HEDEFLER İÇİNDEKİLER ERKEN OSMANLI DÖNEMİ MİMARİSİ • Camiler • Medreseler • Türbeler • Hanlar, Kervansaraylar ve Bedestenler • Hamamlar • Saraylar İSLAM SANAT TARİHİ • Bu üniteyi çalıştıktan sonra • Erken Osmanlı Dönemi mimari ve süsleme özelliklerini tanıyacak • Bu dönemin mimariye kazandırdığı yenilikleri öğrenecek • Erken Osmanlı Dönemi yapı türlerini örneklerle değerlendirebileceksiniz. ÜNİTE 8 Erken Osmanlı Dönemi GİRİŞ Anadolu Selçuklu Devletinden sonra Anadolu’da yirmiden fazla beylik ortaya çıkmıştır. Kendilerini Selçukluların mirasçısı olarak gören bu beyliklerden birisi de Bursa, Söğüt, İznik ve çevresine yerleşen ve Anadolu’daki diğer tüm beylikleri bir çatı altında toplamayı başaran Osmanoğulları’dır. Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan, Fatih Sultan Mehmet’in ölüm tarihine kadar 1300-1481 yılları arasındaki dönem, Erken Osmanlı dönemi olarak adlandırılmaktadır. Osmanlı sanatının yeni fikirler aradığı bu dönemde külliyeler, camiler, medreseler, türbeler, hanlar ve hamamlar inşa edilmiştir. Erken Osmanlı dönemi, Klasik Osmanlı mimarisini hazırlayan bir geçiş dönemi olarak nitelendirilebilir. Erken dönem Osmanlı mimarisinin Bursa ve Edirne’de toplanan eserlerinin önemli bir bölümü külliyeler halinde inşa edilmiştir. Türk şehirciliğinde önemli bir yeri bulunan ve farklı işlevli yapı gruplarından oluşan külliyeler bu dönemde ön plana çıkarılmıştır. Osmanlı topraklarına yeni katılan yerleşim birimleri külliyelerle canlandırılmış, şehrin fiziksel ve sosyal yapısına yeni bir boyut kazandırılmıştır. Selçuklu döneminde cami, medrese, türbe ve çeşme ile sınırlı kalan külliye mimarisi Erken Osmanlı döneminde sosyal açıdan daha geniş kitlelere hitap eden bir kimliğe bürünmüştür. Osmanlı döneminde zengin vakıfları sayesinde fonksiyonlarını uzun süre devam ettiren külliyeler şehirlerin gelişmesinde önemli bir rol üstlenmiştir. Resim 11.1 Bursa Yıldırım Beyazıt Külliyesi Kuruluş dönemi külliyelerinde yapılar belirli bir eksen düzeni olmaksızın dağınık olarak yerleştirilmiştir. İznik ( 1334) ve Bursa ( 1340) Orhan Gazi Külliyeleri, Mudurnu (1382), Bolu ve Bursa ( 1389-1395) Yıldırım Beyazıt Külliyeleri XIV. yüzyılın külliye örnekleridir. Bursa Yeşil Külliyesi (1414-1424), Bursa (1424-1426) ve Edirne (1426) Muradiye Külliyeleri, Edirne Üç Şerefeli Camii ve Külliyesi (14371447) ile Ankara Karaca Bey Külliyesi (1440) erken dönem külliye gelişimini yansıtan önemli yapı gruplarıdır. İstanbul’un fethinden sonra kurulan Fatih Külliyesi (1463-1470) büyük selatin külliyelerinin ilk örneğini oluşturur. Bu külliye şemasında caminin merkez alındığı ve çevresindeki yapıların da simetrik olarak yerleştirildiği görülür. Başkent dışında yapılan Afyon Gedik Ahmet Paşa Külliyesi (1473), İnegöl İshak Paşa Külliyesi (1482) Fatih döneminin iki önemli yapısıdır. Fatih Külliyesiyle klasik hatların belirlenmesi ve bu düzenin Edirne (1484-1487) ve Amasya (1486) (Resim 11. 1) II. Beyazıt Külliyeleri ile devam ettirilmesi selatin külliye geleneğinin XV. yüzyıl sonlarındaki görüntüsüdür. Amasya II. Beyazıt Külliyesi cami, medrese, imaret ve mektepten oluşan yapılar topluluğu ile düzenli bir dağılım sergiler. Benzer uygulama Edirne II. Beyazıt Külliyesinde de vardır. Bu külliye tasarımında cami, tabhane ile birlikte yine merkeze alınmış, batıda medrese ve darüşşifa, doğuda 2 Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İSLAM SANAT TARİHİ Tek kubbeli camiler, kare planlı, kubbe ile örtülü, önlerinde son cemaat yeri bulunan minareli yapılardır. aşhane- imaret ve erzak deposu yerleştirilerek simetrik bir düzen sağlanmıştır. Şeyh Vefa (1476), Davut Paşa (1485) ve Çemberlitaş Atik Ali Paşa (1496) Külliyeleri İstanbul’da yapılan diğer önemli külliye örnekleri arasındadır. Camiler Erken Osmanlı dönemi camileri, tek kubbeli, tabhaneli veya yan mekânlı ve çok kubbeli (ulu camiler) camiler olmak üzere üç ana başlıkta toplanabilir. Tek kubbeli camiler, kare planlı, kubbe ile örtülü, önlerinde son cemaat yeri bulunan minareli yapılardır. Anadolu Selçuklu mescitlerinde ilk örnekleri bulunan, Beylikler döneminde devam eden bu cami planı, Osmanlı döneminde geliştirilmiştir. Bilecik Orhan Gazi Camii (1326-1362), Bursa Alaeddin Bey Camii (1335) ve İznik Hacı Özbek Camii (1333), tek kubbeli Osmanlı camilerinin ilk temsilcileridir. Resim 11.2 İznik Hacı Özbek Camii Resim 11.3 İznik Yeşil Camii İznik Hacı Özbek Camii, Orhan Gazi döneminde 1333 tarihinde yaptırılmıştır. Tek kubbeli Osmanlı camilerinin öncüsü olan bu yapıda taş ve tuğla dizilerinden oluşan almaşık duvar tekniği uygulanmıştır (Resim 11.2). Tek kubbeli camilerin önemli örneklerinden birisi de İznik’teki Yeşil Camii’dir (1378-1391). Cami adını yeşil renkli çinilerle kaplı minaresinden almaktadır (Resim11.3). Kuzey güney doğrultusunda iki kısım halinde düzenlenmiş dikdörtgen planlı caminin, güney kısmı kare planlı, üzeri kubbe ile kuzey kısmı ise ortada dilimli kubbe, yanlarda aynalı tonozla örtülüdür. Caminin önünde üç gözlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır (Çizim 11.1). Sırlı tuğla ve çinilerden oluşan minaresi, kuzeybatı köşesinde tek şerefeli ve silindirik gövdelidir. Erken Osmanlı döneminde diğer yapı tiplerinin arasında çok önemli olan cami plan türü tabhaneli ya da yan mekânlı olarak tanınan camilerdir. Bunlar başta Bursa olmak üzere çeşitli yerlerde birbirine benzer ya da farklı örnekler halinde çok sayıda örnek ile temsil edilmişlerdir. Tabhaneli camiler, cami ve tabhane bileşik olarak inşa edilen dini ve sosyal yapılardır. Bu plan kıble yönünde genellikle üzerleri kubbe ile örtülü bir kemer ile birbirine açılan arka arkaya iki büyük mekân ve iki yanda sayıları değişen yan hacimler, tabhane ( misafirhane) mekânlarından oluşmaktadır. Planda yer alan iki mekândan, girişin bulunduğu birinci mekân, bazı yapılarda şadırvanı ve aydınlık feneri ile eski geleneklerdeki avlu gibi düşünülmüş sofa, ikinci mekân ise namaz kılınan ibadet mekânı olarak tasarlanmıştır. İki yanda yer alan mekânlar alçı kaplamalı duvarları ve ocakları ile tabhane ( misafirhane) odalarıdır. Çizim 11.1 İznik Yeşil Camii Planı (E. H. Ayverdi) Tabhaneli camilerin ilk önemli uygulaması 1339 yılında Bursa’da yaptırılan imaret, han ve hamamdan oluşan külliye içerisinde yer alan Orhan Gazi İmareti’dir. 1388 yılında I. Murad (Hüdavendigâr) tarafından yaptırılan İznik’teki Nilüfer Hatun Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3 Erken Osmanlı Dönemi Resim 11.4 İznik Nilüfer Hatun İmareti Bursa’da Çelebi Sultan Mehmet’in yaptırdığı külliyenin bir parçası olan Yeşil Camii tabhaneli tipin en dikkat çekici örneklerinden biridir. İmareti bu şemanın örneklerindendir. Yapı, dikdörtgen bir alan içine ardarda yerleştirilmiş ana mekân ile yanlarda birer oda ve önündeki son cemaat yerinden oluşur (Resim 11.4). Erken Osmanlı döneminde külliye olarak yapılan bir diğer tabhaneli cami ise Bursa’daki Hüdavendigâr Camii’dir. 1385 yılında tamamlanan yapı, cami-medrese, türbe, imaret, hamam ve çeşmeden oluşmaktadır. Yapının tabhaneli cami ile kapalı avlulu medrese şemalarını kaynaştıran iki katlı tasarımı, Osmanlı mimarisinin en ilginç denemelerinden birisidir. Giriş cephesinin alışılmadık görünümü bu tip örnekler içinde olduğu kadar, cephe mimarisinin gelişimi açısından da özgün bir uygulama olarak kabul edilmektedir. Bu tipin bir diğer örneği de Yıldırım Bayezid’in Bursa’da 1395 yılında yaptırdığı Yıldırım Külliyesi’nin camisi, tabhaneli camilerin kendi içindeki gelişimini yansıtan önemli bir adımdır. Anıtsal görünüşlü son cemaat yeri bu yapının en karakteristik özelliğidir. Bursa’da Çelebi Sultan Mehmet’in yaptırdığı külliyenin bir parçası olan Yeşil Camii bu tipin en dikkat çekici örneklerinden biridir( Çizim 11.2). Cami, taç kapısındaki kitabeye göre 1419-1420 yılında Hacı İvaz Paşa’ya inşa ettirilmiştir. Eserin süslemelerinin 1424 yılında Nakkaş Ali bin İlyas Ali tarafından tamamlandığı hünkâr mahfili üzerindeki kitabeden anlaşılmaktadır. Caminin ana mekânı güneydeki kubbeli ibadet mekânı ve kuzeyde buna bitişik kubbeli sofa olmak üzere iki kısımdan oluşur. Kuzeydeki bölümün doğu ve batısında sofaya açılan birer eyvan ve bu eyvanların iki yanlarında ise tabhane odaları yer almaktadır. Yapının kuzey tarafı iki katlı olup, alt katta müezzin mahfili, üst katta hünkâr mahfili olarak düzenlenmiştir. Yeşil Cami ve Külliyesi Erken Osmanlı döneminin süsleme açısından en zengin yapısıdır. Taş, mermer ve çini yapının dış ve iç süslemelerinde etkilidir. Mukarnas kavsaralı taç kapısı (Resim 11.5) dönemin en görkemli kapılarından biridir. Caminin içerisi ve özellikle çini mihrap, renkli sır tekniği ile yapılmış, bitkisel, geometrik ve yazı kuşakları ile zengin bir kompozisyon sergiler. Çizim 11.2 Bursa Yeşil Camii (M. Sözen) Bursa’da II. Murat’ın yaptırdığı 1426 tarihli Muradiye Camii de tabhaneli camiler grubuna girer. Bir külliye olarak düzenlenen yapılar topluluğu cami, medrese ve darüşşifadan başka, çok sayıda türbeden oluşur. Yapı, ana eksen üzerindeki kubbeli iki bölümle yanlardaki eyvanlardan oluşmaktadır. Cami dış ve iç süsleme bakımından zengindir. İstanbul’daki tabhaneli camiler içinde 1462 tarihli Mahmut Paşa Camii, 1471 tarihli Rum Mehmet Paşa Camii, 1472 tarihli Murat Paşa Camii, bu plan tarzına getirdiği yeniliklerle dikkat çekmektedir. Erken Osmanlı mimarisinde görülen bir diğer cami planı da çok kubbeli (ulu cami) camilerdir. Bu dönemde geleneksel çok destekli ve düz damlı camilerin yerine, payelerle ayrılmış bölümlerden oluşan ve her bölümün üzeri kubbe ile örtülü Resim 11.5 Bursa Yeşil Camii 4 Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İSLAM SANAT TARİHİ çok kubbeli (ulu cami) cami tipi görülür. Ortadaki kubbeli mekânın ortasına aydınlık feneri ve altına şadırvan yerleştirilerek bir yerde avlu geleneği yaşatılmaya çalışılmıştır. Çok kubbeli (ulu cami) camiler, mimari kuruluşları ile geniş bir ibadet alanı sağlamalarına rağmen, bu yapılarda mekân birliği tam olarak oluşturulamamıştır. Çizim 11.3 Bursa Ulu Camii (M. Sözen) Yıldırım Beyazıt tarafından 1399 tarihinde yaptırılan Bursa Ulu Camii, yirmi kubbesi, on iki ayağı ve enine dikdörtgen planı (Çizim11.3) ile çok ayaklı camiler konusunda verilebilecek en güzel örnektir (Resim 11.6). Osmanlı topraklarında uzun süre uygulanmış bu tip yapılar, değişik boyutlarda denenmiştir. Edirne’deki Eski Camii 1414’te Çelebi Sultan Mehmet tarafından tamamlanmış çok kubbeli (ulu cami) tipinin önemli örneklerinden biridir (Resim 11.7). Bu yapıdaki dokuz kubbe, ortada dört ayağa oturan kemerlerle taşınır. Orta eksendeki kubbeler bu camide belirtilmiş ve Bursa Ulu Camii’ne göre daha fazla mekân bütünlüğü sağlanmıştır. Resim 11.6 Bursa Ulu Camii Osmanlı mimarisinin klasik dönemini hazırlayan yapılar içinde Edirne’deki Üç Şerefeli Camii’nin önemli bir yeri vardır. İstanbul’da fetihden sonra Osmanlıların yaptırdığı ilk önemli yapı grubu, Fatih Külliyesi’dir Resim 11.7 Edirne Eski Camii Resim 11.8 Edirne Üç Şerefeli Camii Çizim 11.4 Edirne Üç Şerefeli Camii (M. Sözen) Erken Osmanlı mimarisi yeni gelişmelere yol açan denemelere de tanık olmaktadır. Osmanlı mimarisinin klasik dönemini hazırlayan yapılar içinde Edirne’deki Üç Şerefeli Camii’nin önemli bir yeri vardır. II. Murat tarafından yaptırılan 1447 tarihli Edirne Üç Şerefeli Camii adını üç şerefesine de ayrı merdivenlerle çıkılan minaresinden almaktadır (Resim 11.8). Yapı plan olarak, enine dikdörtgen mekânda altı dayanağa oturan 24 m çapındaki merkezi bir kubbe ve iki yanda daha küçük kubbelerle örtülü ikişer bölümle genişletilmiş mekândan oluşur. Burada ilk kez bir Osmanlı yapısında revaklı iç avluyla karşılaşılmaktadır. Ayrıca avlunun köşelerine yerleştirilen dört minare ile yapı arasında organik bir bağ kurulmaya çalışılmış, minarelerin avlunun dört köşesine yerleştirilmesi de ilk defa bu yapıda uygulanmıştır ( Çizim 11.4). İstanbul’da fetihden sonra Osmanlıların yaptırdığı ilk önemli yapı grubu, Fatih Külliyesi’dir (Çizim 11.5). Külliyenin merkezini oluşturan cami 1470 yılında Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5 Erken Osmanlı Dönemi tamamlanmıştır. 1766 depreminde yıkılan cami, 1771 yılında dört yarım kubbeli şekli ile yeniden inşa edilmiştir. Fatih Camii 26 m çapındaki kubbesi Süleymaniye Camii inşasına kadar Osmanlı mimarisinin en büyük kubbe yapısı olmuştur ( Resim 11.9). Fatih Camii’nde avlu ve ibadet mekânı bir bütün olarak düşünülmüştür. 1496 tarihli Çemberlitaş Atik Ali Paşa Camii de Fatih Camii’nin etkileri ile şekillenmiştir. Fatih dönemi, mimari de olduğu gibi süsleme özellikleri ile de yeni teknik ve üslupların denendiği klasiğe geçiş dönemidir. Resim 11.10 İznik Süleyman Paşa Medresesi Çizim 11.5 İstanbul Fatih Camii (D. Kuban) Resim 11.9 İstanbul Fatih Camii Medreseler Erken Osmanlı dönemi medreseleri geçmiş deneyimlerin yeniden değerlendirildiği eğitim yapılarıdır. Bu dönem medreselerinde revaklı bir avlu etrafında öğrenci odaları ve dersane-mescitten oluşan bir düzenleme uygulanmıştır. Çoğunlukla büyük külliyelerin bünyesinde düşünülen ve diğer yapılarla birlikte planlanan medreselerin yanı sıra, bağımsız yapılmış medrese örnekleri de vardır. Bu dönem medreselerinde Selçuklu medreselerinden farklı olarak tonoz örtünün yerine kubbe almış, açık dersane (eyvan) kısmının üzeri kapanarak kubbeyle örtülmüş ve kapalı medreseden daha çok açık avlulu medrese modeli benimsenmiştir. Günümüze ulaşan en erken Osmanlı medresesi olan İznik Süleyman Paşa Medresesi (1331), Selçuklu geleneğinden farklı olarak yeni dönemin ilk habercisidir. U biçimindeki revaklı bir avlunun etrafına medrese odaları yerleştirilmiş ve odalardan birisi diğerlerinden daha büyük tutularak dersane haline getirilmiştir (Resim 11.10). Bu medresenin geleneksel yönü avlunun varlığıdır. Çizim11.6 Bursa Yıldırım Medresesi (Y. Demiralp) Bursa Yıldırım Külliyesi içindeki Yıldırım Medresesi, dikdörtgen revaklı avlu çevresinde odalar ve kubbeli dersane kısmının avluya açıldığı bir U planı gösterir (Çizim 11.6). Yıldırım Medresesi planının geliştirilerek uygulandığı diğer bir U planlı yapı da Bursa’daki 1420-1424 yılları arasında yapılan Yeşil Medrese’dir. Burada da 6 Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İSLAM SANAT TARİHİ avlunun çevresinde üç yönde kubbeli revaklar dolaşmakta, arkalarında tonozlu odalar ve kubbeyle örtülü büyük dersane kısmı bir kemerle avluya açılmaktadır (Resim 11.11). Bir diğer önemli medrese de Bursa Muradiye Külliyesi içinde yer alan 1425 tarihli Muradiye Medresesi’dir. Yapının planı, Yıldırım Medresesi ile Yeşil Medrese’nin planını tekrarlamaktadır. Resim 11.11 Bursa Yeşil Medrese Resim 11.12 Edirne II. Beyazıt Medresesi Erken dönemde Selçuklu medrese geleneğinin devamı olarak, kapalı medrese ve dört eyvanlı şemanın uygulamaları da görülmektedir. Bursa’da 1339 tarihli Lala Şahin Paşa Medresesi kapalı avlulu medrese yapılarından biridir. Yapıda, ortada kubbeli bir mekân ve ona bağlanan eyvan ile iki tarafında medrese odalarından oluşan bir düzen görülür. Çelebi Sultan Mehmet dönemi medreseleri arasında yer alan iki yapı uygulamanın dikkat çekici örnekleridir. Kapalı medreseler arasında Merzifon’a yakın Gümüş’de 1415 tarihli Hacı Halil Paşa Medresesi’nde dört eyvan şeması yeni bir yorumla düzenlenmiştir. Diğer örnek ise Merzifon’daki 1417 tarihli Çelebi Sultan Mehmet Medresesi’dir. Yapının dört eyvanlı plan düzeni bir avlu çevresine yerleştirilmiştir. Selçuklu ve Beylikler dönemi medreselerinde eyvanların bulunduğu kısımlar, Osmanlı medreselerinde büyük kubbelerle örtülmüş, giriş kısmı avluya açılmış ve diğer alanlar da medrese odaları olarak düzenlenmiştir. Bu iki yapı, geleneksel kapalı ve açık medreselerin Osmanlı dönemindeki gelişmesini göstermesi bakımından önem taşımaktadır. XV. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilen Edirne Üç Şerefeli külliyesi içerisindeki medreseler ise gelişim sürecini Edirne’de yansıtan önemli eğitim kurumlarıdır. Klasik külliye şemasının öncüsü olarak kabul edilen İstanbul Fatih Külliyesi içinde yer alan medreseler döneminin en büyük eğitim kurumu olma özelliğini taşımaktadır. Cami merkez olmak üzere iki yanda simetrik olarak yerleştirilen medreseler, avlu, revak, öğrenci odaları ve dersane kısmı ile şemayı tekrarlamaktadır. 1473 tarihli Afyon Gedik Ahmed Paşa Medresesi ve 1482 tarihli İnegöl İshak Paşa Medresesi, başkent dışında yapılan Fatih döneminin önemli medreseleridir. İlginç bir medrese örneği de Edirne’de 1484-1488 tarihli Sultan II. Beyazıt Külliyesi içinde düzenlenen medrese ( Resim 11.12) ve darüşşifadır. Bu medrese de tıp öğrencileri eğitim görmüş, darüşşifası ise hastane olarak kullanılmıştır. Birbirine bitişik olarak yapılan döneminin bu en önemli sağlık kuruluşunda akıl hastaları su ve müzik terapisi uygulanarak tedavi edilmiştir. Osmanlı medrese mimarisinde az sayıda uygulanan sekizgen plan 1489 tarihli Amasya Kapı Ağası Medresesi’nde görülmektedir. Medrese odaları ve dersanenin sekizgen bir avlu etrafında oluşturduğu bu düzenleme daha sonra bazı ufak değişikliklerle İstanbul’daki 1550 tarihli Rüstem Paşa Medresesi’nde Mimar Sinan tarafından uygulanacaktır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7 Erken Osmanlı Dönemi Türbe Mimarisi Erken dönem Osmanlı türbeleri baldaken (yanları açık türbe) türbeler, kübik gövdeliler ve poligonal gövdeliler olmak üzere tiplere ayrılırlar. Cenazelik bölümü bu dönem türbelerinde yaygın olmayan bir özelliktir. Erken dönemden itibaren baldaken türbelerin dışında diğer plan tiplerine revaklar ve taç kapılar eklendiği görülmektedir. Türbelerin cephelerinde taş ve tuğla sıraları ile oluşturulmuş alternatif dizili (almaşık) duvar örgüsü dikkat çekmektedir. Resim 11.13 İznik Kırkkızlar Türbesi Anadolu Selçuklu kümbetlerinden farklı plan ve süsleme ile dikkat çeken Erken Osmanlı dönemi türbelerinin önemli bir örneği İznik Kırkkızlar Türbesi’dir (1330-1362). Türbe, plan olarak önde giriş eyvanı ile arkada kubbeli bir ana mekândan oluşmaktadır (Resim 11.13). Anadolu Selçuklu Döneminin ardından Beylikler döneminde yeni bir tip olarak görülen baldaken türbeler, Erken Osmanlı döneminde de uygulanmış, daha sonra planın farklı tipleri geliştirilmiştir. İznik’teki Hayreddin Paşa Türbesi (1387), Bursa Devlet Hatun Türbesi (1414), Bursa Ebe Hatun Türbesi ( XV. yüzyıl ortaları) bu tipin örnekleri arasında yer almaktadır. Bursa’da Yıldırım Beyazıt Türbesi (1406) kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü, önünde üç gözlü revak düzenlemesi ile dönemin özelliklerini yansıtmaktadır. Dış mekânında duvar yüzeyleri, pencere alınlıkları, taç kapısı; iç mekânda duvarları, alınlıkları, sandukalardan beşinin üzeri ve mihrabını kaplayan muhteşem çini süslemeleri yapının farklılığını ortaya koymaktadır ( Resim 11.14). Resim 11.14 Bursa Yeşil Türbe Bursa Muradiye Külliyesi içerisinde yer alan türbeler mimari ve zengin süslemeleriyle dikkat çekerler. Külliyeye adını veren dönemin sultanı II. Murat’a ait türbe (1451), iç içe iki kısımdan oluşmaktadır. Türbe, kübik gövdeli olup, sekizgen kasnak üzerine oturan bir kubbe ile örtülüdür. Ortadaki kubbeli kare mekân ayak ve sütunların sivri kemerlerle bağlanmasıyla oluşmuş, mekânın etrafı beşik tonozlu bir çevre koridoru ile kuşatılmıştır (Çizim 11.7). Başlı başına bir değer taşıyan Muradiye Camii arkasındaki mezar anıtları içindeki Şehzade Mustafa ve Cem’e ait yapı ( 1479) ise altıgen gövdeli ve kubbeyle örtülüdür. Önünde revaklı bir giriş kısmı bulunmaktadır. Çizim 11.7 Bursa II. Murat Türbesi (H. Önkal) Osmanlı Devleti’ne yaklaşık bir asır başkentlik yapmış olan Edirne’de az sayıda türbe günümüze ulaşmıştır. Şah Melek Camii’ne (1429) bitişik türbe, baldaken türbelerin, Beylerbeyi Camii haziresinde yer alan türbe (1429) ise sekizgen planlı türbelerin (Resim 11.15), Darül Hadis Camii’nin (1435) güneyinde bulunan türbe de altıgen planlı türbelerin Edirne’deki erken temsilcilerindendir. 8 Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İSLAM SANAT TARİHİ İstanbul’da Fatih Külliyesi’nden sonra en önemli yapı grubunu oluşturan Mahmut Paşa Külliyesi’ndeki Mahmut Paşa Türbesi (1474) sekizgen planlı türbelerin bir örneğidir. Türbenin asıl dikkat çeken yönü cephelerindeki mozaik çini tekniği ile yapılan geometrik süslemesidir. Resim 11.15 Edirne Beylerbeyi Camii Haziresindeki Türbe Resim 11.16 Bursa Emir Hanı Hanlar, Kervansaraylar ve Bedestenler Erken Osmanlı döneminde önemli ticari kuruluşlardan olan kervansaraylar (hanlar) şehirlerde veya yol güzergâhları üzerinde yer almaktadır. XV. yüzyıldan başlayarak şehirlerde inşa edilen şehir içi hanlarının belirli bir malın ticaretinin yapıldığı hanlar olduğu görülmektedir. Bu dönemde şehir içi hanları yaygınlaşmış, bunlar bir veya iki avlu etrafında genellikle iki katlı olarak düzenlenmiştir. Hanlarda iki katlı planın uygulanması, duvar içerisine yerleştirilen ocaklar, Osmanlı dönemi hanlarında ortaya çıkan yeniliklerdendir. Bursa, Osmanlı idaresine geçtikten sonra önemli bir ticaret merkezi haline gelmiş, bu nedenle Osmanlı şehir içi hanlarının ilk örnekleri de Bursa’da inşa edilmiştir. Bursa Orhan Külliyesi’ne bağlı olarak inşa edilen Emir Hanı ( XIV. yüzyıl) planı ile daha sonraki hanlara örnek olmuştur. Emir Hanı, kareye yakın revaklı bir avlu etrafında iki katlı odalardan oluşan bir düzenlemeye sahiptir (Resim 11.16). Alt kat odaları mal ve eşyanın depolandığı önü revaklı, penceresiz odalardır. Üst kattakiler ise revak kuruluşunun tekrarlandığı, pencereli ve ocaklı odalardır. Hanın kuzey girişinin karşısında küçük ölçülerde ele alınmış ahır kısmı bulunmaktadır. Ulubat Gölü kenarında bulunan Issız Han (1394), sadece kapalı kısımdan oluşan planı ile Selçuklu kervansaraylarının etkilerini sürdüren bir handır. İnegöl Ortaköy’deki kervansaray (XV. yüzyıl) ise yan nefler üzerindeki galerisi ile iki katlı Osmanlı hanlarına geçiş yapısı olarak dikkat çekmektedir. Resim 11.17 Bursa Koza Hanı Bursa’nın ticaret merkezinde yaptırılan Geyve Hanı (XV. yüzyıl), ipek ticaretinin yapıldığı İpek Hanı (XV. yüzyıl), Koza Hanı (1490) (Resim 11.17) ve Fidan Hanı (XV. yüzyıl) bağımsız tasarlanan önemli hanlardandır. Mahmut Paşa Hanı olarak da bilinen Fidan Hanı, iki avlulu han planında yapılmış olup, diğer hanlar gibi iki katlı revakların gerisinde odalardan oluşmaktadır. Avlunun ortasında bulunan şadırvanın üzeri mescit olarak yapılmıştır. Koza Hanı’nda da benzer şekilde uygulanan mescit, Selçuklu kervansaraylarının köşk mescitlerini anımsatmaktadır. İstanbul’da Fatih Külliyesi ile birlikte hanların işlevsel çeşitliliğinin arttığı ve kendinden sonra inşa edilen yapılara da örnek olduğu görülmektedir. Bu dönemde İstanbul’da inşa edilen Mahmut Paşa Külliyesi (1463- 1474) içerisinde bulunan Kürkçü Hanı, Fatih dönemi hanlarının günümüze ulaşabilen tek örneğidir. Bu han plan olarak iki avlu üzerine iki katlı olarak inşa edilmiştir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9 Erken Osmanlı Dönemi Osmanlı Devleti’nin hızla genişleyen sınırları, ticaret etkinliği olan Bursa, Edirne gibi şehirlerin fethi, daha kuruluş döneminde ülkeye canlı bir ticaret hayatı sağlamıştır. Ticaret yapıları, avlulu şehir hanları ve bedestenler olarak inşa edilen, çevrelerinde kısa sürede çarşıların oluştuğu yapılardır. Bedestenlerde depolanmış mallar dükkânlar, çarşılar veya arastalarda satılmıştır. Arastaları ve çarşıları dükkân sıraları oluşturur. Türk çarşılarının çekirdeğini, yangınlardan korunmak için genellikle taştan yapılmış bedestenler meydana getirir. Ahşap dükkânlardan oluşan çarşılar ise bedesten çevresinde yer almıştır. Bu tür yapılar içinde yirmi kubbesiyle İstanbul Sandal Bedesteni en anıtsal örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Ankara, Bursa, Edirne, Kastamonu, Kayseri, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Vezirköprü gibi Osmanlı yerleşme merkezlerinde örneklerine rastladığımız bedestenler ilginç gelişmelere tanıklık etmektedirler. Hamamlar Anadolu’da XII.-XIII. yüzyıllarda inşa edilen ve erken Osmanlı döneminden itibaren önemini artırarak koruyan hamamlar, külliye içerisinde veya tek olarak inşa edilmiş yapılardır. Hamamların iyi gelir getirmeleri hayır eserlerine gelir kaynağı olarak vakfedilmesine neden olmuştur. Hamamlar işlevsel amaçlarına göre üçe ayrılmaktadır. Türk hamamının iç mimarisi, soyunmalık, ılıklık, sıcaklık ve külhan olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır. a) Halkın Yararlandığı Çarşı Hamamları: Her kişinin yıkanma ihtiyacını karşılayabilecek yapılar olup erkek ve kadınlar için ayrı ayrı olarak ya da çifte hamam olarak yapılmıştır. Tek hamam olduğu zaman erkekler için ayrı kadınlar için ayrı gün belirlenmiştir. b) Özel Hamamlar: Saray, kasır, konak ve evlerdeki hamamlardır. c) Kaplıcalar: Yıkanmanın yanı sıra şifalı suları ile tedavinin de amaçlandığı mekânlardır. Türk hamamının iç mimarisi, soyunmalık, ılıklık, sıcaklık ve külhan olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır. Soyunmalık, hamamın giriş kısmından sonraki ilk bölümdür. Genellikle ortada mermerden fıskiyeli bir havuz bulunur. Ilıklık, sıcaklığa geçmeden önce vücudu sıcağa alıştırmak için ayrılan ara bölümdür. Sıcaklık ise yıkanılan ve hamamın en sıcak kısmıdır. Hamamlarda genel ve özel yıkanma yerleri olup özel yıkanma bölümlerine "halvet" denilmektedir. Sıcaklığın ortasında hamamlarda göbek taşı, kaplıcalarda ise havuz yerleştirilmiş olup, bu kısmın üzeri genellikle büyük bir kubbeyle örtülüdür. Suyun ısıtıldığı yer olarak bilinen külhan sıcaklık bölümüne bitişik olarak yapılmıştır. Hamamların sıcaklık bölümlerine göre yapılan sınıflandırma da XII.- XIII. yüzyıllardan itibaren en çok uygulanan, bir merkez 10 Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İSLAM SANAT TARİHİ etrafında bölümlerden oluşan dört eyvanlı ve köşe hücreli tiptir. Osmanlı şehirciliğinde çok büyük yeri olan hamamların sayıları hızla artmıştır. Çifte hamam olan ve gelişmiş bir plan şemasına sahip Bursa Orhan Gazi Hamamı (Çizim 11.8), Bursa Eski Kaplıca (XIV. yüzyıl), Mudurnu Yıldırım Hamamı ((1382), Edirne’de Beylerbeyi Hamamı ve Afyon Gedik Ahmet Paşa Hamamı dönemin önemli örnekleri olarak dikkat çekmektedirler. Saraylar Çizim 11.8 Bursa Orhan Gazi Hamamı (M. Sözen) Topkapı Sarayı dört yüz yıla yakın Osmanlı sultanlarına hizmet veren en önemli saraydır. Resim 11.18 İstanbul Topkapı Sarayı Osmanlı mimarisinde planı ve fonksiyonel özellikleri bakımından saraylar önemli bir yer tutarken, Erken dönem sarayları Bursa, Manisa ve Edirne’de görülmektedir. Ancak Bursa, Manisa ve Edirne Sarayları günümüze ulaşamamıştır. Bursa’daki Orhan Gazi dönemine tarihlendirilen Bursa Sarayı Hisar’daki İçkale’de bulunuyordu. Saray günümüze ulaşmamıştır. Manisa şehzadelerin tahta hazırlandıkları bir merkezdir. Manisa Sarayı’nın yapımına 1445 yılında başlanmış, daha sonraki dönemlerde ise saray genişletilmiştir. III. Murat döneminden itibaren bakımsız kalan saray, XIX. yüzyılda ortadan kalkmıştır. Edirne’deki ilk sarayın I. Murat tarafından inşa ettirilen ve şehre hâkim bir tepe üzerinde yer alan Eski Saray olduğu bilinmektedir. Yeni Saray olarak adlandırılan Edirne Sarayı ise şehrin dışında, Tunca Nehri kıyısında Sultan II. Murat tarafından 1450 yılında kurulmaya başlanmıştır. Saray başlangıçta sadece bir kasır halinde yapılmış, daha sonra Fatih Sultan Mehmet döneminde genişletilerek Saray-ı Cedid-i Amire adını almıştır. Edirne Sarayı yerleşim planı açısından Topkapı Sarayına örnek olabilecek özellikler gösteriyordu. Saraydan günümüze pek bir şey kalmamıştır. İstanbul’un fethi ile başlayan süreçte başkentte çok sayıda saray, köşk ve kasır yaptırılmıştır. İstanbul’daki ilk Osmanlı sarayı 1450’li yıllarda Fatih Sultan Mehmet tarafından Beyazıt’ta yaptırılan Eski Saray’dır. Bir süre sonra saray ihtiyaçlara cevap verememiş, bu nedenle Topkapı Sarayı inşa edilince Eski Saray XIX. yüzyılda ortadan kalkmıştır. Topkapı Sarayı ise dört yüz yıla yakın Osmanlı sultanlarına hizmet veren en önemli saraydır (Resim 11.18). Sarayın Fatih dönemindeki ilk inşasının 1478 yılında tamamlandığı anlaşılmaktadır. Saray bir eksen üzerine sıralanmış büyük avlular ve bunların çevresine yerleştirilmiş yapılardan oluşmaktadır. Tahta geçen hemen her sultanın eklettiği yeni binalarla gittikçe genişleyip büyümüştür. Topkapı Sarayı, birun, enderun ve harem olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Bab-ı Hümayun adlı ilk kapıdan sarayın birinci avlusuna, Bab-ı Selam’dan da ikinci avlusuna girilir. Bab-ı Selam’dan sonra Bab-ı Saade ya da Akağalar Kapısı gelir. Bu kapı sarayın “Birun” denen dış kısmı ile “Enderun” denilen iç kısmını birbirinden ayırır. Akaağalar Kapısı, sultanın yabancı devlet temsilcilerini kabul ettiği arz odasına Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11 Erken Osmanlı Dönemi Özet açılır. Arz odasının bulunduğu avluda ayrıca Ağalar Camii ile değişik amaçlarla yapılmış birimler mevcuttur. Bunlardan biri de günümüzde kutsal emanetlerin sergilendiği Fatih döneminden kalma Has Oda’dır. Bağdat, Revan, Mecidiye ve Sofa Köşkleri yanında bugün mevcut olmayan pek çok köşk de saray kompleksi içerisinde yer almıştır. 12 •1300-1481 tarihleri arasını kapsayan Erken Osmanlı dönemi Selçuklu ve Beylikler mimarisi ile Klasik Osmanlı mimarisi arasında bir hazırlık dönemidir. Bu dönemde Selçuklu döneminden gelen etkilerin yanı sıra yeni denemelere gidildiği daha önce görülmeyen yapı türlerinin de ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. •Erken dönem külliyelerinde yapılar belirli bir eksen düzeni olmaksızın dağınık olarak yerleştirilmiştir. Külliyenin ana yapısı olan cami yüksek bir alana yerleştirilmiş, genel düzenlemede cami ve medrese yakın konumlarda tasarlanırken han, hamam ve diğer yapılar daha uzağa inşa edilmiştir. •Erken Osmanlı döneminde tek kubbeli, tabhaneli veya yan mekânlı ve çok kubbeli (ulu cami) cami plan türleri uygulanmıştır. Ayrıca yeni gelişmelere yol açan Osmanlı mimarisinin klasik dönemini hazırlayan Edirne Üç Şerefeli Camii’nin önemli bir yeri vardır. Bu dönem tabhaneli veya yan mekânlı camilerin yaygınlık gösterdiği, çok kubbeli (ulu cami) camilerin de uygulanmaya devam ettiği bir dönem olmuştur. •Erken Osmanlı dönemi medreseleri külliyelerin içerisinde veya bağımsız olarak yapılmıştır. Bu dönem medreseleri revaklı bir avlu etrafında öğrenci odaları ve dersane- mescitten oluşan düzenlemeler gösterir. Medreselerde belirgin nokta, geleneksel özelliklere rağmen örtünün kubbeye dönüşmesi ve açık dershane ( eyvan) kısmının kapanarak bir kubbeyle örtülmesidir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Özet İSLAM SANAT TARİHİ •Erken dönem Osmanlı türbeleri Selçuklu dönemi türbelerinden farklı gelişme göstermektedir. Bu dönemde plan çeşitleri çoğalmış, baldaken (yanları açık türbe) türbeler, kübik gövdeliler ve poligonal gövdeliler olmak üzere tipler uygulanmıştır. Cenazelik bölümü bu dönem türbelerinde yaygın olmayan bir özelliktir. Erken dönemden itibaren baldaken türbelerin dışında diğer plan tiplerine revaklar ve taç kapılar eklendiği görülmektedir. Türbelerin cephelerinde taş ve tuğla sıraları ile oluşturulmuş alternatif dizili (almaşık) duvar örgüsü dikkat çekmektedir. •Erken Osmanlı döneminde önemli ticari kuruluşlardan olan kervansaraylar (hanlar) şehirlerde veya yollarda külliyelerin bir parçası olarak düşünülmüştür. Bu dönemde şehir içi hanları ortaya çıkmış, bunlar bir veya iki avlu etrafında genellikle iki katlı olarak yapılmıştır. XV. yüzyıldan başlayarak şehirlerde inşa edilen hanların içinde satılan malın cinsine göre isimlendirilen Koza Hanı, İpek Hanı gibi ticaret yapıları olduğu görülmektedir. Hanlarda iki katlı şemanın uygulanması, duvar içerisine yerleştirilen ocaklar Osmanlı dönemi hanlarında ortaya çıkan yeniliklerdendir. Bu dönemde ayrıca bedesten, arasta, çarşı gibi ticari yapılarla külliyelerin çevresine canlılık getirilmiş ve gelir kaynağı olarak yaptırılmıştır. •Erken Osmanlı döneminden itibaren önemini artırarak koruyan hamamlar külliyeler içerisinde veya tek olarak inşa edilmiştir. Hamamların iyi gelir getirmeleri hayır eserlerine gelir kaynağı olarak vakfedilmesine neden olmuştur. Türk hamamının iç mimarisi, soyunmalık, ılıklık, sıcaklık ve külhan olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır. Osmanlı şehirciliğinde büyük bir yeri olan hamamların sıcaklık kısmında değişiklikler yapılmış, bir merkez etrafında bölümlerden oluşan bir plan tipi kullanılmıştır. •Osmanlı mimarisinde plan ve fonksiyonel özellikleri bakımından saraylar önemli bir yer tutmaktadır. Erken dönem sarayları Bursa, Manisa ve Edirne’de görülmektedir. İstanbul’daki ilk Osmanlı sarayı 1450’li yıllarda Fatih Sultan Mehmet tarafından Beyazıt’ta yaptırılan Eski Saray’dır. Bir süre sonra saray ihtiyaçlara cevap verememiş, bu nedenle Topkapı Sarayı inşa edilmiştir. Topkapı Sarayı, dört yüz yıla yakın Osmanlı sultanlarına konut ve devletin yönetim merkezi olarak hizmet veren en önemli saraydır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13 Erken Osmanlı Dönemi DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Erken Osmanlı döneminde yaptırılan külliye örneği aşağıdakilerden hangisidir? a) Edirne Muradiye Külliyesi Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “bölüm sonu testi” bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. b) İstanbul Süleymaniye Külliyesi c) Lüleburgaz Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi d) Nevşehir Damat İbrahim Paşa Külliyesi e) Antalya Elmalı Ömer Paşa Külliyesi 2. Aşağıdakilerden hangisi Erken Osmanlı dönemi medresesi değildir? a) Bursa’da Lala Şahin Paşa Medresesi b) İznik Süleyman Paşa Medresesi c) Bursa Yıldırım Medresesi d) Konya Karatay Medresesi e) Merzifon Çelebi Sultan Mehmet Medresesi 3. Yıldırım Beyazıt tarafından 1399 tarihinde yaptırılan yirmi kubbesi, on iki ayağı ve enine dikdörtgen planı ile çok ayaklı (ulu cami) camiler konusunda verilebilecek en güzel örnek aşağıdakilerden hangisidir? a) Bayburt Ulu Camii b) Edirne Üç Şerefeli Camii c) Manisa Ulu Camii d) Erzurum Ulu Camii e) Bursa Ulu Camii 4. İstanbul’daki ilk Osmanlı sarayı aşağıdakilerden hangisidir? a) Topkapı Sarayı b) Dolmabahçe Sarayı c) Eski Saray d) İshak Paşa Sarayı e) Beylerbeyi Sarayı 14 Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İSLAM SANAT TARİHİ 5. Aşağıdaki şehirlerden hangisinde Erken Osmanlı Döneminde saray yapılmamıştır? a) Bursa b) Konya c) İstanbul d) Manisa e) Edirne Cevap Anahtarı: 1. a 2.d 3.e 4.c 5.b Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15 Erken Osmanlı Dönemi YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR Acun, H.(1999). “Erken Devir Osmanlı Mimarisi” Osmanlı, C.10, Ankara, s.137-149. Ahunbay, Z.(1999). “Osmanlı Medreseleri” Osmanlı, C.10, Ankara, s.301-307. Arık, O.(1999). “Osmanlı Mimarisinin Gelişimine Genel Bakış” Osmanlı, C.10, Ankara, s.102-114. Aslanapa, O.(1973). Türk Sanatı, İstanbul. Aslanapa, O.(1986). Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul. Aslanapa, O.(1991). Anadolu’da İlk Türk Mimarisi Başlangıcı ve Gelişmesi, Ankara. Ayverdi, E. H.(1966). Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, 630-805 (1230-1402) İstanbul. Ayverdi, E. H.(1972). Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II. Sultan Murad Devri, 806855 (1403-1451) İstanbul. Cantay, G. (2002). “Erken Osmanlı Dönemi Mimarisi” Türkler, C. 12, Ankara, s. 86102. Cantay, G.(1992). Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Darüşşifaları, Ankara. Cantay, G.(1999). “Osmanlı Dönemi Külliyeleri” Osmanlı, C.10, Ankara, s.308-317. Cantay, T. ( 1988). “Osmanlı Devletinin Kuruluşundan İstanbul’un Fethine Kadar Osmanlı Sanatı” Mimarbaşı Koca Sinan Yaşadığı Çağ ve Eserleri 1, İstanbul, s.53-68. Eyice, S.(1999). “Osmanlı Devri Türk Mimarisi” Osmanlı, C.10, Ankara, s.79-101. Kuran, A.(1964). İlk Devir Osmanlı Mimarisinde Camii, Ankara. Önkal, H. (1992). Osmanlı Hanedan Türbeleri, Ankara. Sözen, M. ( 1975). Türk Mimarisinin Gelişimi ve Mimar Sinan, İstanbul. 16 Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
© Copyright 2024 Paperzz