KENTSEL DÖNÜŞÜM NASIL UYGULANIR Yapılan araştırmalara göre, ülkemizdeki binaların %45’i, yani 6.5 milyon bina, riskli yapı grubu içesine girmektedir. Bu sebeple, Kentsel Dönüşüm uygulamalarının önümüzdeki yirmi yılda, hukuki yönden ve ayrıca, sosyo-kültürel ve ekonomik açıdan en çok konulacak gündem maddelerinden biri olacağı tahmin edilmektedir. Kentsel Dönüşüm uygulamalarının mevzuata göre nasıl yürütüleceği, ana başlıklar halinde aşağıda yer almaktadır. Binada Risk Tespitinin Yapılması : Kentsel Dönüşüm süreci, binanın riskli yapı olduğunun tespiti ile başlamaktadır. 6306 sayılı Yasa gereğince, binadaki kat maliklerinden sadece birinin başvurusu ile yapının risk ölçümü(karot çalışması) yapılabilmektedir. Risk tespit başvurusu, Bakanlığa, Büyükşehir veya İlçe Belediyelerine, İl Özel İdarelerine ve Bakanlıkça lisanslandırılmış olan özel yapı denetim kuruluşlarına yapılabilmektedir. Söz konusu müracaat, apartmanın geleceği için hayati derecede önem arz ettiğinden, başvurunun doğru zamanda yapılması gerekmektedir. Binanın nasıl yenileneceği konusunda tüm kat maliklerince kabul edilen bir anlaşma yapılmadan karot çalışması başlatılması birçok açıdan mağduriyete neden olabilir. Binadan alınacak numunelerle yapılacak tespit neticesinde, yapının riskli ve depreme dayanıksız olduğu tespit edilmesi halinde, ilgili rapor onay için Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne sunulur. Kurum, söz konusu raporu onayladıktan sonra, binadaki tüm kat maliklerine ve tapuda yer alan diğer ilgililere(ipotek alacaklıları vs) raporu tebliğ edecektir. Rapora karşı, kat maliklerinin 15 gün içerisinde Altyapı ve Kentsel Dönüşüm İl Müdürlüklerine itiraz başvurusunda bulunma hakları vardır. Ülkemizde binaların yapı standardı ve beton kalitesi 1999 Marmara depreminden sonra, yürürlüğe giren Deprem Yönetmelikleri ile belirlenmiştir. Örneğin, halihazırda yasal olarak beton standardı ölçüsü “C35” birim olarak belirlenmişken, binaların pek çoğunun beton standardının bu ölçünün oldukça altında kaldığı tespit edilmiştir. Bu sebeple, mevcut uygulamada, 1999 Deprem Yönetmeliklerinden önce yapılmış olan binaların birçoğu için, “depreme dayanıksız” raporu verilmektedir. Yapının riskli olduğuna ilişkin raporun Bakanlıkça onaylanması ile birlikte, tüm dairelerin tapu kayıtlarına “Riskli Yapı” şerhi konulmaktadır. Söz konusu şerh, satış işlemine veya diğer tapu işlemlerine engel değildir. Fakat, bu şerhin mevcut olması dairenin satış değerini düşüreceği gibi binada kentsel dönüşüm ve yıkım sürecinin başladığı anlamına gelecektir. Binanın Yıkım Süreci : Riskli yapı tespit raporuna karşı, Bakanlığa yapılan itiraz başvurusunun reddedilmesi halinde, riskli yapı kararı idari yönden kesinleşmiş olmaktadır. Bu durumda, Kentsel Dönüşüm İl Müdürlüğü, binadaki tüm kat maliklerine tebligat gönderilerek, binanın 60 gün içerisinde boşaltılmasını ister. Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü tarafından verilen 60 günlük sürede bina yıkılmadığı takdirde, 30 günlük ek süre verilir. İdare tarafından verilen süreler içinde bina yıkılmadığı takdirde, yıkım işlemleri yasa gereğince, Belediye veya diğer mülki idareler tarafından yapılır. Bakanlık tarafından verilen 90 günlük süre içerisinde bina yıkılmadığı takdirde, binanın su, elektrik ve doğalgaz bağlantılarının kesilir. Yani, süresi içerisinde yıkım işi bitirilmediği takdirde, bina fiilen kullanılamaz hale gelmektedir. Görüldüğü üzere, riskli yapı müracaatının yapılması ile birlikte yasal bir cenderenin içerisinde girilerek en sonunda geri dönülmez bir noktaya ulaşılmaktadır. İnsanların belki de 50 yıldır oturdukları mülklerinin 90 gün içinde yıkılmasının istenmesini, makul bir süre olarak değerlendirmek oldukça güçtür. Sürenin bu kadar kısa olması, şüphesiz ki hak sahiplerinin gerekli tedbirleri almak için yeterli zamanları olmayacağı anlamına gelmektedir. Bu sebeple, riskli yapı başvurusunun yapılması noktasında oldukça dikkatli hareket edilmelidir. Binanın yıkım kararına ve söz konusu kararın dayanağı Riskli Yapı Raporuna karşı, kararın tebliğinden itibaren 60 gün içerisinde İdare Mahkemesinde, “Yıkım Kararının İptali ve Yürütmesinin Durdurulması” amacıyla dava açılması mümkündür. Süreci başlatan hukuki belge Karot Raporu olduğu için, dava ağırlıklı olarak karot raporundaki eksikliklere dayalı olarak açılmalıdır. İdarenin verdiği yıkım kararlarına karşı açılacak davalarda yakın zamana kadar yürütmenin durdurulması kararı verilemez iken, Anayasa Mahkemesi’nin 27.02.2014 tarihli Kararı ile, İdare Mahkemelerinin yürütmeyi durdurma kararı verme yetkisi önündeki engel ortadan kalkmıştır. Yıkım Sonrası Yapılacak İşlemler : Arsa haline gelen taşınmaza yeni yapılacak binaya ilişkin karar süreçleri yıkımdan sonra başlayacaktır. Bu konuda en çok merak edilen üçte iki çoğunluğun kararı, yıkım sonrasındaki aşamada önem arz etmektedir. Üçte iki çoğunluğun kararı, binanın yeniden inşa edilmesi noktasında müteahhitle yapılacak anlaşmaya yön verecektir. Bina yıkıldıktan sonra, Noterden gönderilecek tebligat ile kat malikleri toplantıya çağrılacak ve yapılacak inşaatın süreci bu toplantıda alınan kararlara göre şekillenecektir. En az üçte iki çoğunluk tarafından alınan kararlar Altyapı ve Kentsel Dönüşüm İl Müdürlüğü’ne bildirilecektir. Çoğunluğun aldığı karara katılmayan kat maliklerinin hissesi, yasa gereği açık artırma ile satışa çıkarılacaktır. Satışa çıkarılacak gayrimenkul hisselerinin bedeli, SPK lisanslı değerleme kuruluşlarınca tespit edilecektir. Açık artırmaya sadece binadaki üçte iki çoğunluk katılabilecektir. Azınlığın hissesi, üçte iki çoğunluk tarafından alınmadığı takdirde, söz konusu hisse Bakanlık tarafından satın alınacak ve tapuda hazine adına kaydedilecektir. Bu durumda, Bakanlık, binanın yeniden inşa edilmesinde çoğunluğun kararına iştirak edecektir. Binanın yedine inşa edilmesi süreci söz konusu resmi işlemlerin tamamlanması ile başlayacaktır. Kentsel dönüşüm kapsamında yapılacak binalarla ilgili kat sözleşmeler ve inşaat faaliyetleri birçok vergi ve harçtan muaf tutulmuştur. Yapılacak çalışmalar, noter harçları, tapu harçları, belediye harçları ve damga vergisinden ve diğer vergilerden muaftır. Yasal süreci genel olarak değerlendirdiğimizde; Binaların yenilenmesi ihtiyacının acil ve zorunlu olduğu açıktır. Buna karşılık, mağduriyetlerin önüne geçilmesi için, çoğunluk kararı ve ortak akıl yöntemiyle hareket edilmeli, müteahhit firmanın güvenilirliği, tecrübesi, referansları detaylı olarak araştırılmalıdır. Müteahhidin vereceği yüksek katsayı veya oran yerine, inşaatın zamanında ve sorunsuz bir şekilde bitirilmesi, sözleşmenin sağlam bir teminata bağlanması tercih edilmelidir.
© Copyright 2024 Paperzz