1 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ AMAÇ VE HEDEFLERİMİZ : : 6 6 A.TEMEL DEĞERLERİMİZ VE İLKELERİMİZ : 7 1. PROGRAMIN TEMEL İLKELERİ - İLERİ SİYASET ANLAYIŞIMIZ 1.1. Çağdaşlık 1.2. Muhafazakarlık 1.3. Milliyetçilik 1.4. Devlet 1.5. Müzakereye, Saydamlığa Ve Hesap Verebilirliğe Dayalı Yönetişim Anlayışı 1.6. Toplumsal Dayanışma Ve Bütünleşme 1.7. Birey 1.8. Cinsiyet Ayrımcılığı 1.9. Kadının Toplumdaki ve Siyasetteki yeri 1.10. Ekonomik Politikalar 1.11 Hukukun Üstünlüğü 1.12. Özgürlük 1.13. Adalet 1.14. Refah : : : : : : : : : : : : : : : 7 8 8 8 8 8 9 9 9 9 9 9 9 10 10 B. ADALET, DEMOKRASI (İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLER) : 10 1. HİZMET VEREN DEVLET 1.1 Adalet Reformu 1.2.Tek Mahkemede Adalet 1.3. Çözüm Önerilerimiz 1.3.1. Adli Polis Kurulacak, Modern Laboratuvarlar Çoğaltılacak 1.3.2. Bağımsız Adalet Tesis Edilecek 1.3.3. Savcı, Avukat Eşit Olacak 1.3.4.Hakem Mahkemeler Kurulacak 1.3.5.Mahkemeler Dağınıklıktan Birleşik Hale Getirilecek 1.3.6. Avukatlara Delil Toplama Yetkisi Verilecek 1.3.7.Meclis Adalet Komisyonu Devamlı Mesai Yapacaktır : : : : : : : : : : : 10 10 10 11 11 11 11 11 11 11 12 2. TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN TEMİNAT ALTINA ALINMASI 2.1. Kadına Yönelik Yaygın Şiddetin Önlenmesi : : 12 12 3. DEMOKRASİ 3.1. Demokrasi Ekonominin Temel Taşıdır 3.2. Katılımcı Demokrasi 3.3. Siyasi Partiler Kanunu Değişecektir 3.4. Yeni Bir Sivil Anayasa 3.5.Yeni Bir Seçim Kanunu Yapılacak 3.6. Demokratik Hukuk Devleti 3.7. Bağımsız, Etkin Ve Gecikmeyen Yargı : : : : : : : : 13 13 13 14 14 14 14 15 2 3.8. Yargıç Güvencesi 3.9. Hak Arama Özgürlüğü 3.10. İnfaz Kurumları 3.11. Özgür Birey 3.12. İnsan Hak Ve Özgürlükleri 3.13. Etnik Farklılıklar Ülkemizin Zenginliğidir 3.14. Hedefimiz: Kadını Erkeği Her Alanda Eşit Türkiye 3.15. Kadına Yönelik Yaygın Şiddetin Önlenmesi 3.16. Çalışma Hakkı Kutsaldır, Emek En Yüce Değerdir 3.17. Tüm Çalışanlara Çağdaş Sendikal Haklar 3.18. Tüm Çalışanlara Grevli Toplu Sözleşme Hakkı 3.19. Güvenli Ve Sağlıklı Çalışma Hakkı 3.20. Demokratik, Özgür Basın Ve İletişim Ortamı 3.21. Siyaset Ve Sivil Toplum Etkin, İlkeli Ve Saygın Parlamento 3.22. Siyaset Ve Sivil Toplum 3.23. Sivil Toplum 3.24. Temiz Siyaset, Dürüst Yönetim 3.25. Milletvekili Dokunulmazlığına Çağdaş Siyaset Sınırlaması Getirilecektir 3.26. Siyasi Etik (Ahlak Yasası Çıkarılacaktır) 3.27. Kamu Yönetiminde Saydamlık Ve Dürüstlük Egemen Kılınacaktır 3.28. Yolsuzluklar Önlenecektir 3.29. Sivil Toplum Örgütleri 3.30. Kooperatifler 3.31. Sendikalar 3.32. Politika 3.33. Demokrasi Ve Adalet 3.34. İnsan Hak Ve Özgürlükleri : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : 16 16 17 17 18 19 21 22 23 23 24 24 24 26 26 26 27 27 27 27 27 28 28 29 29 29 30 C. EKONOMİ, YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRETİM, İLERİ REKABETÇİ KALKINMA PROGRAMI : 30 1. REKABETÇİ VE İLERİCİ TEKNOLOJİLİ ÜRETİM VE SANAYİLEŞME PROGRAMIMIZIN ANA HATLARI 31 1.1. Bilgi Toplumunun Ekonomisi : 33 1.2. Teknoparklar Ve Teknoloji Geliştirme Bölgeleri : 33 1.3. Özelleştirmenin Hızlandırılması : 34 1.4. Tek Başvuru Noktaları Kurulacak : 34 1.5. Vergi Reformu : 34 1.6. Mernis Projesi- Tek Numara Uygulaması : 35 1.7. Vergi Denetimi : 35 2.KAYNAK YARATMAK 2.1. Devlet Harcamalarında Tasarruf Yaparak Sağlanacak Kaynak 2.2. Her Yıl Elde Edilecek Kaynaklar 2.3. Bir Defa Elde Edilecek Kaynaklar : : : : 36 36 37 37 3. REFAH DEVLETİNİN HEDEFLERİ 3.1. Çalışma Hakkı : : 38 38 4. EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE FIRSAT EŞİTLİLİĞİ : 39 5. BESLENME VE SAĞLIK HAKKI : 39 3 6. SOSYAL GÜVENLİK REFORMU : 40 7. TÜRKİYE’DE GİRİŞİMCİLİK : 40 8. VERGİ ORANLARI, MUAFİYETLER : 42 9. HUKUK SİSTEMİ : 42 10. FİZİKSEL ALTYAPI : 42 11. BANKALAR, PİYASALAR : 42 12. ÜNİVERSİTE MEZUNLARINA İŞ BULMA PROJESİ : 43 D. SOSYAL REFAH DEVLETİ : 43 1.SOSYAL ADALET 1.1 Fırsat Eşitliği 1.2. Eğitim ve Öğretimde Fırsat Eşitliği 1.3. Beslenme ve Sağlık Hakkı 1.4. Sosyal Güvenlik Reformu : : : : : 43 43 44 44 44 2. SOSYAL YARDIMLAR 2.1. Korumaya Muhtaç Çocuklar 2.2. Maddi Sıkıntı İçerisindeki Ailelere 2.3. Emekli, Dul ve Şehit Yakınlarına Onurlu Yaşam : : : : 45 45 45 46 3.BÖLGESEL KALKINMA : 46 4.İSTİHDAM SORUNU VE ÇÖZÜMÜ 4.1. Yoksullukla Mücadele 4.2. İstahdam 4.3. Genel İstahdam : : : : 46 46 47 47 5.KÜRESEL ISINMA : 49 6. SOSYAL POLİTİKALAR : 50 7. KİMSESİZ ÇOCUKLARIN SAHİPLENMESİ : 51 8. FAKİR AİLELERE EĞİTİM YARDIMI : 52 9. YAŞLILARA YAPILACAK NAKDİ YARDIMLAR : 52 E.DEVLETTE YENİDEN YAPILANDIRMA VE KAMU YÖNETİMİ : 52 1.KAMU YÖNETİMİ 1.1. Temel Amaç 1.2. Yerel Yönetim 1.3.Yerel Yönetim Reformu : : : : 4 52 52 53 53 1.4. Çağdaş Kamu Yönetimi Reformu 1.5. Plana, Çevreye, Yeşile ve İnsana Saygılı Yerel Yönetimler 1.6.Büyükşehir Yönetimleri 1.7. Dünya Kenti İstanbul İçin Yerel Yönetim Modeli 1.8. Kamu Personeli 1.9. Devlette Yeniden Yapılanma : : : : : : F. POLİTİKALARIMIZ : 61 1.DIŞ POLİTİKA 2.TARIM REFORMU 3.ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK 4.EĞİTİM REFORMU 5.SAĞLIK 6.ULAŞTIRMA 7.TEKNOLOJİ 8.SANAYİ 9.ORMAN VE SU İŞLERİ 10.ULUSAL GÜVENLİK VE DIŞ POLİTİKALAR 11.ENERJİ 12.STK, SENDİKA, İŞÇİ VE İŞVEREN İLİŞKİLERİ 13.TURİZM : : : : : : : : : : : : : 5 53 55 56 56 57 57 61 63 64 65 67 70 70 72 72 72 75 78 79 ÖNSÖZ Siyasi partiler iktidara icraat yapmak için gelirler. İcraatın başarısı hedef ve vizyon koyarak elde edilir. Beş yıl, on yıl sonrasının Türkiye'sinin resmini göremeyen, bu resmi somut hedeflerle ifade edemeyen iktidarların başarı şansı yoktur. Bu iktidarlar bir ileri bir geri savrularak yerinde sayar, daha sonra da tasfiye olurlar. Geçmiş bunların sayısız misalleriyle doludur. Siyasetçilerimiz genellikle devlet getirimini paylaşmayı, öfkeyi örgütlemeyi, tepki sergilemeyi ya da güncel sorunları dillendirmeyi tercih ediyorlar. Oysa ortak temel ve değerlerimizden hareketle oluşturulacak yeni gelecek tasarımları kitleleri sisteme daha sıkı bağlayacaktır. Toplum bütünleşecek, ortak hedeflere doğru koşarak bir araya gelecektir. Ortaya koyduğumuz sosyal demokrasi programı tepkilerin değil, çözümün ve aksiyonun programıdır. Dünyada küreselleşme rüzgarı esmektedir. Küreselleşmenin dinamiği değişimdir. Geleceğin dinamikleri ise yeni parametrelerin oluşturduğu bilgi çağıdır. Bu çağı anlamadan ne ülkemizdeki değişen toplumu yönetmek ne de "sosyal demokrasi" yi uygulamak olası değildir. Bu nedenle çağdaş bir sosyal demokrasi programının temel dinamikleri bilgi toplumunun parametreleri olacaktır. Çağdaş bir sosyal demokrasi programı; dünyanın nereye gittiğinin, Türkiye'nin nerede olması gerektiğinin resminin somutlaştırılmış hedeflerle ifadesi olacaktır. Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlayacağımız 2023 yılında Türkiye dünyanın 10 güçlü devletinden birisi olacaktır. Bu nedenle 2023 hedefleri ortaya konulacak ve buna ulaşacak yıllık uygulama planları yapılacaktır. Programımız bizi bu hedeflere götürecek bir yol haritası olacaktır. Sosyal demokrasi iktidarında sosyal politikaları uygulayacak en iyi ortam; ekonomik kalkınma ve demokrasinin kurumsallaştığı bir ülkede sağlanabilir. Sosyal politikaları uygulamak öncelikle bir kaynak sorunudur. Bu sorunu çözümlemeden sosyal politika hedefleri koymak, geçmişte yapılan yanlışların en büyüğü olmuştur. Bu nedenle programımızda ekonomik kalkınma ve kaynak elde etme projelerine öncelik verilmiştir. Partimizin programı dünyadaki dengeleri ve gelişmeleri kavrayan, Türkiye'yi bu kavramsal dünyanın içine oturtan, gelecekte ulaşılacak hedefleri tanımlayarak, bu hedeflere ulaşma yollarını ortaya koyan bir uygulama planıdır. Bunları yaparken ülke sorunlarına doğru teşhis koyarak, her adımda onları çözümleyen bir projeler topluluğu bu uygulama planının tamamlayıcı parçaları olacaktır. AMAÇ Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezliğini, birlik ve bütünlüğünü, hak ve menfaatlerinin korumak; bu topraklar üzerinde yaşayan, din, dil, etnik köken, mezhep ayırt etmeksizin tüm vatandaşların manevi değerleri ile tarihi ve kültürel zenginliklerine sahip çıkmak; inançlı, yüksek ahlaklı ve çağın gerektirdiği niteliklere sahip, sorgulayan, analitik düşünen, girişimci, araştırmacı, dinamik, vizyoner, rekabetçi nesiller yetiştirmek; hak ve adaleti; huzur ve güveni her alanda hakim kılmak; Türkiye’nin gelişmiş ülkelerin üzerinde rekabet gücüne sahip onurlu ve müreffeh geleceğini inşa etmek; barış mutluluk ve adaletin hakim olduğu bir dünya nizamının tesisinde ülkemizin söz sahibi olmasını sağlamaktadır HEDEF Toplumsal uzlaşmayı sağlayarak birlik ve beraberliğin getirdiği sinerji ve katma değer kullanarak tek başına iktidar olmak; Avrupa, Asya ve Afrika üçgen merkezli yeni bir dünya düzeni anlayışıyla; ekonomik, sosyal, kültürel, teknolojik gelişimini ve bilgi toplumuna geçişini sağlayarak ülkemizi dünyanın sayılı gelişmiş ve refah seviyesi yüksek bir konuma getirmektir. 6 A.TEMEL DEĞERLERİMİZ VE İLKELERİMİZ 1. PROGRAMIN TEMEL İLKELERİ Programımız yepyeni, yenilikçi bir "demokratik" içerik taşımaktadır. Kaynağını Anadolu kültüründen alıp, bilim ve teknoloji ile harmanlanmış fikirler ve uygulamalar manzumesi demokrat görüşümüzün özünü teşkil etmektedir. Ülke yararına olan her düşünce ve fikir bizim özümüzdür. Demokrasideki son gelişmeler ve değişimler programımızda yer almıştır. Esasen değişim rüzgarlarının şiddetle estiği, toplumun hızla değiştiği günümüzde, sosyal demokratlar çağın gerisinde, statik bir görüşün temsilcisi olamazlar. Toplumumuzun değişimine ve beklentilerine paralel olarak, demokrat anlayış değişim göstermektedir. Bu içeriğin temel taşları aşağıda özet olarak gösterilmiştir. Bu ilkelere bakıldığında ilerici siyasetimizin ne olduğu, ne olmadığı kolayca anlaşılacaktır. - İlerici Siyaset Anlayışımız - - - Ülke kalkınması ve toplumsal barışın sağlandığı; Devlet odaklı değil, insan odaklı; insan ve laiklik temelinde bir demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne dayalı; Bu program ülkemizi kutuplaştırarak hareketsiz hale sokan ve bıktıran; sağ-sol, laik-antilaik, Türk-Kürt, Alevi-Sunni kavgalarının çok ötesinde yepyeni, toplumumuzu bir vizyon etrafında birleştiren bir "demokratik" politikanın izlendiği; Dil, ırk, etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim, siyasi düşünce, mezhep, felsefi inanç, medeni hal, yaş ve engellilik ayrımcılığını yasaklayan her vatandaşın yasalar önünde eşitliğini savunan; Korkulara ve kısa vadeli çıkarlara dayanmadan, sorun çözmeye yönelen, toplumdaki kültürel, dini veya etnik farklılıkları zenginlik olarak kabul eden; Hukukun üstünlüğünün ve yasalar önünde eşitliğin temenni olarak kalmadığı, başta cinsiyet eşitliği olmak üzere, her alanda yasal eşitliğin sonuçlandığı; Temel hak ve özgürlüklerin ‘ genel ahlak ‘ , ‘ milli güvenlik ‘, ‘ kamu düzeni ‘ , ‘ genel sağlık ‘ , gibi soyut ve keyfi gerekçelerle sınırlandırılmadığı; Geçmişin geleneksel terimleriyle tanımlanamayacak kadar yeni, ilerici siyaset anlayışının ne liberal ne muhafazakar, politikamızın demokraside yenilik ve değişim olduğu; Türkiye’nin geleceğine yönelik siyasi anlayışımız toplumumuzun bütün katmanlarını kucaklar, çevreden merkeze yürürken halkı devletle bütünleştiren bir istikamete doğru yol aldığı; Ayağı yere değmeyen bir politikadan öte eylem planında kendisini tanımlayan bu tanımlama ile statüye karşı radikal bir yürüyüşü esas alan; Devletin aile içi şiddet ve namus cinayetlerini önlemekle , aile içi demokrasiyi, eşler arası eşit iş bölümünü desteklemekle yükümlü kılındığı; Devletin sivil toplum örgütlerini, bütçeden belli bir pay da ayırarak destekleme görevini yerine getirdiği; Demokratik anlayış; yaratıcı, değişimci, bürokrasiden arınmış ve reformcu bir yönetimle ülke problemlerinin çözüleceğine inanan; Toplumumuzu yeni politika geliştirmek için harekete geçirecek, yeni politikalar üreterek kutuplaşmış ülkemizdeki birlik, beraberlik ve kardeşliği yeniden inşa edecek, insanlarımızı geçmişlerine bakmaksızın gelecekteki yapacaklarımız etrafında birleştirerek toplumsal uzlaşıyı sağlayabileceğine inanan; Milletimizi belli ilkeler etrafında toplamakta ve bu ilkeleri tavizsiz savunmayı esas almaktadır. Gelecek hayalleri etrafında, güçlü Türkiye’yi ancak toplumsal uzlaşı ile oluşturacağına inanan; Artık Türkiye’de siyasete yeni yüzlerin kazandırılmasına ve siyasi partilerin yapısının kadın ve genç ağırlıklı olması gerektiğine inanan; 7 - - ( ilk parti kadınların ve gençlerin partisidir; kadın ve gençlik kolları gerek görülmeyerek kaldırılmıştır. Kadın ve erkek kontenjanı %50 - %50 eşit olarak belirlenmiştir. 120 milletvekili adayı 21 yaşını doldurmuş gençlerden alınacaktır.) Siyasi partiler ve seçim yasası, kadın-erkek eşitliğini ve demokratik katılımı sağlamak üzere kadınlar ve erkekler için eşit temsil şartını içerecek ve kadınların seçilebilir sıralardan aday gösterilmesini sağlayacak şekilde değiştirildiği; Siyasi partilerin eksiklikler ve yanlışları eleştirdikten sonra; yapılması gerekenleri ve projelerle vizyonunu anlatarak halka umut ve heyecan vermesi gerektiğine inanan; Muhalefet partilerinin iktidar tarafından yapılan icraatları nasıl daha iyi yapılabileceği hususun da öneri ve proje geliştirmeleri gerektiğine inanan; İktidar ve muhalefet partilerinin kavga ve çatışma yerine uzlaşı ve hoşgörü içinde çalışmaları gerektiğine inanan; Meclisteki partilerin birbirlerinin gündemini takip ederek değil kendi gündemini yaratan çalışmalar ve projeler geliştirmeleri gerektiğine inanan; Yetkin ve donanımlı kadrolar ile partilerin laf üretmek ve demogaji yapmak yerine ekonomik kalkınma ve çözüm odaklı projeleri ile halkın karşısında olmaları gerektirdiğine inanan; Yargı organları, Sayıştay, anayasa mahkemesi, rektörlüklerini ile YÖK, RTÜK gibi özerk kurumların oluşumunda, üyelerini kendi içinden ve cinsiyet eşitliği ilkesini gözeterek seçmeleri konusunda demokratik ilkelere yer veren hukuki düzenlemeler yapıldığı ve uygulandığı; bir düzeni içermektedir. 1.1. Çağdaşlık Türkiye kalkınmadan refaha, insani değerlere kadar her alanda çağının en iyisi olmalıdır. Bunun yolu çağın ruhunu kavramaktan, evrensel değerleri yerel değerlerle kaynaştırmaktan geçer. Önemli olan çağdaşlaşma sürecinin demokratik bir anlayışla yürütülmesi ve doğal sosyal süreçlerin hakim kılınmasıdır. 1.2. Muhafazakarlık Muhafazakarlık, tutuculuk değildir. Toplumu bir ve beraber kılan ortak değerleri sahiplenmek, gelenekle birlikte değişmek demektir. Partimiz, çağdaşlaşmayı ve köklü değişim programını kimliğimizin niteliklerini muhafaza ederek gerçekleştirecektir. 1.3. Milliyetçilik Bizim milliyetçiliğimiz, Türkiye'nin toplumsal gerçekliğini esas alan, ülkenin küresel bir güç olmasını hedefleyen rekabetçi ve dışa dönük bir milliyetçiliktir. Ortak değerlerimiz, tarihimiz, kader ortaklığımız milliyetçiliğin temel taşlarıdır. Uzun tarihi tecrübenin, gelecek iradesinin şekillendirdiği milliyetçiliğimizin etnik kimliğe, dinsel ayrımcılığa, mezhep yarışına ve ırka indirgenmesi hiçbir şekilde kabul edilemez. 1.4.Devlet Devlet, birlik ve bağımsızlığımızın örgütlenmiş şeklidir. Devlet ekonomide sınırlı düzeyde olmalı, serbest piyasa esas alınmalıdır. Devlet piyasada oyuncu değil, düzenleyici olarak yer alacaktır. Küreselleşme sürecinde devlet küçük, etkin ve hizmet odaklı olmalıdır. Nihai hedef, çağdaş tanımlarda ifadesini bulan sosyal hedefleri gerçekleştiren "Demokratik Hukuk Devleti" dir. 1.5.Müzakereye, Saydamlığa Ve Hesap Verebilirliğe Dayalı Yönetişim Anlayışı Demokratik bir iktidarın yönetim biçimi; toplumla sürekli müzakereye dayalı, sivil toplum örgütlerinin ve sektör kuruluşlarının etkin şekilde katılımının sağlandığı, her tür bilgilenmeye ve gözetime açık, şeffaf, alınan kararların gerekçelerine ve sonuçlarına ilişkin bilginin kamuoyuyla paylaşıldığı bir yönetişim anlayışına dayalıdır. 1.6. Toplumsal Dayanışma Ve Bütünleşme "Sosyal Sermayesi" güçlü ülkeler, toplumsal bütünleşmenin sağlandığı ülkelerdir. Sosyal sermaye; fertlerin belirli hedeflere ulaşmak için bir arada çalışma becerisidir. Sosyal sermayenin temeli "güven" dir. Sosyal 8 demokratların ortaya koyduğu bu programla gelecekte yapacakları etrafında bir araya gelen fertlerin birbirine güvenleri de gelişecektir. Böylece güçlenecek sosyal sermayenin ülke kalkınmasında ve çağı yakalamasında en etkin rolü oynaması sağlanacaktır. 1.7.Birey Toplumsal hayat birey odaklı ilişkiler üzerinden yürür; ekonomi, siyaset ve hukuk bireyi esas alır. Gelişme ve modernleşme birey temellidir. Partimiz, bireyin varoluşunu, kişisel temel hak ve hürriyetleri esas alan bir yaklaşıma sahiptir. Demokratik bir iktidarda hedef, bireyin özgürleştirilmesi ve kendisini gerçekleştirmesidir. 1.8.Cinsiyet Ayrımcılığı Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı sadece kadınları ilgilendiren bir sorun değil. Kadınların tam ve eşir yurttaşlar olarak görülmemesi toplumsal hayatın tümünü etkilediğini gibi demokrasinin gelişmesini de engelliyor. Bu yüzden ülkenin demokratikleşmesini ve insani kalkınmanın başarılması, sosyal adaletin gelişmesi, bireyin özgürleşmesi ve sağlıklı bir toplum – birey ilişkisinin kurulması, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan mümkün olmamaktadır. 1.9.Kadının Toplumdaki Siyasetteki Yeri Bugüne kadar Cumhuriyet Türkiye’ sinde bir tek kadın vali atanmamıştır ve 2011 yılı itibariyle hiç kadın vali yoktur. Siyasi Partiler ve Seçim yasası, kadın – erkek eşitliğini ve demokratik katılımı sağlamak üzere kadınlar ve erkekler için eşit temsil şartını içerecek ve kadınların seçilebilir sıralardan aday gösterilmesini sağlayacak şekilde değiştirilmelidir. Türkiye’ de 2011 genel seçiminde parlamentoda kadınlar sandalyelerin sadece 11.2 almıştır. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı sadece kadınları ilgilendiren bir sorun değil. Kadınların tam ve eşit yurttaşlar olarak görülmemesi toplumsal hayatın tümünü etkilediğini gibi demokrasinin gelişmesini de engelliyor. Bu yüzden ülkenin demokratikleşmesini ve insani kalkınmanın başarılması, sosyal adaletin gelişmesi, bireylerin özgürleşmesi ve sağlıklı bir toplum – birey ilişkisinin kurulması, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan mümkün olamıyor. 1.10.Ekonomik Politikalar Ekonomik politikalarımızın hedefi, halkın refahını sağlamak, orta sınıflaşmayı temin etmek, yoksulluğu, işsizliği önlemektir. Bu hedefler için ekonominin serbest piyasada şekillenmesini, devletin ekonomideki işlevini, "haksız rekabetin önlenmesi", "fırsat eşitliğinin ve zenginliğin sağlanması", "verimliliğin özendirilmesi" ve "her düzeyde sürdürülebilirliğin gözetilmesi" ilkeleriyle sınırlandırılıp, hukukla güvence altına alınması gereğine inanıyoruz. Özellikle yolsuzluklarla mücadele, hem hak ve adalet için, hem de kaynakların verimli kullanılması için önemlidir. 1.11.Hukukun Üstünlüğü Hukukun üstünlüğü demokrasinin ulaştığı son merhaledir. Hukukun üstünlüğü yasalara bağlı olduğu kadar toplumun gönüllülüğüne bağlıdır. Siyasetçiler, bürokratlar, kuruluşlar ve halk kanunların uygulanmasında gönüllü olmalıdırlar. Gönüllülüğün olduğu yerde hukukun üstünlüğünden bahsedilebilir. Partimiz her safhada toplumla iç içe, hukukun üstünlüğünü yürürlüğe koymak için bıkıp usanmadan çalışacaktır. 1.12.Özgürlük Özgürlük her insanın doğumla birlikte kazandığı evrensel bir özelliktir. Siyasetin görevi özgürlükleri sonuna kadar genişletmektir. Partimiz, özgür vatandaşına güvenen bir toplumsal ve siyasal yapı kurmanın gereklerini yerine getirecektir. Demokraside; insanın girişimi, düşüncesi ve emeğinin ürünü olan her şey kutsaldır. Düşünce ve ifade hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, teşebbüs hürriyetinin sağlanması ve korunması partimizin temel görevi olacaktır. 9 1.13.Adalet Adalet mülkün, yani devletin ve toplumsal hayatın temelidir. Çağımızda adalet siyasetin, ekonominin ve teşebbüsün temel taşıdır. Adalet mazlumun son sığınağıdır. Herkes adaletin gerçekleşeceğine güvenmeli, ekonomik, toplumsal ve siyasal ilişkilerini bunun üzerine kurmalıdır. 1.14.Refah Partimiz insani gelişimi sağlamayı, vatandaşın hayat kalitesini yükseltmeyi, zenginleşmeyi en önemli ödevlerinden birisi olarak görmektedir. Refahı sağlamak kadar bunu adaletli bir şekilde dağıtmak önemlidir. Amacımız, Türkiye'nin imkanlarını, fırsatlarını, üstünlüklerini akılcı politikalarla kullanmak, hızla gelişmeyi ve kalkınmayı sağlayarak ülkemizin rekabet gücünü artırmak, insanımızı hak ettiği hayat standartlarına kavuşturmaktır. B. ADALET, DEMOKRASI (İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLER) 1. HİZMET VEREN DEVLET 1.1. Adalet Reformu Bilgi çağında yaşamaktayız ve toplum hızla değişmektedir. Çağın temel dinamiği olan teknoloji, çalışma, yaşama ve düşünme biçimimizi değiştirmiştir. Bireylerin yaşama felsefesi, aile yapısı, sosyal tabakalar, sivil toplum kuruluşları, devletten beklentiler, demokrasi vb. her şey değişim halindedir. Bu değişim içerisinde adalet kurumu da yerini almıştır. Kanun devleti, hukuk devleti aşamalarından geçen süreç, günümüzde hukukun üstünlüğünün esas olduğu bir konuma gelmiştir. Bu kadar yoğun bir değişim geçiren birey ve topluma, 80 yıl öncesinin toplumunun değerlerini esas alan kanunlar ve kurumsal adalet yapısıyla cevap vermeye çalışmak, başarısızlığa mahkum olmaktır. Medeni ve ceza kanunlarında yapılan kısmi düzenlemeler, adalet sisteminin bütünlüğünü büsbütün bozmuş, mekanizma işlemez hale gelmiştir. Değişmeyen kanunlar, değişen toplumun sosyal dokusu ile uyumsuzluğa düşmüş, adalet hizmeti verilemez hale gelmiştir. Ortaya konan kısmi değişimler toplumumuzun sosyal dokusunu iyice bozmuş, adalet kurumları etkinlik sağlayamamıştır. Verilen cezalar tartışılmış, adalet gecikmiş, vatandaşımız mutsuz olmuştur. Demokrasilerde, mağdurun en son sığınağı adalettir. Adaleti çeşitli nedenlerle bulamayan toplumlar kaostan kurtulamazlar. Adalet hizmetinde ortaya çıkacak boşluk kabul edilemez bir durumdur. Bu boşluk kanun dışı çeteler tarafından derhal doldurulur, devletin etkinliği tartışma konusu haline gelir. Adalette en önemli husus, davaların bir an önce bitirilmesidir. Geç gelen adalet, adalet değildir. Günümüz Türkiye'sinde yıllarca süren davalar vatandaşı bezdirmiş, çeşitli hak arama yollarına itmiştir. Partimiz birçok sorunla yüklü adalet mekanizması içinde temel sorun tanımını, adaletin gecikmesi olarak belirlemiştir. Alacağımız tedbirlerle, adaleti hızlandırıp "tek mahkemede adalet" i gerçekleştireceğiz. 1.2.Tek Mahkemede Adalet Ülkemizin en büyük sorunu geç gelen adalettir. Geciken adalet, olmayan adalet demektir. Adli süreci analiz edersek, ceza mahkemeleri, sağlıkta olduğu gibi, kapasitelerinin üzerinde çalışmaktadırlar. Örneğin, İstanbul'da yıllık 200.000 adet hazırlık tahkikatı yapılmaktadır. Savcı kadrosu 60-80 arasındadır. Her savcıya hazırlık tahkikatı için 3000 adet dosya düşmektedir. Savcılar bu tahkikatları karakollara, onlar da polis memurlarına bırakmaktadırlar. Polis önce suçluyu yakalamakta, onu çeşitli yollarla konuşturarak da delil toplamaktadır. Karakolda "suçludan delile" yöntemiyle hazırlanan tahkikat dosyaları savcılara gönderilmekte, onlar da dava açmaktadırlar. Mahkemeye çıkan zanlı, ifadesini baskı altında verdiğini söyleyip, polis ve savcıdaki ifadelerin hepsini reddetmektedir. Bu durumda hakim başa dönmekte, hazırlık tahkikatında yapılması gerekenleri de üstüne almakta, delil toplayıcı bir işleve girmektedir. Örneğin zanlının parmak izlerinin laboratuvarda incelenmesine, DNA örneklerinin adli tıpta değerlendirilmesi, nüfus bilgileri için iline yazılması vb. İşlemler davaya zaman kaybettirmektedir. Eksik gelen dosya hakimi polis ve savcının görevini de yapar hale getirmektedir. 10 Hakimler hazırlık tahkikatı yapan, delil toplayan durumundan kurtarılmalıdır. Bu da iyi hazırlanmış, delillere dayalı hazırlık tahkikatı dosyalarına bağlıdır. Burada esas olan, hazırlık tahkikatı dosyalarının düzgün hazırlanmasıdır. Deliller tamam olduğunda hakimlerin yapacağı iş gayet kolay bir şekilde, suçun kanundaki karşılığıyla suçluya ceza vermek olacaktır. Bu durumda mahkeme 1-2 celsede neticelenecektir. 1.3.Çözüm Önerilerimiz 1.3.1.Adli Polis Kurulacak, Modern Laboratuvarlar Çoğaltılacak Emniyet genel müdürlüğüne bağlı, savcılarla çalışacak adli polis kadrosu oluşturulacaktır. Adli polis mensupları hukuk mezunu olacak, komiser muavini olarak göreve başlayacaklardır. Savcıların emrinde hazırlık tahkikatı dosyasını tamamlamakla görevli olacaklardır. Yeni teknik laboratuvarlar açılacak, deliller en ince noktasına kadar değerlendirilecektir. Böylece bir suçta önce deliller toplanacak, bu delillerle ilgili suçlu yakalanacaktır. Bir hırsızlık varsa zanlının parmak izleri ve görgü şahitleriyle dosya hazırlanacaktır. Yani "delilden suçluya" gidilecektir. İtiraf en zayıf delil olacaktır. Böylece hakim, delillerle hazırlanmış eksiksiz hazırlık dosyasına dayanarak suçluyu 1-2 celsede mahkum edecektir. Aynı zamanda delilden suçluya gidildiği için karakollarımızdaki kötü muamele de ortadan kalkacaktır. 1.3.2.Bağımsız Adalet Tesis Edilecek Adaletin bağımsızlığının tartışılması ve gecikmesi günümüzün temel sorunlarıdır. Siyasi müdahaleler derhal adaletin dışına çıkarılmalıdırlar . Savcılar ve Hakimler Yüksek Kurulu ayrı ayrı oluşturulacaktır. Buralarda siyasilere görev verilmemelidir. Hakim ve savcıların tayini kendi seçecekleri kurullar tarafından yapılacaktır. Başka hiçbir kurul veya kurum hakim ve savcı tayininde etkili olamayacaktır. 1.3.3.Savcı, Avukat Eşit Olacak Devlet felsefemiz, "vatandaşının hizmetinde devlet" olacağından, mahkemelerde de bu hususa riayet edilecektir. Mevcut mahkemelerde savcılar savunma avukatlarından daha yüksekte oturmaktadırlar. Bu "devletin emrinde vatandaş" anlayışının tezahürüdür. Savcı devletin avukatı olduğuna göre vatandaşın avukatı ile aynı seviyede olacaktır. Hakim ise olabildiğince yüksekte olacaktır. Çünkü hakimler adaletin gerçek temsilcileridir. 1.3.4.Hakem Mahkemeler Kurulacak Ülkemizde toplumsal kutuplaşmalara bağlı olarak davalar çok fazladır. Belediye ve muhtarlık bazında itibarlı kişilerden hakem mahkemeler oluşturulacaktır. Bunlar vatandaş ihtilaflarını mahkeme öncesi karara bağlayacaklardır. Kararı beğenmeyen taraf mahkemeye gidebilecektir. Ancak mahkeme daha önce verilmiş hakem kararını onaylarsa, kaybeden taraf % 10 fazlası ile cezasını ödeyecektir. Bu tür uygulamalar, mahkemelerin yükünü azaltmak bakımından faydalı hizmet verecektir. 1.3.5.Mahkemeler Dağınıklıktan Birleşik Hale Getirilecek Adli yargı hukuki ihtilaflara çözüm bulmak amacıyla kurulmuştur. Bunlar ticaret, asliye, sulh, kadastro, icra, kambiyo ve özel kanunlarla kurulan diğer mahkemelerden ibarettir. Bu mahkemeler arasındaki en büyük sorun görev ve iş bölümü uyuşmazlığıdır. Bu durum yargıyı uzatmaktadır. Bu nedenle hukuk mahkemeleri bir mahkeme altında birleştirilecektir. Diğer özel mahkemeler hukuk mahkemelerinin dairelerine dönüştürülecektir. 1.3.6.Avukatlara Delil Toplama Yetkisi Verilecek Adaletin hızlandırılması için hukuk davalarında taraflar delille müracaat edeceklerdir. Mahkeme başlamadan önce taraflara karşılıklı olarak deliller verilecek, bu delillere karşı, taraflar toplayabildikleri her delili mahkemeye sunacaklardır. Bu konuda avukatlara kamu ve diğer kurumlardan delil toplama yetkisi verilecektir. Taraflar verilen süre içinde delilleri toplayıp, mahkemeye sunacaklardır. Mahkeme başladıktan sonra delil toplamak sona ermiş olacak böylece hakim delillere bakarak tek celsede karar verebilecektir. 11 1.3.7.Meclis Adalet Komisyonu Devamlı Mesai Yapacaktır Ceza kanunu ve medeni kanun toplumun temel kanunlarıdır. Toplum sürekli bir değişim içinde olduğuna göre, bu kanunlarda toplumun değişimine paralel olarak değiştirilmelidir. Bu nedenle meclis adalet komisyonunun uzman kadrosu artırılarak devamlı bir çalışma içinde olacaktır. Toplumun değişen yapısına uyumlu olarak bu kanunlarda değişime uğratılacaktır. 2. TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN TEMİNAT ALTINA ALINMASI Hukukun üstünlüğünün, insan şeref ve haysiyetinin; fikir, teşebbüs, din ve vicdan özgürlüğünün teminatı olarak demokrasiyi sadece bir siyasî rejim değil, aynı zamanda bir hayat tarzı olarak gören partimiz, sosyal ve siyasî ilişkilerde, demokrasinin bütün kurum ve kuralları ile işletilmesinin gereğine inanmaktadır. Anayasamızın mümkün olabildiğince geniş bir uzlaşma ile genel sınırlama hükümlerinden daha çok, genel koruma hükümlerine yer veren ve özgürlüğü esas alan bir nitelikte olması gerekli görülmektedir. 2.1.Kadına Yönelik Yaygın Şiddetin Önlenmesi TÜİK verilerine göre, cinsel saldırı suçlarından son 5 yılda % 30 artış söz konusudur. Kadına şiddet son 12 yılda % 1200 oranında artmıştır. Bu tablonun değişmesi için; Nüfusu 50.000 üzerinde olan belediyelerin kadın sığınakları kurumların zorlu kılmak, sığınakların uluslararası standartlara uygun olmasını sağlamak ve yürütmek, gerekli fonların ayrılmasını sağlamak için 5215 sayılı Belediyeler Kanunu’nun sığınaklardan bahseden 14. Maddesi ‘ … Büyükşehir belediyeleri için nüfusu 50.000 geçen belediyeler kadınlar için sığınma evleri açmakla yükümlüdür. ‘ biçiminde değiştirilecektir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde uygulanacak yaptırımlar da yasada düzenlenmelidir. Yerel yönetimler Yasası’nda, yerel yönetimler tarafından gerçekleştirilecek sosyal hizmet ve yardımlar arasına kadın danışma merkezleri ve sığınaklar eklenmelidir. Sosyal hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ( SHÇEK ) için bütçeden ayrılan pay arttırılarak; her ilde SHÇEK’e bağlı kadın sığınakları açılacak ve buradaki hizmet kalitesi iyileştirilecek; yeterli kaynak ayrılmalı ve bu hizmetler tasarruf tedbirlerinin dışında tutulacak, bu kuruluşların kadın STK ‘ lar ile iletişim içinde işletilmesi sağlanmalıdır. Bugüne kadar oluşturulmuş bağımsız kadın sığınakları ve danışma merkezleri yerel yönetimler ve idari birimler tarafından mali destek de içinde olmak üzere çok yönlü olarak desteklenmelidir Türkiye’nin her yerinde aynı telefon numarasıyla 24 saat aranabilecek bir ‘ALO ŞİDDET‘ hattı kurulmalı ve hızlı çalışmalıdır. Her ilde buna bağlı olarak şiddet mağduru ya da mağdur olma riski olan kadınlar için kolay ulaşabilir korunma olanağı, sağlık, hukuki, psikolojik destek verecek caydırıcı ve cezalandırıcı önlemlerin kesin ve etkin olarak uygulanması sağlayacak kurumsal altyapı hazırlanmalı, bu çalışmaları koordine edecek komiteler oluşturulmalıdır. TÜİK bünyesinde kadına yönelik şiddet konusunda düzenli veri akışını sağlamak amacıyla, KSGM, belediyeler, SHÇEK, kadın STK’ları sığınma evleri , karakollar, hastaneler, sağlık personel ve ekiplerinin ellerindeki verileri aktaracakları bir veri bankası oluşturulmalıdır. Medyada kadına yönelik şiddet haberlerinin ele alınışıyla ilgili olarak etkin bir düzenlenmeye ihtiyaç vardır. ‘ Şiddeti teşvik etmeye ve meşrulaştırmaya özen göstermek , özel hayata ve mahremiyete saygılı olmak ve kadınların sorunlarına duyarlı olmak ve kadınları nesneleştirmekten kaçınmak’ maddelerinin Medya Etik Konseyi tarafından etkin bir şekilde izlenmesi gerekmektedir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi , toplumsal duyarlılığın arttırılması ve kadınların bilinçlendirilmesine ilişkin yayınların özendirilmesi için bir fon oluşturulmalıdır. Berdel yaptığı, başlık parası aldığı ve erkek çocuk istemi ile kadına baskı yaptığı tespit edilen kişilere cezai yaptırım uygulaması için yasal düzenlemeler yapılmalı; zorla evlilik suç ve ceza kapsamına girmelidir. 12 Şiddete uğrayan kadınları, özellikle danışma merkezleri ile sığınaklar başvuran kadınları ekonomik olarak güçlendirmek ve öncelikle yeniden ev kurmalarını desteklemek amacıyla bir Kadın Destek Fonu oluşturulmalı ve bu fona Sosyal Yardımlaşma ve Danışma Fonu’ndan kaynak ayrılmalıdır. İş beceri eğitimlerinden ücretsiz yararlanmada ve işe yerleştirmede şiddet mağduru kadınlara kotalar ayrılmalı, eğitim ve iş arama sürecesin de bu kadın ve çocukların geçim giderleri İŞKUR tarafından sağlanmalıdır. Çok eşliliği, zorla evlilikleri, gelenek suçlarını namus cinayetlerini, kadına karşı her türlü şiddeti ve tacizi kınamanın ve engellemenin yollarını bulmak, töre ve namus cinayetlerine eşit şekilde ceza verilmesini sağlamak ve kamu oyunu bilinçlendirmek için tüm devlet kurumlarını ve kamu kuruluşlarını seferber edecek kampanyalar düzenleyeceğiz ve bu konuda kampanya yürüten sivil toplum kuruluşlarına destek vereceğizdir. 4320 sayılı Aile Korumaya Dair Kanun, Medeni Yasa ( Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi,) Türk Ceza Kanunu ( Namus Cinayetleri, Bekaret Kontrolü) ve Yerel Yönetimler Yasası ( Belediyeler Kanunu ) başta olmak üzere kadınları şiddete karşı koruyan tüm yasal düzenlemelerdeki eksiklikleri bir an önce giderilecektir. Avrupa Konseyi Kadına Şiddet Sözleşmesi imzalanmalı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 12 nolu ek protokolü onaylanıp uygulanacaktır. 3.DEMOKRASİ Demokratik reformların hedefi mali ve siyasal açıdan özgür yurttaşlardan oluşan istikrarlı bir toplum yaratmaya yöneliktir. İstikrarlı toplum güçlü devleti doğurmaktadır. Bu unsurlar bir araya geldiğinde devlet ve toplumu meydana getiren bireyler, "refah" içinde yaşayan fertlerden oluşmaktadır. Demokrasinin temel hedefi insanları refah içinde yaşatmak olmalıdır. Ancak çağımız değişim çağı olduğundan refahın kapsamı ve anlamı devamlı bir değişim içindedir. Demokrasi ve refah anlayışı devamlı değişime uğradığından, dinamik bir demokratik yapıyı ortaya koymak zarureti bulunmaktadır. Dinamik bir demokratik yapı ortaya koymanın yolu ise demokrasinin parametrelerini değişen çağa uygun olarak tanımlamaktır. 3.1.Demokrasi Ekonominin Temel Taşıdır Çağımızda disiplinler tek boyutlu olarak ifade edilemez hale gelmiştir. Demokrasi ekonomi, kültür, teknoloji, çevre, milli güvenlik gibi disiplinlerle iç içe girmiştir. Biri olmadan diğerlerini izah etmek mümkün olmamaktadır. Bilgi çağında teknoloji insan beyni olmuştur. Geleceğe yön veren şey düşünen, düş gören, bunun neticesinde yaratıcı fikir üreten beyinlerdir. Ülkelerin, kurumların, partilerin gücü bu özelliklere sahip yetişmiş beyinlerle, hem de çok iyi yetişmiş beyinlerle ölçülmektedir. Çünkü üretimi yapacak, teknolojiyi ortaya koyacak olan bu beyinlerdir. Diktatörlüklerin ve krallıkların hüküm sürdüğü yasaklı rejimlerde üretici beyin yerine biat eden, taklitçi beyinlerle karşılaşırız. 3.2.Katılımcı Demokrasi Sanayi toplumunun teknolojisi fabrikaydı. Bilgi toplumuna girdiğimiz bu çağda teknoloji insan beyni olmuştur. Teknolojinin değişmesi toplumsal yapıda ve ailede de değişik oluşumlara yol açmıştır. Aynı şekilde sanayi toplumunun temsili demokrasisi de bilgi toplumunda "katılımcı demokrasi" olmuştur. Teknolojinin ilerlemesi ve bu alandaki yeni gelişmeler katılımcılık isteğini güçlendirmede etkili olmuştur. Siyasal partilerin seçmenlere vaatleriyle, hükümete geldiği zaman yaptıkları arasında tutarlı bir ilişki olmadığından halk temsili sistemden kopmuştur. Siyasetçilere ve siyaset kurumuna halkın güveni azalmıştır. Bu durum temsili demokrasinin yerine, halkın her safhada kontrol edebileceği katılımcı demokrasiye geçmenin yolunu açmıştır. Aksi takdirde seçmenlerin tercihlerinin gerçekleşmemesi, halkın sahip olduğu hakların ellerinden alınmış olması neticesini doğurmakta, demokrasiye olan güveni sarsmaktadır. 3.3.Siyasi Partiler Kanunu Değişecektir Siyasi partilerimizde en büyük sorun parti içi demokrasinin işlememesidir. Parti içi demokrasi işlemezse gerek parti içinde gerek de parti sistemi genelinde ifade özgürlüğünün ve temsil hakkın işlerlik kazanması mümkün olmayacaktır. 13 Siyasi partiler kanunu parlamenter demokrasilerde, demokrasinin yerleşmesi açısından hayati öneme sahip bir kanundur. Bu nedenle bu kanun ana hatlarıyla aşağıdaki konularda değiştirilecektir; Parti içi demokrasiyi kurumsallaştıracak düzenlemeler yapılacaktır. Genel başkanlık süresi 5 olağan kongre ile sınırlandırılacaktır. Üye kayıtlarında ve delege seçimlerinde hakim teminatı sağlanacaktır. Milletvekili, il meclisi üyeleri, belediye başkanı, belediye meclis üyelerinin seçimi partiye kayıtlı bütün üyelerin katılımı ile hakim nezaretinde ön seçim sistemi ile yapılacaktır. 3.4.Yeni Bir Sivil Anayasa Anayasalar temel kanun olmanın ötesinde devletin temel felsefesinin de bir ifadesidir. Anayasalar bir ülkenin siyasi, ekonomik, sosyal sistemlerin ürünü olup bu disiplinlerin ifadeleri, çağdaş olmanın ölçütü olarak değerlendirilir. Yeniden bir sivil anayasa yapmanın gereği ortaya çıkmıştır. Yeniden yapılacak anayasanın temel unsuru hukukun üstünlüğü olacaktır. Yeni anayasada temel konular; Daha az devlet, daha çok birey: mevcut anayasamız bireye karşı devleti korumak gibi bir yanlışlığın içindedir. Modem anayasalar örgütlü bir gücü ifade eden devlete karşı bireyin haklarını koruyan bir içeriğe sahiptirler. Yeniden yapılacak bir anayasanın özü bireyin haklarını korumaya yönelik olacaktır. Hakem devlet: yeni anayasa ideolojiler karşısında tarafsız olmalıdır. İdeolojiler ve felsefeler siyasi partilerce ifade ve temsil edilmelidirler. Adil devlet, özgür toplum: temel hak ve özgürlükler rejimi açısından, çağdaş ve evrensel standartlar esas alınacaktır. Bu konulardaki düzenlemelerle demokratik, çağdaş, özgürlükçü ve çoğulcu bir sistem ortaya konulacaktır. Az yasak-çağdaş toplum Anayasa yasaklar manzumesi olmaktan çıkarılacak, kendine ve gücüne güvenen devlet yer alacaktır. Anayasadaki ekonomik ve sosyal söylemler bilgi çağının dinamikleriyle paralel olacak, çağdaş değerleri ifade edecektir. 3.5.Yeni Bir Seçim Kanunu Yapılacak Daraltılmış bölge esasına göre yapılacak genel seçimler ile mahalli seçimler iki türlü yapılacaktır. Seçim ittifakı yapılmasının önü açılacaktır. Seçim harcamalarına sınır getiren ve yargıç denetimine alınan düzenlemeler getirilecektir. Seçmenin adaylar arasında tercih yapması sağlanacaktır. 3.6.Demokratik Hukuk Devleti Güçlünün değil hukukun üstünlüğünü savunur. Hukukun, adaletin saygınlığı, tarafsızlığı, bağımsızlığı demokrasinin güvencesidir. Hukuk devleti, hukukun üstünlüğünü kabul eden, vatandaşların tarafsız yargının güvencesi altında bulunduğu, devletin eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olduğu bir yönetim biçimidir. Ülkede hukukun üstünlüğünü egemen kılmaya kararlıdır. Bu anlayışla evrensel hukuk ilkelerine dayalı bir hukuk devleti anlayışının ve yargı bağımsızlığının bütün koşullarıyla sağlanması hedefimizdir. Herkesin kanun önünde eşitliği ilkesi koşulsuz olarak uygulanacaktır. Yasamanın ve yürütmenin işlem ve eylemleri yargı denetimine tâbi tutulacak yargı organlarının kararlarına yürütmenin ve bütün devlet kurumlarının tam olarak uyması sağlanacaktır. -Anayasanın, evrensel hukuk devleti normları ile uyuşmayan maddeleri değiştirilecek Dünyada ve Türkiye’de ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanması amacıyla anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesinin parlamentoda sağlanacak uzlaşmayla gerçekleştirilmesi hedef alınacaktır. Ancak, anayasamızın değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek maddelerinin doğrudan veya dolaylı yollardan değiştirilmesi veya etkisiz kılınmasına yönelik çabalara kesinlikle karşı çıkılacaktır. Başta milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması olmak üzere anayasamızın çağdaş hukuk devletlerindeki temel anlayışla bağdaşmayan hükümlerinin değişmesi temel önceliğimizdir. 14 -Devlet yönetiminde katılımcı ve çoğulcu yapılanma esas alınacak Özgür bireylerin ve sivil toplum örgütlerinin, kendilerini doğrudan ilgilendiren konularda idarenin her kademesinde karar alma süreçlerine katkıda bulunmalarına önem ve öncelik verecektir. Yasa önünde eşitlik ilkesi korunacak: kişilerin devlet tarafından eşit olarak korunması esastır. Demokrasi, çoğunluktakiler kadar azınlıktaki düşüncelerin ve inançların da korunmasını öngörür. 3.7.Bağımsız, Etkin ve Gecikmeyen Yargı Yargının bağımsızlığı ve yargıç güvencesi hukuk devletinin ve demokrasinin gelişmesinin ön koşuludur. Savunma hakkının ve hak arama özgürlüğünün tam olarak sağlanması hukuk devletinin vazgeçilmez koşuludur. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığı ile yargının bağımsızlığı ilkeleri, devlet yapımızın temel anayasal kuralları arasında yer almaktadır. Bu ilkeler eksiksiz olarak uygulamaya konulmadan, hukukun üstünlüğü ülkenin her yöresinde yaşama geçirilmeden, bir hukuk devleti yapılanmasından söz edilemez. -Adalet Bakanlığı, adaletin yönetiminde değil, adaletin hizmetinde olacaktır Adalet Bakanlığı’nın kuruluş kanunundaki yetkileri dışında doğrudan veya dolaylı olarak kullanmakta olduğu, çağdaş hukuk devleti normlarıyla bağdaşmayan ve yargı üzerinde büyük bir baskı unsuru oluşturan yetkileri kaldırılacaktır. Yargıyı siyasallaştırmaya yönelik her türlü müdahalenin önünü tıkayan ve mevcut yargı sistemini iyileştirici çözümler içeren çok yönlü bir ulusal hukuk reformu gerçekleştirilecektir, girişim engellenecektir. Hukuk ve yargı sistemi, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı kuralları çerçevesinde yeniden yapılandırılacaktır. Yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi koşulsuz olarak sağlanacaktır. -Yargıda siyasallaşmanın önü alınacak Yargı hiçbir koşul altında yasama ve yürütmenin etkisine, siyasetin kuşatmasına sokulmayacak; yargıda siyasallaşma kesinlikle engellenecektir. Sağlıklı bir yargısal denetim için kişilere savunma, hak arama ve adil yargılanma konularında tüm olanakların sağlanması, idarenin her kademesinde yargı kararlarına eksiksiz olarak uyulması hedef alınacaktır. -Adli ve idari yargıda tek yargıçlı mahkemelerde yargıç, hukuk kökenli olacak Birden fazla yargıçlı idare mahkemeleri başkanları, bölge idare mahkemeleri ile Danıştay ve Yargıtay Daire Başkanları ile Danıştay ve Anayasa Mahkemesi başkanları mutlaka hukuk eğitimi almış olacaktır. -Mülki amirlerin keyfi tasarruflarının önü alınacak Yargının suç saymadığı hallerde de mülki amirlerinin alacakları kararların hukuk devleti anlayışının temel ilkeleriyle bağdaşması sağlanacaktır. Yargı bağımsızlığı, yargının yasama ve yürütmeden hem organik, hem de işlevsel açıdan bağımsız olması; yasama ve yürütmenin etki ve müdahalelerinden uzak tutulmasıdır. Yargı bağımsızlığı sağlanmadan hukukun üstünlüğünü temel alan hukuk devleti gerçekleştirilemez. Yargının bağımsızlığı ilkesi özenle korunacak: hiçbir organ, makam, merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere emir ve talimat veremeyeceği ileri bir hukuk devleti anlayışı ülkede etkin kılınacaktır. -Hâkimler ve savcılar yüksek kurulu yeniden yapılandırılacak Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanlığından, bakanlık müsteşarının de bu kurulun üyeliğinden çıkartılması sağlanacaktır. Kurul üyelerinin yargı organları tarafından seçilmeleri temin edilecektir. Hâkim ve cumhuriyet savcıları hakkında soruşturma başlatma Yetkisi Adalet Bakanlığından alınarak Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kuruluna verilmesi için gerekli anayasa değişikliği yapılacaktır. Hâkim Ve Savcılarla ilgili olarak alınacak tayin, terfi ve disiplin cezası ile meslekten çıkarma cezası aleyhine yargıya gitme yolu açılacaktır. Hâkimler ve savcılar yüksek kurulu, adli yargı kurumu ve idari yargı kurumu olmak üzere iki alt kuruldan oluşacak ve bu iki kurulun birleşmesinden de hâkimler ve savcılar yüksek kurulu meydana gelecektir. Adli yargı kurulu Yargıtay tarafından kendi üyeleri arasından, idari yargı kurulu da Danıştay tarafından kendi üyeleri arasından seçilecektir. Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu kendi başkanını kendisi seçecektir. Adalet Müfettişleri Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu’na bağlanacak, inceleme ve 15 soruşturma izni verme yetkisi Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu başkanına verilecektir. Hâkim Ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun kendi sekretaryasına sahip olacaktır. Bütçesi Adalet Bakanlığından ayrılacaktır. -Yargı etiği kanunu çıkarılacak Yargı mensuplarının tamamını kapsayan bir yargı etiği kanunun çıkarılacaktır. Yargının yolsuzluk ve kuralsızlıklarla etkin mücadelesinin önündeki engeller kaldırılacak. Yargının yolsuzlukları cezalandırma yetkisinin önündeki engeller ve kısıtlamalar kaldırılacaktır. -Bazı suçlarda zaman aşımı kaldırılacak Son zamanlarda zaman aşımı nedeniyle pek çok suçta suçluların cezasız kaldığına ve bu durumun kamu vicdanını derinden yaraladığına tanık olunmaktadır. Kamu gücünü haksızca kullananların, kamu kaynaklarından kendisi ve yakınları için zenginleşme amaçlı faydalananların, yolsuzluk yapanların bu uygulamaları ile halkı kandırarak sistematik soygun yapanların, zincirleme şekilde dolandırıcılık ve sahtecilik suçunu işleyenlerin bu suçlardaki zaman aşımı kaldırılacaktır. -Hukuk eğitimi kalitesi yükseltilecek: Yargıçlık ve savcılık mesleklerine nitelikli adayların alınması için üniversitelerdeki hukuk eğitiminin daha ileri düzeye yükseltilmesine çalışılacak, mesleğe giriş sınavlarının değerlendirilmesinde yürütme organının yetkisi kaldırılacaktır. -Türkiye adalet akademisi özerk bir bilim kurumuna dönüştürülecek Türkiye adalet akademisi; bilimsel, akademik, mali ve idari açılardan Adalet Bakanlığı’ndan ayrılıp tamamen bağımsız ve özerk bir bilim kurumu haline getirilecektir. 3.8.Yargıç Güvencesi Yargıç güvencesi, yargıçların herhangi bir baskı, tehdit veya müdahale olmaksızın tam bir serbestlik ve tarafsızlıkla yargı işlevini yerine getirmelerinin sağlanmasıdır. Yargıç ve savcıların görevlerini yerine getirmelerinde ve özlük haklarında tam güvenceye kavuşturulmaları sağlanacaktır. 3.9.Hak Arama Özgürlüğü -Hak arama özgürlüğü korunacak Adil yargılanma, iddia ve savunma, dilekçe haklarının ve hak arama özgürlüğünün özenle korunmasını sağlamak için tüm hukuk düzenimizde hak arama-savunma ve adil bir biçimde yargılanma olanaklarını genişletecek düzenlemeler yapacaktır. -Geciken adalet, adalet değildir Mevzuattan ve uygulamadan kaynaklanan tüm engeller kaldırılacak, yargılama sürecini hızlandıracak yapılanma sağlanacaktır. Mahkeme masraflarının vatandaşın hak arama özgürlüğünü engellemesi önlenecektir. -Ceza hukuku suçlular, ceza yargılama hukuku masumlar içindir Suçluluğu kanıtlanmadıkça kimseye suçlu denilemez. Sorgulama sürecinin adil, etkin, güvenilir olması, soruşturmanın gizliliği ilkesine uyulması ve çağdaş tutuklu haklarına saygı gösterilmesi için her türlü önlem alınacaktır. Savunma dayanağından yoksun olanlara devletin savunma hakkı sağlamak görevi eksiksiz yerine getirilecektir. İddianame oluşturulmadan tutukluluk halinin devamına ileri demokrasiler standardında sınırlamalar getirecek mevzuat düzenlemeleri yapılacaktır. Avrupa insan hakları sözleşmesine uygun olarak keyfi gözaltına almaları önleyecek yasal düzenlemeler yapılacak, tutuklamaların da sadece yasaların zorunlu kıldığı hallerle sınırlanması sağlanacaktır. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda gerekli değişiklik yapılarak tutuklama süresi asliye cezalık suçlarda 4 ay ile diğer tüm durumlarda ise en çok 6 ay ile sınırlandırılacaktır. 16 Bu süre zarfında sanık hakkında kamu davası açılmaz ise, sanık salıverilecektir. Yargı sisteminin etkinliğinin artırılması için fiziki altyapı, bilgi teknolojilerinin tüm olanaklarından da yararlanılarak geliştirilecektir. -Türkiye Barolar Birliği’ne anayasa mahkemesinde dava açabilme yetkisi Savunma hakkının güvencesi olan baroların yürütme erkinin vesayetinden kurtulmasını ve Türkiye Barolar Birliği’ne, Anayasa Mahkemesi’nde dava açma hakkının tanınmasını hedef alacaktır. -Adli tıp kurumu özerk ve etkin bir yapıya kavuşturulacak Kurul, yargıya en üst düzeyde hizmet sunan, mali, idari ve bilimsel özerkliği olan, çağdaş bağımsız bir üst teknik bilirkişi kurumu yapısına kavuşturulacak; kurumun işleyişindeki tüm aksaklıklar giderilerek, adaletin doğru olarak oluşumuna katkısı eksiksiz olarak sağlanacaktır. Adli tıp kurumu yeniden yapılandırılırken Adalet Bakanlığı’na bağlı olmaktan çıkarılacak, tayin ve terfiler oluşturulacak bağımsız bir kurul tarafından yapılacaktır. Adli tıp kurumu diğer yüksek yargı organlarının da bulunduğu başkent Ankara’ya taşınacaktır. -Adli kolluk oluşturulacak Hazırlık tahkikatlarının, karakollara bağlı olay yeri polisi ve jandarması yerine çağdaş adli kolluk birimleri tarafından yapılması sağlanacaktır. Bu birimler, özlük hakları ve disiplin yönünden cumhuriyet savcılıklarına bağlanacak; soruşturmalar adli kolluk katkısı ile Cumhuriyet Savcılıkları tarafından yürütülecektir. -Çocuk mahkemeleri yeniden düzenlenecek Çocuk Mahkemeleri, kuruluş amacına uygun olarak yeniden örgütlenecektir. Çocukların suç işleme ortamlarından korunmaları ve kurtulmaları hedef alınacaktır. Çocuk suçluların yetişkinlerle aynı hapishanelerde bulundurulması önlenecektir. -Kamu denetçiliği kurumu kurulacak İdare ile yurttaş ilişkilerinde karşılaşılan bir bölüm basit uyuşmazlıkların, idari yargı alanına girmeyen konularda hızlı ve adil bir biçimde çözümü amacıyla, kamu denetçiliği kurumu kurulacaktır. Kamu denetçilerinin bu iş için en yetenekli, deneyimli ve tarafsız kimseler arasından seçilmesi için gerekli kurallar saptanacaktır. 3.10.İnfaz Kurumları Cezaevlerini, suçluyu infaz sonrasında topluma kazandırma amacı ile üretime ve eğitime yönelik bir uygulamaya açık, çağdaş kurumlara dönüştürecektir. Mahkûmların mümkün olduğu ölçüde ağaçlandırma, çevre, tarım gibi kamu projelerinde ücret karşılığı istihdamı özendirilecektir. İnfaz sisteminin yeniden yapılandırılmasında uluslararası kuralların uygulanması sağlanacaktır. Suçlu çocukların cezalarının infaz sistemi yeniden düzenlenecek; ıslahevleri, suç özendirme yerine, iş ve meslek becerilerini geliştiren, suçlu çocukları topluma kazandıran yapıya kavuşturulacaktır. Cezaevlerinde fiziki koşulların Avrupa ülkeleri düzeyine çıkartılması hedef alınacaktır. Gözaltına alındıkları andan itibaren şüphelilerin ve sanıkların can ve mal güvenliği ile sağlığı devletin güvencesi altındadır. Bunların sağlıklarını ve güvenliklerini sağlayacak önlemlerin alınmasından savcılar ve cezaevi yöneticileri şahsen sorumlu olacaklardır. 3.11.Özgür Birey Demokrasinin asıl öğesi özgür bireydir. Özgür olmaya bireyin, kendi potansiyelini geliştirebilmesi, yeteneklerini sergileyebilmesi, toplumda demokratikleşmeye, insan hak ve özgürlükleri çıtasının yükseltilmesine katkıda bulunabilmesi, demokrasi bilincini paylaşabilmesi, gerçek anlamda seçme yeterliliğine sahip olabilmesi mümkün değildir. İlk Parti’nin temel amacı; bireyi özgürleştirmek, bireyin kendisini geliştirmesinin önündeki ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel engelleri kaldırmak, bireyin özgürlüklerini bilinçli olarak kullanmasını sağlamaktır. 3.12.İnsan Hak ve Özgürlükleri Çağdaş demokrasilerin özünü; ulusal irade ve hukukun üstünlüğü ilkeleri eşliğinde, bireylerin evrensel nitelikli temel hak ve özgürlüklerini, yaşamları boyunca eksiksiz olarak ve engellenmeden kullanabilmeleri oluşturur. 17 İnsan haklarının, çağın gereklerine uygun olarak süreklilik içinde geliştirilmesinin gereğine inanmaktadır. Özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile yaşama geçirilmesini amaçlayan başta insan hakları evrensel bildirgesi olmak üzere, insan hakları alanında ülkemizin taraf olduğu tüm uluslararası sözleşme hüküm ve ilkelerinin eksiksiz olarak uygulanmasını öncelikli hedef olarak görmektedir. -Temel hak ve özgürlükler eksiksiz uygulanacaktır En geniş anlamda insan hak ve özgürlüklerinin uygulanmasının takipçisi olacaktır. Temel hak ve özgürlükler, yalnız yasayla sınırlanabilir. Temel hak ve özgürlükler Anayasa’nın ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların sözüne ve özüne uygun biçimde ancak ve yalnızca yasayla sınırlanabilir. Bu sınırlama, hangi gerekçeyle olursa olsun hakkın özüne dokunamayacağı gibi, demokratik toplum gereklerinin haklı kıldığı ölçüyü aşamaz ve öngörülen amaç dışında kullanılamaz. Yargı kararı olmadan kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz. Siyasal, düşünsel, toplumsal, dinsel ve bireysel özgürlükler bir bütündür. Bu özgürlüklerin en etkili biçimde korunması için Anayasa’da gerekli değişikliklerin yapılması hedef alınacaktır. Bireylerin, din, mezhep, ırk, renk, cinsiyet, etnik köken, dil ve benzeri özelliklerine bakılmaksızın, aralarında herhangi bir ayırım gözetmeksizin temel insan hak ve özgürlüklerinden yararlanması sağlanacaktır. -Yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin mümkün olan en ileri düzeye getirilmesi hedef alınacak Yurttaşların yaşam hakkı kutsaldır. İşkence ve orantısız güç kullanımına hiçbir şekilde izin verilmeyecektir. Yapılacak tüm yasal düzenlemelerde ve uygulamada Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin ve taraf olduğumuz diğer uluslararası sözleşmelerin ilkeleri gözetilecek, hak ve özgürlüklerin ihlaline izin verilmeyecektir. Bu anlayışla; -Yaşam hakkı Yaşam hakkı ile insan varlığının korunması ve geliştirilmesi temel amaçtır. Türkiye’nin farklı yörelerindeki ortalama yaşam beklentisi arasındaki büyük farkın giderilmesi hedefini yaşam hakkı kapsamında değerlendirmektedir. Bu farkın giderilmesi için gerekli ekonomik ve sosyal önlemler alınacaktır. Gözaltında işkence ve işkenceye bağlı ölümler mutlaka önlenecek, işkence yapanlar ve ona göz yumanlar etkili biçimde cezalandırılacaktır. -Düşünce ve ifade özgürlüğü Düşünce özgürlüğü demokrasinin temelidir. Düşünce, onu açıklama, anlatma ve örgütleme ile bütündür. Bu nedenle düşünceyi söz, yazı, resim ya da başka yollarla açıklama ve yayma hakkı, şiddet kullanılmasını teşvik etmedikçe ve yakın ve açık tehlike oluşturmadığı sürece engellenemez. Suçu ve suçluyu övme düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Düşünce ve düşünceyi ifade özgürlüğüne yönelik sınırlamalar uluslararası antlaşmalarda öngörülen ölçüleri aşamaz. -Din, inanç ve vicdan özgürlüğü Kimse dinsel inanç ve düşüncesinden ötürü kınanamaz, baskı altına alınamaz; düşünce ve inançlarını değiştirmeye, açıklamaya zorlanamaz. Herkes ibadetini, dininin veya inancının gereğini özgürce yapma, öğrenme ve geliştirme hakkına sahiptir. -Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı Düşünce özgürlüğü; düşüncenin, bireysel veya kitlesel iletişim araçları ile toplantılarla, gösteri yürüyüşleri ile demokratik kitle örgütleri aracılığıyla açıklanması olanağı sağlandığında gerçekleşebilir. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasası, 45 ileri demokratik ülkelerdeki normlara uygun biçimde, özgürlükçü bir anlayışla yeniden düzenlenecektir. -Savunma hakkı 18 Gözaltına alınan ve tutuklanan kişi, savunma ve en kısa zamanda yargıç önüne çıkarılmayı isteme hakkına sahiptir. Savunma ve hak arama olanağından yoksun olanlara hak arama ve savunma hakkını sağlamak devletin yükümlülüğüdür. -Yönetime katılma ve örgütlenme hakkı Siyasal partiler, sendikalar, dernekler, kooperatifler ve meslek kuruluşlarına üye olma ve yönetime katılma hakkı, çoğulcu ve katılımcı demokrasinin gereğidir. Bu gibi kuruluşlara üye olmak isteyenlerin önündeki engeller çağdaş ülkelerdeki kurallara uygun olarak kaldırılacaktır. -Çalışma hakkı Çalışma herkesin temel hakkıdır. Devlet işsizliğin önlenmesi ve tam çalışmanın sağlanabilmesi için gerekli önlemleri alır. Herkesin dilediği alanda iş kurma, çalışma, toplu sözleşme ve grev hakkı olmalıdır. Bu hak istisnai görevler için yasayla sınırlandırılabilir. -İnsan hakları müsteşarlığı kurulacak Başbakanlığa bağlı olarak insan hakları alanında gerekli izleme, denetleme ve değerlendirme işlevlerini üstlenecek, eğitim faaliyetlerini koordine edecek bir insan hakları müsteşarlığı kurulacaktır. 3.13.Etnik Farklılık Ülkemizin Zenginliğidir Ülkemizde farklı etnik yapıların, farklı kültür ve kimliklerin var olması, bunların varlıklarını sürdürmesi ulusal zenginliğimizdir. Lozan antlaşması ile azınlık olarak nitelenmiş olan yurttaşlarımızın, kendilerine tanınmış olan dini ve kültürel azınlık haklarından eksiksiz olarak yararlanmalarını amaçlar. Yeni azınlıklar yaratılmasına karşıdır. Etnik köken farklılıklarına, kültürel çoğulculuğa, bireysel kültürel haklara olan saygımız, demokratik değerlere, eşitliğe ve hoşgörüye olan bağlılığımız çerçevesinde toplumumuza, üniter devlet ve ulus devlet temeli dikkate alınarak kısıtlamaların kaldırılması ve çağdaş, kalıcı çözümler bulunması için politikalarımızı oluşturuyoruz. Etnik kimlik bir şereftir. Devletin etnik farklılıklar üzerine politikalar oluşturmasını benimsemez. Devletin görevi bütün etnik kimlikleri din ve mezhep farklılıklarının üzerine çıkarak insanı odak yapan yaklaşımları ortaya koymak, ortak değerleri bulup çıkarmaktır. Ancak etnik kimliğine bireysel olarak vurgulamak isteyenleri saygıyla karşılar ve etnik kimliği insanların şerefi sayar. Devletin vatandaşların etnik kökenini, dinini ve mezhebini görmeyen, bütün vatandaşlara eşit davranan bir yapıya sahip olmasını savunur. Sorunların sadece yasalardaki eksikliklerden değil, uygulamadaki bazı yanlışlıklardan kaynaklanabileceğini düşünerek bu evrensel insan hakları ve özgürlükler değerlerini hayata geçirmeye özen göstermelidir. Yurttaşlarımızın farklı etnik kökenden gelmeleri, farklı kültürel, mezhepsel, dinsel özellikler taşımaları, birlikteliklerinin ve ortak bir ulus oluşturmalarının engeli olamaz. Bu farklılıklar ulus olarak zenginliğimizdir, güç kaynağımızdır. Kişisel kültürel haklara saygı, kişinin kimliğine saygıdır; insana, insan haklarına ve çoğulcu demokrasiye saygının gereğidir. Kişisel kültürel haklar hiçbir erk tarafından çiğnenemez. Asimilasyon değil, entegrasyon öngörüyoruz. Kimsenin ırkı ve kökeni diğerinden üstün değildir. Bu nedenle ırk temelinde çözüm arayışlarının veya asimilasyon uygulamalarının tuzaklarından demokrasimiz kendini her zaman korumalıdır. İlk Parti’nin entegrasyon anlayışı farklı etnik kimliklerin ve inançların ortadan kaldırılmasını değil, onlara saygı göstererek ülke bütünlüğünün ulus devlet anlayışı ile korunmasını öngörür. Demokrasilerde devletin etnik kimlikleri yok sayma hakkı yoktur. Etnik kökeni ne olursa olsun vatandaşların bireysel haklarının çağdaş ülkeler seviyesine yükseltilmesi hedefimizdir. Partimiz, uygulamaya koyacağı, hoşgörü, demokrasi, kültürel çoğulculuk, eşitlik ve bölgesel gelişme politikaları ile ülkenin her yöresinde, her kökenden insanlarımız arasında toplumsal uyumun, dayanışmanın, bütünlüğün ve refahın güvencesini oluşturacaktır. Her etnik kökenden yurttaşımızın, kendi özgür irade ve talepleri çerçevesinde; kendi ana dilini özgürce kullanabilmelerine, özel dershaneler veya kurslar gibi kurumlar kurarak anadillerini özgürce öğrenebilmeleri ve öğretebilmelerine, kendi ana dillerinde gazete, dergi, kitap yayınlamalarına ve diğer her türlü yazılı ve sözlü yayında bulunabilmelerine, müzik ve sanatın diğer dallarında faaliyette bulunabilmelerine, Türkiye sınırları içinde yayın yapan radyo ve televizyon kurum veya kuruluşları üzerinden, RTÜK’ün genel kuralları çerçevesinde, kendi anadillerinde yayın yapabilmelerine, değişik kültürel 19 etkinliklerde bulunabilmelerine, kendi folklorlarını yaşatabilmeleri ve geliştirebilmelerine, tüm bu ve benzeri bireysel kültürel haklara özgürce ve dilediğince ulaşabilmelerine, olanak tanımayı çağdaş demokrasi anlayışının gereği sayar. Ülkemizin aynı ana dili paylaşan ve etnik kökene sahip en yaygın unsurlarından birini oluşturan Kürt kökenli yurttaşlarımızın yoğun biçimde yaşadıkları bölgemizdeki sorunlarını da bu anlayışla çözeceğiz. Bu yöndeki çalışmalarımızı sosyal demokrat yaklaşımımız gereği insanı temel alan bir anlayışla sürdüreceğiz. İlk Parti, bu ilkeler temelinde şekillenen politikaları ve uygulamaları ile başta doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerimiz olmak üzere Türkiye’nin her yöresinde yaşayan Kürt, Arap, Boşnak, Laz, Gürcü, Çerkez, Abaza, Arnavut, roman gibi farklı etnik kimliklere sahip tüm insanlarımızı huzura, barışa, gelişmeye ve sosyal refaha taşıyacaktır. Bu yurttaşlarımızdan hiçbirine karşı ayırımcı muamele yapılmaması, hiçbir alanda haklarının kısıtlanmaması, devlet hizmetlerinden yararlanmada güçlükle karşılaşılmaması için gerekli önlemler alınacaktır toplumsal gelişmeye uyum sağlamalarına ve katılımlarına engel olan sosyal dışlanma için kalıcı ve köklü çözümler oluşturulacak, toplumsal kaynaklara eşit biçimde erişimlerini sağlayacak sosyal alanlar yaratılacak, vatandaşlık haklarından eksiksiz yararlanmaları sağlanacaktır. -İlk Parti için laiklik ilkesi Dinin siyasallaştırılmamasının, siyasetin dinselleştirilmemesinin güvencesidir. Laiklik; devlet işleri ile din işlerinin birbirinden ayrılmasının, birbirini etkilememesinin kuralıdır. İnanç konusunun Allah’la insan arasında kutsal bir bağ olduğu, dünya işlerinin bunun dışında tutulması anlayışıdır. Kadını ve erkeği eşit bir Türkiye’nin temel koşuludur. 50 vicdan ve inanç özgürlüğünün, farklı din, mezhep ve inanç grupları arasında uyum ve hoşgörünün kaynağıdır. Cumhuriyet halk partisi için laiklik, hiçbir şekilde ödün veremeyeceği temel ilkedir. Laiklik; hiçbir zaman din ve inanç karşıtı bir ilke ve ideoloji değil, aksine din özgürlüğünü güvence altına alan, farklı inanışların barış ve karşılıklı hoşgörü içerisinde birlikte yaşama yöntemi ve ilkesidir; çağımızın modern ve ileri devlet yönetimi anlayışıdır. İlk Parti, din unsurunun baskı aracı olmasını da, din duygusunun ve dinsel inançların baskı altına alınmasının da, ibadet yerlerine siyasetin girmesinin de kesinlikle engellenmesini öngörür. İlk Parti, dini unsurların siyasi simge olarak kullanılmasını demokrasi anlayışı ile bağdaşmayan ve anayasamızın değiştirilemez hükümleriyle çelişen bir davranış olarak görür. -İlk Parti; laikliğe yönelik her türlü tehdide kararlılıkla karşı durur Laik demokratik cumhuriyetimize karşı tuzak kuranlarla, bu amaçla laikliği yeniden tanımlamak isteyenlerle, laikliği içlerine sindiremeyenlerle, her dönemde ve her koşulda, demokrasi kuralları ve hukuk devleti normları ve sivil toplum yapılanması içinde kararlılıkla mücadele edilecektir. -İlk Parti Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yeniden yapılandırılmasını öngörür Din ile devlet işlerinin tam anlamıyla birbirinden ayrıştığı, uzun vadede, dinin siyasallaştırılması tehlikesinin kalmadığı ve tarikatların laik eğitim sistemi ve laik toplum yapısı üzerindeki baskısının sona erdiği ve siyasetin dinselleştirilmediği aşamada Diyanet İşleri Başkanlığı’nın durumu yeniden değerlendirilecektir. Ancak bu gerçekleşene kadar, diyanet işlerinin yeninden yapılandırılması ve Alevilerin de diyanet işlerinde temsil edilmesi esastır. Yakın geçmişimizde utanç verici saldırılara hedef olan Madımak Oteli’nin bir hoşgörü merkezi haline getirilmesi İlk Parti’nin hedefidir. İnanç dünyasına ait ilişkiler ve her türlü dini hizmetler, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın; İslam’ın farklı mezheplerine farklı yaklaşmaması, bünyesine katılmak isteyen her mezhebe açık bir yapılanmaya yönelmesi, bünyesinde yer almak istemeyen mezheplerin ise devletin eşit desteğinden yoksun bırakılmaması yönünde faaliyet göstermesi hedef alınacaktır. Cemevleri devletten eşit destek görecek: bu kapsamda, Alevi-Bektaşi inancı ve kültürünü paylaşan yurttaşlarımızın yaygın ibadet, dini hizmet ve kültür merkezleri olan Cemevlerinin de devletin camilere sağlamakta olduğu destekten yararlandırılması sağlanacaktır. Bu temel duyarlık ve anlayışlar çerçevesinde; İlk Parti ülkemizde, laikliğin ve çağdaşlığın her dönemde ödünsüz savunucusu olacak, bu alanda toplumumuzun güvencesini oluşturacaktır. 3.14.Hedefimiz: Kadını Erkeği Her Alanda Eşit Türkiye 20 Kadın sorunu bir demokrasi, insan hakları ve eğitim sorunudur. Kadınlarımıza her alanda fırsat eşitliği, çağdaş laik demokratik cumhuriyetimizin var olma koşuludur. Türkiye’de kadın-erkek eşitliğinin öncülüğünü Mustafa Kemal Atatürk ve o’nun kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi yapmıştır. Atatürk devrimleri ile Türk kadınını toplumda çağdaş, eğitimli, meslek sahibi, özgür bireyler olma niteliğine kavuşturma yolunda çok büyük kazanımlar sağlanmıştır. Kadını özgürleştirmek, çevre baskısından ve feodal yapı etkisinden kurtarmak, sosyolojik kökenden kaynaklanan sıkıntıları gidermek için eğitim, kültür yolunda sonuç alıcı çabalar gösterecektir. Kadını ve erkeği eşit bir Türkiye yaratabilmenin ilk çıkış noktası eğitimdir. Eğitim, kadınla ilgili tüm sorunların çözümünde temel yapı taşıdır. Eğitim, kadınlara karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılabilmesi doğrultusunda, kadınların özgüvenini ve toplumsal bilinçlerini artıran, kadınlara ilişkin sorunların çözümünde en önemli faktördür. Bu anlayışla; kadınların üzerindeki her çeşit toplumsal baskının kaldırılması için eğitim, kültür ve basın yoluyla çaba gösterilecektir. Eğitim ortamında kullanılan malzemeler, kadın-erkek eşitliği ilkesine aykırı her türlü söylem ve önyargıdan arındırılacaktır. Kırsal alanda kız çocuklarının nüfus kaydına alınmasında eksiklikler giderilecektir. Zorunlu ilköğretimden çeşitli nedenlerle ayrılmış kız çocuklarının ve kadınların eğitimlerini tamamlamaları için akşam ve yaz okulları yaygınlaştırılacaktır. Halk eğitim merkezleri yaygınlaştırılarak her yaşta kadının eğitime devam edebilmesi sağlanacaktır. Kadın veri merkezi, kadın merkezleri ve ulusal kadın konseyi kurulacak, kadın sorunları katılımcı bir yaklaşımla çözümlenecektir. Eğitim ve kadın alanında faaliyetlerde bulunan sivil toplum örgütlerinin çalışmaları desteklenecektir. Kadına karşı şiddet en büyük ayıplardandır. Türkiye bu ayıptan kurtarılmalıdır. Kadına karşı şiddet, en yaygın ve sık rastlanılan insan hakları ihlallerindendir. Kadına karşı şiddet, özellikle de aile içi şiddet, kadın erkek ilişkilerinde derhal aşılması gereken temel bir sorun alanıdır. Şiddet karşısında izleyecekleri hukuki yollar konusunda yeterince bilgilendirilmemiş olmaları, sığınma evlerinin yetersiz kalması nedenleriyle, kadınlar şiddet karşısında genelde savunmasız kalmaktadırlar. Kadına karşı şiddetle mücadele ulusal eylem planı oluşturulacaktır. -Kadına şiddet uygulaması ile töre ve namus cinayetlerine karşı kararlı mücadele Kadınlara yönelik her türlü şiddete, töreler ya da namus gerekçe gösterilerek uygulanan insanlık dışı ve suç teşkil eden davranışlara karşı kararlılıkla mücadele edilecek, töre ve namus cinayetlerinin en ağır şekilde cezalandırılabilmesi için Türk Ceza Kanunu’nda gerekli düzenlemeler yapılacaktır. Kadın sığınma evleri ihtiyaç düzeyinde açılacak: kadınlara karşı, aile içi ve dışı her türlü şiddet, cinsel taciz vb. Onur kırıcı eylemler caydırıcı, eğitici ve koruyucu hukuksal politikalarla önlenecek, yerel yönetimlerin yeterli sayıda ve nitelikte sığınma evleri açmaları desteklenecek, bu evlerde ücretsiz danışmanlık, psikolojik destek ve yasal yardım yapılması sağlanacaktır. Gençler bu konularda duyarlı kılınacak: aile içi şiddet ve töre cinayetlerini önlemek için gerekli eğitim ve aydınlatma çalışmaları yapılacak, kadın-erkek eşitliğinin ve bütün aile fertlerinin saygınlığının korunması temel sosyal hedefler olarak okul eğitim programlarında yer alacaktır. Şiddete uğrayan kadınların tedavi ve rehabilitasyonu için özel merkezler açılacaktır. Kadın - erkek eşitliği sağlanmadan demokratik, kalkınmış, sağlıklı ve modern bir ülke olunamaz. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığına son vermek için kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi ile tarafı olduğumuz kadın hakları alanında Türkiye’nin taraf olduğu tüm uluslararası sözleşmelerin, toplumsal yaşama ve hukuk sistemimize yansıtılmasını sağlayacak düzenlemeler yapılacaktır. Kadına karşı şiddet ve ayrımcılıkla mücadele amacıyla, merkezi idare ve yerel yönetimlerde gerekli bütçe ödeneklerinin ayrılması sağlanacaktır. Kadın - erkek eşitliğini sağlam temeller üzerinde kurabilmek için fırsat önceliği cinsiyetler arası eşitliğin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilecek, pozitif ayrımcılıkla yaklaşılacaktır. Çeşitli kanunlarda yer alan ve kadınlara karşı ayrımcılık anlayışı içeren veya aileyi korumada yetersiz kalan yasa hükümleri değiştirilecektir. Devlete bu konuda gerekli düzenlemeleri yapma yükümlülüğünü getiren anayasal, yasal ve diğer mevzuat düzlemlerinde gerekli düzenlemeler yapılacak, eşitlik çerçeve kanunu çıkarılacaktır. TBMM çatısı altında bir kadın erkek eşitliği komisyonu kurularak çıkacak tüm yasalar kadın erkek eşitliği açısından değerlendirilecek ve uygulamalar takip edilecektir. Kamu sektöründeki istihdamda ilkeli kota uygulamasına geçilecek, özel sektöre yönelik kadın istihdamını artırmaya yönelik özendirici düzenlemelere gidilecektir. Kadınların günümüz ihtiyaçları ve teknolojilerinin öngördüğü geniş alanlarda mesleki eğitim olanağına kavuşturulmaları 21 sağlanacaktır. Kadın erkek eşitliğinin önemini vurgulayacak ders programlarına eğitimin her kademesinde yer verilecektir. Kadın hakları ile ilgili bilinçlendirme kamu yönetiminde ve siyasette, karar verme mekanizmalarında kadın oranının yükseltilmesi amaçlanacak, partimize üye kadınların yerel ve genel seçimlerde aday olmaları özendirilecektir. Kadınların özellikle yargı, idare, ekonominin yönetimi ile iç ve dış siyaset alanlarında daha etkin olabilmelerine özel önem verilecektir. Mevcut yasal mal rejiminde, 2002’den önce evlenen kadınlara yönelik eksiklik yasal düzenlemeyle giderilecek, yasal mal rejimine tabi olabilmelerinin önü açılacaktır. Kadının ekonomik bağımsızlığını kazanabilmesi için AB ile uyumlu ulusal istihdam stratejisi hızla yaşama geçirilecek, bu strateji temelinde başta işveren, işçi kesimleriyle ve diğer ilgili tüm sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapılarak uzun vadeli bir ulusal kadın istihdamı politikası geliştirilecek; bu politika, yıllık eylem planları ile yürütülecektir. Çalışma yaşamında kadınlara karşı mevcut her türlü ayrımcılık kaldırılacak, iş için değerlendirme ile işe girişte kadınların işe alınması teşvik edilecektir. İşyerlerinde kreş olanaklarının yaygınlaştırılması gerçekleştirilecek, iş kanunu yeniden düzenlenerek, en az 100 işçi çalıştıran yerlerde devletin de desteğiyle kreş kurma zorunluluğu getirilecektir. Kendi hesabına çalışan girişimci kadınların kredi olanaklarının genişletilmesi sağlanacaktır. Çocuk ve yaşlı bakımı için gerekli olan kurumlar geliştirilerek hizmetleri iyileştirilecek, çalışan annelerin iş yükleri azaltılacaktır. Analık izni sırasında zorunlu sigorta kaynaklarıyla ödenen ücretlerin makul düzeye yükseltilmesi hedef alınacaktır. Gebeliğe, analığa, emzirmeye ve cinsiyete bağlı işten çıkarmaları ve doğumdan sonra çalışmaya dönen kadınlara uygulanan ayrımcılığın yasal ve idari yapılanmalarla önlenmesi sağlanacaktır. -Kadın sağlığıyla ilgili sağlık hizmetlerinin niteliği yükseltilecek; kadın sağlığı konusunda koruyucu sağlık önlemleri geliştirilecek Ana - çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezleri çoğaltılacaktır. Kadınların yurttaşlık haklarından eksiksiz yararlanmaları sağlanacaktır. Evlilikte, hem erkekler, hem kadınlarda 18 yaşını tamamlamış olması koşulu öngörülerek, çocuk yaşta erken evliliğin önlenmesi hedef alınacaktır. 3.15.Kadına Yönelik Yaygın Şiddetin Önlenmesi “TÜİK verilerine göre, cinsel saldırı suçlarından son 5 yılda % 30 artış söz konusudur. Kadına şiddet son 12 yılda % 1200 oranında artmıştır.” Bu tablonun değişmesi için; Nüfusu 50.000 üzerinde olan belediyelerin kadın sığınakları kurumların zorlu kılmak, sığınakların uluslar arası standartlara uygun olmasını sağlamak ve yürütmek, gerekli fonların ayrılmasını sağlamak için 5215 sayılı belediyeler Kanunu’nun sığınaklardan bahseden 14. Maddesi ‘ ….. Büyükşehir belediyeleri için nüfusu 50.000 geçen belediyeler kadınlar için sığınma evleri açmakla yükümlüdür. ‘ biçiminde değiştirilecektir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde uygulanacak yaptırımlar da yasada düzenlenmelidir. Yerel yönetimler Yasası’nda , yerel yönetimler tarafından gerçekleştirilecek sosyal hizmet ve yardımlar arasına kadın danışma merkezleri ve sığınaklar eklenmelidir. Sosyal hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ( SHÇEK ) için bütçeden ayrılan pay arttırılarak; her ilde SHÇEK’e bağlı kadın sığınakları açılacak ve buradaki hizmet kalitesi iyileştirilecek; yeterli kaynak ayrılmalı ve bu hizmetler tasarruf tedbirlerinin dışında tutulacak, bu kuruluşların kadın STK ‘ lar ile iletişim içinde işletilmesi sağlanmalıdır. Bugüne kadar oluşturulmuş bağımsız kadın sığınakları ve danışma merkezleri yerel yönetimler ve idari birimler tarafından mali destek de içinde olmak üzere çok yönlü olarak desteklenmelidir Türkiye’nin her yerinde aynı telefon numarasıyla 24 saat aranabilecek bir ‘ALO ŞİDDET ‘ hattı kurulmalı ve hızlı çalışmalıdır. Her ilde buna bağlı olarak şiddet mağduru yada mağdur olma riski olan kadınlar için kolay ulaşabilir korunma olanağı, sağlık, hukuki , psikolojik destek verecek caydırıcı ve cezalandırıcı önlemlerin kesin ve etkin olarak uygulanması sağlayacak kurumsal altyapı hazırlanmalı, bu çalışmaları koordine edecek komiteler oluşturulmalıdır. 22 TÜİK bünyesinde kadına yönelik şiddet konusunda düzenli veri akışını sağlamak amacıyla, KSGM, belediyeler, SHÇEK, kadın STK’ları sığınma evleri , karakollar, hastaneler, sağlık personel ve ekiplerinin ellerindeki verileri aktaracakları bir veri bankası oluşturulmalıdır. Medyada kadına yönelik şiddet haberlerinin ele alınışıyla ilgili olarak etkin bir düzenlenmeye ihtiyaç vardır. ‘ Şiddeti teşvik etmeye ve meşrulaştırmaya özen göstermek , özel hayata ve mahremiyete saygılı olmak ve kadınların sorunlarına duyarlı olmak ve kadınları nesneleştirmekten kaçınmak’ maddelerinin Medya Etik Konseyi tarafından etkin bir şekilde izlenmesi gerekmektedir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi , toplumsal duyarlılığın arttırılması ve kadınların bilinçlendirilmesine ilişkin yayınların özendirilmesi için bir fon oluşturulmalıdır. Berdel yaptığı, başlık parası aldığı ve erkek çocuk istemi ile kadına baskı yaptığı tespit edilen kişilere cezai yaptırım uygulaması için yasal düzenlemeler yapılmalı; zorla evlilik suç ve ceza kapsamına girmelidir. Şiddete uğrayan kadınları, özellikle danışma merkezleri ile sığınaklar başvuran kadınları ekonomik olarak güçlendirmek ve öncelikle yeniden ev kurmalarını desteklemek amacıyla bir Kadın Destek Fonu oluşturulmalı ve bu fona Sosyal Yardımlaşma ve Danışma Fonu’ndan kaynak ayrılmalıdır. İş beceri eğitimlerinden ücretsiz yararlanmada ve işe yerleştirmede şiddet mağduru kadınlara kotalar ayrılmalı, eğitim ve iş arama süresinde bu kadın ve çocukların geçim giderleri İŞKUR tarafından sağlanmalıdır. Çok eşliliği , zorla evlilikleri, gelenek suçlarını namus cinayetlerini, kadına karşı her türlü şiddeti ve tacizi kınamanın ve engellemenin yollarını bulmak , töre ve namus cinayetlerine eşit şekilde ceza verilmesini sağlamak ve kamu oyunu bilinçlendirmek için tün devlet kurumlarını ve kamu kuruluşlarını seferber edecek kampanyalar düzenleyeceğiz ve bu konuda kampanya yürüten sivil toplum kuruluşlarına destek vereceğizdir. 4320 sayılı Aile Korumaya Dair Kanun , Medeni Yasa ( Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi,) Türk Ceza Kanunu ( Namus Cinayetleri, Bekaret Kontrolü) ve Yerel Yönetimler yasası ( Belediyeler Kanunu ) başta olmak üzere kadınları şiddete karşı koruyan tüm yasal düzenlemelerdeki eksiklikleri bir an önce giderilecektir. Avrupa Konseyi Kadına Şiddet Sözleşmesi imzalanmalı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 12 nolu Ek Protokolü onaylanıp uygulanacaktır. 3.16.Çalışma Hakkı Kutsaldır, Emek En Yüce Değerdir İlk Parti, tüm çalışanların kendi tercih ettikleri sendikaların da örgütlenmesini, sendikal hakların en geniş boyutu ile özgürce kullanılmasını demokratik toplumun gereği sayar. Çalışmak her insanın vazgeçilmez hakkıdır. İlk Parti, işsizlik sorununu aşmayı, herkesin çalışma hakkını kullanabilmesini sağlamayı toplumsal barışın ve eşitlikçi refah toplumu anlayışının temel koşulu olarak görmektedir. Emekten yana bu ilkeli anlayış ve toplumsal sorumluluk duygusu içinde çalışanlara her koşulda destek verilecektir. Çalışma süreleri kısaltılarak, aşamalı olarak ab ülkeleri düzeyine indirilecektir. İstihdam ve gelir güvencesi sağlanacaktır. Devlet, herkesin çalışma hakkını kullanabilmesinden ve bu hakkın korunmasından birinci derecede sorumludur. Ücretli çalışanların farklı statülerde istihdamından dolayı hak kaybına son verilecek, eşit değerde işe eşit ücret ilkesinin uygulanması sağlanacaktır. Kadınların çalışma hayatına katılmaları teşvik edilecektir. Çalışma yaşamı normları, ILO standartları düzeyine yükseltilecektir. Sendikalar yasasıyla toplu iş sözleşmesi, grev ve lokavt yasası değiştirilecek, bu yasalardaki iş kolu sayısı azaltılacak, noter zorunluluğu kaldırılacak, yüzde 10 barajı düşürülecektir. Aynı yasalardaki anti demokratik hükümler ile Avrupa gözden geçirilmiş sosyal şartına konmuş olan gereksiz çekinceler kaldırılacaktır. Çalışma yaşamı ile ilgili olarak, gerek bireysel iş hukuku gerekse toplu iş hukuku alanlarında mevcut aksaklıkların giderilmesi amacıyla, reform boyutlu köklü yasal düzenlemeler gerçekleştirilecektir. 3.17.Tüm Çalışanlara Çağdaş Sendikal Haklar İlk Parti, özellikle ücretli çalışanların özgür sendikalar da örgütlenmesini teşvik eder. Bu anlayışla; örgütlenme hakkının üzerindeki yanlı baskıların, sarı sendika yaratmaya yönelik her türlü girişimlerin sona erdirilmesi hedef alınacaktır. Sendikaların, mali, yönetsel ve siyasal açılardan yürütme organına, siyasi parti ve kurumlara bağımlı olmalarını engelleyecek, sendikalar da örgüt içi demokrasiyi işler kılacak etkin önlemler alınacaktır. Tarım kesimin deki, mevsimlik veya geçici işlerdeki ve yapı iş kolundaki işçilerin, ev hizmeti görenlerin örgütlenebilmeleri ve haklarını daha etkin biçimde koruyabilmeleri, toplumsal güvenlikten eksiksiz yararlanabilmeleri desteklenecektir. 23 3.18.Tüm Çalışanlara Grevli Toplu Sözleşme Hakkı Çağdaş sendikal haklar gerçek anlamını ancak grevli toplu sözleşme hakkıyla bulur. Bu nedenle devlet, tüm çalışanların, sendikal örgütlenme hakkını güvence altına alacaktır. Bu anlayışla; kamu çalışanlarının, zorunlu kamusal hizmetleri aksatmadan, grevli toplu sözleşme hakkından çağdaş normlar çerçevesinde ve etkin bir şekilde yararlanmaları, sendikal haklarını kullanabilmelerinin önündeki engellerin kaldırılması, bu alanda doğrudan uygulanırlık kazanmış olan ILO sözleşmelerinden kaynaklanan haklarını kullanılabilmeleri, sağlanacaktır. Medya sektöründe ayrımsız grevli, toplu sözleşmeli sendikal hakkın kullanılması için gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır. Grev, sadece toplu iş sözleşmesi sürecinde bir araç olarak görülmemeli, toplu sözleşmelerle sağlanan hakların uygulatılmasının bir güvencesi olarak da değerlendirilmelidir. Bu çerçevede, hak grevi ve dayanışma grevinin serbest bırakılması, toplu iş sözleşmeleri için yetki tespitinin tarafsızlıkla uygulanması hedef alınacaktır. Grev hakkının kullanımını önleyen, geciktiren ve etkisizleştiren tüm zorlayıcı, bağlayıcı düzenlemeler ile grev hakkının özünü zedeleyen tüm grev yasaklarının kaldırılması; grevlerin, ancak yargı organlarınca ertelenebilmesi; grev ertelemelerinin, geçerli, somut nedenlere bağlanması; erteleme sona erdikten sonra greve devam edilebilmesi, sağlanacaktır. Toplu pazarlık hakkının kullanımının; çalışanlar, işveren ve hükümet kanatlarının katılımıyla, geçmiş deneyimlerimizin ışığında ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün ilke ve sözleşmeleri doğrultusunda, yeniden düzenlenmesi hedef alınacaktır. 3.19.Güvenli ve Sağlıklı Çalışma Hakkı İlk Parti, tüm çalışanların insanca yaşama ve çalışma koşullarına kavuşturulmalarını amaçlamaktadır. Bu amaçla, işçi sağlığı, meslek hastalığı ve iş güvenliğine ilişkin mevzuat, teknoloji de ve kullanılan girdiler de meydana gelen gelişmeler göz önüne alınarak gözden geçirilecek ve çağdaşlaştırılacaktır. İşçi sağlığı, meslek hastalığı ve iş güvenliği konularında çağdaş normlar esas alınacak, yerleşmiş normlara ilişkin hukuksuzluğu ve tıkanmışlığı gidermek için hukuki düzenlemeler sosyal taraflarla birlikte yaşama geçirilecektir. Gerek işyerlerinde, gerek basın ve yayın organlarında çalışanları bilgilendirici ve bilinçlendirici yayınlar teşvik edilecektir. İşçi sağlığı, meslek hastalığı ve iş güvenliği denetim personelinin sayısı, olanakları ve yetkileri arttırılarak, bağımsızlığı sağlanacak, mevzuatın ihlali durumunda uygulanacak yaptırımlar etkili hale getirilecektir. Güvencesiz, kaçak işçi çalıştırılmasının önüne geçilerek; sosyal güvenlik sisteminin en önemli sorunu haline gelen finansman sorunu çözülecektir. Bundan kaynaklanan haksız rekabet önlenecektir. Kıdem tazminatı, işçiler bakımından ödün verilemez ve vazgeçilemez bir kazanılmış işçi hakkıdır. Bu alana ilişkin yasal düzenlemeler, ancak tarafların mutabakatı sağlanarak, kazanılmış haklar korunarak gerçekleştirilecektir. Ekonomik sosyal konsey, üçlü yapı temel alınarak yeniden oluşturulacak, gerekli durumlarda konseyin yapısı genişletilecektir. Çalışma biçiminden kaynaklanan nedenlerle ortaya çıkan hastalıklar da meslek hastalığı olarak kabul edilecek, meslek hastalıkları listesi günümüz çalışma koşularına göre yeniden düzenlenecektir. Meslek hastalıkları hastanelerinin sayısı arttırılacak; özellikle sanayinin yoğun olduğu yerlerde yeni meslek hastalıkları hastaneleri açılacaktır. Meslek hastalıklarında tazmin edici değil, koruyucu önlemlere yönelik hukuksal düzenlemeler yapılacaktır. 3.20.Demokratik, Özgür Basın ve İletişim Ortamı İletişim özgürlüğü, ülkemizde insanca yaşamanın, saydam bir yönetime kavuşmanın ve demokratik sistemin temel koşullarındandır. Halkın doğru haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkının bir aracı olan yazılı, görsel ve dijital medyanın temel işlevi ise iletişim özgürlüğünün sağladığı özgürlük ve sorumluluk alanını en iyi şekilde değerlendirip gerçekleri tarafsız biçimde kamuoyuna yansıtmaktır. -Doğru haber alma, doğruları ve gerçekleri bilme, doğru bilgilenme hakkı demokrasinin gereğidir. Güçlü, yansız, ilkeli, demokratik bir medya hedefimizdir: Medyada tekelleşme önlenecek, güçlü, yansız, ilkeli, demokratik bir medya ortamının, evrensel boyutta kabul gören kriterler eşliğinde, dünyaya açık ve çağdaş yapıda eksiksiz olarak oluşturulması hedef alınacaktır. -Bilgi edinme özgürlüğü güvence altına alınacak Medya ve iletişim özgürlüğünün bilgi kirliliğine yol açmadan en yaygın şekilde kullanılabilmesi ile halkın bilgi edinme hakkından en geniş biçimde yararlanabilmesinin şeffaf ve demokratik ortamı amaçlanacak, bu 24 öngörünün gerektirdiği özgürleştirici ve düzenleyici tüm önlemler sağlanacak, bilgi edinme hakkına tam anlamıyla uyulması sağlanacaktır. -İletişim özgürlüğü korunacak Yasama ve yürütmenin (merkezi ve yerel yönetimler dâhil), medya sahipliğinin veya bu alandaki tüm diğer aktörlerin iletişim özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik girişimlerine karşı durulacaktır. -Sansür ve öndenetime son verilecek, basın hakları ve iletişim özgürlüğü korunacak Yayınlarda sansür veya ön denetime kesinlikle karşı olan anlayışımızla, bu konuda sadece uluslararası normlarda yargı denetimine bağlı kılınması öngörülecek, basın hakları ve iletişim özgürlüğü sonuna kadar savunulacaktır. İletişim özgürlüğünün, gerçek ve tüzel kişiler arasındaki iletişimin gizliliği ilkesini ihlal etmeyecek, demokratik ve saydam bir hukuk devletinin beklentilerini karşılayacak bir düzenlemeye tabi tutulmasına özen gösterilecektir. -Medya – ticaret – siyaset ilişkilerine şeffaflık hâkim olacak Devlette idarenin saydamlaştırılması paralelinde, medya dünyası, vakıflar, dernekler ile meslek odalarının, sektörün ve bu kuruluşların yöneticilerinin, medya – ticaret – siyaset çerçevesindeki ilişkilerinin saydamlaşması ve çağdaşlaştırılması hedef alınacaktır. Yabancılar ulusal medya kuruluşlarında yetkili üst yönetici olamayacaklardır. -Sorumluluk düzeyi yüksek nitelikli medya yazılı ve görsel medya ile internet medyacılığının, anayasamızın kural ve ilkelerine, insanlığın evrensel değerlerine, toplumumuzun geleneklerine, farklı kültürel, dini ve etnik duyarlılıklarına, ulusal bütünlüğümüze, bireysel hak ve özgürlüklere saygılı biçimde yayın yapmaları hedef alınacaktır. Medyada şiddet görüntülerinin iletişim kurumları arası özdenetim mekanizması ile önlenmesi amaçlanacaktır. -Yerel medya desteklenecek Yerel demokrasinin güçlendirilmesinde önemli bir işlevi olan yerel görsel ve yazılı medyanın gelişmesi için gerekli önlemler alınacaktır. Yerel radyo, televizyon ve gazeteler ile internet yayıncılığının, mesleki etik ile yansız, bağımsız ve özgür habercilik kurallarına bağlı kalmaları eşliğinde, mali ve kurumsal yapılarının güçlendirilmesi önemle desteklenecektir. Yerel televizyonların uyduya çıkma ücretleri makul bir düzeye indirilecektir. -Basın ilan kurumu adil olacak Basın İlan Kurumu’nun adil ve hukuki olmayan ve bir nevi baskı unsuruna dönüşen taraflı uygulamaları engellenecektir. -Medyada tekelleşmenin önlenmesi sağlanacak Yazılı ve görsel medyada tekelleşmeyi önlemeye yönelik yasal ve kurumsal düzenlemeler, dünyadaki örnekleri de dikkate alınarak uygulamaya geçirilecektir. Gazete ve dergi dağıtımındaki yapılanmaların haksız rekabet ortamı yaratmaması gözetilecektir. -RTÜK meslek odalarına açılacak Kamu iletişim kuruluşlarında, toplumdaki her kesimin ve görüşün en geniş boyutta yer alması sağlanacaktır. Bu anlayışla, RTÜK üyelerinin aday olma ve seçimi süreçleri medya meslek odalarının, iletişim fakültelerinin etkin katılımına açılacak; RTÜK’ün konumu, internet yayınları alanını da kapsayacak şekilde güçlendirilirken, etkinliği ve tarafsızlığı sağlanacaktır. 25 -Basın etik kurallarının güçlendirilmesi desteklenecek Basın Konseyi’nin ve bu alandaki diğer sivil toplum kurumlarının, demokratik değerler çerçevesinde etkinliklerinin artması, basın etik kurallarının uygulanmasının güçlendirilmesi desteklenecektir. İletişim sektörüne çerçeve yasa: tüm iletişim sektörü nün, yazılı ve görsel medya ile internet yayıncılığı ve diğer kitlesel yayıncılık dünyasının tek bir çerçeve yasayla düzenlenmesi hedef alınacaktır. -Sarı basın kartlarına yeni düzen Sarı basın kartlarının başbakanlığa bağlı bir kuruluş yerine, basın konseyi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, il gazeteciler cemiyetleri, Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve toplu sözleşme yapma hakkına sahip sendika temsilcilerinden oluşan bir kurulca değerlendirilip hazırlanması için gerekli düzenlemeler yapılacaktır. -Yabancıların ulusal medya kuruluşlarını kontrol etmesi önlenecek Yabancıların medya kuruluşlarındaki payı tek karar verici durumuna gelmelerini önleyecek şekilde sınırlandırılacaktır. 3.21.Siyaset ve Sivil Toplum Etkin, İlkeli ve Saygın Parlemento TBMM’nin etkinliğinin artırılması, seçilmişlerin ülkede çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin gelişmesinin kararlı gücünü ve güvencesini oluşturması hedef alınacaktır. Özellikle ulusal dava haline gelen sorunlarımızın mecliste kapsamlı biçimde ele alınması, tartışılması ve ortak görüşlere varılması, toplum yaşamımızı yakından ilgilendiren yolsuzluk iddialarının ele alınması sağlanmalıdır. Meclis içtüzüğü ve çalışma yöntemi bu anlayışla yeniden oluşturulacaktır. TBMM komisyonları genişletilerek, işlev ve yetkilerinin arttırılması; sivil toplum kuruluşlarının, komisyonların yasama ve denetim faaliyetlerine daha yoğun düzeyde ve etkin çerçevede katkıda bulunmaları hedef alınacaktır. TBMM idaresi, özerklik, tarafsızlık ve hizmette bütünlük ilkeleri temelinde yeniden yapılandırılacak: meclis idaresinin en üst yöneticisi olan genel sekreterin Meclis Başkanlık Divanı’nın ortak önerisi ile TBMM tarafından seçilmesi ve TBMM bütçesinin oluşturulacak komisyon eliyle kendi içinde denetlemesi, hedef alınacaktır. -Siyasi etik kurulu kurulacak Siyasi etik/ahlak yasası çıkartılarak, milletvekillerinin yapamayacakları işler yeniden belirlenecektir. TBMM etik kurulu oluşturularak, milletvekillerinin kamu kesimi ile çıkar çatışmasına girmeleri önlenerek, meclisin daha verimli, ilkeli ve etkin yapıda çalışması, toplumda daha güvenilir ve saygın konuma gelmesi sağlanacaktır. 3.23.Siyaset ve Sivil Toplum Milletvekilliği dokunulmazlığı kalkacak dokunulmazlık sadece kürsü konuşmalarını kapsayacaktır. Milletvekillerinin ve belediye başkanları şahsi menfaatlerinin saptanması karşısında milletvekilliği ve belediye başkanlığı düşürülecektir. Ticari ilişkileri ve şirketleri olan işyerleri kayyuma devredilecek görev süreleri boyunca kayyumda kalacaktır. Kişisel menfaatleri tüm birinci dereceden akrabaları da engelleyecek şekilde düzenlenecektir. Tüm siyasetçiler Hakimler savcılar emniyet müdürleri vali ve belediye başkanlarının mal varlıkları açık olacak ve her sene denetlenecek gelirlerinin dışında mal varlığı elde edenler nereden buldun aldın yasası ile sorgulanacaktır. STK’ların yönetime katılması bilgi alınması karar mekanizmasının içinde olması için gereken yasalar çıkartılacaktır. 3.23.Sivil Toplum STK’lar sendikalar odalar özendirilerek aktif siyasette rol oynar hale getirilecektir. Ayrıca STK’lar siyasetten arınmış kendilerinin oluşturduğu bir komisyon tarafından denetleneceklerdir. Kooperatifler çıkarılacak yasa ile siyasi yapılandırmadan arınacak gerçek görevi olan maliyet fiyatlarının düşürülerek karsız yapılanması ile üyelerine ucuz konut, ürün imkanı sağlayacaktır. 26 Sendikalaşmada tüm çalışanların sendikal haklarının verilmesi böylece sendikalar yolu ile ekonominin yönlendirilmesini amaçlamak ve bu bağlamda sendikaların siyasi partiler ile ilişki kurmalarının önündeki engeller kaldırılacak sendikaların kendi içlerindeki işlevlerin demokratik bir ortamda işlemesi sağlanacaktır. 3.24.Temiz Siyaset, Dürüst Yönetim Her kademede dürüst yönetim ve açık toplumu yaşama geçirmek İlk Parti’nin temel hedefidir. Siyasette ve kamu yönetiminde kirlenme toplumumuzun öncelikli sorunlarından biridir. Yolsuzluk, rüşvet, görevi ihmal ve kötüye kullanma, kayırmalar ülke sosyal barışını kökünden sarsmaktadır. Bu erdemsiz görüntü halkımızın merkezi ve yerel yönetimlere olan güvenini zedelemekte, demokrasimizin gelişmesi engellenmektedir. Milletvekilleri ile ilgili çağdaş siyasi etik/ahlak kuralları, ülkemizde de, gelişmiş demokrasi ülkeleri standartlarında uygulamaya konulmadığı, temiz siyaset ilkeleri eksiksiz yaşama geçirilemediği sürece, dürüst yönetim sağlanamaz, demokrasimizin bundan ciddi hasar görmesi önlenemez. Siyaset, bir kamusal görev ve toplumsal özveri alanıdır. Siyasetin bir çıkar kapısı, bir servet birikimi alanı olarak görülmesi önlenecektir. Meclisin ülkedeki rüşvet ve yolsuzluk iddialarının denetlenmesinde daha etkin rol oynaması için çaba gösterilecektir. Kamu yönetiminde rüşvet ve su istimal suçu işleyenlerin süratle yargılanıp cezalandırılmaları sağlanacaktır. 3.25.Milletvekili Dokunulmazlığına Çağdaş Siyaset Sınırlaması Getirilecektir Milletvekili dokunulmazlığının erdemli ve temiz siyasetin önünde engel oluşturmasına son verilecektir. Anayasa’da gerekli değişiklik yapılarak, milletvekili dokunulmazlığının sadece kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandırılması, diğer faaliyetler ile adi suçlara karşı koruyucu işlevinin kaldırılması öncelikli hedefimiz olacaktır. Dokunulmazlığının kaldırılması talep edilen milletvekillerinin mevcut dosyaların bekletilmeden, dönem sonuna ertelenmeden sonuçlandırılması sağlanacaktır. 3.26.Siyasi Etik ( Ahlak Yasası Çıkarılacaktır) Milletvekillerinin kamu kesimi ile hiçbir şekilde çıkar ilişkisine girmemelerini, milletvekilliği dışındaki tüm iş ilişkilerini beyan etmelerini, başbakan ve bakanların, kontrolleri altındaki varlıklarının portföy yönetiminin, görevleri süresince, kayyuma devredilmesini, milletvekili mal bildirimlerinin kamuoyunun denetimine açık tutulmasını, bir siyasi partiden başka bir siyasi partiye geçişte doğrudan veya dolaylı olarak çıkar sağlayan milletvekillerinin TBMM üyeliğinden düşürülmesini, hediye niteliğinde mal ve hizmet kabulünde kısıtlamaların kapsamının, batılı ülkeler standartlarında genişletilmesini, sağlamak için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması hedef alınacaktır. 3.27.Kamu Yönetiminde Saydamlık ve Dürüstlük Egemen Kılınacaktır Kamu görevlilerinin kendileri ve yakınlarına her türlü çıkar sağlayabilecek görev ilişkisine girmeleri engellenecektir. Kamu ihale ve alımları şeffaf hale getirilecek, rekabete açık tutulacaktır. İhale yasası, bunları gerçekleştirecek, kamu yararını gözetecek yapıya kavuşturulacaktır. Yerel yönetimlerin ihale, imar değişikliği veya rant oluşumuna neden olacak işlem ve kararları ancak, meslek odaları, muhtarlar ve yöre temsilcilerinin katılımı ile kamuoyunun gözetiminde, yerel meclisler düzeyinde ele alınabilecek; gerektiğinde referanduma başvurulacaktır. Kamu kuruluşlarının ve belediyelerin, kendileri ile doğrudan ve dolaylı çıkar ilişkisi olan özel ve tüzel kişilerden bağış almaları önlenecektir. Devlet ve ülke yönetiminde ahlakın ve dürüstlüğün geleceğini simgeleyen İlk Parti çıkaracağı siyasi ahlak yasası ve diğer önlemlerle, siyasette ve kamu yönetiminde erdem ve saydamlığı temel ilke haline getirecek; her türlü kirliliğe son verecektir. 3.28.Yolsuzluklar Önlenecektir Etik değerlerdeki erozyonu hızlandıran ekonomik sistemlerin küreselleşmesi ile yaygınlaşan ve gelişen ülkelerde yoksulluğu artırıcı bir etken konumuna gelen yolsuzluk, siyaset-ticaret-bürokrasi ilişkileri ile büyümektedir. Rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma, siyasal yozlaşma yalnızca ahlaki bir sorun olmayıp, ekonomik kalkınmayı da olumsuz etkilemektedir. Yolsuzluk ekonomik krizlerin hazırlayıcısı ve hızlandırıcısıdır. 1980 sonlarında Türkiye’yi yöneten siyasi iktidarların uygulamaya soktuğu “köşe dönücü” 27 anlayış, giderek meşrulaştırmakta ve toplum yolsuzluklara alıştırılmaktadır. İlk Parti, her türlü yolsuzlukla kesin mücadelede kararlıdır. Ancak yolsuzluklarla nasıl mücadele edileceği, yolsuzluğun nasıl anlaşıldığı ile yakından ilişkilidir. En geniş tanımı ile yolsuzluk; kamusal yetkinin özel çıkarlar doğrultusunda kötüye kullanılmasıdır. Yolsuzluk yaşanılan süreçte nitelik değiştirmiş ve devletin tüm olanakları ve yönetme erki kullanılarak sadece kişisel çıkarları değil parti, sınıf ve belli grupların çıkarlarını da kapsayan sistematik bir yapıya dönüştürülmüştür. Yolsuzluklardaki artış toplumsal çöküntüyü hızlandıran, ekonomik ve sosyal doku hızla bozulmakta; ülkemizin hukuk sistemine ve demokrasiye olan güven sarsılmaktadır. İlk Parti, yolsuzluklarla kararlılıkla mücadele edecektir. Yolsuzlukları önlemek için her türlü önlem alınacaktır. Bu çerçeve de son zamanlarda zaman aşımı nedeniyle pek çok suçta suçluların cezasız kaldığına ve bu durumun kamu vicdanını derinden yaraladığına tanık olunmaktadır. Bu nedenle bazı suçlarda zaman aşımı kaldırılacaktır. 3.29.Sivil Toplum Örgütleri Sivil toplum yapılanmasının güçlenmesi desteklenecek Meslek odaları, okul aile birlikleri, sendikalar, yöresel dayanışma dernekleri, çevre ve tüketici hakları kuruluşları gibi tüm yurttaş beraberlikleri özendirilecektir. Böylelikle, yurttaşın sivil toplum örgütleri aracılığıyla ülkede daha etkin duruma gelmesi sağlanacaktır. Vakıfların ve sosyal yardım amacı ile oluşturulmuş derneklerin kuruluş amaçları doğrultusunda faaliyet göstermeleri etkin denetim ile sağlanacak; devletten daha çok destek veya teşvik alabilmeleri kamu yararı ilkesi gözetilerek gerçekleştirilecektir. -Sivil toplum koordinasyon kurulu oluşacak Sivil toplum örgütleri, kendi uzmanlık alanlarında devletin gerçekleştirmeyi öngördüğü belirli projeleri katılımcı bir anlayışla üstlenecekler, bu sürecin denetimi ve eşgüdümün sağlanması için sivil toplum koordinasyon kurulu oluşturulacaktır. 3.30.Kooperatifler İlk Parti kooperatifleri, özellikle tarımda üretkenliğin artırılmasında, üretici emeğinin değerlendirilmesinde, gelirin daha adil paylaşımında, dar gelirli tüketicinin korunmasında önemli katkılar sağlayan demokratik örgütlenme olarak değerlendirmektedir. -Kooperatifçilik en yaygın şekilde desteklenecek İlk Parti, kooperatiflerin, tarım ve tarımsal sanayinin geliştirilmesinde, üreticiye girdi ve diğer desteklerin sağlanmasında, dar gelirli tüketiciye kolaylıklar yaratılmasında, sosyal konut üretimi ile barınma ihtiyacının karşılanmasında önemli katkılar sağlayacakları inancındadır. -Kırsal ve kentsel kooperatifler desteklenecek Başta tarımsal faaliyetler alanında olmak üzere kırsal ve kentsel kooperatiflerin geliştirilmesi desteklenecek, bu kurumların uluslararası kooperatifçilik ilkeleri ve Avrupa Birliği normlarına göre çalıştırılmaları gözetilecektir. Kooperatiflerin ekonomik açıdan başarılı olabilmeleri için faaliyet konularının çeşitlendirilmesi ve içerik olarak genişletilmesi, kendi aralarında bütünleşerek güçlenmeleri hedef alınacaktır. -Kooperatifler bankası kurulacak Kooperatiflerin verimli yatırımları özendirilecek; kooperatifler ve üst birliklerin sermaye ve yönetimine egemen olacakları bir Kooperatifler Bankası’nın kurulması sağlanacaktır. -Demokratik kooperatifler çerçeve yasası çıkartılacak Tarım ve tarım dışı tüm kooperatifler (tarım kredi ve tarım satış dâhil) ile ilgili mevzuatın tek bir kooperatifler yasası içerisinde toplanması sağlanacak; kooperatif üst birlikleri siyasi müdahalelerden arındırılacaktır. Kooperatifçilik eğitimi yaygınlaştırılacak: ülke düzeyinde demokratik kooperatifçilik üzerine yaygın eğitim 28 olanağı sağlanacak; bu amaçla, eğitim sisteminde kooperatifçiliğe yeterince yer verilecek, kooperatif üst örgütlerinin ortak ve ortak dışı eğitim yapmak üzere yapılanmaları desteklenecektir. 3.31.Sendikalar İlk Parti, çalışma yaşamında emek hakkını koruyan, verimliliği artıran, emeğin örgütlenmesi ve dayanışmasına olanak sağlayan sendikal yapılanmada, bu temel hak ve özgürlüklerden tüm çalışanların yararlanmasını öngörmekte, çalışanların, sendikalar yoluyla, ekonominin yönlendirilip düzenlenmesine etkin biçimde katılmalarını amaçlamakta, demokrasimizi zedeleyen ara rejimlerin çalışma yaşamı ve sendikacılık hareketi üzerine getirdiği tüm engelleri ve olumsuzlukları gidermeyi hedeflemekte, sendikaların siyasi partilerle ilişki kurmalarının, çalışanların sendikalara üye olma ve sendikalarda yönetici seçilebilme süreçlerindeki kısıtlayıcı düzenlemelerin kaldırılmalarını öngörmekte, sendikaların kendi iç düzenlerinde ve işleyişlerinde demokrasi ilkelerine ve gereklerine daha ileri düzeyde uymalarını, sendikal hareketin etkinliğini arttırıcı bir unsur olarak değerlendirmektedir. 3.32.Politika Cumhuriyetimizin dış politika temelleri Atatürk tarafından atılmıştır. Modern bir batılı ulus yaratma hayali taşıyan Atatürk, bu hayalini gerçekleştirmek için dış politikayı bir enstrüman olarak kullanmıştır. İç politikada Türk toplum ve devletini batılılaştırmak için birçok devrim yapılmıştır. Aynı paralelde dış politikada da, batılı olma modern standartları yakalama konusunda birçok yeni politikalar ortaya konmuştu. Ancak bu politikalar Atatürk sonrası sürdürülememiştir. Devrim, bir kere yapılınca bitmeyen, sürdürülebilir dinamik eylemler manzumesidir. İleri görüşlülüğü çok üstün olan Atatürk bunu medeniyet projesi olarak tanımlamıştır. 90'lı yıllardan sonra dünya tek kutuplu bir sürece girmiştir. Böylece güç dengeleri ve öncelikler değişikliğe uğramıştır. İki kutuplu dünyada güvenlik en başta gelen unsurdu; diğer sektörler (ekonomi, teknoloji, siyaset vb.) Güvenliğe yaptığı katkı oranında önem kazanıyordu. Bu durum 1990'lı yıllarda tek kutuplu dünyaya geçişle birlikte· değişikliğe uğramıştır. Günümüzde ülkelerin gücünü yansıtan birinci öncelikli sektör "ekonomi" olmuştur Diğer yandan çift kutuplu bir dünyada demokrasi çok önemli değildi. Türkiye Rusya'ya karşı askeri güçlerini tahkim ettiği sürece, demokrasiyle yönetilip yönetilmemesi uluslararası arenada fazla önemli değildi. Hatta ihtilal hükümetleri bile kurulabilirdi. Bu hükümetler anlaşmalara sadık kaldıkları sürece bir sorun yoktu. Ancak günümüzde tek kutuplu dünyada, ulusların demokrasi ile yönetilmeleri önem kazanmıştır. Demokrasi dışı bir yönetime ABD ve AB'nin dünkü kadar müsamahasının olmayacağı açıkça görülmektedir. Demokrasi dış politikada ve uluslararası ilişkilerde ekonomiden sonra en önemli güç merkezi olmuştur Dış politikada ekonominin öncelikli sektör olmasını en önce anlayan ve uygulayan ABD olmuştur. 90'lı yılların Clinton yönetimi gizlilik arz eden harp sanayinin ürünlerini piyasaya sürerek, (gps, uydu resimleri, havacılık ve uzay araçları vb.) Büyük ekonomik kazanım elde etmiştir. Clinton 2000'de yaptığı veda konuşmasında bu politikasıyla ABD'de halkın gelirini 8 yılda ikiye katlayarak 34.000 dolara ulaştırdığını anlatmıştır. Yukarıdaki bakış açısı ışığında partimiz dış politika oluşturma ve uygulama aşamalarında, toplumsal yelpazenin bütün kesimlerinin etkin katılımından yanadır. Bu katılım, Türkiye'nin kısa ve uzun vadeli çıkarlarını gözeten bir bakış açısı ortaya koyacaktır. Bu durum devlet, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının bünyesinde kapsamlı analiz yapacak bağımsız düşünce kuruluşlarının örgütlenmesini teşvik edecek bir neticeye ulaşacaktır. 3.33.Demokrasi ve Adalet Ülkemizin en büyük sorunu geç gelen adalettir. Delilden suçluya mekanizmasının sağlanması bu nedenle de Kriminal ofislerin çoğaltılması gerekli personeli eğitilmesi ve doğru bilgi ve delillere hızlı ulaşım hakimlerin işlerini kolaylaştıracaktır. Savcı ve avukat eşit olacak Avukatlara delil toplama yetkisi verilecektir. 29 Avrupa insan hakları sözleşmesine uygun olarak keyfi göz altına almaları önleyecek yasal düzenlemeler yapılacaktır. Türkiye barolar birliğine Anayasa mahkemesinde dava açma hakkının tanınması hedef alınacaktır. Adli tıp kurumu özerk ve etkin bir yapıya kavuşturulacaktır. Çocukların suç işleme ortamlarından korunmaları ve kurtulmaları hedeflenecektir. İnfaz kurumlarında suçlunun topluma kazandırılması için gerekli üretim ve eğitim verilmesi hedef alınacaktır. 3.34.İnsan Hak ve Özgürlükler Temel amaç insanı özgürleştirmek kendisini geliştirmesinin önündeki tüm engelleri kaldırmak ve bu oluşan bilinci kullanmasını sağlamak. Bireylerin evrensel nitelikli temel hak ve özgürlüklerini yaşamları boyunca eksiksiz engellenmeden sürekliliğini sağlayarak kullanmaları takip etmek. Yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin mümkün olan en ileri düzeye getirilmesi uluslar arası insan hakları beyannamesinin taviz verilmeden uygulanması sağlanacaktır. Kimse dinsel inanç ve düşüncesinden ötürü kınanamaz Baskı altına alınmaz düşünce ve inançlarını değiştirmeye açıklamaya zorlanamaz herkes ibadetini dinin veya inancının gereğini özgürce yapma öğrenme ve geliştirme hakkına sahiptir. Diyanet işleri başkanlığı Din işleri başkanlığı adı altında tüm dinlere eşit mesafede yaklaşımı sağlanacaktır. Türkiye Cumhuriyetinin vazgeçilmez temel ilkesi laikliktir. Kadın ve erkek her alanda eşittir. Kadınlar üzerindeki toplumsal baskının kaldırılması eğitim ve kültürün oluşması için her türlü iletişim kanalları kullanılarak bu kültürün hayata geçirilmesi ve devamlılığının sağlanması en önemli görevimizdir. Çalışma herkesin temel hakkıdır. Devlet işsizliğin önlenmesi ve tam sağlıklı çalışmanın sağlanması için gerekli önlemleri alacaktır. Herkesin dilediği alanda iş kurma bulma çalışma toplu sözleşme sendikalaşma ve grev hakkı olacaktır. İletişim bilgi alma ve verme özgürlüğü engellenemez. Doğru haber alma doğruları ve gerçekleri bilime doğru bilgilenme hakkı demokrasinin gereğidir. Güçlü yansız ilkeli ve şeffaf bir medya hedefimizdir. Yerel medya yerel demokrasinin güçlenmesi için desteklenecek, RTÜK meslek odalarına açılacaktır. Yaşam ve hayatta kalma hakkı tüm canlılarındır. Yaban hayat korunacak ve devlet güvencesine alınacaktır. Onlara işlenen suçlar insanlara işlenmiş gibi kabul edilerek cezalandırılacaktır. C. EKONOMİ, YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRETİM, İLERİ KALKINMA PROGRAMI Ekonomi, Son 10 yılda trende baktığımızda küresel büyümenin büyük bir kısmının gelişmekte olan ülkelerden kaynaklandığı görülmektedir. Dünya Ekonomisindeki üretim ve tüketimi belirleyen ana unsurlar olan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin küresel üretim içindeki yüzde paylarının yapısal olarak değiştiği görülmektedir. Gelişmekte olan ülkeler içinde bulunduğumuz yıllar itibariyle ilk defa gelişmekte olan ülkeler işe başa baş bir noktaya gelmiş ve küresel gayri safi hâsılanın yüzde 50’sini üretebilecek duruma ulaşmıştır. Şubat 2014’de Sydney’de düzenlenen G-20 zirvesinde sunulan raporda da sermaye akımları, yüksek faiz oranları ve gelişmekte olan ülkelerin ulusal paralarında görülen değer kayıpları ve finansal koşullardaki kısıtların küresel kırılganlıkları arttırdığı ve yatırımların azalmasına neden olarak büyüme üzerinde aşağı yönlü riskler oluşturduğuna dikkat çekilmiştir. Küresel anlamda ortaya çıkabilecek başka bir risk ise ülkelerin enerji, su veya politik riskler nedeniyle karşılıklı oluşabilecek polemikler olacaktır. Ukrayna ve Kırım, Suriye, İran, Rusya kendi coğrafyamızdaki temel sıkıntı noktaları olarak ortaya çıkarken, Ermeni Sorunu, Kıbrıs meselesi gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konulan hususlar da bulunmaktadır. İşte bu nedenle başta gelen ekonomik durum olmak üzere, siyasi istikrarın muhafazası ve ülkemizin mevcut durumunu koruması, eksiklerini de ortadan kaldırarak, daha kuvvetli bir şekilde ilerlemeye yönelik adımlar atmasını sağlamamız gerekmektedir. 30 Ülkemizin ekonomisinin artık sadece inşaat sektörüne ve tüketim toplumuna dayalı büyüme yerine; verimli ve global pazarlarda rekabet edebilir, sürdürülebilir üretim modeline geçmesi gerekmektedir. Bunun sağlanmasında yüksek teknolojiyi kullanarak katma değer yaratmak ve markalaşmak son derece önemlidir. İçinde yaşadığımız bilgi çağında üniversiteli mezunlarımızın istihdamını yazılım reformu ve yeni yüksek teknolojili ve yazılım ağırlıklı girişimlerimizle çözüyor ve uluslararası pazarlarda rekabet üstünlüğü sağlıyor olacağız. Serbest Pazar ekonomisinde kişisel yerine toplumcu ve sosyal haklara daha çok önem veren metotlar uygulanacaktır. Gelirin toplum tabakalarına adil dağıtılması ve orta gelirli kesimin büyütülmesi öncelikli hedefimizdir. 1.Rekabetçi ve İlerici Teknolojili Üretim ve Sanayileşme Programımızın Ana Hatları; -Üretim, Gelir Dağılımı ve Ekonomik Büyüme Rekabetçi bir kur politikası uygulayarak, üretim ve ihracatın ithalata bağımlılığını azaltmak ve rekabet gücü yüksek, teknoloji ağırlıklı üretim ekonomisi tesis edilecektir.. İç talebi arttıracak yöntemler bulunmalı ancak israf ekonomisi ve verimsizlik azaltılarak bu gerçekleştirilecektir. Ekonomide hak düzeni kurulacak ve haklı rekabetin oluşması için bütün şartlar yerine getirilecektir. İhracatta arttırılacak her bir milyar $’lık fazla gelir ülkemizde %10 seviyesini aşmış, özellikle başta üniversite mezunu işsizlerimize sonra da diğer işsiz vatandaşlarımıza iş, aş sağlanacaktır. Özellikle rekabetçi sektörlerde üretim ve istihdam sağlanması desteklenerek yatırım imkânları iyileştirilecek ve teşvik edilecektir. Tarım sektöründe ileri teknoloji kullanılarak verimlilik arttırılacak, katma değeri yüksek tarımsal ürünlerle ihracat geliri arttırılacaktır. Mali sistem ve sermaye piyasaları güçlendirilecek ve küçük yatırımcı korunacaktır. Ulaştırma altyapısı geliştirilerek, yaygın, hızlı, güvenli ve ekonomik ulaştırma sistemi tesis edilecektir. Fakirlik sınırında olan ya da dar gelirlilerin de alım gücü arttırılmalıdır. Uzun vadeli konut üretimi ve tüketimine ilişkin tüm yüklerin kaldırılması hem inşaat sektörünü adha da gelişmesine hem de uzun vadeli konut arzının arttırılmasına imkan sağlayacaktır. İnşaat malzemelerinde KDV indirimi yapılacaktır. TOKİ’ye sağlanan imkanlar yeterliliği olan özel firmalara da sağlanacaktır, haksız rekabet şüphesi bile oluşturulmayacaktır. -İstihdam ve Kobi Özel sektörün kendisini değiştirmesi ve global pazarın, dinamik rekabet konularına hazırlanması gereklidir. Kaliteyi düşürmeden maliyet avantajını yakalamak için firmalarımızın teknolojiyi etkin kullanmaları şarttır. Bunun gerçekleşmesi için yatırım ajansları ve KOSGEB üzerinden teşvikten yararlanacak firmaların etkin bir şekilde desteklenmesi sağlanacaktır. Orta sınıf güçlendirilecektir. İşsizlik ve yoksulluğu azaltarak, gelir dağılımı daha adil hale getirilecektir. İstihdam’ da tarım kesimindeki atıl iş gücü sorununun çözülmesi önceliklerden biri olmalıdır. Diğer bir öncelik ise eğitim ve öğretim politikaları ile ilgilidir. Önümüzdeki yıllarda onlarda üniversiteden mezun olan üniversite mezunu gençlerin istihdamı en önemli sorunların başında gelecektir. Kadın istihdamının da gerekliliğini, mikro işletme tarzı üretim alanlarına kaydırılmasını uygun görmekle birlikte kadınların ekonomiye katılımını sağlamak için önemli projelerimiz vardır. Ekonomiyi canlandırmak için, kadınlarımızın ekonomiye katılımı teşvik edilecek, kadınlara yönelik istihdam projelerine öncelik verilerek teşvik edilecektir (Call center, el halıcılığı merkezleri vb.) Ekonomideki tüm atıl kaynaklar ve zenginlik kaynakları harekete geçirilecek. Örneğin kadınların istihdama katılması, üniversiteli işsiz gençlerin ARGE ağırlıklı teknoloji projelerinde yer almaları, yeni girişimciler yaratılması, bu yatırımlara da sermaye olarak yurt dışındaki vatandaşlarımızın ülkemize yatırım ve özelleştirme ile gelmesi teşvik edilecektir. İstihdam dostu, sürdürülebilir bir büyüme ortamı tesis edilecektir. 31 Kobilerin finansman imkanı ve teşviklerle imkanlarını arttırarak, ihracata yönelik rekabet edebilir yapıya kavuşturulacaktır. -Teknoloji ve Yazılım Bakanlığı Bilgi ve iletişim teknolojileri reformu yapılıp, tüm sektörlere yaygınlaştırılacaktır. Katma değeri yüksek, rekabet gücü olan sektörlerin global pazarlarda daha başarılı olmaları ve markalaşma yolunda destek olmak için; bilişim, ulaşım ve finans sektörel bazda destek ve tevsik ile kavuşturulacaktır. Teknolojik yenilenmeyi sağlayan, verimli üretimle istihdam yaratacak, mülkiyeti tabana yayan, şeffaf, sosyal içerikli, hızlı ve kapsamlı bir özelleştirme programı uygulanacaktır. -Teknolojik İhracat İhracat teşvikleri arttırılacaktır, İthalat kontrolleri gözden geçirilmeli, piyasalara zarar vermeyecek optimum ayarlamalar yapılmalıdır. İç pazarın ithal malları tarafından boğulması sadece kısa vadede üretim ve istihdamı değil orta ve uzun vadede kalite, know-how gibi varlıklarımızı ortadan kaldıracaktır. Karşılıklı ticaret anlaşmaları sadece metinde kalmamalı ve tam anlamı ile uygulanacaktır. Bölge işadamları arasında bir bağ ve bilgi alışverişini sağlayacak bir yapı oluşturulup, bölgede aktif ve düzenli olarak çalışan ticari partnerler oluşturulacaktır. Türk heyetlerinin bu ülkeleri ziyaretleri önem arz etse de kısa vadede somut sonuçların alınması gereken bir küresel ortam bulunmaktadır. Türkiye AB ile Ankara Anlaşması’nı imzalayalı 50 yılı geçmiştir ve buna rağmen hem tam üyelik gerçekleşmemiş hem de ABD ile gerçekleştirilecek olan STA kapsamı dışında bırakılmıştır. Transatlantik ve Trans-Pasifik ticari ortaklıkları uluslar arası ticarette oyunları tümden değiştirecek yeni stratejik hamlelerdir. AB’nin Türkiye’yi kesin olarak dışarıda bırakması durumunda Türkiye’nin ABD ile doğrudan müzakere yönetmesi ve iş dünyasının bu süreçte desteğinin de alınması gerekmektedir. Örneğin, ABD Güney Kore ile benzer bir anlaşma imzalamıştır. Kayıt dışı ekonomi ile etkin mücadele yapılacaktır. Ekonominin dış kaynak bağımlılığını azaltarak ekonomik kriz dalgalarına karşı dayanıklı hale getirmek, kırılganlığı azaltmak önemlidir. -Markalaşma ve Arge Anti-dumping, anti-kartel, anti-tekel yasalarında düzenleme yapılacak ve kobilerin ihracata katkılarının arttırılması, ARGE harcamaları ve yurtdışı markalaşma desteklenecektir. -Girişimcilik Risk sermayesini geliştirecek şekilde yeni kurulan firmalara hem teşviklerin kullandırılmasında hem de diğer mevzuatlarda kolaylıklar sağlanacaktır. Fikri olan insanları diğer konulardaki düşüncelerle boğmak yaratıldığı ve verimliliği düşürmektedir. -Finans Finans, para, mal ve ürün piyasalarının, global merkez olma yolunda her türlü destek ve teşvik sağlanacak; İstanbul, bölgesel finans piyasası haline getirilecektir. Kamu malı yönetimi ve mali kontrol sistemi etkin hale getirilecektir. -Enerji Yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları geliştirilerek enerjide dışa bağımlılık azaltılacaktır. -Vergi Vergi düzenlemeleriyle vergi ödenmesi teşvik edilmelidir. Öte yandan enflasyon oranlarımız yüksek iken uygulamaya konulan peşin vergi uygulamasına da son verilecektir. Adaletli Vergi Sistemi ile ekonomik istikrar %70 dolaylı vergi ve %30 dolaysız vergi tersine çevrilecektir. 32 -Teşvikler Hizmet sektörlerinden en önemlisi olan turizm sektörünün korunması için teşvikler verilmelidir. Özellikle, sezonsal kayıpları engellemek amacı ile ölü sezonlarda istihdam desteği verilebilir, bu tesislere enerji desteği sağlanabilir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da turizm sektörü dahil her türlü hizmet sektöründeki vergi oranları yüzde 5’e indirilecektir. Ülkemizde gayrimenkul almak isteyen yabancı veya yabancı ortaklı Türk şirketlerinin bu tür gayrimenkul edinimlerine ilişkin süreç hızlı bir şekilde çalıştırılmalı ve özel milli güvenlik unsuru taşımayan tüm satış işlemleri hızla gerçekleştirilmeli, bu konudaki sorunlar çözülecektir. Kriz döneminde en büyük sorunların başında Kobi’ lerin banka kredisine ulaşmada yaşadığı zorluklar gösterilebilir. Bu anlamda finansman sorununu aşmak için mali sektöre olan borçların yapılandırılması, Kredi Garanti Fonu’nun mali imkânlarının daha da arttırılması, Kobi’ lere yönelik kredilerin uygun koşullarda sağlanması için kamusal desteği sağlayacak farklı enstrümanların geliştirilmesi, kamu alacaklarında uygulanacak gecikme zammı düşürülecektir. Tarımsal destekler uygulanırken, süt ürünleri ihracatının artması ve iç göçün engellenmesi için küçükbaş hayvancılığa verilen destekler genişletilmeli bitkisel yağ açığının kapatılması için sulama yatırımları desteği arttırılacaktır. Tarım ve hayvancılıktaki ciddi sorunların nedeniyle KDV oranlarının yüzde 1’e indirilecektir, KOSGEB desteklerine tarım ve hayvancılığın eklenmesi ölmekte olan bu üretim alanının canlanmasına neden olacaktır. 1.1.Bilgi Toplumunun Ekonomisi Bilgi çağında ekonomik parametreler değişime uğramıştır. Sanayi çağında üretim fabrikalarda yapılıyordu. Fabrika ürünlerinin satılmasından da zenginlik meydana geliyordu. Bu üretimin üç temel aracı emek, kapital, müteşebbis idi. Bilgi çağında ise, üretim insan beyninde yapılmaktadır. Örneğin 3 profesör 2 yıl çalışarak bir bilgisayar programı yazıyor ve birkaç disketlik yer kaplayan bu programın değeri 50 milyar dolarla ölçülüyor. Buradaki değer 3 tane disketin fiyatından oluşmamaktadır. Değer 2 yıl süreyle bir konu üzerinde çalışan 3 profesörün beyin faaliyetleri neticesinde oluşmaktadır. Bilgi toplumunun üretim sahası insan beynidir. Ülkelerin gücü, sahip oldukları yetişmiş, hem de iyi yetişmiş beyinlerle çoğalır veya azalır. Bilgi toplumunda ekonomik unsur sadece "insan beyni" dir. Sanayi toplumunun emek, kapital ve müteşebbis unsurları çağımızda önemini kaybetmektedirler. Bunlara bağlı olarak da ulusal devlet anlayışı, kapital (finans) anlayışı, şirket anlayışı, emek anlayışı ve sendika anlayışı süratle değişmektedir. Her şey bilgi toplumu dinamiklerinin öngördüğü güçlere göre gelişmektedir. Teknoloji ve onun üretim araçları değişmekte ve bu değişiklik her geçen gün yakın çevrede gözlemlenebilmektedir. Ekonomi, milletler yarışında en güçlü belirleyicidir. Dünyanın güçlü sayılan ülkeleri ekonomik olarak da güçlüdürler. Çağımız sanayi toplumundan bilgi çağına geçmektedir. Bu nedenle ekonomiyi güçlü kılacak dinamikler de değişmiştir. Bilgi çağı dinamikleriyle üretim yapanlar daha çok kazanan, geçmişin dinamik ve sektörleriyle üretenler daha az kazanan olmaktadırlar. Çağımızın katma değeri yüksek ekonomik sektörleri enformasyon, finans ve ulaşımdır. Kalkınmak isteyen ülkeler bu dinamikleri doğru anlamalı ve bunları öncelikle uygulamalıdır. 1.2.Teknoparklar Ve Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Bilim ve teknolojiye hakim olan ülkeler ekonomik etkinlik alanlarında mutlak bir üstünlük elde etmektedirler. Uluslararası arenadaki yarış teknoloji üstünlüğü yarışıdır. ABD'de yapılan bir araştırmaya göre fabrika kurma ve tevzi etme yerine, AR-GE'ye yapılan aynı miktardaki yatırım 8 defa daha karlı, katma değeri yüksektir. Bu nedenle ileri teknolojiyi yakalayacak teknoparkları bir an önce üretim yapar hale getireceğiz. Türkiye bilim ve teknoloji politikalarına temel unsuru olan araştırma ve geliştirme (AR-GE) faaliyetlerinde yeterli değildir. Teknolojiye ait yapıyı oluşturacaktır. Teknoloji geliştirme bölgeleri kurularak üniversite, sanayici ve KOBİ işbirliği ile ar-ge çalışmaları hızlandırılacaktır. AR-GE 'ye ayrılan kaynaklar artırılacak ve her alanda AR-GE faaliyetlerinin gelişmesi sağlanacaktır. AR-GE 'de çalışacak personel için özendirici tedbirler alınacaktır. 33 Teknoloji ve teknoloji ürünlerini geliştirmek için üniversite ve işadamlarını bir araya getirecek bir sivil araştırma ve geliştirme kurumu kuracağız. Bu kurum bütün gayretini yazılım, biyoteknoloji, robot, yeni ürünler, hızlı bilgisayarlar ve çevre teknolojileri gibi katma değeri yüksek buluşlara teksif edecektir. Teknoparklara proje karşılığı kefilsiz, büyük oranda bağış ihtiva eden risk sermayesinin miktarlarını milyar dolarların üzerine çıkaracağız. 1.3.Özelleştirmenin Hızlandırılması Özelleştirme bir devlet politikasıdır. Devlet ticaret ve ekonomiden tamamen çıkacak, üretim faaliyetlerini özel sektöre bırakacaktır. Devlet asli işleri olan savunma, güvenlik, adalet, sağlık, eğitim hizmetlerine yoğunlaşacaktır. Devlet ekonomide kural koyan, piyasayı denetleyen rekabetin oluşması için tedbir alan bir yapıya kavuşturulacaktır. Özelleştirme mümkün olduğunca tabana yayılacak ve küçük parçalara ayrılarak kobi' lere satılacaktır. Devletin ticaret yapmaktan vazgeçip güvenlik, savunma, adalet, sağlık gibi asli görevlerine dönmesi için özelleştirme cesaret ve kararlılıkla yürütülecektir Özelleştirme hemen özelleştirilecekler, rehabilite edilerek özelleştirilecekler, tasfiye edilecekler şeklinde üç kısımda uygulanacaktır. Özelleştirmenin etkin ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için derhal gerekli idari düzenlemeler yapılacaktır. Özelleştirme idaresi ve rekabet kurumu yakın işbirliği içinde çalışacaktır. Biran önce netice almak ana hedef olacaktır. Bu nedenle uygulama en kısa zamanda bitirilecek, ehliyetliler arasında en yüksek fiyat teklifi tercih edilerek işlem tamamlanacaktır. Özelleştirilecek kuruluşlarda çalışanların, çalışma ve sosyal güvencesi sağlanacaktır. Kit’ler olabildiğine küçültülerek öncelikle kobi' lere satılacaktır. Özelleştirilen kurumlara teşvik imkanları artırılacaktır. Özelleştirme % 50'nin altında olduğu durumlarda ilgili kurumun yönetimi derhal devredilecektir. Kalan hisseler zamanla satılacaktır. Karlı kuruluşların özelleştirmesi geriye bırakılmayacaktır. Bu kuruluşların zarar etmeleri beklenmeden özelleştirilecektir. Özelleştirmede yönetimin kar paylaşımı veya kira yöntemiyle özel sektöre devredilmesi imkanları göz önüne alınacaktır. 1.4.Tek Başvuru Noktaları Kurulacak Yatırım yapacak kişiler yüzlerce bürokratik engel ile uğraşmak zorundadırlar. Bir yatırımcı 40 adet yere müracaat etmekte, aylarca iş takip etmektedir. Devlet tek başvuru noktası açacak, yatırımcı buralara başvuracaktır. 15 gün içinde bürokrasi tarafından takip edilecek yatırım işlemleri tamamlanarak, yatırım kararı alınacaktır. Yatırımcı bu esnada iş takibinden kurtulacak, başka işlerle meşgul olacaktır. 1.5.Vergi reformu Vergilemede esas itibariyle devletin ihtiyaç duyduğu gelirlerin temini yanında diğer ekonomik ve sosyal politikaların yürütülmesinde önemli bir araç olması nedeniyle, ülkenin içinde bulunduğu şartlar dikkate alınmalıdır. Vergi reformu önerisi bugüne kadar birçok kereler düşünülmüş, bir türlü başarılamamıştır. Reform başlı başına bir uygulama planını içermekte, aynı zamanda tek başına hareket etmekten ziyade diğer reform ve uygulamalarla birlikte ilerlemeyi öngören bir yapıyı içermektedir. -Vergi Reformu'nda Hedeflerimiz Mernis projesi ile tek numara uygulamasına geçmek, denetimi etkinleştirmek, Kayıt dışı ekonomi ve vergi kaçaklarını asgariye indirmek, Vergi oranlarını düşürerek, vergiyi tabana yayıp daha çok vergi toplamak, Vergi adaletini sağlamak, Vergi mevzuatını basitleştirmek, Vergi idaresinin yeniden yapılandırmak olacaktır. 34 -Vergi Reformu Eylem Planı Kayıt dışı ekonominin asgariye indirilmesi Kayıt dışı ekonomiyi asgariye indirmek gibi bir hedefle yola koyulmuş olmak tüm vergi sitemini baştanbaşa değiştirmeyi göze almak demektir. Maliyenin yaptığı araştırmaya göre kayıt dışılık mevcut vergi tutarının %50'si kadardır (80 milyar TL). Kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak ve eksik beyanı asgariye indirmek için aşağıdaki tedbirler alınacaktır. Tek numara uygulaması, etkin denetim mekanizması, gelirden daha çok vergi alınması, vergi oranlarının düşürülmesi, kayıt dışı istihdamın optimum seviyede kayıt altına alınması, vergi idaresinin yeniden yapılandırılması, vergi mevzuatının sadeleştirilmesi, olarak sıralanabilir. Ancak birçok boyutta ele alınabilecek bu çözümler başlı başına vergi reformunun kapsamındadır. Bu nedenle kayıt dışı ekonominin asgariye indirilmesi ile ilgili olarak bizce en önemli çözüm bir an önce kurumlar arası ortak yazılımlı tek numara Uygulamasına geçilmesidir. -Vergi kaçaklarının asgariye indirilmesi (eksik beyan) Vergi denetimindeki yetersizlikler, mevzuatımızda var olan boşluklar, aflar, muafiyet ve istisnalar vergi kaçırmayı kolaylaştırmaktadır. Mevcut durum öyle bir hal almıştır ki, vergisini veren de vergisini vermeyen de bir şekilde vergi kaçırmaktadır. Maliye bakanlığının 20 bin mükellef üzerinde yaptığı araştırmada toplanan vergi miktarı toplanması gerekenin %54'ü kadardır. 160 milyar YTL tutarında vergi eksik beyan ile kaçırılmaktadır. Eksik vergi beyanı, mevcut vergi beyanın toplamına yakındır. Bu durumda sadece kayıtlı kesimde vergilendirilebilir kapasiteyi göz önünde bulundurularak yapılacak bir hesaplama ve planlama ile çok ciddi rakamlara ulaşılabilecektir. Kayıt altına alınmış ama eksik beyanlarla vergi kaçaklarına neden olan kesimi tam olarak kayıt altına almak için yapılması gerekenler, yine kayıt dışı ekonomiyi asgariye indirmek için kullandığımız önerileri içermektedir. Bu durum da tıpkı kayıt dışı ekonomi gibi başlı başına vergi reformu önerisinin bütün konularını içermektedir. Yine öncelik olarak burada da denetim mekanizması ilk sırada gelmektedir. 1.6.Mernis projesi- tek numara uygulaması Mernis projesi ile T.C kimlik numaralarının verilmesi tamamlanmış ve Aralık 2005 itibariyle diğer kurum ve kuruluşlarla bu numaranın ortak kullanımına ilişkin tasarı oluşturulmuştur. Ancak T.C kimlik numarası ile ulusal kimlik paylaşım sistemi düzenlemesi içerisinde maliye ile olan irtibata herhangi bir vurgu yapılmamış, kurumlar arası ortak yazılıma ulaşılamamıştır. Bu nedenledir ki, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak ve vergi denetimlerini en etkin şekilde gerçekleştirebilmek için tek numara uygulamasına ihtiyaç vardır. Tek numara uygulaması ile maliye bakanlığının diğer kurumlarla ortak on-line yazılıma gitmesine ihtiyaç vardır. 1.7. Vergi Denetimi 35 -Vergi numarası Var olan kayıtlı mükellefi teknolojik ortama aktarmaktan ibarettir. İçerisinde hiçbir denetim mekanizması bulundurmamaktadır. Halbuki tek numara uygulaması ve ortak yazılım bütün parasal faaliyetleri kontrol altına almaktadır. Sadece maliye bakanlığının kontrolünde olacak bu sistem vergi kaçırmada önleyici olarak etkin bir rol oynayacaktır. 2. KAYNAK YARATMAK Ülkemiz kaynaklar açısından zenginlik ihtiva etmektedir. Bu nedenle partimiz ülkemizin mevcut kaynaklarını ekonominin emrine vererek, kalkınma ve zenginleşmesini hızlandıracaktır. Artacak vergi gelirlerinden sosyal harcamalara tahsis edeceği daha çok kaynak ile sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getirecektir. Bu kaynaklara kısaca göz atarsak; 2.1. Devlet Harcamalarında Tasarruf Yaparak Sağlanacak Kaynak Devlette yeniden yapılanma ile "etkin devlet" oluşturacağız. Etkin devlet hantallıktan kurtulmuş, fazla kilolarını atmış, son derece dinamik bir yapıya kavuşturulacaktır. Bu devlet daha az para ile daha çok hizmet üretecektir. Kısaca vereceği hizmetlerle insanını mutlu edecektir. Şimdiye kadar masraf olarak gösterilen fakat üretime hiçbir katkısı olmayan masraflar süratle yok edilecektir. Bunlar; Birimler israf ( milyar dolar) 130milyar dolar Yarım kalan yatırımlar (5556yatırım) Gereksiz siyasi yatırımlar(havaalanı, fabrika, havuz, yol) 100 milyar dolar Resmi ve özel bankalardan hortumlanan 50 milyar dolar Üretim yapmayan memura ödenen(yılda 2 milyar dolar) 40 milyar dolar Lüzumsuz makama ödenen(makam lojmanı, araba, oda) 20 milyar dolar Sosyal güvenliğe ödenen sübvansiyon 200 milyar dolar Teröre harcanan para 300 milyar dolar Toplam 840 milyar dolar Tablo-1: son 20 yılda yapılan israf Son 20 seneye baktığımızda kötü yönetim yıllık ortalama 27 milyar dolar israfa sebep olmuştur. Kuracağımız etkin devlet, iyi hizmet vermenin yanında 42 milyar dolarlık tasarruf sağlayacaktır. Şu anda devletimizde 300.000 lojman, 130.000 araba, binlerce iş makinesi, yüzlerce misafirhane bulunmaktadır. Bunların işletme masrafları yıllık 10 milyar TL'nin üzerindedir. Etkin devletle bunların hepsi kaldırılacak, devlet hizmet üretmeyecek, hizmeti satın alacaktır 36 Birimler Lojman satışı İş makineleri satışı Matbaa, imalathane vb. Satışı Misafirhane, kamp satışı Bürokrasinin azaltılması Makam araba satışı Mali disiplin Toplam Tasarruf 720 milyon tl 500 milyon tl 500 milyon tl 100 milyon tl 6,5 milyar tl 3,0 milyar tl 3,0 milyar tl 14,32 milyar tl Kaynak 4 milyar tl 1 milyar tl 500 milyon tl 500 milyon tl 3 milyar tl 9 milyar tl Tabl0-2: satışlardan elde edilecek tasarruf Etkin devlet kuruluşunu sağladığımızda, yukarıdaki kalemlerde yıllık yapacağımız tasarruf 14 milyar TL, bir kereye mahsus sağlayacağımız kaynak ise 9 milyar TL olacaktır. 2.2. Her Yıl Elde Edilecek Kaynaklar Kayıt dışı ekonomi, GSMH' nın %54'üdür. Buradan toplanması gereken 150 milyar TL vergi tutarının 1/5'ini topladığımızda 30 milyar TL Devlette yapılacak tasarrufla elde edilecek gelir. 2.3. Bir Defa Elde Edilecek Kaynaklar Atatürk, Keban ve Karakaya barajının yıllık enerji üretimi 2,3 milyar dolardır. Buraların gelirini halka dağıtacak şekilde (%5 bazda) 1000 dolarlık birimler halinde 40 milyar dolarlık devlet garantili hisse senedi piyasaya çıkarılarak, yurtdışındaki işçilerimiz dahil olmak üzere vatandaşlarımıza satılabilir. Diğer boğaz köprüsü ve otoyolları da buna dahil ettiğimizde toplam 50 milyar dolarlık hazır kaynak elde ederiz. 50 milyar dolarlık kaynağın hazineye girmesiyle devlet borçlanma gereği azalacağından faizler 3-5 puan düşecek, ortalama 350 milyar YTL borca bunu uyguladığımızda 15 milyar YTL eksik faiz ödeme ve bu miktarda bir kaynak elde ederiz. 28 olarak adlandırılan orman vasfını kaybederek orman dışına çıkarılan 5 milyon dönüm arazinin satışından elde edilecek 25 milyar TL gelir. Bu kaynağın 5 yıl içinde bütçeye girmesi ile yıllık 5 milyar TL kaynak elde edilecektir. Hazine arazilerinin satışından elde edilecek 20 milyar TL' lik satış Birim Kaynak Atatürk, Keban, Karakaya, Boğaz Köprüsü ve otoyolların 50 milyar ytl Hisse senetlerinden elde edilecek gelir · Bu gelirin eksik faiz ödemesi ile getireceği kaynak ( 350) 15 milyar ytl Milyar YTL borç için) 2b arazilerinin satışından elde edilecek gelir ( 5 yıllık) 25 milyar ytl Hazine arazilerinin satışından elde edilecek gelir 20 milyar ytl Toplam 110 milyar ytl Tabl0-3: bir defada elde edilecek kaynaklar 37 3.REFAH DEVLETİNİN HEDEFLERİ Demokratik koşullarda fırsat eşitliği, ancak erdemli, saydam ve katılımcı yönetimlerce tüm bireylerin yaşam boyu sosyal güvenceye kavuşturuldukları ortamda sağlanacaktır. Her bölgede, her alanda, toplumun tüm bireylerine ayrıcalıksız fırsat eşitliği sağlanacaktır. 3.1.Çalışma Hakkı Kadın istihdamı, çalışma yaşamında fırsat eşitliği ve kadın yoksulluğu ile mücadele AMAÇ : Kadın istihdamının artırılması, çalışma yaşamında eşitliğin sağlanması ve kadın yoksulluğu ile mücadele. Kırsal kesimde yaşanan üretim daralması, aile ve iş yaşamının uyumlaştırılmaması, işe alımda ve işte yükselmede kadınlara yönelik ayrımcı uygulamalar nedeniyle kadınların iş gücüne katılımı çok düşüktür. Kadınlar Türkiye’ de % 26.6 oranında işgücüne katılmaktadır. 2009 yılı verilerine doğrultusunda kente göre ( % 22.3 ) kırsal alanda daha çok kadın iş gücüne katılıyor ( % 34.6 ) gibi görünse de kırdaki 100 kadından 84’ü tarım kesiminde ve bunların % 77 ‘ si herhangi bir ücret almaksızın ücretsiz aile işçi olarak çalışmaktadır. Çalışan kadınların yıllık kazancı erkek kazancının ancak yaklaşık % 35’ine ulaşmaktadır. Çalışmayan genç nüfus yaklaşık % 88 ‘ i kadındır. Kadınlara yeni istihdam alanları yaratmak için kapsamlı bir kadın istihdam politikası oluşturulmalıdır. oluşturulacak politikaların uygulanması için somut zaman sınırlı hedefler belirlenmeli ve gerekli kurumsal mali kaynaklar yaratılacaktır. İş kanunu, toplumsak cinsiyet bakış açısıyla gözden geçirilecektir. Kamu ve özel sektör iş yerlerinde işe almada, meslek içi eğitim, işte yükselmeler ve ücretlemede, cinsiyet ayrımcılığını ve iş yerinde cinsel tacizi önlemeye yönelik kurumsal yapılar geliştirilecek ve uygulamaya konulacaktır. Kamu kurumlarındaki işe almada, yükseltmelerde ve yönetim kademelerinde kadınlar lehine kota uygulanacak, özel sektör için bu amaçla teşvik önlemleri alınacaktır. Kamu sektöründeki işe alma yükseltmelerde aynı niteliklere sahip kadın ve erkekler arasında kadınlara öncelik tanınması geçici bir özel önlem olarak uygulanmalı, özel sektörde de teşvik edilecektir. Eşdeğer işe eşit ücret prensibinin uygulanabilmesi için ücretlerin dayandırıldığı nesnel bir iş sınıflandırılması sistemi geliştirilecek. Kadınlara hane reisi olmadıkları varsayımıyla yapılan keyfi düşük ücret ödeme uygulamaları önlenecektir. Geçici ve yevmiyeli olarak ev hizmetlerinde ev ev eksenli işlerde çalışan kadınlar kanun kapsamına alınacaktır. Kadınların ağırlıklı olarak istihdam edildiği tarım sektörü için tarım iş yasası çıkarılacaktır. Kadınların üzerindeki çocuk , yaşlı , hasta ve engelli bakım hizmetleri sorumluluğu kaldırılmalı, bu hizmetler kamu ve özel sektör kaynaklarının seferberliği ile sağlanacaktır. Bu çerçevede; O iş verenin emzirme odası ve kreş açma zorunluluğu kadın işçi sayısıyla değil, toplam işçi sayısıyla belirlenecektir. Çocuk, yaşlı, hasta ve engelli bakımı sadece işverenin ve kadınların sorumluluğundan çıkarılıp , yerel yönetimleri de bu hizmetin sunumuyla yükümlü tutan düzenlemeler yapılacaktır. O aynı belediye sınırları içinde birden çok iş yeri bulunan işverenin işyerlerinin emzirme odası, yaşlı, hasta ve engelli bakım merkezi açma yükümlülüğü açısından tek bir işyeri gibi mütalaa edilmesi sağlanacaktır. O sanayi bölgelerinde işverenlere , çalıştırdıkları toplam işçi sayısından bağımsız olarak ortak emzirme odası, kreş ve yaşlı , hasta ve engelli bakım merkezi açma yükümlülüğü getirilecektir. O 4857 sayılı iş kanunu, yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150 ‘ den çok kadın işçi çalıştırılan iş yerlerinde, 0-9 yaşındaki çocukların bırakılması ve bakılması , emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafında, çalışma yerlerinde ayrı ve iş yerine yakın bir kreş açma yükümlülüğü getirmiştir. Çalışma yerlerinden ayrı açılacak bu kreşleri denetleme yükümlülüğü yasaya eklenmeli, bu denetleme belediyeler ve bağımsız sivil toplum kuruluşlarınca yerine getirilecektir. 38 Çocuk bakma sorumluluğunu erkeklerinde eşit şekilde üstlenmesi için zihniyet değişikliğine yönelik gerekli çalışmalar yapılacak. Bu amaçla ebeveyn izni düzenlenmesi bir an evvel yasalaştırılacaktır. Kadınların iş kurmak için gereksinim duydukları kredileri uygun koşullarla almalarını sağlayacak düzenlemeler yapılacak. Kadın girişimcilere danışmanlık veren hizmet birimleri kurulacaktır. Dünyada ve Türkiye’de yoksullukla mücadelede uygulanan doğrudan nakit transferi, Dünya Bankası fonları bittikten sonra da devam etmeli ve kapsamı genişletilecektir. Yoksulluğun yoğun olduğu yerlerde uygulama, hane bazlı değil, mahalle bazlı hale getirilecektir. Yoksullukla savaşmak için gerçekleştiren tüm prosedür için İŞ-KUR, SRAP gibi mahallelerde bilgilendirme yapılmalı kadınları bu projeler için cesaretlendirilecek ve desteklenecek kurumlar oluşturulacaktır. Kadınlara iş garantili meslek edindirme eğitimi verilmelidir Sosyal hizmetler alanı genişletilecek, toplum merkezleri ve kadınların bir araya gelebilecekleri mekanlar çoğaltılacak ve buralarda kadınların istihdam edilmesi sağlanarak kadın istihdamı arttırılacaktır. İş yerlerinde kadınlara yönelik sözlü ve fiziksel tacizin engellemesi için prosedür hazırlanması ve uygulanması takip edilecektir 4.EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE FIRSAT EŞİTLİLİĞİ Amaç : Kadın ve kız çocuklarının eğitim ve öğretimde fırsat eşitliliğine kavuşmalarının sağlanması Eğitimle kadınların iş gücüne katılımları arasında ki ilişki olumlu ve eğitimin kadınların yaşamını değiştirmedeki itici gücünü kanıtlar niteliktedir. Kadınların eğitimli olması, bütün bu olumlu etkileri yanında gelecek kuşakların kadınları için sundukları modellerin çeşitlenmesinin ve yaygınlaştırılmasının yolunu açmaktadır. Türkiye’ de % yaş üstü her 10 kadından biri okuma yazma bilmemektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ da her 4 kadından 1’ i okur yazar değildir. Resmi istatistiklere göre ülkede toplam 3 milyon 812 bin okuma yazma bilmeyen yetişkin ( 15 yaş üstü ) nüfusun % 81 ‘ ini kadınlar ( 3 milyon 114 bin 787 ) oluşturmaktadır. 15- 24 yaş arasında okuryazar olmayanların % 79 ‘ u kadındır. Eğitim olanaklarına erişmeyen kadınlar kayıt dışı işlerde veya aile işçiliği yapmaktadır. Bu bağlamda, kız öğrencilerin zorunlu eğitime katılımını ve devamını teşvik etmek amacıyla yoksul ailelere verilen maddi destekler artarak sürdürülmeli, engel olan ailelere karşı caydırıcı yasal önlemler ayrım yapılmadan uygulanmalıdır. Kayıtsız ve devamsız kız öğrencilerin belirlenmesinde muhtarların ve okulların iş birliği zorunlu olacaktır. Okuldan alınan, okuması engellenen kız çocuklarının erken evlendirilme tehdidi altında olduğu düşünülmeli, bu tip olayları saptamak ve izlemek için kurulacak komitelerce izlenmeleri ve tekrar okula başlamaları sağlanacaktır. Engeli olan kız çocuklarının eğiti haklarının tüm örgün eğitim kademelerinde korunmasına ihtiyaç vardır. Bu nedenle okul öncesi eğitimden başlayarak lisans eğitimine kadar gerek fiziksel erişim gerekse uygun eğitim içeriği ve materyali sağlanacaktır ve etkin bir kaynaştırmalı eğitim için bütçe ayrılacaktır. İlköğretimden uygulanan ve masrafı devletçe karşılanan taşımalı sistem, ortaöğretimde de uygulanmalı ya da öğrencilere ulaşım için para yardımı yapılacak; kız öğrencilere sınav şartı olmadan ücretsiz yurt/pansiyon olanakları sağlanacaktır. Çağdaş Eğitim Enstitüleri Halk Eğitim Merkezleri aracılığı ile kadınlara yönelik ücretsiz ve / veya ucuz bilgisayar kursları açılacak ve yaygınlaştırılacaktır. 5.BESLENME VE SAĞLIK HAKKI Sağlık politikamızda da aynen trafikte olduğu gibi poliçe sistemi uygulanacaktır. Asgari ücretin altında gelire sahip olan vatandaşlarımızın poliçeleri devlet tarafından ödenecektir. Diğer gelir gruplarında da değişik yüzdelerde devlet yardımı sağlanacaktır. Kadın ve çocukların sağlık harcamaları hiçbir kısıntıya tutulmadan 39 devlet tarafından karşılanacaktır. Geleceğe sıhhatli nesiller yetiştirmek devletin başta gelen sosyal görevleri arasında olacaktır. Beslenme konusu sağlığın alt yapısıdır. Çocuk ve kadınlardan başlamak üzere fakir tabakaların beslenmesi ciddiyetle ele alınacaktır. Okullarımız bir eğitim yuvası olduğu kadar, beslenme kurumları görevini de üstlenecekler. İyi beslenmeyen nesillerin hastalanması kaçınılmazdır. Hastane masrafları ise beslenmeye ayrılacak kaynağın onlarca katı olacaktır. Bu nedenle devlet çocuklarımıza her kademede beslenme kaynağı sağlayarak, sağlıklı nesilleri çalışma hayatımıza kazandıracaktır. Fakirlere yönelik beslenme evleri açılacak ve vakıfların bu konudaki faaliyetleri devletçe desteklenecektir. 6. SOSYAL GÜVENLİK VE REFORMU Çağdaş refah toplumlarının başta gelen özelliği tüm yurttaşlarına sosyal güvenlik sağlamasıdır. Çalışan, emekli, işsiz, engelli, yaşlı, çiftçi, evde çalışan kadın, yoksul veya kimsesiz bütün yurttaşlarımızı yaşamları boyunca kucaklayacak, onlara insan onur ve saygınlığına yaraşır bir biçimde hizmet verecek, çağdaş bir ulusal sosyal güvenlik sistemi oluşturacaktır. -Sosyal güvenlik için yeni yasal düzenlemeler Türkiye gerçekleriyle bağdaşmayan “sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası yasası” yeniden düzenlenerek, kurumlar arası eşitsizlikler giderilecektir. İşsizlik sigortası ve sosyal yardımlaşma ve dayanışma fonu da, tek çatı altında yer alacak, tek çatılı sosyal güvenlik kurumu, güncel politikaların dışına çıkarılacak; göstermelik değil, gerçekten idari ve mali özerkliğe kavuşturulacaktır. -Herkese sosyal güvenlik: Ülkemizde sosyal güvenliği olmayan yurttaş, sigortası olmayan aile bırakılmayacak, insan onuruna saygılı yeni bir sosyal güvenlik anlayışı sosyal devletin vazgeçilmez unsurunu oluşturacaktır. Ev hizmetlerinde çalışanlar dahil, kayıt dışı istihdam edilmekte olan herkesin kayıt içine alınarak sosyal güvenlik sistemi kapsamına dahil edilmesi hedef alınacaktır. -Mesleki eğitime sosyal güvenlik desteği Meslek lisesinde okuyan gençlerimiz, eğitim hayatları boyunca tam zamanlı sigortalı sayılacak, sosyal güvenlik primleri devlet tarafından ödenecektir. -Yurtdışında çalışanlara sosyal güvenlik hakkı Yurtdışında çalışan vatandaşlarımızın o ülkelerde kazandıkları sosyal güvenlik hakları, ilgili ülkelerle yapılacak anlaşmalarla korunacak, bunlardan Türkiye’de emekliliğe hak kazananların kesin dönüş şartı aranmadan emekli olmaları sağlanacaktır. -İşsizlik sigortasının tabanı genişletilecek, uygulaması etkinleştirilecek İşsizlik sigortası ödemelerine hak kazanma kolaylaştırılacak, ödeme taban ve tavanı yükseltilecek, ödemelerin daha uzun süre verilmesi sağlanacaktır. İşsizlik sigortasında biriken kaynak, işsizlikle mücadelenin sağlıklı bir aracı haline getirilecektir. 7. TÜRKİYE’DE GİRİŞİMCİLİK Türkiye’de girişimciliğin ne kadar geri olduğu performansımızdan da bellidir. Girişimcilerin maddi hedefi ya şirketlerini iyi bir fiyata daha büyük bir şirkete satmak, ya da halka açarak hem sermaye artırmak hem de yarattıkları değeri kısmen nakte çevirmektir. Şu ana kadarki en büyük Türk girişim şirketi satışı GİTTİGİDİYOR’ un $220m’a EBAY’ e devridir. Halbuki dünya çapındaki satışlar milyar dolar seviyelerindedir. Örneğin İsrail’den çıkan şirketlerin en değerlisi olan NDS CİSCO’ ya $5 Milyar’ a satılmıştır. Halka açılmaya gelince, dünyanın önde gelen teknoloji firmalarının hisse senetlerinin alınıp satıldığı NASDAQ’ da bir tek Türk şirketi bulunmamaktadır. Buna karşılık aynı NASDAQ’ da İsrail’in 70 şirketi vardır. 2013 yılında 60 Türk 40 girişim şirketi toplam $80 milyon yatırım almıştır (ki bu yatırımın yarısı bir tek yatırımcıdan kaynaklanmıştır). Buna karşılık İsrail’de 600 şirket $2.3 Milyar yatırım almıştır. Maalesef Türkiye’nin girişimcilik performansı, onda bir nüfusumuza sahip olan bir ülkenin girişimcilik performansından çok daha aşağılardadır. Girişimciliğe bu kadar çok ihtiyacı olan ülkemizde girişimcilik için gereken iklim mevcut mudur? Araştırmacılar, bir ülkenin girişimcilik iklimini 8 kriter doğrultusunda değerlendirirler. Aşağıdaki özet değerlendirmede görüleceği gibi maalesef Türkiye’nin girişimcilik karnesi oldukça kötü durumdadır. Türkiye’nin kötü olan girişimcilik karnesi, her karne gibi sadece durum tespiti yapmakla kalmıyor, aynı zamanda hangi alanlarda ne yönde çalışmamız gerektiğini de ortaya koyuyor. Girişimciliği geliştirerek istihdamı artırma önerilerimizi de bu karnedeki kriterler üzerinden ortaya koyacağız. Çözüm önerileri -Yetenek Ve Bilgi Havuzu: Yüksek teknoloji/yüksek istihdam yaratabilecek girişimler için ülkemizde yetenek ve bilgi havuzu yeni yeni oluşmaya başlamaktadır. -Eğitim Sistemi: İtaate, ezbere ve çoktan seçmeli sınavlara dayalı olan eğitim sistemimiz girişimciliği hiç desteklemez hatta körelttiğini iddia etmek mümkündür. -Kültürel Yapı Ve Sosyal Algı: Hofste de boyutlarına göre güç mesafesinin yüksek, risk iştahının ve bireyselliğin ise düşük olduğu Türk iş kültürü girişimciliğe yatkın değildir. Bunların yanında Türkiye’de hakim toplumsal değerler kadercilik, gelenekçilik, ve kolektivizmdir, ve bu değerlerin de girişimciliği desteklediği iddia edilemez. -Yetenek Ve Bilgi Havuzu Yurt dışında girişimcilik konusunda deneyim kazanmış Türklerin ülkeye dönmesini Türkiye’ye dönmeye veya Türkiye’deki girişimleri farklı şekilde desteklemeye ikna edilmesi için bazı destek programları geliştirilebilir. Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminde en zor bulunan kaynağın mentörler olduğu düşünülürse, bu açığı kapatmaya yönelik bir devlet politikası verimli olacaktır. -Girişimcilik Seferberliği Giriş kısmında belirtildiği gibi Türkiye’de girişimcilik için çok uygun bir ortam bulunmamaktadır. Dolayısıyla girişimcilikteki performansımız olması gereken ve arzulananın oldukça altındadır. Bu durumu kanunlarda, mali sistemde, veya eğitimde ufak rötuşlar ile değiştirmek mümkün değildir. Son derece etraflı bir “girişimcilik seferberliği” gereklidir -Girişimcilik Bakanlığı Seferberlik hareketi başlıca görevleri arasında girişimcilik kültürünün ve ortamının geliştirilmesi ve girişimciliğin yaygınlaştırılması için yeni stratejilerin ve politikaların belirlenmesi ve bu kapsamda girişimcilerin desteklenecektir. Girişimciliği engelleyen unsurların giderilmesi, ileri teknoloji ve yüksek katma değer yaratan girişim faaliyetlerinin özendirilmesinin yanı sıra örgün ve yaygın eğitim düzeyinde girişimcilik eğitimlerinin yaygınlaştırılmasını ve girişimciliğin teşvikine yönelik ödül mekanizmaları geliştirecektir. -Girişimcilik Okulları Girişimcilik bakanlığı ülkeyi 15 civarında girişimcilik bölgesine ayırmalıdır. Bölgelere ayırma sürecinde bölgelerin ekonomik yapıları ve potansiyelleri göz önüne alınmalı ve olabildiğince kümeleme prensipleri kullanılmalıdır. Örneğin bursa bölgesi otomotiv ve yan sanayilerine yönelik bir girişimcilik bölgesi oluşturabilecek iken, Kars için tarım ürünlerine ve kültür turizmine yönelik bir girişimcilik bölgesi tanımlanabilir. 41 -Girişimcilik Üniversitesi Yüksek istihdam potansiyelli teknolojik girişimciliğin merkezi üniversitelerdir. Fakat üniversitelerimiz bu konuda üzerlerine düşeni yapmamışlardır. Yukarıda (eğitim alt başlığında) üniversitelerimizi daha girişimci yapma yönünde öneriler sunduk. Fakat, üniversiteler ataletin en yüksek olduğu kurumlardan olduklarından, girişimci bir üniversiteye sahip olmanın en kolay ve hızlı yolu yeni bir üniversite kurmaktır. Girişimci üniversite kurarken göz önünde tutulacak kriterler ekte mevcuttur. Vakıf üniversitelerine benzer bir yapı ile (gerekirse özel bir kanun ile) Türkiye’nin girişimcilik merkezi olan İstanbul’da yeni bir teknoloji üniversitesi kurulmasını öneriyoruz. Sadece yüksek lisans eğitimi ve araştırma-geliştirme ile ilgilenecek olan bu üniversitenin 3 temel fonksiyonu olacaktır: Yüksek istihdam yaratacak tekno-girişimler çıkarmak. Girişimciliği tetikleyecek eğitim programları kurgulamak. Girişimcilik okullarının koordinasyonunu sağlamak 8. VERGİ ORANLARI, MUAFİYETLER Yeni şirket kurulumunu körükleyecek vergi avantajları yoktur. Dünya ekonomik forumu tarafından yayınlanan Küresel Rekabet Endeksi’ ne göre Türk iş dünyasının önündeki en önemli üç problemden birisi vergi oranlarıdır. Türkiye’de yeni kurulan şirketlere vergi muafiyeti veya indirimi uygulaması olacaktır. Vergi avantajlarının teknoparka için gerekenlere benzer kriterler kapsamında teknopark dışındaki şirketlere de sağlanacaktır. Üniversite teknoparklarında büyük ve eski şirketlere vergi muafiyetinin kaldırılması ile ortaya çıkacak ek kaynak girişimciliğe yönlendirilirse ciddi bir atılım yapmak mümkün olabilir. Zarar ettiği kuruluş döneminde yeni kurulan şirket çalışanlarından gelir vergisi veya sgk katkısı almamak (veya ileriye dönük olarak şartlı borçlandırmak) da şirketin kara geçiş sürecini hızlandırılacaktı. Fikri mülkiyet kullanılarak üretilen ürün ve hizmetlerden elde edilen gelirin bir kısmının vergiden muaf olması, yeni kurulacak tekno girişimler için fikri mülkiyete dayalı ürün ve hizmet geliştirme ve teknolojiyi lisanslama yönünde önemli bir teşvik olacaktır. 9. HUKUK SİSTEMİ Yine aynı çalışmaya göre hukuki haklar endeksinde Türkiye 148 ülke arasında 101 sırada bulunmaktadır. Son dönemde hukuk sistemimizde yapılan değişikliklerin hukuk sistemimizi daha güvenli kıldığını iddia etmek zordur. Bağımsız, tarafsız, adil, ve güvenilir bir hukuk sistemi iş dünyası için ve özellikle yeni kurulacak şirketler için çok önemlidir. Sermayeyi ürkütecek, yeni girişimlere zarar verecek keyfi uygulamalardan kaçınılması gerekir. Halihazırda ülkedeki hukuk sistemi üzerinde haklı soru işaretleri bulunmaktadır. Bunların giderilmesi ve evrensel standartlarda bir hukuk devletinin tesisi girişimciliğin gelişmesi için bir ön şarttır. 10. FİZİKSEL ALTYAPI Yüksek teknoloji girişimleri için gereken fiziksel altyapı maalesef istenilen seviyede değildir. Mesela, e-ticaret şirketlerinin çoğu sürücülerini yurt dışında bulundurmaktadır. Fiziksel altyapı sadece yeni girişimler için değil tüm iş dünyası için önemlidir. Fiziksel altyapının herhangi bir öğesinin iyileştirilmesi hem yeni hem de eski şirketlerin iş yapmasını kolaylaştıracaktır. 11. BANKALAR, PİYASALAR Genellikle sağlığı ile çok övündüğümüz bankacılık sistemimizin düşük risk iştahı nedeniyle girişimcilere pek yararı yoktur. Hali hazırda bankaların girişimcilere olan ilgisi Kobi bankacılığının dışına pek çıkmamıştır. Tüm dünyada bankacılık sektörü yüksek risk taşıması nedeniyle karşılığında bir taşınmaz ile garanti edilmeyen ve şirket sermayesine katkıda bulunacak borçlara pek yaklaşmamaktadır ve bunun değişmesi beklenmemelidir. Fakat 42 bankalar girişimcilere kredi kartı ödemelerinin hızlandırılması veya teminat mektubu verilmesi gibi konularda destek olabilirler. Girişimcilerin ileri dönem sermaye ihtiyacı için alternatiflerinden birisi halka arzdır. Halka arz yolunun kullanılabilmesi için düzgün çalışan bir sermaye piyasasına ve menkul kıymetler borsasına ihtiyaç vardır. Ülkemizde halka arzlar maalesef daha istenilen kalite ve seviyeye çıkamamıştır ve bu girişimlerin büyümesinin önündeki engellerden birisidir. Batma riskini büyük ölçüde atlatmış ve büyümekte olan girişimlerin sermaye kaynaklarından birisi de ülkemizde daha yeni gelişmeye başlamış olan emeklilik fonlarıdır. Bu fonların küçük bir kısmının yeni kurulmuş şirketlerde değerlendirilmesinin serbest olması girişimlerin büyümesini kolaylaştıracaktır. Kara geçmiş ve büyüyen şirketlerin yatırım sermayesi şirketlerinden kaynak alabilecek noktaya gelebilmeleri için bazen köprü finansmanına ihtiyaçları olabilir. Bu durumdaki şirketleri için bir kredi kefalet sistemi oluşturulması şirketlerin yabancı sermayeye ulaşımını kolaylaştırabilir. Kurumsal kapasite gelişimi için genç girişimcilerin ihtiyaç duydukları şeylerden birisi de teknik destek ve yönlendirmedir. Girişim ile aynı (veya yakın) sektörde bulunan büyük firmaların genç girişimcilere teknik destek ve yönlendirme sağlamalarını teşvik edici tedbirler genç girişimcilerin önünü açacaktır. Bu bağlamda büyük şirketler ve yeni girişimler arasında formel eşleştirme programları uygulanmalıdır. Yeni girişimlerin piyasada tutunabilmeleri için ilk satışlar çok önemlidir. Kamu kurumlarına tedarik bütçelerinin belirli (belki %5 veya %10) bir oranını genç (örneğin 3 veya 5 yaşının altındaki) firmalardan yapma zorunluluğu getirilerek genç firmaların en kırılgan dönemlerini daha kolay geçirmelerine destek olunabilir. 12. Üniversite Mezunlarına İş Bulma Projesi Ülkemizin işsizlikle mücadele ile ilgili problemleri kısa, orta, uzun vadeli programlarla çözülmeye çalışılacaktır. Hazırlanan bu projenin istikrarlı bir şekilde uygulanması ile ülkemizde işsizliğin belirli bir süre içinde çözüleceği kanaatindeyiz. Öncelikle üniversite mezunlarının ele alınması, kalkınma dinamiğimiz açısından önem kazanmaktadır. Bir üniversite mezunu devlete asgari 200.000 TL'ye mal olmaktadır. Bu kadar yatırım yapılan insanların işsiz bırakılması ülke ekonomisi açısından ciddi bir israftır. Yeni üniversite mezunlarına yönelik vereceğimiz iş teşviki sayesinde özel sektör yeni mezunları işe almaya özendirilecek, bu yolla devletimize daha az vergi vereceklerdir. Gelir vergisinden, çalışanların sigorta ve vergi keseneklerin devletçe ödenerek toplam 854.000.000 TL sübvansiyonla yılda yaklaşık 120.000 yeni üniversite mezunumuz işe yerleştirilmiş olacaktır. Ülkemizde 2003 yılı sonunda üniversiteyi bitiren 180.000 gencimiz vardır. Bu mezunların 1/3'ü (60.000) mezun oldukları yıl veya ertesi yıl kendi işini kurmakta, bir şekilde çalışma hayatına başlamaktadırlar. Geriye kalan 120.000 kişiye devletin yapacağı teşvikle özel sektörde işe yerleştirileceklerdir. Bu sübvansiyon üniversite mezunları için 2 yıl sürecektir. İki yıl özel sektörde çalışmış üniversite mezunları kendi işlerini kurdukları takdirde 3 yıl vergiden muaf olarak çalışacaklardır. Yeni iş yeri kuranlara 10.000 TL üç yıl ödemesiz, çok düşük faizli işyeri kurma kredisi verilecektir. Diğer yandan özel sektörde çalışmaksızın direk olarak kendi iş yerlerini kuran üniversite mezunlarına 2 yıl vergi istisnası sağlanacaktır. D. SOSYAL REFAH DEVLETİ 1.SOSYAL ADALET 1.1.Fırsat Eşitliği Demokratik koşullarda fırsat eşitliği, ancak erdemli, saydam ve katılımcı yönetimlerce tüm bireylerin yaşam boyu sosyal güvenceye kavuşturuldukları ortamda sağlanacaktır. Her bölgede, her alanda, toplumun tüm bireylerine ayrıcalıksız fırsat eşitliği sağlanacaktır. 43 1.2.Eğitim Ve Öğretimde Fırsat Eşitliliği Amaç : Kadın ve kız çocuklarının eğitim ve öğretimde fırsat eşitliliğine kavuşmalarının sağlanması Eğitimle kadınların iş gücüne katılımları arasında ki ilişki olumlu ve eğitimin kadınların yaşamını değiştirmedeki itici gücünü kanıtlar niteliktedir. Kadınların eğitimli olması, bütün bu olumlu etkileri yanında gelecek kuşakların kadınları için sundukları modellerin çeşitlenmesinin ve yaygınlaştırılmasının yolunu açmaktadır. Türkiye’ de % yaş üstü her 10 kadından biri okuma yazma bilmemektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ da her 4 kadından 1’ i okur yazar değildir. Resmi istatistiklere göre ülkede toplam 3 milyon 812 bin okuma yazma bilmeyen yetişkin ( 15 yaş üstü ) nüfusun % 81 ‘ ini kadınlar ( 3 milyon 114 bin 787 ) oluşturmaktadır. 15- 24 yaş arasında okuryazar olmayanların % 79 ‘ u kadındır. Eğitim olanaklarına erişmeyen kadınlar kayıt dışı işlerde veya aile işçiliği yapmaktadır. Bu bağlamda, kız öğrencilerin zorunlu eğitime katılımını ve devamını teşvik etmek amacıyla yoksul ailelere verilen maddi destekler artarak sürdürülmeli, engel olan ailelere karşı caydırıcı yasal önlemler ayrım yapılmadan uygulanmalıdır. Kayıtsız ve devamsız kız öğrencilerin belirlenmesinde muhtarların ve okulların iş birliği zorunlu olacaktır. Okuldan alınan, okuması engellenen kız çocuklarının erken evlendirilme tehdidi altında olduğu düşünülmeli, bu tip olayları saptamak ve izlemek için kurulacak komitelerce izlenmeleri ve tekrar okula başlamaları sağlanacaktır. Engeli olan kız çocuklarının eğiti haklarının tüm örgün eğitim kademelerinde korunmasına ihtiyaç vardır. Bu nedenle okul öncesi eğitimden başlayarak lisans eğitimine kadar gerek fiziksel erişim gerekse uygun eğitim içeriği ve materyali sağlanacaktır ve etkin bir kaynaştırmalı eğitim için bütçe ayrılacaktır. İlköğretimden uygulanan ve masrafı devletçe karşılanan taşımalı sistem, ortaöğretimde de uygulanmalı ya da öğrencilere ulaşım için para yardımı yapılacak; kız öğrencilere sınav şartı olmadan ücretsiz yurt/pansiyon olanakları sağlanacaktır. Çağdaş Eğitim Enstitüleri Halk Eğitim Merkezleri aracılığı ile kadınlara yönelik ücretsiz ve / veya ucuz bilgisayar kursları açılacak ve yaygınlaştırılacaktır. 1.3.Beslenme Ve Sağlık Hakkı Sağlık politikamızda da aynen trafikte olduğu gibi poliçe sistemi uygulanacaktır. Asgari ücretin altında gelire sahip olan vatandaşlarımızın poliçeleri devlet tarafından ödenecektir. Diğer gelir gruplarında da değişik yüzdelerde devlet yardımı sağlanacaktır. Kadın ve çocukların sağlık harcamaları hiçbir kısıntıya tutulmadan devlet tarafından karşılanacaktır. Geleceğe sıhhatli nesiller yetiştirmek devletin başta gelen sosyal görevleri arasında olacaktır. Beslenme konusu sağlığın alt yapısıdır. Çocuk ve kadınlardan başlamak üzere fakir tabakaların beslenmesi ciddiyetle ele alınacaktır. Okullarımız bir eğitim yuvası olduğu kadar, beslenme kurumları görevini de üstlenecekler. İyi beslenmeyen nesillerin hastalanması kaçınılmazdır. Hastane masrafları ise beslenmeye ayrılacak kaynağın onlarca katı olacaktır. Bu nedenle devlet çocuklarımıza her kademede beslenme kaynağı sağlayarak, sağlıklı nesilleri çalışma hayatımıza kazandıracaktır. Fakirlere yönelik beslenme evleri açılacak ve vakıfların bu konudaki faaliyetleri devletçe desteklenecektir. 1.4.Sosyal Güvenlik Ve Reformu Çağdaş refah toplumlarının başta gelen özelliği tüm yurttaşlarına sosyal güvenlik sağlamasıdır. Çalışan, emekli, işsiz, engelli, yaşlı, çiftçi, evde çalışan kadın, yoksul veya kimsesiz bütün yurttaşlarımızı yaşamları boyunca kucaklayacak, onlara insan onur ve saygınlığına yaraşır bir biçimde hizmet verecek, çağdaş bir ulusal sosyal güvenlik sistemi oluşturacaktır. 44 -Sosyal güvenlik için yeni yasal düzenlemeler Türkiye gerçekleriyle bağdaşmayan “sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası yasası” yeniden düzenlenerek, kurumlar arası eşitsizlikler giderilecektir. İşsizlik sigortası ve sosyal yardımlaşma ve dayanışma fonu da, tek çatı altında yer alacak, tek çatılı sosyal güvenlik kurumu, güncel politikaların dışına çıkarılacak; göstermelik değil, gerçekten idari ve mali özerkliğe kavuşturulacaktır. -Herkese sosyal güvenlik Ülkemizde sosyal güvenliği olmayan yurttaş, sigortası olmayan aile bırakılmayacak, insan onuruna saygılı yeni bir sosyal güvenlik anlayışı sosyal devletin vazgeçilmez unsurunu oluşturacaktır. Ev hizmetlerinde çalışanlar dahil, kayıt dışı istihdam edilmekte olan herkesin kayıt içine alınarak sosyal güvenlik sistemi kapsamına dahil edilmesi hedef alınacaktır. -Mesleki eğitime sosyal güvenlik desteği Meslek lisesinde okuyan gençlerimiz, eğitim hayatları boyunca tam zamanlı sigortalı sayılacak, sosyal güvenlik primleri devlet tarafından ödenecektir. -Yurtdışında çalışanlara sosyal güvenlik hakkı Yurtdışında çalışan vatandaşlarımızın o ülkelerde kazandıkları sosyal güvenlik hakları, ilgili ülkelerle yapılacak anlaşmalarla korunacak, bunlardan Türkiye’de emekliliğe hak kazananların kesin dönüş şartı aranmadan emekli olmaları sağlanacaktır. -İşsizlik sigortasının tabanı genişletilecek, uygulaması etkinleştirilecek İşsizlik sigortası ödemelerine hak kazanma kolaylaştırılacak, ödeme taban ve tavanı yükseltilecek, ödemelerin daha uzun süre verilmesi sağlanacaktır. İşsizlik sigortasında biriken kaynak, işsizlikle mücadelenin sağlıklı bir aracı haline getirilecektir. 2.SOSYAL YARDIMLAR 2.1.Korunmaya Muhtaç Çocuklar Sokakta yaşayan veya kimsesiz olan çocuklar sosyal devletin bakımı ve koruması altına alınacaktır. Birleşmiş milletler çocuk hakları bildirgesi eksiksiz olarak yaşama geçirilecektir. Bu amaçla sunulacak hizmetlere yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının da katkı ve katılımları hedef alınacaktır. Büyük kent merkezlerinde “çocuk misafirhaneleri” nin sayıları ve nitelikleri geliştirilecektir. 18 yaşından küçük çocukların çalışma yaşamı yerine eğitime yönlendirilmesi ve çocuk emeğinin sömürülmesinin önüne geçilmesi hedef alınacaktır. Çocuk ıslah evleri yaygınlaştırılacak: pedagojik destek ve meslek öğretimiyle çocukların topluma kazandırılmasına öncelik verilecektir. Gönüllü koruyucu aile ve annelik uygulaması özendirilecektir. 2.2.Maddi Sıkıntı İçerisindeki Aileler Yıllık geliri bakımından en yoksul % 10’luk dilimde yer alan vatandaşlara 750 kg kömür yardımı yapılacaktır. -Maddi Yardımlar Aylık geliri 500 tl ve altında yer alan, vatandaşlara aylık 250 tl nakdi yardım yapılacaktır. 0-6 yas her çocuk için aylık 35 tl (kreş veya anaokuluna giden her çocuk için 50tl), ilkokula giden her çocuk için aylık 75tl, ortaokul ve liseye gidenler için ise aylık 100 tl nakdi yardım yapılacaktır. Yıllık geliri milli gelirin altında kalan ailelerin üniversiteye giden her çocuğu için aylık 400 tl nakdi yardım yapılacaktır. Verilen eğitim yardımları 9 ay süresince karşılıksız verilecektir. 45 -Sağlık Yardımları Yıllık geliri milli gelirin altında kalan her vatandaşımız ücretsiz sağlık sigortasından yararlandırılacaktır. Milli gelirin üstünde yer alan vatandaşlarımızdan ise aylık brüt kazancı üzerinden % 5 kesinti yapılacaktır. -Barınak Yardımları Nüfusun en yoksul %10’luk diliminde yer alan vatandaşlarımızın konut tadilatı giderleri ücretsiz karşılanacaktır. Yıllık geliri milli gelirin altında kalan ve konut sahibi olmayan vatandaşlarımızı ise TOKİ işbirliği ile aylık 100 ila 500 tl arasında 20 yıl boyunca kira öder gibi ödeyerek konut sahibi olmaları sağlanacaktır. -İşsizlik Sigortası Fonu İşsizlik sigortası fonundan daha çok vatandaşımızın yararlanması için 3 yılda 600 gün prim maddesi iptal edilecek ve maaş alabilmek için son iş yerinde 120 gün çalışmak yeterli olacaktır. İşsizlik maaşı son işyeri brüt maaşın %60’ı kadarı aylık ödenecektir. İşsizlik maaşı, 120 gün prim ödenenlere 4 ay, 121gün ile 360 gün prim ödenenlere 6 ay, 361 gün ile 720 gün prim ödenenlere 9 ay, 721 gün ve üzeri prim ödemesi yapılanlar ise 12 ay işsizlik maaşı alacaklardır. 2.3.Emekli, Dul Ve Şehit Yakınlarına Onurlu Yaşam Emekli, dul ve yetimlere onurlu bir yaşam için parasal olanaklar yaratılması dışında, sosyal yardım ve hizmetler alanındaki destekleyici, yaşamı kolaylaştırıcı düzenlemeler uygulamaya konulacaktır. Bakıma muhtaç yaşlılarla, emekliler, dul ve yetimlere sahip çıkılarak, yaşam kaliteleri yükseltilecek, onurlarını koruyarak insanca yaşayacakları düzeyde bir gelir sağlanacaktır. Sağlık, korunma, dinlenme ve yaşamın yeni koşullarına uyum sağlayamama gibi sorunlarına sosyal refah devleti yapılanması kapsamında, yerel yönetimler kademesinde uygulanacak insanı koruyucu mekanizmalar ile çözüm getirilecektir. 3. BÖLGESEL KALKINMA Ülkemizin kalkınma ve sanayileşmede geri kalmış tüm yörelerinin yerel-beşeri-doğal birikim ve kaynaklarının bölgesel kalkınma planları çerçevesinde değerlendirilmesi, sosyal ve ekonomik üretkenliğe dönüştürülmesi amaçlanmaktadır. Geri kalmış yörelerimizde yaşayan vatandaşlarımızın ülkenin ürettiği refah ve esenlikten fırsat eşitliği ile yararlanabilmesi için, gelişmiş bölgelerimiz ile arasındaki ekonomik ve toplumsal ilişkileri arttıracak projeler uygulanacaktır. Gelişmemiş yörelerde bölgesel planlama uygulaması etkinleştirilecektir. Bu amaçla, bölgelerin olanakları ve gelişme potansiyelleri gereğince değerlendirilecek; dengeli kentleşme, sağlıklı yapılaşma, çevresel duyarlılık ve depreme dayanıklılık esas alınacaktır. Bölgesel kalkınma plan ve projeleri, toplumsal kalkınmanın bütünlüğü anlayışı içinde, mevcut barajlar ile sulama kanalları ve şebekesi göz ardı edilmeden hızla uygulanmaya alınıp tamamlanacaktır. Doğu Anadolu (Kars-Ardahan-Iğdır alt bölge projesi dahil) bölgesi kalkınma projesi, Çoruh havzası ve Doğu Karadeniz bölgesi kalkınma projesi, İç Anadolu bölgesi kalkınma projesi, Filyos Havzası ve Kastamonu merkezli Orta Karadeniz Bölgesi kalkınma projesi, Kelkit-Yeşilırmak-Kızılırmak havzaları bölgesel kalkınma projesi, GAP dışında kalan Dicle ve Fırat havzaları bölgesi kalkınma projesi, kademeler halinde uygulamaya geçirilecektir 4.İSTİHDAM SORUNU VE ÇÖZÜMÜ 4.1.Yoksullukla Mücadele Ekonomik ve sosyal gelişme toplumumuzun tüm katmanlarına ve ülkemizin tüm bölgelerine yeterince yansımadığı için, yoksul kesimlerde dışlanma ve topluma yabancılaşma duygusu yaygınlaşmaktadır. Bu durum seçimlere de yansıdığı şekilde, dayanışma duygusunu ve ulus olma bilincini yok etmektedir. Sadaka dağıtan devlet yerine, insan onuruna saygılı, güçlü bir sosyal refah devleti yapılanması sağlanarak, varlığını arttırarak sürdürmekte olan yoksulluğa ve açlığa son vermek öncelikli hedefimizdir. 46 4.2.İstihdam İstihdam sorunu günümüzde birkaç istisna dışında zengin-fakir hemen her ülkenin ortak sorunudur. Gallup anket ve araştırma şirketinin 26 yıldır genel müdürlüğünü yapmakta olan jim clifton’ın “gelecekteki istihdam savaşı” adli provokatif kitabında şu çarpıcı istatistik yer almaktadır: 7 milyar olan dünya nüfusunun 5 milyarı 15 yaşının üzerindedir. Gallup anketlerine göre bu 5 milyar nüfusun 3 milyarı çalışmak istemektedir. Buna karşılık dünyadaki tam zamanlı işlerin toplam sayısı 1,2 milyar civarındadır. Yani işsizliği, çalışmak istediği halde iş bulamayanların çalışma yaşındaki nüfusa oranı olarak tanımlarsak, dünya nüfusunun işsizlik oranı %60’a dayanmaktadır. Gallup’a göre dünyadaki işsizlik %60’a yakın olduğu halde ülkelerin resmi işsizlik rakamları çok daha düşük seviyelerdedir (birçoğu %5 ile %20 arasındadır). Resmi rakamların gerçek işsizlikten düşük görünmesinin sebebi, oldukça büyük olan şu grupların işsiz sayılmamasıdır: yılgın umutsuzlar (iş bulmaktan ümidini kesip iş bulma kanallarını kullanmayanlar), çiftçi ya da esnaf olan ailesine yardım eden ücretsiz (ve sigortasız) işçiler, eksik (kısmı zamanlı) veya yetersiz (eğitim ve deneyim seviyesinin altında) istihdam edilenler. Tüm bu grupların işsiz sayılması halinde bir ülkenin resmi işsizlik oranı raporlananın 3 hatta 4 misline çıkabilir. Ülkedeki istihdam sorununu tam olarak yansıtmaktan uzak olan makyajlı resmi işsizlik rakamının yararı sadece trendi göstermesi ve uluslararası kıyaslarda kullanılabilmesidir. Temmuz 2014 rakamlarına göre ülkemizde tarım dışı işsizlik oranı %12’yi aşmıştır. Öte yandan ülkemizde istihdamın 15-64 yaş gurubundaki toplam nüfusa oranı %49.5’dur. Yani ülkemizde çalışma yaşında bulunan iki kişiden birisi çalışmamaktadır. Aynı oranın OECD ortalaması ise %65.3’dür. 4.3.Genel İstihdam BM Kalkınma Fonu'nun çalışmalarına göre bir kişiyi istihdam etmek için tarım sektöründe 45.000 dolar, sanayi sektöründe 65.000 dolar, hizmet sektöründe 50.000 dolarlık yatırıma ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak bilgi çağı sektörü olan bilişim sektöründe bir kişiye iş yaratmak için 5.000 dolarlık yatırım yeterli olmaktadır. Bu yatırımların geri dönüşlerine baktığımızda (katma değer) tarımda 6.000 dolar, sanayide 13.000 dolar, bilişimde ise 32.000 dolar katma değer yaratılmaktadır. Hindistan 2001 'de bilişim sektöründen 7,1 milyar dolar kazanırken, 2008 yılında 60 milyar dolar kazanmayı ve bilişim sektöründe 3 milyon kişiyi çalıştırmayı planlamıştır. Görüldüğü gibi bilgi ekonomisinin otomatizasyon neticesinde insanları işsiz bıraktığı doğru değildir. Kadınlarımıza verilecek kısa süreli bir eğitimle, onları " Call Center" lar da evlerinde oturarak çalıştırmak mümkündür. Bunun gibi teknolojinin getirdiği yeni işler vardır. Önemli olan bu işlere anında uyum sağlayıp gerekli eğitim altyapısını kurmaktır Amerika'da sanayi sektöründe nüfusun %25'i çalışmaktadır. Amerikalılar nasıl %4 nüfus tarımsal üretimi yapıyorsa, ·aynı sanayi üretimini yapmak için %5 nüfus yeterli demektedirler. Kalan nüfus hizmet sektöründe çalışacaktır. Toplumun yenilikçi ve dinamik olması istihdamı kolayca artırarak zenginlik yaratmaya devam etmektedir Diğer taraftan her bir milyar dolarlık ihracat artışı 15.000 kişi için yeni iş alanı demektir. Geçmişin kalıplarıyla gelecek yaratma yerine, çağın dinamiklerine göre ekonomimizi ayarlamalıyız. Yukarıdaki kaynakları gerçekleştirdiğimizde, istihdam sorun olmaktan çıkacak, aşağıdaki neticelere ulaşılacaktır. Yukarıdaki kaynakların yatırıma aktarılmasıyla birçok yeni iş alanı açılacaktır. Özel sektörün vergideki ve sigortadaki yükünü hafifleterek daha çok özel yatırım ve istihdam yaratılacaktır. Bilgi çağı sektörleri olan bilişim, ulaşım ve finans sektörleriyle daha ucuz istihdam, daha çok katma değer, daha çok ihracat neticesini doğuracak ve bu alanda da yeni istihdam alanları ortaya çıkacaktır. Türkiye teknolojik altyapısını yatırım ve yetişmiş elaman olarak tamamladığında, ülkemize iş yağacaktır. İrlanda bilişim altyapısını 90'1ı yıllarda tamamladı. ABD'nin 2500 sigorta şirketi Dublin'de büro açtılar. ABD'deki hasar bilgileri gün sonu uydu haberleşme ile İrlanda'ya bildiriliyor, o anda İrlanda'da sabah olduğundan gün boyu bunlar raporlanıyor, sabah işe gelen Amerikalı işlemleri neticelenmiş olan raporların 47 ödemelerini yapıyor. Bu yolla İrlanda'da 250.000 kişi Amerikalı sigorta şirketlerinde çalışıyor. Aynı şekilde Hindistan'da şu anda 2 milyon Hintli Amerikan Call Center hizmetlerinde çalışmaktadır. Burada yapılması gereken çağa uygun bilgi otoyollarının alt yapısını kurmaktır. Okullarımızın çağa uygun eğitim vermesi önem kazanmaktadır. Teknik okullar ve sanat okulları eğitim verip mezunlarını piyasaya göndermek yerine, piyasadaki ihtiyaçları tespit ederek eğitimlerini ona göre değiştireceklerdir. Okullarımız reel sektörle iç içe çalışarak piyasanın ihtiyacına göre eleman yetiştireceklerdir. Böylece mezun olanlar kolayca işe yerleşmiş olacaklardır. Çağımızın temel dinamiği "değişim" olduğuna göre herkes anlayışını, zihniyetini ve çalışma şeklini değiştirecek; devlet bu konuda öncülük yapacaktır. Amaç : Kadın istihdamının artırılması, çalışma yaşamında eşitliğin sağlanması ve kadın yoksulluğu ile mücadele. Kırsal kesimde yaşanan üretim daralması, aile ve iş yaşamının uyumlaştırılmaması, işe alımda ve işte yükselmede kadınlara yönelik ayrımcı uygulamalar nedeniyle kadınların iş gücüne katılımı çok düşüktür. Kadınlar Türkiye’ de % 26.6 oranında işgücüne katılmaktadır. 2009 yılı verilerine doğrultusunda kente göre ( % 22.3 ) kırsal alanda daha çok kadın iş gücüne katılıyor ( % 34.6 ) gibi görünse de kırdaki 100 kadından 84’ü tarım kesiminde ve bunların % 77 ‘ si herhangi bir ücret almaksızın ücretsiz aile işçi olarak çalışmaktadır. Çalışan kadınların yıllık kazancı erkek kazancının ancak yaklaşık % 35’ine ulaşamaktadır. Çalışmayan genç nüfus yaklaşık % 88 ‘ i kadındır. Kadınlara yeni istihdam alanları yaratmak için kapsamlı bir kadın istihdam politikası oluşturulmalıdır. Oluşturulacak politikaların uygulanması için somut zaman sınırlı hedefler belirlenmeli ve gerekli kurumsal mali kaynaklar yaratılacaktır. İş kanunu, toplumsak cinsiyet bakış açısıyla gözden geçirilecektir. Kamu ve özel sektör iş yerlerinde işe almada, meslek içi eğitim, işte yükselmeler ve ücretleme de, cinsiyet ayrımcılığını ve iş yerinde cinsel tacizi önlemeye yönelik kurumsal yapılar geliştirilecek ve uygulamaya konulacaktır. Kamu kurumlarındaki işe almada, yükseltmelerde ve yönetim kademelerinde kadınlar lehine kota uygulanacak, özel sektör için bu amaçla teşvik önlemleri alınacaktır. Kamu sektöründeki işe alma yükseltmelerde aynı niteliklere sahip kadın ve erkekler arasında kadınlara öncelik tanınması geçici bir özel önlem olarak uygulanmalı, özel sektörde de teşvik edilecektir. Eşdeğer işe eşit ücret prensibinin uygulanabilmesi için ücretlerin dayandırıldığı nesnel bir iş sınıflandırılması sistemi geliştirilecek. Kadınlara hane reisi olmadıkları varsayımıyla yapılan keyfi düşük ücret ödeme uygulamaları önlenecektir. Geçici ve yevmiyeli olarak ev hizmetlerinde ev ev eksenli işlerde çalışan kadınlar kanun kapsamına alınacaktır. Kadınların ağırlıklı olarak istihdam edildiği tarım sektörü için tarım iş yasası çıkarılacaktır. Kadınların üzerindeki çocuk , yaşlı , hasta ve engelli bakım hizmetleri sorumluluğu kaldırılmalı, bu hizmetler kamu ve özel sektör kaynaklarının seferberliği ile sağlanacaktır. Bu çerçeve de; O iş verenin emzirme odası ve kreş açma zorunluluğu kadın işçi sayısıyla değil, toplam işçi sayısıyla belirlenecektir, çocuk , yaşlı, hasta ve engelli bakımı sadece işverenin ve kadınların sorumluluğundan çıkarılıp , yerel yönetimleri de bu hizmetin sunumuyla yükümlü tutan düzenlemeler yapılacaktır. O aynı belediye sınırları içinde birden çok iş yeri bulunan işverenin işyerlerinin emzirme odası, yaşlı, hasta ve engelli bakım merkezi açma yükümlülüğü açısından tek bir işyeri gibi mütalaa edilmesi sağlanacaktır. O sanayi bölgelerinde işverenlere , çalıştırdıkları toplam işçi sayısından bağımsız olarak ortak emzirme odası, kreş ve yaşlı , hasta ve engelli bakım merkezi açma yükümlülüğü getirilecektir. O 4857 sayılı iş kanunu, yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150 ‘ den çok kadın işçi çalıştırılan iş yerlerinde, 0-9 yaşındaki çocukların bırakılması ve bakılması , emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için 48 işveren tarafında, çalışma yerlerinde ayrı ve iş yerine yakın bir kreş açma yükümlülüğü getirmiştir. Çalışma yerlerinden ayrı açılacak bu kreşleri denetleme yükümlülüğü yasaya eklenmeli, bu denetleme belediyeler ve bağımsız sivil toplum kuruluşlarınca yerine getirilecektir. Çocuk bakma sorumluluğunu erkeklerinde eşit şekilde üstlenmesi için zihniyet değişikliğine yönelik gerekli çalışmalar yapılacak. Bu amaçla ebeveyn izni düzenlenmesi bir an evvel yasalaştırılacaktır. Kadınların iş kurmak için gereksinim duydukları kredileri uygun koşullarla almalarını sağlayacak düzenlemeler yapılacak. Kadın girişimcilere danışmanlık veren hizmet birimleri kurulacaktır. Dünyada ve Türkiye’de yoksullukla mücadelede uygulanan doğrudan nakit transferi, dünya bankası fonları bittikten sonra da devam etmeli ve kapsamı genişletilecektir. Yoksulluğun yoğun olduğu yerlerde uygulama, hane bazlı değil, mahalle bazlı hale getirilecektir. Yoksullukla savaşmak için gerçekleştiren tüm projeler için İŞ-KUR, srap gibi mahallelerde bilgilendirme yapılmalı kadınları bu projeler için cesaretlendirilecek ve desteklenecek kurumlar oluşturulacaktır. Kadınlara iş garantili meslek edindirme eğitimi verilmelidir Sosyal hizmetler alanı genişletilecek, toplum merkezleri ve kadınların bir araya gelebilecekleri mekanlar çoğaltılacak ve buralarda kadınların istihdam edilmesi sağlanarak kadın istihdamı arttırılacaktır. İş yerlerinde kadınlara yönelik sözlü ve fiziksel tacizin engellemesi için prosedür hazırlanması ve uygulanması takip edilecektir. 5.KÜRESEL ISINMA Küresel ısınmaya karşı mücadelede devlet ve yerel yönetimlerin sorumlulukları ve yükümlülükleri belirlenerek, ulusal strateji politikaları çerçevesinde yerine getirilmesi sağlanacaktır. Küresel ısınmayla mücadele için ulaştırmada, deniz ve demiryollarıyla, toplu taşımacılığın kullanımına ağırlık verilecektir. Başta Afşin-Elbistan olmak üzere diğer düşük tonörlü linyitleri kullanan termik santrallerde yakma teknolojileri iyileştirilecek; tüm termik santrallerde az karbon ve yüksek verim içeren teknolojilerin uygulanması öngörülecek ve baca gazlarının arıtılması için bütün termik santrallere en kısa zamanda filtre takılacaktır. Sanayide iklim dostu teknolojilerin kullanılması, hidrolik, güneş, dalga ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir enerjilerin kullanımının arttırılması sağlanacaktır. Meteoroloji örgütü, kurumsal yapı, bilimsel kadrolar, araştırma imkânları açısından geliştirip desteklenecek; Türkiye’deki 343 sera gazlarının gerçek değerlerinin tespitinin yapılması ve bu değerlerin sürekli denetimi sağlanacaktır. -Denizlerimiz Ve Tatlı Sularımızın Kirlenmesine Karşı Etkin Mücadele Yürütülecektir 2005 Barselona deklarasyonu desteklenecektir: bölge ülkelerinin Akdeniz’de 2020’ye kadar çevre kirliliğini büyük ölçüde azaltmak üzere yayınladığı Barselona deklarasyonu ve bu kapsamda ufuk 2020 programının Akdeniz ülkeleri tarafından başlatılması desteklenecektir. Marmara Denizi’nin ve boğazların kirlenmesi özel bir proje kapsamında kontrol altına alınacak, etkin denetim sağlanacaktır. Akdeniz ve Karadeniz’in kirlenmeye karşı korunması Uluslararası Sözleşmeleri’ nin uygulanması özenle sürdürülecek, Karadeniz’i yoğun bir şekilde kirletmekte olan Tuna Nehri’nin geçtiği ülkelerle yakın ilişkiler kurularak kirlenme sürecine yönelik önlem almaları yakından izlenecektir. Tüm kıyılarımızda kirliliğin ortadan kaldırılması, biyo- çeşitliliğin korunması, sürdürülebilir balıkçılığa yönelik çalışmanın yapılması, toksik atıkların taşınması konularında ülke düzeyinde gerekli önlemler alınacaktır. Bu konularda, gerek Akdeniz gerekse Karadeniz havzalarında bulunan tüm ülkeleri bağlayıcı uluslararası bir düzenleme için AB’nin ve Avrupa Konseyi’nin çalışmalarına destek verilecektir. Deniz ve göl kıyılarının herkesin ortak kullanımı için korunması, bu alanlarda yapılanmanın ortak kullanımı engellememesi, kentlerin yeşil kuşaklarla donatılması sağlanarak kişi başına düşen yeşil alan miktarı asgari 5 metrekare olarak hedef alınacaktır. Denizlerin kirlenmesinin yüzde 95 civarında karasal kökenli olduğu bilinciyle, yerleşim ve sanayi bölgelerinin arıtma tesisleri ve derin deniz deşarjları ile ilgili olarak, altyapı tesislerinin kurulması, işletmeye alınması ve gerekli denetimlerin yapılması sağlanacaktır. İnsan sağlığına zarar verecek düzeyde manyetik alan yaratan tesislerin yerleşme bölgelerinde kurulması engellenecektir. 49 6. SOSYAL POLİTİKALAR Bilgi çağında sosyal politikalar büyük değişikliğe uğramış, yeni anlam kazanmaya başlamıştır. Çağımızda teknoloji insan beyni olduğu için, insanın mutluluğu çağın temel simgesi haline gelmiştir. Kalkınan gelişen ülkeler, sosyal politikalara da kaynak ayıran ülkelerdir. Sürdürülebilir kalkınma bir anlamda sosyal politikaların etkinliğiyle ilgilidir. Küreselleşme değişim rüzgarları estirmektedir. Bu değişim ekonomide fakirleri daha da fakir hale getirmektedir. Bu nedenle devlet alacağı sosyal politika tedbirleriyle, fakir tabakaları topluma ve ekonomiye kazandırmalıdır. Aksi durumda, suç potansiyeli artar, sosyal iyileştirmeye harcanmayan paralar; polise, mahkemeye ve hapishanelere harcanır. Birçok masum vatandaşımızın da canı yanar. Kalkınmış ülkelerin gelişmişlik düzeyi ölçümlerinde gelir dağılımı en önemli faktördür. Ülke çapında kazanılan milli geliri vatandaşlarına belirli bir adalet ölçeğine göre dağıtamayan devletler, dünya gelişmişlik sıralamasında arkalarda yer almaktadırlar. Günümüzde gelir dağılımının adil olması "Sosyal Adalet Devleti" nin ortaya çıkmasına neden olmuştur Çağımızda sosyal politikalar tek başına bir anlam ifade etmezler. Demokrasi, ekonomi gibi disiplinlerden sosyal politikaları ayırmak olası değildir. Demokrasinin gelişmediği, ekonomik kalkınmanın başarılamadığı bir ülkede sosyal politikalar da gelişemez. Bangladeş, Lezota, Vietnam gibi geri kalmış ülkelerde sosyal politikalardan bahsedilemez. Bahis konusu edilse bile başarılı ve etkili bir uygulama yapılamaz. Geniş anlamda bakıldığında, ülkemizde demokrasinin gelişmesi, ekonominin iyileşmesi için yapılanlar, sosyal politikaların uygulama zeminini oluştururlar. Programımızda kaynak bulma ve istihdam proje bazında geliştirilmiştir. Kalkınma hızı en yüksek seviyede tutulmuştur. Bunun anlamı; daha çok kalkınma, daha çok kaynak, daha çok sosyal harcama demektir. Sosyal politikaların gereğinden az sunulması, sanayi sermayesinin verimliliğini azaltarak, üretim ve karın teknik açıdan uygun miktarın altına düşmesine neden olur. Verimli ekonomiler etkin bir sosyal güvenlik politikası uygulayarak hedeflerine ulaşırlar. Çağımızda teknolojinin insan beyni olduğu bir ekonomide başarı; insanların verimliliğini artırmakla olasıdır. Bu ise geleceğe güvenle bakan sosyal güvenlik politikalarıyla mümkündür. Kazanmadan dağıtımı esas alan sosyal politikalar, kağıt üzerinde kalarak, iflasa mahkumdur. 1982 anayasasında birçok madde ile devlete sosyal hakları sağlama görevi verilmesine rağmen, uygulamada netice alınamamıştır. Mevcut sosyal politika uygulamalarımız ab ülkelerinin çok gerilerinde kalmıştır. Programımıza göre 2023 baz alındığında, kalkınmış bir Türkiye'de 400 milyar doların üzerinde bir sosyal harcama gücüne sahip olacağız demektir. Programımız 2023 yılında 2,2 trilyon dolarlık bir milli geliri esas almıştır. Bugün 400 milyar dolar olan milli gelirimizden sosyal harcamalara ayrılan pay % 1 o' dur. Ab ortalaması %25 civarındadır. Bir yandan milli gelirimizi artırırken, diğer yandan sosyal harcamalardaki oranı iki katına (%20) çıkaracağız. Bu durumda bu gün 40 milyar dolar olan sosyal harcamayı, 2023'de 440 milyar dolara çıkaracağız. O zaman mutlu insanlardan oluşan, refah devletinden, sosyal adalet devletinden bahsetmeye hak kazanırız. Programımızın özü sosyal, yani insanın mutluluğu üzerine kuruludur. -Her vatandaş çalışma hakkına sahip olacak İnsanların onurunu korumanın başta gelen şartı onu iş sahibi yapmaktır. İşsizliğin hakim olduğu bir ülkede çalışma hürriyeti anlamsızdır. İktidarımız yeni yetişen nüfusa hızla iş sahası açacak, istihdam için her türlü tedbiri alacaktır. Bu konuda yapılacaklar proje halinde vatandaşın bilgisine sunulacaktır. İstihdam yaratmak için her türlü kaynak birikimini sağlayarak yatırımları artıracağız. İnsanımızı iş sahibi yapmak en önemli sosyal güvenlik politikamızdır. Öncelikle üniversite mezunları özel sektörde işe yerleştirilecek. Kobi'ler çalıştırdıkları işçi sayısına göre alacakları üniversite mezunları için devletten çeşitli teşvikler alacaklar. Vergide %20'1ere varan bir indirim sağlanacaktır. SSK primlerinde ve vergide de devlet ödenmesi gereken oranın %80'ine kadarını ödeyecektir. Yıllık bir milyar YTL'ye varan bir sübvansiyonla 120.000 üniversite mezunu gencimiz işe yerleştirilecektir. 50 Genel istihdamda da, yatırıma yönelik bütçe tasarrufları ve diğer kaynaklar süratle yatırıma yönlendirilerek, yeni iş sahalarının açılması sağlanacaktır. Devlet iş bulmakla yükümlü olmanın yanında, işin gerektirdiği meslek ve beceriyi de insanına sağlamakla yükümlü olacaktır. İş konusu iktidarımızın en öncelikli konusu olacaktır. Devletin bütün imkanları bu konuya seferber edilecektir. -Eğitim ve meslek edindirme hakkı Değişen dünyada meslekler hızla farklılaşmaktadır. Bir tarafta vasıfsız işsizler, diğer yanda vasıflı işçi arayan sanayi dalları. İşte devlet burada aktif olarak meslek kurslarını harekete geçirmelidir. Vasıfsız işçiler süratle kısa dönemli meslek kurslarına katılarak bir meslek sahibi yapılacaklardır. Özel sektör kendisi için gerekli olan iş gücünü yetiştirmek için eğitim yeri açtığında, devlet öğretmen ve eğitim araç gereç masraflarını karşılayacaktır. Kurs sonu iş garantisi olan bu faaliyetlerden vergi alınmayacaktır. Bu tür kurslarla insanımız işe kavuşurken özel sektör de faaliyetleri için gerekli olan işgücünü elde etmiş olacaktır. Bu tür kurslarda devletimiz kesenin ağzını sonuna kadar açacaktır. Yerel yönetimler, Kobi'lerle ve piyasa ile uyumlu olarak meslek kursları açacaklardır. Bu kursların özelliği piyasada özel sektörün ihtiyaç duyup sağlayamadığı mesleklere yönelik olmasıdır. Örneğin, lojistik sektörü hızla gelişmekte olup 50.000 civarında eleman açığı bulunmaktadır. Aynı şekilde "Call Center" işlemleri için bayanlara telefon başında iş olanakları için kurslar açılacaktır. Bu konular yerel yönetimler tarafından ele alınarak, kurs bittiğinde işi hazır meslek kursları açılacak ve hızlı istihdam yaratılacaktır. -Sosyal yardımlar Sosyal adaletle ilgili her türlü faaliyet, sosyal politikamızın temeli olacaktır. Öncelikle kaynaklarımız sosyal adaletin gerçekleşmesi için kullanılacaktır. Sosyal adaletle ilgili eylemler bir yerde insanımıza balık tutmayı öğretmektir. İnsan onuruna uygun olan, insanları bir meslek sahibi yaparak bir işte çalışmasını sağlamaktır. Bu politikalar başarıyla uygulandıktan sonra, dışarıda kalan gruplara sosyal yardım yapmak gereği ortaya çıkacaktır. Yapılacak bu sosyal yardımlar: -Sosyal dışlanmışlara sahip çıkılacak Toplumumuzun potansiyel olarak suça en yatkın kısmı sosyal dışlanmışlardır. Bunlar suç işlemiş, hapishanede yatıp çıkmış kişiler ve kimsesiz sokak çocuklarıdır. Partimiz suç işlemeye yatkın bu kişileri koruma altına alacak, bu konuda her türlü katkıyı yapacaktır Hapishanede bir kişinin devlete masrafı 800 TL/aydır. Devlete bu kadar yüksek paraya mal olan mahkumlar tahliye olduğunda sokağa salıverilmekte ve bunlara hiçbir destekte bulunulmamaktadır. Yıllarca hapis yatarak toplumla irtibatı kaybetmiş bu kişiler yapacak iş bulamamakta, sosyal dışlanmışlığa uğramakta, suç işleyerek tekrar hapishaneye dönmektedir. Bu esnada birçok vatandaşımız da mağdur olmaktadır. Partimiz bu konuyu değerlendirerek, 5 yıl hapis yatıp tahliye olanlara 6 ay asgari ücretten maaş, 1 o yıl yatanlara bir yıl, 15 yıl yatanlara 1,5 yıl asgari ücretten maaş ödenecektir. Böylece bu kişilerin suç işleyip hapishaneye dönmesi önlenecek, sosyal hayata intibakı sağlanacaktır. 7.KİMSESİZ ÇOCUKLARIN SAHİPLENMESİ Sokak çocukları toplumumuzun en büyük sorunudur. Kimsesiz çocuklar potansiyel suç makinesidirler. Ayda 800 TL hapishane masrafı ile bu çocukları ömür boyu cezalandırmak yerine, daha az para ile bunlara sahip çıkılabilir. Barınma yurtları sağlayarak, öncelikle barınmaları daha sonra da çeşitli kurslarla meslek edinmeleri sağlanacaktır. Topluma kazandırılmış bu fertler ekonomide katma değer yaratır hale getirilerek, toplumsal barış kurulmuş olacaktır. Kimsesiz çocuklar ile ilgili olarak barınma yurtları, meslek edindirme kursları açılarak bu kişilere kol kanat gerilecektir. Kurslara giden kimsesiz çocuklara ücret verilerek bir meslek kazanmaları için teşvik verilecektir. Bu çocuklara yapılacak yardımlar ile suç işlemeleri önlenerek bunların hapishaneye girmemeleri sağlanacaktır. Böylece bu çocuklar hayata kazandırılacaktır. 51 8. FAKİR AİLELERE EĞİTİM YARDIMI Eğitim sosyal politikaların vazgeçilemez önceliğine sahiptir. Başta kız çocuklarımız olmak üzere, her kademedeki eğitim için fakir ailelere ayni ve nakdi eğitim yardımı yapılarak, onların okula devamları sağlanacaktır. Bunun yanında yoksulluk yardımı, çocuklu ailelere destek, işsizlik ödeneği ciddi olarak ele alınacaktır. 9.YAŞLILARA YAPILACAK NAKDİ YARDIMLAR 65 yaşını doldurmuş her yaşlı vatandaşımız devletin koruması altına alınacaktır. Gelir durumu olmayan vatandaşlarımıza, acil ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda bir maaş bağlanacaktır. Uzun vadede sosyal güvenlik kurumları bütün halkımızı kapsayacak sosyal sigortanın asgari ücretini alacak şekilde yapılandırılacaktır. E.DEVLETTE YENİDEN YAPILANDIRMA VE KAMU YÖNETİMİ 1.KAMU YÖNETİMİ 1.1.Temel Amaç İlk Parti, demokratik hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde hakkaniyeti, verimliliği ve yeni gelişmeleri birlikte gözeten bir yönetim yapısının ve işleyişinin oluşturulmasını, yönetimde ihtiyaçlara göre esnek ve hızlı bir yapı ile kaliteli hizmet sunumu anlayışının ve buna ilişkin etkin yöntemlerin yerleştirilmesini kamu yönetiminin temel amacı olarak değerlendirmektedir. Kamu yönetiminin; bütün kurum ve kurallarıyla milletin ortak taleplerini yerine getirmeye ve vatandaş memnuniyetini tesis etmeye yönelik olarak açıklık, katılımcılık ve hesap verebilirlik anlayışıyla yapılandırılması esastır. Kamu yönetiminde, yönetim ilke ve uygulamaları ile teşkilatlanma, insan kaynakları, personel sistemleri ve halkla ilişkileri içine alan performans esaslı bir yönetim kültürü oluşturulmasını gerekli görmekteyiz. Kamu sektörünün doğrudan hizmet sunumundaki rolü azaltılarak düzenleme ve denetleme görevini daha iyi şekilde yürütmesinin sağlanması, politikaların etkin olup olmadığının değerlendirilerek alternatif politikalar üretilmesi suretiyle idarenin geliştirilmesi, vatandaşın; kendisi ile ilgili karar süreçlerine iştiraki, hizmetin nasıl yürüdüğü, sorumluları ve kalitesi konusunda bilgi edinme hakkının etkin kullanımının temin edilmesini yönetim anlayışımızın gereği olarak görmekteyiz. Kamu yönetiminde politika belirleme kapasitesinin geliştirilmesi ve kamu politikalarının birbiriyle uyumunun sağlanması esas olacaktır. Kurumların, kendi kendisini sürekli ve sistemli bir şekilde geliştirebilecek dinamik bir yapı ve işleyişe kavuşturulması, personel rejiminin liyakatı esas alan ve performansı değerlendiren bir çerçevede ele alınması, ücret adaletini sağlayarak görev, yetki ve sorumluluklarla birlikte başarının ödüllendirilmesi, “eşit değerde işe eşit ücreti” sağlayacak adil bir ücret rejiminin tesis edilmesi, ülkenin her yerinde hizmet ihtiyacı ile mütenasip nicelik ve nitelikte personel istihdamının sağlanmasını gerekli görmekteyiz. Çalışanların uluslararası normlara uygun şekilde sendikal haklara sahip olmasını savunmaktayız. Makamların nüfuz ve güç yeri olmaktan çıkarılarak hizmet yeri olmalarının sağlanması, yolsuzluk ve adam kayırmanın önlenmesi, kamu görevlilerinin yaptıklarının yanında ihmallerinden de sorumlu tutulmalarının temini esas olacaktır. Bazı kamu hizmetlerinin; erişimini kolaylaştırmak, kalitesini ve etkinliğini artırmak suretiyle yerel düzeyde vatandaşa arzını sağlayacak bir anlayışla sunumu esas olacaktır. Bu amaçla yerel yönetimlerin hizmet kapasitesi artırılacaktır. Kamu yönetiminde ve yargıda açıklık politikası ile vatandaşların birey olmanın sorumluluğunu taşıyacağı sivil oluşumların kamu hizmetlerinin denetimine iştirakini öngörmekteyiz. 52 1.2.Yerel Yönetim Kent sorunlarının çözümünde yerel yönetimlere makul ölçülerde yeni yetkiler verecek, yurttaşların yerel yönetimin kararları üzerinde daha fazla söz sahibi olmasını sağlayacaktır. Yerel yönetimleri, yerel iktidar odakları olarak değil, yerel demokrasi odakları olarak görür. Yerel demokrasiyi, ulusal düzeydeki demokrasiye rakip olarak değil, onun tamamlayıcısı olarak benimser. İlk Parti’nin yerel yönetim vizyonunun odağında insan merkezli bir kentsel ve toplumsal kalkınma anlayışı vardır. Yeni yerel yönetim düzeni; laik cumhuriyetin, ülke bütünlüğünün, çoğulcu demokrasinin, örgütlü toplumun, bireyin gelişmesinin, insan haklarının, bireysel kültürel haklara ve kültürel mirasa duyarlılığın, korunmaya muhtaçların, çevrenin ve tüketicinin korunmasının da güvencesini oluşturacaktır. Yerel yönetimlerin bu ilkeler çerçevesinde faaliyet gösterip göstermedikleri merkezi yönetim tarafından etkin biçimde denetlenecektir. Yerellik kavramı çağdaş boyutta yeniden tanımlanacak, yerel nitelikli hizmetlerin yetki ve sorumluluğu, üniter devletin gerekleri dikkate alınarak, ihtiyaç duyulan yerlerde kaynak ve araçlar da sağlanarak merkezi yönetim tarafından yerel yönetimlere devredilecektir. Bu düzenleme ile yerel konulardaki yetki ve sorumluğun büyük ölçüde yöre insanına bırakılması sağlanmış olacaktır. 1.3.Yerel Yönetim Reformu Demokratikleşmeyi, modernleşmeyi, çağı paylaşmayı, insan onuruna saygıyı, eşitliği temel alan çağdaş bir yerel yönetim reformu yapılacaktır. Yerel yönetim reformuyla getirilecek yönetim anlayışı, laik cumhuriyetin, ülke bütünlüğünün, çoğulcu demokrasinin, örgütlü toplumun, bireyin gelişmesinin, fırsat eşitliğinin, insan haklarının güvence altına alınmasını sağlayacaktır. 1.4.Çağdaş Kamu Yönetimi Reformu Türkiye’nin gereksinimlerine uygun bir kamu yönetimi reformu gerçekleştirilecektir. Bu reform çerçevesinde çağdaş, demokratik ülkelerdeki reform çalışmaları dikkate alınarak yapısal değişikliklere gidilecek, vatandaşların hayatını güçleştiren, yatırımları geciktirip engelleyen gereksiz formaliteler kaldırılacaktır. Bu çalışmaları yönlendirmek için bir devlet reformu bakanlığı kurulacaktır. Kamu yönetiminde, özellikle iletişim alanında küreselleşmenin sağladığı bazı teknolojik olanaklardan yararlanılacak ancak, küreselleşme adına çok sayıda yerel iktidar odağı oluşturmayı dayatan, merkezi devlete rakip olarak cemaat, tarikat ve çok uluslu şirketler eksenini geliştirmeye yönelik idari federalizm benzeri yapılanmayı öngörerek cumhuriyetimizin temel niteliklerini ve özellikle üniter yapıyı tehdit eden her türlü idari düzenleme girişimleri gündemden çıkartılacaktır. İlk Parti, yönetim yapısını, kamu hizmetlerini hızlı, ekonomik, verimli, etkin, rasyonel, ve vatandaş odaklı olarak yeniden yapılandıracaktır. Mümkün olan alanlarda, çağdaş ülkelerde olduğu gibi yıllık üretim ve verimlilik artışı hedefleri saptanacak ve ilgili kuruluşların bu hedeflere ulaşması teşvik edilecek, başarılı olanlar ödüllendirilecektir. Kamu yönetiminin, çağdaş gelişmelerin ışığında kendisini sürekli yenileyip geliştiren bir yapıya kavuşturulması sağlanacaktır. Bu kapsamda, bölgesel kalkınma ve yerleşim sorunları, bilişim ve bilgi toplumu, Avrupa ile ilişkiler, Kobi, göçmen sorunları gibi yeni sorun ve sorumluluk alanlarında ve çalışma ve sosyal güvenlik alanlarına yönelik bakanlık düzeyinde yeni yapılanmalar gerçekleştirilecektir. -Merkezi ve yerel idareler arasındaki görev ve kaynak paylaşımı yeniden düzenlenecektir: Ülkemizde pek çok konuda hem merkezi yönetime hem de yerel yönetime görevler verildiği görülmekte, ancak bunların sınırları net olarak çizilememektedir. Bu nedenle görev paylaşımında aşağıdaki ilkelere uyulacaktır: görev paylaşımı objektif, önceden belirlenmiş belli ölçütlere dayanacak, açık ve anlaşılır olacak ve yerel yönetimlere verilen görevlerin tanımı yanlış anlaşılmaya meydan vermeyecek biçimde net olarak belirlenecektir. Yerel yönetimlere görev ve sorumluluk verilirken nüfus büyüklükleri de dikkate alınacaktır. 53 Yerel yönetimlerin kendi içlerinde görev dağılımında görevlerini etkili biçimde sunabilecek yeterli teknik ve idari kapasiteye sahip olup olmadıkları da dikkate alınacaktır. -Şeffaf, Adil, Rasyonel Kamu İhale Reformu: Kamu ihale sistemi, kamu yararını gözeten, eşitlik, adalet ve saydamlık ilkelerini temel alan, işi en makul fiyatla, süresi içinde, en iyi yapacak olana yaptırma anlayışı ile, çağdaş normlar ve fenni kurallar çerçevesinde yeniden oluşturulacaktır. Bu anlayışla, kamu ihale kanunu açıklık, şefaflık ve rekabeti sağlayacak şekilde yeniden ele alınacaktır. Müteahhitlik ve müşavirlik hizmetleri sunan kuruluşların, bu alandaki ülkemiz uygulamaları ötesinde uluslararası düzeyde belirlenmiş ilke ve standartlarda oluşmaları ve hizmet sunmaları esas alınacaktır. Kamu İhale Kurumu’nun bağımsız yapısı gözetilecek, çalışmalarına etkinlik kazandırılacaktır. Kamu ihale sürecine, dışarıdan, devlet yönetiminin diğer kademelerinden veya siyasi kesimlerinden her türlü müdahalenin kesinlikle önü alınacaktır. Devlet yapısının, kamu idaresinin ve toplum düzenimizin karşı karşıya kalabileceği riskler değerlendirilerek, kamu yararını göz önünde tutan yurttaş odaklı ve etkili bir risk ve kriz yönetimi mekanizması kurulacaktır. Kamu idaresinin fiziki ve teknik alt yapısı, bilgi ve bilişim çağı ile küreselleşmenin, çağdaş yönetim anlayışının getirdiği olanaklar ile güçlendirilecektir. E- devlet yapılanması tüm hizmet alanlarında etkin ve çağdaş çerçevede yaşama geçirilecek, devlet yurttaş ilişkileri sadeleştirilecek ve yaşam kolaylaştırılacaktır. Kamu görevlilerinin verimliliği ve etkinliği artırılacak personelin hizmet içi eğitimi ile niteliğinin artırılması sağlanacaktır. Çağdaş yönetim tekniklerini esas alan bir personel reformu gerçekleştirilecektir. Yönetimin her kademesinde, dürüst yönetim ilkeleri egemen kılınacak, Kamu Etik Kurulu’na işlerlik kazandırılacak, yürütme erkinin hiçbir şekilde özel çıkarlar için kullanılmasına izin verilmeyecek, bu konu ile ilgili gerekli yasal düzenlemeler gerçekleştirilecektir. Yerel yönetimlerin görev yetki ve sorumlulukları yeniden tanımlanacaktır. Kamu yönetiminde merkezi idare ve yerel yönetimler arasında hizmet bütünlüğü gözetilerek, merkezi ve yerel idarelerle bunlar arasındaki ilişkiler yeniden tanımlanacaktır. Merkezi idare tarafından üstlenilmiş olan görevlerden uygun görülenler, yerel yönetimlere devredilecektir. Hizmet bölüşümü, üniter devlet ilkesini, devletin bütünlüğünü ve hizmet-kaynak dengesini gözeten bir bütünlük içinde gerçekleştirilecektir. Merkezi yönetimin yerel yönetimleri denetlemesi çağdaş ölçüler içinde yeniden düzenlenecektir. Kamu yönetiminde yardım yapılan muhtaç vatandaş kavramı yerine, yasalarla hakları korunan hak sahibi vatandaş kavramı temel alınacaktır. Beyan usulü getirilecek; bu çerçevede vatandaşına güvenen bir devlet anlayışı egemen kılınacaktır. Devletle ilişkilerinde, vatandaşa kuşkuyla yaklaşılmayacak, aksi kanıtlanmadıkça vatandaşların beyanı ilke olarak doğru kabul edilecektir. Özellikle kuralları, şartları ve nasıl yapılacağı belirlenmiş olan her türlü ruhsat ve izin konularında vatandaşın beyanı esas alınacak; gerçek dışı beyanda bulunanlar için ağır koşullar içeren kurallar konulacaktır -Katılımcı, çoğulcu, etkin, demokratik, hesap veren, şeffaf, bilgi edinme hakkına saygılı, çağdaş yerel yönetimler Önce insan odaklı hizmet anlayışı insan haklarına birinci öncelik verilecek; hizmete erişme hakları fırsat eşitliği ilkesi çerçevesinde sağlanacak, hiçbir koşulda hukukun üstünlüğü ilkesinden ödün verilmeyecek; farklı sosyal kökenlerden ve bölgelerden gelen insanların birlikte yaşamasını sağlamak ve sosyal yaşamlarını iyileştirmek temel görevi olacaktır. -Kapsamlı çağdaş hizmete odaklanmış yerel yönetimler Yüksek okul ve üniversite öğrencilerine, huzurlu, çağdaş yurt ve barınma olanakları sunulmasını, bedelsiz rehabilitasyon ve koruyucu sağlık hizmetleri sağlanmasını, desteğe muhtaç engellileri, kimsesiz çocukları ve bakıma muhtaç yaşlıları sahiplenen koruyucu sosyal hizmetlerin ve sosyal yardımların verilmesini, kadınların toplumsal ve ekonomik yaşama katılımlarını sağlayıcı, statülerini artırıcı ve kadın erkek eşitliğini güçlendirici 54 projelerin gerçekleştirilmesini, tarihi ve kültürel mirasa sahip çıkılarak korunmasını, müzelerin geliştirilmesini, halkın kullanımına açık kütüphanelerin yaygınlaştırılmasını, turizmin kamu sorumluluğu altındaki alt yapısının ihtiyaca cevap verecek çerçevede oluşturulmasını ve bu sektöre yönelik hizmetlerin daha etkin hale getirilmesini, kültürel etkinlikler, herkese spor yapma ve dinlenme alanı olanaklarının sağlanmasını, tüketici haklarına, kentli olma hakkına, çevre hakkına, gıda sağlığına duyarlılık gösterilmesini, güvenli trafik altyapısı ve huzurlu ulaşım olanakları, toplu taşıma hizmetleri ile engellilere ve yayalara öncelik anlayışı ile kentte huzurlu ve kaliteli yaşam ortamının yaratılmasını, öncelikli görevler olarak değerlendirerek; bu amaçla kadınlara beceri kazandıracak semt evlerini, kadın sığınma evlerini, bakıma muhtaçlar ve yaşlılar evlerini, gençlik ve kültür merkezlerini, halk sağlığı merkezlerini, açık ve kapalı spor sahalarını yaşama geçireceklerdir. 1.5.Plana, Çevreye, Yeşile Ve İnsana Saygılı Yerel Yönetimler Metropoller üst ölçekli planlama kararları ile yeniden belirlenecek Metropoller, bölgesel bütüncül planlama çerçevesinde, en üst düzeyde yönetici ve yönlendirici merkez olarak yeni bir yapılanmaya ve yeni bir yönetim anlayışına kavuşturulacaktır. Metropol alanların yönetim sınırları, mekansal yayılım, coğrafi sınırlar, ekonomik ilişki düzeyleri de dikkate alınarak, üst ölçekli plan kararlarına dayalı biçimde belirlenecektir. Plan hiyerarşisi dikkate alınarak alt ölçekli planların üst ölçekli planlara uygun olması sağlanacaktır. -Hedef gelecekte tüm coğrafyanın belediyelere dönüşmesidir Yerel yönetimlerin zaman içinde ülkenin tüm coğrafyasını kapsaması, mümkün olduğu ölçüde bütün Türkiye’nin belediyelere dönüşmesi hedef alınacaktır. Bir yöredeki köyler, gerektiğinde birleştirilerek, kırsal belediyelere dönüştürülecektir. Ayrıca, tek tip belediye modelinden vazgeçilerek, görevleri ve gelirleri bakımından kırsal alan özelliklerini gözeten yeni bir belediye modeli oluşturulacaktır. Turizm yörelerindeki belediyeler ile nüfusları mevsimsel olarak önemli farklılıklar taşıyan belediyeler için de özel düzenlemeler getirilecektir. Böylece kendilerine verilen çok sayıda görev altında güçlük çeken belediyeler yerine, daha güçlü yapılar oluşturulacak ve kırsal alandaki yönetim ve hizmet boşluğu ortadan kaldırılacaktır. -Büyükşehir belediyelerinde mesafe ölçütüne dayalı kent yönetimi karmaşasına son verilecek Bu anlayışla, 5447 sayılı kanun ile kapatılan belediyeler, yerleşim konumu ve çekim odağı olma potansiyelleri de dikkate alınarak tekrar açılacaktır. -Kamu kaynaklarının etkin kullanımı sağlanacak Demokratik katılımcı hizmet için semt konseyleri, demokratik katılımlı yönetim için başvuru büroları ile valilik / kaymakamlık koordinasyon merkezleri kurulacak, halk ile belediyeler arasında sürekli iletişim ve etkileşim sistemi kanalları oluşturulacak; belediyeler hemşehrilerini faaliyet programları, bütçe ve imar planı uygulamaları hakkında çağdaş iletişim araçları ile düzenli olarak bilgilendireceklerdir. -Yerel yönetimlere yeterince kaynak sağlanacak: Yerel yönetimlerin bu hizmetleri yerine getirmelerini sağlayacak kaynak, ihtiyaçlar gereğince karşılanacaktır. Kaynak kullanımında verimlilik ilkesi çerçevesinde yerel yönetim şirketleri ve ekonomik girişimleri etkin bir denetime tabi tutularak, faaliyet alanları yeniden belirlenecektir. -Belediye şirketleri yeniden ele alınacaktır Belediye şirketleri kolay, keyfi , kuralsız ve denetimsiz para harcayan bir yapı olmaktan çıkarılarak; belediyelere verilen her türlü görevi şirketler aracılığı ile yapma yolu kapatılacak ve zorunlu hallerin dışında yenilerinin kurulması önlenecektir. 55 Kentlerde oluşan değer artışları, saydam bir çalışma ile oluşturulacak kaynağa dönüştürülerek Kentleşme Fonu’na aktarılacaktır. Çeşitli imar uygulamaları ile oluşan bu rant kentte yaşayanların hizmetine sunulmak üzere kullanılacaktır. -Kent uzlaşma kurulları oluşturulacak Belediyeler; yöre, bölge ve ülke düzeyinde kendi aralarında oluşturacakları birliklerle, hem dayanışma ve yardımlaşma, hem de ortak gereksinimlerini ve ortak sorunlarını çözebilme olanaklarına kavuşturulacaklardır. Yerel yönetim ile hemşehriler arasındaki ihtilaflar yargıya intikalden önce, saydam yapılarda işlev görecek kent uzlaşma kurullarında çözüme kavuşturulacaktır. Belediye başkanlarının yapamayacakları işler hakkında düzenleme yapılacaktır: seçilen belediye başkanları ve birinci derecede yakınlarının belediyeden iş alması, belediye başkanlarının yapı-denetim şirketlerine üye olması önlenecektir. Belediye meclisleri, halk adına karar alıp politika üreten, denetim görevi yapan ve halkın eğilimleriyle isteklerini yansıtan bir kurum olarak değerlendirilecektir. Meslek odalarının, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin, her düzeydeki eğitim kurumlarının ve toplumsal amaçlı kuruluşların temsilcilerinden oluşan belediye danışma meclisleri ve kent meclisleri de etkinliğe kavuşturulacaktır. Kent meclislerinde alınan kararların belediye meclislerinde gündeme alınması sağlanacaktır. Belediye meclislerinde muhtarların, meslek odalarının, sendikaların, çevre örgütlerinin, sivil toplum temsilcilerinin ve alınacak kararlardan etkilenecek tarafların ilgili müzakere süreçlerine katılımları sağlanacaktır. Güvenlik ve yargı mensupları hariç, kamu çalışanlarına, kendi görevleri yanında, belediye veya il genel meclislerine seçilebilmelerinin önü açılacaktır. -Mahalle muhtarlıkları belediyelerin uç hizmet birimlerine dönüştürülecek Mahalle yönetimine; yapısı, yetkileri ve sorumlulukları açısından yeni bir düzenleme getirilecek, siyasi partilerin bu görevlere aday gösterebilmeleri hedef alınacaktır. Muhtarlık sistemi, en uçtaki kamu hizmet birimi olarak yeniden yapılandırılacaktır. Mahalle muhtarlarının, belediye meclislerinde aktif olarak söz sahibi olmaları sağlanacaktır. Muhtarların çağın gereklerine göre hizmet verebilmesi için gerekli altyapı oluşturulacak, başta özlük hakları ve çalışma koşulları olmak üzere durumlarının, üstlenecekleri yeni sorumluluklar paralelinde iyileştirilmesi için gereken yasal düzenlemeler yapılacaktır. 1.6.Büyükşehir Yönetimleri Metropol niteliği kazanmakta olan büyük kentler için, kendine özgü koşulları, sorunları ve beklentileri yanıtlayacak metropol yönetim modellerinin özel yasalarla oluşturulmasını öngörmektedir. Oluşturulacak metropol yönetim modellerinin, büyüme ve gelişmeye koşut olarak kendilerini yenileyebilecek bir dinamik yapılanma süreci içermeleri sağlanacaktır. -Büyükşehir yönetim modeli yeniden yapılandırılacak; büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasındaki görev ve yetki karmaşası giderilecektir Büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyeleri arasındaki görev ve yetki paylaşımı önemli bir sorun olarak devam etmektedir. 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı kanunla büyükşehir belediyelerinin yetkileri iyice artırılmış ve ilçe belediyelerinin varlığı sorgulanır hale getirilmiştir. 1.7.Dünya Kenti İstanbul İçin Yerel Yönetim Modeli İstanbul metropolitan bölgesi için en rasyonel çözüm Trakya’nın tamamını da içerecek şekilde GAP idaresi benzeri bir kuzey Marmara metropolitan bölge planı hazırlamak ve bu planı uygulayacak güçlü bir yasal çerçeve, kurumsal altyapı ve finansman modeli oluşturmaktır. Diğer bir bölge planı ise Çanakkale, Balıkesir ve Bursa-Yalova hattı için güney Marmara bölgesel gelişme planı olarak hazırlanacaktır. Bu planda Çanakkale 56 yeni bir cazibe merkezi olarak kurgulanacaktır. Böylece başta İstanbul ve çevresinde yer alan kentler ile, bu hattaki Bursa’nın üzerine binen aşırı yük, altyapısı güçlendirilen Çanakkale’ye yönlendirilerek hafifletilecektir. İstanbul megapol yönetiminin temel görevi; temsil, stratejik planlama, mega ölçekte kentsel planlama, metropol alandaki il ve ilçe belediyeleri arasında kent planlaması sürecinde eşgüdümün sağlanması, büyük projeleri izleme, gerçekleştirme ve denetleme, güvenlik ve trafik düzeninin sağlanması olacaktır. Megapol yönetimine bağlı alt yönetim birimleri kurularak hizmetin daha etkin hale getirilmesi sağlanacaktır. 1.8.Kamu Personeli Çağdaş Bir Kamu Personel Reformu’nu Gerçekleştirecektir. Kamu personel reformu yoluyla kamu çalışanlarının sendikal düzeyde etkin olarak örgütlenmesi, ILO standartların da grevli toplu sözleşme haklarına kavuşmaları, mümkün olduğu ölçüde yönetime katılmaları, kamu görevlerinin ve hizmetlerinin hızlı, ekonomik, etkin, yeterli biçimde ve zamanında üretilerek sunulması da kurumsallaştırılacaktır. 1.9.Devlette Yeniden Yapılanma Yirmi birinci yüzyıla girdiğimiz şu günlerde içinde yaşadığımız dünya değişimlerle sarsılmaktadır. Ayakta kalmanın yolu çağı yakalamak, yenilikleri sürdürmektedir. Bugünün dünyasında istikrarı ye kalkınmayı sürdürmenin yolu, değişimin önüne geçmektir. Sürekli kalkınma ve çağdaşlaşma içinde olmak isteyen devletler, bilinmeyeni aramalı, yaratıcılığı cesaretlendirici ortamların doğmasına çalışmalıdırlar. Yurttaşlarını gölgeleyen otoriter devletler karşılarında hiç bir şeyi gerçekleştiremeyen cüce insanlar bulmuşlardır. Ülkemizde de değişim sancılarını yaşayan insanlar, değişim özlemi içinde yaşamaktadırlar. Özlemi duyulan, ekonomi ve siyaset de dahil olmak üzere devletin kendini yenilemesidir. Otoriter, emredici devlet Türkiye'nin değişimden kaynaklanan çağdaş sorunlarını anlayamamıştır. Bu sorunların çözümü toplumumuzda gündem dahi olmamıştır. İnsanımızın çağdaş istek ve beklentileri askıda kalmış, devlet tıkanma noktasına gelmiştir. İnsanımız otoriter devletten, demokratik devlete geçerek siyasi demokrasiyi tamamlamak, inandığını yaşamak ve refahtan daha çok pay almak istemektedir. -Yapısal değişimin hedefleri Bürokrasinin azaltılması, İşlerin yerinde yapılması, iş takibi için Ankara'ya gelinmemesi Yürütme, yasama ve yargının kendi işlerine dönmesi, Kamu yönetiminin "yeniden düzenlenmesi, pozitif seleksiyonun gerçekleştirilmesi, partizanlığın azaltılmasıdır. -Hizmet kültürü Temel reformların en önemli noktalarından biri de yeni bir "hizmet kültürü” nün ortaya konmasıdır. Kültür aşağıdakilerden oluşmalıdır Karar verme gücü desantralize edilecek, Bütün çalışanlar sonuçtan sorumlu olacak, Çalışanlara gerekli araç, gereç, imkan ve ortam sağlanacak, Yöneticilerin ve yapılan işin kalitesi arttırılacak, Kamuda idareciliğe değil, yaratıcılığa önem verilecek. Buraya kadar bahsedilenler temel reformların çıktılarıdır. Devletimizi çağdaşlaştıracak, insanına hizmet eden bir devlet yapılanması ortaya koyacaktır. Devletimiz sürekli bir değişim ve reform sürecine girmiş olacaktır. 57 -Devlet etkin olmalıdır Konuya toplum yönüyle baktığımızda "etkin devlet" toplum boyutu önem kazanmaktadır. Devletle toplum interaktif ilişki içerisindedir. Bir taraftaki kalite düşüklüğü diğer tarafa da yansıyacaktır. Bu nedenle "etkin devlet" yükselen toplumlar da oluşur. Ancak karşılıklı etkilenmenin taraflar üzerinde iyileştirme yaratacağı da bir gerçektir. Devlet etkinleştikçe toplum yükselecek, toplum yükseldikçe de devlet etkinleşecektir. Bu fasit daireyi mümkünse çift taraflı, mümkün değilse tek taraflı kırarak işe başlamak olumlu sonuç verecektir. Şeffaflık ve çağdaşlık boyutunda ise teknolojinin kullanılması vardır. Teknolojinin yapılan hizmetler de kullanılması sürati ve şeffaflığı doğurur. Örneğin e-devletin müracaatlarda kullanılması durumunda hizmetler hızlı yürür, şeffaflık artar, birçok rüşvet olayı ortadan kalkar. E-devlet sayesinde, vatandaş bürokratla karşılaşmaksızın işlerini tamamlar. Etkin devlet teknolojiyi işlerinde nasıl kullanacağını bilen devlettir. Bu nedenle devlet hizmetlerinde teknolojinin kullanılması, etkin olmanın en başta gelen şartıdır. Çağdaş yönetici özelliklerinden en önemli husus, teknolojiyi işinde nasıl kullanacağını bilmekten geçer. -Sosyal adalet devleti Refah 20. Yüzyılda sosyal devlet, refah devleti, yükselen toplum ve sosyal adalet devleti olarak isimlendirilmiştir. İkinci dünya savaşı sonrası devletler halklarına sosyal hak sağlama yarışına girmişlerdir. Daha sonraları sosyal haklar yanında bir takım ekonomik olanakların sağlanması gündeme gelmiş "refah devleti" ortaya çıkmıştır. Daha sonraları kalkınma ekonomik göstergeler yerine, demokrasi, hukuk, kültür, sosyal güvenlik ağları vb. Çeşitli parametrelerle ölçülmüş "yükselen toplum" ortaya çıkmıştır. Günümüze "sosyal adalet devleti" damgasını vurmuştur. Fertleri arasında sosyal adaleti sağlayamayan, gelir grupları açısı büyüyen devletler refah devleti olamamışlardır. Bu devletler sosyal adaleti sağlayamadıkları için kalkınmış ülkeler safında bile yer alamamışlardır. -Mahalli idareler reformu Merkezi yapısı kuvvetlenmiş devletler, bilgi çağında hantal devletlerdir. Bu devletler olması gereken yerlerde yok, olmaması gereken yerlerde vardırlar. Aşırı merkeziyetçilik devleti hantallaştırır, hizmet veremez hale getirir. Ayrıca birçok kötülüğü de bünyesinde barındırır. Bu devlette bürokrasi son derece yoğundur. Rüşvet ve yolsuzluk devletin bir parçası haline gelmiştir. Merkezi olduğundan, yıpranma sürecine çabuk girer, kolayca yıpranır. Yapılacak "temel reformlar" sonucunda bu devlet yapısı çağdaşlaştırılıp, yerelleştirilmelidir. Türkiye'de mahalli idare birimleri il özel idaresi, belediye ve köy olarak belirlenmiştir. Bu birimler gelişim süreçleri itibariyle, halkın yönetime katılması maksadıyla düşünülmemiştir. Kent sorunlarının ağırlık kazanmasıyla, merkezi yönetimin taşeronluğunu yapan şubeler olarak görülmüştür. Ülkemizde yerel yönetimlerin gelişmemesinin ana sebebi; mahalli idarenin gelişmesinin milli birliğe zarar vereceği düşüncesidir. Mahalli idarelerin güçlendirilmesinin bölünmelere yol açacağı fikri etkili olmuş ve dile getirilmiştir. Bu nedenle şimdiye kadar bir mahalli idareler reformu yapmak imkanı olmamış, merkezi devlet daha da merkezileşerek icraatlarını sürdürmüştür. Yönetemeyen bir yönetim merkezi idareye hakim olmuştur. Mahalli idareler halk ile devlet arasındaki iletişimsizliği ve güvensizliği ortadan kaldıran birimlerdir. Devleti güçlü kılan unsur, vatandaşlarıyla kurduğu sağlıklı ve istikrarlı ilişki, insanına sunduğu hizmettir. Devlet-halk arasında kaybolan güveni yeniden kurmanın yolu mahalli idarelerin güçlendirilmesinden geçer. -Merkezi idarenin görevleri Adalet, güvenlik, savunma ve dış işlerinin yürütülmesi, Piyasa ekonomisi kuralları içinde rekabetin sağlanması, Para sisteminin kurulması, Sosyal güvenlik sistemine ilişkin düzenlemeler, 58 Eğitim ve sağlık alanında genel politika hedeflerinin sağlanması olarak özetlenebilir. -Mahalli idareler reformunun ilkeleri Mahalli idareler reformu, ülkenin yönetim bütünlüğü ve üniter devlet yapısını esas alacaktır. Hiçbir mahalli hizmetin yürütülmesinde birden fazla sorumlu yönetim birimi olmayacaktır. Her mahalli idare birimi kendi sınırları içindeki hizmetlerin tek yetkili ve sorumlu birimi olacaktır. Mahalli idareler sorumlu oldukları hizmetler konusunda kesin karar alma, proje yapma, kaynak tahsis etme, teşkilat kurma, personel istihdam etme yetkilerine sahip olacaklardır. Halen, mahalli ve müşterek nitelikli görev ve hizmet yürüten merkezi idarenin taşra teşkilatları, tüm personel, araç-gereç ve binaları ile birlikte yerel yönetimlere devredilecektir. Mahalli idare örgütlenmesi vali, meclis başkanı, il meclisi şeklinde olacaktır. -Muhtarlıklar Büyük illerimizde ilçe belediyelerinin nüfusu 800.000'lere varmıştır. Bu nedenle buradaki vatandaşlarımız milletvekillerini dahi tanımamakta, siyasal açıdan sahipsiz kalmaktadırlar. Büyük illerimizde muhtarlıklar daha güçlü ve etkin bir yapıya kavuşturulacaktır. Muhtarlara bütçe verilerek, belediyelerin şubesi haline getirilecek, vatandaşların acil işleri muhtarlar vasıtasıyla gerçekleştirilecektir. Vatandaşlarımız ilk elde mahalli idare temsilcisi olarak muhtarlarla muhatap olacaklardır. Orta vadede bütçe vererek aktif hale getireceğimiz muhtarlarımıza, kısa dönemde aylıklarını iyileştireceğiz. Muhtarlarımıza sigorta hakkı sağlanmamıştır. İktidarımız ilk iş olarak muhtarlara asgari ücret olarak ödeme yapacak ve sigortaları devlet tarafından karşılanacaktır. Devlet bu yolla yıllık 200 milyon TL sübvansiyonla muhtarlarımızın geleceğini emniyete alacaktır. Kısaca örgüt yapısını anlattığımız yeni mahalli idare yapısı yerinden yönetimin en önemli organı olacaktır. Ankara'dan Hakkari lisesine müdür tayinine, Şırnak hastanesine doktor tayinine son verilecektir. Bütün hizmetler yerinde bitirilecektir. Aynı şekilde vergi toplanması mahallinde yapılacaktır. Eskiden olduğu gibi mahallinde toplanıp, Ankara'ya gönderilip oradan da ödenek olarak tekrar mahalline gönderilmesi usulüne son verilecektir. Bürokrasi azalacak, hizmet üretimi hızlanacaktır. Mahalli idareler güçlendirildikten sonra iller arası rekabet başlayacaktır. Her il, komşu iller ile hizmet yarışına gidecek, bu da vatandaşa daha iyi hizmet gitmesini sağlayacaktır. Rekabet vatandaşlarca izlendiğinden başarısız yöneticiler kolayca açığa çıkacaktır. Mahalli idareler reformunun yenilik olabilmesi için bir çıktısı, bir de felsefesi olmalıdır. Reformun çıktısı; hiçbir vatandaşın iş takibi için Ankara'ya gelmemesidir. Vatandaşlarımızın işleri illerinde bitiriliyorsa bu yenilik bir reformdur. Felsefe olarak da demokrasi kültürünün tabana yayılması esas alınacaktır. İnsanımız tarihten gelen hizmet kültürüne geri dönecektir. Felsefe ve çıktısı olan bu yenilik ülkemizin atılım yapmasını sağlayacaktır. -Merkezi idarenin küçültülmesi Merkezi idare devlet yapılanmasının beynidir. Ülkemizin gelişmesi, atılım yapması bu idarenin kalite ve modernliğiyle direkt ilişkilidir. Merkezi idare reformunda amaç kamu yönetiminin daha ucuz, daha hızlı, daha şeffaf, daha etkin ve daha kaliteli bir hale getirilmesidir. Bunun neticesinde de bireylerin düşünce, din ve teşebbüs hürriyetlerini güvence altına alan, sivil toplum örgütlerini güçlendiren bir yapının oluşmasıdır. Hepsinin neticesinde de "halkın hizmetinde devlet" anlayışı kurumsal yapı, kalite ve zihniyette gerçekleşecektir. Yatay ve dikey küçültülmüş bir yapıda görev ve hizmet anlayışı değişecektir. Bu reform mahalli idareler ve herkese tek vatandaşlık numarasının verildiği merkezi nüfus idare sistemi (mernis) ile birlikte gerçekleştirilecektir. Bu durumda merkezde tayin, ödenek dağıtımı vb. Lüzumsuz işler ortadan kalkacaktır. Birçok yetki, mahalli idarelere devredildiğinden, merkezi yürütme organı asli görevine dönecektir. Bugünkü 59 merkeziyetçi, müdahaleci yapı sona erecektir. Merkez, standart koyan, politika üreten, dünyadaki gelişmeleri takip edip taşraya aktaran, hukuka uygunluk denetimi yapan bir yapıya kavuşacaktır. -Hizmet felsefesi Felsefe "halkın hizmetinde devlet" olacaktır. Üretim yapanlara yardımcı olacak, "tek proje ofisleri" ile işyeri kurmak için gerekli 40 ayrı imzayı işveren yerine devlet takip edip sonlandıracaktır. Halkın beyanı (nüfusta, ikamette, tapuda vb.) Esas alınacak, yalan beyanda bulunanlar cezalandırılacaktır. Devlet yaptığı gelecek projeksiyonu ile bütün toplumun yolunu bulmasına yardımcı olacaktır. Dünyadaki teknolojik gelişmeler en ince noktasına kadar takip edilip ilgililere ulaştırılacaktır. Üretim artışı, istihdam ve özel sektör sosyal devletin birinci öncelikli felsefesi olacaktır. -Yatay küçülme Merkezi idaremiz yatay olarak hantallık derecesin de büyümüştür. Bilgi devletinde bakanlık sayısı 25'den 16’ya, 413 olan ana kurum ve kuruluş birim sayısı bazı birleştirmeler ve ortadan kaldırmalarla 250'ye indirilecektir. Konularına göre yetkiler tek bir kuruluşa verilecektir. 40 yıl öncesinin ihtiyaçlarından doğan bu tür yapılanmalara derhal son verilecektir. Devlet yatay küçülmesini gerçekleştirerek bu konuda kendine düşeni yapacak, verimli çalışmanın adımlarını atacaktır. -Dikey küçülme Bürokrasimiz dikey olarak gereğinden fazla kademelendirilmiştir. Bakanın imzasından çıkacak bir yazı için biri imza diğerleri paraf olmak üzere 9 kademe vardır. Bu kademeler hiyerarşik kanalları beslemekte, yenilik ve yaratıcılığı önlemektedir. Kademe çokluğu bilgi akışının önünde de engeldir. Bilgi çağı devletinde çabuk karar almak, bilgi akışı, tenkit, hoşgörü öne çıkmaktadır. Bunların uygulanması dikey katmanların azaltılmasına ve yatay kademelendirmeye bağlıdır. Bakanlıkların çok olması, devletin yatay ve dikey büyüklüğü devletin güçlü olduğunu göstermez. Merkezi yönetim ne kadar yerelleşir ve küçülürse o denli etkin ve güçlü bir fonksiyon kazanır. -Sosyal güvenlik reformu Sosyal güvenlik uluslararası metinlere insanın işsizlik, yaşlılık ve diğer her türlü risklere karşı güvenliğinin sağlanması olarak tanımlanır. Sosyal güvenlik devlete görev, vatandaşa da hak olarak verilmiştir. Vatandaşların her dönemde sosyal, ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarını giderecek biçimde yaşamları devletçe güvence altına alınır. Sosyal güvenlik, ülkenin ekonomik şartları göz önüne alınarak, ekonomik büyüme engellenmeden gerçekleştirilir. -Sosyal güvenlik; sosyal yardımlar, sosyal hizmetler ve sosyal sigortalardan oluşur İkinci dünya savaşından sonra ulusal devletler "sosyal devlet" daha sonraları "refah devleti" anlayışına önem vermişlerdir. Bu ülkeler gelirlerinin % 50'ye varan kısmını sosyal harcamalara kullanmışlardır. Ancak değişen dünya şartlarında, durum gittikçe zorlaşmıştır. Bu ülkelerde nüfus artış hızı düşmüş, çalışan sayısı azalmış, ölüm yaşı yükselmiş, doğumda hayat beklentisi uzamış, sosyal güvenlik kuruluşları mali güçlükler içine girmişlerdir. Gelişmiş ülkeler sosyal devlet anlayışlarını yeniden gözden geçirmeye başlamışlardır. Uluslararası standartlara göre; 4 çalışan bir emekliyi finanse etmektedir. 60 -Tekli model Sosyal güvenlik kurumlarının yapısı değiştirilerek, tek bir kurumda toplanacaktır. Böylece merkez ve taşra örgütleri daralacak, tasarruf sağlanacaktır. Sağlık hizmeti ve sağlık sigortası sosyal güvenlik kurumundan ayrılacaktır. Sağlık hizmetleri genel sağlık sigortasına devredilecektir. Mernis projesi ile tek numara kullanma uygulaması başlayınca sigorta numarası aynı olacaktır. Vergi mükellefi özel sektörün prim yükü çok fazladır. %20'lere varan pırım yükü yarıya indirilerek, 5 milyonun üzerindeki kaçak işçi kayıt altına alınacaktır. Bu durumda işveren kaçak işçi çalıştırmayacaktır. Bugün sigortaya kayıtlı 7 milyon işçi bulunmaktadır. Gerçekte çalışan işçi sayısı 12 milyondur. Bu durumda 5 milyon işçinin kaçak olarak çalıştığı ortaya çıkmaktadır. Yeni sistem, kaçak işçileri kayıt altına alarak onların sigortalı olmalarını sağlayacaktır. Sisteme girecek 5 milyon yeni işçinin ödeyeceği %14 sigorta, %15 vergi aktüerya dengesindeki açığın aşağı çekilmesini sağlayacak, bütçeden yapılan sosyal güvenlik katkısını aşağılara çekecektir. Tekli sistemde bürokrasi asgariye indirilecek ve kurumlar az adamla çok iş göreceklerdir. Sosyal güvenliğin aktüeryası daha az açık verecektir. Bütçeden GSMH'nin %5'ine varan ödeme %3'lere çekilecektir. Tekli sistemde kıdem tazminatı fonu kurulacaktır. İşverenler işçilerin bir aylık kazancı tutarında parayı bu fona yatıracaklardır. Çalışanlar çalışmayı bıraktıklarında, istedikleri takdirde kıdem tazminatını nemasıyla birlikte alabileceklerdir. F.POLİTİKLARIMIZ 1 – DIŞ POLİTİKA Türkiye’nin jeopolitik konumu, pek çok işbirliği projesi için bir çekim alanı oluşturabilecek potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin bölgesel ve küresel bir müessiriyete dönüştürülebilmesi, uluslararası siyasi ve ekonomik ilişkilerde ve güvenlik ilişkilerinde jeopolitiğin akıllıca kullanılmasına bağlıdır. Öte yandan soğuk savaş sonrası dönemin getirdiği dinamik konjonktür, çok alternatifli bir dış politika geliştirmek için uygun bir ortam oluşturmuştur. Askeri ittifakların ve blokların, uluslararası ilişkilerin belirleyici unsuru olma niteliği önemli ölçüde azalmış ve işbirliği projeleri devletlerarası ilişkilerin yaygın bir aracı haline gelmeye başlamıştır. Bu yeni ortamda Türkiye’nin de güç merkezleri ile ilişkilerini alternatifli, esnek ve çok eksenli olarak yeniden düzenlemesi ve oluşturması gerekmektedir. DIŞ İLİŞKİLER İlk Parti, Türkiye’nin ulusal siyasi, ekonomik ve güvenlik çıkarlarını korumaya, bağımsızlığını ve egemenliğini, ulusu ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğünü sürdürmeye, uluslararası saygınlığını ve etkinliğini arttırmaya yönelik barışçı bir ulusal dış politika izlemektedir. İLK PARTİ, bir yandan Türkiye’nin ulusal çıkarlarını korurken, öte yandan bölge ve dünya barışına katkıda bulunmayı da hedef alır. Kendi doğrultusundaki partilerle barış, insanlık ve ülke yararına işbirliği kurarken, komşu ya da dost ülkelerdeki başka siyasal kuruluşlarla da ülkemizin ortak yararı ile bölge ve dünya barışı için yakın ilişkiler geliştirmeye çalışır. Avrupa Birliği ile İlişkiler Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefi, Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaşlaşma devriminin, modernleşme vizyonunun doğal uzantısı olan bir toplumsal değişim projesidir. AB ile ilişkilerimizde koşulumuz; eşit koşullu, Cumhuriyetimizin kuruluş değerlerine saygılı, onurlu tam üyeliktir. İLK PARTİ Türkiye’ye diğer üyelerden farklı, özel bir statü verilmesini kabul etmez. Eşit haklara sahip olacak bir Türkiye’nin AB üyeliği için diğer bütün üyelerin kabul edip uyguladıkları koşullara, bu arada Kopenhag ve Maastricht kriterlerine uyulmasını, AB hukukunun benimsenmesini kabul eder. Serbest dolaşım, tarım destekleri, bölgesel kalkınma alanlarında AB tarafından getirilmiş olan kalıcı kısıtlamaların kaldırılmasını ister. 61 AB’nin üçüncü ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmalarının, eş zamanlı olarak Türkiye ile söz konusu üçüncü ülkeler arasında da paralel anlaşmaya dönüşmesini hedef alır. Türkiye’ye özel bir statü vermeyi öngören politikalarının AB’nin resmi görüşü haline dönüştürülmesi halinde, başta Gümrük Birliği olmak üzere, mevcut taahhütlerimiz gözden geçirilerek, gerektirdiği Türkiye’nin AB üyeliğinin Kıbrıs konusu ile ilişkilendirilmesini ve üyelik sürecinin sürdürülmesinin ve sonuçlandırılmasının Türkiye’nin vereceği tek taraflı tavizlere bağlanmasını kabul etmez. Aynı şekilde Lozan Antlaşmasıyla İLK PARTİ’ nin dış politikası barışçıdır. Atatürk’ün Yurtta Barış, Dünyada Barış ilkesinin takipçisidir. İLK PARTİ, Türkiye’nin dış sorunlarının ve genel olarak uluslararası anlaşmazlıkların barışçı yöntemlerle çözülmesi gereğini savunur. Türk ulusunun barış içinde yaşamasını sağlarken, komşularımızla ve bölge devletleriyle karşılıklı güvene ve ortak yarara dayanan barışçı ilişkiler kurarak ve işbirliği sağlayarak bölge ve dünya barışını da güçlendirmeye çalışır. Amerika ve diğer NATO müttefiklerimizle karşılıklı saygı, dayanışma ve işbirliğine dayanan ilişkiler geliştirilmesini destekler, ancak Libya, Suriye, Irak konusunda ABD’nin politikasını doğru bulmamaktayız Türkiye’yi savaşa sürükleyecek bölgesel barışı bozulacak müdahalelere karşıyız. İLK PARTİ, Nükleer silahlardan arındırılmış bir global güvenlik konseptinin egemen kılınmasını her uluslararası platformda destekler. Orta Asya ülkeleriyle her alandaki ilişkilerimizin daha da güçlendirilmesini savunur. Rusya ile karşılıklı saygıya ve işbirliğine dayalı ilişkilerin güçlendirilmesini destekler. İlk Parti, Kıbrıs sorununun ancak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ve Kuzey Kıbrıs halkının kazanılmış haklarının korunmasını, Ada’daki her iki tarafın egemen eşitliğine dayanan bir yaklaşımla çözümlenmesini destekler. İLK PARTİ Ege sorunlarında ve her iki ülkede yaşayan Türk ve Rum azınlıkları konusunda, taraflar arasında yapıcı bir diyalog ile ve hakkaniyet esasına göre çözüm aranması görüşünü savunur. Lozan’da kurulan Türk-Yunan dengesinin korunması, Yunanistan ile ilişkilerimizin temel çerçevesini oluşturacaktır. Yunanistan ile aramızdaki sorunların diyalog yoluyla ve karşılıklı menfaat dengesi gözetilerek çözülmesi esas olacaktır. Özellikle Batı Trakya’daki soydaşlarımızın Lozan Antlaşması’ndan ve diğer uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan hak ve çıkarlarının korunması için aktif bir politika izlenecektir. Türkiye, hem Akdeniz, hem Balkan, hem de bir Ortadoğu ülkesidir. Bu bölgelerle de tarihten gelen bağları vardır. Bölge ülkeleri ile ilişkilerinin karşılıklı çıkarlar, dostluk ve kalıcı barış anlayışı ile geliştirilmesini savunur. İlk Parti, Balkanlarda ve Kafkasya’da kuvvet kullanılarak devletlerin toprak bütünlüğünü tehlikeye düşürebilecek gelişmelere ve etnik temizlik yöntemiyle ülkelerin sosyal dokusunun değiştirilmesi girişimlerine karşıdır. İLK PARTİ, Yugoslavya’nın dağılmasından sonra ortaya çıkan siyasi koşulların bölgede yaşayan halklar arasında yeni düşmanlıklar yaratılmadan korunması görüşünü savunur. Ermenistan’la ilişkilerin geliştirilmesi de, bu ülkenin işgal ettiği Azeri topraklarından çekilmesi, dünyadaki Ermeni örgütleri vasıtasıyla Türkiye’ye karşı uluslararası hukuka aykırı biçimde soykırım iddiasıyla girişimlerde bulunmaktan vazgeçmesi ve Ermeni devletinin resmi belgelerinde Türkiye’ye ait bazı topraklarda Ermenistan’ın emelleri olduğu izlenimini veren ifade ve sembollerin çıkartılması koşullarına bağlıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan önceki dönemde gerçekleştiği iddia edilen sözde Ermeni soykırımı konusunda ülkemizi suçlayıcı keyfi kararlar alınmaktadır. 1948’de BM Genel Kurulu’nda oybirliği ile kabul edilen Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi tarafından yapılan açık tanım çerçevesinde, konunun bağımsız tarihçiler tarafından, Türkiye, Ermenistan ve Rusya dâhil ilgili tüm ülke arşivlerine erişim olanakları kendilerine tanınarak, iddiaların gerçekçi ve doğru zeminde, önyargılara kapılmadan incelenmesi gerektiği görüşündedir. İLK PARTİ, Rusya, Çin, Japonya, Brezilya, Hindistan, Uzak Doğu, Latin Amerika ve Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizin politik ve ekonomik boyutlarıyla hızla geliştirilmesini hedef alır. İLK PARTİ, Türkiye’nin ulusal çıkarlara ve bağımsızlığına öncelik veren, başka ülkelerin dümen suyundan gitmemeye özen gösteren bir politika izlenmesini savunmaktadır. “Bağımsızlık benim karakterimdir” demiş olan Atatürk’ün kurmuş olduğu dış politikada ulusal bağımsızlığın simgesi ve ödünsüz takipçisi olacaktır. Kıbrıs konusunda, Türk Cumhuriyetleri ve İslam ülkeleri ile ilişkilerde Kafkasya’da, Balkanlar’da, Birleşmiş Milletler ve AGİK gibi uluslararası kuruluşlar ile ilişkilerde, Türkiye, kendi ulusal çıkarlarının gerektirdiği politikalar izleyebilir. Ülkemizin toprak bütünlüğünün korunması, laik ve demokratik siyasal ve toplumsal düzenimizin pekiştirilmesi ve ekonomik gelişmemiz için uluslararası işbirliğinden yararlanma, Türk dış politikasının vazgeçilmez amaçlarıdır. 62 2.TARIM REFORMU Tarım Bakanlığı'nın bugünün gittikçe fakirleştiren sistemini değiştirmeye yönelik bir stratejisi yoktur. Köylüleri çiftçi yapmakta başarısızdır. Tarımın gelişmesi yeni fikir ve projelere bağlıdır. Köylüyü hep bir önceki yılı aramaya iten bugünkü sistem çökmüştür. 2001 'de gelişmekte olan ülkelerde nüfus başına tarım geliri 672 dolar, (Türkiye'de 950 dolar) gelişmiş ülkelerde 15 kat fazla olarak 10.334 dolardır. Tarımda teknoloji kullanmadan, birim alandan daha yüksek verim almadan tarımsal nüfusu mutlu etmek mümkün değildir. Ülkemizde tarımın GSMH içindeki' payı %12 yani 48 milyar dolardır. Tarımdaki nüfus %35, yani 25 milyondur. Bu durumda fert başına düşen gelir 2.000 dolardır. 1999 öncesi tarıma uygulanan sübvansiyon 16 milyar dolar iken, ekonomik kriz sonrası 5 milyar dolara indirilmiştir. Geçmişte sigara yapımına uygun olamayan standart dışı tütünler, çay yaprağı yerine çay odunu politik maksatlarla satın alınmış, bunun adına tarımda teşvik denilmiştir. Bu kendini aldatmaya dayalı, üretmeden üretiyormuş gibi yapılan sistem 2001 krizinde çökmüş, başta çiftçilerimiz olmak üzere herkes altında kalmıştır. Geçmişteki destekler tarımı geliştirmemiştir 1932'den beri devam eden sistemde hükümet alıcıdır. Hububat, şeker, tütün, pamuk vb. alım fiyatları dünya fiyatlarının ortalama %50 üzerinde seyretmiştir. Bu sistemde krediler ve girdi sübvansiyonları, özellikle gübre önemli yer tutmaktadır. Bu destekler OECD ülkelerinde GSMH' nın %1,5'u olmuş, bizde %10'lara kadar yükselmiştir. Ancak teşvik üretimi artırma, teknoloji sağlama yerine avantaya dayalı olduğu için tarımımız gittikçe gerilemekten kurtulamamıştır. Köylü biraz gelir elde etsin mantığındaki destekler kesilmelidir. Köylünün teknoloji kullanarak birim alandan daha çok verim alarak daha çok gelir elde etmesini sağlamalıyız. Gayemiz şimdiye kadarki ilkel politikaları tersine çevirmektir. Tarımda yoksulluğun sebebi verimsizliktir Birim alandan yüksek verim alamadığımızdan, ürün fiyatları artmayıp girdi fiyatları bizim dışımızda çok arttığı için tarımsal nüfus gittikçe fakirleşmiştir. Bu yoksulluğu yenmenin yolu birim alandan alınan verimi artırmaktır. Bunun önündeki iki temel engel, arazilerin bölünmüşlüğü ve tarımda teknolojinin uygulanamayışıdır. Arazilerin birleştirilmesi ve teknoloji uygulaması bir plan dahilinde devletin uygulayacağı teşvikle mümkündür. Hollanda birim alanda Türkiye'nin aldığı ürünün 4 katını almaktadır. Bu durum fakirliğin nedenin verimsizlik olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Tarımın gelişmesi eski sistem terk edilerek yeni fikir ve projelere dayalı bir tarım politikası uygulamakla ilgilidir. Verimlilik için tarımsal teknoparklar ve araziler birleştirilmesi sağlanmalıdır Tarım kesiminin fakirliğinin temel nedeni verimsizliktir. Verimsizliğin temel iki nedeni; tarlalarımızın bölünmüş olması, tarıma teknoloji getirecek "tarımsal teknopark" ların kurulmamış olmasıdır. Tarım arazilerinin birleştirilmesini tarımsal teşvik ve medeni kanunda yapılacak değişikliklerle sağlamalıyız. Tarımsal teknoparklar ise tarımın üretimi artırma unsurudur. Teknoparklarla birlikte mikrobiyoloji ve gen teknolojisini de kurarak, tarımda verimi en yükseğe çıkarmalıyız. Destek sistemi arazileri birleştirecek şekilde kullanılmalıdır Tarımsal destek verimi artırmanın en önemli aracıdır. Geçmişte bu dinamiği politik maksatlı olarak kullandığımız için, netice alamadık. Her bölgede tarım işletmesi kurmanın asgari ölçüsü tespit edilecektir. Örneğin İç Anadolu için verimli tarımsal işletme 2000 dönüm ise devlet, 2000 dönümlük tarımsal işletme kuranlara ürettiği ürün fiyatının %25'i kadar teşvik verecek ve bunu ilan edecektir. Bu durumda 2000 dönüm arazisi olanlar bu teşvikten yararlanacak, olmayanlar teşvik alabilmek için bir araya gelerek arazilerini birleştirerek 2000 dönümlük işletmeyi tamamlayarak teşvik almaya hak kazanacaklar. Böylece verilecek 63 teşviklerle, arazilerin toplulaştırılması sağlanarak, küçük tarlalar bir araya gelerek bir tarımsal işletme haline dönüşecektir. Diğer yönden medeni kanundaki miras ile ilgili hükümler değiştirilerek, arazinin bölünmesini önleyecek tedbirler alınacaktır. Tarımsal teknoparklar derhal kurulmalıdır Bilgi çağında biyoteknoloji katma değeri en yüksek dallardan biridir. İsrail gen teknolojisi kurarak ülkemize sebze tohumunu kilosu 30.000 TL'den satmaktadır. Biyoteknoloji o kadar ileridir ki, satın alınan tohumlardan bir daha tohum almak olanaksızdır. Her yıl İsrail'den tohum alma durumunda kalınmaktadır. Altının Kg. 28.000 TL'dir. Biyoteknolojideki üretim, altın çıkarmaktan daha karlı bir sektör haline gelmiştir. Buradaki girdi iyi yetişmiş beyindir. Türkiye süratle teknopark kurulmasına gitmeli, tarımsal teknoparkları teşvik eden her türlü tedbiri almalıdır. Bölgesel olarak hububat, sebzecilik, meyvecilik, hayvancılık, çiçekçilik vb. esas alan teknoparkları bölge özelliklerine göre kurmalıdır. Buralarda tarlada en verimli tohum hangisi, ürün nasıl ekilmeli, nasıl sulanmalı, nasıl hasat edilmeli, nasıl saklanmalı, nasıl pazarlanmalının araştırması yapılmalıdır. Teknopark, tohumdan üretime ve pazarlamaya kadar bütün süreci içine almalıdır. Araştırmalar neticesi artacak verim ile en yüksek katma değer elde edilmelidir. Şekilde bir teknopark modeli gösterilmiştir. Türkiye’ de tarımsal teknopark için elaman ve kaynak mevcuttur Türkiye çapında 377.000 alanı kaplayan 37 adet tarım işletmesi vardır. Devlet buraları tek başına veya özel sektör ile işbirliği içinde agroparka dönüştürebilir. Türkiye'de 20'den fazla tarımsal araştırma istasyonu var. Buralarda AB ve ABD'de mastır. doktora yapmış onlarca yetişmiş eleman bulunmaktadır. Bu kişilerle mevcut tarım işletmelerinde tarımsal teknopark kurulabilir. Mevcut yöneticilerin vizyonları olmadığından ve elemanlarına hedef ve yetki vermediklerinden tarımda geri kalmaktan kurtulamamaktayız. Vizyonu ve hedefi olan bir yönetim bu imkanları değerlendirerek, kısa sürede tarımda verimi artırır, çiftçimizi de mutlu eder. 3.ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK Sürdürülebilir bir kalkınma için, sürdürülebilir çevre zorunludur. Teknolojinin insan beyni olduğu çağımızda, sıhhatli nesiller yetiştirebilmek için temiz hava, temiz su ve temiz toprağa ihtiyacımız bulunmaktadır. Bu ise, sürdürülebilir bir çevre ile mümkündür. Sürdürülebilir bir çevre gelecek nesillerin ihtiyaçlarını göz önüne alarak, çevre değerlerinin bugünkü kullanımını ifade etmektedir. 64 Sürdürülebilir Bir Çevre İçin - Yaşama saygı duymak İnsanoğlunun yaşam kalitesini artırmak Yeryüzündeki yaşamın çeşitliliğini korumak Yenilenemeyen kaynakların tüketimini en aza indirmek Yeryüzünün taşıma kapasitesinin üzerine çıkmamak Alışkanlıklarımızı değiştirmek Herkesin kendi yöresine sahip çıkmasına olanak tanımak Kalkınma ve çevreyi bütüncül politikalar çerçevesinde ele almak gereklidir. Çevre Gönüllerle Korunacak Doğal, kültürel ve tarihi varlıkların korunmasında gönüllü kuruluşlar, sendikalar, barolar, odalar, vakıflar, mesleki kuruluşlar ve mahalli idarelerin üye olduğu Mahalli Çevre Denetleme Kurulları kurularak aktif çalışmaları sağlanacaktır. Bu kurullar hem korumada, hem de yapılacak yatırımlarda söz sahibi olacaklardır. Çevre korumada gönüllü kuruluşlarla yarışılacak ve kamuoyu desteği ile mahalli halkın desteği alınacaktır. Gönüllü Çevre Müfettişligi kurularak denetimler yaygınlaştırılacaktır. Çevre Zabıtası Kurulacak - Erozyonla mücadele edilecek ağaçlandırma hızlandırılacak Alo çevre devreye sokulacak Çevre eğitimi yaygınlaştırılacak Düzensiz şehirleşme önlenecek Doğa korunarak kullanılacak Sulak alanlarımız kurtulmayacak 4- EĞİTİM REFORMU Dünün dinamikleriyle geleceğe yön veremeyiz. Eğitim çağdaşlaşmanın en önde gelen faktörüdür. Eski eğitim paradigmasını toptan yok edip çağdaş anlayışı eğitimimize hakim kılmalıyız. Ezberci ve bilgi yükleyen bir eğitim yerine "öğrenmeyi öğreten, kafasındaki bilgileri tasnif ederek, yapacağı sentez ve analizlerle yeni fikirler üretebilen, sorgulayan dinamik nesiller" yetiştireceğiz. Bilgi çağında eğitimin kriterleri değişmiştir. Dünün sanayi toplumunun statik, ezberci eğitim sistemi ile geleceği yaratacak nesiller yetiştirmemiz olanaksızdır. Yeniçağ kendi dinamiklerini ve bunlara bağlı olarak değişimini beraberinde getirmiştir. Bu dinamiklerden en önemli iki öğe ömür boyu eğitim ve yönlendirmeli programdır. Bilgi çağında eğitimin temel dinamikleri; Belirli bir dönem eğitim anlayışı yerine ömür boyu sürecek eğitim, Öğretmeni esas olan eğitim yerine öğrencinin yeteneğine dönük, yönlendirmeli eğitim, Süreci (process) esas olan eğitim yerine başarı ve neticeye dönük eğitim, Tepeden yönlendirilen eğitim yerine toplumun katılımını ve isteklerini esas alan eğitim, Teknolojiyi dışlayan eğitim yerine teknoloji ile iç içe eğitime dönüşmüştür. 65 Ömür boyu eğitim Çağımız çok hızlı değişmektedir. Tıpta, mühendislikte, teknolojide her gün yeni buluşlar yapılmaktadır. Sanayi çağında bir mühendis veya doktorun öğrendiği bilgilerle ömür boyu mesleğini sürdürmesi mümkündü ancak bugün hızla değişen ilim sayesinde bir doktor üniversitede öğrendiği bilgilerle uzun süre mesleğini sürdüremez. Her gün bir hastalığın yeni bir tanısı ve tedavisi bulunmaktadır. Bunları takip etmeyen doktor çağın gerisinde kalır. Aynı şekilde sosyal, siyasal, ekonomik gündem hızla değişmektedir. Bunları takip etmeyip okumayı bırakanlar bıraktıkları yerde kalırlar. Bir süre sonra çocuklarının gündemini bile anlamaz hale gelerek çağdışı kalırlar. Bilgi toplumunda eğitimin ömür boyu olması eğitimin mekansal yapısını da değiştirmiştir. Çağımızda eğitim her yerdedir; yolda, sokakta, evde, bilgisayarda, internette, okulda, sinemada, tiyatroda her yerde. Bu nedenle okullar "eğitim yerleşkesine" dönüşmüş, aile topluca eğitim almaya başlamıştır. Ebeveynlerinde eğitimin içinde yer almaları gereği vardır. Bu durumda okullarımız hızla bütün topluma eğitim verecek "eğitim yerleşkesi" ne dönüştürülecektir. Sınavsız üniversite Bilgi çağının eğitiminde diğer bir boyut yönlendirmeli eğitimdir. Öğrencinin yeteneklerini açığa çıkarıp, yetenek istikametinde eğitimi derinleştiren sistemdir. Bu sistemle öğrenci yetenekleri istikametinde eğitilerek alanını seçmekte, kültür dersleriyle meslek dersleri bir arada verilerek öğrenci bir yönden yüksek eğitime, diğer yönden mesleğe hazırlanmaktadır. Eğitimin bir safhasında hayata atıldığında bir mesleğe sahip olmaktadır. Eğitim 8 yıllık zorunlu değil 4+5+3 şeklinde 12 yıllık istekli ve gönüllü olacaktır. Öğrencilere ilk yıl okul öncesi eğitim, 3 yıl temel eğitim, 5 yıl hayata veya mesleğe yönlendirme eğitimi (ilköğretim), 3 yıl mesleki veya genel orta eğitim verilecektir. Yönlendirme ilköğretimde başlayacak, ilköğretimi bitiren öğrenci yöreye göre hayvancılık, tarımcılık, turizm, muhasebecilik, bilgisayar tamirciliği, el becerileri, el sanatları vb. ile bir beceri sahibi olarak hayata atılacaktır. Daha sonrasına devam edenler lise seviyesinde meslek edinecek, üniversiteye giderlerse buralardan mezun olacaklardır. Genel ve mesleki ortaöğretimi bitiren öğrenci de aldığı eğitim ve krediye göre ya yüksek öğrenime sınavsız girecek ya da meslek sahibi teknisyen (ara insan gücü) olarak ülke kalkınması ve ekonomisine katılacaktır. Öğrenci ilk ve ortaöğretimde yetiştiği bölüme göre üniversiteye girecektir. Sağlık meslek lisesi mezunları tıp fakültesine, teknik lise mezunları mühendisliklere, tarım meslek lisesi mezunları ziraat veya veterinerliğe, din eğitimi mezunları ilahiyata vb. girecektir. Normal lise mezunları da üniversitelerin diğer bölümlerine (siyasal, hukuk, yönetim, eğitim, vb.) sınavsız gireceklerdir. Öğrenci; aile, toplum, ülke ihtiyaç ve isteklerine göre yetiştirilecektir. Bölge kalkınmalarının sağlanması için ilköğretimden itibaren çevresel müfredat programları da uygulanacaktır. Okul yönetimleri, okul müdürü, veli, çevre ve öğrenci temsilcilerinden oluşan Okul· Yönetim Kurullarınca yönetilecek, bu kurullar okulun bütçesinin yönetiminde, öğrenci eğitimi ve yönlendirmesinde ve öğretmen tayinlerinde yetkili olacaktır. Büyük şirketlerin kendi teknik elemanlarını yetiştirmeleri için okul kurmaları teşvik edilecektir. Yeni yapılacak okul binaları, çevrenin eğitim, kültür ve sosyal sitesi olarak inşa edilecek, bu siteler okulöncesi eğitimden ortaöğretime, yaygın eğitimden halk eğitimine kadar toplumun her kesimine 24 saat hizmet verecek "eğitim yerleşkesi" olacaktır. 66 Değişen Toplumla Ve Teknolojiyle Uyumlu Eğitim Yaratıcı ve özgüvenli bireyler demokratik ortamda yetişir. Bilgi çağının birincil öğeleri olan bilişim ve iletişimde hız, kalite, yaygınlık ve ucuzluk demokratikleşme için de elzemdir. Bu yüzden internet ve haberleşme hizmetlerine konulan vergiler düşürülecektir. Öğrencilerin bilişim ve iletişim teknolojilerine hakim olmasını sağlayacak bir yöntem izlenecektir Teknoloji uyumlu eğitimde değişim esas olacaktır. Teknolojik okulların eğitimleri değişen teknolojiye paralel devamlı değişecektir. Piyasa hangi becerilerin öğretilmesini istiyorsa onlar eğitim programının temelini teşkil edecek ve piyasanın isteklerine göre öğrenci yetiştirilecektir. Bu kapsamda e-eğitim uygulamaları hızlandırılarak, mevcut bilgisayarların sayımı yapılacak, her sınıfa ilk etapta en az bir PC verilecek, ders programları PC'lere yüklenecek, bilgisayar ders programının bir parçası olacaktır. Okulların her birinin web sitesi oluşturulacak, intranet ile velilerin de dersleri ve ödevleri izlemesine olanak sağlanacaktır. Öğrenci-veli-okul yönetimi-il-ilçe ve Bakanlık arası eşgüdüme bilgi akışı hızlı ve verimli bir şekilde sağlanacaktır. Her öğrenciye bir bilgisayar hedefi kapsamında, özel sektörle de işbirliği yaparak, beş yıllık kredi olanağı ile öğrencilerin taksitle PC ve yazılım alması sağlanacaktır. Ülke ekonomisinin küresel sistemde güçlü bir konuma oturmasını sağlayacak yurttaşlar yetiştirme hedefiyle, öğrencilerin girişim gücünü ve kendine güvenini artıracak biçimde, kurulacak eğitim ve kültür yerleşkelerindeki işletmelerde çalışması teşvik edilecek ve mini girişimlerde görev alarak hayata hazırlanmaları sağlanacaktır. 5- SAĞLIK İlk Parti olarak doğru yapılan her icraatı yerel ve ya genel yönetimde hangi parti gerçekleştirmişse bunu devam ettirip aksayan bölümlerini tamamlamak, çözüm üretilememiş ya da denenmiş çözümlerin başarılı olmadığı konulara uzun vadeli başarılı çözümler üretmek ve her sektörde çok yönlü fayda sağlayacak MEGA PROJELER sunmak felsefesiyle hareket etmektedir. Sağlık sektöründe önemli atılımlar ve yatırımlar yapılmış olmakla birlikte, düzeltilmesi gereken ve önlem alınması gereken konular da vardır, bunları saymak gerekirse; 67 Tüm halkın sağlık hizmetini hızlı almasını sağlayan ancak sevk sisteminde yeni düzenlemeler getirilmesi gereken aile hekimliği hizmetlerini, geçici sağlık sigortasını, gerekli noktalarda dizayn edeceğiz. Hastanelerde para ödemiyorsunuz ile başlayıp katkı paylarının giderek artması ve SGK nun inisiyatifin deki istisnai sağlık durumlarından %300 e varan katkı payları alınmasını da gözden geçirilecektir. Sevk sistemi ve doktorların performans döner sermaye değerlendirmelerindeki yanlışlıklara bağlı teşhis dolayısıyla tedavilerde olumsuzluklar iyileşmeyen ve ya israf yaratan teşhis tedavi yöntemlerinden doğru sıralamalarla kurtulacağız. Tüm sağlık çalışanlarının, ülkemizde diğer çalışanlarında yaşadığı çalışma koşulları ve yaşam standartlarındaki memnuniyetsizliklerinin de iyileştirilmesi sistemin düzenlenmesi ile giderilmesi sağlanacak. Doktorların performansı teşhis ve tedaviden gelir elde edilmesi ve hastanın sağlık durumu ile ilgili risk faktörlerine bağlı hareket etmesi yanlıştır. Sağlık toplumumuzun en sorunlu gündemidir. Genelde problemler hastane bekleme süresinin uzunluğu, doktorların ilgisizliği ve işlemlerin çok uzun olmasıdır. Bilgi çağında toplumların sağlık anlayışı da değişmekte, ayakta tedavinin yaygınlaşması ve evde bakım hizmetinin artması önem kazanmaktadır. Yılda 3000 civarında doktorun mezun olduğu ülkemizde yönetim sorunları nedeniyle doktor sıkıntısı çekilmektedir. Bazı bölgelerde doktorlar iş bulamazken, bazı bölgelerimizde de doktor bulunamamaktadır. İkinci basamak sağlık hizmeti veren hastanelerde başı ağrıyan ile kanser hastası aynı muamele görmektedir. Bu durum hizmetin kalitesini düşürmekte ve israfa sebep olmaktadır. Sağlık Bakanlığı'nın yapısal olarak çağdışı kalması sağlık sistemimizi aksatan temel nedendir. Bilgi çağında sağlık sektörünün gündemini ortaya koyacak konular aşağıda belirtilmiştir. Yapılacak çalışmalarda bu konular teker teker ele alınarak, sistem gelecekte halkımıza hizmet verecek şekle dönüştürülecektir. Sağlıkla Gelecek Akımları Ayakta tedavi hizmetlerinin yaygınlaşması, Evde bakım hizmeti, Organ nakli, Gen teknolojisi, Sağlık bilgi sistemleri, Kişi başına/hizmet başına ödeme metotları, Sağlık harcama ve maliyetlerinde kontrol, Akreditasyon (tescil) kurumları, Her vatandaşımıza doktor ve hastanesini bağımsızca seçme hakkı verilecektir Herkesin aile hekimini seçme özgürlüğü olacaktır. Aile hekimine, rekabet ortamı içinde kaydettiği kişi kadar prim verilecektir. Aile hekimleri serbest çalışan hekimlerden oluşacaktır. Bu hizmetleri standardı konmuş özel muayenehanelerde vereceklerdir. Aile hekimleri üç dalda kısa dönemli uzmanlık eğitimi görerek, ayakta tedavi hizmetlerini gerçekleştireceklerdir. Hastanın ayağına hekim gelecektir Aile hekimleri hastaya evinde hizmet verir şekilde organize olacaklardır. Böylece "hastanın ayağına hekim" gelecektir. Evde doğum yapmak isteyenler için vatandaşın ayağına ebe gönderilecektir. İkinci basamak sağlık kuruluşu olan kamu hastaneleri önce özerkleştirilip sonra özelleştirilerek, sağlık işletmelerine dönüştürülecektir. Hastaneler arasında rekabet sağlanacağından iyi hizmet veren hastane mensupları daha çok kazanır hale gelecektir. Rekabet yoluyla vatandaş daha iyi hizmet alma imkanına kavuşacaktır. Özelleştirmede çalışanlara da pay verilecektir. Sağlık işletmeleri, kendi personelini seçmede, işe 68 almada ve ücret tespitinde serbest olacaktır. Hekimler hastanelerde tam gün vatandaşlarımıza hizmet eder hale geleceklerdir. Sağlık hizmetleri sigorta kapsamında değerlendirilecektir. Kasko sigortasında olduğu gibi vatandaşlarımız yıllık sigorta satın alacaklardır. Gelir gruplarına göre herkes sigortasının tamamını veya belli bir yüzdesini ödeyecektir. Gelirleri aşağı düzeyde olan vatandaşlarımız için (12 milyon) devlet, primlerin hepsini sosyal harcamalar fonundan ödeyecektir. Böylece sağlık sisteminde devlet ve özel sektör iş birliği yapacak, tedavi ve ilaç harcamaları sigorta şirketleri tarafından kontrol edilecek, kaçak ve israfın önüne geçilecektir. Sağlık Bakanlığı yeniden yapılandırılacaktır. Bütçesinin %90'dan fazlasını sağlık personeli ücretlerine harcayan bakanlık bugünü ve yarını planlamanın çok uzağındadır. Mahalli yönetimlerin güçlendirilmesi, hizmetlerin yerel olarak verilmesi sağlanacaktır. Sağlık Bakanlığı organize eden, standart koyan, kontrol eden ve dünyadaki gelişmeleri ülkemize aktaran dinamik bir yapıya kavuşturulacaktır. Bunların dışında yapılacaklar: *Uzun sözleşme yapılarak aile hekiminin iş güvencesi sağlanacak. Bağlı olan hasta sayısı Dünya ülkeleri ortalaması olan 1500 nüfusla sınırlandırılacak hizmet kalitesini arttırılacaktır. *Aile Hekiminin kendisini tercih eden vatandaş ile doğru iletişim kurup hastalandığı zaman literatürde olduğu gibi sıralamayı bozmadan hastalık hikayesini dinleme(anemnez), klinik muayene yöntemlerini kullanma ,gerekirse laboratuvar yöntemleri ile tanı konulması sonucunda ihtiyacı olan reçete ile tedavi etmesi bunun dışındaki konularda hastanın sevki sağlanacaktır. *Sevk olunan kurumdaki Uzman Dr. veya Akademisyen teşhis yöntemlerini israf etmeden kullanmasını sağlanacaktır. (Gereksiz yapılan birçok teşhis yöntemi radyolojik muayeneler gibi sağlığa zarar verebilmektedir.) *Doktorların performansı klinikte muayene edilen hasta sayısına, kullandıkları teşhis ve tedavideki parasal değerlerle değil; İyileşen hasta oranı, en az israfla konulan teşhis ve en az zarar verecek ilaçlarla ya da gerekli gördükleri cerrahi müdahalelerle tedavi edebilmeleri ile ölçülecektir. *SGK nun inisiyatifindeki yüksek katkı payı alınan istisnai sağlık durumlarının TTB nin kararına bırakılacaktır. *Çocuk felci, tüberküloz gibi bulaşıcı hastalıklarla ve uyuşturucu , sağlıksız beslenme ile mücadele edip koruyucu hekimliği aktif hale getireceğiz. *Doktorlarımızın bağımsız çalışma isteklerini kısıtlamayıp muayenehane açma şartları pozitif şekilde düzenleyeceğiz. Kurumlar da çalışan tüm sağlık personelinin özlük haklarını koruyacağız. *Kuracağımız meclis komisyonlarına sağlık meslek odalarını ve halk temsilcilerini STK lar nezdinde düzenli olarak davet edip istişare sağlanarak kararlar alınacaktır. Vatandaşların tamamı tek tip SAĞLIK SİGORTASI güvencesine kavuşturulacaktır. Öncelikle sağlık güvencesi olmayan 12 milyon vatandaşımız sağlık sigortası şemsiyesi altına alınacaktır. Tüm vatandaşlarımızdan gücü nispetinde prim alınacaktır. Ödeme gücü olmayan vatandaşlarımızın pirimi devlet tarafından karşılanacaktır. Sağlık hizmetleri sunumu ile finansmanın birbirinden ayrılmasıyla rekabet ortamına zemin hazırlanacaktır. Rekabet, vatandaşın gönlünce hizmet almasını ve aile hekimi ile hastane seçmesini sağlayacaktır. Gerçek fiyatlardan yapılacak hizmet alımı özel sağlık sektörünün hızla gelişmesini sağlayacak, rekabet artacaktır. Sonuçta hastane hizmetlerinde verimlilik ve kalite artışı olacaktır. Sağlık işletmelerinin ana geliri sigorta şirketleri ile yapacağı blok sözleşmeler aracılığı ile hizmet sunumundan kaynaklanacaktır. 69 Hasta ile sağlık personeli arasında para alışverişi olmayacaktır. 6- ULAŞTIRMA Ulaştırma ve haberleşmenin ülke ekonomisinin en önemli alt yapılarından biridir. - Hızlı ve ekonomik bir hizmet sunan, büyüme amacına en fazla katkıyı sağlayabilen ve çevreyi tahrip etmeyen bir ulaştırma ve haberleşme alt yapısını oluşturmak temel çok önemlidir. - Ulaştırma sistemleri arasında optimum dengeyi sağlayacak olan kara, deniz, hava ve demiryolu için entegre ulaşım planı master planı yapılmalıdır. - Demiryollarının, özel sektörle birlikte, çağdaş işletmecilik anlayışı çerçevesinde geliştirilmesi teşvik edilmelidir. - Deniz ticaret filomuzun uluslararası rekabet gücünü artıracaktır. - Hava alanlarımızın kapasite ve standartlarını yükseltecek ve özel havacılık işletmelerinin kurulması devam edilecektir. - Türkiye’nin ekonominsin ve ihracatının rekabetçi olmasına destek sağlayacak ucuz, verimli, kaliteli ve güvenli hizmet sunan; kullanıcıya alternatif seçim imkanı sağlayan telekomünikasyon, radyo, televizyon ve bilgi ağlarının kurulması ve yaygınlaştırılmasını sağlayacaktır. 7- TEKNOLOJİ Bilim ve teknoloji politikamızın esası Bilime, bilim insanına, bilimsel düşünceye, yenilikçiliğe, teknoloji üretimine ve teknolojinin üretimde kullanımına gereken önemin verilmesi, üretim yöntemlerinin rekabetçi düzeye ulaştırılarak sanayileşmenin gerçekleştirilmesi, bilgi toplumuna geçişin sağlanması bilim ve teknoloji politikamızın esasını oluşturmaktadır. Bilime ve bilim adamına önem verilmesi Temel eğitimden başlamak üzere, eğitim ve öğretimde aklın ve bilimin hâkimiyeti sağlanarak, öğrenci ve öğreticilere sorgulayıcı ve araştırmacı bir kimlik kazandırılacaktır. Bilimsel araştırmalara daha fazla kaynak Üniversitelerin, araştırma kurumlarının ve özel sektörün öncelikli ve ileri teknoloji alanlarında ARGE projeleri 75 geliştirmeleri ve 70 uygulamaya koymaları teşvik edilecek, bilimsel araştırmalara ayrılan kaynaklar artırılacak ayrıca bu amaçla ulusal ve uluslararası kaynaklı fonlardan yararlanmaları sağlanacaktır. Üniversitelerimizin bilgi ve teknoloji üretim merkezleri hâline gelmeleri sağlanacak, bilimsel ve teknolojik alanda atılım yapabilmenin önemli araçlarından olan teknokentler ve teknoloji serbest bölgelerinin gelişimi ve yaygınlaşması temin edilerek üniversite-sanayi işbirliği geliştirilecek, özel sektörün üniversitelerin Ar-Ge kapasitesinden yararlanması sağlanacaktır. Milli Yenilik Sistemi Bilimsel ve teknolojik araştırmaların, yenilikler ve buna bağlı olarak verilecek patentler aracılığıyla üretime ve toplumsal faydaya dönüşmesini sağlamak amacıyla “Milli Yenilik Sistemi” kurulacak, bu çerçevede, teknolojik yenilikler ve teknolojik ürünleri yenilemek için gerekli olan Ar-Ge çalışmaları desteklenecektir. Patent, ticari marka, endüstriyel tasarım ve telif haklarının korunması amacıyla fikri mülkiyet hakları sisteminin etkinleştirilmesini, Ar-Ge sonuçlarının sanayiye ve üretime aktarılabilmesi için “Teknoloji Transfer Merkezleri” kurulmasını ve özel sektörün Ar-Ge ve teknoloji üretimi yatırımlarının desteklenmesini gerekli görmekteyiz. Bilimde Cazibe Merkezi Türkiye Ekonomik ve toplumsal kalkınmanın en önemli faktörlerinden birinin yetişmiş insan gücü olduğu gerçeğinden hareketle; bilim camiası için Türkiye’yi bir çekim merkezi hâline getirecek her türlü alt yapının oluşturulmasını gerekli görmekteyiz. Bu kapsamda, araştırmacı insan gücü nitelik ve nicelik yönünden geliştirilecek, alanında temayüz etmiş Türk ve yabancı araştırmacıların ülkemizde istihdamını cazip hale getirmek amacıyla ileri araştırma ve geliştirme çalışmaları için teknik, idari, mali imkânlar iyileştirilecektir. Stratejik Teknolojilerin Desteklenmesi Bilgi üretim teknolojileri, biyoteknoloji ve gen teknolojileri, nano teknoloji, mekatronik, üretim süreç ve teknolojileri, malzeme teknolojileri, enerji teknolojileri ve tasarım teknolojileri gibi çağımızın stratejik teknolojilerinde Ar-Ge faaliyetlerine ve Ar-Ge sonuçlarının üretime dönüştürülmesine önem ve öncelik verilecektir. Milli Enformasyon Sistemi Bilgi toplumunun temel taşı niteliğindeki bilgiye iş yeri, okul ve evlerden kolayca erişimi teminen, millî enformasyon ağına ilişkin alt yapı oluşturulacak, bilgisayar yazılım ve donanım faaliyetlerinin teşviki suretiyle de özellikle yazılım alanında ülkemizin lider ülkeler arasına girmesi sağlanacaktır. Bilimsel ve teknolojik İşbirliği Ortak bilimsel ve teknolojik araştırma ve geliştirme merkezleri vasıtasıyla başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere uluslararası düzeyde bilimsel ve teknolojik iş birliği geliştirilecektir. İleri teknoloji üretimi yeteneğine sahip ülkelerle, ilişkiler kurularak işbirliğinin geliştirilmesini, bilim ve teknolojide meydana gelen evrensel gelişmelerin takip edilmesi ve teknoloji transferi açısından gerekli görmekteyiz. Sosyal bilimlerde araştırmaların desteklenmesi Ekonomi, hukuk, tarih, arkeoloji, sosyoloji ve din bilimleri gibi sosyal alanlarda araştırma faaliyetleri desteklenerek milletimizin sahip olduğu değerlerin ve zenginliklerin, devletimizin, dününe ve bugününe ilişkin fırsat, tehlike ve tehditlerin ortaya konulması suretiyle yaşadığımız çağın ve toplumsal gelişmelerin daha iyi anlaşılması sağlanacaktır. 71 8- SANAYİ Tüketici sağlığını ve tercihlerini gözeten, çevre normlarına uygun üretim yapan, yerel kaynakları harekete geçiren, nitelikli iş gücü istihdam eden, ileri teknoloji kullanan ve üreten, özgün tasarım ve marka yaratarak uluslararası piyasada rekabet edebilen bir sanayi oluşturulması temel amacımızdır. Büyüme, istihdam ve ihracat kapasiteleri yüksek olan sektörlerde katma değeri yüksek ürünlerin üretimine ağırlık verilecektir. Orta ve yüksek düzeyde üretim teknolojilerine sahip olan sektörlerde ülkemizin önemli bölgesel ve küresel üretim merkezi olması sağlanacaktır. Savunma ve havacılık, makine imalat, kimya, elektronik sanayileri ve yazılım sektörlerinde atılım yapılacak, savunma ve güvenlik alanında uzayın imkânlarından yararlanılacaktır. Ülkemiz için gerek güvenlik gerekse ekonomik açıdan büyük öneme sahip olan savunma sanayinin, teknoloji üretebilen ve diğer sanayilerle entegre olan bir yapıya kavuşturulması sağlanacaktır. Elektronik sanayi ile yazılım sektörünün gelişimine ve bilgiye dayalı yüksek katma değer sağlayacak öncelikli alanlarda yeni ürün geliştirilmesine önem verilecektir. Mikro elektronik bazlı enformasyon teknolojilerinin transferi, üretimi ve kullanımına önem verilecektir 9- ORMAN SU İŞLERİ ORMAN VE ORMAN KÖYLÜSÜ KORUNACAK, ORMAN İŞLETMECİLİĞİ GELİŞTİRİLECEKTİR. Ormanların içinde veya bitişiğinde yerleşmiş olan orman köylülerinin kalkındırılması için Bölgesel Entegre Kırsal Kalkınma ve Ormancılık Projeleri geliştirilerek, sınırları belirlenecek orman alanlarının korunması ve işletilmesi orman köylüsüne ve kooperatiflerine bırakılacak, Orman alanı dahilindeki verimsiz alanlar ormanlaştırılarak veya orman vasfını kaybetmiş alanlar verimli tarımsal faaliyetlere açılarak, yöre köylüsü tarafından veya kooperatiflerce değerlendirilmeleri sağlanacak, 2B arazilerinde tarım yapan köylüye öncelik verilecek; tarıma açık 2/B alanları, üretim planlaması koşullarına uymaları kaydıyla üzerinde tarım yapan orman köylüsüne, uzun süreli ve bedelsiz olarak tahsis edilecektir. Orman köylüleri devletle sürekli davalı olma konumundan kurtarılacaktır. Köylü, geliri kendisine bırakılan orman alanlarını, sorumlu kamu kuruluşu yardımıyla koruyacak; ormanı korumayan 240 orman alanından çıkartılacaktır. Devlet, ormanların korunup gözetilmesinde, geliştirilmesinde ve yeni ağaçlandırma çalışmalarında, orman köylüleri ve kooperatifleriyle yakın işbirliği ve dayanışma içinde olacaktır. Ormanların korunmasında, amenajman planları çerçevesinde orman ürünü üretiminde, tohum ve fidan üretimi, ağaçlandırma, erozyon kontrolü, rehabilitasyon ve orman içi mera ıslahı çalışmalarında orman köylülerinden yararlanılacaktır. Orman tahdit ve kadastro işlemleri en kısa sürede tamamlanacak, kadastro yanlışları düzeltilerek, orman vasfını yitirmiş olan toprakların orada oturmakta olan çiftçinin kullanımına açılması sağlanacak, Kesin bir zorunluluk ve önemli bir toplumsal veya ekonomik yarar olmadıkça ormanlık alanlar için izin ve tahsis verilmeyecek, sosyo-ekonomik önlemler alınarak ormandan usulsüz yararlanmanın ve her türlü işgalin önüne geçilecek, Ormancılıkla ilgili kamu kuruluşu, çağdaş yönetime, ileri teknolojik olanaklara, gelirlerini artırabilen, yatırımlarını gerçekleştirebilen, kaynakları etkin ve verimli değerlendirebilen bir yapıya kavuşturulacaktır. 11- ULUSAL GÜVENLİK VE DIŞ POLİTİKALAR Terör ülkemizin ve demokrasimizin en önemli sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Özellikle Kuzey Irak’ta üslenen PKK terör örgütü vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğine yönelik saldırılarda bulunmaktadır. Ne Irak Hükümeti ne de bölgede önemli bir güç bulunduran Amerika Birleşik Devletleri bu örgüte karşı yasalardan ve uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirerek doğrudan bir mücadele başlatmamışlardır. Türkiye’nin Kuzey Irak’tan PKK’yı tamamen tasfiye etmek hem hakkı, hem de görevidir. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu görev eksiksiz yerine getirilecektir. Ancak, İlk Parti terörle mücadeleyi bölgede yaşayan vatandaşlarımızı teröristlerden ayırarak, vatandaşlarımızın insan haklarına saygı göstererek gerçekleştirecektir. İlk Parti, terörü olağan dışı yöntemlere sığınmadan, güvenlik güçlerini yasalara uygun ve etkili biçimde kullanarak ve gerekli sosyo-ekonomik tedbirleri alarak önleyecektir. Terörü önlemeye yönelik kapsamlı bir ulusal politika oluşturulacaktır. Terörü sadece güvenlik güçlerinin çabasıyla önleme yoluna 72 gidilmeyecek, toplumun sivil-resmî tüm kurumları ile görev alması ve katkıda bulunması sağlanacaktır. Demokrasinin ve toplumsal barışın teröre karşı top yekûn direnç, tepki ve dayanışma ile korunabileceği bilinci bu programın özünü oluşturacaktır. Şiddet ve terörü sürekli izlemek, incelemek bilgi ve haber toplayıp değerlendirmek, başka ülkelerdeki kazanımlarından da yararlanarak uzun dönemli senaryolara göre seçenekli önlemler üretmek, önermek ve uygun teknolojiyi sağlamakla görevli bir İç Güvenlik Araştırma Enstitüsü birimi oluşturulacaktır. Devletin teröre karşı istihbarat olanakları, çağdaş teknolojiden de yararlanılarak geliştirilecek, halkın bireysel özgürlüklerine, bu arada özel hayatın gizliliği ilkesine zarar vermeden istihbarat alanındaki eksiklik ve yanlışlıklar giderilecektir. Bu çalışmalar yapılırken, gerektiğinde dost ve müttefik ülkelerle istihbarat paylaşımı yoluna da gidilebilecek, ancak istihbarat kaynaklarının esas itibariyle milli olmasına özen gösterilecektir. Devletin istihbarat örgütleri iç politikanın, cemaatlerin ve diğer baskı guruplarının etkisinden tamamen arındırılacak, sadece ülke çıkarları doğrultusunda görev yapan uzman kuruluşlar haline getirilecektir. Bu kurumlardaki kadrolaşmalar önlenecek, liyakat sistemi hayata geçirilecektir. Terörle etkili bir mücadele gerçekleştirmek için güvenlik güçleri yeniden yapılandırılacaktır. Uzman ve profesyonel elemanlardan oluşacak özel eğitimli güvenlik güçleri terörist saldırıları eylem aşamasına gelmeden ve mümkün olduğu ölçüde Türkiye sınırlarına ulaşmadan önlemeyi amaçlayan bir yapıya kavuşturulacak ve yeterli olanak, yetenek ve teknolojiyle donatılacaktır. Güvenlik güçleri mensupları halkla ilişkiler, demokratik, temel hak ve özgürlükler gibi konularda ve insan hakları alanında Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler hakkında eğitilecek ve bu doğrultuda davranış alışkanlıkları edinmeleri sağlanacaktır. Terör örgütlerinin etkisiz kılınması ile eş zamanlı olarak koruculuk uygulamasına son verilecek; görevlerinden ayrılacak korucular için istihdam olanakları yaratılacaktır. Koruculuk görevi yapanlar sosyal güvenlik haklarından yararlandırılacaktır. Güvenlik güçlerinin esas görevi terör zanlılarını yargıya teslim etmektir. Şiddet eylemlerinde bulunanlarla mücadele edilirken sivil halkın zarar görmemesine özen gösterilecektir. Terörle mücadele Türkiye’nin öncelikli hedefidir. Türk silahlı kuvvetlerinin terörle mücadelede en etkin araç ve gereçlerle donatılması ve gerekli eğitim düzeyine kavuşturulması öncelikle hedef olmalıdır. Yurt dışından kaynaklanan terörü destekleyen veya ona müsamaha gösteren ülkelere karşı gerekli bütün diplomatik ve caydırıcı önlemler alınmalıdır. Terörü bir siyasi mücadele amacı olarak kullanmak isteyenlere hiçbir şekilde müsamaha edilmemeli, dış ilişkilerin yönlendirilmesinde de ilgili ülkelerin terörle mücadeledeki kararlılığı önemli bir ölçü olarak göz önünde bulundurulacak, terörü destekleyen veya teröre müsamaha eden ülkelerle ilişkilerimiz gözden geçirilecektir. İlk Parti iktidarı, bir yandan terörle yurt içinde ve gerektiğinde yurt dışında en etkili mücadeleyi yaparken bir yandan da ulusal bütünlüğü ve dayanışmayı koruyacak bir hoşgörü anlayışı içinde hareket edecektir. Bu çerçevede demokrasimize çağdaş boyutlarıyla işlerlik kazandırmayı ve işsizliği önleyecek ekonomik ve sosyal önlemleri alarak terörün beslendiği tüm olumsuz unsurları ortadan kaldırmayı ve terörü toplumsal gündemimizden çıkartmayı hedef alacaktır. İç Güvenlik İç güvenliğin sağlanması devletin en temel görevleri arasındadır. Ancak, mevcut iç güvenlik anlayışı ve düzenlemeleri bu haliyle halkımızın ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılayamamaktadır. Bu nedenle İlk Parti, çağdaş bir iç güvenlik kavramı geliştirmeye kararlıdır. İç güvenlik örgütüne ve savcılara yeniden güvenilirlik ve çağdaş bir yaklaşım kazandırılması için köklü bir reforma ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla güvenlikten sorumlu birimlerin hükümetin siyasi tercihlerine göre yönlendirilmesinin önüne mutlaka geçilecektir. İç güvenlik reformu, sadece can, mal ve kamu düzeninin değil, aynı zamanda laik Cumhuriyetin, özgürlüklerin, demokratik hakların hukukun üstünlüğünün, toplumu örgütleme girişimlerinin, bireyi yücelten çağdaş değerlerin ve çağdaşlaşma sürecinin de güvencesi olacaktır. Bu amaçla yapılacak çalışma, çağdaş ve insan haklarına saygılı bir yaklaşımla İçişleri Bakanlığının merkez yapısından başlayarak, terörle mücadele, karakol ve devriye görevlilerine kadar bütün birimlerin görev tanımlarının ve yapılandırılmalarının yeniden düzenlenmesini içerecektir. Bu çerçeve içinde, eğitim programları, teknolojik donanım, laboratuvar hizmetleri, haber alma etkinlikleri, halkla ilişkiler ile uygulamada izlenecek yöntemler geliştirilecektir. Polis eğitim kurumları yeni anlayışla programlanacak ve polisin çağdaş toplumun güvenlik gücü olması sağlanacaktır. Zor ve silah kullanma yetkisi verilen polisin, bu yetkilerinin çağdaş toplumdaki anlamının ve sorumluluğunun bilincine varılarak kullanmasına özen gösterilecektir. Aşırı güç kullanımı önlenecektir. Kamu 73 düzenini zorunlu durumlar hariç, bu yetkiler kullanılmadan, vatandaşa sevgi ve saygıdan kaynaklanan otoriteyi sağlamanın asıl başarı olduğu polise benimsetilecektir. Özellikle toplu olaylara yönelik uygulamalarda, ateşli ve öldürücü silahlar ile insan sağlığına zarar verecek aygıtlar yerine çağdaş yöntemlerin kullanılması esas olacaktır. Polis örgütü buna göre eğitilecek ve gerekli araç ve gereçlerle donatılacaktır. Jandarma ve sahil güvenlik gücünün yetki alanlarındaki iç güvenlik hizmetlerinin yerine getirilmesinde de aynı yaklaşımlar benimsenecektir. Sınırların güvenliğinin ve korunmasının yanı sıra iç güvenliğin sağlanmasında da gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinden yararlanılması sağlanacaktır. Bu amaçla yapılacak düzenlemelerde bir yandan görevin gereği olan yasal düzenlemeler yapılacak, bir yandan da insan hakları alanında Türkiye’yi bağlayıcı kuralların dikkate alınması sağlanacaktır. Özellikle büyük ketlerde her geçen gün artan kapkaç ve hırsızlık olaylarını, sokaklardaki saldırıları önlemek üzere çalışmalar yapılacak, kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere saldırganların hedefindeki korumasız kişileri saldırganlara karşı koruyabilmek amacıyla, başta istihbaratın güçlendirilmesi olmak üzere etkili önlemler geliştirilecektir. İç güvenlikten sorumlu örgütlerin temel görevi öncelikle suçu veya suça kalkışmayı önleyici ve caydırıcı etkinlikler olacaktır. Adli görevler, adli kolluğa bırakılacaktır. İç güvenlik örgütleri adli olaylarda sadece sanığı yakalayıp suç kanıtlarıyla birlikte Cumhuriyet Savcılığına sevk etmek, suça ilişkin delilleri toplayıp, laboratuvar hizmetleri ile teknik incelemeleri yapıp yargı organlarına sunmak gibi sınırlı görevlerle yükümlü olacaktır. Şüphelilerin polis ve jandarma tarafından sorgulanması 48 saati geçmeyecek bir süre içinde gerçekleştirilecek bu sorgulamada baskı, işkence, aç, susuz ve uykusuz bırakma gibi insanlık dışı yöntemlere kesinlikle başvurulmayacaktır. Sorgulama tıbbi denetim altında yapılacaktır. Gözaltına alındıkları andan itibaren şüphelilerin sağlığı ve can güvenliği kolluk kuvvetlerinin sorumluluğunda olacaktır. Şüphelilerin savcılıktaki sorgulanmalarında da aynı insani ilkelere uyulacaktır. Yetkili mahkeme tarafından tutuklama kararı verildikten sonra görevli cumhuriyet savcılıklarınca iddianame süratle hazırlanacaktır. Bu kurallara titizlikle uygulanmasını sağlayacak yasal düzenlemeler süratle gerçekleştirilecektir. Bu düzenlemeler hem suça ilişkin soruşturma ve kovuşturmaların sağlıklı yürütülmesini, hem savunma hakkının gerçek anlamda güvenceye alınmasını, hem de polisin baskı ve işkence yapmak gibi suçlamalardan arındırılarak saygınlığını korumasını sağlayacaktır. İç güvenlik örgütlerinin görevlileri görevlerinin gereği olan maddî ve manevî imkânlara kavuşturularak, örgütün verimliliği ve saygınlığı artırılacaktır. İç güvenlik personelinin örgütlenerek mesleğin işleyişine etkin katkıda bulunması sağlanacaktır. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde yer alan iç güvenlik örgütleriyle ilgili genel kurallar, iç hukuka yansıtılarak yürürlüğe konulacaktır. Dış Güvenlik Silahlı Kuvvetlerde Yenileşme Ulusumuz barışçıdır. Geçmişte bağımsızlığını ve haklarını korumak için savaşçı yeteneğini gerektiğinde kanıtlamış olan ülkemiz bir saldırıya uğramadıkça barış içinde yaşamak ister. Silahlı Kuvvetlerimiz ulusun bağımsızlığını ve güvenliğini korurken dünya barışına da katkıda bulunmaya her zaman özen göstermiştir. Çağımızda bir ulusun barış içinde yaşayabilmesi dünya barışından soyutlanamaz. Gerçekten, dünyanın herhangi bir noktasındaki çatışma çok geniş bir çevreyi doğrudan ilgilendirir hale gelmiştir. Soğuk savaşın sona erişi, dış güvenlik sorunlarının boyutunu azaltmamış, aksine güçlenen aşırı milliyetçilik ve etnik duyarlılık akımlarından kaynaklanan terör eylemleri yeni tehdit unsurlarını oluşturmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi, çevremizde ve dünyada oluşmakta olan gelişmeler karşısında, ulusal güvenliğimizi sağlayıcı ve geliştirici adımlardan ödün vermeksizin, Atatürk’ün, yurtta barış, dünyada barış anlayışına dün olduğu gibi bugün de sahip çıkmaktadır. İlk Parti, son yıllarda silahsızlanma alanında atılan olumlu adımların beklenen yumuşamayı tam olarak sağlayamamasını ve yeni gerginlik odaklarının ortaya çıkmasını kaygıyla izlemektedir. Bu gerginliklerin silah yoluyla değil diplomatik müzakere ve uzlaşma yöntemleriyle çözümlenmesi görüşünü savunmaktadır. NATO’nun da, yeni üyelerin katılımıyla uluslararası alanda güvenlik ve istikrarın sağlanmasına daha büyük katkıda bulunması gerektiğini düşünmektedir. Bu amaçla NATO üyeleri arasında tam bir uyum, dayanışma ve işbirliğinin sağlanmasının İttifakın görevini en etkili biçimde yapmasına katkı sağlayacağı görüşündedir. Bu noktalardan hareketle, ülkenin dış güvenliğinin, değişmemesi gereken temel ilkeleri şunlar olmalıdır: 121 Yurt savunması bir bütündür; Yurdun her yöresi eş ve ulusal ortak duyarlılıkla, her an muhtemel bir saldırıya karşı hazırlıklı olma anlayışıyla korunur. Ulusal güçle ulusal güvenlik bir bütündür. Onun için ekonomik gücümüz, ulusal eğitim bilgi ve teknolojik düzeyimiz, 74 stratejik birikimimiz, dış güvenliğimizi sürekli geliştirecek ve sağlamlaştıracak biçimde ve yönde hızla yükseltilmelidir. Dış güvenlik kavramımız ve stratejimiz de, ekonomimize, bilgi ve teknolojik birikimimize, sürekli ve etkin katkıda bulunmalıdır. Barış bir bütündür. Onun için, Türkiye kendi dış güvenliğini sağlarken, dünya barışına, özellikle bölge barışına yönelen tehlikeleri mümkün olduğu kadar azaltan; böylece bölge ve dünya barışına katkıda bulunan bir politika izlemelidir. Uluslararası silahlanma yarışının önlenmesi sürecine sürekli katkı sağlamalıdır. Kitle İmha Silahlarının Yayılması önlenmeli ve özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgede bu silahların ve fırlatma araçlarının konuşlandırılmaması için özel çaba gösterilmelidir. Dış güvenliğin önemli bir gereği bütün bölge ülkeleriyle dostluk ilişkileri kurmak ve sürdürmektir. Onun için Türkiye bütün bölge ülkeleriyle karşılıklı güvene dayanan dostluk ilişkileri geliştirmeyi hedefler. Bunun için temel ölçü komşu ülkelerin de Türkiye’nin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne saygılı bir politika izlemeleridir. Dış güvenliğimiz ulusal bağımsızlığı güçlendirici nitelikte olmalıdır. Onun için dış güvenlik esas itibariyle ulusal güce ve kaynaklara dayanmalıdır. Makul bir ölçünün ötesinde dış yardıma ve desteğe bağımlı olmamalıdır. Bu ilkeler çerçevesinde İlk Parti, çok sayıda insan gücüne dayanan bir savunma düzeni yerine, Türkiye’nin ulusal dış güvenlik stratejisine ve çağdaş savunma teknolojisinin bütün gereklerine uygun, ateş gücü, vurucu gücü, hareket yeteneği üstün, iletişim olanakları, komuta ve kontrol sistemleri etkin bir savunma gücü oluşturulmasını öngörmektedir. İlk Parti, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu anlayışla geliştirilmesini, gerektiği ölçüde yeniden yapılandırılmasını, esnekliğe kavuşturulmasını, gerekli görmektedir. İlk Parti, tüm sınırlarımızın güvenliğinin Silahlı Kuvvetlerimizce sağlanmasını öngörmektedir. Bu görevin silahlı kuvvetler yerine sınır muhafızları gibi örgütlere bırakılması Türkiye’nin stratejik ve güvenlik koşulları dikkate alındığında uygun bir seçenek olarak görülmemektedir. İlk Parti iktidarında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm üyelerinin gerekli manevî ve maddî koşullara kavuşturularak görevlerini huzur içinde sürdürmelerine özen gösterilecektir. İlk Parti yönetiminde, ordumuzun savunmayla ilgili araştırma ve teknoloji oluşturma çabaları desteklenecektir. Stratejik araştırma yapan, teknoloji üreten tüm ulusal kuruluşların da bu çabalara katkıları sağlanacaktır. Bu amaçla bir Stratejik Araştırma Kurumu (STARK) oluşturulacaktır. Aynı anlayışla Türk savunma sanayi desteklenecek ve silahlı kuvvetlerimizin ihtiyaçlarının mümkün olduğu ölçüde yerli üretimle karşılanması için gerekli önlemler alınacaktır 13- ENERJİ Bilim teknoloji, araştırma, geliştirme ve yeni eğitim sistemi ile kendi teknolojimizi kendimiz yaratacak enerji politikalarını izleyeceğiz. Üniversiteler gücünü ve kaynaklarını enerji verimliliği geliştirmeye yönelik kullanırsa, enerji maliyetlerinde çok önemli rekabetçi bir güce sahip olacağız ve en önemli girdimiz olan enerji ithalatını ve maliyetini de düşürerek cari açığı kapatacağız. Ulusal çıkarlarımızı koruyarak enerji arzının güvenliğini ve devamlılığını sağlamak, rekabete dayalı bir enerji piyasası oluşturmak ve duyarlı olduğumuz çevreyi ve insan sağlığını korumak bulunmaktadır. Bu politika doğrultusunda; - Etkin ve verimli bir biçimde işletilemeyen mevcut tesisler bir an önce özelleştirilecek, yenilenip kapasitesinin artırılması sağlanacaktır. - Yeni yatırımlar yap-işlet modelleri ile yaygınlaştırılması teşvik edilecektir. - Geleceğin enerjisi olan hidrojen enerjisi konusunda ciddi bilimsel ve teknik projeler desteklenecektir. - Enerji kayıplarını ve israfını önleyen projeler geliştirilecektir. - Güneş, rüzgar, jeotermal ve biomas gibi enerji türleri yanında yeni hidroelektrik santralleri ile yerli kömüre dayalı, yeni teknolojilerle donanımlı, özel sektör tarafından kurulması desteklenecektir. - Petrol ve doğalgaz aramalarına ağırlık verilecektir. - Dışa bağımlı doğalgazın kullanıldığı enerji santrallerine alternatif veya ikame yatırım olarak, gerekli güvenlik ve çevre koruma önlemleri alınmak suretiyle, nükleer enerji santralleri kurulacaktır. Böylece ekonominin ihtiyaç duyduğu ucuz enerji sağlanmış olacaktır. - Ülkemiz stratejik konumu itibariyle enerji kaynaklarının dağıtımında köprü konumundadır. Ülkemizin enerji dağıtım platformu olması alanında ki yatırımlar teşvik edilecektir. 75 Enerji üretimimizde Kurulu Güç ve üretim artışı bakımından bakıldığında mevcut iktidar genel olarak başarılı olarak görünüyor. Şöyle ki; Elektrik üretimi için kurulu güç; 2003 sonu 35.587 MW 2013 sonu 64.000 MW ve geçtiğimiz yıl 2014 itibariyle de 69.516 MW’a ulaşmıştır. Üretim olarak da 2003’de 141 Milyar KW/saat olan elektrik üretimini 2014 sonu itibariyle 250 Milyar KW/Saat seviyesine çıkarmışlardır. Bu rakamlara göre İktidarları süresince bu güne kadar Kurulu güç olarak neredeyse %100’e yakın bir arttırımı, elektrik enerjisi üretimi olarak da % 77 lere ulaşan bir artışı gerçekleştirmiş ve Ülkemizi enerjisiz bırakmamışlardır. Bu sözkonusu dönemde bazı elde olmayan nedenler ile arızi enerji kesintileri yaşandıysa da bunlar büyütülecek boyutlarda olmamış, ihmal edilebilir yöndedir, “Enerji Yönetimi, yeterli ve dengeli enerji arzı görevini yapmıştır, diyebiliriz. Ancak bu fiziki başarıyı sağlarken elektrik üretimi için gerekli enerji kaynaklarının tedarikinde ve ileriye dönük projeler ve politik yönlendirmeler konusunda gelecek için daha akılcı davranıp ona göre projeler geliştirmeliyiz. Petrolün varil fiyatlarının gerilemesi ve dış ticaretteki durgunluk nedeni ile cari açık 2014 sonu ve 2015 başında 46 Milyar Dolar seviyesine gerilemiştir, ancak bu durum enerjinin dış ticaretimizdeki yükünü oransal olarak değiştirmemiştir. İşte Alarm Veren Bağımlılığımızın Tablosu: Tükettiği enerjinin yaklaşık dörtte üçünü dışarıdan ithal eden Türkiye, enerjide dışa bağımlılığın en yüksek olduğu birkaç ülke arasında yer alıyor. Toplamda ise Türkiye’nin Dünya “net enerji ithalatı” ligindeki sıralaması 11incilik. Birincil enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 64’ünü toplam 10 ülkeden, yüzde 43’ünü sadece 3 ülkeden ve yüzde 27’sini ise tek bir ülkeden tedarik etmekteyiz. yerli alternatif kaynak üretiminde ciddi bir atılım yapılamadığı takdirde, söz konusu bağımlılığın önümüzdeki dönemlerde hızla yüzde 80’lerin üzerine çıkması son derece muhtemel görünmektedir. 76 GÜNEŞ ENERJİSİ : En akılcı yolu enerji üretiminde yerli linyit kaynaklarımızın rasyonel kullanımını da ihmal etmeden “Yenilenebilir Enerjilere “ yönelmektir. Bunların başında da Güneş Enerjisi gelmektedir. Potansiyel Yenilenebilir Enerji Kaynaklarımız ve Linyitimiz Ne Durumda? TÜRKİYENİN KW/Saat olarak POTANSİYEL YENİLENEBİLİR + Linyit ENERJİ KAYNAĞI Güneş Enerjisi 380- 400 Milyar KW/saat Rüzgar “ 120-130 “ “ Hidrolik 100 “ “ Bio Gaz 35 “ “ Jeo Termal 15 “ 400 130 100 “ 50 ----------- Yenilenebilir toplam Yerli Linyit 120 “ 680 Milyar KW/Saat “ 120 ---------------Toplam 800 Milyar KW/Saat 2014 Yılında ki üretilen toplam enerji miktarı 250,3 milyar KW/Saat olduğunu anımsayalım! Görüleceği üzere bu üretimin 3 katından fazla yerli üretim potansiyelimiz bulunmaktadır. Elektrik üretimi amacıyla kullanılabilecek güneş enerjisinin henüz en çok binde ikisi değerlendirilmektedir. Oysa ARTIK yukardaki tabloda da görüldüğü gibi Türkiye’nin güneşe dayalı yıllık 400 milyar kWh elektrik üretim kapasitesi olup, 2014’te tükettiğimiz elektriğin bir buçuk katından daha fazladır. Küresel iklim değişikliğinin insan ve çevre üzerindeki etkileri arttıkça, sürdürülebilirlik yaklaşımının ve doğru yerlerde hayata geçirilecek yenilenebilir enerji üretim tesislerinin önemi de giderek artmaktadır. Rüzgar ve güneş enerjisini, aynı Almanya ve Avusturya’da olduğu gibi kendi doğal kaynaklarımızdan yaratmalıyız Jeotermal potansiyelin henüz beşte biri kullanılmaktadır. Biyoyakıt potansiyelin nerede ise tamamı atıl vaziyettedir. Hidrolik potansiyelin henüz % 60’ı değerlendirilmiştir. Proje ve yatırım sürecindeki HES projeleri devreye girdiğinde, rasyonel bir su yönetimiyle, yılda 100 milyar kWh’den fazla elektrik üretmek mümkündür. Yerli Linyit’e gelince:Doğaya verdiği zararları asgari düzeyde tutmak şartıyla, akışkan yataklı ve çevreye duyarlı sistemdeki santraller ve onların kükürt giderme tesisleri, baca gazı arıtma cihazları, ve de AB normlarında çalışacak filtrelerle ve hava soğutmalı sistemlerle kurulacak santralların değerlendireceği linyitle, ilave 130 milyar kW/s. civarında elektrik üretme imkanını hedeflemek söz konusudur. YENİLENEBİLİR ENERJİ : “Yenilenebilir Enerji Üretimine” ilişkin olarak yatırımcıları özendirmek için konuyla ilgili teşvik tedbirlerinin ıslah edilerek ivedi olarak yeniden hazırlanması gerekir. Bunun sonucu, yakıtını doğanın hediye ettiği çevre dostu elektrik üretiminin kapasitesi hızla artacak ve ulusal enerji üretimimizdeki payı artarken dış fosil 77 kaynaklara gereksinim azalacak, dolayısıyla cari açığımız azalırken ekonomiye olumlu katkı da sağlanmış olacaktır. enerji verimliliği ve tasarrufu konularına da önem gösterilmektedir. Bizde de bu konuda girişimler var ancak yeterli değildir. Bu bakımdan da etkin çalışmalar yapılmalı ve teşvik edici daha kapsamlı yasalar çıkarılmalıdır. NÜKLEER SANTRALLER Türkiye, enerji ihtiyacındaki önemli bir açığı Akkuyu ve Sinop nükleer santrallerinden elde edeceği nükleer enerji ile kapatmayı öngörüyor. Sözkonusu nükleer santraller bugün devrede olsaydı mevcut elektrik tüketiminin %33 ü nükleer santrallerden karşılanabilecektir. Nükleer Santraller yoluyla üretilen insan hayatı için riskli olmasına rağmen, doğa ve ekosisteme zararı olacak nükleer enerjiyi tüm gelişmiş ülkeler kullanmaktadır. Gelişmiş ekonomilerin hepsinde varolan nükleer santraller geçmişte yaşanan kaza ve tecrübelerden ders çıkartarak en güvenli ve yenilenen sistemlerle donatılmış olarak, doğal yenilenebilir enerji üretimi artana kadar orta vadede enerji üretimimiz için kullanılmalıdır. • Ulusal Nükleer Enerji Strateji Belgesi ve Eylem Planı hazırlanmadığı, • Temel yasaların bulunmadığı, • İkincil mevzuatında birçok eksikliğin olduğu, • Teknik bilgi birikimi ve deneyimi yeterli olmadığı, teknoloji transferinin nasıl yapılacağa dair bir yol haritasının bulunmadığı, • TAEK’i bu konuda etkin kılacak düzenlemelerin yapılmadığı, koşullarda, Akkuyu NES projesinin, her türlü karar yetkisi devredilerek bir Rus şirketine bırakılması, ikili anlaşma ile sürecin ulusal hukukun sınırlarına taşınılmaya çalışılması, aynı kurgu ve yaklaşımla yeni NES projelerine karar verilmesi ve ülkemizin nükleer enerji gibi stratejik bir konuda, deneme-sınama alanı yapılması kabul edilemez. Kaldı ki, yakıtından yapımına ve işletilmesine kadar Rus şirketlerine bağımlı Akkuyu NES projesi, taşıdığı tüm olumsuzlukların ve risklerin yanı sıra; enerjide genel olarak dışa bağımlılığı, özel olarak Rusya’ya bağımlılığı artıracaktır. Türkiye, nükleer enerji konusunda bilgi birikimini arttırmalı, orta ve uzun vadede yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalma olasılığına karşı, enerji planlamasında; risklerin ortadan kalktığı, yeni teknolojilerin geliştiği ve atık sorununun çözüldüğü koşulların oluşması halinde; nükleer enerjiden de yararlanma imkanlarını öngörmelidir. İlgili tüm kesimlerin katılımıyla; katılımcı ve şeffaf bir anlayışla Ulusal Nükleer Enerji Strateji Belgesi ve Eylem Planı hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. NES kazalarının ülkemiz ve insanlarımıza olumsuz etkilerine karşı; Acil Eylem Planları kamuoyunun bilgisine sunulmalı ve ilgili tüm kesimlerin görüşleri alınarak dünya standartları düzeyine kavuşturulmalıdır. 14-STK, SENDİKA, İŞÇİ VE İŞVERENİN İLİŞKİLERİ İşçi, işveren ve hükümetten oluşan üçlü bir yapı içinde sosyal diyalogun en ileri seviyelere taşınması ile uzlaşma ortamı sağlanacaktır. - ILO Sözleşme ve İlkeleri çerçevesinde; hükümet, işçi ve işverenler arasındaki uzlaşma ile endüstriyel ortamdaki ilişkilerin her açıdan güçlendirilmesi için gayret sarf edilecektir. - İş gücü maliyetini azaltıcı ve istihdamı teşvik edici yasal düzenlemeler hızla tamamlanacaktır. - Kayıt dışı işçi çalıştırmaya yol açan mevcut sosyal sigorta prim oranları makul bir seviyeye çekilecektir. - Asgari ücret seviyesi geçim standartlarına göre yeniden gözden geçirilecek ve asgari ücretten alınan vergiler azaltılacaktır. - Örgütlenme özgürlüğünün önü açılacak, sendikalaşma teşvik edilecek, kamu görevlilerinin grevli ve toplu sözleşmeli sendikal haklar ve özgürlüklere kavuşturulması sağlanacaktır. - Cinsiyet ayrımcılığının önüne geçilecek, eşit işe eşit ücret ve liyakat prensibi yürürlüğe konulacaktır. 78 - Çocuk emeğinin sömürülmesine fırsat verilmeyecektir. - İş güvencesi, işçi ve hayata geçirilecek ve işsizlik sigortası uygulamasına geçilecektir. 15 – TURİZM Turizm gelirlerinin artırılması ve Türkiye’nin düşük gelirli turist cenneti olmaktan çıkarılması gereklidir. 2000 & 2010 döneminde uluslararası turizm talebi %39,5 oranında artış göstermiş ve turizm gelirleri %93,3 artmıştır. Türkiye’nin yatak kapasitesindeki artışa rağmen teknik alt yapı yetersizlikleri ve çarpık kentleşme ile gelen çevre kirlenmesi turizmi olumsuz etkileyen etkenlerin başında gelmektedir. Hizmet kalitesini artırması ve pazarlama kanallarını çeşitlendirerek üst gelir gruplara ait turistleri hedeflemesi gereklidir. Türkiye turizminin karşılaştırmalı rekabet üstünlüğüne dayanacak; sağlık, tarih, golf, kayak, termal, kongre, kruvaziyer turizm çeşitlerine yönelik teşvik ve tanıtımlarla ülkemize gelen turist başına geliri ortalamada %10 artırması gereklidir. Turizm Politikası Ülkemizin doğal, tarihi, kültürel ve diğer zenginliklerinin; çevreye duyarlı, tarihe saygılı, özgünlüğünü muhafaza eden ve sürdürülebilirliğini sağlayacak bir anlayışla, yüksek katma değer yaratacak şekilde değerlendirilmesi, turizm politikamızın esasını oluşturmaktadır. Dört Mevsim Turizm Ülkemizin zengin turizm potansiyelini gereğince değerlendirmek için tanıtım ve pazarlama konularına etkinlik kazandırılarak potansiyelin dört mevsim kullanılması sağlanacaktır. Bu çerçevede, kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasında işbirliği ve eşgüdümü sağlayacak sektörün tamamını kapsayan bir yapılanmaya gidilecektir. Ülkemizin turizmi çeşitlendirilecek, dünya turizm pazarında belli yörelerimizin markalaşması sağlanacaktır. Denizcilik Bakanlığı Oluşturulacak Denizcilik sektörü kapsamındaki tüm faaliyetlerin (gemi yapımı, deniz ulaştırması, deniz ürünleri işletmeciliği) eşgüdüm ve etkinlik içinde yönlendirilmesi sağlanacaktır. Devlet, denizcilik sektöründe genel politikaları belirleyici, yönlendirici, sektöre yeni boyutlar kazandırıcı, iç ve dış deniz ulaştırmasında sorunları çözümleyici rol oynayacak, sektörde yer alan odalarla yakın dayanışma ve işbirliği içinde olacaktır. Turizm, evrensel barış kültürünün çimentosudur. Türkiye; Doğası ve ikliminin yarattığı çok yönlü olanakları ve güzellikleri ile, Farklı medeniyetleri barındırmış olan coğrafyasında günümüze taşınmış olan tarihsel ve kültürel mirasın eşsiz zenginlikleri ile, Anadolu aydınlanmasının ve humanizmasının değerleri ile, Halkımızı çağdaş dünya ile kucaklaştıran Cumhuriyetimizin eşsiz devrimi ile, demokrasisi ile ve çağdaş laik toplum dokusu ile, Anadolu insanının hoşgörü kültürü ve konuk ağırlama geleneği ile, büyük bir turizm potansiyeline sahip bir ülkedir. İlk Parti, turizm alanındaki bu büyük potansiyelin, ülkemizin sosyal ve ekonomik kalkınmasında, insanlarımızın doğal hakları olan dinlenme gereksinimlerinin karşılanmasında çok önemli bir araç olduğuna, bu nedenle turizm sektörünün, ülkede gelişmenin oncu sektörlerinden biri olarak değerlendirilmesi gerektiğine inanmaktadır. İlk Parti, gelişmiş bir turizm sektörünün, Türkiye’de “istihdamın hızla artmasına, sosyal ve ekonomik kalkınmaya, başka ülkelerin vatandaşlarıyla ile daha yakın ilişki kurmaya ve refahı paylaşmaya katkı sağlayan” güçlü bir kaynak olduğunun bilincindedir. Ülkemiz turizmini yeniden planlamanın ana teması, “dört mevsime ve ülkenin tüm potansiyel bölgelerine dağılımı sağlanmış, dış rekabet gücü yüksek, dış dünyanın için ucuz fiyatlandırma politikasına esir olmayan, 79 özgün turizm ürünlerini öne çıkaran, tüketici isteklerine duyarlı, sürdürülebilir bir turizm sektörü yaratmak” olacaktır. Bu amaçla, çevreye duyarlı, doğal ve kültürel değerlerimizin sağlıklı kullanımı ve korunmasını gözeten, kaynakların en rasyonel şekilde değerlendirilmesine olanak sağlayan, çağdaş ve ulusal değerlerimizle tutarlı, planlı, sürdürülebilir bir turizm politikası uygulanacaktır. Yeni turizm tesislerinin, genişleme veya yenileme yatırımlarının bölgeleri, yerleri ve zamanlamaları yeniden hazırlanacak bir Ulusal Turizm Master Planı çerçevesinde yönlendirilecektir. Sektör envanteri çıkarılacak Turizm varlıklarımızın tespiti için kapsamlı bir envanter çalışması yapılacak, böylelikle sektör planlanmasının sağlıklı veriler temelinde gerçekleştirilmesi sağlanacaktır. bölgesel turizm kalkınma planları: Yüksek turizm potansiyeli olduğu halde halen değerlendirilmemiş bölgelerde turizmin gelişmesi için, yeni Turizm Mastır Planının vizyon ve ilkeleri çerçevesinde gerekli yeni bölgesel Turizm Kalkınma Planları hazırlanacak, bu bölgeler için gerekli yeni altyapı, kamu kaynakları ve sorumluluğu altında belirli bir takvim içinde tamamlanarak iç ve dış turizm yatırımcılarının değerlendirmesine açılacaktır. 80
© Copyright 2024 Paperzz