PetDünyası dergi MART 2015 Sayı 1 Sevimli Dostlarımız için Check Up Köpeklerde Dış Parazitler Masallar Diyarına Yolculuk: Paspasın Bahçeleri Türkiye’de Veteriner Hekimlik Prof. Dr. Halil GÜNEŞ . . Hamileyim! . KEDIM Ne Olacak? rında a l k a nH Hay va DURUMtoğlu SONavşancıl Kalafa ni z T Av. De KÖPEK EĞİTİMİ Bahara Hazır Mıyız? İguana Beslemek Dişi Kedilerde Kızgınlık MEDİKAL - DANIŞMANLIK - YAZILIM Farklı Yaklaşımlar, Farklı Çözümler. Dünya markaları hasvet güvencesi ile... REKLAM * 4000'i aşan referans meslektaşlarımıza tercihleri için teşekkür ederiz.. vet Professional VETERİNER YAZILIMI Esnek, Güvenilir, Yönetilebilir, Yüksek Teknoloji, Hızlı & Kolay Kullanım HASVET MEDİKAL DANIŞMANLIK YAZILIM VETERİNERLİK HİZMETLERİ SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. Aspendos Bulvarı Mehmetçik Mh. 1242 Sk. Tel : +90 242 323 94 91 Anda İş Merk. No:3B/2 Muratpaşa/ANTALYA Fax : +90 242 323 84 01 [email protected] www.hasvet.com.tr E-vet yazılım sistemleri ile veri yönetiminde ideal çözümler... www.e-vet.com.tr Sayfamızı Beğenin! Kampanyaları ilk siz Duyun! facebook.com/hasvet.kampanyalar REKLAM 3 İÇİNDEKİLER 06 Güncel 12 Pet Dünyası Dergi 13 Nedir Bu PET Terimi? 14 Dişi Kedilerde Kızgınlık Dönemi ve Davranışları Dr. Vet. Hekim Haluk ÖMER 16 Köpeklerde Dış Parazitler 18 Bahara Hazır Mıyız? 20 Kedi Irkı: Ankara Kedisi 23 Köşe: Sevgililer Günü Psikolog Deniz ÖZBEK 24 Sevimli Dostlarınız İçin Check up Neden Önemlidir? Vet. Hekim Arzu ÖZSAN ÇORBACI 28 Köpeklerde Epilepsi Prof. Dr. Kürşat ÖZER 30 Neden Profesyonel Köpek Eğitimi? Vet. Hek. Köp. Eğt. Uzm.Tarkan ÖZVARDAR 32 Röportaj: Paspasın Bahçeleri Ayşegül & Emre ÖZBERK 34 Röportaj: Türkiye’de Veteriner Hekimlik Prof Dr. Halil GÜNEŞ 38 Köpek Irkı: Cavalier King Charles Spaniel 41 Köşe: Tolga ÖZTORUN’la Dost Muhabbeti 42 Köşe: Dünyaya Açılan Pencere GÖZ Prof. Dr. Murat ŞAROĞLU 44 Köşe: Hayvan Haklarında Son Durum Değerlendirmesi Av. Deniz Tavşancıl KALAFATOĞLU 48 Hamileyim! Kedim Ne Olacak? 50 Kedi ve Köpeklerde Aşılamalar Hakkında Genel Bilgi 52 Sizin Hikâyeleriniz 54 Muhabbet Kuşlarını Tanıyor Muyuz? 56 Köşe: Doğru Balık & Doğru Akvaryum Vet. Hekim Erkut GÖREN 58 Köşe: Karakulak Hayvanat Bahçeleri Danışmanı Niyazi ALTINTAŞ 60 Köşe: Tarçın’ın Güncesi 62 İguana mı Dediniz? Vet. Hekim Sedat GENÇ 64 Doğa Uykusundan Uyanıyor 67 İletişim 4 Editörün Köşesi PetDünyası dergi Mart 2015 Sayı 1 Aylık online Pet Dergisi İmtiyaz Sahibi İlk Merhaba... Evet; heyecanlı, mutlu, umutlu kocaman bir MERHABA… Biliyordum, bir gün bunun olacağını vallahi billahi biliyordum. Usulca ve sakince bekledim ve işte artık gün bugün! Artık pet dünyası hakkında her şeyi konuşabileceğimiz, paylaşabileceğimiz bir dergimiz var. Bekledik ama sanırım bu bekleyişe değdi… Bundan böyle her ay saygıdeğer hocalarımızın, veteriner hekimlerimizin, değerli dostlarımızın köşeleri, yazıları, hikâyeleri, fotoğrafları, röportajları, söyleşileri, yazılarıyla; konular ve konuklarla, sizden gelen hikayelerle, güncel haberler, sektörel yeniliklerle her ay bu sayfalarda sizlerle buluşacağız. Sadece bu kadar değil elbette, bize internet sitemiz üzerinden her zaman ulaşabilecek, sorularınıza yanıt alabileceksiniz. Böylece aklınıza takılan her türlü detayı konusunun uzmanlarından, en doğru şekilde öğrenmiş olacaksınız… Bu yorucu ama bir o kadar keyifli yolculukta yanımızda olan, bizimle beraber yürümeye başlayan ve bundan sonra da yanımızda olarak desteklerini esirgemeyeceklerine sonsuz inandığım tüm meslek duayenlerimize, veteriner hekim meslektaşlarımıza, sektör firmalarımıza, güzel yürekli dostlarımıza ve elbette siz hayvan sevenlere bütün kalbimle teşekkür ediyorum… Ailemize hoş geldin Pet Dünyası Dergi! Veteriner Hekim Elif ÇAPAR [email protected] Elif ÇAPAR Haluk ÖMER Yazı İşleri Müdürü ve Editör Vet. Hekim Elif ÇAPAR Danışma Kurulu Prof. Dr. Kürşat ÖZER Prof. Dr. Yalçın DEVECİOĞLU Dr. Vet. Hekim Haluk ÖMER Dr. Vet. Hekim Ebru Özaytekin AKBAŞ Dr. Veteriner Hekim Murat AKBAŞ Uzm. Vet. Hekim Serkan BADAK Uzm. Vet. Hekim İlknur YÜKSEL Vet. Hekim Erkut GÖREN Vet. Hekim Erkan MORGÜL Vet. Hekim Ümit YILMAZ Yazarlar Prof. Dr. Murat ŞAROĞLU Dr. Vet. Hekim Haluk ÖMER Vet. Hekim Erkut GÖREN Vet. Hek.Köp.Eğt.Uzm. Tarkan ÖZVARDAR Av. Deniz Tavşancıl KALAFATOĞLU Tolga ÖZTORUN Deniz ÖZBEK Niyazi ALTINTAŞ Lalifer Balibeyoğlu UÇAR (Tarçın) Katkıda Bulunanlar Vet. Hekim Arzu Özsan ÇORBACI Vet. Hekim Sedat GENÇ Halkla İlişkiler ve Tanıtım Mustafa DEĞİŞİCİ Adres ve İletişim www.petdunyasi.com [email protected] Pet Dünyası Dergi’de yayımlanan yazı, röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. 5 Güncel Farklı Karakterli Hamamböcekleri Belçika’da bulunan Université libre de Bruxelles’den bilim insanları, yaptıkları araştırmada hamamböceklerinin insanlara benzer olarak farklı karakterlere sahip olduğu bulgusuna ulaştıklarını açıkladı. Araştırmacılar, çalışmalarında hamamböceklerinin davranışlarını incelediklerini belirtti. Guardian’da yer alan habere göre, bir grup hamamböceğini bir kabın içine bırakan bilim insanları, böceklerin burada açıkça farklı davranışlar sergilediğinin altını çizdi. Buna göre, utangaç olarak nitelendirilen hamamböcekleri, açık alana bırakıldığında önceliğini barınak bulmaya veriyor ve olabildiğince saklanmaya çalışıyor. İkinci grup ise çevresini keşfediyor. Sahipsiz Hayvanlara Ünlülerden Destek Çiftlikte Yaban Hayvanları Bulundu Şile'de iş adamı Alp Özalp'in çiftliğine yapılan yaban hayvanı operasyonunda çok sayıda yaban hayvanına el konuldu. Özalp, zaman zaman görevlilere tepki gösterirken, “Amerika'da olsaydı şimdi şerif bana madalya vermişti” dedi. Çiftlikte bulunan çok sayıda maymun, vaşak, geyik ve kanatlı yaban hayvanı ise görevlileri şaşkına çevirdi. Çeşme yarımadasında yaşayan doğa ve hayvan dostu duyarlı kişilerin kurduğu ÇESAL Doğa ve Hayvan Severler Derneği toplumda sahipsiz hayvanlarla ilgili kapsamlı bilinçlendirme çalışmaları yapıyor. Dernek, “Satın Alma Sahiplen”, “Bir Kap Su Bir Kap Yemek”, “Beni Terk Etme” temaları ile bir “Farkındalık Kampanyası” başlattı. Kısa videoların, billboardların ve sosyal medya paylaşımlarının hazırlandığı kampanyaya Özcan Deniz, Korcan Karar, Hatice Şendil, Melike İpek Yalova ve Neslihan Yeşilyurt gibi ünlülerden de destek geldi. 6 Güncel “Flamingo Günlüğü” Birbirinin peşi sıra gelen doğa katliamlarına dur diyecek bireyler yetiştirmek öncelikle doğasını tanıyan, seven bir bilinç yaratmakla başlar. Yazar Koray Avcı Çakman, doğaya ve hayvanların yaşam haklarına sahip çıkan bireyler yetiştirme kaygısıyla kaleme aldığı kitaplarına bir yenisini daha ekledi: Flamingo Günlüğü 6 yaş ve üstü tüm çocuklar için Can Çocuk Yayınları raflarında. Ormanlar Yuvalarla Donatıldı Ülkemizde böcek, mantar ve diğer canlıların meydana getirdiği zararlar içerisinde böcek zararları önemli bir yer tutuyor. Böcekler, hayvanlar âleminde sayı bakımından en büyük grubu oluşturuyor. Ayrıca böcekler, üreme enerjileri çok yüksek olduğundan uygun iklim şartlarında kısa zamanda çoğalarak bütün bir ormanı tahrip edebilecek güce sahip bulunuyor. Teknolojideki gelişmeleri yakından takip eden Orman ve Su İşleri Bakanlığı, ormanlarda zararlı böceklere karşı biyolojik mücadele tekniklerini uyguluyor. Yürütülen bu çalışmalar çerçevesinde 68 bin 310 adedi ise 2014 yılında olmak üzere 2003 yılından 2014 sonuna kadar ormanlara 600 binden fazla kuş yuvası asıldı. Ölmeyen Kedi: BART ABD’nin Florida eyaletinde akıl almaz bir olay yaşandı. Araba çarptıktan sonra öldü diye gömülen bir kedi, beş gün sonra mezarından çıktı ve eve döndü. Tampa'da yaşanan olayda Bart adlı kedi sahibinin bir komşusu tarafından yolda kanlar içinde bulundu. Ülkede “Zombi kedi” lakabıyla anılmaya başlanan kedinin sahibi Ellis Hutson, kedisini gömmeye dayanamayacağını söyledi ve komşusundan kediyi gömmesini istedi. Bart sığ bir mezara gömüldükten beş gün sonra Hutson'ın bir başka komşusu tarafından üstü başı çamur içinde, yiyecek için miyavlarken bulundu. "Bu bir mucize. Tek diyebildiğim bu. Demek ki Bart'ın bu diyardan göçme vakti gelmemiş" diyen Hutson kedisinin dönemesinden son derece memnun. Bart'ın tedavi edildiği ve sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. 7 Güncel “Kürkünü Çıkar, Vİcdanını Gİy” Geçtiğimiz sene “Yunuslara Özgürlük” kampanyasına verdiği destekle büyük yankı uyandıran ve en son 4 Ekim Hayvan Hakları Günü’nde Türkiye çapında 15 barınağa toplam 5 ton mama dağıtımı yapan BGKO (Bana Göz Kulak Ol) Derneği sanatçıları, yeni bir farkındalık kampanyası başlattı. Alican Yücesoy, Ayça Varlıer, Bennu Yıldırımlar, Kenan Ece, Levent Üzümcü, Mert Fırat, Özge Özder, Özgün, Özgür Çevik, Serkan Altunorak ve Şebnem Bozoklu gibi birçok ünlü sanatçının yer aldığı kampanya, 3 Şubat 2015 tarihinde yayınlanan bir farkındalık filmi ile başladı ve gönüllü birçok sanatçıyı bünyesine katarak fotoğraf sergileri, kürk ile ilgili röportajlar ve etkinlikler ile adım adım büyüyerek devam edecek. Kahraman Marsha Rusya’nın Kaluga bölgesindeki Obninsk kentinde bir apartmanın merdiven boşluğuna bırakılan erkek bebek, çevre sakinlerinin Marsha adını verdiği sokak kedisi tarafından fark edildi. Kedi Marsha, 2 aylık bebeğin olduğu kutuya girerek bebeğin üzerine yattı ve sıfırın altındaki soğukta donarak ölmesine engel oldu. 8 Güncel Yaban hayvanları unutulmadı Bolu’da aç kalan yaban hayvanlarına 1,5 ay içinde 6 bin 450 kilogram yem bırakıldı. Bolu Orman ve Su İşleri Müdürlüğü’nden yapılan yazılı açıklamada, kar yağışı ve soğuk hava nedeniyle Göynük, Kıbrısçık, Seben ilçelerinin yanı sıra Yedigöller, Abant, At Yaylası, Çubuk Gölü, Yeniçağa Gölü ve Gölköy Sulama Göleti’ne, 4,5 ton saman, ot, 500 kilogram buğday, geyik ile karacalar için 2 ton yem ve yakalık, yırtıcı hayvanlara ise 450 kilogram kemik bırakıldığı bildirildi. Şanslı Maymun Hindistan’da zengin bir çift, akıllara durgunluk verecek bir kararla, evlerinde besledikleri evcil maymunu tek varisleri olarak ilan etti. Çocukları olmayan Brahe Shristiva ve Şabista çifti, Çunmun ismini verdikleri evcil maymunu kendileri öldükten sonra da güvence altına aldı. Başarılı bir avukat olan 48 yaşındaki Şebista’nın, sahibi olduğu kablolu Tv ağını ve un değirmenini maymunun üzerine yaptığı aktarıldı. Kıskandıran Dostluk Kayseri Anadolu Harikalar Diyarı içerisinde bulunan Hayvanat Bahçesi’nde yaşayan Charlie ismindeki Çizgili Sırtlan ile bakıcısı Erdoğan Gökçek’in ilişkisi görenleri şaşırtıyor. Yırtıcılığı ve güçlü çene yapısıyla bilinen Çizgili Sırtlan, bakıcı haricinde birisi kafese girdiğinde durmadan kaçıyor sadece bakıcısının yanına yaklaşmasına izin veriyor. Ekip olarak tüm yırtıcıların bakımını sağladıklarını söyleyen Erdoğan Gökçek, “Hayvanat bahçesi açıldığından beri sırtlan dahi bütün yırtıcılara biz bakıyoruz. Hayvanlarla aramızdaki bağdan dolayı bir dostluk oluştu. Sırtlana elle de temas edebiliyoruz. Sırtlanın bizden kaçmamasının sebebi fazla ilgilenmemizdir. O bizi tanıyor biz de onu tanıyoruz.” dedi. 9 Güncel 9 Yaşındaki Çocuk Hayvan Barınağı Kurdu Filipinler’de yaşayan ve tam bir hayvan sever olan Ken sadece 9 yaşında. İlk başlarda etrafındaki hayvanlara yemek vererek onlara yardımcı olmaya çalışan Ken, zaman içinde yaptığı yardımlara bir kulübeyle devam etmiş. Bununla da yetinmeyen Ken bir arsa kiralayarak orayı bir hayvan barınağına dönüştürmeyi başarmış. Çevresinden ve internetten yürüttüğü kampanyalara destek verenlerden temin ettiği paralarla bu işleri yapan ve devam ettiren küçük çocuk, hayvanların her türlü bakım ve ihtiyaçlarını da yardım alarak gerçekleştiriyor. Web sitesi üzerinden barınak hayvanlarına sahip de arayan Ken’in Mutlu Hayvanlar Kulübü hakkında daha detaylı bilgi için www.happyanimalsclub.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Termik santraller fokların hayatını tehdit ediyor Nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarının uzun yıllar sonra Marmara Denizi’nde de yaşadığı ispatlandı. Ancak bu fokları büyük bir tehlike bekliyor. Çanakkale’nin Karabiga kıyılarına yapılması planlanan 7 termik santralın, bu fokların hayatını tehdit ettiği belirtildi. Panda sayısı son 10 yılda arttı 10 Çin Ormancılık İdaresi tarafından yapılan açıklamaya göre, 2003'te 1.596 olan panda sayısının, 2013'ün sonu itibariyle 1.864'e yükseldiği kaydedildi. Dünya Doğayı Koruma Vakfı ( WWF ) yetkilisi Zayohe Liu, "Panda nüfusundaki artış, Çin hükümetinin yürüttüğü pandaları koruma faaliyetlerinin başarılı sonuçlar verdiğini gösteriyor" dedi. Zayohe, "Çin hükümeti, WWF gibi örgütlerle işbirliği yapıyor. WWF, böyle başarılı sonuçlara tanık olmaktan çok memnun" ifadesini kullandı. Güncel Dev Pitbull ABD’nin New Hampshire Eyaleti’nde yaşayan Marlon ve Lisa Grennan ailesinin ‘pitbull’u normalden üç kat daha büyük, tam 80 kg. Protein ağırlıklı bir diyetle beslenen köpek günde yaklaşık 2 kg daha kıyması yiyor. Adı Hullk olan pitbull henüz 17 aylık. Aile sevimli canavarlarının üç yaşındaki oğulları ile birlikte büyüdüğünü ve çocukları için hiç tehlikeli olmadığını düşünüyor. Artık eşya değiller Fransa parlamentosu, Medeni Kanun’da 200 yıldır eşya sınıfına sokulan evcil hayvanların ‘hisli canlılar’ olarak tanınmasını ve ilgili maddenin bu yönde değiştirilmesini istedi. Habere göre, iktidardaki Sosyalist Parti ‘nin gündeme getirdiği ve yapılan oylamayla kabul edilen değişiklik için hayvan hakları ve refahı örgütleri 1 yıldır mücadele veriyordu. Nitekim talebe ilişkin çevrimiçi bir dilekçeye 78 bin kişi imza atmıştı. 11 Hayvanların dünya üzerinde varoluşu insanla hemen hemen aynı… Zaman içinde insanın doğayla iç içe yaşamasının getirdiği zorunluluklar hayvanı da hayatlarının birer parçası haline getirmeye mecbur kılar. Önceleri insanların kendi yararı için kullandığı hayvanlar uzun bir süreç sonucunda farklılaşmaya başlar. Pet hayvanları, egzotik hayvanlar, çiftlik hayvanları, vahşi hayvanlar vs vs derken hayvanlar farklı gruplar altında toplanır. Günümüze baktığımızda artık petlerin yani yaşamlarımıza ortak ettiğimiz, dokunarak, severek, izleyerek, birlikte yaşayarak mutlu hissettiğimiz hayvanların bizlerin ayrılmaz birer parçası haline geldiğini görüyoruz. Hâl böyle olunca da özellikle son 50 yıldır hayatlarımızın tam da orta yerine yerleşen bu güzel canlılar için farklı sektörler de gelişmeye başlar. Örneğin önceleri evdeki artık yiyeceklerle beslenen kedi ve köpekler için artık özel gıda üreten mama fabrikaları kurulur. Sağlık ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için sadece veteriner kullanımına özel ilaçlar üretilir. Aksesuarları da unutmamak gerekli tabii… Ve elbette onlar hakkında yayın yapan TV ve radyo programları, gazeteler ve dergiler de sektörde yerini alır. Çünkü hayvan dostları, sahipleri ve sevenleri bilgi edinmek istemektedir. İzlemeli, okumalı, dinlemeli, öğrenmelidirler. Yapılan tüm bu iyi niyetli işler onların daha iyi şartlarda bakılabilmeleri, daha ehil kişilerce yaşamaları için yapılan güzel adımlardır. Gelelim günümüze… Gelişen ve her geçen gün yenilenen teknoloji artık hayatımıza interneti ve sosyal medyayı katmıştır. Böylece insanlar telefonu, tableti, bilgisayarları yanında olmadan hiçbir yere gitmez oldu. Fakat bilgiye her yerde erişilebilir oluşu, internetteki bilgi kirliliğini de beraberinde getirmiştir ne yazık ki… Pet Dünyası Dergimizin yeni bir dost edineceklere, hâli hazırda pet sahiplerine, hayvan dostlarına ve onları sevenlere; hayata ve yaşayan tüm canlılara saygı gösteren herkes için bir rehber olacağına inanıyoruz. Bu amaçla yola çıktık ve internet sitemizle beraber online dergimizle de artık yayındayız… sı ı a s y a sı ı n y a s ü y n a n y ü D ü t n D e ü t D P D t Pe e Pet P i derg ayı 1 15 S T 20 MAR i derg a ınd lar ak UMfatoğlu H la R an DUncıl Ka yv a Ha SONiz Tavş en .D v Mİ A ız İTİ rım EĞ EK stlayız? KÖP çin ız i li D im Sev la ost Up Ck razitler e Ch a ış P de D kler e Köp na rı : uk ul lc yo ri le ya Di hçe ar Ba ll sa ın Ma spas Pa ik iml e e’d ekEŞ kiy H Tür rinearlil GÜN e H t . Verof. D.r y.im! acak? l P e mi.l Ne O Ha M DI KE ayı 1 15 S T 20 MAR rım 12 i derg ayı 1 15 S T 20 MAR i derg uaKöpe İg a ınd lar ak UMfatoğlu H la R a an DUncıl K yv a Ha SONiz Tavş en z .D Mİ ımı Av İ Tİ EĞ tlar? EK os ıyız KÖP için o ı li D ır M imra Haz Upmek e v e SBaha Cksleazitdlielrerd : e e Pair Ke ınluıkluk DışDiş Cnha leB rde k s rı g lc Kızyo na lik e e’d ekEim kiy H Ş Tür rinearlil GÜN e H Verotf. D.r. y.im! acak? l P e mi.l Ne O a H M Ma spa Pa DI KE İg a ınd lar ak UMfatoğlu H la R an DUncıl Ka yv a Ha SONiz Tavş en .D v ız Mİ A İTİ rım EĞ EK stlayız? KÖP için li D M im azır Up k r Sehvara HCklemaze itlrede Ba e es Paredile lık uluk: Ch nolc B de DDıişşi K ızagıy r K n ri rı napekle le ya Di hçe ua Kö r ri le ya Di hçe Ba sın ar l al ayı 1 15 S T 20 MAR a ll sa ın Ma spas Pa Ba lik e e’d ekEim kiy H Ş Tür rinearlil GÜN e H Verotf. D.r. y.im! acak? l P e mi.l Ne O Ha M DI KE için o ı li D ır M imra Haz Upmek e v e S aha Ck sleazitleilrerd : B he e Pari Ked ıncluılkuk Be DışDiş zgol Kıy rd na i na rı ekle ler ya uaKöp Di çe İg da rın kla M ğlu Ha RUalafato n a DUncıl K yv a Ha SONiz Tavş en .D Mİ Av İ Tİ EĞ ? EK ıyız KÖP ar ll sa ın Ma spas Pa h Ba lik e e’d ekEim kiy H Ş Tür rinearlil GÜN e H Verotf. D.r. y.im! acak? l P e mi.l Ne O a H M DI KE u İg ır M ek m rde le i le es şi Ked ınlık i g B D Kız a an ara Bah C Haz Nedir bu PET terimi? “Pet hayvanımız bizim için çok şey ifade ediyor olabilir ama unutmayın biz onun HER ŞEYİYİZ…” “PET; Sevmek ve Okşamaktır” ‘PET’ İngilizce’den dilimize yerleşmiş bir kelimedir ve sözlük anlamı sevmek ve okşamaktır. Günümüzde ülkemizde bu kelimenin tam Türkçe karşılığı olmadığı için ‘pet hayvanı’ deyimini kullanmaktayız. Dolayısıyla pet hayvanı denilince evimize aldığımız, beslediğimiz ve sevdiğimiz hayvanlar aklımıza geliyor. Burada önemli bir detayı paylaşmak isterim. Tüm evcil hayvanlar pet hayvanı olmadığı gibi, tüm pet hayvanları da evcil hayvan değildir. Örneğin inek bir evcil hayvandır ama pet hayvanı değildir. Egzotik hayvanlar kategorisine giren iguana ise bir pet hayvanı olmasına karşın evcil bir hayvan değildir. Unutulmaması gereken nokta; evimizde beslediğimiz hayvanların tüm dünyalarının biz olduğudur. Onlar bizim için çok şey ifade ediyor olabilirler ancak biz onların her şeyiyiz. Onların sağlığı ve mutluluğu tamamen bizle- rin elinde, bu nedenle ihtiyaçları eksiksiz yerine getirilmelidir. Düzenli olarak gerekli kontrollerini yaptırmalı, kulaktan dolma bilgilerle değil veteriner hekiminizin sizi yönlendirdiği biçimde onların bakımını ve beslenmesini sağlamalısınız. Ayrıca bazı pet hayvanlarının özel bakım şartlarına ihtiyaçları olduğunu da hatırlatmamızda yarar var. Yani pet hayvanı edinirken, sadece kendi zevk ve tercihlerimizi düşünmemeli, olayı bir ortak yaşam olarak görmeli ve her iki taraf için de doğru seçimler yaparak karar vermeliyiz. Pet hayvanı almadan önce alacağımız hayvan hakkında gerekli tüm bilgilere sahip olmalıyız ki, gereken bakım koşullarını sağlayamıyorsak ne kendimize ne de onlara eziyet etmektense hiç edinmemenin daha olduğunun farkında olabilelim. Haklarında ne kadar çok şey bilirsek o kadar sağlıklı ve mutlu bir hayat sağlayabiliriz. “Evcil hayvan sahipleri farkındalık ve bilinç konusunda toplumun diğer bireylerinden daha hassastırlar.” Dünya üzerinde yapılmış kimi bilimsel araştırmalar ve toplumsal anket sonuçları da bu yargıyı desteklemektedir. Bu bağlamda evcil hayvan sahipleri besledikleri hayvanların sağlıkları hususunda gösterdikleri hassasiyeti yaşadıkları çevre için de göstermektedirler. Doğayı seven, yaşama ve yaşam hakkına saygı gösteren her birey ekolojik sistemde insanın diğer tüm canlılarla beraber aynı piramit içinde olduğunu bilir ve bu saygıyla hareket eder. İnsan bu piramidin en üstünde kendini görür, sadece kendi yararına hareket ederse, yaşlı dünyamız er ya da geç iflas eder. Çünkü ekolojik sistem denge gerektirir. Üretim ve tüketim oranları bu dengeyi koruyabilmek ve efektif olabilmek adına çok önemlidir. Dr. Vet. Hekim Haluk Ömer 13 [email protected] DİŞİ KEDİLERDE KIZGINLIK DÖNEMİ VE DAVRANIŞLARI Haluk ÖMER Mart K ediler; haklarında belki de en çok yazı yazılan, sosyal medyada komik videoları en çok bulunan evlerimize kendimizin efendisi olabilmesi için yer verdiğimiz harika yaratıklar... Belki çoktandır istiyordunuz belki de birçok diğer insan gibi onların güzellikleri ve oyunculukları karşısında büyülenerek bir yavru kedi aldınız. Evinizi paylaştığınız diğer bütün canlılarda olması gerektiği gibi yapılacak en doğru hareket bu canlı hakkında gerekli bütün bilgileri en doğru şekilde edinmek ve ona layıkı ile bakmaktır. Bu noktada asla unutmamanız gereken beraber yaşadığınız canlı hakkında en doğru bilgi alabileceğiniz kişinin veteriner hekiminiz olduğudur. Bu şekilde gerek kedinizin gerekse de sizin sağlığınız en doğru şekilde korunmuş olacağı gibi kedinizin eğitimi ve davranış özellikleri gibi diğer konularda da kulaktan dolma değil de en doğru bilgiyi alacaksınız. 14 sı... Dr. Veteriner Hekim azı y l e z ö ayı Ben bu ve bundan sonraki yazılarımda sizlerle genel anlamda bilgi alabileceğiniz konuları paylaşmayıw ve ilk ağızdan en doğru bilgiyi almanızı hedefliyorum. Evet, bir yavru kedi aldınız, veteriner hekiminize götürdünüz, gerekli uygulamaları yapıldı ve bu muazzam canlı evinizin bir bireyi oldu. Gün geçtikçe farkedeceğiniz haklarında yazılan çizilenlerin az bile olduğu olacaktır... Eğer kediniz dişi ise büyüdükçe farklı davranış şekillerine şahit olmaya başlayacaksınız ki bunlar özetle; kendini bir anda yerden yere atması, size ve eşyalara daha sık ve uzun süreli sürtünmeler, kuyruğunu havaya kaldırıp nerdeyse bağırma denilebilecek yükseklikte miyavlama ve hatta pencerenin önünden dışarıyı seyrederek aşırı miyavlama olarak tanımlanabilir. İşte bu davranışlar kedinizin artık puberta’ya yani cinsel olgunluğa eriştiğini ve artık bir yetişkin olduğunu gösterir. Genel anlamda yukarıda anlattığım davranışların fizyolojik bir düzeni vardır ve bu düzen kedinizin kızgınlığının hangi döneminde olduğu hakkında fikir verir. 6 – 8 aylık yaş Dişi kedilerin ilk kızgınlıkları mevsime ve ırkına göre değişkenlik göstermekle beraber genelde ortalama 6 – 8 aylık yaş arasında gözlemlenir. Başta, kedi ses çıkartır, kol ve bacaklarını arkaya atarak yerde tepinir, yuvarlanır ve mobilyalara ya da ev halkına sürünür. Son derece yumuşaktır, özellikle erkeklere karşı. Erkek kedinin sırtına binmesine izin verir, ama cinsel birleşime henüz hazır değildir. Bu, yaklaşık 1 ila 3 gün süren preöstrus dönemidir. Sonra kızgınlık, yani östrus, dönemi başlar, ırklara göre süresi değişebilir, ama genelde 10 gün sürer. Kedi cinsel birleşmeye izin verir. Yumurtlama hemen olmaz, ama cinsel birleşim ile vajinanın uyarılması sonucunda yumurtlama başlar. Diöstrus, ırklara göre bir ila üç hafta sürebilir. Dişi kedi yeniden erkeklerin atılımlarını geri çevirir ve kesinlikle hiçbir cinsel temasa izin vermez. Yumurtlama yok ise, bu dönem toplamda yaklaşık üç hafta sürer, ama bazen sadece sekiz gün veya tam aksine otuz gün sürebildiği de olur. Döllenme olursa, gebelik başlar. Bu bilgiler ışığında özetle dişi kediler en erken 5 aylık en geç ise 18 aylık olana kadar cinsel olgunluğa erişirler. Doğurganlık (reprodüktif aktivite) 14 – 15 yaşa kadar devam eder ancak 20 yaşındaki dişi kedilerde gebelik vakalarına rastlanmıştır. Yaşın ilerlemesi ile birlikte doğumda yavru büyüklükleri ve yavru sayıları azalmaktadır. Dişi kedilerde kızgınlık dönemleri, bulunulan coğrafi konuma, mevsime ve bu dönemin uzunluğuna bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Ülkemizin bulunduğu kuzey yarım kürede, bu dönem genelde ocak ayının geç dönemlerinde başlar ve gün ışığının azalmaya başladığı eylül aylarında son bulur diyebiliriz. Mevsim şartlarına göre kasım – aralık aylarına kadar devam eden kızgınlık gözlemlenebilir. Ancak günümüzde evde beslenen kedilerde doğadan farklı olarak yapay ısı ve ışığa maruz kalındığından kızgınlık döneminin tüm yıl boyunca sürdüğü durumlar gözlenmektedir. Sonuç olarak çevresel faktörler bir çok konuda olduğu gibi evcil kedilerde de puberta (erişkinlik) yaşını etkilemektedir. Doğada serebest yaşayan kediler, ırk kedilerden daha erken yaşta cinsel olgunluğa ulaşabilirler. Kızgınlık dönemi son bulduktan sonra eğer çiftleşme gerçekleşmemişse 2 – 3 haftalık bir sakin dönem sonrasında dişi kedilerin tekrar kızgınlık belirtileri göstermeye başlayacağı unutulmamalıdır. Çiftleşme gerçekleştiyse yani kedi gebe kaldı ise doğum 58 – 63 gün sonra gerçekleşektir. Yavruların doğumundan 8 – 10 hafta sonra da kedi tekrar kızgınlık gösterecektir. konusunun uzmanı hekimlere danışmanız en doğru kararları vermeniz açısından çok önemlidir. Kızgınlık dönemlerinde yukarıda da belirttiğimiz üzere kediler farklı fizyolojik davranışlar sergilerler ki bu bazı durumlarda sahiplerine ve tabi komşularına rahatsızlık verebilir. En büyük sorun kedinin aşırı bağırmasıdır. Bunun yanında özellikle geceleri daha aktif olabilir ve uyumayacağı gibi sahibini de uyutmaz. Ayrıca bu dönemlerde kediler evden kaçma eğilimleri gösterebilirler. Bu noktada kesinlikle kavramanız gereken kedinin acı çekmediğidir. Bütün gözlenen davranışlar tamamen doğal fizyolojik bir sürecin getirdikleridir. “ovariohysterectomy” mi? Üstünde durmak istediğim bir başka konu da eğer kedinizden yavru almak istemiyorsanız ya da bu fizyolojik davranışlar dayanılamaz bir boyuta gelirse yapılması gereken en doğru uygulamanın “ovariohysterectomy” yani kısırlaştırma operasyonunun veteriner hekim tarafından yapılmasıdır. Kızgınlığı baskılamak amacı ile kullanılan bir takım ilaçların hormon içerikli olduğu ve sürekli kullanımının farklı problemler doğurabileceği asla unutulmamalıdır. Son olarak, hem kendinizin hem de kedinizin mutluluğu ve sağlığı için unutulmaması gereken en dikkat çekici detay; kulaktan dolma bilgilere değil de her zaman 15 Vet. Hekim Elif Çapar Köpeklerde Dıs. Parazitler Soğuk, karlı kış mevsimini geride bıraktığımız, yavaş yavaş baharın sıcaklığını hissetmeye başladığımız günler geldi. Havaların ısınması, doğanın yeşil rengine bürünmesiyle bizler de kış rehavetini üzerimizden atıp keyifle gezintilere çıkmaya başladık bile. Parklarda dolaşmak, doğa yürüyüşlerine çıkmak için harika günler de kapıda. Elbette can dostlarımız yanımızda olmadan olmaz. Onlar da bütün kış zorunlu kısa gezintiler dışında evde oturmaktan fazlasıyla sıkılmışlardı zaten. Şimdi oradan oraya koşturmanın, çimlerde yatıp yuvarlanmanın keyfini sonuna kadar yaşamak hakları… Kendileri küçük ama verdikleri zarar büyük olan pire ve keneleri yakından tanıyalım ve korunma yöntemlerini inceleyelim. Peki, bahar ve yaz aylarının güzelliklerini yaşarken, pire ve kenelerle nasıl mücadele edeceğiz? Bu konu hem petlerimizin hem de bizlerin sağlığı için oldukça önemlidir. İç Parazit & Dış Parazit 16 Parazit Nedir? Önce “parazit” nedir ona bir bakalım. Parazit en basit anlatımla, yaşaması için başka bir canlıya gereksinim duyan organizmalara verilen addır. Parazitler, bir canlı üzerinde ya da içinde yaşamlarını sürdürebildikleri gibi; yaşam döngülerinin sadece bir bölümünü konakçıda geçirip, ardından ortamı terk ederek, başka bir canlıda yaşamlarını devam ettirebilirler. Konağın üzerinde ya da içinde yaşamlarını sürdürebilen parazitleri iç ve dış olmak üzere ikiye ayırıyoruz. İç parazitler konağın, iç organlarında ya da kanında yerleşebilirler. Örnek olarak kalp kurtları, bağırsak solucanları ya da kan parazitlerini sıralayabiliriz. Dış parazitler ise canlının vücut dış yüzeyine yerleşirler ve kan emerek beslenirler. Bunlar sadece ilk akla gelen pire ve kene ile sınırlı değil. Bitler ve uyuz etkenleri de dış parazitler arasında sayılır. Ben bu yazıda başta bahsettiğim gibi kene ve pireyi yani dış parazitleri anlatmak istiyorum. Dış Parazitler Ne Yapar? Aşırı kaşıntı, tüy dökülmeleri, deri bütünlüğünde bozulmalara sebep olan dış parazit enfestasyonları bu problemleri meydana getirmenin dışında, petlerimizin kanını emerek beslendiklerinden dolayı, onlara büyük zarar verir. Kan emerek anemiye neden oldukları gibi, deride alerjik reaksiyonlar oluştururlar. Ayrıca burada altını çizerek hatırlanması gereken bir önemli nokta da, bahsetmiş olduğum bu parazitlerin çeşitli hastalık etkenleri taşıma riski yüksek olduğundan pet sağlığında büyük öneme sahip olduklarıdır. Bu etkenler aynı zamanda zoonoz olarak nitelendirdiğimiz hayvanlardan insanlara geçen bazı hastalıkların da taşıyıcısı olduklarından (ki buna en yakın örnek son yıllarda ülkemizde de insan ölümlerine sebep olan ve kenelerden bulaşan, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığıdır) dış parazitlerle mücadele çok önemlidir. Pire Dışarıda gezinti sırasında köpeğinizin tüylerine gelebilecek bir/ birkaç tane pire ya da yumurta sayısı çok kısa sürede artacaktır. Pireler yumurtaları ile çoğalan, kanatsız, ergin halde zıplayarak hareket eden ve üzerine yerleştiği konağı ısırıp, kan emerek beslenen parazitlerdir. Bazen tek bir pire ısırığı bile köpeğinizde alerjik reaksiyonlara sebep olabildiği gibi pireler insanlara da sıçrayarak ısırabilirler. Pirelerin, başta bağırsak iç parazitlerinin taşıyıcıları olduğunu da hatırlatmakta fayda var. Ayrıca insanlarda kedi tırmalama ateşi, tifüs gibi önemli hastalıkların da bulaşmasında etkin rol oynamaktadırlar. Kene Gelelim kenelere... Keneler pirelerden farklı olarak sıçramazlar, fakat toprakta yüksek sayıda bulunur ve köpeğinizin derisine yapışıp kan emerek büyük zararlar verir. Keneler kan emdikçe büyürler. Kısa zamanda yumurtlamak suretiyle çoğalır ve geniş alanlara yayılırlar. Yoğun kene enfestasyonlarında köpeğin anemik(kansızlık) hal alması kaçınılmazdır. Keneler de aynı pireler gibi birçok hastalığın taşınmasında rol oynarlar. Sadece Bahar Aylarında Mı? Hayır, dış parazitler sadece bahar ve yaz aylarında değil, hemen hemen yılın tamamında gözlenebilmektedir. Fakat petlerde dış parazit enfestasyonları, bahar ve yaz aylarında doğadaki pire ve kene popülasyonlarındaki artış sebebiyle, sıklıkla karşılaştığımız önemli bir problemdir. Unutmayın, dışarıda vakit geçirdiğimiz süre içinde, köpeğimiz sürekli otların içinde oynayacak, çalılıklara girecek ve dış parazitlerden kaçınması olanaksız olacaktır. nuzun üzerinde pire ve keneye rastladıysanız, müdahale etmeden hekiminize danışmalısınız. Çünkü bilinçsiz yapılan davranışlar, daha büyük sorunları beraberinde getirebilir. Örneğin keneyi yerinden çıkarmaya çalışırken, ağız kısmının kenetlendiği yerde bırakılma durumunda deride sekonder (ikincil) enfeksiyonlar meydana gelebilir. Ya da pire mücadelesi için, köpeğinize uygun olmayan bir ilaç kullanımı da daha büyük sorunları beraberinde getirebilir. Bu sebeple veteriner hekimler bu konuda siz köpek sahiplerine en doğru şekilde yardımcı olacaklardır. Gerek dış parazit damlaları, gerekse tasma kullanımı gibi çok basit uygulamalarla dış parazitlerden hem köpeğinizi hem de kendinizi koruyabilirsiniz. Bunların dışında önemle belirtmek isterim ki, köpeğiniz için aldığınız önlemlerin dışında katiyetle bulunduğu ortamı da uygun hale getirmelisiniz. Yatağını, kafesini, kulübesini ve bulunduğu ortamı uygun dezenfektanlarla temizlemek, bahçede gerekli ilaçlamayı yapmak gibi… Ne Yapalım? Anlatmış olduğum sebeplerden dolayı dış parazitlere karşı mutlaka ama mutlaka önlem alınması gerekmektedir. Eğer can dostu- 17 Bahara hazır mıyız ? Kış mevsimini artık yavaş yavaş yolcu edip, bahara merhaba dediğimiz bu günlerde kalın kazakları, kabanları, botları, çizmeleri yani bize kışın gerekli olan her şeyi kaldırmaya, yerine bahara / yaza uygun olanları hazırlamaya da başlıyoruz. Belki kış boyunca yediğimiz bol kalorili yiyeceklerden vazgeçip, daha sağlıklı olanları tercih ediyor, üstüne bir de spora başlayarak kilo verip fit olmak için de çaba harcıyoruz. Kısacası değişen mevsim şartlarına uymak için uğraşıyoruz. Peki ya onlar? Elbette hayvan dostlarımız da bu süreçte yeni mevsime kendilerini adapte etmeye çalışıyorlar. Bahar sürecinde kedilerimizin yaşadığı değişimler için onlara nasıl yardımcı olabiliriz sorusunun cevaplarına bir göz atmaya ne dersiniz? 18 Beslenme Fizyoloji Kediler mevsime bağlı kızgınlık gösteren fizyolojiye sahip oldukları için, kış ve bahar mevsimi aslında onlar için üreme döngüsünün önemli bir bölümünü oluşturur. Dişi kediler kızgınlık gösterir, erkek kedilerle çiftleşir, gebelik, yavrular derken popülasyon artar da artar… Baharda sıklıkla karşılaşacağımız ilk belirti, kızgınlık, gebe dişiler ve minik yavrular olacaktır. Bu sebeple kısırlaştırılmamış dişi kedilerinize normalden daha fazla dikkat etmenizde fayda var. Baharın gelmesi ve ortam sıcaklığın artışı, kedinizin aylardır alışkın olduğu düzenden farklıdır. Evet ev ortamında bakılan kediler için bu değişim çok sert çizgilerle belirlenmese de etkileneceğini aklınızda tutun. Hatta bazı kediler için bu değişiklik stres faktörüdür ve buna bağlı olarak ufak iştahsızlıklar gözlenebilir. Tabi ki her iştahsızlık sorununu mevsim geçişine bağlamamanız önemlidir. Çünkü bu durum bir hastalık habercisi de olabilir. Aradaki farkı anlamanın en kolay yolu kedinizi takip etmektir. Eğer ki iştahsızlık birkaç günden fazla sürerse, iştahsızlığına başka belirtiler de eşlik ederse vakit kaybetmeden veteriner hekiminize danışın. Mevsim geçişi sebebiyle olan iştahsızlık probleminin önüne geçebilmek için mamasını değiştirmek ya da sevdiği bir yaş mamayı aralıklarla vermek faydalı olacaktır. Farklı tatlarla bu iştahsızlık problemi kolayca çözümlenebilir. Tüyler Yazının başında da bahsettiğimiz gibi bizler nasıl kışlık giysilerimizi dolaba kaldırıp yazlık giysilerimizi hazırlıyorsak hayvanlar da benzer şekilde kışlık, kalın, suya dayanıklı, sık tüylerini dökecek ve daha ince olan yazlık tüylerini ortaya çıkaracaktır. Kediniz özellikle uzun tüylüyse ortalıkta belirgin bir şekilde tüylerle karşılaşacaksınız. Bu noktada hatırlatmakta fayda var; kedinizi tıraş ettirmek bir çözüm değildir. Çünkü tıraş dökülen tüy miktarını azaltmaz sadece gözünüze daha az çarpmasını sağlar. Bahara geçişte tüylerle baş etmenin en kolay yolu, tarama işlemini sıklaştırmaktır. Ne kadar sık tararsanız, tüylerin o kadar hızlı ortadan kalkmasını sağlarsınız. alınabilir, ortaya çıkardığı belirtiler asgari seviyeye çekilebilir. Böylece alerji ile zayıflayabilecek bağışıklık sistemi, daha güçlü tutulabilir. Ya Sokaktaki Kediler? Az önce de yazdığımız üzere yeni mevsimle beraber sokaktaki kediler yeni doğan bebekleriyle nüfus patlamasına sebep olacaktır. Bu kontrolsüz artışının önüne tamamen geçemeseniz de eğer durumunuz müsaitse lütfen çevrenizdeki sokak kedilerinin kısırlaştırılmasına yardımcı olun. Yalnız; doğan doğmuştur, yaşam hakkı vardır. Bu nedenle dışarıda yaşayabilmeleri için lütfen sokağınızda özellikle anneler ve bebekleri için mama ve su bulundurmayı unutmayın! Alerjiler İnsanlarda görüldüğü gibi baharla beraber kedilerde de çeşitli alerjiler meydana gelebilir. Kedimizin alerjisi bize hapşırıklar, burun akıntısı zaman zaman ishal ve kusma ile sinyal verir. Kedinizde alerjiden şüphelendiğiniz durumlarda mutlaka veteriner hekiminize başvurun. Alerji tam olarak tedavi edilemese de kontrol altına 19 . Kedi ırkı Türkiye’nin gurur kaynağı ANKARA KEDİSİ “Turkish Angora” Tarihi Anavatanı Anadolu olan Ankara kedisi bilinen en eski uzun tüylü kedi ıklarından biridir. İlk kez 1620-1625 yılları arasında haçlı seferleri döneminde bir Fransız bilim adamının ülkesine dönerken götürdüğü bir kaç Ankara kedisinin üretilerek seçkin bir şekilde dağıtılmasıyla Avrupa’da tanınmış ve büyük ilgi görmüştür. Hatta ve hatta bu değerli yerli kedi ırkımız için Avrupa’da hâli hazırda faaliyet halinde olan dernekler bile kurulmuştur. 20 . Kedi ırkı ak olar olur” n ı g ay az da y leri bey siyah, n ı s ara lı kedi üzde Halk nkara günüm ibi fark A g , en “ sine r. ekir bilin ının ak krem, t ri vardı s , ı e kan alacalı gi çeşitl , sarı ürk ren k Mizaç Bakım Oldukça zeki, hareketli, oyuncu, cesur ve sahibine düşkün olmasının yanı sıra uzun vücut yapılarına rağmen oldukça çevik ve atletiktirler. Van kedilerinin tersine sudan hiç hoşlanmazlar. Karakterinin en zayıf yanını çabuk sinirlenebilme özellikleri oluşturmaktadır. Genel fiziksel özellikleri özenli bir bakım gerektirir. Beyaz dostumuz evdeki her yere girebilir, kirlenebilir ama derisi hassas olduğu için çok sık yıkanamaz. Uzun ve ipeksi tüyleri diğer tüm kedi ırklarından daha fazla taranmaya ihtiyaç duyar. Mevsim geçişlerinde döktüğü tüyler uzunluğundan dolayı çok dikkat çeker ve belki tıraş gerektirir. Ankara kedisi sahibi olmadan tüm bunların dikkate alınması önem taşımaktadır. Sağlık Dış Görünüm Ankara kedileri uzun bacaklara, uzun bir kuyruğa ve yine uzun, narin, kaslı bir gövdeye sahiptirler. Parmak araları tüylüdür ve yuvarlak patileri vardır. Gözleri geniş ve badem şekilli olup değişik renk varyasyonlarına sahiptir. Geniş ve sivri uçlu, dik kulakları vardır. Beyaz tüyleriyle bilinmelerine rağmen değişik renklerde tüylere de sahip olanlarına sıklıkla rastlanmaktadır. Ankara kedilerinin yüksek ihtimalle sağır oldukları doğrudur. Ancak bu özelliğin genellikle beyaz ve mavi gözlü olan Ankara kedilerinde yaygın olduğunu da söylemekte fayda var. Sağır olmaları onların evlerdeki yaşamlarını olumsuz etkilemez hatta neredeyse tüm kedilerin korkulu rüyası haline gelen elektrik süpürgesine karşı bir avantaj bile sağlayabilir. Sağırlıkları değil ama beyazlıkları onların yaşamlarını daha fazla zorlar. Beyaz tüy yapısına sahip diğer hayvanlar gibi alerjik hastalıklara daha yatkındırlar ve bu nedenle de tüm yaşamları boyunca alerjenlere karşı korunmaları büyük önem arz eder. 21 Merak Ettikleriniz... Yavru köpeklerin kalıcı dişleri ne zaman tamamlanır? Köpek yavrularında dişler 4 aylık olunca değişmeye başlar , 5. - 7. aylar arasında süt dişleri yerlerini kalıcı dişlere bırakır. 22 [email protected] Deniz ÖZBEK Psikolog Sevgi’liler Günü Dünyada milyonlarca insanın aynı anda öpüşerek, gezerek, yiyerek, içerek veya birbirlerine pahalı hediyeler alarak ve daha onca gereksiz harcamalarla yaşadığı bir 14 Şubat’ı daha geride bıraktık. O kadar çok şikâyet ettikleri kapitalist sisteme hizmet ettiklerini bilmeden yine bu günde de yığınla gereksiz harcama yapıldı. Sanki dünyadan göçerken yanımızda bir şeyler götürecekmişçesine pahalı pırlantalar, mücevherler, pahalı restoran yemekleri ve daha birçok gözü dönmüş harcama… Ne için? Sadece sistemin sevgimizi ifade etmemiz için bizi sınırladığı ve bir güne sığdırılan sevgi sözcüklerini ifade edebilmemiz için sunulmuş gibi gösterilen ancak ekonomik harcamaların çok daha fazla canlanması ve döngünün devamı için. Onca evsiz, yersiz, yurtsuz çocuklar ve hayvan dostlarımız sokakta soğukta yaşarken mi? Kaçınız onları da sokak çocuğu gibi görüp başını okşamak için yaklaştı 14 Şubat’ta? Sevgilinize sevginizi ifade etmek için koşarken, sokakta yanınızdan geçen üşümüş ve aç sokak köpeğini kaçınız gördü ya da soğuktan sığınacak yer bulamayıp cansız yerde yatan kediyi kaçınız alıp bir toprağa gömdü o gün? Sevginizi gerçekten göstermenin derdine mi düştünüz yoksa sevginizi zaten gösteremediğiniz için size 1 günlüğüne sunulmuş bu kapitalist sistemin gerekliliklerini mi yaptınız? Sevgimizi çoğumuz gün içinde göstermekten, bunu dile getirmekten yoksunlaşıyoruz sanki. Ancak bizim evde bir çift göz var, her baktığımda sevgimi dile getirebildiğim, bana baktığında ‘seviyorum’ der gibi bakışlarını kaçıran nazlı bir kız gibi. İçimdeki çocuğu onunlayken öyle bir gösteriyorum ki, en saf, en temiz, en çıkarsız halim çıkageliyor geçmişten. Oynuyoruz, ısırıyor beni, tırnaklarıyla yara yapıyor oyun oynarken ama seviyor biliyorum, gözlerinden anlıyorum, sonra diyorum ki ‘seni seviyorum’, hemen sırnaşıyor sanki anlıyormuş gibi… Ya sokaktakiler? Kendini sevdiren, sevgiye aç size bakan kediler, belki beslersiniz diye peşinizde dolanan her yere gelebilen köpekler? Sevgililer gününde harcadıklarımızın bir kısmı ile öncelikle sokaktaki dostlarımızı ve sonra evdeki arkadaşlarımızı sevindirmek ve sevgimizi göstermek için neler yapabilirdik bir düşünün… Sevgi sadece karşı cinse duyulan bir his değildir, ‘Sevmek’ belki de tüm canlılara duyulması gereken en kutsal duygudur ya da bir yaşam tarzıdır. Bunu en saf haliyle kendini konuşarak ifade edemeyen ve size ‘sevdiğini’ söyleyemeyen hayvan dostlarımızın bakışlarında bulabilirsiniz. Sevgililer gününüz 365 gün tüm canlılarla devam etmek koşuluyla kutlu olsun. :) 23 [email protected] SEVİMLİ DOSTLARINIZ İÇİN CHECK UP NEDEN ÖNEMLİDİR? Arzu Özsan Çorbacı Veteriner Hekim Medikal Direktör HASVET E vde bizlerle birlikte bir yaşam paylaşan sevimli dostlarımız zaman içinde aile fertlerimizden biri haline gelir. Kendimize, çocuklarımıza gösterdiğimiz tüm hassasiyeti evde beslediğimiz diğer canlılar için de sonuna kadar göstermeliyiz… Bu nedenle evde beslediğimiz pet hayvanımızın ve tabi bizim sağlığımız için düzenli check up’lar son derece önemlidir. Check up’lar sadece beslediğiniz canlının sağlığını korumak için değil aynı zamanda dostunuzun hayatını kısaltacak kadar önemli bir hastalığı da erken zamanda tespit etmemiz açısından ve en önemlisi koruyucu hekimlik adına dikkatle takip edilmesi gereken bir durumdur. Unutmayın hastalığı önlemek onu tedavi etmekten çok daha kolay ve ekonomiktir. Check up kafadan kuyruğa kadar detaylı ve kapsamlı bir muayenedir. Veteriner hekiminiz muayeneye, öncelikle sevimli dostumuzun hikayesini tüm detaylarıyla öğrenerek başlar. Hayvanınızın 24 beslenme alışkanlıkları, egzersiz, su tüketimi, alışkanlıkları, davranışları, yaşam biçimi ve genel sağlık durumunu hakkında tüm detayları anlatmalısınız. Sıcaklık, nabız, solunum, ağırlık gibi yaşam sinyallerinin ölçülmesiyle sürece devam edilebilir. Bu süreçteki tüm vital sinyal değişiklikleri tedavi edilmesi gereken bir problemi işaret edebilir ve mevcut ölçümler geçmiştekilerle kıyaslanarak hekimin hangi diagnostik testlere ihtiyaç duyacağı belirlenir. Sonrasında da kafadan kuyruğa kadar sevimli dostumuz fiziksel muayeneden geçmelidir. Büyümüş organlar, ağrılı bölgeler kontrol edilir, bacaklar, ayaklar ve eklemler muayene edilir. Üreme organları, ağız, kulak, gözler ayrıca akciğerler ve kalp steteskop ile muayene edilir. Sevimli dostunuzun hikayesine ve fiziksel muayenesine göre veteriner hekiminiz size aşı gibi koruyucu ilaç tedavisi, parazit kontrolü ( bağırsak paraziti, kalp kurdu, pire ve keneler için koruyucu tedaviyi içeren) ,beslenme, deri ve tüy bakımı(kürk) , ağırlık kontrolü ve diş bakımı ile ilgili tavsiyelerde bulunur. HASVET geniş kadrosuyla hizmette sınır tanımıyor Bilinenin aksine aşı programı check up muayenesinden sonra başlanması gereken bir süreçtir. Veteriner hekiminiz aynı zamanda sevimli dostlarınızın yaşına ve durumuna bağlı olarak bir dizi tanı testleri önerebilir. Genel check up’da tam kan sayımı, biyokimyasal parametre tetkiki, idrar tetkiki, gaitanın parazit yönünden muayenesi, abdominal ve tüm vücut ultrasonu ve röntgeni gibi ortak tanısal yaklaşımlar oldukça önemlidir. Bu tanısal yaklaşımlar hayvanın yaşına göre değişkenlik göstermektedir. Herhangi bir sağlık problemi olmayan genç hayvanlarda genellikle basit testler yeterli olmaktadır. Ancak orta yaş ve geriatrik hayvanlarda çok daha komplike testlere ihtiyaç duyulur. Yaşlı hayvanlar için iç organların (kalp, bağırsaklar, böbrek ve karaciğer) görünümü ve ölçülerini belirlemek için toraks (göğüs) ve abdomen (karın) röntgeni ya da kemik ve eklemlerdeki dejeneratif değişikliklere bakmak için iskelet sisteminin röntgenine mutlaka bakılmalıdır. Röntgen çekimi sizi korkutmasın. Artık pek çok klinik gelişmiş görüntüleme sistemleri olan yüksek frekans (HF) röntgen cihazları ve CR (bilgisayarlı radyolojik görüntüleme) sistemler kullanıyorlar. Bu sistemler sayesinde dostlarımız daha az röntgen ışınına maruz kalıyor ama daha net görüntüler elde edilip daha detaylı radyolojik incelemeler yapılabiliyor. Hatta tüm bu radyolojik görüntüleme sonuçlarını sizde evinizdeki kişisel bilgisayarınızda CD ortamında inceleyip saklayabileceksiniz. Unutmayın bizim aile fertlerimizden biri haline gelen sevimli dostlarımız nasıl hissettiklerini bize asla söylemezler. Sonuç olarak hastalıkları siz farkına varmadan oluşup, ilerleyebilir. İlerlemiş komplike olgularda, dostlarımızın hayatta kalma iç güdülerinin bir parçası olarak subklinik (hastalığın erken dönemi ve çok az semptoma sebep olduğu dönem) sinyaller gizlidir. Yani dostunuz açıkça hastalık belirtilerini göstermeden çok sağlıklı gözükebilir. İşte check up muayenesi tam da bu noktalarda önemlidir. Çünkü hekiminiz muayene esnasında eğer hastalık belirtileri varsa erkenden teşhis eder, hem pet hayvanınızın ömrünü uzatır hem de sizi çok daha pahalı tedavilerden korumuş olur. Unutmayın! Sevimli dostlarımızın yaşları bizden çok daha hızlı ilerliyor. Dolayısıyla yıllık check up kontrolünüzü kaçırmanız demek, 5 yılın üzerinde veteriner kontrolüne gitmemeniz anlamına gelir. 25 Bugün veteriner hekiminizi sevimli dostunuzla birlikte ziyaret etmeyi unutmayın. Aileniz ve sizin için yapabileceğiniz en önemli şeylerden birini yapma fırsatını kaçırmayın… 26 ? Kedilerin 56 gün, köpeklerin 63 gün, kısrakların 336 gün, tavşanların 28 gün, koyunların 150 gün, kaplanların 105 gün, eşeklerin 325 gün, zürafaların 150 gün ve fillerin 660 gün gebelik süreleri olduğunu biliyor musunuz? *Rakamlar ortalama olarak verilmiştir 27 Prof. Dr. Kürşat ÖZER KÖPEKLERDE EPİLEPSİ (SARA) İnsan sağlığında oldukça önemli olan epilepsi halk dilindeki adıyla sara hastalığı hayvan dostlarımızda da gözleniyor. İnsanlarda ve hayvanlarda pek çok ortak noktası bulunan bu hastalığın detaylarını Prof. Dr. Kürşat ÖZER’den dinliyoruz… Hastalığın tanımı Ne zaman, hangi şiddette ve nasıl geleceği belli olmayan krizler hem köpeği hem de sahibini endişelendirir ve korkutur. Nöbetler şeklinde görülen kaybı, iskelet kaslarında kasılmalar ile seyreden beyin hastalığına epilepsi (sara) denilir. Krizin şiddetine bağlı olarak köpeğin yaşamı tehlikeye düşebilmekte ya da yaşam kalitesi olumsuz etkilenebilmektedir. İnsanlardaki epilepsiye benzer tarzda gerçek epilepsi olaylarının köpeklerde görüldüğü kanıtlanmış değildir. Köpeklerdeki epilepsi olayları genelde bir başka hastalığın bir belirtisi olarak ortaya çıkar. 28 Nedenleri Köpeklerde epilepsi; gençlik hastalığı, beyin yangısı, sistemik mantar enfeksiyonları, dejeneratif beyin hastalıkları, hydrocephalus (kafa tası içinde su toplanması), Aujesky (yalancı kuduz), kuduz, sistemik vaskülitis, tümörler, kafa travmaları, beyin apseleri, kafatası kemiği hastalıkları gibi beynin yapısını etkileyen nedenlerle ya da hypoglisemi (kan şekeri düşmesi), karaciğer hastalıkları, hypoksia (yetersiz oksijen alımı), B1 vitamini yetmezliği, aşırı tuz alımı, böbrek yetmezliği, kalsiyum noksanlığı ve zehirlenmeler gibi metabolik nedenlerle oluşabilir. Hastalığa yatkın olan köpek ırkları Beagle, Alman Çoban Köpeği, Belçika Tervuren, Dachshund, Spaniel Cocker, Irlanda Setteri ve Poodle (Kaniş) ırkı köpeklerin epilepsiye yatkın olduğu bildirilmektedir. Belirtiler Epilepsi 3 evreden oluşmaktadır. Birinci evre: Krizin ya da nöbetin hemen öncesinde görülen dönemdir. Hayvanın huzursuzlaşması, inlemesi ve saklanması gibi davranış değişimleriyle karakterize olur. İkinci evre: Genellikle birkaç dakika (bazen çok daha uzun sürebilir.)içerisinde biten asıl kriz dönemidir. Bilincin kaybolması, kasların gerilmesi, istemsiz kas hareketleri, aşırı salya salgılanması, idrar ve dışkı kaçırma, çırpınma ve hayvanın dış uyarımlara tepkisiz kalması ile ortaya çıkar. Bazen bu belirtiler çok hafif bazen de şiddetli olabilir. Gün içerisinde birden fazla gözlenebilir. Üçüncü evre: Nöbet sonrası yarım saatten az süren bir dönemi kapsar. Takâtsizlik, körlük gibi belirtiler gözükür. Teşhis Hastalığın teşhisinde hayvan sahibinin vereceği bilgiler oldukça önemlidir. Bunun dışında diğer hastalıkların ortaya konabilmesi açısından elektroensefalografisi denen beyin elektrosu, kafa röntgenleri, bilgisayarlı tomografi MR (Magnetic Resonance), beyin omurilik sıvısı tahlili, kan idrar ve dışkı tahlilleri gereklidir. Tedavi Koruyucu tedavi olarak duyarlı köpeklerin böcek ilaçları, şeker, sigara dumanı, araba egzoz dumanı v.b. maddelerden uzak tutulması, hayvanın stres ve korkudan arındırılması, düzenli egzersiz yapılması, parazit mücadelesinin düzenli yapılması, yiyeceklerine B1, B6, C, B5 vitamini ilavesinin yararlı olduğu bildirilmektedir. Nöbetlere yol açan asıl hastalık saptanabilirse bunun tedavisinin yanında uygun bir anti epileptik ilacın verilmesiyle hastalık büyük oranda kontrol altına alınabilir. 29 Röp Elif ÇAPAR NEDEN PROFESYONEL Yapılan arkeolojik çalışmaların ışığında biliyoruz ki köpeklerin evcilleşmesi günümüzden 11 – 16 bin yıl öncesine dayanmaktadır. Başlangıçta insanoğlu öncelikle avcılık, bekçilik vs gibi kendi ihtiyaçları doğrultusunda köpeği hayatına almış zaman içinde ise köpekler artık yaşamlarımızı paylaştığımız birer ev arkadaşı, dost haline gelmiştir. Ve elbette bu durum hayatlarımızın kolay ve keyifli yaşanabilmesi adına sevimli dostlarımızın da bir disiplin içinde yaşaması gerekliliğini doğurmuştur. İşte böylelikle özellikle son yıllarda sıklıkla başvurulan köpek eğitmenleri imdadımıza koşmaktalar. Konunun önemini çok iyi bildiğimizden işinde uzman sevgili Tarkan Özvardar’la ilk sayımız için bir söyleşi gerçekleştirdik. 30 ? [email protected] KÖPEK EĞİTİMİ • Köpekli hayatınız ne zaman başladı? Hatırlıyor musunuz? İlk anınızı paylaşabilir misiniz? Aslında köpekli hayatım ben 5 yaşlarındayken köpeksiz olarak başladı. Nasıl yani derseniz, annem çok titiz ve temizlik takıntısı olan biriydi. O dönemlerde eve köpek almam mümkün değildi. Mahallenin köpekleriyle ilgilenir onlarla uzun gezintiler yapar ve çevre sokakların köpekleriyle buluşup sürüler oluşturup tüm gün dolaşırdık. Ama yine de akşam onlardan ayrılmak beni çok üzerdi. O dönemlerde Joe isimli bir alman çoban köpeğinin oynadığı bir dizi vardı. İşte oradaki Joe’yu hayali köpeğim olarak evde beslemeye başladım. Elimde bir ip, evin içinde onunla dolaşır, konuşur ve komutlar verirdim. O zamanlar annem ve ablam bu durumu çok acayip karşılamamışlardı. Şu dönemde bir çocuk böyle davransa herhâlde psikoloğun yolları gözükür ona... İşte ilk köpeğim hayali de olsa Joe idi. Uzun süre benim köpeğim olarak yaşadı, beraber çok vakit geçirdik... Vet.Hek.Köp.Eğt.Uzm.Tarkan Özvardar kimdir? Aslen İzmir’li olan ve lise eğitimini İzmir Atatürk Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1990 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ni kazanan Tarkan Özvardar profesyonel köpek eğitimine 1991 yılında başlar. Önceleri Ankara’da farklı çiftliklerde eğitmen statüsünde çalışır ve 1997 yılında Ankara Canine College Köpek Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’ni kurar. Yurt içi ve yurt dışında köpek eğitimi ve rehabilitasyonu üzerine 80’e yakın seminer ve kurs; Türkiye içinde köpekli sporlar hakkında çeşitli şehirlerde 40’ın üzerinde seminer verir. 100’ün üstünde TV programına ve ana haber bültenine de konu olan Tarkan Özvardar Arama ve Spor Köpekleri Derneği’nin (ASK), Alman Çoban Köpeği Irk Derneği’nin (AÇKID) ve AKUT K-9 Ankara Birimi’nin kuruluşlarında bulunarak halen bu kuruluşlarda yönetici düzeyinde yer almaktadır. Çankaya Belediyesi’nin, sokak köpeklerinin rehabilitasyonu, eğitilmesi ve sahiplendirilmesini kapsayan projesini gönüllü olarak yürütmektedir. 18’i sokak köpeği olmak üzere çeşitli ırklardan 28 köpeği vardır. Çalışan sınıf alman çoban köpeği olan Vera (Filou von Juliet) ile Almanya’da BH sınavını geçmiştir. Border collie ırkı Rhino ile Hollanda’da Avrupa Köpekli Frizbi Şampiyonası’na katılarak Avrupa Şampiyonu olup Türkiye’nin köpekli sporlardaki ilk Avrupa başarısını elde etmiştir. •Veteriner hekimsiniz, neden köpek eğitmenliği diye sorsak? Köpek evcilleşme sürecinin en üst basamağında yer alması ve insanla olan dirsek temasının yoğunluğu nedeniyle, insanla ciddi işbirliği içinde çalışabilen bir canlı. Onların eğitimlerde ve görevlerde göstermiş oldukları başarı ve yeterlilikler hep dikkatimi çekti. Köpek davranışlarını ve eğitim olgusunu sürekli araştırdım ve tecrübe etmeye çalıştım. İşte bu merak beni köpek eğitimi ve davranış problemlerinin çözümü konularında yol almaya itti. Tabi ki veteriner hekim olmam da bana bu yolda çok ciddi avantaj sağlıyor. Bence daha çok veteriner hekim davranış konusuna eğilmeli Türkiye’de... • Asıl öğrenmek istediğim köpekler neden eğitim almalıdır? İlla ki profesyonel mi olmalı? Evde biz eğitim veremez miyiz? Evet, köpekler mutlaka eğitim almalıdır. Bu ister profesyonel yardımla ister köpek sahibinin çabalarıyla olsun mutlaka olmalıdır. Çünkü insanla girift bir ilişki içerisinde olan köpek, insanın sosyal alışkanlıklarına ancak onun kılavuzluğu ve manipülasyonuyla uyum sağlayabilir. Bu da eğitimin kaçınılmaz olarak şekillendirilmesi demektir. Eğitim illa profesyonel kişilerce verilecek diye bir kural yok. Tabi ki her köpek sahibi kendi köpeğini eğitebilir. Ben ve benim gibi çalışan arkadaşlarım bu yolda hayvan sahiplerine yol göstermeye çalışıyoruz. Bir nevi kılavuza kılavuzluk yapmak gibi... • Canine College’de eğitim dışında rehabilitasyon hizmetlerinizin de var olduğunu biliyoruz. Bu konuda bilgi alabilir miyiz? Hangi durumlarda size başvurabiliriz? Evet, bünyemizde köpek eğitimi ve köpekli sporlar dışında davranış problemlerinin rehabilitasyonu ve eliminasyonu üzerine de çalışmalar yapıyoruz. İnsanla birlikte yaşam ve insanın davranış modellerine adaptasyon esnasında köpeklerde davranış ve uyum problemleri şekillenebiliyor. Ayrılık hezeyanı, veteriner korkusu, sosyal bozukluklar, steryotipi, agresyon, hiperkinezi ve birçok davranış probleminin çözümlerini bulmaya ve köpek ile sahibin daha konforlu yaşamalarına yardımcı olmaya çalışıyoruz... Keyifli sohbeti için Tarkan Özvardar’a teşekkür ediyoruz ve size bir müjde verelim istiyoruz. Bundan böyle Tarkan Bey köpek eğitimi konusunda sorularımızı dergimiz Pet Dünyası için yanıtlayacak… 31 Röp Elif ÇAPAR . Masallar dıyarına yolculuk: PASPASIN BAHÇELERİ Norveç’li pisi Paspas’tan yadigâr bahçeler desem, ne ifade eder size? Minicik bir sandalye, yanında üzerine sevgi dolu bir not iliştirilmiş küçük tahta masa, bakmaya kıyamayacağınız bir Bonsai ve dalına kurulu bir salıncak… Bambaşka bir dünyanın kapılarını açıyor bize Paspasın Bahçeleri… Ayşegül ve Emre Özberk kimdir? Kısaca tanıyabilir miyiz? 1998 yılından beri mimarlık yapıyoruz. Yerli ve yabancı mimarlık ofislerinde çalıştıktan sonra 7 yıl önce Paspasın Bahçeleri markasıyla canlı minyatür bahçeler tasarlamaya başladık. Paspasın Bahçeleri hem doğaya olan ilgimiz hem de sahip olduğumuz mimarlık ve tasarim formasyonunun bir araya gelmesiyle oluşan bir projedir. Norveç’li kediniz Paspas’ı bize anlatabilir misiniz? Hayatınıza nasıl girdi? Ne kadar süre yaşadınız? 32 Paspas'ın Bahçeleri, ismini dünyanın en güzel kedilerinden biri olan kedimiz Paspas'tan alıyor. Paspas, 2002-2011 yılları arasında yaşadı. Babası kırma Norveç-İran kedisi annesi Norveç Orman kedisiydi. Aniden ortaya çıkan bir hastalık sonucu 1 hafta gibi kısa bir zamanda aramızdan ayrıldı. Veterineri hastalığının İran kedilerine özgü kalıtsal bir hastalık olduğunu söyledi. Çok sakin, merhametli ve herkes tarafından sevilen bir kediydi. Hareketleri dingin ve olgundu. Paspas`ın çevresine yaydığı huzuru bahcelere yansıtarak anısını ve adını yaşatmaya çalısıyoruz. Paspasın Bahçeleri fikrinin Paspas’ın ölümünün ardından ortaya çıktığı doğru mu? Bu süreçten bahsedebilir misiniz? Aslında iIk minyatür bahçeler Paspas hayattayken onun mama kaplarında doğdu. Kedimiz Paspas, bahçelerin tanıtımında modelik yaparak projenin en önemli destekçilerinden oldu. Oluşturulan minyatür bahçelerin özellikleri nelerdir? Minyatür bahçelerdeki tüm bitkiler canlı. Kullandığımız mobilyaların tamamını ahşaptan elde üretiyoruz ve prensip olarak bahçelerimızde doğal olmayan fotoğraf Deniz B aşar Ero l hiçbir objeyi kullanmıyoruz. Böyle bir bahçeye sahip olduğunuzda, bitkileri sulamanız, ağaç dallarını budamanız ve çimleri düzenli olarak biçmeniz gerekiyor, yani gerçek bir bahçe ile kullanıcısı arasındaki ilişkiyi daha küçük bir ölçekte yaşayabilmenizi sağlıyor Paspasın Bahçeleri. Bahçelerdeki her ağacın etrafnda minik bir dünya var. Bahçenizle ilgilenirken kısa bir süre için gerçek dünyadan kopup bu minik dünyanın parçası olabiliyorsunuz. Bu da insanı çok mutlu ediyor. Bahçelerinizi en çok kimler satın alıyor? fotoğraf Deniz B l aşar Ero Bahçeleri, çoğunlukla sevdiklerine sıradışı bir hediye vermek isteyenler sipariş ediyorlar. Doğaya ilgisi olan ya da olmayan hemen herkes tarafindan beğenildiği içwwin sanırım iyi bir hediye seçeneği olarak görülüyor. Tüm detayların elde üretiliyor olması da ilgi cekiyor. Siz de evinizde ya da ofisinizde şirin mi şirin, huzurlu mu huzurlu minik bir bahçe isterseniz www. paspasinbahceleri.com internet sitesinden Ayşegül ve Emre Özberk’e ulaşıp, sipariş verebilirsiniz. Günümüz dünyasında çevre duyarlılığını sembolize etmesi açısından birçok firmanın kurumsal kimliği ile doğrudan örtüşen bir ürün. Bu nedenle kurumsal hediye ve lansman promosyon ürünü olarak da talep ediliyor. Tüm bitkilerin canlı olduğu, mobilyaları tek tek elde üretilen minik bahçeler yüksek prestijli bir kurumsal hediye olarak düşünülüyor. 33 Röp. Elif ÇAPAR Türkiye’de Veteriner Hekimlik İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi 1972 yılından bu yana ülkemiz için başarılı veteriner hekimler yetiştirmeye devam ediyor. Bu noktada yurt dışındaki fakülteler ile eş değerde eğitim vermek için akademisyenler kadar yöneticiler de canla başla çalışıyor. Dergimizde bu ay İ.Ü. Veteriner Fakültesi Dekanı Sn. Prof Dr. Halil GÜNEŞ’le veteriner hekimliğini konuştuk. Bir eğitimci ve aynı zamanda fakülte dekanı olarak geçmişten bu güne Türkiye’de veteriner hekimliği değerlendirebilir misiniz? Hepimizin bildiği gibi, maalesef Türkiye’de Veteriner Hekimlik henüz olması gereken noktada değildir. Mesleğimiz çok önceleri sadece hayvan sağlığı ile birlikte algılanmaktaydı. Zamanla, hayvanın kalitesi ve değeri arttıkça, hekim ihtiyacı daha çok hissedilmeye başlandı. Bunun yanında hayvanların sağlığının, aynı zamanda insanların sağlığını da etkilediği görüşleri ortaya çıktı. Bunun üzerine, dünyada tek sağlık anlayışının da gelişmesi ile veteriner hekimliğin Türkiye’de daha da önemli ve aranılan meslekler arasında yer alacağına inanıyorum. Bu noktada meslek değerimizin anlaşılmasında en büyük görevin, yine veteriner hekimlere düştüğünü de söylememiz gerekmektedir. Tek Dünya Tek Sağlık nedir? Türkiye’de uygulanabilirliği hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? 34 Evet, bu açıdan bakarsak, sağlıklı gıda için veteriner hekim kesinlikle kilit noktadır diyebiliriz. Ancak total baktığımızda koruyucu hekimliğin ön plana çıkarıldığı bu düşüncede veteriner hekimliğin tek kilit nokta olduğunu söyleyerek diğer meslek gruplarına da haksızlık etmemek gerekiyor. Tek Dünya - Tek Sağlık kısaca; dünyadaki herşey birbiri ile bağlantılıdır ve sağlık bir bütün olarak düşünülmelidir, insan ve hayvan hekimlerinin tüm insanlık için birlikte hizmet etmeleri olarak tanımlanabilir. Ancak bizim ülkemizde tam olarak uygulanması, biraz daha uzun süre alacaktır düşüncesindeyim. Daha çok çalışmamız gerekliliğini burada ifade etmekte yarar var. Global olarak düşünürsek sağlıklı insan - sağlıklı beslenme çok önemli, bu noktada tek dünya tek sağlık ekolünün kilit noktası veteriner hekimlerdir diyebilir miyiz? Türkiye’deki Veteriner Fakültelerinin akreditasyonu sürecinde gerçekleştirilen bir takım çalışmalar olduğunu biliyoruz. Konuyla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz? Eğitimin akreditasyonu, aslında çok önemli ve çok güzel bir değerlendirmedir. Bize sağlayacak en büyük yararlarından birisi, eksiklerimizi görmemize yardımcı olmasıdır sanırım. Bu süreçte, elbette kanunlar müsaade ettiğince, kendimizi düzenlemek için çalışacağız. Aslında işte bu noktada “Tek Dünya - Tek Sağlık” kavramına bağlamak gereklidir. Tüm Veteriner Fakültelerinin aynı düzeyde eğitim veremeseler de, genel düzeyde bir akreditasyonun Prof. Dr. Halil Güneş kimdir? İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi mezunu olan Prof.Dr. Halil Güneş, akademik yaşamına yine aynı fakültede devam etmiştir. Halen Zootekni Anabilim Dalı’ndaki öğretim üyeliği ile birlikte Fakülte Dekanı olarak görev yapmaktadır. gerekli olduğunu düşünüyorum. Akreditasyon sürecinden kısaca bahsetmek gerekirse, fakültelerin akredite olabilmek için ilgili kuruma başvurmaları ile başlayan süreçte, aslında fakülte olarak eksiklerimizi de önceden kendimiz tespit edip, raporla karşı tarafa sunuyoruz. Dolayısıyla düzeltilmesi gereken taraflarımızın farkına kendimiz varıyoruz. Bu noktada herkesin kendisini takip edip yenileyebilmesi açısından akreditasyon kesinlikle şarttır. Ayrıca akredite olan bir fakültenin sonraki yıllarda, akreditasyon kriterlerinin yeterliliğinden çok, nasıl daha iyi eğitim verebilirim düşüncesiyle çalışması daha büyük önem teşkil ediyor inancındayım. Türkiye’de 26 fakülte var, 24’ü aktif olarak eğitim veriyor. Bunların kaçı akredite? Ve kaç öğrenci var? Bu fakültelerin dört adedi EAEVE tarafından akredite edildi. Ve sanıyorum yıllara göre artan bir sayıda olmak üzere, örneğin 2010 yılında 1600 ve 2014 yılında 1900 civarında yerleştirilen veteriner hekim adayı eğitim/öğretim görüyor. Öyleyse her yıl kaç veteriner hekim bu fakültelerden mezun oluyor? Çok net rakamlar telaffuz edememekle birlikte her yıl yaklaşık 1300 veteriner hekimin mezun olduğunu söyleyebiliriz. Peki, fakülteler akredite olduğu zaman burada eğitim alıp, mezun olan veteriner hekim yurt dışına gidip çalışabilir anlamına mı geliyor? Hayır, çünkü çalışma izni/ruhsatı farklı bir konudur. Aslında bu bizim ülkemiz için de geçerlidir. Yurt dışında eğitim almış bir hekimin Türkiye’de çalışıp çalışmayacağını da denklik, çalışma izni vs gibi bir takım kriterler belirliyor. Sizce veteriner fakültelerinde verilen öğretim yeterli midir? Dünyanın sürekli değiştiğini ve geliştiğini göz önüne aldığımızda pek çok alanda eğitim/öğretim hiçbir zaman yeterli görülmemelidir. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hastanesi olarak sosyal projeleriniz var mı? Aslında bu yapılanları sosyal proje olarak değerlendirmekten ziyade bir mesleki gereklilik şeklinde görmek daha doğrudur. Bu noktada bazı barınaklar, ilçe belediyeleri ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi yanında birçok kuruluşlar ile ortak çalışmalarımız vardır. Bu durumdan yola çıkarak fakülte kliniklerinize yeteri kadar hasta geliyor mu? Eğer öğrenci gelecekteki mesleğine ilgili ise kendisini yetiştirebilmesi için yetecek sayıda hastayı gerek cerrahi, gerek dahiliye, gerekse doğum kliniğinde görüp, takip edebiliyor mu? Elbette. Yıllık bazda baktığımızda fakülte kliniklerinde pet hayvanları kategorisinde ortalama 14-15 bin hastamız tedavi olmaktadır. Bu noktada, muhakkak ki bizler en iyi hekimleri yetiştirebilmek için en iyi eğitim ve öğretimi verebilme çabasındayız. Aslında özel veteriner klinikleri, fakültelerin görünen yüzüdür. Çünkü biz ne kadar iyi veteriner hekimler yetiştirebilirsek, özel veteriner kliniklerinde o kadar iyi hizmet verilecek, o kadar iyi ve doğru teşhis ve tedaviler gerçekleştirilecek demektir. Sizin dekan olduğunuzdan bu yana öğrencilerin sadece eğitim/ öğretimine değil sosyal yönlerde de yetişmesine dikkat etmeye çalıştığınızı biliyoruz. Okulunuzda 35 en son gerçekleştirilen uluslararası öğrenci kongresi kaç yurt içi/ dışı katılımla gerçekleşti? bir köpek doğum hekimi, veya vs gibi spesifik bir konuda uzmanlık henüz söz konusu değildir. Yanlış hatırlamıyorsam 18 farklı ülkeden yaklaşık 150- 200 kadar yabancı öğrenci ve 350 kadar yurt içinden misafir öğrencilerimiz ve bizim öğrencilerimizin de katılımı ile birlikte, geçtiğimiz 2014 yılında toplamda yaklaşık 700 kişi ile 16. kongreyi gerçekleştirdik. Kongre dışında da Fakültemizde 2013 yılında 140 iş günü içinde toplamda 121, 2014 yılında ise 193 etkinlik gerçekleştirdik. Öğrencilerimizin kendi içlerinde organize olarak birlikte bir şeyler başarmalarını çok önemli buluyorum ve bu konularda onları her zaman desteklerim. Sizce fakülte sonrası özel bir staj, belli süre bir yerde çalışmak vs gibi bir zorunluluk getirilmesi daha iyi veteriner hekimlerin yetişeceğini garantiler mi? Veteriner Fakültesinin veteriner hekimlere yönelik, kendilerini geliştirebilmeleri için düzenlemeyi planladığı projeleri, eğitimler vs var mı? Elbette; oda, dernek, belediyeler ve bazı sivil kurumlarla meslektaşlarımızın yararına olacak her projede varız. Örneğin bir zamanlar İstanbul Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü ile birlikte kasaplara kesim ve kurban konusunda eğitim verdiğimiz gibi, ayrıca farklı gibi görünen konularda da, fırın ve pastacıları da hijyen konusunda bir eğitime almıştık. Şu anda bir veteriner hekim mezun olduktan sonra hemen klinik açabiliyor. Ama kimse bunu engellemiyor. Bence engellemek de düşünülmemelidir. Aslında veteriner hekimlik mesleği biraz usta- çırak ilişkisini gerektiren de bir meslektir. Öğretim elemanlarımız, ne kadar iyi olursa, o derecede iyi öğrenciler yetiştirirler ve o kadar iyi hekimler mesleklerini icra ediyor olurlar diye düşünüyorum. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi ücretsiz hizmet veriyor mu? Hayır, böyle bir şey söz konusu değildir. Kendi eğitim ve araştırma çalışmalarımızdakiler ile çiftliğimizdeki hayvanlar hariç, hiçbir koşulda böyle bir hizmet verilmiyor. Zaten sokak hayvanları için, bu tarz ücretsiz işlemler belediyelerin görev alanlarında bulunmaktadır. Belediyelerde bunun için bütçe ayrılmıştır ve onu kullanırlar. Oysa bizim fakültemizde böyle bir bütçe söz konusu olmadığından ücret mukabilinde hizmet vermekteyiz. Dekanlığa yazılı olarak şikayet dilekçelerini bırakmaları gerekiyor, internet üzerinden yeterli değil. Bu durumda biz de gereğini uyguluyoruz. Belki bilinmiyor ama, bizler müşteri memnuniyetine yönelik anketleri de yapıyoruz. Buraya da düşüncelerini aktarabilirler. Veteriner Fakültesi koruyucu hekimlik hizmetleri veriyor mu? Çok fazla olmamakla beraber, evet veriliyor. Dekanlık olarak projeler bazında fakülteye çok ciddi yatırımlarda bulunduğunuzu biliyoruz. Bir şeyleri geliştirmek tamamen fakültedeki hocaların elinde midir? Fakültelerde daha çok standart kliniklerde yapılanların haricindeki işlemler yapılmalı değil mi? Her şey yapılmalı. Çünkü öğrenci standart bir klinikte de yapacaklarını okulda görüp, öğrenmek zorundadır. Ayrıca, üst düzeydeki çalışmaları da izleyebilmelidir. Uzmanlığa bakış açınız nedir? Biz direkt olarak doktora ile uzmanlaşırız. Ama mesleki uzmanlaşmayla ilgili Bakanlığın kararları söz konusu olduğunda bir süre daha zaman gerekiyor. Çünkü bizim mesleğimizde bir at cerrahı, bir sığır iç hastalıkları uzmanı, 36 Pet sahipleri veteriner hekimlerinden memnun kalmadıklarında şikayet edecekleri merci, fakülte değil İstanbul Veteriner Hekimler Odası’dır. Ancak fakültedeki hizmetlerden şu veya bu şekilde memnun olmadıklarında ne yapmalılar? * Sn. Prof. Dr. Halil GÜNEŞ’e, zaman ayırıp sorularımızı yanıtladığı için Pet Dünyası dergi adına teşekkür ederiz... Merak Ettikleriniz... Yavru kedime nasıl tuvalet eğitimi vereceğim? Kediler dünyaya geldikten hemen sonra çiş ve kakalarını yapabilmek için reflekslere sahip olmadıklarından, anneleri yardımıyla tuvalet ihtiyaçlarını giderirler. 1 aylık yaşı geçip, yürümeye başladıktan sonra ise, içgüdüsel olarak kum, toprak vs. gibi yerleri kullanır, kolay kolay da dışarıya pislemezler. Bulunduğu ortama bir tuvalet kabı ve temiz kum koyarsanız o kendisi bunu öğrenecektir. 37 KÖPEK IRKI Asil Dost: Cavalier King Charles Spaniel Tarihi 16.yüzyılda, küçük bir spaniel ırkı İngiltere’deki soylular arasında oldukça popülerdi. Bu dönemde köpeklerin pireleri uzak tuttuğuna ve bazı mide hastalıklarına karşı koruduğuna inanılırdı. İngiltere’de bu ırka “nazik spaniel” ve “rahatlatıcı” adı da verildiğini bilmekteyiz. 18.yüzyılda, Marlborough dükü John Churchill’in Bleinheim savaşında kazandığı zafer adına ırkın kahverengi beyaz olanlarının “blenheim” olarak adlandırılmasına karar verilmiştir. Irk King Charles ismini ise, İngiltere Kralı II.Charles’ın yanında sürekli bu köpekle gezmesine borçludur. O dönemde Kral Charles’ın köpeği olmadan nadir göründüğü söylenmektedir. Cavalier ismi de bir soyluluk unvanı olarak kullanılmaktadır. Birçok kennel club tarafından “toy breed” olarak adlandırılan Cavalier King Charles Spaniel ırkı köpekler 2000 yılından bu yana Birleşik Krallık’taki en popüler ırklardan birisi olarak kabul edilmektedirler. Ülkemizde de özellikle son yıllarda oldukça revaçta olan bu iyi huylu aile köpekleri, sevimlilikleriyle de dikkat çekmektedirler. 38 KÖPEK IRKI Dış Görünüm Cavalier King Charles Spaniel’ler en büyük oyuncak köpek ırklarından biridir. Dış görünümüne baktığımızda göze ilk olarak ipeksi, parlak, orta uzunluktaki tüyleri çarpar. Renk olarak farklı varyasyonlara sahiptirler. (blenheim, trikolor -siyah, beyaz ve kahverengi-, siyah- kahverengi ve (ruby) tek kahverengi) Üç renkli köpeklere aynı zamanda Prens Charles adı da verilmektedir. Tüylerin yapısı düz ya da dalgalı olabilmektedir. Yetişkinlerde kulak, kuyruk ve bacaklarda daha uzun tüyler görülmektedir. Bazı blenheim’larda alında kahverengi leke gözlenebilmektedir. Boy standartları 33 – 38 cm arasında değişiklik göstermektedir. Ağırlıkları ise 4,5 kg’dan 8 kg’a kadar çıkabilmektedir. Dışa çıkık olmayan yuvarlak gözlere ve konik bir buruna sahiptirler. Uzun ve düşük kulakları vardır. Mizaç Sosyal köpeklerdir. İnsan canlısı olan bu ırk çocuklarla gayet iyi anlaşabildiği gibi diğer hayvanlarla da iyi geçinir. Kısa sürede farklı çevreye ve ortama adapte olabilirler. Yalnızlığı sevmediklerini söylemeliyiz. Kendinden büyük köpeklere karşı da çekingen değil aksine arkadaşça yaklaşımlarda bulunurlar. Oyun oynamayı çok seven ırk, sabırlı olmasıyla da tanınır. Oyuncu olmalarına rağmen, kucakta da sıkılmadan uzun süre oturabilirler. Ayrıca aktif ve sporcudurlar. Yabancılara karşı agresif olmamaları hem iyi hem de kötü bir mizaçtır. Bu huyları sebebiyle kendilerinden bekçilik görevi yapması beklenmemelidir. Hatırlatmakta fayda var, avlanma içgüdüsü yüksek olan ırk kendinden küçük kuş, egzotik hayvanlar vs için tehdit oluşturabilir. Ancak pek çok Cavalier sahibi köpeklerinin guinea pig ve hamsterlarla gayet iyi anlaştığını da söylemektedir. Zeki köpeklerdir dolayısıyla eğitilebilirlikleri yüksektir. Bahçeli bir evde mutlu olabilecekleri gibi apartman yaşamı için de uygun bir ırktır. Orta derecede aktif olduklarından gün içinde dışarıda yapılacak yürüyüş ve egzersizler yeterli olacaktır. 39 KÖPEK IRKI Sağlık King Charles’lar ırk yatkınlıkları bulunan hastalıklara karşı oldukça duyarlıdırlar. Bu hastalıklar içinde mitral kapak yetmezliği, syringomyelia, obezite, kalça çıkıkları, diz kapağı çıkıkları, görme ve duyma bozukluklarını sayabiliriz. Bu sebeplerden dolayı uzmanlar, periyodik veteriner hekim muayene ve kontrollerinin aksatılmamasını önermektedirler. Bakım Diğer köpek ırklarında olduğu gibi tüy ve deri sağlıkları için sık sık taranması ve fırçalanması doğrudur. Özellikle kulak üstü ve içi tüyleri keçeleşebildiği için bakımı önemlidir. Ayrıca göz ve kulaklarının düzeni olarak uygun solüsyonlarla temizlenmesi de önerilir. Ayda bir defa yıkanması yeterlidir. Gerektiği durumlarda kuru şampuanlarla temizleme yapılabilir. 40 [email protected] Tolga ÖZTORUN’la Dost Muhabbeti Pet Dünyası… Yeni dünyamız… Hayatımıza hoş geldin Pet Dünyası… Yeni bir oluşumdan, yeni bebeğimizin ilk sayısından herkese selam olsun… Camiamızın her yeni oluşuma ihtiyacı var bence. Dergi, kitap, portal, film, fotoğraf bilumum kalıcı mecraya ihtiyacımız olduğu gerçeği… Yolu açık olsun, bakalım neler olacak? Mevcut dergilerimiz ile yeni derginin de ömrü uzun olsun. Eğer tek amacımız hayvan özgürlüğü ise, bilinç uyandırıp farkındalık yaratacak her şeyi desteklemek gerekiyor… Seneler olsun hâlâ yazmaya çizmeye devam edelim, bakarsın birilerine yarar… Bilen bilir sivri dilli çıkıyor kelimeler ağzımdan, cidden elimde değil. İstesem de çiçekli böcekli yazamıyorum. Zaten Türkiye’nin de hayvan hakları açısından durumu ortada! Yani konu çok da hafif yazılacak gibi değil. Bu sayı pek bi efendi olacağım, emir büyük yerden : ) Siz bir de beni gelecek sayıda görün derim. Gelecek sayı Nisan’da… Yazın habercisi, çiçekler açacak falan dememi bekliyorsanız yanılırsınız : ) Nisan, artık yavaş yavaş kedi bebeleri de pörtlemiş olacak; çöpte, yol kenarında, orda burada anasından ayrılmış mini mini bebeler bulacağız. Bir dolu insan vicdanı ile savaşacak... Birileri atacak, birileri bakacak. Gecelerce uykusuz kalacağız ama biz onlar hayata tutununca mutlu olacağız. Kimi hayatta kalmayı başaracak kimi yitip gidecek… Hani şarkıda da diyor ya, “bahar geldiğinde mi ben böyle olurum, yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar?” İşte cevabını hiç bilmediğim bir soru… Neyse bu kadar çiçek böcek yeter : ) Gelecek sayı görüşmek üzere… 41 “GÖZ” Dünyaya açılan pencere Göz hastalıklarının belirtileri G özün görme fonksiyonunu sürdürebilmesi için, saydam doku ve sıvıların bu özelliğini sürdürmesi gerekir. Kornea ve lens gibi dokular saydamlığını yitirdiğinde görüş kaybı ya da körlük gelişebilir. Ancak göz, aynı zamanda canlının genel durumu ve sistemik bazı hastalıkların tanınabilmesi için önemli bir işaret taşıdır. Önemli olan bakmak, görmek ve şüphelenmektir. Göz dokusu adeta bir erken uyarı sistemi gibi çalışmaktadır. Kedinizin ya da köpeğinizin gözlerinde fark edeceğiniz normalin dışında ufak bir değişiklik başka hastalıkların önüne geçebilmektedir. 42 >Hayvanın tek gözünü kısması >Gözlerde asimetri (bir gözün diğerine oranla büyük/küçük olması) >Fotofobi (ışığa bakamama) >Göz kapaklarında kasılma >Hayvanın göz bölgesini kaşımaya çalışması >Normalden farklı yapıda ve aşırı göz akıntısı ( saydam/ irinli/ yapışkan olabilir) >Gözlerde normal dışı kızarıklık >Korneanın saydamlığını kaybedip flu görünmesi >Matlaşma >Belirgin görüş kayıpları Örneğin köpeğinizin gözbebeğinin arkasında gözlemlediğiniz bir matlık diabet (şeker) hastalığının belirtisi olabilir. Veteriner hekiminizin yapacağı muayene neticesinde katarakt tanısı koyulduğunda (olası) diabetik köpeğinizin hastalığının kontrol altına alınması daha kolay olacaktır. Üstelik gözden erken tanı konulduğu için, hastalığın diğer organlara vereceği zarar da minimalize edilebilecektir. Başka bir örnek vermek gerekirse, köpeğinizin alt gözkapağında meydana gelen ufak yaradan bir akıntının geldiğini varsayalım. Bu durum sadece gözle ilgili olmayabilir. Üst çenedeki bir azı dişinin kökünde gelişen enfeksiyon sonucu gelişmiş olabilir. Bu durumda göze bakarak dişlerden şüphelenilir ve bir diş hastalığının tanısı bu yolla konabilir. Kedilerde de durum farklı değildir, birçok hastalık gözden belirti verebilmektedir. Bebek bekleyen anneleri kaygılandıran bir mikroorganizma olan toksoplazma kedilerde de gelişebilmekte ve bazı hastalarda göz dibinde yer alan retina dokusunda bir takım yangısal reaksiyonlara yol açabilmektedir. Bu yönüyle kimi kedilerde retina muayenesinde gözlenen odaklar toksoplazmayı düşündürmektedir. rından biri olmuştur. Eskiden insan hekimliğinde cerrahinin içerisinde bir alan olan oftalmoloji, cerrahiden ilk ayrılan ve yıllar içerinde kendi içerisinde kornea, iris, lens, retina, glaukoma gibi ayrı dokuların uzmanlarını geliştirmiş bir bilim dalıdır. Oftalmoloji, günümüzde insan sağlığına ileri düzeyde hizmet etmektedir. Bunlar gibi pek çok örnek sayabiliriz. Hasta sahibinin dikkati ve hekimin şüpheci yaklaşımı ile birçok dostumuz daha uzun ve konforlu bir yaşam sürebilir. OFTALMOLOJİ Göz dokusu, hastalıklardan kolay etkilenen, bir problemin başka bir problemi tetiklediği, sıkıntıların zincirleme gittiği hassas bir organdır. Çalışma şekli, yapısı ve özellikleri ile vücuttaki birçok doku ve organdan önemli ayrımlar gösterdiği için, insan hekimliğinde de ilk uzmanlık alanla- Veteriner Göz Merkezinin vizyonu, oftalmoloji alanındaki çalışmaları yorulmadan geliştirmek, hastalarımıza olabildiğince aydınlık ve konforlu bir hayat verebilmek, ayrıca mesleki gelişimlerde örnek olmaktır. Prof. Dr. Murat Şaroğlu [email protected] 1971 Ankara doğumludur. Lisans eğitimine 1988 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde başlamış, 1993 yılında mezun olur olmaz İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Ana Bilim Dalı’nda doktora eğitimine devam etmiştir. Akademik başarılarıyla adından sıkça söz ettiren Şaroğlu sırasıyla doktor, doçent ve profesör unvanlarına hak kazanmıştır. Halen İstanbul Koşuyolu’nda Ocak 2012’de hizmete açtığı Veteriner Göz Merkezi’nde hastalarına şifa olmaya devam etmektedir. 43 [email protected] Av. Deniz Tavşancıl KALAFATOĞLU İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu HAYVAN HAKLARINDA SON DURUM DEĞERLENDİRMESİ Ülkemizdeki hayvan haklarına dair ortam, hiç bu kadar bulanık hale getirilmemişti sanırım. Bu bulanıklığın sebebini 3 ana noktada toplarsak: 1- Mecliste bekleyen tasarı gerçekten ne içeriyor? 2- Her gün yeni bir kavram ile ortaya çıkan ve sayıları artan mutlu yuvalar nedir? 3-Son günlerin asıl tehlikesi olan ICAM tam olarak neyi ifade etmektedir? Sorularına cevap vermemiz gerekiyor. Bu sorulara sırasıyla yakından bakacak olursak: 1- Mecliste bekleyen tasarı neleri ihtiva ediyor? Yetkililer 2012 yılından beri, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa tasarısı üzerinde çalışıyorlar. Çevre Komisyonu tarafından son şekli verilerek meclise sunulan tasarıda öne çıkan hayati düzenlemeleri, kısaca belirtmek istiyorum. 44 * Bu tasarıda en çarpıcı değişiklik, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun bel kemiğini oluşturan 6. Maddeye ilişkin yapılan değişikliktir. 6 Madde; sokaktaki sahipsiz hayvanın yerel idareler tarafından alınıp, aşılanıp kısırlaştırılmasını ve alındığı mahalle geri bırakılmasını düzenler. Tasarıdaki değişiklik, tam da bu noktada hayati önem taşımaktadır: “Sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanlar, mahalli idarelerce bakım evlerine götürülür. Sahiplendirmek esastır. Kas yapısı güçlü hayvanlar hariç sahiplendirilmeyenler, okul hastane, ibadethane, çocuk oyun alanı gibi toplumun yoğun olarak kullandıkları yerler hariç alındıkları ortama bırakılırlar.” şeklindedir. Yani tüm sokak hayvanlarının, sokaklardan toplanmasını ve insandan tecridini düzenlemektedir. Yüzyıllar önce, yaban hayattan koparılarak evcilleştirilen köpekler ve kedilerin, ilk etapta köpekler olmak üzere, kaldırım taşı söker gibi toplanmaları ve bu hayvanların insandan tecrit edilerek, beton barınaklarda, tutulmaları, kesinlikle kabul edilemez. Kaldı ki, tasarı maddesinde, kısırlaştırılan hayvanların, ne kadar bakım evinde tutulacağı açıkça belirtilmediği gibi, hayvanların, ancak ve ancak okul, hastane, ibadethane, çocuk oyun alanı gibi toplumun yoğun olarak kullandığı yerler haricinde geri bırakılması düzenlenmektedir. Ülkemizde, şehirlerimizde, okul, hastane, ibadethane ve çocuk parkının olmadığı bir mahalle düşünmek mümkün değildir. Kaldı ki, böyle bir mahallenin bulunması halinde dahi, mobil hayvan, 10 dakika yürüdükten sonra bu alanlardan birini ihtiva eden bir mahalleye ulaşacaktır. Ki orada da görüldüğü yerde tekrar toplanacaktır. * Hayvan refahı, bu tasarıda dikkati çeken ikinci tehlikeli husustur. Hayvan Refahı; PETA’nın, Uluslararası bütün hayvan örgütlerinin kullandığı bir kavram olup, maalesef kulağa geldiği en güzel haliyle, hayvanı düşünen değil, kısaca, hayvanın insani koşullarda öldürülmesini düzenleyen bir kavramdır. Çok çarpıcı bir örnek vermek gerekirse; köpeklerin artık fare zehiri ile zehirlenerek, saatlerce can çekişerek öldürülmeleri değil, ilaçla acı vermeden uyutularak öldürülmeleri ön görülmektedir. Yine barınak mevzuuna gelecek olursak; ülkemizdeki barınakların hiç birinde hayvanlar, PETA’nın anladığı hali ile hayvan refahına uygun olarak bakılmamaktadırlar. Bu noktada devreye giren hayvan refahı, refaha uygun olarak bakılamayan hayvan barınaklarındaki bütün SAĞLIKLI hayvanların uyutularak öldürülmesini uygun görür. * Diğer öne çıkan tehlikeli madde ise hayvan deneylerine ilişkindir. Tasarı ile hayvan üzerinde deney yapabilmek için sertifika getirilmiş, deneye erişim kolaylaştırılmıştır. Bu konudaki düzenleme detaylı olarak planlanmış, bir de 15 Şubat 2014 tarihinde yürürlüğe sokulan deney yönetmeliğinde yapılan değişiklik ile sokak hayvanlarının da deney hayvanı olarak kullanılmasının önü açılmıştır. * Evet, bu tasarı ile ne mutlu ki gerek idari gerek adli cezalara arttırım getirilmiştir. Ancak, Mecliste çıkmak üzere bekleyen yasatasarısı, yürürlüğe girdiğinde; sokakta hiç bir hayvan kalma- yacaktır. Çünkü her biri, görüldüğü ilk anda, zaten yetkililerce toplanmış, şehirden çok uzakta inşa edilmiş beton barınaklara hapsedilmiş ya da bir deney merkezine çoktan satılmış olacaktır. Böylelikle, bu ceza maddesi uygulama alanı bulamayacaktır. Olur da, bir ihbar üzerine uygulama alanı bulursa, o zaman da, ceza Usulü gereği paraya çevrilen 2 yıla kadar hapis cezası ve/veya hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasını getiren 3 yıla kadar olan hapis cezası ile cezalandırılacak; yani yine sabıka kaydına işlenmeyecektir. 2- Son günlerde, Tarkan’ın da tanıtım klibinde rol aldığı mutlu yuvalar nedir? Esasında “mutlu yuvalar” olarak lanse edilinceye kadar “bir süreçten geçti bu barınaklar”. 2012 yılında Hayvanları Koruma Kanununu Değiştirmeye Yönelik Tasarı ilk gündeme geldiğinde “Doğal Yaşam Parkı” olarak sunulmuştu bizlere. Bizler de, anlatmıştık evcil olan hayvanlar, özellikle köpekler, orman içlerine yapılacak doğal yaşam parklarında yaşayamazlar, onların doğal yaşam alanları sokaklarımızdır diye. Vazgeçtiler o zaman “Doğal Yaşam Parkları”, tanımından ve daha masumane yeni bir tanımla “Serbest Yaşam Alanı” olarak tekrar önümüze koydular. Orman, hayvanın doğal yaşam alanı değil diyorduk, onlar da bu alanın adını “serbest alan” olarak değiştirmişlerdi. Bu orman içinde yaratılacak serbest yaşam alanı; gözlerden gönüllerden IRAK olacak, hayvanlar, ister istemez yaban hayat ile temas içinde olacak. Peki, kimler girebilecek o serbest yaşam alanlarına? O yaşam alanlarında, kaç hayvana yer olacak? Yer bulamayanlar ne olacak? O alanlardaki hayvanlara nasıl bakılacak? Bakım bütçesi nasıl karşılanacak? Daha gözümüzün önündeki hayvana sahip çıkamıyorken şimdi bu gözden ırak hayvanlara nasıl sahip çıkılacak? derken; her iki kavramdan da vaz geçtiler, bu sefer, barınak olarak gündeme getirdiler. Ve ilk sırayı Kısırkaya Barınağı, aldı. Şimdi her geçen gün yenisi ekleniyor ve şiddetle karşı çıkıyoruz. Neden mi? Özellikle Kısırkaya’yı ele alacak olursak; her ne kadar yetkililer, buranın 5 yıldızlı otel kalitesinde olacağını söyleseler de; A) Bugüne kadar 100 köpek kapasiteli barınaklarda dahi hayvanlar aç kalmışken, hayvanlar hastalıktan kırılmışken, bugün 20.000 hayvan kapasiteli bir barınakta; bu hayvanlara nasıl bakacakları- 45 nın garantisini vermeleri mümkün değil. Çünkü bugüne kadar yaptıkları, yarın yapacaklarının teminatı mahiyetinde. B) Ulaşımı hiç de kolay değil, şehirden çok uzakta bir yerde. Gerçek anlamda, hayvanlar, TECRİT edilecek insandan. Özellikle köpek, fıtratı gereği insanla yaşarken, bu tecrit işlemini kabul etmek mümkün değil. C) Barınakların taşıması gereken kriterler bellidir, mevcut yasada ve yönetmelikte; tek tek düzenlenmiş. Ve buna rağmen, barınak yine de, Karadeniz rüzgârlarına açık bir alanda, dik yamaç üzerinde ve sulu bir zemine inşa edilmiş. Hayvanlar, burada, bahar mevsimini dahi göremeden zatürre olup ölecekler. Hiç biri olumlu sonuç vermeyince, bu sefer, daha da masum daha da sıcak, sıcacık bir isim koydular bu yerlere. Peki, ne kadar samimi? Tarkan’ın iyi niyetinden zerre şüphemiz olmadığını belirterek başlamak istiyorum. Klipte görülen kemikleri çıkmış gözleri pörtlemiş kediler ve köpekler için gerçekten güzel bir yuva olabilir. Ama bu tasarı yasalaştığında, yuvası, mahalle olmuş, o tombul sağlıklı mahallenin 4-5 yıllık köpeklerinin de, kendine kafede yer edinmiş uzun tüylü o tombul kedilerin de toplanacağını nasıl görmez ve “ne kadar güzel bir proje, bir kere de içeriğini inceleseniz” diyerek serzenişlerde bulunurlar anlamak mümkün değil. Ne isim altında düzenlerlerse düzenlesinler, büyük resme baktığınızda, bir fark olmadığını, zihniyetin aynı olduğunu, asıl meselenin de, sokaktaki tüm sahipsiz hayvanların toplanacak olduğunu göreceksiniz. Bir şeyden eminiz, o da, evet, er ya da geç, bütün sokak hayvanlarımızın yuvasını yapacaklar... 46 3- Ve son olarak 3 Mart’ta İstanbul’da başlayacak olan ICAM Konferansına bakalım. Biraz geriye giderek bakalım; Yıl 2009, Sultanahmet’te, İstanbul İl Genel Meclisinde toplantıdayız; herkesin çok sevdiği ve saygı duyduğu Profesör bir Veteriner Hekimimiz; köpeklerde popülasyon yönetimi üzerine bir sunum anlatıyor. Konuşma içeriğinde, rahatsız edici hiç bir şeye rastlamak mümkün değildi. Sadece sunumunun bir yerinde; Uluslararası Kurumlarla konsültasyon yapılmalıdır dendi; Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO), Küçük Hayvan Veteriner Hekimler Birliği (WSAVA), Dünya Hayvanları Koruma Cemiyeti (WSPA), Hayvan Refahı İçin Üniversiteler Federasyonu (UFAW) ve Hayvan Refahı Fonu (IFAW) diyerek bazı kurumları sıralandı. Şimdi bugüne gelelim ve konferans yapacak ICAM’ın yani Uluslararası Evcil Hayvanlar Yönetimi Koalisyonunun hazırlamış olduğu “İnsancıl Köpek Popülasyonu Yönetim Kılavuzu”na biraz daha yakından bakalım. Sayın Profesörün o gün, tavsiye ettiği kurumların, öne çıkan söylemlerinin “hayvan refahı” olduğu ve hayvan refahının, yine insanlık için yaratılmış bir tanım olduğu ve açıkça; sağlıklı dahi olsa, hayvanların insancıl yollarla öldürülmelerini savunan ve destekleyen bir kavram olduğu gerçeğinden hareketle; Kılavuzda önce çıkan belli başlı hususları dikkatinize sunmak istiyorum. Kılavuzun esas amacı sokaktaki köpek nüfusunu belli bir sayıya indirgemek. Bunu sağlamak için de yapılması tavsiye edilenler sıralanmış: *Besleme kaynaklarının yok edilmesi gerektiği, *Doğu illerinde, hayvanlar hastalanır, yaralanır ya da saldırgan eylemlerde bulunurlarsa, ötenazi ile öldürülmeleri gerektiği, *Hayvan terklerinin azaltılması gerektiği, *(Sahipli-sahipsiz) Kısırlaştırmaya ağırlık verilmesi gerektiği, *5199’un şuan ki düzenlemesinin aksine, barınağa alınan hayvanlar için sağlık durumları ve davranışları nedeniyle sahiplendirme yapılamayanların, uzun süre kulübede tutulmaları refahlarını sağlamayacağından, ötenazi ile uyutulmaları gerektiği, *Türkiye’ye şu anda yabancı ve uzak olduğu belirtilen, bu nedenle de 5199’un bu şekilde esnetilmesi gerektiği düşünce ve tavsiyesi ile sağlıklı hayvanların da insancıl ötenazi uygulaması ile öldürülmesi politikasının benimsenmesi gerektiği, belirtilmiş. Bir de son olarak bir ICAM tavsiyesi var; kaynaklara erişimin kontrolü üzerine; diyor ki; köpeklerin, okullar ve halka açık park ve benzeri yerlerde bulunmalarına müsamaha edilmemeli, çöpler sürekli toplanmalı, çöp konteynırları hayvan korumalı olmalı ve köpeklerin insan eli ile beslenmesi önlenmeli. Esasında kılavuzda yer alan bu tavsiye ve önerilere yakından baktığımızda, bize Mecliste dayatılan tasarı halindeki yeni ölüm yasası ile bayağı paralellik arz ettiğini ve bize, yıllardır, güvendiğimiz ve saydığımız insanlar tarafından da bu hususların pompalanmakta olduğunu görüyoruz. Ne acıdır ki, 1900’lerin başında batılılaşma sevdası ile Hayırsız Ada’da öldürdüğümüz binlerce köpeğin üstüne, Türkiye, yine Batılı Devletlerin, “hayvan refahı” söylemli kurumlarının tavsiyesi ile binlercesini öldürmeye hazırlanıyor. Ve bunun için 3 – 4 – 5 Mart’ta bu uluslararası örgütler ve aldığımız duyumlara göre Türkiye’den de, Haytap adına konuşmacılar bir araya gelerek, bizim sokaklarımızdaki, bizim hayvanlarımızın nüfusu hakkında konuşacak, tartışacak ve kararlara varacaklar. Üzülerek söylüyorum ki, zaten LAFZIYLA ve RUHUYLA gerçekten hayvanları koruyan bir yasa tasarısı söz konusu değildi. Şimdi son zamanlarda ülkenin dört bir yanından gelen itlaf haberleri de canlı kanıtı oldu. Yetkililer, Belediyeler, sabırsızlıkla tasarının yasalaşmasını bekliyorlar. Hiç birimiz, bir şey yapamıyoruz. Yasal süreci başlatmak için bile İç İşleri Bakanlığının izni gerekiyor. O hiç alamadığımız izni... Lütfen bu yazıyı bir kaç kez sindirerek okuyun... Bulanıklığın netleştiğini göreceksiniz. Eğer görmek isterseniz... 47 A nne adaylarının en büyük kabusudur bebeklerinin sağlığına bir şey olması. Bu sebeple her türlü önlem alınır, en kaliteli hayat standartları sağlanmaya çalışılır, dengeli beslenilir, konforlu uyunur vs vs… Çok da haklıdır heyecanlı anne ve baba. Çünkü en değerli varlıkları dünyaya gelecektir yakın zamanda. Bu dönem içinde her zamankinden fazla özen gösterilmelidir yenilen içilen gıdaya, gidilen kalınan yere… Aile büyükleri, komşu teyzeler iyi niyetli girişimlerle akıl verirler müstakbel ebeveynlere. Bunlardan biri de kedilerden uzak durması gerektiğidir annenin. Hele bir de evde beslenen bir kedi varsa! Çünkü kediden bulaşabilecek bir parazit sebebiyle bebekte kalıcı hasarlar meydana gelebilir hatta anne adayı bebeğini kaybedebilir. Bu olumsuzlukların sorumlusu da kedilerin bağırsaklarında yaşayan “toxoplasma gondii” isimli parazit yumurtaları diye söylenir. Doğru sanılan yanlışlarla karar vermeyin! Bakın olayın aslı nasıl… 48 Toxoplasma gondii kedilerin bağırsaklarında yaşamlarının bir bölümünü geçiren bir iç parazittir. Ve yumurtaları dışkıyla dışarı atılır. Atılan bu enfekte yumurtalar kedi tuvalet kumunun temizliği yapılırken de insanlar tarafından alınabilir. Toxoplasma gondii enfeksiyonu sıklıkla görülmektedir. Birçok insanın özellikle kedilerle yakın temasta olan kişilerin bu enfeksiyonla hayatlarında bir defa karşılaşma olasılığı yüksektir. Parazit, yumurtası ile insan vücuduna alındığında hiçbir belirti göstermeden uzun süre varlığını sürdürebilir. Bir defa hastalığı geçiren bireyler bağışık olurlar ve bir daha hastalığa yakalanmazlar. Gelelim anne adaylarındaki duruma… Daha önce bu hastalığı geçirmiş ya da geçirmemiş anne adaylarının gebelik döneminde bu paraziti alma olasılıkları her birey kadar mümkündür. Eğer hastalık hamilelikten önce geçirilmişse, sağlanan bağışıklık sebebiyle lif Ç APA R kim E ? r He NE OLACAK rine KEDİM Vet e HAMİLEYİM! durum, herhangi bir risk oluşturmamaktadır. Şayet gebelik döneminde daha önce enfeksiyonu geçirmemiş anne adayı tarafından etken alınırsa, plasental yolla bebeğe ulaşabilir. Ve gebelik haftası ne kadar ileriyse, etkenin plasenta yoluyla bebeğe geçme riski o kadar artar. Erken dönemde ise alınan etken düşüklere sebep olabilmektedir. Peki ne yapacağız? Öncelikle içinizin rahat etmesi için, veteriner hekiminizden kedinizin bu parazit tarafından enfekte olup olmadığını öğrenmek amacıyla gereken testlerin yapılmasını rica edin. Sonuçlar pozitifse kedinizin tedavisini sağlayın. Negatif ise, düzenli iç parazit korumasına devam edin. Toxoplasma gondii negatif olan kedinizin etkeni alma riskine bağlı olarak, onun kesinlikle çiğ et tüketmesine izin vermeyin. Tuvalet kabını sürekli temiz tutun. Avlanmasını ve kemirgen, kuş, sürüngen gibi diğer hayvanları yemesini engelleyin. Çünkü bu hayvanlar paraziti taşıyor olabilir ve kediniz bunları yediğinde enfeksiyona maruz kalabilir. Kısacası eğer evde sizinle beraber yaşayan minik pisinizin veteriner hekim kontrolleri ve iç parazit koruma uygulamaları düzenli olarak yapılıyorsa bu hastalığı kendi kedinizden alma olasılığınız yoktur. DİKKAT! Bu noktada asıl dikkat etmeniz gereken bir konudan bahsetmek istiyorum. Evinizde beslediğiniz kedinizden önce çok daha dikkatli olmanız gereken konular vardır. Şöyle ki, bu enfeksiyonun bir diğer bulaşma yolu da iyi yıkanmayan sebze ve meyveleri ya da çiğ veya az pişmiş et tüketmekle gerçekleşir. Çünkü bu parazitin kistleşmiş yumurtaları sebze ve meyvelerin üzerinde canlılığını sürdürebildiği gibi eti yenen hayvanların kas ve çeşitli organlarına da yerleşim gösterebilir. Bu sebeple, *Kesinlikle az pişmiş ya da çiğ et tüketmeyin! *Sebze ve meyveleri bol su ile yıkayın, sirke ile dezenfekte edin! *Hazırlanma şeklinden emin ola- madığınız lokanta, cafe, restoran gibi toplu tüketim yerlerinde salata tüketmemeye özen gösterin! *Et ve et ürünlerine çıplak elle dokunmayın, eldiven kullanın! Gördüğünüz gibi asıl tehlike evde düzenli kontrollerini ve bakımını yaptırdığınız kedinizde değildir. Bu sebeple bahsetmiş olduğum konulara dikkat ettiğiniz sürece içiniz rahat olarak pisinizle beraber bebeğinizi bekleyebilirsiniz. Sakın bebeğiniz geliyor diye, kedinizden vazgeçmeyin… 49 Hazırlayan Veteriner Hekim Elif ÇAPAR Kedi & Köpeklerde AŞILAMA Hakkında Merak Edilenler Minik yavrunuzun sağlıklı ve mutlu bir hayat sürdürebilmesi için aşılama takviminin doğru şekilde uygulanması büyük önem arz eder. Aşılar ve aşılama takvimi hakkında merak ettiğiniz soruların cevaplarını yazımızda bulabileceksiniz… Yavru bir kedi/köpek sahiplendik. Doğada onca aşısız hayvan yaşarken, biz neden aşı yaptırmalıyız? Çünkü minik dostunuzun ömür boyu sağlıklı kalabilmesi için mutlaka ölümcül viral hastalıklara karşı korunması gereklidir. Doğada yaşayan hayvanlar hastalanmıyor, ölmüyorlar diye bir şey söyleyemeyiz, onların ömürlerini bilme şansımız yok. Bu noktada, aşılanan hayvanların diğerlerine oranla ömürlerini daha uzun ve sağlıklı geçirdikleri bir gerçektir. Aşı nedir? Aşı genel anlamıyla, vücuda verildiğinde bağışıklık sistemini uyararak, hastalık etkenlerine karşı antikor üretilmesini sağlayan, öldürülmüş ya da hastalığa sebep olma riski ortadan kaldı- 50 rılmış mikroorganizmaları içeren biyolojik maddedir. Yavru bir kedim/köpeğim var. Aşılarına ne zaman başlamalıyım? Öncelikle yavrunuzun parazit tedavileri yapılmalıdır. Tüm sindirim sisteminin parazitlerden temizlendiğine emin olduktan sonra aşılama takvimi başlar. İdeal olanı, yavrunun 6-8 haftalık yaştayken başlamasıdır. Aşılanma zamanı gelip, aşıları başlayana kadar hasta olmaz mı? Aşılama zamanı gelene yani 6-8 haftalık olana kadar, yavrular annelerinden aldıkları maternal antikorlar sayesinde korunurlar. Yavrumu aşıya götürmeden önce yapmam gereken özel bir şey var mı? Aşı için veteriner hekiminize gitmeden önce yavrunuzun herhangi bir rahatsızlığı olup olmadığına dikkat etmenizde yarar vardır. Çünkü hasta hayvanlara aşı yapılmaz. Bu konuda hekiminizi bilgilendirmiş olmanız önemlidir. Aşılama öncesinde ya da sonrasında onu yıkayabilir miyim? Aşılama öncesinde ve sonrasında 2 gün süreyle yıkamamanız önerilmektedir. Bunun da sebebi, doğabilecek herhangi bir olumsuzluğun önüne geçmektir. Yavru kedim/köpeğim kaç adet aşı olmak zorunda? Bu aslında hekiminizin kullandığı hazır aşı preperatlarına bağlı olarak değişmektedir. Bazı aşılar monovalan (tek etken için hazırlanmış) bazı aşılar ise polivalan (birden fazla etkene karşı hazırlanmış) olabilmektedir. Bu noktada önemli olan, yavrunuzun oluşabilecek ve ölümcül sonuçlanabilecek hastalıkların tümüne karşı aşılanmasıdır. Veteriner hekimimiz yavru kedimizin/köpeğimizin aşılama takvimini 21 günde bir olarak düzenledi. Neden? Her iki aşı arasında vücutta antikorların oluşabilmesi için zaman olması gereklidir. Literatürde önerilen de 21 gündür. Aşı takvimi sonlanana kadar yavrumu hiç yıkamamam gerektiği söylendi. Doğru mu? Bu noktada, kısa bir açıklama yapmakta fayda var. Yavrular henüz bağışıklık sistemleri tam olarak gelişmediğinden dolayı hastalıklara oldukça açıktırlar. Banyo yaptırmak da direncini düşürebilecek, onu hastalıklara yatkın hale getirebilecektir. Mümkünse kuru şampuanlarla yıkama yapınız. Yavru kedimi/köpeğimi aşıları tamamlanana kadar dışarı çıkarmamam gerekiyormuş. Ne yapacağım? En doğrusu yavrunuzu aşılamaları tamamen bitene kadar mümkün olduğunca dış ortamdan uzak tutmak olacaktır. Çünkü dışarıdan alma ihtimali olan hastalık etkenlerine karşı yeterli bağışıklığa sahip olmadığından tam bağışıklık sağlanana kadar çok fazla dışarıda gezdirilmemesi önerilmektedir. Eğer mecbursanız, mümkün olduğunca diğer hayvanların yoğunlukla bulunduğu, park, bahçe vs gibi ortamları tercih etmemenizde yarar vardır. Aşı olduktan sonra yavru kedimde/köpeğimde ateş, halsizlik, iştahsızlık ve sürekli uyuma hali oluyor. Sebebi nedir? Yavruların aşılanma süreçleri boyunca fizyolojilerinde sürekli değişiklikler olmaktadır. Şöyle ki, yapılan her aşı sonrası vücutta direnç oluşabilmesi adına immun sistem dediğimiz bağışıklık sisteminde koruyucu antikorlar üretilmeye başlar. Bu da doğal olarak, vücutta ateş yükselmesine, halsizliğe vs sebep olabilmektedir. Yaşananlar normaldir ve geçicidir. Panik yapmanızı gerektirecek bir durum söz konusu değildir. Yavru kedimin/köpeğimin aşılama takvimi henüz sonlanmadı, başka kedi/köpeklerle oynamasında sakınca var mı? Evet, bu durum sakıncalıdır. Çünkü bahsetmiş olduğumuz gibi, tam bağışıklığa sahip olmayan yavru, diğer hayvanlardan rahatlıkla hastalık etkeni alabilir. Burada karşısındaki kedi/köpeğin aşılı olması durumunda ne olacağı sorusu aklınıza gelebilir. Evet, birlikte zaman geçireceği oyun arkadaşının aşıları tam olabilir fakat bu durum hastalık etkenini taşıyıp bulaştırmayacağı anlamına gelmez. Kendi hasta olmasa bile etkeni bulaştırabilir. Bu sebeple, yavru kedi/köpeğinizin aşıları tamamlanana kadar başka hayvanlarla oynamasına izin vermemeniz doğru olacaktır. Yavru kedimin/köpeğimin aşıları tamamlandı. Bir daha ne zaman aşılanması gerekli? Yavruluk döneminde yapılan aşılarının petinizin hayatı boyunca her yıl tekrarlanması gerekmektedir. Unutmayın bu tekrarlar bağışıklığın devamı ve sağlığının korunması için çok önemlidir. 51 Sizin Hikâyeleriniz... Dünya tatlısı Gomino M erhaba, Benim minik kızım Gomino’yla tanışma hikâyemizin başlangıcını herkesle paylaşmak istiyorum. Ben Merve Özdemir, 36 yaşındayım ve 9 yaşında İpek adında bir kız çocuğu annesiyim. Çocukluğum babamdan hep köpeğimin olmasını beklemekle geçti. Ne yazık ki pek çok çocuk gibi ev halkının istememesi sebebiyle yaklaşık 2 yıl öncesine kadar bu dileğim gerçekleşemedi. Evcil hayvan olarak çocukluğumda birçok kuş besledik, ama benim aklım hep köpeklerdeydi. Yıllar geçti, büyüdüm, evlendim ve hep istedim ki sahipsiz bir cana yuva olalım. Son zamanlarda kızım İpek de köpek sevdasıyla yanıp tutuşmaya başladı. Böylelikle günlerce belki aylarca barınak ve internetten yuva arayan canlar için dolaşma maceramız da başlamış oldu. 52 Öncelikle apartman dairesinde oturduğumuz için sahiplenmek istediğimiz canın küçük ırk olması gerekiyordu. Arama sürecimizde bir cumartesi günü bölgede barınak gezmesine gittik. Ve oradaki canIarın apartman için uygun olmadığını ancak bahçeli bir evde bakılabileceğini söylediler. Biz yine üzgün eve döndük. 02/02/2013 pazar sabahıydı, erkenden kalkıp internetten bir barınak daha buldum ve hemen aradım. Öğlene kadar açık olduk- larını söylediler ve biz kahvaltının ardından hemen yola koyulduk. Barınakta çalışan görevliler bizi güler yüzle karşıladılar ve durumumuzu anlattıktan sonra bize daha önce petshoptan hediye olarak alınıp, birkaç ay bakıldıktan sonra terkedilen benim kadersiz küçük kızım Gomino’yu anlattılar. Küçük ırk olduğu için diğerlerinin yanına da koyamadıklarını ve istersek hemen sahiplendirebileceklerini söylediler. Ofise geçtik ve koltukta uyuyan minicik kara suratlı şirin mi şirin canımızı ilk orada gördük. Tabii biz ailecek sevinçten havalara uçtuk. Kucağıma aldım nasıl da horluyordu. ‘Hep uyur, çok uslu’ dediler. Küçük kızımızı aldık ve yeni yuvasına getirdik. Ertesi gün veterinere gidip aşılarımızı, tıraşımızı, gerekli bakımlarımızı yaptırdık. 15 gün uyudu neredeyse, meğer depresyondaymış barınağa gittiğinden beri. İsmini barınakta Gomino koymuşlar. Biz de değiştiremedik ismine çok alıştığı için… Pekinez kızımız Aralık ayında 2 yaşını doldurdu. İlk zamanlar İpek ablasını benden çok kıskandı. Ne zaman yanıma gelse kucağımdan patileriyle onu iterdi. Ben ikisini de yanıma alıp, ‘ikiniz de benim canımsınız’ diyerek onu alıştırdım. Şimdi Gomino evde herkese hatta dışarıda ve eve gelen misafirlere de çok cana yakın davranıyor. Fakat annesinin yerini kimse tutamıyor. Ben nerede, o da gölge gibi hep yanımda. Benimle uyur, ben yokken yemek yemez. Hastayken başımda bekleyip üzülür, ağlar... İşe gittiğimizde biz gelene kadar kapının önünde uyur. Eve döndüğümde sevinçten çıldırır. Çok da arkadaş canlısıdır. Mahallede bir sürü arkadaşımız var. Bugüne kadar nasıl sahip olmadan beklemişim bilemiyorum. Gerçekten dünyanın en sadık varlıkları bu canlar bence… Koşulsuz, çıkarsız seviyorlar bizi. İstedikleri tek şey sıcak bir yuva ve sevgi... O kadar çok yuva bekleyen can var ki; imkânı olan herkes hiç tereddüt etmeden sahiplensin derim. Bizim hikâyemiz hayatına hüzünlü başlayıp, çok geçmeden mutlu yuvasına ve onu çok çok seven ailesine kavuşan Gomino’muzun güzel hikâyesiydi. AIIah ona uzun ömür versin inşallah. Benim kara kuzum, sevgi pıtırcığım… Sevgilerimle, Merve & ipek 53 MUHABBET KUŞLARINI TANIYOR MUYUZ? M uhabbet kuşları (Melopsittacus undulatus) diğer pek çok evcil hayvana karşın nispeten daha kolay bakılabilir olduklarından evlerde tercih edilen başlıca pet hayvanlarındandır. Canlı renkleri, güzel ötüşleri hatta konuşabilmeleri ile pek çoğumuzun gönlüne taht kuran bu güzel canlıları daha yakından tanımaya ne dersiniz? Kökenleri Avustralya’ya dayanan muhabbet kuşları papağan ailesine mensupturlar ve yaklaşık 5 milyon yıldır dünya üzerinde varlıklarını sürdürmekte oldukları bilinmektedir. Yerel isimleri Budgerigar olan bu kuşlar, dünyanın her yerinde oldukça popülerdir. Muhabbet kuşları diğer birçok kuş türü gibi tetrakromik görüş özelliğine sahiptir. Bu sayede insanların görebildikleri renk tayfında bulunan renklerin ötesini görebilirler. Yani özetle kızıl ötesi ve mor ötesi renkleri de görme yetisindedirler biyebiliriz. Genel Özellikleri Nelerdir? Sosyal Yapılarına Baktığımızda… Doğal ortamlarında sadece yeşil ve sarı üzerine siyah renge sahip olsalar da, muhabbet kuşları günümüzde mavi, beyaz gibi daha fazla renk çeşitliliğine sahiptirler. Boyları kuyrukları ile beraber 18 cm’ye kadar ulaşabilir ve ağırlıkları 30-40 gram kadar olmaktadır. Muhabbet kuşları sürü güdüsü yüksek, dolayısıyla sosyal hayvanlardır. Sürü olmak muhabbet kuşları için oldukça önemli bir unsurdur. Mutlu bir muhabbet kuşu için birden fazla sayıda beslenmesi önerilmektedir. Bu nedenle özellikle çok fazla ilgilenemediğiniz durum ve şartlara sahipseniz, muhabbet kuşunuza 54 bir eş almanız onun daha mutlu bir yaşam sürmesini sağlayacaktır. Yeterli sosyal doyuma ulaşamayan muhabbet kuşlarında depresyon benzeri belirtiler açığa çıkar. Muhabbet kuşunuzun bir eşinin olmasının bir diğer faydası da, kişisel bakımlarını yaparken birbirlerinden yardım alabilmeleridir. Yanaklarındaki ve başlarının üzerindeki tüyleri kaşımakta zorluk çeken muhabbet kuşlarının imdadına eşleri ya da sürüdeki diğer kuşlar yetişir. Kuşların birbirlerinin yakın dostu ya da eş olduğu anlamına gelen hareketlerden birisi bu yanak ve baş tüylerini kaşıma davranışıdır. Muhabbet kuşunuzun bir eşi ya da arkadaşı yoksa ve sizinle çok yakınsa bu görevi siz de üstlenebilirsiniz. Bu aynı zamanda kuşunuzla aranızdaki bağın daha da gelişmesini sağlayacaktır. Tüyler Muhabbet kuşları günlük bakımlarının büyük bir kısmını tüylerine ayırır. Vücutlarındaki bütün tüyleri gagadan geçirir, parlatır, kabartır ve zayıflamış olanları kopartırlar. Mevsim geçişlerinde, normalde olan tüy dökümü gözle görülür şekilde artmaktadır. Ayrıca burada önemli bir detayı da aktarmakta fayda var; tüyler kuşunuzun sağılığı ile ilgili en önemli göstergelerdir. Tüylerindeki matlaşma, aşırı dökülme, kelleşme, sürekli kaşıma sağlıkla ilgili bir probleminin olduğu anlamına gelir. Böyle bir durumu fark ettiğinizde en kısa sürede veteriner hekiminize danışmanız önerilir. Sağlıklı Yaşam Sindirim bozuklukları, tümörler, kabuklu yüz akarları, karaciğer yağlanması, gaga ve tırnaklarda aşırı uzama, tiroid bozuklukları, mikoplazma tipi mantarlar, bacak bandı yaralanmaları, aşırı tüy dökme gibi sorunlar muhabbet kuşlarında sıklıkla görülen rahatsızlıklardır. Kuşunuzun sağlıklı olması için onu çok iyi gözlemeli, her hangi bir olumsuz durum fark ettiğinizde veteriner hekiminize danışmalısınız. Beslenme Nasıl Düzenlenmeli? Muhabbet kuşları pek çok besin maddesini tüketebilirler. Tohumlar, meyveler, sebzeler… Doğru beslenme nasıl olmalıdır diye baktığımızda, genellikle bir kabın içerisinde sürekli olarak hazır satılan, onlara özel üretilen yemlerden bulundurulması önemlidir. Ayrıca devamlı olarak tek çeşit besleme yerine farklı besin maddeleri kullanmanız da hem sağlığı için hem de mutluluğu için gereklidir. Alacağınız hazır yemlerin yanında, çeşitli meyvelerle de yemeklerini zenginleştirebilirsiniz. Burada ufak bir uyarı; avokado muhabbet kuşları için toksik yani zehirlidir. Tükettikleri takdirde ölümle sonuçlanan rahatsızlıklarla karşılaşabilirsiniz. Bunların yanı sıra gagalarını törpüleyebilmelerini sağlayan mürekkep balığı kemikleri ya da gaga taşları, atıştırmalık ballı çubuklar kafesinde olması gereken malzemelerdendir. Aman Dikkat! Sağlıklı bir muhabbet kuşu için ilk öncelik sağlıklı ve tehlikesiz bir ev ortamı yaratmaktır. Mutlaka her gün uçmalarına izin verilmeli ve sosyalleşmelerine vakit ayrılmalıdır. Hem sizinle hem de evdeki diğer kuşlarla vakit geçirmesi sağlanmalıdır. Ancak ev içi düşünüldüğünde kuşlara zarar verebilecek eşyaların odada bulunmadığına emin olmalısınız. Örnek vermek gerekirse, klima ve vantilatörler kuşlar için zararlı ev aletleridir. Kuşun kafesinin bulunduğu odada bu ve benzeri aletlerin bulunmamasına azami özen gösterilmelidir. 55 [email protected] Doğru Balık & Doğru Akvaryum Evde beslenebilecek evcil hayvan türlerinden biri de görsel açıdan insanın ruhuna hitap eden balıklardır. Balıkların suyun içindeki hareketlerini seyretmek, insanın gün boyunca üzerinde biriktirdiği stres faktörlerinden kurtulmasına ve ruhunun dinginlik bulmasına olanak sağlamakla birlikte aynı zamanda çıkardığı buharla da oda içi neminin korunmasına yardımcı olmaktadır. Balıklar, evde bakabileceğiniz diğer evcil hayvanlara göre de daha az ilgi istemesiyle yoğun tempoda çalışan insanların dahi rahatlıkla bakabileceği canlılar olma özelliğine sahiptirler. Evimizde evcil hayvan beslerken çoğu zaman onları kendi doğal yaşam ortamlarından ve doğal davranışlarından uzaklaştırıyoruz endişesine kapılırız. Balıklarsa evimizde tamamen bizim oluşturduğumuz kendi doğal yaşamlarına yakın minyatür bir ortamda yaşamaktadırlar. Bu yaşam ortamının kalitesini belirlemekse 56 Akvaryum balıkları canlı doğuranlar ve yumurtlayanlar olarak iki gruba ayrılır. tamamen bizim elimizde. Eğer balık beslemeye karar verdiyseniz yapmanız gereken en öncelikli şey uygun balık ve akvaryum seçimi olmalıdır. Uygun olmayan şekillerde (fanus gibi) balık beslenmesi hem hayvanınızın yaşam koşullarını zorlamakta hem de sizin bakım ve temizlik koşullarına daha çok özen göstermenizi gerektirmektedir. Akvaryumda beslemeye uygun olan balık türlerinden bazıları şunlardır: Carrasius auratus (Japon Balığı): Akvaryumda besleyebileceği- niz çeşit fazlalığı ile görsel ahenk oluşturan akvaryum balıklarından birisidir. Yumurtlayarak üremektedirler. Erkut GÖREN Veteriner Hekim Yunus Cichlid (Cyrtocara moorii): Yumurtlayarak üremek- tedirler. İlk olarak kendi eşlerini seçerler ve daha sonra yumurtalarını bırakacakları ortamı bulurlar.Yumurta bırakılacak yerin gözden uzak olması, sakin ve tenha bir yer olmasına özen gösterirler. Lepistes (Poecilia reticulata): Barışçıl, akvaryumda kolay üretilebilen akvaryum balıklarındandır. Canlı doğuranlar sınıfındadır, dişi balık erkek balığın spermlerini kendi bünyesine alır, yumurtalar anne karnında gelişir. Beta (Beta splendens): Genellikle yalnız yaşarlar, iki erkeği bir arada yaşatamazsınız, sonuç birinin kaybedilmesi olacaktır. Dişi kendisine yuva hazırladıktan sonra yumurtalarını bırakır, erkek balıksa yumurtaları korur. Köpek balığı (Pangasius pangasius): Köpek balıklarına benzerlikleri ile dikkat çekerler, görüntülerinin aksine oldukça barışçıl bir balık türüdür. Sürü olarak beslenmeye uygundur. Kılıç kuyruk (Xiphophorus helleri): Diğer türlerle uyumlu, kendi türü ile beraber beslenmeye uygun olmayan bir balık türüdür. Cinsiyet ayrımında kuyruğunda kılıç şeklinde uzantısı olan erkektir. Canlı doğuranlar sınıfındadırlar. Moli balığı (Poecilia latipinna): Cinsiyet ayrımı; alt bölümünden ince uzun çıkıntıları bulunan erkek, karın bölgesinden üçgen şeklinden alt yüzgeç bulunanları dişidir. Canlı doğuranlar sınıfındadır. Balantiocheilos melanopterus (Kristal Köpekbalığı): Sürü olarak beslenmeye uygundur. Hem etçil hem otçuldur. farklıdır. Termostat özelliği bulunan ısıtıcılar, suyun ayarlanan ısıda sürekli kalmasını sağlar. Hava Motoru: Suya oksijen verme amacıyla kullanılır. Ancak zorunlu bir parça değildir. Filtre de aynı görevi görebilmektedir. Yem Makinesi: Otomatik olarak akvaryuma yem aktarılmasını sağlar. Filtre: Mutlaka bulunması gereken bir ekipmandır. Akvaryumda devamlı temiz su bulunmasını sağlar. Balık türü ve akvaryum boyutuna göre filtre seçilmeli ve sürekli çalıştırılmalıdır. Kum ve Kayalar: Dekoratif amaçlı akvaryum malzemeleridir. Kişinin zevkine göre tercih edilir. Uygun ekipman seçimi ile akvayum sanatının derinliklerine adım atmış oluyorsunuz böylece. Brachydanio frankei (Leopar Danio): Barışçıldır sürü olarak beslenmeye uygundur. Yumurtalarını suya yayarlar, yumurtalarının döllenmesi suyun içinde olur. 3 ) Akvaryumunuza gerekme- diği sürece ellerinizi sokmayın. Ellerinizi gerekli gereksiz akvaryuma sokarsanız hem suya mikrop bulaştırabilirsiniz, hem de balıklarınızı strese sokarsınız. Stres ise sağlığı bozan en önemli faktörlerden biridir. 4 ) Doğadan alıp akvaryumunuza taşıma istediğiniz çeşitli malzemeleri (canlı yem, bitki, çakıl gibi) mutlaka dezenfekte ettikten sonra kullanmanız önerilir. 5 ) Yemlemeyi suyun daha az kirlenmesi açısından balığınızın bitirebileceği miktarda günde 3-4 kez yapılmalıdır. Suda kalan yemler akvaryumunuzun suyunun daha çabuk kirlenmesine neden olur. HASTALIKLAR Akvaryumunuzda görülebilecek dış kaynaklı hastalıklar: Solungaç parazitleri, deri parazitleri, beyaz benek hastalığı, odinium (kadife hastalığı). Sağlıklı balık besleyebilmeniz için gerekli ekipmanlar: Akvaryum: Beslenecek balık türlerine ve sayısına göre uygun ebatlarda olmalıdır. Aydınlatma Ürünleri: Hem akvaryum açısından dekoratif amaçlıdır, hem de balık ve akvaryum bitkilerinin gelişimi açısından önemlidir. Akvaryumda bulunan bitkilerin fotosentez yoluyla oksijen çıkarmasını sağlar. Bitkiler: Yeşili seven balık türlerine göre akvaryuma yerleştirilebilir. Ancak bakımları balık kadar önemlidir. İlaç kullanımı bitkilerin ölmesine sebep olabilir. Isıtıcı: Akvaryum suyunun ısıtılmasını sağlar. Balıkların türlerine göre sağlıklı yaşama sıcaklıkları alması demek; ısıda değişimlerin oluşması, istenmeyen ve özellikle akvaryumdaki bitkileri bozan alglerin(su yosunları) oluşması ve suyun bozulması demektir. Yeni başlayanların dikkat etmeleri gereken önemli noktalar şunlardır: 1 ) Akvaryumun suyunu komple değiştirilmemesi gerekir. Ayda 1/3- ¼ ünü değiştirmeniz yeterlidir. Su aşırı şekilde kirlenmemişse, salgın bir hastalık oluşmamışsa suyu komple değiştirmekten kaçının. 2 ) Akvaryum direkt güneş ışığı almayan bir yere yerleştirilmelidir. Bir akvaryumun güneş ışığı Akvaryumunuzda görülebilecek iç kaynaklı hastalıklar: Bakteri kaynaklı genel septisemi ve mycobacterilerin neden olduğu tüberkuloz(verem). Akvaryumunuzun düzenli olarak bakımını yaptığınız takdirde, bakteri kaynaklı hastalıkların oluşumunu minimuma indirmiş olursunuz. Akvaryumunuzda bu hastalıkların belirtilerini gördüğünüz takdirde veteriner hekiminizden yardım alabilirsiniz. 57 [email protected] Merhaba sevgili hayvan dostları… Niyazi ALTINTAŞ Hayvanat Bahçeleri Danışmanı Sizlerle, bu sayıdan itibaren Anadolu’da yaşayan çeşitli hayvan türlerini tanıtan yazılarımla beraber olacağız. Umuyorum her yazımdan sonra hayretler içinde kalacak ve biz bu hayvanları nasıl ülkemizde koruma altına alırız ya da soylarını devam ettiririz diye kafanızda bir ışık yanacak. Bilmediğiniz duymadığınız hatta dünyadaki varlıklarından bile haberdar olmadığınız birçok hayvan türü, ülkemiz topraklarında yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyor. Ben onların, bu dergi sayesinde toplumdaki elçileri olabilirsem ve sizleri bir nebze de olsa şaşırtabilirsem ne mutlu bana… TÜRKİYE TOPRAKLARINDA YAŞAYAN EN GİZEMLİ KEDİ KARAKULAK 58 Bu sayıda sizlere, ülkemizde yabani olarak yaşayan kedi türlerimizden biri olan Karakulak’ı tanıtmaya çalışacağım. L atince ismi ‘Caracal’ Türkçe’den gelmektedir. Orta Asya’daki Türkler tarafından kulak çevresindeki siyahlıktan ötürü bu şekilde adlandırılmıştır. Vahşi kedi ailesinde hiçbir kedi bu kadar Türk değildir. Karakulak Türkler için önemli bir yere sahiptir. Bunun en iyi örneklerinden biri de TÜBİTAK bünyesinde yürütülen bir işletim sistemi geliştirme projesine (Pardus 2007.2, Caracal Caracal) isim babası olmasıdır. Ortalama ağırlığı 7-9 kg’dır. Gövdenin tam boyu 75-90 cm’dir. Bunun dışında 30-35 cm uzunluğunda bir kuyruğa sahiptir. Karakulak’ın kuyruğunun üst kısmında etrafında beyaz tüylerden oluşmuş püskül bulunan si- yah bir çizgi vardır. Rengi genelde kahverengi tondadır ve üzerinde gri ya da beyaz benekler bulunur. Karakulağın kulaklarının ucunda sivri tüy kümecikleri vardır. Kulaklarının üst kısmının kenarları siyah tüylüdür. Dişi Karakulak çiftleşme döneminde 3 ayrı erkekle çiftleşebilir. Hamilelik dönemi 71 gün sürer ve doğan yavruların sayısı genellikle 1 ila 6 arasında değişir. Orta ve Güney Afrika’da da yaşayan Karakulak (Caracal Caracal) dış görünümü ile Vaşak’a benzese de aslında tamamıyla farklı bir vahşi kedi türüdür. Vaşak ile karşılaştırıldığında bedeni daha ince ve daha az tıknazdır. Çanakkale, İzmir, Muğla, Antalya, Mersin, Hatay, Malatya, Gaziantep, Diyarbakır, Siirt, Bingöl, Hakkari, Kahramanmaraş, Adana ve Adıyaman yörelerinde çok seyrek de olsa görülmektedir. 59 [email protected] TARÇIN’ın Güncesi Evcil hayvanlar dünyasına ve doğal yaşama küçük bir kedinin Tarçın’ın gözünden baktığımız programımızdan merhaba… Programı hazırlayan Lalifer Balibeyoğlu Uçar, veteriner hekim Erdal Şimşek kurgu tasarımda Okhan Uçar ve küçük kedimiz Tarçın sizi yeni bir maceraya davet ediyoruz. Maceramızın konusunu Tarçın güncesini okuduktan sonra öğreneceğiz… Tarçın “Merhaba sevgili dostlar… Lalifer Balibeyoğlu UÇAR ve Erdal ŞİMŞEK Bugün size Ankara Radyosu stüdyosundan değil, gamzeli editörümün yepyeni dergisinin sayfalarından merhaba diyorum. Bu iş benim için çok özel. Güncemi takip edenler benim ne denli meraklı, araştırmacı ve kitap düşkünü bir kedi olduğumu bilir. Eh bir süre dergi yazarlığı da yaptım ama artık internet ortamında sizlerle olacağım. Sanırım önce kendimi tanıtmalıyım; belki benimle, ailemle ve güncemle ilk kez karşılaşanlar olabilir. Ben Tarçın, 8 yaşına girmeye hazırlanan (şimdiden duyurayım doğum günün 20 Nisan) Red Angora olarak adlandırılan; uzun tarçın rengi ve beyaz tüylerim, bal rengi gözlerim ve sincap kuyruğumla özel bir kediyim. Kalabalık bir ailem var. Ben, ikizim Benek, bizi büyüten ailemizin anne kedisi Papiş, tekir oğlan Biber, evin yaramaz küçükleri Zeytin ile Şeker, güzel gözlü Fıstık ve iki buçuk yaşına yaklaşan kardeşler Boncuk ve Pırtık. Dokuz kedi, bahçemizde köpek arkadaşımız İrma ve iki küçük insan yavrusuyla paylaşıyoruz evimizi. Eee böyle kalabalık bir aile olunca her günümüz macera içinde geçiyor. Kimi gün evin küçükleri Boncuk ve Pırtık yaramazlıklarıyla bir olay yaratıyorlar. Kimi gün evin tekir oğlanı Biber merakına yenilip başına bir iş getiriyor. Kimi gün İrma, bizim sevgili köpek arkadaşımız oturduğumuz sitenin diğer köpekleriyle oynarken bir şeyler oluyor. Kimi gün de ben, evin en ünlü kedisi biraz nane molla bir yapım olduğu için hastalanıyorum ve veteriner kliniğinde buluyorum kendimi. Bir de evimizde iki küçük kız çocuğu yaşadığı düşünülürse; sakin bir günümüz pek yok. İşte bu maceralardan olsa gerek sevgili annemiz bizim adımıza bir program yapmaya karar vermiş ve o dönemde evin tek oğlu olan benim adımı vermiş… Bu kısa bilgiden sonra ben sorularımı sormaya başlayayım. Anneme yani programı hazırlayan ve sunan Lalifer Balibeyoğlu Uçar’a… 60 Tarçın’ın Güncesi’nin ortaya çıkış öyküsünü anlatsana anneciğim… Kendimi bildim bileli evimizde köpek vardı. Dedem zoolog olduğu için annem hayvanlarla büyümüş, hiçbir canlıdan korkmazdı. Babamın ailesinin de çiftlikleri olduğundan o da her hayvanı tanımış zamanında. Onların hayvanlara ve doğaya ilgisi ve korkusuzluğu beni de etkiledi. Hiçbir hayvandan çekinmeden ve korkutulmadan büyüdüm. Eşim ve programın kurgu tasarım yönetmeni olan Okhan Uçar’ın ailesi de hayvan sever bir aileymiş. O da kedi ve köpeklerle bir arada büyümüş. Evlenmeye karar verdiğimizde aklımızda bir köpek alıp bahçeli bir eve taşınmak vardı. Ama 6 Ocak 2007’de eşimin o günlerde oturduğu apartmanın dördüncü katına kadar çıkıp paspasın üzerine yatan siyah beyaz yeşim gözlü güzel kızla hayatımız değişti. Henüz iki aylık bile değildi evin kapılarını Papiş’e açtığımızda. Çok hareketli, oyuncu şirin bir kedi yavrusu… Okhan’ın o dönemde nöbetleri olurdu. Gece yayına gider, sabah dönerdi. Papiş’i her nöbet dönüşünde pencerede bulurmuş. Veteriner kontrolleri sırasında bu konu gündeme gelince Erdal Bey “evde yalnız kalmasın, bir arkadaş alın” demiş. Ben de o günlerde evin önünde Tarçın’ı görüp seviyordum. Ee haydi bu şirin yavruyu da alalım hem Papiş’e arkadaş olur hem de bir yavru daha yuvalanır dedik. Böylece Tarçın ailemize katıldı. Sonra ikizi Benek geldi; üstelik altı ay kadar sonra. Biz bu arada evlendik. Evde kedilerle yaşarken bir prodüktör olarak neden bir evcil hayvan programı hazırlamıyorum diye düşünmeye başladım. 2009’da program önerileri arasında Tarçın’ın Güncesi de komisyona girdi ve kabul edildi. Böylece Günce maceramız baş- ladı. Programımız üç yıl devam etti. Sonrasında istemeye istemeye ara verdik “Günce”mize … İki yıl geçti aradan ve 2015’te yeniden Tarçın’ın ve arkadaşlarının sesi yükseliyor radyo mikrofonlarından… Dinleyenler fark etmiştir ama Pet Dünyası’nda ilk kez bizimle tanışanlara aktaralım; program benim yani Tarçın’ın yaşadıkları, izlenimleri ya da yazdıklarıyla açılıyor? Neden böyle bir format? Bir prodüktör olarak hiçbir programda bilinen klasikleşmiş açılışları yapmadım. Hep farklılık aradım. Bir evcil hayvan ve doğal yaşam programı yapacaksam üstelik de burada anlatacaklarımın çoğu yaşanmış olaylarsa neden bunları programın asıl sahibi olan kedinin Tarçın’ın ağzından vermeyelim diye düşündüm. Bu fikrimi Ankara Devlet Tiyatrosu Oyuncularından Eray Eserol’a aktardım ve “Bunca oyunda rol aldın, benim için bir kedi olur musun?” dedim. O da beni kırmadı ve yaklaşık üç yıldır Tarçın’a ses veriyor. Program konularını nasıl belirliyorsunuz? isteyenler için Günce’nin yayın saatini ve gününü hatırlatalım mı? Elbette. Tarçın’ın Güncesi her hafta Çarşamba günü saat 15.05’te Radyo 1’de… Ayrıca TRT’nin Podcast hizmetinden yararlanarak geçmiş bölümleri de internet üzerinden dinleyebilir tüm dostlarımız. Ama Tarçın güncemize bu yıl katılan Kırpık köpekten hiç bahsetmedin… Ayy o da vardı değil mi? Unuttum desem inanmazsın değil mi? Aranızda bir çekişme olduğunu herkes farkında Tarçın. Ama haydi büyük ve akıllı bir kedi olarak sen tanıt Kırpık köpeği… O bir hayal kahramanı aslında… Kendini öyle zannediyor. Gerçek hayatta Kırpık köpek gibi pek çok köpek var. Yavru sevimli zaman zaman sırnaşık… Ekibe bu yıl dahil oldu. Ona ses verense Tuğba Herken. Evet Kırpık’tan pek hoşlanmıyorum. Çünkü benim işime göz dikti. Ama Tuğba ablayı çok ama çok seviyorum. Ne dersin gelecek sayıda Kırpıkla bir röportaj yapsan mı? Belki birbirinizi tanıyınca onu daha çok seversin? Öncelikle dokuz kedi, bir köpek ve iki küçük kız çocuğunun yaşadığı bir evde konu bulmakta hiç zorlanmıyoruz. Çünkü her gün evin içinde ilginç bir olay yaşanıyor. Bunun dışında gündemi takip ediyoruz. Konferanslar, seminerler, doğa dernekleri ve üniversitelerin çalışmaları dikkatle izleniyor. Tabii bir prodüktör olarak konu belirlemede ve doğru bilgi aktarmada en büyük desteğim veteriner hekimimiz Erdal Şimşek… Bu konuda söz veremem anne! Zorlama beni. Hem çok yoruldum ben. Şimdi biraz dinlenmek istiyorum. İşte uyku vakti. Ben yatağın üzerine serilmeye gidiyorum dostlar. Güncemde ve gamzeli editörümün güzel dergisinin sayfalarında yeniden buluşmak üzere... Aslında anlatılacak çok şey var ama galiba bize ayrılan sürenin pardon programa gitti aklım, bize ayrılan bölümün sonuna geldik. Programımızı dinlemek Editörün Notu: Tarçın, programda konuşmayı çok seviyor, eh yazıya gelince de yazdıkça yazıyor. Dergimizde birazcık kısalttık yazısını, tamamını internet sitemizin YAZILAR kısmından okuyabilirsiniz : ) 61 [email protected] Sedat GENÇ Veteriner Hekim Dünyada olduğu gibi ülkemizde de özellikle son yıllarda soğukkanlı egzotik hayvanlara ilgi oldukça artmış durumda. Bu hayvanlar içinde pet hayvanı olarak en çok tercih edilenlerden biri ise iguanalardır. Türkiye’de pet shoplarda satılanların büyük bir çoğunluğu 'Yeşil İguana'lardır. Renkleri yeşilden kahverengiye doğru çeşitlilik gösteren bu yeşil iguanalar doğada yağmur ormanlarında ve genelde nehir kenarlarında yaşarlar. Ömürleri yaklaşık 15 ila 20 yıl kadardır. İguanalar ağaçlara tırmanabilmeleri için oldukça güçlü ayaklara ve pençelere sahiptirler. Pençeleri öylesine sivridir ki istemeden de olsa onu tutan sahiplerine ciddi zararlar verebilmektedir. İguanama nerede bakmalıyım? İguana için teraryum denilen bir kabin almalı veya inşa etmelisi- 62 İGUANA MI DEDİNİZ? niz. Bu teraryum minimum 60cm eninde, 150cm uzunluğunda ve içine koyacağınız bitkilerin uzunluğu kadar yüksek olmalıdır. Bilindiği üzere iguanalar soğukkanlı canlılardır ve vücut sıcaklıklarını belli bir sıcaklıkta tutamazlar. Bu sebeple iguananızın yaşam alanını optimum sıcaklıklarda tutmalısınız ve mutlak suretle bir ultraviyole ampul kullanmalısınız. İguananızın yaşadığı bölgenin ortalama sıcaklığı 26°C - 27°C arasında olmalıdır. Teraryum içerisinde iguananızın saklanıp kaçabileceği çok fazla alan olmamalıdır. Çünkü saklanan iguana yeteri kadar ısıdan yararlanamayacağı için hipotermi (beden ısısının aşırı düşmesi) tehlikesiyle karşılaşabilir. Yapacağınız yaşam alanında dikkat etmeniz gereken konulardan biri de ortamın nemidir. İguananın doğal yaşam ortamı oldukça nemli ve rutubetlidir. Çok nemli bir iklimde yaşamıyorsanız iguananızın havanın neminden daha fazla neme ihtiyacı olacaktır. Nem oranını bir nem ölçer ile kontrol edebilirsiniz. Nem oranı %70 %80 arasında olmalıdır. Bunun için teraryuma sığ bir kapta su koyabilirsiniz (içme suyundan başka 2. bir kap). İguananız burada kendini ıslatacaktır. Yapacağınız teraryumda yeteri kadar alan yoksa ve ikinci bir su kabı koyamıyorsanız iguananızı her gün ılık suyla püskürtme şeklinde ıslatabilirsiniz. Karıncaları ve diğer haşereleri uzak tutmak için yenmeyen besinleri her zaman teraryumdan uzaklaştırın. Olası problemleri azaltmak için temizlik en önemli faktördür. Ne yer, ne içerler? İguanalar hakkında en çok tartışılan konulardan biri besleme biçimidir. İguanalar katı vejetaryenlerdir. Vahşi hayatta yaşayan iguanaların böcek yerken görüldüğü şeklinde bazı efsaneler duyabilirsiniz. Gerçekte vahşi yaşamda böcekleri sadece yanlışlıkla veya uygun besin bulamadıklarında yerler. Peki, iguanalar nasıl yemek yerler ve su içerler? İguana ne kadar beslenmelidir? İguanamı nelerle beslemeliyim? İguanalar besinleri çiğnemek yerine onları kesip parçalayabilecekleri küçük dişlere sahiptirler. Genelde büyük ısırıklar alırlar ve tamamını yutarlar veya basit bir dil darbesiyle besinlerini ağızlarına alırlar. Çok nadir olarak su içtiklerinde ise kafalarının büyük bölümünü suya sokarlar su yüzeyinin altından içerler veya bazen bitkilerin üzerindeki suları veya nemli yüzeylerdeki su damlalarını yalarlar. İguananın yaşına ve büyüklüğüne bağlı olarak iştahları da değişiklik gösterir. İguana çok fazla beslenmemelidir. Hayvan sahibi iguanasıyla vakit geçirdikçe ve ona alıştıkça iguanasının ne kadar ve nasıl beslendiğini bilerek, beslenme miktarına kendisi karar vermelidir. En kolay ve pratik olan yöntem iguanalar için üretilmiş olan hazır gıdalardır. Bunun yanında ek olarak ona küp doğranmış veya rendelenmiş bir meyve kokteyli veya yeşillikler ile dolu bir öğün yapabilirsiniz. Ancak hangi sebzelerin ne sıklıkla veya ne miktarda verilebileceğini bir veteriner hekime danışmalısınız. Çünkü bazı sebzeler veya yeşillikler sağlık sorunlarına yol açabilmektedirler. İguanalar ne sıklıkla beslenmelidir? İguanaları günlük beslemek önerilir. Her gün beslediğiniz ve yeteri kadar gıda verdiğiniz sürece gün içinde vereceğiniz öğün sayısı önemli değildir. Hangi saatlerde iguana beslenmelidir? Genelde iguanayı sabah erken saatlerde beslemek doğrudur. Uyanmasının ardından 1 saat geçtikten sonra yemek verilmesi önerilir. Sabah beslendikten sonra, besinlerin sindirimi günün uygun sıcaklığında olacağı için daha iyi bir sindirime olanak sağlar. Genellikle 4.5 - 7 kg arasında bir ağırlığa sahip olmalarına rağmen zaman zaman 18 kg’a kadar çıkabilmektedir. Boyları ise 1.8 ile 2.1 metre arasında değişir. 63 Doğa Uykusundan Uyanıyor… S oğuk kış günlerini yavaş yavaş geride bırakmakta olduğumuz şu zamanda kediler, köpekler, kuşlar gibi sıcakkanlı hayvanlar bizim gibi hayatlarına devam etmeye çalışırken, soğukkanlı olarak nitelendirdiğimiz birçok canlı ise doğa ile beraber uykularından uyanmak üzere… Sıcakkanlı canlılar çevre ısısı ne kadar değişirse değişsin, kendi vücut sıcaklıklarını belli seviyede tutarak yaşamlarını idame ettirirler. Bunu nasıl sağlıyorlar diye baktığımızda bu olayın tamamen metabolizma hızlarını ortama göre ayarlamak suretiyle dengede tutmaları ile ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Peki nedir bu sıcakkanlı ve soğukkanlı hayvanlar? Doğa neden kışı uyuyarak geçiriyor? Baharın gelmesiyle birlikte uyanış nasıl oluyor? Detaylarına beraber bakalım. Örneklemeye çalıştığımızda pet hayvanı olarak kabul ettiğimiz kedileri, köpekleri, kuşları ve bir başka grup olan büyükbaş ve küçükbaş hayvanları sayabiliriz. Sıcakkanlılık Latince’de homoiotermik canlı olarak adlandırılan sıcakkanlı hayvanlar terimi vücut sıcaklıklarını sabit şekilde dengede tutabilen canlıları belirtmek için kullanılır. 64 Soğukkanlılık Soğukkanlı hayvanlar ise literatürde poikilotermik canlılar olarak adlandırılmaktadır. Burada durum diğerlerinden biraz farklıdır. Bu canlılar değişen doğa ve hava şartlarına göre vücut ısılarını yine metabolizmalarına bağlı ola- rak değiştirebilmektedirler. Aslında bu noktada soğukkanlılık terimi yerine değişken sıcaklıklı terimi daha uygun görünmektedir. Poikilotermik canlılar çeşitli mekanizmalarla vücut ısılarını dengelemeye çalışırlar. Şöyle ki; bazı canlılar soğuk hava koşullarında titreyerek kas hareketleri ile ısı sağlarlar, sıcak ortamlarda ise terleme yoluyla vücut ısılarını kaybederek dengeye getirirler. Yine bazıları ise farklı vücut örtüleri işe ısı yalıtımı sağlamaktadırlar. Nedir Bu Kış Uykusu? Soğukkanlı hayvanların soğuk kış ayları boyunca uyku halinde dinlenmelerine verilen genel bir addır. Bu durum bilim dünyasında hibernasyon olarak adlandırılmaktadır. Hatırlatalım kış uykusuna bazı sıcakkanlı hayvanlar da yatmaktadır. Peki nasıl oluyor da bu canlılar donmadan günlerce uyuyorlar? Aslında bu tam olarak bir uyku hali değildir. Kış uykusu süresince hayvanlar metabolizmalarını yavaşlatarak vücut sıcaklıklarını normalin altına düşürür ve kalp atım sayılarını azaltırlar ayrıca soluk alıp vermeleri de normalin altına iner. Özetle bu süre boyunca canlı hareketsiz bir şekilde az sayıda nefes alarak zihni açık bir şekilde beklemektedir. Bu uyku ya da bekleme döneminin süresi hayvanın türüne ve çevre sıcaklığına bağlı olarak değişmekle beraber genel olarak birkaç haftadan altı aya kadar uzayabilmektedir. Açlık! Genel olarak tabiatta ve besin bulma zorluğu çekilen dönemlerde yani hayvanların açlık çektiği zamanlarda hibernasyon kaçınılmazdır. Havaların soğumasıyla beraber tabiat ana sessizlik ve cansızlığa bürünür bu durumda yemek bulamayan hayvanlar da çareyi süreci uyuyarak geçirmek- te bulurlar. Milyarlarca memeli, sürüngen, böcek, kuş vs. kış boyunca aktivitelerini yavaşlatır hatta durdurur. Yoksa canlılıklarını koruyamayacaklarını bilirler. Uyurken… Kış uykusu dediğimiz bu bekleme sürecinde, hayvanın kalp atışları ve kan basıncı düşer. Yemek yemez ve sindirim sisteminin çok yavaşlaması sonucu dışkılamada görülmez. Solunum çok yavaşlar hatta dışarıdan fark edilemez duruma gelir. İç salgı bezlerinin faaliyetleri düşer. Refleksler kesilir. Uyku süresi içinde hayvanlar önceden vücutlarında depoladıkları yağı harcarlar ve dolayısıyla çok fazla kilo kaybederler. Uyandıklarındaysa, kaybettikleri kiloyu yerine koyabilmek için fazlasıyla yediklerini söylemeye gerek yok sanırız. Ve mucize uyanış… Doğadaki bitki ve hayvanlarda kış dönemi boyunca devam eden bu sükûnetin sonu yaklaşmaktadır artık. Ve bizler sonunda baharın gelmesi ve ortamın yeniden ısınmaya başlamasıyla bir mucizeye tanık oluruz. Bitkilerin canlanması, uykudaki hayvanların yeniden hayatın içine karışmaya başlamasıyla etraf kuş sesleri, kelebeklerin kanat çırpışları ve elbette yeni uyanan tüm canlıların mide gurultuları ile dolmaya başlar. Evet Mart ayının gelmesiyle beraber yavaş yavaş yeniden metabolizmalarını düzenleyen, vücut ısılarını dengeye getiren, kalp atım hızlarını ayarlayan tüm hayvan dostlarımız karınlarını doyurmak üzere artık büyük bir arayışa geçmek üzereler… Tam a n tarla f lamıyla kış uy ar Böcek esi gibi sıca kusu dediğ ler, ku i rbağa kkanlı omu miz durum lar rga a si larınd a uyu gibi soğukk lı hayvanla ncap, şuk bi r duru anlılar ise k r yatar. mda g ı eçirirl şı yuvaer. 65 Avcılar Pet Dünyası Veteriner Kliniği Sevgililer Gününde sevginizi en güzel anlatan fotoğraflarınız yarışması sonuçlandı. Birinciler ödüllerini sokak hayvanlarına dağıtılmak üzere teslim aldılar. Duyarlı davranışlarından dolayı kedi kategorisi 1.miz Seval KAYA’yı, köpek kategori 1.miz Bahar KEKEÇ’i tebrik ediyoruz... GİZMO ve Seval KAYA ROTTCAN ve Bahar KEKEÇ KIZIM ve Özge Ustahüseyin DİNÇ Mansiyon ödülü 66 İLETİŞİM İSTANBUL İ.Ü. Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi İstanbul Veteriner Hekimler Odası İstanbul Büyükşehir Beld. Hayvan Hastanesi Fatih Belediyesi Yedikule Hayvan Barınağı Kadıköy Belediyesi Hayvan Barınağı Türkiye Jokey Kulübü Yarış Atları Hastanesi 0 212 473 70 70 0 212 292 01 00 0 212 521 34 00 0 212 633 58 57 0 216 499 83 90 0 212 542 24 80 ANKARA A.Ü. Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi Ankara Veteriner Hekimler Odası Ankara Mühye Hayvan Barınağı 75. Yıl Hipodromu Yarış Atları Hastanesi 0 312 317 03 15 0 312 431 62 75 0 312 442 37 18 0 312249 50 50 İZMİR İzmir Veteriner Hekimler Odası TJK İzmir Hipodromu Yarış Atları Hastanesi 0 232 465 10 63 0 232 487 12 50 BURSA U.Ü. Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi Bursa Veteriner Hekimler Odası Bursa Nilüfer Belediyesi Hayvan Hastanesi Bakım ve Barınma Merkezi TJK Osmangazi Hipodromu Yarış Atları Hastanesi 0 224 294 12 00 0 224 452 48 54 0 224 280 82 50 0 224 413 07 58 ANTALYA Antalya Veteriner Hekimler Odası Antalya Büyükşehir Belediyesi Sahipsiz Hayvan Bakımevi 0 242 325 92 14 0 242 33253 18 Klinik / poliklinik / hastanelerinizin listemizde yer alması için [email protected] mail adresimizden bize ulaşabilirsiniz… 67 MEDİKAL - DANIŞMANLIK - YAZILIM Farklı Yaklaşımlar, Farklı Çözümler. N Ü R İÜ YEN DRI-CHEM IMMUNO AU10V dünya markaları hasvet güvencesi ile... HASVET MEDİKAL DANIŞMANLIK YAZILIM VETERİNERLİK HİZMETLERİ SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. Aspendos Bulvarı Mehmetçik Mh. 1242 Sk. Tel : +90 242 323 94 91 Anda İş Merk. No:3B/2 Muratpaşa/ANTALYA Fax : +90 242 323 84 01 [email protected] www.hasvet.com.tr Sayfamızı Beğenin! Kampanyaları ilk siz Duyun! facebook.com/hasvet.kampanyalar
© Copyright 2024 Paperzz