Tövbe ve İstiğfar Mevsimi Üç Aylar

İLİ
: TÜRKİYE GENELİ
TARİH : 30.05.2014
TÖVBE VE İSTİĞFAR MEVSİMİ ÜÇ AYLAR
Aziz Kardeşlerim!
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), bir hadislerinde tövbe
ve istiğfarın adabını şöyle anlatıyor: “Bir kimse bir günah
işler de ardından güzelce abdest alır, sonra kalkıp iki
rekât namaz kılar ve Allah’tan mağfiret dilerse, Allah
onu mutlaka bağışlar.” Daha sonra Peygamberimiz (s.a.s),
söylediğini teyit maksadıyla şu ayeti tilavet ediyor: “Onlar,
bir
kötülük yaptıklarında ya da nefislerine
zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı
hemen tövbe ve istiğfar ederler. Zaten günahları
Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki? Bir de onlar,
işledikleri kötülüklerde bile bile ısrar etmezler.” 1
Aziz Kardeşlerim!
Hepimiz insanız. Nefsani zaaflarımız var. Heva ve
heveslerimiz var. İstek ve ihtiraslarımız var. Bencillik ve
kıskançlıklarımız var. Açgözlülük ve tamahkârlıklarımız var.
Zaman zaman işlediğimiz hata ve günahlarımız var. Niyet,
kalp ve düşüncelerimizde yöneldiğimiz kusurlarımız var.
Dil, üslup, söz ve söylemlerimizde içine düştüğümüz
yanlışlarımız var. Helalleşmemiz gereken kullar var.
Helallik almamız gereken kardeşlerimiz var. Velhasıl ölüm
gelip çatmadan, can boğaza dayanmadan arındırmamız
gereken kalplerimiz, ellerimiz, ayaklarımız, dillerimiz,
gözlerimiz, azalarımız topyekûn benliğimiz var…
Kıymetli Kardeşlerim!
Mümince bir şuurla daima hatalarımızı fark etmemiz,
günahlarımızı terk etmemiz gerekiyor. Tövbe ve istiğfarda
bulunmamız gerekiyor. Unutmayalım ki mümin, kötülüklere
ve günahlara dalmada ısrarcı olmaz. Zira kötülük ve
günahlara dalmak, kalbi karartır, basiret ve feraseti
kaybettirir. En önemlisi de insanı aşağıların aşağısına
yuvarlanma tehlikesiyle karşı karşıya bırakır.
Tövbe ve istiğfar, manevi kirlerden arınmak,
sinelerimizdeki ağır yüklerden kurtulmak için Rabbimizin
bizlere bahşettiği bir rahmet kapısıdır. Günahlardan
arınmanın, hatalardan kurtulmanın yegâne yoludur.
Rabbimize vereceğimiz hesabı düşünerek, hesap gününde
Allah’ın huzuruna günahlarla çıkmamak için bu dünyada
iken tedbir almaktır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in
ifadesiyle tövbe, günahlardan pişmanlık duymak,2 günahı
terk edip bir daha ona dönmemektir.3
İstiğfar, Allah’tan mağfiret ve bağışlanma dilemektir.
O’nun sonsuz rahmetine ve engin merhametine sığınmaktır.
Seherlerde gözyaşı ile “Allah’ım, Sen affedicisin, affetmeyi
seversin. Beni de affeyle!” diyerek O’na yalvarmaktır.
Çünkü Rabbimiz Afüv’dür, çok affedicidir; Gafur’dur, çok
bağışlayıcıdır; Tevvab’dır, tövbeleri çok çok kabul edendir.
O, gazabıyla değil, rahmetiyle muamele edendir. O,
merhamet edenlerin en merhametlisidir. Yeter ki Hz. Âdem
babamızla, Hz. Havva annemiz gibi nasûh bir tövbe ile
“Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi
bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen mutlaka ziyan
edenlerden oluruz.”4 diyerek O’na yalvaralım.
Değerli Kardeşlerim!
Tövbe ve istiğfar, samimi, içten ve gönülden gelerek
Rabbimize niyazımızdır. Tövbe ve istiğfar, bizi Rabbimize
yaklaştırır, imanımızı kuvvetlendirir. Rabbimizin emirlerini
yerine getirip yasaklarından kaçınma hususunda nefsimizi ve
irademizi güçlendirir. Bizi kalben ve vicdanen ferahlatır.
Fıtratımıza yönlendirir. Tertemiz yapar. Böylece Peygamber
Efendimiz (s.a.s)’in “Günahtan tövbe eden kimse, hiç
günahı olmayan kimse gibidir.” müjdesine nail oluruz.5
Tövbe ve istiğfar, bizi hayata bağlar, bize ümit verir,
topluma huzur ve güven aşılar, hakların gözetilmesini sağlar.
Suçlardan ve günahlardan arınmış temiz bir toplum
kurmanın yolunu açar.
Kardeşlerim!
Nasûh, yani samimi bir tövbe, hem Rabbimizin emri,
hem ibadet hem de kaybedilmiş değerleri yeniden
kazanmanın vasıtasıdır. Gönül dünyamızı ve manevi
yaşantımızı yeniden ihya etmenin, Rabbimizle bozulan
ilişkileri yeniden onarmanın vesilesidir.
Hatalarımız ve günahlarımız ne kadar çok olursa olsun,
hangi günahı işlemiş olursak olalım idrak etmekte
olduğumuz mübarek üç aylar boyunca her daim tövbe ve
istiğfarda bulunalım. Eğer üzerimizde başkalarının hakları
varsa önce onlara haklarını iade edelim, onlarla helalleşelim.
Sonra tövbe edip Allah’tan mağfiret dileyelim. Unutmayalım
ki geçmiş-gelecek bütün günahları affedildiği hâlde Sevgili
Peygamberimiz (s.a.s) “Benim de kalbim perdelenir ve
ben her gün yüz defa istiğfar eder, Allah’tan bağışlanma
dilerim” buyurmuştur. 6 Çünkü tövbe ve istiğfar, kulun
Rabbi ile iletişim kurma vesilesidir. O halde bizler de tövbe
ve istiğfarı, günlük yaşantımızın bir parçası haline getirelim.
Kardeşlerim!
Geliniz, hep birlikte, bugün, şu mübarek mekânda, şu
bereketli Cuma saatinde, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in
bizlere öğrettiği seyyidül istiğfar duası ile hutbemizi
bitirelim:
“Allah’ım, benim Rabbim sensin, senden başka ilâh
yok. Beni sen yarattın ve ben senin kulunum. Ben gücüm
yettiğince sana verdiğim söz üzereyim ve senin vaadine
de güveniyorum. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım.
Bana olan nimetini itiraf ediyorum. Günahlarımı da
itiraf ediyorum. Günahlarımı bağışla, çünkü günahları
senden başka bağışlayacak hiç kimse yoktur.”7
Âl-i İmrân, 3/135; Ebû Dâvûd, Tefrîu ebvâbi’l-vitr, 26; İbn Hanbel, I, 9.
İbn Hanbel, I, 423.
3
İbn Hanbel, I, 446.
4
A’râf, 7/23.
5
İbn Mâce, Zühd, 30.
6
Müslim, Zikir ve dua ve tevbe ve istiğfar, 41.
7
İbn Hanbel, IV, 125.
1
2
Hazırlayan: Diyanet İşleri Başkanlığı