İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi I Dersi 3. HAFTA Prof.Dr. Ali ARSLAN, Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman BOZKURT ÖZET Cumhuriyet dönemi başlarında siyasi yapıdan kısaca bahsedildikten sonra saltanatın kaldırılması, cumhuriyetin ilanı, Ankara’nın başkent olması, halifeliğin kaldırılması ve çok partili hayata geçiş denemeleri incelenecektir. Bu bağlamda Halk Fırkası ile Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşundan ve çalışmalarından bahsedilecektir. Şeyh Sait İsyanı ve Takrir-i Sükûn Kanunu da değerlendirilecektir. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI Milli Mücadele’nin ilk aşaması askeri sahada elde edilen başarılarla tamamlanmıştı. Ancak maddi-manevi büyük fedakârlıklarla ulaşılan bu aşamadan sonra, devletin ve milletin idaresinde de yeni bir sistem kurulması hedeflenmiştir. - Saltanatın Kaldırılması Hedeflenen bu siyasi inkılâbı gerçekleştirmek için Mustafa Kemal Paşa, daha Milli Mücadele’nin ilk günlerinden itibaren çalışmaya başlamıştı. Milletin iradesini milli mücadelenin dayanağı ve hareket noktası olarak kabul etti ve bunu da 21-22 Haziran 1919 tarihli “Amasya Tamimi”nde “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” sözleriyle ifade etti. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI Daha sonra onun başkanlığını yaptığı Erzurum ve Sivas Kongrelerinde de her zaman ‘’Milli İradeyi Hakim Kılmak Esastır.’’ anlayışı benimsendi. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak padişah irâdesi anlayışının yerini ‘’milli hakimiyet’’ düşüncesi almaya başladı. TBMM’nin açılmasından sonra da meclisin üzerinde hiçbir gücün olmadığı belirtildi ve 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda ‘’Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.’’ ibaresi yer aldı. Netice itibariyle milli devlete geçiş sürecinde saltanatın kaldırılması, milli egemenlik ilkesinin bir gereği haline gelmişti. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI İtilâf Devletleri, Lozan Barış Konferansına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile birlikte İstanbul Hükümeti'ni de davet ettiler. Osmanlı Hükümeti bu daveti kabul etti. Galip devletler bu davranışlarıyla, Türkler arasında ikilik çıkararak, menfaatlerini daha iyi savunacaklarını düşünüyorlardı. Osmanlı Hükümeti'nin konferansa katılma arzusu, millî mücadelenin ruhuna ve anayasaya aykırı idi. Bu durum aynı zamanda saltanatın kaldırılması için haklı bir gerekçe oluşturdu. Konu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde tartışıldı. Mustafa Kemal Paşa bir konuşma yapıp, milletin kendi gayretiyle hâkimiyeti ele aldığını ve saltanatın kaldırılmasının gerekliliğini anlattı. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI 1 Kasım 1922'de kabul edilen bir kanunla, halifelik ve saltanat birbirinden ayrılıp, saltanat kaldırıldı. Bu kanunla Osmanlı Devleti hukukî olarak sona ermiş ve inkılâpların en önemlilerinden biri gerçekleştirilmiş oldu. Saltanatın kaldırılması ile Vahidettin artık padişah değil, sadece halife idi. Ancak şahsına yönelik tepkiler nedeniyle can güvenliğinden endişe eden Vahidettin, 16 Kasım 1922’de İngiltere’nin İşgal Orduları Komutanı General Harington’a iltica etmek istediğini bildirdi. Onun bu talebinin İngilizlerce kabul edilmesi ile Osmanlı Devleti’nin 36. Padişahı Vahidettin 17 Kasım’da bir İngiliz zırhlısı ile Malta Adası’na gitti. Onun yerine de halife olarak Abdülmecit Efendi seçildi. - Cumhuriyetin İlanı Milli Mücadele’nin başarıya ulaşması sonrası Türkiye 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması’yla dünya devletlerince de kabul edilmişti. Böylece yeni Türk Devleti. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI uluslararası alanda tanınmış oluyordu. Mustafa Kemal Paşa her ne kadar Milli Mücadele’nin ilk günlerinden itibaren hükümet şeklinin Cumhuriyet olmasını arzulamışsa da zamansız rejim tartışması içine girilmesini önlemek ve milli güçleri zayıflatmamak amacıyla Cumhuriyet kelimesini kullanmaktan kaçınmıştı. Cumhuriyetin ilânının önündeki en büyük engel saltanattı. 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla bu engel aşıldı. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığı sırada yeni Türk devletinin adı henüz konulmamıştı. Hükümet, Büyük Millet Meclisi Hükümeti adını taşıyor, meclis başkanı fiilen devlet başkanlığı da yapıyordu. Artık yürürlükte olan siyasî rejime uygun devlet şeklini bulmak zorunlu hâle gelmişti. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI Millî Mücadele Dönemi'ndeki, olağanüstü şartların bir ürünü olan meclis hükümeti sistemi de artık işlemez olmuştu. Bu sistemde, Bakanlar Kurulunun her üyesi için ayrı ayrı oylama yapılırdı. Bu durum ise hükümet kurulmasını zorlaştırıyordu. 25 Ekim 1923'te hükümetin istifasıyla bir bunalım ortaya çıktı. Bu olay Mustafa Kemal Paşaya, cumhuriyeti ilân etmek için beklediği fırsatı verdi. 28 Ekim 1923 akşamına kadar hükümetin kurulamaması üzerine, Mustafa Kemal Paşa, Çankaya Köşkü'nde arkadaşlarına "Yarın cumhuriyeti ilân edeceğiz." diyerek fikrini açıkladı. O gece İsmet Paşa ile birlikte 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını hazırladı. "Türkiye Devleti'nin hükümet şekli cumhuriyettir." hükmünün yer aldığı tasarı üzerinde TBMM'de yapılan konuşmalardan sonra cumhuriyetin ilânı kabul edildi. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI Bundan sonra cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Yapılan gizli oylamada mecliste mevcut bulunan 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal Paşa, TBMM tarafından Türkiye Devleti’nin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Bunun üzerine kürsüye gelen Mustafa Kemal, yaptığı konuşmasını "Türkiye Cumhuriyeti mesut, başarılı ve muzaffer olacaktır." sözü ile bitirdi. Böylece devletin adı ve rejimiyle ilgili tartışmalara son verildi. Devlet başkanlığı konusu çözüme kavuştu. Hükümetin kurulma şekli yeniden düzenlendi. Buna göre; cumhurbaşkanı birine hükümeti kurma görevi verecek, başbakan da bakanlarını seçip cumhurbaşkanının onayına sunacaktı. TBMM tarafından kabul edilen göreve başlayacaktı. Bu uygulamayla, meclis hükümeti sistemi yerine parlamenter rejime geçilmiş oldu. İlk hükümeti kurmakla İsmet Paşa görevlendirilmişti. Böylece yeni bir devir başlamıştı. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI - Ankara’nın Başkent Olması 27 Aralık 1919'da Temsil Heyeti'nin Ankara'ya gelmesi ile bu şehir Millî Mücadele'nin karargâhı olmuştu. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Ankara'da açılmasıyla yeni Türkiye Devleti’nin temelleri yine burada atıldı. Kurtuluş Savaşı buradan yönetildi. Böylece Ankara, fiilen başkent durumuna geldi. İstanbul’un 2 Ekim 1923’te İtilaf güçlerince boşaltılması, yeni Türkiye devletinin başkentinin belirlenmesi meselesini gündeme getirdi. Türkiye’nin kültür ve ticaret merkezi olması ve tarihi geçmişi nedeniyle kimi milletvekilleri tarafından İstanbul’un başkent olarak kalması arzu ediliyordu. Ancak Mustafa Kemal Paşa, gerek İstanbul’un Osmanlı Devleti’nin başkentliğini yapmış olmasından kaynaklanan psikolojik sebepler, gerekse işgale açık olan coğrafi özellikler nedeniyle, İstanbul’un başkent olmasını istemiyordu. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI Ankara, Türkiye'nin merkezinde, askerî ve coğrafî özellikleriyle başkent olabilecek konumdaydı. İsmet Paşa (İnönü), bir kanun teklifi hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na sundu. "Türkiye Devleti'nin başkenti Ankara'dır." şeklindeki bir maddelik kanun teklifi kabul edildi (13 Ekim 1923). Kanunun yürürlüğe girmesiyle Ankara yeni Türk devletinin başkenti oldu. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI - Halifeliğin Kaldırılması Malum olduğu üzere halifelik, başlangıçta en ehil olanın seçimiyle belirlenirken Emevîler zamanında babadan oğula geçen bir saltanat hâline gelmişti. Bu durum Abbasîler zamanında da devam etti. İslâm dünyasında başlangıçta bir tek halife var iken, Abbasîlerin zayıflamasıyla birden fazla halife ortaya çıktı. Abbasîler, Müslümanlar üzerinde egemenliklerini sürdürebilmek için, halifeliğin dinî yönüne ağırlık verdiler. Abbasî Devleti yıkıldıktan sonra Mısır'daki Memlûk Devleti halifeliğin gücünü kullanarak İslam dünyasında etkin hale gelmeye çalıştı. Osmanlı Devleti, 1517'de Memlûk Devleti'ne son vererek İslâm dünyasında büyük ölçüde birliği sağladı. Bu tarihten sonra Osmanlı padişahları da halife unvanını kullanmaya başladılar. Özellikle Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında bu makama büyük bir önem verildi. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI Halifeliğin siyasî gücünden faydalanılmak istendi. Buna rağmen devletin yıkılışı önlenemedi. Batılı bir devlete geçerken Türk devletinin yapısıyla İslam idari yapısına ait olan halifeliği bağdaştırmak ise pek mümkün değildi. Saltanat’ın 1922 yılında kaldırılması ile birlikte Malta’ya giden son halife Vahidettin’in yerine TBMM halife olarak Abdülmecid Efendi’yi seçmişti. Abdülmecid Efendi sadece Müslümanların Halifesi unvanını kullanacak, siyasi konularda saltanat hukukunu hatırlatacak ifade ve eylemlerde bulunmayacaktı. Ancak ülkede kendilerini halifeye bağlı hisseden kimi kesimler, askeri sınıf arasında da bu görüşe sahip olanlar bulunmaktaydı. Abdülmecid Efendi kendisine yapılan uyarılara uymayarak, siyasi olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin rejimi aleyhinde faaliyetlerde bulunmaya başladı. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI Devlet başkanı gibi davranmakta olup padişah gibi hareket ediyor ayrıca yabancı ülkelerin elçileri ile de görüşüyor olması şüphelere yol açtı. Bu davranışları onun, içeride ve dışarıda rejim karşıtlarının dayanağı haline gelebileceği endişesini doğurdu. Bu sebeplerden dolayı, Mustafa Kemal Paşa 1924 yılında halifeliğin kaldırılmasına karar verdi, 1 Mart 1924 tarihinde yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisini açış konuşmasında, bu düşüncesini açıkladı. 3 Mart 1924'te TBMM'de kabul edilen bir kanunla halifelik kaldırıldı. Halifeliğin kaldırılmasıyla, batılı tarz düzenin kurulması yolunda önemli bir adım atıldı. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri TBMM’nin kuruluşundan itibaren siyasi alanda meydana gelen hızlı değişimler ve gerçekleştirilen inkılâp hamleleri tepkileri de beraberinde getirdi. TBMM’nin birinci döneminde (23 Nisan 1920-16 Nisan 1923) muhalefet gruplaşarak kendini gösterdi. Ancak bu gruplar bağımsız birer siyasi parti olarak teşkilatlanma imkânı bulamadılar. TBMM’nin ikinci döneminde ise (11 Ağustos 1923-1 Ekim 1927), demokrasinin en önemli gereksinimlerinden biri olan siyasi partilerin kurulması teşvik edilmeye çalışıldı. Ancak parti kuruluşlarından sonra meydana gelen siyasi olaylar, Cumhuriyet Halk Fırkası dışındaki diğer partilerin kısa ömürlü olmasına neden oldu ve bu dönemde çok partili hayata geçiş sağlanamadı. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI - Halk Fırkası (Cumhuriyet) Halk Fırkası yeni Türkiye Devleti’nin ilk siyasal partisidir. Mustafa Kemal Müdafaa-i Hukuk grubunun siyasal partiye dönüştürülmesini istedi. Anadolu ve Müdafaa-ı Hukuk Grubu’nun Halk Partisi’ne dönüştürülmesindeki ana amaç meclis çoğunluğunu grubun yayınladığı “9 Umde (ilke)” etrafında toplamak ve ülkeyi “Ulusal Egemenlik” doğrultusunda bir siyasal kuruluşa kavuşturmaktır. Partinin kuruluş çalışmaları sırasında (Ağustos 1923) hazırlanan “Parti Tüzüğü” Halk Fırkası’nın İnkılâpçı bir yapıya sahip olduğunu ve yeni Türkiye Devleti’nin çağdaş bir devlet yapısına kavuşturulmasını esas aldığını belirlemektedir. Parti, 1931 yılına kadar karma ekonomi modelini benimsemiş olup 1931’den sonra 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ve birçok sebep nedeniyle ekonomide özel teşebbüsün yapamadığı alanlarda devletçilik ilkesini benimseyecektir. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI 1927’deki II. Büyük kongresi ile birlikte, daha sonra Atatürk İlkeleri olacak olan, altı temel ilke önce Cumhuriyet Halk Fırkası tüzüğüne, daha sonra da Anayasa’ya (1937) girerek yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin temel dayanaklarından biri olmuştur. 1927 yılındaki kongre Atatürk tarafından II. Büyük Kongre olarak nitelendirilmiştir partinin kuruluşundan itibaren yapılan ilk kongre olmasına rağmen Atatürk’ün buna II. Büyük Kongre demesi Halk Fırkası’nın kuruluşunu Sivas Kongresi’ne kadar götürdüğünü göstermektedir. Dolayısıyla Fırka’ya Milli Mücadele’nin yapıcısı özelliğini de katmaktadır. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI - Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, TBMM’de Müdafaa-i Hukuk grubunun karşısında yer alan II. grubun önde gelenleri tarafından Halk Fırkası’nın uygulamalarına muhalif olarak oluşturuldu. Bu grup Mustafa Kemal Paşa’nın hazırladığı listeden seçilmiş kişiler olmalarına rağmen hilafetin kaldırılması sürecinde rahatsızlıklarını dile getirmişlerdi. Kurucuları arasında Kurtuluş Savaşı komutanlarından Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Adnan Adıvar gibi önemli isimler yer almaktadır. Parti, temel felsefe olarak “devrim” yerine “evrim” anlayışıyla hareket edilmesi gerektiğini savunuyordu. İnkılâpların zamanla ve kendiliğinden gelişmesi gerektiğini dile getirerek radikal dönüşümlere karşı çıkıyordu. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI Ancak partinin programında yer alan “Partimiz dini inançlara saygılıdır” ibaresi bir takım siyasi gerilimlere neden olacaktı. Bu ifadeden yola çıkarak, buradan Cumhuriyet Halk Fırkası’nın dini inançlara saygılı olmadığı gibi bir eleştiri yapıldığını düşünenler için parti, eski teokratik yapının devamını savunan bir siyasi oluşum olarak değerlendirilmişti. Ayrıca inkılâpların uygulanma sürecinden rahatsız olan birçok kişi ve grubun partiye dâhil olması bu iddiaların yoğunlaşmasına neden oluyordu. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ekonomide liberal sistemi benimsemiştir. Parti, Şeyh Sait İsyanı’nın çıkmasına neden olduğu gerekçesiyle 3 Haziran 1925’te Takrir-i Sükûn Kanunu gereğince kapatıldı. Parti ileri gelenleri İstiklal Mahkemelerince yargılandılar. Suçlu görülenler cezalandırıldı. Böylece Cumhuriyet döneminde ilk, çok partili hayata geçiş denemesi başarısızlıkla sonuçlanmış oldu. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI - Şeyh Sait İsyanı Birinci Dünya Savaşı yıllarında Rusya’nın kışkırtmasıyla Doğu Anadolu’da devlet otoritesine isyan ederek bölge halkını isyana teşvik eden ve devlet kuvvetlerine karşı Rusya Konsolosluğu’na sığınmış olan Şeyh Sait’in bölge halkının hem dini hem de etnik duyarlılığını istismar ederek 13 Şubat 1925’te başlattığı isyan yeni Türkiye Devleti’nin karşılaştığı ilk ciddi tehlike niteliğindedir. İsyanın, Musul meselesiyle uğraşıldığı bir dönemde patlak vermesi ve kısa zamanda yayılarak ciddi boyutlara ulaşmasında bölgede çıkarı olan devletlerin bu isyanı desteklemelerinin önemli bir payı vardır. İsyan çok kısa bir sürede doğuda yaygınlık kazanmıştır. Hatta isyancılar Diyarbakır’ı da kuşatmışlardı. İsyanın bastırılmasında yetersiz ve yavaş kaldığı iddiaları üzerine Fethi Okyar’ın yerine sert tedbirlere taraftar olan İsmet İnönü başbakanlığa getirilmiştir. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI İnönü’nün başbakanlığı ile birlikte Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarıldı. Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun kapsamı genişletilerek İstiklal Mahkemeleri yeniden kuruldu. İsyanın yayıldığı bölgelerde kısmi seferberlik ve sıkıyönetim ilan edildi. Hilafetin kaldırılması üzerine dini duyguların da dillendirildiği isyan, Nisan 1925 ortalarına doğru ancak bastırılmaya başlandı. 14-15 Nisan 1925’te Şeyh Sait başta olmak üzere isyanın ele başıları ve Kürt Teali Cemiyeti yöneticileri tutuklanarak İstiklal Mahkemelerine sevk edildiler. - Takrir-i Sükûn Kanunu Şeyh Sait isyanının bastırılması sırasında çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu 1929 yılına kadar yürürlükte tutulmuştur. Hükümete, rejim ve inkılâplar aleyhinde her türlü karşı faaliyeti engelleme yetkisi veren bu kanun çerçevesinde sosyal yapı düzenlemelerinin hemen hepsi gerçekleştirilmiştir. Tekke ve Zaviyelerin kapatılması, Şapka İnkılâbı, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SİYASİ YAPI Medeni Kanun başta olmak üzere hukuk alanındaki yenilikler, Harf İnkılâbı vs’nin asırlardan beri devam eden din, dünya ve devlet anlayışının hâkim olduğu toplumda değişime karşı hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük ortamında Yeni Türk Devletini batılı hale getirecek düzenlemelerin kolaylıkla kabullenilmesi beklenemezdi. Dolayısıyla hükümetin, rejimin ve uygulamaların istenen tarzda tamamlaması için kanunları ve düzenlemeleri serbestçe yaptığı bu dönem yeni şartların oturtulması için bir geçiş evresi olarak kabul edilebilir. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt SONUÇ Cumhuriyet dönemi başlarında siyasi yapıdan kısaca bahsedildikten sonra saltanatın kaldırılması, cumhuriyetin ilanı, Ankara’nın başkent olması, halifeliğin kaldırılması ve çok partili hayata geçiş denemeleri incelenecektir. Bu bağlamda Halk Fırkası ile Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşundan ve çalışmalarından bahsedilecektir. Şeyh Sait İsyanı ve Takrir-i Sükûn Kanunu değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Prof.Dr.Ali Arslan, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahman Bozkurt
© Copyright 2024 Paperzz