bülten 2014 ekım sayısı

‫התאחדות יוצאי תורכיה‬
BÜLTEN
www.turkisrael.org
İSRAİL’DEKİ TÜRKİYELİLER BİRLİĞİ YAYIN ORGANI
SAYI 60 EKİM 2014
Bülten’in eskimeyen kalemi, Türkiyeliler Birliği Başkan Yardımcısı Nesim Güveniş
Türk medyasının operasyon süresince takındığı tutumu eleştirdi
OPERASYONUN ARDINDAN
TÜRK MEDYASINA İTHAFEN
Geçtiğimiz aylarda, belleğimizde derin izler bırakacak
“Tsuk Eytan” (Güçlü/Sert Kaya) operasyonunun heyecanını
yaşadık. Sık sık çalan acı sirenler susmadan sığınaklara
yetişmeye çalıştık.
Operasyonun Türk basınında yansıtılma şekli kuşkusuz
hepimizi rahatsız etti. Hükümet politikası
veya yayın organı sahiplerinin duruşu
icabı, olayları tek taraflı anlatmak veya
onları kendi görüşlerine göre
yorumlamak bir dereceye kadar
anlaşılabilir. Fakat, gerçekleri
çarpıtmak, yalan söylemek, neden?
Gazetecilik okumadım ancak, bildiğim kadarıyla,
haberleri doğru şekliyle aktarmak bu mesleğin ana
ilkelerinden biri.
TRT-1’in öğle haberlerini kaçırmamaya bakarım. Gazze
operasyonu sırasında, haberlerin aktarılma şekli karşısında
kızmamak, köpürmemek olanaksız! Bu haberlere göre,
örneğin, ateşkes anlaşmalarının hepsini İsrail bozuyordu.
Oysa, bir tanesini dahi İsrail bozmadı. Biz burada, ateşkes
süresi içinde Hamas’ın attığı roketleri gözümüzle görüyor,
kulaklarımızla duyuyorduk. Hamas, ateşkes anlaşmalarından
birini kabul etmeyeceğini peşinen ilan ettği halde bile, bütün
dünya basını bu durumu olduğu gibi aktarırken, Türk basını
İsrail’in ateşkesi tanımadığını bildirmekte beis görmüyordu.
Operasyonun 3 İsrailli çocuğun kaçırılması yüzünden
başladığını iddia eden basın organları, nedense, “kaçırıldı”
sözcüğünü kullanmamaya dikkat ettiler. Hep “kaybolan” veya
“kaybolduğu iddia edilen” ifadesini kullandılar. Çocuklar
sanki ormanda kaybolmuş gibi!. Yahu, kaçıranlar saptandı,
kanıtlar toplandı, cesetler bulundu... Hala “kaybolan”
deniliyor. Elbette “kaçırılan” sözcüğü Hamas’ı suçlu duruma
düşürecekti ve Türk gazetecilerin böyle bir niyeti yoktu.
Tabii savaş sürecinde aktarılan ölüm-yıkım haberlerinde
de eksik veya çarpıtılmış haberler pek çok. Liste çok uzun.
Biz İsrail’de yaşayan Türk Yahudilerini esas rahatsız
eden, Türk medyasının, yüzlerce roketle
ilk saldıran Hamas’ı haklı,
vatandaşlarını savunan İsrail’i suçlu
gösterme gayretidir.
Dünyanın ileri gelen ülkeleri bu
operasyonu haklı görürken, Arap
ülkelerinden bile bir tepki gelmezken,
Türkiye’nin ters yönde tavır alması ve bunu en sert dille ifade
etmesi üzüntü vericidir.
Halk, doğal olarak TRT haberlerine ve ülkeyi
yönetenlerin söylediklerine, duyduklarının doğruluğunu
araştırmaya gerek görmeden inanır. Gazete manşetlerinden
etkilenir. Bunun sonucu da zalim(!)lerden nefret etmektir.
Bu nefreti bilinçli olarak yaratmak neden? Yıllarca dost
olan bir ülkeyi şimdi düşman gibi göstermek neden ?
Dileğimiz, bu insanların, önyargılarından arınarak, Türk
halkına düşman değil, dost kazandırmanın daha insancıl
olduğunu anlamalarıdır...
NAZARET
Hay Eytan Cohen Yanarocak
Yazarlarımızın pek çoğu son yaşanan “Sert Kaya”
operasyonunun mahiyetine değindikleri için yazımın ana
konusunu bu operasyon teşkil etmeyecek. Buna karşın bu
operasyon ve sonuçlarının İsrail’de yaratmış olduğu sosyal
koşulları İsrailli Arapların penceresinden irdelemek
istiyorum.
 Sayfa 3
GAZZE SAVAŞI - SERT KAYA OPERASYONU
Selim Amado
2014 yılının Temmuz ve Ağustos konusunda kendi kendilerine sormaya tanımamış
Yahudi düşmanları var.
ayları tarihe "Gazze Savaşı" veya "Sert başladılar. Basın organlarının evlere ve Oranları çok yüksek. Diş Hekimi Yasef
Kaya Operasyonu" (Tsuk Eytan) olarak bilgisayarlara taşıdığı ölü-yaralı çocuk Yahya’nın muayanehanesinde infaz
geçecek.
Henüz
tam
anlamıyla
edildiği günden birkaç yıl sonra yine
bitmeyen, nasıl biteceği de henüz belli
aynı günde Karako çifti öldürüldü.
olmayan bir süreç yaşanıyor.
İnsanın aklına ister istemez "acaba
Bu zaman zarfında İsrail'in yaşamış
Yahudi oldukları için mi?" sorusu
olduğu en büyük sorunlardan bir tanesi
kaçınılmaz olarak geliyor.
dünya
kamuoyunun
sempatisini
Bunun yanında karşıt örnekler de
kazanma konusunda yaşadığı güçlüktü.
mevcut. Bakın Mert Balta adlı bir Türk
Buna sebep olarak Ortadoğu'da çıkan
ne diyor:
her türlü karışıklıktan İsrail'i sorumlu
tutan önyargının ağır bastığını söylemek
"Yahudilerin, devletlerini kurdukları
yanlış olmaz. Buna bir de İsrail'in
toprakla tarihi bağları vardır. Binlerce
kuvvetli, Filistinlilerin ise bağımsızlık
yıllık haksızlık ve dışlanmalardan sonra
peşinde koşan ve "zayıf" (underdog)
kendilerine ait bir devlette yaşama
durumunda olduğu yönündeki görüşü
hakları
bulunmaktadır.
Türkiye'de
eklerseniz neden İsrail’e kızanların çok fotoğrafları,
seyredenlerde
–
ve çoğunluk İsrail'in Filistinlileri o yöreden
sayıda olduğunu anlayabilirsiniz.
muhtemelen
bazı
Yahudilerde: kovmak istediğini, onları katlettiğini
Gazze
Savaşı’nda,
Hamas’ın "bizimkiler de insafı elden kaçırdılar, bu sanıyor. Dindar olanlar İsrail ile harbin
Gazzelileri
canlı
kalkan
olarak kadar da olmaz" gibi hayıflanmalara ve Ramazan ayında olmasına çok duygusal
kullanması sonucunda 2000'den fazla İsrail'e olan güvenlerini, sempatilerini gözle bakıyorlar. Aynı kimselerin
kurban verilmesine sebep
kendini patlatan Filistinlilerin
oldu. Binlerce bina, cami,
Yahudi
bayramlarını hedef
okul ve ev yıkıldı.
aldıklarını unutmamaları lazım.
Onbinlerce insan evsiz
Filistinliler birçok barış fırsatı
kaldı. İsrail'e fırlatılan
kaçırdılar. 2005 yılında İsrail
binlerce rokete rağmen
Gazze'de
bulunan
Yahudi
alınan önlemlerden ötürü
yerleşimcileri tek taraflı olarak
ölen asker ve sivil
geri çekti. Mısır örneğinde
sayısındaki düşüklük ise,
olduğu gibi bölgeye barış
İsrail'e karşı geliştirilen
gelebilirdi...
Bir
Filistinli
antipatiyi daha da biledi.
Arap’a sordum: Eğer İsrail
Can kaybındaki düşüklük
Devleti'nin temelleri Arap
kimi siyasi liderleri İsrail'i
karşıtlığına dayanıyorsa, neden
İsrail’de roket saldırısına maruz kalan bir yuvadan görünüm
"ortantısız güç kullanma"
İsrail
Devleti'nin
resmi
ile itham etmesine neden oldu. Yetmedi, kaybetmelerine sebep olmuş da olabilir.
dillerinden birisi Arapçadır? Neden
bu istatistikler İsrail'i daha da Yahudilik bakımından korkulacak en kuruluşundan
beri
İsrail
kötülemekte kullanıldı.
büyük husus budur.
parlamentosunda
Filistinli
Arap
Olayların Ramazan ayında cereyan
Buna karşın Yahudilerin, İsrail’in milletvekilleri vardır?... Kuşkusuz her iki
etmesi,
özellikle
Türkiye'de önemini unutmaması gerekir. İkinci tarafın da hataları olmuştur. Arapların
cumhurbaşkanlığı seçimi çerçevesinde Dünya
Savaşı'nda
Yahudilerin kültürlü ve barışsever temsilcileri var.
malzeme edildi. "İsrail" kelimesi adeta yardımına koşacak bir İsrail yoktu. 6 Bırakın onlar İsraillilerle anlaşmayı
sakız çiğnercesine kullanıldı. Ateşe milyon Yahudi katledildi.
Bugün sağlasınlar.
İsrail'i
yok
etme
körükle gidildi ve İsrail daha da kötü Yahudi
Soykırımı'nın
yeniden arzusundaki teröristlerin inadı yüzünden
gösterildi.
yaşanmayacağını düşünüyorum. Buna Filistinli çocukların kurban olmasını
Türkiye'deki negatif ortamın benzeri karşın Yahudiler için İsrail dışında bir neden önlemiyorsunuz?"
dünyanın değişik coğrafyalarında da hayat zorlaşıyor.
Bu olumlu görüşe karşın her şeye
gözlemlendi. Birçok ülkede Yahudiler
Türkiye'deki durum oldukça özel. 5 rağmen İsrail, demokratik, ileri ve barış
ibadet
yerlerinde,
işyerlerinde, asırdan beri Türkiye'nin yerlisi olan, isteyen bir ülke olarak yaşam hakkını ve
okullarında taciz edildiler ve ediliyorlar. Türkiye'ye sadakat ve minnet bağları ile geleceğini dünyaya kanıtlama çabalarına
İsrail dışında maruz kaldıkları tüm bağlı, 77 milyon nüfus içinde bulunan devam etmelidir.
olumsuzluklara rağmen yurtdışında 17000 Yahudi; İsrail, Yahudi devleti
24 Eylül 2014 akşamı başlayacak
yaşayan Yahudiler, İsrail'in Yahudiler olduğu için yersiz şekilde kamuoyunu Rosh HaShana Bayramı (5775 İbrani
için daha emniyetli bir yer olup olmadığı meşgul ediyor. Ömründe Yahudi görüp yılı) kutlu ve barış dolu bir yıl olsun.
2
HERKESİN GÖRMEDİĞİ... BİLMEDİĞİ...
Derleyen: Nesim Güveniş
İsrail, High-Tech endeksinde başta !
Yara Kapamada Yenilik !
“Global Clean-Tech Innovation Index”’e göre,
İsrail, High-tech alanındaki yeniliklerde, nüfusuna
oranla en çok Start-up firması olan ülke olması
nedeniyle 40 ülke arasında baştaki yerini koruyor.
İsrail’i, sırasıyla, Finlandiya, ABD ve Danimarka
izliyor.
“Global Clean-Tech Innovation”un yıllık raporunda,
high-tech alanına yenilikler getirmek için gereken
kültür, eğitim ve medeni cesaretin, İsrail’de mevcut
olduğu belirtiliyor.
İsrail şirketleri, alternatif veya yenilenebilir enerji,
su ve çevresel teknolojilerdeki başarılarıyla dikkati
çekiyor.
Beerşeva’daki Soroka Üniversite Hastanesi doktorlarından Dr.
Moris Topaz, açık yaraların çok çabuk kapanmasını sağlayan bir
sistem geliştirdi.
Bu sisteme göre, açık yaranın her iki yanındaki deriye yapışkan
plakalar konulmakta, bu plakaların deliklerinden geçirilen dişli
şeritlerin çekilmesiyle, yaranın iki kenarı birbirine yaklaştırılmakta ve
geçici olarak kapatılmaktadır.
Bir süre sonra, gerektiği takdirde, tam teçhizatlı bir sağlık
merkezinde, şeritler kesilerek yara açılmakta ve gerekli kesin tedavi
yapılabilmektedir.
En son Gazze’deki çarpışmalarda uygulanan bu teknik sayesinde,
pek çok yaralı askerin, zamanında müdahale ile, fazla kan
kaybetmeden daha kötü sonuçlardan kurtarılabilmiştir.
İsrail, Gazze’ye 10 Jeneratör Gönderdi !
İsrail Takımı Matematik Yarışmasında Birinci !
İsrail Elektrik Şirketi, 6 Ağustos Ateşkes süresi
içinde, Gazze hastanelerinde kullanılmak üzere toplam
4.3 Megawat kapasitede 10 jeneratör gönderdi.
Jeneratörler, Kerem Şalom kapısında Gazzeli
yetkililere teslim edildi.
Bu yıl, Bulgaristan’da düzenlenen Uluslararası Matematik
Yarışması’nda, İsrail takımı ilk kez birinciliği kazandı.
Tel Aviv Üniversitesi’nden 4 ve Technion Enstitüsü’nden 2
öğrenciden oluşan takım, 355 puan ile şampiyon olurken, ikinci
dereceyi alanlardan 38 puan fazla almış oldu.
NAZARET
Hay Eytan
Cohen Yanarocak
Gazze Operasyonu’na noktalı virgül
konulmasının ardından İsrail’de hayat
rutine dönmeye başladı. Biz de fırsat bu
fırsat deyip bu küçücük ülkenin değişik
yörelerini ziyaret edelim dedik.
Arkadaşlar ile toplanıp kuzeyde bulunan
Nazaret şehrinde karar kıldık. Uzunca bir
yolculuğun ardından Nazaret’e giriş
yaptık.
Etraftaki Arapça-İbranice dükkan
tabelaları şehrin İsrailli Arap kimliğini
vurgular cinsteydi.
Şehrin labirentvari
caddelerinde kısa süre
yol aldıktan sonra
grubumuzdaki diğer
arkadaşlarımızla
birlikte
şehir
merkezindeki bir Arap
lokantasına konuk
olduk. Lokanta sahibi
bizi büyük bir misafirperverlikle
ağırladı. Yediğimiz yemekler enfesti.
Kendimi o ana dek İstanbul’daki
Polonezköy’e benzer bir atmosferde
hissettim. Değişik kimlikli ancak
bulunduğu ülke ile barışık bir yerleşim...
Bu düşüncem lokantamızın bulunduğu
caddede yapmış olduğumuz 3 km’lik
kısa bir yolculuğun ardından değişti.
Yolda sağlı sollu duvar resimleri
belirmeye başladı. Resimlerin en göze
çarpanı kuşkusuz başkentin Şuafat adlı
mahallesinde kaçırılarak intikam için
ya k ı l a r a k b a r b a r c a ö l d ü r ü l e n
Muhammed Abu Hdeyr’in resmedildiği
duvar resmiydi. Abu
Hde yr’i n hat ırasının
anılması elbetteki anlaşılır.
Buna karşın bu hatıranın
geri planında Filistin
bayrağının olması bununla
da yetinilmeyerek “Gazze
- Hak, Kuvveti Yayıyor”
ve “Şehit Muhammed Abu
Hdeyr”,
“Değişim
Gençliği 2014.7.18” şeklindeki yazıların
Nazaret’te yaşayan Arapların başkentte
olan bir olayı nasıl Gazze ile
ilişkilendirebileceklerini gözler önüne
3
serdi. Şehirde gördüğüm bu ikilik İsrailli
Arapların çatışma ortamında İsrail’e ve
İsraillilik kimliğine bakışlarındaki
çatlakları ayrımsamama bir kez daha yol
açtı.
Başta Umm El-Fahem’deki Araplar
olmak üzere İsrail sağının pek çok
kampanyasında hedef alınan İsrailli
Araplar, İsrail vatandaşlığından
vazgeçmeyi düşünmediklerini yüksek
sesle dile getiriyor. Bu bağlılık kuşkusuz
İsrail sevgisinden değil, yaşadıkları
hayat kalitesi ve faydalandıkları
haklardan kaynaklanıyor. Buna karşın
devletin Yahudi kimliğini vurgulaması
bu vatandaşların kendilerini tam olarak
İsrailli hissetmemesine sebep oluyor. Bu
da kanımca anlaşılır. Ancak çatışma
ortamında olan bir devletin içinde
mukim vatandaş statüsünde bulunan bu
toplumun geniş toplum olan Yahudilerle
ilişkilerinin hassasiyetini göz önüne
alırsak duvar resimlerinin geleceğe
yönelik pek de iç açıcı mesajlar
içermediğini düşünüyorum.
TARİHİN İZİNDE
MÜNİH OLİMPİYATLARI KATLİAMI
Sara Yanarocak
1972 Yaz Olimpiyatları; 26 Ağustos-11
Eylül 1972 tarihinde Batı Almanya’nın
Münih kentinde düzenlenen 20.Yaz
Olimpiyat oyunlarıdır.
1972 Münih Olimpiyatları,”Kara Eylül”
örgütüne mensup Arap teröristlerin, 11
İsrailli sporcuyu rehin alıp, daha sonra
katletmesi üzerine “Münih Katliamı”
olarak olimpiyat tarihine kara bir leke
olarak geçmiştir.

5 Eylül 1972’de, 5 Arap terörist, sporcu
çantalarının içindeki silahlarıyla birlikte,
Münih Olimpiyat köyünün çevresindeki
çitlerin üzerinden geçtiğinde, saatler sabah
4.30’u gösteriyordu. Olimpiyatlara katılan
atletler sıklıkla bu çitlerin üzerinden
atladığından etraftan bakanlar için bu
durumda hiçbir anormallik yoktu.
Teröristler, çalınmış anahtarla,
İsrailli sporcuların kaldıkları iki daireye
girmeye çalıştıklarında, İsrailli Güreş
Hakemi Yossef Gutfreund kapıdaki
seslerden tedirgin olmuş ve kapının
önüne geçip, açılmasına engel olmaya
çalışmıştır. Gutfreund maskeli
teröristleri oyalarken, koç Tuvia
Sokolovsky ve tracking yarışmacısı
Dr. Shaul Ladany kaçmayı başarırken,
kalan atletlerden dördü, iki takım
doktoru ve ekip lideri Shmuel Lalkin
saklanmaya fırsat buldu.
Rehineler bir binadan diğerine
geçirilirken, güreş takımı koçu Moshe
Weinberg, teroristlere saldırarak
güreşçilerden Gad Tsobari’nin kaçmasını
sağladı. Weinberg teröristlerden birini
bayıltırken, bir diğerine meyve bıçağı ile
saldırdığı sırada, vurularak öldürüldü. Üç
çocuk babası halterci Yossef Romano da
teröristlerden birini yaraladığı sırada
vuruldu.
Sonuç olarak teröristler, 9 İsrailli
sporcuyu rehin almayı başardılar. Sabah
saat 9.30’da teröristler Filistinli olduklarını
açıkladılar. Rehinelerin karşılığında, İsrail
hapishanelerinde yatan 234 Arap
mahkumun ve Almanya’da hapis yatan,
“Alman Kızılordu – Baider-Meinhoff”
terör grubuna mensup iki Alman teröristin
serbest bırakılmalarını talep ettiler. Ayrıca
kendilerinin de Almanya’yı serbestçe terk
etmelerine izin verilecekti.
Ülkeler arası pazarlıklar başladı. İsrail,
Başbakan Golda Meir’in liderliğindeki
kabinesi ile birlikte ortak karar alarak
teröristlerle pazarlık masasına oturmayı
reddedip, Almanya’dan müdahale için izin
istediler. Alman hükümeti bunu redderek,
kendilerinin bu işi halledebileceklerini
iddia ettiler. Filistin’e bağlı “Kara Eylül”
grubu İsrail’den bir şey koparamayacağını
anlayınca kendilerine tahsis edilecek bir
uçakla Kahire’ye gönderilmelerini talep
ettiler. Saatlerce süren pazarlıklarından
sonra, terörist ve rehinelerin bir helikopter
ile Firstenfeldbruck NATO Hava Üssü’ne
getirilmesi ve oradan kalkacak bir uçak ile
Kahire’ye yollanması konusunda
uzlaşmaya varıldı. Sporcular ve teröristler
otobüslerle helikoptere taşınırken, Alman
yetkililer teröristlerin sandıkları gibi 5
değil, 8 kişi olduklarını fark ettiler.Ayrıca
bu kadar adamı vuracak kadar keskin
nişancıları olmadığını da anladılar.
Ertesi sabah saat 10.30’da helikopterler
hava üssüne vardığında, Alman nişancılar
teroristlere ateş açtılar ve çatışmalar
başladı. Saat 11.00 civarında basına
rehinelerin kurtarıldığına dair yanlış bilgi
sızdı ve bu bilgi İsrail halkına iletildi.
Golda Meir ve bakanları bu haberi konyak
içerek kutladılar.
Yaklaşık olarak bir saat sonra,
havaalanında çatışmalar yeniden başladı.
Rehinelerin elleri ve gözleri bağlı olarak
tutuldukları helikoptere, teroristlerden biri
bir el bombası attı. Geri kalan rehineler
ise, bir terörist tarafından açılan ateşle
katledildiler.
İsrail Hükümeti ve halkı şoktaydı. Tüm
ülke derin bir yasa boğuldu. Sonraki gece
trajediyi anı anına nakleden ABC
Televizyonu’na konuşan Jim McKay
gözleri yaşlı bir şekilde şu sözleri söyledi:
“They’re all gone…”(Hepsi gitti...).
Münih katliamında, 10 İsrailli sporcu, 5
Arap terörist, 1 Alman polis öldü. Geriye
kalan 3 terörist ele geçirildi ve
4
Almanya’da hapse atıldı. Olaydan yaklaşık
iki ay sonra, 29 Ekim günü kaçırılan bir
Lufthansa uçağındaki teröristler,
Münih’teki terörist arkadaşlarının serbest
bırakılmalarını talep ettiler. Alman
hükümeti bu talebi kabul etti ve teröristler
serbest bırakıldı.
Teröristlerin serbest bırakılmasının
ardından bir iddiaya göre bir İsrail infaz
timi oluşturuldu. Teröristlerin ve
teröristlerin serbest bırakılmasına yol açan
saldırının faillerinin cezalandırılmasına
karar verildi. Bu olayın planlanmasında rol
alanların yakalanması görevi verildi.
George Jonas’ın “Vengeance: The True
Story of an Israeli Counter Terrorist
Team” adlı kitabına göre hedef alınan 11
teroristin 8’i bu tim tarafından öldürüldü.
Geri kalanlardan biri, doğal sebeplerle
ölürken, diğer ikisinin öldürüldüğü
ama katillerinin bilinmediği
belirtiliyor. Tüm bu infazlara karşın
İsrail gizli ser visi Mossad’ın
sessizliğini koruması dikkatlerden
kaçmadı.
Kanlı Münih olayları ile ilgili en acı
olaylardan birisi de, dünyanın bu
cinayetlere olan tepkisizliğidir. ABD
Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ve
Ürdün Kralı Hüseyin haricinde olaylar
sırasında, hiçbir ülke tepki
vermemiştir. Olaylar Olimpiyatları
durduracak veya erteleyecek kadar dahi
ciddiye alınmamıştır. Katliamın ertesi
günü,olimpiyat oyunları devam etmiştir.
Olimpiyat köyünde bayraklar yarıya
indirildi.Herkes göğsüne siyah yas
kurdelesi taktı.
İsrail Milli Olimpiyat takımı,
cenazelerle birlikte İsrail’e döndü.

1972 Münih Olimpiyatları Katliamında
hayatlarını kaybeden sporcular:

Moshe Weinberg
Yossef Romano
Zeev Friedman
David Berger
Eliezer Halfin
Yaakov Springer
Yossef Gutfreund
Kehat Shorr
Mark Slavin
Andre Spitzer
Amitzur Shapira
Resim: Jewish Virtual Library
YAHUDİ MEDİTASYONU
Riva N. Essemini
Dua etmek yaratılış kadar eskidir. Rabbi
Moshe
Haim
Luzzatto
(Ramhal),
yaratılışın amacını, kusurlu olan insanın
Tanrı’ya yaklaşarak, mükemmelleşmeye
çalışması olarak açıklar. Bu yakınlaşma
Tora öğrenimi ve verdiği yaşam şekline
uygun hareket etmekle fiziksel bir boyuta
taşınırken, Tanrı’yla iletişim kurmak
manevi olarak insanı, kusurlarından
arındırır.
İnancımız dini uygulamaları yerine
getirme konusunda ne kadar yeterli de olsa
toplumun bakışlarının da sosyal bir baskı
yaptığı
gerçektir.
Yalnız olduğumuzda
nasıl hareket ettiğimiz
inancımızın seviyesini
gösterir. Bir başka
inanç göstergesi de
Tanrı’yla ne sıklıkla
konuştuğumuzdur.
Varlığına
en
çok
inananlar bile O’nunla
ilk
konuşma
denemesinde zorlanır.
Kutsal
yazıtlardan
birkaç örnek vermek
gerekirse:
Talmud Hulin 60b'de
ilk insan Adam'ın,
üçüncü günde yaratılan
ağaçlar için yağmur duasına çıktığını
belirtiyor. Bu sayede ağaçların yeryüzüne
çıkması Adam'ın yaratıldığı altıncı günde
gerçekleşiyor. (Bereşit 1:12) Avraam,
Sedom şehrini yıkmaya karar veren
Tanrı’yla konuşarak orada yaşayanları
kurtarmak için yalvarıyor (Bereşit 19:27)
Avraam’ın yardımcısı Eliezer, Yitshak için
iyi bir eş bulabilmek için dua ediyor ve
aradığı kriterleri sıralıyor. (Bereşit 24:12).
Eliezer ve Rivka akşama doğru birlikte
döndüklerinde Yitshak, kırda düşünceye
dalmaya çıkmıştı. (Bereşit 24:63).
(Doğanın içinde Tanrı’yla konuşma fikrini
benimseyen
Bresleverlar
kimden
etkilenmiş olabilir?) Yaakov, geceleri
uyumak
yerine
zamanının
büyük
bölümünü gözlerini göklere çevirerek dua
ederek geçiriyor. (Bereşit 31:10)
Hahamlarımız, annelerden Sara, Rivka
ve Rahel'in kısır olduğuna dikkat çeker.
Bu durumları Tanrı'nın Tsadiklerin yani
erdemli kişilerin dualarını arzuladığını
gösterir. (Talmud Yevamot 64a) Lea, Esav
ile evlenmemek için her gece ağlayıp
Tanrı’ya kalbini açıyor. (Bereşit 29:17)
Yosef, kardeşleri onu köle olarak
sattığında Mısır gibi putperest bir ülkede
tek başına kaldığında bile Tanrı’yı arıyor
ve onunla konuşmaya devam ediyor. Mısır
esareti boyunca yakarışlar ve dualar eksik
olmuyor ve sonunda Tanrı onları duyuyor.
(Beşalah
peraşası)
Kızıldeniz’e
yaklaştıklarında Firavun'un arkalarından
geldiğini fark eden halk feryat ediyor.
(Şemot 14:10) Moşe Rabenu Altın Buzağı
günahı için 40 gün boyunca dua ederek
Kipur günü halkın arasına yeniden yazdığı
tabletlerle geri dönüyor.
Yargıçlar döneminde, Hana çocuğu
olmadığı için Tanrı'ya yakarır. Bu yakarış
detaylı bir şekilde anlatılır ve dua etmenin
genel kurallarını Şmuel Peygamber'in
annesi olan bu kadından öğreniriz. Eliyau
peygamber, dönemindeki günahkâr halkı
Tanrı’ya şikâyet ettiği için nesiller
boyunca her sünnet törenine davetlidir.
Kral David’in neredeyse tüm hayatı
kaçışlar, yakarışlar ve şükranlarla doludur.
Bu mezmurlar Tehilim/Zebur kitabını
oluşturur. Anşey Kneset HaGdola, Ezra
önderliğinde Yahudilikte sabit dua
kavramını geliştirir. (Tefila) sabah
(Şahrit) , öğle (Minha) ve akşam (Arvit)
olmak üzere en az 10 yetişkin erkeğin bir
araya gelerek (minyan) yaptığı bu toplu
ibadet Bet HaMikdaş'ın yıkımından sonra
tapınakta yapılan kurbanların yerini
almıştır. Dönemin bilgeleri tarafından
çoğul bir dille yazılan İbranice metinler
Rabbi Isaac Luria'nın (Ari) “Şaarey Tsion”
kitabında Kabala temellerine göre
sıralanmış ve özel zamanlarda okunan
dualar eklenmiştir.
Hasidut akımının kurucusu Baal Şem
5
Tov, duanın en az Tora öğrenimi kadar
önemli olduğunu dile getirmiş ve her bir
bireyin duasının Tanrı’ya aynı mesafede
olduğunun altını ısrarla çizmiştir. Breslavlı
Rabi Nahman “itbodedut” yani soyutlanma
kavramını çok detaylı inceleyerek bu eski
geleneği yeniden uyandırmıştır.
Yahudi
meditasyonu
olarak
da
adlandırılan “itbodedut” (soyutlanma)
Tanrı’yla
rutin
olarak
konuşma
çalışmasıdır. Rabi Nahman, “likutey
moharan” kitabında bu soyutlanmayı üç
aşamada yapmak gerekliliğini açıklar.
Birinci bölüm: Şükran. Hayatımızın
genelinde sahip olduğumuz ve özellikle
gün içinde yolunda giden her şey için
teşekkür etmek. Sağlığımız, eşimiz, işimiz,
çocuklarımız için…
İkinci bölüm: Kendimizle yüzleşme. İyi
yaptığımızı
düşündüğümüz
hareketlerimizin
sonrasında
yolunda
gitmeyen nelerin olduğunu düşünmek.
Neleri yanlış yapıyorsak bunlar için özür
dilemek. Hangi dini gerekliliği yaparken
zorlanıyoruz? Hangi karakter özelliğimizi
değiştirmek istiyoruz? Çok çabuk mu
sinirleniyoruz? Sadaka verirken amacımız
gerçekten yardım etmek mi yoksa adımızın
anılmasını mı istiyoruz?
Üçüncü bölüm: Yenilenme. Her sabah
gözlerimizi
açtığımızda
Tanrı’ya
ruhumuzu yeniden verdiği için teşekkür
ederiz. Tanrı dünyayı her gün yeniden
yaratır üstelik sadece bizim için, her
birimiz için. Bu yenilenme hayatımızın
kontrolünü elimize almak ve sahip
olduklarımızın farkına varmak için bir
fırsattır. Değişim mi istiyoruz? Yeni bir
yılı ya da doğum gününüzü beklemeyin.
Her günün, geride kalan günlerinizin ilk
günü olduğunu unutmayın. Her gün belirli
bir zamanı, anadilimizde, bir metne bağlı
kalmadan, bulunduğumuz mekânlardan
soyutlanarak,
kendi
kelimelerimizle
şükretmek için ayırmak, hakkımızdaki
yargıyı
yumuşatır
ve
yapabilecek
potansiyele sahipken yapmadığımız her
şey için vicdan azabını azaltır.
Tehilim 145’de yazıldığı gibi “T-nrı,
O’nu içtenlikle çağıranların yanındadır.”

Yeni bir yıla girdiğimiz bu günlerde
hakkımızdaki tüm kararların olumlu
olması ve dualarımızın duyulması
dileğiyle… Gmar Hatima Tova!
Resim: breslev.org
KADIN GÖZÜYLE
BİRKAÇ SİRENİN ÜZERİNE
Mati Turyel
Türkiye'de doğup büyümüş olanlar 10
Kasım günü yapılan Atatürk’ü anma
törenlerini iyi bilirler. Saat tam 09:05’te
bayraklar yarıya indirilir ve çalan siren
eşliğinde bir dakikalık saygı duruşunda
bulunulur. Aynı uygulamayı İsrail'de de
gördüm ve yaşadım. Ancak hiçbiri 20
Temmuz 2014 sabahı duyduğum siren
gibi değildi.
Sert Kaya Operasyonu’nun (Tsuk
Eytan)
sonradan
başlatılan
kara
operasyonu başlamadan hemen önce
ailemi ziyaret için Türkiye’ye gitmiştim.
İsrail’e döner dönmez 20 Temmuz
sabahı o sirenleri ilk defa duyduğumda
saat tam olarak 09:00 idi. Ulpan
sırasında veya diğer zamanlarda
duyduğum sirenlerle alakası bile yoktu.
İtiraf etmek gerekirse korkutucuydu. Ne
yapmalı, nereye gitmeli, ne kadar
zamanım var, ya evimin üstüne düşerse
bu ve benzeri pek çok soruyu 1
dakikadan daha az surede düşündüğümü
hatırlıyorum. Zaman içinde duyduğum
sirenlerle tecrübe kazanınca daha
soğukkanlı davranabildim.
Yine sirenlerle uyandırıldığımız bir
sabah korunmak için alt kata indiğimde
komşularımın benden çok daha önce
üstelik de küçük çocuklarla dışarıda
olduklarını gördüğümde bir gerçeği de
ilk defa fark ettim. O çocuklar bu
gerçekle büyüyorlardı... Ebeveynleri de
böyle büyümüşlerdi... Bense ömrü
boyunca senede sadece bir gün ve bir
dakikalığına 10 Kasımlar esnasında siren
sesi duymuştum. Buna karşın bu siren
sesi bir tören için değildi, hayat
kurtarmak için çalıyordu. Sirenin kulak
tırmalayıcılığına karşın o sırada en
rahatlatıcı ses sireni takip eden patlama
sesi veya sesleriydi. Yedek asker olarak
bölgeye giden bir akrabam şöyle demişti:
"Siz füzeler atıldıktan sonra o siren
seslerini duyuyorsunuz biz ise o
füzelerin çıkışını görüyoruz."
Tsuk Eytan öncesinde meydana gelen
3 gencin kaçırılması ve ardından ortaya
çıkarılan cinayet bu ülkenin kaderini
değiştirdi. Günümüz dünyasının belki de
en korkunç planını ortaya çıkardı.
"Yeraltı Gazze’si" olarak adlandırılan ve
Gazze içlerinden İsrail sınırlarının içine
uzanan tünel ağını... Bu korkunç planın
amacının ne olduğunu herkes biliyor:
Sınır yakınlarındaki köylerde yaşayan
insanlara zarar vermek, canlarına kıymak
ve kaçırmak...
Çok daha korkunç olan bir diğer
gerçek
ise
Hamas,
füzelerini
gönderdiğinde çalışan Demir Kubbe ve
sirenler bu tarz bir saldırıya maruz
kalanları koruyamayacaktır.
Operasyonu İsrail dışı basından
gözlemlemeye çalıştığımda
(Türk
basınından ve onların basın ahlakında
sınıfta
kalan
aşırı
yanlı
haberciliklerinden
bahsetmiyorum)
özellikle yeraltı tünellerinin varlığından
bahseden haberlerin miktarının son
derece az olduğunu gördüm. Gazze
yeraltı tünelleri çoğunlukla, Mısır-Gazze
arasında açılmış olan ticari amaçlı
Türk kanalları, haberi izleyicilerine
geçmeyerek görmezden geldi. Haberi
CNN bile çok geç ve ikinci üçüncü haber
olarak verdi. Böylelikle İsrail konusunda
uygulanan yanlı tutumu o zaman çok net
bir şekilde gördüm.
Türk basınının yanlı tutumu ve nasıl
bir etki altında olduğunu anlatacak
değilim. Ancak basının aldığı bu
tutumun beni korkuttuğu gerçeğini de
saklayacak değilim.
Tüm yaşananlar esnasında İsrail’de
bulunmayan,
buraların
durulup
durulmadığını soran kız kardeşimin
yönelttiği soruya "alıştım" cevabını
verebildim. Bana "demek insan böyle
şeylere de alışabiliyor" diye karşılık
verdi.
tüneller olarak gösterilmeye çalışılmıştı.
Yanlı olarak sempati yaratılmaya
çalışılmış olması ise beni bir insan olarak
son derece rahatsız etti. Burada bir
senaryo yazmak istemiyorum ancak
öğrencilerimle edebiyatta gerçeklik
kavramını tartışırken bir yazarın Hitler
kaybetmeseydi de kazansaydı ne olurdu
sorusunu sorduğu bir kitaptan sıkça
bahsederdik. Sahi İsrail içlerine giren o
tüneller fark edilmeseydi ve amacına
ulaşsaydı ne olacaktı? Batı basını bu
olaya kaç sütun ayırırdı? Ya basın ahlakı
alanında sınıfta kalan Türk basını olayı
3. sayfa haberi olarak mı sunardı? Haber
programlarının en sonlarına doğru
yayınlanır mıydı acaba? Bunu niye mi
söylüyorum ve soruyorum? Seneler
önce, henüz Batı Şeria ile İsrail arasına
set çeken güvenlik çitinin inşaatından da
önce, şimdi tam olarak hatırlayamadığım
bir İsrail şehrinde bir bomba patladı.
Aslına
bakarsanız
güvenliğinizi
sağlamak ve hayatınızı korumak için bu
kadar çok uğraşan ve bu uğurda dünyayı
karşısına alan kaç ülke vardır? Kaç ülke
halkı bütün yaşanılan bu terör olaylarına
ve saldırılara metanetle göğüs gerip
yerinden bile kımıldamaz?
Eğer tarih bilgim beni yanıltmıyorsa,
Yahudiler yaşadıkları topraklardan o
toprakların
yöneticileri
tarafından
kovulmadıkları veya zorla sürgün
edilmedikleri
sürece
yaşadıkları
toprakları kolay kolay terk etmediler.
İşte bu tarihi verileri ve şu an içinde
bulunduğumuz günü düşündüğümde,
içinde yaşadığım toplumun bir parçası
olmaktan
gurur
duyduğumu
hissediyorum. O duyduğum birkaç siren
sesi bana bu gurur duygusunu
yaşatıyor...
6
Resim: The Australian Jewish News
“BÜYÜK BİR SEVGİ İLE”
GRUBUNDAN SİVİLLERE
YARDIM
Gazze’den İsrail’in güneyine yapılan
havan topu, roket ve sınır boyunca İsrail
Savunma Kuvvetleri mensubu askerlere
karşı girişilen terörist
saldırılar sonucunda
İsrail 8 Temmuz
2014
tarihinde
Gazze’de
faaliyet
gösteren Hamas terör
örgütüne karşı “Sert
Kaya” (Tsuk Eytan)
adlı
operasyonu
başlattı.
Operasyonun ilk
gününden
itibaren
Tel
Aviv
ve
banliyölerinin
de
aralarında bulunduğu
birçok metropol Hamas terörünün
roketlerine maruz kaldı. Kuşkusuz bu
terörü saniye saniye dakika dakika
yaşayanlar Gazze sınırı yakınlarındaki
şehirlerde ve köylerde ikamet edenler
oldu. Siren çaldığı andan itibaren 15 ile
30 saniye içinde korunaklı bir alanda
siper almak zorunda kalan ve temel
ihtiyaçlarından yoksun kalan bu
sivillere İsrail’in dört bir yanından
yardım yağdı.
İsrail’de yaşayan Türkiye kökenli
İsrail
vatandaşları
da
İsrail’in
güneyindeki sivillerin yaşam koşullarını
iyileştirmek için ellerini taşın altına
koymaya karar verdiler. Ovi Oktay
Roditi Gülerşen’in başlattığı ve Karen
Maçoro’nun da büyük ölçüde destek
verdiği oluşum “Büyük Bir Sevgi ile Türkiye Göçmenleri” (BeAhava Gdola
– Olim MiTurkia) adında sosyal
medyada örgütlenerek çalışmalarına
başladı. Kısa zamanda yönetim kurulu
oluştu. Selim Yaeş, Tanya Yeşilbahar
Azaryad, İzel Namer, Selim Gambaş ve
Nedim Aranya kurulda aktif olarak kararlaştırıldı. Hastane yönetiminin de
görev aldı.
destek verdiği proje kapsamında
Başlangıçta üye sayısı 50 olan grubun hastaneye tıbbi cihaz tahsis edildi.
yapmış olduğu
Bunun yanı sıra hastane ortamını bir
hayır
işleri nebze iç açıcı hale getirmek için Lilian
kulaktan
Broca’nın tasarladığı ve birçok İsrailli
kulağa
sanatçı ve gönüllünün el vererek hayata
yayılınca çok geçirdiği 3 metrekarelik mozaik tablo
geçmeden üye Barzilay Hastanesi çocuk departmanının
sayısı
754 duvarına törenle asıldı. Tören Aşkelon
kişiye ulaştı. Belediye Başkanı’nın da katılımı ile 9
Operasyonun
Eylül 2014 günü gerçekleşti.
ilk günlerinde
BeAhava
Gdola’nın
amacına
“Büyük
bir ulaşmasında İsrail’deki Türkiyelilerin
sevgi
ile” mensup olduğu birçok sivil toplum
yardım elini kuruluşu da parasal ve lojistik destek
markete
vermeyi ihmal etmedi.
gidemeyen,
Çeşitli dillerde yer etmiş “her şerde bir
temel gıda ve ihtiyaç malzemelerini hayır vardır” sözü boşuna söylenmemiş.
karşılayamayan sivillere uzattı. Bu Sert Kaya Operasyonu’nun yarattığı
çerçevede birçok gönüllü,
marketlere giderek alışveriş
yaptı. Yardım malzemeleri
yardım toplama noktalarında
son derece organize bir
şekilde toplanarak ilgili
mercilerin
yönlendirmesi
doğrultusunda
ihtiyaç
sahiplerine ulaştırıldı.
Füze saldırısına maruz
kalan
sivillere
yapılan
yardımların
resimlerinin
sosyal
medyaya
intikal
Barzilay Hastanesi’nde mozaik çalışması sürerken
etmesi ile birlikte grup,
hedefini büyütmeye karar verdi. Bu negatif ortamda hayırsever faaliyetleri
bağlamda en çok roket ve füze başlatan bu oluşum sadece kriz
saldırısına hedef olan
kent ünvanını malesef
kaptırmayan Aşkelon
şehrindeki
Barzilay
Hastanesi’ne yardım
yapılması
kararlaştırıldı.
Aşkelon
şehrinde
ortalama olarak gün
içinde çok fazla siren
çaldığı için şehirde
yaşayan
çocukların
gerek vücutsal gerekse
Ovi Oktay Roditi Gülerşen ve Karen Maçoro Barzilay Hastanesi’nde
de psikolojik sağlığı
tehdit
altında
bulunduğundan, zamanında değil barış ortamında da
yardımların
hastanenin
çocuk topluma katkı sağlama konusunda
hastalıkları departmanına yapılması geleceğe emin adımlarla ilerliyor.
7
DÜŞÜNCE ODASI
İP VE KÜFE HESABI
Derleyen: Şlomo Farin
Bir şehrin en zengini öldüğünde,
tellallar sokaklara dökülüp; "ey ahali",
diye bağırmışlar. "Biliyorsunuz Veli
efendi öldü. Bir vasiyeti var. Ahiret
hayatına alışabilmek için, kendisine bir
günlük yardımcı arıyor. Kim ki, mezardaki
ilk gecesini onunla beraber geçirirse, Veli
Efendiye ait servetin yarısı kendisine
verilecektir.
karşılığında aldın? Sonra küfeyle ne iş
gördün, ona nasıl sahip oldun?
Sorular üzerine hamal cevap vermiş.
- "Beş kişinin malını 10 kuruşa taşıdım. İki
kuruşu yaşamımı idame ettirmek için
harcadım. Geri kalan sekiz kuruşu
sakladım. Ertesi gün de aynı işleri yaptım.
Yemedim içmedim, ucuza taşıdım ve
elimde gördüklerinizi aldım."
- "Dünyada malın mülkün var mıydı?"
Melekler:
- Yok demişler, yok... Olmadı.... Hasan
Efendiden aldığın para, hakettiğinden çok
düşük. Biz ondan bunun hesabını
soracağız. Mehmet Efendiyle de ucuza
anlaşmış ve ucuza taşımışsın...."
Kadı Efendi ve şehrin mehter takımı da
kendisini bekliyor. Bir kıyamet ki
sormayın. "Kutlu olsun" demişler... "Bu
gece kimsenin yapamayacağı bir işi
başardın ama, bak artık zengin oldun."
- İyi ama, diye cevaplamış hamal,
hakettiğim parayı
isteseydim, bana
taşıttırmazlardı. Taşıttırmayınca da aç
kalırdım..."
- "Yooo", diye bağırmış hamal. "İstemem,
sizin olsun... Ben, bir iple bir küfenin
hesabını sabaha kadar veremedim. Ya o
kadar servetim olsaydı, ne yapardım?"
- "O bizim işimiz" demiş melekler, "nasıl
olsa buraya o da gelecek. Biz senin adına
ona sorarız."
Melekler,
etmiş.
- "Alay etmeyin" demiş, hamal.
"Sırtımdaki küfeden ve ipten
başka hiçbir şeyim olmadığını siz de
bilirsiniz."
- "Peki diye eklemiş melekler, "o ipi ne
hamalı
sıkıştırmaya
devam
- "Söyle bakalım, aldığın paranın kaçını
yedin, kaçını sakladın?"
- "On kuruş aldı isem, yarısını sakladım...
iki kuruş aldıysam bir kuruşunu
ALİYA HABERLERİ
Geçtiğimiz Haziran ayından
Ağustos sonuna kadar, Türkiye’den
toplam 36 kişi İsrail'e göç etti. (Yıl
başından beri göç eden 12 kişi ile
birlikte toplam 48 kişi göç etmiş
oldu.)
Son gelen 36 kişi, 13 çocuklu 7
aile, 2 yaşlı çift ve 5 genç bireyden
oluşuyor.
Çocuklu 5 aile, Raanana ve
Aşdod Göçmen Merkezlerine
yerleşirken, 2 aile yakınlarının
evlerine yerleştiler. Yaşlı çiftler,
daha önce gelmiş olan ailelerinin
yanına gittiler. Gençlerden biri
Karmiel Göçmen Merkezi'ne, ikisi
Yeruşalayim Ulpan Etsion’a, diğer
- "Yok" demiş melekler... "Yine olmadı,
hem ucuza taşımışsın, hem de gıdandan
kesmişsin... Yani sen, kendi nefsine
zulmetmişsin... Nefsine zulmetmek de
günahtır, bilmez misin?..."
Hamal ne cevap vereceğini düşünüp ecel
terleri dökerken, sabah olmuş. Açılan
mezardan yukarıya bir bakmış ki, bütün
ahali orada...
Ey ahali,duyduk duymadık demeyin....
Tellalların bütün çabasına rağmen kimse
bu çekici, fakat bir o kadar da korkulu
vasiyete kulak vermemiş. Ama sonunda,
şehrin en fakir sırt hamallarından birisi
çıkmış ortaya. Adamcağızın bu hayatta
sırtındaki küfesinden ve ipinden başka bir
şeyi yokmuş. O halde "hamal olarak yatıp,
ertesi sabah zengin olarak kalkarım"
diyerek razı olmuş... Genişçe bir mezara,
iyice kefenlenen zengini ve hemen yanına
hamalı yatırmışlar. Az sonra sual melekleri
gelmiş. "İkisi de bize emanet" diye
aralarında konuşmuşlar. "Zengin nasıl olsa
kalacak, şu hamaldan başlayalım."
Hamalı sorgulamaya başlamışlar:
biriktirdim..."
ikisi de yakınlarının evlerine
geçtiler.
Gelen tüm göçmenler, her
zamanki gibi, Birliğimizden, set
üstü fırın, elektrikli su kaynatıcı,
temizlik malzemesi ve değişik
yiyecekler içeren ilk gereksinim
paketini teslim aldılar.
Bu arada, daha önce gelmiş iki
ihtiyaç sahibi göçmen bayana aylık
kira bedelleri ödenirken, bir
göçmenimize de ihtiyacı olan bir
diz üstü bilgisayar ve İbranice
öğrenimini çabuklaştırmak için bir
öğretmen sağlandı.
Nesim Güveniş
8
SAMİ DAY’IN
DEFTERİNDEN

Cehaletin farkında olmamak cahilin
hastalığıdır.
La Bruyere
Korkak bin defa ölür, cesur bir defa.
K.J Weber
Cemiyet tıpkı bir gemi gibidir, herkes
dümenin idaresine iştirak etmelidir.
H.I Been
MAVİ BEYAZ
Derleyen: Bondi Çakım
Hi-Tech Su Sanayii Uzakdoğu’ya
Hayfa’da Ortak Yaşam
Hi Tech sanayiinde su sektöründe uzmanlaşmış 15 İsrail
şirketi geçenlerde, Uluslararası Singapur Su Haftası
(Singapore International Water Week) adlı fuara katıldı.
Şirketler yoğun ilgiyle karşılaştı. Singapur elçimizin evinde
yapılan kokteylde Hyflux şirketi CEO’su ile temas sağlandı.
Bununla da yetinilmeyerek işbirliği konusunda anlaşmaya
varıldı.
Max Cheprack ve Yosi Levin Hayfalı iki arkadaş, müteşebbis
ve Nisnas Sanayi şirketinin de kurucu ortakları. Yıllar önce deri,
tahta çanta ve bisiklet paçalıkları üretmeye başlamışlar. ABD,
Avrupa ve Asya’da müşterileri var; Singapur en büyük
pazarları.
Gazze’deki çatışmalar Haziran ve Temmuz aylarında
tırmanınca iki ortak; “Biz Arap-Yahudi yakınlaşması için ne
yapabiliriz?” diye düşünmeye başlamışlar. Üretimle
yardımseverliği birleştirelim deyip bisiklet ellikleri (elin bisiklet
gidonunu tuttuğu kısım) üretiminden elde ettikleri kârı Nisnas
vadisinde oturan ve Yahudilerle hiçbir ilgileri bulunmayan Arap
gençlerine vakfedelim demişler. Civarda mukim surfboard
üreten bir müteşebbisle işbirliği yaparak bu Arap asıllı İsrailli
çocukların çalışacağı bir surfboard imalathanesi kurmuşlar.
Gençler burda çalışarak hem Yahudi gençlerle tanışacak, hem
surfboard imalatını öğrenecekler hem de ürettikleri mamüllerle
yazın Hayfa denizinin tadını çıkartacaklar.
Aslında bu proje iki ortağın ilk teşebbüsleri değil. Birkaç yıl
evvel B.M. örgütünün de desteğiyle
Hayfa’daki Hewar
Demokratik okulundan 45 Arap asıllı öğrenciyle bir bisiklet
üretme projesine girişmişler. Sezon sonunda çocukların her biri
hem bir bisiklet, hem de İsrailli toplumun yaşamı hakkında bir
fikir sahibi olmuş.
Çevrelerini hem sosyal hem de mali bakımdan geliştirmeyi
kendilerine görev edinen iki güzel insanın başarıları bizim de
gururumuz oluyor.
Hyflux; Çin, Hindistan, Singapur ve Güneydoğu Asya’da
en büyük su projelerine imza atan bir kuruluş. Bu pazarların
potansiyeli ise hepimizin hayal gücünü aşan boyutlarda. Bu
etkinliğe katılmamızı koordine edenler arasında Israel New
Tech, İsrail Dışsatım Enstitüsü, Ekonomi Bakanlığı ve
özellikle ülkemizin Singapur, Tayland ve Vietnam ticari
ateşeleri bulunuyor.
Bu konudaki uzman şirketlerimiz için büyük potansiyel
vaadeden ülkelerden biri de Endonezya. Ülke dünyadaki 10
büyük ekonomi arasında yer alıyor. Bu konuda faaliyet
gösteren Endonezya kuruluşları İsrailli meslektaşlarıyla
işbirliğine çok olumlu yaklaşıyorlar ve yakında bazı büyük
antlaşmalara imza atılmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Dünyanın en büyük Müslüman nüfusuna ev sahipliği yapan
bu ülkeden gelen işbirliği istekleri, özellikle Türkiyemiz’den
İsrail ürünlerine boykot çağrılarının doruğa ulaştığı
bugünlerde üzgün yüreklerimize su serpiyor doğrusu.
İSRAİL ÜNİVERSİTELERİNİN BÜYÜK BAŞARISI
2004 yılından beri tüm dünyada faaliyet
gösteren, 3000’i aşkın üniversiteyi inceleyen
QS, bu kurumların yapmış oldukları
bilimsel faaliyetlere göre üniversiteleri
sıraya sokuyor. QS bu yılki raporunda
800 üniversiteyi sıralamaya soktu.
Üniversitelerin başarı ölçütleri dünya
çapında yapılan anketler, üniversiteye
bağlı olan akademisyenlerin imajı, fakülteöğrenci oranı, uluslararası öğrenci-fakülte oranı
ve üretilen bilimsel çalışmalar olarak belirtildi.
The QS World University Rankings
adıyla duyurulan raporda İsrail ve Türk
üniversitelerinin bir kısmı dünyanın
saygın üniversiteleri arasında yer almaya
hak kazandı.
İsrail üniversiteleri içinden geçen yıl
olduğu gibi yine başkent Yeruşalayim’de
(Kudüs) bulunan İbrani Üniversitesi listede 138.
sırada yer alarak en yüksek dereceyi almayı
başardı.
İbrani Üniversitesi’nin ardından Hayfa
şehrindeki İsrail Teknoloji Enstitüsü
Technion 190. sırada listede kendine yer
buldu.
Teknolojinin yanı sıra sosyal
bilimlerde de adından söz ettiren Tel
Aviv Üniversitesi 195. oldu.
Tüm bu başarılara karşın listede en
büyük sürprizi Beer Şeva’daki Ben Gurion
Üniversitesi yaptı. Geçtiğimiz yıl 331. sırada yer
alan üniversite bu yıl 39 basamak yükselerek
292. sırada yer almayı başardı.
İsrail’in önde gelen diğer iki üniversitesi
olan Bar İlan Üniversitesi ve Hayfa
Üniversitesi de ilk 800’e girmeyi başardı.
Bar İlan 651-700 parantezi içinde yer
almaya hak kazanırken, Haifa Üniversitesi
701-800 parantezinde yer aldı.
QS bu yıl İsrail’in saygın Weizmann
Enstitüsü’nü anlaşılmayan bir sebepten ötürü
sıralamaya dahil etmedi.
9
Türk üniversiteleri de ilk 800’ün içine girmeye
hak kazandı. Türkiye içindeki en yüksek dereceyi
Bilkent Üniversitesi ile Boğaziçi Üniversitesi
399. sırada alırken, ODTÜ 400. sırada kendine
yer bulmayı başardı.
YAHUDİ AYDINLAR BİLDİRİSİ
DENİS OJALVO
Geçtiğimiz haftalarda "Yahudi aydınlar"ın İsrail’in Gazze’de yaptığı operasyonla ilgili yayınladıkları
bildiriye Avrupa Birliği Yahudi Parlamentosu üyesi Denis Ojalvo da yorum yaptı
Geçtiğimiz temmuz ve ağustos ayları
zarfında İsrail ile özellikle Hamas
örgütünün başını çektiği Filistinli
militanlar arasında Gazze’de yaşanan
çatışmanın ülkemiz kamuoyundaki
yansımalarından rahatsız olan, aralarında
mühtedi ve ateistlerin de bulunduğu
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bazı
Yahudiler ‘İsrail, Gazze ve Yahudi
Cemaati’ başlıklı bir bildiri kaleme alma
ihtiyacını hissettiler.
30 Ağustos 2014 itibari yle
kamuoyuna ‘Yahudi Aydınlar Bildirisi’
şeklinde mal olan bu tutum beyanına
ilişkin görüşlerimi siz okurlarla
paylaşmak isterim.
Bildirinin zamanlaması
Bildirinin, çatışmaların yaşandığı 50
gün zarfında değil de ateşkesin
sağlanmasından sonra yayınlanmış
olması olumlu bir şey. Zira daha önce
yayınlanmış olsaydı bunun devletin veya
kamuoyunun baskısıyla yayınlandığı
izlenimi uyanacak, bu da ülkemizin
uluslararası
imajına
gölge
düşürebilecekti.
‘Yahudi Cemaati’ konusu
Bildiriyi kaleme alanlar haklı olarak
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
Yahudilerin başka bir ülkenin
(İsrail’in) tasarruflarından sorumlu
tutulamayacağını ve bu hususa ilişkin
fikirlerini kamuoyuna açıklamaya
zorlanmalarının
da
kabul
edilemeyeceğini vurgulamışlar. İyi
etmişler!
Ülkemizde, ibadet, sünnet ve gömü
gibi dini hizmetleri; hastalar, ihtiyarlar
ve fakirlerin bakımı gibi sosyal
hizmetleri üstlenmiş olan bir ‘Yahudi
Cemaati’ örgütlenmesi mevcut. Ancak
bu örgütlenme sadece hizmete odaklı bir
yapı. Kaldı ki devlet nezdinde fiilen var
olsa da hukuki bir mevcudiyeti yok!
Dahası, günümüz Türkiye’si hukuku,
Cumhuriyet devrimi sayesinde çok şükür
cemaat-devlet değil vatandaş-devlet
ilişkileri üzerine bina edilmiş. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin Musevi dinine
mensup Yahudi kökenli vatandaşları
balık veya kuş sürüsü refleksleriyle değil
sahibi oldukları dünya görüşleriyle ve
vicdanlarıyla tutumlarını belirleyen
bireylerdir. Diğer bir deyişle, kanun
hükümleri haricinde, ‘Yahudi Cemaati’
yöneticileri dahil, hiç kimsenin TC
vatandaşı Yahudilere neyi ne zaman ve
nasıl yapması lazım geldiğini telkin etme
selahiyeti yoktur.
Irkçılık konusu
Irken saf bir Türkiye halkı olmadığı
gibi ırken saf bir Yahudi toplumu da
yoktur. İkinci Dünya Savaşı ertesine
kadar özellikle Yahudilere yapılan
ayrımcılık bağlamında kullanım alanı
bulmuş olan bu kavram, günümüzde
koyu veya sarı derililere yapılan
ayrımcılığın tarifi bağlamında bir şey
ifade etse de fiziksel özellikleri geniş
toplumdan farklı olmayan bireyler
arasındaki nefret ilişkisini izah etmekte
yetersiz kalıyor. Ülkemizdeki ‘ırkçılık’
sorunu kişilerin fiziksel özellikleriyle
değil dinsel ve mezhepsel aidiyetlerine
duyulan mantık dışı nefretle bağlantılı
bir olgu. Altını biraz kazıdığımızda
ortaya çıkan şey ise esas fay hattının
yaşam tarzı ve dünya görüşü eksenli
olduğu. Bu ayrımın din veya mezhep
farkına indirgenmiş olmasının vebali ise
maalesef bu konuların kaşınmasından
siyasi kazanım sağlayan siyasilerin
boynunda.
Teşbihte hata
Bildiride “IŞİD’in vahşetinden,
hareketin içinde bazı Türkler olduğu için
bütün Türkiye halkı sorumlu
t ut ul am a ya c a ğı gi b i , İs r a i l ’i n
yaptıklarından Türkiye Yahudi Cemaati
sorumlu tutulamaz,” deniyor. Diğer bir
deyişle, siyasi amaçlar için terörü bir
yöntem olarak benimsemiş olan
gayrimeşru bir örgütle (IŞİD) kendisi
teröre maruz kalmış olduğu için
mukabele etmek zorunda bırakılmış
meşru bir devlet (İsrail) mukayese
ediliyor. Oysa, ülkemiz basını hariç,
Arap basını dahil bütün Batı basını,
10
çatışmaların Gazze’den İsrail köy ve
kasabalarına yani sivil ahaliye yapılan
havan topu ve füze saldırıları yüzünden
başladığını yazdı. Çatışma, Mısır’a
yönelik kaçakçılık tünellerinden çok
daha vahim ve stratejik tehdit içeren,
İsrail içlerine kazılmış saldırı
tünellerinin varlığını ortaya çıkardı.
Türkiye kamuoyu ise nesnellik engelli
basınımız
tarafından
eksik
bilgilendirildi; İsrail bahane edilerek
topluma, etkisi yıllarca silinmeyecek bol
bol Yahudi aleyhtarlığı aşılandı.
‘Unutulan’ paragraf
“İnsan Olduğumuz İçin İsrail
Saldırganlığına Karşıyız” ara başlığı
altında “Ama hepimiz, İsrail’in
saldırganlığına, militarizmine,
genişlemeciliğine ve Filistin halkına
uyguladığı şiddet politikalarına karşıyız.
Bunun da bilinmesini isteriz” cümlesi
çatışmanın sadece İsrail tarafına atıfta
bulunduğu için oldukça sorunlu.
Oysa söz konusu bildirideki son paragraf
şöyle olabilirdi:
“Bu vesileyle, siyasi amaçları için
özellikle İsrailli sivilleri hedef alan,
camileri, okulları, BM tesislerini ve
hastaneleri füze rampası, komuta
merkezi ve cephanelik olarak
kullanarak kendi sivil ahalisini canlı
kalkan yapan Filistin örgütlerinin de
kınanmasının gereğine işaret etmek
isteriz.”
Zira, bir trafik kazasında bile kazayı
yapanın, kazaya uğrayanın, yol ve hava
durumunun mesuliyet payları irdelenir.
Akademisyen ve gazeteci ağırlıklı
Yahudi aydınlarımızın sadece İsrail’in
taksiratına odaklanırken Hamas ve
bilumum diğer örgütlerin marifetlerine
değinmemiş olmalarını maalesef medeni
cesaret ve/veya nesnellik gradolarının bir
göstergesi olarak değerlendirmek
gerekiyor.
Kaynak: Şalom Gazetesi
TÜRKİYE’DE ESKİ BİR TÜRKİYELİ
Stella Kent
Geçtiğimiz yaz son derece zorlayıcı
oldu. Uzun zamandan beri ilk defa tüm
ülke kendini savaşın içinde buldu. Çoluk
çocuk, yaşlısı hastası sığınakların acı
tadını aldık. Biz Türk kökenliler için bu
strese bir başkası eklendi; Türkiye
faktörü! İsrail’in özellikle güneyi ve
hemen her şehri Hamas’ın roket
atışlarına hedef olurken Türkiye’deki
sert söylem ve Türk medyasındaki
nefret yazıları ve akla hayale
sığmayacak yalan haberlerle karşı
karşıya kaldık.
İstanbul ve İzmir’e her sene
yaptığımız aile ziyaretini
iptal
edemeyince oldukça tedirgin ve biraz
s uçl ul uk hi s s i i l e gi di ve rdi k
Türkiye’ye. Üstelik benim Robert
Kolej sınıfımın da 40. yıl toplantısı
olacaktı. Dünyanın dört bir tarafından
olmasa da çoğu Amerika ve Londra’dan
kalkıp gelen bilim adamı ve profesör
olmuş sınıf arkadaşlarıyla karşılaşma
fırsatı her zaman bulunmazdı doğrusu!
Torunların 7 valize ancak sığan eşyaları
ve bebek arabaları ile İstanbul’un
anadolu yakasında kalacağımız yere
ulaştık. Valizleri açıp yerleştikten sonra
sıra komşularla selamlaşmaya geldi. O
zaman gördüm ki İstanbul’un kurtarılmış
bölge olarak sayılan
bu yöresinde
aydınların asıl ilgileri Erdoğan’ın dış
politikasından ziyade iç politikası üstüne
odaklanıyor. Sevdiğim
ve sözünü
sakınmayan komşum Cumhurbaşkanına
veriştirdikten sonra
"ya niye bu kadar
nefretle çocukları öldürüyorsunuz?" dedi
bir tek! Tabi başladık anlatmaya...
Bunun üzerine bana "Biz bunları hiç
duymuyoruz!" dedi.
Extra para verip, Dijitürk gibi çanakla
televizyon izleyenler İstanbul dışında
oldukça az. Herkese açık olan ulusal
kanallarda ise son derece yanlı bir yayın
yapılıyor. Devlet kanallarının yanı sıra
bu yanlı haber dalgasına aynı şekilde
özel kanallarda da rastlamak mümkün.
Hatta bu haberler kimi zaman Yahudi
düşmanlığı boyutlarına dahi ulaşıyor.
Objektif haber bulmak imkansıza
yakın. İyi yazar ve gazetecilerin çoğu ya
hapiste ya işten uzaklaştırılmış
olduklarından, tarafsızlık ilkesi yerlerde
sürünüyor. Zaten fazla gazeteciliğe de
gerek yok, çok sayıda kanal olsa da tek
kanal etkisi ülkeyi sarmış durumda. Bu
kendin çal kendin oyna atmosferi içinde
Gazze protestocularının performansına
değinmemek olmaz. Bu protestocular en
fanatik futbol taraftarına bin basarlar
vallahi...
Resim: AA
Tüm bu olumsuzluklara karşın
Türkiye’de gözüme çarpan güzellikler de
oldu. Çiçeklerle bezenmiş yollar,
köprüler ve her yerde devam eden bir
kent dönüşümü yani eski binaların
yıkılıp yerine otoparklı sağlam
gökdelenlerin yapılması. Bu gelişimlere
karşın kronikleşmiş ve gitgide daha
kötüye giden trafik sorunu, ağaçsız,
betonlaşıp kuruyan çevre... Ancak halk
bunların hiçbiriyle ilgilenmiyor. Halkın
yegane ilgilendiği konu cebi...
Bu aslında beyaz bir ihtilal ve elit
sınıfın el değiştirmesi. Aydınların
korktuğu ise ötekileştirme ve bölünme.
Ayrıca demokrasi %52 için tam olarak
sindirilmiş bir kavram değil anlaşılan.
Oy vermeye gitmeyen 5 milyon için de
öyle. Söz ve fikir hürriyetinin, insan ve
özellikle kadın haklarının ekonomik
kazançların üstünde görülmesi
için
ülkenin bu zorlukları yaşaması lazım
belki de.
Bu yüzden sohbet ettiğim birçok aydın
ancak ekonomi veya parti içi muhalefetin
Türkiye’de etraflı bir değişikliğe sebep
olabileceğini bunun da şu an için ufukta
gözükmediğini belirtiyorlar.
Etrafımı gözlemlemeye devam
ediyorum: Yan yana dizilmiş, 21. yy
harikası AVM’ler. Nüfusu neredeyse 20
milyona ulaşmış olan İstanbul’un bir
ucundan öbür ucuna yolcuları hızlıca
taşıyan Marmaray, pırıl pırıl metrolar ve
metrobüsler, benzersiz bir hava limanı
projesi ve onun yanında "kadınların halk
11
içinde gülmesi ayıptır" gibi meclis
başkanı tarafından söylemler, etrafta
çağdışı kıyafetleri ile dolaşan adamlar.
Yeni Akit gibi gazetelerin her zaman
anti-semitik yayınlarda bulundukları
bilinen bir gerçekti. Ancak şimdi
bunların arkasında esen rüzgar ile artık
daha da sınır tanımaz oldular.
Türkiye iç siyasetine baktığımız
zaman da iki üç önemli figür öne
çıkıyor. Bunlar kuşkusuz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan
Davutoğlu ve kağıt üstündeki
muhalefet. Siyasete egemen olan
söylemde bol Neo-Osmanlıcılık ve
İsrail karşıtlığı hakim.
Konu dış politikaya geldiğinde halk
Kürt ve Suriyeli göçmenler ile daha
yakından ilgili. Ancak Gazze’deki
zavallı çocuklar ve “bebek öldüren ülke”
gibi tüm tüyler ürpertici iddiaları
zamanın seçim malzemesi olarak görmek
yanlış olur. Ekonominin gidişatına ve
iktidara tapanlara bakılırsa Erdoğan’ın,
seçimi
kazanmak için nefret
söylemlerine ihtiyacı yoktu.
İktidar, Türkiye’deki yayılmacılığını,
yeni açtığı İmam Hatip Liseleri ile ve
üniversitelerdeki bilgili ve tecrübeli
kadroların boşaltılıp yerine genç ancak
“görüşleri belli” akademisyenlerle
doldurarak sürdürüyor.
Sonuç olarak bu gezimde edindiğim
ve gözlemlediğim ana çıkarsama,
kuşkusuz, İsrail’e fazla yaklaşmadan, bu
küfürleri dinlememek için televizyonları
kapatarak Türkiye’de yaşamak
i s t e ye n l e r i n ya ş a m a ya d e v a m
edebilecekleri yönünde. Buna karşın tüm
bu yaşananlar Türkiye’nin istikameti
konusunda geleceğe yönelik soru
işaretleri doğurmuyor değil...
İSRAİL - TÜRKİYE İŞADAMLARI DERNEĞİ İKİ ÜLKE
ARASINDAKİ TİCARİ İLİŞKİLERİ MASAYA YATIRDI
8 Temmuz 2014 günü Tel Aviv Sanayiciler Dairesi İsrail - Türkiye İşadamları Derneği’nin düzenlediği
panele ev sahipliği yaptı. Panelde dernek başkanı Menashe Carmon, İsrail Sanayiciler Derneği Başkanı
Tsvika Oren, İsrail Dışişleri Bakanlığı Güney Avrupa Dairesi Başkanı diplomat İrit Lilyan, Tel Aviv
Üniversitesi Moşe Dayan Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nden Prof. Ofra Bengio ve İsrail Kanal 2
dışhaberler editörü Arad Nir hazır bulundu.
İsrail’in Gazze’ye karşı başlatmış yoğunlaştırdı. Lilyan, Ankara
Lilyan’ın ardından, Menashe
olduğu operasyon ile aynı güne denk ile Yeruşalayim arasında
Carmon kürsüye Tel Aviv
gelmesi nedeniyle panele katılım mutabık kalınan konuların
Üniversitesi Moşe Dayan
beklenenin altında oldu. Buna karşın pek anlaşmaya dökülmemesinin
Ortadoğu Araştırmaları
çok işadamı ve iki ülkeye gönül vermiş sebebi olarak liderlerin son
Merkezi’nden Prof. Ofra
birçok kişi toplantı salonunda
hamleyi yapmamasını
Bengio’yu davet etti. Son
yerini aldı.
sebep olarak gösterdi.
zamanlarda Irak Kürdistan
Toplantının başkanlığını ve
Lilyan İsrail’in konu ile
Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile
moderatörlüğünü İsrail Türkiye
ilgili tutumunu anlatırken
ilgili pek çok makalesi ve bir
İrit Lilyan
İşadamları Derneği Başkanı
Türk Dış Politikası’nın
kitabı yayınlanan Prof. Bengio
Menashe Carmon yürüttü.
dinamikleri ve iç siyasete konuşmasını Türkiye-İsrail-IKBY üçlü
Carmon yapmış olduğu açılış
yansımalarını isabetli bir şekilde ilişkileri üzerine temellendirdi. İsrail’in
konunuşmasında ikili ilişkilerin
analiz etti. Türkiye’nin
Ben Gurion hükümeti
son altı yılını analiz etti. Ticari
son iki yılda yaşadığı
zamanından bu yana “Taşra
Menashe
Carmon
ilişkilerin yaşanan tüm siyasi
siyasi çalkantıları ve
Siyaseti” (Periferya) adıyla
bunalımlara karşın etkilenmediğine bunun siyasi akislerini de
geçen, Arap olmayan gruplarla
dikkati çekti. Carmon sözlerini irdeleyen Lilyan, bu gibi yan
yakınlaşma siyasetini güttüğünü
bitirdikten sonra sözü İsrail Sanayiciler etmenlerin ikili ilişkilerin
anlatan Bengio bölgedeki yeni
Derneği Başkanı Tsvika Oren’e bıraktı. i y i l e ş m e s i n d e
veya
dinamiklerin bu üç ülkenin
Oren İsrail’in sürekli olarak
iyileşmemesinde bir
işbirliği için bulunmaz bir fırsat
ihracatını arttırmaya çalıştığının
etken olduğunu belirtti. Prof. Ofra Bengio yarattığını dile getirdi.
altını çizdi. Oren son yıllarda
Lilyan Türkiye’nin
Bengio özellikle petrol ihracatı
İsrail para birimi Yeni İsrail
enerji konusunda attığı önemli konusunda üç ülkenin birbirlerine
Şekeli’nin gitgide güçlendiğini
adımları izlediklerini özellikle yardımcı olmaları gerektiğine ve bu yeni
bunun da ithalat ihracat
Afrika açılımının ve Kıbrıs’taki d u r u m u n b ü yü k i ş f ı r s at l a r ı
dengesinde bazı sorunlar
gaz konusunda Türkiye’nin açabileceğine işaret etti. Bengio
yarattığını belirtti. Oren bu
verdiği önemi anladıklarını konuşmasında Türkiye’nin “Kürdistan”
sorunların üstesinden gelmek
belirtti.
ile ilgili birçok açmazını geride
Tsvika Oren
için sabit Şekel kuru
Konu ekonomiden açılmışken bırakmasının bu siyasi ittifakın
uygulamasına geçilmesi çağrısında Türkiye ile Avrupa arasında
geliştirilmesi için bir fırsat olarak
bulundu. Oren siyasi atmosferin de köprü vazifesi gören Avrupalı
niteledi.
İsrailli sanayiciler için mücadele etmeleri Türkler ve Türkiye’nin Avrupalı
Panelin son konuşmacısı ise
gereken bir diğer önemli kalem olarak Türkler üzerine geliştirdiği son
İsrail Kanal 2 televizyonundan
öne çıktığını belirtti. Oren iş fırsatlarının politikalar da ele alındı.
Arad Nir idi. Nir Türkiye’de
İsrail’in bölgede ve dünyada izole Türki ye’nin yurtdı şındaki
siyasiler ile geliştirdiği dialog ile
edilmesine olanak bırakmayacağını vatandaşlarının durumunun yanı
İsrail ile Türkiye arasında olası bir
sözlerine ekledi.
sıra Suriye iç savaşı nedeniyle
doğalgaz boru hattı konusunu
Oren’in ardından sözü İsrail Dışişleri Türkiye’ye akın akın gelen
masaya yatırdı. Bu projeyi artıları
Arad
Nir
Bakanlığı’ndan İrit Lilyan devraldı. S u r i y e l i m ü l t e c i l e r v e
ve eksileri ile ele aldı.
Lilyan, konuşmasını, ekonomiden ziyade yarattıkları sosyo-ekonomik sorunlara
Panelin kapanış konuşmasını moderatör
iki ülke arasındaki ilişkilerin neden dikkat çekildi.
Carmon yaptı. Carmon ticari ilişkilerin
ilerleme ka ydetmediği üzerine
rayına girmesi için işbirliği çağrısı yaptı.
12
ADA’DA FORMA GİYMİŞ TÜRKLER VE ISRAİLLİLER
Beri Pardo
Bugüne kadar Premier Lig’de forma giymiş Türk ve İsrailli
oyuncuların en dikkat çekenlerinden yedisini sizler için
derledik. Bu yazıda dahil edemediğimiz pek çok değerli
oyuncunun bilincinde olarak siz okuyucularımdan peşinen özür
diliyorum.
bilgisiyle birçok devin ilgisini çekti. Bunun sonucunda
2007’de Chelsea’ye transfer oldu. İstikrarlı bir grafik çizen
ancak futbolcudan çok bir gezgini andıran Ben Haim
İngiltere’de Manchester City ve Portsmouth dahil toplam 8
farklı kulüpte oynadı. 78 kez milli olan oyuncu şu anda
İngiltere Championship’te Charlton forması giyiyor.
EYAL BERKOVIC: Oyun zekası ve saha görüşüyle
futbolseverlerin gönlünde taht kuran Berkovic, Maccabi
Haifa’da başlayan kariyerini 1996’da Southampton’la Ada’ya
taşıdı. West Ham forması giydiği dönemde bir antremanda
Hartson’dan yüzüne yediği tekme için “Suratım top olsaydı
çatala giderdi” diyen orta saha oyuncusu, kariyeri boyunca tam
5 İngiliz takımında mücadele etti. İsrail Milli takımında da 78
kez forma giyen Eyal Berkovic şu sıralar Hapoel Tel Aviv’in
profesyonel sportif direktörlüğünü yapıyor.
TUGAY KERİMOĞLU: Türk futbolunun yetiştirdiği en
yetenekli orta saha oyuncularından Tugay Kerimoğlu, Ocak
2000’de gözyaşlarıyla Galatasaray’dan Glascow Rangers’a
transfer olduktan sonra efsane statüsüne ulaşacağı
Blackburn’de takım taraftarlarınca 2003-04 sezonunda “En
“İyi Oyuncu” seçilmeyi başardı. 2006’da 36 yaşındayken; Sir
Alex Ferguson’ın “10 yaş daha genç olsaydı Man Utd için
ideal bir oyuncu olurdu” demecinin ardından dönemin
Blackburn teknik direktörü Mark
Hughes’un kendisine yöneltilen
“Siz de Tugay’ın 10 yaş daha
genç olmasını ister miydiniz?”
sorusuna “Hayır, çünkü o zaman
Barcelona forması giyiyor
olurdu” cevabı Tuga y’ın
kalitesini özetler nitelikte.
2009’daki jübilesinde kendisi
için 30 bin taraftarın Tugay’ı
kucaklaması Türkiye için de bir
gurur kaynağıydı.
RONNY ROSENTHAL: Kariyerine Berkovic gibi
Maccabi Haifa’da başlayan Rosenthal, 1990’da
Liverpool’a transfer olduğunda bonservisine 1 Milyon
Sterlin’den fazla ödenen ilk yabancı futbolcu olmuştu.
Kırmızılarda geçirdiği dört başarılı yılın ardından
Tottenham’da da üç sezon forma giyen “Roket
Ronny”, kariyerini Watford’da noktaladı. Toplamda
60 kez giydiği İsrail Milli formasıyla 1993’te
Fransa’ya karşı yaptığı 3 harika asistin mi yoksa
96’da Azerbaycan’a attığı “Milenyumun Golü”nün
mü daha unutulmaz olduğunu okurun takdirine
bırakalım…
ALPAY ÖZALAN: Euro 2000’deki harika
performansıyla Aston Villa’ya transfer olan Alpay’ın
Britanya’daki ilk sezonu ne kadar harika geçtiyse, 2003’te
Türkiye-İngiltere maçında penaltı kaçıran Beckham’la girdiği
söz dalaşından sonrası da o kadar kötü geçti. İngiltere’de hain
konumuna düşürülen yıldız daha sonra Kore’de de 2 sezon
forma giydi. 87 kez Türk Milli takımında oynayan Alpay’ın,
İngiltere’de düzenlenen Euro 96’daki Hırvatistan maçının
sonunda Vlaovic’i düşürmemesi Türkiye’de tepki görürken
Avrupa’da Fair Play ödülüne layık görüldü. Özellikle Milli
maçlarda İstiklal Marşı’nı haykırarak söylemesi hafızalara
kazınan Alpay Özalan, kariyerinde Hakan Şükür’ün burnunu
iki kez kırmış olmasıyla da dikkat çekti.
YOSSI BENAYOUN: İsrail
futbolunun gelmiş geçmiş en
önemli futbolcularından Yossi Benayoun, henüz 9 yaşındayken
yetenekli, 11 yaşında futbol dahisi ilan edildi; 13 yaşında
İsrail’de dergi kapaklarını süslüyordu. İlerleyen yıllarda
özellikle tekniği, zekası ve fırsatçılığıyla Liverpool, Arsenal ve
Chelsea gibi devlerde forma giydi. Chelsea’de oynadığı
dönemde Juan Mata’ya çok sevdiği 10 numaralı formayı
bırakarak saygı ve takdir toplayan “Dimona’nın pırlantası” 96
kez Milli oldu ve şu anda Milli takımın kaptanlığını yapıyor.
Son yıllarını Maccabi Haifa’da geçirmek üzere anlaşan
Benayoun jübile sonrası külübün sportif direktörü olacak.
Ronny Rosenthal
Resim: Tzvika Israeli
MUZZY IZZET: Premier Lig’de Leicester City’den
tanıdığımız Muzzy Izzet’in 2000’de çeyrek final oynayan ve
2002 Dünya Kupası’nda 3. olan Türk Milli takım kadrosunda
olduğunu herkes hatırlamayabilir. Milli takımda oynaması için
pasaportu çıkarılan Muzzy İzzet’in askerlik durumu ve Türkçe
bilmeyişi uzun süre konuşulmuştu. Kulüp kariyeri çok daha
parlak olan Muzzy, özellikle Leicester döneminde Neil
Lennon’la orta sahada kurduğu uyum takımın ligi 9.
bitirmesini ve Lig Kupası’nın kazanılmasını sağlamıştı.
Bugünlerde eski takım arkadaşı Steve Walsh ile bir futbol
okulunu yönetiyor.
BERİ PARDO KİMDİR?
1990 Istanbul doğumlu Beri Pardo, Sabancı Üniversitesi’nin
Ekonomi bölümünden mezun olmuştur. Mezuniyetinin ardından
spor sektörüne profesyonel olarak giriş yapmıştır. 2011 yılında
Avrupa Şampiyonu olan Türkiye U16 futsal milli takımının teknik
direktörlüğünü yapmıştır. Bu tecrübesinin ardından profesyonel
çalışmalarını Galatasaray'da Fatih Terim’in yanında sürdüren
Pardo, kariyerini futbolun beşiği İngiltere’de sürdürme kararı
almıştır. Bunun üzerine Pardo, Londra Üniversitesi bünyesinde
faaliyet gösteren Birkbeck College’da "Spor Yönetimi ve Futbol
Sektörü" yüksek lisans programını tamamlamıştır. İskoçya’da da
TAL BEN HAIM: Maccabi Tel Aviv’de başarılı bir kariyer özel eğitim programlarına katılan Pardo profesyonel spor yaşamını
Premier League’in köklü ekiplerinden Crystal Palace’da analist ve
başlangıcının ardından 2004’te geldiği İngiltere’den kısa bir
oyuncu izleyiciliği (scouting) görevlerini yürüterek
dönem hariç hiç ayrılmayan Ben Haim, güçlü fiziği ve oyun sürdürmektedir..
13
MOSHE DAVID GAON
Zelda Ovadia Salinas
Kon la muerte de Moshe David Gaon,
en 1958, desparesio tambien una de las
figuras mas importantes del djudaizmo
sefaradi en Israel. Eskrivano talentuozo,
istoriador, jurnalista, instruktor, poeta i
bibliografo, el konsakro munchos anyos
de su vida a la investigasion de la
komunidad sefaradi en Erets Israel, en
partikular, i de los djudios de los paizes
del Oriente en jeneral.
M.D. Gaon nasio en 1889 en la sivdad
de Travnik, Bosnia. Sovre las rayizes de
su nombre de famiya el eskrivio en su
livro "Yehudei 'Hamizrah be Erets
Israel" – Los Djudios del Oriente en
Erets Israel.
"El nombre Gaon no es un nombre
komun i es apropriado a personas ke se
distingen en el kampo espiritual i son
dotados kon altos talentos. Segun mi, no
ay dinguna relasion entre muestra
famiya i los Gaonim de Bavel, sea del
punto de vista jeografiko i sea por lo ke
el nombre Gaon era un titolo akordado a
djente muy espesiala ke tenian una
edukasion i instruksion muncha mas alta
ke otros. Es muy posible ke, a lo largo
de los anyos, algunos miembros de los
Gaonim de Bavel avian pasado a bivir a
Espanya, i a la vista ke kon el tiempo el
titolo de Gaon se transformo en nombre
de famiya."
Despues de aver terminado sus
estudios en su sivdad natala, a la edad de
18 anyos, Gaon partio a Viena para
estudiar en la universidad de esta sivdad.
En mizmo tiempo fue aktivo en las
organizasiones Bar Giora i Esperansa,
fondadas por los estudiantes djudios de
Viena. 1909 yego a Erets Israel. El
termino sus estudios en el Midrash para
maestros basho la direksion de David
Yelin, en el kuartier Bet 'Hakerem, en
Yerushalayim.
Al terminarse la I Gerra Mundiala,
anyos en los kualos el servio en la
armada turka, Moshe David Gaon fue
yamado a ensenyar en el Talmud Tora
'Hagadol, i dar kursos de ebreo en la
sivdad de Izmir, en Turkia.
A su retorno de ayi el fue nominado
por la Organizasion Sionista, komo
sekretario del buro de prensa de la
organizasion. En 1928, el partio djuntos
kon su famiya a Buenos Aires, komo
maestro de ebreo. A su retorno de esta rayizes ke despertan el respekto de
mision, a Yerushalayim, el okupo el todos. Despues de su muerte topi entre
posto de sekretario jeneral de la los numerozos manuskritos una
komunidad sefaradi de la sivdad.
koleksion de perlas – de refranes en
Entre todas sus okupasiones, Moshe D. ladino. Este livro es un omenaje a mi
Gaon, kumplio tambien el posto de padre ke tanto ami i ke no gozo del
korespondiente de munchos jurnales rekonosimiento ke meresia por su
djudeo-espanyoles en akeya epoka i lavoro, sea por el publiko en jeneral, i
entre eyos "El Avenir", i "La Epoka" en menos ke esto, por los sefaradis en el
Saloniko; "haShofar" en Sofia i "El paiz. Espero ke estos refranes en djudeoDjudio", en Estambol. El kolaboro espanyol, arekojidos uno a uno, por mi
tambien kon un grande numero de padre, a la luz flosha de la lampara,
jurnales ebreos en Palestina i en el aklararan su memoria."
estranjero.
Sovre la inisiativa de Beni Gaon, el
En 1928, Moshe David Gaon publiko ijo mayor de M.D.Gaon, fue fondado en
el primer volumen de su muy el anyo 2004, en la Universidad Ben
remarkable ovra, intitulada Yehudei Gurion, en Beer Sheva, el Sentro Moshe
'Hamizrah be Erets Israel, en la kuala el David Gaon en rekonosimiento a la ovra
autor deskrive las mas grandes figuras de esta figura i por su importante
del djudaizmo sefaradi i oriental en kontribusion a la kreasion i investigasion
Palestina desde la epoka de la Kneset de la kultura djudeo-espanyola.
Gedola i asta muestros dias. El segundo
volumen ke kontiene 758 pajinas fue
publikado en 1937. Esta ovra
momunetala puede ser konsiderada
komo un evenimiento muy importante
en la literatura ebrea moderna.
Otras ovras de este autor tan modesto
ma tan fruchiguozo, ma no menos
interesantes son su estudio sovre el
Meam Loez "Maskiyot Levav",
"Haitonut be Ladino" (el Periodismo en
Ladino) en el kual ay una ancha
informasion sovre las revistas i jurnales
en ladino ke aparesieron entre los anyos
1842-1958; i "Ateret Geut" .ke kontiene
algunos kapitolos de la literatura djudeoespanyola ansi ke su livro "Poezias"
Moshe David Gaon
dedikado a la memoria de sus
antepasados
en
Espanya.
TÜRKİYELİLER BİRLİĞİ
En la introduksion
d e l
l i v r o
(İTAHDUT YOTSEY TURKİYA)
"Besamim
mi
Sefarad" (Parfumes
de Sefarad), su ijo, el
famozo
kantador
İSRAİL’DEKİ TÜRKİYELİLERİN YAYIN ORGANI
Yeoram
Gaon,
Adres: Mohrey Hasigaryot 7 Bat-Yam 59620
eskrivio entre otras:
Tel: 03-6582936 Faks: 03-6573894
"Mi padre, ke en
Editör & Tasarım: Hay Eytan Cohen Yanarocak
paz deskanse, eskrivio
İLETİŞİM: [email protected]
toda su vida sovre el
[email protected]
patrimonio sefaradi,
Gönderilen yazıların sorumluluğu yazarlara aittir.
su kultura, su lengua,
Gönderilen yazılar basılmasa dahi iade edilmez.
su djente i sovre sus
Ücretsiz dağıtılır. İnternet sitemiz: www.turkisrael.org
14
KURSOS AKADEMIKOS I AKTIVIDADES EN
EL SENTRO SALTI
El Sentro Yehushua i Naime Salti de la Universidad Bar Ilan anunsio la lista de los kursos akademikos ansi ke las aktividades
por la anyada de estudyos 2014-2015.
Los kursos empesaran el 26 Oktobre 2014
Estos kursos son rekonosidos komo estudyos akademikos para los estudiantes de la Universidad Bar Ilan, ma son también
aviertos a todos los interesados en esta kultura.
Siertos kursos:






Solitario i paleografia en Ladino
Kontes de la kuzina Djudia Sefaradi en la literatura Ladino
Dokumentasyon familiala para investigasyon de la sosiedad DjudiaSefaradi
La mujer en la literatura Ladino
Desvelopamiento del Ladino
Jurnalizmo en Ladino







Espanyol para los estudiantes investigadores
Literatura Ladino de Espanya a los Balkanes
Literatura Ladino antes de la Shoa
Meam Loez
Rekomendasyones a los Investigadores del
Ladino
Ladino para los ke empesan
Ladino para los avansados.
Los enseñyantes son :
Prof. Shmuel Refael, Prof. Ora Shwartzwald, Dr. Nivi Gomel, Dr. Suzi Grus, Dr. Dov Hakohen i Dr.Nina Pinto Abukasis.
Aktividades:
21.10.2014 : TSFAT- Vijitar la sivdad antika i la la Fakultad de medisina de la
Universidad Bar-Ilan, ambezar la kontribusyon de Tsfat a la Alta
Edukasyon del Norte de Israel, basho la direksion de Zeev Perl, viejo
Prezidente de la Munisipalidad de Tsfat.
23.10.2014 : Distribusyon de Bekas de la Fundasyon Yehoshua i Naime Salti.
………….
MARATON DE LADINO (22) El Teatro en el mundo Ladino.
02.11.2014 : DE SALONIK A AUSCHWITZ. Seria de konferensias sovre las
experiensas de los Ladino-avlantes en la Shoa, sigida de un viaje de
8-9 días a Salonik i otros kampos de konsentrasyon en Polonya,
probablemente empesijo de Yuli/2015 . Lugares muy limitados.
14.04.2015 : Kaminar en el Pasado, mirar el Avenir – Enkontro de solidaridad kon el
Rekuerdo de los Ladino-avlantes en la Shoa.
Por detalyos i todo modo de informasyon, aderesarsen a 03-44448, Sentro Salti, Univarsidad Bar Ilan, Estudios de Judaismo,
Ramat Gan.
15
Alegria en El Salon
En el Salon de Ladino No.83, el ultimo de la sezon
ke tuvo lugar el 7 de Julio 2014 en el Azilo Rekanati
en Petah Tikva, Jako Hazan, akonpanyado por la
linda kantante Renin, mos prezento un programa de
nostaljia “Aroma de Izmir”.
Jako mos konto en kurtas palavras la vida ke el se
akodra ke pasava en Izmir, los barrios de los Djudios,
las orasyones en la sinagoga Bet Israel, los enkontros
de los mansevos i mas. Kada pasaje era siguido de
una kantika apropiada ke el kantava kon su gitara i
akompanyado de Renin. Renin mos izo también
apresiar su ermoza boz sea en sus kantes komo
solista, sea invitando los presentes a kantar
endjuntos.
La sorpresa de la noche era la partisipasyon de
Yayoi Okaniwa, manseva Japoneza ke vino a
ambezarse Ladino en el Sentro Salti de Bar-Ilan. Esta
simpatika jovena mos kanto en Ladino i ekspreso
(medyo en Ladino, medyo en Inglez) su emosyon i
plazer de toparse entre nosotros.
Se puede dizir ke serrimos la sezon kon alegría.
Un Dramo Ke No Puedre Olvidar
(A la okazyon del 80en aniversario del pogrom de Trakya en 1934)

Haim Vitali Sadacca

Era antes ochenta anyos, yo una kriatura
Una vivyenta sin arimo, una vida muy dura,
Subito un orden vino ”los judios devian irsen”
Los rikos eran en aparejos de alesharsen.
Solo kuatro dias de tiempo lo ke mos dieron,
Eran sin piadad komo enimigos mos vieron.
Mi madre triste, ken mos iva dar una mano?
Esperando kon tremblor, sin padre i sin ermano.
Kualo eran nuestros pekados? Nunka lo supimos,
A ninguna demanda repuestas no tomimos.
Los dirijentes d’akel tiempo vengar se kijeron
La razon d’este grande kastigo no mo la disheron.
Kitimos nuestras vyejuras por debarasarmos,
Delantre la puerta de las kazas i alivyanarmos.
Las noches sin dormir, el dia no vide ke uno ria,
A kalejas de feria se konvertyo la Juderia
Los paisanos profitaron en estos kuatro diyas
Kompraron por debaldes muebles, kamas i siyas.
Para eyos un loto, para mozotros komo luto
Una bivienta insegura, sin futuro i sin buto.
Subito otro orden mos salvo d’akeya vida,
Kalmaron nuestras angustias, olvidimos la ida.
Malgrado la alegria kedimos kon korazon roto,
Un regalo de los sielos lo apresyimos komo loto...
Nesim Güveniş
‫תעודת הוקרה‬
‫לשמעון סרנגה‬
‫ של בני ברית ישראל שהתקיימה בבית‬68 -‫בועידה ה‬
‫שחמט בת"א הוענקה לשמעון סרנגה היו"ר מועצה אזורית‬
‫ת " א ויועץ הנשיא תעודת הוקרה " המגן " של בני ברית‬
‫ישר אל על ה פע ילו יות המ וצל חות של רב ות שני ם‬
.‫ובתפקידים שונים‬
‫על כ ך נש י א ב נ י‬
‫ברי ת י שרא ל מ יכ ה‬
‫נתן העניק תעודת‬
‫הוקרה של מגן בני‬
‫ברית לשמעון סרנגה‬
‫באיחולים להמשך‬
‫פעילות מבורכת‬
..‫לשנים רבות‬
Sertifikato de Apresyasyon
a Shimon Saranga
En el kongreso 86 de la Bene Brit-Israel, un Sertifikato de
Apresyasyon fue remetido a Shimon Saranga, Prezidente del Konsilyo
de Bene Brit-Tel Aviv, por sus aktividades humanitarias durante
munchos anyos de voluntarismo en diferentes fonksiones de esta asosiasyon.
En remetiendo este Sertifikato, el Prezidente de la Bene Brit-Israel
Miha
Natan auguro a Shimon Saranga Salud Buena para ke pueda
‫ שמעון‬,‫בנוסף‬
‫ סרנגה מתנדב ופעיל‬kontinuar a kontribuir a esta ovra.
‫מאוד בקהילה‬
En 2011, Shimon Saranga avia resivido un Sertifikato de Apresyasyon
‫ובחברה לטובת‬
dela
mano de Ron Huldai, Prezidente de la Munisipalidad Tel Aviv, por
. ‫הזולת‬
‫ סרנגה‬, 1122 ‫ בשנת‬sus aktividades en favor de la komunidad.
‫שמעון קיבל תעודת‬
En 2012, otro Sertifikado de Apresyasyon fue presentado a Shimon
‫הוקרה מראש עיריית‬
‫שמעון סרנגה‬
‫ על‬, ‫ רון חולדאי‬, ‫ ת "א‬Saranga por la organizasyon “Libi” por su kontribusyon a los soldados
Shimon Saranga
‫ ה ת נ ד ב ו ת ו ל מ ע ן‬del “Tsahal”.
.‫הקהילה‬
Shimon Saranga es también el Gabay de la Sinagoga al nombre de
‫ הוענקה לסרנגה שמעון תעודת הוקרה‬1121 ‫בשנת‬
.‫“ מארגון ליב"י עבור פעילותו ותרומתו לחיילי צה"ל‬Shabtay Leon” de los Turkanos desde munchos anyos.
Felisitamos muestro amigo Shimon Saranga i le auguramos munchos
‫שמעון סרנגה היום משמש כיו " ר בית כנסת יוצאי‬
anyos
de aktividades sosyales.
.‫תורכיה בבת ים על שם שבתאי לאון מזה שנים רבות‬
16
‫‪www.turkisrael.org‬‬
‫התאחדות יוצאי תורכיה‬
‫ביטאון התאחדות יוצאי תורכיה‬
‫גיליון ‪ 06‬אוקטובר ‪4602‬‬
‫הקהילה הטורקית וההיבט העדתי ממבט אישי – ‪2‬‬
‫ניסו מיסיסטרנו‬
‫ב חל ק ה ר אש ון של ה מא מר בג יל יו ן‬
‫הקודם של בולטן ‪ ,‬פתחתי בנושא השד‬
‫העדתי המתפרץ חדשות לבקרים ‪ ,‬ומוסיף‬
‫שמן למדורת הפלגנות והשסעים החברתיים‬
‫הקיימים בישראל ‪ .‬התייחסתי לפשטנות‬
‫בחלוקה העדתית לאשכנזים מצד אחד‬
‫ולספרדים‪-‬מזרחים מצד שני‪ ,‬כאשר המפה‬
‫העדתית היא הרבה יותר צבעונית‪ ,‬מורכבת‬
‫ומגוונת‪ ,‬ולאו דווקא דו‪-‬קוטבית‪ .‬דוגמא לכך‬
‫הוא התא המשפחתי של ילדיי ‪ ,‬שהוא‬
‫" מעורב ישראלי " ממזרח ‪ ,‬ממרכז ומערב ‪.‬‬
‫סיפרתי על עלייתנו מאיסטנבול‬
‫וההתמודדות של משפחה ‪ ,‬לא אשכנזית‬
‫בעליל‪ ,‬עם קשיי הקליטה ומצוקת הקיום על‬
‫רקע המיתון העמוק בשנות השישים של‬
‫המאה שעברה‪.‬‬
‫והנה דוגמה מהצד השני – האשכנזי של‬
‫המתרס‪ .‬בתחילת שנות ה‪ 01-‬הגיעו קרובי‬
‫מש פ חה של ר עיית י מב ר ית המ ועצו ת‬
‫לשעבר‪ :‬מרוסיה‪ ,‬בלארוס ואוקראינה‪ .‬הגיעו‬
‫משפחות בלי שפה ובחוסר כל ‪ ,‬מלב ד‬
‫מוטיבציה להתאקלם ‪ ,‬להשתלב ולהצליח ‪.‬‬
‫כולם הלכו לעסוק בכל מלאכה ‪ :‬שטיפת‬
‫רצפות‪ ,‬ניקוי רחובות ומה לא‪ .‬גרו בשכירות‬
‫ב ד ר ו ם ת ל ‪-‬א ב י ב ו ב ס ב י ב ו ת ה ת ח נ ה‬
‫המרכזית בתל‪-‬אביב‪ .‬היום אחרי כ‪ 12-‬שנה‬
‫כולם מסודרים‪ .‬זה ששטף רצפות – מורשה‬
‫חתימה בבנק ‪ .‬אשתו ששטפה רצפות גם ‪,‬‬
‫עברה סדרת ניתוחים לאחר מחלה קשה‬
‫(בעלה היה מנקה בלילה במקומה‪ ,‬כדי שלא‬
‫תאבד את מקום העבודה) – מנהלת היום‬
‫אשכול גני ילדם ‪ .‬בן אחד עושה דוקטורט‬
‫בטכניון ואשתו ‪ ,‬גם עולה מחבר העמים ‪,‬‬
‫למדה רפואה ‪ .‬כל הילדים רכשו השכלה‬
‫גבוהה ‪ ,‬וכולם רכשו דירות מחוץ לשכונות‬
‫המצוקה ומעולם לא התלוננו על קיפוח‪.‬‬
‫די להסתובב בבנקים ‪ ,‬במרכזי בריאות‬
‫ובמוסדות להשכלה כדי לשמוע רוסית בכל‬
‫פינה‪ .‬והם סבלו מדימוי מפוקפק על מוצאם‬
‫הדתי ‪ ,‬ספגו עלבונות על " המקצוע " של‬
‫אמ ם ‪ ,‬סבלו מהתנכ רות ח ברתית והי ו‬
‫בתחתית הסולם המעמדי‪ ,‬ממש כמו‬
‫העולים מעדות המזרח ‪ ,‬שהגיעו שלושה‬
‫עשורים קודם לכן ‪ .‬ומדוע הם לא זועקים‬
‫השכם והערב על קיפוח ? כי הם לא חיכו‬
‫שיתנו להם ‪ .‬הם לא חיכו לצדקה ‪ ,‬לתמיכה ש ל ב נ י ע ד ת ם ה ל א מ י ו ח ס י ם ‪ .‬ו א ח ד‬
‫ולקצבאות‪ .‬הם לקחו מה שהיה וקידמו את ממנהיגיהם ‪ ,‬עבריין מורשע ששהה שנים‬
‫עצמם ‪ .‬והם עשו זאת בלי מקורבים ובלי בבית הסהר‪ ,‬יוצא בעזות מצח וטוען לקיפוח‬
‫" פרוטקציה" ובלי אפליה מתקנת‪ .‬היום הם וקורא להנצחת ההפרדה עדתית‪.‬‬
‫יהדות טורקיה ‪ ,‬כמו גם יהדות רוסיה ‪,‬‬
‫כבר גם בכנסת‪ ,‬בממשלה ובעמדות הנהגה‬
‫התרחקו כמו מאש מפוליטיקה בארצות‬
‫והשפעה‪ ,‬בזכות ולא בחסד‪.‬‬
‫ומה המשותף לעולים מרוסיה ולעולים מוצאם ‪ ,‬והתמקדו בעזרה לקהילה פנימה ‪,‬‬
‫מטורקיה ? הדבקות בהשכלה והדבקות ולפעמים באופן מחתרתי מפחד השלטונות‪.‬‬
‫יהדות רוסיה פנתה לפוליטיקה ארצית ‪,‬‬
‫לתמיכה בקהילה ועזרה הדדית‪.‬‬
‫כמו שכתבתי בחלק הראשון‪ ,‬יהדות תחילה כמפלגות עולים‪ ,‬אך במהרה‬
‫ההשכלה האשכנזית טבעה את המושג השתלבה במפלגות אידיאולוגיות לאומיות‬
‫"אוטו‪-‬אמנציפציה"‪ ,‬ולעומתם יהדות המזרח ולא עדתיות‪-‬מגזריות‪.‬‬
‫יהדות טורקיה המשיכה בגישתה‬
‫" המשכילה " המציאה ככל הנראה את‬
‫המושג "אוטו‪-‬דיסקרימינציה" (קיפוח עצמי)‪ .‬להתרחק מפוליטיקה גם לאחר עלייתם‬
‫שלוש או ארבע דורות לאחר עלייתם ארצה‪ ,‬ארצה ‪ .‬את הפעילות הציבורית הם ניתבו‬
‫עדיין זועקים על קיפוח וממשיכים להאשים בעיקר לכוון עמותות ומוסדות ללא כוונת‬
‫א ת ה מ מ ס ד ה א ש כ נ ז י ‪ ,‬ש ד ח ק א ו ת ם רווח ‪ ,‬לעזרה הדדית ולטובת הקהילה ‪ .‬הם‬
‫למעברות ועיירות הפיתוח ושכח אותם שם‪ .‬התמידו בדבקות בהשכלה גבוהה כמקור‬
‫מג די ל ים ל ע שו ת א לה מ ה ם שה צ לי ח ו לשחרור עצמי‪ ,‬להצלחה בחברה ולהגשמה‬
‫והתקדמו הלאה בעבודה קשה ‪ ,‬הגיעו א י ש י ת ‪ .‬כ ך ה ת א ח ד ו ת י ו צ א י ט ו ר ק י ה‬
‫לעמדות בכירות של הבעת דעה והשפעה ‪ ,‬המחלקת מלגות לסטודנטים מידי שנה‬
‫ועדיין ממשיכים לזעוק " אפליה וקיפוח " ‪ ,‬ועוזרת בקליטת עלייה‪ ,‬וכך לשכת בני‪-‬ברית‬
‫בקיבעון מחשבתי היוצר דיסוננס בלתי "יוסף נייגו" של יוצאי טורקיה‪ ,‬הפועלת למען‬
‫אפשרי לכאורה בין הצד התודעתי‪ -‬ה ק הי ל ה ב מס פ ר מ יש ו ר י ם ‪ :‬מ ל גו ת‬
‫האמוציונלי לבין ההיבט הרציונלי ‪-‬אמפירי לסטודנטים ‪ ,‬תמיכה בבי " ס מקווה ישראל ‪,‬‬
‫עזרה לעולים חדשים ותמיכה באזרחים‬
‫אצל המשכיל והמלומד‪.‬‬
‫התנועה שהקימו המזרחים לפני כ ‪ 01-‬וותיקים בבית אבות‪.‬‬
‫כספרדי גאה‪ ,‬אב‬
‫שנה על מנת להחזיר‬
‫" עטרה ליושנה " ולהגיע ”כספרדי גאה‪ ,‬אב‬
‫למשפחה מעורבת ‪ ,‬אני‬
‫לעמדות השפעה ‪ ,‬הפכה למשפחה מעורבת‪ ,‬אני‬
‫קורא לבני עדות המזרח‬
‫ל מ פ ל ג ה מ ו ש ח ת ת ‪ ,‬קורא לבני עדות המזרח‬
‫והספרדים להתעורר‬
‫מהתרדמה שהפילו עליהם‬
‫שהוציאה מתוכה מספר והספרדים להתעורר‬
‫שיא של שרים וחברי כנסת מהתרדמה שהפילו עליהם מנהיגיהם חסרי הבושה ‪.‬‬
‫עבריינים מורשעים‪ .‬תנועת מנהיגיהם חסרי הבושה‪ “.‬ו א ו ת ם א ל ה ש ה צ ל י ח ו ‪,‬‬
‫במקום להבעיר מדורות ‪,‬‬
‫ש"ס עשתה את הנזק‬
‫הגדול ביותר לבני עדות המזרח ע"י הנצחת קומו והציבו אלטרנטיבה ראויה לעידוד‬
‫" הקיפוח העצמי " והעמקתו ‪ .‬במקום לפאר ההשכלה וההעצמה האישית‪ .‬לשים ראי מול‬
‫את התרבות המזרחית ולקדם את בני הממסד ולזעוק חמס לא תביא לפתרונות‬
‫העדה לנאורות ולהשכלה ‪ ,‬השיגה אותם מעשיים ‪ .‬חיזרו אל עיירות הפיתוח מהם‬
‫לאחור לימי החושך ‪ ,‬הבורות והבערות ‪ .‬יצאתם והקימו מסגרות תומכות ‪ .‬לא עוד‬
‫במקום לעודד להשתלבות ופרנסה בכבוד‪ ,‬עמותות לחלוקת מזון ובגדים‪ .‬לא רק שנור‬
‫דחפה אותם לבדלנות ולמחייה על חשבון ציבורי לצרכי צדקה ( שהיא חשובה ) ‪ ,‬אלא‬
‫תמיכות וקצבאות ‪ .‬במקום לשמש דוגמא לעידוד ולתמיכה של הגשמה עצמית‪ .‬רק כך‬
‫א י ש י ת ‪ ,‬ה מ נ ה י ג י ם ש ל ח ו א ת י ל ד י ה ם תוכלו לשנות את הסטטיסטיקה והמספרים‬
‫למוסדות אשכנזיים בלי לתת מענה לקיפוח שמנציחים את עצמם לדורות‪.‬‬
‫‪17‬‬