Ders 09 Prof. Dr. Bahattin Kanber Gaziantep Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü E-mail: [email protected] İnsan hatası Bilgi teknolojilerinin tasarımı ve kullanımı Göstergelerin tasarımı Yetenek kazanma ve kazanılanların korunması Personel eğitimi Yönetim bilgi sistemleri Karar destek sistemleri Zeki sistemler Performans modelleme Analizlerin sınıflandırılması Test ve muayene İnsan gücü planlama ve proglama Zihinsel yük ve yükleme 18.yüzyılın sonlarına doğru, önce İngiltere ve daha sonra diğer batı ülkelerinde yayılan sanayi devrimi, ev temelli, insan gücüne dayalı üretimden, büyük ölçekli fabrika üretimine geçilmesini sağlamıştır. Böylece üretim sistemlerinde geniş kapsamlı mekanizasyon devri başlamıştır. Bunun sonucu olarak insanın üretimdeki işlevi, işi bizzat yapmaktan, işi yapan makineyi kontrol etmeye dönüşmüştür. 1950 ve 1960’lı yıllarda gerçekleşen enformasyon devrimi (bilgi teknolojisindeki gelişme), insanın üretim sistemlerinde üstlendiği düzenleme ve kontrol işlevlerinde de çeşitli değişikliklere yol açmıştır. Temel algılama ve motor aktiviteler gibi beynin işlevi olan fonksiyonlar da gelişen teknolojinin sorumluluğuna verilmeye başlanmıştır. Fiziksel dayanıklılık yerine, dikkat ve uyanıklık; fiziksel ustalık yerine, planlama ve olaylar arasında ilişki kurma; fiziksel güç ve kuvvet yerine, problem çözme kabiliyeti önem kazanmaya başlamıştır. Bu gelişmelerle birlikte insanın fiziksel rahatlığı ve sağlığı ile ilgilenen Ergonomi’nin ilgi alanı da genişlemiştir. Böylece Fiziksel Ergonominin yanı sıra Bilişsel Ergonomi ve Organizasyonel Ergonomi de, Ergonomi’nin birer alt dalı olarak kabul görmeye başlanmıştır. Bilişsel Ergonomi, yapılan iş ile beyin arasındaki karşılıklı etkileşimi inceler. Bilişsel psikoloji ile birçok ortak yöne sahip olmakla birlikte, esas amacı sadece insanın bilişsel özelliklerini anlamaya çalışmak değildir. Aynı zamanda ve daha da önemlisi insan beyninin işi nasıl etkilediği ve işten işten nasıl etkilendiği üzerinde çalışır ve elde edilen bilgileri çalışma sistemlerinin tasarım ve değerlendirilmesinde kullanır. Bunun için de, Fiziksel Ergonomi’nin yaptığı gibi sadece iş ortamının kalite ve rahatlığıyla ilgilenmez, aynı zamanda üretilen ürün de dahil olmak üzere, yapılan işin kalitesiyle ilgilidir. Sinir sistemi, bedensel aktiviteleri koordine eder ve düzenler. Kassal aktivitelerin kontrol ve işleyişinden sorumludur. Çevredeki değişikliklere, bedenin uyum reaksiyonları şeklinde tepkiler üretir. Sinir sisteminin temel elemanı nöron’dur. Bir nöron en az iki sinir lifi ile bir sinir hücresinden oluşur. Sinir hücresine mesaj getiren sinir lifine dentrit (dendrite) adı verilir. Bir sinir hücresine bağlı birden fazla dentrit bulunabilir. Böylece bir sinir hücresine, birden fazla sinyal gönderilebilir. Başka bir hücreye mesajları ulaştıran sinir lifi ise, akson (axon) olarak adlandırılır. Bir nöronun, birden fazla aksonu olamaz. Sinir lifleri, bir sinir lifinin mesajlarının başka bir sinir lifinin mesajlarıyla karışmasını engelleyen miyelin (myelin) adı verilen bir madde ile kaplanmıştır. Böylece mesajların kısa devre yapması engellenir. Her nöron kendi içinde bir bütünlük arz eder ve başka bir nöronla direkt bir bağlantı içinde değildir. Bir nöronun aksonu ile diğer bir nöronun dentriti arasında sinaps (synapse) adı verilen bir boşluk bulunur. Bir nöronun uyarımı bir sonraki nörona 1/1000 saniyede değişmeden geçer. 1. 2. 3. Yüzeysel (peripheral) sinir sistemi, istek dahilinde yapılan beden aktivitelerini kontrol eder. Otomatik sinir sistemi, bez, düz kas dokusu ve kalbin fonksiyonları dahil olmak üzere istek dışı meydana gelen beden aktivitelerini kontrol eder. Merkezi (central) sinir sistemi, omurilik ve beyin olmak üzere iki kısımdan oluşur. İnsanlar birçok kaynaktan uyarılırlar. Bunlardan bazıları hissedilir, bazıları da hissedilmez. Uyarı (stimuli); ışık, termal enerji, mekanik enerji, kimyasal enerji, ses gibi uzak veya yakın enerji kaynakları ile olabilir. Bu uyarılar, insanın duyarlı oldukları belli aralıklarda hissedilir. Ekstroseptör (extroceptor) olarak bilinen beş duyu organı, vücudun dışından gelen uyarıları algılarlar. Diğer yandan proprioseptör (proprioceptor) olarak bilinen duyular ise, uzanma, ani dönüş hareketi gibi vücudun kendi hareketleri tarafından uyarılırlar, Proprioseptörler, kas ve tendon gibi deri altı dokularda, eklemlerin etrafında ve iç kulakta bulunurlar. Duyu mekanizması, ses, görsel mesajlar ve ortamın hava parametreleri gibi, çeşitli bilgileri çok büyük miktarlarda algılama kabiliyetine sahiptir. Bununla birlikte algılanan bu bilgilerin belli bir kısmı işleme tabi tutulur ve çok cüzi bir kısmı, kalıcı hafızaya kaydedilir. Shannon ve Weave tarafından önerilen enformasyon teorisi, bilginin sayısallaştırılması konusuna önemli bir katkı sağlamıştır. Bu teoriye göre; 1 bit bilgi, iki eşit olasılıklı alternatif tarafından taşınan bilgi miktarı olarak tanımlanır ve aşağıdaki formülle hesaplanır. Buna göre 4 görsel sinyalin eşit olasılıklarla yandığı kontrol panelinde taşınan bilgi 2 bit’tir. Değişik olasılıklara sahip alternatiflerin söz konusu olduğu durumlarda, ortalama taşınan bilgi miktarı aşağıdaki formülle hesaplanabilir. Bu teori, karşılaştırmalı basit durumlar için geçerli olmakla birlikte bilgi işlemenin mantığını anlama açısından önemlidir. Bilgi işleme konusundaki çalışmalar daha çok bilişsel işlemin aşamaları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Şekil’de bilgi işlemenin aşamalarını gösteren bir model görülmektedir. Bu model, tasarımcıların, bilişsel işlemin aşamalarını anlamalarını ve bilişsel süreci kolaylaştırmak için ne gibi önlemler alınması gerektiği hakkında fikir vermektedir. Duyu organları tarafından alınan veri, çok kısa bir sürede merkezi mekanizmalara işlenmek üzere iletilir. Duyu organı vasıtasıyla alınan veriye anlam verme işlemi olarak bilinen algılama, burada gerçekleşir ve veri bilgi haline dönüşür. Deneyim, kalıcı hafızada bulunan ilgili bilgi miktarı ve beklentiler, algılamayı etkileyen önemli faktörlerdir. Algılanan bilgi, hangi duyu organıyla taşındığı da dahil olmak üzere çeşitli faktörlere bağlı olarak hafızada bir süre tutulur. 5-25 sn olan bu süre, bilginin tekrar kullanılmaması durumunda kaybolur. Kısa süreli hafızadan cevabın kontrolüne giden ok, insanın, bilgi taşıyıcısı olarak görev yaptığı durumları göstermektedir. Bilgi işleme bilinçli ve otomatik olmak üzere iki seviyede ele alınır. Bilinçli seviyede, bilgi işleme, büyük ölçüde yüzeysel duyu geri beslemesine dayanır. Dinleme, düşünme ve konuşma ile ilgili aktiviteler bilinçli seviyeye örnek olarak gösterilebilir. Bilinçli olarak yapılan aktiviteler, deneyim kazandırmanın yanı sıra kalıcı hafızada izler bırakır. Bu izler kalınlaştıkça, beceri kazanma söz konusu olur. Otomatik bilgi işleme seviyesi, belli bir aktivite için beceri kazanıldığında oluşur. Bu seviyede gerçekleştirilen iş hatırlanmaz ve kalıcı hafıza tarafından beslenmekle birlikte, hafıza ve deneyimlere artı bir değer katmaz. Ancak otomatik seviyedeki performans, bilinçli seviyeden çok daha yüksektir. Bir sistemin etkin bir şekilde işleyişinde,insanın da öğesi olduğu sistemin öğeleri arasında bilginin verimli bir şekilde taşınması hususu büyük önem taşır. Bilgi transferi, kişiden kişiye (sözlü ve yazılı talimat), üründen kişiye (estetik, muayene), kişiden makinaya (kontrol), çevre veya ekipmandan kişiye (gösterge, kod) transfer gibi çeşitli şekillerde olabilir. Aşağıda veriyi algılama yöntemleri ve göstergeler ile kodlamalar üzerinde durulmuştur. Veri algılama yönteminin seçimi: İnsanın dışarıdan algıladığı veri veya bilgilerin %95-99 civarı kulak veya göz ile algılanır. Sistemlerin tasarlanmasında, bilgi transferinin ne şekilde yapılacağı konusu, tasarımcıların önemli bir uğraş alanını teşkil eder. Tablo 1.’de veri algılama yönteminin seçimi ile ilgili öneriler verilmiştir. Uyarı tipi sinyaller, hem görsel hem de işitsel olarak dizayn edilmelidir. Gösterge ve kodlamalar: Bilgi transferi ,genellikle bilgiyi temsil eden bir gösterge veya kodlama aracılığıyla yapılır. Bilgi transferinde kullanılacak kodlamalarda aşağıdaki özelliklerin bulunmasına dikkat edilmelidir. Sezilebilirlik: Kod veya gösterge, hitap ettiği duyu mekanizması tarafından rahatlıkla sezilebilmelidir. Ayırdedilebilirlik: Kodlama seviyeleri birbirlerinden rahatlıkla ayırt edilebilmelidir. Uygunluk: Kod, temsil ettiği bilgiyle uyumlu olmalıdır. Standartlara uygunluk: Kodlar, belinlenmiş olan standart ve normlara uygun olmalıdır. Bilginin işlenmesi gerektiği bütün işlerde, bilişsel çalışma söz konusudur. Otomasyonun artmasıyla, işletmelerde, bilişsel çalışma gün geçtikçe yoğunluk kazanmaktadır. İmalat sektörünün yanı sıra, bilişsel çalışmanın yoğunlukta olduğu hizmet sektörünün de büyük bir hızla gelişmesi, prodüktivitenin yükseltilmesiyle uğraşan endüstri mühendislerinin dikkatini, bilişsel çalışma ve çalışanlar üzerindeki etkileri üzerine çekmiştir. Bilişsel çalışmalar üzerinde birçok araştırma yapılmasına rağmen, henüz istenen düzeyde analiz teknikleri geliştirilmemiştir. Aşağıda bilişsel çalışmalarda söz konusu olan hususlar ile ilgili kısa açıklamalar verilmiştir. Bilişsel işlerde dikkat ve uyanıklık, çevreden gelen uyarı ve bilgilerin en kısa süre zarfında algılanıp işlenmesi ve karar üretilerek harekete geçilmesi gerektiğinden dolayı büyük önem taşır. Dikkat gerektiren işlerde motivasyon ve uygun sinyal seçimi gibi iş ve çevre tasarımının geliştirilmesiyle dikkat ve uyanıklılık sağlayabilir. Girdi ve çıktı gereksinimleri iyi bir ayırıma tabi tutulmalıdır. Zira bilgi paralel olarak algılanabilmekle birlikte, çıkış işlemi seri şekilde gerçekleşmektedir. Bundan dolayı endüstriyel işlerde girdi ve çıktı arasındaki ayarlama çok iyi yapılmalıdır. Sıkılma ise, dikkatin dağılması şeklinde tanımlanır ve genellikle monoton işlerde görülür. Sıkılmayı önlemek için; iş genişletme, iş zenginleştirme ve iş rotasyonu gibi önlemler alınmalıdır. Çevresel şartların iyileştirilmesi ve çalışanlar arasında sosyal ilişkilerin kuvvetlendirilmesi de sıkılmayı önleyen ve performansı artıran önlemlerdir. Fiziksel işlerde aşırı zorlanan kasın yorulması gibi, bilişsel işlerde de aşırı yükleme, zihinsel yorgunluğa neden olur. Zihinsel yorgunluğun giderilmesi için, dinlenmeye ihtiyaç vardır. Fiziksel egzersizler de zihinsel yorgunluğun giderilmesine yardımcı olur. Zihinsel iş yükünün ölçülmesi ile ilgili olarak, beyin dalgalarını ölçen EEG (Electroenephalogram), kalp atışındaki değişiklikleri gözleyen HRV (Heart Rate Variability). İki bilişsel iş arasındaki öncelik durumu ile ilgili yapılan ölçüm, subjektif ölçme teknikleri vb. teknikler geliştirilmiştir. İnsan hatası, bir işgören tarafından yapılan bir iş için kabul edilmiş olan tolerans sınırlarının dışına taşılmasıdır. Bir işin, belirlenmiş sınırlar içerisinde doğru olarak yapılması olasılığına da insan güvenilirliği denir. Sistemin işleyişinde aksaklıklara neden olmayan insan hataları telafi edilebilirken aksi durumlar sistemin durmasına, makine arazılarına ve hatta hayati tehlikelere yol açabilir. Yapılan araştırmalarda sistemin işleyişini olumsuz yönde etkileyen aksaklıkların büyük ölçüde (%20-80) çalışanların hatasından kaynaklandığı saptanmıştır. Geriye kalan aksaklıklar ise makinaların aşınması, bozulması, tasarım yetersizlikleri gibi çalışanlarla ilgili hatalardan oluşmaktadır. Bununla birlikte hataların insanlardan mı veya sistemden mi kaynaklandığını kesin olarak belirleyebilmek birçok durumda mümkün değildir. İnsan hatalarının başlıca nedenleri aşağıdaki gibi sıralanmıştır: 1.İşin kompleks olması: İşin, çalışana yüklediği zihinsel iş yükü, çalışma kapasitesini aştığı zaman hatalar meydana gelir. İş tasarlanırken çalışanın fiziksel özelliklerinin yanı sıra, bilişsel kapasite ve sınırları da dikkate alınmalıdır. Bir işin karmaşıklığı arttığı müddetçe hatalar da çoğalır. Zira iş, kompleksleştikçe geçici hafızanın sınırlarını zorlar ve kalıcı hafızada da hatırlama problemlerine neden olur. 2. Uygun tasarlanmamış çalışma programları: Çalışanların kabiliyetlerine, deneyim ve beklentilerine cevap verecek bir çalışma ortamı, hataların azaltılmasında etkin rol oynar. Bu husus Ergonomi’nin işi insana uydurma (fitting the task to the man) ilkesinin temel gereğidir. Çalışanların hata yapmasına neden olan uygun tasarlanmamış çalışma ortamlarının başlıcaları şunlardır: -Uygun olmayan çalışma alanı ve yerleşim -Uygun olmayan çevresel şartlar -Uygun tasarlanmamış ekipman, alet,vs. -Uygun olmayan eğitim, prosedür ve yardımcı fonksiyonlar (taşıma, depolama vs.) -Uygun olmayan birçok hiyerarşik yapı (ast üst ilişkisi) 3. Davranışsal özellikler: İnsan hatalarına büyük ölçüde etki eden faktörlerden biri de kişisel özelliklerdir. Bunlar; yaş, cinsiyet, zeka, algılama kabiliyetleri, fiziksel özellikler, güç, dayanıklılık, iş bilgisi, eğitim, deneyim, motivasyon, duygusal durum ve sosyal faktörlerdir. Tablo’da görülebileceği gibi, stres; deneyimsiz bir işgörenin hata olasılığını %10, deneyimli bir işgörenin hata olasılığını ise %5 kadar artırılabilmektedir. Üretim hatalarını azaltmak için geleneksel yaklaşımlar, sıfır hata gibi motivasyonel söylemlerle desteklenen personel seçimi ve eğitimi gibi hususlara ağırlık verirler. Bu yaklaşımlar tek başlarına insan hatalarının önlenmesinde yeterli olmamaktadır. Bunların yanı sıra, aşağıda sayılan yaklaşımlarla insan hatalarının önlenmesi veya zararsız hale getirilmesi yoluna gidilmelidir. İnsan hatalarının azaltılmasında ilk adım, hataların nedenlerini iyi teşhis etmektir. Birçok durumda çalışanlar, hata yaptıkları, kusurlu üretim yaptıkları veya kazaya sebebiyet verdikleri gibi sebeplerle suçlandıkları halde, asıl sebep uygun olmayan ortam olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun için, bir ergonomist ile sistem güvenlik mühendisi veya bu konuda eğitimli bir uzman, çalışma ortamındaki hataya sebep olan şartları incelemelidirler. Tasarım uygunsuzlukları belirlendikten sonra, bunların hataya neden olma dereceleri ve değişiklik önerileri belirlenir. Tasarım değişiklikleri, ekipman tasarımı, çalışma metotları, iş prosedürleri, iş araçları, performans geri-besleme, yerleştirme ve çevresel koşullar gibi hususlarda olabilir. Bunları yaparken, uzmanların yanı sıra alternatif bir metot olarak çalışanların da bu sürece katkılarının sağlanması söz konusu olabilir. Üretim hatalarının azaltılması amacıyla, çalışanların katılımını öngören bu yaklaşım, ilk olarak 1963”te Japonya’da kalite Kontrol Çemberi (Quality control circle) adıyla uygulanmıştır. Eğer iş ortamı tatmin edici ve işler de makul ise; fakat buna rağmen işgören hata yapmaya devam ediyorsa, bunun nedeni yetersiz ustalık seviyesi, yetersiz görüş, kötü tavır gibi kişisel özellikler olabilir. Yüksek düzeyde beceri, performans, sorumluluk ve risk ile karar vermenin gerektiği işlerde, kalifiye elemanların çalıştırılması gerekir. Düşük motivasyona sahip ve duygusal problemleri olan işgörenler, farkında olmadan çok hata yapabilir, kendi ve sistemin güvenliğini tehlikeye atabilirler. İş ile iş gören arasındaki eşleştirmede, insanın, fiziksel ve zihinsel özellikleri büyük önem taşır. Bazı durumlarda, iş rotasyonu, bu eşleştirmenin bulunmasında yardımcı olabilir. Yukarıdaki tedbirler alındığı halde, insan hataları, kabul edilebilen minimum seviyenin üstünde kalıyorsa veya sistem, yapılabilecek bir hata karşısında çok hassas ise, hatalardan etkilenmemesi veya minimum düzeyde etkilenmesi için, hatalara karşı tolere edilmelidir. Bir makinede birbirlerinin hatasını görmek için, birden fazla eleman çalıştırılması veya makinenin, insanın performansını denetlemesi sağlanmalıdır. Sistem, çok aşamalı kontroller, emniyet kuralları gibi önlemler geliştirilmek suretiyle, o şeklide tasarlanmalıdır ki, bir kazaya neden olmak için ard arda hataların ısrarla yapılması gerekmelidir.
© Copyright 2024 Paperzz