Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 2000 KUŞAĞI’NIN SİNEMA FİLMLERİ İZLEME PRATİKLERİ Asiye YÜKSEL1, Barış DEMİR2 Özet Neyin orada olmadığını, bir başka deyişle belirli bir eksikliğin anlam ve önemini, ancak karşılaştırma sayesinde görebiliriz.” Peter Burke Bir kitle sanatı olarak algılanan sinema, her şeyden önce görsel-işitsel anlatıya dayanan ve teknoloji ile aracılanan bir iletişim aracıdır. Sinemaya gitmek, bir eylem olarak gündelik yaşamının vazgeçilmezlerindendir. Ayrıca, her şeyden önce sinemaya gitme eylemi ilk bakışta karmaşık olmayan bir süreçtir ve zevkli boş zaman geçirme eğlencesidir. Sinemanın gündelik yaşamda algılanışı ve karşılanışı tarihsel olarak süreklilik ve değişiklik gösterir. Her ülkeye göre ve her çağa göre değişir. Sinemanın seyircisi ile kurduğu ilişki birçok kuramsal çalışmaya kaynaklık etmiştir ve etmeye devam etmektedir. Sinema ilk yıllarda bir kent eğlencesi olarak başlamıştır. Günümüzde ise teknolojik gelişmeler eşliğinde seyircisiyle birlikte bir değişim sürecinden geçmektedir. Teknolojik gelişmeler ile geçmişi kaydetme becerisini kazandığından beri sinema, kültürel hayatın bellek merkezlerinden de biri olmuştur. Küreselleşmenin etkileri sosyal ve kültürel yaşamda da değişiklikler getirmiştir. Özellikle dijital çağ olarak adlandırılan 2000‟li yıllar yeni yaşam biçimleri ve yeni kuşaklar oluşturmuştur. İnterneti hayatının merkezine yerleştirmiş, eğitimli, teknolojiyi (bilgisayar, internet, cep telefonu, müzik çalar) kullanan, eğlenceyi işiyle bütünleştirmek isteyen, lider karakterli ve bağımsızlığına düşkün 2000 kuşağı diye de adlandırılan (1979–1994) bir kuşak tanımlaması oluşmuştur. Bu çalışmanın konusu daha önce tarihsel bir süreci ve izlemesi olmayan 2000 kuşağının film izleme pratiklerinden yola çıkarak sosyal ve kültürel yaşam değişimlerini analiz etmek olacaktır. Anahtar Kelimeler: 2000 kuşağı, sinema, film izleme 1 2 Öğr.Gör. Kocaeli Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Doktora öğrencisi [email protected] Öğr.Gör. Kocaeli Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Doktora öğrencisi [email protected] 31 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 Giriş Özellikle sinema kişilere hayal dünyalarında bulunacak öğeleri sunan, onlara iyileşme, kaçış, fantezi, teselli gibi kavramları sağlayan en önemli araçtır. Walter Benjamin, “Tekniğin olanaklarıyla yeniden üretilebildiği çağda sanat yapıtı” isimli makalesinde sinemanın, teknolojinin etkisiyle değişen yanının - hem niceliksel hem de niteliksel açıdan - sadece yeniden-üretim koşulları değil, sergilenebilirliği olduğuna da dikkat çekmiş ve sanat yapıtının sergilenebilirliğinin dev boyutlar kazandığını öne sürmüştür (Benjamin,1992:55). Benjamin‟in de öngördüğü gibi teknolojinin etkisiyle hızla değişen yeniden üretim koşulları sinema seyir kültüründe gözle görülür bir değişim yaratmış ve seyir sürecinin vazgeçilmez öğesi olan seyirci de bu değişime paralel olarak konum değiştirmiştir. Önceleri sinema-seyir sürecinde kendisine sunulan seyirlik eseri bir sinema salonundaki kalabalıktan herhangi biri olarak izleyen seyircinin konumu; teknolojik yenilikler ve buna bağlı olarak gösterim ve seyir olanaklarının gelişmesine paralel biçimde değişim göstermiş; bu değişim niceliksel ve niteliksel açıdan “seyirci” kavramının yeniden ele alınması ihtiyacını doğurmuştur. Özellikle 1980 sonrasının hızla gelişen teknolojik olanaklarının etkisiyle bir anda adından sıkça söz ettiren dijitalleşme; Latince‟de “parmak” anlamına gelen ve İngilizce “digital” olarak kullanılan, “sayısal” sözcüğünden yola çıkılarak kullanılan bir kavram olup, çağımızın yeni medya teknolojilerinin sayısal tekniğine karşılık gelen bir kavramdır (Geray,1994:22). Herhangi bir görsel iletinin sayısal kodlardan oluşması anlamına da gelen sayısallaşma yani dijitalleşme, günümüzde neredeyse tüm görsel iletişim teknolojilerinde kullanılan bir sistem haline gelmiştir. Dijitalleşmenin hareketli görüntü sanatındaki en önemli etkilerinden biri, kendinden önceki seyir formlarına göre büyük ölçüde farklılıklar barındıran yeniliklere olanak sağlamasıdır. Televizyon, video, üç boyutlu sinema deneyimi ve interaktif sinema bu anlamda oldukça önemli bir yerde durmaktadır. 28 Aralık 1895 yılında Fransız Lumiere Kardeşler‟in Paris‟te bir kafede, pelikül üzerine kaydettikleri filmlerini bir perde üzerine yansıtarak gösterim yaptıkları gün, sinema tarihindeki ilk toplu seyirin gerçekleştiği varsayılabilir (Kılıç,2008:215). Halkın ilgisini bir anda büyük ölçüde çeken bu tür gösterimler gezici festival ve fuarların vazgeçilmez unsuru olduğu gibi; fiziki olarak kalabalık bir seyirci önünde gösterim yapılmasına uygun olan her türlü mekânda gerçekleştirilir. Sendika salonları, lunaparklar, müzikholler bunlar arasında sayılabilir (Jeancolas,2004:14). Kısa bir süre sonra, sinema seyir kültüründeki ilk önemli değişim gerçekleşir ve 1900‟lü yılların başından itibaren açılmaya 32 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 başlayan sinema salonları ile sinema, artık festival ya da fuarların içindeki bir etkinlik olmaktan çıkıp, başlı başına tercih edilen bir sosyal alışkanlığa dönüşür. 1905-1910 yılları arasında A.B.D, Fransa, İngiltere ve Almanya‟da ilk sinema salonları açılır ve çok kısa bir süre içerisinde bu salonların sayısı hızlı bir artış gösterir. Örneğin A.B.D.‟de 1905 yılında ilk sinema salonu kurulurken, 1909 yılında ülkedeki sinema salonu sayısının 8.000‟i bulduğu tahmin edilmektedir. Yine aynı yıl sinemaya giden haftalık seyirci sayısı ise 45 milyondur (Smith,2003:56). Bu rakamdan da anlaşılacağı üzere sinemanın sosyalleşme süreci oldukça hızlı ilerlemiştir. Sinema salonları bu tarihten itibaren başta Amerika ve Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm dünyada hızla artmış; sinemada film izlemek tüm toplumlarda başta eğlence ve serbest zaman alışkanlığı olmak üzere, sanatsal ve kültürel etkinliklerin ilk sırasında yer almıştır. Sinemada geleneksel üretim tarzının hâkim olduğu dönemde sinema seyir kültürünü incelerken karşımıza çıkan ilk ve belki de en önemli olgu Feigelson‟un deyimiyle sinemanın, “birlikte olmanın kolektif temsili”ni oluşturmadaki gücüdür (Feigelson,2004:33). Temel seyir mantığı açısından düşünüldüğünde, seyirci sinemada yalnızdır ve karşısındaki filmi kendi fiziksel ve zihinsel araçlarıyla algılar, bu bağlamda sinema salonundaki seyir tek başına yapılan bir faaliyettir. Ancak bu faaliyeti sosyal bir olgu olarak nitelendirmemizin en önemli nedeni sinema salonunun mekânsal düzenlemesi ve bu mekândaki seyir deneyiminin doğasından kaynaklanmaktadır. Nihayetinde sinema salonundaki kalabalığın aynı amaçla bir arada olup, aynı anda seyir deneyimini yaşadığı ve bu deneyimin yaşandığı anın öncesi ve sonrasındaki sosyal pratikleri de hesaba kattığımızda, bunu sosyal bir olgu olarak nitelendirmemiz zorunlu hale gelmektedir Sinemadaki seyir deneyiminin sosyalleşmeyle olan ilişkisini değerlendirirken önemin sosyolojik ve ideolojik koşullarını göz ardı etmemek gerekmektedir. Sanayileşme ve kentleşme sürecine paralel bir gelişim gösteren sinema, bu dönemin koşulları içerisinde yaşayan bir toplumun bireylerinden oluşan bir temsile ev sahipliği yapmaktaydı. Sinema ve Kent ilişkisini incelediği çalışmasında Mehmet Öztürk, sinemanın opera, bale ve buna benzer diğer sahne sanatlarının tersine toplumun üst kesimine değil, alt kesimine ait bir sanat biçimi olarak doğduğunu ve bunun kültür tarihindeki istisnalardan biri olduğuna özellikle vurgu yapar (Öztürk,2005:121). Sinema salonunda seyir deneyiminin bir diğer önemli özelliklerinden biri de Serpil Kırel‟in değinmiş olduğu, sinema salonlarının bir “kaçış alanı” olması niteliğidir. Kırel, sinema salonunun bir mekân olarak içerisine giren seyircisine vaad ettiği “kaçışçı hazlar”ın hesaba katılması gerektiğini özellikle vurgular. Ona göre sinema salonları, modern yaşamın 33 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 getirdiği yabancılaşma ve geleneksel ilişkilerin bozulması sürecinde kent yaşamının zorluklarından kaçış alanı olması bağlamında ele alınmalıdır (Kırel,2010:29). Sinema salonunun fiziksel özelliği, karanlığı, sessizliği ve izlenilen filmin atmosferinin hem teknik ve görsel anlamda seyirciyi kuşatmış olduğu gerçeği göz önüne alındığında, Kırel‟in yorumunun haklılık payı ortaya çıkmaktadır. Sinema salonunda film izleme deneyimiyle ilgili değinilmesi gereken bir diğer önemli nokta da seyircinin film izleme sırasında yaşadığı katharsis, özdeşleşme, haz alma deneyimi ve seyircin sinemaya gitme nedeninin bunlarla da ilişkilendirilmesi gerektiğidir. Sinemaya gitmek içinde özel bir filmi, özel bir kişiliği, özel bir toplumsal durumu ve özel bir zaman ve havayı barındıran bileşiş bir deneyimdir. Bununla birlikte hareketli resim deneyiminin tüm aşamalarını kapsamayan herhangi bir araştırma, sinemanın güncel çevre ve toplumlardaki net etkisini tahmin eden araştırmalardan biraz daha fazla bir şeyler söyleyebilir (Cressey 1938). Srinivas seyir geleneği ile ilgili çalışmalarında; Hindistan‟da seyircinin sinemaya gitme konusundaki alışkanlığını „gedikli-habituated‟‟ denebilecek bir kavramla tanımlar ve popüler filmlerden bahseder. Lakshmi Srinivas‟ın Hindistandaki sinema seyirciliği ile ilgili yaptığı çalışmada halkın sinemayı algılayışı aktarılır. 1990‟larda her gün yaklaşık olarak 1015 milyon bilet satılmış olduğu tahmin edilmektedir. Her yaştan aile üyelerinin sinemaya gittiği; gülmeler, sohbetler, sigara içmek, elele tutuşmak vb. edimlerde bulunulduğu aktarılmaktadır (Srinivas, 2002). Birbirinden farklı fiyatlı biletler vardır. Hindistan‟da kolektif bir sinema izleyiciliğinin söz konusu olduğunu hatırlatan Srinivas, bu deneyime ayrıca interaktif durumunda eklendiğini belirtir. Bir film ard arda izlenebilir. Sinemaya gitme deneyimiyle bağlantılı olarak ırksal gerçeklerle ilgili inşalar ve yaklaşımlar üzerinden bu konuda üretilen çeşitli araştırmalara yer verilir. Regester‟ın siyah seyirciler için filme gitme deneyiminin hem oturdukları yerin perdeye uzaklığı hem de diğerlerinden ayrılmış bir yerde film izlemek zorunda kalmaları yüzünden bir beyazın yaşadığıyla aynı deneyim olmayacağına dikkat çekmesi anlamlıdır (Regester, 2005). Benzer bir şekilde başka bir ülkeden, erken dönem seyir geleneği ile ilgili olarak bu kez İsveç‟te küçük bir kasaba da yaşanan deneyimlere değinerek edilebilir. Asa Jernudd‟un yapmış olduğu bir araştırma da film gösteriminin toplumsal olarak nasıl değişimlere yol açtığı üzerinde ayrıntılı bir biçimde durulur (Jernudd, 2005). İşçiler için yaşanan deneyimler ele alınır. Bilet fiyatlarının ucuz olmasının işçi sınıfının ucuz eğlence arası olarak görülmesi yorumlanır. Sinema uzun yıllar alt sınıf insanın tercihi olarak görülmüştür. 34 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 Sinemadaki seyir deneyiminin sosyalleşmeyle olan ilişkisini değerlendirirken dönemin sosyolojik ve ideolojik koşullarını göz ardı etmemek gerekmektedir. Sanayileşme ve kentleşme sürecine paralel bir gelişim gösteren sinema, bu dönemin koşulları içerisinde yaşayan bir toplumun bireylerinden oluşan bir temsile ev sahipliği yapmaktaydı. Sinema ve Kent ilişkisini incelediği çalışmasında Mehmet Öztürk, sinemanın opera, bale ve buna benzer diğer sahne sanatlarının tersine toplumun üst kesimine değil, alt kesimine ait bir sanat biçimi olarak doğduğunu ve bunun kültür tarihindeki istisnalardan biri olduğuna özellikle vurgu yapar. (Öztürk,2005:121). Sinemaya gitmek, deneyim boyutuyla çok sayıda çalışmaya kaynaklık eder. Alfred Döblin‟in 1910 yılında sinemaya gitme deneyimini „Alçak tavanlı, simsiyah mekânda, tekdüze bakışıyla beyaz gözlerini kitleye dikmiş dikdörtgen perde, bir seyirci canavarının üzerinde ışıldıyor… kötü kokan işçiler... küflü elbiseleri ile kadınlar, ağır makyajı ile fahişe öne eğiliyor.. (Akbal, 1993). 1905-1910 yılları arasında A.B.D., Fransa, İngiltere ve Almanya‟da ilk sinema salonları açılır ve çok kısa bir süre içerisinde bu salonların sayısı hızlı bir artış gösterir. Örneğin A.B.D.‟de 1905 yılında ilk sinema salonu kurulurken, 1909 yılında ülkedeki sinema salonu sayısının 8.000‟ i bulduğu tahmin edilmektedir. Yine aynı yıl sinemaya giden haftalık seyirci sayısı ise 45 milyondur (Smith,2003:56). Bu rakamdan da anlaşılacağı üzere sinemanın sosyalleşme süreci oldukça hızlı ilerlemiştir. Sinema salonları bu tarihten itibaren başta Amerika ve Avrupa Ülkeleri olmak üzere tüm dünyada hızla artmış; sinemada film izlemek tüm toplumlarda başta eğlence ve serbest zaman alışkanlığı olmak üzere, sanatsal ve kültürel etkinliklerin ilk sırasında yer almıştır Sinemada seyir deneyimi konusunda yaptığı çalışmasında I.C Jarvie, sinemanın sosyal yönüne özellikle vurgu yapmış ve seyir deneyiminin hem kişisel hem sosyal yönlerini ele almıştır. Ona göre seyir sırasında seyircinin sinema salonunun karanlığı içerisinde kaybolup gitmesi, etrafındaki hiç kimse ile hiçbir sosyal ilişki içerisine girmemesi, dahası onları tanımaması (adını bile bilmemesi) seyir sürecinin kişisel bir süreç olarak yorumlanmasını olası kılabilir. Ancak seyircinin sinemaya ailesi, akrabaları, sevgilisi ya da herhangi bir arkadaşıyla gidiyor olması, seyir sürecinin ardından da sinemanın popüler yönünden kaynaklı olarak filmi, filmin oyuncularını, yıldızlarını tartışmak gibi sosyal faaliyetlerin içerisinde yer alması nedeniyle sinemanın sosyalleştirici bir yönü olduğunu ve bu yönü ile sosyal bir faaliyet olduğu kabul edilebilir. Bu faaliyetler tek başına yapılmasına rağmen, görünmeyen bir sosyal grup oluştururlar bu grup da aynı anda aynı içeriği izleyen insanların oluşturduğu bir sosyal gruptur. (Jarvie,1993:23). Jarvie‟den yapılan bu alıntıda görüldüğü gibi, hem 35 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 salonun içinde film izlerken hem de dışarıda izlenen film tartışılırken yaratacağı etki aracılığıyla bir sosyal zemin yarattığı düşünülebilir. Sinemaya sadece film izlemek için yapılan bir eylem değildir. İnsanlar daha çok bir grup aktivesi olarak sinemaya giderler. Niçin belli ürünlerin belli dönemlerde izleyicilere sunulduğunu anlamak için Staiger (2000), metni, yani filmi, üretildiği ve dolaşıma sokulduğu tarihsel, toplumsal, politik bağlamı içinde alır. Yazara göre izleyicinin de filmler hakkındaki görüşleri, metinlerden çok bağlam tarafından yönlendirilmiştir. Yazar, belirli olaylardan ortaya çıkan sorunları inceleyerek özgün tarihsel bir konuya odaklanır, ancak yine de tam bir alımlama kuramı önermez. Daha çok bir varsayımlar dizisi ya da rehber ilkeler önerir. Anlamın bir filmin içinde sabitlenmediğini, ancak izleyicinin film ile etkileşimi aracılığıyla izleyicilerin anlamı canlandırdığını belirten Staiger‟a göre “saf izleyici” yoktur. Toplumsal formasyonlar, yorumlayıcı stratejiler ve duygusal tepkiler bir filmi anlamlandırmayı etkiler yazara göre. Staiger‟ın en temel vurgusu, filmi alımlanmasını saran tarihsel bağlamın heterojen ve çelişkin olduğu görüşüdür. Böylelikle kuramcı, metin ya da izleyicinin psikolojisinden çok, bağlamı önemser. Bir filme özgü potansiyel anlamın sınırlı olduğunu savunan Staiger‟a göre (2000) her film çeşitli tepkileri ve yorumlamaları harekete geçirebilir, fakat yorumlama stratejilerinin tarihsel olarak uygun parametreleri, bu yorumlama dizilerini sınırlar (Staiger, 2000: aktaran Akbulut, Hasan:27). . İzleyici tepkilerini incelemek için günlüklere, özel konuşmalara, mektuplara başvuran Staiger‟ın alımlama çalışması, böylece belli dönemlerde filmlerin kültürel anlamlarını ve spesifik izleyicilerin sosyal konumlarını incelemeye dönüşür. Kemper‟a göre (2003) bu dinamik yaklaşım, film ile izleyici arasında ilişkiyi, etkileşimsel bir oyun olarak görür. “Alımlama çalışmaları, alımlamayı saran söylem içinde işleyen bir dizi varsayım ve teorik aracı ortaya çıkarmaya çalışır. İzleyiciler bilinçli ya da bilinçsiz olarak sinemaya, kendi kimliklerini, yorumlama strateji ve taktiklerini getirirler. Bu şemalar, sosyal formasyonlar, psikolojik ve sosyolojik dinamikler, alımlama analizinin konusunu biçimlendirir. Staiger‟ın analizinin konusu, izleyicinin bir sanat ürünüyle etkileşimi ve sosyal bir konum/ durum içinden üretilmiş duygusal deneyimlerinin bir dizi yorumu olmaya başlar. İzleyicilerle film arasındaki etkileşimin izleri, alımlama analizinin belgeleridir” (Kemper, 2003: s.46‟dan aktaran Akbulut, Hasan:27). Dijital sinema, altyapısı 1970‟lerde başlayan ve etkisi 1990‟lı yıllarda görülmeye başlanan teknolojik değişimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve geçerliliğini hala korumakla birlikte gün geçtikçe yaygınlaşan bir üretim biçimi olarak oldukça önemli bir 36 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 yerde durmaktadır. Dijitalleşme kavramı çerçevesinde ele alınan bu değişim ise bugün “yeni medya” başlığı altında tartışılmakta ve bu alanda oldukça fazla sayıda çalışma yapılmaktadır. Yeni medya konusunda yaptığı kuramsal çalışmaları nedeniyle oldukça önemli bir isim haline gelen Lev Manovich, The Language Of New Media isimli çalışmasında, yeni medyanın 5 temel niteliği (Sayısal temsil, modülerlik, otomasyon, değişkenlik, kod çevrimi) olduğundan söz etmiş dijitalleşmeyi, yeni medyanın ilk ve esas özelliği olarak tanımlamıştır(Manovich,2001:27-49). Dijital gösterim, daha önceki geleneksel üretim biçiminin aksine seyirciyi çok daha fazla merkezine koyan ve onun beklentilerine göre kendi dinamiklerini yenileyen bir aşama olarak olanaklarını gün geçtikçe arttırmaktadır. Dijital olanaklar, seyircisine kazandırdığı seyir deneyimleri olan televizyon, video gibi teknolojilerde gözlemlenebilir sonuçlar vermesine karşın, bu sonuçların en somut değerlendirilebileceği teknolojiler üç boyutlu sinema ve interaktif seyir teknolojileridir. Dijital olanaklarla sinema filmlerinin televizyon kanalları ya da video aracılığıyla izlenmesi, sonuçlarının teknolojik bağlamdan çok, toplumsal bağlamla ilişkilendirilmesi gereken olgulardır. Aynı zamanda seyir kültüründeki ilk önemli kırılma olarak da ele alınabilecek televizyon ve video, seyirciye sinema filmini sinema salonu dışında izleme olanağı yaratmış olması anlamında dikkatle ele alınmalıdır. Çünkü bu, toplu seyir kültürünün kırılması anlamına da gelmektedir. Böylece seyirci kendi tasarrufu altında dilediği filmi, dilediği kişilerle izleme şansı yakalamış olur. Üstelik televizyondan ya da videodan izlediği filmi sinema salonu şartlarında izlemiyor olması, sinema salonunun ona vaad ettiği ritüellerden ya da zorunlu kıldığı “seyir adabı”ndan da dilediği gibi feragat etme sonucunu doğurur. Bu Jarvie„ye göre seyircinin törensel olandan-gayri-resmi olana geçişini simgeler. Çünkü sinema salonunun yoğun duygular yaratan törensel havası yerine, evin gayri resmi havası söz konusudur ve seyir biçiminin kendisi de sinemanın törensel alışkanlıklarından son derece farklıdır: Her şey bir parmağımızın düğmeye basması ile başlar ve son bulur!(Jarvie,1993: 24). Film uzun zaman önce sinemalardan evlere hatta ötesine; otobüslere ve uçaklara, tren istasyonlarına, bekleme odalarına, plazalara, parklara ve caddelere taşınmıştır. Tek değişen film izlenen ortamlar olmamış, sinema deneyimini yaşatan koşullar da değişmiş oldu. Bilgisayardan veya cep telefonundan film izlendiğinde seyirciye sinema deneyimini yaşatan çevresi değil, filmdir. Perdenin var olduğu ve filmin perdeden izlendiği her mekânda ise sinema deneyimini belirleyen ortamdır (Çelen, 2010). Evde film izlendiğinde ışıkların kapatılması, televizyonun tam karşısına geçilmesi, etrafın sessizleştirilmesi ile sinemada 37 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 yaşanan deneyim evde yakalanmaya çalışılmaktadır. O halde seyirciyi salona çeken özelliklerden biri olarak; sinema mekânının, filme kattığı deneyim sayılabilir. Bununla birlikte, sinemaya gitmek kentli olmanın bir parçasıdır. Sinemanın yerini dolduruyor gibi gözüken dijital uydu platformları, filmlere kolay ve ucuz ulaşım sağlayan internet, kentli olma olgusunu devam ettirmesi oldukça güç görünmektedir. Konforlu ve büfesinde nitelikli ürünler satan sinemalar, oraya giden izleyicide belli bir refah düzeyine erişmenin yanılsamasını yaşatır (Sorlin, 2004). Ekonomik seviyesi düşük olsa da birey için ulaşılabilir olan sinema, iç mekân özellikleriyle keyif duygusuna hitap ederken sınıflar arasındaki sınırları kaynaştırır. Sinemaya görülmek için değil, mekânı deneyimlemek, filmi o mekânda izlemek için gidilmesi söz konusudur. Sinemaya her ne kadar filmle birebir etkileşimde olabilmek için gidilse de izleyiciler sinemada topluluk içinde bulunma, fuayede vakit geçirme gibi sinemanın sosyal yönleri içinde deneyim elde etmek ve eğlenmek, hoşça vakit geçirmek için gidilir. Herhangi bir görsel iletinin sayısal kodlardan oluşması anlamına da gelen sayısallaşma yani dijitalleşme, günümüzde neredeyse tüm görsel iletişim teknolojilerinde kullanılan bir sistem haline gelmiştir. Dijitalleşmenin hareketli görüntü sanatındaki en önemli etkilerinden biri, kendinden önceki seyir formlarına göre büyük ölçüde farklılıklar barındıran yeniliklere olanak sağlamasıdır. Televizyon, video, üç boyutlu sinema deneyimi ve interaktif sinema bu anlamda oldukça önemli bir yerde durmaktadır. Böylece pelikül dönemi sinema seyir kültüründe sözü edilen “kaçış alanı” olma özelliğinin burada ortadan kalktığı görülür. Çünkü bireyin kendisini teslim ettiği bir ritüelden daha çok, kendi seyir kurallarını, yalnız ya da birlikte izlediği seyirci çevresini belirlediği bir biçim söz konusudur ve bu nedenle kaçış alanı olma özelliği ortadan kaybolur. Yani seyircinin pasif konumu değişmiş, daha aktif bir seyirci gündeme gelmiştir. Sinema salonları sahip olduğu görüntü ve ses teknolojileri anlamında bu deneyiminin yaşanması için gerekli mekânsal düzenlemeyi fazlasıyla içeriyorken, evde bir monitör aracılığıyla izlenilen sinema filminin ve bu anlamda ev içi mekânın böyle bir potansiyele sahip olmadığı ortadadır. Her ne kadar artık DVD ve ev sinema sistemlerinde yapılan yeniliklerin göz boyayıcı özelliklere sahip olduğu hesaba katılsa bile, bütün bunların sinema salonlarını “aratmamak” kaygısı ile düzenlendiği ve bu anlamda sinemadaki seyir deneyimi ile kıyaslanamayacağı düşünülmektedir. Dolayısıyla tüm bu koşullar içerisinde televizyon, video ya da DVD teknolojilerinin seyir sürecinde, seyirciye sinema salonunun vaat ettiği hazları ne ölçüde sunduğu bir şüphe konusudur (Kırel, 2010: 111). 38 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 Dijital teknolojinin getirmiş olduğu bir diğer seyir deneyimi olan 3 boyutlu sinema ve interaktif sinema ise televizyon ve videoya göre çok daha farklı bir yerde durmaktadır. Üç boyutlu sinema deneyimi fiziksel bir mekân olarak sinema salonunu ortadan kaldırma potansiyeline sahip, sadece seyir deneyiminin ön plana çıktığı ve bu anlamda tüm görsel ve işitsel olanakların bu deneyimi beslediği bir teknik olarak karşımıza çıkmaktadır (Kırel, 2010:112). Üç boyutlu sinema deneyimi özdeşleşme, katharsis ve haz alma kavramları bağlamında kendisinden önceki teknolojilere göre, seyirci üzerinde en fazla etkiyi yaratma potansiyeline sahiptir. Bunun en önemli nedeni hiç kuşkusuz sinema filminin ele aldığı gerçekliğin tekniğin olanağıyla üçüncü boyutuyla ele alınması ve görsel olarak seyircinin kendisini görsel olarak film gerçekliğinin içerisinde hissetmesinin kapılarının büyük ölçüde açılmış olmasıdır. Bu da özdeşleşmeye olanak sağlaması açısından önemli bir potansiyel olup, sinemaya gitme arzusuna büyük ölçüde yön verdiği düşünülmektedir. Ancak seyircinin konumu açısından üç boyutlu sinema deneyimi ele alındığında ortaya tartışmaya açık bir sorun çıkmaktadır. Çünkü bir yandan sahip olduğu görsel ve işitsel olanaklarla seyircide sinema salonuna gitmek ve “orada olmak” arzusu yaratırken, diğer yandan yaşattığı seyir deneyim anlamında seyirciyi o mekândan soyutlar, film izlediği topluluktan ayrıştırır ve yalnızlaştırır (Kırel,2010:112). Nihayetinde üç boyutlu teknoloji bize film evreninin içindeymişiz gibi bir haz yarattığı halde, o hazzı yalnız yaşarız. O evrende yanımızdaki koltukta oturan seyirci yoktur, bu kez kalabalığımızı oluşturanlar film evreninin içindeki karakterler ve oradaki atmosferdir. Bu nedenle seyircinin geleneksel konumunun değiştiği iddia edilebilir. Dijital sinema teknolojileri ve getirdiği seyir biçimi anlamında değinilecek en son başlık interaktif sinema teknolojileridir. Yeni medya teknolojilerinin temel kavramlarından biri olan interaktivite kavramı, interaktif sinema bağlamında, seyirci ve seyredilen filmin karşılıklı bir ilişki içinde olması, bu ilişkinin birbirlerini etkileme olanağına şans tanıyacak şekilde yapılandırılması anlamına gelmektedir. Sinemanın diğer üretim biçimlerinde de seyirci ve film arasında bir ilişki olmasına karşın, interaktif sinema, bu ilişkinin karşılıklı olması amacıyla ortaya çıkan bir teknoloji olması bakımından dikkat çekicidir. Bilişim teknolojilerini en çok kullananlar, internette ve sosyal ağlarda en fazla zaman geçirenler genç insanlar olarak tanımlanmaktadır. Bu genç insanlar, yeni tanımlanmış bir kuşağı oluşturur. 2000 kuşağı denilen bu genç insanlar; bilişim teknolojileri, internet ve elektronik sosyal ağlar kadar yenidir ve aynı zamanda, bilişim teknololojileriyle, internet ve elektronik sosyal ağlar ile çok yakın irtibat halindedirler. Howe ve Strauss (2007), bu kuşak 39 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 için; 1982 - 2004 yılları arasında dünyaya gelen ve yeni bin yılın ilk yetişkinleri (millenials) nitelendirmesini yapmıştır. Howe ve Strauss‟a göre bu kuşağın insanları, riskli davranışlar içinde düşüşler gösteren, neşeli iletilerle ve büyük markalarla olgunlaşan kültüre sahip, takım çalışması arayışında olan, riske karşı korunma ihtiyacı hisseden, iş ve iş dışı yaşam dengesi arzusu taşıyan, ebeveynlerine nazaran kurallara ve otoriteye daha kolay uyan, bilişim teknolojilerini daha iyi kullanan özellikleriyle kendilerini göstermektedir. How ve Straus, kuşaklar ayrımında, yeni bin yılın ilk yetişkinleri olarak gösterdiği bu kuşağın öncesinde, X kuşağını göstermiştir. X kuşağı, 1961 - 1981 yılları arasında dünyaya gelen, bugün önemli ölçüde ekonomiyi, politikayı ve iş dünyasını yönlendiren, işletmelerde kendilerinden sonra gelen kuşağı, yani, yeni bin yılın ilk yetişkin insanlarını yöneten, değerlendiren ve eleştiren insanlardan oluşuyor. Sorunlarını kendi başlarına karşılamaya alışmış, özgüven sahibi, sadık, tasarruf bilinci yüksek, aynı işte uzun yıllar çalışmış olmaları, X kuşağı insanlarının bazı özellikleridir. X kuşağı insanları, daha ziyade bilişim devrimi dönemi öncesinde dünyaya gelmişlerdir ve zorunlu olarak bilişim teknolojilerini kullanmaya başlamışlardır. Bu kuşağa mensup insanlar; toplumsal sorunlara karşı duyarlı, iş motivasyonları yüksek ve otoriteye saygılıdırlar. “Yeni kuşak” tartışmalarının orta yerinde, „kuşak‟ kavramı üzerinde biraz durmakta yarar vardır. Kuşak, yakın yıllarda doğan ve benzer koşullarda yaşayan, kültürel dil ve yeni anlayışta birleşen insanlar anlamına gelmektedir. Kuşak, çocukluk, gençlik, yetişkinlik, orta yaş ve yaşlılık gibi, 20-25 yıllık zaman diliminde dünyaya gelen bireylerden oluşan öbektir. Y kuşağında yer alan kişiler akıllı, özgürlüklerine düşkün ve teknoloji tutkunu olarak tanımlanmaktadır. Günlerinin yaklaşık on beş saati medya ve iletişim teknolojileri ile etkileşim halinde geçen bu kuşak için hayatlarını rahat yaşamak çok önemlidir. Bu kuşak için teknoloji hayatlarındaki pek çok şeyin simgesi durumunda olup teknoloji, Y kuşağının X kuşağına göre en üstün oldukları konulardan biridir (Mengi, 2011). Teknoloji ile iç içe olan Y kuşağı için teknoloji bir yaşam tarzıdır ve bu iletişim araçları ile ilgilenim oranları kendilerindeki önce gelen X kuşağına göre çok daha fazladır (Miller ve Washington, 2011: 174). Bu çalışmanın amacı teknolojik yeniliklere bağlı olarak değişen sinemanın temel üretim ve seyir formlarını incelemek, seyircinin konumunu da bu bağlamda değerlendirmektir. Dijitalleşme bu bağlamda oldukça önemli bir yerde durmakta olup, ortaya koyduğu temel üretim ve seyir pratikleri bu vurgu doğrultusunda incelenecektir. 40 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 1- Araştırma Süreci ve Yöntem İzleyici araştırmaları, yirminci yüzyıl başında gelişmekte olan reklam ve pazarlamanın görsel ve işitsel medya ortamı olarak sinema ve radyonun izlenirliğinin tecimsel ve yönetsel olarak ölçülmesi amacıyla başlamıştır. Kuramsal izleyici araştırması mikro ve makro düzeyde çalışır. Mikro düzey araştırma, içeriden dışarıya bakarak, tek bir izleyicinin görüşünü/ bakış açısını anlamaya çalışır. Medya seçimini belirleyen motivasyonlar, dikkat çekici unsurlar, gündelik yaşamda medyanın kullanımı, kullanımdan kaynaklanan anlamlar ve zevkler nelerdir, tüketici ve hayran olarak medya ile ilişkileri nasıldır, bu anlaşılmaya çalışılır. Makro düzey araştırmalar ise, izleyicilere dışarıdan bakarak ortak davranışları kümelendirmeye çalışır. Tecimsel amaçların yanı sıra, çeşitli toplumsal ve siyasal amaçlarla da niteliksel izleyici araştırmalarının yapılabildiğini biliyoruz. Uygulamalı izleyici araştırmaları ise, ilk dönem radyo dinleyici ölçümlerinden başlayarak, tecimsel amaçla medya kurum ve kuruluşları tarafından, bilgi alma amaçlı reyting araştırmalarıdır. Reklam verenlerin sürekli ihtiyaç duydukları bu izlenme bilgileri veren anketler, „izleyicilerin alınıp satılması‟ olarak adlandırılır (Webster 2009). Bu ölçümlerde anketler olduğu gibi kalitatif (niteliksel) etnografik saha araştırması yöntemleri de kullanılabilir. Niceliksel sonuçlar elde etmek üzere örneklem yoluyla yapılan anketler, tecimsel araştırma şirketlerinin en çok başvurduğu izleyici araştırma biçimidir. Kamuoyu araştırmaları ve reyting ölçümleri niceliksel yöntemle yapılır. Anket dışında, izleyici tepki davranışlarını (göz hareketlerini, kalp atışını, cilt rengini takip etmek, beyin sinir dalgalarının MR raporunu almak gibi) ölçmek için laboratuar ortamında geliştirilmiş başka yollar da vardır. Niteliksel yöntem de hem uygulamalı hem de teorik izleyici araştırmalarında kullanılır. Bu araştırmanın amacı 2000 kuşağı sinema izleyicisinin cinsiyet, yaş, eğitim ve sosyoekonomik, sınıf, mesleki statü, yaşam tarzı, sinemaya gitme alışkanlıkları gibi klasik ve stratejik değişkenler bir arada kullanılarak hazırlanan anket soru formunda çeşitlilik sağlanmaya çalışılmıştır. Türkiye‟de 2000 kuşağı sinema izleyicisinin bu tarz sorulardan oluşan kapsamlı bir araştırmasına daha önce rastlanılmamıştır. Yapılacak çalışmanın bir veri tabanı oluşturacağı ve araştırmacılara destek sağlayacağı düşünülmektedir Bu araştırmada, tanımsal olarak sinematografik iletişim sürecinin üç ana edimci grubunu (üreticiler,ürünler/yapımlar ve izleyiciler/tüketiciler) oluşturan izleyicilerin film izleme pratikleri hem iletişim kuramlarından, hem de sinema çalışmaları alanında geliştirilmiş kuramlardan faydalanılarak incelenecektir. 41 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 Araştırmanın sorunsallaştırılmasında yararlanılan kuramsal yaklaşımlar farklı yöntemlerin de bir arada kullanılmasını gerektirmektedir. Bu nedenle çalışmada, niteliksel ve niceliksel yöntemler ve bunların farklı veri toplama biçimleri bir arada kullanılacaktır. Araştırmada 2000 kuşağı gençlerinin, sinema filmlerini nasıl izlediğini ortaya koymak üzere geliştirilen yarı-yapılandırılmış görüşme formları kullanılmış ve bu görüşmeler hem betimsel istatistikle hem de tematik olarak çözümlenmiştir. Niceliksel yöntem kapsamında saha çalışmasında toplanan veriler, bilgisayar aracılığıyla SPSS programı ortamında çözümlenerek tablolaştırılmıştır. Niteliksel yöntem kapsamında ise görüşme anlatıları eşliğinde incelenmiştir. Bu araştırmanın evrenini oluşturan sinema izleyicileri; 2000 kuşağı olarak adlandırılan 18-35 yaş grubu sinema izleyicileridir. Araştırmanın çalışma grubunu ise rastgele seçilen bahse konu kuşağa mensup 290 kişi oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen yarı yapılandırılmış 2000 Kuşağı‟nın Sinema Filmleri İzleme Pratikleri adlı anket kullanılmıştır. Elde edilen veriler yüzde (%), ortalama (x) kullanılarak analiz edilmiştir. 2- Bulgular Yorumlar a. Sinema izleyicisinin profili Tablo 1: 2000 Kuşağı Sinema İzleyicisinin Cinsiyete Göre Dağılımı Cinsiyet % Frekans Kadın 45 130 Erkek 55 160 Toplam 100 290 2000 kuşağı sinema izleyicisinin cinsiyete göre dağılımında; kadınların %45'i, erkeklerin de %55 'i sinemaya gittiklerini söylemişlerdir. Sinemaya gitme deneyinin cinsiyete göre değişmediği görülmüştür. Tablo 2: 2000 Kuşağı Sinema İzleyicisinin Yaşa Göre Dağılımı Yaş % Frekans 18-23 52 150 24-29 34 100 30-35 14 40 Toplam 100 290 42 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 2000 kuşağı sinema izleyicisinin yaş dağılımının; 18-23 arası %52'i, 24-29 yaş arası %34, 30-35 yaş aralığı %14 olduğu görülmüştür. Film izleme alışkanlığının daha genç yaşlarda etkin olduğu bununda iş yüklerinin az olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Tablo 3: 2000 Kuşağı Sinema İzleyicisinin Eğitim Durumuna Göre Dağılımı Eğitim Durumu % Frekans Önlisans 53 155 Lisans 36 105 Lisanüstü 11 30 Toplam 100 290 2000 kuşağı sinema izleyicisinin eğitim durumunun; %53'ünün ön lisans, %36‟sının lisans, %11‟in ise Lisansüstü olduğu görülmüştür. Tablo 4: 2000 Kuşağı Sinema İzleyicisinin Medeni Durumuna Göre Dağılımı Medeni Hal % Frekans Bekar 79 230 Evli 21 60 Toplam 100 290 2000 kuşağı sinema izleyicisinin medeni durumunda; %79'unun bekâr, %21‟in ise evli olduğu görülmüştür. Tablo 5: 2000 Kuşağı Sinema İzleyicisinin Aile Eğitim Durumuna Göre Dağılımı Eğitim Durumu % Frekans İlköğretim 57 170 Ortaöğrenim 32 90 Üniversite 11 30 Toplam 100 290 2000 kuşağı sinema izleyicisinin aile eğitim durumunda; %57‟sinin ilköğretim, %32‟sının ortaöğretim, %11‟in ise üniversite mezunu olduğu görülmüştür. Tablo 6: 2000 Kuşağı Sinema İzleyicisinin Sinemaya Gitme Sıklığına Göre Dağılımı Sinemaya Gitme % Frekans 43 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 Sıklığı Hafta 13 35 Ay 45 128 3 ay 19 60 6 ay 14 40 1 yıl ve üstü 9 27 Toplam 100 290 2000 kuşağı sinema izleyicisinin sinemaya gitme sıklığı hafta %13, ay %45, 3 ay %19, 6 ay %14, 1 yıl ve üstü %9 olarak görülmüştür. …haftada 2-3 kere giderim... iki üç ayda bir giderim..3 ayda bir gidiyorum maalesef Tablo 7: 2000 Kuşağı Sinema İzleyicisinin Sinemaya Gitmeme Nedenlerine Göre Dağılımı Sinemaya % Frekans Gitmeme Nedenleri Bilet fiyatlarının 52 151 pahalı olması Büyüklerin/eşin 12 34 14 40 Ortamdan dolayı 13 38 Filmlerin 27 izin vermemesi Birlikte gidecek kimse olmaması kötü 9 olması Toplam 100 290 2000 kuşağı sinema izleyicisinin sinemaya gitmemem nedeni olarak; bilet fiyatlarının pahalı olması %52, büyüklerin/eşin izin vermemesi %12, birlikte gidecek kimse olmaması %14, ortamdan dolayı %13, filmlerin kötü olması %9 olduğu görülmüştür. …gidemediğimde ya mali durumum bozuktur (malum sinema artık çok pahalı bir alışkanlık bir öğrenci için) ya da güzel bir film bulamamışımdır…izlemeye değer bulacağım film yok.. 44 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 Tablo 8: 2000 Kuşağı Sinema İzleyicisinin Sinemaya Nerede Gittiklerine Göre Dağılımı Sinemaya % Frekans AVM 66 191 Mekan 13 38 15 45 Diğer 6 16 Toplam 100 290 Nerede Gittikleri farketmez Tarihi sinema salonları 2000 kuşağı sinema izleyicisinin sinemaya nerede gittiklerine dair dağılımda; AVM %66, mekan farketmez %15, tarihi sinema salonları %15, diğer %6 olduğu görülmüştür. Genelde AVM içlerindeki sinemaları tercih ediyorum, çünkü sistem ve konfor olarak çok daha gelişmiş oluyorlar…. beyoğlu'ndaki tarihi AVM olmayan sinemaları tercih ediyorum.. Avmler çok sık değil. Konforlu bulmuyorum. Türk sinema izleyicisi avam ve sinema izleme kültüründen yoksun.. Tablo 9: 2000 Kuşağı Sinema İzleyicisinin Filmi Nerede İzlediklerine Göre Dağılımı Sinemaya % Frekans AVM 66 191 Mekan 13 38 15 45 Diğer 6 16 Toplam 100 290 Nerede Gittikleri farketmez Tarihi sinema salonları 2000 kuşağı sinema izleyicisinin sinemaya nerede gittiklerine dair dağılımda; AVM %66, mekan farketmez %15, tarihi sinema salonları %15, diğer %6 olduğu görülmüştür. 45 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 b. Sinema İzleme Pratikleri 1- Boş-serbest zamanlarınızı nasıl geçirirsiniz? …boş zamanlarımı arada kitap okur ya da fılm izlerim. …Film izlerim, kitap okurum, yeni müzikler keşfetmeye çalışırım, etkinlik takibi yaparım, gündem takibi yaparım. 2- Gittiğiniz ilk filmi anımsıyor musunuz? Nerede, kaç yaşında, hangi filmi izlemiştiniz? Nasıl tepki vermiştiniz? Diğer izleyiciler nasıl tepki vermişti? …gittiğim ilk film ‘Kayıp Balık Nemo’ idi.10 yaşında sinema salonunda izlemiştim. çok güzel bir tepki vermiştim. gayet heyecanlı idi diğer seyirciler de öyle idi. …hatırlamıyorum. …10 yaşında Kartalda ‘fırtına şövalyeleri’ isimli filmi izlemiştim. çok güzel iyi bir filmdi hala daha izlerim. ...5 yaşında Beyoğlu'nda ‘Aslan Kral'a’ gitmiştim. Çok beğenmiştim hatta finaline doğru ağladığımı hatırlıyorum. ''kutsal damacana'' adlı saçma bir mizaha sahip bir filme gitmiştim liseden arkadaşlarımla 17 yaşındaydım sanırım. Sadece ekranın dev olması ve karanlığın filme odaklanmamı sağlaması oldukça hoşuma gitmişti. …Ben ilk kez ortaokuldayken Titanik'i izlemiştim. Muhteşem bir deneyimdi benim için. O zamanlar yaşadığım ilçede sinema yoktu. O yüzden beyaz perdeyle bu kadar geç tanıştım sanırım. O yaşta birisi için çok da şanslıymışım diye düşünüyorum. Açılışı Titanik'le yapmam çok çok güzel oldu. Hayranlıkla, gözlerimi dahi kırpmadan izledim. Bir öğrenci grubuyla gittiğimiz için salonun geri kalanı benden çok farklı tepkiler vermedi açıkçası. Ancak ben, ek olarak çıt çıkarmadan izlediğimi hatırlıyorum. Bir anını dahi kaçırmamaya özen göstererek... Sonrasında da aralıksız 2 hafta konuştum bunun hakkında sanırım. Her detayını ayrı ayrı irdeledim. 3- Bir filmi sinemada izlemektense evde dvd, vcd ya da internetten izler misiniz? İzliyorsanız sebebi nedir? …İnternetten. …İnternetten çünkü daha ucuz daha rahat …Sinema mekanını seviyorum. soyutlanıyorum Bir filmi sinemada değil de evde izlemeyi tercih etmenin başlıca nedenleri ırasıyla rahat izleme koşullan, sinemada kaçırılan filmleri izleyebilme ve daha ucuz, bedava yani maliyetsiz olmasıdır. Bu tercihlerin genel sıralaması farklı olmamakla birlikte, erkeklerin 46 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 rahatlarını daha fazla ön plana çıkardıkları, buna karşılık kadınların "kaçırdıktan" filmleri izleme olanağına daha çok vurgu yaptıkları görülmektedir. 4- Genelde ne tür filmler izlersiniz? …Aksiyon …Eğlenceli …Yerli …Film seçimleri incelendiğinde seçimlerin nedenleri şöyle sıralanabilir: Dijital filmlerin aksiyon filmleri başarıdaki gücü, 2000 kuşağının filmi eğlence olarak görmeleri, yerel filmlere olan ilginin artması 5- Sinemaya gitme kararını nasıl verirsiniz? Bu kararınıza etki eden etmenler nelerdir? …Yeni çıkan filmlere giderim 6- İzleyeceğiniz filmleri nasıl belirlersiniz? Vizyondaki filmleri nereden takip edersiniz? …Oyuncuya göre belirlerim …İnternetten takip ederim …Sinemalar.com sayfasından takip ederim …İmdb.com üzerinden yönetmenleri ve oyuncuları takip ediyorum. Yeni çıkan filmlerden bu şekilde haberdar oluyorum. Türkiye’de vizyona girdiklerinde kaçırmamaya çalışıyorum. Çoğunlukla sinema salonlarının kendi web sitelerinden vizyonu takip ederim. 2000 kuşağının film seçme pratikleri incelendiğinde interneti etkin kullandıkları sinemaya ilişkin sayfaları takip ettikleri görülmektedir. 7- Sinemaya yalnız mı gidersiniz, yoksa başka insanlar da oluyor mu? Oluyorsa kimler? …Arkadaşlarla …Yalnız 8- Sinemaya giderken ne giyersiniz ( giysi, makyaj, saç biçimi)? …Rahat spor topuz sade makyaj …Rahat giysiler …Özenmeye çalışıyorum. Biraz daha şık olmaya çalışıyorum diyelim. Kendimi öyle daha iyi hissediyorum. …Mevsime göre eşofman altı ya da şort. Spor ayakkabı ya da terlik. Tshirt. 47 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 2000 kuşağının film izleme pratiklerinde sinemaya giderken ne giydikleri incelendiğinde: çoğunlukla rahat giysileri tercih ettikleri söylenebilir. 9- Sinema salonunda özellikle oturmayı tercih ettiğiniz bir yer var mı? …Orta sıralar 10- Sinemaya yürüyerek mi yoksa araçla mı gidersiniz? …Araçla 2000 kuşağının film izleme pratiklerinde sinemaya nasıl gittikleri incelendiğinde çoğunlukla araçla gitmeyi tercih ettikleri görülmektedir. Bu da AVM‟lerde film izleme alışkanlığının çoğalması AVM‟lerin de araç ile ulaşılan yerlerde olması olarak derlenebilir. 11- Sinemaya giderken başka yerlere uğrar mısınız? …vakit varsa yemek yerim, mağazaları gezerim. …bileti alıp kahvemi içerken sinema saatini beklerim. …öncesinde veya sonrasında kesinlikle yemek yemeğe gideriz. 2000 kuşağının film izleme pratiklerinde sinemanın bir program dahilinde gerçekleştiği öncesinde ve sonrasında mutlaka yemek veya içmek gibi bir başka etkinliğinde yapıldığı söylenebilir. 12- İzlediğiniz film hakkında biriyle konuşur musunuz? …Evet kritiğini yapmayı çok severim …genellikle evet aynı zamanda sosyal ağlarda hakkında yazılan yorumlara bakarım. ….Konuya yakın biri varsa evet. Ya da konu hakkında aydınlanması gerektiğini düşündüğüm biri. Yoksa sosyal ağlarda yorumlara bakarım. 2000 kuşağının film izleme pratiklerinde film hakkında biriyle konuşup konuşmadığı incelendiğinde çoğunlukla kritik yapmayı sevdikleri ve sosyal ağlarda o film ile ilgili mesajlaşıldığı görülmektedir. 13- Beğendiğiniz ve beğenmediğiniz filmler hangileridir? …Beğendiklerim; Carlos the Jackal Homefront limitless Now is good Fast and furıous Brave Heart P.S ı love you Sweet November The Vow Aşk tesadüfleri sever …İncir Reçeli Romantik Komedi Başka semtin çocukları Evim Sensin Issız Adam …Mutluluk Dedemin İnsanları Beğenmediğim filmler ise genelde Türk yapımı tüm komedi filmleri denilebilir özellikle Recep İvedik, Kolpaçino, Kutsal Damacana gibi saçma sapan mizah içerek filmler Recep İvedik serileri, Dutsal damacana serileri, Arog, Yahşi Batı ve Dağ filmlerini beğenirim. 48 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 …hatırlamıyorum. 2000 kuşağının film izleme pratiklerinde hangi filmleri beğenip beğenmedikleri incelendiğinde yerli filmlerin listede yer aldığı özellikle Recep İvedik film serisinin mutlaka izlendiği söylenebilir. 14- Beğendiğiniz film yıldızları var mı? …Var. Türkiye'den Kenan İmirzalıoğlu, Haluk Bilginer, yabancı oyunculardan Daniel Day Lewis, Hugh Jackman, Joaquin Phoenix, Cate Blanchett, Jennifer Lawrence. Saymakla bitmez iki taraftan da. …Johnny Depp, Orlando Bloom, Elijah Wood, Liv Tyler, Jason Statham, Robert De Niro, Tuncel Kurtiz, Cem Yılmaz, Yılmaz Güney... 2000 kuşağının film izleme pratiklerinde çoğunlukla beğendikleri film yıldızları olduğu ve isimlerini de bildikleri söylenebilir. 15- İzlemekten hiç sıkılmadığınız, çok sevdiğiniz bir film var mı? Varsa filmin konusunu ve öyküsünü kısaca anlatabilir misiniz? Sizce bu film neyi anlatıyor? Neden bu filmi çok seviyorsunuz? Bu filme ilişkin beğenilerdeki farklılıklar hakkında ne söylemek istersiniz? …hababam sınıfı serilerinden hiç sıkılmam. ne zaman izlesem hep güldürür. …Recep İvedik her izlediğimde kahkaha atarak izlediğim bir filmdir …Titanic …The fountain. 42 kere izledim. 15. yüzyılda, günümüzde ve 25. yüzyılda olmak üzere 3 farklı zaman diliminde, sevdiği kadını kurtarmak için ölümsüzlüğü arayan bir adamın hikayesini anlatıyor. bence bu film ölümsüzlüğe ancak öldükten sonra erişilebileceği gibi bir varsayıma yaslanıyor. bence aronofsky'nin en iyi filmi. birçok kişiye göre en kötü filmi. farklılık hakkında söylemek istediğim klasik anlatılı bir film değil. sinema tarihi içerisindeki en ayrıksı bilimkurgu aşk denemesi bence. bir de tabi filmi kafasında oturtamayınca anlamadım deyip kestirip atan insanlar da var. 2000 kuşağının film izleme pratiklerinde filmlere ilişkin görüşleri incelendiğinde sevdikleri filmleri defalarca izledikleri, eğlenceli ve yerel filmlerden hoşlandıkları söylenebilir. 16- Avrupa, Hollywood ya da diğer ülke filmlerini izler misiniz? Hangi filmi, yönetmenleri ve oyuncuları anımsıyorsunuz? …izlerim her ülke filmini. saymakla bitmez. misal örnekler Kore filmi chugyeogja, Fransız filmi un prophet, arjantin filmi el secreto de sus ojos, meksika filmi heli, 49 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 avusturya filmi Revanche. Kim Ki Duk, Tsai Ming Liang, Carlos Reygadas, Kristina Buozyte Vs. …elımden geldıgınce cografya ayrımı yapmadan izlerım. Steven Spıelberg, Nurı Bılge Ceylan, Zekı Demırkubuz, Roy Andersson, Yann Samuel, James Cameron, Wachovskı kardesler..vs 2000 kuşağının film izleme pratiklerinde yönetmen ve filmleri hatırladıkları, ülke filmlerini de bildikleri görülmüştür. 17- Sizin için sinemaya gitmenin anlamı nedir? Sinemaya gitme deneyiminizle ilgili söylemek istediğiniz bir şey var mı? …Kişisel olarak yaşamadan yeni deneyimler edinmek için hoş bir aktivite. …Üniversite yıllarımdan itibaren yaşadığım yoğunluktan dolayı sinemaya gitme sıklığım azalsa da eskiden her hafta en az 1 filmi sinemada izlerdim. Benim için hem bir eğlence, hem bir ilgi alanı hem bir kaçış yeridir. …Hayatın anlamı gibi bir şey. Sinemada mısır yemeye ve öpüşmeye son verilmeli. Yusuf Atılgan Aylak Adam kitabında "sinemadan çıkmış insandan" bahseder. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar, der. Sinema benim için önemli …Rahatsız edilmeden film izlemektir. Güçlü ve gerçekçi ses deneyimi demektir. …Hayattan kopmak, sihri yaşamaktır sinemaya gitmek. Tamamen soyutlar beni hayattan. 2000 kuşağının film izleme pratiklerinde film izlemenin anlamı incelendiğinde hayata dair hayatın anlamı gibi bir görüşün ağırlıklı olduğu görülmüştür. Bu da 2000 kuşağının sinemaya gitme isteklerinin yüksek olduğunu göstermiştir. 18- Son dönemlerde sinemaya gidiyor musunuz? Gidiyorsanız neleri izliyorsunuz? ….Hayır genelde evde film izlemeyi tercih ediyorum ve aksiyon filmlerini tercih ediyorum bu sıralar …Giderim 2000 kuşağının film izleme pratiklerinde sinemaya gidiyor musunuz sorusu incelendiğinde film izleme sayılarının çoğaldığı, ev teknolojilerinin gelişmesiyle evde de film izlendiği buna rağmen sinemaya da gidildiği görülmüştür. Sonuçlar: 2000 Kuşağının film izleme pratiklerinden çıkan sonuçlar şöyle sıralanabilir; 50 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 1- Serdar Öztürk‟ün sözlü tarih çalışmasında; Matinelere yoğunluğu artıran en önemli faktörlerden birisi bilet fiyatlarının düşüklüğüydü. Aile matinelerinde bilet fiyatları diğer seansların yarısı düzeyindeydi (Sezen Gürüf Başhekim, 15.01.2010). Ankara sinemalarında çarşamba günleri gündüz vakitleri kadınlar matinesiydi (Cüneyt Erguvan, 25.05.2008). Jernudd‟un yapmış olduğu bir araştırma da bilet fiyatlarının ucuz olmasının işçi sınıfının ucuz eğlence arası olarak görülmesi yorumlanır. Sinema uzun yıllar alt sınıf insanın tercihi olarak görülmüştür (Jernudd, 2005). Sinemaya gitme 2000 kuşağı tarafından ucuz eğlence aracı olarak görülmemektedir. Bilet fiyatları yüksektir. 2- Erken dönem sinema seyir kültüründe sözü edilen “kaçış alanı” olma özelliğinin dijital dönemde ortadan kalktığı görülür. Çünkü bireyin kendisini teslim ettiği bir ritüelden daha çok, kendi seyir kurallarını, yalnız ya da birlikte izlediği seyirci çevresini belirlediği bir biçim söz konusudur ve bu nedenle kaçış alanı olma özelliği ortadan kaybolur. Yani seyircinin pasif konumu değişmiş, daha aktif bir seyirci gündeme gelmiştir. Dijital teknolojinin getirmiş olduğu bir diğer seyir deneyimi olan 3 boyutlu sinema ve interaktif sinema ise televizyon ve videoya göre çok daha farklı bir yerde durmaktadır. Üç boyutlu sinema deneyimi fiziksel bir mekân olarak sinema salonunu ortadan kaldırma potansiyeline sahip, sadece seyir deneyiminin ön plana çıktığı ve bu anlamda tüm görsel ve işitsel olanakların bu deneyimi beslediği bir teknik olarak karşımıza çıkmaktadır (Kırel,2010:112). 2000 kuşağına göre sinema bir kaçış alanı değil tersine bir aktivite ve eğlence aracıdır. 3- İnteraktif sinemanın temel iddiası şudur: Sinema filmi, bir etkileşim nesnesidir. Yönetmen film aracılığıyla seyirciyle ilişki kurar, seyirci de filmi yorumlar ve tepkisini yine filme yansıtarak aynı biçimde yönetmenle ilişki kurar. Yani bir anlamda film, yönetmen ve seyirci tarafından ortaklaşa yaratılmış olur (Öğüt,2004:63). Manovich, interaktif sinema konusunda görüşlerini sunduğu çalışmasında, interaktif anlatıda anlatı ile etkileşimde olan kişinin adeta bir veritabanında, bu veritabanını yaratıcısının kurduğu bağlantıların arasında gezindiğini belirtir. (Manovich,2001:226) Manovich‟in de vurguladığı ve unutulmaması gereken şey, seyircinin anlatıyı değiştirme olanağının yönetmenin ona sunduğu şansa bağlı olmasıdır. Ki bu da interaktif sinemanın vaat ettiği karşılıklı etkileşim olanağının sınırlarını çizmektedir. Bu çalışmada gelen 51 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 cevaplardan 2000 kuşağı interaktif sinemaya bir hikâye anlatma biçimi olarak bakmakta ve seyircinin konumunu bu hikâyeyle olan etkileşimine göre tanımlamaktadır. 4- 2000 kuşağı film seçimlerinde yerel film seyirciliği artmıştır. Uli Jung‟un çalışmasında erken dönem sinema seyir ilişkisinde sinema sahiplerinin program yapma stratejilerine dikkat çekilir. Bir pazarlama stratejisi olarak düşünülen yerel filmin sinemasal uygulamaların gelişiminde önemli bir konumu olduğu anlaşılmıştır. Bundan Türk sinemasının son yıllarda ürettiği film sayısının çok olması sonucuna gidilebilir. 5- Geçmiş yıllarda yıldız olgusunun sinema seyirci ilişkisinde öne çıktığını görüyoruz. Kadın yıldızlar popülerdir (Levy, 1995). Kadın yıldızların çok büyük bölümünün de İskandinav, Alman ve Fransız olması bir diğer dikkat çekici konudur. Hollywood‟un küresel etki alanı düşünüldüğünde Levy‟nin çalışması yıldızların hem ulusal hem de küresel ölçekte etkileri açısından önemlidir. 2000 kuşağına göre film seçme pratiklerinde beğenilen yıldızların filmlerinin seçilmesi film yıldızı olgusunun güçlü olduğunu göstermiştir. 6- 2000 kuşağı çoğunlukla AVM‟lerde bulunan sinemaları tercih etmektedir. Sayıları giderek artan alış veriş merkezlerinin, sadece adlarındaki çağrışım doğrultusunda "alış veriş" işleviyle yetinmeyip, izleyiciler açısından tercih edilen sinema ortamı olarak da bir yer edindikleri görülmektedir. Sinemaya gidenlerin çoğunluğu bir tercih yapmaları gerektiğinde AVM'lerdeki sinema salonlarını tercih ettiklerini belirtmişlerdir: Bu bulgu, aynı zamanda da sinemaya gitme etkinliğinin tek başına değil de yemek yeme, bir şeyler içme ve alış-veriş ile bir arada genel bir "dışarı çıkma/gezmeye gitme" olarak değerlendirilen tüketim kültürünün bir parçası olarak görüldüğünü açığa çıkarmaktadır. SONSÖZ Sinema-seyirci ilişkisinin sinemanın temel üretim formları olan erken dönemden dijitale doğru giden bir izlekte ele alındığı bu çalışmada, sinemada seyir kültürü ve seyircinin değişen konumuna dikkat çekilmiştir. Teknolojik olanakların etkisiyle her geçen gün yenilenen sinemanın üretim, dağıtım ve gösterim olanakları; ister istemez sinema seyir kültürü ve seyircinin konumunda değişiklikler yaratmaktadır. 52 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 Bilişim devrimi yeni bir kuşak oluşmuştur. Bu kuşak; y kuşağı, internet kuşağı veya küresel kuşak olarak adlandırılmaktadır. Gelişen yeni dijital çağda sinema çalışmaları medya çalışmaları ile birleşme fırsatını yakalamış görünmektedir. Özellikle teknolojik gelişimin yarattığı değişimler sonucunda, film şeridinin, televizyon ve videodan sonra bir ölçüde yitirdiği nihai gösterim malzemesi olma ayrıcalığı; dvd, divx, online izleme gibi birçok yeni seçenek karşısında iyice zayıflamıştır. Yeni iletişim teknolojileri ve yeni medya ortamları sinema alanının üretim, dağıtım ve gösterim ilişkilerini de önemli ölçüde değiştirmeye başlamıştır. Evde film izleme yaygınlaşmakta, dijital kameralar ve kurgu programları film üretimini kolaylaştırmaktadır. Genç ve dinamik bir nüfusa sahip olan Türkiye‟de film izleme ve üretme imkânlarını çoğaltan teknolojik yenilikler hızla benimsenmektedir. Sinema çalışmalarının bu dinamizmi bütünüyle yakalayamasa da yakından izlemesi önemlidir. 2000 kuşağı her ne kadar dijital kuşak olarak görülse de sinema seyir kültürü ve seyirci konumunda insanların sosyalleşmeleri, film öncesinde, sırasında ve sonrasında sonra sohbet etme, genç erkek ve kadınları arasında tanışma, başkalarını görme ve kendisini görünür kılma, kuruyemiş tüketme ve gösterim sırasında gerçek dünyanın gerçek koşullarından uzaklaşmaya imkan verecek etkinlikler gerçekleştirme (filme, ıslıklarla, yuhalarla, kahkahalarla katılma gibi…) işlevleri olarak güncelliğini korumaktadır. Kaynakça Akbulut, H.(2014). „Televizyon ve Sinemada İzleyici Çalışmak’’: Alımlama Çalışmaları. Kocaeli Üniversitesi Benjamin, W.(1992). Pasajlar, (Çev.Ahmet Cemal). İstanbul Cressey, Paul G. (1938). „The Motin Picture Industry as Modified by Social Background and Personality’‟ American Sociological Rewiew Feigelson, K.(2004). “Sinema ve Toplumsal Kırılmalar”. Geray, H.(1994). Yeni İletişim Teknolojileri, Ankara: Kılıçaslan Matbaacılık. Güngör, Nazife (2011). İletişim: Kuramlar, Yaklaşımlar. Ankara: Siyasal Kitabevi Jarvie, I.C.(1993), “Sosyal Bir Kurum Olarak Sinemaya Gitmek”. 25. Kare, Sayı 5: 22-25. Jeancolas, J. P.(2004). „Sinema Salonunun Doğuşu ve Gelişimi‟. Jernudd, A. (2005). „Reform and Entertainment: Film Exhibition and Leisure in a Small Town in Örebro at the End of the Nineteenth Century. Film History.‟ An International Journal. 17(1):88-105. Howe, Neil; Strauss, William (2007), "The Next Twenty Years: How Customer and Workforce Attitudes Will Evolve", Harvard Business Review: 41–52 53 Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi (EJOIR) Cilt:2 Özel Sayı Ağustos 2014 Kemper, Thomas (2003). “Received Visdom: Three Reception Studies”, Jump Cut, (46). www.ejumpcut.org/currentissue/kemper.staiger/kemper1,2,3.html. Erişim tarihi 18 Eylül 2003. Kılıç, L.(2008). „Fotoğrafın ve Sinemanın Toplumsal Tarihi‟, Ankara: Dost Yayınevi. Kırel S.(2010). „Kültürel Çalışmalar ve Sinema’. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi Manovich, L.(2001). The Language of New Media, Massachusetts: The MIT Press Kuşaklar Farkı, http://www.renklidergi.com/teknoloji/diger/Kusaklar-ve-Tanimlari-KusaklarFarki, Renkli Mengi, Z. (2011). Kuşaklar ve Tanımları - Dergi. (Erişim Tarihi: 24.07.2012). Miller, K. R., ve Washıngton, K. (2011). „Consumer Behavior’, Richard K. Miller & Associates. Morley, David (1988). “Domestic Relations: The Framework of Family Viewing in Great Britain”, World Families Watch Television, Ed. James Lull. Sage: Newbury Park. Nowell-Smith, G.(2003). „Dünya Sinema Tarihi’. (Çev.Ahmet Fethi), İstanbul: Kabalcı Yayınevi. Öğüt, S.(2004).”Interactivity In New Media”. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: Yeditepe University Graduate Institute Of Social Sciences. Öztürk, M.(2005). „Sine-masal Kentler’. İstanbul: Donkişot Güncel Yayınları. Sennett, Richard (2002) „Kamusal İnsanın Çöküşü’ (İstanbul: Ayrıntı), Çev. Serpil Durak ve Abdullah Yılmaz. Sorlin, P. (2004). „Sinema Salonunun Doğuşu ve Gelişimi.’ Çeviren: B. Odabaş. „Kentte Sinema Sinemada Kent‟. İstanbul Srinivas, Lakshmi. 2002. „The Active Audience: Spectatorship, Social Relations and the Experience of Cinema in India.‟ Media, Culture and Society. Vol. 24, No. 1: 155-173. Staiger, Janet (2000). ‘Perverse Spectators: The Practices of Film Reception.‟ New York: New York University Pres. Stevenson, Nick (2008). „Medya Kültürleri’: Sosyal Teori ve Kitle İletişimi. Çev. G. Orhon; B. E. Aksoy. Ankara: Ütopya. Storey, John (2000). „Popüler Kültür Çalışmaları: Kuramlar ve Metotlar.‟ Çev. K. Karaşahin. İstanbul: Babil Türkoğlu, Nurçay (2004). „İletişim Bilimlerinden Kültürel Çalışmalara Toplumsal İletişim’: Tanımlar, Kavramlar, Tartışmalar. İstanbul: Babil. 54
© Copyright 2024 Paperzz