İNOVASYON VE STRATEJİ GELİŞTİRME Nezir Ünsal > nunsal66gmail.com Giriş Baş döndürücü yeniliklerin ve gelişmelerin yaşandığı 20. asrın sonu ve daha da önemlilerinin yaşanacağı tahmin edilen 21. asrın başlarında bulunmaktayız. Yapılan her bir yenilik yeniliği yapan kişi ya da grubun adıyla anılmakta, bulunan her bir araç ilgili kişinin adlandırdığı şekliyle isimlendirilmektedir. Bu durum günümüzde öylesine önemli hale gelmiştir ki, nerede ise söylenen önemli sözlere dahi patentler alınmakta ve en kısa ifadesi ile sahiplendirilmektedir. Hele bu buluş, bu yenilik, bu sosyal olgunun isimlendirilmiş hali, ticari bir nitelik taşıyorsa ve geniş kitleleri ilgilendiriyor ise “inovasyon” daha da önem kazanmakta ve sahiplerine büyük paralar kazandırmaktadır. İnovasyon, patent, ISBN, ISSN gibi sahiplendirme kavramları kişilere sağladığı bu yararların yanı sıra kurumlar ve ülkeler için de büyük önem arz etmekte ve gelişmişlik ölçüsü, sosyal hayata katkı derecesi, büyüklük kavramı gibi nitelendirmelere sebep olmaktadır. İnovasyon, patent ve benzeri sahiplendirme araçları günümüzün dünyasında sadece teknik araç ve gereçlere alınmamakta, iki satırlık bir beyitten, sosyal bir olaya konulan isme kadar yaşamın her alanında yapılan tüm yeni keşif ve bulgulara da alınabilmektedir. Ülkemiz, gelişmiş ülkelerdeki sahiplendirme işlemlerine göre oldukça fakir konumdadır. Bugün gerek özel kurum ve kuruluşlar ve gerekse resmi kurumların yapmış oldukları faaliyetler, bilimsel bir disiplin içerisinde ele alınmadığından özellikle sosyal olgulara ait sahiplendirme, ülkemizde oldukça az ve teknolojik araç ve gereçlere ait sahiplendirme ise tatmin edicilikten uzak bulunmaktadır. Eğitim kurumlarımızda bir yenilik ortaya koyma, bu yeniliği kurumsal stratejiye dönüştürme, kurumsal gelişimin bir aracı haline getirme anlayışı yok gibidir. Eğitim kurumlarımızda kuruma özgü bir eğitim modeli ne özel okullarda ve ne de resmi okullarda yoktur ya da yok denecek kadar azdır. Tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığının yasal mevzuatını uygulama zorunda olan, yada en iyi şekilde uygulamak için mücadele veren bir organizasyon görünümündedir. Oysa aşağıda vereceğimiz rakamlar ve bilgiler bu konuda yapılacak çok şeylerin olduğunu açık biçimde işaret etmektedir. Tarihten ve günümüzden bazı gerçekler ABD'de, 1794 tarihinden 1986 yılına kadar 192 yıl içinde 4.600.000 patent tescil edilmiştir. ABD başkanlarından Abraham Lincoln, 6469 numaralı “sığ sularda karaya oturmuş gemileri yüzdürme” patentinin sahibidir. Aynı ülkede bir başka Başkan, Thomas Jefferson, Patent Ofis'te 'surveyor' idi. Dışişleri bakanı olduğu dönemde hâlâ bu işe devam ediyor, her akşam çalışmalar bittikten sonra bakanlıkta kalıp patent başvurularını inceliyordu. Kendisinin icadı olan “döner sekreter sandalyesi” siyasi muarızlarınca kullanılmış, “bu adam şeytan, her yönde gözü var” biçiminde hırpalanmaya çalışılmıştı. ABD'de halen her hafta 4 bin ile 7 bin arasında patent başvurusu yapılmaktadır. Haftalık yayımlanan Patent Resmi Gazetesinin sayfa sayısı 1800-2200 arasında değişmektedir. İsveç'i 100 yıldan kısa bir süre içinde, bir buz çölünden “endüstri ötesi ülke” haline getiren faktörün, belli başlı 49 adet icat olduğu, bir Yunanlı doktora öğrencisinin teziyle kanıtlanmıştır. İsviçre'liler, ülke ve toplumlarını tanıttıkları bir turizm broşürüne, en belirgin nitelikleri olarak “biz İsviçre'liler, icatçı bir milletiz” diye yazmaktadırlar. Benzer bir broşürün Türkçe olarak hazırlanması sırasında Turizm Bakanlığımızın ilgilileri onbinlerce sözcük arasından yalnızca bu cümleyi çıkarmışlardır. Bir Japon otomobili üzerinde irili ufaklı 120.000 ‘innovation’ mevcuttur. Ülkemizde patent yasasının çıktığı 1800'lü yıllardan günümüze kadar geçen süre içinde, yaklaşık 23.000 patent tescil edilmiş olup bunun 20.000 kadarı yabancıların Türkiye'de tescil ettirdikleri patentlerdir. Yaklaşık 200 yıldaki toplam patent sayımız, ABD'de 1 haftada yapılan başvuru sayısının yarısı kadardır. 1. Hezarfen Ahmet Çelebi (!), hang-glider ile Galata kulesinden Üsküdar'a uçtuğu için Cezayir'e sürülmüştür (daha doğrusu rivayet böyledir). 2. Hezarfen Ahmet Çelebi olayı (!) (1992 Şubat), Muğla Ağır Ceza Mahkemesinde yaşanmış ve araştırma denizaltısı yaptığı için bir buluş sahibi -Erkan Ayral- yargılanmıştır. Dünya ülkelerinin başarı sıralamalarının yılda alınan patent sayısı ile belirlendiği günümüzde “icat çıkartma” kültürü bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. İcat çıkartmayan toplumlar önce icat çıkaran toplumların icatlarını para ödeyerek kullanmakta, sonra da onların etkisi altına girmek zorunda kalmaktadırlar. Halbuki, Atatürk’ün “Muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak” vizyonuna ulaşmanın yolu ise “icat çıkartan” ülke olmaktan geçer. Türkiye, gelişmiş ülkelerle yenilik performansı açısından karşılaştırıldığında arzu edilen konumdan uzakta bulunmaktadır. Bu performansın artırılması, etkin bir ulusal yenilik sisteminin tanımlanması, stratejisinin belirlenmesi ve bu çerçevede şekillenecek performans odaklı bir eylem planının uygulanmasıyla mümkündür. İnovasyonun Tanımı "Toplumsal, kültürel ve idari ortamda yeni yöntemlerin kullanılmaya başlanması" anlamındadır. İnovasyonun kelime anlamı "yeni ve farklı bir sonuç" olarak tanımlanmaktadır. Türkçe'de "yenilik", "yenileme" gibi sözcüklerle karşılanmaya çalışılsa da, anlamı tek bir sözcükle ifade edilemeyecek kadar geniştir. Araştırma-geliştirme (Ar-Ge), inovasyon için atılması gereken en önemli adımlardan biridir. Yenilik, verimliliği artıran en önemli faktördür. Yenilik sayesinde, firma, devlet kurumları, eğitim, araştırma ve sivil toplum kuruluşları ile genel olarak toplum düzeyinde çok farklı kaynaklar bir araya getirilip ekonomik, toplumsal değer ve fayda üretilir. Ülkelerin gelişmişlik ve refah düzeyleri, sürdürülebilir ekonomik büyüme performansları, kalkınmışlıkları ve eşitsizlikleri en aza indirmedeki başarıları incelendiğinde, tüm bu olumlu etkileri sağlayan itici gücün yenilik olduğu görülmektedir. Ulusal İnovasyon Sistemi Sanayi toplumu, kalkınmış, gelişmiş toplum gibi kavramların yerini, günümüzde bilgi toplumu, bilgi çağı gibi kavramlar almıştır. Ne kadar çok bilgi üretebiliyor ve bu bilgiyi kullanabiliyorsanız o kadar güçlüsünüz demektir. Böyle bir topluma ulaşma yolunda topyekün bir inanmışlık ve çalışma gereklidir. Ulusal İnovasyon Sistemi (UİS); bir ülkenin bilim ve teknoloji alanlarında yetkinlik kazanarak; bilim ve teknolojiyi ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürme becerisini kazanabilmesi için gerekli kurum ve araçları sistematik bir bütünsellik içinde tanımlayan yapılar bütünüdür. Bütün ekonomik ve toplumsal faaliyet alanlarında, inovasyon yeteneğinin (bilim ve teknolojiyi ekonomik ve toplumsal bir faydaya dönüştürme yeteneğinin) artmasını sağlayacak özendirici düzenlemelere gidilmesinde, asıl önemli olan siyasi kararlılık ise de, amaç ve güç birliğine girecek kurumların ortak çabaları bu sürecin hızlandırılmasına katkıda bulunacaktır. UİS içinde, doğrudan devlet tarafından altyapı kurmaya, kurumların finansal desteklenmesine yönelik teşvik araçlarının yanısıra, bu yönde toplumsal bilinci artırıcı, yaratıcı düşünceyi ticarileştiren başarı örneklerini ortaya çıkarmayı ve ödüllendirmeyi amaçlayan çabalar değişik kurumlarca da benimsenip yürütülebilir. Teknoloji Ödülü, bu bağlamda değerlendirilmesi gereken önemli bir araç olarak 1996 yılında oluşturulmuştur. Sadece kurum içerisindeki kültür ve anlayış değil toplumdaki kültür ve anlayışta İnovasyon da önemlidir. Aslında toplumun kültürü ve anlayışı bir şekilde kurumlara yansımaktadır. Başarının bir takım zorluklarının yanında, toplumumuzda yerleşmiş olan “Eski köye yeni adet getirme”, “Başımıza icat çıkartma” vb. bazı atasözleri ve deyimler inovasyona bakış açımızı göstermektedir. Bu gibi sözler toplumumuzda inovasyon ve strateji üretme becerisi yerine, köreltmek yönündedir. Bu sözleri ailede, okulda, işletmelerde ve kurumlarda sürekli duyarız. Bu sözleri sadece yöneticiler değil çalışanlarda benimsemektedir. Halbuki kültürümüzde var olan ‘iki günü birbirine eşit olan zarardadır’ , ‘dağ ne kadar yüce olsa yol üzerinden aşar’ gibi yaklaşımlar bizi yeniliğe, gelişmeye ve değişmeye teşvik etmektedir. Kurumlarda İnovasyon ve Strateji Geliştirme Günümüzün hızla değişen rekabet ortamında tüm sektörlerde faaliyet gösteren her türlü firmanın tüm iş alanlarında inovasyona gereksinimi vardır. İnovasyonun, inovasyon olarak adlandırılabilmesi için "firma için yeni" olması yeterlidir. Örneğin, tekstil sektöründe faaliyet gösteren bir firma, yıkandığında buruşmayan bir kumaş geliştirebilir; bir restoran bilgisayar kontrollü sipariş ve faturalama sistemine geçebilir; bir seyahat acentası on-line rezervasyon ve bilgi servisi ile müşterilerine hizmet vermeye başlayabilir; bir ürünün teslim süresini kısaltmak veya bir hizmetin sunuş kalitesini artırmak için kalite standartları uygulanmaya başlanabilir. Bir eğitim kurumu, duvarları ortadan kaldırarak elektronik ortamda uzaktan eğitim yoluyla öğrencilerine eğitim verebilir. Nasıl yapılabilir? İnovasyon, kurum içinde farklı bir kültür ve anlayış gerektirir. Bu farklı kültür ve anlayışı, geniş bir vizyona sahip, değişime ve gelişmeye açık yöneticiler ve çalışanlarla oluşturulabilir. Farklı Görmek İnovasyon, aynı zamanda farklılaştırmak, monotonluktan ve rutinden uzaklaşmaktır. Farklılaştırmak için farklı görmeyi öğrenmeliyiz. "Farklı görmek" dünyaya, işimize, kurumun gücüne ve avantajlarına bakışımızı sorgulamayı öğrenmektir. Farklı görmek, fırsatları yakalamayı ve tehditleri kurumun lehine çevirmeyi sağlar. Risk Almak İnovasyon, yeniliklere açık olmayı, farklılıkları tercih etmeyi ve doğal olarak risk almayı gerektirir. Başarılar kadar, belirsizliğin getirdiği başarısızlıklar da inovasyon sürecinin bir parçasıdır. Bu nedenle, kurumun risk almaya hazır olması ve başarısızlığı, öğrenmek ve gelişmek için bir fırsat olarak görmesi gerekir. Riskler beraberinde fırsatları da getirir. Ancak bunu yaparken, gereksiz riskleri almamaya dikkat etmek gerekir. İnovasyondaki belirsizlikleri yeterli düzeyde bilgi toplayarak ve araştırma yaparak azaltmak mümkün olabilir. Müşterinin (Yararlanıcıların) Değerini Bilmek Tüm inovasyonların asıl hedefi müşteri için değer yaratmak olmalıdır. Müşteri odaklılık, yani müşterilerle sürekli etkileşim halinde olmak ve onların gereksinimlerini anlamak, inovasyon fikirlerinin doğması ve gerçekleştirilmesi için en etkili yoldur. "Müşteri odaklı"lığa en güzel örnek ABD'deki bir çay işleme fabrikasında göze çarpar: Her yıl seksen bin kişi fabrikayı gezmekte; çalışanlarla iletişim kurmakta ve her kademedeki çalışana neden her gün işe geldiklerini hatırlatmaktadır. Sorgulamak İnovasyon fikirlerinin çoğu merak ve ihtiyaçtan doğar. Kurumda sorgulama alışkanlığının gelişmesini sağlamak gerekir. "Neden?", "Nasıl?" ve "Neden olmasın?" soruları sık sık sorulmalıdır ki verilen cevaplarla farklılık ortaya çıksın. "Neyi daha iyi yapabiliriz?" "Nasıl daha iyi yapabiliriz?" sorularının tüm çalışanların aklını kurcalaması sağlanmalıdır. Başarısızlığı hoş görmek İnovasyon, değiştirir ve farklılaştırırken risk almayı da beraberinde getirdiği için bazı durumlarda başarısızlık kaçınılmaz olabilir. İnovasyon sürecinde de hata yapmamak mümkün değildir. Kurumsal kültür hataları cezalandırıyorsa, kısa süre içinde herkes inovasyon fikirlerini ortaya atıp, inovasyon sürecine dahil olarak risk almanın yersiz olduğunu, yöneticinin dediğini yapmanınsa en güvenli yol olduğunu düşünmeye başlayacaktır. İletişim Kurumda açık bir iletişim, bilgi, deneyim ve fikir paylaşım ortamı oluşturulmalıdır. Kurumun tüm kademelerindeki yönetici ve çalışanlar ile tüm paydaşların birbirleriyle açık bir iletişim halinde olması gerekir. İnovasyon sürecinde yaşanan başarısızlıkların çoğu özellikle farklı birimler arasındaki yetersiz iletişim sonucu ortaya çıkar. Bu nedenle, anlaşmazlıkların çözümü, iletişimin açıklığını ve sürekliliğini sağlayan mekanizmalar geliştirilip uygulanmalıdır. İşbirliği İnovasyon fikri tek bir kişiden çıksa da değerlendirmek ve gerçekleştirmek için pek çok kişiye ihtiyaç vardır. İnovasyon, ekip çalışması gerektirir. Etkileşimi kısıtlayıcı yaklaşımlar ve sadece kişisel çabaları ödüllendiren teşvik sistemleri bu işbirliğini, dolayısıyla inovasyonu engeller. İnovasyonda Başarı İçin Gerekenler Yazılı Bir Strateji Bir kurumun varlığını devam ettirebilmesi için değişimi kontrol altına alabilmesi gerekir. Bunun için sahip olunması gereken en önemli silah iyi hazırlanmış, özümsenmiş ve başarıyla uygulanan bir stratejidir. Sadece inovasyonda değil, hayatın her alanında başarılı olmak için stratejik düşünüp hareket edilmelidir. Kurumsal strateji, kurumun gücünün kaynağının ne olduğu, bu avantajını koruyabilmek için gelecekte nerede olmak istediği ve stratejik önceliklerin neler olduğu sorularına cevap vermelidir. İnovasyon Stratejisi Kurumlar zaman zaman yetersizlik ve zayıflık içinde bulunabilirler. Bu yetersizliklerin giderilmesi ve tüm birimlerin optimal bir çalışma içinde tutulması gerekir. Faaliyetlerin uygun koşullarda sürdürülmesi, ancak uygun stratejiler saptanması ve uygulanması ile mümkündür. Bu bakımdan, bir kurumun varlık nedeni yönündeki stratejik planlama, yöneticiler için yol gösterici değere sahiptir. Zira, belirlenen stratejiler; bir yandan yönetim mantığı ile örtüşecek, diğer yandan yöneticinin yaratıcılık ve uygulayıcılık yetenekleri ile yakından ilişkili olacaktır. Bir diğer yandan da geçici ve durumsal niteliği nedeniyle daima uyarlayıcı değişiklikler beklenebilecektir. Bir kurumda inovasyon faaliyetlerinin başarısı, inovasyon stratejisinin kurumun stratejisi ile bütünleşmiş olmasına bağlıdır. İnovasyon stratejisini geliştirebilmek için; • Kurumda çalışanların ihtiyaç ve beklentilerini anlamak, • Hizmet sunduğumuz çevreyi tanımak, • Paydaşların kimler olduğunu ve beklentilerinin neler olduğunu bilmek, • Hizmet alanların, paydaşların ve çalışanların hayallerini bir vizyon etrafında birleştirmek, • Bu vizyonun, herkes tarafından "paylaşılan" bir vizyon olmasını sağlamak, • Kurumun misyonunu ve stratejik planını hazırlamak gerekir. Daha sonra stratejik plandaki hedeflerde ifade edilen ihtiyaçlar doğrultusunda inovasyon fırsatlarını yorumlayarak inovasyon stratejisi oluşturulmalıdır. İnovasyon stratejisi hazırlarken daima yararlanıcıların talep ve ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır. Kurum stratejisinde ‘inovasyon’ tanımlanırken sadece yeni ürün ve hizmet geliştirmeyle sınırlanmamalıdır. Yeni ve iyileştirilmiş süreçler ve yöntemler de geliştirilen stratejide ön plana çıkmalıdır. İnovasyon stratejisi ile geliştirilecek sistem, sadece varolan problemlerin çözümüne yönelik olmamalı ayrıca yeni inovasyon faaliyetlerini ortaya çıkarmalıdır. Sonuç olarak kurumsal inovasyon stratejisi için stratejik planlama gereklidir. Stratejik Planlama; uzun ve orta vadeli hedefleri gözden kaçırmaksızın, bu yönde en uygun maliyetle en hızlı sonucu elde etmek için etkin ve uygulanabilir stratejilerin geliştirilmesine ilişkin faaliyetler ve kararlar sürecidir. Bu açıdan stratejik Planlama, gelişme-iyileşme-yenilikleri izleme açısından kaçınılmaz olmaktadır. Ülkesel ve kurumsal stratejik planları uygulayacak olanlar ise stratejik düşünen yöneticilerdir. Kaynakça: Elçi, Ş."İnovasyon: Kalkınmanın ve Rekabetin Anahtarı" NOVA Basın Yayın, Ankara, 2006 www.yalcineli.com/new_page_94.htm www.focusinnovation.net www.kalder.org.tr www.inovasyon.org
© Copyright 2024 Paperzz