i Ahmet Refik (Altınay) from the Point of Military Historiograhpy Askerî Tarihçilik Yönünden Ahmet Refik (Altınay) Dr. Efdal AS Kara Harp Okulu, Temel Bilimler Bölümü E-posta: [email protected] makalelerde, onun birçok yönüyle (gazeteciliği, üslubu, tarih eğitimindeki yeri, sanat tarihi çalışmaları vb.) incelendiği, fakat askerî tarihçilik yönünün vurgulanmadığı, dolayısıyla bu konudaki çalışmalarına fazla yer verilmediği görülmektedir. Abstract Being known as “man endearing history”, Ahmet Refik (ALTINAY) gains a special seat in both last period of Ottoman and early period of Republic history in popular and scientific works he written. In various thesis and articles performed in association with Ahmet Refik, it is observed that he is analysed in several perspectives (as a journalist, his style, place in education of history, studies on art history) but his military historiography aspect is not emphasised and thus his studies on these issues are not given place. Hâlbuki hem asker kökenli bir tarihçi olan, hem Erkânıharp Yayın Şubesi tarafından çıkarılan ve döneminin önemli askerî yayınlarından olan “Askeri Mecmua"'yı bir dönem yöneten, hem de Askerî Tarih alanında en ünlü otorite isimlerden Prusyalı General Clausewitz’in “On War” (Savaş Üzerine) adlı eserini ilk kez Türkçe’ye çeviren Ahmet Refik’in askerî tarihçilik yönünün de açığa çıkartılması gerekmektedir. Whereas, it is necessary to introduce military historiography aspect of Ahmet Refik who is an soldierrooted historian; and manages “Askeri Mecmua/Military Journal"' published by Staff Publication Branch (Erkânıharp Yayın Şubesi) and being one of the most significant publications of the period for a while; and who translates the work of Prussian General Clausewitz “On War” who is one of the most famous authorities on military history into Turkish for the first time. Bu makalede Ahmet Refik’in, dönemin askerî süreli yayınlarında neşretmiş olduğu yazılar ile askerî tarihe yönelik olarak yazmış ya da çevirmiş olduğu eserler hakkında bilgiler verilerek onun ülkemizdeki askeri tarih çalışmalarına katkıları üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: Askeri Tarih, Popüler Tarih, Ahmet Refik Altınay. Information on the life of Ahmet Refik will be provided primarily in paper and his historiography aspect and contribution to Turkish historiography will be underlined. Thereafter, the contribution of Ahmet Refik on the military history studies in our country will be emphasised by giving information on the writings that are determined to be written by Ahmet Refik and on the works that are written or translated by him on military history as a result of the review of periodicals of the period–including military publications. 1. Giriş Askerî Tarih, sadece ülkeler arasında meydana gelen savaşların askerî harekât açısından incelenerek, bunlardan komutanlık ve askerlik sanatına ilişkin taktik ve stratejik sonuçlar çıkarılması demek değildir. Şüphesiz yukarıda belirtilenler, Askerî Tarih’in içinde ancak bir alt dal olarak yer alabilecek Harp Tarihi’nin ilgi alanına girmektedir. Fakat Askerî Tarih, sadece savaş ya da savaşların tarihi değil, askerlikle ilgili her türlü konuyu içine alan ve aynı zamanda barış dönemini de kapsayan bir tarih disiplinidir. Keywords: Military History, Popular History, Ahmet Refik Altınay. Askerlik sanatının temelini oluşturan stratejiler ve bunları hayata geçiren stratejler (Sun-Tzu, Clausewitz, Jomini, Mahan vb.) ; ilkçağlardan günümüze kadar harp silah araçgereçlerinin gelişimi; uygarlıkların ya da ülkelerin askerî teşkilatları ve bu teşkilatı düzenleyen kurallar; bir orduda kullanılan sancak, bayrak, üniforma, madalya, rütbe ve nişanlar; asker alımını düzenleyen kurallar; orduların ulaştırma, haberleşme, istihkâm, sağlık ve lojistik Özet Ülkemizde “tarihi sevdiren adam” olarak tanınan Ahmet Refik (ALTINAY), yazmış olduğu popüler ve bilimsel eserlerle, hem son dönem Osmanlı hem de erken dönem cumhuriyet tarihçiliğinde kendine özgü bir yer edinmiştir. Ahmet Refik ile ilgili yapılmış olan çeşitli tez ve 175 i hizmetlerinin tarih içindeki gelişimi; ordu-halk ilişkileri; savaş ekonomisi, askerî eğitimin içeriği ve askeri eğitim kurumlarının tarihçesi gibi konuların da ilgi alanında olduğu düşünüldüğünde, Askeri Tarih’in, savaşların öncesi ve sonrasını da içine alan geniş bir süreci kapsadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Özellikle tarih konusunda yapmış olduğu yayınlar çevresinde hem ilgi uyandırmış hem de takdir toplamıştır. Bu nedenle 1908’de Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte Harbiye’de Tarih öğretmenliğine getirilmiştir. Aynı yıl içerisinde kurulan Millet adlı gazetenin başyazarlığını yaptığı gibi, İkdam’da da fıkra ve tarihi romanlar yayınlamıştır. Altınay’ın eserleri, Askeri Tarih’in yukarıda belirtilen kapsamı göz önüne alınarak değerlendirildiğinde, onun birçok makale ve kitabının bu kapsama uygun olduğu görülür. 2. 1909’da Erkânıharbiyeiumumiye Ceride Şubesine memur olmuş ve burada dönemin önemli süreli askerî yayını Askeri Mecmua’nın bir nevi yayın yönetmenliğini üstlendiği gibi başta bu dergi olmak üzere çeşitli dergilerde askerî yazılar yayınlamıştır. Aynı yıl içerisinde, hükûmet tarafından kurulan(14 Teşrinisani) Tarih-i Osmani Encümeni’ne üye olarak tayin edilen 12 kişiden birisidir. Encümen üyeliğinin kendisine sağladığı yararlardan biri olan Hazine-i Evrak’ta araştırma yapma izniyle, kısa zamanda encümenin en faal üyesi olmuştur (Yınanç, 1925). Hayatı69 Aslen Ürgüp’te Gürlükçüoğulları ailesine mensup olan Altınay, kimi kaynaklara göre 1881 yılında (Yınanç, 1925), kimi kaynaklara göre de 1882 yılında (Bayrı, 1914 ve 1937) İstanbul’un Beşiktaş semtinde, Valideçeşme’de doğmuştur. Babası, Sultan Abdülhamid’in vekilharçlığı [kesedar] görevinde de bulunmuş olan Ürgüplü Ahmed Ağa’dır. İlkokulu Beşiktaş’da Vişnezade İlkokulu’nda okuduktan sonra, Beşiktaş Askerî Rüşdiyesi’ne girerek askerlik mesleğine adım atmış, sırasıyla Kuleli Askeri İdadisi ve Harbiye Mektebi’ne gitmiştir. Harbiye’den 1898 yılında piyade mülazım-ı sanisi (Teğmen) olarak, birincilikle mezun olmuştur. Yaşının nispeten küçük oluşu ve derslerde göstermiş olduğu başarı nedeniyle, komutanları tarafından askerî öğretmen kadrosunda değerlendirilmiş ve önce Toptaşı, daha sonra da Soğukçeşme Askeri Rüşdiyelerinde Coğrafya öğretmeni olarak görevlendirilmiştir. 1902 yılında ise Harbiye’de Fransızca öğretmenliğine atanmıştır. 1903’de mülazım-ı evvel, 1907’de de yüzbaşı olmuştur (Yınanç, 1925). 1910 yılı aynı zamanda Ahmed Refik’in ilk kez yurt dışına çıktığı yıl olmuş, Tarih-i Osmani Encümeni adına Fransa’da çeşitli incelemeler yapmak üzere gönderilen heyette bulunan Ahmed Refik, burada, “kendisini en çok etkileyen tarihçi” olduğunu söylediği Charles Seignobos71 başta olmak üzere ünlü bilim adamları ve politikacılarla tanışma olanağı bulmuştur.(Kandemir, 1936) 1912 yılında başlayan I. Balkan Savaşı’nda Sansür Müfettişliğine tayin edilmiş, savaş sonunda kimi kaynaklara göre emekliye sevk edilmiş, kimi kaynaklara göre ise kendi isteğiyle (Koçu, 1938) emekli olmuştur. Askerlik mesleğine döneceği 1914 yılına kadarki dönemde Peyam’da tarihi yazılar yazmış, I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla yüzbaşı rütbesiyle silah altına alınarak Sansür Müfettişliği emrine verilmiştir. Bu görevde iken yazmışolduğu yazıların birinde Kavalalı Mehmet Ali’nin Osmanlı’ya ihanetinden söz etmesi, dönemin sadrazamı Said Halim Paşa tarafından Ulukışla’ya arpa-saman memurluğuna verilmesine neden olmuş, 1915’te bu kez Eskişehir Sevk Komisyonu’nda görevlendirilmiş, aynı yıl burada geçirdiği bir rahatsızlık sonucu İstanbul’a Daha Harbiye’de öğrenci iken Mâlumat adlı haftalık dergide çeviri ve telif yazıları çıkan Ahmed Refik70, Harbiye’de görev yaptığı yıllarda da İrtikâ, Malumat, Hazine-i Fünûn, Mecmua-i Ebüzziya, Terceman-ı Hakikat gibi günlük/haftalık gazete ve dergilerde yazılarını yayınlamayı sürdürmüştür (Çapanoğlu, 1953). kaynakta rastlanmadığını da belirtmemiz gerekir. Yaptığımız incelemelerde Malumat’ın en son 104. sayısında Ahmed Refik adına rasladık. Bu sayıdan 141. Sayıya kadar her iki ada da rastlanılmadı. 141. sayıda ise Refik Ali imzalı bir yazıya rastlandı. 178. Sayıda hem Ahmed Refik, hem de Refik Ali imzalı iki farklı makale var. Ahmet Refik Altınay hakkında yapılmış olan birçok çalışmada Altınay’ın biyografisi yer almaktadır. Fakat Altınay’ın biyografisine yönelik en eski bilgiler, ünlü tarihçi Mükrimin Halil Yınanç tarafından verildiği için Altınay’ın biyografik bilgileri öncelikle Yınanç temel alınarak (1925 yılına kadar olan dönemi) aktarılmıştır. 69 Ahmed Refik, 1936 yılında yapmış olduğu bir röportajda, kendisinde tarih merakının nasıl başladığı sorusuna, “(…) İlk tarih merakı Seignobos’un meşhur “Medeniyet Tarihi”ni okuduktan sonra canlandı. Meşrutiyet’i müteakip bu üç cildi hemen tercüme ve neşrettim. Benim kafamı düzelten bu adamdır. Kendisi ile de 1910’da Paris’e gittiğim zaman Ernest Lavis vasıtasıyla tanışmıştım. (…)” şeklinde bir yanıt vermiştir. Fransa’ya gidişiyle ilgili olarak çeşitli kaynaklar 1909 tarihin verseler de biz Ahmet Refik’in yukarıda belirtilen röportajdaki beyanını esas aldık. 71 Ahmed Refik’in biyografisinde Yınanç ve daha sonra onu kaynak gösterenler, onun ilk yazılarını Harbiye’deki öğretmenliği sıralarında ve hatta Balkan Savaşları’ndan sonra yazdığını belirtseler de Çapanoğlu’nun yukarıdaki verdiği bilgi doğrudur. Çapanoğlu, Ahmet Refik’in öğrencilik döneminde yazmış olduğu yazıların, Harbiye’nin ikinci nazırı Rıza Paşa’nın dikkatini çektiğini ve Ahmet Refik’e bundan böyle dergilere yazı yazmamasını emrettiğini, bunun üzerine Ahmed Refik’in Refik Ali takma adıyla yazılarına devam ettiğini belirtmektedir. Yınanç ve diğerlerinin, Mâlumat dergisinde çıkan bu yazıları bu nedenle gözden kaçırmış olabilecekleri söylenebilir. Fakat Çapanoğlu’nun vermiş olduğu Refik Ali bilgisine, başka hiçbir 70 176 i nakledilmiştir. Tedavisi sırasında bağlantı kurduğu Enver Paşa’nın aracılığıyla Said Halim Paşa’dan İstanbul’da oturma izni alınabilmiştir. 3. Askerî Tarih ile İlgili Eserleri 3.1. Savaşları ve Seferleri Anlatan Eserleri Ahmed Refik, 1915- 1918 yılları arasında, hem Anadolu sürgünü sırasında Ürgüp, Nevşehir, Eskişehir, Bilecik, Afyon gibi yerleri tek tek gezerek özellikle Osmanlı Tarihi ile ilgili kaynağından toplamış olduğu bilgilerden; hem de Enver Paşa’nın görevlendirmesiyle tekrar çalışma imkânı bulabildiği Hazine-i Evrak’tan yararlanarak, Harp Mecmuası ve Yeni Mecmua gibi dergilerde Osmanlı Devleti’nin çeşitli yönlerine dair yazılar yayınlamıştır. Altınay bu konuda özellikle arşivde çalıştığı dönemde edindiği belgeler ve başta Naima olmak üzere Osmanlı vakanüvislerinden yapmış olduğu okumalarla pek çok kitap ve makale üretmiştir. Bu eserler dönemsel olarak genellikle Kanuni dönemi ile II. Viyana bozgunu arası döneme odaklanmıştır. Bu döneme ait en çarpıcı çalışmalardan birisi Felaket Seneleri (1094-1110) adlı çalışmadır (Altınay, 1332-M.1916). Savaşın sonlarına doğru, Ermeniler’in Doğu Anadolu Bölgesi’nde Türkler’e yönelik yapmış olduğu mezalimi incelemek üzere yabancı gazete muhabirlerinden oluşan heyete başkanlık ederek Batum, Trabzon, Erzurum, Erzincan, Kars, Ardahan ve Artvin’i dolaşarak incelemelerde bulunmuş ve buradaki gözlemlerini daha sonra kitap hâline getirmiştir (Altınay, 1919). Bu çalışmada, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın 1683 tarihinde Viyana’ya yapmış olduğu sefer ile 1699 Karlofça Antlaşması’na kadar olan 15 yıl 4 aylık sürede geçen önemli olaylar anlatılmaktadır. Askeri Tarih açısından eser, bir dizi askerî harekâtı anlatmasının yanı sıra, ordunun sefer hazırlıkları ve sefer yürüyüşü açısından da önemli bilgiler içermektedir. Bu bilgiler arasında, yeniçerilerin büyük kısmının savaşı kazanmak için verilen genel emirleri uygulamak yerine, kişisel çıkar peşinde koştukları, özellikle ganimet sevdasına düştüklerinin anlatıldığı ve önceki dönemlerdeki -özellikle Kanuni dönemindeki- sefer yürüyüşlerinin kıyaslandığı şu satırlar ilgi çekicidir: Savaşın sonunda tekrar emekli edilen/emekliye ayrılan Ahmed Refik, 1918 yılında Mehmed Arif Bey’in yerine Darülfünun Osmanlı Tarihi kürsüsüne tayin olunmuş ve bir yıl sonra muallimlikten müderrisliğe yükselmiştir (Yınanç, 1925). 1924’te Mükrimin Halil (YINANÇ), Hilmi Ziya (ÜLKEN), Ziyaeddin Fahri (FINDIKOĞLU), Reşat Şemsettin (SİRER) ile birlikte Anadolu Mecmuası’nı çıkarmışlardır (Bayrı, 1937). Savaşa karar verilmesinden sonra ordunun Viyana yollarındaki hareketi şiddet ve haksızlıklara örnek oluşturacak düzeyde idi: Osmanlı ordusu elmaslar ve altınlar içinde, büyük bir ganimet hırsıyla ilerliyordu. Arpa ve buğday tarlalarını yakıyor, geçtiği yerlerde kanlı ve dumanlı yıkıntılar bırakıyordu. Ordunun peşinde sefil ve perişan esir kafileleri sürükleniyordu. Viyana yürüyüşü çok korkunç idi. Kara Mustafa Paşa’nın ordusu, Kanuni Süleyman’ın disiplinli ve adalet gösteren ordusu değildi (Altınay, 1332-M.1916). Tarih-i Osmani Encümeni’nin 1909 yılındaki kuruluşundan itibaren üyesi bulunan Ahmed Refik, Abdurrahman Şeref Bey’in ölümü üzerine, Koçu’ya göre 1924’te (Koçu, 1938), Yınanç’a göre 25 Şubat 1925’te (Yınanç, 1925), Encümen’in başkanlığına getirilmiştir. Aynı yıl, Tarikat-ı Salahiye adlı hükûmet karşıtı çalışmalar yapan bir cemiyetle ilgili olarak tutuklanmış, bir ay kadar tutuklu kaldıktan sonra İstiklal Mahkemesi tarafından suçsuz bulunarak beraat etmiştir (Cumhuriyet, 8 Temmuz 1925). Ayrıca eserde, Viyana bozgunu sonrasında yapılan 1685 (1096) seferinde İstanbul, Gelibolu ve Temeşvar baruthanelerinin barut imali için seferber edildiği, savaş masraflarını karşılamak için saray ahırları hazinesindeki altın ve gümüşlü eyerlerin paraya dönüştürüldüğü, savaş masraflarını karşılamak için mangır kesildiği, bir okka halis bakırdan sekizyüz mangır olduğu, her iki mangır bir akçeye karşılık geldiği, mangır kesmek için Tavşantaşı’nda ve Bosna’da birer darphane açıldığı bilgileri, yine Askerî Tarih açısından da önemli bilgilerdir. Türkiye’de otuzlu yıllarda, özellikle 1932’de Türk Tarih Tetkik Cemiyeti’nin kuruluşuyla başlayan ve Türk Tarih Tezi adı verilen, Orta Asya’yı medeniyetlerin beşiği kabul eden yeni tarih yaklaşımını kendi görüşlerine uygun bulmasa da 1932’de Ankara’da toplanan I. Türk Tarih Kongresi’ne davet edildiğinde Kongre’ye katılmış, komisyon çalışmalarında ve Türk Tarihinin Ana Hatları adlı eserin “medeniyet” bölümünü yazacak heyette bulunmuştur. Fakat Ahmed Refik’in bu yeni tarih yaklaşımına katkıları bundan ve birkaç gazete yazısından (Altınay, 1935) öteye gitmemiştir. Eserde Köprülü Fazıl Mustafa Paşa’nın sadrazamlığı dönemine (1689-1691) de yer verilmiştir. Bu dönemde Askerî Tarih ile ilgili olan en önemli düzenleme, Ahmed Refik’in bu duruşu, kimi görüşlere göre 1933’te Darülfünûn’un ilgası sırasında üniversite dışında kalan hocalar arasında onun da bulunmasına neden olmuştur. 1937’de ölümüne kadarki sürede başta Cumhuriyet, Akşam ve Yedi Gün olmak üzere çeşitli gazete ve dergilere tarihi yazılar yazarak geçimini sağlamıştır. 177 i Anadolu’dan zorla silah altına alma yerine gönüllü askerlik sisteminin uygulanışıdır72. çevrelerini oldukça etkileyen niteliklere sahiptir. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin son döneminde, askerî ve siyasi anlamda Prusya ekolüne hayranlık duyan ve bu ekolün temsilcilerinin bir kısmıyla birlikte görev dahi yapan Altınay, bu isimlerin en önemlilerinden birisi olan ve dünyada Clausewitz’den sonra eserleri en çok okunan asker kabul edilen Von Der Goltz ile ilgili olarak da çalışmalar yapmıştır. Fazıl Mustafa Paşa’nın orduyla ilgili icraatlarından birisi de sefere giderken askerin ana yollardan ayrılmasını yasaklayan emridir. Hiç şüphesiz bu emirde, başta Viyana seferi olmak üzere son dönemde sefer sırasında askerin geçtiği yerlerde yapmış olduğu usulsüzlüklerdir. Emirde, askerin ana yollardan ayrılmaması, köylerin tarlasına bir adım geçen, hatta bir tavuk veya bir yumurta alan olursa idam edileceği açıklanmıştır. Büyük Frederik’in Generallerine Talimat-ı Askeriyesi adlı eser, önce Malumat’da tefrika olarak yayınlanmış (Altınay, 1315-M.1898), daha sonra 1899’da kitap hâlinde basılmıştır (Altınay, 1316-M.1899). Bu eser, tarihte “büyük” unvanıyla anılan sayılı şahsiyetlerden birisi olan asker-yönetici Prusyalı II. Frederich’in (1712-1786), Yedi Yıl Savaşları sırasında, 2 Teşrinisani1760’da Thurgau’da komutanlarına hitaben yapmış olduğu konuşmayla başlamaktadır. Eserde, toplumları yönetmek ve savaşlarda başarılı olabilmek için komutanların dikkat etmesi gerekenler, 28 madde hâlinde toplanmıştır. Paşa’nın yeniçerileri disipline sokmak için aldığı bir başka önlem, yeniçerilerin yoklama defterini kontrol ettirmesidir. Böylece orduya karışan yirmi bini aşkın “nâ müstahakk malûl esamileri” (hak sahibi olmayanların işgal ettiği ve boş olan kadroları) meydana çıkarmıştır. Yirmi Beş Sene Siper Kavgası, ilk olarak askere dağıtılmak üzere 1. Dünya Savaşı’nın sonlarında yayınlanmış, Osmanlı ordusunun savaşlardaki cesareti ve kahramanlığı vurgulandıktan sonra, Girit’in fetih sürecine ayrıntılı bir şekilde yer verilmiştir. Kitap Cumhuriyet Dönemi’nde “Çocuklara Tarih Kitapları” serisinde tekrar yayınlanmıştır (Altınay, 1932). Altınay’ın ölümünden sonra yayınlanan Kandiye’nin Fethi başlıklı makale de yine bu konuyla ilgilidir (Altınay, 1952). Prusya Ordusu’nun eksikliklerinin ve üstünlüklerinin anlatıldığı ilk maddeden sonra, orduların iaşesi, kıtaların taksimi, ordugâh emniyeti, istihbarat ve istihbarata karşı koyma faaliyetleri, dost ve düşman ülkeler, bir ordunun icra edeceği yürüyüşler, sulardan geçiş, baskın, çeşitli muharebe usulleri, kış seferleri gibi konularda bilgiler verilmektedir. Kitabın girişinde bulunan ve önsöz kabul edilebilecek olan “ifade-i naçizâne” adlı bölümde Ahmed Refik, kitabın bizzat kral tarafından Almanca olarak yazıldığını, daha sonra Fransız yarbayı Foch tarafından Fransızca’ya çevrildiğini, kendisinin Foch’un çevirisini kullandığını belirtmektedir. Bahr-ı Hazar Karadeniz Kanalı ve Ejderhan Seferi, Sultan II. Selim (1566-1574) döneminde Sadrazam Sokollu Mehmed Paşa’nın Don ve Volga nehirlerini dolayısıyla Karadeniz ve Hazar Denizi’ni birleştirme projesini ve Ejderhan (Astrahan) Seferi’ni işleyen bir yazıdır (Altınay, 1333-M.1917). . Birinci Napolyon’un Emsal-i Harbiye ve Hikemiyesi adlı eserin önsözünde A.Refik, döneminin büyük kumandanlarının askerî harekâtının sevk ve idaresine yönelik bilgileri toplayarak, bu kumandanların fenn-i harblerini öğrenmeyi arzu eden genç zabitlerin yararlanmasını sağlamayı amaç edindiğini belirtmektedir (Altınay, 1316-M.1900). Yine Napolyon’un Âsâr-ı Müntehabesi adlı eserinde de dönemin ünlü edebi eserleri ve ediplerine ilgi duyan Napolyon’un edebi kişiliğini ön plana çıkarmıştır. Eserde, Napolyon’un, seferleri sırasında çeşitli kişilere yazıp gönderdiği ve seferleriyle ilgili olarak adeta bir harp ceridesi değerinde olan ve bu nedenle de Askerî Tarih açısından da önemli sayılan mektuplarından örnekler vermektedir. Kıbrıs Seferine Ait Resmi Vesikalar ile Tunus Seferine Ait Resmi Vesikalar adlı makaleler, yine Sokollu dönemine ait olan ve yazarın arşiv belgelerine dayanarak yapmış olduğu incelemeler sonucu yazılmış olan ve aynı dergi içerisinde yer alan makalelerdir. Bu iki incelemede 1570-1572 arası dönemde (h. Rebiülevvel 978-Zilhicce 979) meydana gelen ve Kıbrıs’ın fethiyle sonuçlanan sefer ile 1573-1574 yılları arasındaki (h. Rebiülevvel 981- Receb 982) Tunus Seferi, ayrıntılı bir şekilde aktarılmıştır (Altınay, 1926). 3.2. Ünlü Komutan ve Stratejlere Dair Eserleri Bu başlık altındaki eserlere bakıldığında Altınay’ın, tarihin ünlü komutanlarını ve onların başta savaş stratejileri olmak üzere çeşitli yönlerini ordunun genç mensuplarına tanıtmak arzusu ile bu eserleri verdiği söylenebilir. Bu komutanlardan özellikle ikisi, II. Friedrich (Büyük Friedrich) ve Napolyon, dönemin siyasi ve askerî Ünlü Alman generali Von Der Goltz’un hayatı ve eserlerinin anlatıldığı yazı, 1806 yılında Fransa ve Prusya arasında meydana gelen ve Fransa tarafından kazanılan Kitab-ı Mübin’in müdafaası ve küffarın tedmiri için silaha sarılmak mecburiyeti hâsıl olduğu zaman, şahadeti mukaddes bilmek ve muvaffakiyetten asla kat-i ümid etmemektir. Bu sebepten din uğrunda her türlü mezahime katlanmaya karar veren bir müslüman bu kanun-ı celîle tabi’ olarak derhal silah altına koşmalıdır .”. Bu bildiri beklenen etkiyi yapmış ve esere göre Paşa’dan önceki sadrazamların zor ve şiddetle topladıkları ordulardan daha fazla bir kuvvet toplamayı başarmıştır. Paşa, bunun gerekçesini şöyle açıklamaktadır: “Saadetlu Padişah Hazretleri rütbe-i vezareti uhdeme tefviz buyurdukları dakikadan itibaren Nemçelilere karşı seraskerliği bizzat deruhte ettim. Şunu beyan etmek isterim ki, cebren silah altına alınmış hiçbirnefer kabul etmem. Hizmet-i askeriye gönül rızasıyla olur. Cenab-ı Hak ancak hüsn-i niyete mükâfat eder, hüsn-i niyet her türlü ef’alden daha hayırlıdır. Fakat ehl-i İslam olanlara Cenabı Hakk’ın ve Resulü’nün evamirini tavsiye ederim. O evamir de, 72 178 i Jena Savaşı öncesinden başlayarak hem generalin hayatından, hem de Prusya’nın tarihinden kesitler sunmaktadır (Altınay, 1325-M.1909). sergileyen Ahmed Refik, teşkilatın Osmanlı Devleti’nde hangi padişah döneminde başladığı konusunda Köprülüzade Mehmed Fuat Bey (Köprülü) ile de bilimsel tartışmalara girmiştir73. Yine onunla ilgili hazırlamış olduğu Von Der Goltz’un Emsal-i Harbiye ve Hikemiyesi adlı yazı dizisinde de Ahmed Refik, Osmanlı’nın son dönemlerinde orduda çeşitli görevler almış Prusyalı asker, diplomat ve devlet adamı Von Der Goltz’un savaşa dair söylemiş olduğu 148 özlü sözü derlemiştir (Altınay, 1317-M.1901). Yazar, mezun olduğu Harp Okulu’nu da unutmamış ve Harp Okulu’nun kuruluşunun 100. yılı (h.1250-m.1834) nedeniyle yazılan Harbiye Mektebi’nin Yüzüncü Yıldönümü adlı bir yazı yayınlamıştır. Yazıda, başta Atatürk olmak üzere Harp Okulu’nun ünlü mezunları anlatılırken, Harbiye çeşitli yönleriyle (öğretmen kadrosu, binaları vb.) tanıtılmıştır (Altınay, 1934). 3.3. Ordu Teşkilatı ve Eğitimine Yönelik Eserleri Bunların dışında, önemli bir kısmı Fransız gezgin Broquiere’den alınan ve özellikle II. Murad dönemi Osmanlı ordusu teşkilatı ile ilgili ilgi çekici bilgiler verilen Onbeşinci Asırda Türk Usûl-ü Harbi (Altınay, 1928) ile bir Fransız tarih dergisinde (Feuilles d’Histoire) August Boppe imzasıyla yayınlanan makalenin çevirisi olan ve Baron de Tott’un anılarından yararlanılarak oluşturulan, Türkiye’de kurulan askerî okullar hakkında bilgiler de verilen Onsekizinci Asırda Fransa ve Türk Askerliği (Altınay, 1930) gibi yazılar da bu kapsamda değerlendirilebilecek yazılardır. Altınay, Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarında kurulan Yeniçeriler’den başlayarak, I.Dünya Savaşı’na kadar olan dönemde ordu teşkilatı, orduda eğitim, subay yetiştirme, yetiştirilen ordu mensuplarının nitelikleri gibi konularda makale ve gazete yazıları kaleme almıştır. Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre sonra yazılan İnkılabı Hâzır ve Ordumuz adlı yazıda, önceki dönemde Osmanlı ordusunun amacı dışında kullanıldığı (eşkıya çetelerinin takibi gibi), bugün yeni bir dönemde ordunun daha etkin kullanılması gerektiği, bunun da orduyu daha mükemmel hâle getirerek yapılabileceği fikri işlenmiştir (Altınay, 1324-M.1908). 3.4. Ordu-Millet Uyumuna Yönelik Yazıları Aynı gazetede, II. Abdülhamid döneminde orduda yaşanan sorunları ele alan Devr-i İstibdat ve Zabitler adlı gazete makalesinde, zikredilen dönemde subayların terfileri konusunda belirli bir ölçünün bulunmadığı, geçim zorluğu yaşayan subayların kitap satın almaya ve okumaya imkânlarının olmadığı, giyim-kuşam konusunda da eksikliklerin bulunduğu belirtilmiş ve kısa süre önce ilan edilen Meşrutiyet’ten, bu gibi sorunların çözümüne yönelik beklentilerin olduğu dile getirilmiştir (Altınay, 1324M.1908b). Altınay’ın Prusya ekolünden ve Von Der Goltz’dan etkilendiği yukarıda belirtilmişti. Goltz’un 1883’te yayımlanan Das Volk in Waffen (Millet-i Müselleha-Silahlı Millet)adlı eserinin ana teması olan ordu-millet anlayışı da doğal olarak dönemin genç subaylarında etkisini gösterecek ve genç bir Osmanlı subayı olan Ahmed Refik de bu fikrin yayılmasına kalemiyle katkıda bulunmaya çalışacaktır. Özellikle II. Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra ve I.Dünya Savaşı sırasında yazılmış bulunan bu makalelerde, ordu-millet uyumu ön plana çıkarılmış, Osmanlı zaferlerinde vatan ve ordu arasındaki bağın önemi ve bu bağın zayıflaması sonucu ne gibi felaketlerin yaşanabileceği, savaşlarda zafer kazanmak için gerekli manevi hazırlıkların neler olması gerektiği açıklanmıştır. Bu makalelere örnek olarak Eski Osmanlılarda Harp ve Hissiyatı-ı Umumiye (Altınay, 1333-M.1917b), Mekteb, Vatan, Ordu (Altınay, 1324-M.1908d), Vatan ve Ordu (Altınay, 1324-M.1908e), Muharebeye Dair Mülahazat (Altınay, 1318-M.1902), Galiçya’daki Şanlı Osmanlı Askerlerine (Altınay, 1332-M.1916) gösterilebilir. Yeniçeri Ocağı ile ilgili olarak ilk yazısı, Eski Osmanlı Ordusunun Esasları adlı yazıdır. Yazıda Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren ordu teşkilatı konusunda bilgi verilirken, Yeniçeri ordusunun nasıl kurulduğu, ordunun kısımları, her kısımda görevli komutanlar ve görevleri, ordu mevcudundaki sayısal değişimler anlatılmakta, ordunun diğer bölümleri olan süvariler, akıncılar, topçular, tımarlılar ve diğer yardımcı sınıflar orduda ateşli silahların kullanılması hakkında bilgiler verilmektedir (Altınay, 1324-M.1908c). Konuyla ilgili bir diğer yazı, yazarın Hazine-i Evrak belgelerinden yararlanarak hazırladığı Devşirme Usûlü, Acemi Oğlanlar adlı incelemedir. Konuyla ilgili ilk yazı, Darülfünûn Edebiyat Fakültesi Mecmuası’nda (Altınay, 1926), bir yıl sonra ise Hayat Mecmuası’nda (Altınay, 1927) yayınlanmıştır. Osmanlı ordusunun önemli insan kaynaklarından olan devşirme teşkilatının tarihi gelişimini 3.5. Harp Silah Araç ve Gereçleriyle İlgili Yazıları Osmanlı baruthanelerinden birisi olan Mısır baruthanesi hakkında bilgi veren Mısır Baruthanesi adlı makalede, baruthanenin İstanbul’dan sonra ve Bağdat ile birlikte şu ana kadar bilinmediğini, Ahmed Refik’in muhtelif kaynaklardan aldığı bilgiyi hiçbir tenkit ve tasnife tabi tutmadan sıraladığını belirtmektedir. Bkz. Köprülüzade Mehmed Fuad, “Ahmed Refik Bey’in Makaleleri Münasebetiyle”, Hayat, S: 34, 21 Temmuz 1927. Ahmed Refik, teşkilatın I. Murad döneminde başladığını – özellik Tevârih-i Âl-i Osman’a dayanarak- iddia ederken, Köprülü, I. Murad döneminde başladığına dair bir dayanağın mevcut olmadığını, bu dönemde yaşayan bir Türk müverrihinin 73 179 i devletin en iyi baruthanelerinden birisi olduğu anlatılırken, baruthane ile ilgili çeşitli hükümler de belirtilmektedir(Altınay, 1937). Ahmed Refik tarafından (birebir olmasa da bir özet şeklinde)Türkçe’ye ilk kez İdare-i Harbe Dair Kavaid-i Esasiye (Clausewitz, 1316-M.1900) adıyla çevrilen eser, sonraki yıllarda birçok yayınevi tarafından Savaş Üzerine adıyla neşredilmiştir. Osmanlı Miğferleri ve Harb-i Hâzır ’da siper muharebelerinin geçmişteki durumu ile o günkü durumu kıyaslanmakta, ateşli silahların tesir mesafesinin artmasıyla birlikte siperlerin artık birbirlerine çok yaklaştığı vurgulanmakta, 1905 Rus-Japon Savaşı’nın gece muharebeleri için bir dönüm noktası olduğu belirtilerek, o tarihten sonra başta Almanlar olmak üzere birçok ordunun, savaş hazırlıklarını yaparken gece muharebelerine yönelik tatbikatlarını artırdıkları, piyade talimnamelerini değiştirerek gece muharebelerini ayrı bir başlıkta ele aldıkları anlatılmaktadır. Eserin önsözünde Ahmed Refik şunları söylemektedir: Clausewitz’in 1812 senesi bidayetinde talebesi bulunan Prusya Hanedan-ı Kraliyesi prensine mahsus olarak muhtıra makamında yazmış olduğu şu eser, müşarü’l-ileyhin harbe dair yazdığı âsâr-ı cesime-i felsefiyenin bir hulasa-i ziy-i kemalidir. Karel Von Clausewitz, onsekizinci asrın en benam müellifin-i askerisinden olub kudret-i kelime ve nazariyat-ı askeriye cihetiyle fevka’lade ibraz-ı liyakat eylemiştir (…) Clausewitz, asrının müşahir-i nazariyunundan idi. Müşarü’l-ileyh harbe dair bir hayli âsâr-ı cesime vücuda getirmiş ise de bunlar meyanında en ziyade ha’iz-i şöhret olanı “harbe dair” yazmış olduğu eserdir. Bu koca nazari, ilmü’l-ruh ile ruh harbi kâffe-i nazariyatının bir üss-ü gayrı mübtedili ittihaz ederek müellifat-ı dakika benanesiyle harb-i aşinâyân-ı ezmineyi meftun-u iktidarı etmiş Von Der Goltz gibi zamanımız müşahir mü’ellifîn-i askeriyesinden bir zatı: “Clausewitz’den sonra harbe dair yazı yazan bir askeri muharriri, Goethe’den sonra Faust ve Shakespeare’den sonra Hamlet tahririne yeltenen bir şaire benzemek muhatarasından kurtulamaz.” kavl-i şairanesiyle ifham-ı hissiyata mecbur eylemiştir Siperlerin birbirine yaklaşmasıyla, askerlerin en önemli güvenlik sorununun başlarını korumak olduğunu belirten Ahmed Refik, burada da miğferin ön plana çıktığını belirterek konuyu eski Osmanlı miğferlerine getirmektedir. Osmanlı ordusunda başta padişah olmak üzere üst düzey komutanların savaşlarda miğfer kullandıklarını söyleyen Ahmed Refik, daha sonra miğferlerin yapısı ve özellikleri hakkında bilgiler vermekte, bu miğferlerden günümüze kalanların Askerî Müze’de ve bir kısmının da yurt dışındaki çeşitli müzelerde sergilendiklerini anlatmaktadır (Altınay, 1333-M.1917c). Osmanlı padişahlarının atış talimlerine verdikleri önemin anlatıldığı Sultan Süleyman-ı Kanunî Devrinde Nişan Talimleri adlı makaleyi Ahmed Refik, yazarı belli olmayan “gayrı matbu bir vesika”ya dayandırarak yazmıştır. Makalede Kanunî’nin atış talimlerine verdiği öneme vurgu yapılmış, Kanunî’nin her bir askere “yay akçesi” adıyla üç ayda otuz akçe tahsis etmekle kalmayıp, bizzat tüfek ve okla yapılan atış talimlerine nezaret ettiği, önce sekbanbaşı, kul kethüdası, zağarcıbaşı, saksoncubaşı, turnacıbaşı gibi komutanlara, sonra da askerlere tüfekle atış yaptırdığı, başarılı olanlara “aziz ihsanlar”da bulunarak çeşitli hediyeler verdiği belirtilmiştir (Altınay, 1332-M.1916b). Makalede ayrıca solaklar ve solakbaşı müessesesi ile ilgili önemli bilgiler, yine yukardaki vesikaya dayandırılarak verilmiştir. Ahmed Refik, yeniçerilerin gerek savaş gerekse barış dönemlerinde nişan talimleri yaptıklarına dair özel eserlerin bulunmadığını, bu konudaki birçok bilginin çeşitli yazma eserlerde ve vakanüvislerin olayları kaydederken yazmış oldukları birkaç satırdan ibaret olduğunu belirtirken, bu konudaki önemli bir sorunu da gözler önüne sermiştir. Bir diğer ünlü askerî teorisyenin, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda da yer almış olan ünlü Rus askerî teorisyeni ve eğitmeni Mikhail İvanovich Dragomirov’un, 1879’da yazmış olduğu Textbook of Tactics adlı eser, Bölüğün Talim ve Terbiyesi ve Taburun Talim ve Terbiyesi” (Dragomirov, 1319-M.1903) adıyla, iki farklı kitap hâlinde Ahmed Refik tarafından çevrilmiştir. Takım komutanlarının talim ve muharebe esnasındaki görevlerinden bahseden Takım Zabitlerine Rehber adlı eserde Ahmed Refik, eserin niteliğini önsözünde şöyle açıklamaktadır: …Piyade talimnamesiyle hidemat-ı seferiye nizamnamesi ahkâmına nazaran kaleme alınmış ve fusûl-u muhtelifesinin tahriri için General Von Der Goltz, General Von Lichtensteren, General Hekert, Binbaşı Balk, Mark, Hopenstad, Byren, Mancel ve Möller gibi Alman muharririn-i askeriyesinin piyade muharebesine ve piyadenin ta’lim ve terbiyesine dair yazmış oldukları âsâr-ı mühîme ittihaz olunmuştur. 3.6. Askeri Harekât, Talim Terbiye ve Taktiğe Yönelik Eserleri Bu bölümde değerlendirilen eserlerin önemli bir kısmı dönemin ünlü komutanları ya da stratejleri kabul edilebilecek kişiler tarafından yazılıp Ahmed Refik tarafından çevrilen eserlerden oluşmaktadır. Hiç şüphesiz bu eserlerden en önemlisi, Clausewitz tarafından yazılan ve Askerî Tarih açısından kült kabul edilen Vom Kriege adlı eserdir. Hususiyle zabitanın evsaf-ı zâtiyesi anâsır-ı mühimme-i muzafferiyetinden ma’dud bulunduğundan, bu babda da malumat-ı lazıme itâ olunmuş ve evsaf-ı mezkure hakkında beyan-ı mütâlaat için, Clausewitch, Dragomirof, 180 i Şarlvoyde ve Campaano gibi ilmü’l-ruh-u askeriye dair âsâr-ı mühime vücuda getiren muharririn-i askeriyenin âsâr-ı meşhuresinden istifade edilmiştir. (Altınay, 1325-M.190). “edebiyat-ı askeriye” teşkil ediyor. Edebiyat-ı askeriyenin, Schiller ve Goetheler, Shakespeare ve Bayronlar gibi birçok defalar â’deta ezbercesine okunmak meziyetine mazhar olmuş hayli mahsulat-ı edebiye-i askeriyesi vardır. (Hohenlohe, 1315-M.1899). Piyadelere Mahsus Tahmin-i Mesafe (Altınay, 1324M.1908), ünlü Prusyalı askeri yazarlardan Ferik Runne, General Von Buron, General Von Lichtensteren, Miralay Hegert, Binbaşı Balk, Yüzbaşı Lambert, Hopenstad ve Nikolai’nin mesafe tahminlerine yönelik yazdıklarından bir derlemedir. 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nde Genelkurmay Başkanı olarak görev yapan ve “Bronzar Paşa” olarak tanınan Bronsart Von Schellendorf tarafından yazılan Ahval-i Hâzıraya Tatbikan Piyadenin Muharebesi Hakkında Mülahazat adlı eserde, piyadenin muharebedeki görevleri, atış, avcı siperleri, dumansız barut, muharebe usulleri gibi konular bulunmaktadır (Schellendorf, 1317M.1901). Maltepe Piyade Endaht Mektebi Müdürü Kaimmakam (Yarbay) Von Byren tarafından yazılmış olan, Dağınık Nizamda Dizi ve Manganın Talim ve Terbiyesi Hakkında Nikat-ı Esasiye (Piyade ve Süvariye Mahsus) adlı eserde, atış, arazide yön tayini, yanaşık düzen gibi piyadecilik konuları hakkında bilgiler verilmektedir (Byren, 1328M.1912). Eski Alman Harp Nazırlarından Vernois tarafından 1891’de Berlin’de yazılan Tarih-i Harb Tatbikatı (1870-71 Fransa-Almanya Harbi’ne Müsteniden) adlı eser, Sedan Savaşı’nın çeşitli safhalarını askerî harekât açısından ele almaktadır. (Vernois, 1319-M.1903) Manga Başı adlı eser, çeşitli askerî talimnamelerde manga başı ile ilgili görevlerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Savaşta, barışta manga başının görevleri hakkında bilgiler mevcuttur (Culmann, 1325-M.1909). Yeni Alman Piyade Talimnamesi adlı yazarı bilinmeyen eserin önsözünde Ahmed Refik, 1866 ve 1870 yıllarındaki savaşlarda alınan sonuçlar temel alınarak 1888 yılında yayınlanan Alman piyade talimnamesinin, son yıllardaki savaşlarda edinilen tecrübelere göre -özellikle de 1905 Rus-Japon Savaşı’na göre- değiştirilme ihtiyacının hissedildiğini ve bu nedenle Almanlar’ın yeni bir talimname hazırladıklarını, hazırlanan yeni talimnamenin de kısa süre sonra tarafından Türkçe’ye çevrildiğini belirtmiştir (Altınay, 1325-M.1909). Ateş Muharebesinde Takım Zabiti, Alman Binbaşı Von Gundlach’ın ihtiyat zabitlerine yönelik yazmış olduğu bir eserdir. Eserde, avcı hatlarının teşkili, ateş idaresi kuralları, piyadeye, süvariye, topçuya ve makineli tüfeklere karşı ateş muharebesi, cephane ikmali, kale cenklerinde atış gibi konulara yer verilmiştir (Gundlach, 1328-M.1912). Piyadeye, Süvariye, Topçuya Karşı Piyade Ateşlerinin İdaresi, Prusyalı Albay Hegert tarafından yazılmıştır (Hegert, 1320-M.1904). Bismarck’tan çeviri olan ve 1899’da Musavver Fen ve Edep ve 1901’de de Mecmua-i Ebüzziya’da olmak üzere iki kez yayınlanan Sedan Vak’ası adlı yazıda, 1870 yılında Prusya ve Fransa arasında meydana gelen savaş, savaş sonunda Fransız İmparatoru II. Napolyon’un esareti ve esaretin sonucunda yapılan pazarlıklar anlatılmaktadır (Altınay, 1315-M.1899 ve 1317-M.1901). Alman İmparatoru’nun yaverliğini yapmış olan General Hohenlohe tarafından yazılmış olan ve piyade meselelerini mektup tarzında sunan Piyade Mektupları adlı eser için İbrahim Hilmi şunları söylemektedir: Latif, ciddi, sade, zengin bir üslubla yazılmış, en büyük fikirler bir vuzûh-ı tâm ile ifade edilmiş âsârı okumaktan ne kadar mütelezziz oluruz! Tarih-i Harbimiz: Harp Tarihi’ne yönelik yazının en önemli özelliği, yazarınAvrupa milletleri arasında Harp Tarihi yazılmamış tek milletin Türkiye olduğuna yaptığı vurgudur (Altınay, 1335-M.1919). Yazar, bu konuda nelerin yapılması gerektiğini anlatmaktadır. Asker olmayanlar veya askerlik hakkında hiçbir fikir edinememiş bulunanlar, “edebiyat-ı askeriye” unvanını işittikleri vakit hayrette kalıyorlar. Onlar hayat-ı askeriyeyi, silah patırtıları, top tüfenk gürültüleri, ta’limler yürüyüşler ve birtakım muharebat-ı hunrize (kan döken) içinde geçen zamandan ibarettir zannediyorlar. Evet, hayat-ı askeriye birçok kavaid ve intizam tahtında, bir hayli meşakk-ı seferiye ve ekseriya kanlı ve sürekli muharebat içinde cereyan edip gidiyor. Fakat kendine tevdi’ olunan vazifeyi tmamıyla ifâ ettikten mâ’adâ, ulûm ve maarifle elele vererek ve kendine mahsus mahâsin ve kemâlâtı neşrederek yürüyor. O daima, bütün evham ve hayâlâtı bir tefrik ve her satırını birtakım teşbihât ve tevsifât-ı şâirâne ile değil, bilakis düstur-u kati olacak efkâr-ı felsefiye ile tezyîn ederek parlak ve başlıbaşına müstakil bir 4. Sonuç Yukarıda sayılan askerî eserler de göstermektedir ki Ahmet Refik, her ne kadar askerlik mesleğinden erken ayrılmış olsa da mesleğinin kendisine getirmiş olduğu “olaylara askerî açıdan bakma” alışkanlığını sürdürerek askeri tarihçiliğe ciddi katkıda bulunacak eserler vermiştir. Bu eserlerin bir kısmının çeviri olması, onun yaptığı işin değerini kesinlikle azaltmamıştır. Çünkü yapmış olduğu çeviriler, gerek Osmanlı döneminde gerekse Cumhuriyet döneminde, askerî tarih yazınına küçümsenemeyecek katkılar yapmıştır. Şunu da belirtmek gerekir ki Ahmet Refik tarafından yazılan/çevirisi yapılan bu eserlere, sonraki dönemlerde eklentilerin yapılması muhtemeldir. 181 i Altınay, A.R. (1333-M.1917). Yirmi Beş Sene Siper Kavgası, İstanbul: Orhaniye Matbaası ve (1932). İstanbul: Ahmed Halid Kütüphanesi. Kaynakça Altınay, A.R. (1324-M.1908b). Devr-i İstibdat ve Zabitler, Millet. Altınay, A.R. (1333-M.1917b). Eski Osmanlılarda Harp ve Hissiyatı-ı Umumiye, Harp Mecmuası, 20, 309-312. Altınay, A.R. (1315-1899). Büyük Frederik’in Generallerine Talimat-ı Askeriyesi, Mâlumat, 178-220. Altınay, A.R. (1333-M.1917c). Osmanlı Miğferleri ve Harb-i Hâzır, Harb Mecmuası, 2, (18). Altınay, A.R. (1315-M.1899). Sedan Vak’ası, Musavver Fen ve Edep. Ayrıca aynı adla (1901) Mecmua-i Ebüzziya, 19, (86). Altınay, A.R. (1335-M.1919). İki Komite İki Kıtal Kafkas Yollarında, İstanbul: Kitabhane-i İslam ve Askeri İbrahim Hilmi Matbaası. Altınay, A.R. (1316-M.1900). Büyük Frederik’in Generallerine Talimat-ı Askeriyesi, Çev: A. Refik), İstanbul: Mâlumat Kitabhanesi - Tahir Bey Matbaası. (Dış kapak 1317 tarihlidir). Altınay, A.R. (1335-M.1919). Tarih-i Harbimiz, Ümit. Altınay, A.R. (1926). Devşirme Usûlü, Acemi Oğlanlar, Darülfünûn Edebiyat FakültesiMecmuası, 5, (1), 1-14. Altınay, A.R. (1316-M.1900b). Birinci Napolyon’un Emsal-i Harbiye ve Hikemiyesi, Çev: A. Refik, İstanbul: Şirket-i Mürettibiye Matbaası – Kitabhane-i İslam ve Askeri. Altınay, A.R. (1926). Kıbrıs Seferine Ait Resmi Vesikalar, Darülfünûn Edebiyat Fakültesi Mecmuası,5, (1), 29-75. Altınay, A.R. (1926). Tunus Seferine Ait Resmi Vesikalar, Darülfünûn Edebiyat Fakültesi Mecmuası, 5, (1), 76-95. Altınay, A.R. (1317-M.1901). Von Der Goltz’un Emsal-i Harbiye ve Hikemiyesi, İrtika, (106, 107 ve 108). Altınay, A.R. (1318-M.1902). Mülahazat, İrtika, (161). Muharebeye Altınay, A.R. (1927). Devşirmeler, Acemi Oğlanlar, Hayat, 29-30. Dair Altınay, A.R. (1928). Onbeşinci Asırda Türk Usûl-ü Harbi, İkdam, (11193). Altınay, A.R. (1318-M.1902). Napolyon’un Âsâr-ı Müntehabesi, Çev: A.Refik, İstanbul: Şirket-i Mürettibiye Matbaası. Altınay, A.R. (1928). Viyana Bozgunluğunun Sebepleri ve İhanetler, İkdam, (11287). Altınay, A.R. (1324-M.1908). İnkılab-ı Hâzır ve Ordumuz, Millet. Altınay, A.R. (1928). Viyana Hezimetinden Sonra, İkdam, (11297). Altınay, A.R. (1324-M.1908). Piyadelere Mahsus Tahmini Mesafe, İstanbul: Mahmutbey Matbaası. Altınay, A.R. (1930). Onsekizinci Asırda Fransa ve Türk Askerliği, TOEM, 1, (4), 17-33. Altınay, A.R. (1324-M.1908c). Eski Osmanlı Ordusunun Esasları, Resimli Kitap, 4, 352-361. Altınay, A.R. (1933). Viyana Önünde Türkler, Cumhuriyet. Altınay, A.R. (1324-M.1908d). Mekteb, Vatan, Ordu, Millet, 57. Altınay, A.R. (1934). Harbiye Mektebi’nin Yüzüncü Yıldönümü, Yedigün, 77. Altınay, A.R. (1324-M.1908e). Vatan ve Ordu, Millet, (33). Altınay, A.R. (1935). Sümerlerin Kurduğu Medeniyet ve Tesirleri, Cumhuriyet. Altınay, A.R. (1325-M.1909). Von Der Goltz; Hayatı ve Âsârı, Servet-i Fünûn, (945), 135-141. Altınay, A.R. (1937). Mısır Baruthanesi, Akşam. Altınay, A.R. (1952). Kandiye’nin Fethi, Resimli Tarih Mecmuası, 3, (35), s.1833-1836. Altınay, A.R. (1325-M.1909).Takım Zabitlerine Rehber, İstanbul: Kitabhâne-i İslam ve Askeri. Bayrı, M.H. (1937). Müverrih Ahmed Refik, Yeni Türk Dergisi, 59, 1247-1249. Altınay, A.R. (1332-M.1916). Felaket Seneleri, , İstanbul: Kitabhane-i Askeriye. Bayrı, M.H. (H.1330-M.1914). Ahmet Refik Bey, Nevsali Millî, 1, 92-93. Altınay, A.R. (1332-M.1916). Galiçya’daki Şanlı Osmanlı Askerlerine, Harp Mecmuası, 13. Byren, V. (1328-M.1912). Dağınık Nizamda Dizi ve Manganın Talim ve Terbiyesi Hakkında Altınay, A.R. (1332-M.1916). Sultan Süleyman-ı Kanunî Devrinde Nişan Talimleri, Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası, (38-39). Clausewitz, (1316-M.1900). İdare-i Harbe Dair Kavaid-i Esasiye, Çev: A.Refik, İstanbul: Matbaa-i Artin Asadoryan Şirket-i Mürettebiye Matbaası. Altınay, A.R. (1333-M.1917). Bahr-ı Hazar Karadeniz Kanalı ve Ejderhan Seferi, TOEM, 8, (43), 1-14. Culmann, V. (1325-M.1909). Manga Başı, Çev: A.Refik, İstanbul: Matbaa-i Artin Asadoryan ve MahdumlarıKütübhâne-i İslam ve Askerî. 182 i Çapanoğlu, M.S. (1953). Ölümünün 16. Yıldönümünde Ahmed Refik, Resimli 20. Asır, 64, 13:31. Çev: A.Refik, İstanbul: Mürettibiye Matbaası. Dragomirof (1319-M.1903). Bölüğün Talim ve Terbiyesi, Çev: A.Refik, İstanbul: Matbaa-i Tahir Bey – Mâlumat Kütübhanesi. Verdy, D. V. (1319-M.1903). Tarih-i Harb Tatbikatı (1870-71 Fransa-Almanya Harbi’ne Müsteniden), Çev: A.Refik, İstanbul: Kitabhane-i Askeri. Dragomirof (1319-M.1903). Taburun Talim ve Terbiyesi, Çev: A.Refik, İstanbul: Matbaa-i Tahir Bey – Mâlumat Kütübhanesi. Yeni Alman Piyade Talimnamesi, (1325-M.1909). Çev: A.Refik, İstanbul: Kitabhane-i İslam ve Askeri. Hegert, (1320-M.1904). Piyadeye, Süvariye, Topçuya Karşı Piyade Ateşlerinin İdaresi, Çev: A.Refik, İstanbul: Matbaa-i Tahir Bey. Hohenlohe, P. I. (1315-M.1899). Piyade Mektupları, C:13, Çev: A.Refik, İstanbul: Artin Asadoryan Şirket-i Mürettibiye Matbaası. Kandemir, F. (1936). Ahmed Refik. Muharririmize Neler Anlatıyor, Perşembe Dergisi,60. Koçu, R.E., (1938). Ahmet Refik – Hayatı, Seçme Şiir ve Yazıları, İstanbul: Sühulet Kitabevi. Refik Asadoryan Şirket-i Yınanç, M.H. (1925). Müverrih Ahmed Refik, Millî Mecmua, 39. Gundlach, V. (1328-M.1912). Ateş Muharebesinde Takım Zabiti, Çev: A.Refik, İstanbul: Matbaa-i Hayriye ve Şürekâsı. Köprülüzade, M.F. (1927). Ahmed Makaleleri Münasebetiyle, Hayat, 34. Artin Bey’in Nikat-ı Esasiye (Piyade ve Süvariye Mahsus), Çev: A.Refik, İstanbul: Matbaa-i Hayriye ve Şürekâsı, 2. Basım. Schellendorf, V. (1317-M.1901). Ahval-i Hâzıraya Tatbikan Piyadenin Muharebesi Hakkında Mülahazat, 183
© Copyright 2024 Paperzz