Zerre-i cazibe

Zerre-i cazibe
 Herbir zerreye birer zerre-i câzibe halk ve ihsan ederek ve ondan kâinatın
rabıtası olan müttehid, müstakil, muhassal cazibe-i umumiyeyi inşa ve icad
etmiştir. Nasıl ki, zerratta reşahat-ı kuvvet olan cazibelerin muhassalası
bir cazibe-i umumiye vardır. O da kuvvetin ziyasıdır. İzabesinden neş'et
eden bir istihale-i lâtifesidir. Kezalik, kâinata serpilmiş katarat ve lemeat-ı
hayatın dahi muhassalı bir hayat-ı umumiye var olmak gerektir. Hayat
varsa ruh da vardır. Öteki gibi müntehâ-i ruh bir mebde-i ruhun cilve-i
feyzidir. O mebde-i ruh dahi, hayat-ı ezeliyenin tecellîsidir ki, lisan-ı
tasavvufta "hayat-ı sâriye" tesmiye ederler. Sunuhat- tuluat-işarat shf (11)
Görünen ve görünmeyen alemdeki tabakat
 İ'lem eyyühe'l-aziz! şu alem, görünen ve görünmeyen bütün tabakat ve
envaiyle La ilahe illa Hü diye tevhidi ilan ediyor. Çünkü aralarındaki
tesanüt böyle iktiza ediyor.
Ve o tabakatla enva, bütün erkanıyla La rabbe illa Hü diye ilan-ı şehadet
ediyor. Çünkü aralarındaki müşabehet böyle istiyor.
Ve o erkan bütün azasıyla La malike illa Hü diye şehadetlerini ilan
ediyorlar. Çünkü aralarındaki temasül böyle iktiza eder.
Ve o aza, bütün eczasıyla La müdebbire illa Hü diye şehadet eder. Çünkü
aralarında teavün ve tedahül vardır.
Ve o ecza, bütün cüz'iyatıyla La mürebbiye illa Hü diye olan şehadetini ilan
eder. Çünkü, aralarındaki tevafuk, kalemin bir olduğuna delalet ediyor.
O cüz'iyat bütün hüceyratıyla La mutasarrife fi'l-hakikati illa Hü diye
şehadet eder.
Ve o hüceyrat bütün zerratıyla La nazime illa Hü diye ilan-ı şehadet eder.
Çünkü, cevahir-i fert arasındaki haytın (bağın) bir olduğu böyle iktiza
eder.
Ve o zerrat bütün esiriyle La ilahe illa Hü cevheresiyle ilan-ı tevhid eder.
Çünkü, esirin besateti, sükünu, intizamla emr-i Halıka sür'at-i imtisali
böyle iktiza eder.
Mesnev-i Nuriye shf (161)
Enva—erkan—aza---ecza---cüz’iyat---hüceyrat---zerrat---esir
MADDENİN OLUŞUMU

Atomların birbirine bağlanmasıyla moleküller oluşur, moleküller bir araya
geldiğindeyse madde oluşur. Atomların birbirleri arasındaki özel bağ
evrenin oluşumu ve bizim olmamız için elzemdir. Bağlanmak üzere iki
atom yan yana geldiğinde iki elektron gidip gelmeye başlar. Artık iki atom
birleşip bir element oluşturmuşlardır. Atom arası bağ denilen şey ise ;iki
atom arasında elektronun gidip gelmesinden ibarettir. Atomlar bu
birleşme sayesinde kendilerinden çok farklı yeni bir madde meydana
getirirler. Mesela iki hidrojen ve bir oksijen atomu birleştiğinde
kendilerinden tamamen farklı bir maddeyi yani suyu meydana
getirirler.buna bir başka örnek tuzdur. Sodyum ve klor atomlarının
birleşmesiyle oluşur ve sodyum patlayıcı , klor ise zehirlidir.
Birleştiklerinde ise tad verici insana faydalı yeni bir maddeyi tuzu
meydana getirirler.
 Yani yapılan yapana benzemez.
 Madde-i esiriyenin, yine Esir olarak kalmak şartıyla , sair maddeler gibi
muhtelif teşekkülatı ve ayrı ayrı nevi’leri vardır. Buhar ile su ve buzun
teşekkülatları gibi.. İŞARAT-ÜL İ’CAZ SHF (189)


İki zerre beyninde cazibeyi ele al… lemeat
Buradan hareketle cazibeyi düşündüğümüzde iki zerrede yani iki atom
arasında düşünmemiz gerektiği söylenmiştir. Maddenin oluşumuyla bu
verileri birleştirecek olursak; birleşmek için yan yana gelen iki atom
zerresinin arasındaki çekim kuvvetini ve bağı elektronların meydana
getirdiği bilimsel olarak söylenmiştir. Demek zerre-i cazibe bu atom bağını
oluşturan elektronlardır denilebilinir. Atom çekirdeğindeki cazibe ise
‘’Nasıl ki, zerratta reşahat-ı kuvvet olan cazibelerin muhassalası bir cazibei umumiye vardır’’ ifadesiyle kuvvetin sızıntısı olan cazibelerin olduğu
söylenmiştir. Dolayısıyla atom altı alemde kuvvetten gelen bir cazibe ,
atom üstü alemde ise vücud-u hariciyeye çıkmış hali yani atom bağını
oluşturan iki elektron olarak karşımıza çıkmaktadır.


Kuvvet kudretten gelir..
Nasıl ki, zerratta reşahat-ı kuvvet olan cazibelerin muhassalası bir cazibe-i
umumiye vardır. O da kuvvetin ziyasıdır. İzabesinden neş'et eden bir
istihale-i lâtifesidir. Kezalik, kâinata serpilmiş katarat ve lemeat-ı hayatın
dahi muhassalı bir hayat-ı umumiye var olmak gerektir. Sunuhat shf (11)
 Zerredeki bu cazibe ise raşehat-ı kuvvetten geldiği söylenmiştir. Yani
zerredeki, kudretin tasarrufatıdır. Demek kudretten kuvvet, kuvvetten cazibe-i
umumiye husule gelmektedir. Hem bizim yaratılmamızda hem kainatın
yaratılmasında elzem olan bir kanundur.
ESİR MADDESİ (HIGGS BOZONU)

İKİNCİ MESELE:
-2- hakkındadır.
Ey arkadaş! Bu âyet, arzın semadan evvel yaratılmış olduğuna delâlet eder
ve
-3- âyeti de semâvâtın arzdan evvel halkedildiğine
dâldir. Ve
-4- âyeti ise ikisinin bir maddeden beraber
halkedilmiş ve sonra birbirinden ayırdedilmiş olduklarını gösteriyor. Şeriatın
nakliyatına nazaran,
Cenab-ı Hak bir cevhereyi, bir maddeyi
yaratmıştır, sonra o maddeye tecelli etmekle bir kısmını buhar, bir kısmını
da mayi kılmıştır; sonra mayi kısmı da, tecellisiyle tekâsüf edip zebed köpük
kesilmiştir; sonra arz veya yedi küre-i arziyeyi o köpükten halketmiştir. Bu
itibarla herbir arz için hava-i nesimîden bir sema hasıl olmuştur. Sonra o
madde-i buhariyeyi bastetmekle yedi kat semavatı tesviye edip yıldızları içine
zer'etmiştir ve o yıldızlar tohumuna müştemil olan semavat in'ikad etmiş,
vücuda gelmiştir.
Hikmet-i cedidenin nazariyatı ise şu merkezdedir ki: Görmekte olduğumuz
manzume-i şemsiye ile tabir edilen güneşle ona bağlı yıldızlar cemaati, basit bir
cevhere imiş. Sonra bir nevi buhara inkılap etmiştir. Sonra o buhardan, mayi-i
nari hasıl olmuştur. Sonra o mayi-i nari, burudetle tasallub etmiş, yani
katılaşmış; sonra şiddet-i hareketiyle bazı büyük parçaları fırlatmıştır. O parçalar
tekasüf ederek seyyarat olmuşlardır; şu arz da onlardan biridir. Bu izahata
tevfikan, şu iki meslek arasında mutabakat hasıl olabilir. Şöyle ki:
"İkisi de birbirine bitişikti, sonra ayrı ettik" manasında olan
'nın ifadesine nazaran, manzume-i şemsiye ile arz, dest-i kudretin madde-i
Madde-i esîriye,
mevcudata nazaran akıcı bir su gibi mevcudatın
esîriyeden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş.
aralarına nüfuz etmiş bir maddedir.
-5- âyeti,
şu madde-i esîriyeye işarettir ki, Cenab-ı Hakk'ın Arş'ı, su hükmünde olan şu esîr
maddesi üzerinde imiş. Esîr maddesi yaratıldıktan sonra, Sâni'in ilk icadlarının
Yani Esîri halkettikten
sonra, cevâhir-i ferd'e kalbetmiştir. Sonra bir kısmını kesif
tecellisine
merkez
olmuştur.
kılmıştır ve bu kesif kısımdan, meskûn olmak üzere yedi küre yaratmıştır. Arz,
bunlardandır. İŞARATUL İ’CAZ SHF (187-188)
 Madde-i esîriye, mevcudata nazaran akıcı bir su gibi mevcudatın aralarına nüfuz
etmiş bir maddedir. Cümlesiyle mevcudatın arasına nüfuz ettiğine dikkat
çekiyor. Bilim adamlarının Hıggs Bozonu olarak adlandırdıkları parçacığında
atom çekirdeğini oluşturan nötron ve protonların ara boşluğunu dolduran
parçacık olduğunu belirttiklerini biliyoruz. Dolayısıyle Hıggs Bozonu – Madde-i
Esiriyedir diyebiliriz.
ATOM ÇEKİRDEĞİNDEKİ
PARÇACIKLARIN KÜLLİYATTAKİ KARŞILIKLARI
 Ger kalem-i kudretle bir cüz-ü ferd üstüne esirin cevahir-i ferdiyle
yazılsa bir Kur’an ki, sıgar-ı sahife nisbeti, bir kibr-i san’at meal. Lemeat
ESİR------- CÜZ-Ü FERD----HIGGS BOZONU
ESİR İN KALB OLMUŞ HALİ---- CEVAHİR-İ FERD----NÖTRON VE PROTONLAR
 Cevher-i ferd namı alan bir zerrede , ondan daha küçük olan
madde-i esiriye zerreleriyle Bir Kur’an-ı Azimüşşan yazılsa….
Şualar shf (667)
ZERRE----- CEVHER-İ FERD---ATOMUN ÇEKİRDEĞİ
Nötron...
Nötron, proton ile birlikte, atomun çekirdeğini meydana getirir. Ayrıca
nötron ve proton sayılarının toplamı, bize Kütle Numarasını verir. Nötron
ve proton kütleleri, birbirine oldukça yakındır. Nötronlar yüksüz
parçacıklardır. Hidrojen dışında bütün atomların çekirdeklerinde
bulunan parçacıktır. Nötronun elektrik yükü sıfır ve bağıl kütlesi 1,00 dır.
Kütlesi protonunkiyle aynıdır. Nötronların da 3 kuarktan oluştukları
sanılmaktadır. Sembolü (n)' dir, çekirdekte bulunur. James Chadwick
(Kadvik) adlı bilim adamı tarafından bulunmuştur. Her atom farklı sayıda
nötron bulundurabilir.
Hidrojen dışında tüm atomların çekirdeklerinde bulunurlar. Proton ile
aynı kütleye sahiplerdir (1 a.k.b.). Nötronlar, elektron ve protonun
birleşiminden oluşurlar.Beta ışımasında,nötron bozunarak proton ve
elektrona dönüşür. Bütün elementler atom denen çok küçük
parçacıklardan oluşur ve her elementin atomu farklı bir yapıdadır. Bu
ufacık atomların kendileri de çeşitli parçacıklardan oluşur; her atomun
merkezinde bir çekirdek ve bu çekirdeğin çevresindeki enerji
katmanlarına ya da kabuklarına yerleşmiş elektronlar vardır. Çekirdek
ise, proton ve nötronlardan oluşmuştur Nötronları 1932' de İngiliz fizikçi
Sir James Chadwick keşfetti; bu buluşuyla da 1935 Nobel Fizik Ödülü'nü
kazandı. Nötronlara bu adın verilmesinin nedeni, bu parçaların hiç
elektrik yükü taşımamaları, yani elektriksel bakımdan nötr olmalarıdır.
Nötron, protonla hemen hemen aynı kütleye sahiptir ve nötronlar ile
protonlar atom kütlesinin yüzde 99,9' unu oluşturur. Atom çekirdeğini
oluşturan bu nötron ve protonlar bazen birlikte çekirdek parçacığı ya da
nükleon olarak adlandırılır. Nötron ve protonları bir arada tutan,
doğadaki bilinen en büyük kuvvet olan güçlü nükleer etkileşim' dir. Artı
yüklü protonların birbirini iterek çekirdeğin dağılmasına yol açmalarını
önleyen bu kuvvettir. Bir proton ve bir elektronu olan hidrojen atomunun
dışındaki bütün atomlarda nötronlar vardır. Bir elementin atomunu
başka bütün elementlerin atomlarından farklı kılan, o atomdaki nötron,
proton ve elektronların sayısıdır. Bir elementin atom numarası (ya da
proton sayısı), o elementin her atomundaki protonların sayısıdır. Bu sayı
elektron sayısıyla aynıdır ve bu elementin kimliğini ve özelliklerini
belirler. Bir atomun çekirdeğindeki proton ve nötronların toplam sayısı, o
elementin kütle numarasını verir. Bir atomdaki elektronların ve
protonların sayısı, atomu elektriksel bakımdan dengede tutmak için aynı
olmak zorundadır; ama nötron sayısı değişebilir. Bu nedenle, bir
elementin atom numarası tek ve değişmezken, aynı element, kütle
numaraları farklı olan biçimlerde bulunabilir. Aynı elementin değişik
sayıda nötrona sahip (kütle numaraları değişik) atomlarına, o elementin
izotopları denir. Bugün artık pek çok elementin doğada, bir dizi farklı
izotopunun karışımları halinde bulundukları bilinmektedir. Radyoaktif
olan bir izotopa radyoizotop denir. Nötronlar elektrik yükü taşımadıkları
için, bu parçacıklar ile eksi yüklü elektronlar ya da artı yüklü çekirdekler
arasında herhangi bir etkileşim (itme) olmaz. Bu özellikten yararla
nılarak belirli bir maddenin atom çekirdekle nötronlarla bombardıman
edilebilir (dövübilir) ve maddenin çekirdeğinde bir değişim yaratılabilir.
Bazen herhangi bir çekirdek, bir nötron soğurarak (emerek) daha büyük
bir kütleye sahip olabilir. Ama çoğunlukla, nötron soğuran bir çekirdek
kararsız hale gelir ve ışınım salarak dağılır, yani bozunur; bu ışınım salma
olayına radyasyon ya da radyoaktif ışıma denir. Tıp ve sanayide
kullanılan radyoizotoplar, nötron bombardımanı yoluyla üretilir.
Nötronlar uranyum ve plütonyum gibi ağır atomların çekirdekleriyle
çarpıştıkları zaman, çekirdek bölünmesi (fisyon) olayı gerçekleşir ve çok
büyük bir nükleer enerji açığa çıkar. (Kimyagerler odası)
ESİR MADDESİ (HIGGS BOZONU)-(İMKAN-HUDUS CİHETİ)
 Madem âlemde ve herşeyde tagayyür ve tebeddül var; elbette fânidir,
hâdistir, kadîm olamaz. madem hâdistir, elbette onu ihdas eden bir Sâni
var. Ve madem herşeyin zâtında vücudî ve ademî bir sebep bulunmazsa
müsâvidir; elbette vâcip ve ezelî olamaz. Ve madem muhal ve bâtıl olan
devir ve teselsül ile birbirini icad etmek mümkün olmadığı kat'î
bürhanlarla ispat edilmiş; elbette öyle bir Vâcibü'l-Vücudun mevcudiyeti
lâzımdır ki, nazîri mümteni, misli muhal ve bütün mâadâsı mümkün ve
mâsivâsı mahlûku olacak." (Şualar129)
 Hadis- hudus ( sonradan var olan)-İhdas (yeni bir şey ortaya çıkarma)imkan (olabilirlik)
 Hem heyet-i mecmua cihetinde, her güzde ve her baharda büyük bir âlem
vefat eder ve taze bir âlem vücuda gelir. Ve o vefat ve hudûs o kadar
muntazam cereyan ediyor ve o vefat ve hudûsta, gayet intizam ve mizanla o
kadar nevilerin vefiyatları ve hudûsları oluyor ki, güya dünya öyle bir
misafirhanedir ki, zîhayat kâinatlar ona misafir olurlar ve seyyah âlemler ve
seyyar dünyalar ona gelirler, vazifelerini görürler, giderler.
 İşte, bu dünyada böyle hayattar dünyaları ve vazifedar kâinatları kemâl-i
ilim ve hikmet ve mîzanla ve muvazene ve intizam ve nizamla ihdas ve icap
edip Rabbânî maksatlarda ve İlâhî gayelerde ve Rahmânî hizmetlerde
kadîrâne istimal ve rahîmâne istihdam eden bir Zât-ı Zülcelâlin vücub-u
vücudu ve hadsiz kudreti ve nihayetsiz hikmeti, bilbedahe güneş gibi,
akıllara görünüyor. Şualar shf (130)
 Büyük alem olan kainatta hudus ve imkan bu şekilde görünürken, küçük
alem olan atom altındaysa aynı kanun caridir. Bilim adamlarının hıggs
bozonu (nötron ve protonların ara boşluğunu dolduran parçacık) olarak
adlandırdıkları parçacık bir an varken bir an yok olmaktadır veya başka
suretlere girerek değişkenlik göstermektedir. Dolayısıyla değeri
ölçülememektedir.
Duanıza muhtaç kardeşiniz….. Halime Kara