İlmi Etüdler Derneği - avrupamerkezciliğin ötesi çalıştayı

AVRUPAMERKEZCİLİĞİN ÖTESİ
BEYOND EUROCENTRISM
25 - 26 Ocak / January 2014
KONYA
Eurocentrism is the recurrent feature of the western dominated social science perspective. It does ignore both alternative views free of knowledge produced
and systematised in the west and constructs a sort of domination. Eurocentric social science perspective, therefore, forces the scholars to be integral part of
western dominated knowledge mechanisms. Thus, it is very certain that reconsideration and going beyond of Eurocentrism in social sciences are urgent issues
for suggesting more uniform and reliable universal knowledge. Thus, some questions wait for reply: is there a general Eurocentric paradigm compassing all
fields of social sciences? Have the recent revisionist challenges against Eurocentrism really contributed to the surmounting of this domination? Does the
constant repetition of the concept ironically and paradoxically serve the re-production of Eurocentric social science perspective?
It is true that social sciences have relatively transformed along with the drastic changes in world politics since the Second World War. Not only the re-shaping
of the high politics in world system but also the world-wide deep seated social movements such as the anti-colonial struggle against imperial world order
and from-bottom opposition to the modern lifestyle and world-view have paved way to the questioning of well-entrenched modernist paradigms framing
the mind of modern social scientist. Modern academic system came into being with Eurocentric postulates when European man was self-confident and
resolute enough to design the world around him. Despite optimistic new interrogations and insights of Eurocentrism in different fields of social sciences and
relative negligence of the issue in the recent decade, it has still been the hinge upon which all modernist and progressive paradigms turn.
Therefore, the Eurocentrism in the social sciences precisely demands attention. The main objective of the workshop will be to find a reply to the question
whether it is possible to go beyond eurocentrism in the social sciences. The workshop will be an interdisciplinary attempt which aims to bring together
international academics working in various disciplines from social theory and history to economics and political science. Thus, we expect to analyse the
effects of eurocentric perspective in different fields and hope to discuss about its positive and negative aspects by offering new thoughts on the future of
the social sciences.
In this workshop, organized by Scientific Studies Society (ILEM), Selcuk University and Konya Metropolitan Municipality, scholars from different disciplines
will discuss the manifestations and effects of Eurocentrism in social sciences and will seek for the possibilities to go beyond Eurocentric paradigm to produce
a non-Eurocentric social science perspective.
2
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
BEYOND EUROCENTRISM
Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
Avrupamerkezcilik Batılı sosyal bilim perspektifinin kendini yineleyen bir özelliğidir. Bu niteliğiyle, hem Batı’da üretilen ve sistemleştirilen bilgiden bağımsız
bir epsitemolojiyi gözardı etmekte; hem de bir tür tahakküm biçimi oluşturmaktadır. Böylece, Avrupamerkezci sosyal bilim perspektifi, sosyal bilimcileri Batı
merkezli bilgi mekanizmalarının bir parçası olmaya zorlamaktadır. Bu etkenler göz önünde bulundurulduğunda, Avrupamerkezciliği yeniden düşünmek,
eleştirmek ve aşmaya çalışmak yekpare ve güvenilir bir evrensel bir bilgi biçiminin ortaya konulması için zorunlu hale gelmektedir.
Bu çerçevede, bazı sorulara cevap verilmesi gerekmektedir: Bütün sosyal bilim disiplinlerini içine alan genel geçer ve kuşatıcı bir Avrupamerkezci paradigmadan bahsetmek mümkün müdür? Son dönemlerde, Avrupamerkezciliğe karşı geliştirilen revizyonist denilebilecek meydan okumalar Avrupamerkezciliğin
sosyal bilimlerdeki tahakkümünün kırılmasına gerçekten katku sağlayabilmişmidir? Yoksa kavramın sürekli kullanımı ve vurgulanması ironik bir biçimde
Avrupamerkezci sosyal bilim perspektifinin yeniden üretilmesine mi hizmet etmiştir?
Sosyal bilimlerin II. Dünya Savaş’ından bu yana dünya politikasındaki köklü değişimlere paralel olarak görece dönüşüm geçirdiği bir gerçektir. Dünya politik
sisteminde, devletler arası siyasal ilişkilerin yeniden biçimlenmesinin yanı sıra emperyal dünya düzenine karşı ortaya çıkan anti-kolonyal mücadele, modern
yaşam biçimi ve dünya görüşüne karşı gelişen yukarıdan aşağıya muhalefet gibi dipten gelen bütün dünya ölçeğindeki toplumsal hareketler modern sosyal
bilimcinin zihin dünyasını şekillendiren ve yerleşik hale gelen modernist paradigmaların sorgulanmasına yol açmışlardır.
Modern akademik sistem, Avrupalı insanın yaşadığı dünyayı kendi zihniyet dünyasına gore şekillendirme konusunda yeterince özgüven ve kararlık sahibi
olmasına koşut bir biçimde Avrupamerkezci esasların ortaya konulmasının neticesinde ortaya çıkmıştır. Sosyal bilimlerde, Avrupamerkezcilik konusunda
iyimser denilebilecek nitelikteki yeni sorgulamala ve kavrayışların ortaya çıkışı ve konunun son yıllarda görece olarak akademik gündemin dışına itilmesine
rağmen, Avrupamerkezcilik, sosyal bilimler için hala bütün modernist ve ilerlemeci paradigmaların temel dayanağını teşkil etmektedir.
Bu nedenlerle, sosyal bilimlerde Avrupamerkezcilik konusuna kesin bir biçimde eğilmek gerekmektedir. Çalıştayın temel hedefi, sosyal bilimlerde Avrupamerkezciliği aşmanın mümkün olup olmadığı sorusuna cevap bulmak olacaktır. Çalıştay, sosyal teori ve tarihten iktisat ve siyaset bilimine kadar, sosyal
bilimlerin farklı displinlerinde çalışan uluslararası akademisyenleri bir araya getirmeyi hedefleyen disiplinlerarası bir etkinlik olacaktır. Böylece, farklı sosyal
bilim disiplinlerinde Avrupamerkezciliğin etkilerini analiz etmeyi ve dahası Avrupamerkezciliğin olumlu veya olumsuz etkilerinin tartışılmasını gündeme
getirerek sosyal bilimlerin geleceğine ilişkin yeni düşünce ve perspektiflerin ortaya konulmasını ümid ediyoruz.
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
İlmi Etüdler Derneği, Selçuk Üniversitesi ve Konya Büyükşehir Belediyesi’nin birlikte düzenlediği bu çalıştayda, farklı disiplinlerden gelen bilim insanlarının
Avrupamerkezciliğin sosyal bilimlerdeki belirgin göstergeleri ve etkileri üzerine tartışmaları, Avrupamerkezci yaklaşımı aşmak ve Avrupamerkezci olmayan bir
sosyal bilim perspektifinin imkanları üzerine görüşlerini ortaya koymaları hedeflenmektedir.
3
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
AVRUPAMERKEZCİLİĞİN ÖTESİ ÇALIŞTAYI
Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
09.00 – 09.15
09.15 – 10.00
10.15 – 12.15
Açılış Konuşmaları / Opening Speeches
Açılış Konferansı / Keynote Conference
Birinci Oturum / First Session
Khosrow Bagheri Noaparast, University of Tehran Faculty of Psychology and Education
Eurocentrism: A Twofold Negligence; a Twofold Violence
Avrupamerkezcilik: İki Yönlü Bir İhmal, İki Yönlü Bir Şiddet
Mustafa Demirci, Selçuk Üniversitesi, Tarih Bölümü
The Historical and Civilizational Outlook of Islam in the Mirror of Euro-Centric History
Avrupa Merkezci Tarih Aynasında İslam’ın Tarih ve Medeniyet Manzarası
12.15 – 13.30
13.30 – 15.30
Öğle Arası / Lunch
İkinci Oturum / Second Session
Syed Farid Alatas, National University of Singapore Department of Sociology/Department of Malay Studies
Problems of Concept Formation: Transcending Eurocentrism with the Concept of “Religion”
Kavramsallaştırma Problemleri: Avrupamerkezciliği “Din” Kavramıyla Aşmak
Lütfi Sunar, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
Emergence of Eurocentric Modernity and the Changing Position of the “Other”
Avrupamerkezci Modernitenin Ortaya Çıkışı ve Ötekinin Değişen Konumu
16.00 – 18.00
Üçüncü Oturum / Third Session
Süheyb Öğüt, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
Eurocentrism As Secularcentrism and Secularcentrism as Pornographycentrism
Avrupamerkezcilik Olarak Sekülermerkezcilik ve Pornografimerkezcilik Olarak Sekülermerkezcilik
4
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
25 OCAK / JANUARY CUMARTESİ / SATURDAY
Seyed Javad Miri, Tehran Institute for Humanities and Cultural Studies
Beyond Eurocentrism: Probing into Epistemological Endeavors of Allama Jafari
Avrupamerkezciliğin Ötesinde: Allame Caferi’nin Epistemolojik Denemeleri Üzerine Bir Araştırma
Dördüncü Oturum / Fourth Session
Hasan B. Yalçın, İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
The Rise, Fall, and Recent Revival of Euro-centrism in International Relations Theory
Uluslararası İlişkiler Teorisinde Avrupa-Merkezciliğin Doğuşu, Düşüşü ve Yeniden Yükselişi
Sari Hanafi, American University of Beirut, Department of Sociology, Anthropology & Media Studies
The Arab Uprisings Through Academic Scholarship: Structure Constraints and Optional Dependency
Akademik Düzlemde Arap Ayaklanmaları: Oluş Sınırları ve Alternatif Bağımlılık
11.20– 13.20
Beşinci Oturum / Fifth Session
Alphan Akgül, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Eurocentric Literary Criticism in Turkish Literature: Is Another Path Possible?
Türk Edebiyatında Avrupamerkezci Edebiyat Eleştirisi: Başka Bir Yol Mümkün mü?
S. Bekir Gür, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği
Coşkun Taştan, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
Zafer Çelik, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
Murat Özturk, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
Eurocentrism in Higher Education: Locality and Universality in Textbooks on Sociology of Education
Yükseköğretimde Avrupa-merkezcilik: Eğitim Sosyolojisi Ders Kitaplarında Yerellik ve Evrensellik
13.20– 14.30
14.30–16.30
Öğle Arası / Lunch
Altıncı Oturum / Sixth Session
Feridun Yılmaz, Uludağ Üniversitesi İktisat Bölümü/Sosyoloji Bölümü
The Changing Character of Economics: The Rise of American Style Neoclassicism
Ekonominin Değişen Karakteri: Amerikan Tarz Neoklasisizmin Yükselişi
16.45–17.30
Kapanış Oturumu / Closing Session
Bütün Katılımcılar / All Participants
Avrupamerkezciliği Aşmanın Başlangıçları ve Yolları
The Beginnings and Ways of Going Beyond Eurocentirism
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
Necati Anaz, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
An Analysis of the EU in a Caucasia-Centric World Via ‘Borderland Triangle’: Options and Obstacles
Kafkasya-Merkezli Bir Dünyada “Sınır Bölgesi Üçgeni” Doğrultusunda AB’nin Çözümlenmesi: Seçenekler ve Manialar
5
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
09.00 – 11.00
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
26 OCAK / JANUARY PAZAR / SUNDAY
Khosrow Bagheri Noaparast, University of Tehran Faculty of Psychology and Education
Human knowledge in principle has two facets; one being local and the other global. The first facet derives from
the contextual characteristic of human knowledge while the second demarcates its objective characteristic. The
involvement of these two facets urges us to hold a moderate conception of objectivity in terms of which any
human knowledge opens a window to reality rather than claiming the reality as a whole. As far as knowledge is
concerned, Eurocentrism is at the center of a twofold negligence which has lead to a twofold violence. The first
strand of negligence refers to the neglect or denial of the local facet of Western science which has been attempted by Western thinkers and scientists themselves. The resultant absolutist conception of objectivity has led to a
violent knowledge that cannot tolerate any “other” sort of knowledge. The second strand of negligence concerns
the undermining of global aspect of Western science which is embraced by the enemies of Eurocentrism including
postmodernist, post-colonial, and Islamist thinkers. This in turn has led to a second strand of violence taken by
these thinkers against Western science to show that this science is nothing but an ethnocentric endeavor. This paper suggests that for going beyond Eurocentrism it is needed, on the one hand, to reveal its fallacious attempt to
deny its “other” by proclaiming an absolute objectivity. On the other hand, inspired by local sources, non-Western
thinkers need to provide an objective knowledge in their own right. The overall picture of knowledge here will
be a perspectivism in which any perspective can be complementary to other ones while being a rival to them at
the same time.
6
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
Eurocentrism: A Twofold Negligence; a Twofold Violence
Khosrow Bagheri Noaparast, Tahran Üniversitesi Psikoloji ve Eğitim Fakültesi
İnsanın sahip olduğu bilgi temelde iki yönlüdür; bunlardan biri yerel, diğeri ise evrenseldir. İlk yön insanın sahip
olduğu bilginin bağlamsal özelliklerinden yola çıkmakta, ikincisi ise objektif özelliklerinin sınırlarını çizmektedir.
Bu iki yön söz konusu olduğunda, gerçekliğin bir bütün olduğunu iddia etmektense gerçekliğe bir yol açan herhangi bir insan bilgisinin objektifliğini yakalamak hususunda mutedil bir kavramsallaştırmaya gitmek zaruridir.
Bilgi söz konusu olduğu zaman, Avrupamerkezcilik iki yönlü bir şiddete yol açan ve yine iki yönlü bir ihmâlkarlığın
merkezinde bulunmaktadır. Bu ihmalkârlığın ilk veçhesi, Batılı düşünürler ve bilim adamları tarafından gerçekleştirilmesi için çalışılmış olan Batılı bilimin yerel yönünün bir inkar ya da ihmaline işaret etmektedir. Sonuç olarak
ortaya çıkan mutlakîyetçi bilgi anlayışı, herhangi bir “diğer” bilgi türüne tahammül edemeyen şedîd bir bilgiye
yol açmaktadır. İhmalkarlığın ikinci veçhesi ise postmodernist, post-kolonyalist ve İslamcı düşünürlerin de dahil
olduğu Avrupamerkezcilik karşıtları tarafından kabul edilen, Batılı bilimin evrensel yönünü baltalamakla ilişkilidir.
Bu da bu düşünürlerin, Batılı bilimin etnosentrik bir çabanın ötesine geçemeyecek bir şey olduğunu göstermek
amacıyla tuttukları bir diğer yola alan açmaktadır. Bu makale, Avrupamerkezciliğin ötesine geçebilmek için, Avrupamerkezciliğin külli bir objektiflik iddiası ile kendinden “ötekisini” inkâr etme yönündeki aldatıcı amacını ortaya
çıkarmak gerektiğini öne sürmektedir. Diğer yandan Batılı olmayan düşünürler, yerel kaynaklardan ilhamla kendi
haklarını teslim edebilmek için objektif bir bilgi oluşturmak durumundadırlar. Burada bilgiye dair genel resim,
herhangi bir bakış açısının bir diğerine karşı aynı anda hem tamamlayıcı, hem de rakip durumda bulunabileceği
bir bakış açısı teorizasyonu olacaktır.
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
7
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
Avrupamerkezcilik: İki Yönlü Bir İhmal, İki Yönlü Bir Şiddet
Mustafa Demirci, Selçuk University, Department of History
8
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
The Historical and Civilizational Outlook of Islam in the Mirror of Euro-Centric History
Euro-centric history is a history model developed with respect to the processes experienced and conceptualized
in the European scale. This pattern or model has either been imposed upon or get the rest of the world embraced.
This model that is based on European progress is suitable for exploring and reflecting upon the problems of Europe
at best. In addition to the impossibility of understanding the history of non-European societies via this pattern, it
would destroy their conception of history and hence “de-historicize” them. Unless an alternative pattern is developed against this Euro-centric history model, the threat of taking root in the mind of the people would endure.
The image of other histories reflected through this pattern is similar to the scattered light reflecting from a broken
glass. Islamic civilization is the closest one and the civilization of kin to the European civilization among others.
That is because Islam is a richer and more successful other to the extend Europe defined itself. Due to this proximity, the world and the field that would question and criticize Euro-centrism in the best way is Islamic history
and world. As long as the Islamic civilization studies get specialized, they are going to bring the fragility and the
blank points of Euro-centric history into the scene. Since the current time (calendar, chronology, periodization)
and space (geographical names, maps, local naming) conception has been established by the West, it is necessary
to re-conceptualize the Islamic civilization and history on the basis of time and space. First of all, it is necessary
to make a new periodization of Islamic civilization based on its own dynamics and peculiar stages of progress.
Secondly, it is necessary to develop a new terminology of this history inspired from the concepts took root in its
conceptual depth. In addition, revealing the basic elements which gave the periods their spirit and character after
bringing the deep waves of history to light with the use of new methods such as horizontal and vertical comparison, semantic split and progress, employing statistical data in historical studies would also be a requirement.
Mustafa Demirci, Selçuk Üniversitesi, Tarih Bölümü
Avrupa merkezci tarih, Avrupa ölçeğinde yaşanmış süreçlere göre kavramsallaştırılarak oluşturulmuş bir tarih
taslağıdır. Bu taslak daha sonra dünyanın geri kalanına ya dayatılmış ya da benimsetilmiştir. Avrupa’daki gelişmeleri temel alan bu şablon en iyimser haliyle Avrupa tarihinin problemlerinin incelenmesi ve düşünülmesi için
elverişlidir. Avrupa dışı toplumların tarihlerinin bu kategoriler ve kavramlarla anlaşılması imkansız olduğu kadar,
onların tarih algılarını tahrif edeceğinden “tarihsizleştirir.” Avrupa merkezli tarih taslağının karşısına bir alternatif
konulmadıkça, bu imajların insanların kafasında sürekli bir kökleşme tehlikesi taşır. Bu tasniflere yansıyan diğer
tarihlerin görüntüsü, kırık-dökük bir mercekten yansıyan karmaşık ışıklara benzer. İslam medeniyeti yeryüzündeki diğer medeniyetler arasında Avrupa medeniyetine en yakın ve akraba medeniyettir. Çünkü İslam, Batının
kendini tanımladığı ölçüde daha zengin ve daha başarılı bir ötekidir. Bu yakınlıktan dolayı Avrupa merkezciliği
en iyi sorgulayacak dünya ve alan İslam tarihi ve dünyasıdır. İslam medeniyeti araştırmaları derinleştikçe Avrupa
merkezci tarihin zayıflığı ve boşlukları ortaya çıkacaktır. Mevcut zaman (takvim, kronoloji ve devirler) ve mekan
(Coğrafi adlar, haritalar, yer isimleri) boyutları Batı tarafından kurulduğundan İslam Tarihi ve medeniyetini zaman
ve mekan bakımından yeniden anlamlandırmak gerekir. Öncelikle İslam tarihinin medeniyet temelinde kendi
gelişim aşamalarına ve dinamiklerine bağlı olarak yeni bir dönemlendirmesini yapmak gerekir. İkinci olarak bu
tarihin kendi derinliklerine kök salmış kavramlardan oluşan bir terminolojisini geliştirmek gerekmektedir. Bir de
tarih araştırmalarında yatay ve dikey karşılaştırma, semantik kayma ve gelişim, istatistiksel göstergeleri kullanma
gibi yen yöntemler kullanarak tarihin derin dalgalarını ortaya çıkararak devirlere ruhunu ve karakterini veren ana
unsurları ortaya koymalıyız.
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
9
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
Avrupa Merkezci Tarih Aynasında İslam’ın Tarih ve Medeniyet Manzarası
Syed Farid Alatas, National University of Singapore Department of Sociology/Department of Malay Studies
Social scientific concepts originate from cultural terms in everyday language. As such they present problems when
brought into scientific discourse and used to talk about areas and periods outside of those of their origins. The
result is a distortion of the phenomena that they are applied to. By the 18th century “religion”, from the Latin
religio, came to be used as a scientific concept, referring to belief systems other than Christianity. However, when
“religion” is applied to beliefs other than Christianity, for example, Islam, there is an implicit or explicit comparison
with Christianity, which results in an elision of reality and a cultural Christianization of these other belief systems
in the sense that it is the characteristics of Christianity which are attributed to these other “religions”. This is
indeed a specific case of the more general phenomenon of Eurocentrism in the social sciences. This has become a
problem in the social sciences because of the fact that it was European Christendom that became dominant culturally, resulting in the cognitive hegemony of European knowledge. The need to consider alternative constructions
in the study of Islam is therefore obvious. The purpose of this paper is twofold. First, it discusses the manner in
which a Eurocentric construction of the concept of religion affects the social scientific understanding of Islam.
Secondly, it presents an alternative concept of religion that takes into account the Islamic self-understanding of
the entity that the social sciences refer to as “religion”.
10
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
Problems of Concept Formation: Transcending Eurocentrism with the Concept of “Religion”
Syed Farid Alatas, National University of Singapore Sosyoloji Bölümü/ Malay Çalışmaları Bölümü
Sosyal bilimlerde kavramlar köklerini günlük dildeki kültürel terimlerden almaktadır. Bu yolla problemleri, ancak
bilimsel diskura sunulduğunda ve kendi kökenlerinin dışında bulunan dönem ve bölgeler hakkında konuşulacağı
vakit ortaya koyarlar. Bunun sonucu ise, başvuruldukları problemden yabancılaşma olacaktır. 18. yüzyıldan bu
yana Latince religio kökeninden gelen “din (religion)” kavramı, Hıristiyanlık dışındaki inanç sistemlerine işaret ederek
bilimsel bir kavram olarak kullanılmaya başlanılmıştır. Ancak, “din (religion)” kavramı, Hıristiyanlık dışındaki inançlara, örneğin İslam’a uygulandığında Hıristiyanlıkla aşikar ya da gizli bir kıyasa gidilmektedir; bu da gerçek durumun
üstünün örtülmesi ve söz konusu diğer inanç sistemlerinin Hıristiyanlaştırılması ile sonuçlanır, çünkü söz konusu diğer
“dinlere” atfedilen özellikler nihayetinde Hıristiyanlığa matuftur. Gerçekten bu, sosyal bilimlerde daha genel bir olgu
olarak Avrupamerkezciliğin spesifik bir problemidir. Bu durumun sosyal bilimlerde bir problem haline gelmesinin
aslında kültürel alanda baskın olanın Avrupa Hıristiyanlığı olmasıdır, bunun sonucu da “Avrupalı” bilginin bilinçli
bir şekilde kurulan hegemonyasıdır. Bu nedenle İslam çalışmalarında alternatif yorumların inşasına ciddi bir ihtiyaç
vardır. Bu makale iki yönlü bir amaca sahiptir. İlk olarak Avrupamerkezci bir din kavramı inşasının İslam’ın sosyal
bilimler bağlamında anlaşılmasını ne derece etkilediğini tartışmaktadır. İkincil olarak da sosyal bilimlerin “din” olarak
ele aldığı entitenin İslami ve içkin bir biçimde anlaşılmasını da hesaba katan alternatif bir din kavramı sunmaktadır.
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
11
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
Kavramsallaştırma Problemleri: Avrupamerkezciliği “Din” Kavramıyla Aşmak
Lütfi Sunar, İstanbul University Department of Sociology
Modernity has nearly an identical historical process with the awareness of being modern. While modernity was
being formed in Europe, the perspective against the other as an exclusive category also changed. The feared and
exoticised other of Middle Ages transformed into a different category which was renown and taken as an example.
In this context from the last quarter of seventeenth century to the middle of eighteenth century, with another
words, in the first half of the Enlightenment century; a transition from a feared other to an emulated one, and
then to an exclused and categorized one was experienced. The century of Enlightenment, just as it does in all
matters, represents an age of change, complexion and turbulence when the position of the other is in question.
However, when it comes to stating of modern society, whether it is emulated or taken as an example, criticized or
externalized; the other has preserved its vital position as an object of comparison and as an element composing
the clarity of the statement. In this article, setting forth from Locke, Hume and Montesquieu who have a central
importance as to modern social thought, the othering placed deep in the roots of the awareness of new modern
society will be analyzed. Locke’s conception of body and property, Hume’s conception of knowledge and religion,
and an analysis Montesquieu’s conception of politics and state has a central position in this context.
12
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
Emergence of Eurocentric Modernity and the Changing Position of the “Other”
Lütfi Sunar, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
Modernite neredeyse modern olma bilinciyle eş tarihlidir. Avrupa’da modernite oluşurken dışlayıcı bir kategori
olarak ötekine dair bakış da değişti. Ortaçağın korkulan ve egzantrikleştirilen ötekisi gittikçe tanınan ve örnek alınan bir kategoriye dönüştü. Bu bağlamda onyedinci yüzyılın son çeyreğinden onsekizinci yüzyılın ortalarına kadar,
bir başka deyişle Aydınlanma yüzyılının ilk yarısında, korkulan ötekiden örnek alınan ve özenilene, sonrasında da
dışlanan ve kategorize edilen ötekine geçiş yaşanmıştır. Aydınlanma yüzyılı her şeyde olduğu gibi ötekinin konumunda da sık değişen, çalkantılı ve karmaşık bir dönemi temsil etmektedir. Ancak modern toplumun ifadelendirilmesi açısından bakıldığında ister özenilsin veya örnek alınsın; isterse yerilsin ve dışlansın öteki bir karşılaştırma
nesnesi ve ifadenin serahatini oluşturan bir unsur olarak önemli konumunu daimi bir biçimde korumuştur. Bu
tebliğde modern sosyal düşünce için merkezi önemi haiz Lock, Hume ve Montesquieu’dan hareketle yeni oluşan
modern toplumun bilincinin kökeninde yer alan ötekileştirme çözümlenecektir. Lock’un beden ve mülkiyet kuramı, Hume’un bilgi ve din kuramı, Montesquieu’nun siyaset ve devlet kuramının çözümlenmesi bu bağlamda
merkezi bir konum arz etmektedir.
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
13
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
Avrupamerkezci Modernitenin Ortaya Çıkışı ve “Öteki”nin Değişen Konumu
Süheyb Öğüt, Mimar Sinan Fine Arts University Department of Sociology
14
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
Eurocentrism As Secularcentrism and Secularcentrism as Pornographycentrism
Eurocentrism meansuniversal-centrism. For Europe, in her Orientalist discourses, has posed herself in the (non)position
of the master signifier of the chain of signifiers waving on the side of the (empty) universal such as ‘rational’, ‘order’, ‘law’,
‘man’, ‘humanity’, ‘civilization’, ‘secular’, norm(al), ‘freedom’. This sort of definition of Europe of course needs a negative,
particular, constitutive other; the very inverted content of Europe:Orient and/or Islam. If Edward Said is right, according to the orientalistic discourses of Europe, Orient/Islam is(irrational, chaotic, exception(al), woman, animal, bedouin,religious, pathological, repressed) what Europe is not. Shortly, Orient and/or Islam is the symptom of Europe/West.
Since Europe is the negation of not only Orient but also Islam, she necessarily becomes the affirmation of(enlightened)
secularism. The relationship of the negative otherness between Europe and Islam leads to the identification of Europe
with secularism. In other words, Islam as the constitutive other/negation of Europe causes to ‘quilt’ the aforementioned
free floating empty signifiers Europe wants to capture, in the master signifier (point de capiton) ‘secularism’. Hence it is
impossible to think Europe out of her identification with secularism, and in this sense, Eurocentrism is a universal-centricsecular-centrism. In the Eurocentric point of view, the politics and culture of Islamic countries are judged according to
the principles and values of European secularism. However, this sort of approach to Islamic countries not only obfuscates
the certain paradigmatic break between secularism and religion but also iterates and fortifies the known colonial-totalitarian politics repressing the otherness of Islam(icate). In order to see how the master-slave dialectic between Europe
and Islam within the cruel process of Eurocentrism leaning to Orientalism results in the fact that Europe is nothing other
than a fantasy, we should show how Europe/secularism is pornography (the transgression of privacy/property), how
pornography is the nomos(dispositive) of Europe, instead of going to the direction of Hegelian critique demonstrating
how the empty universal (master,Europe) is hegemonized by the concrete particular (slave,Orient/Islam). When (European) secularism rejects an unconditional law of ‘tesettur’ (establishmnet of privacy/property) of Islam, it unavoidably
turns to a pure oppressive sovereingty process composed of arbitrary and exceptional decisions of the sovereing, suspending the law of ‘tesettur’ which means the emergence of pornography (concentration camp). Thus Europe/secularism is (political) ontologically on the side of the particular, the exceptional, the pathological, the negative, the chaotic,
the irrational, the state of nature, that is, pornography. What Eurocentrism misses is the fact that in and of itself it is but
a Pornographycentrism, the very ideology of the sovereing(ty).
Süheyb Öğüt, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
Avrupamerkezcilik külli-merkezcilik demektir. Zira Avrupa kendisini, ‘rasyonel’, ‘düzen’, ‘hukuk’, ‘insanlık’, ‘medeniyet’, ‘seküler’, ‘norm(a)’, ‘özgürlük’ gibi (boş) küllilerin tarafında dalgalanan kastedenler zincirinin ana kastedeninin konum(suzluğun)a vaz etmiştir. Avrupa’nın böylesi bir tarifi elbette menfi, cüzi, kurucu bir ötekiye; Avrupa’nın muhtevasının tersine
çevrilmiş haline ihtiyaç duymaktadır: Şark ve/veya İslam. Şayet Edward Said haklıysa, Avrupa’nın Şarkiyatçı söylemlerine
göre (irrasyonelitenin, kaosun, istisnanın, kadının, hayvanın, bedeviliğin, diniliğin, patolojinin, bastırılmışlığın temsili
olarak) Şark/İslam tam da Avrupa’nın olmadığı Şey’e tekabül etmektedir. Kısaca, Şark ve/veya İslam, Avrupa’nın/Garb’ın
semptomudur. Avrupa sadece Şark’ın değil, aynı zamanda İslam’ın da nefyi olduğu için, kendisi zorunlu olarak (aydınlanmış bir) sekülerizmin ispatı haline gelmektedir. Avrupa ve İslam arasındaki menfi ötekilik ilişkisi, Avrupa’nın sekülerizmle
aynîleşmesine yol açmaktadır. Başka bir ifadeyle, Avrupa’nın kurucu ötekisi/nefyi olarak İslam, Avrupa’nın ele geçirmek
istediği mezkur yüzer-gezer boş kastedenlerin ‘sekülerizm’ ana kastedeninde (kapitone noktasında) ‘dikilme’sine sebep
olmaktadır. Dolayısıyla, Avrupa’yı sekülerizmle olan aynîleşmesinin ötesinde tasavvur etmek imkansızdır, ve bu mânâda
Avrupamerkezcilik külli-merkezci bir seküler-merkezciliktir. Avrupamerkezci nokta-i nazarda, İslami ülkelerin kültürleri ve
siyasetleri Avrupalı sekülerizmin ilkeleri ve değerleri ekseninde yargılanmaktadır. Fakat İslami ülkelere dair bu türden bir
yaklaşım sadece sekülerizm ve din arasındaki kat’î paradigmatik kopuşu karartmakla kalmaz, ayrıca İslami(cate)’nin radikal ötekilğini bastıran o mahut kolonyal-totaliter siyaseti tekrar ve ikrar eder. Şarkiyatçılığa yaslanmış Avrupamerkezciliğin
gaddar süreçleri dahilinde tahakkuk eden Avrupa ve İslam arasındaki efendi-köle diyalektiğinin, Avrupa’nın aslında fanteziden başka bir şey olmadığı gerçeğinde neticelendiğini görmek için, boş küllinin (efendi, Avrupa) müşahhas cüzi (köle,
Şark/İslam) tarafından nasıl da hegemonize edildiğini ispat eden Hegelci tenkit istikametine gitmek yerine, Avrupa’nın/
sekülerizmin nasıl da pornografi (mahremiyetin ihlali) mânâsına geldiğini, pornografinin nasıl da Avrupa’nın nomos’unu
(dispoztifini) teşkil ettiğini göstermeliyiz. (Avrupalı) Sekülerizm, ‘tesettür’ün (mahremiyetin/mülkiyetin tesisi) şartlandırılamaz yasasını reddettiğinde, kendisi kaçınılmaz olarak pornografinin (toplama kampının) ortaya çıkmasına yol açarak
tesettür yasasını askıya alan egemenin keyfî ve istisnâî kararlarından mürekkep olan saf bir zalim egemenlik sürecine
kalbetmektedir. Böylece Avrupa/sekülerizm (siyasi) ontolojik olarak cüzinin, istinâînin, patolojiğin, menfinin, kaotiğin,
isrrasyonelin, tabiat durumunun yani pornografinin tarafında olmaktadır. Avrupamerkezciliğin ıskaladığı şey, kendisinin
kendinde ve kendi için, ancak egemenliğin ideolojisi olan bir Pornografimerkezcilik olduğu gerçeğidir.
15
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
Avrupamerkezcilik Olarak Sekülermerkezcilik ve Pornografimerkezcilik Olarak Sekülermerkezcilik
Seyed Javad Miri, Tehran Institute for Humanities and Cultural Studies
How to deconstruct the disciplinary rationality? This is a crucial question for anybody who is interested in going
beyond the eurocentric episteme. If we arr only interested in critiquing the eurocentric rationality then we shall
not be able to produce alternative discourses. In other words, we shall solely reproduce existing forms of knowledge which are, in essence, disciplinary forms of conceptualizing realities in all their eurocentric dimensions and
varieties. Then what is the solution? What should be our stratagem and future strategies? How could we overcome
disciplinary forms of rationality? It seems Allama Jafari has focused upon this problematique which could assist us
in establishing alternative forms of knowledge that are not conditioned by disciplinary modalites. He argues that
we have seven realms of knowledge and these dimensions are not solely products of historical developments. On
the contrary, it seems Allama Jafari is arguing that these are seven distinct forms of human perceptual modalite.
16
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
Beyond Eurocentrism: Probing into Epistemological Endeavors of Allama Jafari
Seyed Javad Miri, Tahran Beşeri İlimler ve Kültürel Çalışmalar Enstitüsü
Disiplinel mantığın yapısökümü nasıl yapılabilir? Bu soru, Avrupamerkezci epistemenin ötesine geçme amacındaki herkes için hayati öneme haiz bir sorudur. Eğer Avrupamerkezci mantığı tek başına eleştirecek olursak alternatif
söylemler üretmede başarısız olmamız muhtemeldir. Diğer bir ifadeyle bu durum, şu anda var olan bilgi türlerini
tekrar üretmemiz anlamına gelecektir ki bu, temelde tüm Avrupamerkezci yönleri ve çeşitlilikleri ile ele alınan
gerçeklerin disiplinel formlarını yeniden kavramsallaştırmak anlamına gelmektedir. O halde çözüm nedir? Bugün
üreteceğimiz ve gelecekte istihdam edeceğimiz stratejiler ne olmalıdır? Gerçeğin disiplinel formlarının ötesine
nasıl geçebiliriz? Görünen o ki Allama Jafari bu probleme, yalnızca disiplinel modeller etrafında şekillenmeyen
alternatif bir bilgi üretmede bize yardımcı olabilecek bir biçimde eğilmiştir. Ona göre yedi bilgi alanımız vardır ve
bu alanlar yalnızca tarihi gelişmelerin bir ürünü değildir. Fakat aslında, Allama Jafari’ye göre bu alanlar insanın
idrakî modelinin yedi farklı yönüne işaret etmektedir.
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
17
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
Avrupamerkezciliğin Ötesinde: Allama Jafari’nin Epistemolojik Denemeleri Üzerine Bir Araştırma
Hasan B. Yalçın, Istanbul Commerce University Department of International Relations
This study is about the so called Euro-centrism in the field of international relations theory. It examines specifically
the mainstream international relations theory in order to find out the sources of Euro-centrism. The study claims
that the history of Euro-centrism in IR is negatively correlated to the structural-materialist trends. Therefore any
tendency towards ideational factors and unit level thinking increases the prevalence of Western domination
through marginalizing non-western ideas despite to its seemingly pluralist image. The study tries to illustrate
that false promise of unit level and ideational theorizing using the history of theorizing in IR. The mainstream IR
literature can be grouped into three different phases in accordance with the history of theoretical developments:
a) early Eurocentric views which are defined by assigned attributions and intentions of states, b) followed by a
failed attempt at universalization which is defined by a self-claimed “structuralist” and “materialist” tendency c)
and recently a western domination in an environment of superficially multiple views but in fact marginalizing
non-western views which is defined by a return to intentionalist and essentialist tendency. In contrast to the
general expectations the study concludes that in recent years Euro-centrism in IR is not in decline but is about to
revive because of the increased emphasis on identities and intentions of international actors.
18
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
The Rise, Fall, and Recent Revival of Euro-centrism in International Relations Theory
Hasan B. Yalçın, İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
Bu çalışma uluslararası ilişkiler teorisi alanındaki Avrupa-merkezcilik üzerinedir. Avrupa-merkezciliğin kaynaklarını bulmak adına anaakım uluslararası ilişkiler teorilerini ele alır. Çalışma Uluslararası İlişkiler’deki Avrupa-merkezciliğin tarihinin yapısal materyalist eğilimlerle tersine ilişkili olduğunu iddia eder. Dolayısıyla birim düzeyinde ve
materyal olmayan faktörlere yönelik eğilim çoğulculuk imajına rağmen batı-dışı fikirleri marjinalize ederek batı
hakimiyetini artırmaktadır. Çalışma uluslararası ilişkilerin teorileştirme tarihini kullanarak bu tür teorileştirmenin
aldatıcı vaadini göstermeye çalışmaktadır. Anaakım uluslarasası ilişkiler teorisinin gelişimi üç döneme ayrılabilir:
a) devletlere atfedilen karakter ve niyetlerle tanımlanmış erken dönem Avrupa-merkezli görüşler, b) yapısalcı ve
materyalist olma iddiasındaki başarısız bir evrenselcilik çabası, c) ve yapay olarak çoğulcu görünmesine karşın
niyetçiliğe ve köktenciliğe dönüş nedeniyle esasında batı-dışını marjinalleştirerek ve batı hakimiyetinin artışına
neden olan bir canlanma. Son yıllarda artan genel beklentilerin aksine uluslararası aktörlerin kimlik ve niyetlerine
yapılan vurgu nedeniyle Uluslararası İlişkiler’deki Avrupa-merkezcilik düşüşte değil yeniden dirilmektedir.
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
19
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
Uluslararası İlişkiler Teorisinde Avrupa-Merkezciliğin Doğuşu, Düşüşü ve Yeniden Yükselişi
Sari Hanafi, American University of Beirut, Department of Sociology/Anthropology & Media Studies
20
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
The Arab Uprisings Through Academic Scholarship: Structure Constraints and Optional Dependency
Since 2011, there is a proliferation of literature (newspaper articles and scholarly publications) on the recent Arab
uprisings and the democratic transition currently undergoing in some Arab countries. To reply to the question
whether it is possible to go beyond eurocentrism in the social sciences, this paper will take the academic scholarship about these uprising to point out some structure constraints but also optional dependency of the scholars
that authored such scholarship. This study will be based on a database of around 522 peer-reviewed articles (from
Web of Science, Scopus, E-marefaa and other sources) dealing with the Arab uprisings (Keywords that were used
are: Arab revolutions; Arab uprisings; Arab awakening; and Arab upheaval) from Jan. 2011 up to now. They are
from 167 journals (of which 9 are Arabic). 72 articles from Arab Journals, 370 from English ones and 80 from
French ones. 2078 references cited by these articles. The most influential authors are those who are part of American think tanks and professors of political science in US and the most of them have never dwelled in the Arab
region except for short visits. Only Asef Bayat constitute an exception being an Iranian scholars who spend long
times in Egypt in 90s. French scholars seem to be very isolated from the author scholars. In the time of reflexive
individualism, the institutionalization of this scientific community is so weak that they cannot generate debates
as a scientific community. Individual social scientists become an organic intellectual for specific social class but
s/he fails to use the scientific community as a tool to collectively engage with the democratic transitions. Arab
scholarship has not generated neither schools of thought nor circles. Authoritarianism succeeded for longtime to
impede any collective reaction of social science community. The Tunisian sociological association was under heavy
surveillance of the regime to be sure that the members of the executive committee are not among those who
oppose the regime. Resistance was a matter for individual.
Sari Hanafi, Beyrut Amerikan Üniversitesi, Sosyoloji, Antropoloji /Medya Çalışmaları Bölümü
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
2011’den bu yana, Arap ayaklanmaları (hareketleri) ve bazı Arap ülkelerinde halen devam eden demokratik geçiş
süreçleri ile ilgili oldukça yaygın bir literatür üretimi (gazeteler, makaleler ve ilmi yayınlar) söz konusudur. Sosyal bilimlerde Avrupamerkezciliğin ötesine geçmenin mümkün olup olmadığı sorusuna cevap üretme amacıyla
bu makale, çizdikleri bazı sınırların yanı sıra bu birikime katkı sağlayan ilim adamlarının alternatif bağımlılığına
dikkat çekerek bu hareketler hakkındaki ilmi birikimi ele alacaktır. Bu çalışma (Web of Science, Scopus, E-marefaa
ve diğer kaynaklardan) 522 hakem denetimli makaleden oluşan bir veritabanına dayanacak ve Ocak 2011’den
bu yana yaşanan Arap hareketlerini ele alacaktır (Kullanılan anahtar kelimeler: Arap devrimleri, Arap ayaklanmaları, Arap uyanışı, Arap hareketleri). Bu veritabanı (9 tanesi Arapça olan) 167 bültenden oluşturulmuştur. 72
makale Arap bültenlerinden, 370 makale İngiliz bültenlerinden ve 80 makale Fransız bültenlerinden derlenmiştir.
Bu makalelerde 2078 referans bulunmaktadır. Bunların içinde en nüfuzlu diyebileceğimiz yazarlar, Amerikan düşünce kuruluşlarında (ar-ge araştırmalarında?) bulunmuş olanlar ve Amerika’dan siyaset bilimi profesörleridir,
ve bu isimlerden birçoğu kısa ziyaretler hariç Arap ülkelerinde bulunmamışlardır. Burada istisna oluşturan tek
yazar, İranlı bir ilim adamı olup 90’lı yıllarda uzun bir müddet Mısır’da bulunmuş olan Asef Bayat’tır. Fransız ilim
adamları diğerlerinden oldukça uzak bir yerde durmaktadır. Refleksif bireycilik söz konusu olduğunda ise, bu ilmi
topluluğun kurumsallaşması o kadar zayıf kalmıştır ki ilmi bir çalışma grubu olarak verimli bir tartışma yürütememektedirler. Bazı sosyal bilimciler tek başlarına belirli bazı sosyal sınıflar için yapıcı birer ilim insanı görevi görmüşlerdir ancak onlar da bu ilmi çalışma grubunu demokratik geçişlerle bütüncül bir yaklaşım üretebilmek adına
bir araç olarak kullanmada başarısız olmuşlardır. Arap ilim dünyası da bu yönde bir düşünce okulu veya bir etki
alanı üretememiştir. Otoriter rejim, kolektif bir tepki ortaya koyabilecek herhangi bir sosyal bilimler topluluğunun
oluşmasını uzun süre başarıyla engellemiştir. Tunus sosyoloji birliği de rejim tarafından, yönetim kurulundakilerin
rejim karşıtı olmadıklarını güvence altına almak için uzun bir süre baskı altında tutulmuştur. Bu bağlamda direniş,
sadece kişisel düzlemde gerçekleşebilecek bir olguydu.
21
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
Akademik Düzlemde Arap Ayaklanmaları: Yapı Kısıtları ve Alternatif Bağımlılık
Alphan Akgül, Istanbul 29 Mayıs University Department of Turkish Language and Literature
22
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
Eurocentric Literary Criticism in Turkish Literature: Is Another Path Possible?
As of the second half of the nineteenth century, Ottoman classical literature started to be heavily influenced by Western
literature. In terms of military and political aspects there has always been a close connection of rivals and allies between
the Ottoman Empire and the Western world throughout their history; however to trace the intellectual and literary
interactions are more intricate. Especially with the heavy pressure of rising modernity traditional literary affluences of
the Ottoman culture came under neglect. One of the most preserved and precious forms of Ottoman poetry, the classical
divan poetry, started to fade away to be replaced by more “modern” forms of the Western literature. According to the
adherents of the benefits of “westernization” like Şinasi and Namık Kemal, divan poetry lacked the poetic language to
express ordinary man’s feelings and thus depiction of natural reality in it was not possible. In its general scope divan poetry belongs to the tradition of Islamic art. Thus, a divan poet aims to find a spectacular image or an interesting idea by
using the stereotypical metaphors within this tradition to which every reader was familiar to. In this aspect it certainly
differs in its depiction of reality as well as the use of new metaphors in contrast to its Western examples. This point of
view caused the fierce debates between “westernized” and conservative/traditionalist authors during the nineteenth
century and well beyond it. As a matter of fact, these debates strongly evoke the conflict as known Querelle des Anciens
et des modernes (its English version is The Battle of the Books). In fact, a metaphor, within this Western genre, draws
attention to a striking aspect of this conflict: “Modern dwarfs on the shoulders of ancient giants”. This phrase shows that
the “modern” has emerged from classical tradition. However, in modern Turkish poetry the poets had to search for their
ancient giants in Western literature. This search went through the sketchy translations of some enlightenment and romantic literary texts which were mostly superficial adaptations. The outcome can be described as a cultural crisis and the
first Turkish moderns tried to overcome this by increased readings into the theoretical background of Western literature.
According to them this was the only way to understand this literature properly. Starting from 1870s onwards realism,
romanticism, symbolism were respectively adapted to Turkish literature followed by the practical criticism such as American New Criticism, Russian Formalism, structuralism and post-structralism since the 1950s. Although new forms poetry
is now an established genre within Turkish literature, the suspended question always remains: Who are our ancient giants? Is it possible to find them? Is it possible to extract a modern essence from their texts? Is/was another path possible?
Alphan Akgül, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
Ondokuzuncu yüzyıl itibariyle, Osmanlı klasik edebiyatı ciddi bir şekilde Batı edebiyatından etkilenmeye başladı.
Askeri ve siyasi açıdan zaten Osmanlı imparatorluğu ile Batı dünyası arasında ittifak ve rekabeti içeren bir etkileşim söz konusuydu. Ancak, bu etkileşimin entelektüel ve edebî alana taşınması çok daha çetrefil bir süreci işaret
eder. Özellikle, modernizmin yükselişiyle birlikte, Osmanlı edebiyatının edebî varlığı ihmal edilme tehlikesiyle
karşılaştı. Osmanlı edebiyatının en korunmuş ve değerli biçimlerinden biri olan divan şiiri canlılığını yitirmeye
ve yerini modern biçimlere bırakmaya başladı. Şinasi ve Namık Kemal gibi Batı edebiyatı savunucularına göre,
divan şiiri sıradan insanın duygularını anlatmak ve dış dünyayı tasvir etmek için yeterli bir dile sahip değildi. Divan
şiiri, genel özellikleri itibariyle İslam sanatları dairesi içindedir. Bu nedenle, bir divan şairi, gelenekte var olan
basmakalıp metaforlar aracılığıyla göz alıcı bir imaj ya da ilginç bir fikir bulma peşindeydi. Bu açıdan bakıldığında,
divan şiiri, dış dünyanın tasvirinden olduğu kadar, özgün metaforlar bulmak bakımından da Batı edebiyatından
ayrılır. Bu bakış açısı, Batılılaşmış ve gelenekselci/muhafazakâr yazarlar arasında şiddetli tartışmalara yol açtı.
Aslına bakılırsa, bu tartışmalar, güçlü bir şekilde, “eskiler/yeniler” (Querelle des Anciens et des modernes ve onun
İngilizce versiyonu is The Battle of the Books) tartışmasını hatırlatır. Doğrusu, Batı edebiyatından aldığımız bir
metafor bu tartışmanın çarpıcı bir yönüne dikkatlerimizi çekebilir: “Eski devlerin omuzlarında modern cüceler”. Bu
cümlecik, modern olanın klasik gelenekten neşet ettiğini gösterir. Ama, modern Türk edebiyatında, şairler, kendi
eski devlerini Batı edebiyatında aramak zorunda kaldılar. Bu arayış, aydınlanma ve romantik edebiyat metinlerinden yapılan, her biri ne yazık ki yüzeysel uyarlamalar olan, baştan savma çeviriler aracılığıyla icra edilmişti. Bu
çabaların sonucu, bir kültürel kriz olarak tanımlanabilir ve ilk Türk modernleri bu krizi, Batı edebiyatının teorik arka
planını okuyarak aşmaya çalıştılar. Onlara göre, bu edebiyatı anlamanın tek yolu buydu. 1870’lerden başlayarak,
gerçekçilik, romantizm, sembolizm, sırasıyla Türk edebiyatına uyarlandı; 1950’lerden itibaren ise Batı eleştirisinin
Amerikan Yeni Eleştirisi, Rus Biçimcileri, yapısalcılık, post-yapısalcılık ve benzeri pratik teori ve eleştiri ekolleri
benimsendi. Yeni şiirin biçimleri hâli hazırda yerleşik bir durumdaysa da, askıya alınmış şu soru hâlâ günceldir:
Bizim eski devlerimiz kimler? Onları bulma imkânımız var mı? Onların metinlerinden modern bir öz damıtabilir
miyiz? Başka bir yol mümkün mü?
23
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
Türk Edebiyatında Avrupamerkezci Edebiyat Eleştirisi: Başka Bir Yol Mümkün mü?
S. Bekir Gür, Yıldırım Beyazıt University Department of Computer Engineering
Coşkun Taştan, Ağrı İbrahim Çeçen University Department of Sociology
Zafer Çelik, Yıldırım Beyazıt University Department of Sociology
Murat Özturk, Yıldırım Beyazıt University Department of Sociology
There is a common perception in Turkey that the textbooks, especially those from the domain of social sciences, hardly base themselves on the local and national realities and evidences; that they are west-oriented and
Eurocentric. In our presentation, we put thesearguments on empirical test by narrowing our attention down on
a specific area, namely, sociology of education. In that way, we aim to demonstrate the extent to which the textbooks of sociology of education in Turkey reflect a Eurocentric tendency. We adopt a comparative approach to
analyze few textbooks of sociology of education from Turkish, British and American universities. The textbooks
from different countries are scrutinized, common subjects of those books are compared, and the local, national
and international dimensions of the contents are underlined in order to see to what degree the Turkish textbooks
are Eurocentric, as those critical arguments advocate.
24
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
Eurocentrism in Higher Education: Locality and Universality in Textbooks on Sociology of Education
S. Bekir Gür, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği
Coşkun Taştan, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
Zafer Çelik, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
Murat Özturk, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
Türkiye üniversitelerinde özellikle sosyal bilim alanlarında kullanılan ders kitaplarının yerel unsurları ihmal ettiği; Batı ve Avrupa-merkezci olduğu yönünde eleştiriler vardır. Bu bildirinin amacı, bu eleştirilerin empirik olarak
araştırılmasıdır. Bu çerçevede, bildiri, Türkiye üniversitelerinde okutulan eğitim sosyolojisi ders kitaplarına Avrupa-merkezciliğin nasıl yansıdığını ortaya koymaktır. Bunun için, karşılaştırmalı bir yaklaşım benimsenmiş ve
Türkiye, ABD ve İngiltere menşeli bazı eğitim sosyolojisi ders kitapları incelenmiştir. İncelemenin odağı, farklı ülkelerdeki ders kitaplarında karşılaştırılabilir konuların ele alınmasında kullanılan örneklerin ne derece yerel, ulusal
ve uluslararası olduğudur.
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
25
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
Yükseköğretimde Avrupa-merkezcilik: Eğitim Sosyolojisi Ders Kitaplarında Yerellik ve Evrensellik
Feridun Yılmaz, Uludağ University Department of Sociology/ Department of Economics
Economics has gone through a peculiar evolution over the past sixty years. The development of economics as
an academic discipline since 1945 was marked by an increasing Americanization. The Americanization of economics is a complex, multifaceted process that has to be subjected to close scholarly scrutiny. The dominance
of American economics is indicated by the high percentage of American Nobel prize winners, the location of the
leading scholarly journals, mathematization and econometric methods, undue emphasis to abstract theory, a
high degree of specialization, greater emphasis on technique in applied work, and the origin of most of the innovative and influential ideas after World War II. The genesis of highly developed graduate education programmes
at research-oriented universities also played a decisive role in this process. The triumphant ascent of American
style neoclassiccal economics after World War II has caused a result of ignoring economics as a social science with
links to philosophy, ethics, history and so forth. This paper traces some of the dynamics of this Americanization,
focusing essentially on the rise and dominance of an American style neoclassicism by taking into account both
sociological implications and intellectual bases.
26
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
The Changing Character of Economics: The Rise of American Style Neoclassicism
Feridun Yılmaz, Uludağ Üniversitesi İktisat Bölümü/Sosyoloji Bölümü
Ekonomi son altmış yılda alışımışın dışında bir evrim süreci geçirmiştir. 1945’ten bu yana ekonominin akademik
bir disiplin olarak gelişimi yükselen bir Amerikanlaşma ile birlikte gerçekleşmiştir. Ekonominin Amerikanlaşması,
detaylı bir ilmi incelemeye tabi tutulması gereken oldukça karmaşık ve çok yönlü bir süreçtir. Amerikan ekonomisinin hakimiyetinin ispatı niteliğindeki başlıca örnekler Amerikalı Nobel ödülü kazanan isimlerdeki gözle görülebilen bir artış, dünyada önde gelen ilmi bültenlerin, matematikleşmenin ve ekonomik metodların ortaklaştığı
yerin Amerika olması, soyut teorinin aşırı derecede üzerinde durulması, uygulamalı bilimlerde tekniğe yapılan
aşikar vurgu ve İkinci Dünya Savaşı sonrası yenilikçi ve etkili birçok fikrin kaynağının yine Amerika olması gibi
sıralanabilir. Ayrıca, oldukça yüksek düzeyde lisansüstü eğitim veren araştırma merkezli üniversitelerin doğuş ve
gelişimi de bu süreçte önemli bir rol oynamıştır. Amerikan tarz neoklasik ekonominin İkinci Dünya savaşı sonrası
yükselişi, ekonomiyi felsefe, ahlak, tarih ve benzeri ilimler ile bağlantılı bir sosyal bilim alanı olarak ele almanın
arka plana itilmesi ile sonuçlanmıştır. Bu makale söz konusu Amerikanlaşmanın dinamiklerinin araştıracak, bu
süreçte Amerikanlaşmanın hem sosyolojik anlamını hem de ilmi temellerini göz önünde bulundurarak Amerikan
tarz neoklasisizmin yükseliş ve hakimiyetine odaklanacaktır.
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
27
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
Ekonominin Değişen Karakteri: Amerikan Tarz Neoklasisizmin Yükselişi
Necati Anaz, Konya Necmettin Erbakan University, Department of International Relations
During the Cold-War, the center of geopolitics moved to the U.S. The expectation that the Europe might gain its
preeminence and central role in global politics again is gaining support, partly because of Caucasia’s increasingly
prominent position in world politics due to the development of a southern corridor of gas from the Caspian region
as an alternative to Russian natural gas. Our analysis does not invoke a MacKinder-esque stance as we would not
argue that this region (Eastern Europe and Caucasia) is pivotal to global politics, but trends indicate increasing
levels of globalization and investment in the region, making it important to a variety of geopolitical actors. In this
international environment, Europe’s eastern neighbors can be the new center of politics because of their proximity
to the energy-consuming and producing countries. However, there is a lack of unity in the Eastern Europe. Turkey’s
entrance to the EU might quell that disorder in the Eastern Europe and can pave the way the establishment of two
de facto Europe. One centers on the relatively rich members in Western Europe, the other one extends from Poland
to Turkey, and including long-time member, Greece. The latter grouping might be called the ‘Unity of Underprivileged Europe’ in comparison to the Western Europe. Therefore, this paper argues that Europe should seriously
focus on its eastern members if it wants to become an influential actor and not to stay away from the increasingly
important theater of global competition for resources and politics.
28
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
An Analysis of the EU in a Caucasia-Centric World Via ‘Borderland Triangle’: Options and Obstacles
Necati Anaz, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
Soğuk savaş sırasında jeopolitiğin merkezi ABD’ye kaydı. Kısmen Rus doğal gazına alternatif olarak Hazar bölgesinden gelecek gaz için bir güney koridorunun ortaya çıkmasına bağlı olarak Avrupa’nın küresel siyasette yeniden
önemli ve merkezi bir konuma yükselebilme beklentisi de önem kazanmaya başladı. Dağu Avrupa ve Kafkasya’nın
küresel siyasette pivot bir rol oynadığını iddia etmediğimizi için bu tebliğde analizimiz MacKinder vari değildir.
Ama bölgedeki yatırımların ve küreselleşmenin artan düzeyi bu bölgeyi jeopolitik bir aktöre dönüştürmektedir.
Bu uluslararası ortamda enerji üretemn ve tüketen ülkelere yakınlıkları dolayısıyla Avrupa’nın doğu komşuları siyasetin yeni merkezleri haline gelebilirler. Ancak Doğu Avrupa’da bir birlik noksanlığı vardır. Türkiye’nin AB’ye girişi
Doğu Avrupa’daki düzensizliği yatıştırabilir ve iki fiili Avrupa’nın kuruluşunu kolaylaştırabilir. Bu merkezlerden biri
Batı Avrupa’nın görece zengin üyelerini, diğeri de AB’ye uzun zamandır üye olan Yunanistan’ı da içerecek şekilde
Polonya’dan Türkiye’ye uzanan bölgeyi kapsayabilir. Batı Avrupa’ya nazaran bu ikinci grup “Olanaklardan Yoksunlaştırılmış Avrupa’nın Birliği” olarak adlandırılabilir. Bu minvalde bu tebliğ Avrupa’nın kaynaklar ve siyasal güç için
küresel rekabetin uzağında ve dışına kalmak istemiyor ve etkili bir aktör olmak istiyorsa doğulu komşuların daha
fazla dikkat sarf etmesi gerektiğini öne sürmektedir.
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
29
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
Kafkasya-Merkezli Bir Dünyada “Sınır Bölgesi Üçgeni” Doğrultusunda AB’nin Çözümlenmesi:
Seçenekler ve Manialar
30
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
KURULLAR/COMMITTEES
Düzenleme Kurulu/Organization Committee
Prof. Dr. Mustafa Demirci, Selçuk Üniversitesi
Prof. Dr. Farid Alatas, National University of Singapore
Doç. Dr. Yunus Kaya, University of North Carolina Wilmington
Doç. Dr. Teyfur Erdoğdu, Yıldız Teknik Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Lütfi Sunar, İstanbul Üniversitesi
Mücahit Sami Küçüktığlı, Konya Büyükşehir Belediyesi
Bilim Kurulu/Scientific Committee
Prof. Dr. Hakkı Gökbel, Selçuk Üniversitesi
Prof. Dr. Mustafa Demirci, Selçuk Üniversitesi
Prof. Dr. Şaban Çalış, Selçuk Üniversitesi
Prof. Dr. Birol Akgün, Necmettin Erbakan Üniversitesi
Prof. Dr. Farid Alatas, National University of Singapore
Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, Uludağ Üniversitesi
Prof. Dr. Khosrow Bagheri Noaparast, University of Tehran
Prof. Dr. Mustafa Aydın, Selçuk Üniversitesi
Prof. Dr. Seyed Javad Miri, Institute of Humanities and Cultural Studies (Sweden)
Prof. Dr. Tahsin Görgün, 29 Mayıs Üniversitesi
Doç. Dr. Bünyamin Bezci, Sakarya Üniversitesi
Doç. Dr. Mahmut Hakkı Akın, Selçuk Üniversitesi
Doç. Dr. Mustafa Tekin, İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Teyfur Erdoğdu, Yıldız Teknik Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Hasan Karataş, University of St. Thomas
Yrd. Doç. Dr. Lutfi Sunar, İstanbul Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Necmettin Kızılkaya, Yalova Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Berat Açıl, İstanbul Şehir Üniversitesi
31
Avrupamerkezciliğin Ötesi: Yeni Bir Sosyal Bilim İçin Başlangıçlar
SOSYAL BİLİMLERDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇALIŞTAYLARI - I
25 - 26 Ocak 2014 KONYA
KATILIMCILAR/ PARTICIPANTS
Abdülkadir Buluş, Selçuk Üniversitesi
Ahmet Köroğlu, Kırklareli Üniversitesi
Ahmet Şimşek, Sakarya Üniversitesi
Alphan Akgül, 29 Mayıs Üniversitesi
Berat Açıl, İstanbul Şehir Üniversitesi
Bünyamin Bezci, Sakarya Üniversitesi
Coşkun Tastan, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Cüneyt Özşahin, Necmettin Erbakan Üniversitesi
Edip Asaf Bekaroğlu, İstanbul Üniversitesi
Erol Yıldırım, Süleyman Şah Üniversitesi
Farid Alatas, National University of Singapore
Ferudun Yılmaz, Uludağ Üniversitesi
Hakkı Gökbel, Selçuk Üniversitesi
Halil İbrahim Yenigün, İstanbul Ticaret Üniversitesi
Hasan Basri Yalçın, İstanbul Ticaret Üniversitesi
Hasan Hüseyin Bircan, Necmettin Erbakan Üniversitesi
Hediyetullah Aydeniz, Marmara Üniversitesi
Hüseyin Mercan, Erciyes Ünivetesi
İbrahim Halil Üçer, İstanbul Medeniyet Üniversitesi
İsmail Demirezen, İstanbul Üniversitesi
Khosrow Bagheri Noaparast, University of Tehran
Latif Karagöz, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi
Lutfi Sunar, İstanbul Üniversitesi
Mahmut Hakkı Akın, Selçuk Üniversitesi
Mehmet Ali Doğan, İstanbul Teknik Üniversitesi
Mehmet Özkan, Siyaset Toplum ve Ekonomi Araştırmaları Vakfı (SETA)
25 - 26 January 2014 KONYA
Beyond Eurocentrism: Beginnings for Non-Eurocentric Social Sciences
WORKSHOPS ON CRITICAL APPROACHES IN SOCIAL SCIENCES - I
32
Mustafa Acar, Aksaray Üniversitesi
Merve Akkuş, İstanbul Şehir Üniversitesi
Metin Aksoy, Selçuk Üniversitesi
Muhsin Kar, Necmettin Erbakan Üniversitesi
Murat Özturk, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Mustafa Atilla Arıcıoğlu, Necmettin Erbakan Üniversitesi
Mustafa Aydın, Selçuk Üniversitesi
Mustafa Tekin, İstanbul Üniversitesi
Muzaffer Şenel, İstanbul Şehir Üniversitesi
Necmettin Alkan, Karadeniz Teknik Üniversitesi
Necmettin Doğan, İstanbul Ticaret Üniversitesi
Nuriye Kayar, İlmi Etüdler Derneği
S. Bekir Gür, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Sari Hanafi, Beirut American University
Senanur Avcı, İlmi Etüdler Derneği
Seyed Javad Miri, Institute of Humanities and Cultural Studies
Süheyb Öğüt, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Şaban Çalış, Selçuk Üniversitesi
Şennur Özdemir, Ankara Üniversitesi
Taha Eğri, İstanbul Üniversitesi
Tanweer Azmat, Dokuz Eylül Üniversitesi
Ümit Güneş, Yıldız Teknik Üniversitesi
Yakoob Ahmet, İstanbul Şehir Üniversitesi
Yunus Çolak, İLKE İlim Kültür Eğitim Derneği
Zafer Çelik, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi