İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Dergisidir. 27. YIL Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 3 “Büyük Düşünmek” “Büyük İzmir” Limanını Yaratmak İzmir Limanı, ulaştırma bağlantılarının da gelişmesiyle artık Aliağa, Nemrut, Çandarlı, Dikili ve Çeşme liman bölgelerini de içine alan geniş bir limanlar bölgesi haline gelmiş ve “BÜYÜK İZMİR” Limanı adıyla anılmayı hak eder niteliğe kavuşmuştur. Bu perspektifte, “BÜYÜK İZMİR” limanları birbirleriyle yıkıcı rekabet yapmak yerine, rekabet stratejisi olarak Batı Avrupa limanlarında, özellikle ARAG bölgesinde, olduğu gibi uzmanlaşarak, farklılaşarak ve odaklanarak sinerji ve değer yaratmayı tercih etmelidir. ARAG Bölgesi Amsterdam, Roterdam, Antwerp, Gent limanlarını içine almakta olup, bunların her biri kendi alanlarında uzmanlaşmış ve farklılaşmış limanlardır ve bu limanlar birbirleriyle asla yıkıcı rekabet yapmazlar. Mevcut İzmir Alsancak Limanı, Aliağa ve Nemrut Limanları, Çeşme Limanı, Dikili Limanı ve inşaatı devam eden Petkim Konteyner Limanları ve Çandarlı Kuzey Ege Ana Limanı ile “Büyük İzmir”in geleceği çok parlak. Büyük potansiyelin olduğu bu bölgede ortak rekabet stratejileri üretilip uygulanarak yıkıcı rekabete meydan verilmemelidir. Sadece Anadolu’nun değil, Uzakdoğu ve Ortadoğu’nun batıya açılan önemli uluslararası kapısı olan “Büyük İzmir”, bu sayede ticari çekiciliğini arttırarak sürdürmeye devam edecektir. BAŞKANDAN Denizden Merhaba Dergimizin 3. Sayısı, denizcilerin bayramına denk gelmesi nedeniyle bizler için oldukça anlamlı. Bu nedenle siz değerli okuyucularımıza kabotaj ve Kabotaj Kanunu hakkında bilgi aktarmak istiyorum. Bir devletin kendi karasularında deniz ticareti yapabilme yetkisini, kendi vatandaşlarına ve kendi bayrağını taşıyan gemilere has bir hak olarak tanımasına kabotaj hakkı deniliyor. 1926 yılında yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu, bir Türk limanından bir Türk limanına sadece Türk bayraklı gemilerin yolcu ve yük taşıması, bu gemilerde Türk gemi adamlarının çalışması, tüm kılavuzluk, römorkaj ve kurtarma yardım işlerinin Türkler tarafından yapılmasına yönelik bir kanun olarak tanımlanıyor. Kabotaj Kanunu ile liman ve denizlerimizde yabancılara tanınmış olan her türlü yük ve yolcu taşımacılığı ile her türlü liman faaliyetleri Türk Bayraklı gemiler ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına sağlanmış oldu. Türk denizcileri ve denizciliği açısından 1 Temmuz 1926 yılında Kabotaj hakkının kullanılmaya başlanmasının önemi oldukça büyüktür. Çünkü kanun ile Türk kıyılarının bir noktasından diğer noktasına yük ve yolcu alıp nakletmek ve kıyılarda, limanlar içinde veya arasında römorkaj, pilotaj (kılavuzluk) ve hangi nitelikte olursa olsun bütün liman hizmetleri, yalnız Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ve Türk Bayrağını taşıyan gemi ve taşıtlara verilmiş oldu. Bir Türk gemisinin yabancılar tarafından kiralanarak kabotaj seferlerinde kullanılması da yasak kapsamına girmiş oldu. Böylelikle Kabotaj Kanunu ile ülke denizciliğine söz konusu imtiyazlar getirildi. Kabotaj Kanunu ile karasularımız dâhilinde milli unsurlarımıza deniz ticaretinde sağlanan destek ve ayrıcalıklara paralel olarak daha sonra ülkemizde, kabotaj taşımacılığının geliştirilmesi, kabotajdan gerçek anlamda faydalanılması ve bu potansiyelin artırılması için liman ücretlerinde yüzde 70’lere varan indirimler yapıldı. Yine deniz ticaretinin canlandırılması için kabotaj hattındaki yük gemileri, balıkçı motorları ile teknelerin kullandıkları yakıta ÖTV muafiyeti getirildi. Bütün bu önlemler Türk denizciliğinin önünün açılması açısından olumlu çalışmalar olarak değerlendirildi. Bunun yanında günümüzde dünyada taşımacılık, çok büyük parçalar halindeki yükler hariç artık kırkambar yükü olarak taşınmıyor, konteyner ile taşınıyor. Konteynerlerin kabotaj taşımacılığı kapsamında milli limanlar arası taşınmalarında, limanlar genellikle gümrüklü saha kapsamında olduğu için sorun çıkıyor. Bu konu ile ilgili 4458 sayılı Gümrük Kanunu ve ilgili alt mevzuatında değişiklik yapılarak, ayrı kabotaj limanı olmayan (İzmir gibi) limanlarda kabotaj yüklerine kolaylık getirilmesi gerekiyor. Bunun yanında, ülkede Kabotaj Kanunu’nun uygulanması için yeterli limanların olması en önemli nokta olarak belirtiliyor. Bu noktada mevcut limanların kapasitelerinin de kabotaj taşımalarını da destekleyecek şekilde gerekiyorsa arttırılmasının önemini de göz ardı etmemek gerekiyor. Türkiye’nin ulaştırma ve lojistik maliyetlerini düşürmek ve tasarruf sağlamak için jeostratejik konumu ve üç tarafının denizlerle çevrili olmasının sunduğu eşsiz avantaj ve buna bağlı olan deniz yolu ile yük ve yolcu taşımacılığı potansiyelini çok iyi değerlendirmesi gerekiyor. Büyük Önder Atatürk’ün dediği gibi denizciliği Türk’ün milli ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız. Pruvanız neta, rüzgârınız bol olsun. Yusuf Öztürk Yönetim Kurulu Başkanı İÇİNDEKİLER Jurnali 3 | Seyir Kabotaj Kanunu: “Türk Denizciliğinin Rönesansı” 6 | Marinadan Çevreye Duyarlı Marina… TEOS Marina Yolculuğu 9 | Deniz Kuzey Ege’nin İncisi… Ayvalık Sporları 10 | Deniz Alaçatı ve Rüzgâr Sörfü Tedarikçiliği 12 | Gemi Gemi Tedarikçiliği Sektörüne Genel Bakış 14 | Yatçılık Tekne Yolcuğu ve Alınması Gereken Tedbirler ve İnovasyon 15 | Teknoloji E-seyir (e-navigation) 16 | Akademik Sayfalar Hukuku 18 | Deniz Kabotaj Hakkında - Hendrik Dutilh 20 | Röportaj Liman Taranmazsa Gemiler Artık Gelmeyecek Hanım Gemisi 22 | Zübeyde Zübeyde Hanım Gemisi Sizleri Bekliyor Tarihi 26 | Denizcilik S/S Karadeniz’in Sergi Gezisi ve Çevre 30 | Deniz Mavi Kart Nedir? 32 | İstatistik 33 | Bunları Biliyor musunuz? 34 | Deniz Mutfağı 35 | Faaliyetler İMEAK DENİZ TİCARET ODASI İZMİR ŞUBESİ DENİZDEN MERHABA Yıl: 2014 Sayı: Yaz İmtiyaz Sahibi İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi adına Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf ÖZTÜRK Genel Yayın Yönetmeni (Sorumlu Müdür) Kenan YALAVAÇ Genel Yayın Koordinatörleri Kapt. Murat YILMAZEL Nuran CAN Yayın Kurulu Géza DOLOGH, Kapt. Savaş ERCAN, Kapt. Mihri ÇELİK, Halil N. HATİPOĞLU, Av. Ahmet ÇALIK, Prof. Dr. Güldem CERİT, Prof. Dr. Cengiz METİN, Doç. Dr. Ersel Zafer ORAL, Doç. Dr. Öznur YURT Yönetim Yeri İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Cumhuriyet Bulvarı No:88 K:1-5-6 Pasaport / İZMİR Tel:+90 232 425 72 15 Fax:+90 232 441 87 96 [email protected] www.dtoizmir.org.tr Yayına Hazırlık Yakın Kitabevi Alsancak/İZMİR Baskı Gülermat Sertifika No: 1206-35-003207 Yayın Türü: Yerel-Süreli Yayın Yayın Aralığı: 3 Aylık Basım Tarihi: Temmuz 2014 ISSN: 2148-3000 Dergimizde yayımlanan yazılardan kaynak gösterilmek koşulu ile alıntı yapılabilir. SEYİR JURNALİ Kapt. Murat Yılmazel KABOTAJ KANUNU: “TÜRK DENİZCİLİĞİNİN RÖNESANSI” Tarih 24 Temmuz 1923, yer Lozan-İsviçre. Bir antlaşma imzalanıyor bugün burada ve bu antlaşma ile Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası hukuk bakımından temelleri atılıyor. Lozan Antlaşması, o zaman ki adıyla Lozan Sulh Muahedenamesi. Bu antlaşmanın bir maddesi var ki, adeta Türk Denizciliğinin rönesansına temel hazırlayacak nitelikte esaslar getiriyor. A ntlaşmanın 28.inci maddesi diyor ki: “Bağıtlı Yüksek Taraflar, her biri kendi yönünden, Türkiye’de Kapitülasyonların her bakımdan kaldırıldığını kabul ettiklerini bildirirler”. Yani, 15-16. yüzyıllarda Osmanlı Devleti tarafından yabancılara tanınan ekonomik, adli ve idari hak ve ayrıcalıklar kaldırılıyordu. Osmanlı Devleti’nin verdiği kapitülasyonlara örnek olarak Osmanlı kentlerinde örgütlenebilme hakkı, yabancıların kendi aralarındaki anlaşmazlıklarda konsolosluklara yargı yetkisi tanınması, Osmanlı topraklarında seyahat, taşımacılık ve satış serbestliği, Osmanlı sularında gemi işletme hakkı verilebilir. Milli ekonomi ve ticaretin yabancılar tarafından sömürülerek ülkenin sülük gibi kanını emen bu ayrıcalıkların kaldırılması ve sonrasında yapılacak kanun ve düzenlemelerle özellikle denizcilik alanında bu ayrıcalıkların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilmesi ile ülkenin ticaret ve sanayi devrimine çok önemli bir zemin hazırlanmış olmaktaydı. Hazırlanan bu hukuksal ve siyasal zeminde, Lozan Antlaşmasının imzalanmasının ardından yaklaşık 3 yıl sonra, 1 Temmuz 1926 tarihinde Kabotaj Kanunu çıkarılıyor ve genç Türkiye Cumhuriyetinin devrim niteliğindeki temel kanunlarından biri olan bu kanun ile adeta Türk denizciliğinin rönesansının önü açılıyordu. Kabotaj, kısa bir tanımlamayla, hükümran bir devletin kendi milli sularında, yani karasuları dahilinde ve limanlarında deniz ticareti konusunda tanıdığı hak ve ayrıcalıktır. Bu ayrıcalıktan yalnızca yurttaşlarının yararlanması, millî ekonomiye önemli bir katkı sağlayacağından, devletler yabancı bayraklı gemilere kabotaj yasağı koyma yoluna gitmişler ve hatta daha da ileriye giderek bu ayrıcalıkları sadece kendi vatandaşlarına ve bunların ortak olduğu şirketlere vermişlerdir. Osmanlı Devleti, kapitülasyonlarla Türk karasularında ve limanları dahilinde, yük ve yolcu taşıma hakkını Batılı devletlere ve bunların tacirlerine vermişti. Deniz ulaştırmasının büyük bir bölümü ile önemli limanların işletilmesi yabancıların elindeydi. Bu nedenle Türkler, kendi denizlerinde ticaret yapamaz durumda idi. Lozan Antlaşması ile kapitülasyonlar kaldırıldığında Türk denizlerinde gemi işletme hakkı (kabotaj hakkı) Türklere bırakılıyordu. Kabotaj hakkının tam olarak uygulanmaya konulması, 1 Temmuz 1926 tarihinde çıkarılan Kabotaj Kanunu ile gerçekleşti. Böylece Türkiye’nin denizlerinde tam bağımsızlığı sağlanmış oluyordu. Şimdi, Kabotaj Kanunu’nun içeriğini ve maddelerini şöyle bir inceleyelim. Kanun, kısa sayılabilecek bir hukuk metni olup 7 (yedi) maddeden oluşmaktadır. Bu maddeler, orijinal metin olmayıp daha kolay anlaşılır ifadelerle aşağıdaki gibidir: Madde 1–“Türk limanları, iskeleleri arasında yük (eşya) ve yolcu yüklemek/bindirmek ve taşımak, limanlar dahilinde veya arasında römorkaj (cer/çeki) ve kılavuzluk ve her türlü tüm liman hizmetini yerine getirmek sadece Türk bayrağına sahip gemilere ve teknelere mahsustur. Yabancı gemiler ancak yabancı ülkelerden almış oldukları yolcu ve yükü Türk liman ve limanlarına ihraç ederler ve Türk liman ve limanlarından yabancı liman ve limanlarına gidecek yolcu ve yükü de alırlar”. Madde 2–“Nehirler ve göller ve Marmara bölgesi ile boğazlarda tüm karasuları ile karasularına dahil olan körfez, liman, koy vesairede vapur, römorkör, buharlı tekne, motorlu tekne, mavna, salapurya, sandal, kayık kısacası makine, yelken, kürek ile hareket edebilen küçük ya da büyük tekneler ile tarak, maçuna (yüzer vinç), algarina, şat ve her çeşit nakliye ve su dubaları, kurtarma gemileri ve benzeri ile şamandıra, sal gibi sabit ve yüzer taşıt (araç) bulundurmak ve bunlarla seyir ve taşımacılık icra etmek yoluyla ticaret hakkı Türkiye uyruğuna (T.C vatandaşlarına) mahsustur”. Madde 3–“Karasuları içinde balık, istiridye, midye, inci, mercan, sedef vesaire avcılığının yapılması, kum ve çakıl çıkarılması ve gerek deniz üzerinde ve gerek deniz dibinde bulunan kazazede gemi ve teknelerin enkaz çıkarılması ve kurtarılması, dalgıçlık, arayıcılık, kılavuzluk, deniz bakkallığı (kumanyacılık), her türlü Türk deniz aracı ve vasıtasında kaptanlık, çarkçılık, tayfalık, işçilik ve diğer görevlerin icrası ve iskele, rıhtım işçiliği ve tüm deniz esnaflığı Türkiye uyruğuna İzmir Deniz Ticaret Odası | 3 SEYİR JURNALİ (T.C. vatandaşlarına) mahsustur”. 30.05.2013 tarihinde kanunun bu maddesine bir cümle eklenmiştir. Buna göre, petrol arama sahibi yabancılara bir ayrıcalık tanınarak Türk karasuları dahilinde petrol arama ve üretim faaliyetlerinde bulunmalarına izin verilmektedir. Madde 4–“Hükümet geçici olarak ve hiçbir hak oluşturmamak üzere yabancı kurtarma gemilerinin ve petrol arama/üretim faaliyetlerinde kullanılan deniz vasıtalarının görev yapmalarına ve Türk kurtarma gemilerinde uzman ve kaptan ve tayfa istihdam edilmesine izin verebilir”. Madde 5 – (Değişik: 23/1/2008-5728/6 md.) “Bu Kanunun 1 inci maddesi hükmüne aykırı olarak Türkiye limanları arasında kabotaj yapan gemilerin kaptanlarına ve yabancılara ait deniz taşıtlarının sahiplerine bin Türk Lirasından yirmibeşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Donatanı yabancı olan gemilerle yabancılara ait sair deniz taşıtları, idarî para cezası tahsil edilinceye kadar elverişli bir limanda masrafları kendisine ait olmak üzere tutulur. Bu Kanunun 2. ve 3. maddelerinde belirtilen yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan hakları kullanan yabancılara beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir ve gemi ve sair deniz taşıtları seferden alıkonulur. Birinci fıkrada yazılı olan idarî para cezalarına o yerin mülkî amiri, diğer idarî tedbirlere liman başkanı tarafından karar verilir”. (Not: Kanuna aykırı hareket halinde uygulanacak cezalarla ilgili Bu madde, 23.01.2008 yılında 5728 sayılı Kanunun 6.ncı maddesi ile tamamen değiştirilmiştir.) Kanunun geriye kalan 6. ve 7. maddeleri ise sırasıyla yürürlük tarihini ve kanunun uygulanması ile ilgili yetkili/görevli bakanlıkları belirlemektedir. Kabotaj Kanunu, yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 1926 tarihinden günümüze kadar, 24.04.2013, 23.01.2008 ve 30.05.2013 tarihlerinde 3., 4. ve 5. maddelerinde yapılan değişikliklerle üç defa değiştirilmiş ve ulusal stratejik ihtiyaçlara göre güncellenmiştir. Kabotaj Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 1926 tarihi Türk deniz ticareti ve denizcilik endüstrisi bakımından bir milat niteliğindedir. Bu milat ve sonrasında 1 Kasım 1937 tarihinde Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün TBMM’nin beşinci dönem üçüncü yasama yılını açış konuşmalarında ifade ettiği “DENİZCİLİĞİ TÜRK’ÜN BÜYÜK MİLLİ ÜLKÜSÜ OLARAK DÜŞÜNMELİ VE BUNU EN KISA ZAMANDA BAŞARMALIYIZ” 4 | Temmuz 2014 vecizesi ile Türk denizciliğinin rönesansı başlamaktadır. Sonraki yıllarda çıkarılan kanun ve yapılan diğer düzenlemelerle getirilen teşviklerle Türkiye Cumhuriyeti deniz ticareti ve denizcilik endüstrisi önemli gelişmeler ve ilerlemeler kaydederek bugün dünyanın önemli denizci milletlerinden biri haline gelmiştir. Bu düzenleme ve teşviklerden en önemli olanları aşağıdaki gibidir: 14.01.1982 tarihli ve 2581 sayılı “Deniz Ticaret Filosunun Geliştirilmesi ve Gemi İnşa Tesislerinin Teşviki Hakkında Kanun” 16.12.1999 tarihli ve 4490 sayılı “Türk Uluslararası Gemi Sicili ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 01.07.2003 tarih ve 2003/5868 sayılı “Türk Uluslararası Gemi Siciline ve Milli Gemi Siciline kayıtlı, kabotaj hattında münhasıran yük ve yolcu taşıyan gemilere, ticari yatlara, hizmet ve balıkçı gemilerine verilecek akaryakıtın özel tüketim vergisi (ÖTV) tutarını sıfıra indiren Bakanlar Kurulu Kararı “ (Not: ÖTV’si sıfırlanmış yakıt uygulaması ile kabotajda hizmet veren ve faaliyette bulunan Türk bayraklı gemiler, balıkçı tekneleri ve deniz turizmi tekneleri (yatlar ve gezi tekneleri) işletmecilerine 2004-2013 yılları arasında yaklaşık 3.9 milyar TL tutarında teşvik sağlanmıştır.) Sırasıyla; Lozan Antlaşması, Kabotaj Kanunu ve sonrasında yukarıda sağlanan en önemli teşvikler ve diğer politika ve uygulamalar ile gelişen Türk Denizcilik Devrimi ve Rönesansı sayesinde günümüzde Türk denizcilik endüstrisinin ulaşmış olduğu düzeye ilişkin bazı veriler şöyledir: Türk Bayraklı Ticaret Gemisi Filosu: 2012 yılı itibariyle, 150 grt (gros ton) üzeri tonajdaki gemiler 1879 adet olup toplam 10.258.000 dwt (dedveyt ton) dur. Filo bu tonaj grubunda, özellikle son 10 yılda dwt bakımından % 35 büyümüştür. 1000 grt üzeri tonajdaki gemilerden oluşan milli filomuz ise 504 adet gemi ve toplam 8.486.000 dwt olup son 10 yılda % 20 büyüyerek dünya sıralamasında 15.inci sırada yer almıştır. Limanlarımızda Elleçlenen Yük Miktarı: 2012 yılı itibariyle milli limanlarımızda toplam 387.5 milyon ton yük elleçlenmiş olup bu miktar 10 yıl öncesine göre yaklaşık olarak % 100 den fazla artış göstermektedir. Elleçlenen yükün sadece 47 milyon tonu KABOTAJ yüküdür. Bu miktar toplam elleçleme miktarının ancak yaklaşık % 12 sine karşılık gelmektedir. Kabotaj yükleri son 10 yılda yaklaşık % 62 artmıştır. Limanlarımızda elleçlenen TRANSİT konteynerlerin sayısı ise 2012 yılında 900.000 TEU’ya ulaşmıştır. 2012 yılında limanlarımızda toplam 7.2 milyon TEU konteyner elleçlenmiştir. Son 10 yıldaki artış % 188 dir. Elleçlenen konteyner yükünün sadece 473.000 TEU su KABOTAJ yükü olup, son 10 yılda 11-12 misli artış gerçekleşmesine rağmen, toplam içerisindeki payı sadece % 6 olmuştur. Kabotaj Hattında Taşınan Yük ve Yolcu Miktarı: 2012 yılında Kabotaj hattında, yani iki Türk Limanı veya İskelesi arasında toplam yaklaşık 10.7 milyon kara taşıtı (TIR, kamyon, otomobil, motosiklet) taşınmıştır. Bu sayı 10 yıl öncesine göre % 73 yüksektir. 2012 yılında Kabotajda taşınan yolcu sayısı ise 159 milyon olmuştur. Bu, 10 yıl öncesinde taşınan yolcu sayısına göre % 59 artış anlamına geliyor. Türk Boğazlarında ve Limanlarında Kılavuzluk ve Römorkaj Hizmetleri: Türk Boğazlarında ve liman bölgelerinde olmak üzere, İdare tarafından belirlenmiş 52 farklı kılavuzluk hizmet bölgesinde bugün kamu ve özel sektör kuruluşu yetkili kılavuzluk ve römorkörcülük teşkilatları görev yapmaktadır. Bu teşkilatların bünyesinde yaklaşık 380 adet aktif kılavuz kaptan hizmet vermekte olup ayrıca irili ufaklı yaklaşık 150 adet çeşitli çekme gücünde, özellikte ve manevra kabiliyetinde römorkör bu hizmet bölgeleri dahilinde veya limanlarımız arasında cer hizmeti yaparak faaliyette bulunmaktadır. Özellikle, 1990’lı yılların başlarından itibaren milli özel sektör firmalarımızın da kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerinde yer alması ile kılavuzluk ve bağlısı hizmetlerden olan römorkaj hizmetlerinde kullanılan römorkör ve diğer hizmet gemileri olan kılavuz botu ve palamar botu gibi tekneler bakımından yatırımlar artmış ve özellikle milli römorkör filomuz son yıllarda nicelik ve nitelik bakımından önemli kapasitelere ulaşmıştır. Milli tersanelerimizde üretilen römorkör ve diğer hizmet gemileri uluslararası pazarlarda bir marka niteliğinde yerini almakta ve dünyanın her yerinde alıcı bulmaktadır. Milli Tersanelerimiz: 2012 yılı itibariyle ülkemizde askeri tersaneler dışında faaliyette 71 adet tersane mevcut olup bunların toplam inşa kapasitesi 3.67 milyon dwt/yıl dır. Bunun dışında yatırımı planlanmış olup 2008 küresel mali ve ekonomik krizi SEYİR JURNALİ sonrası yatırımı askıya alınmış toplam 3,5 milyon dwt/yıl kapasiteye sahip 53 tersane projesi bulunmaktadır. Tam üyelik sürecinden geçmekte olduğumuz Avrupa Birliği’nde yürürlükte bulunan Kabotaj mevzuatı ve uygulamalarına da kısaca bakmakta ve bilgilenmekte fayda olduğunu düşünüyorum. AB’de yürürlükte bulunan kabotaj ile ilgili mevzuat ve buna paralel uygulamaların bize göre çok daha dar kapsamlı olduğu ve sadece limanlar arasında deniz taşımacılığı konusunu düzenlediği görülmektedir. Kabotaj mevzuatı, 1 Ocak 1993 tarihinden itibaren AB üyesi bir ülkenin karasuları içinde ve limanları arasında deniz ulaştırması hizmetlerinin icra serbestisinin, gemileri herhangi bir üye devletin bayrağını taşıyan topluluk gemi sahiplerine uygulanacağı kuralını getirmektedir. Buna istisna olarak, Akdeniz kıyıları ve limanları için 1999 yılına, Yunanistan için de 2004 yılına kadar ayrıcalık (derogasyon) tanınmıştır. Görüldüğü gibi son derece liberal politikalar üzerine kurulu AB dahi kabotaj hakkını ortadan kaldırmamakta, bunu AB üyesi ülkeler tek bir devletmiş gibi genişletmektedir. Yani, Türkiye kısmet olur da bir gün AB’ye tam üye olarak katıldığında, AB üyesi ülke bayraklı gemilere kabotaj taşımaları yapma hakkı vereceği anlamına gelmektedir. AB’ye tam üyelik hedefimiz doğrultusunda katılıma kadar kabotajda yük ve yolcu taşımacılığı yapan filomuzun güçlendirilerek rekabetçi hale getirilmesi çok hayatidir. Rekabetçi üstünlüklere sahip milli filo katılım sonrasında hem ülkemiz karasuları dahilindeki kabotaj taşımacılığından azami pay alabilecek, hem de diğer üye ülkelerin kabotaj taşımacılığı pastasından pay elde edebilecektir. Bir de ABD’deki deniz kabotajı uygulamalarına bakalım. 1920 tarihli kısaca Jones Act olarak adlandırılan kanun ile çerçevesi çizilmiş olan ABD deniz kabotajı, belki de dünya üzerinde uygulanmakta olan en muhafazakar ve kısıtlayıcı kurallar içeren kabotaj uygulamasıdır. Buna göre, ABD limanlarında ve limanları arasında yük taşımacılığının ABD vatandaşlarının sahip olduğu, sadece ABD vatandaşı gemiadamlarının çalıştığı, ABD tersanelerinde inşa edilmiş ve ABD bayrağı taşıyan gemiler tarafından yapılabileceğini dikte etmektedir. ABD gibi liberal ekonominin ve serbest piyasa kurallarının dünyada kurallarını koymuş ve uygulanmasında liderlik eden bir ülke denizciliğinde bu kadar korumacılığın hakim kılındığını görmek şaşırtıcı gibi görünmekle birlikte, ABD’nin çok büyük bir milli deniz gücüne sahip olması ve bunu sürdürebilmesi mecburiyetinin gerekli kıldığı lojistik amaçlı büyük bir milli deniz ticaret filosu, bunun yeterli eğitim ve tecrübedeki milli gemiadamları ve bu filoyu gerektiğinde her zaman büyütme ve yenileme kabiliyetindeki milli tersanelerinin bulunması ve işlemesi mecburiyeti bunu zorunlu ve gerekli kılmaktadır. Dikkat çekici olan, ABD’nin deniz kabotajı bizdekinden farklı olarak milli tersanelerine de çok önemli bir destek ve teşvik sağlamaktadır. Sonuç olarak, Kabotaj Kanunu Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından çıkarılmış ve yürürlüğe konmuş en kurucu, temel ve önemli devrim kanunlarından birisi olup Türk denizcilik endüstrisi ve deniz ticaretinin rönesansına imkan sağlar niteliğindedir. Türkiye gibi dünyanın diğer birçok denizci ülkelerinde de bizdekine benzer deniz kabotajı uygulamaları mevcuttur. Amaç, T.C vatandaşlarının deniz ticaretine ve ulaştırmasına yatırım yapmasını ve Türk Bayraklı gemi işletmesini destekleyerek milli deniz gücünü oluşturmak ve sürdürmektir. Ülkemiz de Kabotaj Kanunu ve sonrasında sağlanan diğer teşvikler ile kabotajda yük ve yolcu taşıyan, römorkaj ve kurtarma hizmetleri ile faaliyet gösteren milli gemi filosunu ve ticari deniz gücünü önemli seviyelere ulaştırmıştır. Bilindiği üzere, en ucuz ve çevre dostu taşımacılık şekli denizyolu taşımacılığıdır. Kabotaj Kanunu ve sonrasındaki TUGS Kanunu ve ÖTV’siz yakıt uygulaması ile karasularımızda ve limanlarımız içinde özellikle denizyolu ile yolcu taşımacılığında çok önemli başarılar elde edilmiş, ekonomik ve sosyal maliyetler bakımından çok büyük avantajlar sağlanmıştır. Gelişen ticaret filomuz ve kabotaj taşımacılığı sayesinde limanlarımız ve tersaneciliğimiz de gelişmiş ve önemli kapasitelere ulaşmıştır. Ancak, özellikle 2008 yılında başlayan ve halen etkilerini sürdürmekte olan küresel finansman krizi ve buna bağlı olarak gelişen navlun krizi nedeniyle milli filomuzda büyümenin durduğu ve hatta gerilemeye başladığı, tersanelerimizin de sipariş almakta zorlandıkları ve hatta bazılarının kepenk kapatma noktasına geldikleri görülmektedir. “Bu durumda ne yapmalı? Nasıl bu durumdan denizciliğimizi kurtararak tekrar parlak rönesans günlerine döndürmeliyiz?” sorusunun cevabı, milli filoyu ve tersaneleri birlikte destekleyerek küresel rakiplerle rekabet edebilmelerini sağlayacak bazı yeni ve etkin teşvik uygulamalarıdır. Örneğin, yaşlanan ve rekabetçiliğini kaybeden koster filomuzun yenilenmesinde Türk armatöre verilecek hurda primi ve bununla sırt sırta armatörün hurdaya çıkaracağı gemisinin yerine daha yüksek tonajlı ve ekonomik gemisini yaptıracağı Türk tersanesine verilecek ton başı prim desteği doğru bir teşvik politikası olacaktır. Bu teşfiğin aynısını Çin hükümeti ton başına hurdada 150 Usd.-yeni inşaada 150 Usd. olarak uygulamaktadır. Daha önce de söylediğim gibi, Kabotaj Kanunu ve uygulamaları dünyada birçok denizci ülkede var ve uygulanmakta, ancak bildiğim kadarıyla bu sadece biz Türklerin bayramı. Çünkü Kabotaj bizim denizcilik rönesansımız. Denizcilik rönesansımız sürmeli. Bunu için kabotaj taşımacılığımızı geliştirmek ve güçlendirmek, milli filomuzu korumak ve geliştirmek, yeni limanlar yapmak ve kapasitelerini geliştirmek ve tersaneciliğimizi rekabetçi kılıp ileri götürmek için uygun ve doğru teşvik politikaları oluşturmak ve bir an önce uygulamak şart. Ulu Önder Atatürk’ün “DENİZCİLİĞİ TÜRK’ÜN BÜYÜK MİLLİ ÜLKÜSÜ OLARAK DÜŞÜNMELİ VE BUNU EN KISA ZAMANDA BAŞARMALIYIZ” vecizesinde bulunduğu, 1 Kasım 1937 tarihinde yaptığı TBMM konuşmasında, ki herkese bu konuşmayı mutlaka okumasını tavsiye ederim, söylediği bir şey daha var; Atatürk şöyle diyor: “Adli yapımızın ve kanun dizimizin üzerinde yapılan incelemelerle, Türkiye’nin dinamik yaşamına, doğru yoldan hiç şaşmadan uygunlukları her zaman sağlanmalıdır. Bu gerek karşısında, kara ve deniz ticaret kanunlarımızın ekonomik bünyemizdeki gelişmelere daha uygun duruma getirilmesinde zaman geçirilmemesi yerinde olur.” Yani, Büyük Önder der ki, deniz ticareti ile ilgili kanun ve mevzuatımız günün gerçeklerine ve gereklerine uygun olarak güncellenmeli ve geliştirilmelidir. Tek amaç, deniz ticareti reformları ile rönesansını sürekli kılmak. Bunun için de gerektiğinde Kabotaj Kanununu da değiştirebilmek ve günün gereklerine uydurmak gerek. Yazıda daha önce de belirtiğim gibi kanun bugüne kadar 3 kez değişmiş. Kanunda değişikli yapılarak, örneğin; kabotaj hakkından yararlanacak gemiler için, ABD deniz kabotajında olduğu gibi, milli tersanelerde inşa edilme şartının getirilmesi ile tersanelerimiz için çok ciddi bir destek sağlanabilir. Kabotaj bayramımız kutlu, denizcilik rönesansımız daim olsun. Kalın sağlıcakla. İzmir Deniz Ticaret Odası | 5 MARİNADAN Nur Özdelibaş Çevreye Duyarlı Marina… TEOS Marina Tarihte birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Ege kıyıları, girintili çıkıntılı coğrafik özelliklerinin avantajıyla farklı büyüklükte koy ve körfezlerle, kayalık burunlarla çevrilidir. Kıyı kuşağı boyunca ince işçilikle işlenmiş gibi duran delta ovaları ve alçak plaj alanları da gizli güzelliklerini içinde barındırır. Bu sebeple Ege kıyılarında sıralanan körfezler, koylar ve yarımadalar yeni yerler keşfetmek isteyen dünya yatçılarının da dikkatini çekmektedir. 6 | Temmuz 2014 D enize serpilmiş çok sayıda adanın varlığı, hem birbirleriyle hem Ege sahilleriyle olan ulaşım mesafesinin kısalığı Ege Bölgesi’nin yatçılık faaliyetleri açısından büyük bir potansiyel olmasını sağlamaktadır. Ayrıca, Ege kıyılarında kıyı boyunca var olan antik kentler ve diğer kültürel değerler bu potansiyeli desteklemektedir. Ege Bölgesi; tarihi zenginlikleri, doğal güzellikleri, fiziki özellikleri, sosyal yaşantısı, kültürel birikimi, yetişmiş insan gücü, gelişmiş ulaşım ve iletişim altyapısının yanında uygun meteorolojik ve oşinografik koşulları sayesinde neredeyse on iki ay deniz turizmine hizmet verebilecek bir coğrafyaya sahiptir. Ege’nin doğal ve tarihi güzelliklerinden nasibini alan Seferihisar Sığacık’taki Teos Marina da dört yıl önce bölgemize kazandırıldı. Bu sayımızda rotamızı sakin ruhlu Seferihisar’a, Sığacık Teos Marina’ya çeviriyor, Marina Müdürü Burak KÖYLÜBAY’a “Denizden Merhaba” diyoruz. ■ Merhaba Burak Bey, bize biraz Teos Marina’dan bahseder misiniz? Ne zaman hizmete girdi? KÖYLÜBAY: 2010 Haziran ayında faaliyete geçen marinamız İzmir’in Seferihisar ilçesinin Sığacık mahallesinde yer almaktadır. Adını 12 İon Şehirlerinden biri olan Teos’dan almıştır. Seferihisar merkeze 5 kilometre, havalimanına yaklaşık 1 saat uzaklıktadır. Marinamızın etrafındaki birbirinden güzel ve temiz koylar marinamıza daha da değer katmıştır. 50 dükkân grubumuzla yatçılarımıza sosyal alan, alış veriş merkezi imkânı da sunulmuştur. Hizmet kalitesini en üst seviyede tutarak marinamızı deniz severlerin uğrak yeri haline getirmiş bulunmaktayız. ■ Marinalar için kaliteli hizmet derecelendirme sistemi olan IMCI (International Marina Certification Institute)’nin değerlendirmeleri ile dünyada onuncu, Türkiye'de ikinci 5 Mavi Yıldızlı marina olarak uluslararası platformda yerinizi aldınız. Daha önce aldığınız MARİNADAN başka dereceler de olmuştu. Ödülleriniz ile ilgili neler söylemek istersiniz? KÖYLÜBAY: 2011 yılında THYA (The Yacht Harbour Assc.) tarafından Uluslararası Kalite Standartları çerçevesinde de değerlendirilerek 5 Altın Çıpa kalitesinde hizmet veren marinalar arasına girmeye hak kazanmıştık. 2012 yılında da çevreye duyarlı marinacılık anlayışı ile Mavi Bayrak ödülünü aldık. Yeni bir marina olmamıza rağmen bu derecelere girmek bizim için büyük bir onur ve gururdur. Bu belgeler verdiğimiz kaliteli, iyi hizmetin belgeleridir. ■ Türkiye’nin ilk “cittaslow” (sakin ve yavaş yaşam) kenti Seferihisar sınırları içerisinde yer alıyorsunuz. Kentin bu imajı marinanızın ruhunu da yansıtıyor mu? Kent ile etkileşiminizden bahseder misiniz? KÖYLÜBAY: Cittaslow Ağı; şehirlerin dokusunu, sakinlerini ve yaşam tarzını standartlaştırmasını ve yerel özelliklerini ortadan kaldırmasını engellemek için Slow Food hareketinden ortaya çıkmış bir kentler birliğidir. Küreselleşmenin yarattığı homojen mekânlardan biri olmak istemeyen, yerel kimliğini ve özelliklerini koruyarak dünya sahnesinde yer almak isteyen kasabaların ve kentlerin katıldığı bir birliktir. Biz de bu ağın içinde olmaktan son derece mutluyuz çünkü şehrin karmaşasından, trafiğinden, kalabalığından uzak; sessizliğin, sakinliğin, huzurun olduğu bir marinayız. ■ Denizde ve karada kapasiteniz nedir? Hedeflediğiniz doluluk oranına ulaşabildiniz mi? Bu sezonu nasıl değerlendiriyorsunuz? KÖYLÜBAY: 480 deniz, 30 kanal (6 metreden küçük tekneler için) 80 kara park kapasitemiz vardır. Açıldığımız günden itibaren yoğun ilgi görüyoruz. Dördüncü yılımıza % 87 dolulukla girdik. Hedefimiz tabiî ki de %100 doluluk. Geçiş üzerinde ve Yunan Adalarına yakın olmamızdan dolayı günlük misafirlerimiz çoğaldı. Sezonun yoğun geçeceği şimdiden belli oldu. 7 | Ocak 2014 İzmir Deniz Ticaret Odası | 7 MARİNADAN ■ Tekne sahiplerine ve teknelerine sağladığınız hizmetler nelerdir? KÖYLÜBAY: 24 saat güvenlik, palamar hizmeti, akaryakıt istasyonu, ön ödemeli pedestallar ile enerji temini, ücretsiz TV yayını, yatçı depoları, sanitary üniteleri (wc-duş-bulaşıkhane), 75 tonluk travel lift, teknik servis atölyeleri ile müşterilerine kaliteli bir hizmet vermektedir. Bunların yanında, Teos Marina tenis kortu, basketbol sahası, 220 araçlık otopark, yarı olimpik yüzme havuzu, sağlık merkezi, spor merkezi, süpermarket, alışveriş merkezi ve restoranlar ile tekne sahipleri için huzurlu bir yaşam merkezi haline getirilmiştir. 8 | Temmuz 2014 ■ EAYK ve Teos Marina işbirliğinde “Deniz Tutkusu Engel Tanımaz” sloganı ile gerçekleştirdiğiniz etkinlikle engelli deniz severleri denizle ve yelkenle buluşturdunuz. Etkinliğin detaylarını sizden dinleyebilir miyiz? KÖYLÜBAY: 2012 yılında birincisini gerçekleştirdiğimiz "Deniz Tutkusu Engel Tanımaz" isimli sosyal sorumluluk projemizin bu yılki etkinliğine Buca Engelliler Derneğinden 85 engelli dernek üyesi aileleri ve arkadaşlarıyla katıldı. Etkinlik kapsamında gelen dernek üyelerini misafir edecek tekne sahipleri ile yapılan brifing sonrası denize çıkıldı. Birçok teknede engelliler yelken açtı, dümen tuttu. Koya önce ulaşan tekneler demir attı, arkadan gelen tekneler onlara aborda oldu. Çaylar içildi, kumanyalar yenildi, denize oltalar sallandı. Batı rüzgârında pupa yelken Teos Marina’ya varıldı. EAYK binası önündeki çim alanda yelkencilerin ve dernekten gelen konuklarımızın katkılarıyla Teos Sofrası kuruldu. Topluca fotoğraflar çekildi. Bugün katılan herkesin yüzünde tebessümle ayrıldığı güzel bir etkinlik yaşandı. ■ Neden Teos Marina? Sizi diğer marinalardan ayıran özellikleriniz nelerdir? KÖYLÜBAY: Teos Marina'nın doğal ve korunaklı liman olması; İzmir şehir merkezine ve uluslararası havalimanına yaklaşık bir saat mesafede bulunması; Türkiye’nin ilk “cittaslow” (sakin ve yavaş yaşam) kenti içerisinde yer alması; Sığacık Teos Marina için büyük bir avantajdır. Bunların yanı sıra Sığacık Mahallesi ve çevresinin özgün halini nispeten korumuş olması, Teos Antik Kenti’nin kalıntıları ile Urla ilçesindeki antik “Klazermenia” nın kalıntılarının, Efes Antik Şehri ve Meryem Ana ziyaretgâhının yakınlığı; Çeşme ile Kuşadası yat limanlarının orta mesafesinde bulunması, Sisam, İkarya ve Sakız gibi Yunan Adalarının merkezinde olması da denizcilerin bölgeye olan ilgisini arttırmaktadır. DENİZ YOLCULUĞU Kuzey Ege’nin İncisi... AYVALIK sonucu kooperatifi aktif hale getirmeyi başardık. Bir aksilik olmazsa her durum ve koşulda tek ses olacağımızı düşünüyorum. Ali Jale Ayvalık kendine has kültürü, muhteşem doğası, irili ufaklı çevresini sarmalamış 24 adet adası, kaliteli havası ve dünya harikası zeytinyağı ile Kuzey Ege’nin incisi konumundadır. Her sene üçyüz binin üzerinde yerli ve yabancı turist Ayvalık’ı ziyaret etmektedir. M ayıs ayının gelmesiyle birlikte Ayvalık merkezde irili ufaklı yirmiye yakın günübirlik tur teknesi sıralanır ve pırıl pırıl bir şekilde rıhtımı süslerler.15 Haziran gibi sezonun hızlanmaya başlamasıyla ortalama her gün bin beşyüz kişi tura katılır. Büyük ilgi gören sektörün kendine has sorunları olmakla birlikte bunları çözmek adına elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Uzun zamandır bir kooperatife sahip olmamıza rağmen kooperatifin çatısı altında toplanıp tek ses olmayı başaramamıştık. Bu durum beraberinde ağır rekabet şartlarını da getirmekteydi. Her şeyden önemlisi fiyat konusunda çok değişken bir tablo ortaya çıkmaktaydı. O gün için müşterisinin az olduğunu gören firma, fiyatı aşağıya çekerek müşteri bulma yolunu deniyordu. Bu durum diğer firmalar için sıkıntı yaratırken aslında fiyatı düşüren firma için daha büyük zararlar doğuruyordu. Bazen kişi başı çıkacak maliyetlerin bile altına bilet satılıyor, gemi dolu gözükse de firma gelir elde edememekteydi. Bu sene uzun uğraşlarımız Şimdi bahsedeceğim konu Ayvalıklı yat sahiplerinin en büyük problemi olarak bilinmektedir. Maalesef Ayvalık’ta hava bozduğu zaman gemilerin sığınabileceği bir mendirek veya liman bulunmamaktadır. Hele kış sezonu ile birlikte gemilerimizin kışlayabileceği bir yer bulmak neredeyse imkânsızdır. Güçlükle bulabildiğimiz yerlerde de güvenlik eksikliğinin yanında astronomik ücretler bizleri sıkıntıya sokmaktadır. Bir an önce bu konuya çözüm bulunmasını istiyoruz ama bir türlü olumlu bir gelişme göremiyoruz. Diğer bir konu ise pis su ve sintine suyu alım sıkıntısıdır. Ayvalık’ta gümrük sahası içinde bulunan Belediyeye ait bir alım tesisi mevcut bulunmaktadır. Bu durumda bizim gümrük sahası içine girip atığımızı vermemiz çok sıkıntı yaratmaktadır. Çünkü gümrük her saat bu atığı vermemizi haklı olarak uygun bulmamaktadır. Bize sabah 9-10:30 saatleri arasında gelip atığımızı verebileceğimiz söyleniyor ancak zaten gemiler saat 11:30 da sefere çıkacaklarından durum içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. Zaten herkes gidip atığını vermeye kalktığı zaman bu seferde 20 geminin aynı anda geldiğini düşünürsek hem gümrük iskelesinde kaos yaşanmakta hem de 20 geminin hepsinin atığını verebileceği kadar zaman bize tanınmamaktadır. Bu durumun çözülmesi için yerel yönetim ve gümrük yetkilileri ile görüşmelerimiz sürmektedir. Yetkililerin bu duruma duyarsız kalmayacaklarına inanıyorum. Çünkü bu sorunlar hepimizi üzen sorunlardır. Ayvalık’ta ve Türkiye’de denizlerimizi paylaştığımız tüm meslektaşlarıma hayırlı, kazasız, bol kazançlı sezonlar diliyorum. Yolunuz açık, pruvanız neta olsun. Hayırlı seyirler. İzmir Deniz Ticaret Odası | 9 DENİZ SPORLARI Mihri Çelik Marka yaratmada zorluk çeken ülkemiz bir dünya markası olma yolunda Alaçatı ve Rüzgar Sörfü Değerli dostlar, dünyanın en beğenilen üç rüzgar sörfü merkezinden biri Alaçatı’dır. Alaçatı, rüzgar sörfüne, özellikle çocukların rüzgar sörfü eğitimine çok uygun coğrafi konumu, meteorolojik ve oşinografik özellikleri ile dikkatleri üzerinde toplamaya devam ediyor. Bunun yanında hem tanıtım eksikliği, hem hukuki zemin ve buna bağlı olarak yetersiz tesislerde yapılmaya çalışılan rüzgar sörfü turizmi hak ettiği büyüklüğe ve zenginliğe ulaşamıyor. 10 | Temmuz 2014 Ş u an bölgede ekonomik boyutu 20 milyon TL/yıl olan deniz turizminin, atılacak bazı hukuki ve ticari adımlarla boyutunun 80 milyon TL/yıl’ı bulması kaçınılmazdır. Rüzgar sörfü sporu 7’den 70’e her yaşta yapılması mümkün ve katma değeri yüksek bir spor ve deniz turizm dalıdır. Dünyada rüzgar sörfü turizminin potansiyeli ve ekonomik büyüklüğü gözlerinizi kamaştıracak bir şekilde büyürken ve elimizde doğal bir cennet varken, 12 ay yapılabilmesi mümkün olan rüzgar sörfünü, yetersizlik ve ilgisizlikle 3 aya indirgemek, hem yazıktır hem de doğanın bize vermiş olduğu kaynağı boşa harcamaktır. Rüzgar sörfü doğal bir spordur, çevreyi bozmadan, betonlaştırmadan, abartısız ve estetik kıyı tesisleri ile büyük sıçramalar yapılabilir. Sörf turizmi deyince, etrafı otellerle çevrili bir koyu düşünen insanlara tekrar seslenmek isteriz ki, sörf, yapısı itibarıyle doğallığın yüzüdür. Dünyanın en önde gelen rüzgar sörfü noktalarından biri olarak kabul edilen ve bir marka olma yolunda uzunca bir yol kat eden bölgenin altyapı, imar ve tesis konularında gerekli gelişimi sağlanamaz ise yola devam konusunda rakiplerinin gerisine kalarak, yerel kalması DENİZ SPORLARI kaçınılmazdır. Kıyasıya rekabetin yaşandığı günümüz dünyasında, ülkemiz mutlak ve göreceli rekabetçi üstünlüklerini kullanmalı ve en ufak bir üstünlüğü bile fırsata çevirmelidir. Marka değeri olan bu bölgedeki işletmelerin faaliyetlerini çözümsüz sorunlar arasında el yordamıyla sürdürmekte olduğunu gözlemlemekte, bunun için yetkililerin acil önlemler alıp uygulamasının zamanının geldiğini düşünmekteyiz. Bu çerçevede görebildiğimiz, dokunabildiğimiz sorunları ve önerilerimizi aşağıda sizlerle paylaşıyoruz. Rüzgar sörfü sporunun sadece yaz sezonunda sınırlı kalmaması ve 12 aya yayılması için gerekli çalışmalar ve tanıtımlar yapılmalıdır. iyileştirilerek daha güvenli hale getirilmesi, hayati öncelikli konular olarak değerlendirilmeli ve ilgili tüm kamu kurumlarının bir araya gelerek sonuç odaklı çalışmalara katkı sağlaması bir an önce gerçekleştirilmelidir. sektör ile ilgili mevzuat boşluklarının giderilmesi için fırsatın kaçmasını, bölgenin mevcut dinamizminin kaybolmasını beklememeliyiz. Alaçatı’nın yol, temizlik, çevre düzeni ve benzeri temel altyapı eksiklikleri ve Rüzgarınız Bol Olsun. - Mevzuattan kaynaklanan eksikliklerin derhal giderilmesi için ilgili birimler koordinasyona geçmelidir. - Mevzuata aykırı hareketlere izin verilmemeli, rüzgar sörfü yapılan işletmelerin denetimleri arttırılmalıdır. Havadan para kazanma deyiminin tam karşılığını Alaçatı’da görüyoruz, “Rüzgar satarak” ekonomimize katkı sağlamak ve rüzgar sörfü sporunun gelişimine katkıda bulunmak için kısır çekişmelerden uzaklaşmalı, doğru stratejik yönetim ve planlama ile ülke ve bölge menfaatlerinde buluşmalıyız Rüzgar sörfü okullarındaki eğitim ve sörf sporcularının faaliyetleri sırasında, karada ve denizde can güvenliği en üst seviyede tutulmalı ve bunun için gerekli tüm önlemler alınmalı, acil müdahale için gerekli kurtarma yardım ve tıbbi hizmet noktaları sağlanmalıdır. Mevcut tesislerin ve belediyenin işbirliği ile kullanılan deniz ve kara alanlarının temizliği ve çevre düzenin sağlanması, rüzgar sörfü bölgesine ulaşımı sağlayan ana ve tali yolların İzmir Deniz Ticaret Odası | 11 GEMİ TEDARİKÇİLİĞİ Osman Bilgin* Gemi Tedarikçiliği Sektörüne Genel Bir Bakış Ticaretin ortaya çıkış nedeni, insanın ihtiyaçlarını karşılama arzusudur. İnsanoğlunun varoluşundan itibaren temel ihtiyaçlarını karşılamak için, üretimde bulunmak, elindeki ürünleri korumak ve ticaret yapmak gibi ekonomik karakterli çeşitli faaliyetlerde bulunduğu bir gerçektir. K aynakların kısıtlı olmasından dolayı insan, kendinde olmayan mal veya hizmeti bir başkasından sağlamak istemiş, bunun için de kendinde bulunan mallar ile değiş tokuş yapmaya başlamış, uzak veya yakın bir yere gidebilmek için tarih boyunca deniz seferleri düzenlemiş ve yaşamlarını sürdürebilmek için ihtiyaç duydukları ürünlerin başka ülkelerden taşınmasını sağlamak amacıyla çözümler üretmiştir. Paranın keşfi, ticaretin kolaylaşmasını ve yaygınlaşmasını sağlamıştır. Taşımacılığın da gelişmesi ile birlikte ticaret bugünkü halini almıştır. Bir ülkenin refah seviyesine ulaşabilmesi için dış ticaretin kesinlikle gerekli olduğundan hareketle, güçlü bir ordu ve donanmaya sahip olmanın yanında, büyük bir ticaret filosuna da ihtiyaç olduğu ve bunu başarabilen ülkelerin daha çok koloniye sahip oldukları, bu yolla deniz ticaret yollarını ellerinde tutabildikleri ve rakiplerine * TURSSA - Gemi Tedarikçileri Derneği: Yönetim Kurulu Üyesi & Genel Sekreter 12 | Temmuz 2014 karşı üstünlük sağladıkları, Dünya tarihinde sürekli olarak karşımıza çıkan bir olgudur. Dolasıyla, ‘Denizcilik’ insanlık tarihi kadar eskidir diyebiliriz. Ülkemizin coğrafi konumu ile stratejik bir öneme sahip olması nedeniyle, ilk çağlardan beri deniz ticaretinin en aktif noktalarından biri olan Ege, Karadeniz ve Akdeniz kıyıları günümüzde de denizcilik dünyasının ilgi odağı durumundadır. Uluslararası denizcilikte yoğun bir gemi trafiğine sahip, Karadeniz’e giriş için tek su yolu olan İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nın da ülkemiz sınırları içinde yer alması, bölge ülkeleri ve bölgeyle ticari bağlantıları olan ülkeler içinde Türkiye’nin önemli bir müttefik olması gerektiği gerçeğini daima yansıtmaktadır. Çevre dostu, düşük maliyetli ve güvenli olması sebebiyle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de uluslararası ticaretin büyük bir bölümü deniz yolu ile gerçekleşmektedir. Denizcilik sektörü ihtiyaçları doğrultusunda yan endüstrilerin oluşmasına olanak sağlamıştır. Denizciliğe bağlı olarak gelişen, ancak önemi tam olarak fark edilemeyen ‘Kumanyacılık’ olarak da tanımlanan ‘Gemi Tedarikçiliği Sektörü’, uygulama alanı, ticaret hacmi ve uluslararası deniz hukuku göz önünde bulundurulacak olursa gerçekten özel düzenlemeler ve ilgi isteyen bir sektördür. Gemilere her türlü gıda ürünü, teknik malzeme ve hizmet temini ; gemi tedarikçiliği mesleği içerisinde birincil faaliyettir. Ayrıca gemi tedarikçisi, gemilere; güverte ekipmanları, makine ve motor yedek parçaları, bayrak ve flamalar, notik yayın ve neşriyat, güvenlik ve emniyet ekipmanları, kişisel koruyucu çalışma kıyafetleri gibi teknik malzemelerin temin edilmesi ile de ilgilenir. GEMİ TEDARİKÇİLİĞİ sektörü karşılaşılan prosedür sıkıntılarından arındırmak, pazarı genişletmek ve ihracatın artmasına katkıda bulunmaktır. Türkiye’nin AB müktesebatı uyum çalışmaları kapsamında sektörümüzü ilgilendiren alanlarda aktif rol alması da önemle üzerinde duracağımız başka bir husustur. Dünya ülkeleriyle rekabet halinde olan gemi tedarikçilerinin iş hacmini artıracak bazı düzenlemelerin yapılması konusunda beklentileri vardır. Türkiye; boğazlardan geçen gemilerin yanı sıra, limanlara ve tersanelere gelen gemiler de göz önüne alındığında ciddi bir ikmal potansiyeline sahiptir. Gemi tedarikçileri ağırlıklı olarak, temin edilmesi istenilen ürünler bir ‘talep listesi’ şeklinde hazır edildiğinde işe dâhil olurlar. Bu talep listesi, ihtiyaçlar dahilinde teslim gününe kadar sürekli güncellenebilir. Tedarikçiler, aynı zamanda geminin limanda, alargada yada tersanede kaldığı sürede ihtiyaç duyacağı herhangi bir hizmet konusunda da yardımcı olmaktadırlar. Gemilere tedarikçiler tarafından sağlanan belli başlı hizmetler; • Taze sebze-meyve ve gıda ürünleri, donmuş gıda, kuru gıda ve konserve ürünleri, kuzine ve kabin ürünleri, temizlik malzemeleri, bayrak, flamalar ve notik yayınlar, güvenlik, emniyet ve seyir ekipmanları, teknik malzemeler ve makina yedek parçalarını içeren ürünlerin temin edilmesi, • Gemilerin teknik bakım ve onarımı, havuzlama ve survey hizmetleri, emniyet ve yangın söndürme ekipmanlarının denetimi ve sertifikalandırma işlemleri, tatlı su, yakıt , kimyasal malzemeler ve boya temini, gaz dolum servisleri, çöp ve atık toplama hizmetleri, ambar temizleme hizmetleri, karina temizliği, ilaçlama servisi gibi hizmetlerinin sağlanması, • Gemide veya karada tamir, ana ve yardımcı makine onarımı, yedek parça üretimi yaparak gemideki eksikliklerin giderilmesi, • Gemi demiri ve zinciri tedariği, çelik halat, polyester & polipropilen halatlarının temini ve sertifikalandırma işlemleri ve ilgili aksesuarlar ile geminin donatılması, Ülkemiz limanlarına gerek ticari, gerekse turizm amaçlı gelen gemiler ile boğazlardan transit geçiş yapan gemilerin sayısı dikkate alındığında, tedarikçilik sektörünün ülke ihracatına önemli bir destek oluşturabileceği gerçeğinden hareketle, ülkemizin önde gelen gemi tedarik firmalarının kurmuş olduğu ve dünya üzerindeki gemi tedarikçilerinin üyesi olduğu uluslararası bir birlik olan ISSA (International Ship Suppliers Association & Services)’da Yönetim Kurulu Üyesi’de olan TURSSA - Gemi Tedarikçileri Derneği, sektörün geleceğini daha verimli, kaliteli ve diğer komşu ülkelerle rekabet edebilir hale getirmek amacıyla 2003 yılından bugüne yoğun bir faaliyet yürütmektedir. Günden güne gelişmekte olan gemi tedarikçiliği sektörümüzü daha da ileriye götürmek için, en temel amacımız, Tedarikçilerin amacı hem hizmet verilen gemi sayısını arttırmak, hem de satılan ürün miktarı ve çeşitliliğini arttırmaktır. Türkiye, iklim avantajı ile, taze sebze ve meyvenin doğal ortamında yetiştiği bir ülkedir. Türkiye’ye gelen gemilerin yüzde 30’una ikmal yapılabildiğini tahmin etmekteyiz. Bu şekilde, tedarikçilerin, 300 milyon dolarlık bir girdi sağladıkları düşünülmektedir. Amaç, pazarı daha da büyütmek olup, devletimizden rahat ve çabuk operasyon imkânı sağlaması, prosedürlerin ve gümrük duvarlarının sektörü bu kadar zorlamaması talep edilmektedir. Bu doğrultuda, markalaşma ve pazarlama faaliyetlerini güçlendirme adına sarf edilen çaba ile istenilen kalite ve fiyat avantajı yaratılarak Türkiye’yi Avrupa’nın tüm limanlarına karşı çok ciddi bir alternatif ve rakip konumuna getireceğimize olan inancımız tamdır. İzmir Deniz Ticaret Odası | 13 YATÇILIK Argun Gündüç Tekne Yolculuğu ve Alınması Gereken Tedbirler Havaların ısınmaya başladığı bu günlerde tekneleri ile geziye çıkacak amatör denizcilere birtakım önerilerde bulunmak istiyorum. B ilindiği gibi; tekne yolculuğu, araba ile yapılan kara yolculuğuna hiç benzememektedir. Arıza yapan bir arabayı yolun kenarına park edip yardım isteme şansımız vardır ancak denizde maalesef böyle bir olanağa sahip değiliz. Bu nedenle teknede kullanılan her türlü makine ve cihazın tüm bakımlarının ve kontrollerinin yapılmış ve çalışır durumda olması gerekmektedir. Bakım ve kontrollerin yapılmış olması, arıza ile karşılaşılmayacağı anlamına gelmez. Bu nedenle, beklenen ve beklenmeyen her türlü arızaya karşı mutlaka hazırlıklı, tedbirli ve eğitimli olmak mecburiyeti vardır. Teknede kullanılan malzeme ve teçhizatın denize uygun kalitede olması birinci koşuldur. Çalışan teçhizatın, sık arıza yapabilecek parçalarının, mutlaka teknede yedeklenmesi gerekmektedir. Bununla beraber, tekne kullanan kişilerin, çalışan teçhizata, bir arıza durumunda, en yakın limana ulaşacak kadar, arızaya çözüm üretecek bilgi ve deneyim ile donanmış olmaları gerekmektedir. Bununla birlikte,seyir öncesi mutlaka hava şartlarının, seyahat süresince nasıl olacağının ve bu şartların, teknenin seyrine uygun olup olmadığının kontrol edilmesi gerekmektedir. (www.poseidon.com ve www.windguru.com sitelerini öneririm) Ayrıca gidilecek rotanın harita üzerinde belirlenerek, yol üzerinde karşılaşılabilecek sığlıkların, görünen veya görünmeyen kayalıkların yerlerinin tespit edilip rota üzerinde işaretlenmesi, girilecek limanların, tekneye uygun derinlikte yanaşma yerlerine haiz olup olmadığı titizlikle incelenmelidir. Seyir sırasında, dümende olan kişinin, önceden belirlenmiş rota üzerindeki bu bilgileri sürekli kontrol ederek yol alması gerekmektedir. Mümkün olduğunca aydınlıkta yol alınmasını ve hava kararmadan bir limana girilip demirlenmesini öneririm. Karanlıkta yerlerin doğru tespiti çok güç olmaktadır. Her şeyin kolayına olduğu, eğlenceli seyirler dilerim. 14 | Temmuz 2014 TEKNOLOJİ VE İNOVASYON Doç. Dr. Selçuk Nas* E-seyir (e-navigation) E-seyir, uluslararası deniz ticaretinde artan emniyet ve güvenlik ihtiyaçlarına cevap verebilmek amacıyla, gemi ve sahil arasındaki verilerin daha iyi organize edilmesini ve ikisi arasında daha iyi veri transferi ve iletişimi sağlamak üzere IMO’nun himayesinde geliştirilen bir kavramdır. B u kavramın mutfak çalışmaları STW alt komitesine bağlı ve başkanlığını John Erik Hagen’in yaptığı “e-seyir çalışma grubu” tarafından yürütülmektedir. E-Seyir, gemilerin bir rıhtımdan diğer bir rıhtıma giderken yönetilen seyir sürecinin ve bu süreçteki ilgili tarafların sağladığı hizmetlerin deniz emniyeti/güvenliği ve deniz çevresinin korunması amacıyla geliştirilmesinde gemi üzerindeki ve sahildeki bilgilerin elektronik olarak uyumlu halde toplanması, birleştirilmesi, değişimi, sunumu ve analiz edilmesi olarak tanımlanmaktadır. Genel olarak ise e-seyir kavramı, deniz ulaştırmasında karar verme süreçlerini desteklemek amacıyla geliştirilen bir bilgi yönetim sistemi olarak tanımlanabilir. E-seyir, kavramının uygulanacağı öncelikli alanlar; • Elektronik seyir haritaları, • Mevkilendirme (uydu ve kara servislerinin birlikte kullanımı) • Gemi bilgileri (Rota, rota açısı, manevra parametreleri vb.) • Haberleşme (Gemi-gemi, gemi-sahil, sahil-gemi) • Bütünleşik ekranlar (Gemide ve sahilde) • Bilgi önceliklendirmesi ve uyarı özelliği olarak sıralanabilir. Sistemin paydaşlarına sağlayacağı faydalar sıralanacak olur ise; köprüüstü seyir sitemlerinde ve kara istasyonlarında kullanışlı ve standart ara yüzlerin geliştirilmesi, insan hata oranlarının azaltılması, kararların zenginleştirilmiş olarak verilmesi ve doğal olarak da seyir can ve mal emniyeti ile çevrenin korunması olarak sıralanabilir. E-seyir uygulamalarının başlıca paydaşları ise; gemi, gemi trafik yönetim servisleri, liman otoritesi, teknik-seyir hizmetleri (kılavuzluk, römorkör, palamar), liman işletmeleri, acente olup, diğer paydaşlar ise; gümrük, deniz polisi, sağlık, arama kurtarma servisleri sayılabilir. Bu paydaşlar, ihtiyaçları olan bilgileri ve kendi ürettikleri bilgileri belirli protokoller kapsamında elektronik olarak birbirleri ile paylaşabileceklerdir. E-seyir kavramının hayata geçirilmesi amacıyla IMO, 2014 yılında “E-seyir Uygulama Planını” yürürlüğe koymuş olup, belirlenen uygulama stratejileri aşağıdaki şekilde sıralanmıştır. • Taraflara ve kurumlara düşen sorumlulukların tanımlanması. • Geçiş düzenlemeleri. • Geçişte uygun yol haritaları ile birlikte aşamalı uygulama planları. • Kullanıcıların güncel ihtiyaçlarının, uygulanma için yapılan programın ve kaynak yönetimine ait önceliklerin belirlenmesi. • Yeni teknolojilerin tanımlanmış ve gelişen kullanıcı ihtiyaçlarını en iyi şekilde nasıl karşılayabileceğine ait sistematik değerlendirme önerileri. • Uzun vadede e-seyir gereklerini yerine getirmek için gerekli her türlü teknoloji ve kurumsal düzenlemelerin geliştirilmesi için bir plan. • Paydaş gruplarına e-seyir kavramının tanıtılması ile ilgili öneriler. • Uygulama ve geliştirme için potansiyel finansman kaynaklarının tanımlanması. E-Seyir kavramının uygulamaya geçişi ve paydaşların bu sistemle uyumlu hale gelişi bir süreç alacaktır. Bu süreç içerisinde öncelikle gemi köprüüsütü ekipmanları ve haberleşme teknolojilerinde yenilikler yapılması gerekmektedir. Ayrıca e-seyir ile ilgili tanıtım ve bilgilendirme toplantılarının yapılması da önerilmektedir. Sonuç olarak e-seyir uygulaması kapsamında inovasyon ve araştırma bekleyen alanlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir. 1. E-seyir uygulamalarına yönelik köprüüsütü ekipmanları ve haberleşme teknolojileri. 2. E-seyir uygulamalarında kullanıcı beklentilerinin belirlenmesi. 3. Gemilerdeki mevcut bilgi yönetim sistemlerinin e-seyir kavramı ile uyumlu hale getirilmesi. 4. Denizcilik eğitim kurumlarında, özellikle de “Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği” bölümlerinde müfredat geliştirilmesi. 5. Eğitim teknolojilerinde e-seyir uygulamalarına yönelik modüllerin geliştirmesi. * D.E.Ü Denizcilik Fakültesi İzmir Deniz Ticaret Odası | 15 AKADEMİK SAYFALAR Yrd. Doç. Dr. Saniye Türk Çulha* Su Kalitesinin Belirlenmesinde Kullanılan Biyoindikatör Türler Kirliliğin söz konusu olduğu ortamlarda ekosistem dengesinin bozulmasına, ortamdaki canlı organizmalar çeşitli tepkiler gösterirler. Bu tepkiler arasında oldukça kolay gözlenebilen bazı ekolojik özellikler vardır. Bu özelliklerin en tipik olanları, dağılım özellikleri olarak adlandırabileceğimiz tür çeşitliliği, tür zenginliği, bolluk ve benzerlik değerleridir. Kirlenme, bir grup organizmanın ortamı terk etmeleri veya yok olmalarına neden olabilse de, diğer bazı organizmalar direnerek ortamdaki varlıklarını sürdürebilirler. * İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Temel Bilimler Dekan Yrd. 16 | Temmuz 2014 B u organizmalar önceleri “duyarlı organizma” olarak adlandırılmış ve bazı araştırıcılarda alternatif olarak “biyoindikatör” veya yalnızca “indikatör” olarak belirtmişlerdir. Bu organizmalar “biyolojik indikatör”, “biyolojik monitör” ve “biyobirikim indikatörü” olarak da adlandırılmıştır. Bu türler ortam koşulları uygun olsa bile koşullardan birinin eksikliğine karşı duyarlılık gösterirler ve bu faktör böyle türlerin gelişmesinde sınırlayıcı rol oynar. Bir türün bir bölgedeki mevcudiyeti ve bolluğu belirli ekolojik koşullara bağlı olup, bu belirli ortamların göstergesi olabilmektedirler. Biyolojik indikatör türler, sulardaki biyolojik durumu anlamamıza imkan sağlayan yegane çevresel indikatörlerdir. Özellikle sucul ortamdaki mevcut kirliliğin belirlenmesinde, canlı organizmaların ortamı tanımlamalarında çok iyi belirteç olmaları, bu organizmaların bilimsel araştırmalarda daha fazla kullanılmasına imkan sağlamıştır. Su kalitesinin belirlenmesinde biyologlar 5 grup organizma belirlemişlerdir; 1. Balıklar, 2. Dip Faunası (Annelida, Polychaeta, Aschelminthes, Arthropoda, Mollusca, Echinodermata), 3. Algler, 4. Bakteriler (İndikatör Bakteriler) ve 5. Planktonik (Planktonik İndikatör Türler) organizmalar. Bu türler besin zincirinin her halkasından seçilip kullanılmakta ve denizlerde kirlilik yaratan pek çok etken maddenin tespit edilmesi ve bilgi edinilmesine imkan sağlamaktadırlar. Bunların bazıları baskın oldukları halde bazıları baskın tür kadar önemli olmazlar, ancak belli çevresel koşulların ve tür topluluklarının göstergesi olarak kullanılabilirler. Örneğin, alabalıklar soğuk ve bol oksijenli akarsuların; Oligochaeta’dan Tubifex sp. türleri kirli tatlı suların; Polychaeta’dan Capitella capitata türü kirli denizlerin gösterge türüdür. Alabalık (Salmo trutta), düşük sıcaklıktaki oksijeni bol akarsuların göstergesi olarak kullanılırken, Sazan (Cyprinus carpio), sıcaklığı daha yüksek, oksijeni düşük, dibi çamurlu ortamlarda yaşamlarını sürdürebilir. Oksijeni çok düşük kirletilmiş tatlı sularda ise balıklar yaşamamaktadır. Denizsel ortamda yaşayan ve ok kurtları olarak bilinen iki Sagitta türünden; Sagitta setosa kıyısal suları karakterize ederken, Sagitta elegans oseanik sularda dağılım gösterir. Özellikle bazı algler ve sucul çiçekli bitkiler kirliliğin göstergesi olarak bilinir. Demersal balıklardan Gobius niger (Kaya balığı), pelajik balıklardan ise Liza aurata ve Mugil capito gibi kefal türleri kirli bölge için örnek verilebilir. Kaya balıkları Gobius niger tüm Akdeniz de kirli ortamların indikatör türlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Fitoplankton ve bentik alglerin ağır metal iyonlarını önemli oranda bağlama yetenekleri bulunmaktadır. Bazı balıkların besinlerini oluşturan fitoplankton, zooplankton ve algler ağır metalleri bünyelerinde bağlamalarıyla balıkların ölümüne ve insanlarca tüketilmesi ile de zehirlenmelere neden olmaktadır. Organik ve inorganik kirliliğin en fazla olduğu alanlarda yaşayabilen tipik türler olarak Chlorophyta ve Cyanophyta üyeleri görülmektedir. Posidonia oceanica, Cymodocea nodosa temiz bölgeleri indike eden türlerdir. Temiz bölgelerin biyolojik indikatörleri olarak da tanımlanabilmektedirler. AKADEMİK SAYFALAR Yeşil alglerden Ulva rigida, Ulva lactuca, Enteromorpha linza, E. intestinalis, kırmızı alglerden Gracilaria verrucosa denizlerimizde geniş dağılım gösteren kirlilik indikatörü türlerinin başında gelir. Posidonia sp., çoğu Cystoseira türleri ve Cymodocea nodosa temiz suların göstergesi olan deniz çayırlarındandır. Crustacea klasisinin en önemli Subklasisini Malacostarca oluşturur. Bunlardan Decapoda ordosu, Crustacea sınıfı içinde en yüksek organizasyonlu formları kapsar. Gammarus insensibilis, G. crinicornis, G. aequicauda gibi türler de nehir ağızlarına yakın sahil kesimlerinde acı suları karakterize eden türlerdir. Denizel ortamda bu türlerden birine rastlanılırsa, bu alana dökülen bir tatlı su girişi var demektir. Jassa spp. türleri ise organik kirliliğe karşı dayanıklı olan türlerden biridir. Isopod türlerinden Asellus aquaticus temiz suları karakterize eden türlerdir. Corophium volutator, organik kirliliğin yoğun olduğu bölgelerde yaşayabilen bir türdür. Bivalvler, özellikle midye ve istiridyeler çok kullanılan organizmalardır. Ortamdan kolay toplanırlar, büyüme deneylerinde kolaylıkla kullanılabilirler ve kirleticileri çok iyi biriktirirler. Tüm yıl boyunca yapılacak deneylerde kullanılacak larvaların elde edilmesi içim laboratuvarda yetiştirilebilirler. Denizlerde bol miktarda bulunmaları, metalleri yüksek yoğunluklarda biriktirip, bunları uzun bir süre bünyelerinde tutmalarından dolayı midyeler, sularda kirliliği yansıtan biyolojik indikatörlerin başında gelmektedirler. Bu organizmalardan biri olan Mytilus sp. ve Patella sp. farklı biyotopları temsil eden Mollusca türleri olup, bulundukları ortamdaki maddelerin toksisite derecesini veren türler olarak kabul edilmektedir. Çalışmalarda kullanılan Mytilus galloprovincialis, Patella caerulea, Rapana venosa, Chamelea gallina, Ostrea edulis ağır metallerin biyoindikatörü olduklarından en çok kullanılan türlerdendirler. Özellikle Mytilus galloprovincialis sessil ve gıdalanma rejimi filter- feeding (gıdalarını süzerek alanlar) olup, MED-POL akdeniz kirliliği araştırmalarında ve birçok araştırıcı tarafından ağır metal kirliliği ile çalışmalarında ortak tür olarak seçilmiştir. KAYNAKLAR Katalay, S., Parlak, H., 2002. Su Kirliliğinin, Gobius niger Linn., 1758 (Pisces: Gobiidae)’in Kan Parametreleri Üzerine Etkileri. E.Ü. Su Ürünleri Dergisi. Journal of Fisheries & Aquatic Sciences, Cilt.19, Sayı 1-2, s.115-121. İzmir. Ergen, Z. 2004. Yüksek Lisans Ders Notları, E.Ü. Su Ür. Fak., Bornova, İzmir. Öztürk, M. 1991. Sinop İli İç ve Dış Koy ve Limanlarında Yayılım gösteren İki Omurgasız ve İki Alg Türünde Bazı Ağır Metallerin Birikim Düzeyleri Üzerine Bir Araştırma. Doktora Tezi, OMÜ, Fen Bil. Fak. Şubat, Sinop s. 84. Özel, İ. 1992. Planktoloji Cilt I. Ege Üniversitesi Su ürünleri Fakültesi Yay. No:145, E. Ü. Basımevi Md., Bornova, İzmir, 270 sayfa. Phillips, D. J. H. 1977. The Use of Biological Indicator Organisms to Monitor Trace Metal Pollution in Marine and Estuarine Environments, Environ. Pollut. 13:281-317. Phillips, D. J. H. and Rainbow, P. S.,1994. “Biomonitoring of Trace Aquatic Contaminants”. Environ. Management Series, Chapman & Hall, London. Sunlu, U. 1998. Homa Dalyanı ve İzmir Körfezi’nin (Ege Denizi) Farklı Bölgelerindeki Kirlenme Durumu İle Bazı Ekonomik Balık Türlerindeki Ağır Metal Düzeylerinin araştırılması, E.Ü. Su Ür. Der. Cilt 15 No: 3-4 S.241-261, İzmir. Topkaya, B., Şen, B. 1993. Su Kalitesinin Belirlenmesinde Kullanılan Yöntemler ve Su Ürünleri Açısından Önemi, Mezuniyetin İlk Yılında Doğu Anadolu Bölgesi I. Su Ürünleri Sempozyumu, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fak. Su Ürünleri Bölümü, 23-25 Haziran, S. 584 – 592, Erzurum. Uysal, H., Yaramaz, Ö., Tuncer, S., Parlak, H. 1989. Ege Denizi Kıyılarında Polusyon Durumu, Organizma ve Ekosistemdeki Etkileriyle İlgili Araştırmalar. E.Ü.S.Ü. Der. Journal of Fisheries. Cil6 Sayı 21-22-23-24,S. 144-159, İzmir. Ünsal, M. 1998. Kirlilik Deneyleri, Yöntem ve Sonuçların Değerlendirilmesi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Su Ürünleri Araştırma Enst. Müd., Seri A, Yay. No:11, Bodrum, S. 168. Yarsan, E., Bilgili, A., Türel, İ. 2000. Van Göl’ünden Toplanan Midye (Unio Stevenianus Krynicki) Örneklerindeki Ağır Metal Düzeyleri. Tr. J. Vet. Anim. Sci. Vol: 24, S.93-96. İzmir Deniz Ticaret Odası | 17 DENİZ HUKUKU Av. Barış Çalık Kabotaj Hakkında D evletlerin deniz ve iç sulardaki egemenlik yetkilerinin bir sonucu da kabotaj konusunda getirilen düzenlemelerde kendisini gösterir. Deniz kabotajı temel olarak bir devletin limanından alınan yük veya yolcunun doğrudan doğruya aynı ülkenin bir başka limanına deniz yolu ile taşınması anlamına gelir. Fakat deniz kabotajı kavramı sadece yük ve yolcu taşınması ile de sınırlı kalmayarak, denizde kurtarma yardım, kılavuzluk, römorkaj, balıkçılık vs. faaliyetlerde de kendisini göstermektedir. Devletler çok kere ticaret filolarını korumak için kabotaj faaliyetlerini kendi bayraklarını taşıyan gemilere hasretmekte, dolayısı ile yabancı bayrak taşıyan gemileri bu faaliyetlerden men etmektedirler. Bu halde de yabancı bayraklı gemiler aleyhine bir "kabotaj yasağı" konulmuş, milli gemiler lehine de "kabotaj tekeli" tesis edilmiş olur. Kabotaj sınırlamaları ise örneğin Almanya gibi bazı devletlerde sadece gemi bazında uygulanırken, ülkemizde bu sınırlamalar hem gemi hem de deniz ticareti faaliyetinde bulunan kişilerin uyruğu bakımından da uygulanmaktadır. İngiltere gibi denizcilikte gelişmiş ve güçlü deniz ticareti filosuna sahip devletler ile Belçika gibi kıyıları kısa olan bazı devletler, deniz kabotajı ile birlikte getirilen yasaklamalara karşı çıkarken, Fransa, Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz gibi uzun kıyılara sahip ülkeler ile deniz ticaret filolarını korumak isteyen diğer devletler ise deniz kabotajı ile getirilen yasaklamaları savunmaktadırlar. Kabotaj sınırlamaları uygulayan devletler bu sınırlamaları çoğunlukla tüm ülke genelinde uygulanırken bazı ülkeler kabotaj sınırlamalarını sadece belli bölgeler için öngör- 18 | Temmuz 2014 müşlerdir. Örneğin Danimarka kendi kıyılarında kabotaj sınırlaması uygulamazken, yine kendisine bağlı Faroe Adaları limanları için kabotaj tekeli tesis etmiştir. Kabotaj sınırlamaları lehine ileri sürülen düşüncelerin temelinde öncelikle denizciliğin, deniz filosunun ve teknolojisinin rekabetten korunması ile geliştirilmesi kaygısı yer almaktadır. Bunun yanı sıra İtalya ve İspanya gibi bazı devletler kabotaj sınırlamasının olmaması halinde denizdeki iş sahasının ve deniz adamlarının refah ve hayat standartlarının olumsuz yönde etkileneceğini, kıyıları uzun ve birçok adası bulunan devletler bu adalara ulaşımın sağlanmasını bir "kamu hizmeti" addettikleri için, muhtelif devletler de güvenlik kaygıları ile kabotaj sınırlamalarını gerekli görmekte ve savunmaktadırlar. Örneğin Yunanistan sahip olduğu adalara yaptığı taşıma işlerini "kamu hizmeti" olarak görmekteyken, diğer taraftan da Türkiye'ye kendi anlayışına göre "tehlikeli" ölçüde yakın saydığı adalarına yapılacak taşımalarda ulusal güvenlik nedeni ile kabotaj sınırlamalarını savunmaktadır. Anılan nedenler de Avrupa Birliği içerisinde, birliğe üye devletlerin birbirlerine karşı kabotaj yasağının kaldırılmasına ilişkin müzakerelerde son derece tutucu davranılmaktadır. Buna karşılık İngiltere ve İrlanda, Avrupa Birliği içerisinde her türlü kabotaj yasağına karşı çıkmakta ve serbestlik ilkesini savunmaktadır. Kabotaj sınırlamasına karşı olan devletler ise genel olarak bu yönde bir sınırlamanın rekabet ortamını engellediğini, bu yöndeki sınırlamaların yerel tekelleşmelere yol açtığını buna bağlı olarak navlun ücretleri ile masrafların yükseldiğini, hizmet kalitesinin düştüğünü, eski ve güvensiz gemilerin hizmette kaldığını, bundan ise çevrenin dahi olumsuz etkilendiği belirtmektedirler. Osmanlı Devleti zamanında mevcut kapitülasyonlar yabancı gemiler hakkındaki kabotaj sınırlamasını engellemekteydi. Birinci Dünya Savaşının patlak vermesiyle de 1914 tarihli padişah iradesi ile kaldırılma çabasına girişilen kapitülasyonlar nihayetinde 1923 tarihli Lozan Anlaşması ile yok edilmiş ve hali ile kabotaj sınırlamalarının koyulmasının önü açılmış idi. Bu gelişme ile ülkemizde 19.04.1926 tarih ve 815 sayılı Türkiye Sahillerinde Nakliyatı Bahriye ve Limanlar ile Kara Suları Dahilinde İcrayı San'at ve Ticaret Hakkında Kanun (Kabotaj Kanunu) yürürlüğe konularak konu düzenlemiş ve kabotaj sınırlamaları koyulmuştur. Kanunun 1 inci maddesi "Türkiye sahillerinin bir noktasından diğerine emtia ve yolcu alıp nakletmek.......yalnız Türk sancağını hamil sefain (gemiler) ve merakibe (binekler) münhasırdır." demekte, aynı kanunun 2 nci maddesi "Nehirler, göller........ bilumum karasularına dahil bulunan körfez, liman, koy ve sairede...... seyrüsefer ve nakliyat icra etmek sureti ile ticaret hakkı Türkiye tebaasına münhasırdır" denektedir. Bu hükümler gereğince ülkemizde bir kabotaj seferinde kullanılacak gemi ve bu taşımayı yapacak şahıs bakımından ikili bir sınırlama mevcuttur. Buna göre ülkemizde bir geminin kabotaj taşıması yapması için öncelikle TTK m.940'da sayılan şartları yerine getirmiş olması ve Türk Bayrağı çekme hakkına sahip olması gereklidir. Yoksa bu geminin gerçekten de bir Türk gemisi olması şart değildir. Zira TTK madde 941 uyarınca Türk Bayrağı DENİZ HUKUKU çekme hakkına sahip bir yabancı gemi de TTK madde 940 delaleti ile iznin devam ettiği müddetçe kabotaj seferi yapabilmektedir. Bunlara karşılık geçici süre ile yabancı bayrak çekmesine izin verilmiş Türk gemisi ise bu izin süresinde kabotaj seferi yapmaktan men edilmektedir. Ülkemizde bir geminin kabotaj taşıması yapması için çektiği bayrak şartının yanında sahip olması gereken diğer bir şart ise, bu ticareti yapacak kişinin Türk olması şartıdır. Bu şart gerçek kişilerde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayı, tüzel kişilerde ise, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre kurulmuş Türk tüzel kişisi olmayı gerektirir. İşletmenin adi ortaklık halinde olması durumunda ise kabotaj hakkından yararlanmak için ortakların tamamının Türk olması gerekmektedir. Kabotaj Kanuna paralel düzenlemeler Gümrük Mevzuatımızda da yer almıştır. Örnek vermek gerekirse denizyolu ile transite ilişkin düzenlemelere havi Gümrük Yönetmeliği'nin 263 üncü maddesi 1 inci fıkrası "Bir Türk limanından başka bir Türk Limanına transit olunacak eşyayı yalnız Türk bandıralı gemiler nakledebilir" hükmünü içermektedir. 03.08.2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Gümrük Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'den önce yukarıda alıntı yapmış olduğumuz Gümrük Yönetmeliği'nin 263 üncü maddesi, 1 inci fıkrası uyarınca bir Türk limanından başka bir Türk limanına transit olunacak eşyayı yalnız Türk bandıralı gemiler nakledebilmekte ancak Türkiye Gümrük Bölgesi dışından bir Türk limanına getirilen ve özet beyanında varış yeri başka bir Türk limanı gösterilmiş bulunan eşyanın, diğer yabancı gemilerle bu limana transitine izin verilebiliyordu. Ayrıca varış yeri Türkiye Gümrük Bölgesi dışı olan ihraç eşyasının da yabancı bayraklı bir gemi tarafından bulunduğu limandan Türkiye Gümrük Bölgesi dışına çıkarılacağı Türk limanına transiti de mümkün olabilmekteydi. 03.08.2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Gümrük Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Gümrük Yönetmeliği'nin 263 üncü maddesi 1 inci fıkrasının istisnaları düzenleyen 2 nci ve 3 üncü cümlesi kaldırılarak Türk limanları arasındaki taşımanın yalnızca Türk bayraklı gemilerle yapılması sağlanmıştır. Böylece Türk bayraklı gemilerin başka bir ülke bayrağına geçişlerinin önüne geçildiği gibi yabancı bayraklı gemilerin de Türk bayrağına geçişleri teşvik edilerek Türk donatanı desteklenmiştir. Bununla beraber Türkiye'de kabotaj taşımacılığının canlandırılması için ÖTV siz yakıt uygulaması ile kabotaj taşımacılığı yapan firmalar için teşvik sağlanmış bulunmaktadır. Özetle, Kabotaj Kanunu'nun amacı Türkiye'de denizciliğin ve milli deniz filosunun gelişmesidir. Bu nedenler ile kapitülasyonlar ile yabancılara verilmiş olan denizcilik haklarımız Kabotaj Kanunu ile geri alınmıştır. Buradan hareketle Türkiye'nin kabotaj konusunda düzenlemelerinin daha çok tarihi ve siyasi nedenlere dayanmakta olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır. Ancak günümüzde globalleşen ekonomi ve gelişen ticaret hacmi karşısında zaman zaman aşırı sertlikteki kabotaj uygulamasının bazı yakınmalar doğurduğu da bir gerçektir. Öte yandan Gümrük Birliği içerisinde olduğumuz Avrupa Ülkelerinin aralarındaki kabotaj yasak ve izinleri müzakereleri ile aday adayı olduğumuz ve önümüzdeki zamanlarda üyesi olacağımızı beklediğimiz Avrupa Birliği'nin üye devletleri arasında birlik içerisindeki taşımalarda kabotaj yasaklamalarının yeniden değerlendirilmesi için yapılan müzakerelere ve bu müzakereler sonucunda muhtemel alınacak kararlara göre de birlik içindeki uyumun sağlanması amacı ile gelecekte ülkemizde de konunun yeniden değerlendirilmesi de muhtemel hale gelebilecektir. İzmir Deniz Ticaret Odası | 19 RÖPORTAJ Hendrik Dutilh: “Liman Taranmazsa Gemiler Artık Gelmeyecek” Hendrik Dutilh 1 960 yılında baba Maurice Dutilh’in vefatından sonra şirkete %60 Hendrik Dutilh, %40 Karel Dutilh hissesi ile devam edildi. Ardından şirket Limited Şirkete dönüştürüldü. Turizm sektöründe faaliyet gösteren Karel Dutilh ve denizcilik sektöründe faaliyet gösteren Hendrik Dutilh kardeşler aynı zamanda 6 kez Türkiye, 11 kez İzmir vergi rekortmeni olarak haklı gururun sahibi oldular. Hendrik Dutilh, Hollanda tebası olduğundan Deniz Ticaret Odası’nda yönetime giremedi ve eşi Melek Dutilh 10 yıl Yönetim Kurulu Üyesi olarak Hendrik Dutilh’i, Deniz Ticaret Odası’nda temsil etti. Hendrik Dutilh 1913 yılında CHAMBRE MARITIME de SMYRNE ismi altında kurulan ancak çalışmalarına Birinci Dünya savaşı nedeniyle ara veren ve 1923 yılında tekrar faaliyete geçen İzmir Deniz Nakliyecileri Derneği’nde 19612004 yılları arasında Yönetim Kurulu Üyeliği yapmıştır. Hendrik Dutilh, 2007 yılından bu yana Dernekte, Onursal Üye olarak başarılı çalışmalarını sürdürmektedir. Dergimizin 3. sayısında artık işlerini bırakan ve ağırlıklı olarak hayır işleriyle uğraşan Hendrik Dutilh’i, sayfalarımıza konuk ettik. 20 | Temmuz 2014 Deniz taşımacılığı ve turizm alanında faaliyet gösteren “Maurice Dutilh Kollektif Şirketi”, 1 Ocak 1958 yılında baba Maurice Dutilh ve oğlu Hendrik Dutilh tarafından kuruldu. Maurice Dutilh İzmir’e yaklaşık 200 yıl önce yerleşen Hollandalı levanten ailesine mensuptu. ■ Uzun yıllar işlerinizi yürüttüğünüz İzmir Alsancak Limanı ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Sizce neler yapılması gerekiyor? Dutilh: Alsancak Limanı’nı eski konumunda görmüyorum, maalesef Aliağa’daki limanların gerisinde kaldı. Körfezdeki topuk sorununu muhakkak çözmek zorundayız, tarama kesinlikle yapılmalı ve su kanalı açılmalı. Aksi takdirde kısa zaman sonra büyük tonajlı gemiler İzmir Körfezi’ne giremeyecek. Bunun için geç kalınmadan önlem alınmalı. Bunun yanında biliyorsunuz son yıllarda kruvaziyer gemilerin önemi arttı. İzmir’e gelen kruvaziyer gemilerin büyüklüklerini görüyorsunuz, kısa bir süre sonra bu tür gemilerin körfeze girebilmesi ve limana yanaşması zor olacaktır. ■ Sizce İzmir Limanı’nda öncelik ne olmalı? Dutilh: İzmir Limanı önce turistik liman olmalı. Gemiler önce İzmir’e sonra İstanbul’a gidiyor. Yetkililer daha yolcu inmeden gemide başlıyorlar, İzmir’den bir şey almayın, alışveriş yapmayın, İstanbul’da daha iyileri var demeye. Bunu önlemek için İzmir’i tanıtan broşürlerin yapımına önem verilmeli, İzmir ve civarı bu broşürlerde çok iyi tanıtılmalı ve anlatılmalı. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra İzmir’e uğrayan RÖPORTAJ Adriyatika yolcu gemilerinde (San Marco ve San Giorgio) Fransa’dan gelen 15-25 kişilik gruplar İzmir’de gemilerden ayrılarak 1 hafta Ege kıyılarında veya Anadolu turu yapıyorlardı. 1 hafta sonra gemiye dönüyorlardı. Turistler bu nedenle harcama yapıyorlar ve Türkiye’ye döviz kazandırıyorlardı. Şimdi acaba kruvaziyer gemilerinin armatörleriyle görüşerek böyle bir yöntem uygulanamaz mı? Sizlere önerim ise, İzmir'de kruvaziyer turizmin tanıtımını arttırmak için daha çok çalışmanız ve çaba göstermeniz, daha çok bu işlerle ilgili insanlarla bir araya gelmeniz ve görüş alış verişinde bulunmanızdır. ■ Kardeşiniz Karel Dutilh ile birlikte 6 kez Türkiye, 11 kez ise İzmir vergi rekortmeni oldunuz? Gurur verici bir olay. Neler hissettiniz? ■ Genç denizcilere ve denizci olmak isteyenlere neler söylemek istersiniz? Dutilh: Genç denizcilere ve denizci olmak isteyenlere gelince, güverte zabiti ve çarkçı diye adlandırdığımız makinecilerin eskiden bir ünvanı, bir gücü vardı. Maaşları daha iyi konumdaydı. Şimdi Uzakdoğulu, Rusya ve Ukraynalı zabitler yabancı bayraklı gemilerde daha düşük maaşlarla gemilerde kendilerine iş bulabiliyorlar. Tabi bu bizim denizcilerimizi kötü etkiliyor. Ancak, Türk bayraklı gemiler için bu durum geçerli değildir. Çünkü Türk bayraklı gemilerde Türk kanunları uygulanıyor. Denizci olmak isteyenlerin her bakımdan kendilerini geliştirmeleri gerekiyor. Çünkü her geçen gün koşullar ağırlaşıyor. Dutilh: Rahmetli kardeşimle birlikte Türkiye’de 6, İzmir’de 11 kez vergi rekortmeni olduk. Çok onur vericiydi. Bir keresinde bizi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne davet ettiler. Tören yapıldı, kokteyl düzenlendi. Ertesi gün Sayın Erdal İnönü bizi evine yemeğe davet etti. Bu durum tabi ki biz iki kardeşi de çok mutlu etti. ■ Şimdi neler yapıyorsunuz? Dutilh: Biz İzmir için çok uğraş verdik, denizciliğin ilerlemesinde naçizane katkılarımız oldu. Ama, belli bir yaştan sonra insan dinlenmek istiyor. Öğlen saat 13.00’dan sonra ofisten ayrılıyorum ve dinleniyorum. Daha çok hayır işleri ile uğraşıyorum. Arkadaşlarımla sohbet ediyorum, kısacası düzenli bir hayat içerisinde yaşamaya devam ediyorum. İzmir Deniz Ticaret Odası | 21 ZÜBEYDE HANIM GEMİSİ Nuran Can 22 | Temmuz 2014 ZÜBEYDE HANIM GEMİSİ Zübeyde Hanım Eğitim Ve Müze Gemisi Sizleri Bekliyor Kitabınızı denize karşı okumak, geminin güvertesinde dinlenmek ve denizin o muhteşem huzur veren sesini dinlemek istemez misiniz? Ya da minik yavrunuzu denize bir adım daha yaklaştırmak, denizle ilgili ilk eğitimini almasını istemez misiniz? O zaman Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne ait “Zübeyde Hanım Eğitim ve Müze Gemisi” sizi bekliyor. T ürkiye Denizcilik İşletmeleri tarafından 1987 yılında Şehir Hatları İşletmesi için Haliç Tersanesi’nde “Rumelikavağı” ismiyle inşa edilen gemi, 2005 yılına kadar aynı işletme bünyesinde hizmet vermeye devam etti. Şehir Hatları İşletmesi’nin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Deniz Otobüsleri bünyesine geçmesinden sonra gemi 2007 yılında “Zübeyde Hanım” ismini aldı. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın düzenlemiş olduğu 10. Ulaştırma Şurasındaki öneriler kapsamında; denizci bir millet için aileden başlayan, okulda ve toplum hayatında devam eden bir eğitim sürecinin oluşturulması, edebiyat ve güzel sanatlarda deniz kavramının özümsenmesi, “Denizci Ülke, Denizci Millet” ilkesi çerçevesinde Bakanlığın ve Kurumun faaliyetlerini tanıtmak, üç tarafı denizler ile çevrili ülkemizin insanlarına denizi sevdirmek, denizcilik alanında yetişen denizcilerin eğitimine katkı sağlayabilmek için bir eğitim gemisi projesi amaçlandı. Bu doğrultuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Hatları bünyesinde bulunan “Zübeyde Hanım” gemisi, proje kapsamında müze ve eğitim gemisine dönüştürülerek başta Ulu Önder Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın ismini yaşatmak ve eğitim kurumlarına hizmet vermek için 10 Mart 2014 tarihinden itibaren İzmir’de hizmet vermeye başladı. Gemi hizmete girdiği günden itibaren yaklaşık 34 bin kişi tarafından ziyaret edildi. Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nün envanterinde bulunan “Zübeyde Hanım Eğitim ve Müze Gemisi”, başta denizcilik eğitimi veren okullar olmak üzere ilkokul hatta ana sınıfı öğrencilerini ön müracaat ile kabul ediyor ve kendilerine eğitim veriliyor. Bunun yanında eğitimi tamamlayan minik öğrenciler ise Fahri Tayfa Sertifikası almaya hak kazanıyorlar. Eğitim ve Müze Gemisi, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü İzmir İşletme Müdürlüğü yetkilileri, tüm eğitim kurumlarına sesleniyor ve ilave ediyor: “Sizleri bekliyoruz...” İzmir Deniz Ticaret Odası | 23 ZÜBEYDE HANIM GEMİSİ 24 | Temmuz 2014 ZÜBEYDE HANIM GEMİSİ İzmir Deniz Ticaret Odası | 25 DENİZCİLİK TARİHİ Ali Bozoğlu S/S Karadeniz’in Sergi Gezisi B irinci Dünya Savaşının sonunda 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış, ülke düşman istilasına uğramış Türklere Anadolu’nun ortasında ufak bir bölge bırakılmıştı. Bu durumu içine sindiremeyen Türkler, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde düşmanlarını İzmir’den denize dökerek 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmuştur. Büyük bir mücadeleden sonra Anadolu’nun kara bağrında açılan o bembeyaz sayfayı, hasta adam denilen bir ülkenin gerçekleştirdiği devrimi anlatmak için çalışmalar başlamıştır. 1926 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi konu üzerinde hararetli tartışmalara sahne olmuştur. Zamanın Ticaret Bakanı Ali Canani Bey aracılığı ile seyyar gemi projesi ortaya atılmıştır. Ancak bu teklif meclis tarafından gereksiz ve masraflı görülmüş ve meclis gündeminden çıkarılmak istenmişse de 26 | Temmuz 2014 Ali Canani Bey’in çabaları Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de bu projeye destek vermesi ile proje Meclis’te kabul edilmiştir ve 100,000 TL bütçe tahsis edilmiştir. Ayrıca İstanbul Ticaret Odası da bu proje için 500,000 TL tutarında katkıda bulunmuştur. Bu sergi vapuru projesi yeni kurulmuş cumhuriyetin aynası olmaya çalışırken özellikle kendi topraklarında bazılarınca yerden yere vurulmuş, bazılarınca yokluklara rağmen desteklenmiştir. Kimilerince coşkuyla karşılanmış, kimilerince soğuk. Bu duygular ile çalışmalar başlamış, sergi için vapur seçimi yapılmış, bu iş için 1905 yılında Hollanda’da inşa edilen ve 1924 yılında 4200 İngiliz Poundu karşılığında Hollanda’dan satın alınan Seyf-i Sefain’in en yeni vapuru S/S Karadeniz gemisi seçilmiştir. Karadeniz gemisi 1926 Mart ayında Haliç Tersanesine girerek sergi vapuruna dönüştürülmek üzere çalışmalara başlanmış, bu çalışmalar için Asıl Bey ve Naci Bey görevlendirilmiştir. Süratle tadiline başlanır. Sergi salonları, ziyaretçilere servis verilecek mekânların dekorasyonu zarif ve göz alıcı bir şekilde gerçekleştirildi. Öncelikle Gemi döneminde görülmeyen bir şekilde beyaz’a boyanmıştır. Baş tarafta bulunan 1 No'lu ambar sergi salonu haline getirilerek İnhisarlar İdaresi (Tekel). Ürünlerinin, Kütahya çini işlerinin, Hacı Bekir lokum ve şekerlemeleri, kehribar tespih, ağızlık, çeşitli takılar gibi hatıra objeleri yanında kuyumculuk sanatları, el dokumaları, Türk halı ve kumaşları ile antika eşyalar için ayrı ayrı özenle düzenlenmiş ve zarif kültürel bağlantılarla yorumlanan reyonlara dönüştürülmüştür. Kıç tarafta bulunan Sergi salonu haline getirilen 2 No'lu ambar’da “Numune Dairesi” haline getirilir. Burada Beykoz Kundura Fabrikası ürünleri, Bursa ipekli kumaşları ve Türkiye'nin çeşitli tahıl ürünlerinden örmekler sergilenmiştir. DENİZCİLİK TARİHİ Vapurun salonunda sergilenmek üzere tütünden, Kütahya çinisine, lokumdan, Bursa-Hareke kumaş ve halılarına kadar birçok ürün Avrupalı’nın karşısına çıkması için hazırlanmıştır. Bu ürünlere ek olarak Ankara’nın tiftik keçisinin doldurulmuş bir örneği ilave edilmiştir. Ayrıca vapurun salonu ve birçok alanı ülkenin önde gelen sanatçılarına yaptırılan eserlerle donatılmış ve bununla da kalınmamış bir de heyet tarafından hazırlanan başlarında İstiklal Marşımızın da bestecisi olan Zeki Bey’in olduğu bir orkestra vapurda yerini almıştı. Sergilenen ürünlerin her birinin üzerine dört lisanda tanıtım etiketleri yerleştirilmişti. Kaptan olarak Atlantik’i geçme başarısı gösteren Seyr-i Sefain’in kaptanı Lütfi Kaptan atanmıştı. Robert Koleji’nden lisan bilen tercümanlar da vapurda yerini almıştı. Sergiye katılmak isteyen tüccar ve esnaf için Galata’da bir büro oluşturulmuş ve buna ek olarak tüccarlara amaçlar ve organizasyon hakkında bilgi verilmiştir. Sergi vapurunun logosu, İstanbul açıklarından uzaklaşan S/S Karadeniz Vapurunun önünde yürüyen ticaret ve haber tanrıçası Hermes'e, elindeki asa yerine Seyr-i Sefa idaresinin amblemi yerleştirilerek oluşturulmuştur." Vapurun ticari ürünleri sergilemek dışında önemli bir misyonu vardı. Bu misyon: bir imparatorluğun külleri üzerinden yükselmiş ve yüzünü modern bir dünyaya dönmüş genç bir cumhuriyeti Avrupa’ya tanıtmaktı. Bu nedenle geziye katılacak isimler önem arz ediyordu. Sergi reisi Rauf Bey olmak üzere, ilk kadın heykeltraşlardan Nermin Halki, daha sonra ilk kadın milletvekili olacak olan Mebrure Hanım olmak üzere Türk aydını ve insanın yüzünü temsil edecek kişiler seçilmiştir. Bu aşamaya kusursuzca yürütülmüş bir organizasyon bilinçli ve örgütlü bir halkla ilişkiler çalışması halinde yürütülmüş olan bu seyyar sergi projesi Galata rıhtımından 3 ay sürecek olan yolculuğuna halkın büyük ilgisi ile uğurlandı. 12 Haziran 1926 S/S Karadeniz Vapuru Lütfü Kaptanın Süvariliğinde boğazın sularından ayrılırken çaldığı düdük sesleriyle 3 aylığına İstanbul’a ve Anadolu’ya Allah’a ısmarladık diyordu. S/S Karadeniz gemisi İstanbul'dan hareket ettikten sonra Mudanya'ya uğrayarak kısa bir süre için de olsa Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı misafir etti. O sırada Gazi, Bursa'da bulunuyordu. Beraberindeki zevatla Mudanya'ya giderek S/S Karadeniz’i çıkararak sergi salonlarını en ince detaylarına kadar incelemiş inceleme sonucunda memnuniyetini belirterek gemiden ayrılmıştır. S/S Karadeniz Gemisi Planlar dahilinde olmasa da ilk limanına uğrayarak kömür ikmali yapmak üzere Cezayir’in Bon limanına uğramış, bu ikmal süresinde vapur gezen halkın büyük ilgisini çekmiştir. (17 Haziran 1926) 20 Haziranda Barselona-İspanya limanına varan vapur büyük ilgiyle karşılanmış ve dakika 26 kişinin ziyaretine uğramıştır. 1 Temmuz’da Le HavreFransa limanına uğrayan Karadeniz Vapuru, burada büyük ilgiyle karşılanmış ve binlerce ziyaretçi tarafından ziyaret edilmiştir. Orkestra konseri vermek için hazırlattığı afişleri Le Havre’de dağıtması ve gerçekleştirdiği organizasyonla Fransız basının ilgisini çekmiş ve takdirini toplamıştır. İzmir Deniz Ticaret Odası | 27 DENİZCİLİK TARİHİ Vapur bu duraktan sonra MarsilyaFransa limanına uğramışsa da protesto edilmiş ve hoş karşılanmamıştır. İkisi de Fransız toprağı olmasına rağmen Le Havre’de bulduğu yakınlık ve ilgiyi burada bulamamıştır. 4 Temmuz’da Londra-İngiltere’ye varan Karadeniz Vapuru, İngiliz yetkililerin vapuru Londra’nın en ücra köşesine demir attırmasına rağmen sergi 6 günde 25.000 kişi tarafından ziyaret edilmiştir. 10 Temmuz’da Amsterdam-Hollanda limanına varmış ve burada da 20.000 kişi tarafından ziyaret edilmiştir. Karadeniz Vapuru, bu gerçekleştirdiği liman ziyaretleriyle ürünleri satmak veya tanıtmaktan çok yanlış bilinen, önyargılarla anılan bir toplumun kültürünü, öğelerini, bireylerini ve hatta siyasi ideasını tanıtıyordu Avrupa’ya. Birçok çarptırılmış haberle, asparagas haberlerle, ön yargılarla karşılaşmasına rağmen yürüttüğü halkla ilişkiler çalışmasını kusursuzca sürdürmeye devam etmiştir. 14 Temmuz’da Hamburg-Almanya limanına varan Karadeniz Vapuru, görkemli bir şekilde karışlanmıştır. Bayraklar ve tezahuratlar eşliğinde limana demir atmış ve binlerce kişi tarafından ziyaretçi akınına uğramıştır. Ürünlerinin birçoğu için ticari anlaşmalar imzalamıştır. 26 Temmuz’da Helsinki-Finlandya limanına varan sergi vapuru, yağan yağmura rağmen 28 | Temmuz 2014 limanda bekleyen binlerce kişi tarafından coşkuyla karşılanmıştır. Türkçe olarak “Gardaşlarımız gelmiş” diye bağıranlar dahi olmuştu. Bu kişiler Rusya’dan sürgün edilen Kazan Türkleriydi. 29 Temmuz Leningrad-SSCB limanına varan Karadeniz Vapuru, yetkililer tarafından titizlikle aranmış belli kısıtlamalara tabi tutulmuştur. Yetkililerin halka engel olmasına rağmen vapura günde 9.000 civarında ziyaretçi akın etmiştir. Bu liman ziyaretinden sonra Karadeniz Vapuru, İstanbul’a dönüş yolculuğunu gerçekleştirmiştir. S/S Karadeniz 5.9.1926 günü on birde seksen altı gün yirmi iki saat süren seferini programına göre bitirmiştir. Bu sürenin kırk gün on altı saati seyir, kırk altı gün altı saati limanlarda geçmiştir. Dokuz bin dokuz yüz seksen bir deniz mili seyredilen bu seferde yakıt olarak iki bin yedi yüz yetmiş sekiz ton kömür, dokuz yüz yetmiş bir ton tatlı su harcanmış, on iki ayrı ülkenin on altı limanı ziyaret edilmiştir. Bu ziyaretlerde sergiyi altmışbeşbin kişi ziyaret etmiştir. Bu sergi seferinin Türkiye'nin tanıtılmasındaki payı gerçekten çok büyük oldu. Geminin gittiği her ülkenin basınında Atatürk Türkiye'si hakkında çok güzel haberler çıktı, çok değerli yazılar yayımlandı. Bu büyük başarıda, Bugünkü adı Türkiye Denizcilik İşletmeleri olan Seyr-i Sefain İdaresi’nin de önemli bir payı olduğu asla göz ardı edilmemeli. Yıllarca iç ve dış hatlarda yolcu taşımakta devam eden S/S Karadeniz ise 46 yıllık bir gemi oluncaya kadar aralıksız hizmet etti. 50'li yıllarda, ticaret filomuzun yeni satın alınan gemilerle takviye edilmeye başlanması üzerine, 1951'de kadro dışı bırakılarak bir kenara bağlandı. Sonra da sökülmek üzere satıldı. İzmir Deniz Ticaret Odası | 29 Yazıdaki fotoğrafların bir kısmı, 1926 yılında Kaptan Süreyya Gürsu tarafından kaleme alınan ve günümüze çevirisi Kaptan Refik Akdoğan tarafından yapılan “Seyyar Sergi Seferi Hatıraları” isimli kitaptan alınmıştır. DENİZ VE ÇEVRE Alper Terzioğlu Mavi Kart Nedir? Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olması, deniz taşımacılığının yanı sıra özellikle Ege ve Akdeniz Bölgesi’nde yer alan koy, körfez ve kıyılarımızdaki yat ve tekne turizmi potansiyelini arttırmaktadır. Bu durum, yoğun tekne trafiğinden dolayı illegal deşarjların artmasına neden olmaktadır. Tekne ve yat kapasiteleri açısından her ne kadar az gibi görünse de, durumun deniz ortamına kümülatif etkisi büyüktür. 30 | Temmuz 2014 D eniz taşımacılığından kaynaklanan kirliliğin önlenmesi için Uluslararası Denizcilik Örgütü(IMO) tarafından hazırlanan “Denizlerin Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesi MARPOL Sözleşmesi (MARPOL73/78) ne ülkemiz, 1990 yılında taraf olmuştur. Sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi amacıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan “Gemilerden Atık Alınması ve Atıkların Kontrolü Yönetmeliği” 26.12.2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Ayrıca, deniz taşımacılığı yapan büyük gemilerin yanı sıra tekne ve yatlardan kaynaklanan deniz kirliliğinin önlenmesine ilişkin düzenlemeler de yapılmıştır. Mavi Kart, motorlu deniz taşıtı atıklarının dijital olarak takibi için hazırlanmış bir sistemdir. Özel Çevre Koruma Bölgelerinde pilot çalışma olarak başlatılan, tekne atıklarının uygun şekilde toplanmasını ve çevrimiçi izlenmesini sağlayan çipli bir dijital kart uygulamasıdır. 2010 yılında Göcek’te başlatılan uygulama daha sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredilerek diğer bölgelerde de uygulanmaya başlanmıştır. Mavi Kart Uygulaması 5 Ağustos 2011 yılında Muğla ve 03 Temmuz 2012 yılında Antalya İl sınırları içerisinde halen devam etmekle birlikte, bölgemizde özel veya ticari amaçlı kullanılan yatların (gezi ve spor amacıyla yararlanılan, yük, yolcu veya balıkçı gemisi niteliğinde olmayan) yanaştığı kıyı tesislerinde 31 Aralık 2014 tarihine kadar, sadece yük ve balıkçı gemisi niteliğinde olan gemilerin yanaştığı (özel veya ticari amaçlı kullanılan yatların yanaşmadığı ve yat limanları dışında kalan), kıyı tesislerinde 31 Aralık 2015 tarihine kadar yürürlüğe girecektir. 17.04.2014 tarihinde Setur Çeşme Altınyunus Marina’da gemilerin atıklarını alacak sayaç sistemine sahip ve Mavi Kart sistemine bilgileri aktaracak bilişim altyapısının kurulu bulunduğu atık alım noktasının sembolik açılışı yapılmıştır. Neden Mavi Kart? Mavi Kart ile bugüne kadar “Ek-5 Atık Bildirim Formu” ile işletilen süreç, daha kolay ve hızlı olarak yürütülebilecektir. Bilgiler çevrimiçi olarak, daha güvenli bir ortamda tutulacak, ihtiyaç halinde anında erişim mümkün olacaktır. Atık bildirimi, hem atık alım tesisleri, hem de Mavi Kart sahipleri için saniyeler içinde tamamlanabilecektir. Mavi Kart’ta Yetki ve Sorumluluk Sahipleri Kimlerdir? Mavi Kart’ın uygulanmasına ilişkin mevzuatın düzenlenmesi, işletilmesi ve denetimi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetkisindedir. Mavi Kart’ların tedarik noktası, aynı zamanda atık alım noktası da olan marina, liman ve balıkçı barınaklarıdır. Mavi Kart kullanıcıları, Mavi Kart Genelgesi kapsamında tanımlanan, motorlu deniz taşıtları sahipleridir. Bölgemiz marinaları ve limanları bu sisteme şimdiden adapte olmuş, balıkçı barınakları ise altyapı için gerekli çalışmalarını sürdürmektedirler. DENİZ VE ÇEVRE Mavi Kart Denetimini Kimler Yapar? • Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Denetçileri, • Sahil Güvenlik Komutanlığı Bağlı Bot Komutanlıkları, • Liman Başkanlıkları dâhilindeki yetkili deniz denetçileri, tarafından yapılır. Denetim esnasında Mavi Kart sahibi, denetçiye, denetlenen taşıta ait kartı beyan etmekle yükümlüdür. Mavi Kart Sisteminin Entegrasyon Sürecinde Yaşanabilecek Muhtemel Zorluklar Mavi Kart sisteminin bölgemizde kurulması ve sonrasında işletilmesi sürecinde uygulama ve altyapı konusunda aşağıda belirtilen bir takım zorlukların yaşanacağı öngörülmektedir. Balıkçılıkla iştigal eden kişilerin Mavi Kart Sistemi hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması, Balıkçı teknelerinin ve barınaklarının uygun altyapıya sahip olmaması, Barınakların, balıkçı teknelerine uygun atık verme amaçlı yanaşma ve bağlama imkânı verememesi, Verilen atıkların depolanması için uygun depolama sistemimin kurulmamış olması, Depolanan atıkların bertaraf tesislerine zamanında ve amacına ulaştırılamaması, Yerel yönetimlerin alt yapı tesis etme konusundaki yetersizlikleri. Şubemizce Yapılan Girişimler 17-18 Nisan 2014 tarihlerinde Çeşme’de Mavi Kart Çalıştayı düzenlenmiştir. Ayvalık’ta, 1 gezi teknesi kooperatifi yönetiminde 27 gezi teknesi faaliyet göstermekte olup, Ayvalık Belediye İskelesi’ne ASOS (Atık Su Otomasyon Sistemi) kurulması, Çeşme’de, 8 gezi teknesi kooperatifi yönetiminde 18 gezi teknesi faaliyet göstermekte olup, Çeşme Rıhtımına ASOS kurulması, Yıldız Burnu’na seyyar sistem kurulması, Menderes’e 10 gezi teknesi kooperatifi yönetiminde Özdere İskelesi’ne ASOS kurulması, Kuşadası’nda, 3 gezi teknesi kooperatifi yönetiminde 27 gezi teknesi faaliyet göstermekte olup, Güvercinlik Adası İskelesi ve Güzelçamlı İskelesi’ne (balıkçı tekneleri ile birlikte faydalanmak üzere) ASOS kurulması, Didim’de, 2 gezi teknesi kooperatifi yönetiminde 34 gezi teknesi faaliyet göstermekte olup, Altınkum ve Akbük İskelelerine ASOS Kurulması İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi tarafından teklif edilmiştir. Eylül 2014 ayında Ayvalık’ta Şubemizce Mavi Kart Çalıştayı yapılması planlanmaktadır. Bilgi İçin T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Deniz ve Kıyı Yönetimi Dairesi Başkanlığı Tel: +90 (312) 586 30 46 586 31 34 Faks: +90 (312) 474 03 35 http://mavikart.cevre.gov.tr Sahil Güvenlik Komutanlığı Tel: 158 İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Tel: +90 (0232) 341 68 00 Faks: + 90 (232) 341 65 36 İzmir Deniz Ticaret Odası | 31 İSTATİSTİK ÇEùME ULUSOY LøMANI YILLAR YÜKLEME/BOùALTMA YÜK (TON) YÜKLEME/BOùALTMA TIR SAYISI UöRAK YAPAN GEMø SAYISI (YÜK) 2011 38,675 3,750 165 2012 41,723 3,084 173 2013 41,439 2,840 150 2014 (øLK 5 AY) 18,531 954 60 DøKøLø LøMANI YILLAR YÜKLEME/BOùALTMA YÜK (TON) UöRAK YAPAN GEMø SAYISI (YÜK) 2011 424.701,880 129 2012 551.744,500 156 2013 547.876,480 150 2014 (øLK 5 AY) 159.733.22 44 LøMAN DEVLETø DENETøMø (PSC) (2014 øLK 5 AY) LøMAN BAùKANLIKLARI PSC YAPILAN GEMø PSC YÜZDESø (%) TUTULAN GEMø SAYISI TUTULMA ORANI (%) Alia÷a Liman Baúkanlı÷ı 152 18,69 19 12,5 øzmir Liman Baúkanlı÷ı 77 27.3 2 2.60 Çeúme Liman Baúkanlı÷ı PSC denetimi yapılmıyor 48,64 Tutulan gemi bulunmuyor Kuúadası Liman Baúkanlı÷ı 18 Dikili Liman Baúkanlı÷ı PSC denetimi yapılmıyor KRUVAZøYER TURøZMø LøMAN GELEN GEMø SAYISI (2013) GELEN GEMø SAYISI (2014 øLK 5 AY) GELEN YOLCU SAYISI (2013) GELEN YOLCU SAYISI (2014 øLK 5 AY) øZMøR 191 43 480.063 98.877 KUùADASI 451 88 583.459 453 ÇEùME 53 2 35.133 881 DøKøLø 22 4 6.439 759 TOPLAM 717 112 1.105.094 44.864 MARøNALAR (2014 øLK 5 AY) MARøNALAR Yıllık Tekne Sayısı (*) Sezonluk Tekne Sayısı (**) Günlük Tekne Sayısı (***) Toplam Denizde Ba÷lama Kapasitesi Setur Çeúme Marina 54 1 9 64 180 IC Çeúme Marina 344 20 99 463 400 Port Alaçatı Marina 223 7 73 303 260 Teos Marina 239 17 (aylık) 132 388 480 Setur Kuúadası Marina 513 16 195 724 450 D-Marin Didim Marina 161 57 344 562 580 Setur Ayvalık Marina 233 8 99 340 580 * Yıllık tekne sayısı : 12 aylık denizde ba÷lama sözleúmesi yapılan tekne sayısını ifade eder. ** Sezonluk tekne sayısı : 1-12 ay arasında denizde ba÷lama sözleúmesi yapılan tekne sayısını ifade eder. *** Günlük tekne sayısı : 1 aya kadar denizde ba÷lama sözleúmesi yapılan tekne sayısını ifade eder. øZMøR ALSANCAK LøMANI YILLAR GEMø HAREKETLERø YÜK HAREKETLERø Adet Tonaj (GRT) A÷ırlık (TON) Konteyner (TEU) 2011 2.328 46.641.838 9.494.097 686.634 2012 2.349 48.712.452 9.301.556 705.097 2013 2.262 48.381.186 10.090.143 696.920 2014 (øLK 5 AY) 919 16.079.538 4.338.165 287.227 ALøAöA LøMANI YILLAR 32 | Temmuz 2014 GEMø HAREKETLERø YÜK HAREKETLERø Adet Tonaj (GRT) A÷ırlık (TON) Konteyner (TEU) 2011 4.354 44.062.178 37.907.000 384.559 2012 5.221 53.815.202 43.107.000 412.559 2013 4.911 51.809.730 40.009.000 465.989 2014 (øLK 5 AY) 2.018 23.811.244 17.485.662 213.594 BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ? • Dünyadaki suların yalnızca %3’ünün içilebilir tatlı sular olduğunu, • Dünyada denizlere bir saatte %50’si plastik atık olmak üzere 675.000 kg çöp atıldığını, • Dünya’da her yıl yaklaşık 250 milyon kişinin, kirli denizlere girdiği için mide-bağırsak enfeksiyonu ve üst solunum yolları hastalıklarına yakalandığını, • Dünya’daki en eski deniz fenerinin, MÖ 7. yüzyılda Sigeon'da, bugünkü adıyla Kumkale Çanakkale'de yapıldığını, • Günümüzden 165 milyon yıl önce, dünyadaki tek kıta olan Pangea’nın ayrılmaya başlamasıyla birlikte Tethys (Tetis) Denizinin ilk iç deniz olarak ortaya çıktığını ve bu denizin tabanının yükselerek günümüz Anadolu topraklarını ve Akdeniz’i oluşturduğunu, • 1912 senesinde yaşanan 1503 kişinin hayatını kaybettiği Titanic kazasının ardından denizcilik ülkelerinin bir araya gelerek tekrar benzer kazaların yaşanmaması arzusu ile yalnızca iki yıl sonra 1914 senesinde SOLAS (Safety of Life at Sea – Denizde Can Güvenliği) sözleşmesini ve standartlarını oluşturduğunu, • 1992 yılında Pasifik Okyanusu’nda denize düşen bir konteynerden etrafa dağılan 28 bin oyuncak ördeğin farklı yüzey akıntılarından etkilenip, kimisinin Kuzey Buz Denizi’ni geçerek İngiltere’de, kimisinin de Sibirya kıyılarında bulunduğunu, • Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalganın, 1971 yılında Japonya’nın İshigaki Adası’nda 85 metre yüksekliğe ulaştığını, • Okyanuslardaki tüm suların buharlaştığını ve kalan tuzun karaların üzerine biriktirildiğini hayal edin, bu durumda her yerin 150 metrelik bir tuz kütlesi altında kalacağını, • 4.5 milyar yaşındaki Dünyamızda, ilk canlı varlıkların yaklaşık 3 milyar yıl önce denizlerde ortaya çıktığını, • En uzun sıradağların Atlas okyanusunun dibinde yaklaşık 56 bin kilometre uzandığını ve yükseklikleri Alplerden daha fazla olan tepeler barındırdığını, • Ülkemizde avlanan balık miktarının yılda yaklaşık 400 bin ton olduğunu ve bunun yaklaşık 240 bin tonunun hamsi balığı olduğunu, • Ahtapotun 8 kolunu da güçlü bir şekilde kullanabilmesi için 3 kalbinin bulunduğunu, • Aşırı buharlaşma, düşük yağış, denize karışan nehir suyunun azlığı ve kısıtlı su dolaşımı nedeniyle Dünya’daki en tuzlu denizin Kızıldeniz olduğunu, • Güneş ışığının suyun yaklaşık 100 metreden daha derinine gidemediğini ve gezegenimizin büyük bir bölümünün daimi karanlık olduğunu, • Hollanda’nın genellikle düz ve alçak olan topraklarının yaklaşık % 40’ının denizleri doldurmak suretiyle oluşturulduğunu, • Deniz ve okyanuslarımızın henüz sadece yüzde beşinin tamamen araştırıldığını ve Mars’ın yüzey haritalarının, deniz tabanı haritalarımızdan daha iyi yapılmış olduğunu, BİLİYOR MUSUNUZ? • Her yıl dünyada 200 milyar ton plastik üretildiğini ve bunun yüzde 10’unun okyanuslara karışıp, yüzde 70’inin okyanus dibine batarak zemindeki yaşama zarar verdiğini, İzmir Deniz Ticaret Odası | 33 DENİZ MUTFAĞI Balık Izgara Çocuklar İçin • Akuvatur Balığı (Sinarit, Antenli Mercan, Trança, Premium Levrek, Premium Çipura) • 1/2 kesilmiş soğan • Deniz tuzu • 1 kg Akuvatur Balığı (Sinarit, Antenli Mercan, Trança, Premium Levrek, Premium Çipura) • Soya yağı veya karışımı • Deniz tuzu Malzeme Listesi Yapılışı Kafa ve vücut pulları dikkatlice temizlenmiş balığın içi ve dışı güzelce yıkanıp tuzlanır. Balık 600 gr. dan fazla ise kelebek şeklinde ortadan açılır. Balığın tellere yapışmaması için, ızgara ısındıktan sonra yarım kesilmiş soğan, tellere iyice sürtülür. Telleri sıvı yağ damlatılmış bir peçete kağıtla yağlamak yapışmayı ayrıca önleyecektir. Tuzlanmış balık yağlanmadan, unlanmadan ve üzeri çizilmeden (suyu akar) ızgaraya koyularak ker iki tarafı gerekirse ikişer kere alt üst edilerek yeterince, fakat az pişirilir. (Balığın lezzetini ve suyunu kaybetmemesi için az pişirilmesi önemlidir.) Balık fileto şeklindeyse önce derisiz tarafı pişirilir. Sıcak olarak servis yapılır. 34 | Temmuz 2014 Malzeme Listesi KETÇAPLI SOS • 5 çorba kaşığı ketçap • 1 çorba kaşığı sirke • 1 diş dövülmüş sarmısak • 1 çay kaşığı soya sosu MAYONEZLİ SOS • 5 çorba kaşığı mayonez • 1 çorba kaşığı sirke • 3 adet kıyılmış kornişon • 1 çay kaşığı soya sosu Yapılışı Kafa ve vücut pulları dikkatlice temizlenmiş balığın içi ve dışı güzelce yıkanıp kurulanır. Kılçıksız filetosu çıkartılır, derisi yüzülür ve kibrit kutusu büyüklüğünde küçük parçalara bölünerek (kılçıkları dikkatlice temizlenmiş olmalı) bir miktar tuzlanır. Tavaya bolca kızartma yağı koyup yakmadan kızdırılır. (Yağı yakmadan kızdırabilmek önemlidir. Az ısınmış yağda pişen balık bütün yağı çeker. Tavaya balık parçalarını koymadan önce yeterince ısındığını anlamak için tavaya bir tutam un serpiştirilir, yağda hemen tepki olursa ısınmış demektir.) Yağın sıcaklığını kaybetmeden unlanmış balık parçaları tavaya yerleştirilir. Balık parçaları küçük olduğundan çok kısa sürede pişecektir, her yüzün 2’şer dakika pişmesi yeterlidir. Kızaran balıklar tavadan bir havlu kağıda çıkarılarak fazla yağı alınır. Marul yaprakları, taze soğan ve roka karışımı ince ince kıyılarak, taze ekmek ve hazırlanan soslarla birlikte çocukların bayıldığı “balık-ekmek” olarak servis edilir. İMEAK DENİZ TİCARET ODASI İZMİR ŞUBESİ YÖNETİM KURULU NİSAN - MAYIS - HAZİRAN 2014 DÖNEMİ FAALİYET RAPORU Deniz Ticaret Odası İzmir Deniz Ticaret Odası | 35 FAALİYETLER Yaşar Üniversitesi Lojistik Topluluğu tarafından düzenlenen ‘Denizcilik Haftası’ kapsamında 2 Nisan Çarşamba günü Yönetim Kurulu Üyesi Murat Yılmazel tarafından sektör ile ilgili sunum yapılırken 4 Nisan Cuma günü ise Odamız koordinesinde Foça’da yapılan kıyı temizliğinde en fazla sigara izmaritleri, teneke ve cam içecek kutuları toplandı. 7 Nisan Pazartesi günü D.E.Ü Denizcilik Fakültesi tarafından düzenlenen “Kariyer Günleri”nde, öğrencilerle eğitim ve iş yaşamı hakkında bilgi paylaşımı yapıldı. Avrupa’nın en büyük kruvaziyer gemisi MSC Preziosa’nın ilk defa İzmir’e gelmesi nedeniyle 8 Nisan Salı günü düzenlenen tanıtım organizasyonunda, Kaptan Giuliano Bossi tarafından yaz sezonu boyunca her hafta İstanbul ve İzmir çıkışlı Ege-Adriyatik turuna çıkacak gemi MSC Preziosa hakkında katılımcılara bilgi aktarıldı. 36 | Temmuz 2014 8 Nisan Salı günü Ege Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürü Kaptan Kılıç’ın başkanlığında düzenlenen “Gümrük Sorunları ve Çözüm Önerileri” konulu toplantıda, üyelerimizin yaşadıkları sorunlar görüşüldü. DEÜ Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Güldem Cerit ve E.Ü Urla Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Cengiz Metin tarafından 9 Nisan Çarşamba günü yapılan ziyarette, sektör ve eğitim işbirliği ele alındı. 10-11 Nisan tarihlerinde Mersin Marina evsahipliğinde ve Deniz Ticaret Odası koordinesinde düzenlenen “Marina İşletmeleri Meslek Grubu 2014 yılı 1. Koordinasyon Toplantısı”na, Meclis Başkanı Geza Dologh ile Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Savaş Ercan tarafından katılım sağlandı. FAALİYETLER 11 Nisan Cuma günü İMEAK DTO İzmir Şubesi evsahipliğinde Swissotel’de yapılan “TOBB Yönetim Kurulları Ortak Toplantısı”nda, denizcilik sektörü ile bölge limanları ve kruvaziyer turizmi hakkında bilgi aktarıldı. 22 Nisan Salı günü Kılavuzluk Haftası ile ilgili olarak Alsancak Limanı Kılavuz Kaptanları ile Danimarkalı denizcilik ve petrol firması A.P. Moller Genel Müdürü Mogens Larsen tarafından Odamıza nezaket ziyareti yapıldı. Firma, Petkim'in konteyner limanını 250 milyon dolar yatırımla kuracak ve 28 yıl boyunca işletecek. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Deniz Ticaret Odası koordinesinde 17-18 Nisan tarihlerinde Çeşme’de düzenlenen “Mavi Kart Uygulamalarının Değerlendirilmesi Çalıştayı”nda; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülen Mavi Kart uygulamalarının teknik alt yapılarının gözden geçirilmesi, atık alım uygulama alanlarının genişletilmesi, teknik ve operasyonel yönlerinin görüşülmesi ve ihtiyaçlarının belirlenmesi gibi konular ele alındı. Denizcilik kültürünü aşılamak amacıyla İMEAK DTO İzmir Şubesi tarafından hazırlanan “Ben Denizciyim” adlı kitabın, İzmir Körfezi’ndeki vapur iskeleleri ile Zübeyde Hanım Eğitim ve Müze Gemisi’nde dağıtımının yapılmasına devam ediliyor. 17 Nisan Perşembe günü Vali Mustafa Toprak Başkanlığında yapılan “İl Kültür ve Turizm Koordinasyon Toplantısı”nda, 2014 yılı turizm sezonunun sorunsuz geçirilebilmesi için yapılması gereken konular ele alındı. İMEAK DTO İzmir Şubesi tarafından düzenlenen “İlkokullar Resim ve Kompozisyon Yarışması”nın Ödül Töreni, 29 Nisan Salı günü Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne ait olan “Zübeyde Hanım Eğitim ve Müze Gemisi”nde yapıldı. Törende, dereceye giren öğrencilere teşekkür sertifikaları ile ödülleri verildi. İzmir Deniz Ticaret Odası | 37 FAALİYETLER 6 Mayıs Salı günü “Aliağa Limanlarında Deniz Polisi, Gümrük ve Sahil Sağlık yetkilileri tarafından yapılan gemi kontrol işlemlerinde, zaman ve sorumluluk odaklı yetki paylaşımının operasyonlarda gecikmelere sebebiyet verdiği” sorunu ile ilgili olarak bir toplantı yapıldı. Aliağa’da İMEAK DTO İzmir Şubesi koordinesinde Aliağa Kaymakamlığı Başkanlığında Aliağa Gümrük Müdürlüğü, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Ege Bölge Baştabipliği yetkililerinin katılımıyla yapılan toplantıda; Aliağa Nemrut Limanlarında gemi kontrollerinde görevli kurumlar arasında işbirliğinin arttırılması amacıyla alınması gereken tedbirler ele alındı. İZFAŞ tarafından düzenlenen ve 7 Mayıs Çarşamba günü açılışı yapılan “2. Tekne, Yat ve Denizcilik Fuarı Boat İzmir”e katkı sağlamak amacıyla DTO İzmir Şubesi tarafından yelken yarışları ile panel düzenlendi. 9 Mayıs Cuma günü düzenlenen “Su Ürünleri Avcılığı ve Yetiştiriciliği: Sorunlar-Çözüm Önerileri” konulu panelde, bu alanda ülkede gerçekleştirilen yatırımlar, sorunlar ve çözüm önerileri ele alındı. Denizciliğin tabana yayılması amacıyla İzmir İl Yelken Temsilciliği’nin önderliğinde 10-11 Mayıs tarihlerinde İzmir Körfezi’nde gerçekleştirilen “Boat İzmir Fuar Kupası Yelken Yarışları” na, 12 yelken kulübünden toplam 81 yarışmacı katıldı. Yarışmada dereceye girenlere ise ödülleri 11 Mayıs Pazar günü törenle verildi. 12-17 Mayıs tarihleri arasında ilk defa gemi acentesi kartı almak için düzenlenmiş olan eğitime 23 kursiyer müracaat etti, 21 kişi başarıyla kursu tamamladı. 21 Mayıs Çarşamba günü yapılan “Gemi Acenteliği Personeli Kartı Yenileme Eğitimi”ne ise 78 kişi iştirak etti. 38 | Temmuz 2014 FAALİYETLER 13 Mayıs Salı İzmir Sanayici ve İş Kadınları Derneği tarafından İMEAK DTO İzmir Şubesi’ne yapılan ziyarette, gerçekleştirilebilecek çalışmalar ele alındı. İMEAK DTO İzmir Şubesi Danışma Kurulu ile 20 Mayıs Salı günü Küçük Kulüp’te yapılan toplantıda, karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu. Turizm Amaçlı Sportif Faaliyet Yönetmeliği kapsamında 15 Mayıs Perşembe günü Çeşme Kaymakamı İnci Sezer Becel başkanlığında yapılan toplantıda, turizm amaçlı sportif su altı başvuruları değerlendirildi. 20 Mayıs Salı günü İMEAK DTO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu tarafından Piri Reis Derneği’ne yapılan ziyarette, denizcilik sektörüne yönelik yapılabilecek çalışmalar ele alındı. 20 Mayıs Salı İzmir Meteoroloji 2. Bölge Müdürü Murat Şahin tarafından İMEAK DTO İzmir Şubesi’ne yapılan ziyarette, denizcilik faaliyetleri görüşüldü. DenizTemiz Derneği/TURMEPA İzmir Şubesi olarak deniz temizliği ile ilgili eğitimlere devam ediliyor. 21 Mayıs Çarşamba günü Gürçeşme İlkokulu ile Işıkkent Eğitim Kampüsü’nde toplam 250 öğrenciye konu ile ilgili eğitim verildi. İzmir Deniz Ticaret Odası | 39 FAALİYETLER Ege İş Kadınları Derneği’nin 22 Mayıs Perşembe günü EBSO Sanayiciler Lokali’nde düzenlediği “Biz Bize Yemeği” nde, sosyal projeler ele alındı. “Kılavuz Kaptanlar Haftası”, 26 Mayıs Pazartesi günü Atatürk Anıtı’na çelenk bırakılması ile başladı. Daha sonra Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne ait Eğitim ve Müze Gemisi’nde, “Kılavuz Kaptanlık Mesleği ve Ege Bölgesi Kılavuzluk Teşkilatları Tanıtım Sergisi” nin açılışı yapıldı. Piri Reis Denizcilik Derneği ile İMEAK DTO İzmir Şubesi tarafından 30 Mayıs Cuma günü Hayri Özmeriç İlkokulu öğrencilerine dokunarak öğrenmeyi amaçlayan denizlerimizi temiz tutalım projesi kapsamında bilgi verildi, sunum yapıldı. 40 | Temmuz 2014 Mavi Kart Uygulaması Entegrasyonu ile ilgili 30 Mayıs Cuma günü İMEAK DTO İzmir Şubesi’nde yapılan toplantıda, Mavi Kart sisteminin genel uygulama esasları hakkında yeniden bilgilendirme yapılıp mevcut uygulamaların durumu hakkında bilgi verildi. İMEAK DTO İzmir Şubesi ile Ege Genç İş Kadınları Derneği (EGİKAD) tarafından engellilere yönelik olarak düzenlenen ebru kursuna katılan kursiyerlerin eserleri, 11 Haziran Çarşamba günü sergilendi. Deniz temalı eserler büyük ilgi gördü. 4-7 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek olan Travel Turkey İzmir Fuarı ile ilgili 11 Haziran Çarşamba günü İZFAŞ’ta yapılan Danışma Kurulu Toplantısı’nda, geçen fuarın ve yeni yapılacak fuarın değerlendirmesi yapıldı.
© Copyright 2024 Paperzz