resmiydi. Abu Hde yr’i n hat ırasının anılması elbetteki anlaşılır. Buna karşın bu hatıranın geri planında Filistin bayrağının olması bununla da yetinilmeyerek “Gazze - Hak, Kuvveti Yayıyor” ve “Şehit Muhammed Abu Hdeyr”, “Değişim Gençliği 2014.7.18” şeklindeki yazıların Nazaret’te yaşayan Arapların başkentte olan bir olayı nasıl Gazze ile ilişkilendirebileceklerini gözler önüne 3 serdi. Şehirde gördüğüm bu ikilik İsrailli Arapların çatışma ortamında İsrail’e ve İsraillilik kimliğine bakışlarındaki çatlakları ayrımsamama bir kez daha yol açtı. Başta Umm El-Fahem’deki Araplar olmak üzere İsrail sağının pek çok kampanyasında hedef alınan İsrailli Araplar, İsrail vatandaşlığından vazgeçmeyi düşünmediklerini yüksek sesle dile getiriyor. Bu bağlılık kuşkusuz İsrail sevgisinden değil, yaşadıkları hayat kalitesi ve faydalandıkları haklardan kaynaklanıyor. Buna karşın devletin Yahudi kimliğini vurgulaması bu vatandaşların kendilerini tam olarak İsrailli hissetmemesine sebep oluyor. Bu da kanımca anlaşılır. Ancak çatışma ortamında olan bir devletin içinde mukim vatandaş statüsünde bulunan bu toplumun geniş toplum olan Yahudilerle ilişkilerinin hassasiyetini göz önüne alırsak duvar resimlerinin geleceğe yönelik pek de iç açıcı mesajlar içermediğini düşünüyorum. TARİHİN İZİNDE MÜNİH OLİMPİYATLARI KATLİAMI Sara Yanarocak 1972 Yaz Olimpiyatları; 26 Ağustos-11 Eylül 1972 tarihinde Batı Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen 20.Yaz Olimpiyat oyunlarıdır. 1972 Münih Olimpiyatları,”Kara Eylül” örgütüne mensup Arap teröristlerin, 11 İsrailli sporcuyu rehin alıp, daha sonra katletmesi üzerine “Münih Katliamı” olarak olimpiyat tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. 5 Eylül 1972’de, 5 Arap terörist, sporcu çantalarının içindeki silahlarıyla birlikte, Münih Olimpiyat köyünün çevresindeki çitlerin üzerinden geçtiğinde, saatler sabah 4.30’u gösteriyordu. Olimpiyatlara katılan atletler sıklıkla bu çitlerin üzerinden atladığından etraftan bakanlar için bu durumda hiçbir anormallik yoktu. Teröristler, çalınmış anahtarla, İsrailli sporcuların kaldıkları iki daireye girmeye çalıştıklarında, İsrailli Güreş Hakemi Yossef Gutfreund kapıdaki seslerden tedirgin olmuş ve kapının önüne geçip, açılmasına engel olmaya çalışmıştır. Gutfreund maskeli teröristleri oyalarken, koç Tuvia Sokolovsky ve tracking yarışmacısı Dr. Shaul Ladany kaçmayı başarırken, kalan atletlerden dördü, iki takım doktoru ve ekip lideri Shmuel Lalkin saklanmaya fırsat buldu. Rehineler bir binadan diğerine geçirilirken, güreş takımı koçu Moshe Weinberg, teroristlere saldırarak güreşçilerden Gad Tsobari’nin kaçmasını sağladı. Weinberg teröristlerden birini bayıltırken, bir diğerine meyve bıçağı ile saldırdığı sırada, vurularak öldürüldü. Üç çocuk babası halterci Yossef Romano da teröristlerden birini yaraladığı sırada vuruldu. Sonuç olarak teröristler, 9 İsrailli sporcuyu rehin almayı başardılar. Sabah saat 9.30’da teröristler Filistinli olduklarını açıkladılar. Rehinelerin karşılığında, İsrail hapishanelerinde yatan 234 Arap mahkumun ve Almanya’da hapis yatan, “Alman Kızılordu – Baider-Meinhoff” terör grubuna mensup iki Alman teröristin serbest bırakılmalarını talep ettiler. Ayrıca kendilerinin de Almanya’yı serbestçe terk etmelerine izin verilecekti. Ülkeler arası pazarlıklar başladı. İsrail, Başbakan Golda Meir’in liderliğindeki kabinesi ile birlikte ortak karar alarak teröristlerle pazarlık masasına oturmayı reddedip, Almanya’dan müdahale için izin istediler. Alman hükümeti bunu redderek, kendilerinin bu işi halledebileceklerini iddia ettiler. Filistin’e bağlı “Kara Eylül” grubu İsrail’den bir şey koparamayacağını anlayınca kendilerine tahsis edilecek bir uçakla Kahire’ye gönderilmelerini talep ettiler. Saatlerce süren pazarlıklarından sonra, terörist ve rehinelerin bir helikopter ile Firstenfeldbruck NATO Hava Üssü’ne getirilmesi ve oradan kalkacak bir uçak ile Kahire’ye yollanması konusunda uzlaşmaya varıldı. Sporcular ve teröristler otobüslerle helikoptere taşınırken, Alman yetkililer teröristlerin sandıkları gibi 5 değil, 8 kişi olduklarını fark ettiler.Ayrıca bu kadar adamı vuracak kadar keskin nişancıları olmadığını da anladılar. Ertesi sabah saat 10.30’da helikopterler hava üssüne vardığında, Alman nişancılar teroristlere ateş açtılar ve çatışmalar başladı. Saat 11.00 civarında basına rehinelerin kurtarıldığına dair yanlış bilgi sızdı ve bu bilgi İsrail halkına iletildi. Golda Meir ve bakanları bu haberi konyak içerek kutladılar. Yaklaşık olarak bir saat sonra, havaalanında çatışmalar yeniden başladı. Rehinelerin elleri ve gözleri bağlı olarak tutuldukları helikoptere, teroristlerden biri bir el bombası attı. Geri kalan rehineler ise, bir terörist tarafından açılan ateşle katledildiler. İsrail Hükümeti ve halkı şoktaydı. Tüm ülke derin bir yasa boğuldu. Sonraki gece trajediyi anı anına nakleden ABC Televizyonu’na konuşan Jim McKay gözleri yaşlı bir şekilde şu sözleri söyledi: “They’re all gone…”(Hepsi gitti...). Münih katliamında, 10 İsrailli sporcu, 5 Arap terörist, 1 Alman polis öldü. Geriye kalan 3 terörist ele geçirildi ve 4 Almanya’da hapse atıldı. Olaydan yaklaşık iki ay sonra, 29 Ekim günü kaçırılan bir Lufthansa uçağındaki teröristler, Münih’teki terörist arkadaşlarının serbest bırakılmalarını talep ettiler. Alman hükümeti bu talebi kabul etti ve teröristler serbest bırakıldı. Teröristlerin serbest bırakılmasının ardından bir iddiaya göre bir İsrail infaz timi oluşturuldu. Teröristlerin ve teröristlerin serbest bırakılmasına yol açan saldırının faillerinin cezalandırılmasına karar verildi. Bu olayın planlanmasında rol alanların yakalanması görevi verildi. George Jonas’ın “Vengeance: The True Story of an Israeli Counter Terrorist Team” adlı kitabına göre hedef alınan 11 teroristin 8’i bu tim tarafından öldürüldü. Geri kalanlardan biri, doğal sebeplerle ölürken, diğer ikisinin öldürüldüğü ama katillerinin bilinmediği belirtiliyor. Tüm bu infazlara karşın İsrail gizli ser visi Mossad’ın sessizliğini koruması dikkatlerden kaçmadı. Kanlı Münih olayları ile ilgili en acı olaylardan birisi de, dünyanın bu cinayetlere olan tepkisizliğidir. ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ve Ürdün Kralı Hüseyin haricinde olaylar sırasında, hiçbir ülke tepki vermemiştir. Olaylar Olimpiyatları durduracak veya erteleyecek kadar dahi ciddiye alınmamıştır. Katliamın ertesi günü,olimpiyat oyunları devam etmiştir. Olimpiyat köyünde bayraklar yarıya indirildi.Herkes göğsüne siyah yas kurdelesi taktı. İsrail Milli Olimpiyat takımı, cenazelerle birlikte İsrail’e döndü. 1972 Münih Olimpiyatları Katliamında hayatlarını kaybeden sporcular: Moshe Weinberg Yossef Romano Zeev Friedman David Berger Eliezer Halfin Yaakov Springer Yossef Gutfreund Kehat Shorr Mark Slavin Andre Spitzer Amitzur Shapira Resim: Jewish Virtual Library YAHUDİ MEDİTASYONU Riva N. Essemini Dua etmek yaratılış kadar eskidir. Rabbi Moshe Haim Luzzatto (Ramhal), yaratılışın amacını, kusurlu olan insanın Tanrı’ya yaklaşarak, mükemmelleşmeye çalışması olarak açıklar. Bu yakınlaşma Tora öğrenimi ve verdiği yaşam şekline uygun hareket etmekle fiziksel bir boyuta taşınırken, Tanrı’yla iletişim kurmak manevi olarak insanı, kusurlarından arındırır. İnancımız dini uygulamaları yerine getirme konusunda ne kadar yeterli de olsa toplumun bakışlarının da sosyal bir baskı yaptığı gerçektir. Yalnız olduğumuzda nasıl hareket ettiğimiz inancımızın seviyesini gösterir. Bir başka inanç göstergesi de Tanrı’yla ne sıklıkla konuştuğumuzdur. Varlığına en çok inananlar bile O’nunla ilk konuşma denemesinde zorlanır. Kutsal yazıtlardan birkaç örnek vermek gerekirse: Talmud Hulin 60b'de ilk insan Adam'ın, üçüncü günde yaratılan ağaçlar için yağmur duasına çıktığını belirtiyor. Bu sayede ağaçların yeryüzüne çıkması Adam'ın yaratıldığı altıncı günde gerçekleşiyor. (Bereşit 1:12) Avraam, Sedom şehrini yıkmaya karar veren Tanrı’yla konuşarak orada yaşayanları kurtarmak için yalvarıyor (Bereşit 19:27) Avraam’ın yardımcısı Eliezer, Yitshak için iyi bir eş bulabilmek için dua ediyor ve aradığı kriterleri sıralıyor. (Bereşit 24:12). Eliezer ve Rivka akşama doğru birlikte döndüklerinde Yitshak, kırda düşünceye dalmaya çıkmıştı. (Bereşit 24:63). (Doğanın içinde Tanrı’yla konuşma fikrini benimseyen Bresleverlar kimden etkilenmiş olabilir?) Yaakov, geceleri uyumak yerine zamanının büyük bölümünü gözlerini göklere çevirerek dua ederek geçiriyor. (Bereşit 31:10) Hahamlarımız, annelerden Sara, Rivka ve Rahel'in kısır olduğuna dikkat çeker. Bu durumları Tanrı'nın Tsadiklerin yani erdemli kişilerin dualarını arzuladığını gösterir. (Talmud Yevamot 64a) Lea, Esav ile evlenmemek için her gece ağlayıp Tanrı’ya kalbini açıyor. (Bereşit 29:17) Yosef, kardeşleri onu köle olarak sattığında Mısır gibi putperest bir ülkede tek başına kaldığında bile Tanrı’yı arıyor ve onunla konuşmaya devam ediyor. Mısır esareti boyunca yakarışlar ve dualar eksik olmuyor ve sonunda Tanrı onları duyuyor. (Beşalah peraşası) Kızıldeniz’e yaklaştıklarında Firavun'un arkalarından geldiğini fark eden halk feryat ediyor. (Şemot 14:10) Moşe Rabenu Altın Buzağı günahı için 40 gün boyunca dua ederek Kipur günü halkın arasına yeniden yazdığı tabletlerle geri dönüyor. Yargıçlar döneminde, Hana çocuğu olmadığı için Tanrı'ya yakarır. Bu yakarış detaylı bir şekilde anlatılır ve dua etmenin genel kurallarını Şmuel Peygamber'in annesi olan bu kadından öğreniriz. Eliyau peygamber, dönemindeki günahkâr halkı Tanrı’ya şikâyet ettiği için nesiller boyunca her sünnet törenine davetlidir. Kral David’in neredeyse tüm hayatı kaçışlar, yakarışlar ve şükranlarla doludur. Bu mezmurlar Tehilim/Zebur kitabını oluşturur. Anşey Kneset HaGdola, Ezra önderliğinde Yahudilikte sabit dua kavramını geliştirir. (Tefila) sabah (Şahrit) , öğle (Minha) ve akşam (Arvit) olmak üzere en az 10 yetişkin erkeğin bir araya gelerek (minyan) yaptığı bu toplu ibadet Bet HaMikdaş'ın yıkımından sonra tapınakta yapılan kurbanların yerini almıştır. Dönemin bilgeleri tarafından çoğul bir dille yazılan İbranice metinler Rabbi Isaac Luria'nın (Ari) “Şaarey Tsion” kitabında Kabala temellerine göre sıralanmış ve özel zamanlarda okunan dualar eklenmiştir. Hasidut akımının kurucusu Baal Şem 5 Tov, duanın en az Tora öğrenimi kadar önemli olduğunu dile getirmiş ve her bir bireyin duasının Tanrı’ya aynı mesafede olduğunun altını ısrarla çizmiştir. Breslavlı Rabi Nahman “itbodedut” yani soyutlanma kavramını çok detaylı inceleyerek bu eski geleneği yeniden uyandırmıştır. Yahudi meditasyonu olarak da adlandırılan “itbodedut” (soyutlanma) Tanrı’yla rutin olarak konuşma çalışmasıdır. Rabi Nahman, “likutey moharan” kitabında bu soyutlanmayı üç aşamada yapmak gerekliliğini açıklar. Birinci bölüm: Şükran. Hayatımızın genelinde sahip olduğumuz ve özellikle gün içinde yolunda giden her şey için teşekkür etmek. Sağlığımız, eşimiz, işimiz, çocuklarımız için… İkinci bölüm: Kendimizle yüzleşme. İyi yaptığımızı düşündüğümüz hareketlerimizin sonrasında yolunda gitmeyen nelerin olduğunu düşünmek. Neleri yanlış yapıyorsak bunlar için özür dilemek. Hangi dini gerekliliği yaparken zorlanıyoruz? Hangi karakter özelliğimizi değiştirmek istiyoruz? Çok çabuk mu sinirleniyoruz? Sadaka verirken amacımız gerçekten yardım etmek mi yoksa adımızın anılmasını mı istiyoruz? Üçüncü bölüm: Yenilenme. Her sabah gözlerimizi açtığımızda Tanrı’ya ruhumuzu yeniden verdiği için teşekkür ederiz. Tanrı dünyayı her gün yeniden yaratır üstelik sadece bizim için, her birimiz için. Bu yenilenme hayatımızın kontrolünü elimize almak ve sahip olduklarımızın farkına varmak için bir fırsattır. Değişim mi istiyoruz? Yeni bir yılı ya da doğum gününüzü beklemeyin. Her günün, geride kalan günlerinizin ilk günü olduğunu unutmayın. Her gün belirli bir zamanı, anadilimizde, bir metne bağlı kalmadan, bulunduğumuz mekânlardan soyutlanarak, kendi kelimelerimizle şükretmek için ayırmak, hakkımızdaki yargıyı yumuşatır ve yapabilecek potansiyele sahipken yapmadığımız her şey için vicdan azabını azaltır. Tehilim 145’de yazıldığı gibi “T-nrı, O’nu içtenlikle çağıranların yanındadır.” Yeni bir yıla girdiğimiz bu günlerde hakkımızdaki tüm kararların olumlu olması ve dualarımızın duyulması dileğiyle… Gmar Hatima Tova! Resim: breslev.org KADIN GÖZÜYLE BİRKAÇ SİRENİN ÜZERİNE Mati Turyel Türkiye'de doğup büyümüş olanlar 10 Kasım günü yapılan Atatürk’ü anma törenlerini iyi bilirler. Saat tam 09:05’te bayraklar yarıya indirilir ve çalan siren eşliğinde bir dakikalık saygı duruşunda bulunulur. Aynı uygulamayı İsrail'de de gördüm ve yaşadım. Ancak hiçbiri 20 Temmuz 2014 sabahı duyduğum siren gibi değildi. Sert Kaya Operasyonu’nun (Tsuk Eytan) sonradan başlatılan kara operasyonu başlamadan hemen önce ailemi ziyaret için Türkiye’ye gitmiştim. İsrail’e döner dönmez 20 Temmuz sabahı o sirenleri ilk defa duyduğumda saat tam olarak 09:00 idi. Ulpan sırasında veya diğer zamanlarda duyduğum sirenlerle alakası bile yoktu. İtiraf etmek gerekirse korkutucuydu. Ne yapmalı, nereye gitmeli, ne kadar zamanım var, ya evimin üstüne düşerse bu ve benzeri pek çok soruyu 1 dakikadan daha az surede düşündüğümü hatırlıyorum. Zaman içinde duyduğum sirenlerle tecrübe kazanınca daha soğukkanlı davranabildim. Yine sirenlerle uyandırıldığımız bir sabah korunmak için alt kata indiğimde komşularımın benden çok daha önce üstelik de küçük çocuklarla dışarıda olduklarını gördüğümde bir gerçeği de ilk defa fark ettim. O çocuklar bu gerçekle büyüyorlardı... Ebeveynleri de böyle büyümüşlerdi... Bense ömrü boyunca senede sadece bir gün ve bir dakikalığına 10 Kasımlar esnasında siren sesi duymuştum. Buna karşın bu siren sesi bir tören için değildi, hayat kurtarmak için çalıyordu. Sirenin kulak tırmalayıcılığına karşın o sırada en rahatlatıcı ses sireni takip eden patlama sesi veya sesleriydi. Yedek asker olarak bölgeye giden bir akrabam şöyle demişti: "Siz füzeler atıldıktan sonra o siren seslerini duyuyorsunuz biz ise o füzelerin çıkışını görüyoruz." Tsuk Eytan öncesinde meydana gelen 3 gencin kaçırılması ve ardından ortaya çıkarılan cinayet bu ülkenin kaderini değiştirdi. Günümüz dünyasının belki de en korkunç planını ortaya çıkardı. "Yeraltı Gazze’si" olarak adlandırılan ve Gazze içlerinden İsrail sınırlarının içine uzanan tünel ağını... Bu korkunç planın amacının ne olduğunu herkes biliyor: Sınır yakınlarındaki köylerde yaşayan insanlara zarar vermek, canlarına kıymak ve kaçırmak... Çok daha korkunç olan bir diğer gerçek ise Hamas, füzelerini gönderdiğinde çalışan Demir Kubbe ve sirenler bu tarz bir saldırıya maruz kalanları koruyamayacaktır. Operasyonu İsrail dışı basından gözlemlemeye çalıştığımda (Türk basınından ve onların basın ahlakında sınıfta kalan aşırı yanlı haberciliklerinden bahsetmiyorum) özellikle yeraltı tünellerinin varlığından bahseden haberlerin miktarının son derece az olduğunu gördüm. Gazze yeraltı tünelleri çoğunlukla, Mısır-Gazze arasında açılmış olan ticari amaçlı Türk kanalları, haberi izleyicilerine geçmeyerek görmezden geldi. Haberi CNN bile çok geç ve ikinci üçüncü haber olarak verdi. Böylelikle İsrail konusunda uygulanan yanlı tutumu o zaman çok net bir şekilde gördüm. Türk basınının yanlı tutumu ve nasıl bir etki altında olduğunu anlatacak değilim. Ancak basının aldığı bu tutumun beni korkuttuğu gerçeğini de saklayacak değilim. Tüm yaşananlar esnasında İsrail’de bulunmayan, buraların durulup durulmadığını soran kız kardeşimin yönelttiği soruya "alıştım" cevabını verebildim. Bana "demek insan böyle şeylere de alışabiliyor" diye karşılık verdi. tüneller olarak gösterilmeye çalışılmıştı. Yanlı olarak sempati yaratılmaya çalışılmış olması ise beni bir insan olarak son derece rahatsız etti. Burada bir senaryo yazmak istemiyorum ancak öğrencilerimle edebiyatta gerçeklik kavramını tartışırken bir yazarın Hitler kaybetmeseydi de kazansaydı ne olurdu sorusunu sorduğu bir kitaptan sıkça bahsederdik. Sahi İsrail içlerine giren o tüneller fark edilmeseydi ve amacına ulaşsaydı ne olacaktı? Batı basını bu olaya kaç sütun ayırırdı? Ya basın ahlakı alanında sınıfta kalan Türk basını olayı 3. sayfa haberi olarak mı sunardı? Haber programlarının en sonlarına doğru yayınlanır mıydı acaba? Bunu niye mi söylüyorum ve soruyorum? Seneler önce, henüz Batı Şeria ile İsrail arasına set çeken güvenlik çitinin inşaatından da önce, şimdi tam olarak hatırlayamadığım bir İsrail şehrinde bir bomba patladı. Aslına bakarsanız güvenliğinizi sağlamak ve hayatınızı korumak için bu kadar çok uğraşan ve bu uğurda dünyayı karşısına alan kaç ülke vardır? Kaç ülke halkı bütün yaşanılan bu terör olaylarına ve saldırılara metanetle göğüs gerip yerinden bile kımıldamaz? Eğer tarih bilgim beni yanıltmıyorsa, Yahudiler yaşadıkları topraklardan o toprakların yöneticileri tarafından kovulmadıkları veya zorla sürgün edilmedikleri sürece yaşadıkları toprakları kolay kolay terk etmediler. İşte bu tarihi verileri ve şu an içinde bulunduğumuz günü düşündüğümde, içinde yaşadığım toplumun bir parçası olmaktan gurur duyduğumu hissediyorum. O duyduğum birkaç siren sesi bana bu gurur duygusunu yaşatıyor... 6 Resim: The Australian Jewish News “BÜYÜK BİR SEVGİ İLE” GRUBUNDAN SİVİLLERE YARDIM Gazze’den İsrail’in güneyine yapılan havan topu, roket ve sınır boyunca İsrail Savunma Kuvvetleri mensubu askerlere karşı girişilen terörist saldırılar sonucunda İsrail 8 Temmuz 2014 tarihinde Gazze’de faaliyet gösteren Hamas terör örgütüne karşı “Sert Kaya” (Tsuk Eytan) adlı operasyonu başlattı. Operasyonun ilk gününden itibaren Tel Aviv ve banliyölerinin de aralarında bulunduğu birçok metropol Hamas terörünün roketlerine maruz kaldı. Kuşkusuz bu terörü saniye saniye dakika dakika yaşayanlar Gazze sınırı yakınlarındaki şehirlerde ve köylerde ikamet edenler oldu. Siren çaldığı andan itibaren 15 ile 30 saniye içinde korunaklı bir alanda siper almak zorunda kalan ve temel ihtiyaçlarından yoksun kalan bu sivillere İsrail’in dört bir yanından yardım yağdı. İsrail’de yaşayan Türkiye kökenli İsrail vatandaşları da İsrail’in güneyindeki sivillerin yaşam koşullarını iyileştirmek için ellerini taşın altına koymaya karar verdiler. Ovi Oktay Roditi Gülerşen’in başlattığı ve Karen Maçoro’nun da büyük ölçüde destek verdiği oluşum “Büyük Bir Sevgi ile Türkiye Göçmenleri” (BeAhava Gdola – Olim MiTurkia) adında sosyal medyada örgütlenerek çalışmalarına başladı. Kısa zamanda yönetim kurulu oluştu. Selim Yaeş, Tanya Yeşilbahar Azaryad, İzel Namer, Selim Gambaş ve Nedim Aranya kurulda aktif olarak kararlaştırıldı. Hastane yönetiminin de görev aldı. destek verdiği proje kapsamında Başlangıçta üye sayısı 50 olan grubun hastaneye tıbbi cihaz tahsis edildi. yapmış olduğu Bunun yanı sıra hastane ortamını bir hayır işleri nebze iç açıcı hale getirmek için Lilian kulaktan Broca’nın tasarladığı ve birçok İsrailli kulağa sanatçı ve gönüllünün el vererek hayata yayılınca çok geçirdiği 3 metrekarelik mozaik tablo geçmeden üye Barzilay Hastanesi çocuk departmanının sayısı 754 duvarına törenle asıldı. Tören Aşkelon kişiye ulaştı. Belediye Başkanı’nın da katılımı ile 9 Operasyonun Eylül 2014 günü gerçekleşti. ilk günlerinde BeAhava Gdola’nın amacına “Büyük bir ulaşmasında İsrail’deki Türkiyelilerin sevgi ile” mensup olduğu birçok sivil toplum yardım elini kuruluşu da parasal ve lojistik destek markete vermeyi ihmal etmedi. gidemeyen, Çeşitli dillerde yer etmiş “her şerde bir temel gıda ve ihtiyaç malzemelerini hayır vardır” sözü boşuna söylenmemiş. karşılayamayan sivillere uzattı. Bu Sert Kaya Operasyonu’nun yarattığı çerçevede birçok gönüllü, marketlere giderek alışveriş yaptı. Yardım malzemeleri yardım toplama noktalarında son derece organize bir şekilde toplanarak ilgili mercilerin yönlendirmesi doğrultusunda ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı. Füze saldırısına maruz kalan sivillere yapılan yardımların resimlerinin sosyal medyaya intikal Barzilay Hastanesi’nde mozaik çalışması sürerken etmesi ile birlikte grup, hedefini büyütmeye karar verdi. Bu negatif ortamda hayırsever faaliyetleri bağlamda en çok roket ve füze başlatan bu oluşum sadece kriz saldırısına hedef olan kent ünvanını malesef kaptırmayan Aşkelon şehrindeki Barzilay Hastanesi’ne yardım yapılması kararlaştırıldı. Aşkelon şehrinde ortalama olarak gün içinde çok fazla siren çaldığı için şehirde yaşayan çocukların gerek vücutsal gerekse Ovi Oktay Roditi Gülerşen ve Karen Maçoro Barzilay Hastanesi’nde de psikolojik sağlığı tehdit altında bulunduğundan, zamanında değil barış ortamında da yardımların hastanenin çocuk topluma katkı sağlama konusunda hastalıkları departmanına yapılması geleceğe emin adımlarla ilerliyor. 7 DÜŞÜNCE ODASI İP VE KÜFE HESABI Derleyen: Şlomo Farin Bir şehrin en zengini öldüğünde, tellallar sokaklara dökülüp; "ey ahali", diye bağırmışlar. "Biliyorsunuz Veli efendi öldü. Bir vasiyeti var. Ahiret hayatına alışabilmek için, kendisine bir günlük yardımcı arıyor. Kim ki, mezardaki ilk gecesini onunla beraber geçirirse, Veli Efendiye ait servetin yarısı kendisine verilecektir. karşılığında aldın? Sonra küfeyle ne iş gördün, ona nasıl sahip oldun? Sorular üzerine hamal cevap vermiş. - "Beş kişinin malını 10 kuruşa taşıdım. İki kuruşu yaşamımı idame ettirmek için harcadım. Geri kalan sekiz kuruşu sakladım. Ertesi gün de aynı işleri yaptım. Yemedim içmedim, ucuza taşıdım ve elimde gördüklerinizi aldım." - "Dünyada malın mülkün var mıydı?" Melekler: - Yok demişler, yok... Olmadı.... Hasan Efendiden aldığın para, hakettiğinden çok düşük. Biz ondan bunun hesabını soracağız. Mehmet Efendiyle de ucuza anlaşmış ve ucuza taşımışsın...." Kadı Efendi ve şehrin mehter takımı da kendisini bekliyor. Bir kıyamet ki sormayın. "Kutlu olsun" demişler... "Bu gece kimsenin yapamayacağı bir işi başardın ama, bak artık zengin oldun." - İyi ama, diye cevaplamış hamal, hakettiğim parayı isteseydim, bana taşıttırmazlardı. Taşıttırmayınca da aç kalırdım..." - "Yooo", diye bağırmış hamal. "İstemem, sizin olsun... Ben, bir iple bir küfenin hesabını sabaha kadar veremedim. Ya o kadar servetim olsaydı, ne yapardım?" - "O bizim işimiz" demiş melekler, "nasıl olsa buraya o da gelecek. Biz senin adına ona sorarız." Melekler, etmiş. - "Alay etmeyin" demiş, hamal. "Sırtımdaki küfeden ve ipten başka hiçbir şeyim olmadığını siz de bilirsiniz." - "Peki diye eklemiş melekler, "o ipi ne hamalı sıkıştırmaya devam - "Söyle bakalım, aldığın paranın kaçını yedin, kaçını sakladın?" - "On kuruş aldı isem, yarısını sakladım... iki kuruş aldıysam bir kuruşunu ALİYA HABERLERİ Geçtiğimiz Haziran ayından Ağustos sonuna kadar, Türkiye’den toplam 36 kişi İsrail'e göç etti. (Yıl başından beri göç eden 12 kişi ile birlikte toplam 48 kişi göç etmiş oldu.) Son gelen 36 kişi, 13 çocuklu 7 aile, 2 yaşlı çift ve 5 genç bireyden oluşuyor. Çocuklu 5 aile, Raanana ve Aşdod Göçmen Merkezlerine yerleşirken, 2 aile yakınlarının evlerine yerleştiler. Yaşlı çiftler, daha önce gelmiş olan ailelerinin yanına gittiler. Gençlerden biri Karmiel Göçmen Merkezi'ne, ikisi Yeruşalayim Ulpan Etsion’a, diğer - "Yok" demiş melekler... "Yine olmadı, hem ucuza taşımışsın, hem de gıdandan kesmişsin... Yani sen, kendi nefsine zulmetmişsin... Nefsine zulmetmek de günahtır, bilmez misin?..." Hamal ne cevap vereceğini düşünüp ecel terleri dökerken, sabah olmuş. Açılan mezardan yukarıya bir bakmış ki, bütün ahali orada... Ey ahali,duyduk duymadık demeyin.... Tellalların bütün çabasına rağmen kimse bu çekici, fakat bir o kadar da korkulu vasiyete kulak vermemiş. Ama sonunda, şehrin en fakir sırt hamallarından birisi çıkmış ortaya. Adamcağızın bu hayatta sırtındaki küfesinden ve ipinden başka bir şeyi yokmuş. O halde "hamal olarak yatıp, ertesi sabah zengin olarak kalkarım" diyerek razı olmuş... Genişçe bir mezara, iyice kefenlenen zengini ve hemen yanına hamalı yatırmışlar. Az sonra sual melekleri gelmiş. "İkisi de bize emanet" diye aralarında konuşmuşlar. "Zengin nasıl olsa kalacak, şu hamaldan başlayalım." Hamalı sorgulamaya başlamışlar: biriktirdim..." ikisi de yakınlarının evlerine geçtiler. Gelen tüm göçmenler, her zamanki gibi, Birliğimizden, set üstü fırın, elektrikli su kaynatıcı, temizlik malzemesi ve değişik yiyecekler içeren ilk gereksinim paketini teslim aldılar. Bu arada, daha önce gelmiş iki ihtiyaç sahibi göçmen bayana aylık kira bedelleri ödenirken, bir göçmenimize de ihtiyacı olan bir diz üstü bilgisayar ve İbranice öğrenimini çabuklaştırmak için bir öğretmen sağlandı. Nesim Güveniş 8 SAMİ DAY’IN DEFTERİNDEN Cehaletin farkında olmamak cahilin hastalığıdır. La Bruyere Korkak bin defa ölür, cesur bir defa. K.J Weber Cemiyet tıpkı bir gemi gibidir, herkes dümenin idaresine iştirak etmelidir. H.I Been MAVİ BEYAZ Derleyen: Bondi Çakım Hi-Tech Su Sanayii Uzakdoğu’ya Hayfa’da Ortak Yaşam Hi Tech sanayiinde su sektöründe uzmanlaşmış 15 İsrail şirketi geçenlerde, Uluslararası Singapur Su Haftası (Singapore International Water Week) adlı fuara katıldı. Şirketler yoğun ilgiyle karşılaştı. Singapur elçimizin evinde yapılan kokteylde Hyflux şirketi CEO’su ile temas sağlandı. Bununla da yetinilmeyerek işbirliği konusunda anlaşmaya varıldı. Max Cheprack ve Yosi Levin Hayfalı iki arkadaş, müteşebbis ve Nisnas Sanayi şirketinin de kurucu ortakları. Yıllar önce deri, tahta çanta ve bisiklet paçalıkları üretmeye başlamışlar. ABD, Avrupa ve Asya’da müşterileri var; Singapur en büyük pazarları. Gazze’deki çatışmalar Haziran ve Temmuz aylarında tırmanınca iki ortak; “Biz Arap-Yahudi yakınlaşması için ne yapabiliriz?” diye düşünmeye başlamışlar. Üretimle yardımseverliği birleştirelim deyip bisiklet ellikleri (elin bisiklet gidonunu tuttuğu kısım) üretiminden elde ettikleri kârı Nisnas vadisinde oturan ve Yahudilerle hiçbir ilgileri bulunmayan Arap gençlerine vakfedelim demişler. Civarda mukim surfboard üreten bir müteşebbisle işbirliği yaparak bu Arap asıllı İsrailli çocukların çalışacağı bir surfboard imalathanesi kurmuşlar. Gençler burda çalışarak hem Yahudi gençlerle tanışacak, hem surfboard imalatını öğrenecekler hem de ürettikleri mamüllerle yazın Hayfa denizinin tadını çıkartacaklar. Aslında bu proje iki ortağın ilk teşebbüsleri değil. Birkaç yıl evvel B.M. örgütünün de desteğiyle Hayfa’daki Hewar Demokratik okulundan 45 Arap asıllı öğrenciyle bir bisiklet üretme projesine girişmişler. Sezon sonunda çocukların her biri hem bir bisiklet, hem de İsrailli toplumun yaşamı hakkında bir fikir sahibi olmuş. Çevrelerini hem sosyal hem de mali bakımdan geliştirmeyi kendilerine görev edinen iki güzel insanın başarıları bizim de gururumuz oluyor. Hyflux; Çin, Hindistan, Singapur ve Güneydoğu Asya’da en büyük su projelerine imza atan bir kuruluş. Bu pazarların potansiyeli ise hepimizin hayal gücünü aşan boyutlarda. Bu etkinliğe katılmamızı koordine edenler arasında Israel New Tech, İsrail Dışsatım Enstitüsü, Ekonomi Bakanlığı ve özellikle ülkemizin Singapur, Tayland ve Vietnam ticari ateşeleri bulunuyor. Bu konudaki uzman şirketlerimiz için büyük potansiyel vaadeden ülkelerden biri de Endonezya. Ülke dünyadaki 10 büyük ekonomi arasında yer alıyor. Bu konuda faaliyet gösteren Endonezya kuruluşları İsrailli meslektaşlarıyla işbirliğine çok olumlu yaklaşıyorlar ve yakında bazı büyük antlaşmalara imza atılmasına kesin gözüyle bakılıyor. Dünyanın en büyük Müslüman nüfusuna ev sahipliği yapan bu ülkeden gelen işbirliği istekleri, özellikle Türkiyemiz’den İsrail ürünlerine boykot çağrılarının doruğa ulaştığı bugünlerde üzgün yüreklerimize su serpiyor doğrusu. İSRAİL ÜNİVERSİTELERİNİN BÜYÜK BAŞARISI 2004 yılından beri tüm dünyada faaliyet gösteren, 3000’i aşkın üniversiteyi inceleyen QS, bu kurumların yapmış oldukları bilimsel faaliyetlere göre üniversiteleri sıraya sokuyor. QS bu yılki raporunda 800 üniversiteyi sıralamaya soktu. Üniversitelerin başarı ölçütleri dünya çapında yapılan anketler, üniversiteye bağlı olan akademisyenlerin imajı, fakülteöğrenci oranı, uluslararası öğrenci-fakülte oranı ve üretilen bilimsel çalışmalar olarak belirtildi. The QS World University Rankings adıyla duyurulan raporda İsrail ve Türk üniversitelerinin bir kısmı dünyanın saygın üniversiteleri arasında yer almaya hak kazandı. İsrail üniversiteleri içinden geçen yıl olduğu gibi yine başkent Yeruşalayim’de (Kudüs) bulunan İbrani Üniversitesi listede 138. sırada yer alarak en yüksek dereceyi almayı başardı. İbrani Üniversitesi’nin ardından Hayfa şehrindeki İsrail Teknoloji Enstitüsü Technion 190. sırada listede kendine yer buldu. Teknolojinin yanı sıra sosyal bilimlerde de adından söz ettiren Tel Aviv Üniversitesi 195. oldu. Tüm bu başarılara karşın listede en büyük sürprizi Beer Şeva’daki Ben Gurion Üniversitesi yaptı. Geçtiğimiz yıl 331. sırada yer alan üniversite bu yıl 39 basamak yükselerek 292. sırada yer almayı başardı. İsrail’in önde gelen diğer iki üniversitesi olan Bar İlan Üniversitesi ve Hayfa Üniversitesi de ilk 800’e girmeyi başardı. Bar İlan 651-700 parantezi içinde yer almaya hak kazanırken, Haifa Üniversitesi 701-800 parantezinde yer aldı. QS bu yıl İsrail’in saygın Weizmann Enstitüsü’nü anlaşılmayan bir sebepten ötürü sıralamaya dahil etmedi. 9 Türk üniversiteleri de ilk 800’ün içine girmeye hak kazandı. Türkiye içindeki en yüksek dereceyi Bilkent Üniversitesi ile Boğaziçi Üniversitesi 399. sırada alırken, ODTÜ 400. sırada kendine yer bulmayı başardı. YAHUDİ AYDINLAR BİLDİRİSİ DENİS OJALVO Geçtiğimiz haftalarda "Yahudi aydınlar"ın İsrail’in Gazze’de yaptığı operasyonla ilgili yayınladıkları bildiriye Avrupa Birliği Yahudi Parlamentosu üyesi Denis Ojalvo da yorum yaptı Geçtiğimiz temmuz ve ağustos ayları zarfında İsrail ile özellikle Hamas örgütünün başını çektiği Filistinli militanlar arasında Gazze’de yaşanan çatışmanın ülkemiz kamuoyundaki yansımalarından rahatsız olan, aralarında mühtedi ve ateistlerin de bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bazı Yahudiler ‘İsrail, Gazze ve Yahudi Cemaati’ başlıklı bir bildiri kaleme alma ihtiyacını hissettiler. 30 Ağustos 2014 itibari yle kamuoyuna ‘Yahudi Aydınlar Bildirisi’ şeklinde mal olan bu tutum beyanına ilişkin görüşlerimi siz okurlarla paylaşmak isterim. Bildirinin zamanlaması Bildirinin, çatışmaların yaşandığı 50 gün zarfında değil de ateşkesin sağlanmasından sonra yayınlanmış olması olumlu bir şey. Zira daha önce yayınlanmış olsaydı bunun devletin veya kamuoyunun baskısıyla yayınlandığı izlenimi uyanacak, bu da ülkemizin uluslararası imajına gölge düşürebilecekti. ‘Yahudi Cemaati’ konusu Bildiriyi kaleme alanlar haklı olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Yahudilerin başka bir ülkenin (İsrail’in) tasarruflarından sorumlu tutulamayacağını ve bu hususa ilişkin fikirlerini kamuoyuna açıklamaya zorlanmalarının da kabul edilemeyeceğini vurgulamışlar. İyi etmişler! Ülkemizde, ibadet, sünnet ve gömü gibi dini hizmetleri; hastalar, ihtiyarlar ve fakirlerin bakımı gibi sosyal hizmetleri üstlenmiş olan bir ‘Yahudi Cemaati’ örgütlenmesi mevcut. Ancak bu örgütlenme sadece hizmete odaklı bir yapı. Kaldı ki devlet nezdinde fiilen var olsa da hukuki bir mevcudiyeti yok! Dahası, günümüz Türkiye’si hukuku, Cumhuriyet devrimi sayesinde çok şükür cemaat-devlet değil vatandaş-devlet ilişkileri üzerine bina edilmiş. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Musevi dinine mensup Yahudi kökenli vatandaşları balık veya kuş sürüsü refleksleriyle değil sahibi oldukları dünya görüşleriyle ve vicdanlarıyla tutumlarını belirleyen bireylerdir. Diğer bir deyişle, kanun hükümleri haricinde, ‘Yahudi Cemaati’ yöneticileri dahil, hiç kimsenin TC vatandaşı Yahudilere neyi ne zaman ve nasıl yapması lazım geldiğini telkin etme selahiyeti yoktur. Irkçılık konusu Irken saf bir Türkiye halkı olmadığı gibi ırken saf bir Yahudi toplumu da yoktur. İkinci Dünya Savaşı ertesine kadar özellikle Yahudilere yapılan ayrımcılık bağlamında kullanım alanı bulmuş olan bu kavram, günümüzde koyu veya sarı derililere yapılan ayrımcılığın tarifi bağlamında bir şey ifade etse de fiziksel özellikleri geniş toplumdan farklı olmayan bireyler arasındaki nefret ilişkisini izah etmekte yetersiz kalıyor. Ülkemizdeki ‘ırkçılık’ sorunu kişilerin fiziksel özellikleriyle değil dinsel ve mezhepsel aidiyetlerine duyulan mantık dışı nefretle bağlantılı bir olgu. Altını biraz kazıdığımızda ortaya çıkan şey ise esas fay hattının yaşam tarzı ve dünya görüşü eksenli olduğu. Bu ayrımın din veya mezhep farkına indirgenmiş olmasının vebali ise maalesef bu konuların kaşınmasından siyasi kazanım sağlayan siyasilerin boynunda. Teşbihte hata Bildiride “IŞİD’in vahşetinden, hareketin içinde bazı Türkler olduğu için bütün Türkiye halkı sorumlu t ut ul am a ya c a ğı gi b i , İs r a i l ’i n yaptıklarından Türkiye Yahudi Cemaati sorumlu tutulamaz,” deniyor. Diğer bir deyişle, siyasi amaçlar için terörü bir yöntem olarak benimsemiş olan gayrimeşru bir örgütle (IŞİD) kendisi teröre maruz kalmış olduğu için mukabele etmek zorunda bırakılmış meşru bir devlet (İsrail) mukayese ediliyor. Oysa, ülkemiz basını hariç, Arap basını dahil bütün Batı basını, 10 çatışmaların Gazze’den İsrail köy ve kasabalarına yani sivil ahaliye yapılan havan topu ve füze saldırıları yüzünden başladığını yazdı. Çatışma, Mısır’a yönelik kaçakçılık tünellerinden çok daha vahim ve stratejik tehdit içeren, İsrail içlerine kazılmış saldırı tünellerinin varlığını ortaya çıkardı. Türkiye kamuoyu ise nesnellik engelli basınımız tarafından eksik bilgilendirildi; İsrail bahane edilerek topluma, etkisi yıllarca silinmeyecek bol bol Yahudi aleyhtarlığı aşılandı. ‘Unutulan’ paragraf “İnsan Olduğumuz İçin İsrail Saldırganlığına Karşıyız” ara başlığı altında “Ama hepimiz, İsrail’in saldırganlığına, militarizmine, genişlemeciliğine ve Filistin halkına uyguladığı şiddet politikalarına karşıyız. Bunun da bilinmesini isteriz” cümlesi çatışmanın sadece İsrail tarafına atıfta bulunduğu için oldukça sorunlu. Oysa söz konusu bildirideki son paragraf şöyle olabilirdi: “Bu vesileyle, siyasi amaçları için özellikle İsrailli sivilleri hedef alan, camileri, okulları, BM tesislerini ve hastaneleri füze rampası, komuta merkezi ve cephanelik olarak kullanarak kendi sivil ahalisini canlı kalkan yapan Filistin örgütlerinin de kınanmasının gereğine işaret etmek isteriz.” Zira, bir trafik kazasında bile kazayı yapanın, kazaya uğrayanın, yol ve hava durumunun mesuliyet payları irdelenir. Akademisyen ve gazeteci ağırlıklı Yahudi aydınlarımızın sadece İsrail’in taksiratına odaklanırken Hamas ve bilumum diğer örgütlerin marifetlerine değinmemiş olmalarını maalesef medeni cesaret ve/veya nesnellik gradolarının bir göstergesi olarak değerlendirmek gerekiyor. Kaynak: Şalom Gazetesi TÜRKİYE’DE ESKİ BİR TÜRKİYELİ Stella Kent Geçtiğimiz yaz son derece zorlayıcı oldu. Uzun zamandan beri ilk defa tüm ülke kendini savaşın içinde buldu. Çoluk çocuk, yaşlısı hastası sığınakların acı tadını aldık. Biz Türk kökenliler için bu strese bir başkası eklendi; Türkiye faktörü! İsrail’in özellikle güneyi ve hemen her şehri Hamas’ın roket atışlarına hedef olurken Türkiye’deki sert söylem ve Türk medyasındaki nefret yazıları ve akla hayale sığmayacak yalan haberlerle karşı karşıya kaldık. İstanbul ve İzmir’e her sene yaptığımız aile ziyaretini iptal edemeyince oldukça tedirgin ve biraz s uçl ul uk hi s s i i l e gi di ve rdi k Türkiye’ye. Üstelik benim Robert Kolej sınıfımın da 40. yıl toplantısı olacaktı. Dünyanın dört bir tarafından olmasa da çoğu Amerika ve Londra’dan kalkıp gelen bilim adamı ve profesör olmuş sınıf arkadaşlarıyla karşılaşma fırsatı her zaman bulunmazdı doğrusu! Torunların 7 valize ancak sığan eşyaları ve bebek arabaları ile İstanbul’un anadolu yakasında kalacağımız yere ulaştık. Valizleri açıp yerleştikten sonra sıra komşularla selamlaşmaya geldi. O zaman gördüm ki İstanbul’un kurtarılmış bölge olarak sayılan bu yöresinde aydınların asıl ilgileri Erdoğan’ın dış politikasından ziyade iç politikası üstüne odaklanıyor. Sevdiğim ve sözünü sakınmayan komşum Cumhurbaşkanına veriştirdikten sonra "ya niye bu kadar nefretle çocukları öldürüyorsunuz?" dedi bir tek! Tabi başladık anlatmaya... Bunun üzerine bana "Biz bunları hiç duymuyoruz!" dedi. Extra para verip, Dijitürk gibi çanakla televizyon izleyenler İstanbul dışında oldukça az. Herkese açık olan ulusal kanallarda ise son derece yanlı bir yayın yapılıyor. Devlet kanallarının yanı sıra bu yanlı haber dalgasına aynı şekilde özel kanallarda da rastlamak mümkün. Hatta bu haberler kimi zaman Yahudi düşmanlığı boyutlarına dahi ulaşıyor. Objektif haber bulmak imkansıza yakın. İyi yazar ve gazetecilerin çoğu ya hapiste ya işten uzaklaştırılmış olduklarından, tarafsızlık ilkesi yerlerde sürünüyor. Zaten fazla gazeteciliğe de gerek yok, çok sayıda kanal olsa da tek kanal etkisi ülkeyi sarmış durumda. Bu kendin çal kendin oyna atmosferi içinde Gazze protestocularının performansına değinmemek olmaz. Bu protestocular en fanatik futbol taraftarına bin basarlar vallahi... Resim: AA Tüm bu olumsuzluklara karşın Türkiye’de gözüme çarpan güzellikler de oldu. Çiçeklerle bezenmiş yollar, köprüler ve her yerde devam eden bir kent dönüşümü yani eski binaların yıkılıp yerine otoparklı sağlam gökdelenlerin yapılması. Bu gelişimlere karşın kronikleşmiş ve gitgide daha kötüye giden trafik sorunu, ağaçsız, betonlaşıp kuruyan çevre... Ancak halk bunların hiçbiriyle ilgilenmiyor. Halkın yegane ilgilendiği konu cebi... Bu aslında beyaz bir ihtilal ve elit sınıfın el değiştirmesi. Aydınların korktuğu ise ötekileştirme ve bölünme. Ayrıca demokrasi %52 için tam olarak sindirilmiş bir kavram değil anlaşılan. Oy vermeye gitmeyen 5 milyon için de öyle. Söz ve fikir hürriyetinin, insan ve özellikle kadın haklarının ekonomik kazançların üstünde görülmesi için ülkenin bu zorlukları yaşaması lazım belki de. Bu yüzden sohbet ettiğim birçok aydın ancak ekonomi veya parti içi muhalefetin Türkiye’de etraflı bir değişikliğe sebep olabileceğini bunun da şu an için ufukta gözükmediğini belirtiyorlar. Etrafımı gözlemlemeye devam ediyorum: Yan yana dizilmiş, 21. yy harikası AVM’ler. Nüfusu neredeyse 20 milyona ulaşmış olan İstanbul’un bir ucundan öbür ucuna yolcuları hızlıca taşıyan Marmaray, pırıl pırıl metrolar ve metrobüsler, benzersiz bir hava limanı projesi ve onun yanında "kadınların halk 11 içinde gülmesi ayıptır" gibi meclis başkanı tarafından söylemler, etrafta çağdışı kıyafetleri ile dolaşan adamlar. Yeni Akit gibi gazetelerin her zaman anti-semitik yayınlarda bulundukları bilinen bir gerçekti. Ancak şimdi bunların arkasında esen rüzgar ile artık daha da sınır tanımaz oldular. Türkiye iç siyasetine baktığımız zaman da iki üç önemli figür öne çıkıyor. Bunlar kuşkusuz Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve kağıt üstündeki muhalefet. Siyasete egemen olan söylemde bol Neo-Osmanlıcılık ve İsrail karşıtlığı hakim. Konu dış politikaya geldiğinde halk Kürt ve Suriyeli göçmenler ile daha yakından ilgili. Ancak Gazze’deki zavallı çocuklar ve “bebek öldüren ülke” gibi tüm tüyler ürpertici iddiaları zamanın seçim malzemesi olarak görmek yanlış olur. Ekonominin gidişatına ve iktidara tapanlara bakılırsa Erdoğan’ın, seçimi kazanmak için nefret söylemlerine ihtiyacı yoktu. İktidar, Türkiye’deki yayılmacılığını, yeni açtığı İmam Hatip Liseleri ile ve üniversitelerdeki bilgili ve tecrübeli kadroların boşaltılıp yerine genç ancak “görüşleri belli” akademisyenlerle doldurarak sürdürüyor. Sonuç olarak bu gezimde edindiğim ve gözlemlediğim ana çıkarsama, kuşkusuz, İsrail’e fazla yaklaşmadan, bu küfürleri dinlememek için televizyonları kapatarak Türkiye’de yaşamak i s t e ye n l e r i n ya ş a m a ya d e v a m edebilecekleri yönünde. Buna karşın tüm bu yaşananlar Türkiye’nin istikameti konusunda geleceğe yönelik soru işaretleri doğurmuyor değil... İSRAİL - TÜRKİYE İŞADAMLARI DERNEĞİ İKİ ÜLKE ARASINDAKİ TİCARİ İLİŞKİLERİ MASAYA YATIRDI 8 Temmuz 2014 günü Tel Aviv Sanayiciler Dairesi İsrail - Türkiye İşadamları Derneği’nin düzenlediği panele ev sahipliği yaptı. Panelde dernek başkanı Menashe Carmon, İsrail Sanayiciler Derneği Başkanı Tsvika Oren, İsrail Dışişleri Bakanlığı Güney Avrupa Dairesi Başkanı diplomat İrit Lilyan, Tel Aviv Üniversitesi Moşe Dayan Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nden Prof. Ofra Bengio ve İsrail Kanal 2 dışhaberler editörü Arad Nir hazır bulundu. İsrail’in Gazze’ye karşı başlatmış yoğunlaştırdı. Lilyan, Ankara Lilyan’ın ardından, Menashe olduğu operasyon ile aynı güne denk ile Yeruşalayim arasında Carmon kürsüye Tel Aviv gelmesi nedeniyle panele katılım mutabık kalınan konuların Üniversitesi Moşe Dayan beklenenin altında oldu. Buna karşın pek anlaşmaya dökülmemesinin Ortadoğu Araştırmaları çok işadamı ve iki ülkeye gönül vermiş sebebi olarak liderlerin son Merkezi’nden Prof. Ofra birçok kişi toplantı salonunda hamleyi yapmamasını Bengio’yu davet etti. Son yerini aldı. sebep olarak gösterdi. zamanlarda Irak Kürdistan Toplantının başkanlığını ve Lilyan İsrail’in konu ile Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile moderatörlüğünü İsrail Türkiye ilgili tutumunu anlatırken ilgili pek çok makalesi ve bir İrit Lilyan İşadamları Derneği Başkanı Türk Dış Politikası’nın kitabı yayınlanan Prof. Bengio Menashe Carmon yürüttü. dinamikleri ve iç siyasete konuşmasını Türkiye-İsrail-IKBY üçlü Carmon yapmış olduğu açılış yansımalarını isabetli bir şekilde ilişkileri üzerine temellendirdi. İsrail’in konunuşmasında ikili ilişkilerin analiz etti. Türkiye’nin Ben Gurion hükümeti son altı yılını analiz etti. Ticari son iki yılda yaşadığı zamanından bu yana “Taşra Menashe Carmon ilişkilerin yaşanan tüm siyasi siyasi çalkantıları ve Siyaseti” (Periferya) adıyla bunalımlara karşın etkilenmediğine bunun siyasi akislerini de geçen, Arap olmayan gruplarla dikkati çekti. Carmon sözlerini irdeleyen Lilyan, bu gibi yan yakınlaşma siyasetini güttüğünü bitirdikten sonra sözü İsrail Sanayiciler etmenlerin ikili ilişkilerin anlatan Bengio bölgedeki yeni Derneği Başkanı Tsvika Oren’e bıraktı. i y i l e ş m e s i n d e veya dinamiklerin bu üç ülkenin Oren İsrail’in sürekli olarak iyileşmemesinde bir işbirliği için bulunmaz bir fırsat ihracatını arttırmaya çalıştığının etken olduğunu belirtti. Prof. Ofra Bengio yarattığını dile getirdi. altını çizdi. Oren son yıllarda Lilyan Türkiye’nin Bengio özellikle petrol ihracatı İsrail para birimi Yeni İsrail enerji konusunda attığı önemli konusunda üç ülkenin birbirlerine Şekeli’nin gitgide güçlendiğini adımları izlediklerini özellikle yardımcı olmaları gerektiğine ve bu yeni bunun da ithalat ihracat Afrika açılımının ve Kıbrıs’taki d u r u m u n b ü yü k i ş f ı r s at l a r ı dengesinde bazı sorunlar gaz konusunda Türkiye’nin açabileceğine işaret etti. Bengio yarattığını belirtti. Oren bu verdiği önemi anladıklarını konuşmasında Türkiye’nin “Kürdistan” sorunların üstesinden gelmek belirtti. ile ilgili birçok açmazını geride Tsvika Oren için sabit Şekel kuru Konu ekonomiden açılmışken bırakmasının bu siyasi ittifakın uygulamasına geçilmesi çağrısında Türkiye ile Avrupa arasında geliştirilmesi için bir fırsat olarak bulundu. Oren siyasi atmosferin de köprü vazifesi gören Avrupalı niteledi. İsrailli sanayiciler için mücadele etmeleri Türkler ve Türkiye’nin Avrupalı Panelin son konuşmacısı ise gereken bir diğer önemli kalem olarak Türkler üzerine geliştirdiği son İsrail Kanal 2 televizyonundan öne çıktığını belirtti. Oren iş fırsatlarının politikalar da ele alındı. Arad Nir idi. Nir Türkiye’de İsrail’in bölgede ve dünyada izole Türki ye’nin yurtdı şındaki siyasiler ile geliştirdiği dialog ile edilmesine olanak bırakmayacağını vatandaşlarının durumunun yanı İsrail ile Türkiye arasında olası bir sözlerine ekledi. sıra Suriye iç savaşı nedeniyle doğalgaz boru hattı konusunu Oren’in ardından sözü İsrail Dışişleri Türkiye’ye akın akın gelen masaya yatırdı. Bu projeyi artıları Arad Nir Bakanlığı’ndan İrit Lilyan devraldı. S u r i y e l i m ü l t e c i l e r v e ve eksileri ile ele aldı. Lilyan, konuşmasını, ekonomiden ziyade yarattıkları sosyo-ekonomik sorunlara Panelin kapanış konuşmasını moderatör iki ülke arasındaki ilişkilerin neden dikkat çekildi. Carmon yaptı. Carmon ticari ilişkilerin ilerleme ka ydetmediği üzerine rayına girmesi için işbirliği çağrısı yaptı. 12 ADA’DA FORMA GİYMİŞ TÜRKLER VE ISRAİLLİLER Beri Pardo Bugüne kadar Premier Lig’de forma giymiş Türk ve İsrailli oyuncuların en dikkat çekenlerinden yedisini sizler için derledik. Bu yazıda dahil edemediğimiz pek çok değerli oyuncunun bilincinde olarak siz okuyucularımdan peşinen özür diliyorum. bilgisiyle birçok devin ilgisini çekti. Bunun sonucunda 2007’de Chelsea’ye transfer oldu. İstikrarlı bir grafik çizen ancak futbolcudan çok bir gezgini andıran Ben Haim İngiltere’de Manchester City ve Portsmouth dahil toplam 8 farklı kulüpte oynadı. 78 kez milli olan oyuncu şu anda İngiltere Championship’te Charlton forması giyiyor. EYAL BERKOVIC: Oyun zekası ve saha görüşüyle futbolseverlerin gönlünde taht kuran Berkovic, Maccabi Haifa’da başlayan kariyerini 1996’da Southampton’la Ada’ya taşıdı. West Ham forması giydiği dönemde bir antremanda Hartson’dan yüzüne yediği tekme için “Suratım top olsaydı çatala giderdi” diyen orta saha oyuncusu, kariyeri boyunca tam 5 İngiliz takımında mücadele etti. İsrail Milli takımında da 78 kez forma giyen Eyal Berkovic şu sıralar Hapoel Tel Aviv’in profesyonel sportif direktörlüğünü yapıyor. TUGAY KERİMOĞLU: Türk futbolunun yetiştirdiği en yetenekli orta saha oyuncularından Tugay Kerimoğlu, Ocak 2000’de gözyaşlarıyla Galatasaray’dan Glascow Rangers’a transfer olduktan sonra efsane statüsüne ulaşacağı Blackburn’de takım taraftarlarınca 2003-04 sezonunda “En “İyi Oyuncu” seçilmeyi başardı. 2006’da 36 yaşındayken; Sir Alex Ferguson’ın “10 yaş daha genç olsaydı Man Utd için ideal bir oyuncu olurdu” demecinin ardından dönemin Blackburn teknik direktörü Mark Hughes’un kendisine yöneltilen “Siz de Tugay’ın 10 yaş daha genç olmasını ister miydiniz?” sorusuna “Hayır, çünkü o zaman Barcelona forması giyiyor olurdu” cevabı Tuga y’ın kalitesini özetler nitelikte. 2009’daki jübilesinde kendisi için 30 bin taraftarın Tugay’ı kucaklaması Türkiye için de bir gurur kaynağıydı. RONNY ROSENTHAL: Kariyerine Berkovic gibi Maccabi Haifa’da başlayan Rosenthal, 1990’da Liverpool’a transfer olduğunda bonservisine 1 Milyon Sterlin’den fazla ödenen ilk yabancı futbolcu olmuştu. Kırmızılarda geçirdiği dört başarılı yılın ardından Tottenham’da da üç sezon forma giyen “Roket Ronny”, kariyerini Watford’da noktaladı. Toplamda 60 kez giydiği İsrail Milli formasıyla 1993’te Fransa’ya karşı yaptığı 3 harika asistin mi yoksa 96’da Azerbaycan’a attığı “Milenyumun Golü”nün mü daha unutulmaz olduğunu okurun takdirine bırakalım… ALPAY ÖZALAN: Euro 2000’deki harika performansıyla Aston Villa’ya transfer olan Alpay’ın Britanya’daki ilk sezonu ne kadar harika geçtiyse, 2003’te Türkiye-İngiltere maçında penaltı kaçıran Beckham’la girdiği söz dalaşından sonrası da o kadar kötü geçti. İngiltere’de hain konumuna düşürülen yıldız daha sonra Kore’de de 2 sezon forma giydi. 87 kez Türk Milli takımında oynayan Alpay’ın, İngiltere’de düzenlenen Euro 96’daki Hırvatistan maçının sonunda Vlaovic’i düşürmemesi Türkiye’de tepki görürken Avrupa’da Fair Play ödülüne layık görüldü. Özellikle Milli maçlarda İstiklal Marşı’nı haykırarak söylemesi hafızalara kazınan Alpay Özalan, kariyerinde Hakan Şükür’ün burnunu iki kez kırmış olmasıyla da dikkat çekti. YOSSI BENAYOUN: İsrail futbolunun gelmiş geçmiş en önemli futbolcularından Yossi Benayoun, henüz 9 yaşındayken yetenekli, 11 yaşında futbol dahisi ilan edildi; 13 yaşında İsrail’de dergi kapaklarını süslüyordu. İlerleyen yıllarda özellikle tekniği, zekası ve fırsatçılığıyla Liverpool, Arsenal ve Chelsea gibi devlerde forma giydi. Chelsea’de oynadığı dönemde Juan Mata’ya çok sevdiği 10 numaralı formayı bırakarak saygı ve takdir toplayan “Dimona’nın pırlantası” 96 kez Milli oldu ve şu anda Milli takımın kaptanlığını yapıyor. Son yıllarını Maccabi Haifa’da geçirmek üzere anlaşan Benayoun jübile sonrası külübün sportif direktörü olacak. Ronny Rosenthal Resim: Tzvika Israeli MUZZY IZZET: Premier Lig’de Leicester City’den tanıdığımız Muzzy Izzet’in 2000’de çeyrek final oynayan ve 2002 Dünya Kupası’nda 3. olan Türk Milli takım kadrosunda olduğunu herkes hatırlamayabilir. Milli takımda oynaması için pasaportu çıkarılan Muzzy İzzet’in askerlik durumu ve Türkçe bilmeyişi uzun süre konuşulmuştu. Kulüp kariyeri çok daha parlak olan Muzzy, özellikle Leicester döneminde Neil Lennon’la orta sahada kurduğu uyum takımın ligi 9. bitirmesini ve Lig Kupası’nın kazanılmasını sağlamıştı. Bugünlerde eski takım arkadaşı Steve Walsh ile bir futbol okulunu yönetiyor. BERİ PARDO KİMDİR? 1990 Istanbul doğumlu Beri Pardo, Sabancı Üniversitesi’nin Ekonomi bölümünden mezun olmuştur. Mezuniyetinin ardından spor sektörüne profesyonel olarak giriş yapmıştır. 2011 yılında Avrupa Şampiyonu olan Türkiye U16 futsal milli takımının teknik direktörlüğünü yapmıştır. Bu tecrübesinin ardından profesyonel çalışmalarını Galatasaray'da Fatih Terim’in yanında sürdüren Pardo, kariyerini futbolun beşiği İngiltere’de sürdürme kararı almıştır. Bunun üzerine Pardo, Londra Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Birkbeck College’da "Spor Yönetimi ve Futbol Sektörü" yüksek lisans programını tamamlamıştır. İskoçya’da da TAL BEN HAIM: Maccabi Tel Aviv’de başarılı bir kariyer özel eğitim programlarına katılan Pardo profesyonel spor yaşamını Premier League’in köklü ekiplerinden Crystal Palace’da analist ve başlangıcının ardından 2004’te geldiği İngiltere’den kısa bir oyuncu izleyiciliği (scouting) görevlerini yürüterek dönem hariç hiç ayrılmayan Ben Haim, güçlü fiziği ve oyun sürdürmektedir.. 13 MOSHE DAVID GAON Zelda Ovadia Salinas Kon la muerte de Moshe David Gaon, en 1958, desparesio tambien una de las figuras mas importantes del djudaizmo sefaradi en Israel. Eskrivano talentuozo, istoriador, jurnalista, instruktor, poeta i bibliografo, el konsakro munchos anyos de su vida a la investigasion de la komunidad sefaradi en Erets Israel, en partikular, i de los djudios de los paizes del Oriente en jeneral. M.D. Gaon nasio en 1889 en la sivdad de Travnik, Bosnia. Sovre las rayizes de su nombre de famiya el eskrivio en su livro "Yehudei 'Hamizrah be Erets Israel" – Los Djudios del Oriente en Erets Israel. "El nombre Gaon no es un nombre komun i es apropriado a personas ke se distingen en el kampo espiritual i son dotados kon altos talentos. Segun mi, no ay dinguna relasion entre muestra famiya i los Gaonim de Bavel, sea del punto de vista jeografiko i sea por lo ke el nombre Gaon era un titolo akordado a djente muy espesiala ke tenian una edukasion i instruksion muncha mas alta ke otros. Es muy posible ke, a lo largo de los anyos, algunos miembros de los Gaonim de Bavel avian pasado a bivir a Espanya, i a la vista ke kon el tiempo el titolo de Gaon se transformo en nombre de famiya." Despues de aver terminado sus estudios en su sivdad natala, a la edad de 18 anyos, Gaon partio a Viena para estudiar en la universidad de esta sivdad. En mizmo tiempo fue aktivo en las organizasiones Bar Giora i Esperansa, fondadas por los estudiantes djudios de Viena. 1909 yego a Erets Israel. El termino sus estudios en el Midrash para maestros basho la direksion de David Yelin, en el kuartier Bet 'Hakerem, en Yerushalayim. Al terminarse la I Gerra Mundiala, anyos en los kualos el servio en la armada turka, Moshe David Gaon fue yamado a ensenyar en el Talmud Tora 'Hagadol, i dar kursos de ebreo en la sivdad de Izmir, en Turkia. A su retorno de ayi el fue nominado por la Organizasion Sionista, komo sekretario del buro de prensa de la organizasion. En 1928, el partio djuntos kon su famiya a Buenos Aires, komo maestro de ebreo. A su retorno de esta rayizes ke despertan el respekto de mision, a Yerushalayim, el okupo el todos. Despues de su muerte topi entre posto de sekretario jeneral de la los numerozos manuskritos una komunidad sefaradi de la sivdad. koleksion de perlas – de refranes en Entre todas sus okupasiones, Moshe D. ladino. Este livro es un omenaje a mi Gaon, kumplio tambien el posto de padre ke tanto ami i ke no gozo del korespondiente de munchos jurnales rekonosimiento ke meresia por su djudeo-espanyoles en akeya epoka i lavoro, sea por el publiko en jeneral, i entre eyos "El Avenir", i "La Epoka" en menos ke esto, por los sefaradis en el Saloniko; "haShofar" en Sofia i "El paiz. Espero ke estos refranes en djudeoDjudio", en Estambol. El kolaboro espanyol, arekojidos uno a uno, por mi tambien kon un grande numero de padre, a la luz flosha de la lampara, jurnales ebreos en Palestina i en el aklararan su memoria." estranjero. Sovre la inisiativa de Beni Gaon, el En 1928, Moshe David Gaon publiko ijo mayor de M.D.Gaon, fue fondado en el primer volumen de su muy el anyo 2004, en la Universidad Ben remarkable ovra, intitulada Yehudei Gurion, en Beer Sheva, el Sentro Moshe 'Hamizrah be Erets Israel, en la kuala el David Gaon en rekonosimiento a la ovra autor deskrive las mas grandes figuras de esta figura i por su importante del djudaizmo sefaradi i oriental en kontribusion a la kreasion i investigasion Palestina desde la epoka de la Kneset de la kultura djudeo-espanyola. Gedola i asta muestros dias. El segundo volumen ke kontiene 758 pajinas fue publikado en 1937. Esta ovra momunetala puede ser konsiderada komo un evenimiento muy importante en la literatura ebrea moderna. Otras ovras de este autor tan modesto ma tan fruchiguozo, ma no menos interesantes son su estudio sovre el Meam Loez "Maskiyot Levav", "Haitonut be Ladino" (el Periodismo en Ladino) en el kual ay una ancha informasion sovre las revistas i jurnales en ladino ke aparesieron entre los anyos 1842-1958; i "Ateret Geut" .ke kontiene algunos kapitolos de la literatura djudeoespanyola ansi ke su livro "Poezias" Moshe David Gaon dedikado a la memoria de sus antepasados en Espanya. TÜRKİYELİLER BİRLİĞİ En la introduksion d e l l i v r o (İTAHDUT YOTSEY TURKİYA) "Besamim mi Sefarad" (Parfumes de Sefarad), su ijo, el famozo kantador İSRAİL’DEKİ TÜRKİYELİLERİN YAYIN ORGANI Yeoram Gaon, Adres: Mohrey Hasigaryot 7 Bat-Yam 59620 eskrivio entre otras: Tel: 03-6582936 Faks: 03-6573894 "Mi padre, ke en Editör & Tasarım: Hay Eytan Cohen Yanarocak paz deskanse, eskrivio İLETİŞİM: [email protected] toda su vida sovre el [email protected] patrimonio sefaradi, Gönderilen yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. su kultura, su lengua, Gönderilen yazılar basılmasa dahi iade edilmez. su djente i sovre sus Ücretsiz dağıtılır. İnternet sitemiz: www.turkisrael.org 14 KURSOS AKADEMIKOS I AKTIVIDADES EN EL SENTRO SALTI El Sentro Yehushua i Naime Salti de la Universidad Bar Ilan anunsio la lista de los kursos akademikos ansi ke las aktividades por la anyada de estudyos 2014-2015. Los kursos empesaran el 26 Oktobre 2014 Estos kursos son rekonosidos komo estudyos akademikos para los estudiantes de la Universidad Bar Ilan, ma son también aviertos a todos los interesados en esta kultura. Siertos kursos: Solitario i paleografia en Ladino Kontes de la kuzina Djudia Sefaradi en la literatura Ladino Dokumentasyon familiala para investigasyon de la sosiedad DjudiaSefaradi La mujer en la literatura Ladino Desvelopamiento del Ladino Jurnalizmo en Ladino Espanyol para los estudiantes investigadores Literatura Ladino de Espanya a los Balkanes Literatura Ladino antes de la Shoa Meam Loez Rekomendasyones a los Investigadores del Ladino Ladino para los ke empesan Ladino para los avansados. Los enseñyantes son : Prof. Shmuel Refael, Prof. Ora Shwartzwald, Dr. Nivi Gomel, Dr. Suzi Grus, Dr. Dov Hakohen i Dr.Nina Pinto Abukasis. Aktividades: 21.10.2014 : TSFAT- Vijitar la sivdad antika i la la Fakultad de medisina de la Universidad Bar-Ilan, ambezar la kontribusyon de Tsfat a la Alta Edukasyon del Norte de Israel, basho la direksion de Zeev Perl, viejo Prezidente de la Munisipalidad de Tsfat. 23.10.2014 : Distribusyon de Bekas de la Fundasyon Yehoshua i Naime Salti. …………. MARATON DE LADINO (22) El Teatro en el mundo Ladino. 02.11.2014 : DE SALONIK A AUSCHWITZ. Seria de konferensias sovre las experiensas de los Ladino-avlantes en la Shoa, sigida de un viaje de 8-9 días a Salonik i otros kampos de konsentrasyon en Polonya, probablemente empesijo de Yuli/2015 . Lugares muy limitados. 14.04.2015 : Kaminar en el Pasado, mirar el Avenir – Enkontro de solidaridad kon el Rekuerdo de los Ladino-avlantes en la Shoa. Por detalyos i todo modo de informasyon, aderesarsen a 03-44448, Sentro Salti, Univarsidad Bar Ilan, Estudios de Judaismo, Ramat Gan. 15 Alegria en El Salon En el Salon de Ladino No.83, el ultimo de la sezon ke tuvo lugar el 7 de Julio 2014 en el Azilo Rekanati en Petah Tikva, Jako Hazan, akonpanyado por la linda kantante Renin, mos prezento un programa de nostaljia “Aroma de Izmir”. Jako mos konto en kurtas palavras la vida ke el se akodra ke pasava en Izmir, los barrios de los Djudios, las orasyones en la sinagoga Bet Israel, los enkontros de los mansevos i mas. Kada pasaje era siguido de una kantika apropiada ke el kantava kon su gitara i akompanyado de Renin. Renin mos izo también apresiar su ermoza boz sea en sus kantes komo solista, sea invitando los presentes a kantar endjuntos. La sorpresa de la noche era la partisipasyon de Yayoi Okaniwa, manseva Japoneza ke vino a ambezarse Ladino en el Sentro Salti de Bar-Ilan. Esta simpatika jovena mos kanto en Ladino i ekspreso (medyo en Ladino, medyo en Inglez) su emosyon i plazer de toparse entre nosotros. Se puede dizir ke serrimos la sezon kon alegría. Un Dramo Ke No Puedre Olvidar (A la okazyon del 80en aniversario del pogrom de Trakya en 1934) Haim Vitali Sadacca Era antes ochenta anyos, yo una kriatura Una vivyenta sin arimo, una vida muy dura, Subito un orden vino ”los judios devian irsen” Los rikos eran en aparejos de alesharsen. Solo kuatro dias de tiempo lo ke mos dieron, Eran sin piadad komo enimigos mos vieron. Mi madre triste, ken mos iva dar una mano? Esperando kon tremblor, sin padre i sin ermano. Kualo eran nuestros pekados? Nunka lo supimos, A ninguna demanda repuestas no tomimos. Los dirijentes d’akel tiempo vengar se kijeron La razon d’este grande kastigo no mo la disheron. Kitimos nuestras vyejuras por debarasarmos, Delantre la puerta de las kazas i alivyanarmos. Las noches sin dormir, el dia no vide ke uno ria, A kalejas de feria se konvertyo la Juderia Los paisanos profitaron en estos kuatro diyas Kompraron por debaldes muebles, kamas i siyas. Para eyos un loto, para mozotros komo luto Una bivienta insegura, sin futuro i sin buto. Subito otro orden mos salvo d’akeya vida, Kalmaron nuestras angustias, olvidimos la ida. Malgrado la alegria kedimos kon korazon roto, Un regalo de los sielos lo apresyimos komo loto... Nesim Güveniş תעודת הוקרה לשמעון סרנגה של בני ברית ישראל שהתקיימה בבית68 -בועידה ה שחמט בת"א הוענקה לשמעון סרנגה היו"ר מועצה אזורית ת " א ויועץ הנשיא תעודת הוקרה " המגן " של בני ברית ישר אל על ה פע ילו יות המ וצל חות של רב ות שני ם .ובתפקידים שונים על כ ך נש י א ב נ י ברי ת י שרא ל מ יכ ה נתן העניק תעודת הוקרה של מגן בני ברית לשמעון סרנגה באיחולים להמשך פעילות מבורכת ..לשנים רבות Sertifikato de Apresyasyon a Shimon Saranga En el kongreso 86 de la Bene Brit-Israel, un Sertifikato de Apresyasyon fue remetido a Shimon Saranga, Prezidente del Konsilyo de Bene Brit-Tel Aviv, por sus aktividades humanitarias durante munchos anyos de voluntarismo en diferentes fonksiones de esta asosiasyon. En remetiendo este Sertifikato, el Prezidente de la Bene Brit-Israel Miha Natan auguro a Shimon Saranga Salud Buena para ke pueda שמעון,בנוסף סרנגה מתנדב ופעילkontinuar a kontribuir a esta ovra. מאוד בקהילה En 2011, Shimon Saranga avia resivido un Sertifikato de Apresyasyon ובחברה לטובת dela mano de Ron Huldai, Prezidente de la Munisipalidad Tel Aviv, por . הזולת סרנגה, 1122 בשנתsus aktividades en favor de la komunidad. שמעון קיבל תעודת En 2012, otro Sertifikado de Apresyasyon fue presentado a Shimon הוקרה מראש עיריית שמעון סרנגה על, רון חולדאי, ת "אSaranga por la organizasyon “Libi” por su kontribusyon a los soldados Shimon Saranga ה ת נ ד ב ו ת ו ל מ ע ןdel “Tsahal”. .הקהילה Shimon Saranga es también el Gabay de la Sinagoga al nombre de הוענקה לסרנגה שמעון תעודת הוקרה1121 בשנת .“ מארגון ליב"י עבור פעילותו ותרומתו לחיילי צה"לShabtay Leon” de los Turkanos desde munchos anyos. Felisitamos muestro amigo Shimon Saranga i le auguramos munchos שמעון סרנגה היום משמש כיו " ר בית כנסת יוצאי anyos de aktividades sosyales. .תורכיה בבת ים על שם שבתאי לאון מזה שנים רבות 16 www.turkisrael.org התאחדות יוצאי תורכיה ביטאון התאחדות יוצאי תורכיה גיליון 06אוקטובר 4602 הקהילה הטורקית וההיבט העדתי ממבט אישי – 2 ניסו מיסיסטרנו ב חל ק ה ר אש ון של ה מא מר בג יל יו ן הקודם של בולטן ,פתחתי בנושא השד העדתי המתפרץ חדשות לבקרים ,ומוסיף שמן למדורת הפלגנות והשסעים החברתיים הקיימים בישראל .התייחסתי לפשטנות בחלוקה העדתית לאשכנזים מצד אחד ולספרדים-מזרחים מצד שני ,כאשר המפה העדתית היא הרבה יותר צבעונית ,מורכבת ומגוונת ,ולאו דווקא דו-קוטבית .דוגמא לכך הוא התא המשפחתי של ילדיי ,שהוא " מעורב ישראלי " ממזרח ,ממרכז ומערב . סיפרתי על עלייתנו מאיסטנבול וההתמודדות של משפחה ,לא אשכנזית בעליל ,עם קשיי הקליטה ומצוקת הקיום על רקע המיתון העמוק בשנות השישים של המאה שעברה. והנה דוגמה מהצד השני – האשכנזי של המתרס .בתחילת שנות ה 01-הגיעו קרובי מש פ חה של ר עיית י מב ר ית המ ועצו ת לשעבר :מרוסיה ,בלארוס ואוקראינה .הגיעו משפחות בלי שפה ובחוסר כל ,מלב ד מוטיבציה להתאקלם ,להשתלב ולהצליח . כולם הלכו לעסוק בכל מלאכה :שטיפת רצפות ,ניקוי רחובות ומה לא .גרו בשכירות ב ד ר ו ם ת ל -א ב י ב ו ב ס ב י ב ו ת ה ת ח נ ה המרכזית בתל-אביב .היום אחרי כ 12-שנה כולם מסודרים .זה ששטף רצפות – מורשה חתימה בבנק .אשתו ששטפה רצפות גם , עברה סדרת ניתוחים לאחר מחלה קשה (בעלה היה מנקה בלילה במקומה ,כדי שלא תאבד את מקום העבודה) – מנהלת היום אשכול גני ילדם .בן אחד עושה דוקטורט בטכניון ואשתו ,גם עולה מחבר העמים , למדה רפואה .כל הילדים רכשו השכלה גבוהה ,וכולם רכשו דירות מחוץ לשכונות המצוקה ומעולם לא התלוננו על קיפוח. די להסתובב בבנקים ,במרכזי בריאות ובמוסדות להשכלה כדי לשמוע רוסית בכל פינה .והם סבלו מדימוי מפוקפק על מוצאם הדתי ,ספגו עלבונות על " המקצוע " של אמ ם ,סבלו מהתנכ רות ח ברתית והי ו בתחתית הסולם המעמדי ,ממש כמו העולים מעדות המזרח ,שהגיעו שלושה עשורים קודם לכן .ומדוע הם לא זועקים השכם והערב על קיפוח ? כי הם לא חיכו שיתנו להם .הם לא חיכו לצדקה ,לתמיכה ש ל ב נ י ע ד ת ם ה ל א מ י ו ח ס י ם .ו א ח ד ולקצבאות .הם לקחו מה שהיה וקידמו את ממנהיגיהם ,עבריין מורשע ששהה שנים עצמם .והם עשו זאת בלי מקורבים ובלי בבית הסהר ,יוצא בעזות מצח וטוען לקיפוח " פרוטקציה" ובלי אפליה מתקנת .היום הם וקורא להנצחת ההפרדה עדתית. יהדות טורקיה ,כמו גם יהדות רוסיה , כבר גם בכנסת ,בממשלה ובעמדות הנהגה התרחקו כמו מאש מפוליטיקה בארצות והשפעה ,בזכות ולא בחסד. ומה המשותף לעולים מרוסיה ולעולים מוצאם ,והתמקדו בעזרה לקהילה פנימה , מטורקיה ? הדבקות בהשכלה והדבקות ולפעמים באופן מחתרתי מפחד השלטונות. יהדות רוסיה פנתה לפוליטיקה ארצית , לתמיכה בקהילה ועזרה הדדית. כמו שכתבתי בחלק הראשון ,יהדות תחילה כמפלגות עולים ,אך במהרה ההשכלה האשכנזית טבעה את המושג השתלבה במפלגות אידיאולוגיות לאומיות "אוטו-אמנציפציה" ,ולעומתם יהדות המזרח ולא עדתיות-מגזריות. יהדות טורקיה המשיכה בגישתה " המשכילה " המציאה ככל הנראה את המושג "אוטו-דיסקרימינציה" (קיפוח עצמי) .להתרחק מפוליטיקה גם לאחר עלייתם שלוש או ארבע דורות לאחר עלייתם ארצה ,ארצה .את הפעילות הציבורית הם ניתבו עדיין זועקים על קיפוח וממשיכים להאשים בעיקר לכוון עמותות ומוסדות ללא כוונת א ת ה מ מ ס ד ה א ש כ נ ז י ,ש ד ח ק א ו ת ם רווח ,לעזרה הדדית ולטובת הקהילה .הם למעברות ועיירות הפיתוח ושכח אותם שם .התמידו בדבקות בהשכלה גבוהה כמקור מג די ל ים ל ע שו ת א לה מ ה ם שה צ לי ח ו לשחרור עצמי ,להצלחה בחברה ולהגשמה והתקדמו הלאה בעבודה קשה ,הגיעו א י ש י ת .כ ך ה ת א ח ד ו ת י ו צ א י ט ו ר ק י ה לעמדות בכירות של הבעת דעה והשפעה ,המחלקת מלגות לסטודנטים מידי שנה ועדיין ממשיכים לזעוק " אפליה וקיפוח " ,ועוזרת בקליטת עלייה ,וכך לשכת בני-ברית בקיבעון מחשבתי היוצר דיסוננס בלתי "יוסף נייגו" של יוצאי טורקיה ,הפועלת למען אפשרי לכאורה בין הצד התודעתי -ה ק הי ל ה ב מס פ ר מ יש ו ר י ם :מ ל גו ת האמוציונלי לבין ההיבט הרציונלי -אמפירי לסטודנטים ,תמיכה בבי " ס מקווה ישראל , עזרה לעולים חדשים ותמיכה באזרחים אצל המשכיל והמלומד. התנועה שהקימו המזרחים לפני כ 01-וותיקים בבית אבות. כספרדי גאה ,אב שנה על מנת להחזיר " עטרה ליושנה " ולהגיע ”כספרדי גאה ,אב למשפחה מעורבת ,אני לעמדות השפעה ,הפכה למשפחה מעורבת ,אני קורא לבני עדות המזרח ל מ פ ל ג ה מ ו ש ח ת ת ,קורא לבני עדות המזרח והספרדים להתעורר מהתרדמה שהפילו עליהם שהוציאה מתוכה מספר והספרדים להתעורר שיא של שרים וחברי כנסת מהתרדמה שהפילו עליהם מנהיגיהם חסרי הבושה . עבריינים מורשעים .תנועת מנהיגיהם חסרי הבושה “.ו א ו ת ם א ל ה ש ה צ ל י ח ו , במקום להבעיר מדורות , ש"ס עשתה את הנזק הגדול ביותר לבני עדות המזרח ע"י הנצחת קומו והציבו אלטרנטיבה ראויה לעידוד " הקיפוח העצמי " והעמקתו .במקום לפאר ההשכלה וההעצמה האישית .לשים ראי מול את התרבות המזרחית ולקדם את בני הממסד ולזעוק חמס לא תביא לפתרונות העדה לנאורות ולהשכלה ,השיגה אותם מעשיים .חיזרו אל עיירות הפיתוח מהם לאחור לימי החושך ,הבורות והבערות .יצאתם והקימו מסגרות תומכות .לא עוד במקום לעודד להשתלבות ופרנסה בכבוד ,עמותות לחלוקת מזון ובגדים .לא רק שנור דחפה אותם לבדלנות ולמחייה על חשבון ציבורי לצרכי צדקה ( שהיא חשובה ) ,אלא תמיכות וקצבאות .במקום לשמש דוגמא לעידוד ולתמיכה של הגשמה עצמית .רק כך א י ש י ת ,ה מ נ ה י ג י ם ש ל ח ו א ת י ל ד י ה ם תוכלו לשנות את הסטטיסטיקה והמספרים למוסדות אשכנזיים בלי לתת מענה לקיפוח שמנציחים את עצמם לדורות. 17
© Copyright 2024 Paperzz