Hemen hemen her insan hayatının belli bir döneminde sınav kaygısı yaşamış ya da heyecan duyduğu önemli anlar olmuştur. Yani bu anormal veya sadece sizin yaşadığınız bir durum değil. Bakalım neymiş bu sınav kaygısı: Sınav kaygısı, öncesinde öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygı olarak tanımlanır. Tanımda da olduğu gibi sınav kaygısı olumsuz bir durum ve bu durumun yarardan çok zarar verdiği bilinmektedir. Peki, sınav kaygısı neyle ilişkilidir? Bireyin sınava yüklediği anlam, sınavla ilgili zihinde oluşturulan imaj, sınav sonrası duruma ilişkin atıflar ve sınav sonrası elde edilecek kazanımlara verilen önem…sınav kaygısı oluşumu üzerinde etkilidir. Sınav kaygısı yaşadığımızı nasıl anlarız? Başarımızda belirgin bir düşüş, ders çalışmayı erteleme, sınav hakkında yorumda bulunmama, dikkat dağınıklığı, odaklanamama, uyku düzensizliği, mutsuz ruh hali ve çok çalışmaya karşılık performans düşüklüğü, sınav kaygısının varlığını gösterir. Peki, bununla nasıl başa çıkabiliriz? Sevgili öğrenciler, 1999 yılında üniversite sınavına girdiğimde sınav kaygısını çok yoğun yaşayan bir öğrenciydim. Öyle bir kaygıydı ki sanırım o Ders çalışmaya ayırdığım vakit kadar aslında kaygıya da vakit ayırdığımı anladım. Ve geçen yıllar içinde öğrencilerimle yaptığım görüşmelerde, seminerlerde hep bu konuya değinmişimdir. Eğer kaygı kıvamında olursa sınav netlerimiz veya başarımız katlanarak artar. Bu yüzden ne az ne fazla… Başarı için gerekli olan kaygı miktarı, ders çalışmamızı sağlayacak kadar olan kaygı miktarıdır. Ve sınav kaygısıyla baş etme yollarından biri de kişinin şu cümleleri bilinçli olarak ifade edebilmesidir: “Yapmam gereken nedir, yapabildiğimin en iyisini yapabilir miyim, olabilecek en kötü şey nedir, dünyanın sonu değil, telafisi var, bunda başarısız olmam her zaman başarısız olacağım anlamına gelmez. Yeterli zamanımın olmadığı doğru, ancak olan zamanımı en etkili şekilde nasıl kullanabilirim? Tüm kaynakları çalışmasam bile, önemli bölümlere öncelik vererek sınava hazırlanabilirim, hiç olmazsa bu bölümlerden puan kazanabilirim. Başarırsam hayatımın önemli bir dönüm noktasını aşacağım, başarısız olmam tembel ve beceriksiz olduğumu göstermez, daha fazla çalışman gerektiği anlamına gelir.” Nefes alma egzersizleri, gevşeme egzersizleri, dikkatini başka noktaya odaklama gibi teknikler de işe yarayacaktır. Bu yapacaklarımız kaygıyı bastırmak için değil onu kabul etmek, ta- nımlamak ve ondan faydalanmak amacını taşımalıdır. Sınav kaygısının birçok nedeni var. Bu nedenlerden biri de kaygıya sürekli dikkatini vermektir. Kendinizi dinlemek, kaygınızı arttırabilir. Kendinizi dinledikçe duyacağınız ses, kaygının sesi olacaktır. Sınav esnasında kaygı yaşayacağınızda, panik yaptığınızda ve kaygının sizi olumsuz olarak etkileyeceğini yoğun olarak düşündüğünüzde bir kısır döngüye girmiş olursunuz. Şöyle ki sınava giriyorsunuz, sınav kâğıdı önünüze geldi. Kaygınızı fark etmeye başladınız. Bu kaygıyı yaşamamanız gerektiğini düşündüğünüz halde kaygı yaşamaya başladınız. Bir panik hali yaşadığınızda geçmişte düştüğünüz benzer durumlardaki başarısızlıklarınız aklınıza gelebilir. “Eyvah! Ben benzer durumu önceden de yaşamıştım ve başarısız olmuştum. Yine başarısız olacağım.” şeklinde düşünmeye başladığınızda kaygınızı arttırmış olacaksınız. Sınav kâğıdı önünüze geldiğinde böyle düşünmek yerine şöyle de düşünebilirsiniz:“Yeteri kadar çalıştım, elimden geleni yaptım. Bu kaygı olması gerektiği kadar!” diyeceğiz ve sınava odaklanacağız. Unutmamalıyız ki kaygıyı hayatımızdan çıkarabilmek mümkün değil. Fakat kıvamında bir kaygı, hem sınavlarda hem de hayatımızın her alanında bize keyif verir, tuz ve biber gibi. Tüm öğrencilerime ve okuyucularıma başarılı, daha da önemlisi mutlu bir gelecek diliyorum. Yasemin ÇELİK Psk. Danışman ve Rehber Öğretmen Cemre Bu köşede siz öğrencilerimizin en çok sıkıntı duyduğu, sizleri yoran, nasıl baş edeceğinize bir türlü karar veremediğiniz sınav kaygısından bahsetmek istiyorum. stresi şimdiye kadar bir daha yaşamadım. Bu kaygı vücudumda da sinyaller vermişti. Uykusuzluk, iştahsızlık, mide krampları ve kel olabilecek kadar saç dökülmesi. Bu kaygıyla birlikte sınava girdim. Sınav sonunda, daha sınav salonunun kapısından çıkar çıkmaz söylediğim ilk cümle şu oldu: “Bu kadar kaygıya ne gerek varmış!” Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi KAYGININ DA HAYIRLISI! 2014 29 30 ÖLÜMLE YAŞAM ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİ Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Cemre 2014 Günlerden pazar… Babam: “Pikniğe gideceğiz, hazırlanın!” demişti. O günlerde çok sıkıldığım için bu habere çok sevinmiştim. Hazırlandıktan sonra dayımlar bizi almaya geldiler. Nereye gideceğimizi çok merak ediyordum; çünkü babam nereye gideceğimizi söylememişti. Bir heyecanla arabaya bindim. Nereye gideceğimizi anneme sorduğumda o da bilmediğini söyledi; hâlbuki biliyordu nereye gideceğimizi. Biraz ilerledikten sonra karşılaştığımız mavi ışıltıyı görünce anlamıştım nereye geldiğimizi. Antalya’nın o efsanevi güzelliğinin en nadide kısımlarından olan, yeşille mavinin buluştuğu eşsiz bir sahil kenarındaydık. Çok sevinmiş, mutluluktan deliye dönmüştüm. Dayımla suyun kenarında biraz gezdik, gerçekten çok güzel ve büyüleyici bir yerdi, insana huzur verip dinlendiriyordu. Dayım, kardeşim ve kuzenlerimle birlikte çevreyi şöyle bir gezdikten sonra annemlerin yanına geri döndük. Annemler ise kahvaltı için bir şeyler hazırlamışlar, bizi bekliyorlarmış. Akdeniz manzarası eşliğinde yaptığımız leziz bir kahvaltının ardından topu alıp voleybol oynamaya başladık. Voleyboldu, yakar toptu derken zaman su gibi akıp geçti. Top oynamayı bırakıp kardeşim Gamze ile suyun kenarında yürümeye başladık. Kuzenlerimiz ise çoktan suya girmiş, denizin tadını çıkarıyorlardı. Önce suya girmek istemedik ama sonra dayanamayıp biz de suya girdik. Dayım karşıdan bize: “Sağ tarafa doğru gitmeyin, orası derin olabilir!” diye seslendi. Tamam dayı, demeye kalmadan ne olduğunu anlayamadım ve bir anda kendimi dipsiz bir kuyuda gibi hissettim, ayaklarımın yerle teması kesilmişti. O anda ölümle aramızdaki mesafenin ne kadar ince bir çizgi olduğunu anladım, bembeyaz köpükler arasında çırpınırken kısacık ömrüm gözümün önünden geçti sanki… Arada bir başım suyun dışına çıkıyor, sadece o kısa anda alabildiğim nefesle dayanmaya çalışıyordum. Bağırarak imdat çığlıkları atmak isterken ağzıma tuzlu deniz suyu doluyor, “ derinden derine :“Dilek, Dilek, Dilek boğuluyor!” seslerini duyuyordum. Artık çırpınmaktan vazgeçip kaderime teslim oldum. Gözlerimi açtığımda kolumda bir serum, başımda da bir hemşire abla vardı. “Uyandı, uyandı, Dilek uyandı!” diye seslenince etrafımı, bizimkilerin yani piknik ekibinin heyecanlı bakışları sardı. Uyanmam onları çok sevindirmişti, tabi ki bir o kadar da öfkelenmişlerdi. Özellikle de dayım; benim uyarılarımı neden dikkate almadınız diye kızar gibi bakıyordu ama bilirim onu… Çok merhametlidir, bizi bizden daha çok sever. Dayım ve kuzenlerim başımdan geçenleri heyecanlı heyecanlı anlatırlarken ben hala ne olup bittiğini anlamaya, olayın etkisinden kurtulmaya çalışıyordum. Tamamen kendime geldiğimde ise iki şeyi çok iyi anladım: Bir, ölümle yaşam arasındaki çizgi çok incedir. İki, yaşadığımız bazı acılar, ailemizin bizi ne kadar çok sevdiğini bir kez daha gösterir. Dilek KOCAGÖZ A-11-A Cemre 2014 O gün muhteşem bir Alanya gezisi bizi bekliyordu. Sabahın ilk ışıklarında, güneş ta tepede yerini almış ve ışıklarındaki canlılıkla bizlere yine her zamanki gibi: “Günaydın!” diyordu. Kuşların cıvıltısı erken vakitlerde kulağıma işliyor, bu da benim heyecanımı daha da artırmaya yetiyordu. Yola koyulmuştuk. Yolda bize eşlik eden eşsiz manzaralar beni benden almıştı. Dikili çam ağaçları adeta bizi selamlıyordu. Yerinden hiç kalkmayan taşlar, onlar bile selam veriyordu oturduğu yerden sanki bu harika manzaranın büyüleyici güzelliği onlara da bir canlılık kazandırmış gibiydi. Uyanmak istenmeyen harika bir rüyadan uyanır gibi, yıllar sonra karşılaşılan bir dosttan ayrılır gibi ayrılıyorduk bu cennet mekan Alanya’dan. Gün batarken uzaklarda, ressamın resmine bakarken aldığı haz nasılsa biz de aynı hazzı alarak bakıyor ve bir kez daha Sani-i Zülcelal’in şaşırtıcı sanatları karşısında hayrette kalıyorduk. Ne mutlu bize ve ne mutlu bu zevki keşfedebilenlere…Sağlıcakla... Mümine KIRKAN A-11-A Ve bu duygularla sonunda Alanya’ya geldik. Bambaşka güzellikler bizi bekliyordu. Otobüsten indiğimizde, o denizin mis kokusu ve o masmavi görüntüsü gözlerimi kamaştırmış; o dalgaların dinlendiren sesi kulağıma bir ninni gibi gelmişti. Deniz manzaralı bir bahar kahvaltısından sonra sıra tekne turu yapmaya karar vermiştik. Tekne bize, bir bebeğin beşikte sallanırken aldığı mutluluğu veriyordu. İnsanların uzaktan bakıp da deniz diye geçiştirdiği o mavi rüya, o kadar anlamlar ifade ediyordu ki: huzur, mutluluk, dinginlik… gibi daha nicesi. Denizin en az kendisi kadar latif olan esintisi de tenimize işlemeye başlamıştı. 31 Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi CENNETTEN BİR KÖŞE ALANYA İşte o kale! O kalenin tam karşısındaydık. Kayaların ve çam ağaçlarının selamladığı gibi bizi selamlıyor gibiydi. Sonra bu harikulade kaleye bir de yakından bakmak istedik. Kalenin içine girip burçlara çıktığımızda gördüğümüz manzaranın tarifi mümkün değil ama ancak şöyle ifade edebilirim: Kaleden bakıldığında denizdeki dalga dalga yeşillikler ve mavilikler, oradan bile görülebilen balıkların sudaki dansı, uzaklarda ucu gökyüzü ile birleşen maviliğin derinliği, dağların arasında yerini alarak bizi uğurlamaya hazırlanan akşam güneşi ve daha nice güzellikler… Alanya’nın muhteşem görüntüsü cennetten bir köşe… Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Cemre 2014 32 Dombra, Orta Asya ülkelerinin ve Kazak Türklerinin iki telli, parmakla çalınan yaygın bir halk çalgısıdır. Nogay Türkleri tarafından da yoğun olarak kullanılır. Dombra türleri bölgelere göre farklılık gösterir. Geleneksel olarak telleri liften yapılır fakat modern dombralar genellikle misinadan yapılmaktadır. Gövdesi ahşaptır. Tek parçadan sapı ve gövdesi yapılır. Çalınırken genellikle gövdesine vurularak ritimler elde edilir. Abay ve Cambıl dombrası olmak üzere iki çeşit dombra vardır. Dombranın diğer adı dutardır. Dombra şarkısı Nogay Türklerine aittir ve Cengiz Han Marşı olarak da bilinir. Göktürklerin savaş marşıdır. Halk arasında bu çalgıdan atalarının kalbinin sesini, gönül şarkısını dinledikleri inancı yaygındır. O yüzden Kazakistan’da, duvarında dombra asılı olmayan ev yoktur. Bu çalgının bu kadar yaygın olmasının en başta gelen nedeni taşınabilir olması, ikinci nedeni ise yapılışının kolay olmasıdır. Bu çalgının uzun ince sap başından gövde ucuna kadar iki tel gerilmektedir. Gövdesi genellikle Kazak motifleriyle süslenir. Dombra, Türkiye’de pek bilinmemesine rağmen Tataristan, Kazakistan gibi Türklerin yaşadığı tüm ülkelerde ve en çok da Özbekistan’da yaygın olarak kullanılır. Bu efsanevi enstrümanın en yaygın hikâyesi de şöyledir: Cengiz Han’ın büyük oğlu Joşihan ava çıkar. Yaralı ceylanın peşini kovalarken vefat eder. Oğlundan habersiz kalan Cengiz Han onun öldüğünü sezerek “Kim bana bu acı haberi getirirse onun boğazına kurşun dökeceğim!”der. Cengiz Han’ın sertliğinden korkan vezirleri, haber vermeye cesaret edemezler. Buna daha da sinirlenen, acısını dindiremeyen Cengiz Han tüm kahrını, hıncını halktan çıkarmaya başlar ve halka zulmeder. Kerbuğa, bu kadar ağır cefalara maruz kalan halkı bu ıstıraptan kurtarmak ümidiyle Küyşi Han’ın huzuruna gelir, bütün bildiklerini anlatması istenir. Kerbuğa da: “Bildiklerimi ben değil iki tellim anlatsın!” der ve “Aksak Ceylan” adlı şiirini yazar, bu yazdıklarını da dombrasıyla Cengiz Han’a anlatır. Han’ın katılığını, acımasızlığını, halkın çektiği ağır işkenceleri, avcılık hayatını ve Joşihan’ın ölümünü dile getirir. Dombra sazım estgen ataylar Manesine est bergen anaylar Estgenine oy berip Yüreklere ses berip Köz yastı kızganmaslar Ey dombra, Ey dombra (Dombra sazımı işiten babalar) (Manasına kulak veren analar ) (İşittiğine akıl yorarak) (Yürekleri titreyerek) (Göz yaşlarını esirgemezler) Nogaydın kaygı sansız kününde Batirler yukmadan künüde Yüreklerin kötergen Sagıslarda küş bergen Köptü körgen dombra Ey dombra, Ey dombra (Nogayların derdi sayısız her gününde) (Yiğitlerin uyumadığı günlerde) (Yüreklerini cesaretlendiren ) (Savaşlarda güç veren ) (Görüp geçirmiş dombra) Kırgızistan’da herkes dombra çalmayı bilmektedir, hemen hemen herkesin evinde bir dombra, her mahallede bir dombra kursu vardır. Ülkemizde ise dombranın pek bilinmediğini belirtmiştik ancak son yerel seçimlerde bazı siyasi partilerin dombrayı seçim müziği olarak kendilerine uyarlamaları; bu efsanevi çalgının, müziğinin ve sözlerinin araştırılıp incelenmesine hizmet etmiştir. Hatta kimi üniversitelerimiz, dombrayı merak eden ve kursunu almak isteyen öğrenciler için dombra ithalatına bile başladı. İyi bir dombranın 1500-2000 doları bulduğunu belirten akademisyenler, bu maliyeti 150-200 dolara düşürmenin yolunu da buldular. Kayın ağacının yaklaşık sekiz ay suda bekletilmesi ve iki ay kurutulması sonucunda yapımına başlanabildiği için patlayan ihtiyaca cevap veremeyeceklerini ifade eden dombra üreticileri; daha ucuz malzemeden, kısa sürede daha fazla üretilebilen ve tabii ki daha dayanıksız dombralar üretilebileceklerini ifade ettiler. Gençlerimiz böylece yeni dombralarla tanışma fırsatı bulacaklar. Bize ait olan bir değeri yeniden keşfetmenin mutluluğuyla… Nice güzel günlere... BEYZA NUR KURAĞ A-11/A Cemre (Kara kış köyüme gelende) (Lapa lapa kar yere düşende ) (Dombramı alırım ) (Yürek sazımı çalarım ) (Kaygılarımı hiç söylenmem ) Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Kara kıs avulumda kelgende Kültüldegen kar yerge tüsgende Dombramdı alarman Yürek sazım çalarman Kaygırgandı eş aytbam 33 2014 Bunların hepsini çok iyi anlayan Cengiz Han Kerbuğa’nın boğazına kurşun dökülmesini emreder. Fakat Kerbuğa acı gerçeklerin kendisinin ağzından değil dombrasının ağzından çıktığını söyler. Böylece kurşun dombranın gövdesine dökülür ve dombranın birkaç teli kopar, eskiden altı telli olan dombra bugünkü iki telli halini alır. Dombra efsanesinin sözleri ise şu şekildedir; 34 Kim bilir ne zaman geldin dünyaya, Hangi yıl, hangi gün ve hangi ayda, Bazen yaya bazen hayvan sırtında, Bir ömür tükettin fani dünyada. BİR ÖMÜR TÜKETTİN FANİ DÜNYADA… Büyüyüp yetiştin dağda bayırda , Kaç kuzu otlattın hangi çayırda, Bulundunsa eğer birkaç hayırda, Bir ömür tükettin fani dünyada. Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Cemre 2014 Bir gün evlendin ya, bilmem sevdin mi? Acaba rahat edip bir gün gördün mü? Açılan yaranı kendin sardın mı? Bir ömür tükettin fani dünyada. Evlat yetiştirdin ne zorluklarla, Bazen yaz gününde bazen de kışta, Dön de bak arkana bir son bakışla, Bir ömür tükettin fani dünyada. Rabbime bağlıydın gönül bağıyla, Kendin kavrulurdun kendi yağında, Rahatsız etmezdin kimseyi asla, Bir ömür tükettin fani dünyada. Bayramlarda dört gözle beklerdin bizi, Derdin hep, bir daha göremem sizi, Sever unutmazdın hiç birimizi, Bir ömür tükettin fani dünyada. Bize güzel güzel mani söylerdin, Başını sorunca hep on beş derdin, Helvayı lokumu ne çok severdin, Bir ömür tükettin fani dünyada. Bu son haberin bizi üzdü derinden, Biliyorum, zor kalkardın yerinden, Mekânın cennet olsun en güzelinden, Bir ömür tükettin fani dünyada. Domates ekerdin damın ucuna, Kınalar yakardın o ak saçına, Anacağız seni hep hayır duayla, Bir ömür tükettin fani dünyada. Doksan altı yıllık bir çınar daha, Kapandı gözleri, açmaz bir daha, Ruhuna okuyalım gelin Fatiha Bir ömür tükettin fani dünyada… Ahmet Enes DOĞAN A/9-D BENLİĞİMİZİ KORUYALIM! Şu bir gerçek ki senide herkes sevmeyecek beni de… Birilerinin bizi sevmesi veya sayması için davranışlarımızı değiştirmemeliyiz. Kimsek onun gibi olmalıyız. Çünkü hayat başkası olmak için çok kısa. Etrafımıza kendimizi sevdirmek için benliğimizden taviz vererek yavaş yavaş başkalarına benzer ve artık bir birey olmaktan çıkarız. Rabbim hepimize akıl vermiş. Her insanda olduğu gibi bir birey olarak bizde de olayları çözecek, içimizdeki beni yönlendirebilecek bir akıl mevcuttur. Neden bu akla mantığa göre hareket etmek yerine başkalarının fikir ve düşüncelerine göre hareket edelim ki? Kendimiz olduğumuzda çevremizdekiler dağılıyorsa sorun bizde değil benliğimizi hazmedemeyen insanlardadır. Kimse için değişmek, fikirlerimizi değiştirmek zorunda değiliz. Zaten herkesin bir birey olma gerçeği farklı karakterlere sahip olmamızdan kaynaklanmıyor mu? Bu dünyada herkes aynı şeyleri düşünüp aynı şeyleri yapsaydı robotlardan hiçbir farkımız kalmazdı. Birbirimizden farkımız olmasaydı birey olmanın da manası kalmazdı. Âşık Veysel’in de dediği gibi: “Koyun kurt ile gezerdi / Fikir başka başk’olmasa!” Bunun için kimse gibi yaşamak zorunda değiliz. Tabii ki kendi benliğimizi oluşturalım derken yanlış fikirlerin ve karakterlerin kölesi olmamalı, her an istikamet üzere yaşamalıyız. Kişisel hayatında bu istikameti yakalayamayanlar maalesef dünyanın türlü türlü fırtınalarında savrulup kaybolmuşlardır. Haa illa da birine benzemek istiyorsak bunun en güzel örneği Hz. Muhammed Mustafa’dır(SAV). Birini örnek alacaksak onu almalıyız, başkalarını değil… İstikamet ve ideallere ancak onun gösterdiği yolla gidilir. Evet, meydan bizim, bakalım herkesin birilerini taklit ettiği dünyada sadece o kutlu Nebi’yi taklit ederek kendin olma cesaretini gösterebilecek misin? Zekiye ERKAN A/11-A Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Cemre Her insan kendi düşüncesini doğru zanneder. Başkalarının doğrularını yaşamak yerine kendi yanlışlarımızla yaşamaya ve bu yanlışlardan hareketle doğruyu bulmaya çalışmalıyız. Hayat bizim hayatımız ve başkalarının fikirlerine göre yaşadığımızda doğruların da yanlışların da bedelini fikrin sahibi değil biz öderiz. Yalnız kalma pahasına dahi olsa kendimiz olma cesaretini göstermeliyiz. 35 2014 Benlik bir insanı o kişi yapan özelliklerin tümüdür. Sen ve ben ne kadar farklı isek benliklerimiz de o kadar farklıdır. Her insan kendi benliğiyle tanınmak ve yaşamak ister. Bu durum kimi insanlarda çözümü zor sorunlara yol açabilir. Çağımızın en büyük hastalıklarından biri de budur: kimlik problemi. 36 2014 F.MEHMET HATİPOĞLU İSMAİL TATLI OKUL MÜDÜRÜ MÜDÜR BAŞYARDIMCISI MUSTAFA YİĞİT MÜDÜR YARDIMCISI Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Cemre MEHMET KARAKUŞAK MÜDÜR YARDIMCISI OSMAN ÇUKURBAŞI MÜDÜR YARDIMCISI SAFFET UYAR MÜDÜR YARDIMCISI AHMET UYSAL MESLEK DERSLERİ ALİ DEMİREL MESLEK DERSLERİ ALİ MENEVİŞ MATEMATİK ALİ OSMAN SARI TARİH ALİ ÖKSÜZ MESLEK DERSLERİ ARİFE ÜNAL MATEMATİK CELAL ÇELİK MESLEK DERSLERİ DURMUŞ TAŞKIRAN EDEBİYAT EBUBEKİR KARAKUŞ MESLEK DERSLERİ ERHAN AKYILDIZ MATEMATİK FATİH FEVZİ ÖZÇELİK MATEMATİK FATMA ALTUN İNGİLİZCE FETHULLAH TOSUN FELSEFE H.MUSTAFA YILMAZ İNGİLİZCE HATİCE ARSLAN COĞRAFYA İBRAHİM AVCU MESLEK DERSLERİ LEVENT ÜLKER EDEBİYAT MEHMET KACAROĞLU TARİH METİN TIĞLI BEDEN EĞİTİMİ MUAMMER SERT MESLEK DERSLERİ MURAT GÜLHAN İNGİLİZCE MURAT USLULAR İNGİLİZCE MUSA KÖSE TARİH MUSTAFA AVCU MESLEK DERSLERİ NECLA REÇBER MESLEK DERSLERİ NİHAT ALTUNBAŞ COĞRAFYA NURETTİN BULUT FİZİK NURİ ATALAY BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ ÖMER TAŞÇI MESLEK DERSLERİ RAHMİ ÇINAR COĞRAFYA RAMAZAN DOĞAN MESLEK DERSLERİ AYŞE NUR ARAN EDEBİYAT EMİNE CENGİZHAN MATEMATİK SÜMEYRA KOÇ BİYOLOJİ ŞERAFETTİN HOROZ EDEBİYAT TAHİR ARI EDEBİYAT YASEMİN ÇELİK PSK. D. VE REHBERLİK ZEYNEP KOÇ MATEMATİK ALİ HARMANCI TEKNİK PERSONEL BİLAL YAVUZ TEKNİK PERSONEL İSMAİL KARABAYIR MEMUR MUSTAFA CEYLAN TEKNİK PERSONEL NECMİ ARABACI MEMUR OSMAN YÜKSEL TEKNİK PERSONEL MEVLÜT ŞİRİN TEKNİK PERSONEL Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Cemre MERYEM BİCAN MESLEK DERSLERİ 2014 37 38 ÖĞRETMENLER ODASI OKULUMUZ YURDUMUZ KAMELYA BAHÇE BİLGİSAYAR SALONU BİLARDO MASALARI LABORATUVAR KÜTÜPHANE Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Cemre 2014 YURT MÜDÜRÜMÜZ 39 OKUL KORİDORLARI YURT LAVOBOLARI YURT MESCİDİ YURT DİNLENME SALONU YURT GİRİŞİ YEMEKHANE YEMEKHANE BİLGİSAYAR SALONU ÖĞRENCİ ODALARI Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Cemre 2014 YURT KORİDORLARI ÇANAKKALE GEZİSİ ÇANAKKALE GEZİSİ GEZİ-N.ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ MEVLANA GEZİSİ ŞİİR DİNLETİSİ 18 MART PROGRAMI BAŞKANLIK SEÇİMİ GEZİ-N.ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ MESLEKİ TATBİKAT AŞURE DAĞITIMI KUTLU DOĞUM HAFTASI KUTLU DOĞUM HAFTASI VELİ TOPLANTISI ANTALYA GEZİSİ KUTLU DOĞUM HAFTASI 18 MART ORATORYOSU KONYA GEZİSİ MEVLANA GEZİSİ Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Cemre 2014 40 MEZUNİYET YEMEĞİ TİYATRO GÖSTERİSİ ISPARTA-MEZUNİYET GEZİSİ MEZUNİYET YEMEĞİ ISPARTA-MEZUNİYET GEZİSİ KAPADOKYA GEZİSİ KAPADOKYA GEZİSİ KAPADOKYA GEZİSİ SATRANÇ TURNUVASI TİYATRO GÖSTERİSİ SATRANÇ TURNUVASI KUTLU DOĞUM HAFTASI İL-KURAN OKUMA YARIŞMASI ŞİİR DİNLETİSİ İL-EZAN OKUMA YARIŞMASI Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Cemre HUTBE YARIŞMASI-İL İKİNCİLİĞİ 2014 41 EBCET VEYA CİFİR HESABI 42 Kur ’an-ı Kerim daha nazil olmadan harflere rakam değeri verilerek tarih yazılır ve hadiseler kaydedilirdi. Arap, Fars ve Türk edebiyatında hadiselerin tarihleri ebcet hesabı ya da cifir hesabı denilen bir hesap ile yazılırdı. Birçok savaş, zafer, büyüklerin doğum ve ölüm tarihi, yüksek mevkilere geçiş; cami, köprü, çeşme yapılış ve açılış tarihleri bu hesaba uyularak mısralarla ifade edilirdi. O mısralardaki harflere belirli kurallara göre sayısal değerler verilip toplandığında, o önemli olayın tarihi ortaya çıkardı. 2014 Bir zaman Beni İsrail âlimlerinden bir kısmı huzur-u Peygamberi’de surelerin başlarındaki bazı mukataat-ı hurufiyeyi işittikleri vakit, hesab-ı cifir ile dediler: “Ya Muhammed! Senin ümmetinin müddeti azdır.” Hz. Resul-ü Ekrem (SAV) onlara mukabil dedi: “Az değil!” sair surelerin başlarındaki mukattaatı okudu ve ferman etti: “Daha var.” Onlar sustular. Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi “Bu hesap geleneğinin Kuran’la münasebeti nedir?” diye bir soru sorulacak olursa şunu belirtmek gerekir: İmam-ı Buhari Tarihi’nde Ebi Aliye İbn-i Cerir ve İbn-i Hatem’den nakledilen ve Kadı Beyzavi Tefsiri’nde de bahsi geçen aşağıdaki rivayet, ebcet hesabının Kuran-ı Kerim ile olan şüphesiz alakasını ispat etmektedir: Cemre Örneğin, Fatih Sultan Mehmet’in, fetihten önce yaptırmış olduğu bir cami için söylendiği zikredilen Arapça “Câmiun zîde umru men amereh.” (Bir cami ki yaptıranının ömrü ziyade olsun.) mısraı caminin yapım tarihi olan Hicri 850, Miladi 1446 tarihine denk düşmektedir. İşte bu ebcet hesabına göre harflere sayı değerleri verilerek kalp gözü açık evliya ve allameler, ehl-i sünnet ve cemaat ashabı birçok müellif, Kur’an-ı Kerim’den, ayet ve hadis-i şeriflerden de bazı manalar çıkarmışlardır. Ebcet hesabının Kuran’a tatbikinden çıkan şudur ki: Kuran’ın her kelimesi ve kelimelerdeki her harf bile Allah’ın ilim ve iradesiyle ve belli maksatlarla seçilmiştir. Her harfin bile yerine göre çok özel bir anlamı ve görevi vardır. Ancak unutulmamalıdır ki ebcet başlı başına bir ilimdir ve her önüne gelen kişi bir ayet ve hadisten kendince bir anlam çıkaramaz. Bu konuyu akıllarda biraz daha somutlaştırmak için bir örnek üzerinde inceleyelim. Mesela: Elmalı Tefsiri sh.3956’da, Molla Cami Merhum’dan şu tarihi nakil vardır: “Kur’an-ı Kerim’in 34. sure, 15. ayetinde ‘Beldetün Tayyibetün’ (İyi bir beldedir.) ifadesi ile İstanbul kastedilmiştir ve İstanbul’un fetih tarihi bu cümlenin ebcedi ile haber verilmiştir, diye gösteriliyor. Bu cümledeki harfleri Ebcet tablosundaki değerlere göre topladığımızda sonucun 857 olduğunu görüyoruz. (2+30+4+400+9+10+2+400=857) Hicri olarak 857 tarihi, İstanbul’un Sultan Fatih Mehmet Hazretleri zamanında Miladi 1453 tarihinde fethine denk gelmektedir.” 43 Ahmet Ali Fatih Hasan Hüseyin İlyas Levent Murat Numan Ömer Ayşe El-Mucîb El-Aliyy El-Fettah Kaviyy El-Latif El-Adl El-Melik El-Kebir Malike'l-Mülk Er-Rezzak Et Tevvab Fatma Arife Bahar Reyhan Arzu Merve Meryem Tuğba Esra Es-Samed Er-Rafi El-Muksit El-Kerim El-Bari En-Nûr Er-Rauf El-Azim El-Kerim “Yaş ve kuru ne varsa Kuran’da vardır.” ayetinden anlaşıldığı üzere burada bahsi geçen veya geçmeyen her şey Kuran’da vardır ama görecek göz ve anlayacak ilim gerekiyor. Matematik, fizik, coğrafya, yabancı dil gibi sıradan bir ilim için bile yıllarımızı vermemize rağmen daha öğrenilecek çok şey var dediğimizi düşünecek olursak; ayet, hadis, tefsir, ebcet gibi ilimler için de belli bir eğitimin şart olduğunu kabul etmemiz gerekir. Cenab-ı Hak sizi ve bizi sırat-ı müstakimden ayırmasın! Enes KÜÇÜKERGUN 11-B KAYNAKÇA: Prof. İsmail YAKIT: Türk-İslam Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih Düşürme Abdullah YEĞİN: Osmanlıca-Türkçe Yeni Lügat Dr. Arif ARSLAN: Esma Zikri Cemre Bir kişinin kendi isminin ebcet değerini bulabilmesi için yapması gereken şeyler sırasıyla şunlardır: İsminizin Arapça yazılışını öğrenin. İsminizin her harfine tablodaki sayı değerlerini yerleştirin. Bu sayıları toplayın. İşte isminizin ebcet değerini buldunuz. Şimdi de isminizin ebcet değerinin, Cenab-ı Hakk’ın isimlerinden hangisinin ebcet değeriyle örtüştüğünü bulun. Bunun için ya Allah’ın 99 isminin ebcet değerlerini tek tek bulacaksınız ya da bu konuda yazılmış eserleri biraz karıştıracaksınız. Sizin için hazırladığım bazı isimler ve bu isimlerin örtüştüğü esma-i hüsna şunlardır: Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Allah’ın her bir isminin sonsuz sırlar taşıdığını anlatan Arif Arslan, bu isimlerin O’na giden birer kapı mahiyetinde olduğuna vurgu yapıyor: “Bu esmalarla insan kendi isminin enerjisiyle Allah’ın ismindeki veya en yakınındaki esmanın enerjisiyle bütünleşir veya ona yaklaşır. Bu da o kapıyı çalma anlamına gelir.” 2014 Dr. Arif Arslan da ‘Esma Zikri’ isimli kitabında, “İsminizin esması ile dua edin.” diye çağrıda bulunuyor. Esma zikrinde her insanın adının bir ebcet değeri olduğunu ifade eden Dr. Arif Arslan: “Belli bir miktarda ayet veya esmadan herhangi birini okumak, telefon numaralarıyla istediğimiz bir kişiye ulaşmak gibidir.” diyor. 9-Kim ki ilimden (yâni ilm-i imânî ve tahkikîden) bir bâb, bir mes’ele taâllüm ederse, onunla amel etsin etmesin, bir rek’ât nafile namazdan efdaldir. Eğer öğrenmekle beraber amel de ederse, yâhut onu başkasına da öğretirse, o zaman tâ kıyâmete kadar, onun o büyük sevabı ve onunla amel edenin sevabı onun olacaktır. 44 10-Kim ki İslâm’ı ihyâ etmek niyetiyle ilimden bir bâb tahsil ederse, onun derecesiyle peygamberlik derecesi arasında, yalnız bir (derece) kalmış olur. Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Cemre 2014 11-Bir ilim talebesi ilim tahsil etmekteyken ölüm ve ecel gelse, vefât etse şehiddir. 12-Ulemâya hürmet ediniz, ikrâm ediniz. Çünkü ulemâ, Peygamberlerin vârisidir. 1-İlmi öğreniniz. Çünkü onun öğrenilmesi, Allah’a karşı haşyettir. Talebi ibadettir. Müzakeresi tesbihtir. Ondan bahis ise cihaddır. 2-Bir âlimin yatağına yaslanarak ilmine (kitabına) bir saat bakması, yetmiş saat ibâdetten hayırlıdır. 3-İlmin tâlibi (talebesi), Rahman’ın tâlibidir. İlmin talipçisi, İslâm’ın rüknüdür. Onun ser-ü mükâfatı, Peygamberlerle beraber verilir. 4-İlim talep etmek, Allah’ın katında nâfile namaz, oruç, hacdan ve fisebilillah olan cihaddan efdaldir. 5-İlminden menfaat bin abidden hayırlıdır. görülen bir âlim, 6-Bir âdemin bir hikmet kelimesini işitmesi, duyması, bâzen olur ki, ona bir sene ibâdetten hayırlı olur ve bir saat ilim müzâkeresi yanında oturmak, bir köle azad etmekten daha hayırlıdır. 7-Ulemânın mürekkebiyle şühedâ kanı muvâzene edilse, muhakkak ki Allah yanında, ulemânın mürekkebi, şühedânın kanından râcih gelecektir. 8-Bir ilim talebesi, ilim tahsil ederken eceli gelse, vefât etse, onun derecesiyle enbiyâ derecesi arasında, bir peygamberlik mertebesi kalır. 13-İlmin efdali imân ilmidir. Bu ilimle az olan amel, ilim ile olduğu için menfâât verir. Fakat çok amel cehil ile olsa menfââtsizdir. 14-Kur’an’ı öğrenen ve öğreten, içindeki hakaikını ders veren bilmiş olsunlar ki; kıyâmet gününde onların cennete girmelerine, sâik ve delil ben olacağım. 15-İlim öğrenmek her Müslüman erkek ve kadın üzerine farzdır. 16-Yalnız şu iki kimseye gıbta edilir:Allah'ın kendisine ihsân ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse; Allah'ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse. 17-İlim, benim ve diğer Peygamberlerin mirasıdır. Kim de bana mirasçı olursa, Cennet’te benimle beraber olur. 18-Allahü teâlâ, İbrahim Aleyhisselam’a: "Ben ilim sahibiyim, ilim sahiplerini severim." buyurdu. 19-İşlenen bir günah, âlime bir, cahile iki olarak yazılır. Âlim, günahı için azap olunur. Cahil ise hem günahı, hem de öğrenmediği için azap olunur. 20-En güzel hediye, hikmetli bir sözü iyice anlayıp, din kardeşine anlatmaktır. SADAKA RASULULLAH FİMAKAL EVKEMAKAL Hazırlayan: Ercan Çekici 11-B ABD meclisindeki padişah kimdir? ABD Temsilciler Meclisi’nin salonunun duvarlarında dünyaya ün salmış kanun koyucularından 23 tanesinin mermerden yapılmış kabartma portresi asılıdır. Bunlardan biri de ünlü heykeltıraş Joseph Kiselewski tarafından yapılan Kanuni Sultan Süleyman portresidir. 45 Herkül’e benzeyen padişah kimdi? 4. Murat bedensel olarak olağanüstü güçlü bir adamdı. Çok iyi silah kullanır, iyi dövüşür, bir ok atışta kalkanı delerdi. Yanında bulunan silahtar Musa Paşa’yı zaman zaman sağ eliyle kuşağından yakalayarak havaya kaldırır, bir müddet dolaştırdıktan sonra tekrar yere indirirdi. nerede kime yapıldı? Kaşıkçı Elması nasıl bulundu? Osmanlı hazinesinin meşhur “Kaşıkçı Elması” IV. Mehmet zamanında fakir bir adam tarafından İstanbul Yenikapı’da bir çömleğin içinde bulundu. Adam Elmas'ı iki tahta kaşık karşılığı bir kaşıkçıya devretti. Kaşıkçı da Elması çok ucuz bir bedele kuyumcuya sattı. Hadise anlaşılınca Elmas, Sultan IV. Mehmet tarafından hazineye alındı. Kadınların düğmeleri neden solda? Düğmelerin kullanılmaya başlandığı ilk zamanlarda, düğmeler hem çabuk kırılabiliyordu hem de pahalı idi. Zengin kadınlar, elbiselerini ancak hizmetçilerinin yardımı ile giyebiliyorlardı. Hizmetçiler , hanımlarının düğmelerini, sağ ellerini kullanarak daha hızlı ilikledikleri için terziler düğmeleri hizmetçilerin sağına, hanımların ise soluna gelecek şekilde diker oldular. Topkapı Sarayı’ndaki yasak nasıl delindi? Topkapı Sarayı’nın hazine dairesinden hiçbir şey dışarı çıkamazdı. 2. Abdülhamit, kızı Ayşe’ye taç yaptırmak için model olarak kullanılmak üzere 3. Mehmet’in muhteşem sorgucunu saray kâhyasından istedi. Kâhya padişahtan muayyen vadeli bir senet almadan sorgucu vermedi. Bu tutumdan hoşlanan Abdülhamit, Kâhyaya 100 altın hediye etti. Süresi geldiğinde sorgucu kâhyaya iade edip vermiş olduğu senedi geri aldı. 45 gün süren deprem nerede ve ne zaman oldu? İstanbul’un en korkunç depremlerinden biri 14 Eylül 1509’da yaşandı. Sarsıntılar 45 gün sürüp ortalığı harabeye çevirirken deniz dalgaları Galata Surları’nı aşarak şehirde bir tufan görüntüsü meydana getirdi. Elmastan yapılan İstanbul camii hangisidir? Süleymaniye Camii’nin sağdaki küçük minaresi Cevahirli Minare olarak bilinir. Bu minarenin yapıtaşları arasında elmas madeni de vardır. İran Şahı, Kanuni Sultan Süleyman’a bir çekmece dolusu elmas yollayarak jest yapmak ister. Elmaslar caminin yapımı sırasında para biterse kullanılması için gönderilmişti. Ancak Sultan Süleyman elmasların parasını karşılayacaklarını belirtti ve minarenin yapımında kullanılmalarını emretti. Logaritmayı kimin bulduğunu duymuş muydunuz? Logaritmayı ilk kez 1730 – 1790 yılları arası yaşayan bir Türk bilgini olan Gelenbevi İsmail Efendi bulmuştu. Gelenbevi İsmail Efendi matematikle uğraşırken sayı değerlerini ondalık bölümlere göre düzenleyip hesapları son derece kolaylaştıran bir sistemi kendiliğinden bulmuş, ancak bunu pratik bir uygulama sayıp fazla önemsemediğinden kimseye bahsetmemişti. Bu, Batı’da kullanılan “logaritma” idi. “Gordion Düğümü” ne demektir ve ne zaman kullanılır? Makedonya Kralı Büyük İskender, M.Ö. 333 yılında Anadolu’nun içlerine girerek Frigya’nın başkenti Gordion’a ulaşır. Kendisine kentin ilk kurucusu Gordios’un arabası gösterilir. Arabanın boyunduruğu, ucu görülmeyen bir düğümle arabanın okuna bağlanmıştır. İnanışa göre bu düğümü çözen Asya’nın fatihi olacaktır. Büyük İskender düğümü kılıcıyla keser. Bugün bu terim, çözümü çok zor olan olaylar için kullanılıyor. 2014 suikast Cemre ilk İttihat ve Terakki’nin son sadrazamı Talat Bey, trenle Ankara’ya giderken Tuzla’yı geçtikten bir müddet sonra kıyı boyu giden trene birden bire Tuzla açıklarında suyun üstüne çıkan bir denizaltından ateş açılmış, Talat Bey’e bir şey olmamasına rağmen trenin yola devam edecek hali kalmamıştı. Suikastın kimler tarafından yapıldığı bulunamamıştı. Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi düzenlenen ilgin ç Denizaltıdan Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Cemre 2014 46 Sezai KARAKOÇ (1933 - …..) MASAL Doğuda bir baba vardı Batı gelmeden önce Onun oğulları batıya vardı Birinci oğul batı kapılarında Büyük törenlerle karşılandı Sonra onuruna büyük şölen verdiler Söylevler söylediler babanın onuruna Gece olup kuştüyü yastıklar arasında Oğul masmavi şafağın rüyasında Bir karaltı yavaşça tüy gibi daldı içeri Öldürdüler onu ve gömdüler Kimsenin bilmediği bir yere Baba bunu havanın ansızın Kabaran gözyaşından anladı Öcünü alsın diye kardeşini yolladı İkinci oğul Batı ülkesinde Gezerken bir ırmak kıyısında Bir kıza rastladı dağların tazeliğinde Bal arılarının taşıdığı tozlardan Ayna hamurundan ay yankısından Samanyolu aydınlığından inci korkusundan Gül tütününden doğmuş sanki Anne doğurmamış da gök doğurmuş onu Saçlarını güneş destelemiş Yıllarca peşinden koştu onun Kavuşamadı ama ona Batı bir uçurum gibi girdi aralarına Sonra bir kış günü soğuk bir rüzgâr Alıp götürdü onu Ve ikinci oğlu Sivri uçurumların ucunda Buldular onulmaz çılgınlıkların avucunda Baba yağmurlardan anladı bunu Yağmur suları acı ve buruktu İşin künhüne varsın diye Yolladı üçüncü oğlunu Üçüncü oğul Batıda Çok aç kaldı ezildi yıkıldı Ama bir iş buldu bir gün bir mağazada Açlığı gidince kardeşlerini arayacaktı Fakat batının büyüsü ağır bastı İş çoktu kardeşlerini aramaya vakit bulamadı Sonra büsbütün unuttu onları Şef oldu buyruğunda birçok kişi Kravat bağlamasını öğrendi geceleri Gün geldi mağazası oldu Onu parmakla gösterdiler Patron oldu ama hala uşaktı Ruhunda uşaklık yuva yapmıştı çünkü Bir gün bir hemşerisi onu tanıdı bir gazinoda Ondan hesap sordu o da Sırf utançtan babasına Bir çek gönderdi onunla Baba bu kâğıdın neye yarayacağını bilemedi Yırttı ve oynasınlar diye köpek yavrularına attı Bu yüklü çeki İyice yaşlanmıştı ama Vazgeçmedi koyduğundan kafasına Dördüncü oğlunu gönderdi Batıya Dördüncü oğul okudu bilgin oldu Kendi oymak ve ülkesini Kendi görenek ve ülküsünü Günü geçmiş bir uygarlığa yordu Kendisi bulmuştu gerçek uygarlığı Batı bilginleri bunu kutladı O da silindi gitti binlercesi gibi Baba bunu da öğrendi sihirli tabiat diliyle Kara bir süt akmıştı Bir gün evin kutlu koyunundan Beşinci oğul bir şairdi Babanın git demesine gerek kalmadan Geldi ve batının ruhunu sezdi Büyük şiirler tasarladı trajik ve ağır Batının uçarılığına ve doğunun kaderine dair Topladı tomarlarını geri dönmek istedi Çöllerde tekrar ede ede şiirlerini Kum gibi eridi gitti yollarda Sıra altıncı oğulda O da daha batı kapılarında görünür görünmez Alıştırdılar tatlı zehirli sulara İçkiler içti Kaldırım taşlarını saymaya kalktı Ev sokak ayırmadı Geceyi gündüzle karıştırdı Kendisi de bir gün karıştı karanlıklara Baba ölmüştü acısından bu ara Yedinci oğul büyümüştü baka baka ağaçlara Baharın yazın güzün kışın Sırrına ermişti ağaçlarda Bir alınyazısı gibiydi kuruyan yapraklar onda Bir de o talihini denemek istedi Bir şafak vakti Batıya erdi En büyük Batı kentinin en büyük meydanında Durdu ve tanrıya yakardı önce Kendisini değiştiremesinler diye Sonra ansızın ona bir ilham geldi Ve başladı oymaya olduğu yeri Başına toplandı ve baktılar Batılılar O aldırmadı bakışlara Kazdı durmadan kazdı Sonra yarı beline kadar girdi çukura Kalabalık büyümüş çok büyümüştü O zaman dönüp konuştu: Batılılar! Bilmeden altı oğlunu yuttuğunuz Bir babanın yedinci oğluyum ben Gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden Babam öldü acılarından kardeşlerimin Ruhunu üzmek istemem babamın Gömün beni değiştirmeden Doğulu olarak ölmek istiyorum ben Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var: Karşınızdakini değiştirmek Beni öldürseniz de çıkmam buradan Kemiklerim değişecek toz ve toprak olacak belki Fakat değişmeyecek ruhum Onu kandırmak için boşuna dil döktüler Açlıktan dolayı çıkar diye günlerce beklediler O gün gün eridi ama çıkmadı dayandı Bu acıdan yer yarıldı gök yarıldı O nurdan bir sütuna döndü göğe uzandı Batı bu sütunu ortadan kaldırmaktan aciz kaldı Hâlâ onu ziyaret ederler şifa bulurlar En onulmaz yarası olanlar Ta kalplerinden vurulmuş olanlar Yüreğinde insanlıktan bir iz taşıyanlar Sezai KARAKOÇ (Edebiyat Dalında 2011 Yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne Layık Görülen Sanatçı) KALP muşlar, o da şu cevabı vermiş: “Altını bilmem ama üstünde çok var.” kalp yine sever mi?” Üstat da: “Evet!” demiş.. SIR SAKLAMAK Yavuz Sultan Selim, bir- Peki demişler: “Üstadım siz hiç kırılan bardak- çok Osmanlı Padişahı gibi, devletin selameti için se- tan su içtiniz mi?” Üstat da cevap vermiş: fer hazırlıklarını gizli tutarmış. “Peki sen hiç bardak kırıldı diye su içmekten vaz- Bir keresinde, vezirlerinden biri ısrarla seferin geçtin mi?” yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona: kendi için ücret alsaydık, devletin hazinesi buna yetmez- -Sen sır saklamasını bilir misin? diye sormuş. Bir gün sarayı pis bir koku kaplamış.Sebebini araştır- di. SUSTURUCU TEDAVİ Vezir, Yavuz’dan alacağı ümidiyle: cevap ANLAŞMANIN YOLU Dünya nimetlerine önem dıklarında, üst kattaki bir odada bacağından asılı bir Zamane gençlerinden biri, bir toplantıda Mehmet -Evet hünkarım, deyince, Sultan bilirim Yavuz vermeyen ünlü filozof Diyojen, bir gün çok koyun bulmuşlar. Bu işi yapanı da keşfetmişler, Akif’i küçük çalışıp: cevabı yapıştırmış: -Ben de bilirim. dar bir sokakta, zenginliğinden başka hiçbir şeyi tabi ki: Behlül Dana Hazretleri…Halife, kendisini -Af edersiniz, demiş. Siz baytar mıydınız? olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri sıkıştırdığında: -Gördüğünüz gibi demiş, Mehmet Akif, hiç istifini bozmadan şu cevabı ver- kenara çekilmeyince geçmek mümkün değildir… “Her koyun kendi bacağından asılır; ama etrafı ko- miş: -Evet, bir yeriniz mi ağrı- Mağrur zengin, hoş gördüğü filozofa: “Ben bir ser- kuttuğu için, herkesi de rahatsız eder.” yordu? düşürmeye Cemre miş. “Her koyun bacağından asılır.” serinin önünden kenara çekilmem, der.” Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: “Ben çekilirim!” ADAMA GÖRE HARİTA KAHRAMANI BOŞ EV ! İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralı’na “BİLMİYORUM”UN KARŞILIĞI Fransız devlet adamlarından b iri, Napolyon Diyojen, yakışıklı ve iyi giyinen bir gençle tanıştı- gönderildiğinde, elbiselerinin bazı yerlerinde yama Abbasi Halifesi Harun Reşid, İmam-ı Azam Haz- Bonapart’ın bir savaşını tenkide kalkışıp parmağını ğında, onun son derece ahmakça sözler söylediği- varmış. Kral, bunları görünce da- retleri’nin önde gelen talebelerinden biri olan Ebu harita üzerinde gezdirerek: ni görmüş ve kendisine bu genç hakkında fikrini so- yanamayıp: -Bana senden başka gön- Yusuf Hazretleri’ni, zamanın temyiz reisliğine ge- -Önce şurasını almalıydınız,sonra buradan geçerek ranlara şu cevabı vermiş: -Muhteşem bir ev. Fakat derecek adam bulamadılar mı? diye sorunca, İncili tirmişti. Bir gün adamın biri gelip kendisine bir ötesini zapt etmeliydiniz… gibi fikirler serdetmeye içinde kimse bomboş. Çavuş: -Osmanlılar, adama göre sual sordu: Ve ondan “Bilmiyorum!” cevabını başlayınca, Napolyon: -Evet, demiş. Onlar par- adam gönderirler, cevabını vermiş. “Beni de sana alınca: -Nasıl olur da bilmezsiniz, göndermelerinin bu olsa gerek.” dedi. Bir de devlet hazinesinden maaş alıyorsu- makla alınabilseydi, dediğiniz gibi yapardım. DÜNYANIN ALTINDAKİ hikmeti PİS KOKU Harun Reşit, kendisini sık nuz? Ebu Yusuf Hazretleri: sık ikaz eden Behlül Dana Hazretlerine: -Bize bildiğimiz şeyler için para veriyorlar, cevabını -Sen kendi işine bak, der- verdi.Eğer bilmediklerimiz ÖKÜZ! Bir hadis-i şerifle alay etmek maksadıyla Mehmed Kırkıncı Hoca’ya: -Yerin altında öküz varmış, doğru mu? diye sor- 47 2014 YİNE SEVER Mİ? Üstada sormuşlar: “Kırılan yok, yani Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi KIRILAN 48 SEYDİŞEHİR ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ 2013 YGS-LYS YERLEŞTİRME LİSTESİ Seydişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Cemre 2014 ADI SOYADI ÜNİVERSİTE BÖLÜM 1 ESRA KORKMAZ NECMETTİN ERBAKAN ÜNİV. İLAHİYAT FAKÜLTESİ 2 BÜŞRA ZEMBİLCİ MARMARA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 3 BİLAL ÖZDOĞAN UŞAK ÜNİVERSİTESİ İSLAMİ İLİMLER FAK. 4 BEYZA GÜL YILMAZ UŞAK ÜNİVERSİTESİ DİN KÜLT. VE AHL. BİL. ÖĞRET. 5 ALİ GÖKMEN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 6 GÜLLÜ CEYLAN SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİV. DİN KÜLT. VE AHL. BİL. ÖĞRET. 7 RABİA CEYLAN GAZİOSMANPAŞA ÜNİV. İLAHİYAT FAKÜLTESİ 8 ZEYNEP ŞEKERCİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ CEYHAN MESL. YÜKSEKOKULU 9 ŞERİFE BİLİCİ ANADOLU ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT ÖN LİSANS 10 DİLEK ARSLAN SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ DİN KÜLT. VE AHL. BİL. ÖĞRET. 11 ALİ BOZKURT ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 12 KADİR KULELİ DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 13 ARİFE NOHUTÇU NECMETTİN ERBAKAN ÜNİV. DİN KÜLT. VE AHL. BİL. ÖĞRET. 14 HAVVA NUR YILDIRIM ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 15 YAHYA SEVEN NECMETTİN ERBAKAN ÜNİV. İLAHİYAT FAKÜLTESİ 16 MUHAMMED SAİD ÜNAL ANADOLU ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT ÖNLİSANS 17 YASİN DAĞ SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİV. İLAHİYAT FAKÜLTESİ 18 MEHMET AKTAŞ ANADOLU ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT ÖNLİSANS 19 HÜSEYİN DEMİRAY YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 20 AYŞE YAĞCI SELÇUK ÜNİVERSİTESİ KARAPINAR MES. YÜKSEKOKULU 21 FATİH İZCİHAN ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 22 RABİA ASLAN SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKÖREN MES. YÜKSEKOKULU 23 KISMET BAĞCI KAFKAS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 24 AHMET ÖZEN PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ HONAZ MES. YÜKSEKOKULU
© Copyright 2024 Paperzz