•• • YAYIN NO: 1 9 9 3 - 6 İSTANBUL TİCARET ODASI TÜRKİYE'DE SOĞUK ZİNCİR UYGULAMALARI VE GELİŞTİRİLMESİ lat Dr. Mehmet P A L A DoçrDrrYTBJro! SAYGI BiR ZiNCiR ZAYıF OLDUGU HALKASI KADAR GÜÇLÜDÜR ÖNSÖZ Türkiye ekonomisinin 1980'li yıllarda başlayan yeniden yapılanma ve dışa açılma sürecinde, geleneksel tanm ürünleri ihracatının giderek gıda sanayi ürünleri ihracatına dönüştürülmesine ve böylece daha fazla katma değerin ve dövizin ülkemize getirilmesine çalışılmaktadır. Tanm kesiminin ve tanma dayalı sanayi ürünlerinin ekonomimizde taşıdığı önem de, konu nun layık olduğu şekilde ele alınmasını gerektirmektedir. Tanm ve gıda sektöründe üretimden tüketim aşamasına kadar geçen süre içinde doğan kayıplan önleyebilmenin, ürünleri mevsimleri dışında da değeriendirebilmenin, meyve sebze ihracatında başarı sağlayabilmenin, ancak ürün ve gıdaların korunma yöntemlerinin geliştirilmesi veya yaygın laştırılması ile mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Halen ülkemizin meyve ve sebze üretiminin % 30'u tüketime arz edilemeden ekonomik değerini kaybetmekte olup, önemli bir potansiyel bulunmasına rağmen, sözkonusu üretimin de yalnızca % 3'lük bir kısmı ihraç edilebilmektedir.Bu tür gerçek ler süt ürünleri, deniz ürünleri ve benzeri diğer gıda maddeleri için de geçeriidir. Ekonomik faaliyetlerin çeşitli kesimlerine ilişkin bilgi gereksinimlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalannı sürdüren Oda'mız, üretimden tüketime ürün kayıplannın makul oranlara indirilmesi ve alıcılara kaliteli hammadde ve ürünler sunulabilmesi bakımından mevcut bilimsel birikimin ve çağdaş teknolojinin sektörierdeki işletmelere aktarılabilmesi için, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) gibi araştırmacı kuruluşlaria yıllar dır işbiriiği içerisindedir. Çeşitli gıda ürünlerinin soğukta işlenmesini, saklanmasını inceleyen soğuk zincir teknolojisi ve uygulamalannı ele alan bu yayınımızın, iş dünya sına ve ilgililere yararii olacağı görüşündeyim. Bu nedenle, İstanbul Ticaret Odası adına, bu yayını hazırlayan TÜBİ TAK Marmara Araştırma Merkezi Gıda ve Soğutma Teknolojileri Araştırma Bölümü Başkanı Prof. Dr Mehmet Pala ve Uzmanı Doç. Dr. Y. Birol Saygı'ya teşekkürierimi sunanm. Prof. Dr. İsmail Özaslan Genel Sekreter ÎÇÎOVDEKtLER 1. GÎRtŞ 1 2. SOĞUK ZİNCİRİN TANIMI 3 3. SOĞUK ZİNCİR SİSTEMİNE GİREN ÜRÜNLERE UYGULANAN SAKLAMA VEYA İŞLEME YÖNTEMLERİ 5 3.1 GIDALARIN SOĞUKTA MUHAFAZASI 3.1.1. Ön soğutma ve Soğukta Muhafaza 3.1.1.1. Yüksek nemli hava ile önsoğutma 3.1.1.2. Su ile Önsoğutma 3.1.1.3. Vakumla Önsoğutma 3.1.2. Kontrollü Atmosferde Depolama 3.1.2.1.Kontrollü atmosferde depolama sistemi 3.1.2.2.Kontorullu atmosfer depolamada kullanılan tutucular (Scrubber).. 3.1.2.2.1. Havalandırmak depolar ("Tek yönlü proses") 3.1.2.2.2. Gaz tutuculu (scrubber) ve inert gaz jeneratörlü depolar "çift yönlü proses") 3.1.2.3. Atmosfer değişimi için yapılan dizayn hesaplamalan 3.1.2.3.1 Kuru kireç tutuculu depolarda tutucu kapasitesi 3.1.2.3.2. Odalara direkt istenen gazların enjeksiyonu 3.1.2.4. Kontrollü atmosfer depolannda hava kaçaklan 3.1.2.4.1. KA depolannda basınç testinin yapılması 3.1.2.4.2. Kaçak yerlerinin saptanması 3.1.2.4.3. Soğuk odalarda gaz geçirmezliğin sağlanması.. 3.1.2.5. Meyve ve sebzelerin kontrollü atmosferde depolanmalan 3.1.3. ModifıyeAtmosferde Ambalajlama 3.1.3.1. Modifîye atmosferde ambalajlamada (MAP) etkili parametreler 3.1.3.2. Modifîye atmosfer koşullanmn sağlanması 3.1.3.2.1. Pasif Modifikasyon 3.1.3.2.2. Aktif Modifikasyon 3.1.3.3. Modifîye atmosfer paketlemede kullanılacak ambalaç materyalleri 3.1.3.4. Gıdalarm saklanmasında MAP uygulanması 3.1.3.4.1. Taze meyve ve sebzeler 3.1.3.4.2. Kırmızı et paketlenmesinde MAP kullanımı 3.2. DONDURARAK İŞLEME VE MUHAFAZA 3.2.1. Dondurmamn Bitkisel ve Hayvansal Kökenli Besinlerde Oluşturduğu Değişiklikler 3.2.2. Meyve ve Sebzelerin Dondurularak İşlenme Aşamalan 3.2.2.1. Temizleme, parçalama, soyma 3.2.2.2. Haşlama ve yerine geçebilecek yeni önişleme teknikleri 3.2.3. Endüstride Kullanılan Dondurma Sistemleri 3.2.3.1. Mekanik dondurma sistemleri 3.2.3.2. Kriyojenik sistemler 3.2.4. Dondurma Gıdalann Paketlenmesi 3.2.5. Dondurulmuş Gıdalann Paketlenmesi 3.2.6. Dondurulmuş Depolama 3.3. DONDURARAK KONSANTRE 3.3.1. Çalışma İlkesi 5 5 12 14 14 15 16 16 17 17 25 26 27 ...26 29 31 32 32 35 36 38 38 39 42 43 43 46 47 49 49 50 51 52 53 56 58 60 61 62 62 3.3.2. Kristalizasyon 3.3.3. Buz konsantre ayınna 3.3.4. Dondurarak konsantrenin teknolojik önemi 4. SOĞUK ZtNCtR KAPSAMINA GtREN ÜRÜNLER 4.1. Dondurulmuş Meyve ve Sebze Sanayi 4.2. Süt ve Süt Ürünleri Sanayi 4.3. Et ve Mamulleri Sanayii 4.4. Su Üriinleri 5. SOĞUK ZtNCÎRİ OLUŞTURAN ÖNEMLt AŞAMALAR 5.1. SOĞUKTA DEPOLAMA 5.1.1. Önişlemler ve soğukta depolama 5.1.2. Taşıma (Yükleme-Boşaltma) 5.2. DONDURULMUŞ GIDALAR 5.2.1. Dondurma İşlemi ve Depolama 5.2.2. Taşıma (Yükleme-Boşaltma) 6. SOĞUK ZİNCİR SİSTEMİNDE GIDALARDA KALİTE DEĞİŞİM 6.1. SOĞUKTA DEPOLANMIŞ ÜRÜNLERDE KALİTE DEĞİŞİMİ 6.2. DONDURULMUŞ ÜRÜNLERDE KALİTE DEĞİŞİMİ 7. SOĞUK ZİNCİRDE KALİTE KAYIPLARININ HESAPLANMASI VE AZALTILMASI 7.1. SOĞUK ZİNCİR HAKLARINDA SICAKLIK-SÜRE İLİŞKİSİ 7.2. KALİTE KAYIPLARININ HESAPLANMASI 8. SOĞUK ZİNCİR ÜRÜNLERİNİN GELİŞMİŞ ÜLKE PAZARLARINDAKİ DURUMU 9. TÜRKİYE'DE SOĞUK ZİNCİR UYGULAMALARI 9.1. TÜRKİYE'DE SOĞUK ZİNCİRDE YER ALAN GIDA MADDELERİ 9.1.1. Meyve ve Sebzeler 9.1.2. Kırmızı ve Kanatlı Et, Su Üriinleri 9.1.3. Süt ve Süt Üriinleri 9.2. SOĞUK ZİNCİR NAKLİYE VE DAĞITIM KANALLARI 9.2.1. Karayolu Taşımacılığı 9.2.2. Demiryolu Taşımacılığı 9.2.3. Deniz ve Havayolu Taşımacılığı 10. TÜRKİYE'DE SOĞUK ZİNCİR UYGULAMALARINDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE SOĞUK ZİNCİR UYGULAMALARININ GELİŞTİRİLMESİ İÇİN ALINMASI GEREKLİ ÖNLEMLER 10.1 HAMMADDE 10.2. SOĞUK VE DONDURULMUŞ DEPOLARDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR 10.3. UYGULANAN TEKNOLOJİ 10.4. ENERJİ MALİYETLERİ 10.5. TAŞIMA 10.6. SOĞUK ZİNCİR AŞAMALARINDA ÇALIŞAN ELEMANLAR 10.7. PAZARLAMA ORGANİZASYONU 10.8. KALİTELİ ÜRETİM 10.9. ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRJvlE (Ar-Ge) 10.10. TÜKETİCİ EĞİTİMİ KAYNAKÇA 64 66 67 68 68 70 73 78 80 80 81 81 81 82 82 M 84 85 88 88 90 93 98 102 102 103 105 107 107 107 108 108 109 110 112 113 113 113 114 114 114 115 116 1, GİRİŞ Dünyada gelişen teknolojiye paralel olarak diğer alanlarda olduğu gibi sanayinde de yeni teknik ve yöntemler uygulamaya konmaktadır. Gıda sa nayiinde uygulanan işleme ve muhafaza teknikleri amaca göre değişmekle birlikte öncelikle kalitenin korunmasına yöneliktir. Gıdalar üretimlerinden sonra bulundukları ortam koşullarına göre kaliteleri düşer ve sonunda da bozulurlar. İşte gıdaların kalitelerini istenilen düzeyde tutmak ve tüketicilere sağlıklı ve kaliteli gıda ulaştırmak için çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemler içerisinde soğutma teknikleri günümüzde daha da önem kazanmaya başlamıştır. Soğutma teknolojisi, insan yaşamının daha rahat ve kaliteli duruma getirilmesinde önemli bir fonksiyon üstlenmiştir. Bu ba kımdan birçok sanayi alanında ve günlük yaşam "Invisable Industry" yani görünmeyen sanayi olarak da adlandınimaktadır. Dünyada yılda ortalama 70 milyon kompresör üretildiği ve yine soğutma makina ve ekipmanlan için yılda 100 Milyar Dolar civannda yatınm yapıldı ğı tahmin edilmektedir. Buradan da anlaşılacağı gibi soğutma sanayinin önemli bir pazarı ve geniş bir uygulama alanı bulunmaktadır. Soğutmanın en çok ve yaygın olarak kullanıldığı alanda gıda üretimi ve muhafazasıdır. Gıda bilim ve teknolojisinde son 20-30 yıldır sağlanan gelişmelere bağlı olarak uygulamaya geçen teknolojiler yakın gelecekte de standart yöntem ler olarak işlevlerini sürdüreceklerdir. Ancak, kuşkusuz bu teknikler daha da geliştirilecek ve uygulama alanlan yaygınlaştırılabilecektir. Gıda sanayiinde gelecekte önem kazanacak ve yaygınlaşacak işleme ve muhafaza teknolo jilerini; taze olarak muhafaza, soğutma, dondurma, kontrollü ve modifiye at mosferde depolama ve paketleme, aseptik paketleme, ekstrüzyonla gıda iş leme teknolojisi, ışınlama, mikrodalgalarla işleme teknolojisi, biyoteknoloji, membran teknolojileri ve süperkritik akışkanlarla ekstraksiyon olarak sıra lanmaktadır (PALA ve KARAKUŞ, 1991). Bu da açıkça gıda sanayiinde so ğutma uygulamalannın ne kadar önem kazanacağının açık göstergesidir. Gıdalar üretildikten sonra bulunduklan ortam koşullarına bağlı olarak hızlı veya yavaş bozulma sürecine girerier. İşte bu bozulma sürecini etkile yen en önemli faktörierin başında bulundukları ortamın sıcaklığı ve nemi gelmektedir. Sıcaklık ve nem gıda içerindeki kimyasal, biyokimyasal reaksi yonlar ile mikrobiyolojik aktivitenin etkinliğini belirieyen en önemli etmenler olarak görülmektedir. Özellikle sıcaklığın önem taşıdığı soğuk zincir sistemi içerisinde gıdalann kalitelerinin korunması amaçlanmaktadır. Bu çalışmada, soğuk zincirsistemi ve bununla ilgili gıda işleme ve muha faza yöntemleri ile uygulamalan açıklanmakta, ayrıca ülkemizde soğuk zin cir uygulamalan ve karşılaşılan sorunlar değişik açılardan incelenmesi amaçlanmıştır. ^ 2. SOĞUK ZİNCİRİN TANIMI Gelişmiş ülkeler ekonomilerinin ilerlemesi amacıyla sürekli "innovation" ilkesini benimsemişler, yeni teknolojilerle ürün kalitesinin yükseltilmesini, üretim, ambalaj, muhafaza ve dağıtım tekniklerinin daha da etkinleştirilmesini ve böylece rekabet güçlerinin artırılmasını temel amaç edinmişlerdir. Yeni ürünlerin ve yeni teknolojilerin yaratılması günümüzde artık uzun za man almamaktadır. Hızlı teknolojik gelişmelerden ve dünyadaki küreselleş me hareketlerinden gıda sanayiinin gerek yapısı ve gerekse üretim sistemi önemli ölçüde etkilenmektedir. Gıda sanayiinin gelişmesine şekil verecek en önemli etkenler; sürekli değişen tüketici eğilimi, sıkı rekabet koşullan ve teknolojik gelişmedir. Gıda ürünlerinde kalite açısından en yüksek düzey, üretilmelerinden he men sonradır. Üretimden tüketime kadar geçen zaman içinde bu düzey gi derek azalmakta ve hatta bazı durumlarda tüketilmeden önce bozulma sını rına kadar gelmektedir. Bundan dolayı gıda kayıplarının azaltılması ancak gıda saklama yöntemlerinin uygulanması ile sağlanabilmektedir. Çizelge 1'de gıda işleme ve saklama yöntemleri görülmektedir (PALA ve SAYGI 1983) ÇİZELGE 1: Gıda işleme ve saklama yöntemleri GIDA İŞLEME VE SAKLAMA YÖNTEMLERİ FİZİKSEL TEKNİKLER KİMYASAL TEKNİKLER * * * * * * * * Gıdalara kimyasal koruyucu maddelerin katılması * Tuzlama * Şekerleme Pastörizasyon Sterilizasyon Kurutma Konsantrasyon Soğukta saklama Donmuş saklama Radyasyon BİYOLOJİK TEKNİKLER * Enzimatik ve Biyolojik asitlendirme Gıdaların saklanmalarında asıl amaç, başlangıç kalite düzeyinin belli bir süre korunarak tüketiciye ulaştınimasıdır. Fiziksel saklama yöntemleri arasında yer alan dondurma işlemi ile gıda larda bulunan su, buz kristallerine dönüştürülerek, kurutma ve konsantre iş lemlerinde ise belli oranlarda gıdadan alınarak su aktivitesi düşürülmekte dir. Böylece dondurma işleminde ayrıca su aktivitesine koşut olarak depolama sıcaklığının da düşürülmesiyle besindeki biyokimyasal tepkime lerin hızı minimize edilmekte ve mikrobiyolojik etkinlikler durdurularak kali- tenin korunması amaçlanmaktadır. Aynı olay kimyasal saklama yöntemle rinden tuzlama ve şekerleme işlemlerinde de geçerlidir. Ortama katılan belli oranlardaki tuz ve şeker serbest suyu bağlayarak su aktivitesinin düşmesini sağlamaktadır. Sanayide yaygın uygulama alanı bulan fiziksel saklama yöntemlerinden pastörizasyon 100 C'nin altında pH4,5 altında olan gıdalarda patojen mikroorganizmalann inaktive edilerek dayanıklılık vermek amacıyla yapılan, sterilizasyon ise 100 C'nin üzerinde uygulanan ve ortamdaki tüm mikroorga nizmaların inaktive edilerek uzun süre dayanıklılık sağlamak amacıyla yapılan ısısal işlemlerdir. Enzimatik ve biyolojik asitlendirme ise birtakım enzimler ve mikroorga nizmaların çalışması sonucu ortam pH'sınm olabildiğince düşürülerek mik robiyolojik çalışmaların engellenmesi amaçlanmaktadır. Bu yöntemler arasında giriş bölümünde açıkça belirtildiği gibi soğuk tek niği uygulamaları giderek önemini ve payını artırmaktadır. Günümüzde özellikle soğukta ve dondurarak muhafazanın kesintisiz uygulanmasıyla ürün kalitesinin hasat, üretim, depolama, nakliye, dağıtım ve tüketim aşamalannda özellikle çabuk bozulabilir meyve ve sebzelerin muhafazasında birçok ülke tarafından uygulanan bir muhafaza yöntemi olduğunu göster miştir. Bu çerçevede SOĞUK ZİNCİR gıda maddelerinin içerdikleri doğal ve ka rakteristik özellikleri hasattan veya üretimden tüketime kadar (hasat, üre tim, depolama, nakliye, dağıtım ve tüketim evrelerinde) korumak amacıyla her gıda maddesinin özelliklerine göre kesintisiz olarak birbirini takip ede cek şekilde uygulanan soğuk ortamlann bütünü şeklinde tanımlanabilir. Gelişmekte olan ülkelerde hasat, işleme, depolama, nakliye, dağıtım ve tüketim gibi evrelerdeki çeşitli yanlış ve eksik yugulamalardan dolayı gıda larda önemli kayıplara yol açmaktadır. Türkiye'de ise yıllık üretilen meyve ve sebzenin yaklaşık olarak %30'a varan kısmının yanlış ve eksik uygula nan muhafaza yöntemleriyle tüketilemez hale geldiği ve bunun da ülke eko nomisine önemli bir yük getirdiği bilinmektedir. Bu çerçevede kayıplann azaltılması ve kalitenin korunması açısından soğuk zincirin fonksiyonu ve önemi yadsınamaz. 3. SOĞUK ZİNCİR SİSTEMİNE GİREN ÜRÜNLERE UYGULANAN SAKLAMA VEYA İŞLEME YÖNTEMLERİ 3.1. GIDALARIN SOĞUKTA MUHAFAZASI 3.1.1. Önsoğutma ve Soğukta Muhafaza Meyve ve sebzeler, hasatlarından sonra da yaşamlarını sürdürürler. Ya ni, hasattan sonra da yaşam çevrimleri devam etmektedir. Solunumlan so nucu metabolizmalarındaki organik bileşikler (karbonhidratlar, proteinler, yağlar) parçalanmakta ve ısı açığa çıkmaktadır. Meyve ve sebzelerdeki so lunum olgusu şu eşitlikle açıklanabilmektedir: C6H12O6 + 6 O2 —> 6 CO2 + 6 H2O + 689 kcal Ürünler solunum ile; 1) Organizmanın yaşaması için gerekli enerji sağlanır, 2) Tüketici açısından üründe besleyici içerik kaybı olur, 3) Ürün kalitesi düşer, özellikle asit azalması sonucu relatif tatlanma gö rülür. 4) Ağırlık kaybı olmaktadır. Ürünlerde bozulma hızı, solunum hızına göre oransal olarak artmakta dır. Bu da ürünlerin depolanabilme süresi açısından çok önemlidir. Soğukta depolama ile ürünlerin yaşamsal aktivitesi, dolayısıyla solunum sonucu or taya çıkan ısı depolama ortamından uzaklaştırılabilmektedir. Çizelge 1'de seçilmiş sebze ve meyvelerin değişik sıcaklıklarda ürettiği ısı miktarları ile Çizelge 2'de solunumlanna göre sınıflandıniması verilmiştir (KADER, 1985) ÇİZELGE 1. Kimi meyve-sebzelerin farl<lı ortam sıcal<lıl<larında solunumları sonucu maksimum ısı üretimleri ISI ÜRETİMİ (W/ton) SICAKLIK (°C) 0 5 10 15 20 10 63 14 11 18 43 19 94 19 23 39 36 80 30 177 30 38 73 63 147 39 214 48 63 110 105 245 46 444 78 103 156 165 374 17 100 80 104 51 33 39 60 17 23 60 130 140 18 30 149 48 26 140 126 155 89 77 51 101 22 31 83 210 164 9 45 208 71 43 212 180 259 149 89 57 134 37 57 149 348 357 12 60 238 92 66 330 300 357 223 110 71 199 40 63 223 570 506 15 89 357 149 86 533 363 432 268 119 98 375 42 100 328 930 744 18 119 447 238 MEYVELER Elma Böğürtlen Greyfrut Portakal Armut Erik Çilek SEBZELER Domates Enginar Kuşkonmaz Bakla Brüksel lahanası Lahana Havuç Karnabahar Salatalık Yeşil biber Pırasa Mantar Bezelye Patates Erkenci patates Ispanak Marul Çizelge 2. Solunum Düzeylerine Göre Ürünlerin Sınıflandıniması 5°C (mg C02/kgh) Çok düşük 5 ÜRÜNLER Fmdık, hurma 5-10 Elma, narenciye ürünleri, üzüm, kivi, sarmısak, soğan, patates Orta 10-20 Kayısı, muz, kiraz, şeftali, nektarin, armut, erik, incir, kabak havuç, marul, biber, domates Yüksek 20-40 Çilek, karnabahar, fasulye, avokado Çok yüksek 40-60 Enginar, taze biber, brüksel lahanası, bakla, kesme çiçekler Düşük Oldukça yüksek 60 Kuşkonmaz, mantar, bezelye, ıspanak, tatlı mısır Meyve ve sebzeler, hasatlarından kısa bir süre sonra niteliklerini yitire rek bozuluriar. Bu bozulmayı önlemek ve kalitelerini korumak için meyve ve sebzeler kendilerine özgü koşullarda soğuk hava depolarında belli bir süre korunabilmektedirier. Ancak istenilen düzeyde sonuç almak için mutlaka gözönünde bulundurulması gereken birçok faktör vardır. Bu faktörieri şu şe kilde sıralayabiliriz (PALA, M ve Ark., 1988): 1. Soğukta depolamaya uygun çeşit 2. Hasat zamanı 3. Amaca uygun hasat ve taşıma 4. Önsoğutma 5. Uygun koşullarda soğuk hava deposunda depolama a) Sıcaklık b) Nem c) Hava hızı ve tek düze dağılımı d) İstifleme şekli Bu faktörier çerçevesinde kimi meyve ve sebzelerin depolama koşullan ve süreleri çizelge 3'de verilmiştir. ÇİZELGE 3. Kimi meyve ve sebzelerin depolama koşullan ve süresi ÜRÜN Elma Kayısı Enginar Muz (Yeşil) (Olgun) Taze fasulye Kabak Havuç Karnabahar Salatalık Patlıcan İncir Greyfurt Üzüm Sarmısak (Kuru) Limon Marul Mandalin Mantar Nektarin Bamya Soğan Portakal Şeftali Armut Bezelye Biber Erik Patates Kavun Ispanak Çilek Domates (Olgun) (Yeşil) ğ:Gün h: Hafta a: Ay SICAKLIK (°C) 0-1 0 0 7-21 7-21 4-7 0 0 0 7-10 7-10 0 13 0 0 13 0 7 0 0 7-10 0 4-7 0 (-I)-O 0 7-10 (-I)-O 2-10 0-2 0 0 4-10 13-15 Nem1 (%BN) DEPOLAMA SÜRESİ 90 - 9 5 90 90 - 9 5 85 - 9 5 75 - 8 5 90 - 9 5 90 - 9 5 95 90 - 9 5 90 - 9 5 90 85 - 9 0 85 - 9 0 90 - 9 5 65 - 7 0 85 - 9 0 90 - 9 5 85 - 9 0 90 90 85 - 9 0 70 - 7 5 85 - 9 0 9 0 -- 9 5 9 0 -- 9 5 85-- 9 0 90-- 9 5 90-- 9 5 85-- 9 0 85-- 9 0 9 0 -- 9 5 9 0 -- 9 5 8 5 -- 9 0 8 5 -- 9 0 2-8 a (X) (+) 1-2h 1 a 1-3 h (X) 1 h 7-10g 1-4a{+) 4-5 a 2-4 h Î0-14g 1 h 7-10 g 4-6 h 2 - 6 a {+) 6-7 a 1-6 a 2-3 h 6-8 h 3-4 g 2-4 h 7-10 g 6-12 h 1-3 h (X) 2-3 h (X) ( + ) 2-6h(x)(-h) 1-3 h 2-3 h 2 - 4 h (X) { + ) 5-8a 5-14g 10-14g 5-7 g 4-7 g 1-3 h (X) (x): Depolama süresi hasattaki olgunluğa bağlıdır (-I-): Depolama sıcaklığı ve süresi çeşite bağlıdır. Hasat zamanı tam olarak belirlenerek, uygun hasat edilmiş olan taze meyve-sebzeler dikkatli bir şekilde taşınarak depolama ve paketleme tesisi ne en kısa sürede getirilmeli, işlenmeli ve ambalajlanıp önsoğutularak de polanmalıdır. Meyve ve sebzelerin soğukta depolanmasında önsoğutma, ülkemizde bugüne değin yaygın olarak kullanılmamaktadır. Önsoğutma, meyve ve sebzeler hasat edildikleri sıcaklıktan depolama sıcaklığına veya taşıma sı caklığına kadar mümkün olan en kısa sürede greçekleştirilen soğutma işle midir. Önsoğutma işlemi meyve ve sebzelerin hasatlanndan sonra tüketim yerlerine doğrudan taşınmadan önce uygulanmaktadır. Özellikle çok çabuk bozulan çilek, vişne, kiraz, şeftali, kayısı, domates, salatalık, kabak gibi da ha birçok meyve ve sebze önsoğutma işleminden geçirilmelidir. Elma, portakal gibi uzun süre depolanan meyvelerin depolandıklan yer de önsoğutmaları yapılır. Meyve ve sebzeler hasatlanndan sonra, depola ma sıcaklığını düşürmede meydana gelecek gecikmeler kaliteyi olumsuz yönde etkilemektedir. Örneğin armutlann 20 °C'de 4 gün beklemeleri depo lama ömründe 2 aylık bir kısalmaya neden olmaktadır. Armutlar, normal de polama yöntemine göre hasatlarından 48 saat sonra 2 ^C'ye ve 72 saat içersinde de O ""C'ye getirilmelidir. Bu amaca yönelik olarak 3 yöntem kullanılmaktadır. a) Basınçlı hava ile önsoğutma (Precooling with air) b) Su ile önsoğutma (Hydrocooling) c) Vakumla önsoğutma (Vacuumcooling) Önsoğutma sistemlerinde toplam ısı yükü üründen, çevreden, konteynerden ve hava infiltrasyonundan, lambalar, fanlar ve pompalar gibi ısı üre ten kısımlardan meydana gelir. Bir önsoğutma sisteminde ısı yükünün bü yük bir kısmı ürünün ısı yükünün bir parçasıdır; fakat yalnızca tam bir önsoğutmadan söz edebilmek için gerekli soğutma süresi birkaç saat aşıl dığında; ürün sıcaklığının tam olarak saptanması ısı yükü hesaplannın ke sin yapılmasında temel teşkil eder. Çünkü önsoğutma koşullan ile ürün ara sındaki bağıntı konveksiyon ve kondüksiyonla ısı transferini içerir. Önsoğutma sırasında ürünün içinde bir sıcaklık farkı vardır. Bu sıcaklık farkı ürün özelliklerinin, yüzeydeki ısı transferi parametrelerinin ve soğutma süresinin bir fonksiyonudur. Örneğin su ile önsoğutmanm başlangıç evre sinde, ısı ürünün dış kısımlanndan hızla uzaklaştınlır. Merkez sıcaklığı he nüz hemen hiç değişmediği halde yüzeydeki sıcaklık hızla değişir. Bu ne- denle ürün kütlesinin sıcaklık ortalaması ısı yükü hesaplannasında kullanıl malıdır. Ürünün ortalama kütle sıcaklığı adyabatik koşullar altında bir süre tutulduğunda uniform ürün sıcaklığı haline gelen geçici sıcaklık dağılımın dan elde edilen tek değerdir. Burada en büyük faktör şüphesiz ürünün soğutulması için gerekli olan enerji miktandır. Bu enerji miktan hesabını önsoğutma ve depolama için ayn tutmakta yarar vardır. Ancak bu şekilde soğutma sisteminin seçimi doğru, ekonomik ve ağırlık kayıpları az olacak şekilde ürünler depolama sı caklığına kadar önsoğutulmaktadır. Önsoğutma sonrası soğuk depolamada ekonomik olmakta ve ürünler optimum bir şekilde kalite kayıplarına uğra madan depolanmaktadır. Tanm ürünlerinin soğuk depolanmasında gerekli buharlaştırıcı seçimi hesaplanan enerji, çalışma süresi, defrost yöntemi gözönüne alınarak ya pılmalıdır. Ürünün donma noktası soğuk hava deposuna girebilecek olan en düşük sıcaklığını belirlemektedir. Normal soğutma sisteminde hızlı soğutma an cak buharlaştıncı sıcaklığının düşürülmesi ve hava hızının artıniması ile el de edilebilmektedir. Fakat her iki durumda da gereğinden fazla nem kaybı sözkonusu olacaktır. Hava hızına bağlı olarak yarı soğutma süresindeki de ğişim Çizelge 4'de görülmekten. ÇİZELGE 4. Hava hızına bağlı olarak yan soğutma süresindeki değişim Hava Hızı (m/s) 0.1 0.2 0.4 0.6 1.2 2.3 5.3 Yarı Soğuma Süresi (dak.) 250 170 90 66 53 45 31 Hava hızının ve palet içinden lıava geçiş boşlul<larının artmasıyla yarı soğutma süresi kısalmaktadır (Çizelge 5.) Önsoğutma süresinin belirlenmesinde yarı soğutma süresinin pratik öne mi bulunmaktadır. Yarı soğuma süresi, bir soğutma işleminde soğutucu madde ile gıda maddesinin başlangıç sıcaklıklan farkının yanya indirilmesi için geçen süre olarak tanımlanmaktadır. Bir soğutma operasyonunun et kinliği yan soğutma süresi ile ifade edilir. Yarı soğutma süresi ürün ve so ğutucu madde sıcaklığı ile hava hızı ve paketlerdeki hava geçme boşlukla rının alanına ve ürünün özelliklerine bağlıdır. Gerçek soğutma süresi yan soğuma süresinin hava hızının fonksiyonudur. Hava geçme boşluklan %8 olan domates ambalajlanmış karton kutulanndan oluşmuş bir palette yan soğuma süresi ile hava hızı arasındaki ilişki Çizelge 5'de görülmektedir. Çizelge 5. Paletin yapısına göre yan soğutma süresinin değişimi Palet yükü içinden hava geçiş boşlukları (%) Yarı soğutma süresi (saat) 2 1 3/4 5 8 10 Çizelge 6'da değişik önsoğutma yöntemlerinde çeşit, ürün ve paketleme şekillerine göre ayn soğuma süreleri verilmiştir. ÇİZELGE 6. Değişik önsoğutma yöntemlerinde yan soğuma süresi Örfsoğutma Yöntemi Ürün ve paketleme Şekli Soğuk hava deposu odası Elma-armut kasada Tunelli soğutucu (hava hızı 3-5 m/s) Hava basınçlı soğutma 2,3-3 mm Su Sütunu suyla soğutma (Hydrocooling) Vakum Soğutma Yarı soğutma süresi 10-30 saat Elma-armut pakette Elma-armut dökme Elma kasada Vişne tepside Armut delikli karton 40-100 20-30 7-15 1 5 saat saat saat saat saat Şeftali tepside Şeftali daldırılmış Şeftali püskürtme Kavun (13 cm) daldırma Kereviz, kuşkonmaz dal. Domates Patates Lahana Marul Kereviz Mantar 1 saat 14-15 dakika 6-7 dakika 20 dakika 3-5 dakika 110 dakika 11 dakika 80 dakika 3-4 dakika 12 dakika 6-8 dakika 3.1.1.1. Yüksek nemli hava ile önsoğutma Isı transferi daima ısı yayan, depolanan üründen sirküle eden soğuk ha va yönüne doğru olur. Bu sırada depoya doymamış bir durumda giren hava nedeniyle depolanan üründen soğuk havaya doğru bir nem transferi yani ürünün ağırlık kaybı sözkonusudur. Meyve sebzelerdeki ağırlık kaybı soğut ma süresine bağlıdır. Yavaş soğutmalarda ağırlık kaybı daha çok olur. Çün kü meyve ve sebzelerin solunum yoğunluğu ve böylece üretilen ısı miktan sıcaklığa bağlıdır ve sıcaklıkla artar. Yüksek nemli önsoğutma sisteminde, soğutma aracı olarak kullanılan hava, soğuk su ile temas ettirilmekte ve böylece yoğun ısı ve kütle transferi yoluyla hava bir yandan soğutulmakta ve bir yandan da nemle doygun hale getirilmektedir. Yüksek nemde çalışan önsoğutma sistemi ve düzeni Şekil 1'de gösterilmiştir. Su toplama tankından sirkülasyon pompası yardımıyla alınan su, bir püskürtme sistemi ile buharlaştırıcı üzerine verilir. Bu sırada su hızlı bir şekilde soğur ve buharlaştıncı borulannda bir buz katmanının oluşmasını sağlar. Buz katmanının kalınlaşması, sürekli kontrol edilip, belli düzeyde tutularak su sıcaklığının O ""C düzeyinde olması sağlanır. (1) no.lu fanla önsoğutma odasından emilen hava çapraz yönde buharlaştıncılann üzerine gönderilir. Burada yoğun ısı ve kütle transferi ile hava soğutulur ve duruma göre nemlendirilir. Soğutulan ve nemlenen hava damla tutucudan geçirilerek beraberinde gelen su damlalannın ayniması sağlanır. Bu hava odaya verilerek ürünlerin önsoğutulmaları sağlanır ve bu çevrim tekrarlanır. Bu sistemlerin dizaynlan ters ve çapraz akımlı olarak da yapılabilmektedir. Yüksek nemli hava ile soğutma sistemlerinde; donma tehlikesi olmaksı zın ürün (-, + ) O ""C ye kadar soğutulabilmektedir. Ayrıca sıcaklık daima ( , + ) O ""C'nin üzerinde olduğu için soğutucu üzerinde herhangi bir aşın buz birikimi görülmeyecek ve dolayısı ile defrost işlemine de çok sınırlı düzeyde gerek duyulacaktır. Yüksek nemli hava ile soğutma uygulamasında çiğ nok tası ile hava girişi arasındaki sıcaklıklarda bu yöntemin en büyük avantajı, sıcaklığı düşürülen ve aynı zamanda nemlendirilen hava ile ürünün soğutulabilmesidir. Yüksek nemle soğutma sisteminde sıcaklık 1 de, bağıl nem de %100 düzeyinde tutulabilmektedir. Bu koşullar meyve ve sebzelerin önsoğutulmasmda nem kaybını azaltmaktadır. Bu yöntemle salatalık, domates, biber, marul, mantar, karnabahar, ıspa nak, süs bitkilerinin en iyi şekilde önsoğutulmaları yapılabilmektedir. c o >s ••3 (0 ^ - - 5 ^ ^ e ^ Ì o :0 g « c « s 2 LO CD r*- 00 en ; E O ı^:^^^^^w: I- < O £ in O E O UT C E ^ î î î Í 3.1.1.2. Su ile önsoğutma Hava ile önsoğutma, sıcaklığı kısa sürede düşürmek için hava hızını ar tırarak ısı transferi katsayısını artırmak mümkün olmaktadır. Bu yolla yapı lan soğutma meyve ve sebzeden önemli ölçüde nem kaybı meydana gel mektedir. Bu nedenle su ile yapılan soğutma işleminde nem kaybı olmadığı gibi meyve ve sebzeler yıkanmakta ve ayrıca gerekli durumlarda da küf ve bakteri enfeksiyonlanna karşı da ilaçlanabilme olanağı da elde edilmekte dir. Bu yöntemle, özellikle şeftali, kayısı, kiraz, kavun, havuç, şalgam, kere viz gibi meyve-sebzelere uygulanmaktadır. (PALA, 1988; PALA ve SAYGI, 1990 ve 1991) 3.1.1.3. Vakumla önsoğutma Vakumla önsoğutmanın temel ilkesi, özellikle kütlesine oranla geniş yü zeye sahip esas olarak sebzelerin üzerindeki suyun buharlaştınimasına da yanmaktadır. Sebze üzerindeki su düşük sıcaklıkta yani vakum altında bu harlaşmaktadır. Böylece buharlaşan su buharlaşma ısısını sebzeden almakta ve sebzenin soğumasını sağlamaktadır. Soğutulacak olan yapraklı sebzeler, önce kapalı bir konteynere alınmak ta ve kapağı kapatılarak içerdeki basınç bir pompa yardımıyla düşürülmek tedir. Böylece sebzenin soğutulmak istenilen sıcaklığa tekabül eden basın ca kadar düşen ortam basıncı nedeniyle su buharlaşmaya başlar. Üründen veya üzerinden buharlaştınlan su miktarı ile suyun bu sıcaklıktaki buharlaş ma ısısı soğutmanın etkinliğini belirler. Çevreden herhangi bir ısı kazanımı sözkonusu olmazsa, üründen uzaklaştınlacak olan ısı miktan; Q = m(su). r m = üründen uzaklaştınlan su (kg) r = suyun belirlenen sıcaklıktaki buharlaşma ısısı (kJ/kg) Vakumla önsoğutma sırasında üründen uzaklaştı nlacak olan su miktan ürünün spesifik ısısına ve gerçekleştirilen sıcaklık düzeyiyle doğrudan oran tılıdır. Spesifik ısısı 4 kJ/kg olan bir ürünün vakumla önsoğutulması sıra sında her 6.2 ^C'lik sıcaklık düşüşü sonucu teorik olarak %1 nem kaybet mektedir. Pratikte her 5-5.6 ""Clik sıcaklık düşüşü için ortalama %1 ağırlık kaybı meydana gelmektedir. Genel olarak vakumla önsoğutma diğer yöntemlere göre daha pahalı bir yöntem olarak görülmektedir. Bu yöntem, özellikle geniş yapraklı sebzeler de basan ile uygulanmaktadır. Bu nedenle marul, ıspanak gibi sebzelerde başanlı sonuçlar vermektedir. Nemlendirilerek vakumla önsoğutma uygula nan enginar, kuşkonmaz, taze fasulye, lahana, karnabahar, pırasa ve man tar gibi ürünlerde de olumlu sonuçlar alınmaktadır. 3.1.2. Kontrollü Atmosferde Depolama Bitki ve meyvelerin sürekli olarak ve aynı zamanda oksijen tüketerek karbondioksit ürettiği, bitki fizyolojistleri tarafından 18. yüzyıl sonlanndan beri bilinmektedir. Ancak KIDD ve WESPin 1920'lerde başlayan deneysel gözlemleri ve deneysel bulguları pratiğe uygulamadaki büyük katkılannı ta kiben, kontrollü atmosferde muhafaza tekniği hızla gelişerek bugün kullanı lan modern düzeye ulaşmıştır. Günümüzde ticari olarak, ancak bazı sebze ve özellikle meyve çeşitlerinin muhafazası ve taşınması sırasında kullanıl makta ise de yeni araştırma ve ilerlemelerin ışığında önemli gelişmeler göz lenmektedir (KADER ve ark., 1985). Kontrollü atmosfer'de muhafazanın prensibi mekanik soğutma yöntemle riyle meyvede yavaşlayan solunum (respiration), olgunlaşma (ripening) ve yaşlanma (senecence) gibi fizyolojik olayların meyvenin bulunduğu atmos fer bileşimindeki oksijen oranının azaltılması, buna karşıt karbondioksit ora nının yükseltilmesiyle daha da yavaşlatılarak meyvenin solunum hızının anaerobik solunum seviyesinin hemen üstünde tutulmasına dayanmakta dır. Daha genel bir tanımlama ile, "Kontrollü atmosfer" (KA) ve "Modifiye at mosfer" (MA) terimleri, ürünü çevreleyen atmosfer bileşiminin normal hava dan farklı oluşu anlamına gelmektedir. Her ikisi de COg, O2 ve N2 düzeylerinin ayarlanmasını içerir. Bazı hallerde CO, C2H4, propilen ve ase tilen gibi diğer bazı gazlar da kapsanmaktadır. Modifiye atmosfer, gaz geçiş seçiciliği olan kapalı bir sistem içindeki ürü nün, metabolik ve solunum reaksiyonları ile ortamdaki O2 ve CO2 miktarların da farklılık meydana getirmesi sonucu oluşur. Sisteme gerektiğinde etilen ve CO2 tutucuları ilave edilmektedir. Çeşitli yüzey kaplamaları, wax, plastik kap lamalar ve diğer bazı seçici bariyerler bu amaçla kullanılmaktadır. Kontrollü atmosfer, gazlann kısmi basınç değerlerinin, daha kesin ve hassas olarak belirlenmesi yönünden modifiye atmosferden ayrılır. Düşük basınçla (hypobarik) muhafazada ise kısmi vakum altında normal atmosfer basıncı azaltılarak, gazlann kısmi basınçlarında düşmeler sağlanmaktadır. Havada yaklaşık olarak %21 02^ %78 N2^ %0.03 CO2 ve eseri oranlarda da neon, helyum ve su buhan mevcuttur. Havanın içeriğinde bulunan bu gazlardan, ve CO2 meyve metabolizmasında fizyolojik olarak aktif olur ken, N gazının ise meyve metabolizması üzerinde bir etkinliği yoktur. Bu nedenle KA yönteminde meyvelerin solunum metabolizmasını üç yolla etki leyebiliriz. Bunlar sırasıyla (SAYGI, 1988): 1. Sıcaklık 2. Oksijen konsantrasyonu 3. Karbondioksit konsantrasyonu veya bu üç parametreyle yapılan kombinasyonlardır. ' ! !: " !! !! ! ! I M f I ! ri' i i7; i 'o----- li ¡1 i M II il M N I , i 2 tii:_:::X i ss--n ._..J Té- ŞEKİL 2: Kontrollü atmosfer sistemi 1 : Merkezi ölçme ve kayıt sistemi 2. Kontrollü atmosfer odası (Denemelerde hücreler kullanılmaktadır) 3. Selenoid Valflar 4. Tutucu 5-9 Eğer C02 düzeyi set edilen değerden yüksekse tutucu pompasını (5) ve selenoid valfleri (9) açmak veya kapamak için kontrol bağlantalıra 6. Odalarda karbondioksit ve oksijen konsantrasyonlarını ölçmek için kontrol sistemine olan bağlantı. 7. Oda ve selenoid valfler arasındaki bağlantı. 8. Selenoid valfler ile tutucu arasındaki bağlantı. 3.1.2.1. Kontrollü atmosfer depolama sistemi Ürünler gaz geçirmez yapıda konstrükte edilen odalarda depolanmakta dırlar. Odalarda dört çıkış bulunmakta ve bu çıkışlann iki tanesi selenoid valflerle tutucuya ve/veya inert gaz jeneratörlerine, diğer iki tane ise oda at mosferinin kontrolü için merkezi kontrol sistemine bağlanmaktadır. (Şekil 2). Merkezi Kontrol sisteminde her oda için istenen atmosfer kompozisyonu (CO2 ve O2 oranlan) set edilmekte ve belli sürelerde odalar kontrol edil mektedir. Karbondioksit oranının set edilen değerden yüksek olması halin de ise o odanın selenoid valfı açılmakta ve odanın atmosferi (Şekil 3) tutu cudan geçirilmektedir. Bu işlem set edilen değere ulaşılıncaya kadar sürmektedir. Oda bağlantısı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 000 o 00 Selenoid valfler Kontrol bağlantıları Basınç ayarlamak için polietilene torba Merkezi kontrol sistemi Şekil 3. Tutucu kesiti 3.1.2.2. Kontrollü atmosfer depolamada kullanılan tutucular (Scrubber) Kontrollü atmosferde muhafaza, atmosferin bileşimindeki değişiklikler, doğrudan taze ürün tarafından veya ortama istenilen oranlarda gaz verile rek oluşturulur. Uygulamalar şu başlıklar altında incelenebilir (ANON, 1973; ANON, 1979; ANON, 1982; BLANPIED, 1977; SlVE ve REZNISKY, 1977). 3.1.2.2.1. Havalandırma!! depolar ("Tek yönlü proses") Uygulama süresince karbondioksit ve oksijenin toplam oranı %21 olup kısmi oranlan havalandırma ile ayarlanır. Kalan kısım azot ve inert gazlar dan oluşmaktadır. Solunum yoluyla, hacımca oksijen ve eşit miktarda kar bondioksit üretilmekte, gaz geçirmez sistemde bir süre sonra karbondioksit çe zengin, oksijence zayıf bir ortam oluşmaktadır. Karbondioksit oranı, havalandırmanın kısmi açılıp kapanmalanyla istenilen düzeye getirilmekte dir. Toplam oran sabit kaldığında karbondioksit oranı, oksijenin belirleyicisi olmaktadır. Gaz tutucu kullanılmadığından ve duvarlann gaz geçirmezliği tolere edilebildiğinden diğer tekniklerden daha düşük maliyetlidir. Ancak iş lemin sürekliliğinin sağlanması tutuculu sistemlere göre zordur. 3.1.2.2.2. Gaz tutuculu (scrubber) ve inert gaz jeneratörlü depolar ("çift yönlü proses") Kontrollü atmosfer depolannda karbondioksit, kimyasal ve fiziksel yollar la uzaklaştırılır. Diğer bir yöntem ise, oda atmosferindeki oksijenin başlan gıçta inert gaz jeneratörleri ile uzaklaştınlıp, daha sonra tutucular ile oda at mosferindeki karbondioksidin belli bir düzeyde tutulmasıdır. Sabit bir işlemin sağlanması için hava kaçaklannın düşürülmesi önemlidir. Ca(0H)2 ve NaOH'in sulu çözeltileri KA depolanndan karbondioksidin uzaklaştırılmasında kullanılır. Kule tipli tutucu sistemin kullanıldığı bu tutu cular artık günümüzde kullanılmadığından burada açıklanmamıştır. A. Kimygş^l işlgmlg kgrtjontfiokşiçli uzgklaştırgn tMtMCMİgr: a. Kuru kireç tutucular Çok yaygın olarak kullanılan bu kimyasal tutucudan absorban olarak ki reç kullanılmaktadır. Kuru kireç tutuculu sistem kontrollü atmosfer depola rında karbondioksidi uzaklaştırmak için basit ve ekonomik bir yöntemdir. Dayanma miktan meyve çeşidine ve depolama sıcaklığına bağlı olarak de ğişmektedir. Genellikle her ton meyve için 20 kg kireç, depolama başlangı cında 6 ile 8 hafta, depolama sezonunun sonunda ise 8 ile 10 hafta karbon dioksidi kontrol etmektedir. Şekil 4'de kesidi görülen kuru kireç tutucu sistemi, küçük bir oda olup, depoya yakın ve kontrollü atmosfer odalannın benzeri şekilde konstrükte ve izole edilir. Kuru kireç odalarına genellikle kuru kireç yüklenmesi ve bo- şaltılması için bir kapı monte edilmektedir. Bu oda oldukça küçük olup (250 tonluk bir depo için 10 m^) depolama sezonunda en azmdan bir kere daha tekrar yüklenmektedir. Bazı dizaynlarda, kuru kireç odası sezon boyu yete cek büyüklükte yapılmaktadır. Kuru kireç odaya kağıt torbalar içinde konur. Torbalar mutlaka kağıttan yapılmalıdır; plastik torbalar kirece karbondioksit difüzyonyonunu engeller. Tahta raflar ise torbaların birbirinden ayrılmasını sağlar, böylece absorblama yüzeyi artınlır. Kireç kalitesi önemli olup, %90-95 oranında kalsiyum hidroksit içermelidir. Depo atmosferi tutucudan, ya depo sirkülasyon fanı ya da tutucuda bulunan fan yardımı ile depodan tutucuya doğru sirküle ettiril mektedir. ^ Depo h a v a s ı MIH Boru giriş plakası Kireç paletleri Su düzeyi Şekil 4. Karbondioksidi uzaklaştırmak için kireç tutucu Tutucu ile depo arasında bulunan valfler yardımıyla kirecin değiştirilme sinde tutucu kabineti depodan izole edilebilir. Ayrıca bu valfler bazı şartlar da depo atmosferinin tutucudan sirkülasyon hızının kontrolunda oldukça faydalı olmaktadır. Büyük depolarda genellikle bir veya iki tutucu bulunmaktadır. Valfler yar dımıyla depodaki odaların atmosferleri tutucudan sırayla sirküle edilerek ayarlanmaktadır. Uygulamada daha uygun olmaktadır. Bu durum, bina yatı rım masraflarını düşürmesine karşın, çok kompleks boru bağlantılarına ge reksinim göstermektedir. Kuru kireç tutucu odası sistemin ilk maliyetini, kuru kireç ise işletme masraflannı oluşturur. Kirecin ucuz ve bol miktarda bulunması, kontrollü at mosfer depolannda bu sistemin en ekonomik yöntem olmasında önemli bir faktördür. b. Potasyum karbonat tutucu Bu tutucu sistemde CO2 absorbsiyonu, K2CO3 çizeltisinin aşağıdaki for mülde görülen kimyasal reaksiyonu sonucu oluşur. K2CO3 + CO2 + H2O > 2KHCO3 Reaksiyon geri dönüşümlü olup, KHCO'nu rejenere etmek mümkündür. Tutucu iki ayrı bölümden oluşmaktadır. Birincisi karbondioksidi absorblamada kullanılırken, diğeri dış hava ile havalandırılır. Tutucunun bir avantajı da küçük boyutlarda olmasıdır. Dezavantajları ise yüksek yatırım ve işletme masraflan olup, çözeltinin konsantrasyon ve düzeyinin sürekli kontrolünün gerekliliğidir. c. Etanolamin tutucu Sıvı etanolamin tutucu sisteminin çalışma ilkesi karbondioksidin etanola min çözeltisi tarafından fiziksel/kimyasal absorbsiyonu temeline dayanır. Bu amaçla mono-, di- ve tri etanolamin çözeltileri (%30-50) kullanılır. Isıtma ile etanolamin tutucunun rejenerasyonu mümkündür. Bu iki olgu yu şu şekilde gösterebiliriz. (CEMEROĞLU ve ACAR, 1986): Absorbsiyon 2NH2CH2CH2OH + CO2 > (NH2CH2CH2) 2CO3 + H2O Rejenerasyon (NH2CH2CH2) 2CO3 + H2O > 2NH2CH2CH2OH + CO2 Bu tutucunun yatınm ve işletme maliyetleri yüksektir. Etanolamin korosiv olup, oldukça kısa bir tutucu ömrü vardır. Tercih edilmekten çıkmaktadır. B. Fiziksel işlemle karbondioksidi uzaklaştıran tutucular: Fiziksel tutucularda atmosfer, absorbiama materyalinin üzerinden geçiri lir. Absorbiama materyali doygun hale geldiğinde tekrar rejenere edilerek kullanılabilir. a. Aktif karbon tutucu Fiziksel absorbsiyon gaz yıkama, kuru kireç yerine kullanılabilecek uy gun bir alternatifdir. Böylece bir sistem otomatik kontrola izin verebilmekte, aynca kireç tutucuya göre aktif komponentin çevrimler arasında rejenere edilebilmesi ve sık aralarla değiştirilmemesi nedeniyle daha az işçiliğe ge reksinim göstermesi avantajdır. Ekipman absorbiama materyalini içeren iki çelik kaptan oluşur. Bunlar dan birincisi gaz yıkama için kontrol valfleri ile depoya bağlı olup, depo at mosferi bir fan yardımıyla sirküle edilir. Bu sırada diğer kap ayn bir fan ile absorbiama materyalinden karbondioksidi uzaklaştırmak için dışarıdan alı nan temiz hava ile havalandınlır. Belirlenen periyodtan sonra iki absorbia ma kabı valfler yardımıyla değiştirilir (Şekil 5). Değişim sırasında depoya oksijen girişinin önlenmesi için dikkat edilmelidir. Depo ato^feri Değiştirme valf i Adsorber Rejenerasyon adsorben Depo dönüşü Değiştirme valfi ^Hava.C02 Şekil 5. Fiziksel gaz yıkama Aktif karbon tutucunun avantajlan, boyutlarının nispeten küçük, enerji kullanımının düşük ve aktif materyalinin (aktif kömür) uzun süre değişmesi ne (birkaç yıl) gerek göstermemesidir.. Aynca sistem çok az karbona ihti yaç gösterir. b. Moleküler elek tutucu Bu kuru tutucu sistemde karbondioksidin absorbianması için zeolitler kullanılır. Zeolitler, karbondioksidin yanısıra suyu da absorbiarlar. Ancak bu da karbondioksidin tutulması için zeolitlerin kapasitesini azaltır. Moleküler elek tutucular, iki kompartıman aparatı ile sürekli çalışmakta dır. Bir kompartıman, karbondioksidi absorbiarken diğeri rejenere edilir. Re jenerasyon, ya zeolit yataktan ısıtılmış havanın ya da zeolit yatak ısıtılarak dış havanın kuvvetle geçirilmesi ile yapılır. Karbondioksit zeolit yataktan alındıktan sonra, ünite işlemden önce soğutulmalıdır. Desorpsiyon işlemin de absorbe edilen suyun tümü alınır. Alınan bu suyun, depoda ilave nem lendirme ile sağlanması gereklidir. Moleküler elek tip tutucular nisbeten kü çük, buna karşılık rejenerasyon işleminde elektrik enerjisi kullanımı oldukça yüksektir. Moleküler elekle tutucu sistemin bir avantajı da depo atmosferi nin içerdiği düşük düzeydeki karbondioksidi absorbiama yeteneğidir. c. Seçici difüzyon tutucu Seçici difüzyon tutucunun çalışma ilkesi silikon-elastomer membran (dimethylpolysiloxane)'dan Og, COg ve azotun difüzyon oranlanndaki farklılık tan kaynaklanmaktadır. Ekipman, kapasitesine göre, özel silikon kaplanmış dokudan yapılan torbalar içeren difüzyon baterilerinden oluşmaktadır. İki tip değiştirici-difüzör vardır. Dış değiştiriciler tutucular gibi odanın dışı na yerleştirilirler, iç değiştiriciler ise oda içine yerleştirilir ve dış atmosferle bağlantı iki boru ile sağlanır. Oda atmosferinde istenen O2 ve CO2 kompo zisyonunu ayarlamak için sistemden ya odanın kapalı havası çevrilir (dış değiştirici) ya da açık çevrim önsoğutulmuş dış hava kullanılır (iç değiştiri ci). d. Su tutucu CO2 suda basınç ve sıcaklık koşullarına bağlı olarak çözünmektedir. Yu muşak soğuk su, iki bağımsız sistemde dolaştınlır. Önce, depodan pompa lanan, CO2 ile yüklü hava, C02'ten anndırılır. ikinci bölmede ise karbondi oksit ve su kanşımı taze hava yardımı ile karbondioksitten ayrılır. Bu 22 sistem, + 1C ve daha yüksek sıcaklıklarda başarılı olarak kullanılabilir. An cak bu sistemle karbondioksit düzeyini %25 oranına düşürmek mümkün dür. Günümüzde kullanılmamaktadır... Çizelge 7'de tutucu tipleri karşılaştırmalı olarak gösterilmiştir. Çizelge 7. "Scrubber" tiplerinin çeşitli özelliklerinin karşılaştın İması Scrubber (Tutucu) Bağıl yatırım Alan ihtiyacı Güvenilirlik İşletme kolaylığı Bağıl maliyet Sodyum Su hidroksit Kireç Potasyom Moleküler Mebran karbonat elek 3 1 1 2.2 10 1.8 20 2 10 2 - + + + + + + + + + + 3 8 1.5 4 1 2 3 1 - Inertgaz jeneratörleri: Son yıllarda oksijen düzeyinin düşürülmesinde ve kontrolunda büyük ge lişmeler sağlanmıştır. KA depoya inert gaz jeneratörleri bağlandığında oksi jen düzeyi %3-4 oranına birkaç gün içinde düşürülür. Günümüzde, kontrollü atmosfer sistemlerinde inert gaz jeneratörleri kullanılmaktadır. Bu kullanı mın artmasında etkili faktörler şunlardır: 1. İstenen depo atmosferini birkaç gün içinde sağlamak mümkündür ve atmosferin sağlanmasında problemler azalmaktadır. 2. Kısmen doldurulmuş depoda atmosfer sağlanabilir. 3. Depoya ürün girişi veya arıza durumunda atmosferin tekrar ayarlan ması mümkündür. 4. Kontrollü atmosfer odası kaçak hızı önemli bir miktarda arttığında sis tem devreye girip atmosferin doğal hale dönüşümünü engeller. a. Amonyok ile oksijenin uzaklaştınİması Bu jeneratörde işlem iki aşamada olur: I.2NH3 >2N2 = 3H2 2.2N2 + 6H2+ 3O2 -> 2N2 +6H2O Reaksiyon sonunda oluşan sıcak hidrojen havanın oksijeni ile birleşerek ortamdan uzaklaştırılır. Bu işlem oldukça hızlı olup, istenen oksijen kon santrasyonuna 48 saatte ulaşılmaktadır. Şekil 6'da işlemin akışı görülmek tedir. Hava O2 N2* CO2 t N2 O2 Amonyak yakma ünitesi Kontrollü atmosfer deposu Şekil 6. Amonyak parçalayıcının prensibi, b. Katalitik yakıcılar Bu tip inert gaz jeneratöründe, bir hidrokarbon türevi (Propan, bütan, metan vb.) hava ile karıştınlarak yanma sonucunda yalnızca su buhan ve karbondioksit oluşturan katalizörün varlığında yakılmaktadır. Şekil 7'de açık. Şekil 8'de ise kapalı devreli gaz jeneratörünün çalışma akışı görül mektedir. Yanma sonucu oluşan gazlar, soğutma kulesinde soğutulur. Yoğunlaşan su ayrılır. Elde edilen gaz azot ve karbondioksit ile çok az oksijen içerir, CO2 tutucudan geçirilerek alınır ve azot depoya verilir. İnert gaz jeneratörü istenen %3-4 oksijen düzeyine 2-3 gün içinde ulaşılabilir. Hava N2+ O2 O2 Katalitik yakma N2^C02*H20 ^ Soğutua N2.H2O T'jtucü I • N2 02 Kontrollü atmosfer deposü CH, Şekil 7. Açık devreli gaz jeneratörünün çalışma ilkesi ^N2^co2 Katalitik yakma ^ Isıtma Soğutma No + C O o + H O "3 Hava )—IX— N2 + ©2 Şekil 8. Kapalı devreli gaz jeneratörünün çalışma ilkesi N2 02 Kontrollü atmosfer deposü c. Odaya direkt azot ve karbondioksit enjekte edilerek oksijenin uzaklaştınlması Kısa süre içinde oda atmosferinde düşük oksijen konsantrasyonunun sağlanmasında bu uygulama en basit yöntemdir. Azot ve karbondioksit odaya, ya yüksek basınçlı tüplerden, ya da azot, sıvı azottan (LN2), karbon dioksit ise kurubuzdan sağlanarak verilir. Bu uygulama da en büyük dezavantaj bu maddelerin maliyetleridir. 3.1.2.3. Atmosfer değişimi için yapılan dizayn hesaplamalan Kontrollü atmosfer sistemleri için tutucu kapasitesinin seçimi kontrollü at mosfer koşulları altında depolanan ürünlerin karbondioksit üretim oranına (Çizelge 8) ve tutucunun karakteristiklerine bağlıdır. ÇİZELGE 8. Bazı ürünlerin normal ve kontrollü atmosfer koşullannda karbondioksit üretimi (g/IHon) (ANON, 1982 a; BOHLİNG ve HANSEN 1985). SICAKLIK (^C) 0 3-5 ELMA Hava %2 02 %5 CO2 + %3 02 %8 C02 + %13 02 %5 C02 + %16 02 ARMUT Hava ÇİLEK Hava % 3 O2 AHUDUDU Hava % 3 O2 KARNABAHAR Hava % 3 O2 KABAK Hava % 3 02 5 11-10 10 15 20 16-15 22-27 45-32 6 3 3 5 14 24 33 39 15 12 52 45 127 86 24 22 92 56 200 130 20 14 45 45 126 60 3 2 8 6 20 12 3.1.2.3.1. Kuru kireç tutuculu depolarda tutucu kapasitesi Düşük oksijen ortamı koşullannda önerilen tutucu kapasitesi her 1250 kg depolama kapasitesi için 25 kg olarak hesaplanabilir. Özellikle sirküle edilen atmosferle, kireç torbalarının maksimum yüzey teması sağlamalan istenir. Kireç miktannın belirlenmesinde şu faktörler önemlidir (ANON. 1979): 1 Depolanan ürünün karbondioksit üretimi (g/h) 2. Kirecin değiştirilme periyodunun ve bitme yüzdesinin belirlenmesi 3. Depoda istenen karbondioksit düzeyi Çizge 1'de 25 kg'lık torbaların (g/h) absorbsiyon oranlan seçilen karbon dioksit düzeyi ve kireçte yüzde fonksiyonel azalma oranına göre belirlenebi lir. Bu oran depo için karbondioksit üretme oranına bölünerek gereksinim duyulan kireç torbalarının sayısı bulunur. CO^Absorbsiyon miktarı ( g / 2 5 kg torba-saat) 200-1 Toz kireç Kireç C/o) Fonksiyonel Azal ma C02(-/o) Çizge 1: Depoda istenen karbondioksit (%) oranlanna karşılık 25 kg torbaların karbondioksit absorbsiyon miktarlan 3.1.2.3.2. Odalara direkt istenen gazlann enjeksiyonu Kontrollü atmosfer deposuna azot ve karbondioksit veyahut bu gazlann kanşımı enjekte edilerek istenen depo kompozisyonu sağlanabilir. Enjekte edilen gazın depo atmosferine karışımı ve depodan oluşan kayıplar çok önemlidir. Özellikle gazın depo atmosferinde çok iyi kanşması için deponun boşluk fraksiyonunun (porozitesinin) bilinmesi gereklidir. Böylece istenen koşullar için depoya enjekte edilecek gaz miktan hesaplanabilir. Uygulama da ise enjekte edilen gazın depo atmosferine karşımında yetersizlik ve oda boş hacmi tam olarak hesaplanamamaktadır. Bunda en önemli faktör, am balajlama ve paketleme tekniğindeki farklılıklardır. Enjekte edilmesi gereken azot miktan aşağıdaki eşitlikten hesaplanabilir: V = A. Loge (Co/C) V Co C A : Enjekte edilen gaz miktarı (m^) : Depo atmosferinde başlangıç konsantrasyonu (%) : Depo atmosferinde istenen konsantrasyon (%) : Depo boş hacmi (m^) 3.1.2.4. Kontrollü atmosfer depolarında hava kaçaklan Kontrollü atmosfer depolannda işlemin sürekliliğinin sağlanmasında en önemli faktör, oda yüzeylerinden olan oksijen girişi (yani hava kaçaklan) ol maktadır. Ne kadar dikkatli konstrüksiyon yapılırsa yapılsın, odalarda ka çakların olması doğaldır. Ancak bunun belli düzeyde olması, sistemin ve rimliliği açısından önemlidir. Hava kaçaklanna etki eden faktörler şunlardır (MEFFERT, 1968: PFLUG. 1968) 1. Yükleme ve baca etkisi (özellikle dış hava sıcaklığına bağlı olarak iç ve dış atmosfer arasındaki yoğunluk farkı) 2. Dış ortam basınç değişimi (Deponun kurulu olduğu bölgede yerleşim durumu ve rüzgar şiddeti) 3. İç basınç dağılımı (ürün yığınlan arasındaki sürekli ve periyodik hava sirkülasyonu ve sıcaklık değişimi) İzole edilmiş konstrüksiyonun gaz bariyerindeki deliklerden hava kaçağı basınç farkının kareköküne bağlı olarak alınabilir ma= a. A.İzIL P rria : Kaçak hava miktan A P : Basmç Farkı P A : Havanın yoğunluğu : Kaçak alanı a V : Gözeneklilik faktörü : Kaçak hava hacmi Özgül spesifik kaçak alanı şu şekilde hesaplanabilir: a A = ma V V X V2AP Oksijen konsantrasyonu, özgül hava kaçağı (m^/m^h) miktarını belirler. Aynca özgül kaçak alanı (mm^/m^) ve itici gücün mm su sütunu miktan ile de ilişkili olabilmektedir. Eşitlik (1) den basınç farkı değişiminde depoda ha va kaçağının miktarı ve dolayısıyla oksijen konsantrasyonu üzerine kesin etkisi olduğu görülmektedir. Test amacı ile iki farklı yöntem kullanılabilmektedir (ANON. 1973: SHARP, 1982). 1. Sabit basınç altında akış ölçümü: Bu durumda hava sabit bir basınçta odaya pompalanır (5mmSS basınç düzeyine ulaşıncaya kadar). Hava akışı kaçak oranını verir ve gaz debimetreden ölçülür. 2. Odadaki basınç konstrüksiyona zarar vermeyecek şekilde yükseltilir ve belli bir süre içinde basınç düşüşü incelenir. Süre ile basınç düşüşü ara sındaki bu ilişkiden 0.5 mbar basınç farkında eğim belirlenerek kaçak ( 1 / m^/h) miktan hesaplanabilir. Basınç farkının değerlendirilmesi Çizge 2'de zamanın fonksiyonu olarak görülmektedir. Yöntemler temelde benzer bilgi vermektedir. Kaçak oranı her zaman ideal teoriye uymaz, bu varsayım kesin koşullar altında gerçek olmayan delik tipi kabulleri üzerine yapılmaktadır. Çizge 2. Basınç testinde hava kaçal<lannın değerlendirilmesi. 3.1.2.4.1. KA depolannda basınç testinin yapılması KA depolannın yüzeyin gaz geçirmezliğini dolayısıyla istenen koşullann sağlanması ve sürekliliğin kontrolü için test edilmesi gerekir. Test işlemi boş odada basıncın yükseltilerek (veya düşürülerek) dış ortam ile dengeye gelinceye kadar geçen süre olarak belirlenir. Düşük oksijen atmosferinde maximum kabul edilebilir kaçak hızı, ürün tarafından minimum düzeyde oksijen alımına karşılık kabul edilir. Eğer oksi jen kaçaklan depoda bundan daha hızlı ise, oksijen düzeyi yükselme eğili mi gösterecek ve doğru koşullann sağlanmasını güçleştirecektir. Düşük oksijen konsantrasyonlannda depolama için basıncın 198 Pa'dan 125 Pa'a 7 dakika veya daha fazla süre içerisinde düşmesi esas alınmakta dır. Tüm yeni KA depolannın bu standarta göre test edilmesi tavsiye edil mektedir. Çizelge 9. değişik atmosfer koşullan için depolarda kullanılabilecek test sürelerini vermektedir. Mükemmel 10 20 Süre ( dakika ) 30 ÇİZELGE 9. Değişik atmosfer koşulları için test süreleri 02 2.5 3.0 11.0 16.0 C02 0.5-1.0 5.0 10.0 5.0 Test süresi 7 6 2 1 dakika dakika 50 saniye dakika 22 saniye dakika 10 saniye TEST İŞLEMİ : Depo testi için bir üfleyici (veya vakum temizleyici) oda basıncını artırmak (veya düşürmek) için gereklidir. Test öncesi duvarlar, ka pı çevreleri, soğutucu ekipman, boru bağlantılannın yanısıra kuvvetli bir ışıkla duvarlarda çatlak olup olmadığı kontrol edilmelidir. Bu kontrollardan sonra odada basınç testi uygulanır. Test öncesi oda, sezonda olduğu gibi kapatılır ve bu aşamada tutucunun bağlantısı ve açık olmasına dikkat edil melidir. Havalandırma borulanndan birine üfleyici veya vakum temizleyici diğeri ne ise manometre bağlanır ve diğer bağlantıların kapalı olmasına dikkat edilir. Üfleyici açılır ve manometre izlenir. Basınç 200 Pa'a ulaştığında üfle yici durdurulur ve havalandırma valfı kapanır. 250 Fa basıncın üzerine de poya zarar verebileceğinden dolayı çıkılmamalıdır. Eski odalarda pozitif ba sıncın uygulanması daha doğrudur. Yeni odalar pozitif ve negatif basınç testlerinde de iyi sonuç vermektedir. Çizge 3'de bir depoda tavsiye edilen standarda uyan, basıncın azalış eğrisi görülmektedir. Burada basıncın 187'den 125 Pa'a düşmesi belirlenir. Bu süre yeni depolarda 7 dakikadan az olmamalıdır. Test altında depo için elde edilen eğri eğer standart eğrinin üzerinden geçiyorsa yeterlidir. Eğer altından geçiyorsa kaçak kaynaklannın belirlenmesi gereklidir. Test sırasın da oda içinde soğutucu ve fanlar kapalı olup, testin başlangıç ve sonunda sıcaklık kontrolü yapılmalıdır. 0.5''C'lik bir değişim basınçda 200 Pa değişi me neden olur. Depoya bağlantı Basınç değişimi o 10 20 Süre (dakika) ÇİZGE 3. Test Eğrisi 3.1.2.4.2. Kaçak yerlerinin saptanması Yapılan basınç testleri sonucu odada kaçak oranının sürekli bir çalışma için sınırların üzerinde olduğu belirlenirse kaçak odaklannın bulunup kapa tılması gereklidir. Bunun için öncellikle test sonrası tutucu ve bağlantılar kontrol edilmelidir. Valfler açık ve kapalı iken test tekrarlanır ve kaçağın oda veya tutucuda olup olmadığı belirlenir. Odadaki kaçaklar için test son rası öncelikle duvarların dikkatli bir şekilde incelenmesi yapılır. Küçük delik ler için ise oda basıncı biraz artınlıp, ses dinleyerek (steteskop veya mikro fonlar), yanan mum ile ya da sabunlu su ile arama yapılır. Diğer bir yol olarak da odaya bir soğutkan enjekte edilerek kaçak detektörü ile arama yapılır. Özellikle oda büyüklüğü dolayısıyla ekonomiklik bu yolu sınırlar. 3.1.2.4.3. Soğuk odalarda gaz geçirmezliğin sağlanması İdeal sızdırmaz materyal kimyasal olarak inert, yüksek oranda gaz geçir mez özelliğe sahip, ısısal ve mekanik yüklere karşı stabil olmalıdır. Ayrıca dayanma ömrü uzun, korozyona dirençli ve izolasyon materyaline iyi adezyon özelliği gösterip, kullanımı kolay, minimum işçilik isteyen ve mikroorga nizmalara dirençli olmalıdır. İzolasyon materyalinin kullanımında az miktarda bağlantı ve birleştirme elemanının kaçakların azalması açısından kullanılması tercih edilir. Zayıf bağlantılar ısısal genleşme ve büzülmeden etkilenirler. Bu bağlantı ve bir leştirme elemanlannın deponun kullanımı sürecinde kontrolü çok zordur. Çeşitli gaz geçirmez maddeler kontrollü atmosfer depolarında kullanılmak tadır. Bunlar levha metaller, bitüm ve plastik kökenli maddelerdir. En iyi gaz geçirmez materyaller dahi kötü işçilik uygulandığında iyi sonuç vermemek tedir. Özellikle köşeler, taban ve tavanın duvar ile bağlantıları en kritik nokta lardır. Bunun yanısıra odaya boru giriş çıkışlan ve depo içindeki birleştirme elemanları için delikler de önemlidir. Kapılarında gaz geçirmez yapıda olması önemlidir. Bunun yanısıra kapı larda gaz geçirmezliğin sağlanması için sıkıştırma düzenleri bulunmalıdır. 3.1.2.5. Meyve ve sebzelerin kontrollü atmosferde depolanmalan Elli yılı aşkın araştırma ve gelişmelere karşın kontrollü atmosfer ticari olarak ancak kısıtlı bir alanda, elma ve armutun uzun süreli muhafazası ve diğer bazı meyvelerin (çilek, kiraz, muz gibi) taşınması sırasında kullanıl maktadır. Sebzelerde ise uygulamalar daha sınırlıdır. Meyveler için depola ma koşullan Çizelge 10'da, sebzeler içinse Çizelge 11'de görülmektedir (ISENPERG, 1979, KADER ve BORRIS, 1977: KADER ve ark.. 1985: : STOLL, 1984; VVEICHMANN, 1977) ÇİZELGE 10. Bazı meyvelerin kontrollü atmosferde depolama ve taşıma koşulları* ürün Sıcaklık (°C) %02 0-5 0-1 0-1 0-1 0-1 0-1 0-1 0-1 0-1 12-15 10-15 10-15 5-10 2-3 2-3 3-10 5 1 -2 1 -2 2-3 1 -2 10 2-5 3-10 5 10 Elma Kayısı Kiraz İncir Nektarin Şeftali Armut Erik Çilek Muz Greyfurt Limon Portakal %C02 1-2 2-3 10-12 15 5 5 0-1 0-5 15-20 2-5 5-10 0-5 5 * : %85-95 bağıl nemde depolanmaktadır. ÇİZELGE 1 1 . Bazı sebzelerin kontrollü atmosferde depolama ve taşıma koşullan* ÜRÜN Enginar Fasulye Brüksel lahanası Lahana Karnabahar Salatalık Pırasa Marul Bamya Soğan (kuru) Taze soğan Biber Domates Yeşil Olgun Sıcaklık ^ C ) % 02 %C02 0-3 5-10 0-5 0-5 0-2 8-12 0-5 0-5 8-12 0-5 0-5 8-12 2-3 2-3 1 -2 3-5 2-5 3-5 1 -2 2-5 3-5 1 -2 1 -2 3-5 3-5 5-10 5-7 5-7 2-5 0 3-5 0 0 0 10-20 0 12-20 8-12 3-5 3-5 0 0 * : % 85-95 bağıl nemde depolanmaktadır. 34 Optimal KA koşullarının, ekolojik koşullara, ürünün hasattaki olgunluk durumuna, muhafiaza sıcaklığı ve hedeflenen süreye ve tüm atmosfer bile şenlerinin (O2 CO2. C2H2 ve diğer) durumuna bağlı olmaktadır (LIU, 1977). Sebzelerin soğuk muhafazası için gerekli önkoşullar, KA uygulamalannda daha da önem kazanmaktadır ( SALUNKE ve WU. 1974). - Hızlı büyüyenlere nazaran uzun sürede yetişenler daha iyi sonuç ver mektedir. - Fazla azot içermeyen alanlarda düzenli beslenmiş olmalı, dış görünüş yönünden birinci sınıf kalitede olmalı. - Uygun zamanda, aşın olgunlaşmaya izin vermeden hasat edilmeli - Hasat ve taşıma sırasında mekanik zedelenmelerden sakınılmalıdır. Meyve muhafazasının başansını etkileyen faktörlerden en önemlileri (SMOCK, 1979; STOLAR, 1981;) - Ürünün hasattaki olgunluk durumu - Hasat edilmiş meyvenin iç kalitesi - Muhafaza atmosferinin oluşturulmasındaki çabukluk - Merkezdeki sıcaklığı düşürme hızı (önsoğutma) - Muhafaza süresince ortam atmosfer ve sıcaklık koşullarındaki düzenlilik - Muhafaza süresinin uzunluğu Meyve ve sebzelerin değişik koşullanndaki (sıcaklık, gaz konsantrasyonlan) solunum aktivitelerinin saptanmasının bu bilgilerin, ürün saklanabiliriiğinin, uygun KA bileşiminin saptanmasında ve bu koşulların sağlanmasında getireceği kolaylıklar açısından büyük önemi bulunmaktadır. Normal KA uygulamalanna alternatif veya tamamlayıcı olabilecek yeni yöntemler şunlardır; - Düşük oksijende saklama - Düşük etilende muhafaza - Etilenin uzaklaştınİması - Hızla oksijeni düşürme veya çabuk KA - KA'dan önce karbondioksit ile muamele - Karbonmonoksit kullanımı - Yenilebilir veya diğer kaplayıcılar kullanılarak modifiye atmosfer oluş turma. - Düşük basınçlı (hypobarik sistemler) 3.1.3. Modifiye Atmosferde Ambalajlama Kontrollü veya modifiye atmosfer, depolamada taşımada veya ambalaj lamada, gıda maddesinin etkileşimde bulunduğu normal hava kompozisyo nun ortama O2, CO2, C2H4 v.s. gibi gazların verilmesi veya ortamdan alın masıyla değiştirilmesini tanımlayan sistemdir. Temel prensipleri aynı olan bu iki terim arasındaki en önemli fark atmosfer kompozisyonunun kontrolü dür. Kontrollü atmosferde depolamada, atmosferik koşullar 0.1 % düzeyin de sürekli olarak kontrol edilerek kompozisyonunun sabit kalması sağlanır. Modifiye atmosferde ise atmosferik koşullar sağlandıktan sonra, bu şartlann süreklilik kontrolü yapılamaz (FLOROS. 1990: HOTCKINS, 1988: LABUZA VE BREENE, 1988). Modifiye atmosferde ambalajlama bazı uygulayıcılar tarafından "gaz al tında ambalajlama" olarak tanımlanmaktaysa da bu tanımın kullanımı doğ ru değildir. Bu yöntemde ambalaj içindeki hava vakumla alınarak, ortama gaz verilerek veya belirii gaz geçirgenliği olan ambalaj filmleri kullanılarak ortam modifiye edilmekte, böylece üründe oluşabilecek biyokimyasal, kim yasal, enzimatik ve mikrobiyolojik etkinlikler kontrol altında alınarak meyda na gelebilecek bozulma riskleri azaltılmakta veya önlenmektedir (DAY. 1990; FLOROS, 1990; HOTCKINS, 1988; KADER, 1986; KADER ve Ark., 1989; LIOUTAS, 1988; SHEVVFELT, 1986; ZAGORY ve KADER, 1988;) CA ve MAP işleminde amaç gıda ürününü çevreleyen atmosferik kom pozisyonu (bileşimi) değiştirmek, solunum hızını minimum düzeye indir mek, enzimatik ve oksidatif reaksiyonları azaltmak, ve/veya mikrobiyolojik gelişmeyi geciktirmektir. Çizelge 12'de CA/MAP yöntemlerinin avantajlan verilmiştir. Bu avantajlann, CA/MAP teknolojilerini diğer taze/soğutulmuş gıda işlemlerinin cazip bir uygulaması haline getirdiği açıktır. ÇİZELGE 12. Kontrollü ve modifiye atmosfer tekniklerinin yararları * * * * * Dağıtım boyunca kayıpların azaltılması Yan-merkezileştirilmiş üretim seçenekleri Dağıtım çapının artıniması Renk, nem, aroma gibi kalite avantajlan ve olgunluğun korunması Düşük kaliteli veya istenmeyen tipteki ürünlerin dağıtım ve işleme miktariannın azalmasına bağlı olarak ekonomik kaynaklann daha iyi kulla nılması * Tüketiciye aktarılan kalite avantajları Şekil 9'da taze ürünlerde hasat sonrası, MAP'nin normal atmosfer kom pozisyonuna göre karşılaştın İması verilmiştir. Açık 20-25 C , V777\ V VModifiye Atmosfer/ 0////y////////\ Optimum Sıcaklık 1 2 Bağıl H a s ^ ^ S o n r a s ı 3 A Raf Ömrü Şekil 9. Normal atmosferde paketlenip depolanmış, oda sıcaklığında kendi optimum modifiye atmosferinde paketlenmiş (20-25 °C), veya kendi optimum sıcaklığında (soğutmaya hassas olmayan tipler için O ""C, soğut maya hassas olanlar için 5-14 ^C) paketlenmiş taze ürünlerin hasat sonrası bağıl muhafaza süreleri Burada da görüldüğü gibi soğutma ve MAP, taze ürünlerin dayanıklılı ğında önemli bir etki yapmaktadır. 3.1.3.1 j Modifiye atmosferde ambalajlamada (MAP) etkili parametreler Modifiye atmosfer şemsiyesi altında gıda maddelerini 2 ana gruba ayıra biliriz (LIOUTAS, 1988). - Solunum yapanlarVTaze meyve ve sebzeler) - Solunum yapmayanlar (pişirilmiş yemekler, pasta vb.) Modifiye atmosferde ambalajlama sisteminde kritik parametreler ve sis tem optimizasyonu, ürünlerin özelliğine bağlı olduğundan bu tip bir sınıfla ma yapmak gereklidir. Fakat ürünün özelliğine ve arzu edilen sonuca göre çok az farklılıklar bulunmaktadır. MAP içerisinde sağlanan ve belli düzeyde tutulan koşullar, gerek üründen ve gerekse çevreden etkilenirler. Modifiye atmosferde ambalajlama yönteminde etkili parametreler Çizelge 13'de veril miştir, gy ÇİZELGE 13. IVIAP yönteminde ürün optimazasyon parametreleri ve kri tik noktalar A. Ürün Parametreleri - Hammaddenin organoleptik ve mikrobiyolojik kalitesi - Optimum sıcaklık - Optimum bağıl nem - Paket içindeki gaz kanşımı - O2 , C O 2 , C2H4 diffüzyonuna karşı direnç - Etilen üretimi ve duyariilığı - Solunum - Ambalaj materyali B. Kritik Noktalar - Ürünün mikrobiyolojik açıdan güveniriiği ve raf ömrü - Gıdanın dağıtım sistemi - Alışverişten tüketime kadar geçen sürede tüketicinin ürünü işleme şekli Bu parametrelerin her ürün için MAP sistemindeki uygun kombinasyonu ürünün dayanma ömrünü uzatacak ve kalitesini koruyacaktır. Böylece bu işlem bir optimizasyon işlemi olmaktadır. Ürün ve MAP koşullan yanında, üretimden tüketime kadar olan aşama da ürünün kaliteli bir şekilde işlenebilmesi için bir takım kritik noktaların da dikkate alınması gerekmektedir. Gıda zinciri tüketiciye dek ulaşırken, dağı tım sistemleri genellikle perakende satış depolarında son bulmaktadır. Bu fark çok önemlidir. Gıda maddesi üreticisinin taze ve sağlıklı gıdayı tüketici ye ulaştırma sorumluluğu perakende satış dükkanlannda değil, gıdanın tü ketici tarafından tüketilmesine dek devam eder. Diğer işleme ve muhafaza yöntemlerinde olduğu gibi CA/MAP teknikle rinde de başlangıç kalitesi yüksek ürünler kullanılmalıdır. Ürünün mikrobi yolojik yükü ve MAP öncesi durumu kalitenin korunmasında kritik paramet relerdir. İşleme sırasında yüksek mikrobiyolojik yük ve kötü hijyenik koşullar ile önerilenden daha yüksek sıcaklıklar sözkonusu gıdanın dayanma ömrü nü % 60-70 azaltacaktır. Buna karşılık ambalaj materyali, ambalajlama makinası ve kullanılacak gaz kanşımı ürüne göre değişmekte ve toplam etkisi de % 40 düzeyindedir (LIOUTAS 1988). Bununla biriikte ürünün başlangıç kalitesi ve muhafaza edildiği sıcaklık toplam kalitenin korunmasında en önemli parametrelerdir. Çizge 4'de gıdalann dayanma süresine etkili olan değişimler gösterilmiştir. Patojenlerin gelişmesi Mikrobiyal b o z u l m a Diğer kalite aktörleri 10 Sıcaklık ( 15 ) ÇİZGE 4. Dayanma süresini sınırlayan değişik reaksiyonlara sıcaklığın etkesi. 3.1.3.2. Modifiye atmosfer koşullannın sağlanması Modifiye atmosfer koşullarının sağlanması için uygulanan yöntemler iki sınıfa aynlabilir. 1. Pasif Modifikasyon 2. Aktif Modifikasyon 3.1.3.2.1. PASİF MODİFİKASYON Meyve ve sebzeler hasat sonrası yaşayan canlılar olduklarından, solu numlarını devam ettirerek O2 tüketip, ortama CO2 verirler. Ayrıca taze veya yan işlenmiş gıdalarda mevcut mikrobiyal flora da O2 tüketebilir. Benzer şekilde ambalajlanmış gıdalarda oksidasyon reaksiyonlan da olabileceğin den, çevre atmosferindeki O2, bu reaksiyonlarda da kullanılabilir. Bir gıda maddesi ambalaj, depo ve taşıma konteyniri gibi kapatılmış bir ortama yerleştirilirse, etrafındaki atmosferi modifiye edebilir. Ürünün yerleş tirildiği ortam gaz geçişini sağlayabilen, geçirgenlik özelliği olabilen esnek bir ambalaj materyali olabileceği gibi, metal kutu, cam kavanoz, gaz sızdır maz bir depo veya gaz geçişine izin vermeyen plastik bir film olabilir. Her iki durumda da ortam atmosferinde değişimler oluşur. Fakat Çizge 5'de görül düğü gibi sistemlerde atmosferin son kompozisyonu farklılıklar gösterir (FLORUS 1990). Pasif modifikasyonda; madifiye atmosferin kompozisyonu ve değişim hı zı, ürünün ve ambalaj materyalinin geçirgenliğine bağlıdır. Seçilecek amba laj materyalinin geçirgenliği ürün tarafından tüketilen miktan ile, ambalaj materyalinden geçen O2 miktan arasında bir denge sağlayabilmelidir. Bu şekilde, ambalaj içinde bir atmosfer sağlanabilmektedir. Aynı şekilde ürün tarafından oluşturulan CO2 ile ambalaj materyalinden geçen CO2 arasında da bir denge sağlanmalıdır. (ZAGORY ve KADER 1988, FLORUS 1990.) 5 10 15 Süre (gün ) ÇİZGE 5. Domatesin geçirgen olan ve olmayan ambalaj materyali ile ambalajlanmasında pasif atmosfer değişimi Burada en önemli nokta, yüksek oranda CO2 veya az oranda O2 seviye sinin ürüne zarar vermeden önce arzu edilen atmosfer koşullanmn sağla nabilmesidir. 3.1.3.2.2. AKTİF MODİFİKASYON Pasif metodun uygulanmasında arzu edilen atmosfer koşullannı sağla yabilmek, oldukça yavaş bir işlemdir. Ayrıca CO2, O2 ve C2 H2 konsantrasyonlannın kontrolünün mümkün olmaması ve üründe kalite açısından olum suz etki gösterebilmeleri, aktif modifikasyon uygulamalarının gelişmesine yol açmıştır (FLOROS 1990). Şekil 10'da görüldüğü gibi yaygın olarak kullanılan yöntem, ortama gaz vermektir. Bu yöntemde, ortam havası vakumla alınarak yerine arzu edilen gaz karışımı verilir. Bu durumda, ortam atmosferi, depolamanın başında modifiye edilir ve Çizge 6'da görüldüğü gibi, ortam atmosferi değişmeden muhafaza edilir. Ambalaj materyalinde arzu edilen atmosfer kompozisyonuna kısa süre de ulaşılırken büyük depolarda bu değişim biraz daha uzun sürebilir. ® > f rr-rrTı «m Şekil 10. Esnek ambalaj materyaline aktif modifikasyon yönteminin uy gulanması 20 F\ \ 15»- c o >^ Depo odası Küçük ambalaj \ \ o. 1/1 2 10 C02 c •co, 'D \î\ C -o. o o 10 15 Süre ( g ü n ) 20 Çizge 6. Ortama gaz verilmesiyle aktif modifikasyon. Şekil 10'da görüldüğü gibi, esnek ambalaj materyalinin aktif modifikasyo nu 4 aşamada gerçekleştirilir. 1. Ambalaj vakum aletine yerleştirilir 2. Vakum uygulanır ve ambalaj ürün üzerine yapışır 3. Seçilmiş gaz veya karışım ambalaj ortamına verilir. Ambalaj ilk görü nümü alır. 4. Ambalaj ısıyla kapatılır Büyük kapasiteli depo odaları veya taşımada kullanılan konteynirlarda ortama gaz verileceği zaman, vakum uygulaması pratik değildir. İlk adımda, ortamdaki hava boşaltılır ve ortama gaz kanşımı verilir. Fakat Çizge de gö rüldüğü gibi, arzu edilen atmosfer şartlarını sağlamak uzun zaman alır fakat bu şartlar sağlandıktan sonra, kolaylıkla kontrol edilebilir. Bu da depolamanın başlangıcında etrafı saran atmosferin modifikasyo nunu sağlayarak, depolama boyunca işlemin belli bir düzende olmasını sağlar. Çizge 6'da açıklanan sistemde; küçük paketlerde istenen atmosferik kompozisyona ulaşmak daha kolay olmaktadır. Büyük depolann kullanılma sı durumunda değişim daha yavaş olmaktadır. Aktif atmosfer modifikasyonu için, uygulanan ikinci metod ortama, bir ve ya daha fazla gazın ilavesi, kaldıniması veya kontrolüdür. Tamamen kapalı bir odada bu olay taze havanın sirkülasyonuyla yapılır. Ortamdan Cg'yi al mak için, hava yanıcılardan geçirilir. COg seviyesini kontrol etmek için ise, CO2 temizleyici veya üretici bölmelerden faydalanılır. Monoethanol amin gi bi kimyasal maddeler bulunan bu bölmeler, CO2 üretebilir veya absorblayabilirler. Sabit bir oda için böyle bir düzeneğin şematik gösterimi Şekil 11'de verilmiştir. Sirkülasyon pompası 02 Yakma odası Reaktif kimyasal BM CO2 Şekil 1 1 . Bir depo için al<tif atmosfer modifikasyon sistemi Aktif atmosfer modifikasyonu için üçüncü metod vakum uygulamasıdır. Vakum, her türlü ambalaj materyalinde (metal kutu, cam kavanoz, plastik filmler) uygulanabilir. Ambalajın, tepe boşluğundaki basıncın azaltılmasıyla mikrobiyal gelişme ve kimyasal reaksiyonlar için gerekli Og seviyesi mini muma indirilir. Hafif vakum uygulaması, gaz sızdırmaz depo veya taşıma konteynirlarına da uygulanır. Uygulanan vakum, ortamda oksijenin kısmi basıncını dü şürür ve etilen gazı gibi, ürünün bozulmasına neden olan kalıntı gazlar or tamdan uzaklaştınlir. Bu tip sistemler düşük basınç veya hipobarik depolama sistemleri olarak tanımlanır (FLORAS, 1990). 3.1.3.3. Modifiye atmosfer paketlemede kullanılacak ambalaj materyalleri işlenmiş ve taze olarak saklanmış etler için geliştirilen paketleme tekno lojileri kullanılarak pek çok gıdanın raf ömrünü uzatmak mümkün olmuştur. Yüksek koruyucu filmlerle birlikte genleştirilmiş polistiren köpük katmanla rından oluşan lamine koruyucular, paketin geçirgen olmamasını böylelikle uzun süre içerideki MA koşullarının dengede kalmasını sağlamaktadır. Bir ambalaj filminde gaz geçişi, filmin yapısı, özel gazlara karşı filmin ge çirgenliği, kalınlığı, alanı, sıcaklık ve filmin her iki tarafındaki konsantrasyon ve basınç farklılığıyla belirlenir. Bazı filmlerin gaz geçiş özellikleri, bağıl nemden de etkilenebilir. Geçirgenlik ise, dirençli bir materyalin içinden, bir maddenin geçişi ola rak tanımlanır ve materyalde delik, çatlak gibi, maddeler materyalin içinden kolaylıkla geçebilirler (ZAGORY ve KADER, 1988). Örneğin filmin, yüksek konsantrasyonlu tarafında çözünmüş olarak bulunan madde, konsantras yon farklılığından dolayı, filmin arasından geçer ve diğer yüzeyden buharla şır. Gaz geçişine etki eden diğer etkenler, ambalaj içindeki serbest hacim, kapatmanın verimliliği ve ambalaj etrafındaki hava hızıdır. Modifiye atmosferde, ambalaj filminin seçiminde solunum yapan ürünler (meyve ve sebzeler) ile solunum yapmayan ürünler arasında farklılıklar var dır. Solunum yapan ürünlerde ambalaj materyali seçimi oldukça karmaşık tır (LIOUTAS. 1988). Solunum yapan ürünler, ambalajlandığında ortamda O2 seviyesi azalıp, CO2 seviyesi yükselecektir. Aynca filmin geçirgenlik özelliğinden dolayı da ambalaj içinde O2 seviyesi azalacaktır. Taze gıdaların paketlenmesinde kullanılan paketleme maddeleri iki kate goriye ayrılabilir (O'BEIRNE, 1990). a) Üzerinde delikler bulunan düşük yoğunluklu polietilen (LDPE) veya yoğunluğu yüksek polietilen (HDPE) paketleme maddeleri ya da anaerobik solunumu engellemek için ağzı açık torba şeklinde kullanılanlar. b) Gazı engelleyici (giriş-çıkış) özellikteki plasticised PVC gibi maddeler le sıkıca sanimış esnek olmayan katmanlar. Taze meyve ve sebzenin IVIAP tekniğinde orta dereceden düşük derece ler dek değişen tiplerde gaz engelleme özelliğine sahip maddelere ihtiyaç duyulmaktadır. Engellemenin az olduğu durumlarda (solunum oluşur) RE, polipropilen, plasticised PVC gibi filmler kullanılır. Tray sealing MAP işleminde temel aşamalar şunlardır; 1. Tray'ın oluşturulması (veya önceden oluşturulanın beslenmesi) 2. Ürünün tray içine konulması 3. Havanın uzaklaştınİması 4. Modifiye atmosferle yer değiştirilmesi 5. Paketin kaplanması Plastik filmler ürünün ısınma ve soğuma hızını etkilemektedir, paketlen miş ürünler için en uygun sıcaklık kontrol yöntemlerinin seçilmesi gerek mektedir. Film ile paketlemede diğer bir dezavantaj ise paket içinde oluşa bilecek su yoğunlaşmasıdır. Bunun sonucunda da mantar-küf gelişimi ve çürüme gibi problemler ortaya çıkmaktadır. Özellikle soğuk depolardan çıkanlan plastik ambalajlı ürünlerde yüksek ortam sıcaklığında yoğuşma ol ması sözkonusudur. Solunum yapmayan ürünlerde, ambalaj materyalinin geçirimsizlik özellik lerinin üstün olması istenir. Bu nedenle poliester, polipropilen, polivinil klorit, naylon, etilen vinil asetat, etilen vinil alkol kopolimeri gibi polimer filmler kullanılır (Çizelge 14), Bu filmler genelde ürünle direkt temasta kullanılabi len ve ısıyla yapışabilme özelliklerinden dolayı polietilenle lamine veya koekstrude edilmişlerdir (ZAGORY ve KADER 1988, DAY, 1990). 3.1.3.4. Gıdalann saklanmasında MAP uygulanması 3.1.3.4.1. Taze meyve ve sebzeler Taze meyve ve sebzeler kolaylıkla bozulabilir tipte ürünler olduklanndan raf ömürleri oldukça sınırlıdır. Canlı ve solunum yapan doku yaşlanır ve ağırlık kaybeder. Muz, elma, domates gibi meyvelerde olgunlaşma işlemi hasattan sonra da devam eder. Bu tip meyvelerde işleme ve depolama sırasında istenen renk, tekstür ve aroma gelişimi devam eder. Portakal, üzüm, salatalık ve havuç gibi klimakterik olmayan meyve ve sebzeler hasattan sonra ve dağıtım sistemi aşamasında kaliterinde çok az veya hiç gelişme görülmez. ÇİZELGE 14. Ürün bazında ambalaj materyallerinin seçimi Ürün Dayanma süresi (gün) Depolama sıcaklığı (X) Laminasyon PA/PE PVC/PE işlenmiş et ürünleri 40 5 Pişirilmiş sebze ürünleri 10 7.2 PET/PE/PVDC PVC/PET/PVDC Et 10 1.5 PET/PVDC PVC/PE Kanatlı et ürünleri 16 1.5 PET/PVCD/PE Taze Balık 3-4 1.5 Pbl/PE/PVDC PVC/PE 30 1.5 PET/PVCD/PE PET/PVDC/lonomer Pizza Üretim aşamasından, tüketime dek geçen sürede kaliteyi sağlayabilmek için farklı tipte işleme, depolama ve paketleme teknikleri kullanılmaktadır. Özellikle taze meyve ve sebzelerin raf ömürierini artırmak için farklı tip işle me parametreleri dikkate alınmaktadır. Bu parametreler şöyle sıralanabilir: a) Yaşlanmayı ve solunumu yavaşlatmak için sıcaklığın düşürülmesi b) Çürümeyi hızlandırmadan su kaybını azaltmak için optimum bağıl ne min ayarianması c) Fizyolojik ve mikrobiyolojik kayıplann önüne geçme amacıyla kimya sal koruyucuların eklenmesi. d) Solunumu ve yaşlanmayı yavaşlatma amacıyla ürünün etrafını saran gazın kompozisyonun değiştirilmesi (SHEVVFELT, 1990) Hasat edilmiş meyve ve sebzeler geniş çapta metabolik reaksiyon yapa bilen, hala canlı olan organizmalardır. Bu aktivitelerin en önemlisi solunum dur. Bitkilerde solunum olayı nişasta, şeker ve alkollerin COg ve H2O içeren daha basit moleküllere oksidatif olarak parçalanırken aynı zamanda bir mik tar enerjinin açığa çıkması olayıdır. Bu enerjinin bir kısmı ısı olarak açığa çıkarken, bir kısmı da metabolik enerjidir.MA'nın en önemli etkilerinden biri COg'nin üretim, tüketim hızını ve ısının açığa çıkma hızını azalmasına ne den olan solunum hızının yavaşlamasıdır. Sonuçta metabolizma yavaşla mış ve potansiyel olarak da depolama süresi daha uzamış olur (ZAGORY ve KADER, 1988). Solunum hızı ve buna bağlı metabolik olaylar bazı iç ve dış faktörlere bağlıdır (KADER, 1986) Ürünün solunum hızı olgunluğa, olgunlaşma işle mine ve olgunluk düzeyine göre değişmektedir. Ürün O2 kullanıp, sonuçta CO2 açığa çıkanr. Meyve ve sebzelerde solu num hızı kullanılan O2 seviyesi, ve açığa çıkarılan CO2 seviyesinin ölçül mesi ile belirlenmektedir. Solunum hızı sıcaklıklarda azalırken yüksek sı caklıklarda artmaktadır. Raf ömrünü uzatmadaki amaç solunum hızını azaltmak ve böylece belli bir süre boyunca ürün kalitesini korumaktır. Solunum hızı ve raf ömrü arasındaki ilişki aşağıdaki gibi tanımlanabilir. Solunum hızı Raf Ömrü Düşük Yüksek Uzun Kısa Buna göre: solunum hızı ve raf ömrü birbirleri ile ters orantılıdır. Solu num hızı üzerinde aşağıdaki parametreler etkilidir. a) b) c) d) Ürün tipi Depolama sıcaklığı Üründe meydana gelen hasar Ürünü saran atmosferin kompozisyonu. Taze meyve ve sebzelerin işlenmesinde en önemli nokta ürüne hasat öncesi ve sonrasında, paketleme ve piyasaya sunma sırasında herhangi bir zarar gelmemesine dikkat etmektir. Meyve ve sebzelerin yaralanıp ezil mesi durumunda hem solunum hızı, hem de bozulmaya kadar giden mikro biyolojik aktivite artmaktadır. Ürünün yapısına bağlı olarak modifiye atmosfer koşulları izin verilen O2 ve CO2 düzeylerine ayarlandı klan nda solunum hızında azalma olduğu göz lenmektedir. Farklı atmosfer kompozisyonları ve sıcaklıklarının bazı meyve ve sebzelerin solunum hızlan üzerindeki etkileri Çizelge 15'de verilmiştir (KADER ve ark.1989). Bu atmosferik koşullar aynı zamanda ürünün klorofil miktannın (yeşil renginin) tekstür kalitesinin ve duyusal özelliklerinin koru narak, raf ömrünün uzamasını sağlayan etilenin üretim hızını da etkilemek tedir (KADER ve ark.. 1989). Çizelge 15. Farklı sıcaklık ve atmosferik kompozisyonlarda bazı meyve ve sebzelerin solunum hızları Çeşit Elma Granny Smith Atmosfer Kompozisyonu Hava %202 + %2C02 Yeşil Fasulye Bluelake Hava %1.5O2 + %10CO2 Karnabahar Green valiant Hava %1.3O2+%10CO2 Domates Ace (olgun yeşil) Hava Hava%1C02 Hava%10CO2 Sıcaklık (°C) Solunum hızı (ml/kg-h) 0 10 20 0 10 20 1.0 3.6 7.4 0.1 0.7 1.4 0 5 10 0 5 10 10.0 21.0 85.0 7.0 11.0 15.0 0 5 10 20 0 5 10 20 10.0 21.0 85.0 213.0 7.0 11.0 15.0 33.0 12.5 20 12.5 20 12.5 20 9.0 18.0 8.0 16.0 6.0 14.0 3.1.3.4.2. Kırmızı et paketlenmesinde MAP kullanımı Taze etlerin kontrollü ve modifiye atmosferde paketlenmesi bu teknoloji nin en çok kullanıldığı alandır. MAP etin piyasadaki payı Danimarka'da % 42, İngiltere'de %29, Fransa'da % 15, Almanya'da %5'dir (LIOUTAS, 1988). Taze kırmızı etin MAP'de tutulmasında mikrobiyolojik üremeyi en gellemek için CO2, ürünün yüzeyinde en az 4-5 mm derinlikte kırmızı oksimiyoglobin formunda miyoglobin oluşumunu sağlamak için de O2 uygulanır (O'BEIRNE, 1990; RENERRE, 1986). Kırmızı etin MAP'de korunmasında basan elde edebilmek için hijyenik kesim ve düzenli sıcaklık kontrolünün yapılması çok önemlidir. Yakın bir gelecekte, MAP'nin kümes hayvanlannın etleri, küflenmiş etler ve balıkların korunmasında da yaygın olarak kullanılacağı tahmin edilmek tedir. 3.2. DONDURARAK İŞLEME VE MUHAFAZA Gıda sanayiinde besin kayıplannın önlenmesi ve kalitenin uzun süre ko runması için uygulanan saklama yöntemlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştı rılması gereklidir. Bu uygulanan saklama yöntemlerinin en önemlilerinden biri gıdalann dondurularak işlenmesidir. Dondurma işleminin amaçlanan so nuçlan vermesi için tekniğine uygun olarak yapılması zorunludur. Bilindiği gibi meyve sebzeler içerdikleri yüksek orandaki su niceliği ve fizyolojik yapılan nedeniyle kısa sürede besin değerlerini ve niteliklerini yiti rerek bozulmaktadır. Uygulanan dondurma işlemi ile meyve ve sebzelerde bulunan su, buz kristallerine dönüştürülerek su aktivitesi önemli ölçüde dü şürülmektedir. Böylece su aktivitesine koşut olarak depolama sıcaklığının da düşürülmesi sonucu besindeki biyokimyasal tepkimelerin hızı minimize edilmekte ve mikrobiyolojik etkinlikler durdurularak kalitenin korunması amaçlanmaktadır. Örneğin, başlangıçtaki su aktivitesi 0.99 olan bir besinin dondurma sonucu su aktivitesi - 20 C'de 0.82'ye düşmektedir. Bu düzeyde su aktivitesi gösteren besinlerde patojen ve gıdalann bozulmasına neden olan mikroorganizmalar gelişememektedir. Besin maddelerindeki su hiçbir zaman saf olarak bulunmaz. Protein ve karbonhidratlar gibi maddelerle be raber bulunur. Bu nedenle besinlerin donmaya başlama sıcaklıklan, suyun donma noktasından daha düşüktür. Çizelge 16'da değişik besinlerin baş langıç donma sıcaklıklan verilmiştir. (ANON, 1972). ÇİZELGE16. Bazı meyve ve sebzelerin başlangıç donma sıcaklıklan Meyve Başlangıç Donma Sıcaklığı Çilek Elma, Armut Vişne Şeftali Erik Kestane ve fmdık Kayısı incir Grabefruit Limon Portakal Nar -1.2 -2.0 ^.5 -1.4 -2.2 -6.7 -1.1 -2.4 -1.1 -1.4 -0.8 -3.0 Sebze Taze fasulye Bezelye Karnabahar Domates Ispanak Havuç Hıyar Patlıcan Pırasa Marul Mantar Bamya Başlangıç Donma Sıcaklığı -1.1 -1.2 -1.1 -0.9 -0.9 -1.4 -0.5 -0.8 -0.7 -0.2 -0.9 -1.8 Burada da görüldüğü gibi meyve ve sebzelerin genel olarak - 1 ile -2 ''C arasında donmaya başladığı ancak fındık, kestane gibi yüksek oranda kuru madde içeren meyvelerde ilk buz kristallerinin oluşması daha düşük sıcak lıklan gerektirmektedir. Donma noktasından başlayarak sıcaklığın düşme siyle besindeki su donmaya devam eder. Örneğin, sıcaklığın -5 ""C'ye düşe ne değin çilekteki suyun % 75'i donmaktadır. Ancak besinlerdeki serbest suyun tamamen donması -25 ''C'nin altında gerçekleşmektedir. Genel ola rak dondurma işlemi kendi içinde dört basamaktan oluşmaktadır (CIOBANU ve NICULESCU 1976) 1. Önsoğutma; Besini başlangıç sıcaklığından donma noktasına kadar soğutma, örneğin; +15 ^C'den -1 ''C'ye kadar soğutma, ön soğutma olarak bilinmektedir. 2. Besinden besine değişmekle birlikte, dondurmanın ikinci basamağın da besinde ilk kez buz kristalleri oluşmaya başlamakta ve dönme sıcaklığı besindeki suyun önemli bir bölümünün donmasına kadar sabit kalmaktadır. 3. İkinci basamaktan sonra besin sıcaklığının düşmesi sonucu geri kalan su donmaktadır. 4. Son aşamada serbest suyun tamamen donmasından sonra evre deği şimi meydana gelmeden besin sıcaklığı düşer. Besinin ısısal orta nokta sıcaklığının -18 ""C'ye düşmesiyle, dondurma iş lemi tamamlanmış olarak kabul edilmektedir. 3.2.1. Dondurmanın Bitkisel ve Hayvansal Kökenli Besinlerde Oluşturduğu Değişiklikler Dondurma sırasında bitkisel hücrelerde oluşan değişiklikler büyük ölçü de hücre yapısı ve fonksiyonuna bağlıdır. Dondurma işleminin meyve seb ze hücrelerinin fonksiyonel özelliklerinde oluşturduğu değişmeler üç ana noktada toplanabilir. 1. Plazmoliz; Dondurma işlemi sırasında hücre içerisindeki suyun don ması sonucu çözünür hücre içi maddelerinin bağıl konsantrasyon artmakta ve plazma kısmen veya tamamen koagüle olması nedeniyle hücre ölmekte dir. Bu koagülasyon irreversibl bir durum gösterir. Bu olay plazmoliz olarak tanımlanmaktadır. 2. Hücre zannın permeabilitesini yitirmesi: Hücre zan geçirgenlik özelli ğini donma sırasında yitirmekte ve böylece hücre turgor durumunda değiş me meydana gelmektedir. Turgor değişmesi hücre içi maddelerin kaybol masına neden olmaktadır. 3. Hücre strüktürünün yumuşaması: Pektin gibi yüksek moleküllü içerik maddelerinin donma sırasında irreversibl su kaybetmeleri sonucu, hücre stabilitesini koruyamaz duruma gelmektedir. Böylece dokuda gevşeme ve yumuşama ortaya çıkar. Bu değişmeler hücrenin fizyolojik durumu ve uygu lanan donma hızına göre farklılık gösterir. Genç meristem hücreleri ile yük sek kurumadde içeren hücreler donmaya karşı dayanıklı olmalanna karşın, genel olarak düşük kurumadde içeren hücreler donmaya karşı dayanıklı ol malanna karşın, genel olarak düşük kurumadde içeren hücreler donmaya karşı daha duyarlıdırlar. Hayvansal doku ve hücrelerin farklı olmalanna karşın, dondurmanın etki si bitkisel hücrelere oranla çok daha azdır. Sıcak kanlı hayvanlann (sığır, koyun vb.) dokularında elektron mikroskopu ile yapılan araştırmalarda, kas membranlannda moleküler düzeyde değişmeler saptanmıştır. Ancak bu de ğişmelerde donma hızının etkisi pratik anlamda olmamaktadır. Buna karşı lık balık dokulannın dondurmaya daha duyarlı olduklan bulgulanmıştır. Dü şük donma hızında (1 X / m i n ) daha büyük buz kristalleri oluşmakta ve çö zünmeden sonra gözenekli doku yapısı görülmektedir. Yüksek donma hızlannda dokuda herhangi bir değişme oluşmamaktadır. 3.2.2. Meyve ve Sebzelerin Dondurularak İşlenme Aşamalan Besinlerin işleme ve saklanmalan sırasında bir yandan kaliteyi iyi yönde etkileyecek ya da koruyacak değişiklikieri sağlarken, öte yandan kaliteyi bo zucu olumsuz etkileri ortadan kaldırmak gerekmektedir. Bu bakımdan be sinlerin işlenmesinde hammaddeden başlayan ve tüketime kadar ulaşan halkalardaki etmenleri iyi tanımak zorunlu olmaktadır, üreticiden tüketiciye kadar oluşan dağıtım zincirinin iyi kurulması yalnızca tüketici açısından de ğil üretici ve işleyici açısından da önem taşımaktadır. Bunlar; uygun ham madde üretimi, önişleme, derin dondurma ve paketleme ve soğuk zincir halkalandır (Çizge 7), (ANON,1972; PALA, 1983; PALA. 1988a). ÇİZGE 7. Meyve- Sebzelerdeki dondurarak işleme aşamaları Hammade I Soyma Parçalama I Ayırma Suda haşlama veya diğer önişleme yöntemleri Dondurma ( ^ 0 ° C ) I Ambalajlama I Soğuk Zincir Halkalan 3.2.2.1. Temizleme, parçalama, soyma Fabrikaya taşınan meyve ve sebzeler, önce temizleme ve yıkama işlem lerinden geçirilerek yabancı maddelerden ve tarımsal ilaç kalıntılarından arındınlırlar. Aynca yıkama ile mikrobiyolojik yükü de azaltılmış olur. Yıka mada kullanılan su, içme suyu kalitesi göstermelidir. Temizleme işleminden sonra ayırma işlemi uygulanır. İşlenecek olan meyve ve sebzeye göre soy ma ve parçalama da, uygulanan en önemli işlemlerdir. Genel olarak soyma işleminde üç değişik yöntem kullanılmaktadır (PA LA ve SAYGI. 1990a). 1. Mekanik Soyma: Bu, bıçaklar yardımıyla elle yapıldığı gibi, zımparalı dönerli makinalar kullanılarak da yapılmaktadır. Ancak soyma sırasında fire yüksek olmaktadır. 2. Kimyasal Yöntem: Bu yöntemde soyulacak olan meyve ve sebzeler, içerisinde %2.5-5 NaOH yani kostik olan ve sıcaklığı 75-95 arasındaki bir banyoya daldırılırlar. Banyoda kalma süresi genelde 30 saniye ile 5 da kika arasındadır. Ancak bu soyma koşullan her meyve ve sebzeye göre a- yarlanarak uygulanmalıdır. Kostikli banyoda meyve ve sebzelerin kabuklan meyve etinden ayrılmakta ve yüksek devirde dönen bir trommelde esmer leşmeye eğilimli olan, duyarlı meyve ve sebzeler daha sonra sitrik asitli bir banyodan geçirilerek nötralize edilirler. 3. Isısal Soyma Yöntemi: Soyulacak olan havuç, soğan, kereviz, patates gibi sebzeler önce yüksek basınçla bir buhar kazanına alınırlar ve 7-8 bar lık bir basınç verilir. Sebzeler bu basınçta 25-30 saniye kadar tutulur ve ani olarak genleştirilerek yani normal basınca düşürülerek, kabuk gevşetilir. Daha sonra tamburlu yıkıyıcıda basınçlı su fışkırtılarak kabuklar meyveden uzaklaştırılır. Yukanda açıklanan yöntemlerle soyulmuş olan meyve sebzeler istenilen şekillerde parçalanırlar. Değişik işlemlerden geçen meyve ve sebzelerin kütlesel nicelikleri belli bir oranda azalır. Bu bakımdan 1 kg dondurulmuş meyve ve sebze elde et mek için ortalama 2.5 kg kabuklu bezelye, 1,35 kg taze fasulye, 1.5 kg ıspa nak, 2 kg karnabahar, 1.5 kg havuç, 1.1-1.2 kg üzümsü meyveler, 1.5 kg şef tali, 1.4 kg vişne gereklidir. 3.2.2.2. Haşlama ve yerine geçebilecek yeni önişleme teknikleri Meyve ve sebzelere uygulanan tüm önişlemlerin amacı, dondurma ve depolama sırasında oluşabilecek negatif değişmelerin engellenmesi ve kali tenin korunmasıdır. Uygulanan önişlemlerie sebze içersindeki doğal enzim lerin aktiviteleri kontrol altına alınarak kalite değişimleri önlenmeye çalışıl maktadır (PALA, 1983a. b ve c). Temizleme, yıkama, ayırma ve soyma gibi işleme aşamalan uygulanan meyve ve sebzelerde genel olarak aynı amaca yönelik olmaktadır. Meyve lerin dondurma işlemi öncesi özellikle elma, kayısı, şeftalide olduğu gibi renk değişimlerinin ya da kalsiyum tuzlannın yardımıyla tekstür değişmele rinin önlenmesi gerekidir. Meyveler esas olarak dondurulmadan önce haşlanmazlar. Çünkü offflavour yapan ya da kaliteyi bozan enzimler meyvelerde yeterii ölçüde akti vite göstermezler. Ancak meyvelerde renk esmerieşmesine neden olan polyphenoloksidaz enziminin inaktivasyonu ısısal işlem uygulayarak sağla nabilir. Elma, armut, şeftali ve kayısı bu gruba giren meyvelerdendir. Isısal işlem ile esmerieşmeye neden olan enzimler inaktive edilirken birçok içerik maddesinin Kaybolması söz konusu olmaktadır. Bu nedenle meyvelerde daha çok içerisinde % 40-50 şeker bulunan şurup katılarak renkteki esmer leşme engellenmektedir. Meyvelere 3:1 oranında şeker çözeltisi katılması yeterii olmaktadır. Şeker çözeltisine %0.05-0.25 oranında askorbik asidin katılması kalitenin korunmasında daha da etkili olmaktadır. Dondurma ön- cesi renk esmerleşmesinin önlenmesinde kullanılan diğer bir yöntem de meyvelerin %0.5-3 sitrik asit çözeltsine daldınimasıdır. Aynca renk korunumunda sülfitli bileşiklerde kullanılmaktadır. Sebzelere dondurma öncesi uygulanan en önemli önişem haşlamadır. İlk kez 1929 yılında uygulamaya başlanan haşlama işleminden, sebzelerin 60-100 ""C arasında ısıtılmalan anlaşılmaktadır. Haşlama işleminin en önemli temel amaçlannı şu şekilde sıralayabiliriz: 1. 2. 3. 4. Sebzelerin doğal enzimlerinin inaktivasyonu Doku havasının çıkaniması Hücre turgorunun kırılması Mikroorganizma yükünün azaltılması. Dondurulmuş sebzelerin haşlanmalan off-flavour oluşumunu engellemek için önceden beri önerilen önişlemlerin başında gelmektedir. Sebzelerin haşlanmalan ile bir yandan off-flavour önlenirken, öte yandan sebze yüze yindeki hücre aralarındaki havanın uzaklaştınİması ile yeşil renk artmakta dır. Aynca haşlama ile sebzelerin mikroorganizma yükü ortalama bir gram da 1000 mikraorganizmaya kadar indirilmektedir. Bu durum özellikle fazla mikroorganizma florası gösteren sebzeler için önem taşımaktadır. Sebzeler haşlandıktan sonra hemen soğutularak +16 ""C'nin altına düşürülerek bakte ri gelişmesi önlenir. Haşlama işleminin etkenliğinin belirlenmesinde peroksidaz enzimi ölçüt enzim olarak kullanılmaktadır. Bunun iki nedeni bulunmaktadır. 1. Peroksidaz enzimi ısıya en dayanıklı enzimdir. 2. Aktifliği çok kolay saptanabilmektedir. Sebzelerde haşlama sırasında vitamin, mineral madde ve karbonhidrat inceriklerinde azalmalar meydana gelmektedir. İçerik maddelerinin haşlama sırasında azalmasına birinci derecede haşlama süresi etki etmektedir. Ayrı ca haşlama sıcaklığının sebzenin büyüklüğü ve olgunluk derecesi ile yüzey alanı da etkili olmaktadır. Suyla ve buharla haşlama yöntemlerinde ısıtıcı madde olarak sırasıyla su ve buhar kullanılmaktadır. Bu klasik haşlama yöntemlerinin dezavantajlannı azaltmak amacıyla basamaklı haşlama, lOB-Haşlama, hidrostatik haşlama gibi yeni teknikler geliştirilmiştir. 3.2.3. Endüstride Kullanılan Dondurma Sistemleri Endüstriyel olarak gıdalann dondurulmasında değişik dondurma sistem leri kullanılmaktadır. Bu sistemleri mekanik dondurma ve kriyojenik gazlann kullanıldığı iki ana grupta toplanabilir (PALA, 1988: REMY, 1987). 3.2.3.1. Mekanik dondurma sistemleri Mekanik dondurma sistemlerinde, ortamm fiziksel durumuna göre hava dolaşımı ile dondurma ile direkt temas (kontakt) yöntemiyle dondurma en yaygın kullanılan yöntemlerdir. Hava Dolaşımlı Dondurucular Bu sistemlerde: kapalı bir devrede, havanın dondurulan gıda maddesi ile evaporator arasında hızlı hareket ettirilerek konveksiyonla üründen ısının alınmasına dayanır. Bu yöntemde genellikle hava sıcaklığı -35 ile -40 ""C arasındadır. Hava akımı ile dondurma ekipmanlannın, ürünün donma süresi ve mekanizasyon derecelerine göre farklı dizaynlan bulunmaktadır. Bunlar içerisinde en yaygın olarak taşıyıcı bantlı dondurucular ile akış kan yataklı dondurucular bulunmaktadır. Taşıyıcı Bantlı Dondurucular Donma süresi az olan ürünler için genel olarak devam hareketli ve bantlı sistemler tercih edilmektedir. Esas olarak doğrusal veya spiral bantlı sis temlerdir. Doğrusal bantlı dondurucular, özellikle ürün 20 m ve daha az bant boylarında donduruluyorsa kullanıma uygundur. Bu sistem birbiri üze rine gelebilen yekpare veya delikli bantlardan ibarettir. Spiral bantlı dondu rucu ise donma zamanı uzun ve doğrusal bantlı donduruculann yeterli ol madığı durumlarda kullanılır. Bu ekipmanlann tipleri büyüklüklerine, hava landırma metoduna ve evaporatörlerinin durumuna göre hatta yatay veya düşey olma konumlanna göre de değişirler. Bazı modellerde ürünün aynı seviyede girip yine aynı seviyede çıkması için çift helezonlan bulunmakta dır. Bu teknolojiyi kullanan bir çok model sanayide mevcuttur ve bunlar ge nellikle kalınlığı az ve düz olan parça et, pizza, turtalı pasta, parçalanmış tavuk ve patates dilimlerinin dondurulmasında kullanılır. Akışkgn Ygtgklı DpnçİMrMCular Bu dondurucular kesilmiş veya ufak parçalara aynimış ürünlerin birbirine yapışmadan hızlı bir şekilde dondurulmasını sağlar (Şekil 12). Bu sistem homojen ve akışkan yatak oluşturabilecek kadar küçük ürünlere kolayca uygulanabilen bir sistemdir. Akışkan yatakda ürünün hava içinde yükselen ve geri düşen bir hareket yapmasıyla gerekli bireysel donma etkisi sağlanır. Bu etki sonucunda ürünün dondurma süresi kısalır. Bu yöntem uniform şek- le sahip sebzelere (bezelye, kesilmiş havuç, karnabahar parçaları), meyve lere (çilek ve kiraz gibi ürünlere) başanlı bir şekilde uygulanmaktadır. Özel likle bezelye gibi oldukça uniform bir şekle sahip ürünlerin dondurulmalannda minimal verim değerinin kg/h olarak bezelye bazında ifade edilmesi şa şırtıcı olmamalıdır. Bu sistemin avantajlarının yanında fanlar için harcadığı elektrik enerjisi oldukça yüksektir. Kullanılabilir dondurma kapasitesi 486 kW, kapasitesi 5t/h olan bir dondurucuda havanın sirkülasyonu için gerekli enerji 152 kW olup toplam yük 638 kVV ve verim %76 olarak saptanmıştır. Son gelişmeler özellikle enerji miktannı azaltmaya ve ekipmanın çalışma sisteminin her türlü ürüne uygulanmasına yönelik olarak sürmektedir. Akış kan yatak alanının geniş olduğu taşıyıcı bantlı sistemler ise özellikle hassas ve nemli ürünlerin bireysel dondurulması için uygun olan sistemlerdir. Bu nun yanında basit bir fludizasyon sistemi bir taşıyıcı bant ile kombine edile rek ve her bölümdeki donma hızlan ayarlanarak kullanılabilir. Bu yolla, ürü nün özelliklerine göre çalışma sistemi de değiştirilebilir. Akışkan yatak bölü müne paralel olan ikinci kısımdaki hava akımından faydalanarak ve bu bö lüme bazı ek üniteler ilave edilerek tam dondurulamayan ürünler de bu şe kilde dondurulur. M e y v e ve sebze \ girişi Dondurulmuş u - , meyve ve a: -••:T:b|sebze ç ı k ı ş ı l^xrıxıxixi^>^ 1. 2. 3. 4. 5. Besinin ısısal orta noktasının sıcaklığı, Besinin yüzey sıcaklığı, Besin taşıyıcı bandın üzerindeki hava sıcaklığı, Soğuk havanın ortalama sıcaklığı, Band altından üflenen havanın sıcaklığı. ŞEKİL 12. Bir akışkan yataklı dondurucunun kesiti. "' â l Kontakt (Temas) Metoduyla Dondurma Dondurulacak ürünler genellikle metal plakalann üzerine konur ve direkt olarak soğutkan ile dondurulurlar. Bu yöntemin avantajı ara dondurma orta mına veya dondurma ortamı için geçiş bölümüne sahip olmamasıdır. Böyle ce, ürün ve soğutkan sıvı arasındaki sıcaklık farkı daha az olur ve sonuçta daha yüksek ısı transfer katsayılan elde edilir. Bu da hava sirkülasyonuna ihtiyaç göstermeksizin enerjiden tasarruf etmek anlamına gelir. Günümüzde 60 yıl önce geliştirilmiş bu sistem geniş olarak kullanılmak tadır. Bununla beraber, bu sistemde; genelde belli bir geometrik şekle sa hip ürünler ya dondurucunun bir ya da iki yüzüyle temas ettirilerek dondur ma işlemi yapılır (ŞEKİL 13). 1. 2. 3. 4. 5. Hidrolik silindir Sıvı ayırıcı Sıcak gaz defrostu Hareketli kısım Bağlantı elemanı 6. Dondurucu plaka 7. Ray 8. İzoleli kabine 9. Emme çıkışı 10. Valf 1 1 . Sıvı girişi Şekil 13. Plakalı dondurucunun kesiti 3.2.3.2 Kriyojenik sistemler Gıdaların dondurulmasında en çok kullanılan sıvı soğutkanlar LN2 LCOg'dir (PALA, 1988 b). Son zamanlarda geliştirilen ve pahalı ürünlerde kullanılan R12 de dondurma işleminde kullanılmaktadır. Sıvı azotla dondurmada, soğutkanın dondurulacak ürün üzerinde buhar laşmasının sağlanmasıdır. LNg ile çalışan tüm cihazlarda buharlaşma so nucu oluşan gaz, gıdanın önsoğutulmasında kullanılmaktadır. Ön soğutnna Yoğun soğutnna Püskürtme Fan B e s i n girişi | ^ ^ Sıcaklık dengelenmesi Sıvı azot gınş, <^ A z o t g a z ı emici fan ŞEKİL 14. Sıvı soğutkanlı dondurma sistemi Şekil 14'de LN2 ile çalışan bir dondurucu şematik olarak gösterilmiştir (ANON, 1982/a). Dondurucuya giren gıda maddesi dondurucunun ilk bölü münde sıcaklığı düşürülmekte ve donmaya hazırlanmaktadır. Daha sonra donmaya başlamakta ve LN2 püskürtülerek dondurulmaktadır. Dondurucu nun son bölümünde gıda içerisinde oluşan sıcaklık farklılıklan giderilerek dengelenmekterdir. Çizge 8'de LN2 ile dondurulan bir gıda maddesindeki sıcaklık profilleri görülmüktedir.Tünel dondurucusunun önsoğutma bölümünde yüzey ısı transfer katsayısı :18-23W/m2 değişirken, püskürtme bölümünde 175/ Wm2 X ' y e ulaşmaktadır. Püskürtme bölümünde LN2'nin doğrudan dondu rulacak gıda üzerinde buharlaşmasının sağlanması gereklidir. Herhangi bir nedenle LN2'nin gıda ile temas etmesi halinde donma süresi uzamakta ve cihazın kapasitesi düşmektedir. 50 • c 0 -50 -100 1 . ürünün orta noktası 2. Ürünün dış yüzey sıcaklığı 3. Ürünün son sıcaklığı -150 A: Ön soğutma bölgesi B: Yoğun soğutma C: Püskürtme bölgesi D: Sıcaklık dengelenmesi -200 ÇİZGE 8. LN2 ile dondurulan bir gıda maddesinin sıcaklık profilleri Gıdaların soğutulmasında ve dondurulmasında LCO2 kullanımı giderek artmaktadır. CO2 normal atmosfer basıncında katı ve gaz formunda bulun makta ve -78.5 °C'nin altında -20 °C'den -30 X ' y e kadar sıvı olarak don durma işleminde kullanılmaktadır. Bu koşullardaki sıvı CO2 normal basınca genleştirildiğinde %49'u gaz ve %51'i katı CO2 (Kurubuz) haline dönüşür. Bu durumda yan yanya süblimasyon enerjisi soğutma veya dondurmada kullanılabilir. Diğer yarısı da ortamdaki ısıyı buharlaşarak çeker ve gaz ola rak emilir. Süblimasyon ve -10 ""C veya -5 ""C'ye kadar ısınmasıyla, toplam entalpisi ortalama 340 kJ/kg-LC02Vö ulaşmaktadı. LN2ve LC02'nın gıdaların dondurulması işleminde kullanımının sağladı ğı avantajlar: LN2 ve LCO2 ile dondurmada basınçlı hava dondurmaya bazı avantajlan bulunmaktadır. Bu avantajlar özellikle şu noktalarda toplanmaktadır: a) Soğutkan sıvılarla gıda maddesi arasında büyük sıcaklık farkı nede niyle hızlı bir dondurma işlemi gerçekleşmekte ve doku hücrelerinde küçük buz kristalleri oluşturulmaktadır. Böylece özellikle yavaş donmaya duyarlı gıdaların dondurulmasında büyük yarar getirmektedir. b) Sıvı soğutkanlarla dondurmada hızlı yüzey donması nedeniyle nem kaybı genel olarak %1'in altındadır. Basınçlı soğuk hava ile dondurma sıra sında ürünün ağırlık kaybı %4'e kadar çıkmaktadır. c) İlk yatınm maliyetleri klasik dondurma sistemlerine göre düşüktür. d) Dondurma kapasitesine göre daha küçük bir alana ihtiyaç gösterirler. e) Klasik soğutma ve dondurma sistemlerinde sürekli ve dikkatli bir ba kım büyük önem taşır. Ancak LN2 ve LCO2 dondurma sistemlerinde işletme-bakım kolay ve basittir. Kapasite değişikliğine uyum gösterir. Bu avantajlanna karşın LCO2 sisteminin işletme giderleri LN2 sistemlerine göre daha düşüktür. 3.2.4. Dondurma İşleminde Etkili Parametreler Bugün, üretilen dondurucular, teknolojik açıdan gerekli koşullan rahatlık la karşılayabilmektedirler.Çizelge 17'de, yukanda sıralanan dondurma yön temlerindeki ısı transfer katsayıları görülmektedir. ÇİZELGE 17. Dondurma yöntemlerindeki ısı transfer katsayılan Dondurucu Tipi Hareketsiz hava Hava dolaşımlı (hava hızı 2.5m/s) Hava dolaşımlı (hava hızı 5.5m/s) Akışkan yatak (hava hızı 2.5m/s) Plakalı dondurucu Daldırmalı dondurucu R12 (buharlaşan) Buharlaşan azot Isı Transfer Katsayısı ( W / m ^ X ) 5 15 25 100 500 800 1000 1500 Donma Hızı : Gıdaların donma hızlan ve süreleri, kullanılacak olan makinalann kapa sitelerinin seçiminde önemli veri olarak ölçüt alınır. Aynca donma hızı, gı danın tekstürel özelliklerine önemli ölçüde etki yapar; oluşacak olan kristal lerin büyüklüğünü belirler. Hücre parçalanması, proteinlerin denatürasyonu ve yağ damlacık membranlannın değişmelerinde yine donma hızı etkilidir. Dondurma işlemi sırasında su difüzyonu ve buz oluşumu: Ürün dokusundaki su, tuz çözeltisi formundadır. Hücreler arasındaki su da ise tuz içeriği daha düşüktür. Bu nedenle donma daha yüksek sıcaklık larda başlamaktadır. Hücreler arası boşluklarda buz oluşmaya başladığın da, tuzların konsantrasyonu artmakta, dolayısıyla çözeltinin donma sıcaklı ğı düşmektedir. Bu sırada osmotik basınç hücrede, tuz konsantrasyonunun değişimine göre bilerlenir. Hücredeki su, hücreler arası boşluğa doğru os motik basıncın etkinliği ile difüzyonla geçişi başlar. Yani dondurma işlemi sırasında oluşan osmotik basınç, suyun hücre dışına difüzyonuna neden 0lur, ürün dondurulurken işlem kesilirse, hücrelerden hücreler arası boşluğa doğru difüze olan su, sızma kaybı olarak dışarı çıkar ve ürünün görünüşü ile kalitesini bozar. Buna karşılık hızlı dondurma işleminde, suyun hücreler arası boşluğa geçişi minimuma düşer ve hücrenin şekli özgün şekilde ko runmuş olur. Yukanda açıklanan nedenlerden dolayı dondurma tekniğinde, donma hı zının hesaplanması büyük önem taşımaktadır. Isı transferinin temel ilkelerinin yanında özgül ısı ve ısı iletkenlik katsayılan gibi madde özellikleri donma hızının ve süresinin hesaplanmasında önemlidir. Bu maddesel özellikler, gıda maddesinin içeriğine göre değiştiği gibi, donma sırasında oluşan buz oranıyla da farklılık gösterirler. Genel olarak donma hızı iki şekilde tanımlanmaktadır. Besin içerisindeki belli bir noktadaki birim zamandaki lineer sıcaklık düşmesi, lokal donma hı zı olarak tanımlanmaktadır. Birim (Kelvin/Dakika)dır. Endüstriyel uygulama da daha çok integral donma hızı kullanılmaktadır. întegral donma hızı, bir izotermin bezin içersindeki hareket hızını tanımlamaktadır. Birim olarak cm/ saat alınmaktadır. Bu donma hızı birçok ülkede ve Uluslararası Soğuk Tek niği Enstitüsü'nün önerdiği gıda normlannda kullanılmaktadır. Ortalama in tegral donma hızlarının pratikteki uygulamasına bakacak olursak şöyle bir çizelge ortaya çıkmaktadır: Ortalama integral Donma Hızı 5 1 -5 0.2-1 0.2 (cm/h) Çok hızlı donma Hızlı donma Yavaş donma Çok yayaş donma Donma hızı üzerinde konuyu daha da genişletmek mümkündür.Bugün endüstriyel uygulamada istenilen donma hızını gerçekleştirmenin mümkün olduğunu belirtmekle yetineceğim. Ancak besinlerin donma hızına göster dikleri duyarlıklanna göre dört ana grupba aynlırlar: 1. Birinci gruba giren besinlerin kalitesinde donma hızı herhangi bir etki yapmamaktadır. Yüksek oranda kurumadde içeren bezelye, yağlı et gibi besinler, bu gruba girmektedir. 2. ikinci gruba giren besinlerde donma hızı minimal hızın (0.5 - 1 K/dak) altına düşmemelidir. Daha yüksek donma hızı kalitede iyileşme getirme mektedir. Balık, ağsız et, nişasta ve un bazlı hazır yemekler de bu grup içinde sayılabilir. 3. Üçüncü gruptan artan donma hızı ile kalitesi iyileşen besinler toplan mıştır (3-4 K/dak. veya daha yüksek). Çilek, havuç, taze fasulye gibi daha çok meyve ve sebzeler bu gruba girerler. 4. Yüksek donma hızmm kalitede önemli iyileşme getirdiği besinler: An cak bu gruptaki besinlerde sıcaklık gerileme oluşması nedeniyle hücre ya pılarında çatlamalar meydana gelebilmektedir. Domates ve salatalık bu gruba giren besinler sırasında sayılabilir. Görüldüğü gibi donma hızının her besine göre ayarlanması sözkonusudur. 3.2.5. Dondurulmuş Gıdalann Paketlenmesi Genel olarak gıdaların paketlenmesi, dış etkenlerden korunması ama cıyla üretimden tüketime kadar geçen sürede niteliklerinin değişmesini kıs men veya tamamen önleyen, renk ve şekil bakımından alıcının ilgisini çeke bilen maddelerle bozulmalannın önlenmesi ve niteliklerinin korunması için tekniğine ve amacına uygun bir şekilde sargılanmasıdır. Paketleme koşulla rı ile paketleme materyallerinin özellikleri ile gıdalann kalitelerinin korunma sı arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle gıdaların paket lenmesinde kullanılan maddelerin özzellikleri iyi bilinmeli ve amaca göre se çilmelidir. Dondurulmuş gıdalann paketlenmesinde kullanılan ambalaj maddeleri nin özellikleri şu şekilde sıralanabilir: 1. Gıda maddesiyle herhangi bir kimyasal etkileşime girmemelidir. Özel likle koku ve toksit etkileri olmamalıdır. 2. Su buhan, oksijen ve yabancı kokulan geçirmemelidir. Geçirgenlik özellikleri paketlenen gıda maddesine ve öngörülen depolama süresine göre değişiklik gösterebilir, örneğin iyi bir ambalajlama materyalinin su buhan geçirgenliği 20 ""C ve % 75 bağıl nemde 0.2-0.5 g/m^ düzeyine geçmemeli dir. Aynca yağlı gıdalarda oksijen geçirgenlik mümkün olduğu kadar düşük olmamalıdır. 3. Otomatik paketleme uygun ve mekaniksel etkilere dayanıklı olmalıdır. 4. Kolay açılabilmeli ve iyi bir görünüşe sahip olmalıdır. 5. Et ve yağlı gıdalann paketlenmesinde ışığı geçirmeyen maddeler kul lanılmalıdır. 6. Ucuz olmalıdır. Dondurulmuş gıdalann yüzeylerinde yüksek oranda su niceliğine tekabül eden bağıl nem düzeyi %98'in üzerindedir. Depolama sırasında bağıl ne min düşük olması, gıda yüzeyinden süblimasyon yoluyla nem kaybına ne den olur. Gıdanın yüzeyindeki buz katmanının ortam havasına süblime ol ması sonucu, gıdanın yüzeyi kurumaktadır. Yüzeyde poroz bir katmanın oluşması, gıdanın kalitesini düşürmektedir. Depoama sırasında gıda yüze yinde meydana gelen süblimasyonu ve buna bağlı olarak ortaya çıkan ku rumayı engellemek için deponun bağıl nemini yüksek tutmak masraflı ol- maktadır. Böylece bağıl nem düzeyi %90'ın altında kalmaktadır. Gıda ve hava nemi arasında oluşan su buharı basınç farkı sonucu gıdada "don ya nığı" olarak da bilinen yüzey kuruması meydana gelmektedir. Genel olarak dondurulmuş depolamada ortam nemi %50-80 arasında değişmektedir. Et gibi yüksek oranda su içeren gıdalarda su buhan basıncı ki bu pratik olarak doygunluk basıncına tekabül etmekte, sıcaklığın +20 ""C'den -20 ""C'ye düşürülmesi ile su buhan basıncı 17.54 Hg-mm'den 0.7 Hg-mm'ye kadar düşmektedir. Böylece yüzden buharlaşmanın -20 ""C sı caklıkta +20 X ' d e n 23 katı daha fazla olduğu görülmektedir. Gıdalann yü zeylerinde meydana gelen süblimasyonun hızı, havanın nemi ve sıcaklığı nın yanında hava hızı ile de yakından ilgilidir. Dondurulmuş gıdalann su buhan geçirgenliği olmayan bir ambalajla pa ketlenmesi sonucu, paket içerisinde gıdadan sublime olan nemle belli bir nem dengesi oluşur. Böyle bir denge sabit sıcaklıkta devam eder. Depo sı caklığının değişmesiyle paket içersindeki nem dengesi bozulur. Örneğin 20 X olan sıcaklık 16 ""C'ye yükselirse, hava nemi doygunluktan doymamış duruma gelir. Böylece gıda yüzeyindeki buz kristalleri ve paket içersinde bulunan büyük kristaller süblime olurlar ki bu işlem hava nem içeriğinin 0.88'den 1.28 g/m^ niceliğine, -16''C'deki doygunluk durumuna erişinceye kadar devam eder. Bu olayda toplam buharlaşan 0.4 g/m^ su, sıcaklığın düşmesiyle paket içersinde tekrar buz kristallerine dönüşecektir. Depoda meydana gelen sıcaklık değişmeleri sonucu, pakette yukarıda açıklanan olay tekrarlanacaktır. Paketlerde karlanmanın olması buradan kaynaklan maktadır. 3.2.6. Dondurulmuş Depolama Dondurulmuş ürünler -18 ""C'de depolamaya alınırlar. Bu sıcaklık ürün çeşidine ve amaçlanan depolama süresine göre yükseltilebilir veya düşürü lebilir. Çizelge 18'de bazı gıdalann depolama süreleri verilmiştir. ÇİZELGE 18. Bazı önemli dondurulmuş gıdalann depolama süreleri GIDA Şeftali, kayısı Vişne, çilek Taze fasulye Bezelye Karnabahar İspanak Havuç Et (parça) Et (kıyma) Kanatlı etleri Balık (yağlı) Balık (yağsız) Tereyağ Depolama Süresi -18°C -25°C 12 18 15 18 15 18 18 12 10 12 4 8 8 18 24 24 24 24 24 24 18 12 24 8 18 12 (Ay) -30°C 24 24 24 24 24 24 24 24 12 24 12 24 15 3.3 DONDURARAK KONSANTRE Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde uygulanan diğer bir soğuk tekni ği uygulama yöntemi de, sıvı gıdalann dondurarak konstre işlemidir. Akış kan gıdalann özellikle portakal, kahve konsantrelerinin üretilmesinde don durarak konsantre işlemi başarı ile uygulanmaktadır. Bu yöntemle gıda maddesinin özelliği bozulmamakta, kalitesi korunmaktadır. Uygulanan işle min sıcaklığının düşük olması, kalitenin korunmasında önemli rol oynamak tadır. Ayrıca aroma maddelerinin ayniması da gerekmemekte ve tüm aro ma maddeleri, konsantrenin içersinde kalmaktadır. Bu olumlu yönlerine kar şın, dondurarak konsantre işleminde kuru madde niceliği ancak %45'e çı kan labilmektedir (PALA ve BIELIG, 1978; SAYGI, 1987). 3.3.1. Çalışma İlkesi Akışkan gıdalann kısmi kristalizasyonu sağlandıktan sonra, buz ve kon santrenin ayırma işlemi dondurarak konsantre olarak bilinmektedir. Kısmi kristalizasyon, iki yanda daha çok komponentli kanşımın su içeriğinin don durularak buz kristallerine dönüştürülerek sıvı ve katı evre olmak üzere iki evreye getirme işlemi olarak tanımlanabilir. Bu durumda dondurarak kon santre işlemi iki aşamada gerçekleşmektedir. Bunlar kristalizasyon ve katı sıvı ayırma işlemleridir. Şekil 15'de dondurarak konsantre düzeni şematik olarak gösterilmiştir. Buz ve konsantre kanşımı dondurma işlemi uygulanarak kristalizatörde elde edilir. Kullanılan sistemlerde, kristalizatöre karıştırma tankı eklenmek tedir. Böylece daha büyük buz kristallerinin elde edilmesi mümkün olmakta dır. Separatörde buz ve konsantre ayrılmaktadır. Konsantre Besleme tankı Pompa > sa -M- Akış ölçer Buz Sıyırılıcı Separator ısı değiştiricisi Şekil 15 Dondurarak konsantre düzeni Kullanılacak olan aygıtların kapasitesi ve yatırım maliyeti, ayrılacak olan buz oranına göre değişir. Buz kristallerinin ayniması sırasında ortalama %riik bir kayıp sözkonusudur. Dondurarak konsantre işleminde akışkan gı dalar önce soğutulur ve daha sonra sıcaklığı donma noktasının altına indiri lir. Bu işlem için gerekli enerji niceliği hesaplama yanında bir diyagram yar dımıyla da bulunabilir. Bu amaçla kullanılacak meyve ve sebze sulan için bir diyagram Çizge 9'da verilmiştir. 15 20 25 30 2>5 45 50 55 ÇİZGE 9. Meyve ve sebze sularının entalpi diyagramı Verilen bu diyagramla, örneğin % 45 kuru madde içeren bir meyve suyu nun sıcaklığmm 20 °C'den -18 ^C'ye indirilmesi sırasında 48 kcal/kg entalpi farkı ortaya çıktığı saptanabilmektedir. Bu sıcaklık düşmesi sonucu meyve suyunda %50 oranında buz oluştuğu da yine verilen diyagramda bulunmak tadır. Bu diyagramda herhangi bir dondurarak konsantre düzeninin basamaklannı izlemek mümkündür. Çizge 7'de iki basamaklı bir düzenin entalpi değişimi gösterilmiştir. Donma noktası -1.3 °C ve kuru madde içeriği %12 olan bir meyve suyunun sıcaklığı -2.9 ''C'ye düşürülürse; bu aşamada olu şan buz kristallerinin ayrılmasıyla meyve suyu konsantrasyonu %23'e yük selmektedir. Bu ayırma işleminde sıcaklık sabit kalmaktadır. İkinci aşama da bu meyve suyunun -7.2 °C'ye soğutulması sonucu: konsantrasyonu %40'a ulaşmaktadır. Pratik uygulamalarda, her iki basamakta oluşan buz oranı, başlangıçtaki akışkan besin niceliğinin %40-55 düzeyinde olması istenir. Daha yüksek bir buz konsantre karışımı çok viskoz olacak ve böylece pompalama işlemini çok güçleştirecektir. 3.3.2. Kristalizasyon Dondurarak konsantre işleminde kristalizasyonun büyük önemi vardır. Çünkü kullanılan düzenin verimliliği ve buz-konsantre ayırımı kristalizasyon işlemi ile belirienmektedir, optimal buz kristal büyüklüğü, kristalizasyon ko şullan ve konsantrasyonla yakından ilgilidir. Kristallerin mümkün olduğu ka dar büyük ve aynı boyutlarda olması, işlemin etkinliğinin artırılmasında önemli rol oynar. Kristallerin oluşumunda iki aşama gözlenmektedir. 1. Kristallerin formasyonu 2. Kristallerin büyümesi. Kristallerin formasyonu, çözeltinin veya akışkan besinin donmaya başla ma aşamasıdır. Kristallerin oluşması çok küçük kristal hücrelerinden ya da kritik kristallerden başlamaktadır. Kristal hücresi ya da kristal kristal, ortam da kristal olarak büyüme ya da kaybolma şansı aynı olan ristal anlamına kullanılmaktadır. Genel olarak akışkan besinlerde artan kuru madde içeriği ile kristal oluşumun hızı yükselmektedir. Kristal hücrelerinin oluşumundan sonra büyüme aşaması başlar. Düşen sıcaklığa koşut olarak kristaller bü yür. Ancak sıcaklığın çok düşmesi kristal büyüme hızını yavaşlatır. Kristalizasyon işleminin indirek olarak valsli dondurucular ve sıyıncılı ısı değiştiriciler kullanılmaktadır. Paslanmaz çelikten yapılmış olan valslerin içi soğutkan bir sıvı yardımıyla soğutulur ve vals yüzeyine yayılan akışkan be sin dondurulur. Daha sonra kazıyıcı bıçaklar yardımıyla buz katman vals yüzeyinden uzaklaştınlır. Buz katmanının kalınlığı 1-2 mm'dir. Bu tip don durucuların spesifik verimleri uygulanabilen büyük sıcaklık farkı nedeniyle yüksektir ve hızlı bir donma sağlariar. Hareketli Yaylı Sabit Şekil 16. Sıyırıcılı ısı değiştiricilerinde bıçak yerleşimi Sıyırıcılı soğutucularda ceketli boru şeklindedirler ve iç kısımda sabit ya da hareketli sıyıncılı bıçaklan olan bir rotordan oluşurlar (Şekil 16). Boru nun dış kısmında, soğutkan sıvı dolaştınlır ve bu tip dondurucularda ısı transfer katsayısı çok yüksektir. Aynca kristal oluşumunun kontrollü koşul larda gerçekleştirilmesi mümkündür. Genel olarak kristal büyüklükleri 0.4-2 mm arasındadırlar. Kristallerin belli bir büyüklüğe erişmeleri için önce çok kısa bir dondurma işlemi uygulanır ve daha sonra küçük ve büyük krisatller kanştınlır. Bu iş lem en az 30 dakika sürdürülür. Küçük kristallerin daha düşük erime sıcaklıklanna sahip olması nedeniyle eriyerek büyük kristallerle birleşirler. Böyle ce kristaller belli bir büyüklüğe ulaşıriar. Bu işlem sırasında erime enerjisi ile kristalizasyon enerjisi dengelenir (Şekil 17). ürün Ürün Kristalleri Pompa Şekil 17. Dış soğutmalı adyabatık çalışan kristaliratörün şeması Kombine yöntem: Bu yöntemde yukanda açıklanan yöntemler kombine edilmektedir. Pres-yıkama kolonu ve santrifüj-yikama kolonu yöntemleri kombine olarak kullanılmaktadırlar. 3.3.3. Buz konsantre ayırma Dondurarak konsantrenin son aşaması, buz-konsantre ayırma işlemidir. Ayırma işleminin etkinliği bu konsantre yönteminin ekonomikliğini belirler. Buz-konsantre ayırma işleminde esas olarak üç yöntem bulunmaktadır: 1. Mekaniksel ayırma Presleme-Santrifüj 2. Yıkama kolonu ile ayırma 3. Kombine yöntem Presleme ile buz-konsnantre ayırmada: Şekil 18'de görüldüğıü gibi bir piston kanşınca etki yaparak sıvı evrenin presin gövdesinde bulunan delik lerinden dışarı çıkanlır ve buz parçalarında ön taraftan ortamdan uzaklaştı rılır. Bu yöntem şarap ve meyve sulannın konsantrasyonunda kullanılmış tır. Bu ayırma işlemine sıvı evrenin kaybı %7'ye kadar çıkabilmektedir. Buz - konsantre karışımı Şekil 18. Filtre-Buz presinin çalışması Santrifüjle ayırma: Buz-konsantre kanşımında, aralanndaki yoğunluk far kı nedeniyle, 1000 katı yer çekimi ivmesi uygulanarak ayırma gerçekleştiri lir. Ayırma işleminin etkinliği kristal şekil ve büyüklüğü ile konsantrasyonun viskozitesine bağlıdır. İyi bir ayırma için kristallerin mümkün olduğu kadar büyük olması istenir. Bu ayırma işleminde de kayıplar, konsantrenin kuru madde içeriğine bağlı olarak %5'i kadar yükselebilmektedir. Yıkama Kolonu: Buz-kristal ayırma işlemi için en uygun yöntem, yıkama yöntemidir. Bu yöntemde aroma kaybı olmamakta ve konsantre kaybı mini mum düzeye inmektedir. Yıkama kolonlarında esas olarak üç bölge bulun maktadır: Filtrasyon, rektifikasyon ve erime bölgesi (Sekili9). Buz konsantre kanşımı basınçla kolonun girişinden verilir. Kolonun çıkış yeri eriyen suyun çıkmasına olanak verecek şekilde yapılmıştır. Kolon içer sinde belli bir sıcaklık, basınç ve konsantrasyon farkı yaratılmaktadır. Kolon içerisindeki sıcaklık farkı, ısıtıcı düzen yardımıyla gerçekleştirilmektedir. En büyük sıcaklık artışı kolonun rektifikasyon bölgesinde meydana gelir. Sı caklık değişimi erime bölgesinde de görülür. Kolondaki konsantrasyon farkı evre diyagramına göre sıcaklık farkından kaynaklanmaktadır. Basınç farkı kolon içerisinde belli bir hareketin sağlanması için sabit tutulmaktadır. Ko lon içersinde aynlan konsantre bir filtreli kapaktan dışan alınır. Bu yolla buz-konsantre ayırmada %0.2'den daha az oranda konsantüre kaybı ol maktadır. Meyve Suyu tankı soğutucu Buz - konsantre karışımı pompa Konsantre Sıkıştırılmış Buz yatağı 1 Basınç Kontrolü 2 Sıcaklık Kontrolü 3 Akış kontrolü Saf su Şekil 19. Bir dondurarak konsantre düzeninin şeması (Phillips yöntemi) 3.3.4. Dondurarak konsantrenin teknolojik önemi Akışkan gıdalann kurumadde içerikleri ve bu yöntemle %40-45'e kadar çıkanlabilmektedir. Artan konsantrasyonla viskozite de yükselmekte ve böylece kristalizatörün ve ayırıcıların kapasiteleri de düşmektedir. Ayrıca %40'ın üzerinde kurumadde içeren buz konsantre kanşımının pompalan ması da mümkün olmamaktadır. Dondurarak konsantre işlemi, esas olarak kahve ve çay ekstraktlannın elde edilmesinde, meyve ve sebze sulannın konsantrasyonunda uygulama alanı vardır. Ayrıca tatlı su elde edilmesinde, bira ve şarabın alkol niceliği nin artınimasında da kullanılmaktadır. Dondurarak konsantre işleminin ilk yatınm maliyetinin ve işletme masraflannın yüksek olması, bu yöntemin yaygın olarak kullanılmasını engelle mektedir. Kalitenin korunması amacıyla uygulanan en iyi konsantre yönte midir. Portakal suyu konsantresi gibi değerli ürünlerin elde edilmesinde kul lanılmaktadır. 4. SOĞUK ZİNCİR KAPSAMINA GİREN ÜRÜNLER Soğuk zincir sistemi içerisinde işlem görmekte olan gıdalar esas olarak ve tüketicilerin beklentilerini karşılama amacıyle belli bir kalitenin korunma sı amacıyle üretimden tüketim aşamasına kadar belli bir sıcaklık profilinde tutulması gereklidir. Bu gıda grupları içerisinde et, balık, süt ve mamulleri ile meyve ve sebze bulunmaktadır. Soğuk zincir sistemine giren gıda sanayii sektörlerini tanımakta yarar bu lunmaktadır (ANON, 1983; 1984a ve b; 1985; 1987; 1988; 1989a. b ve c; 1990c; 1990g; 1991g; KİLERCİOĞLU, 1991; ULUSOY, 1991; URAS, 1985a ve b, 1989, 1990, 1991; ÜLGÜRAY, 1986, 1990a ve b). 4 . 1 . DONDURULMUŞ MEYVE VE SEBZE SANAYİİ Dünyada giderek yaygınlaşan ve gelişen, soğuk tekniğinin gıda sanayi inde kullanılması, ülkemizde de son yıllarda büyük önem ve ilgi kazanmaya başlamıştır. Dondurulmuş meyve ve sebze şoklama odaları adı verilen don durma tünellerinde yüksek hava hızı altında dondurulması ile elde edilmek tedir. Taze meyve ve sebzeler bazı ön işlemlerden (ayırma, temizleme ve yıkama, kesme, doğrama, çekirdek çıkarma, gerektiğinde haşlama vs. gibi) geçirildikten sonra -40 ""O sıcaklıktaki şoklama odalannda dondurulmakta ve -18 °C sıcaklıkta depolanmaktadır. Bu özellikler gözetilerek hazırlanan meyve ve sebzeler uzun süre bozulmadan korunabilmektedir. Türkiye'de dondurulmuş meyve sebze sanayii 1970'li yıllarda yalnızca ihracata dönük olarak başlamıştır. 1980'lerde üretim yapan firma sayısı art mış ve üretim 1985 yılından itibaren hızlı bir gelişme göstermiştir, sektörde faaliyet gösteren birçok fabrikada aynı zamanda dondurulmuş deniz ürünle ri ve balık üretimi de yapılmaktadır. Bu sektörde halen üretim yapan 15 tesis bulunmaktadır. Bu tesislerin bazılan konvansiyonel dondurma tekniği ile üretim yaparken, 7 tesis lOF tekniği ile üretim yapmaktadır. 1987 yılında gerçekleştirilen üretim 17400 ton dolaylarında olurken kapasite kullanım oranı, % 57 olarak gerçekleş miştir. Üretimde 1988 yılında önemli ölçüde artma olmuştur. Nitekim bu yıl da üretim 37.000 tona yükselmiş ve kapasite kullanım oranı %72'ye ulaş mıştır. Devreye giren yeni tesisler ve IQF sistemleriyle dondurulmuş gıda üretim kapasitesi 1991 yılında 110.000 ton/yıl'a yükselmiştir. Geçmiş son iki yıla ait dondurulmuş meyve sebze işleme sektörüne ait üretim miktarlan ve kapasite kullanım oranlan Çizelge 1'de verilmiştir. ÇİZELGE 1. Meyve-sebze işleme sektörüne ait üretim miktarlan ve kapasite kullanım oranları Dondurulmuş meyve (Ton) Dondurulmuş sebze (Ton) Dondurulmuş patates (Ton) Kapasite kullanım oranı (%) 1990 1991 17.000 22.000 14.335 73 19.000 25.000 24.700 75 1992 (Tahmin) 22.000 30.000 30.000 76 Son yıllarda dondurulmuş meyve sebzeye yurtiçi talebinde de önemli bir artış gözlenmektedir. 1989 yılında üretimin %6-7'si iç pazarda tüketilmiştir. Yaptığımız incelemelere göre yurtiçi pazann ileriki yıllarda daha da gelişe ceği anlaşılmaktadır. Sektörde üretimin %95'i ihracata dönüktür. Nitekim 1988 yılında üretimin tamamına yakın bölümü ihraç edilmiştir. Dondurul muş meyve-sebze üretiminin dünyada her yıl gelişme gösteren bir pazan vardır. Dondurulmuş patates ürünleri dışında dünya donmuş sebze tüketimi yılda 3-3.5 milyon ton, donmuş meyve tüketimi ise 2-2.5 milyon ton düzeylerindedir. İstatistiklerde ayn gruplarda incelenen patates ürünlerinin tüke tim düzeyi ise 3-3.5 milyon tondur. Tüketim açısından en büyük pazar ABD'dir. Bu ülkeyi, İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya ve Fransa ve İtalya izlemektedir. Türkiye'nin dondurulmuş meyve sebze ihracatında özellikle son yıllarda önemli artışlar olmuştur. İhracatta 1986 yılında 1985'e kıyasla %55 oranın da bir yükselme gözlenmiştir, ihracatın yapıldığı en önemli dış pazar Batı Avrupa ülkeleridir. Dondurulmuş meyve ve sebze ihraç potansiyeli çok yüksek olan ürünler dir. Kullanılan teknolojiler, yeni bir üretim dalı olması nedeniyle modern ve diğer üretici ülkelerin teknolojilerine uygundur. Ham ve yardımcı maddelerin tamamı yurt içinden karşılanmaktadır. Ancak standart kalitede ve sürekli hammadde temini sektörün başlıca sorunudur. Özellikle hybrid tohum kulla nılarak yapılacak sözleşmeli ekimler, bu sorunu büyük ölçüde çözümleye cektir. Dondurulmuş meyve-sebze ihracatına ilişkin veriler. Çizelge 2 görül mektedir. Dondurulmuş meyve-sebze tüketiminde Türkiye'de önemli bir hareket lenme görülmektedir. Tüketicinin bilinçlenmesiyle ileriye dönük olarak don durulmuş gıda tüketimindeki artış daha da belirginleşecektir. Burada uygu lanacak olan soğuk zincir sistemi ve bu çerçevede üretimden tüketime sıcaklık profilinin amaçlanan düzeyde gerçekleşmesi, kalite güvenliği açı sından büyük önem taşımaktadır. ÇİZELGE 2. Dondurulmuş meyve-sebze ihracatı 1990 Dondurulmuş meyve Dondurulmuş sebze Dondurulmuş patates Döviz geliri (1000 dolar) 15.732 21.073 8.168 46.064 1991 18.658 23.099 10.324 49.117 1992 (Tahmin) 21.000 28.000 15.000 1991 yılında dondurulmuş sebze ve meyve ihracatının hemen hemen ta mamı AT ülkeleri ve EFTA ülkelerine yapılmıştır. Dondurulmuş patateste ise %80 AT ülkelerine, özellikle Yunanistan'a ve %20 Ortadoğu ülkelerine ihracat yapılmıştır. Yunanistan ve Ortadoğu ülkelerinde kurulu ABD orijinli fast-food zincirine dondurulmuş patates ihracatı Türkiye'den yapılmaktadır. Bu konuda üretim yapan bir firma, gerek kalite, gerekse üretim teknolojisi açısından kendisini kanıtlayarak, bu pazarlara yapılan ihracatı gerçekleştir mektedir. AT ülkeleri için yapılan bir araştırmaya göre 1993 yılında dondu rulmuş ürünler pazarının 46.3 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşacağı tah min edilmektedir. Türkiye'nin 1991 yılında gerçekleştirdiği ihracat değeri, bu pazann %0.1'i düzeyindedir. Dolayısıyla kaliteye ağırlık verilmek şartıyla, Türk mallarının bu pazarlarda satış olanaklan çok yüksektir. Ülkemizin bu pazarlardan %1'lik bir pay alması, 500 milyon dolarlık bir ihracat büyüklüğü ne ulaşması anlamına gelmektedir. 4.2. SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ SANAYİİ Türkiye, süt hayvanı varlığı bakımından yeterli düzeye sahip olmasına karşın, verimlilik açısından gelişmiş ülkelerin ortalamasının çok altında süt üretimi gerçekleştirmektedir. Bu da özellikle küçük ölçekli işletmelerin hay van beslemedeki bilgi yetersizliği, yeterli sayıda kültür ırklanna sahip olmamalanndan kaynaklanmaktadır. Nitekim, Türkiye'de süt üreten işletmelerin %88'i 9'dan az büyük baş süt veren hayvana sahip bulunmaktadır. İhtisaslaşmamış ve dağınık bir durumda olan bu küçük aile işletmesi ölçüsündeki üretim birimlerinde verimli bir üretim sağlamak kolay olmamaktadır. Süt hay vancılığı tarım işletmelerinde daha çok yan ürün dalı olarak görülmektedir. 1989 yılı tahminlerine göre, Türkiye'de üretilen çiğ süt miktan 7-8 milyon ton civarındadır. Bu üretimin %30-35'i pazara gerek modern tesislerde, ge rekse küçük işletme ve mandralarda işlenmektedir. Halen çalışan veya atıl duran modern tesislerin toplam kapasitesi, pazara sunulan sütün %40'ını işleyebilecek düzeydedir. Geri kalan %60'ı mevsimlik mandralar, küçük iş letmeler ve sokak sütçüleri tarafından işlenmekte ve/veya pazarlanmakta dır. Türkiye'de kurulu çiğ süt işleme kapasitesi Çizelge 3'de verilmiştir. ÇİZELGE 3. Türkiye'de süt ve süt ürünleri kapasitesi (1000 ton) 1990 1991 ÇİĞ SÜT İŞLEME -TSEK - Atatürk Orman Çiftliği - Kooperatifler - Özel Sektör Kuruluşları 857 330 15 200 412 873 308 15 100 452 STERİL SÜT - TSEK, Kooperatifler - Özel Sektör Kuruluşları PASTÖRİZE SÜT - TSEK, Kooperatifler - Özel Sektör Kuruluşları 145 25 120 240 160 80 175 25 150 305 160 145 Çizelge 3'de yer alan modern işletme kapasitesinin %35'i Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu'na aittir. TSEK'nun çiğ süt işleme esasma göre kapasite kullanım oranı 1989 yılında %53.8 iken 1991 yılında %57'ye yükselmiştir. Bu oran 1988 yılında %47 dolaylarında bulunmaktaydı. Toplam süt işleme kapasitesinin de % 44'ü özel sektöre ait bulunmaktadır. Buradan da süt sa nayiinde özel sektör kuruluşlannın payının giderek daha yoğun arttığı anla şılmaktadır. Mevcut süt işleme tesisleri, kapasiteleri, teknolojileri ve diğer karşılaştırılabilir özellikler açısından oldukça karmaşık bir yapı göstermektedirler. Bunlann arasında çok ilkel koşullarda üretim yapan işletmeler de bulunmaktadır. Süt ve mamulleri sektöründe temel ürünlerin yurtiçi üretim miktarlan Çi zelge 4'de görülmektedir. Çizelge 4'den de görüldüğü gibi, yoğurt, peynir ve içme sütü üretimi, en önemli süt ürünleri konumunu almaktadır. En son istatistik verilere göre Türkiye'de 7.9 milyon ton çiğ süt üretilmekte, bunun da ancak 470.000 tonu endüstriyel olarak modern tesislerde işlenmektedir. Buna karşılık 1.896.000 ton çiğ süt, hiç bir işlem görmeden tüketiciye ulaştınlmaktadır. Türkiye'de süt ve mamullerinin tüketimi ile ilgili sağlıklı veri bulmak zor dur. Kurulu tesislerin, üretim ve satış rakamları, sektörün toplam üretim ve tüketimini yansıtmaktadır. Ancak şehirlerde yaşayan 34 milyon nüfus, kişi başına yılda 5 kg pastörize ve sterilize sütü tüketmektedir. Türkiye genelin de kişi başına düşen süt ve süt ürünleri miktarı 111 kg/yıl olarak hesaplan maktadır. Bu tüketimde süt sanayiinin üretim payı 9 kg/yıl düzeyindedir. An cak kişi başına süt ve mamulleri tüketiminin gelişmiş ülkelere göre 1/3 ve 1/ 4 oranında olduğu tahmin edilmektedir. ÇİZELGE 4. Süt ve mamulleri sektörü üretim miktarları (1000 ton/yıl) ÜRÜNLER işlenmiş içme sütü Yoğurt Beyaz peynir Kaşar peyniri Diğer peynirler Tereyağı Süttdzu 1982 1983 1984 1985 1986 67 308 115 27 23.5 103 3.1 79.3 323.2 116.0 28.0 25.0 105.0 3.3 95.2 350.0 121.6 29.5 26.0 107.3 3.2 97.3 380.0 12.0 30.0 25.0 109.6 1.2 96 410 130 31 28 112 1987 116 445 135 32 28 114 KAYNAK: DPT Yıllık Programları Süt ve mamulleri sanayiinin en önemli sorunlannın başında dış ticaret gelmektedir. Süt ve mamulleri sektöründe dış ticaret ile ilgili verilerin genel bir değerlendirilmesi yapıldığında ithalatımızın özellikle süttozu, peynir ve tereyağında son yıllarda büyük artış gösterdiği ve bu ithalatta AT kaynaklı ürünlerin çok önemli biraya sahip olduğu gözlenmektedir. AT stoklanndaki aşın artışlar, topluluğun aldığı çeşitli önlemlerle eritilmesine çalışılması, ih racatta uygulanan sübvansiyonlann sürekli olarak artınimasıdır. İhracatımız değerlendirildiğinde ise, yıllara göre bir miktar artış göster mekle birlikte, yıllık ortalama 5.5-6 milyon dolarlık bir ihracat gözlenmekte dir. Süt ve mamullerinde ihracatın büyük kalemini peynir ve tereyağı oluş turmaktadır. Ülkemiz açısından ise en önemli pazar Ortadoğu ülkeleridir. AT ülkelerine peynir dışında ihracatımız yoktur. Genel peynir ve çökelek ihracatımız içinde ortalama %15 civannda pay alan AT ülkelerine yaptığımız ihracatın da bu ülkelerde yaşayan yurttaşları mıza yöneldiği söylenebilir. Ülkemizin üretimi düşük olmakla birlikte söz ko nusu ürünlerin AT ülkelerine ihracatı, söz konusu ülkelerin uyguladıkları po litikalar nedeniyle hemen hemen olanaksız hale gelmektedir. Türkiye 1989, 1990 ve 1991 yıllannda ihraç ettiği peynir, tereyağı ve yo ğurt miktarlan Çizelge 5'de verilmiştir. ÇİZELGE 5. Süt ürünleri ihracatı (Ton) Peynir Tereyağ Yoğurt Döviz geliri (1000 Dolar) 1989 1990 1991 2.882 165 268 5.800 3.209 126 198 7.800 2.164 110 30 5.800 Esasen çok düşük miktarlarda gerçekleştirilen süt ürünleri ihracatında peynir en önemli ürün olmaktadır. 1990 yılında ihraç edilen peynirin %47'si beyaz peynirdir. Bu ihracat, Avusturya, Romanya ve Rusya'ya yapılmıştır. Türkiye'nin süt ürünleri ahracatında destekleme ve fiyat istikrar fonundan herhangi bir destek verilmemektedir. Buna karşılık AT, peynir ihracatına 2000-2500 dolar/ton sübvansiyon uygulamaktadır. AT ülkelerinde 1989 yılında artmaya başlayan süttozu ve tereyağı stoklannm eritilmesi amacıyla, topluluk dışına yapılan ihracatlarda fiyatlar, %20-25 dolayında düşürülmüştür. Ülkemizde ise son açıklanan ithalat reji mi ile süt ve ürünleri ithalatından alınan gümrük vergileri ve fonlar azaltıl mıştır. Bütün bu gelişmeler Türkiye'ye süt ve ürünleri ithalatını çekici hale getirmiştir. Bu durumda AT ülkelerinin yüksek oranda sübvanse edilen ürünler karşısında ülkemizin dış pazar şansını azaltmıştır. Bu durumda Türk süt ürünleri ancak Ortadoğu ülkelerine ihraç edilebilmektedir. 4.3. ET VE MAMULLERİ SANAYİİ Et ve mamulleri sanayii, et ve ürünlerinin üretimlerinden tüketimlerine kadar tüm aşamalan kapsamaktadır. Türkiye, canlı hayvan varlığı açısın dan önemli bir potansiyele sahiptir. Ancak bu potansiyelden verimlilik bakı mından yeterli ölçüde yararlanamamaktadır. Bunun sonucu olarak kişi başı na tüketilen et miktarı 18-19 kg/yıl gibi oldukça düşük bir düzeyde kalmaktadır. Gerek halkın protein ihtiyacının karşılanması ve gerekse özel likle çevre ülkelere ihracat açısından et üretimi ülkemiz için yaşamsal önem taşımaktadır. Yılda bir milyon ton dolaylannda et üretiminin olduğu hesapla nan bu sektörde, bu üretimin %50 civannda bir kısmının kontrolsüz olarak yapılan kaçak kesimlerden meydana geldiği ve kontrollü olarak yapılan ke simlerin de büyük çoğunluğunun teknoloji ve hijyen açısından geri kalmış tesislerde yapıldığı da bilinmektedir. Ülkemizde et sanayii, 1952 yılında kurulan Et-Balık Kurumu'nun (EBK) kuruluşu ile başlamıştır. Et-Balık Kurumu'nun kuruluş amacında, ülkede hayvan İslahı, kasaplık hayvancılığa yön verilmesi, et ve ürünlerinin tekno lojisinin geliştirilip yönlendirilmesi ve teşvik edilmesi gibi konular bulunmak tadır. Ancak, kurum bu görevlerini günümüzün anlayışına göre yerine geti rememiş ve et sanayiinde yakın geçmişe kadar önemli bir gelişme sağlanamamıştır. Et sanayiinde son yıllarda meydana gelen gelişmeler da ha çok özel sektör tarafından gerçekleştirilmiştir. Et üretim sektöründe kapasiteyi meydana getiren işletmeler EBK, beledi ye mezbahaları ve özel sektör kuruluşlan olmak üzere üç grupta toplan- maktadır.Et ve Balık Kurumu'nun sahip olduğu 27 adet kombinanın kapasi tesi, toplam et kesim kapasitesinin %53'ünü meydana getirmektedir. 1982 yılında yürürlüğe giren 2678 sayılı kanun ile kurulmaya başlanan özel sek tör kombinalannm toplam kapasitelerinin ise 150.000 ton dolaylannda oldu ğu saptanmaktadır. Et kesim kapasitesi bulunan diğer işletmeler, belediye mezbehalan olup, yılda fiili olarak ortalama 300.000 tonluk kesim gerçek leştirdikleri tahmin edilmektedir. Modern kombinalarda emeğe oranla ser maye yoğun ve iş gücü verimi yüksek olmakla birlikte kombina dışındaki kesimlerde emek yoğun bir üretim tekniği hakim bulunmaktadır. Ancak bir yandan EBK ve belediye mezbahalannın düşük rüsum ücretleri, diğer yan dan kaçak et kesimiyle rekabet etme durumu, bu tesislerin çok düşük kapa sitelerde çalışmalanna ve kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalmalanna neden olmaktadır. Et sektörünün alt yapısını değiştirmek için kurulan bu modern tesisler, bugün maalesef kendilerinden bekleneni yerine getireme mektedirler. Çizelge 6'da Türkiye'de et üretimi, ithalat, ihracat durumlarını gösteren rakamlar toplanmıştır. Bu çizelgede yer alan üretim rakamları, ka çak ve kaçak olmayan tüm kesimleri kapsamaktadır. Bu nedenle sektördeki toplam kapasite kullanım oranını kesin olarak vermek mümkün olmamakta dır. Ancak kamu ve özel sektör kombinalan ile belediye mezbahalanrida kapasite kullanım oranı %40 düzeyindedir. ÇİZELGE 6. Türkiye'de yıllara göre et sanayii göstergeleri A Kapasite (Ton) Et ve Balık Kurumu Özel Sektör Belediye mezbahaları B. Üretim (1000 ton) Et C. İthalat (Ton) Et Canlı hayvan (Adet) Büyükbaş Küçükbaş D. İhracat (Ton) Et Canlı hayvan (Adet) Büyükbaş Küçükbaş E. İç Tüketim (Ton) Et (*) 1987 1988 733.400 300.000 133.400 300.000 1.006.320 556.320 150.000 300.000 1.006.320 556.320 150.000 300.000 903.400 971.440 1.027.900 22.573 10.000 6.634 127.535 63.608 13.971 19.344 — 23.907 1989 20.845 555 2.969.449 797 3.270.166 780.200 833.200 16.205 713 3.325.391 880.320 (*) VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu 1990 yılında kırmızı et üretimi, 1.210.000 ton olarak gerçekleşmiştir. Bu üretimde kontrolsüz kesimlerin oranı %60"a kadar ulaşmıştır. Modern işlet melerde üretilen kırmızı et miktarı 496.000 ton düzeyinde gerçekleşirken, Türkiye genelinde bu işletmelerin kapasite kullanım oranı %25.8'lerde sınır lı kalmıştır. Beyaz ette üretim 410.000 tona erişirken, ilkel kesimhanelerin üretimdeki payı %70'tir. Et üretiminin mevcut ilkel yapısının değişitirilmesi için devlet tarafından bazı önlemlerin alınması gereklidir. Bu önlemler: -Birim hayvan başına kaliteli ve daha fazla ürün elde edilmesi için yük sek verimli kültür ırkları ile bunlann melezlerinin sayılannın artıniması, suni ve doğal tohumlama çalışmalann yaygınlaştıniması gerekmektedir. Bu ko nuda yapılan çalışmalara daha da etkinlik kazandırılmalıdır. - 2678 sayılı Kombina Yasası ile Türkiye'de motern mezbaha ve et işle me ünitelerinin kurulması açısından önemli adımlar atılmıştır. Ancak bu te sislerin halen çok küçük kapatise ile çalışır olmalan, rekabet güçlerini orta dan kaldırmaktadır. Türkiye'de kaçak kesimlerin önlenmesi ve tüm kesimlerin yasaya ve sağlık koşullarına uygun hale getirilmesinin kısa dö nemde gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bu amaca ulaşmak için ara dö- nemde, hayvan kesimlerini 2678 sayılı yasaya uygun kombina ve tesislerde yaptıran hayvan sahiplerine destekleme primi verilmesi modeli acilen uygu lanmalıdır. Bu politika karannın alınması ve uygulanması halinde modern tesislerin randımanlarının yükseltilmesi mümkün olacaktır. -Et ve ürünlerine uygulanmakta olan "Destekleme Fiyat İstikrar Fonu" ödemelerinin, ana ihraç pazarlarında diğer rakip ülkeler sübvansiyonlan karşısında, daha rekabetçi ve esnek fiyat uygulamasına imkan vermösini sağlamak amacıyla günün koşullanna uygun hale getirilmesi gerekmekte dir. Türkiye'de hayvan besiciliğinde verimin düşük olması nedeniyle et üreti mi istenilen ölçüde gelişme sağlayamamıştır. Et üretiminde ağırlık, sahip ol duğu tesis kapasiteleri ve kuruluş amacı açısından Et ve Balık Kurumu'ndadır. Ancak küçük işletme ve mezbahalann hakim olduğu bir üretim biçiminin varlığını sürdürmesi nedeniyle sanayinin gelişmesi yavaş olmak tadır. Halen belediye mezbahalarının üretimleri dışında Et ve Balık Kurumu ve entegre et tesislerinin tahmini yurtiçi talebi karşılama oranı %30 düzeylerindedir. Bu da ülkedeki et üretiminin yarısından fazla kısmının ilkel koşullar altında yapıldığını göstermektedir. 1987 yılında canlı hayvan ihracatında meydana gelen artış, et ihracatı nın gerilemesine neden olmuştur. Gerileme 1986 yılına kıyasla %30 dolay larındadır. Canlı hayvan ve et ihracatında koyun ve koyun eti oranı azalır ken, küçük baş hayvan ihracatı artmıştır. İhracatın yapıldığı ülkeler, Suudi Arabistan, Kuveyt, Dubai, Suriye, Libya ve Lübnan'dır. Et ihracatının gelişememesi, bir yandan hayvan verimi ve dolayısıyla et üretiminin yetersiz ol ması, diğer yandan AT ülkelerinde uygulanan ihracat sübvansiyonlan ile re kabet edilememesinden kaynaklanmaktadır. Et ithalatı 1984 yılında başlamış ve 1985 ve 1986 yılında önemli boyutlara ulaşmış, 1987 yılında 20.000 ton düzeyinde kalmış, 1988'de daha da azalmıştır. Bu düşüşün baş lıca nedeni, ithalatta alınan fonlardaki değişimdir. 1990 yılında et ithalatından alınan fonun 600 dolar/ton'a, 1991 yılında da 900 dolar/ton'a yükselmiş olmasına karşın, ithalat miktarlannda belli bir ar tış gözlenmiştir. Nitekim 1989 yılında 6600 ton civannda olan et ithalatı, 1990'da 9800 ve 1991'de 24.900 tona yükselmiştir. Bunun üzerine 15 Şu bat 1992 tarihinde İthal Et Fonu tekrar yükseltilerek 1300 $/ton düzeyine çıkanlmıştır. Ancak, et ithalatının önlenmesinde en önemli konu hayvancılı ğın desteklenmesidir. Geçmiş dönemlerde bilinçsizce canlı hayvan ihracatına verilen ağırlık, bugün bu sonucu doğurmuştur. Buradaki asıl ko nu, et ve süt sanayiinin üretiminin birlikte ele alınıp, bilinçli bir şekilde des teklenmesidir. 1988 yılında özel sektör kombinalannın tamamına yakını, ya hiç çalış mamış, ya da ihraç bağlantılarını karşılamak için geçici faaliyet göstermiş lerdir. Bazı tesisler kesim kapasitelerini, kendi et ürünleri ve şarküteri ihti- yacían için kullanmışlardır. Bu durumun nedeni gerek belediye, gerekse Et ve Balık Kurumu mezbahalannın çok düşük ücret karşılığı kesim yapmala rı, bunlarla aynı piyasayı paylaşan modern teknolojiye sahip özel sektör ku ruluşlarının ağır yatınm harcamalan yükü altında, piyasadaki rekabet orta mını kaybetmeleridir. Et sektörünün alt yapısını değiştirmek amacıyla kurulan bu modern tesisler bugün maalesef tüm kapasitelerini kullanama maktadırlar. Koyun ve koyun etinin ağırlıkta olduğu canlı hayvan ve et ihracatında yıl larca Ortadoğu ülkelerinden başka bir pazara ihraç olanağı olamamıştır. 1989 yılında azalan koyun ve kuzu et ihracatının %31'i Suudi Arabistan'a, kalanı ise ¡ran, Irak, Lübnan ve Kuveyt'e yapılmıştır. AT'nin Türkiye ile ara sında Veterinerlik anlaşması bulunmaması nedeniyle bu ülkelere Türki ye'den et ve et ürünleri ihraç edilememektedir. Döviz kurlarındaki artışın, yurt içindeki hayvan alım fiyatlarındaki artışı çok geriden takip etmesi neti cesinde 1989 yılında ihracat, çekiciliğini kaybetmiştir, 1989 yılında canlı hayvan ve et ihracatının değer olarak toplamının %83'ü canlı koyun ve ku zu, %5'i ise canlı sığırdır. Bu tür ihracat et sanayiine katma değer yaratma sı açısından herhangi bir katkıda bulunmamaktadır. Üstelik hayvan varlığını da olumsuz etkilemesi yönünden istenilen bir ihracat şekli değildir. Et ve et mamulleri ihracatında AT ülkelerinin ve diğer ihracatçı ülkelerin yüksek oranda destekli ihraç fiyatlan, Türkiye'nin mevcut pazarlannı da giderek kaybetmesine yol açacaktır. Halen et sanayiinde faaliyetlerini sürdüren kamu ve özel sektör kuruluş larda (EBK, özel şirketler, belediye mezbahalan, kasaplan, kontrol dışı ke sim işletmeleri)farklı bir yapısal durum ve işleyiş içinde bulunmaktadır. Bu farklı yapıdaki kesimler organizasyon boşluğu, et sanayii ürünlerinin üreti mi, pazarlanması ve tüketimi konusunda veri eksikliği, bu sektördeki üreti me yönelik politikalann saptanmasını güçleştirmektedir. Bununla birlikte Türkiye'de et ürünlerini artırmak için et ve süt üretimi bir bütün olarak ele alınmalıdır. Öncelikle mevcut potansiyelden, hayvancılığın sorunlannı çözerek yararianmalıdır. Et ve et mamullerinin ülke düzeyinde kaliteli olarak ihraç edilmesi veya tüketiciye ulaştınimasında soğuk zincir sistemi büyük önem taşımaktadır. Gerek milli et stoklarının oluşturulması ve bu çerçevede aşın fiyat yüksel melerinin önlenmesinde etlerin dondurularak muhafazası, bir çözüm olarak görülmektedir. EBK'nın 20.000 ton düzeyinde dondurulmuş et depolama kapasitesi bulunmaktadır. Ülkemizde sığır kesimleri en çok mart, koyun kesimleri ise en çok ekim ayında olmaktadır. Bu aylardaki yoğun et üretimi, önsoğutma ve soğukta ve dondurarak muhafazasının önemini ortaya çıkarmaktadır. 4.4. SU ÜRÜNLERİ Yaygın anlamıyla su ürünleri dendiğinde, ülkemiz balık kültürü ve yetişti riciliği ile belli ölçülerde avlanması anlaşılmaktadır. Buna karşılık ülkemizde su ürünleri, deniz ve iç sulardaki bitkisel ve hayvansal organizmalann oluş turduğu topluluk, onlann kaynak olarak entegre işletilmeleri, yetiştirilmeleri, açık deniz balıkçılığı ve ilgili konular şeklinde özetlenerek tanımlanmakta dır. Bu sektörde deniz, kara ve hava ulaşımı, işletim, yeni araç-gereç geliş tirme, pazariama, kredileme, kooperatifleşme, insan ve çevre sağlığı, yetiş tirme gibi birçok konularda oldukça geniş kapsamlı, bilinçli bir planlama ve örgütlenmenin kaçınılmaz olduğunda birieşilmektedir. Bu durum ülkemiz için de büyük önem taşımaktadır. Su ürünleri sektöründe konu olan deniz ve iç sulardaki türierin sayısı yaklaşık 167.000 civannda olduğu düşünülürse de bunlann yaklaşık 520 kadan gerçek anlamda ekonomik önem taşıyan türier olduğu bilinmektedir. Denizlerinde yaşayan türieri açısından ülkemiz, komşusu, olan diğer ülkele re göre daha zengin bir balık topluluğuna sahiptir. Yurdumuz üç tarafından, dört ayn karakterde denizle çevrili bir ükledir. Biyolojik, fiziksel, kimyasal ve ekolojik açılardan farklı özellikler taşıyan bu denizlerimiz doğrudan okya nuslara açılmayıp, birer yan kapalı deniz durumundadıriar. Karadeniz, dört deniz arasında besin açısından en verimli olanıdır. Ülke mizde üretilen deniz ürünlerinin %85'i bu denizimizden elde edilmektedir. Bununla beraber, buradan elde edilen su ürünleri üretimi, pek çok faktörie sınırianmıştır. Bunların en önemlisi Karadeniz'in 180-200 metrenin altında suyunda bulunan ve canlıların yaşamasını sınıriayan hidrojen sülfür gazı nın variiğıdır. Bu derinliğin altındaki alanlardan verim alınamamaktadır. Bu yüzden Karadeniz'de kalkan, mezgit, barbun ve tekir dışında ekonomik ola rak yararianılacak dip balığı bulunmamaktadır. Karadeniz'e dökülen akarsulann fazlalığı ve buna bağlı olarak planktonlann bolluğu, bu denizimizdeki göçmen balıkların türierinde ve miktariarında büyüklük yaratmaktadır. Başta hamsi olmak üzere istavrit, palamut, torik, Karadeniz'de en fazla bu lunan göçmen balıklardır. Akdeniz'in verimliliği ise, mevsimsel sıcaklık farklannın az olması ve bu denizimize açılan akarsulanmızın yetersizliği nedeniyle düşük seviyededir. Bu denizimizde tür adedi fazla olmasına karşın, su ürünleri popülasyon miktan olarak Karadeniz'e oranla düşük düzeydedir. Marmara denizi, Karadeniz'e göre gerek dip balıkları ve gerekse göç men balıklar yönünden zengindir. Toplam deniz ürünleri üretiminde Karade niz'den sonra en önemli denizimiz Marmara'dır. Karadeniz'deki göçmen tür lere ek olarak orkinos, lüfer, sardalya, kalyoz ile dip ürünlerinden karides ve kum midyesi, bu denizimizdeki ekonomik tür zenginliğini artırmaktadır. Ege denizindeki balıkçılık faaliyetleri kıta sahanlığının dar oluşu ve ka demeli teraslarla derinleşmesi nedeniyle oldukça sınıriidır. Avlanma alanla rının dariiğı bu denizimizde su ürünleri üretim miktannı olumsuz yönde etki lemektedir. Bu denizimizde, göçmen türierden olan lüfer, palamut, orkinos, sardalya ve kolyoz yanında mercan, çipura, levrek oldukça fazla bulunan, ekonomik değeri yüksek su ürünleridir. Üfkemizde yaklaşık 200 adet doğal göl, 679 adet gölet ve 114 adet olan baraj gölleri, zengin bir iç su ürünleri potansiyeli oluşturmaktadır. Ayrıca uzunluğu 177.714 km olan akarsu varlığı dikkate alındığında bu potansiye lin ne denli büyük olduğu anlaşılmaktadır. Mevcut su ürünleri stoklanndan yararlanabilmek ve bu kaynakların eko nomik olarak işletilmesini sağlamak, öncelikle bu stokların bilinmesine bağ lıdır. Ülkemizde stok çalışmalan, kaynaklann araştın İmasına yönelik faali yetler, yeterli düzeyde değildir. Bu nedenle stok büyüklükleri hakkında yeterli bilgiler verilememekte, mevcut su sistemlerinden balıkçılık açısından yararlanabilmek için izlenecek yol ve yöntemler arzu edilen düzeyde olama maktadır. 1952 ve 1988 yıllan arasında deniz ve iç su ürünleri üretimleri ve toplam üretimdeki % paylan Çizelge 7'de verilmiştir. Çizelge 7'de görüldüğü gibi planlı dönemde toplam üretim değerleri gi derek artmış ve yıldan yıla daha az miktarda yüzde değişim göstermiştir. Bu azalma ve artış iç su ürünleri için olduğu gibi, deniz ürünlerimiz için de geçerlidir. Su ürünlerimizin %93.05'ini oluşturan deniz ürünlerimizin 1967-1988 yıllanndaki üretiminin %62.92'si Doğu Karadeniz bölgesinde, %18.78'i Batı Karadeniz bölgesinden olmak üzere, Karadeniz bölgesinde toplam ürünün %81.7'si elde edilmiştir. Marmara bölgesinde toplam deniz ürününden %10.97'si, Ege denizinde %4.62'si ve Akdeniz'de ise %2.71'i üretilmiştir. ÇİZELGE 7. Yıllara göre toplam su ürünleri üretimi Deniz ürünleri İç su ürünleri Yıllar MlMar (100 ton) 1952 1962 1967 1971 1976 1981 1986 1988 6016 7007 6378 14442 18895 32658 40297 48500 Ortalama (%) Miktar (%) (1000 ton) 7.12 5.92 3.86 9.02 7.10 6.92 9.95 7.17 78497 111393 158922 145744 247105 439206 539564 627504 6.95 92.88 94.08 96.14 90.98 92.90 93.08 93.05 92.83 93.05 Toplam (1000 ton) 84510 118400 165300 160186 266000 471864 579861 676004 ŞM Ürgnlgri Şgktprgngn Ihrgçgt» : Su ürünleri sektörünün dış pazarlara ihraç ettiği türler genellikle dondu rulmuş veya taze balık türleridir. Su ürünleri mamullerinin ihracatı çok sınır lıdır. Bunun nedenleri arasında su ürünleri üretimimizin büyük dalgalanma lar göstermesi, üretici ile dış pazar arasında direkt bağ kurulamaması, su ürünlerinin bol miktarda avlandığı yıllarda dondurma imkanlarının kısıtlı olu şu en belirgin faktörlerdir. Aynca sulanmızın kirlenmesi, son yıllarda artan bir seyir gösterdiğinden su ürünleri miktannda azalma görülmektedir. 1984 yılında tanm ürünleri ihracatı, toplam ihracatın %24.5'ini, 1988 yı lında %20'sini oluşturmuştur. Tanm sektörü içinde su ürünlerinin payı 1984 yılında % 1 . 1988 yılında ise %2'sini oluşturmuştur. 1984 yılında 20.289.000 dolar olan su ürünleri ihracatı, 1988 yılında 51.329.000 dolar olmuştur. Bu sektörün ihracat yaptığı ülkelerin başında AT ülkeleri gelmektedir. Ülkemiz üretimi AT ülkeleri üretimi ile karşılaştınidığında, Danimarka, İs panya, Fransa ve İngiltere'den sonra beşinci, Akdeniz ülkeleri arasında İs panya ve Fransa'dan sonra üçüncü sırayı aldığı görülmektedir. AT ülkeleri nin Türkiye'den şu ürünleri ithalatı her yıl artış göstermekte, üretim artışlannda artılarında ise yavaşlamalar ve taleplerinde de artışlar saptan maktadır. 5. SOĞUK ZİNCİRİ OLUŞTURAN ÖNEMLİ AŞAMALAR 5.1. SOĞUKTA DEPOLAMA Soğuk zincir içerisinde soğukta depolanan ürünlerden özellikle meyve ve sebzelerin çeşit bazında istedikleri koşulların sağlanması kalite korunu mu için çok önemlidir. Bu çerçevede soğukta depolanan ürünler için soğuk zincirin önemli aşamalan Şekil 1'de görülmektedir. Şekil 1. Soğukta depolanan ürünler için soğuk zincirin önemli aşamalan Hasat I Önişlemler (Ayırma, Temizleme, Önsoğutma) Ambal ajlama Soğukta Depolama Taşıma Toptancı I Taşıma Perakendeci Tülletim 5.1.1. Önişlemler ve soğukta depolama Meyve ve sebzeler hasat edildikten sonra depolama öncesi paketleme evlerinde işlenmeleri gereklidir. Başarılı bir depolama için hasat tekniği, tar ladan paketleme evine taşıma ve paketleme evindeki işlemler çok önemli dir. Meyve ve sebzeler paketleme evlerinde yıkama (gerekirse mumlama), boylama ve önsoğutma işlemlerinden geçirilirler. Ürünler önsoğutma işle minden önce veya sonra ambalajlanarak soğukta depolanır. Modifiye at mosferde ambalajlanacak ürünler, önsoğutma işleminden sonra amaca gö re seçilmiş ambalaj materyallerinde istenen gaz konsantrasyonu altında paketlenirler ve depolamaya alınırlar. Depolamada seçilen sıcaklık her ürünün çeşit bazında değişmektedir. Her ürünün istediği koşulların sağlanması gereklidir. Kontrollü atmosferde depolanan ürünlerde yükleme ve boşaltma organi zasyonunun çok iyi planlanması gereklidir. Çünkü odalann kısa sürelerde açılıp kapanması, oda atmosferinin tekdüze sağlanması, yani odanın rejimi nin sürekliliği açısından çok zordur. Aynı durum modifiye atmosferde amba lajlanan ürünler için de geçerlidir. MAP'de ambalajlanan ürünlerin dayanma ömürleri süresince depolama ve satışının organize edilmesi gereklidir. 5.1.2. Taşıma (Yükleme-Boşaltma) Soğukta depolanan veya depolanmayan ürünler tüketiciye ulaşana ka dar kısa veya uzun süreli taşınmaktadırlar. Özellikle ihracat için hazırlanan ürünler soğutmalı araçlara yüklenmektedirler. Bu araçlara yüklenen bu ürünlerin mutlaka önsoğutulmaları gereklidir. Çünkü soğutmalı araçların so ğutma düzenleri yüklenen ürünleri taşıma sıcaklığında tutmak için dizayn edilmiştir. Bu sistemlerin kapasiteleri ürünün sıcaklığı düşürmek için yeterli değildir. İç pazarda ise toptancı ve perakendeci arasındaki taşımalarda ve bu ke sitteki depolamalarda soğuk zincirin kopanimaması gereklidir. Ancak genel de en zayıf halkalan bu aşamalar oluşturmaktadır. Tüketici düzeyinde ise buzdolaplan, yani ev tipi soğutucular soğuk zinci rin son aşamasını oluşturmaktadır. Buzdolaplannın etkin kullanımı için bu ekipmanlann gereğine uygun çalıştıniması ve yüklenmesi gereklidir. 5.2. DONDURULMUŞ GIDALAR Soğuk zincir aşamalannda donmuş gıda sıcaklığının -18 ""C veya altında tutulması kalitenin korunması bakımından önem taşımaktadır. Genel olarak soğuk zincirin önemli halkalan Şekil 2'de şematik olarak gösterilmiştir. (PA LA, 1987) Soğuk zincirin en önemli aşamalan toplu olarak aşağıda açıklanmıştır. 5.2.1. Dondurma işlemi ve depolama İyi kaliteli dondurulmuş besin üretiminin en önemli aşamalannın başmda uygulanan işleme ve dondurma yöntemi gelmektedir. İşleme ve dondurma yöntemleri besinin özelliğine göre seçilmeli ve uygulanmalıdır. Kaliteyi olumsuz yönde etkileyebilecek fiziksel ve kimyasal etmenlerle mikrobiyolo jik etkiler önlenmeli veya en az düzeye indirilmelidir. Özellikle -1 ile -5 ""C arasındaki sıcaklık bölgesi çok hızlı bir şekilde geçilmelidir. Besinin ısısal orta noktasının sıcaklığını -18 "^C'ye düşmesiyle dondurma işlemi tamam lanmış olur. I Fabri ka Fabrika dep. Perlakendeci Dağıtım ^^P Buzdotabı derin dondurucu! -30 -32 Şekil 2. Soğuk zincir aşamalan Besindeki sıcaklık dağılımının dengelenmesi, fabrika deposunda gerçek leşir. Besindeki sıcaklığın dengelenmesi, besinin başlangıç sıcaklığı ile de po sıcaklığına bağlıdır. Genel olarak dondurulmuş besinler paketlenerek hemen üretim yerinde olan depoya alınırlar. Fabrika deposunun hava sı caklığı Uluslararası Soğuk Tekniği Enstitüsü (IIR) önerisine göre -30 ''C ve depolama süresi 150 gün olarak önerilmektedir. Ancak pratik uygulamada depo sıcaklığının -20 hatta -18 ''C'ye kadar düştüğü görülmektedir. Dağıtım ve perakendeci depolan ile süpermarket derin dondurucularında besin sı caklığının -18 ""C düzeyinde tutulması zorunludur. Depolarda hava sıcaklı ğındaki sapmalar-2 sınırlan içerisinde tutulmalıdır. 5.2.2. Taşıma (Yükleme-Boşaltma) Fabrika ile dağıtım depolan ve perakendeci deposu arasındaki taşıma frigorifik kamyonlarla yapılmaktadır. Besin sıcaklığı -18 °C civannda olması istenmekte ve -15 X ' y e kadar kısa süreli sıcaklık yükselmesinin kaliteyi önemli ölçüde etkilemeyeceği üzerinde birieşilmektedir. Yükleme, taşıma ve boşaltma işlemleri soğuk zincirin en zayıf halkalannı oluşturmaktadır. Son yıllarda donmuş gıdanının dış çevre koşullan ile (nemli ve sıcak ha va, güneş ışığı, yağmur) doğrudan ilişkisinden kaynaklanan sıcaklık değiş melerini önleyebilmek için "PORT DOOR" adı verilen kapılar geliştirilmiştir (ANON, 1972). Şekil 3'de kesiti verilen "Port door", soğuk deponun kapısıyla araç kapısını birleştiren ve donmuş gıdanın doğrudan araca yüklenmesi ne olanak sağlayan bir geçit olarak tanımlanabilir. Dondurulmuş gıdalann taşınmasında kullanılan kamyonlann soğutma düzenlerinin besin sıcaklığı nı -18 ""C'de tutulabilecek güce sahip olması zorunludur. Dağıtım sırasında kapı açma sayısı ve süresi olabildiğince en az düzeyde tutulmalıdır. Pera kende satış yerlerinden alınan dondurulmuş gıdalann eve taşınması, kont rolü zor koşullarda yapılmaktadır. Özellikle dış ortam sıcaklığının yaz aylannda yüksek olması nedeniyle, alınan dondurulmuş gıdalann mümkün olan en kısa sürede derin dondurucuya yerleştirilmesi gerekir. Şekil 3. "PORT DOOR" kesiti Pratikte uygulamalarda dondurulmuş gıdalann sıcaklıklan depolama ve taşımada -18 °C'de tutulması her zaman mümkün olmamaktadır. Değişik ülkelerde Codex-Survey için yapılan betirlemelerde gıdalann %36'smın sı caklığı -12 X ' d e n yüksek, %25'inin sıcaklığı -18 ^C'nin altında bulunmuş- 6. SOĞUK ZİNCİR SİSTEMİNDE GIDALARDA KALİTE DEĞİŞİMİ 6.1. SOĞUKTA DEPOLANMIŞ ÜRÜNLERDE KALİTE DEĞİŞİMİ Gıdaların kalitelerinin belirlenmesinde beslenme değerleri yanında taze lik, meyve etinin sert ve yumuşaklığı ile renk ve şekilleri de önemli rol oy narlar. Genel olarak kalite kriterleri depolama süreci içerisinde Çizge 1'deki gibi değişim gösterirler (Van BEEK, 1985, PALA ve Ark., 1988). Meyve ve seb zeler bulunduklan ortam koşullanna (nem, sıcaklık, ışık, oksijen vb) göre kalitelerinde değişmeler meydana gelir. yumuşak depolama süresi renk değişimi depolama süresi iyi kalite ( Tekstür-renk) depolama süresr Çizge 1. Gıdalarda kalitenin depolama süresine bağlı olarak değişimi Böylece gıdalar üretimlerinden tüketimlerine kadar geçen sürede bulun duklan ortam koşullannın etkisi altındadırlar. Bulundukları ortamdaki süre sıcaklık ilişkisi ise kaliteyi belirleyen en önemli etkenlerdir (ÇİZGE 2). Sıcaklık oo süre (gün) ÇİZGE 2. Meyve ve Sebzelerde süre - sıcaklık ilişkisi Depolama veya tüketime sunma aşamalannda iki ayn sıcaklıkta kalan taze ürünlerin kalitelerinin değişimi Çizge 3'de gösterilmiştir Süre ( g ü n ) ÇİZGE 3. Farklı sıcaklıklarda depolamanın kalite değişimine etkisi Bundan da görüleceği gibi meyve ve sebzelerin kalitelerinin korunmasın da özellikle hasattan sonra sıcaklıkların en uygun saklama sıcaklığına dü şürülmesi büyük önem taşımaktadır. Bu durum hem beslenme değerlerinin korunması ve hem de pazarlanabilme şansının korunması bakımından ge rekli olmaktadır. Yukandaki örneklerden açıkça görüldüğü gibi meyve ve sebzelerin kali telerinin korunması açısından hasattan sonra kısa bir süre içerisinde soğutulmalan zorunlu olmaktadır. 6.2. DONDURULMUŞ ÜRÜNLERDE KALİTE DEĞİŞİMİ Dondurulmuş besinlerin tekniğine uygun olarak -18 ""O veya altındaki sı caklıklarda depolanmalan halinde protein, yağ ve karbonhidrat içeriklerinde beslenme değeri açısmdan önemli bir değişme olmamaktadır. Ancak vita min içerdiklerinde uygulanan depolama koşullanna özellikle sıcaklıklanna göre değişme gözlenmektedir. Dondurulmuş çilekte askorbik asit korunumu Çizge 4'de, duyusal analiz sonuçlan Çizge 5'de görülmektedir. Çizge 4'de görüldüğü gibi dondurulmuş çilekte askorbik asit içeriği farklı depolama sıcaklıklarında süreye bağlı olarak değişmektedir. D vitamini par çalanması, yüksek sıcaklıklarda daha hızlı olmaktadır. Aynı şekilde dondu rulmuş taze fasulyenin klorofil içeriğindeki değişmenin doğrudan ilişkili oldu ğu Çizge 6'da görülmektedir. Genel olarak dondurulmuş meyve ve sebzelerin kalitelerini en yüksek düzeyde korumak için amaçlanan depola ma süresine göre uygun sıcaklık derecesi seçilmelidir. Aynca depolama sı rasında düşük bağıl nem ve sıcaklık değişmelerinden kaçınılmalıdır (BRAMSNAES, 1981; ANON, 1972; Van ARSDEL, 1969; ClOBANU ve NI CULESCU, 1976; EDWARDS ve HALL 1988;PALA ve Ark.,1988). 75 60 \ -.8'C v; \ > \ ,\ I o 30 E Ol .O 5 -,2'C 3 6 9 12 15 Depolama süresi (ay) ÇİZGE 4. Dondurulmuş çilekte askorbik asit korunumu .24'C -18*C N C c/) >> D Q 0 3 6 Depolama 9 15 12 süresi (ay) ÇİZGE 5. Dondurulmuş çilekte duyusal analiz sonuçlan 90 -23-3**C 80 o - -17.8**C 70 £ D C 60 \ -12.2^"^ ' D VO — O \- 50 o 40 -6.7"C 30 Depolama s ü r e s i ( a y ) ÇİZGE 6. Dondurulmuş taze fasulyede depolama sırasmda klorofil değişimi 7. SOĞUK ZİNCİRDE KALİTE KAYIPLARININ HESAPLANMASI VE AZALTILMASI Gıdaların dondurulması, saklama yöntemleri içerisinde kalite korunumu bakımından en önemli yöntemlerin başında gelmektedir. Dondurma işlemi ile gıdalann su aktivitesi düşürülerek, hem mikroorganizmalann çalışmalan durdurulmakta ve kimyasal tepkimeler en az düzeyde tutularak gıdalann kalitesi korunmaktadır. Gelişmiş ülkelerde yaygın bir şekilde uygulanan dondurulma işleminin, ülkemizde de önemi giderek artmaktadır. Giderek iç piyasada önemli bir pay alan dondurulmuş gıdalann, üretilmesi kadar depolanması ve dağıtım zincirinin kurulması önem kazanmaktadır. Dondurulma yönteminden beklenen iyi kaliteli gıda üretiminin sağlanabilmesinde üç önemli aşama bulunmaktadır (PALA, 1981); 1. Hammade kalitesi 2. İşleme ve paketleme 3. Soğuk zincirde sıcaklık-süre ilişkisi Gıdaların işlenmesinde hammaddenin kalitesinin büyük önemi vardır. Bozuk kaliteli bir hammadeden hiçbir zaman iyi kaliteli işlenmiş gıda mad desinin üretimi gerçekleştirilemez. Sanayide uygulanan tüm işleme teknik leri gıda maddesinin işlemeye alındığı andaki kalitesini tüketime kadar ola bildiğince korumaya yöneliktir. Dondurulmuş gıdaların kalitelerinin korunmasında hammadenin ve işleme tekniğinin olduğu kadar uygulanan soğuk zincir sisteminin koşullan da etkili olmaktadır. Bu bakımdan değişik soğuk zincir sistemlerinde sıcaklık profili ve sıcaklık-süre ilişkisi çerçevesin de kalite kayıpları hesaplanacaktır. 7.1. SOĞUK ZİNCİR HALKALARINDA SICAKLIK-SÜRE İLİŞKİSİ Dondurulmuş gıdalann kalitelerinin korunmasında üretimden sonra de polama ve taşıma koşullarının büyük etkisi olduğu bilinmektedir. Soğuk zin cir halkalanndaki sıcaklık düzeyi kaliteyi doğrudan etkilemektedir. Depolama sıcaklığı ile dondurulmuş gıda kalitesi arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. Çizge 1'de değişik gıdaların depolama sıcaklığı ile pra tik depolama süreleri arasındaki ilişki gösterilmiştir (ANON, 1972). ri8 512 N •s. 2 3 — 2 S— 1 -30 -20 -10 Depolama sıcakîıgı ( ' C ) 1-Ya§lı balık. 2-Yağsiz *t. 3-To2e A-Bezelye ve çilek ılye ÇİZGE 1. Değişik gıdaların pratik depolama süreleri Yarı logaritmik çizgede gösterilen eğrilerden de kolayca anlaşılacağı gibi depolama sıcaklığı ile depolama süresi arasında eksponansiyel bir ilişki vardır. Ekonomik açıdan önem taşıyan sıcaklık aralannda düz bir çizgi şek linde gelişen eğriler eksponansiyel ilişkinin bir kanıtı olmakta ve iki önemli bulguyu vurgulamaktadır. 1. Her dondurulmuş gıdanın depolama sıcaklığı ile süresi arasında belli bir ilişki bulunmakta ve her sıcaklık derecesinde kalitede belli azalma oluş maktadır. 2. Sıcaklık-süre ilişkisi kalitede kümülatif değişmeye neden olmakta ve bu değişme irreversibel özellik göstermektedir. Bu iki önemli bulgunun birçok değişik gıda için donma noktalan ile -25 arasında geçerli olduğu bilinmektedir (Van ARSDEL, 1969; ANON, 1972). Soğuk zincirde sıcaklıkla süre etmenlerinin kalite üzerine etkileri farklılık gösterir, düşük sıcaklıkta depolama süresi uzarken, yüksek sıcaklıkta azalır. Soğuk zincirde kalite korunumu açısından en önemli sorun gıdanın depo dışında kaldığı sıcaklık-süre koşullannın olumsuz etkisidir. Çizge 2'de +15 ^0 sıcaklığı olan bir ortamda, dondurulmuş ıspanak pale tinde sıcaklık değişimi gösterilmiştir LONDHAL, 1979). Çizgedeki eğriler den de anlaşılacağı gibi palet sıcaklığı çok hızlı bir şekilde yükselmektedir. Sözkonusu palet sıcaklığının -18 ^C'nin üzerine çıkmaması için 30-45 daki ka içerisinde örneğin yükleme işleminin gerçekleştirilmesinin zorunlu oldu ğu görülmektedir. Ortam sıcaklığı + 15 0 Paletin başlar\gıç sıcaklığı - 2 5 C -15 A, B , C , D , E Paletin dıştan merkeze doğru C değişik sıcaklık ölçüm yerleri -20 -25 ÇİZGE 2. Dondurulmuş ıspanak paletindeki sıcaklık değişimi Dondurulmuş gıdalann belli bir ortam sıcaklığında ne kadar kalabileceği ne birçok etmen etki etmektedir. Bu etmenler; a) Donmuş gıdanın başlangıç sıcaklığı b) Gıdanın sıcaklık toleransı c) Gıdanın ısısal özellikleri d) Paketin büyüklüğü ve geometrisi e) Gıdanın bulunduğu ortam ile ısı transferi - Hava hızı - Isısal ışınlama - Yoğunlaşma - Paket materyalinin ısısal özellikleri 7.2. KALİTE KAYIPLARININ HESAPLANMASI Dondurulmuş belli bir gıdanın soğuk zincir halkalarındaki sıcaklık-süre koşullan bilinirse, oluşabilecek kalite kayıplan hesaplanabilmektedir (PALA, 1980; PALA, 1987; PALA, 1988c; PALA ve ÜSTÜNES, 1983).Pratik depo lama süresinin depolama sıcaklığının fonksiyonunu gösteren eğriden, söz konusu gıdanın her depolama sıcaklığındaki pratik depolama süresi kolay ca bulunabilir. Örneğin -30 ^C'de 435 gün pratik depolama süresi olan bir gıdanın bu sıcaklıktaki günlük kalite kaybının 1/435 yani %0.23 olacağı bu lunur. Aynı şekilde diğer sıcaklıklar için de günlük kalite kaybı saptanabilir. Her depolama veya taşıma sıcaklığı için bulunan günlük kalite kayıplan kü- mülatif olarak tüm soğuk zincir halkalannda saptanır ve sonuç da toplam kalite kayıpları hesaplanabilir. Konunun daha iyi anlaşılması için başka bir örnek vermek gerdekirse; -22 ^C'de tutulan dondurulmuş tavuklann pratik depolama süresinin 520 gün olduğunu varsayalım. Bu duruma göre dondu rulmuş tavuklann günlük kalite kaybı 1/520 yani %0.192 olduğu hesaplana bilir. Çizge 3'de soğuk zincirde kalite kayıplarının hesaplama ve çizge yön temleriyle belirlenmesi gösterilmiştir (ANON, 1972). Burada da görüldüğü gibi önce gıdanın pratik depolama süresini depolama sıcaklığının fonksiyo nu olarak gösteren çizgiye gereksinme vardır. soğuk Z i n pnotopi. cir imkan lama kalt. ları d.sıc. kaybı sunzsı kaybı 0,23 33.0 150 1. Fbb.Dep. - 3 0 2 0,27 0.5 -25 Z.Taşıma 0,28 60 17.0 3.Daq.Dep. - 2 4 2 0 0,40 0 4 1 AJaşıma 0,48 6.8 14 5.R3rk.Dep. - 1 8 1,30 -9 l 6 02 6. Taşıma 14 13.0 0.91 7 Tüketici - 1 2 241 -20 -10 cer 150 200 70.9 250 Depolama sıcaklığı ( C ) A = Gıdanın pratik depolama süresi (gün) B = Gıdanın günlük kalite kaybı =-lOO/A Çizge 3: Soğuk zincir sisteminde toplam kalite kayıplannın belirlenmesi Çizelge 1'de dondurulmuş piliçlerde değişik soğuk zincir aşamalannda hesaplanan kalite kayıplan verilmiştir (GUTSCHMIDT, 1974). Uygulanan depo sıcaklığı ve buna koşut olarak gıdanın pratik depolama süresi ile ger çek depolama süresi toplam kalite kaybını belirleyici etmenler olmaktadır. ÇİZELGE 1. Dondurulmuş piliçlerde kalite kayıplan Soğuk zincir halkaları Ortalama depolama sıcaklığı (°C) Fabrika deposu Taşıma Dağıtım deposu Taşıma Perakendeci depost1 Taşıma Tüketici (deep freeze) TOPLAM -23 -20 -22 -16 -20 - 7 -12 Pratik depolama süresi (gün) 540 420 520 370 420 60 150 Günlük kalite kaybı (% gün) 0.186 0.239 0.192 0.370 0.239 1.67 0.666 278 Ortalama depolama süresi (gün) 40 2 190 1 30 1/6 14 Toplam kalite kayıbı (%) 7.5 0.5 37.1 0.4 7.2 0.3 9.3 62.30 Değişik sıcaklıklarda değişik süre depolanan dondurulmuş piliçlerde top lam 278 günlük depolama sonucu %62.3 kalite kaybı olduğu saptanmakta dır. Taşıma sıcaklığının çok yüksek olmasına karşın sürenin kısa olması nedeniyle kalite kaybı çok düşük düzeylerde kalmaktadır. Nitekim taşıma sonucu toplam kalite kaybı %1.2 bulunmuştur. En fazla kalite kaybı, dağı tım deposunda oluşmaktadır. Ancak burada en uzun depolamanın yapıldığı gözden kaçmamalıdır. Çizge 4'de soğuk zincir halkalannda dondurulmuş balıkta oluşan kalite kayıplannı göstermektedir (SANDERSON-WALKER, 1980). Dondurulmuş balıklarda 106 günlük soğuk zincir sonucu %55 oranında kalite kaybı oluşmuştur. Yani %45 oranında daha kalite reservinin kaldığı anlamı ortaya çıkmaktadır. En çok kalite kaybı, dağıtım deposunda oluş maktadır. Bu da uygulanan sıcaklık-süre ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Ülke düzeyinde soğuk zincir aşamalannın biliçnli bir şekilde kurulması gerekmektedir. Çünkü soğuk zincir hem besin kalitesi, hem de ekonomik açıdan büyük önem taşımaktadır. Depolama sıcaklığının yanısıra özellikle depolama süresinin son ürün kalitesi üzerine etkisi belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. 100 Fabrika deposu Taşıma Dağıtım deposu Taşıma Para ken dec i Taşıma Tüketim (Deep Freeze) 90 17. 4 80 70 60 50 -27.5 2 -22,5 1,2 25 -23,0 13,8 1 -19,0 0,7 14 -17,5 10,8 1/6 -9,0 14 -18.0 50 40 30 20 10 O Kalan pratik depolama süresi (%) 1 0 5 10,6 Toplam kalite kaybı Vo 5 5 ÇİZGE 4 : Soğuk zincirde dondurulmuş balığın kalite kayıpları 8. SOĞUK ZİNCİR ÜRÜNLERİNİN GELİŞMİŞ ÜLKE PAZARLARINDAKİ DURUMU (SCHUG, 1986) Soğukta ve dondurarak muhafaza edilmiş ürünleri üreten ülkelerde; bu ürünlerin pazar paylarının çok az artması ve bu ülkelerin bu ürünleri ihraç etmesi gelişmiş ülkelerdeki rekabetçi piyasalarda kayda değer bir gelişme sağlayabilir. Bunun geçerliliği yüksek gelir düzeyine hitap eden ekonomiler de açıkça görülebilir. Dünyada dondurulmuş ürünlerin en fazla tüketildiği ikinci pazar olan İngiltere bir kenara bırakılırsa Almanya'da 1984 yılında 1 milyon tondan fazla dondurulmuş tavuk, patates, sebze, balık ve et tüketil miştir. Aynı yılda dondurulmuş gıda satışındaki artışın %9.2 olduğu ve mo dern süpermarketler kanalıyla perakende olarak satılan ürünlerin dağıtım kanallanndaki payın devamlı artması gözönüne alınırsa yüksek bir piyasa potansiyelli olacağı açıktır. Bunun yanında Almanya'da ailelerin büyük ço ğunluğunda dondurulmuş ürünün muhafazasını sağlayacak dondurucular mevcuttur. Sonuçta, Almanya'da halihazırda bulunan 86000 depo ve bu depolann büyük bir kısmı da dondurulmuş ürünlerin muhafazasında kullanıla bilecek şekilde inşa edilmiş olup ülke çapında hizmet vermektedir. Bunun yanında, satış grafiğini etkileyen en önemli etken, tüketici arzusu olup don durulmuş gıdaların tüketime eğilimlerini açık bir şekilde göstermektedir. Dondurulmuş gıda tüketimlerinin nedenleri şöyle sıralanabilir; 1. Dondurulmuş gıdalar kolay işlenebilir ve hazırlanabilir. 2. Taze gıdaların tüketim için hazırlanmasından sonra oluşan artıklar dondurulmuşla kıyaslandığında fazladır. Dondurulmuş gıdalar daha önce den belli işlemlerden geçirildiğinden özellikle çalışan hanımlar için zaman dan tasarruf sağlar. 3. Dondurulmuş gıdalar ezilme ve çürüme gibi olumsuzluklar göstermezler. 4. Dondurulmuş ürünlerin kalitesi büyük ölçüde değişmez ve bilinen markalann piyasaya sunulması tüketicinin bu ürünlere olan güvenini arttınr. 5. Taze ürünlerin tüketim zinciriyle dondurulmuş ürünlerin tüketim zinciri karşılaştınidığında; dondurulmuş ürünlerde hasatla işlem arasındaki süre çok kısadır. Böylece, bazı bozulmaya duyarlı meyve ve sebzelerde olan ka yıp çok aza indirilebilir. Bu nedenlerden dolayı, donmuş ürünlerin piyasadaki paylan sürekli bir artış göstermekte ve gelişmekte olan ülkeler de piyasada yavaşda olsa belli bir artış izlenmektedir. Ülke geliştikçe dondurulmuş gıda tüketimi de arta caktır. Soğukta muhafaza edilmiş ve dondurulmuş ürünlerin piyasa koşullan göz önüne alındığında ekonomik bakımdan aşağıdaki şu avantajlara sahip olduklan görülebilir. * Soğukta muhafaza ve işleme ekipman yatırımları çeşitli ürünler için de ğişken olmayıp piyasanın taze olan ürüne bağımlılığını azaltır. * Aynı zamanda soğukta muhafaza yatırımlannın gelişmiş teknolojilere ihtiyacı olduğundan kalifiye işgücü ihtiyacı doğacaktır. * Piyasa bağlı olarak dondurulmuş ürünlerin dışsatım paylannın artması mümkün olabilir ve dolayısıyla yeni teknolojilerin finanse edilmesi daha kolaylaşabilir. * Dünya ticaretinde, kayıplann azaltılması ekonomik önem taşımaktadır. Dondurulmuş ürünlerde, eğer soğuk zincir kesintiye uğramazsa ve ta şıma amacına uygun olarak tüketiciye kadar ulaştırılırsa kayıplann azalması sağlanacaktır. * Gelişmiş ülkelerde ürün eğer sürekli olarak pazarlanır ve kalitesi koru narak tüketiciye sunulursa daha fazla katma değer sağlanabilir. Pazar şansını en iyi şekilde kullanmak için piyasanın sahip olduğu bazı özel durumlann yanı sıra mutlaka genel bazı koşulların da dikkate alınması gereklidir. Bu kural bütün gelişmiş ülkeler için geçerlidir. Piyasalann sahip olduğu genel özelliklerin önemi incelendiğinde aşağı daki durumlar göz önünde bulundurulmalıdır. * Piyasada başanlı olmanın ilk şartı; piyasaya mal arzetmekte miktarı ve piyasanın mala doymuş olup olmaması gelir * Bu bağlamda donmuş sebze, meyve ve su ürünlerinde piyasadaki tü ketim artmakta ve bu da ithalatı artırmaktadır. * Bu gelişme yabancı firmalar arasındaki sıkı rekabet ile kendini göstere cektir. * İthal ürünlerin pazarlandığı piyasada kararlar esas olarak yüksek ürün küalitesine, sürekli bilgi alışverişine ve makul fiyat trendine bağlıdır. * Piyasada varolan ticari anlaşmalar ve garantili ticaret koşullannın etkisi çok azdır. * AT (Avrupa Topluluğu)nun ithalata getirdiği sınırlamalar az da olsa kendi kendine yeterli olan bu piyasaları tehdit etmeyecek düzeydedir. Sonuçta: gıda pazarlaması konusunda, yasal düzenlemelere ve kontamine olmuş ürünlerin satışı konusundaki yasaklamalara uymak mutlaka ge reklidir. Örneğin, Alman piyasasında dondurulmuş ürünlerin satışını etkile yecek özel koşullar aşağıdaki şekilde özetlenebilir. * Gıda piyasasındaki firma sayısının ve işbirliğinin artması büyük firmalann talep gücünü kuvvetlendirir. * Artan rekabete firmalann katılması, perakende piyasanın - tüketimi fazla ve artma potansiyeline sahip - miktan fiyatı ile uyumlu - derin dondurucuda muhafazaya uygun ve çeşitliliğe sahip yeni ürünle rin seçimine yönelmesini sağlar. * Dondurulmuş gıda tüketimi belki de ileride daha da artacaktır. Çünkü: * Şimdi altı yaşında olanlar tüketici çağına geldiklerinde dondurulmuş gı dalara yönelebilecektir. * Çalışan ve kültürlü ev hanımlannın sayısı gün geçtikçe artmakta ve ge lirler de o oranda artış göstermektedir. * Dondurulmuş gıdalann hazırlınmasında ve tüketilmesinde kullanılan mutfak cihazlan (örneğin mikrodalga fırınlar) hazarlamada kolaylıklar sağlayacaktır. Bunlara ilaveten, tüketicilerin fiyatlan yüksek olan dondurulmuş ürünlere yönelmelerinin; ekonomik, sosyolojik ve psikolojik nedenlere bağlıdır. Tüketicinin dondurulmuş ürünleri tüketmeye yönelmesi; - gösteriş - tad ve lezzetini taze ürünlere yakın bulması - kişisel alışkanlıkların değişmesi (sosyal etki) - dondurulmuş gıdalann menüleri daha zengin gösterme etkisi gibi se beplere bağlı olabilir. Bunun ötesinde, dondurulmuş gıdaları tüketen bir tüketici şu özelliklere sahiptir; - Eğitim seviyesi yüksektir - İyi bir iş sahibi ve yüksek gelir seviyesine sahiptir - Yüksek bir sosyal ve ekonomik talep düzeyine sahiptir - Yeni ürünleri tercih ederler ve kişisel olarak bu ürünlerin tüketimlerinin artacağı kan ısındadırlar. - Piyasayı gelecekte de anlayabilme ve etkileyebilme gücüne sahip tü ketici grubudurlar. Dondurulmuş gıdalardaki pazar artışına ve ticaret hacmindeki gelişmeye geri dönersek, gelişmekte olan ülkelerdeki mal arzının bazı özel durumlar da büyük bir talep potansiyeli doğuracağı açıktır. Donmuş gıdalan tüketen tüketici gruplarını, donmuş gıdanın getirdiği kolaylıklar ve sağladığı avantaj lar (örneğin hazırianmasının kolay oluşu) konusunda bilgilendirmek için ge niş bir ihraç pazan stratejisinin geliştirilmesi gereklidir. Böyle bir strateji; 1. Satış artışını sağlayan unsurlann belirlenmesini ve pazarlama birimle rinin kurulmasını kapsamalıdır. Bu ise pazariama için gerekli kaynağın gö rüşülüp planlanması, işin devamının sağlanması ve ürünlerin etkilenmesi gibi işlemler için gereklidir. 2. Ürün üzerinde ürünü hangi ülkenin ürettiğini gösteren yazı veya işaret gibi unsuriann tüketici, pazariayıcı ve rakip firmalar açısından bulunması gereklidir. 3. Etiket üzerinde bulunan bilgilerin fazlalığı o ülkenin gelişmişliğini veya ürünün imajını belirier. Özet olarak anlatmak gerekirse yukarıdaki bilgilerin ışığı altında donmuş bir ürünün bir piyasadaki pazar payının artırılması üretildiği ülke kadar itha latının yapıldığı ülkede de bazı ihtiyaç duyulan pazar durumlannın varolma sına bağlıdır. Dondurma, prensipte gıda kayıplarını önleyerek ve ürünün uzak mesafelere nakliyesine imkan kılacak mükemmel bir gıda arzı sağla yabilir. Fakat, yetersiz beslenmeyi ortadan kaldıracak bir yöntem olduğu hususunda ise kuşkular bulunmaktadır. Son zamanlarda bu konudaki gö rüşler ise şu gerçeğe işaret etmektedir: "Dondurarak muhafaza gıda sunu munda önemli bir rol oynasa da özellikle büyük şehirierdeki gelir seviyesi yüksek kişilere hitap etmekte olup, nüfusun büyük bir çoğunluğu dondurul muş gıdalara karşı ilgisizdir" Buradan hareketle yine başka bir sonuca varıl maktadır; "Dondurulmuş gıdalann iç piyasadaki satışına bu ülkeler çok ev velden hazır olmasına rağmen, donmuş gıda üretimi, yapan firmaların çok büyük bir kısmı ürünlerini iç piyasaya vermek yerine ihraç etmeyi yeğlemiş lerdir". Başanlı pazariama stratejileri irdelendiğinde, gelişmiş ülkelerdeki yüksek gelir gruplanna dahil olan kişilerin, gelişmekte olan ülkelerden gelen donmuş gıdalan satın alabildikleri saptanmıştır. Bu bağlamda iki türiü ticaret tipinin mümkün olduğu görülmektedir. 1. Dondurulmuş gıdalar, ithal eden ülkedeki firmanın yükümlülüğü altın da üretilir, paketlenir ve etiketlenir. Yani, paket ve etiket üzerinde ithal eden ülkedeki firma adı ve işareti yazılıdır. Bu şekilde, tüketiciler ürünü piyasaya sunan firma tarafından orijinal şekilde paketlenip etiketlendiğine emin ola caklardır. Bu durumda, gelişmekte olan ülkedeki gerçek firmanın gelişmiş ülkedeki piyasa stratejisini dikkate alma gereği de yoktur. Görev bölümü nün sağlandığı bir anonim şirket ise her iki taraf için de daha karii olabile cektir. 2. Diğer olasılık ise piyasada yabancı firmaların bağımsız olarak yer al masıdır. Bu ise daha zor bir olaydır. Çünkü üretimin, taşımanın ve dağıtı mın, üretimi yapan esas firma tarafından organize edilme zorunluluğu var dır. Eğer.firma pazarlama işini de tamamen kendisi üstlenmişse, o zaman piyasadaki riskleri de peşinen kabullenir. Aynı zamanda firma piyasa koşul lannı da dikkate almak zorundadır. Eğer piyasa koşullannı dikkate almaz ise o zaman piyasada varolan yoğun rekabet, firmanın piyasa payının art masını engelleyecektir. Geçmiş deneyimler bir pazarlama şirketi ile çalış mayan firmalann yalnız başlanna piyasada başanlı olmalarının çok zor ol duğunu göstermiştir. Sonuç olarak; gelişmekte olan ülkelerdeki sosyal ve ekonomik sorunla rın kısa veya en az geçiş döneminde halledilecek çözümlere ihtiyaç duyduklan açıktır. Yetersiz beslenmenin varlığı, ödemeler dengesindeki açık ve işsizlik kısmen köylerden kentlere göçmenin sonucudur. Prensipte soğuk ve donmuş kapasiteyi artırmak için yapılan soğukta mu hafaza yatınmları gıda arzını artırmada faydalı olabilir. Bunun faydaları ise kayıplann azalması, daha kaliteli ürünlerin piyasaya sunulması, fiyat istikra rı ve uzak yörelere dahi kalitesi yüksek ürünlerin ulaştıniması olarak sayıla bilir. Gelişmekte olan ülkelerin iç piyasalan incelendiğinde, yukandaki prob lemlerin çözüm şansı birçok sınırlamanın etkisi altındadır. Enerji yetersizliği, kalifiye işgücü ve sermaye verim düşüklüğünün ana sebepleri dir. En zayıf nokta belki de pazarlama halkasında olacaktır. Düşük gelir dü zeyleri veya tamamen farklı tüketim eğilimleri donmuş ürünlerin tüketimini sınırlandıncı faktörlerdir. Köylerde tüketim yukandaki faktörlere sıkı sıkıya bağlı olmakla beraber, şehirler tüketim merkezleri olarak görülmektedir. Bu da pahalı olan ürünlerin köylere ve gelir seviyesi düşük olan topluluklann yaşadığı yörelere sevk edilmeyeceği manasındadır. Piyasa koşullan şu gerçeğe göre karakterize edilirler; gelişmiş ülkelerde yaşayan kişiler dondurulmuş ürünlerin taze ürünlere göre sahip olduğu avantajları bildiklerinden bu ürünlere daha fazla para ödeyebilirler. Diğer yandan, gelişmekte olan ülkelerden gelen donmuş ürünlerin pazarlanması ithal eden ülkede varolan rekabet ortamından dolayı akılcı bir stratejiye ihti yaç gösterir. Belirli piyasa koşullan tipik tüketici eğilimi gibi dikkate alınmalı dır. Yani, pazarlama iyi bir hazırlık ve satış artışını sağlayan unsurlann de vamlı kontrolüne ihtiyaç duyar. Buna rağmen, piyasa rekabetçi olduğu için risk her zaman mevcuttur. Eğer ticaret ve pazarlama programlan birçok sı nırlamaya karşı başanlı olursa bunun etkileri ihraç edilen donmuş ürün çe şitliliğin azalması şeklinde ortaya çıkacaktır. Daha başka faydalı etkisi ise, kayıplann önlenmesi ve sonuçta gelişmiş ülke piyasalannda söz sahibi ol ma olarak açıklanabilir. Böylece, donmuş ürünlerin imali ve ihraç olanaklan kuzey ve güneydeki ülkeler arasındaki gelir eşitsizliklerini azaltarak geliş meye destek vermek için teşvik edilebilir. 9. TÜRKİYE'DE SOĞUK ZİNCİR UYGULAMALARI Soğuk zincirin Türkiye'deki tarihçesini ve gelişimini beş ana evrede ince lemek mümkündür. Bu evreler kısaca aşağıdaki başlıklar altında toplanabi lir (ÖZDEMİR. 1992); 1. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan II. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar olan dönem; Bu dönemde ülkemizde herhangi bir soğutma endüstrisi ve soğuk zincir uygulamasından bahsetmek mümkün değildir. Ancak İstan bul mezbahası, yine İstanbul'da 3 adet soğuk depo ile Adana'da bulunan buz fabrikası bu dönemde kurulmuştur. (ANON, 1990a; ANON, 1991 d ; EROL, 1983). 2. 1945-1957 dönemi: Bu dönemde II. Dünya Savaşı'ndan sonra Türki ye'ye yapılan ekonomik yardımlann ve ithalatın artması dolayısıyla ülkemiz de yine küçük çapta olmak üzere soğuk zincirin ekipmanlanndan olan buz dolabı ve klima montajı yapılmaya başlanmıştır. Soğuk hava depolan içerisinde ise modern anlamda ilk depo 1952 yılında Et ve Balık Kurumu (EBK) tarafından kurulmuş olup, 1957 yılında Türkiye'de 246174 m^ kapa siteye sahip 80 adet soğuk hava deposu olduğu bilinmektedir (BİNGÖL, 1980). 3. 1957-1967 dönemi; Soğutma endüstrisi ile ilgili gelişmelerin 1960'lı yıllara girerken ilk defa kayda değer bir artış içerisine girdiği görülmektedir. Bu dönemde ülkemizde buzdolabı, esanjör, evaporatör ve kondenser ima latı başlamış ve tüketicinin soğukta muhafazayı ev tipi buzdolapları nda uy gulamaya başlamasından sonra vitrin tipi buzdolaplannın da imalatı artmış tır. Soğuk hava depoları ise 1967 yılında 167 adede ve 408509 m^ kapasiteye ulaşmıştır (BİNGÖL 1980). Yine bu dönemde demiryollan ihmal edilerek karayolu taşımacılığına önem verildiği için, az sayıdaki frigorifik kamyonun soğukta taşımacılığa hakim olduğu görülmektedir. Denizcilik Bankası'nm birkaç gemisinde soğutmalı oda ve bölümler mevcut olmasına rağmen ülkemiz soğuk zincirin varlığından habersiz olduğu için bu imkan kullanılamamıştır. 4. 1967-1977 dönemi: Bu dönemde soğutma endüstrisinde birtakım ge lişmelere rağmen, bu gelişmeler soğuk zincir ağının ve teknolojisinin kurul masına yeterli olmamıştır. Bu dönem soğuk hava depo yatınmlannın en yo ğun olduğu dönem olup, söz konusu depolardaki kapasite artış hızı ortalama %9.3'e erişmiş ve ülkemizdeki soğuk hava depolannın sayısı 1975 yılında 391'e, kapasitesi ise 776265 m^ e ulaşmıştır. (BİNGÖL, 1980). 1970'li yılların başında Türkiye ilk defa tamamen ihracata dönük üre tim yapmak amacıyla kurulan dondurulmuş gıda sanayii ile tanışmıştır (URAS, 1991) 5. 1977'den günümüze kadar olan dönem: Türkiye'de soğuk zincirin ku rulması ve her kademede ihtiyacı olan teknik personelin eğitimi ve yetiştiril mesi ile dondurulmuş gıda maddelerinin standardının belirlenmesi gibi ko nulara ilk defa IV. Beş Yıllık kalkınma planında yer verilmiştir (BİNGÖL, 1980). VI. Beş Yıllık Kalkınma Planında ise gıda sanayiinin iç ve dış talep artışından yararlanarak gelişebilmesi için pazarlama yapısının düzeltilmesi, gıda zincirleri ve toplu beslenme sanayii ile bütünleşme soğuk zincir, amba lajlama, depolama yatınm ve faaliyetleri özendirilecektir denmiştir (ANON, 1990a). Yine bu dönemde Türkiye Uluslararası Soğutma Enstitüsü'ne üye olmuştur. 1980 yılında Türkiye'de 2345000 m^, kapasiteli 955 adet soğuk hava deposunun varlığı tespit edilmiştir (ANON, 1982). Ayrıca, Türkiye'de geniş bir kullanım alanı bulamayan 20700 m^'lük kontrollü atmosfer muha faza kapasitesi de mevcuttur (PALA ve SAYGI, 1988). Dondurulmuş gıda sanayii Türkiye'de her ne kadar 1970'li yıllardan beri kurulu olmasına rağmen 1980'lerden itibaren büyük bir atılıma girmiş ve son beş yıl içinde kurulu kapasiteye yaptığı ilavelerle hem iç tüketim hem de ihracatta önemli gelişmeler sağlanmıştır. Bunun yanında yine bu dö nemde kurulan modern entegre et ve tavuk tesisleri ile modern süt işleme fabrikalan Türkiye'de soğuk zincirin uygulanmasında öncülük görevini üst lenmiştir. Türkiye çok büyük bir tanmsal potansiyele sahip olmasına rağmen an cak, bu potansiyelin %10'unu endüstriyel olarak işleyebilmektedir. Yıllık po tansiyel gıda üretim değerleri Çizelge 1'de (ANON 1990f ve g) ve yıllık don durulmuş gıda üretim değerleri ise Çizelge 2'de (ANON, 1992b; URAS, 1991) verilmiştir. Çizelge 1. Türkiye'de yıllık potansiyel gıda üretim değerleri ÜRÜN CİNSİ Meyve Turunçgil Sebze Tahıl Baklagiller Sınai bitkiler Yağlı tohumlar Sert kabuklu Et Su ürünleri Süt Yu marta 100 1987 * 1000 ton * 1000 ton * 1000 ton * 1000 ton * 1000 ton MOOO ton * 1000 ton ton ton ton *1000 ton * 1000 adet 1988 1989 1990 5.780 6.262 6.246 6.290 1.343 1.445 1.443 1.474 — 15.223 15.446 15.282 28.200 30.000 22.700 29.400 1.860 2.028 1.396 1.916 13.439 12.403 11.916 15.263 1.473 1.405 1.498 1.124 543.000 659.500 822.000 630.000 408.737 387.448 471.244 476.725 624.613 671.904 452.762 376.632 9.799 9.890 9.63 9.617 6.127.010 6.801.658 6.778.136: ^698.637 ÇİZELGE 2. Yıllık dondurulmuş gıda üretim değerleri (ton) ve değişim yüzdeleri Üretim Yıllan ÜRÜN CİNSİ Dondurulmuş Dondurulmuş Dondurulmuş Dondurulmuş Dondurulmuş sebze meyve patates balık kabuklu Değişim Oranı 1989 1990 1991 90/89 91/90 20000 12000 13990 2505 3956 22000 17000 14335 3123 4583 25000 20000 18000 3395 %18 %10 %40 %2 %25 %3 %13 %17 %25 %8 Gıdaların ve özellikle meyve ve sebzelerin soğutma teknolojisi kullanıla rak korunmasına özellikle son yirmi yıldır büyük bir ilgi gösterilmektedir. 1950 yılında 27 olan soğuk hava deposu sayısı, 1960'da 76Va, 1970'de ise 156'ya çıkmıştır. 1970 yılından başlayarak soğuk hava depo sayısında bü yük bir artış gözlenmiştir. Bu konuda yapılan tek araştırma olan Sınai Kal kınma Bankası'nm yapmış olduğu çalışmanın sonuçlanna göre, 1980 yılın da toplam kapasitesi 2.345.000 m^ olan 955 soğuk hava deposu bulunmaktadır. Bu depolann sahiplerine göre dağılımı Çizelge 3'de görül mektedir. Günümüzde bu kapasitenin oldukça arttığı bir gerçektir. Ancak bu konuda sağlıklı rakamlar mevcut değildir. ÇİZELGE 3. Sahiplerine göre soğuk hava depolarının dağılımı Toplam Soğuk Hava Depo sayısı Belediye Devlete ait Et ve Balık Kurumu Devlete ait Süt ürünleri Kurumu Kooperatifler Devlete bağlı diğer kuruluşlar Özel teşebbüs Toplam Kapasite (%) (%) 26.6 5.3 5.0 3.6 4.5 55.0 14.50 16.20 2.90 4.80 1.60 60.00 100 100 Çizelge 3'den de anlaşılabileceği gibi toplam miktarın %55'i toplam ka pasitenin de %60'ı özel şirketlere aittir. Bunun yanında 1980 yılından beri oldukça büyük kapasiteli soğuk hava depoları yine özel sektör tarafından kurulmuştur. Burada devlet tarafmdan verilen düşük faizli kredi desteği ve ithal edilen mallara karşı konulan gümrük muafiyeti önemli rol oynamakta dır. Yabancı ülkelerin soğutulmuş veya dondurulmuş gıdalarla ilgili istekleri nin de giderek artış göstermesi, soğuk hava depolan ve bunlarla ilgili donanımlann gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. 6000 m^ kapasitenin altındaki soğuk hava depolannın kurulması devlet tarafından desteklenmemektedir. Pek çok yerde aynı zamanda işleme hattı, dondurma ve paketle me üniteleri de bulunmaktadır. Diğer taraftan, donmuş gıda endüstrisi son birkaç yıldır gittikçe artan bir gelişme göstermiştir. Türkiye 1980'de 145112 m^'lük bir dondurulmuş gıda depolama kapasitesine sahipti. Bu kapasitenin %57'si özel sektöre aittir. Son zamanlarda Türkiye'nin farklı bölgelerinde meyve ve sebzelerin depolanması ve işlenmesi amacıyla pek çok fabrika ve soğuk havadepolan inşaa edilmektedir. Türkiye'deki soğuk hava depolannın büyük bir çoğunluğu Marmara ve Ege Bölgesinde yeralmaktadır. Burada kontrollü atmosferde depolama (CA-storage) kapasitesi 20700 m^ olmasına rağmen, henüz Türkiye'de ge niş bir uygulama alanı bulamamıştır. Türkiye'de soğuk zincir içinde yer alan ve alması gereken gıda maddele ri ise, Çizelge 4'de görülmektedir. ÇİZELGE 4. Türkiye'de soğuk zincir içinde yer alan ve alması gereken gıda maddeleri A. Meyve ve Sebzeler 1. Taze ürünler 2. Dondurulmuş ürünler a) Meyveier (vişne, kiraz, erik, kayısı, üzüm, çilek ahududu, dut) b) Sebzeler (bezelye, yeşil fasulye, ıspanak, patates, havuç, so ğan, patlıcan, enginar, pırasa, karnabahar, yeşil ve kırmızı bi ber, bamya, yemeklik mantar) B. Et ve Et Ürünleri 1. Kırmızı et 2. Tavuk eti 3. Yumurta C. Su Ürünleri 1. Balık 2. Karides 3. İstakoz 4. Kerevit 5. Midye D. Süt ve Süt Ürünleri I.Süt 2. Peynir 3. Tereyağ 4. Yoğurt 5. Dondurma 9.1. TÜRKİYE'DE SOĞUK ZİNCİRDE YER ALAN GİDA MADDELERİ 9.1.1. Meyve ve Sebzeler 1989 yılı itibariyle Türkiye'de 6246000 ton meyve ve 15282000 ton seb ze üretilmiş ve bu üretimin %72'lik kısmı Akdeniz,Ege ve Marmara bölgeleri tarafından karşılanmıştır (ANON, 1990f). ülkemizin yıllardan beri bir tanm ülkesi olması, meyve ve sebze üretimi bakımından kendi kendine yeterli du rumda bulunması ve tüketicinin yıllardan beri süregelen taze tüketme arzu sunun her zaman ağır basması dolayısıyla dondurulmuş meyve ve sebze üretiminin toplam meyve ve sebze üretimi içindeki payı %0.19 ile %0.13 gi bi seviyelerde kalmıştır. Dondurulmuş meyve ve sebze sanayii, meyve ve sebzelerin seçilmesi, tasnifi, ayıklanması, yıkanması, haşlanması gibi ön işlemler sonunda genel likle -40 ""C'da dondurularak -22 ''C ve daha düşük derecelerde depolanma sı, nakliyesi ve dağıtım faaliyetlerini kapsamaktadır. Meyve ve sebzelerin Türkiye'de bol, kolay ve ucuz olarak bulunmasın dan, tesislerin ulaşım kolaylığı olan ticari yollara yakın olması istendiğin den, dondurulmuş gıda üretimi yapan firmalar İstanbul, Bursa, İzmir gibi bü yük illerde toplanmışlardır. 1990 yılı itibarıyla Türkiye'de donmuş meyve ve sebze konusunda kurulu tesis sayısı 16 olup, dondurulmuş gıda üretim ka pasiteleri 90000 ton/yıldır (URAS, 1991). 1991 yılında bu kapasitenin 100000 ton/yıl olacağı tahmin edilmektedir. 1990 yılı dondurulmuş meyve üretiminin %40'ını çilek üretimi oluştur maktadır. Çilek üretiminin sırasıyla vişne, erik, kiraz ve kayısı izlemektedir. Dondurulmuş sebzede ise, değişik tür biber ve domates ana ürünlerdir. Bunlan yeşil fasulye, bezelye ve havuç takip etmektedir. Dondurulmuş meyve, sebze ve patates ihracatının yöneldiği ülke grubu Avrupa Topluluğu ülkeleridir. Dondurulmuş meyve ve sebzede toplam ihracatın %90'ı bu ülke ler grubuna yapılmaktadır. Dondurulmuş patatesin imse, %60-70 kadan Av rupa Topluluğu ülkelerine, %15-20 kadan ise, Orta Doğu ülkelerine ihraç edilmektedir. Dondurulmuş meyve ve sebze ihraç pazarları olan Avrupa ülkelerinde, konserve tüketimin giderek önemini yitirmesi, dondurulmuş gıdalann kalite lerinin diğer muhafaza yöntemlerine göre daha iyi korunması, yaş meyve ve sebzeyi ara madde olarak kullanan yoğurt, dondurma, reçel, çikolata ve hazır yemek gibi gıda sanayilerinin son yıllarda dondurulmuş ürünleri tercih etmeleri nedeniyle talep, dondurulmuş gıdalara kaymaktadır. 1989-1991 dönemi döviz girdileri çizelge 5'de (URAS, 1991) sunulmuştur. Dondurul muş gıda maddelerinin yurtiçi talebi son yıllarda artmaya başlamış ve üreti ci firmalar değişik tipte ürünlerie soğuk zincirin son aşamalanndan olan de rin donduruculu markez ve mağazalarda ürünlerini pazariamaya başlamışlardır. Başta özellikle büyük şehirlerde yaşayan çalışan kesim he def alınmışsa da, artan talep ile turistik tesisler, tatil merkezleri, lokanta ve yemek fabrikaları, tüketim noktalan olmuştur. 1989-1991 dönemi iç tüketim miktarlan Çizelge 6'da (URAS, 1991) verilmiştir. ÇİZELGE 5. Yıllık dondurulmuş meyve ve sebze ihracat miktarlan (ton) ve döviz girdileri (Dolar) Dondurulmuş sebze Dondurulmuş meyve Dondurulmuş patates Döviz Geliri (*1000 Dolar) Değişim Oranı İhraç Yılları ÜRÜN CİNSİ 1989 1990 1991 90/89 91/90 19420 11729 12378 29247 23421 15732 8168 46064 26000 18500 16000 %21 %34 %-34 %57 %11 . %18 %95 ÇİZELGE 6. Yıllık Dondurulmuş meyve ve sebze iç tüketim miktarları (ton) İç Tüketim Yıllan ÜRÜN CİNSİ Dondurulmuş sebze Dondurulmuş meyve Değişim Oranı 1989 1990 1991 90/89 91/90 2200 1600 2400 2250 2600 3000 %9 %40 %8 %33 Türkiye, Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlayan bir köprü durumunda ol ması, aynı zamanda da uluslararası karayolu ağının üzerinde yer alması dolayısıyla , karayolu taşımacılığına daha fazla önem vermiştir. Bu itibarla Türkiye dondurulmuş meyve ve sebze ihracatının %85'ini frigorifik kamyon larla yapmaktadır. Yurtiçi taşımacılığın ise tamamı frigorifik kamyonlarla gerçekleştirilmektedir. 9.1.2. Kırmızı ve Kanatlı et. Su ürünleri 1990 yılında Türkiye'de yıllık et üretimi 476725 ton düzeyinde gerçekleş miştir (ANON, 1990f). Fiili olarak gerçekleştirilen kırmızı et üretimi çerçeve sinde Et ve Balık Kurumu'nun payı %10 düzeyindedir. Et üretimimizin %95'den fazlası taze olarak tüketilmekte, kalan %5'i et mamullerine (sucuk, salam, sosis, pastırma) işlenmektedir (ANON, 1991b. ve c). VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı başında 721 adet Belediye mezbahası, 27 adet EBK komninası ve 33 özel sektör et tesisi olmak üzere toplam 781 yerde, resmi olarak hayvan kesimi yapılmıştır (ÜLGÜRAY, 1990b). Tüketime sunulan etler, taze ve dondurulmuş olarak iki şekilde pazarlanmaktadır. Taze olarak tüketime verilen etler, kesimden sonra esas muhafaza de posuna alınmadan önce 6-8 °C'a kadar soğtulan avan frigo odalarına alın maktadır. Bundan sonra da etin iç nokta sıcaklığı O ""C oluncaya kadar bağıl nemi %80-85 arasında olan soğuk odalarda 16-24 saat bekletilmektedir. Bekletme odalannda kuvvetli hava sirkülasyonu (O-(-IO) ""C) ile etin iç nokta sıcaklığını 2-3 saat içerisinde O ""C'a düşürmek mümkündür. Taze et tüketi minde ortaya çıkabilecek aksamalar, soğuk zincirin özellikle depolama, nakliye ve dağıtım aşamalarında meydana gelmektedir. Bu sektörde çalı şan kişilerin yeterli bilgi ve eğitime sahip olmamasından taze et ve tavuğun Türkiye'deki dağıtımı + 4 ""C ve üzeri sıcaklıklarda yapılmakta ve bu da so ğuk zincirde kesintilere sebep olmaktadır. Belediye mezbahalan kesimden sonra taze eti fazla bekletmeden soğutacak yeterli alet ve ekipmana, yine nakliye safhasında kullanılacak yeterli sayıda frigorifik araca sahip olmadıklanndan dolayı, soğuk zincir uygulamasının dışında tutulmalan gerekmek tedir. Türkiye'de dondurulmuş et satışı henüz yaygınlık kazanmamıştır. Don durulmuş et sektöründe %53'lük bir paya sahip olan EBK, 1989 yılında 83 adet'tir. 72 adet frigorifik kamyon ve 120 adet termos aracı ile taşımacılık faaliyetlerini sürdürmektedir (ANON. 1989b). Hayvan kesiminin fazla oldu ğu Mart ve Ekim aylan arasında ise, kendi kamyonlanna ilaveten özel ke simden de frigorifik kamyon kiralamaktadır. Dondurulmuş etler -18 G'da iç tüketime sunulmakta, özellikle ordu, hastane, okul ve yemek fabrikalarında kullanılmaktadır (ANON, 1991b). VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı başlangıcında Türkiye'de 11'i resmi, 204'ü özel sektöre ait olmak üzere toplam 215 adet tavuk kesimhanesinin bulun duğu, fakat usulüne uygun ve hijyenik şartlarda kesim yapabilen modern kesimhane adedinin 35'i geçmediği ve bunların 2 tanesinin EBK'ya ait oldu ğu bilinmektedirl. Ülkemizde bulunan kesimhanelerin çoğu modern ve en tegre tesisler olmadıklan için, kanatlı etini donduracak ve muhafazasını sağlayacak depolardan ve nakliyesinde kullanılacak frigorifik kamyonlardan yoksundur. Ülkemizde kanatlı eti depolamaya müsait depo kapasitesi 10000 ton civarında bulunmaktadır. Ülkemiz tavuk eti ihracatının toplam üretimdeki yeri ise, %2 civarında kalmakta ve ülkemizin ihracat yaptığı en büyük pazar Ortadoğu ülkeleri olmaktadır (ANON. 1991 d). Türkiye'de et ve tavuk pazarlamasında, soğuk zincir içinde bir zincirleme satış sistemi yeterince gelişmediğinden, kasaplar yoluyla taze et ve tavuğa dayalı bir pazarlama şekli yaygındır. Yurt içinde tüketicilerin et ve tavuğu ta ze olarak tüketme arzulannın ağır basması, etin ve tavuğun dondurularak daha sonra dağıtımının gelişmesini önlemektedir. Bunun yanında Türki ye'de birkaç özel sektör kuruluşu hem iç piyasaya, hem dış piyasaya sön düğü donmuş tavukların, hem de dış piyasadan aldığı donmuş karkasların nakliye ve dağıtımını soğuk zincir içinde yapmaktadır. Dondurarak muhafa za ve tüketimin kırmızı et ve tavuk sektöründe fazla gelişmemiş olması, et ve tavuk kesim kombinalannın şehirlere yakın olması, soğukta muhafaza ve taşıma maliyetinin dondurulmuşa göre ucuz olması ile kombinalarda dondurma alet ve ekipmanının olmaması gibi sebeplere bağlanabilir. 1988 yılında 671904 ton olan yıllık su ürünleri üretimi 1990 yılı değerleri ne göre 376632 ton seviyesine düşmüştür (ANON, 1990f). Bu düşüş don durulmuş üretim yapan tesisleri olumsuz yönde etkilemiş, sonuçta 1991 yılı dondurulmuş balık üretimi 3395 ton, dondurulmuş kabuklu deniz mahsulü üretimi ise, 4741 ton seviyesinde gerçekleşmiştir (ANON, 1992a). Halen Türkiye'de 3 firmada değişik su ürünleri ve balıklar dondurulmaktadır (URAS. 1991). Özellikle mevsimlik olan balık ve kabuklulann dondurularak yılın her dönemi piyasada bulunması bu şekilde sağlanmaktadır. Türkiye'de avlanan balık ve kabulular, soğukta muhafaza bölümlerinden yoksun küçük balıkçı tekneleriyle avlandıklanndan, nakliyeleri buz içinde yapılmasına rağmen, çoğu zaman frigorifik araçla nakledilememektedir. Ay rıca, satışa sunulduğu balıkçı mağazalannda yeterli miktarda soğuk hava deposu ve derin dondurucu bulunmamaktadır. Böylece açıkta buzları çözü nerek satışa sunulan su ürünlerinde Türkiye'de kesintisiz bir soğuk zincir uygulamasından söz etmek çok güçtür. 1990 yılında Türkiye'de 7.698.637.000 adet yumurta üretilmiştir (ANON, 1990f). Yumurta stoklayan kuruluşlar olmadığı için üreticiler, ürettikleri yu murtaları günü gününe satmaya çalışmaktadır. Şimdiye kadar usulüne uy gun olarak yumurta depolayanlara ilişkin bilgi derlenmediği için, yumurta depolanmasına ve stoklanmasına yönelik bir çalışma yapılmamıştır (ANON, 1991b). Üreticilerin yumurtalannı hemen satma zorunluluğu, aracı kitlesinin doğmasına sebep olmuştur. Bu aracılar ise soğutma sisteminden yoksun araçlarla yumurtalan semt pazarlan, market, kasap ve bakkallara ulaştır maktadır. Özellikle yaz aylannda kesintisiz bir soğuk zincir içerisinde O' ile +4 °G arasında muhafaza edilmesi kaçınılmaz olan yumurta, maalesef da ha tüketilmeden bozulmaktadır. Yumurta üreticileri, nakliyecileri, toptan ve perakende satışını yapan kişiler soğuk zincirin varlığından habersizdir. 9.1.3. Süt ve Süt ürünleri. Türkiye'nin 1990 yılında yıllık süt üretimi 9617000 tondur (ANON, 1990f). Toplam süt üretiminin takriben %8-10 kadarlık bir bölümü orta ve ileri tek nolojilerle çalışan süt fabrikaları ve mandıralarda işlenmektedir (ANON, 1991b). 1986 yılı itibanyle Türkiye'de 240 adet çeşitli büyüklükte ve kapasi tede süt işleme tesisinin varlığı bilinmekte olup, bunlar içerisinde modern üretim yöntemleri ile süt işleyen tesislerin sayısı 49'dur. Bunlann 38 adedi Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu'na (TSEK), 1 tanesi Atatürk Orman Çiftliği'ne (AOÇ) ve 10 adedi ise özel sektöre aittir (ÜLGÜRAY, 1986), 19881990 dönemi pastörize ve sterilize süt üretim değerieri Çizelge 7'de (ANON, 1990d; ANON, 1991e) verilmiştir. Sütün, çok çabuk bozulabilen bir gıda maddesi olduğu bilindiğinden, top lanmasından tüketimine kadar kesinlikle aksamayacak bir soğuk zincir içeri sinde muhafaza edilmesi gerekmektedir. Fakat ülkemizde mandıra, koope ratif işletmeleri ve fabrikalarda uygulanan üretim ve sanitasyon yöntemleri ile teknolojik düzey birbirierinden çok farklı seviyelerdedir. Aynca, kaliteli hammaddenin usulüne uygun işleme yöntemleriyle kaliteli ürüne dönüştürü lebileceği prensibi göz ardı edilmektedir. Bu bağlamda, 800000 ton sütün sokak satıcılan tarafından işlenmeden satıldığı ve 500000 ton sütün de bü yük bir bölümünün sağlıksız koşullarda çalışılan peynir üretim tesislerinde işlendiği tahmin edilmektedir. Bunun yanında, süt işlemesinde en büyük pa ya sahip olan TSEK'un toplam çiğ süt üretiminin ancak %2.4'ünü işleyebildi ği belirlenmiştir (ANON, 1991b). ÇİZELGE 7. Yıllık pastörize ve sterilize süt üretim değerieri (ton) Pastörize süt Sterilize süt Değişim Oranı Üretim Yılları ÜRÜNÜN CİNSİ 1988 1989 1990 89/88 90/89 97598 51499 87642 19928 110532 57926 %-10 %-61 %26 %191 Sütte uygulanan soğuk zincirin birinci halkası ve ham süt kalitesinin en iyi şekilde korunması olan toplama işlemi, mutlaka soğutmalı tanklara sahip araçlaria yapılmalı ve süt hemen +4 °C'a soğutulduktan sonra sıcaklık de ğişmesine olanak vermeyecek şekilde işleme merkezlerine ulaştınimalıdır. Bu amaçla süt üretiminden en büyük paya sahip olan TSEK yurt çapında 33 süt işleme tesisi, 5 adet iştiraki, 2 adet süt toplama merkezi, 13 adet fri gorifik araç ve 76 adet süt nakil tankeri ile faaliyet göstermektir (ANON, 1991g). Genellikle geceleri soğutmalı araçlaria işletmeye nakledilen sütün sıcaklığının +4''C'ta korunmasına özen gösteren TSEK, işletmelerinde sütü işledikten sonra soğuk hava depolannda muhafaza etmekte ve frigorifik araçlarıyla ana bayilerine göndermektedir. Ana bayilerden satış yerierinde olan dağıtım ise, izole edilmiş kapalı fakat soğutma sistemine sahip olma yan araçlaria ve eğitilmemiş personelle yapılmaktadır. Bunun sonucunda, pastörize sütlerin nakliye ve dağıtım aşamalarında soğuk zincir içerisinde kesintiler meydana gelmektedir. Zaten 1-2 günlük raf ömrü olan pastörize sütler böylece insan sağlığını tahdit eder bir hal almaktadır. Yoğurt, peynir ve tereyağ gibi süt bazlı ve kolay bozulabilir gıdalann da Türkiye'de mevcut 1-2 büyük özel sektör kuruluşu hariç, üretiminden tüketi mine kadar kesintisiz bir soğuk zincir içerisinde tutulduğunu söylemek im kansızdır. Dondurmada ise yine 1-2 özel kuruluşun soğuk zinciri layıkıyla uyguladığı söylenebilir. 9.2. SOĞUK ZİNCİR NAKLİYE VE DAĞITIM KANALLARI İstenilen zaman ve yerde, istenilen miktar ve kalitede ürünün bulundurul ması hizmeti, taşımacılığın ana fonksiyonunu oluşturmaktadır. Ülkemiz şartları bakımından başlıca ihraç gelirlerimizi oluşturan tanmsal ürünlerimi zin, özellikle yaş meyve ve sebze ihracatımızın, bunun yanında da soğuk zincir içerisinde kabul edilen gıdalann taşınmasında en önemli zorluklar ve yanlış uygulamalar nakliye ve dağıtım kanallannda ortaya çıkmaktadır. Zira gerek dış gerekse iç piyasa isteklerine göre hazırlanmış ve ambalajlanmış kalitesi yüksek bir ürünün düzensiz ve bilgisiz bir taşıma sonucunda genel likle %60-80 oranında fire verdiği ve aynı oranda değerini kaybettiği bilin mektedir. (ANON, 1984b). Günümüzde soğuk zincir içerisinde kabul edilen gıdaların dağıtımı kalite, maliyet, miktar, zaman ve risk gibi faktörlere 1990 yılında yapılan taşımacı lığın %73.5'i karayolu, %16.3'ü denizyolu, %10'1'i demiryolu ve %0.1'i de havayolu ile yapılmıştır (ANON, 1990a). 9.2.1. Karayolu Taşımacılığı Karayolu taşımacılığı her ne kadar maliyeti fazla ise de; hem süratli hem de her noktaya kolay ulaşabilen bir taşımacılık olduğu için, dünya ülkelerin de olduğu kadar Türkiye'de de önemi artmıştır. Buna rağmen toplam kara yolu uzunluğu son beş yılda 58000 km civannda kalırken, kamyon sayısı 1990 yılında 257353 adede ulaşmıştır (ANON, 1990f), Bunlann 33622 ade di uluslararası taşımacılıkta kullanılmakta olup, 1991 yılı itibanyla Uluslara rası Nakliyeciler Derneği'ne üye 324 firma 1305 kayıtlı ve 950 sözleşmeli frigorifik araç ile soğuk zincire giren gıdalann taşınmasında rol oynamakta dır. (ANON, 1992a). 9.2.2. Demiryolu Taşımacılığı Demiryollanmız tarihsel gelişmesi sonunda vardığı bugünkü aşamada, ülkemizin ulaştırmasından işlevini yerine getirmek ve Avrupa Topluluğu ko şullan ile uyum sağlamak yeteneğinden yoksun bulunmaktadır (ANON, 1991a). Soğuk zincire giren gıdalann demiryolu ile taşınmasında kullanılan soğutma sistemli vagonlara demiryollanmız sahip değildir. Ancak, Türki ye'nin de üye olduğu Uluslararası Interfrigo Şirketi'nin 22000 adet buz so ğutmalı beyaz isoterm ve 2000 adet de -30 "^C'a kadar soğutma yapabilen mekanik soğutmalı mavi vagonları mevcuttur (ANON, 1990e; ANON, 1991f). O ile 10 ""C arasında taşınma gereksinimi olan yaş meyve, sebze, yumurta ve benzeri gıda maddeleri buz soğutmalı beyaz vagonlaria taşın maktadır. Bunun yanında mekanik soğutmalı vargonlaria ise, Türkiye'den Avrupa'ya dondurulmuş parmak patates (-18 °C), satsuma, limon, taze pa tates ve soğan gibi gıdalar ihraç edilmektedir. Avrupa'dan Türkiye'ye ise ba lık, peynir, tereyağı et ve tavuk gelmekte ve yurt düzeyinde satışa sunul maktadır. 9.2.3. Deniz ve Havayolu Taşımacılığı Türkiye'de halen soğuk hava depolu gemi yoktur. Sadece Denizcilik Bankası'na ait 4 adet Ro-Ro gemisi mevcuttur. Bunlar frigorifik kamyonların denizyolu ile nakilleri sırasında ihtiyaçlan olan soğutma enerjilerini karşıla yarak soğuk zincirin kesintisiz devamını sağlamaktadır. Havayolu taşımacılığının en pahalı taşımacılık tipi olmasına rağmen, dünyada özellikle bozulmaya hassas ürünlerin nakliyesinde kullanılmakta dır. Havayolu taşımacılığında en önemli avantaj kısa sürede ürünlerin paza ra girmesinin sağlanmasıdır. Ülkemizden özellikle taze meyve ve sebze ile kesme çiçek ihracatında havayolu taşımacılığı kullanılmaktadır. Taze meyve-sebze ihracatında İngiltere ve İskandinav ülkelerinde havayolu taşımacı lığı tercih edilmektedir. Bunun yanısıra örneğin kirazda Almanya, Avustur ya'ya havayolu ile taşımacılık yapılmaktadır (ANON, 1990b). 10. TÜRKİYE'DE SOĞUK ZİNCİR UYGULAMALARINDA KARŞİLAŞİLAN SORUNLAR VE SOĞUK ZİNCİR UYGULAMALARININ GELİŞTİRİLMESİ İÇİN ALINMASI GEREKLİ ÖNLEMLER Soğuk zincir sistemlerinde, gıda kalitesinin istenilen düzeyde korunma sında işlenecek hammadde kalitesinden başlamak üzere zincirin tüm halkalannda amaca yönelik koşullann sağlanmış olması büyük önem taşımakta dır. Soğuk zincir halkalarının ayn ayn kendi içinde ve birbirieriyle olan ilişkisinde kalitenin korunması için öncelikle sıcaklık profilinin öngörüldüğü şekilde gerçekleşmesi gereklidir. Bu nedenle sistemin bir bütün olarak ele alınması başanlı bir uygulamanın ilk koşuludur. Soğuk zincirde karşılaşılan sorunlar aşağıda ayn ayrı incelenecektir. Bu rada özellikle hammadde, işleme, depolama ve taşıma ile perakende satış la ilgili değerlendirmeler yapılacaktır. 10.1 HAMMADDE Diğer alanlarda olduğu gibi özellikle soğuk zincir sistemine girecek olan hammaddelerin başlangıç kalitesi büyük önem taşımaktadır. Tanmsal gıda hammaddesi üretiminde kaliteye öncelik verilmelidir. Ülkemizde hammadde, gıda sanayiinin hem avantajı ve hem de deza vantajıdır. Hammaddeden kaynaklanan en önemli sorunlann zaman zaman üretim fazlası veya azlığı ve buna bağlı olarak istikrarsız fiyat gelmektedir. Türkiye'de tarımın büyük bir bölümü aile işletmelerinden oluşan üretim ve teknik düzeyde düşük bir yapı göstermektedir. Bu nedenle soğuk zincir sis temine giren ürünlerin kalitelerinde ve yıllık üretim miktarlarında belli bir ka rarlılık sağlamak güçleşmektedir. Üretimde yalnızca miktara yönelik teşvik lerden ziyade kaliteli üretime prim verilmelidir (PALA ve SAYGI, 1986). Soğuk zincir sistemine girecek olan ürünlerin, öncelikle kaliteli olarak üretilmeleri gereklidir. Kaliteli bir son ürün için, başlangıç hammadde kalite sinin en üst düzeyde sağlanması zorunludur. Yeterli ölçüde kaliteli ve standart hammadde sağlamak için alınacak ön lemler şöyle sıralanabilir (PALA ve SAYGI, 1991). 1) İşlemeye uygun gıda hammadde üretimini artıncı tohum, fidan ve da mızlık sağlanması. Son birkaç yıldan beri uygulanan politikalara devam edilmeli. Ancak tanmda kontrolsuz tohum, fidan ve damızlık yayılımı engel lenmelidir. 2) Tanmda verimliliği artırıcı modern tekniklerin uygulanması ve tanmsal yan girdilerin tekniğine uygun olarak yaygın bir şekilde kullanımının sağlan ması. 3) Türkiye, zaten küçük olan tanm işletmelerinin miras yoluyla parçalan masının önlenmesi, tanm işletmeleri birleştirilerek modern tanma uygun olarak ekonomik işleyen birimler haline getirilmesi için yasal düzenlemelerin yapılması ve uygulanması. 4) Üreticiye ve bölgeye göre farklılık gösteren stratejiler kullanarak, üre timde teknolojik gelişmeyi destek için tarımla gıda sanayii arasındaki bağlantılan güçlendirmeye yönelik sistematik yaklaşımların belirlenmesi gerek lidir. 5) Bir yandan büyük üretim birimlerinin oluşturulması için tanmda şirket leşme desteklenmeli, diğer yandan da küçük ve orta ölçekli üretim birimleri nin verimini artıncı önlemler alınmalıdır. 6) Tanma yönelik politikalarda seçici ve esnek davranılmalıdır. Politik kaygılardan arındınimış yapısal dönüşümü gerçekleştirmeye yönelik tarım sal geliştirme uygulamalan, üretimde iç ve dış istemlere göre yönlendirilme lidir. Bu çerçevede gıda sanayii ile olan işbirliğini artırmak gereklidir. 7) Tanmda, Üretim verimliliği her alanda gelişmiş ülkelerin gerisindedir. Genelde 1/3 veya 1/4 faktörü verimlilikteki geriliğimizi simgeler durumdadır. Burada yalnızca tohum, gübre, ilaç sağlamanın yeterli olmadığını, konunun bir de her aşamada yetişmiş insan boyutu olduğunu vurgulamak gereke cektir. Tanmsal gıda hammaddesi üretiminde de eğitilmiş, üretimi tekniğine göre yapacak geniş bir üretici kesiminin yaratılması sözkonusudur. Yeni teknolojik uygulamalann zaman yitirilmeden tanm kesiminde uygulanır hale getirilmesi zorunludur. Bir ekonominin başansında, üretim olanaklannı ne ölçüde geliştirdiği ya da genişlettiği belirleyici olmaktadır. 10.2. SOĞUK VE DONDURULMUŞ DEPOLARDA KARŞILAŞILAN SO RUNLAR Türkiye'deki mevcut soğuk hava depolannın önemli bir bölümü ya verimli olmamakta ya da hiç çalışmamaktadır (PALA ve SAYGI, 1985; PALA VE DEVRES, 1990). Bunun nedenlerini üç grup altında toplamak mümkündür. 1. Proje hataları 2. Uygulama hataları 2 . 1 . İmalat hatalan 2.2. Montaj hatalan 3. İşletme hatalan Bu hatalan doğuran nedenleri şu şekilde sıralayabiliriz; 1. 2. 3. 4. 5. Yatınmcıların yeterli bilgiye sahip olmamalan Yapımcı firmalann teknik yetersizliği Firmalar arasındaki aşırı ve haksız rekabet Deneyimli personel ve danışman firma azlığı Denetim eksikliği Proje hatalarından; kompresör, pompa, vantilatör kapasite ve güçlerinin isabetsiz seçilmesinden, soğuk yükü analizinin iyi yapılmamış olmasından kapasitenin uygun şekilde bölünmemiş veya kademelendirilmemiş olmasın dan ve işletme hatalanndan kaynaklanmaktadır. Yapılan genel değerlendir melere göre; Türkiye'de soğuk hava depolarının giderleri arasında en büyü ğünü %60-70 ile enerji giderleri oluşturmaktadır. Yapılan tesislerin çoğunda oda hava soğutucu yüzeylerinin küçük olması veya defrost sistemlerinin yetersiz ve hatalı yapılması, enerji tüketimini artı ran en önemli nedenler arasındadır. Defrost sistemlerinin yetersizliğine yol açan en önemli neden yanlış borulamadır. Boru çaplannın küçüklüğü ya nında yükseklik ve meyillere dikkat edilmemesi, defrost sırasında soğutucu içinde sıvı halde soğutkan bırakan boru düzenlemeleri, soğutucu yüzey ka nat aralıklannın dar seçilmesi gibi hatalara çok rastlanmaktadır. Küçük soğutucu yüzeyinden ısı geçişini hızlandırarak soğutma kapasite sini arttırma çabası içinde soğutucu vantilatör hava debilerinin yüksek seçil- mesi yoluna da gidilmektedir. Büyük vantilatör gücü, defrost edilmeyen so ğutucu yüzeyleri, uzun süre boşa çalışma sonucu enerji sarfiyatının artma sına neden olmaktadır. Bu noktada soğuk depo işletme personelinin eğitimi sorunu ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde henüz bu konuda ve bu düzeyde eği tim olanağı yoktur. Enerji tüketimini artıran diğer çok önemli bir konu da izolasyon yetersizli ği, dolayısı ile ısı kazancının ve çalışma sürelerinin fazla olmasıdır. Tesislerde soğutma suyu kontrolü yapılmaması yüzünden kondenser yü zeyleri taş bağlamakta, ayrıca hava tahliyesi yapılmaması nedeni ile kon denser basınçları ve enerji sarfiyatı da yükselmektedir. Uygun olmayan su larla ve bölgelerde evaporatif kondenser kullanılması sonucu dış yüzeylerde taş birimi olmakta, bunun giderilmesine imkan bulunamamaktadır. Su soğutma kulelerine koyulan vantilatör kapasitelerinde kademelendirilmeye gidilmemekte, kısmi soğu yüklerinde gerek pompa, gerek vantilatör tam gücü çekmeye devam etmektedir. Otomatik kontrol-kumanda düzeninin isabetsiz yapıldığı birçok tesiste cüzi soğu yükü için yüzlerce BG gücünde motorla çalıştınlan kompresör ya nında büyük pompa ve tüm kule vantilatörlerinin birlikte çalıştığı bir düzen saptanmaktadır. Birçok soğuk hava deposunda, oda havasını nemlendirmek için ayrı tesi sat ve ekipmanlar öngörüldüğü halde bunlar çeşitli nedenlerle çalıştırılama maktadır. Oda nemini arttırmak için uygulanan son çare yerlerin sulanması olmaktadır. Son yıllarda bağıl nemin, soğutucudaki sıcaklık farkı ile etkilenmesi yön temi daha fazla uygulanmaya başlamıştır. Soğutucu yüzeyi büyük, oda ha va sıcaklığı ile buharlaşma sıcaklığı arasındaki fark küçük seçilerek oda havasındaki bağıl nem oranının daha yüksek olması sağlanmaktadır. Daha büyük soğutucu yüzeyi defrost ve enerji tüketimi açısından olan sorunlan bir miktar ortadan kaldırmaktadır. Soğuk odalarda sıcaklık dalgalanmalan, genellikle işletmeden ileri gelen kusurlar yüzünden olmaktadır. Soğutucu kapasitesi yetersiz odalarda ürün varken büyük miktarda yeni sıcak ürün alındığında sıcaklık yükselmektedir. Odalarda uygun istif yapılmaması yüzünden hava sirkülasyonunun ye tersiz kalışı ve oda içindeki sıcaklık dağılımının yeknesak olmaması da de polanan ürüne zarar verebilmektedir. Bazı işletmeciler, enerji tasarrufu için donmuş odalarda gereken sıcaklı ğın üstünde bir rejimle çalışmayı yeğlemektedirler. Böylece gıdanın depola ma ömrü kısalmaktadır. Soğuk hava tesislerinde gerekli olan soğutma yükü arttıkça, depolanan üründe nem kaybı da artmaktadır. Depolamada en önemli sorunlardan biri de depolarda kullanılan ambalaj ve paletlemedir. Son yıllarda yeni depolarda forklift çalışabilecek depolar kurulmaktadır. Ancak yine de depolarda 300-400 kg'lık paletli büyük kasala rın (bins) kullanılmaması depolarda bağıl olarak kapasitenin düşmesine ne den olmaktadır. Kontrollü atmosferde depolamada karşılaşılan sorunlar: Gelişmiş ülkelerde yaygın bir şekilde kullanılan kontrollü atmosferde de polama tekniği, normal atmosfere göre ürün kalitesini daha iyi korumakta dır. Bugün Almanya'da soğuk hava depolarının %80'i kontrollü atmosferde depolama yapabilecek yapıda olup, ülkemizde ise bu kapasite çok düşük tür. 25.000 ton kurulu kapasiteye sahip olmamıza rağmen bu depoların hiç biri günümüzde çalışmamaktadır. Ülkemizde soğuk hava depolarının temel sorunlannın yanısıra, ithal edi len teknolojinin eksikliği ve ülkemiz ürünleri için kontrollü atmosferde depo lama parametreleri değişmektedir (SAYGI, 1988). Türkiye'de üretim kapasitesi ile dondurulmuş depolama kapasitesinin uyumlu olması gereklidir. Ancak, ülkemizde dondurulmuş depo kapasitesi yeterli değildir. Bu nedenle üretim kapasitesi tam olarak kullanılmamakta dır. Türkiye'de son yıllarda depoların konstrüksiyonunda ithal ve yerli panel ler kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle yerli paneller O °C'de depolama için uygun olurken, -20 ""C'deki depolamalar için daha özen gösterilmelidir. 10.3. UYGULANAN TEKNOLOJİ Sektörde son beş yıla kadar yaygın olarak "şoklama tünelleri" adı verilen odalar dondurma amacı ile kullanılmaktaydı. Günümüzde bu odalann yeri ne modern dondurma hatları kullanılmaya başlamıştır. 1988'de 8 adet IQF hattı mevcutken, 1991 yılının ikinci yansında bu sayının 20'ye ulaştığı sap tanmıştır. İşletmeler dış pazarların istemlerine göre üretim yapmalanndan dolayı, teknoloji seçiminde modern ve gelişmiş teknolojilerin alımına yönel mektedirler. İşletmeler, gelişmiş ülke standartlannda dondurma işlemi uygu lamakta ancak kapasite artırımı ve hatların yenilenmesinde finansal olarak zorlanmaktadırlar (ULUSOY, 1991). Dondurulmuş gıda üretiminde kullanılan teknoloji iyi olmakla beraber, özellikle IQF sistemler olmak üzere işleme hatlan genelde pahalıdır. 10.4. ENERJİ MALİYETLERİ Soğukta ve donmuş depolama ile donmuş gıdanın üretiminde en önemli girdilerden biri elektrik maliyetidir. Ülkemizde enerjinin pahalı olması bu ürünlerin, üretimi ve depolanmasında en önemli maliyet girdisidir. Özellikle soğukta depolamada maliyetlerin %60-70 oranını enerji giderlerinin oluştur ması konunun önemini ortaya koymaktadır. Bu çerçevede, ihracat için işlenen ürünlerde elektriğe %25 oranında veri len teşvik uygulamaya konulmamıştır. Bunun en kısa sürede uygulamaya geçirilmesi sektöre önemli bir ivme kazandıracaktır. 10.5. TAŞIMA Soğuk zincirin en zayıf halkalannı taşıma oluşturmaktadır. Ülkemizin donmuş tertibatlı frigofirik kamyon filosu oldukça yaşlıdır. Özellikle yaz aylannda, taze meyve-sebze ihracatının yoğunlaştığı dönemlerde taşıyıcı bul makta büyük sorunlar yaşanmaktadır. Günümüzde özellikle Fransa ve Almanya tarafından zorunlu olarak iste nen ATP belgesi (Gıda Maddesi Taşımaya Uygunluk Belgesi) uygulanması nın önemli sorunlar çıkartacağı aşikardır. Dondurulmuş ve soğukta taşımada artık geçmişte çok şikayet edilen sı caklık olgusu firmalann ve özellikle şoförlerin bilinçlenmesi ile giderek azal maktadır. Bugün sektörde kullanılan endüstriyel paletler (100 x 120) özellikle ihra cat başta olmak üzere sorun olmaktadır. AT'nin getireceği EURO-Palet (80 X 120) zorunluluğu nedeniyle bu ülkelere yönelik ihracatlarda başlamak üzere, yurtiçi dahil bu sorunun azalacağı beklenmektedir. Taşımada en önemli sorun navlun fiyatlannın yüksekliğidir. Bunun da en büyük nedeni geçiş ücretleri ve kapılarda ödenen gayri resmi rakamlardır. Bu nedenle devletin ikili antlaşmalarla ya da sübvansiyonlarla bu soruna çözüm getirmesi gereklidir. Aynca soğuk ve donmuş taşımacılık için tren ve özellikle deniz yollannın desteklenmesi gereklidir. Bunun için de limanlarda bu sektöre yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. 10.6. SOĞUK ZİNCİR AŞAMALARINDA ÇALIŞAN ELEMANLAR Soğuk zincir içinde yer alan işleme teknolojilerinin uygulanmasında ba san için en önemli gereklerden biri her kademede görev alacak olan kalifiye eleman ihtiyacıdır. Bugün Türkiye'de büyük yatırımlar sonucu gerçekleştirilen soğuk zincir kapsamındaki işletmelerin, işletme ve bakımlan konusunda eleman sorun- lan bulunmaktadır. Özellikle sektörde soğutma teknisyeni açığı bulunmak tadır. 10.7. PAZARLAMA ORGANİZASYONU Özellikle kontrollü atmosferde depolamada ürünlerin depolardan çıkanlışının iyi planlanması gereklidir. Bu ürünlerin doğru zaman ve miktarlarda pazara sunulması gereklidir. Aynı durum MAP ürünler için de zorunludur. Bunun için de hem iç pazar ve hem de dış pazar için gerekli olan pazar lama organizasyonunun kurulması bu sistemlerin verimli çalışması için zo runludur. 10.8. KALİTELİ ÜRETİM Kaliteli üretim, işlenen son ürüne uygun kalitede hammadde ile başlar. Uygulanan işleme teknolojisi, ambalaj, depolama, taşıma ve dağıtım siste mi kaliteyi belirleyen faktörlerdir. Bu nedenle kaliteli üretim ancak bir siste min tüm aşamalan iyi bir şekilde uygulandığı takdirde mümkündür. Buna en güzel örnek soğuk zincirdir. Soğuk zincirde uygulanan modern teknoloji ile işlenen ürünlerin, zincirin zayıf halkalannda da gerekli özenin gösterilmesi ile kaliteli ürünler tüketiciye ulaştınlabilir. 10.9. ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME (Ar-Ge) Günümüzde Ar-Ge'nin önemi tartışılmaz bir gerçektir. Türkiye'de soğuk zincir kapsamında çalışan sektörde ki hiçbir kuruluşun AR-GE çalışması bulunmamaktadır. Dondurulmuş gıda işleme konusunda ülkemizde önemli bir bilgi birikimi ve araştırma potansiyeli bulunmaktadır. Buna karşılık kontrollü atmosferde depolama ve MAP konusunda önemli bir araştırma eksikliği mevcuttur. Özellikle kontrollü atmosferde depolamada ürünlerin ekolojik koşullanna göre depolama parametreleri değişmektedir. Bu nedenle her ürünün çeşit bazında ekolojik koşullara göre parametrelerin belirlenmesi zorunludur. Ya ni yurt dışında elde edilen koşullann ülkemiz ürünlerine göre uygulanması depolamanın başansızlıkla sonuçlanmasına neden olabilecektir. Aynı şekil de ülkemiz ürünleri için farklı gaz kompozisyonlan altında solunum hızlannın da belirlenmesi, depolann ve tutucunun dizaynında önemlidir. Gelecek te kurulması kaçınılmaz olan bu sistem için ülkemiz koşullanna göre araştırma -geliştirme çalışmalannın yapılması çok önemlidir. Gerekli bilgi bi rikiminin yanısıra, eğitilmiş insan gücü "kritik kütle"nin oluşturulması zorun ludur. 10.10. TÜKETİCİ EĞİTİMİ Soğuk zincirin son halkasını tüketiciler oluşturmaktadır. Ürün istenilen kalitede perakendeciye kadar ulaştınlabilse de tüketicilerin yapabileceği ha talar ürünlerde kalitenin hızla düşmesine neden olabilmektedir. Tüketici, dondurulmuş gıdaları alışverişinin sonunda almalı ve satın al dıktan sonra kısa sürede evdeki dondurucuya ulaştırmalıdır. Tüketicinin bu ürünleri nasıl çözündürebileceği veya direkt olarak nasıl tüketebileceği ve elektrik kesilmeleri veya donduruculardan anzalarda neyi, nasıl yapacağını bilmesi gereklidir. Benzer durum taze meyve ve sebzeler ile MAP ürünleri için de geçerlidir. Bu çerçevede, ülke düzeyinde tüketicilerin bilinçlendirilmesi zorunludur. Özellikle soğuk zincir içinde fonksiyonunu çok iyi bilmelidir. Gıda saklama yöntemleri arasında kalitenin en iyi korunduğu teknikler olan soğuk zincir uygulamalannın tüketicilere anlatılması gereklidir. Bu bilinçlendirmede basm-yayın kuruluşları ile özellikle televizyonun kullanılması önemlidir. KAYNAKÇA ANON, 1972; Recommendation for the procvesing and handling of fro zen foods. I.I.R. ikinci Baskı. 240s. ANON, 1973; Packing stations for fruits and vegetables. I.I.R. 306 s. ANON, 1979; Refrigerated Storage of Fruit and Vegetables. Ministry of Agriculture, Fisheries and Food. Reference Book 324.148 s. ANON, 1982; V.Beş Yıllık Kalkınma Planı, Soğuk Tekniği ve Soğuk Ha va Depolan Özel İhtisas Komisyonu Raporu T.C. DPT. ANON, 1982a; ASHRAE Handbook Applications. "Refrigerated Wareho use Design" (Chapter 40). ANON, 1983; Hayvansal Ürünleri Geliştirme Nihai Etüdü, DPT, Ankara, TÜMAŞ, 10. Cilt. ANON, 1984a; Türkiye İkinci Meyve ve Sebze Projesi Meyve ve Sebze Alt Sektörü Ana Planı ve Sektör Etüdleri, DPT, Ankara, TÜMAŞ, Ek-2 ANON, 1984b;Türkiye İkinci Meyve ve Sebze Projesi Meyve ve Sebze Alt Sektörü Ana Planı ve Sektör Etüdleri, DPT, Ankara, TÜMAŞ, Ek-6 ANON, 1985; V.Beş Yıllık Kalkınma Planı, Su Ürünleri ve Su Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Yayın no:DPT: 1989-ÖİK: 344 ANON, 1987; Gıda Sanayii Özet Raporu T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlı ğı I.Sanayi Şurası, Ankara ANON, 1988; VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı Öncesinde Gelişmeler 19821988. Yayın No: DPT 2190 ANON, 1989a; VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Su ürünleri ve Su ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Yayın No: DPT: 2184 -ÖİK: 344 ANON,1989b; Et ve Balık Kurumu Faaliyet Raporu ANON, 1989c; Tanmsal Yapı ve Üretim, DİE, Yayın No: 1515 ANON, 1990a; VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı 1990-1994, Yayın No: DPT: 2174. ANON, 1990 b; VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı Havayolu Ulaştırması Özel ihtisas Komisyonu Raporu. Yayın No: DPT 2217 -ÖİK: 361 ANON, 1990c: VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Süt ve Mamulleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Yayın RONo: DPT: 2239 ÖİK:367 ANON,1990cl; Dönemler İtibarı ile İmalat Sanayii, 1987 (IV)-1988(IV), DİE, Yayın No: 1380 ANON, 1990e; Intertrigo Tanıtım Broşürü 8 s. ANON, 1990f; İstatistik Göstergeler 1923-1990, DİE, Yayın No:1472 ANON, 1990g; Türkiye İstatistik Cep Yıllığı, DİE ANON, 1991a; VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Demiryolu Ulaştırması Özel İhtisas Komisyonu Raporu Yayın No: DPT: 2275 - ÖİK392 ANON, 1991b; VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı Hayvancılık Özel ihtisas Komisyonu Raporu, Yayın No: DPT 2267 - ÖlK: 387 ANON, 1991c; VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kümes Hayvanlan Özel İh tisas Komisyonu Raporu, Yayın No: DPT 2251 - ÖİK: 374 ANON, 1991 d: VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Kümes Hayvanlan Eti Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Yiyin No: DPT: 2 2 6 4 - Ö İ K : 385 ANON, 1991e; Dönemler İtibari ile İmalat Sanayii, 1989 (IV) - 1990 (IV), DİE, Yayın No: 1456 ANON, 1991f; Transtren Tanıtım Broşürü, 4s. ANON, 1991g; Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu, Yayın no:11, Ankara, ANON, 1992a; Uluslararası Nakliyeciler Derneği 17. Olağan Genel Kurul 1990-1991 Faliyet Raporu ANON, 1992b; Yayınlanmış Bulgular, DİE Ebim Verileri. Van ARSDEL. M.1969; Quality and stability of frezen foods. Wiley-Inter 3cionc0 Van Beek, G., BOERRIGTER. H.A.M. ve NERENG.B., 1985; The use of storability diagram for mushrooms. No:2299, Sprenger Instntute. Wageningen/Holland BİNGÖL. Ş. 1980: Türkiye'de Soğuk Hava Deposu Varlığı ve Soğuk Teknolojisi Konusunda Bilgiler, Ege ve Marmara Bölgelerindeki işlet melere İlişkin Araştırma Bulguları. Milli Prodüktivite Merkezi Yayınla rı 232 Ankara. BLANPIED, G.D., 1977: Observations of C O 2 scrubbers for commercial apple CA rooms in New York State. Proceeding of the II. National CA Research Conference, April 5, 6 and 7. 1977. Ed. D.H. DEWEY. Dept. of Horticulture Michigan State Univ. Hort. Report. Nr. 28. S. 17-23 BOHLING. H. ve HANSEN. EH., 1983; Influence of extremely low oxy gen storage atmospheres on the respiration behaviour of apples in "symposium on postharvest handling of vegatebles" Ed. C.T.PHAN s. 283-294 BRAMSNAES. F. 1981; Maintaining The Quality Of Froizen Foods Du ring Distribution. Food Technology 35(4); 38:43. CEMEROĞLU. B. ve ACAR. J. 1986; Meyve ve Sebze İşleme Teknoloji si. Gıda Teknolojisi Derneği. Yayın No: 6, 510 s. ClOBANU, A. ve NICULESCU, L. 1976: "Fruits and Vegetables"in Coo ling Technology in the Food Industry. Abacus Press. Tumbridge Wells, Kent. S.377-410. DAY. B.P.F., 1990; Modified atmosphere packaging of selected prepa red fruits and vegetables. In "Processing and Quality of Foords". (3) 3.230-3.233. EDWARS. M.ve HALL. M. 1988 Freezing For Quality. Prepared Foods. 157(1); 67-70. EROL. T. 1983: Türk Soğutma Endüstrisinin Gelişimi ve Geleceği. "Türk Tarım Ürünlerinin Soğuk ve Donmuş Saklanması", s 153-155. TÜBİ TAK Marmara Araştırma Merkezi Matbaası. Gebze, Kocaeli. ERTAN, Ü. 1987; Elmanın soğukta ve kontrollü atmosferde depolanma sı. Gıda İleme ve Saklanmasında Soğuk Tekniği Uygulamalan Semi neri, 20-21 Nisan. İstanbul. FLOROS, J.D. 1990; Controlled and modified atmospheres in food pac kaging and storage. Chemical Engineering Progress. June. 25-32. GUTSCHMIDT. J . I 9 7 4 ; The storage life of frozen chicken with regard to the temperature in the cold chain. Lebensmittel-Wiss. u. Technol. (7); 137-141. HOTCKINS, J.H., 1988. Experimental approaches to determining the sa fety of food packaged in modified atmospheres. Food Technol. 5564 HUNTER. D.L, 1977; CA Storage structure. Proceeding of the II. Natio nal Ca Research Conference, April 5, 6 and 7, 1977. Ed. D.H. DEWEYL. Dept. of Horticulture Michigan State Univ. Hort. Report. Nr. 28.S.9-16. ISENBERG, F.M.R., 1979; Controlled Atmosphere Storage of Vegetab les. Dept.of Vegetables Crops, Cornell Univ., Ithaca, New York. 14853. Horticulture Reviews (Chapter 9). s. 338-394. KADER. A.A. 1985; Postharvest Biology and Technology; An Overview. "Postharvest Technology of Horticultural Cropsi Special Publication 3311. University of Cilfornia. s. 3-7 KADER, A.A. 1986; Biochemical and physiological basis for effect of controlled and modified atmospheres on fruits and vegetables. Food Technol. May. 99-104 KADER, A.A. ve BORRIS, L.L., 1977; Relative tolerance of fruits and ve getables to elevated CO2 and reduced O2 levels. Proceeding of the II. National CA Research Conference. April 5, 6, and 7, 1977. Ed. D.H. DEWEY. Dept. Of Horticulture Michigan State Univ. Hort. Re port. Nr. 28, s. 260-265 KADER, A.A. ZAGORY. D. ve KERBEL, E.L, 1989; Modified atmosphe re packaging of fruits and vegetables. Critical Reviews in Food Sci. and Techool. (28); 1-30. KADER, A.A.; KAŞMİRE. R.F.; MITCHELL, F.G.; REID. M.S.; SOMMER. N.F.; THOMPSON, J.F. 1985 Postharvest Technology of Hor ticultural Crops Cooperation Extansion. University of California. Divi sion of Agriculture and Natural Resources. 192 s. KİLERCİOĞLU, O. 1991. Hayvancılık-Et-Süt ve Ürünleri Sanayiinin Du rumu, Süt ve Et Sanayicileri Derneği Setbir, Kişisel Bildirim, Ankara. LABUZA. T.P. ve BREENE W.M. 1989; applications on "active packa ging" for improvement of shelf-life and mutritional quality of frech and extended shelif-life foods. J.Food Processing and Preservation 13, 1-69. LIOUTAS, T.S.,1988. Challenges of controlled and modified atmosphere packaging. A food company's perspective. Food Technol. 78-86. LIU.F.W. 1977; The ethylene problem in apple storage. Proceeding of the II. National CA Research Conference, April 5,6 and 7, 1977. Ed. D.H. DEWEY Dept. of Horticulture Michigan State Univ. Hort. Re port. Nr. 28, s. 88-96 LÖNDAHL, G. 1979; How to maintain a sufficiently low temperature in frozen distribution. Quick Frozen Foods International, 116-117. MEFFERD. H.F. Th. 1968; Factors influencing the operation of C A . strores in "Controlled atmoshere cold rooms-storage of wuick-frozen products", I.I.R. Annexe 1968-1 s. 79-91 O'BEIRNE, D. 1990; Chilling combined with atmosphere packaging. In "Chilled Foods" (3); 3.190-3.203 ÖZDEMİR, M., 1992; Gıda Sanayiinde Soğuk Zincir ve Ülkemizde Uygu lanması. TÜBİTAK. MAM. Gıda ve Soğutma Teknolojileri Araştırma Merkezi İlkbahar Blok Seminerleri. 13.s. PALA. M. 1980; Development of Temperature and Quality as Depending of the Condition in cold chains. Sprenger Institut Rapport. PALA M., 1981. Dondurulmuş Gıda Sanayiinde Soğuk Zincir ve Kalite Kayıplan. Tanmsal ürünlerin Değerlendirilmesinde Soğuk Tekniği, E.Ü. Ziraat Fakültesi, s. 100-106. PALA M., 1983. Meyve ve Sebzelerin Dondurularak Saklanması. Gıda Dergisi (1983/3). S. 131-137 PALA M., 1983a. Derin Dondurma, Sterilizasyon ve Kurutma Öncesi Uy gulanan Değişik Ön İşleme Yöntemlerini Taze Fasulye Kalitesi Üze rine Etkileri. E.Ü. Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Dergisi. Nr. 3, s.53-96 PALA M., 1983b. Effect of different pretreatments of the quality of deep frozen green beans and carrots. International Journal of Refrigerati on. 6. p.238-246. PALA M., 1983c. Stepwise blanching and its importance in freezing of vegetables. XVI. International Congress of Refrigeration. 29 August7 September 1983. Congress Proceeding. P.79-86. Paris PALA M., 1987. Calculation of Quality loss in different cold chains system. XVIIth. International Congress of Refrigeration. 24-29-8. 1987 Wien, Austria. Commission B2. PALA M., 1988 Değişik Soğuk Tekniği Yöntemleriyle Kayısının Muhafa zası ve Kalite Değişimlerinin Belirlenmesi. TÜBİTAK, MAE, Beslen me ve Gıda Teknolojisi Araştırma Bölümü Yayınlan, No. 118, Gebze-KOCAELİ. PALA M., 1988a. Meyve ve Sebzelerin Dondurularak İşlenmesi. Gıda İş leme ve Saklanmasında Soğuk Tekniği Uygulamalan Semineri (İs tanbul Ticaret Odası-TÜBİTAK, MAE, Beslenme-Gıda ve Soğuk Tekniği Araştırma Bölümleri) 20-21 Nisan, İstanbul, s. 121-142. PALA M., 1988b. Soğutma ve Dondurmada CO2 ve LN2 Kullanımı. Gıda İşleme ve Saklanmasında Soğuk Tekniği Uygulamalan Semineri (İs tanbul Ticaret Odası-TÜBİTAK, MAE- Beslenme-Gıda ve Soğuk Tekniği Araştırma Bölümleri) 20-21 Nisan, İstanbul, s. 143-151. PALA M., 1988c. Soğuk Zincir Sistemleri ve Gıdalarda Kalite Değişimi. Gıda İşleme ve Saklanmasında Soğuk Tekniği Uygulamalan Semi neri (İstanbul Ticaret Odası-TÜBİTAK- MAE- Beslenme-Gıda ve So ğuk Tekniği Araştırma Bölümleri) 20-21 Nisan, İstanbul, s. 153-159. PALA M., DEVRES, Y.O., 1990. "Soğuk Hava Tesislerinde Tasanm Özellikleri ve Enerji Tasarrufuna Yönelik Pratik Uygulamalar" Gıda Sanayii 4, (1)36-45. PALA M., ve KARAKUŞ B. 1991: Gıda Sanayiinin Gelişme Perspektifin de Yeni Yönelimler. II. Uluslararası Gıda Sempozyumu. 1-3 Ekim, Bursa. s. 1-14. PALA M. ve SAYGI, Y.B. 1983: Su Aktivitesi ve Gıda İşlemedeki Önemi. Gıda Dergisi. Sayı: 1, 33-39. PALA M. VE SAYGI, Y.B., 1985. Soğuk Hava Depolarında Enerji Tüketi mi. "Gıda Teknolojisinde Yeni Gelişmeler Sempozyumu" 23-24 Ekim, ODTÜ- TÜBİTAK VE FAO/ANKARA. s. 140-158. PALA M. VE SAYGI, Y.B., 1986. Meyve-Sebze ihracatında Soğuk Tekni ği Uygulamalan ve Alınması Gereken Önlemler. "Gıda Sanayinin Sorunlan ve Serbest Bölgelerin Gıda Sanayiine Beklenen Etkileri Sempozyumu". 15-17 Ekim, Çukurova Üniversitesi, Adana, s. 32-40. PALA M. ve SAYGI, Y.B., 1988: Cold Chain İn Turkey. International Ins titute of Refrigeration Commissions B 1 , B2, C2, D i , D2/3, s. 91-96, Wageningen, The Netherlands. PALA M. and SAYGI, Y.B. 1990. Precoolign and Cold Storage of Apricot Varieties. "Progress in the Science and Technology of Refrigeration, Especially in Food Proceesing". September, 24-28. IIIR-Comissions B2, C2, D 1 , D2/3. Dresden, DDR, 615-623. PALA M. SAYGI, Y.B. 1990a. Türkiye'de Patates ve Soğan Üretimi, iş lenmesi, Depolanması ve Kayıplannın Azalması. İstanbul Ticaret Odası Yayın No: 1990-28. 207 sayfa, İstanbul. PALA M. ve SAYGI, Y.B., 1991. İhracata Yönelik Gıda Sanayii ve Reka bet Gücünün Artıniması. İstanbul Ticaret Odası Yayın No: 1991-24. 124 Sayfa. İstanbul. PALA M. SAYGI, Y.B. ve DEVRES, Y.O., 1988: Meyve ve Sebzelerin Önsoğutulması. Gıda İşleme ve Saklanmasında Soğuk Tekniği Uy gulamalan Semineri. İstanbul, s. 111-120. PALA M., ve ÜSTÜNES, H., 1983. Değişik Soğuk Zincir Sistemlerinde Kalite Kayıpları. Gıda Dergisi 5. s.229-237. PFLUG, I.J. 1968: Predicting the performance of controlled atmosphere stores in "Controlled atmosphere cold roomsstorage of quick-frozen producuts", I.I.R. Annexe 1968-1. s. 69-78. REMY, J. 1987: Modern freezing facilities, Int. J. Refrig. May (10): 165174. RENERRE, M. 1986: Lagerung und distribution von Fleish in Modifizierten Atmosphaeren in Einzelhandel. Fleischwirtschaft 68, (9): 10761085. SALUNKE, D.K. ve W U , M.T. 1974: Developments in Technology, of storage and handlign of fresh fruits and vegetables CRC. Critical Re views in Food Tecnology, april, s. 15-54. SANDERSON-WALKER, M. 1980: Quality Loss in OF. ish in the Cold Chain. Qublication of Birds Eye Food Ltd. SAYGI, Y.B., 1987: Dondurarak Konsantre Tekniği ve Gıda Sanayiinde Uygulaması. İlkbahar Dizi Seminerleri, TÜBİTAK, MAE, Beslenme ve Gıda Teknolojisi Bölümü Yayın No: 112, Cilt II. s 173-200 SAYGI, Y.B., 1988: Meyve ve Sebzelerin Muhafazasında Kontrollü At mosfer Tekniği Kullanımı. ISOHA 88. Makina Mühendisleri Odası Seminerleri. 9-13 Mart, istanbul, 28s SCUUG, W. 1986: implication of trade in chilled or frozen food and coid storage Invesment for developing Countries. Int. lust, of Refrigerati on World Couference 18-19 June 1986 Paris. SHARP, A.K. 1982: Determination of gas-tig9htness of containers using a pressure-decay timer. Int. J. of Refrigeration, Volume 5. Nr. 6, s. 348-350. SHEWFELT, R.L, 1986: Postharvest treatment for extending the shelflife of fruits and vegetables. FoodTechnol., 70-80. SHEWFELT, R.L. 1990: Wuality of fruits and vegetables. Food Technol, June, 99-106. SIVE, A., ve REZNiSKY, D. 1977: Scrubbers in CA operation. Procee ding of the II. National CA Research Conference, April 5, 6 and 7, 1977. Ed. D.H. DEWEY, Dept. of Horticulture Michigan State Univ. Hort, Report. Nr. 28. s. 24-28. SMOCK, R.M. 1979: Controlled Atmosphere Storage of Fruits. Depertment of Pomology, Cornell Univ., Ithaca, New York 14853. Horticul ture Reviews (Chapter 8). s. 302-336. STOLAR, A., 1981: Postharvest handling and storage of fresh fruits and vegetables. Dept. of Primary Industries, Hamilton, Queensland, Australia, 29. s. STOLL, K. 1984: Production, storage and commercialization of fresh ve getables. Int. J. of Refrigeration, Volume 7, Nr. 1., s. 64-65. ULUSOY, S. 1991: Türk Dondurulmuş Meyve-sebze Sanayii, Mecut Durm-Beklentiler. T.C. Başbakanlık, HDTM - İGEME. Uzmanlık Te zi, 53 s. URAS, N. 1985a. Süt ve Süt Ürünleri Sanayii Sektör Raporu, Türkiye Sı nai Kalkınma Bankası A.Ş. URAS, N. 1985b. Dondurulmuş Meyve, Sebze ve Kurutulmuş Sebze Sa nayii Sektör Raporu. Türkiye Sanayii Kalkınma Bankası A.SURAS, N. 1989, 1990, 1991: Gıda Sektöründe Gelişmeler ve Beklentiler, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. İstanbul. ÜLGÜRAY, D. 1986: Türkiye'de Süt Sanayiinin Geliştirilmesi İle İlgili Po litikalar, DPT. ÜLGÜRAY, D. 1990a: Türkiye'de Gıda Sanayiinin Gelişimi, DPT ÜLGÜRAY, D. 1990b.: Türkiye'de Planlı Dönemde Hayvansal Ürünleri işleme Sanayiinin Durumu ve Hedefleri, DPT. WEICMANN, J. 1977: CA storage of root crops. Proceeding of the II. Na tional CA Research Conference, April 5,6 and 7, 1977. Ed. D.H. DE WEY, Dept. of Horticulture Michigan State Univ. Hort. Report. Nr. 28, s. 282-286. ZAGORY, D. and KADER, A.A. 1988: Modified atmosphere packaging .,22 of fresh produce. Food Technol., 70-77.
© Copyright 2024 Paperzz