DERS 1 BĠYOCOĞRAFYA NEDĠR KONUSU VE DALLARI, ÇALIġMA METODLARI Coğrafya konu olarak yeryüzününün özelliklerini inceleyen ve açıklayan bir ilimdir. Yeryüzünün doğal (tabii, fiziki ) ve beĢeri olmak üzere iki grup özelliği vardır. Doğal (tabii, fiziki) özellikler kendiliğinden oluşmuş özelliklerdir. Bunlar şu şekilde gruplandırılabilirler: 1-Yeryüzü şekilleri (dağlar, tepeler, platolar, vadiler, kıyı şekilleri) 2- jeolojik yapı (kayalar, taşlar, mineraller, toprak) 3- atmosfer (fiziki ve kimyevi özellikleri ve hareketleriyle hava tabakası) 4- sular (okyanuslar denizler, göller, akarsular, yeraltı suları) 5-canlılar (insan dışındaki bitki ve hayvanlar) Yeryüzünün beĢeri özellikleri ise sonradan insan tarafından oluşturulmuş olan özelliklerdir. Bunlar da şu şekilde gruplandırmak mümkündür: 1-Nüfus (Sayısal olarak insanın durumu) 2-Yerleşmeler (evler, köy, kasaba, şehir, metropol) 3-Ekonomik faaliyetler (tarım, hayvancılık, madencilik, sanayi ) ile ilgili oluşumlar (tarlalar,yollar, fabrikalar, köprüler, tüneller, barajlar) Coğrafya yeryüzündeki her iki grup özelliği de inceleyen, araĢtıran ve açıklayan bir ilimdir. Metod olarak coğrafya bilimi tüm bu özellikleri ayrı gruplar halinde ele alarak inceler. Sadece yeryüzündeki doğal özellikleri konu olarak ele alan coğrafyaya fiziki coğrafya veya doğal coğrafya denir. Fiziki coğrafya, coğrafya ilminin ana koludur. Fiziki coğrafya kendi içinde alt dallara ayrılır. Bunlar: jeomorfoloji, klimatoloji, hidroğrafya ve biyocoğrafyadır. Görüldüğü gibi Biyocoğrafya ilmi fiziki coğrafya kapsamı içinde bulunan bir ilimdir. Yani fiziki coğrafyanın bir dalıdır. Biyocoğrafyanın konusu yeryüzünde yaşayan insan dışındaki canlı topluluklarıdır (Lebewesen). Bunlar bitki toplulukları (Pflanzengesellschaft) ve hayvan toplulukları (Tierwelt) olmak üzere iki ana grup içinde toplanırlar. Biyocoğrafya doğada kendiliğinden yetişip gelişen canlı topluluklarını inceler. İnsanın emeği ile yetişen veya yetiştirilen canlı toplulukları ekonomik coğrafyanın konusuna dahildir. İnsan emeği ile yetişen ve tarımı yapılan bitkilere kültür bitkileri denir. Yine insanlar tarafından beslenip büyütülen hayvanlara da kültür hayvanları veya evcil hayvanlar denir. Biyocoğrafya Fitocoğrafya ve Zoocoğrafya olmak üzere iki alt dala ayrılır: Fitocoğrafya yeryüzündeki bitki topluluklarını inceler. Bu bilim dalına vejetasyon coğrafyası veya bitkiler coğrafyası (Pflanzengeographie) adı da verilir. Fito (Phyto, Phytos), eski Yunancada bitki demektir. (Zoo, Zoos) ise aynı dilde hayvan anlamına gelir. Vegeta Latince kökenli bir kelime olup bitki mânâsına gelir. Vegeta-tion bu kelimenin çoğul durumudur. Yani bitkiler demektir. Bitki toplulukları anlamına da kullanılır. Biyocoğrafyada en fazla kullanılan terimlerden ikisi flora ve fauna kelimeleridir. Flora kelimesi Latince kökenli olup çiçekli bitkiler manasına gelir. Fakat bilimsel olarak flora denilince belirli bir sahada yaşayan bitki türleri anlaşılır. Fauna kelimesi de Latince kökenlidir ve hayvanlar anlamını taşır. Bilimsel olarak belirli bir sahada yaşayan hayvan türleri demektir. Bitkiler topluluk halinde yaşarlar. Bunlara bitki toplulukları adı verilir. Bitkiler dış Ģekil (form) bakımından birbirlerine benzemezler. Bitkiler üç ana forma (şekle) sahiptir. Bunlar ağaç formu, çalı formu ve ot formudur. Ağaçlar bir araya gelerek ormanları oluştururlar. Çalılar bir araya gelerek çalı topluluklarını, otlar bir araya gelerek ot topluluklarını teşkil ederler. Şekil bakımından birbirine benzeyen bitki topluluklarına vejetasyon formasyonları denir. Ormanlar, maki, step, çayır adı ile anılan bitki toplulukları birer vejetasyon formasyonudur. Yeryüzünde çiçekli ve çiçeksiz olarak 400 000 civarında bitki türünün bulunduğu saptanmıştır. **Biyocoğrafyanın yeryüzündeki doğal hayvan toplulukları ile de ilgilenen dalına zoocoğrafya denir. Bir sahadaki hayvan türlerine ise fauna denir. Hayvanlar en basitten en yüksek yapılılara kadar milyonlarca çeşittir. Bilimsel olarak bunları omurgasızlar (invertebrata) ve omurgalılar (vertebrata) olmak üzere iki grup halinde ele almak mümkündür. Böcekler, kelebekler, sinekler gibi canlılar hayvanların omurgasızlar grupu içinde yeralırlar. Buna karşılık kurt, geyik, aslan gibi hayvan türleri ise omurgalılar grupu içindedir. Omurgalı hayvanların baştan kuyruk sokumuna kadar uzanan vücut kesimlerinin sırta yakın kısmlarında çok sayıda kemiğin dizilmesi ile meydana gelmiş olan ve omurga adı verilen bir iskelet bulunur. Omurgalılar organizasyon bakımından omurgasızlardan üstündür. Omurgalılarda gelişmiş bir iskelet yapısından ayrı olarak, çok gelişmiş, solunum, sindirim, dolaşım, boşaltım, sinir sistemleri mevcuttur. Duyu organları çok gelişmiştir. Omurgalı hayvanlar şu beş büyük grupta toplanır. 1) Memeliler (mammalia). Yavrularınıdoğurur ve emzirirler 2) Kuşlar (Aves)-kanatları vardır. Uçarlar. Yumurtlarlar. Yavruları yumurtadan çıkar. 3) Sürüngenler (Reptiles) –Yavruları yumurtadan çıkar. Kalpleri üç gözlüdür. Soğukkanlı hayvanlardır. 4) Amfibyumlar (Amfibia)-Yavrular yumurtadan çıkar. Hem karada hem de suda yaşarlar. 5) Balıklar (Pisces) –Yavruları yumurtadan çıkar. Suda yaşayan hayvanlardır. Solunum sırasında suda erimiş oksijeni kullanırlar. Hayatın sularda bir hücreli canlılar ile başladığı, daha sonra bir hücreli bitki ve hayvanlara ayrıldığı, buradan da çok hücreli omurgasızların, onlardan da omurgalıların meydana geldiğini paleontolojik araştırmalar göstermektedir. Sudaki ilk omurgalılar balıklardır. Bunlardan karada ve suda yaşayan amfibyumlar türemiştir. Daha sonra da sürüngenler, kuşlar ve memeliler oluşmuştur. Gerek bitkisel ve gerekse hayvansal canlılar dünyanın hemen hemen her yerinde yaşamaktadırlar. Dünyayı adeta ayrı bir küre (geosfer) halinde sarmışlardır. Canlıların oluşturduğu varsayılan bu küreye biyosfer adı verilir. Canlılar horizontal doğrultuda kutuplardan ekvatora kadar olan bölgelerde yayılmışlardır. Vertikal olarak ise dünyanın en derin okyanus çukurundan (11 034 m, batı Pasifikte Mariana çukuru), en yüksek noktalarına kadar (Everest 8848 m) her yerde yaşamaktadırlar. Böylece canlılar 20 km kadar genişlikte olan biyosferin her yerini doldurmuş durumdadırlar. Okyanusal ve denizel ortamda yaşayan canlılar basınca, sıcaklıklara, tuzluluk durumlarına, su kütlesinin hareketlerine adapte olmuş olarak yaşarlar. Sayılan şartlar ekolojik şartları oluştururlar. Su ortamlarında hayvansal canlıların hakimiyetleri vardır. Bilhassa balıklar (Pisces) bu ortamı karakterize ederler. Okyanusal veya denizel ortamlarda alg adı verilen yosunlar yaşar. Algler basit bitkiler grupu içinde yeralırlar. Karalarda canlı hayatı daha gelişmiş durumdadır. Yüksek bitkiler adı verilen en gelişmiş bitki grupları karalar üzerine yayılmıştır. Bunlar tohumla üredikleri için tohumlu bitkiler (spermatophyta) de denir. Mesela kayın, kestane, meşe gibi ağaç cinsleri yüksek bitkilerdendir. Bunların su iletim damarları, çiçekleri, meyvaları ve tohumları vardır. Yüksek bitkiler su iletişim damarlarına sahip olduklarından bunlara vascüler bitkiler adı da verilmektedir. **Karalarda hayvansal hayat da çok gelişmiştir. Memeliler (Mammalia) birkaç tür dışında tamamiyle karalarda yaşarlar. Balık şekilli balina (mavi balina) (Balaenoptera musculus ) yunus (Delphinus) gibi canlılar aslında memeliler grupundandır. Ayrıca yarasa (Chiroptera , Blumenbach 1779) adlı hayvan uçabilen bir memelidir. Karada yaşayan canlılar iklim Ģartlarının etkisi altında bulunurlar. Bunlar sıcaklık, ışık, nem, rüzgâr gibi şartlardır. Ayrıca edafik Ģartlar adı verilen topoğrafya ve toprak şartları da karada yaşayan canlılara etki eder. 1-iklim (sıcaklık, ışık, nem, rüzgâr). 2-toprak 3-topoğrafya şartlarına hep birlikte ekolojik Ģartlar adı verilir. Klimatik şartlar+edafik şartlar+hidrografik şartlar+ biyotik şartlar: ekolojik şartlar Zoocoğrafya omurgalı hayvan toplulukları, bunların yeryüzündeki dağılışları ve yaşadıkları alanların ekolojik şartları üzerinde durur. Zira omurgalı hayvanlar ekolojik şartları daha belirgin yansıtırlar. Belirli alanlarda ve belirli iklimlerde yaşarlar. Omurgalıların dağılışları jeolojik evrim ile ilgilidir. Jeolojik evrim denilince paleontolojik ve tektonik evrim anlaşılır. Tüm omurgalılar aynı jeolojik zamanda ortaya çıkmamışlardır. Mesela sürüngenler , memelilerden önce ortaya çıkmışlardır. II. zaman başlarında Pangea parçalanıp kıtalar ortaya çıkınca eski canlılardan bazıları izole olarak kalmışlardır. Bu arada farklı iklimlere sürüklenen kıtalarda da bazı canlılar tamamiyle yok olmuştur. Dinozorlar (Dinosaurus) jurada çok gelişmiş, kretase devrinde yok olmuşlardır. Bazı canlı türleri de kıtalar ayrıldıktan sonra ortaya çıkmıştır. Omurgalı canlı türlerine dağılışlarına ve yaşadıkları fiziki coğrafya şartlarına (ekolojik şartlara) dayanılarak zoocoğrafik bölgeler oluşturulmuştur. Her bir kıtanın kendine özgü faunası ve hayvan toplulukları vardır. Avrasya ile Kuzey Amerikanın faunaları birbirine benzer. Fakat Güney Amerika, Afrika ve Avustralyanın faunaları birbirine göre çok farklıdır. Bunun nedeni güneydeki kıtaların pangeadan daha önce ayrılmış olmasıdır. Yeryüzünde omurgalı ve omurgasız olarak en azından 1 milyon hayvan türünün mevcut olduğu saptanmıştır. Biyocoğrafya nomenklatürü, bir biyocoğrafya sözlüğü oluşturacak kadar zengin ve karışıktır. Son yıllarda ortaya atılan biyom terimi doğal bitki toplulukları ile bunlar içinde yaşayan doğal hayvanların oluşturduğu canlı topluluklarını ifade etmektedir. Yani her bir bitki topluluğunun kendine özgü bir hayvan topluluğu vardır. Her ikisini ifada eden terime biyom denir. Mesela orman biomu denilince karşılıklı ilişkiler dahilinde bu topluğunu oluşturan bütün bitki ve hayvan türleri anlaşılır. Çöl biyomu denildiğinde çöl ortamında yaşayan tüm canlılar anlaşılır. Orman biyomu, ılıman yayvan yapraklı orman biyomu, tropikal yağmur ormanı biyomu gibi daha alt biyomlara ayrılabilir. Biyom adı verilen canlılar topluluğu cansız bir substatum (temel) üzerinde yaşamakta olup aralarında madde ve enerji döngüsü olan bir sistem oluşturmuşlardır. Bu çalışan düzene ekosistem adı da verilmektedir. Mesela bu bakımdan orman bir ekosistemdir ve “orman ekosistemi” olarak tanımlanabilir. Orman ekosisteminde ağaç topluluğunun yanı sıra, çalılar, otlar , bunların aralarında yaşayan omurgalı ve omurgasız hayvanlar (fauna) , topluluğun yerleşmiş olduğu sahanın temeli (kaya ve toprak), yerşekli (jeomorfoloji) ve iklimi arasında karşılıklı ilişkiler dahilinde çalışan bir sistem (düzen) vardır. Herbivor fauna besin olarak ormandaki bitkilerden faydalanır. Ölen canlılar toprağa karışarak besin maddelerini oluştururlar. Bitkiler bunları topraktan alarak tekrar kullanır. Yağışlar orman ekosisteminin su ihtiyacını temin eder. Kayalar ayrışarak mineralli bir toprak oluşur. Bitkiler bu toprağa kökleriyle tutunurlar. Bazı fauna bu toprak içine yerleşir. Bazıları ise ağaçlarda, çalılarda ve otlar arasında barınır. *nomenklatür: bir bilim dalına ait terimler, terminoloji veya bu konuda yayınlanmış bilimsel yazılar. Orman ekosisteminde her bir unsur mekanizmanın bir parçası olarak çalışır ve birbirini destekler . Dış müdahale olmadığında ahenkli bir şekilde çalışır. Unsurlardan biri telafi edilemiyecek derecede tahrip edildiğinde ekosistem bozulur. Buna “ekolojik dengenin bozulması” da denir. ****Biyocoğrafya ilmi adından da anlaşılacağı gibi, biyoloji bilimi ile çok yakın münasebet içindedir. Biyo eski Yunancadan alınma bir kelime olup “canlı” anlamına gelmektedir. Bu durumda Biyocoğrafyanın anlamı “Canlılar coğrafyası” olur. Tüm canlıları anatomik ve sistematik olarak inceleyen ilim Biyolojidir. Biyoloji Botanik ve zooloji olmak üzere iki alt dala ayrılır. Botanik eski yunanca kökenli bir kelimeden türemiş olup bitkileri inceleyen ilim demektir. Botanik, bitkileri anatomik, fizyolojik ve sistematik açılardan tek tek inceler. Bitki sistematiği bitkilere tek tek bilimsel ad verme ve onları familya, cins (genus) , tür (species) ve varyetelere (variete) ayırmak demektir. Botanik ilmi her bir bitkiye bilimsel olarak ad verir. Latince olan bu ad bitkinin cins ve türü belirten iki kelimeden oluşur (binominal isim). Mesela pinus (çam) bir cins (genus) adıdır. Karaçam ise bir tür (species) adıdır ve bilimsel olarak Pinus nigra olarak ifade edilir. Ayrıca bir de bu iki kelimenin yanına üçüncü bir kelime daha gelir. Bu da autor (otor) adıdır. Autor bu bitkiyi bilimsel olarak ilk kez tanıtan ve hakkında ilmi yayın yapan kişidir. Pinus nigra ARN. (Arnold) Bilimsel yayınlarda bitkilerin bilimsel adları tercihan italik olarak yazılır. Otor adları ise normal harflerle olarak yazılır. Bazen otor adı kısaltılarak yazılır. Bilimsel adın cins ismini belirten kısmı büyük harf ile başlar küçük harf ile devam eder. Tür isminin tümü ise küçük harfle yazılır. Biyocoğrafya botanik ilminden büyük ölçüde faydalanmasına rağmen bitkileri tek tek ele almaz. Bitki topluluklarının dağılışlarını ve ekolojik ortam özelliklerini inceler. Biyocoğrafyanın sadece bitki topluluklarını inceleyen alt dalı “ fitocoğrafya veya bitkiler coğrafyası veya vejetasyon coğrafyası” adı altında bağımsız bir bilim olmuştur. Eski Yunancada zoo hayvan demektir. Zooloji ise hayvanları inceleyen bilim demektir. Loji (logos) kelimesi bilim veya ilim anlamına gelir. Zooloji hayvanları anatomik, fizyolojik ve sistematik açılardan tek tek inceler. Biyocoğrafya, zooloji iliminden faydalanır. Fakat hayvanları tek tek ele almaz. Hayvan topluluklarının yeryüzündeki dağılışlarını ve yaşadıkları ekolojik ortamı inceler ve açıklar. Mesela memelilerden bir etyiyici (carnivor) türü olan Aslan (Panthera leo) günümüzde tamamen Afrika kıtasında yayılış gösterir. Bir istisna olarak Hindistanın Gucarat bölgesinde de vardır. Fakat tarihi dönemlerde Arabistan, Anadolu İran ve Balkanlarda yaşadığına dair güçlü kanıtlar vardır. Anadolunun son aslanı 1870 yılında Birecik civarında vurulmuştur. Biyocoğrafyanın hayvanları inceleyen alt dalı günümüzde “zoocoğrafya” adı altında hayvan topluluklarının yeryüzündeki dağılışlarını inceleyen bağımsız bir ilim olmuştur. Zooloji de hayvanları sistematik olarak sınıflandırır ve her birine bilimsel olarak Latince ad verir. Kurallar botanikte olduğu gibidir. Meselâ çavuşkuşu veya hüthüt adı verilen kuşun bilimsel adı Upupa epops’ tur. Autor adıyla beraber Upupa epops L. (Linneaus) 1768 Biyocoğrafya ile ilgilenen coğrafyacılar bazı önemli bilimsel adları bilmek durumundadırlar. Coğrafya canlılara ad vermez. Verilmiş olan adları kullanır. Biyocoğrafya ile ilgili olan bilimsel yayınlarda Latince adların kullanılması gerekir. Biyocoğrafya bilimi Jeoloji biliminden de yardım alır. Zira hayat 1. Jeolojik zamanda başlamıştır. Önce basit bitkiler ve omurgasız (invertebrata) hayvanlar, daha sonra da omurgalı hayvanlar (vertebrata) ve yüksek bitkiler ortaya çıkmışlardır. Omurgalılardan memeliler (mammalia) III. Zaman (Tersiyer) başlarında görülmeye başlamışlardır. Jeolojik devirlerde yaşamış olan bu canlıların izleri ve kalıntıları kayaçlar arasınsa taşlaşmış bir durumda günümüze kadar ulaşmıştır. Jeolojik devirlere ait bu organizma kalıntılarına fosil denir. Bunlar bitki fosilleri ve hayvan fosilleri olabilir. Bazı örnekler verilecek olursa I. zamana ait karbonifer devrinden bazı çiçeksiz bitki (eğreltiotu, kibritotu, atkuyruğu ) fosilleri zamanımıza kadar ulaşmıştır. Bunlar kömür katmanları arasında bulunmuştur. Fosiller ile Jeolojinin paleontoloji dalı uğraşır. Paleo antik Yunancada eski manasına gelir. Ontos ise yine eski Yunancada canlılar anlamına gelir. Logos ise ilim demektir. Yani paleontoloji kelimesinin anlamı eski canlılar bilimidir. Evrimsel biyocoğrafyada paleontolojik bilgilere çok ihtiyaç duyulur. Canlılar belirli ortam şartlarında yaşarlar. İklimin, yüzeyşekillerinin, kayaçların, toprağın, su kitlelerinin etkisi altında bulunmaktadırlar. Ayrıca canlılar da birbirleri üzerinde etkiye sahiptir. Canlıların yaşadığı ortama ekolojik ortam denir. Ona etki eden şartlara da ekolojik Ģartlar denir. Bu şartların canlılara nasıl ve ne şekilde etki ettiğini ve bunların kanun ve prensiplerini araştıran ve açıklayan ilime ekoloji denir. Ekoloji biyocoğrafyaya yardımcı olan bir bilimdir. Gerek bitki toplulukları ve gerekse hayvan toplulukları üzerinde insanın büyük etkisi vardır. İnsan bu toplulukları ortadan kaldırabilir. Alanını sınırlandırabilir. Veya gelişmesi üzerinde olumlu bir etkiye sahip olur. İnsanın biyolojik varlıklar üzerindeki etkilerine antropogen etkiler veya antropogen faktör denir. Biyocoğrafya canlı topluluklarının yeryüzündeki dağılıĢları ve yaĢadıkları ekolojik ortam ile ilgilenir. Biyocoğrafyada metod canlı topluluklarının dağılışlarının, özelliklerinin ve bulundukları ekolojik ortam şartlarının incelenmesidir. Biyocoğrafyada üç çalışma metodu vardır. 1- Sadece bitki topluluklarının incelenmesi 2- Sadece hayvan topluluklarının incelenmesi 3- Faunanın yaşama ortamı olarak bitki topluluğu ile karşılıklı ilişkiler dahilinde beraber incelenmesi 1. metod zamanımızda çok kullanılmaktadır. Çünkü bitkiler sabit olduklarından etüdleri daha kolaydır. Bu çalışmalar fitocoğrafya veya vejetasyon coğrafyası çalışması sayılır. Genellikle bir bölge alınarak üzerindeki bitki toplulukları incelenir. Mesela yunanistanın bitki coğrafyası veya fitocoğrafyası veya vejetasyon coğrafyası denilince bu ülke sınırları dahilinde yayılış gösteren bitki toplulukları incelenir. 2. metotda sadece hayvan toplulukları incelenir. Bu bir çeşit zoocoğrafya çalışmasıdır. Fakat hayvanlar üzerinde bu tür çalışmaları yapmak zordur. Çünkü sabit değildirler. Onları gözlemlemek ve bulmak uzun zaman alır. Türkiye zoocoğrafyası denilince Türkiyedeki hayvan topluluklarının dağılışları ve ekolojilerinin incelenmesi anlaşılır. Zoocoğrafyada çoğunlukla memeli hayvanların dağılışları üzerinde durulur. Memeliler hakkında veri elde etmek daha kolaydır. Bir bölgede yaşayan hayvanlar listesi fauna terimi ile ifade edilir. Zoologlar bu terimi kullanırlar. O bölgede yaşayan veya saptanmış olan hayvanların bilimsel bir listesini hazırlarlar. Mesela Balıkesir ilinin faunası denilince bu şekilde hazırlanmış bir liste anlaşılır. Fakat Balıkesir ilinin zoocoğrafyası başlığı altında yapılmış bir çalışma bu ilde yaşayan doğal hayvan topluluklarının dağılış ve yaşadıkları ekolojik ortamın özelliklerinden bahseder. 3. metotta bitki toplulukları içlerinde barındırdıkları fauna ile birlikte incelenir. Yani bunlar bir biyom olarak ele alnır. Mesela bir orman topluluğu, orman biyomu olarak kabul edilerek abiyotik unsurları (iklim, anakaya, toprak, rölyef), ve biyotik unsurları (barındırdığı bitki ve hayvan çeşitleri) karşılıklı etkiler dahilinde ele alınır. Gerçek bir biyocoğrafya çalışması bu metottur. Biyocoğrafya çalışmalarında bir bölge ele alınıyorsa o bölgenin adı belirtilir. Mesela Balıkesir ilinin biyocoğrafyası gibi. Bu ad altında ilde yaşayan tüm canlı topluluklarının dağılış ve yaşadıkları ekolojik ortam özelliklerinde bahsedilir. Daha önce de belirtilmiş olan sebeplerden dolayı, bitki örtüsü veya bitki toplulukları hakkında yapılan çalışmalar yani bitki coğrafyası diğer deyişlerle fitocoğrafya veya vejetasyon coğrafyası çalışmaları çok yaygındır. Ders I için Bibliyografya Kumerloeve,H. (1978), “ Türkiyenin Memeli Hayvanları”, çeviren: Savni Huş, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Cilt 28, sayı 1, 1978, İstanbul. .
© Copyright 2024 Paperzz