ĠDDĠA VE SAVUNMA DOKUNULMAZLIĞI TCK Madde 128

……………. SULH CEZA MAHKEMESİ’NE
DOSYA
: 2014/………. E.
SANIK
: …………………
……………………… Afyonkarahisar
MÜDAFİİLERİ
: Av. Ahmet AYDIN
Bağdat Cad. No.108 D.26 Fenerbahçe Kadıköy İSTANBUL
KONUSU
: Yazılı Savunmalarımızın ve emsal Yargıtay Kararının sunumu hakkında.
AÇIKLAMALAR
:
ĠDDĠA VE SAVUNMA DOKUNULMAZLIĞI
TCK Madde 128 - (1) Yargı mercileri veya idarî makamlar nezdinde
yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında,
kişilerle
ilgili
olarak
somut
isnadlarda
ya
da
olumsuz
değerlendirmelerde bulunulması hâlinde, ceza verilmez. Ancak,
bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara
dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.
Bu
bakımdan
müşteki
hakkındaki
isnatlarım
ve
olumsuz
değerlendirmelerim somut ve bazı delillere dayanmakta olup, aşağıda
bunları açıklayacağım.
Müşteki her ne kadar kamu görevi icra ediyorsa da, müvekkilin tarafı olduğu bu
davada ve bu davaya konu olan hukuk davasında sadece karşımızda olan taraftır ve bu
suretle kendisi kamu görevlisi değil sade bir vatandaş statüsündedir, bu nedenle
İddianamede anılan Kamu Görevlisine hakaret suçu oluşamaz, çünkü bu kişiye görevi
başında hakaret edilmemiştir, iddianamedeki savcılık beyanlarına ve müştekinin kendi
beyanına göre de görevi sırasında bu suç işlenmemiştir, o nedenle davanın hakaret suçu
olarak ele alınmasını talep etmekteyiz.
İDDİANAMEDE YER BULAN SUÇLAMALAR HAKKINDA AYRI AYRI AÇIKLAMALARIMIZ
‘Davacı, hukukçu olduğunu varsaydığımız bir kişi olup…’
Cımbızlanmak suretiyle yarım cümle haline getirilmiş bu söylem, ilgili mahkeme
dosyasına sunduğum davaya cevap dilekçesinin 4a maddesinde tarafımdan zikredilmiş olup,
cümlenin tamamı şu şekildedir: ‘Davacı, hukukçu olduğunu varsaydığımız bir kişi olup
yalnızca adaleti savunması gerekirken, onun maddi gerçeği mahkemeden saklaması
dürüstlük kuralına uygun düşmemiştir.’ şeklindedir. Oysa müştekinin ilgili mahkemeden
sakladığı şey, aldığı disiplin cezasıydı ki, cımbızlanan yarım cümlede de hakaret kastı ve
anlamı yoktur. Müşteki hukukçu bir kimliğine sahiptir, sonucu her ne olursa olsun elindeki
belgeleri Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunmadığından,
kısaca kişi dürüst
davranmadığından, kendisini hukukçu olarak kabul etmemize rağmen bu sıfatına uygun
hareket etmemesi yukarıda anılan üslubun kullanılmasına sebebiyet vermiştir ki, yazdığımız
ve kullandığımız hele de eleştirdiğimiz her husus iddianamedeki bu fikre göre hakaret
suçunun konusunu oluşturur. Kanun gerekçesine de bakılacak olursa, savcılığın bu isnadı
yapması bizleri çok şaşırtmıştır.
‘Çok sayıda şikayet ve soruşturma mevcut olmuştur,
yapmış olduğu hukuka aykırılıklar ve muhatap olduğu iş sahiplerinin haklarını haksız yere
zayi ettiğinden bu şikayetler vücut bulmuş, davacı zaten Bolvadin’de iş yapamayacak hale
geldiğinden Eskişehir’e gitmek zorunda kalmıştır’
Burada zikredilen hususların tamamı gerçek olup, mahkemeniz dosyası içinde
müştekinin kendi meslek kuruluşu tarafından verilmiş disiplin ceza kararı mevcuttur,
ayrıca suç tarihinden önce huzurdaki dosyada bulunmayan Afyon ve Eskişehir
Barolarının da müşteki hakkında soruşturmaları olmuştur. Durum ile ilgili olarak
Türkiye Barolar Birliği’ne, Eskişehir ve Afyon Baroları’na mahkemenizce yazılar yazarak
durumun teyit edilebilecektir.
Dilekçede, maddi gerçekten hiçbir suretle uzaklaşma söz konusu olmamıştır, şöyle ki;
müşteki hakkında çok sayıda şikayet olmuştur, ayrıca müştekinin Asliye Hukuk
Mahkemesi dava dilekçesindeki kendi beyanına göre de Bolvadin’de iş
yapamayacak hale geldiği, meslektaşları ve çevresinin hakkındaki zanları
sebebiyle kendisinin müteessir olduğu ve yine kendi beyanına göre insan içine
çıkacak hali kalmadığı zikredilmiştir. Bu bakımdan bu cümlemde bir gram hakaret ve
hilaf yoktur. Bilakis müvekkil müştekinin kendi beyanlarını tekrar etmiştir.
‘Bu nedenle yaşam tarzı ve tartışılır hukukçu kimliği belli olan davacının…’
Bu cümlenin çıkış noktası dosyada mübrez Baro Disiplin Cezası kararına dayanmakta
olup bu kararın 2. sayfasında …Avukatlık Yasası’nın 34. maddesi diye başlayan cümlede
‘Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen,
doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene
uygun biçimde davranmak…’ zorundalığı içindedirler, bu zorundalığa rağmen müştekinin
bu sorumluluğunu yerine getirmediği baro tarafından tespit edilmiştir.
2. sayfadan devamla, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. maddesi diye
başlayan cümlede ‘Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini
sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle…’ kuralına aykırı davrandığı bu nedenle
kamu inancını sarstığı ve işine sadakatsizlik ettiği baro tarafından tespit edilmiştir.
Devamla, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 4. maddesi diye başlayan
cümlede ‘Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak
zorundadır.’ İlkesine aykırı davrandığı ve mesleğe olan güven ve itibarı sarstığı tespit
edilerek, devamındaki cümlede ‘Doğruluk Karinesi’ne aykırı hareket ettiği,
Bu nedenle Avukatlık Yasası md 34, md 38/b, Meslek Kuralları md 2, 3, 4, 36’ya
aykırı hareketleri sebebiyle Kınama suçundan cezalandırılması gerektiği, aleyhe bozma
yasağı olduğundan kendisinin uyarı cezası ile cezalandırılması kararı verilmiş olup
müştekinin hukukçu kimliğini zinhar şahsım tarafından tartışmaya açılmamıştır, onun
hukukçuya yakışmayacak tavır ve halinden dolayı kendi meslek örgütü cezalandırmıştır.
NETİCE VE TALEP : Yukarıda ayrı ayrı açıklanan ve resen nazara alınacak hallerle
- cımbızlanmak suretiyle savunma bağışıklığına ve müştekinin kendi beyanlarını
benim kendi dilekçemde yer vermemden dolayı hakkımda açılan kamu davasında
suçun unsurları bulunmadığındanmüvekkilin beraatine,
- mahkeme aksi kanaatteyse TCK md 128 gereği isnatlarımın ve olumsuz
değerlendirmelerimin somut olması sebebiyle müvekkil hakkındaki davanın
düşürülmesine,
- mahkeme aksi kanaatteyse CMK md 231 gereği HAGB, kararı verilmesine,
- şayet şartları yok ise TCK md 51 gereği hakkımda erteleme kararı verilmesini
mahkemenizden rica talep ederiz.18.06.2014
Sanık Müdafiileri
Yargıtay, '...yargı, hukuk, hak anlamayan kıyakçı, gaspçı zihniyetli icraatçılar...' sözlerini,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
(AİHS) kriterlerine dayanarak, hakaret değil, eleştiri sınırları içinde saydı.
Balık çiftliği kurmak için yaptığı başvurunun haksız yere reddedildiğini savunan bir vatandaş,
başvurusunu reddeden ilgili bakanlık memurları hakkında şikayetçi oldu. Yapılan inceleme sonucu
memurlar hakkında soruşturma açılmasına gerek görülmedi.Şikayet ettiği memurlar hakkında
soruşturma izni vermeyen kurul üyeleriyle ilgili dilekçe yazan vatandaş, mahkemelik oldu. Kurul
üyeleri hakkında, "Anayasa, kanunlar, yönetmelikler, yargı, hukuk, hak anlamayan kıyakçı, gaspçı
zihniyetli icraatçılar hesabını iyi biliyorlar ya sonrası bu bağlamda görevim ülkeme, aileme, özürlülere,
inançlarıma hizmet vermek doğrultusunda konuyu TC makamlarına arz ederim" sözlerini içeren
dilekçe yazan vatandaş hakkında, kamu görevlilerine görevleri nedeniyle hakaret ettiği gerekçesiyle
dava açıldı. Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesinde yargılanan vatandaş, Türk Ceza Kanunu'ndaki kamu
görevlilerine hakaret suçundan mahkum oldu.Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, oy birliğiyle yerel mahkemenin kararını bozdu.
-Gerekçeden
Dairenin gerekçesinde, hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan değerin, kişilerin onur, şeref ve
saygınlığı üzerindeki hakları olduğu, bu suçun oluşabilmesi için fiilin gerçek bir kişinin belirtilen
kişilik haklarını rencide edecek şekilde işlenmesi gerektiği belirtildi.
Hakaret suçunun, Anayasa'nın 24-30. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 9 ve
10. maddelerinde düzenlenen ifade hürriyetinin sınırlarını oluşturduğu ifade edilen gerekçede, "Suçu
oluşturan eylem bakımından, failin ifade hürriyeti, mağdur yönünden ise onur, şeref ve saygınlığı ile
din, vicdan ve kanaat hürriyetine ilişkin hakların dengelenmesini gerektirmektedir. Ancak, ileri
sürülen biri düşünceyle bağlantısı bulunmayan, esasında düşünce açıklaması vasfında da görülmeyen
sövme niteliğindeki fiillerin ifade özgürlüğünden yararlanamayacağı açıktır" denildi.
-AİHM'den alıntılar
Dairenin gerekçesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına atıfta bulunuldu.
AİHM'in, 2004 yılı Busuioç-Moldova kararında, AİHS bağlamında ulusalüstü insan hakları hukukunu
yorumlarken, kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve
saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmalarının zorunlu
olduğunu vurguladığı aktarıldı. Gerekçede, bununla birlikte AİHM'in Steur-Hollanda kararında,
kamu görevlilerinin, görevlerini yerine getirirken icraat ettikleri eylem ve sözlerine yönelik eleştirilere
karşı "daha fazla hoşgörü" göstermeleri gerektiğini belirttiği aktarıldı.
Gerekçede, AİHM'in Solovakya, Polonya ve Fransa ile ilgili aralarında ayrıca, fiil isnadına
dayanmayan ve ispat gerektirmeyen değer yargılarından ibaret sözlerin sarsıcı olsa bile eleştiri hakkı
ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceğini kabul ettiği vurgulandı. İncelenen dosyada,
sanığın haksız olarak kendisine balık çiftliği kurma ruhsatı vermeyen memurlarla ilgili soruşturma
izni vermeyen kurul üyeleri hakkında yazdığı dilekçede yer alan "Anayasa, kanunlar, yönetmelikler,
yargı, hukuk, hak anlamayan kıyakçı, gaspçı zihniyetli icraatçılar hesabını iyi biliyorlar ya sonrası bu
bağlamda görevim ülkeme, aileme, özürlülere, inançlarıma hizmet vermek doğrultusunda konuyu TC
makamlarına arz ederim" biçimindeki sözlerle kamu görevlilerine görevleri nedeniyle hakaret
ettiğinin kabul edildiği hatırlatıldı. Olayda, sanığın haksızlığa uğradığı kanısıyla eleştiri ve yakınma
boyutunda kalan cümlelerinin hakaret suçunun ögelerinin oluşturmadığı gözetilmeden mahkumiyet
hükmü kurulmasının bozma nedeni yapıldığı belirtildi.1
http://www.adaletbiz.com/yargitay-kararlari/yargitay-o-karar-bozuldu-bu-sozler-hakaret-degilelestiri-h14740.html
1