DR. YAVUZ DIZDAR KANSER ILACI SÜPHESI Portal Adres : www.saglikekibi.com İçeriği : Haber Tarih : 02.04.2014 : http://www.saglikekibi.com/can/saglik-haber/dr-yavuz-dizdar-kanser-ilaci-suphesi.html DR. YAVUZ DIZDAR KANSER ILACI SÜPHESI DR. YAVUZ DIZDAR KANSER ILACI SÜPHESI PROF. DR. RIZA MADAZLI DOWN SENDROMU GERÇEKLERI Portal Adres : www.saglikekibi.com İçeriği : Haber Tarih : 02.04.2014 : http://www.saglikekibi.com/can/pratikbilgi/prof-dr-riza-madazli-down-sendromu-gercekleri.html Prof. Dr. Rıza Madazlı Down sendromu gerçekleri Ayrıntılar : CERRAHPAŞA Tıp Fakültesi, Kadın Doğum Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Rıza Madazlı bu hafta Yakın Bakış´ın konuğu. Ülkemizde doktor olmayı, yaşanan zorlukları ve hayatımızı emanet ettiğimiz doktorların, son kanun değişikliği ve planlamalar sonrası yaşadıklarını konuştuk hembir akademisyen hemyıllardır hekimlik yapan hemde doktor yetiştiren bir hoca olan Prof. Dr. Rıza Madazlı ile¦ Kadın doğuma bakıldığında Türkiye´deki durum ve profil nasıl? Kadın doğum tıbbın yorucu bir branşı. Sürekli acili olan, ayakta olunması gereken, cerrahisi olan içinde ölümlerinin olduğu anne ve çocuk ölümün olduğu, bire bir senin buna müdahale ederek kurtarabileceğin ağır bir iş. Tabii bu konuda doktorlar da kendilerini iyi eğitmek donanımlı olmak zorunda. Karşı tarafa iyi hizmet vermek zorundalar. Bir kere öğrendim iş bitti olmuyor yani? Aynen öyle. Sürekli değişen gelişen bir iş. Zorlukları çok olan bir iş. Sisteminde, yanlış olan bir nokta da şu; bütün sistemdeki hataların en son noktada üzerinde toplandığı kişi tek bir şahıs oluyor. Mesela son yıllarda davalar filan Amerika´nın çok kötü bir örneği olduk. En ufak bir şeyde davalarla doktorlar perişan hale getirilmemeli. Sistem onu korumalı, ona yönelik birtakım açılımlar yapılmalı. Ne yanlışlar var mesela şu an? Gazetede bir haber çıkıyor ve doktora kamu davası mı açılıyor? Yani tabii açabilir sistem. Doktorlar da tabii ki denetlenmeli. Yaptıkları işlerin etiği açısından da, doğru iş yapmak zorundalar. Ama bir şekilde de bu dava açmalar bu kadar kolay olmamalı. Sistem de doktoru bir şekilde koruyor olmalı ki doktor da o rahatlıkla kararlar verebilsin. Çoğaldı mı bu davalar? Mesela kadın çocuğunu düşürdü, doktora dava açabiliyor mu? Açabiliyor. Düşük doktordan tamamen bağımsız bir şey. Bunun sonucunda doktorda bir kusur bulunur mu? Hayır bulunmaz. Bu durumda doktor bir zarar görür mü? Hayır görmez ama bu dava süreci yıpratıcı bir süreç. Bunları koruyucu mekanizmalar gelişmeli. Tabibler odası, barolar ortak çalışmalı. Hamilelik süreçlerine bakalım. Neyi yanlış yapıyor hastalar hamile kaldıkları andan itibaren? Evhamları mı takıntıları mı? Gebelik süreci zor tabii ki. Her aile sağlıklı, kusursuz bir çocuk sahibi olsun istiyor. Biz de istedik çocuklarımız doğmadan önce, herkesin en doğal hakkı. Hekimlerin de bu işleri iyi yapmaları gerekir tabii ancak bu bireysel hekim dışında sistemle de bağlantılı, ana çocuk sağlığı işlerinin gelişmesi gerekir. Türkiye çok önemli işler becermiş durumda anne-bebek ölümleri gelişmiş ülkeler seviyesine geldi. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi ülkelerin milli gelirlerinin oranlarıyla değil, hangi ülkede annebebek ölümü daha azsa bununla ölçülür. Türkiye´de bu konuda gerçekten ciddi adımlar atıldı ve önemli noktalara da gelindi. Gebelik sürecinde doğal olarak aileler sağlıklı çocuklar ister ama bu sürecin de olumsuzlukları var bu olumsuzluklar da bire bir doktorla alakalı değil, yani doğal olumsuzlukları var. Bunu minimuma indirmek istiyorsun ama sıfıra indirmek söz konusu da değil. Yüzde yüz sağlıklı bir çocuk olacak garantisini kim verebilir, böyle bir teknoloji ve sistem de yok. Down taramaya yönelik kaynaklar fırsat yaratmak için kullanılabilir Yüzde yüz sağlıklı bir çocuğa sahip olmak hangi yöntemle mümkün? Hiçbiriyle. Hepsinin belli oranlarda tespit edebileceği şeyler var. Amniyosentez gibi işler kendi başına da risk taşırlar. Herkese yapılacak şeyler de değil. Dolayısıyla yüzde yüz sağlıklı çocuğa sahip olmak diye bir şey yok bunun tespiti de söz konusu değil. Amniyo-sentezle kaç hastalığa bakılıyor? Kromozom hastalıkları¦ Amniyosentezle elde edilen hücrede kromozomlar tespit edilir. Bunların da tamamı değil ama %99.9´u, küçük delesyonlar tespit edilemeyebilir. Gen ve kalıtsal hastalıklar var; 15 bin tane gen hastalığı var. Bunların 300-500 tanesinin geni biliniyor. Anne karnında kalıtsal bir hastalığa sahip olan çocuğu tespit edebilmek için hangi genin bozuk olduğunu bilmemiz gerekir. Ve bir de bunun dışında fonksiyon anlamında; duyacak mı görecek mi zekâsı nasıl olacak bunları tespit etmek söz konusu bile değil. En çok görülen anomali down sendromu değil mi? Evet. Bu sendrom özelliği en sık görülen kromozom anomalisi kabaca 700´de 1 gibi. Anne yaşıyla da riskin arttığı bir durum. Zekâ seviyeleri 70´lerde olan çocuklar bunlar ve kendi içlerinde son derece mutlu ve kimseye zararı olmayan çocuklar. Aileler bu konuda panik yaşıyorlar ama çocukların bir şeyden haberi yok¦ Çok haklısın. Down sendromluların bir sloganı var; 'Belki de dünyadaki herkes 21 kromozomlu olsa dünya çok iyi, savaşsız, egoların olmadığı bir yer olur'. Sonuçta bu, o çocukların değil onların anne babalarının sorunu. Benim çocuğum dünyanın en bilmem ne çocuğu olacak iddiasında ailelerin çoğu. Öyle bir sistem ki dünyada bir sektör halinde down sendromu taramaları. Bunlar hep var sonuçta bu kaynakların çoğu yurtdışından geliyor. Biz ne yapıyoruz, bu çocukları anne karnında tespit edip öldürüyoruz. Çünkü aileler ben öldüğüm zaman bu çocuklara ne olacak kaygısı taşıyor. Tüm bu kaynaklar taramaya ve tespite yönelik, bu kaynaklar aslında bu çocuklara sahip çıkacak sisteme aktarılsa eğitimleri, yaşamaları vs. aileler bunların sokakta kalacağı kaygısında olmasa belki de daha hayırlı bir iş yapılır. Yurtdışında bakış nasıl? Mesela Finlandiya´daki bir adamın çocuğun Down sendromlu doğması onu çok ilgilendirmiyor. Çünkü biliyor ki o devlet ona sahip çıkacak. Burada o testi, bu testi yap sonu yok. Bunun bir sakıncası da şu oluyor gebelik öyle bir sürece giriyor ki anne açısından korku dolu bir süreç bu¦ Gebelik, testlere göre şekillenen bir korkuyla keyfinin çıkarılmadığı bir hal alıyor. Kaç haftaya kadar test yaptığınızda öldürülüyor bu bebekler? O da başka bir iş. Bambaşka bir tartışma. Gebeliği öyle yaşıyor ki aileler ben bu imtihandan geçtim tamamladım ve rahatlıyor. Halbuki nedir gebelik? Bir çocuk dünyaya getireceksin, annelik gebelik güzel bir duygu. Keyfini çıkararak geçirilmeli. Aranan Kelimeler:r?za madazl?prof dr r?za madazl?r?za madazl? kimdirdr r?za madazl?prof dr r?za madazl? kimdirprof r?za madazl?prof dr riza madazliriza madazliprof dr r?za madazliali r?za madazl? PROF. DR. SEDAT ÖZKAN, MEVSIMSEL DEPRESYON HAKKINDA BILGI VERD... Portal Adres : www.saglikekibi.com İçeriği : Haber Tarih : 02.04.2014 : http://www.saglikekibi.com/can/ruh-hastaliklari/prof-dr-sedat-ozkan-mevsimsel-depresyon-hakkinda-bilgi-verdi.h PROF. DR. SEDAT ÖZKAN, MEVSIMSEL DEPRESYON HAKKINDA BILGI VERD... PROF. DR. SEDAT ÖZKAN, MEVSIMSEL DEPRESYON HAKKINDA BILGI VERD... BUGDAYIN BILINMEYEN FAYDALARI Portal Adres : www.saglikekibi.com İçeriği : Haber Tarih : 02.04.2014 : http://www.saglikekibi.com/can/beslenme-hastaliklari/bugdayin-bilinmeyen-faydalari.html BUGDAYIN BILINMEYEN FAYDALARI BUGDAYIN BILINMEYEN FAYDALARI BUGDAYIN BILINMEYEN FAYDALARI EMEKLILIK IKRAMIYESIYLE ALDIKLARI DIYALIZ MAKINESINI BAGISLADI... Portal Adres : http://nethaberci.com İçeriği : Gündem Tarih : 01.04.2014 : http://nethaberci.com/emeklilik-ikramiyesiyle-aldiklari-diyaliz-makinesini-bagisladilar-804683.html Emeklilik ikramiyesiyle aldıkları diyaliz makinesini bağışladılar ? GÜNCEL Haberleri ? Emeklilik ikramiyesiyle aldıkları diyaliz makinesini bağışladılar haberi Emekli Ertuğrul ve Seval Aydos çifti, emeklilik ikramiyeleriyle aldıkları iki diyaliz makinesini İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Bölümüne bağışladı. Ertuğrul ve Seval Aydos çifti emeklilik ikramiyeleriyle aldıkları iki adet diyaliz makinesini İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Bölümüne bağışladı. Yapılan bağışlar sayesinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi çocuk hemodiyalizinde gücünü daha da artırdı.Ülkemizde çocuk hasta kaybının önlenmesine yönelik kurumsal sosyal sorumluluk projelerinde ve kişisel yardımlarda artış gözleniyor. Ertuğrul ve Seval Aydos da bu alanda öncülük yapan isimlerden. Ertuğrul ve Seval Aydos, bağışladıkları diyaliz makineleri ile henüz çocuk yaşta olmalarına rağmen ciddi sağlık problemleri ile karşı karşıya kalan hastaların tedavi gördüğü Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin Çocuk Kardiyolojisi, Yeni Doğan Yoğun Bakımı ve Hemodiyaliz Bölümlerindeki hastalara yardım ellerini uzattılar. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Salim Çalışkan, Cihaz bağışından dolayı hastalarımıza daha iyi hizmet verebileceğimiz için çok mutluyuz dedi.26 Mart Çarşamba günü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalında yapılan tören ile Ertuğrul ve Seval Aydosa bu örnek bağışları nedeni ile şükran plaketleri verildi. Önceki Haber: Tuzlada büyük çapta yangın çıktı Sonraki Haber: Cumhurbaşkanlığı seçimini AK Partinin adayı kazanır PROF. DR. HASAN YAZICI BEL AGRISINI ÖNEMSEYIN Portal Adres : www.saglikekibi.com İçeriği : Haber Tarih : 01.04.2014 : http://www.saglikekibi.com/can/pratikbilgi/prof-dr-hasan-yazici-bel-agrisini-onemseyin.html Prof. Dr. Hasan Yazıcı Bel ağrısını önemseyin Ayrıntılar : 5. Türk-Yunan Romatoloji Günleri ve 12. Ulusal Romatoloji Kongresi, Antalyada yapılıyor. Romatoloji Günleri etkinliğine 80²i Türk, 35²i Yunanistandan olmak üzere toplam 115 uzman katılırken 12. Ulusal Romataloji Kongresine de 21²i yabancı konuşmacı olmak üzere 500 hekim katılıyor. Kongreye ilişkin Cornelia Diamond Hotelde düzenlenen basın toplantısında konuşan Romatoloji Araştırmaları ve Eğitim Derneği (RAED) Başkanı Prof. Dr. Hasan Yazıcı, romatoloji hastalıklarına doğru tanı ve tedavinin konulması, uygun ilaç tedavisinin belirlenebilmesi için iç hastalıkları uzmanlığının gerekli olduğunu vurguladı. Romatolojinin, iç hastalıklarının bir yan dalı olduğunu belirten Yazıcı, romatolojik hastalıklara fizik tedavi uzmanlarının da baktığını anlattı. Yazıcı, Fizik tedavi uzmanları, ramatoloji uzmanlarının denetiminde bakmalıdır dedi. Romatolojik hastalıkların tedavisinde, her geçen gün daha fazla kullanılan biyolojik ilaçları etkili ve güvenli kullanabilmek için çok iyi bir iç hastalıkları uzmanının bilgi ve becerisinin gerektiğine dikkati çeken Yazıcı, Bu nedenle ilgili uzmanlık ve yan dal yönetmelikleri hazırlanırken ülke sağlığı için yaşamsal olan bu nokta, halen baskın olan kariyerist etkiler sonucu gözardı edilmemelidir dedi. Geçmiş yıllara göre romatoloji uzman sayısının giderek arttığını ve Türkiye genelinde romatoloji uzmanı sayısının 200 kadar olduğunu belirten Yazıcı, ancak bunun yeterli olmadığını ifade etti. RAED Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Hamuryudan ise romatoid artrit ve ankilozan spondilit hastalığın tedavisinde yeni biyolojik ilaçlar ile oto antikorların kullanılmaya başlandığını söyledi. Bunların, hastaların yaşam kalitesini artırdığını vurgulayan Hamuryudan, yapılan çalışlamalarda yüz güldürücü sonuçlar elde ettiklerini belirtti. SABAH YATAKTAN KALKILDIĞINDA BELİRGİN BEL AĞRISINA DİKKAT İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Melike Melikoğlu, üç aydan uzun süren bel ağrısında iltihaplı romatizma düşünülmesi gerektiğini belirterek, bel ağrısının toplumda çok yaygın olduğunu söyledi. Bel ağrısının çoğunlukla iltihaplı bir romatizmaya bağlı olmadığını vurgulayan Melikoğlu, tedavi edilmediğinde zamanla düzeldiğini ve sıklıkla tekrarladığını ifade etti. Melikoğlu, bel ağrısının sık olmayan ama tedavi edilmediğinde ciddi ve kalıcı sorunlara yol açabilecek nedeni sero negative spondilartropatiler olarak adlandırılan bir grup iltihaplı romatizma olduğunu anlattı. Hastalığın genellikle 20²li yaşlarda başladığını ve yıllar içinde ilerleyerek tedavisiz kalan olgularda hareket kısıtlılığına yol açabildiğini ifade eden Melikoğlu, şunları kaydetti: Bu nedenle hastalara mümkün olduğunca erken tanı koymak ve uygun şekilde tedavi etmek önemlidir. Ülkemizde oldukça sık olan ve genç insanları etkileyen bu durumun gerektiği gibi tedavi edilmesi topluma getireceği yük açısından da önemlidir. Bel ağrısının bazı özellikleri ankilozan spondiliti, iltihaplı olmayan bel ağrılarından ayırmakta yardımcıdır. Sabah yataktan kalkıldığında belirgin olan ve hareket ettikçe azalan bel ağrısı ve tutukluğu ve gece uykudan uyandıran bel ağrısı ankilozan spondilite işaret edebilir. Ağrının 3 aydan uzun süredir devam ediyor olması iltihabi romatizmal hastalıklara işaret eder. Ailede ankilozan spondilit hastalarının olması da hastanın ankilozan spondilit olma olasılığını arttırır. Topuk ağrısının eşlik etmesi de ankilozan spondilitin önemli özelliklerinden biridir. EL EKLEMLERİNDEKİ AĞRI VE ŞİŞLİĞE DİKKAT İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülen Hatemi de romatizmal hastalıklar içinde en sık görülenlerden birinin romatoid artrit olduğunu belirterek, Kadınlarda erkeklere göre 3 kat daha sık görülen bu durum genellikle 20 ila 40 yaşları arasında ortaya çıkar dedi. Eklemlerde şişlik, ağrı ve hareket kısıtlılığı ile kendisini gösteren hastalığın genellikle eklemleri simetrik olarak etkilediğine dikkati çeken Hatemi, en sık etkilenen eklemlerin elin küçük eklemleri, el bilekleri, ayağın küçük eklemleri, ayak bilekleri, dirsekler, dizler ve omuzlar olduğunu belirtti. Hatemi, hastaların eklemlerinde sabahları daha belirgin olan tutukluktan yakındıklarını dile getirerek, şöyle devam etti: Ankilozan spondilit tedavisinde olduğu gibi romatoid artrit tedavisinde de son yıllarda önemli ilerlemeler olmuştur. Eski yıllarda tanı konulmuş, veya yeterince tedavi edilmemiş hastalarda görülebilen şekil bozuklukları ve hareket kısıtlılığı, günümüzde tanı konulan ve gerekli tedaviyi alan hastalarda görülmemektedir. Romatoid artrite bağlı kalıcı eklem hasarı ve şekil bozuklukları en fazla hastalığın ilk yıllarında ortaya çıkar. Bu nedenle romatoid artrit hastalarına erken tanı konulması büyük önem taşır. KEMİK ERİMESİ KIRIĞA NEDEN OLABİLİR RAED Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Hamuryudan ise kemik erimesi hastalığı olan osteoporoz hakkında bilgi verdi. Osteoporozun, kemiklerdeki kalsiyumun azalmasına bağlı, kemik yoğunluğunun ve dayanıklılığının azaldığı bir hastalık olduğunu belirten Hamuryudan, hastalığın tüm iskeletin zayıflamasına ve özellikle omurga, kalça ve el bileğinde kırıklara yol açtığını dile getirerek, şöyle devam etti: Kırık olana kadar genellikle ağrıya yol açmayan, sinsice ilerleyen bir hastalıktır. Yıllar içinde gelişen omurga kırıkları hastanın boyunda kısalmaya yol açar; bel, sırt veya kalçada ağrı duyulması, omurlarda ezilme ve çökmeye bağlı vücudun öne eğilmesi, omurga, kalça ya da el bileğinde aniden kırık gelişmesi osteoporozun belirtileridir. Osteoporozu olan hastalarda, kalça ve diz bölgelerindeki kasların güçsüz olması, denge ve yürüme bozukluğuna yol açan hastalıklar, görme sorunları, uygun olmayan ev ortamı düşme riskini ve buna bağlı oluşabilecek kırık riskini artırır. Hastalık, özellikle menopoz sonrası dönemde her 3 kadından birinde görülmektedir. Kadınlarda östrojen hormonunun azalmasıyla birlikte kemiklerdeki kalsiyum miktarı düşmeye başlar. Dolayısıyla, menopozla birlikte ortaya çıkan hormonal değişim, kadınlarda sık görülmesinin ana nedenidir. Tanı konulabilmesi için romatoloji uzmanı tarafından kişinin kas-iskelet sisteminin tam olarak muayene edilmesi ve altta yatan bir başka hastalığının olup olmadığının araştırılması gerektiğini ifade eden Hamuryudan, Kemik dansitometrisi ile kemik yoğunluk ölçümleri yapılmaktadır. Kemik kütlesinin artırılabilmesi için özellikle 30 yaşına gelinceye kadar yeterli ve dengeli beslenilmesi, kalsiyumdan zengin süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi gerekmektedir. Kalsiyum ve D vitamininden zengin diyet uygulanması ve güneşten yararlanılması gerekir. Kemik kaybını yavaşlatabilmek ve kas gücünü artırmak için düzenli egzersiz yapılmalı ve bu alışkanlık haline getirilmelidir diye konuştu. AA Aranan Kelimeler:romotoloji doktoru hasan yaz?c?prof hasan yaz?c?hasan yaz?c? romatologprof dr hasan yaz?c?dr hasan yaz?c?hasan yaz?c? muayenehanesiprof dr hasan yazici muayenehanesiprof dr hasan yaz?c? muayenehaneprof Dr hasan yazicidr hasan yaz?c? muayenehane EMZIREN ANNE HAMILE KALMASIN Portal Adres : www.saglikekibi.com İçeriği : Haber Tarih : 01.04.2014 : http://www.saglikekibi.com/can/pratikbilgi/emziren-anne-hamile-kalmasin.html Emziren anne hamile kalmasın Ayrıntılar : Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Sezai Şahmay, emzirmenin hamile kalmaktan koruduğu inancının yanlış olduğunu söyledi. Prof.Dr. Sezai Şahmay, doğum sonrası lohusa olan kadınların en büyük korkusunun beklenmedik yeni bir hamilelik olduğunu, ancak ?süt korur inancıyla bazı lohusaların hiç beklemedikleri anda yeniden gebe kaldığını belirterek, ?Doğum sonrası kadın, eğer bebeğini hiç emzirmezse, doğumdan 4-6 hafta sonra adetleri başlar, eğer emziriyorsa bu süre 7 haftayla 4 ay arasında değişir. Emziren bir annede yumurtlama ve gebe kalma riski 7²nci haftadan itibaren başlayabilir; hatta bu dönemde lohusa henüz adet görmeye başlamadığından gebe kaldığının farkında bile olmayabilir. Bu korunma yöntemi, özellikle emzirmeyenlerde cinsel ilişki ile birlikte başlamalıdır dedi. Tıbbi destek alarak, lohusaların sağlıklı ve güvenli bir şekilde korunabileceğini anlatan Sezai Şahmay, şöyle konuştu: ?Lohusalık döneminde ideal korunma yöntemi, hem yeni bir gebelikten koruyan, hem de sütten geçerek bebeği etkilemeyen bir yöntem olmalı. Östrojen içeren doğum kontrol hapları emziren anneler için uygun değildir. Çünkü bu hormon, süt yoluyla bebeğe geçerek istenmeyen yan etkilere sebebiyet verebilir. Bu dönemde eğer kadın herhangi bir yöntem uygulamak istemiyorsa, eşinin prezervatif kullanması bir seçenek olabilir. Cilt altına uygulanan implantlarsa, çıkarılması sırasında bir cerrahi girişim gerektirdiğinden çok tercih edilmemektedir. Son on yılda tüm batılı ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de bu işlev için ?rahim içi sistem adı verilen ve halk arasında ?hormonlu spiral olarak bilinen rahim içi araçlar kullanılmaktadır. Doğumdan sonraki 4-6 hafta arasında takılması uygun görülen rahim içi sistemin (hormonlu spiral) vücudun hormonal dengesini etkilemeden rahim zarını incelterek kanamayı azalttığına işaret eden Prof.Dr. Sezai Şahmay, sözlerine şöyle devam etti: ?Rahim içi sistem, içerdiği progestin hormonunu günlük çok küçük dozlarda ve beş yıl süreyle rahim iç zarına direkt olarak verdiği için, bu zarda incelme yaparak adet kanamalarını azaltır. Bu durum özellikle doğum esnasında kan kaybederek güçsüz düşen lohusalar için yararlı bir durumdur. Çünkü her ay 5-6 gün süreyle adet kanaması olması zaten kansız kalmış olan lohusanın iyileşmesini geciktirir. Rahim içi sistem, adet kanamasıyla atılan kan miktarını azaltarak iyileşme sürecini hızlandırır. İHA Aranan Kelimeler:Do?umdan sonra ne kadar hamile kalmas?nhamile kad?nda kan rengi s?v? gelirmihamile kalmasin 09 Ağustos 2010 . Bir Önceki Yazı « Sahur için ekmek seçimi Bir Sonraki Yazı İçtiğiniz ilacı tanıyormusunuz » Soru Sormak için Resme Tıklayın Sizde bu konu ile ilgili yorum yapabilir Soru Sorabilirsiniz Yorum yaparken veya Soru Sorarken ! Düzgün bir Türkçe kullanınız! Argo ve küfürlü kelimeler kullanmayınız! İnsanları rencide edici ithamlarda lütfen bulunmayınız! Saçma isim ve yanlış mail adresli sorular cevaplanmaz Cevabı iptal etmek için tıklayın. İsim (soy isme gerek YOK) E-posta (yayımlanmayacak) (gerekli) PROF. DR. NERMIN GÜLER, ALERJISI OLAN ÇOCUGA DIKKAT Portal Adres : www.saglikekibi.com İçeriği : Haber Tarih : 01.04.2014 : http://www.saglikekibi.com/can/cocuk-hastaliklari/prof-dr-nermin-guler-alerjisi-olan-cocuga-dikkat.html PROF. DR. NERMIN GÜLER, ALERJISI OLAN ÇOCUGA DIKKAT PROF. DR. NERMIN GÜLER, ALERJISI OLAN ÇOCUGA DIKKAT PROF. DR. SANSIN TÜZÜN KEMIK ERIMESI Portal Adres : www.saglikekibi.com İçeriği : Haber Tarih : 01.04.2014 : http://www.saglikekibi.com/can/pratikbilgi/prof-dr-sansin-tuzun-kemik-erimesi.html Prof. Dr. Şansın Tüzün Kemik erimesi Ayrıntılar : İstanbul Üniversitesi (İ.Ü) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şansın Tüzün, Türkiye Osteoporoz Derneği tarafından ülke çapında 26 bin 500 kişinin tarandığı çalışmada, 50 yaş üzerindeki bireylerin yarısında osteoporoz (kemik erimesi) riski olduğunun, dörtte birinde de osteoporoz bulunduğunun tespit edildiğini belirtti. Prof. Dr. Tüzün, bir ilaç şirketi tarafından Mardinde düzenlenen Osteopozitif Toplantısı dolayısıyla basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Türkiyede, son 20 yılda osteoporoza bağlı kalça kırıklarında 5 kat artış tespit edildiğini ifade ederek, Bunda yaşlı nüfusun artması, kentleşme, yetersiz fiziksel aktivite ve erkekler için ise empotans ve libido kaybı en önemli faktörlerdir dedi. Hastalığa bağlı kemik kırıklarının önemli bir halk sağlığı problemi haline geldiğine dikkati çeken Prof. Dr. Tüzün, şunları kaydetti: Türkiye Osteoporoz Derneği tarafından ülke çapında 26 bin 500 kişinin tarandığı çalışmaya göre, 50 yaş üzerindeki bireylerin yarısında osteoporoz riski, dörtte birinde osteoporoz bulunduğu tespit edildi. Amerikadaki, Avrupadaki bir takım verileri hep kendimize uyarlamaya çalışıyoruz. Ancak, her ülkenin farklı bir gerçeği var. Dolayısıyla her ülkenin kendisine ait çalışmalarını yapması gerekiyor. Bu bağlamda Türkiyenin kemik haritası için özellikle osteoporoz görülme sıklığı nedir diye ?Türkiyenin Kemik Haritası FRAKTÜRK 2010² adlı bir çalışma yaptık. Bu çalışma ile hasta sayısını ve hastalığa neden olan risk faktörlerini belirledik. Çalışma için Türkiye İstatistik Kurumu ile de işbirliği yaptık. Amacımız, Türkiyedeki osteoporotik kalça kırığı görülme sıklığını tespit etmek ve mevcut osteoporozlu hasta sayısını belirlemek, osteoporoza neden olan risk faktörlerini birey bazında irdelemek. Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Edirne, Erzurum, İstanbul, İzmir, Kayseri, Malatya, Samsun, Rize olma üzere 12 ilde yürütülen çalışmaya göre, 50 yaş üzerindeki Türk kadınının yarısında, kemik yoğunluğunun düşük olduğunu tespit ettik. Ancak bu osteoporoz oldukları anlamına da gelmiyor. Osteoporozun en korkulan sonucu kalça kırıklarıdır. Çünkü sakatlığa ve ölüme neden olabilir. Sosyo-ekonomik yükü çok fazla olan bir durum. -OSTEOPOROZ, GELECEK İÇİN CİDDİ PROBLEMLER OLUŞTURACAK- Prof. Dr. Tüzün, Türkiye nüfusunun yüzde 60²ının 35 yaşın altında olan çok genç bir nüfus olduğunu anımsatarak, bu nedenle 30²lu yaşlara kadar kemik yoğunluğunun arttırılması stratejilerini geliştirirken, aynı zamanda giderek artan yaşlı nüfusu tehdit eden kalça kırıklarını önleme çalışmalarının birlikte yürütülmesi gerektiğini söyledi. Kalça kırıklarının 70 yaşından sonra ciddi bir artış gösterdiğini anlatan Prof. Dr. Tüzün, Ülkemizdeki kalça kırıkları vakalarının bazı Avrupa ülkelerindeki vakalara ulaştığını görmekteyiz dedi. Prof. Dr. Tüzün, D vitamini eksikliğinin bu konuda önemli bir risk faktörü olduğunu ifade ederek, bulunulan enlem itibariyle insanların Türkiyede güneşten tam olarak faydalanamadığını söyledi. Türk kadınlarını biraz kilolu bulduk. D vitamini yetersizliğinde de önemli bir faktör şişmanlıktır. Ülkemizde son yıllardaki verilerde ciddi bir D vitamini eksikliği görülüyor. Artık günlük 800-1000 mililitre D vitamini alınması öneriliyor. Bu risklere karşı bu önlemleri almamız gerekiyor diye konuşan Prof. Dr. Tüzün, egzersizin önemine değindi. Prof. Dr. Tüzün, şunları söyledi: Yürüyüş tüm yaş grupları için uygundur. Genç dönemde yüksek yoğunluklu egzersiz önemli. Çocukluk çağı için basketbol, ip atlama, sek sek, dans gibi etkinlikler kemik için faydalı egzersizlerdir. Plates, yoga daha çok esnekliği artırıyor. Buna karşılık yüzmeyi her yaşta öneriyoruz. Çünkü iskelet sistemi arasındaki dengeyi sağlıyor. Sporun her türlüsü kemikler için faydalı. -YAŞAM BOYU ÖLÜM RİSKİ ARAŞTIRMASI- Marmara Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülseren Akyüz de, basın mensuplarına, osteoporozda, kırık dönemine gelmeden alınacak önlemlerin çok önemine dikkati çekti. Prof. Dr. Akyüz, hastalıkla ilgili farkındalığın çok düşük olduğunu ve bu konuda bilinçlendirici çalışmalar yapılması gerektiğini dile getirerek, şunları kaydetti: ABDde yapılan bir araştırmada, 50 yaşın üzerinde, beyaz tenli kadınlarda yaşam boyu ölüm riski araştırıldığında, 2. sırayı meme kanseri ve kalça kırığı almış. Genelde kalça kırığı ve dolayısıyla osteoporoz, biraz göz ardı edilmiş oluyor. Sebep kemiğin kırılana kadar çok fark edilecek semptomunun olmaması gibi görülüyor. Hastalık teşhisi koyulduktan sonra, hızla yol almak mümkün. Gerek yaşam sitilindeki bir takım değişiklikler, gerek zamanında koruyucu tedavi, ileri dönemlerinde de medikal tedavi gibi. Kırığa gelmeden hastalığın bitirilmesi lazım. -OSTEOPOROZ ÖNLENEBİLİR BİR HASTALIKTIR- Prof. Dr. Remzi Tözün de omurga, kalça ve el bileğinde oluşan düşük enerjili kırıkların hepsinin osteoporotik kırıklar olduğunu söyledi. Bu kırıklar gerçekten insanı başkasına muhtaç bırakabilecek kırıklardır diyen Tözün, şöyle devam etti: Hastalık, kalçada hastanın yürüyememesi sonucu ortaya çıkıyor ama omurgada kendi kendine kırık olduğu için hemen fark edilemiyor. Yavaş yavaş artıyor ve kamburluk ilerliyor. Belki omuriliğe baskı yapmaya başlıyor. Başlangıçta alacağımız çok küçük bir tedbirle hastayı yürütebilecekken, daha sonra cerrahi müdahaleler yapmak gerekli. Omurgaya yapılan cerrahi müdahalelerde vida, kırık osteoporotik olduğu için tutmuyor. Çok büyük problemlerle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu hastalıkta hem ilaç tedavisi ve hem egzersiz çok önemli. Sporu yaşam tarzı haline getirdiğimiz zaman sorun kalmıyor. -DİĞER RİSK FAKTÖRLERİ YÜKSEKSE KIRIK RİSKİ DE YÜKSEK- Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alp Çetin ise eskiden osteoporozun bir hastalık değilmiş gibi algılandığını, ancak hastalığa bağlı kırık vakalarının Türkiyede de çok fazla olduğuna işaret etti. Sorunun, kırıkların kimlerde gelişebileceğinin, kimlerin risk altında olduğunun belirlenebilmesinde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Çetin, osteoporozu hastaların kemik yoğunluğunu ölçerek bulabilme şansı bulunduğunu aktardı. Toplantı, bugün yapılacak sunumlarla sona erecek. Aranan Kelimeler:prof dr ?ans?n tüzün biyografi?ahs?n tüzün?ans?n tüzün özgeçmi?dr ?ans?n tüzünsahsin tuzunsansin tüzün?ans?n tüzün ileti?im?ans?n tüzünProf Dr ?ans?n TÜZÜN17 ya? genç k?zlar?n kemik erimesi için ne yapmas? laz?m
© Copyright 2024 Paperzz