Barzanîler - Tarih Öğretmenlerine Kaynak etarih Portalı

T
iir ^ ı u ı r ^ v ı ı
ır .- t
Mühtedılikten OsmanlI’ya, İnglllzler’e ve Türkiye Cumhuriyeti’ne isyana...
rJL
Hahamların torunları:
Dili Profesörü Yona Sabarın
ilginç iddiasına göre, özellikle
ünlü Barzanî ailesinden gelen
yerinde dinî çalışmalar Ve
eğitim için merkezler
kurmuşlardı
.e
ta
r
hahamlar Kürdistan'm bir çok
w
w
Ahmet Uçar
w
irminci yüzyılın
başlarından itibaren Kuzey Irak
Kürtlerinin tarihinde
m ühim rol oynayan
Barzanî aşireti ve bölgedeki ilk faaliyetleri hakkında bizde ciddî bir
araştırma yapılmamıştır.
Son zamanlarda Mesut Barzanî’nin bazı açıklamaları ile bir
kez daha gündemimize gelen bu
ailenin tarihî serüveninin özeti,
dikkate değer. •
Kuzey Irak’ın Hakkâri’ye yakın
uç noktalarından birinde, dağlık
bir arazide kurulan Barzan Köyü,
çevre köylere hâkim bir noktada
bulunm akta, Musul vilâyetine
bağlı “Zibar” nahiyesinin de mer-
TİA R İ H v e D Ü Ş Ü N C E İ
16
ih
Kaliforniya Üniversitesi İbranî
.c
om
Barzanîler
AIR ARTIRM A
w
.c
om
sürülmüş ve bir kaç yıl sonra da
sürgünden dönm üştü. O ndan
sonra da kimseyi kabul etmemiş
ve 1903’de yerini oğlu II. Abdüsselâm’a bırakarak vefat etmişti.9
Şeyh Muhammed'in oğlu Molla
Mustafa
Barzanî
anılarında,
“1903-1904’d e bir g ü n köylerini
basan H am idiye Alayı m ensupla­
rınca tutuklanarak, ailece Diyar­
bakır hapishanesine kondukları­
nı, bir buçuk y ıl kaldıktan sonra
d ön d ü klerin i ” anlatm aktadır.10
Diyarbakır ya da Bitlis’te sürgün
kalan ailenin bu felâketinde Osmanlı Arşivlerindeki belgelere
göre Osmanlı’nın tavrı değil aşi­
ret ve tarikat kavgaları rol oyna­
mıştı. 1888 başlarında Barzanî
aşiretinin katıldığı bir kavgayı
Osmanlı ordusu bastırm ıştı.11
Barzanî aşireti 1898’de Becil ve
Fakih Abdurrahman aşiretleriyle
siyasî, Eylül 1903’de Şemdinanlı
Şeyh Muhammed Sıddık Nehrî’yle dinî nüfuz mücadelesi ola­
rak değerlendirebilecek çatışma­
lar yaşamıştı.12 Aslında Şeyh Mu­
hammed ilginç bir insandı. Keke­
me olması nedeniyle tam bir
m edrese eğitimi alamamış ve ba­
basının daha onun m edrese tale­
beliği dönem inde vefatıyla henüz
talebe iken; postuna oturmuştu.
Rus Kürdolog Bazil Nikin’e göre,
kaba yöntemlerle kendi nüfuzu­
nu sürdüren Şeyh Muhammed,
Şeyh Ubeydullah Nehrî’nin Osmanlı yönetimince 1880 Kürt is­
yanı nedeniyle Hicaz’a sürülme­
sinden sonra bölgedeki nüfuzu­
nu daha da arttırmış, civardaki
aşiret liderlerine birer birer bo­
yun eğdirmişti. Bundan sonra o
da babası I. Abdüsselâm gibi
mehdiliğini ilân etti. Mehdiliğini
ilân etmekle kalmadı, Musul’a ve
dolayısıyla Osm anlı’ya “cihad-ı
m ukaddes”(!) ilân etti. Mehdiliği­
ni ve cihad çağrısını kabul etm e­
yenleri acı bir son, feci ölümler
bekliyordu. Zibar aşireti liderle­
rinden Molla Perisey’in başına
gelenler korkunç ve tüyler ürper­
tici idi. Molla parça-parça edile­
rek öldürülm üş, bu parçalar
oyulmuş yaşlı bir ceviz ağacının
gövdesine konarak yakılmıştı.
ih
w
Barzan Köyü’nün ne zaman
kurulduğunu kesin olarak bilme­
sek de bu köyün kurulmasında
ve gelişm esinde Barzanî Ailesi’nin rolünü biliyoruz. Bu aile­
den bilinen ve Barzan Kalesi'ni
yapan ilk lider, Mesud’dur. Bü­
yük Zap ırmağının sol kıyısında
kurulan bu köye, başka bir yer­
den dam at olarak gelen Mesud,
oğlu Said’i bölgedeki
m eşhur
m edreselerde okuttu. Said’den
ıra oğlu Mesud da benzer bir
eğitimden geçti. Özellikle onun
oğlu Taceddin, tasavvufa ilgi du­
yarak Barzan Köyü’nde bir tekke
kurdu.4 Bu yıllarda bölgede Kadi­
rîlik ve Nakşîlik önem kazanmış­
tı. Bölgede Nakşibendîliğin ilk
yayıcısı Mevlânâ Halid-i Bağda­
d îd ir (1777-1837). 1809 yılında
H indistan’a giderek Abdullah-ı
Devlevî’den (ks.) hilâfet alan Ha­
lici, kısa sürede bölgenin en etkin
şeyhi olmuştu. Özellikle Hakkârili Abdullah Nehrî ve Palulu Ali
Septî (Şeyh Said’in dedesi) aracı­
lığıyla Kuzey İrak ve Doğu Ana­
dolu’da yayılan Halidîye, Barzanîleri de tesir sahasına almakta
cikmemişti. Nehrîlerden Seyyid
ıdha, Barzanlı Şeyh Taceddin’e
hilâfet vererek Barzan’daki tek­
kenin aktivitesini hızlandırmıştı.5
.e
ta
r
■■Nakşibendîliğin
■■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■yayılışı
■■
Şeyh Taceddin'den sonra yerine
geçen oğlu I. Abdüsselâm, Sey­
yid Taha tarafından fıkıh dersleri
almış olmanın da avantajıyla iliş­
kilerini sıklaştırmış, hatta zaman
zaman Halid-i Bağdadî’yi (ks.) bi­
le ziyaret etmişti. Kürt kaynakla­
rına göre I. Abdüsselâm bu ziya­
retlerinin birinde Mevlânâ Halid’den bölgenin Nakşî halifesi ol­
ma iznini de almıştı. 1872’de
şeyhliği oğlu Muhammed’e bıra­
karak vefat etti.6
Siyasî Kürtçülerden M. Sıraç
Bilgin, “I. Abdüsselâm, OsmanlI­
ların m ecbûri iskânına ve zorla
askere a lm alanna karşı ayaklan­
mış, görüşmelere gittiği M usul’d a
asılm ıştı’7 dese de ne Osmanlı
kaynakları ne de konuyla ilgili
Kürt kaynakları bu bilgileri doğrulamamaktadır.
I. Abdüsselâm’m öldürülmesi
olayı ile ilgili Hollandalı Kürdoloji uzmanı Martin Van Bruinessen
oldukça farklı ve ilginç şeyler an­
latmaktadır. Onun verdiği bilgiye
göre, Seyyid Taha’nın kardeşi
Şeyh Saleh’den hilâfet alan I. Ab­
düsselâm, şeyhinin ölümü üzeri­
ne kendisini şeyh ilân etti. Buna
kızan Seyyid Taha’nın oğlu ve
yeni şeyhi Ubeydullah, “Abdüsselâm ve müridlerinin delirdikle­
rini, şeytanın kurbanları olduğu­
n u ” ileri sürerek, ona savaş açtı.
Şeyhlerinin yenilmesine rağmen
A bdüsselâm ’ın m üridleri onu
mehdi ilan ettiler. Abdüsselâm da
korkusundan saklandı. Daha
sonra da öldü. Yerine oğlu Muham m ed geçti. Muhammed, Şeyh
Ubeydullah’a bağlılığını bildirdi.
Fakat Ubeydullah’m Hicaz’a sü­
rülmesinden sonra bu kez de
Muhammed Barzanî mehdiliğini
ilan etti. Bu, bölge halkı tarafın­
dan benimsenmedi. Bölgede Barzanîler “divâne” olarak adlandırıl­
maya başlandılar.8
w
kezini teşkil etmekteydi. Osmanlı
Arşivi belgelerine göre 1909’da
yine Barzan merkez olmak üzere
üçüncü sınıf bir kazaya dönüştü­
rülm üştü.1 Bu kaza ve çevresinde
Barzan, Zibar, Beçil ve Fakih Abdurrahm an aşiretleri ayrı ayrı yer­
leşim birimlerinde yaşamakta ve
çoğu kez de birbirleriyle “aşiret
kavgası” yapmaktaydılar. Bu ne­
denle Osmanlı yönetimi bölgede
güçlü askerî karakollar kurmuş
ve önemli miktarda güç bulun­
durm ak zorunda kalmıştı.2 Aslın­
da bu aşiretler çok büyük aşiret­
ler değildi. Meşhur Kürt tarihçile­
rinden M ehm ed Emin Zeki,
931 de B arzan aşiretinin 2750
h a n e olduğunu, yerleşik hayata
geçip bağcılık, tü tü n c ü lü k ve
hayvancılıkla uğraştıklarını ” yazar.3
Muhammed Barzanî
Kürt kaynaklarına göre I. Ab­
düsselâm ’m yerine geçen Mu­
hammed, zâhid, aşiret ve kabile
kavgalarından kaçanların sığına­
ğı, aktif bir insandı. Osmanlıya
yapılan şikâyetler sonucu Bitlis’e
T A R n i'.Ü İŞ Ü N C E
..... .
'....'
P!TME
ih
.
şan Yahudilerin tarihî ve etimolo­
jik geçmişleri hakkında bilgi ver­
mişti. Sabar’a göre. Kuzey Irak'ta
onikinci yüzyıl ve sonrasında za­
man zaman İbn Dugi. David Alroy ve Menahem gibi Yahudi ön­
derlerin öncülük ettiği ve onların
mesih (kurtarıcı) ilân edildiği Ya­
hudi isyanları görülm üştü.15 Sabar’ın ilginç iddiasına göre bölge
Yahudileri daha yoksullar arasın­
da yer alırken, özellikle ünlü
Barzanî ailesinden gelen haham ­
lar Kürdistan’ın bir çok yerinde
dinî çalışmalar ve eğitim için
merkezler kurmuşlardı. Bu dinî
merkezler, Mısır ve Filistin gibi
uzak yerlerden bile öğrenci ka­
bul ediyorlardı.16 Sabar bu ailenin
daha sonra ne zaman Müslüman
olduğu konusu üzerinde durm a­
maktadır. Ancak daha ileride de
aktaracağımız gibi özellikle Şeyh
Ahmed Barzanî’nin söz ve tavırla­
rı Barzanî Ailesi ile ilgili sis per­
desini yoğunlaştırmakta, özellikle
gizli dinî kitapların varlığı, Müslü­
man, ehl-i sünnet ve Nakşibendî
aile görüntüsüyle çelişmektedir.
w
.e
ta
r
Barzanîlere bağlı Becil Şeyhi
Nehrili Şeyh Muhammed Sıddık’a
yazdığı bir m ektupta, "Burada
a d la n n ı bile ağza alm ak isteme­
diğim bu rezil aşiretin ve bu kötü
ruhlu ailenin bana ettikleri n a ­
m ussuzca işler, o nur kinci işler
de var ayrıca. Burada senin ta­
rafsız kararını istiyorum. Bilirsin
ki, onlar K u r‘a n-ı K erim ’e bile
acım am ış ve o n u n sayfalarını
çöpe atmışlardır. Benim mescidi­
m i kirletmişlerdir”diyordu.^
co
m
A bdüsse­
lâm Barzanî, ve
başlattığı
isyana
destek ve­
ren a şire t
liderleri.
w
Yahudi Barzanîler
w
Kuzey Irak’ta asırlardır “Tat” diyelekti ile konuşan, ticaret ve kü­
çük zenaatlarla uğraşan, bir çok
kasaba ve köyde sayılan az da
olsa bulunan Yahudilere rastlanmakta idi. Bunlar giyim konusun­
da da Kürtlere benziyorlardı.
Kürtler arasında “Yahudî olma­
dım, olmayacağım” deyimi yay­
gın olarak kullanılsa da Yahudiler, Kürtler tarafından hor görül­
mezlerdi.1'1
Kürtçe konuşan Yahudilerle il­
gili ilk ciddî çalışmaları, kendisi
de Kürtçe konuşan bir Yahudi
olan Kaliforniya Üniversitesi İbra­
nî Dili Profesörü Yona Sabar yap­
mıştı. Sabar, Tudelalı Benjamin
ve Haham David’in seyahatna­
melerine dayanarak Kürtçe konu­
T ARİHvePÜŞÜNCEİ
18
İkinci Abdüssclâm
1903'de Şeyh Muhammed öl­
müş ve geride beş oğlu kalmıştı.
Abdüsselâm (II), Şeyh Ahmed,
Muhammed Sıddık. Muhammed
Babu ve Mustafa Barzanî. Bunlar­
dan en büyüğü Abdüsselâm adıy­
la başa geçti. II. Abdüsselâm ba­
şa geçer geçmez bölgesinde sos­
yal ve İktisadî yönden hızlı bir
atak başlatmıştı. II. Abdüsselâm
bir şeyhden çok bağımsız bir si­
yasî lider gibi davranmaya başla­
mıştı. Toprak reformu yapmış, fa­
kir gençleri zorlayan, mehirdeki
taşkınlık kaldırılmış, toplum sal
ilişkiler yeniden düzenlenm eye
çalışılmış, güvenlik önlem leri
arttırılmış, köylerde camiler d a’
aktif hale getirilmiş, sorunlar Osmanlı yönetimine aktarılmadan
şeyhin atadığı imamlar tarafından
çözülm üştü.17
İlk Kürt bağımsızlığı talebi
Şeyhin 1907’de bölgedeki Kürt
aşiret temsilcilerini toplayarak
Bâb-ı Alî’ye müracaat ettiği söy­
lense d e 18 Osmanlı Arşivi belge­
lerine göre şeyhin isyanı 1909’da
olmuştur. M uhtemelen 23 Tem­
muz 1908’de İkinci Meşrutiyet’in
ilânından yararlanmak isteyenler
gibi II. Abdüsselâm da “ayrılık”
sevdasına tutulm uştu. H em en
Kürt aşiret ve örgütlerle irtibat
kurarak onlarla bir toplantı yap
Kürt istiklâline meşrû zemin ha­
zırlamak için19 Şeyh Nûr Muham­
med Berifkanî’nin evinde yapılan
AM STM M A
-
3
9 k.'
b ild iriy o rd u .
7
Ekim
1909’da Barzanîlerin bir daha to­
parlanm ayacak şekilde tenkil
Ç arlık Rusyası tem sil­
cisi,
1913'de
A bd ü s s e ­
lâm B arza ­
n î ile.
* \V
.c
om
'.V^
r
✓
dırılmıştı. Van ve Musul vilâyetle­
ri dışında İmadiye taraflarında da
şeyh araştırılıyor, gerekli cephane
ve Dördüncü O rdu’dan gerekli
takviye yapılıyor, operasyonu yü­
rütmekle görevli Muhyiddin Paşa
başarısız bulunarak görevden
alınıyordu. Bu arada teminat ve­
rildiği takdirde şeyh ve avanesi­
nin de teslim olacağı haberi geli­
yordu. Bu arada “Lloyd O ttom an”
vb. gazetelerde. Barzanîleri takip
eden müfrezenin telef edildiği ve
Akra kaymakamının da kaçtığı
haberi yayınlanmıştı. Gerçekten
de isyan gün geçtikçe yayılmış,
Şemdinan, Gevar, Hemund, Şamir ve Dilim aşiretleri de isyana
katılmış, isyana katılmayı redde­
den Mizuri aşireti Reisi İsmail
Ağa, üç çocuğu, eşi ve hizmetçi­
leriyle birlikte katledilmişti. Başa­
rısızlık, Bâb-ı Alî’yi kızdırıyordu.
Musul Valisi Fazıl Paşa, Süleymaniye Mutasarrıfı, Zaho ve Dahok
kaymakamlarıyla birlikte azledil­
mişti. Musul ve Süleymaniye’de
kurulan Divan-ı Harpler, yakala­
nan isyancıları âcilen yargılıyor­
du. Bu arada azledilenlere kötü
yönetimi ve yolsuzlukları ile tanı­
nan Akra Kaymakamı Ali Niyazi
de katılmıştı.
Bu arada isyanın ardındaki asıl
güç de ortaya çıkmıştı. Şeyh Abdüsselâmla buluştuğu tespit edi-
w
.e
t
ar
ih
edildiği, kaçmayı başaran Abdüs­
selâm ve bazı müritlerinin takip
edilmekte olduğu bildiriliyordu.
Ancak bu iş beklenildiği gibi
çok da çabuk bitmemişti. 14
Ekim'de şeyh ve yanındakilerin
Hakkâri'deki Nestıırî Tayyarî Aşireti'ne sığındıkları öğrenilmiş, 20
Ekim’de Barzanîlerin köylerini ve
evlerini nakledemedikleri, zahi­
releri yakarak dağlara firar ettik­
leri öğreniliyordu. Barzanî şeyhi
ve yakınları, çok iyi bildikleri
dağlarda sürekli dolaşıyor, ama
bir türlü yakalanamıyorlardı. 23
Ekim’de Püreys Boğazı’nda Bar­
zan âsîleri tarafından kuşatılan
Osmanlı askerleri kurtarılmıştı.
w
Ş ii’ye
tv
W
w
bu toplantıda II. Abdiisselâm’ın
şu talepleri tartışıldı:
1. Osmanlı, bölgede Kürtçe’yi
resmî dil olarak kabul etmeli
2. Öğrenim dili Kürtçe olmalı
3. Bölgedeki yerel yöneticiler
Kürt olmalı.
4. Alınan vergilerin bir bölümü
okul ve yol yapımı için bölgeye
kullanılmalı.
M.Sıraç Bilgin, meseleye dinî
bir m uhteva da kazandırmak için
"Devletin resmî dini İslâm oldu­
ğundan, İslâm hukukunun da uy­
gulanması” talebini ekliyorsa da
bu doğru değildir. Bu, onun değil, Şeyh Said'in 1926’daki isyan
ı ekçesidir.
İşin ilginç yanı, toplantıya katılanlar. şeyhin bu taleplerini ve
ayrılıkçı tavrını onaylamadılar.
Şeyhin aşiret-medrese ve Kürt ay­
dınların ortak hareket edeceği te­
minatı da onları iknaya yetmedi.
II. Abdüsselâm hazırladığı talep­
leri kendisi gibi ayrılıkçı olan
Emin Ali Bedirhan, Seyyid Abdülkadir Nehri ve Süleymaniyeli Şe­
rif Paşa’ya da teyid ettirdikten
sonra kendi adına Bâb-ı Alî’ye
gönderdi. Bâb-ı Âlî hem en bölge­
ye Dağıstanlı M ehmed Fazıl Paşa
kom utasında bir ordu gönderdi.
Bu ordu da iki ay içinde II.
Abdüsselâm’ın bu ilk isyan hare­
ketini bastırdı.20
eyh II. Abdüsselâm’ın isyanla­
rı bundan sonra da birbiri ardına
sürdü. Şeyh, Akra ve Hemund
Aşireti ile birlikte Eylül 1909’da
bir kez daha isyan etti. İsyana
Kürdî ve Herki aşiretleri de katıl­
dı. Osmanlı yönetimi 21 Eylül
1909’da “B a rza n î Şeyh Abdüsse­
lâm ve avanesinin yerel halk,
ü zerin d ek i z u lm ü n ü ortadan
ka ld ırm a k” gerekçesiyle Barzan
üzerine yeni bir operasyon baş­
lattı. İsyanın Van bölgesine de ya­
yılabileceği düşüncesiyle bölgeye
gönderilen kuvvetlere Yemen
için hazırlanan kuvvetler ve Revanduzlu Abdullah Paşa’nın da
iştiraki kararlaştırıldı. Musul Vali' operasyonu sürekli Bâb-ı
T
Barzanîlere İngiliz desteği
Osmanlı Devleti Barzan isyanı­
nı bastırmak, isyanın yayılmasını
önlem ek için her türlü önlemi alı­
yordu. Merkezi Barzan olmak
üzere Zibar nahiyesi kazaya dö­
nüştürülmüş, Şirvan nahiyesi Revanduz’dan ayrılarak Zibar kaza­
sına bağlanmış, Revanduz’daki
tabur Şirvan’a kaydırılmış, Barzan
şeyhinin yakalanması için civar
vilâyetlerle işbirliği yapılması ka­
rarlaştırılmıştı. İsyanın bastırılma­
sı ve Şeyh Abdüsselâm’ın takibin­
de gevşeklik gösterenler yanında
Çal mütegallibesi Sadi Ağa gibi
şeyhe kucak açanlar da cezalan-
İTARIHveDÜŞÜNCE
n
u
n
n
i 19
w
w
w
.c
ar
ih
.e
t
Ş eyh
A hm e d
Barzanî,
M olla
M ustafa
B a rza n î ile,
1958'de.
len İngiltere’nin Musul Konsolosu’nun görev yerinin değiştiril­
mesi, 3 Şubat 1910’da İngiltere
Hüküm eti’nden istenmişti. Nisan
1910’da Barzanî Aşireti m ensup­
ları, hüküm ete itaat ve isyandan
vazgeçme sözü vererek teslim ol­
dular. Heriki, Hemund ve Şirvan
aşiretleri de isyandan vazgeçtiler.
Barzan Şeyhi Abdüsselâm ve Şir­
van Ağası Ahmed de isyandan
vazgeçtiğini açıklamıştı. Ancak
henüz yakalanmamışlardı. Onlar­
ca kişinin katili Molla Abdurrahm an yakalanarak idam edilmişti.
Osmanlı Devleti, şeyhin takibini
yavaşlatmış; Barzanîlerin bir ço­
ğunu affettiği gibi 21 Mayıs
1910’da Barzan halkına, mağdur
ve fakir olanlara H azine’den
1.000 lira dağıtılması kararlaştırıl­
mıştı. 20 Mart 1913’de af dileyen
sekiz arkadaşının takibinden ge­
çici olarak vazgeçilmişti.
Osmanlı Devleti bu fırsattan is­
tifade, merkezi Barzan olan Zibar
kazasının örgütlenmesini tamam­
lamış, Zibar ile Barzan yerleşim
birimleri arasına, Zap Suyu üzeri­
ne bir köprü yapılmış, askerî
güçler takviye edilmiş, telgraf
ulaşımı sağlanmış, kaza bütçesine
ilâve yapılmış, kazanın bütün ye­
rel yöneticileri değiştirilmiş ve
yenilenmiş, kaza m ahkeme ve
üyeleri vilâyet dışından tayin edi­
lirken kazanın bağlı olduğu Mu­
sul vilâyetinden de Zibar’a (Barzan’a) bir komiser muavini ve ye­
di polis memuru gönderilmişti.
Erkeklere mahsus hapishanenin
bir odası kadınlara tahsis edilmiş­
ti. Bu arada Barzanîlere karşı Osmanlı ile işbirliği yapan Adramaz
Nahiyesi aşiret reisi Sino Ağa vb.
desteklenmişti.
om
T N C E T jE M E
AB ASTIRMA
T
Fevzi (Çakmak) ve Barzanî
Ancak Barzanîlerin sükûtu
uzun sürmemiş, Şeyh II. Abdüs­
selâm, Aralık 1913’de yeniden is­
yan hareketini başlatmıştı. Hereki
Aşireti’nin Mam fırkasına saldıran
şeyh, adamlarıyla beraber İran’a
kaçmıştı. Osmanlı Devleti’nin İti­
lâf Devletleri’yle savaşa başladığı
bir
dönem de,
30 Ağustos
19l4’de, Şeyh II. Abdüsselâm’ın
T A K I Hvc D Ü Ş Ü N C E
20
Hoy’daki Rus generali ile bulu­
şup Osmanlı Devleti’nin nasıl
parçalanacağını, Musul ve Van’da
Kürtlerin Ermenilerle birlikte na­
sıl ayaklandınlacağının planlarını
yaptıkları, Bâb-ı Âlî tarafından
öğrenilmişti.21 Daha önce çeşitli
ayrılıkçı Kürt grupları ile işbirliği
yapan, özellikle Kürt Teâlî, Kürt
Teaviin ve Terakki, Kürt Hevi ve
Kürt İstiklâl Cemiyeti vb. örgüt­
lerle anlaşan Süleymaniyeli Şeyh
Mahmud, Hakkârili Şeyh Ubeydullah Nehrî, İran Kültlerinden
İsmail Simko ile görüşmeler yap­
mış, İngiliz ve Rusların yardımı
ile büyük bir Kürt ayaklanması
planlamaya başlamıştı. 1913 son­
larında İran’a giden Şeyh Abdüs­
selâm, Urmiye yakınlarında Şeyh
Muhammed Sıddık en-Nehrî’nin
oğlu Seyyid Taha’yı “Rajan” Kö­
yü’ndeki evinde ziyaret etti. Ar­
dından İran Kürtlerinin liderlerin­
den İsmail Ağa Simko’yu ziyaret
etti. Onunla birlikte Hoy ve Tif­
lis’e giderek Rus generallerle an­
laştılar. Bu arada Osmanlı yöneti­
mi de şeyhin başına ödül koydu.
Dönüşte Simko’dan ayrılan Şeyh,
Genegecin (?) köyünde Safi Ab­
dullah’a (İbrahim ’e?) misafir oldu.
Abdullah, Osm anlı D evleti’nin
vaadi olan ödülü alabilmek için
gece uyurken şeyhi yakalayarak
Osmanlı yönetimine teslim etti. O
zaman genç bir subay olan Fevzi
(Çakmak) tarafından Musul’a gö­
türülen ve yargılanan şeyh, m ''
kem e kararıyla 14 Aralık 1914 ^
yakın yönetim kadrosuyla birlikte
idam edildi. Siyasî Kürtçülere gö­
ATRARTlfTRMA.
re bu ölüm den o dönem Musul
Valisi olan Diyarbakırlı bir Kürt,
şair Süleyman Nazif sorumlu idi.
Siyasî Kürtçülere göre o, “Türklü­
ğü ile g u ru r d u y d u ğ u n u ” açıkla­
mıştı.22 Halbuki Süleyman Nazif,
İttihatçıların aşiretlere yönelik
politikasını tasvip etmediği için
istifa etmiş, zorla bu göreve geri
döndürülm üştü. O, K ürtlüğünü
inkâr etm em ekle birlikte Kürtlerin Türk milleti ile iç içe olduğu­
na ve ayrılmayacağına inanan bir
aydın ve devlet adamıydı.23
M ustafa B ar­
zanî,
1946'da,
İran 'da Hân
e dilen ilk b a ­
ğ ım sız K ürt
de vle ti M eh a bad C um huriyeti'nin,
S o vye t s u ­
baylarının
e lb iselerin i
andıran g e ­
n e ral ü n ifor­
m ası içinde.
M ustafa B a r­
zanî, aynı
yıl, sonradan
idam edilen
M eh abad
C um huriyeti'nin ilk ve
s o n cu m h u r­
başkanı
K adı
M uh am m ed
ile (küçük
resim )...
.c
ta
rih
.e
w
w
w
Hollandalı Kiirdolog Martin
n Bruinessen, Şeyh Ahmed
Barzanî’yi şu cümlelerle değer­
lendirir:
“Kardeşinin yerini almıştı. Di­
n î lider olarak sürekli Irak ta İn­
g iliz yö netim ine ve yerine geçen
m onarşiye karşı ayaklanm ıştı.
Zibari ağalarıyla ve Bradost Şefi
Şex Rşid Loran ’la olan sürekli ça­
tışm alarının y a n ı sıra, rakipleri
o nu d o m u z eti yiyip şarap içerek
m ü n a fıkla şm a kla suçluyorlar­
d ı.”*
Büyük kardeşi II. Abdüsselâm ’ın Musul’da idam ından sonra
18 yaşında ailenin başına gelen
Şeyh Ahmed, Zibarî Aşireti’nden
Faris Ağa’nın kızıyla evlenerek,
hölgedeki gücünü sağlamlaştırdı.
rzanîlerin temsilcisi olan bir si­
yasî Kürtçü’ye göre, “B a rza n
şeyhleri artık, ister istemez Kürtçü lü kte ön d e bir roldeydiler.
B u n d a n dolayı Kürt liderlerle ha­
berleşiyor ve onlarla bilgi alışve­
rişinde bulunuyorlardı. ”25 Kürtçülüğe ilgi duyan Fransız gazete­
ci Chris Kutscehera, yarı cahil ve
kekem e bir molla olan ve ailesi
tarafından “m ehdi” kabul edilen
ve İstanbul’da Osmanlı Sultanları­
nın tahtına oturması hayal edilen
(?) Şeyh M uham m ed’in 1903’de
ölümü ile yerine geçen oğulları
Şeyh II. Abdüsselâm, Şeyh Ah­
m ed ve Molla Mustafa Barzanî’nin “tarih yapacak yetenekte”
'duklarını ileri sürer.
Şeyh II. Abdüsselâm’ın idamı
sonrası Osmanlı ordusu Barzan ı
işgal ettiğinden, Şeyh Muham­
om
Şeyh Ahmed Barzanî
m ed’in üç büyük oğlu Ahmed,
Babo ve Muhammed Sıddık Hak­
kâri'deki Guerdi aşiretine, küçük
oğlu Molla Mustafa ise Şirvan'ın
Bergiyef köyüne sığınmıştı.
İngilizlere isyan
Bir süre kaçak olarak yaşayan
Ahmed, Şeyh II. Abdüsselâm’ın
yakın dostu olan Molla Mahm ud’un talebesi ve meşhur bir
Nakşibendî Şeyhi olan bu zâtın
halifesi olmuştu. Şeyh Ahmed’in
adı, iki İngiliz istihbarat subayının
öldüğü 1919 Behdinan İsyanı’na
kadar pek duyulmamıştı.26 Bölge,
Birinci Dünya Savaşı sonucu İngi­
liz hâkimiyetine girince tüm Kürt
ve Türkmen aşiretleri İngiliz Em­
peryalizmi’ne isyan eden Şeyh
Mahmud Berzenci’nin çevresinde
toplanmış, ona var gücüyle destek
vermişlerdi. Bunlara biraz geç de
olsa Barzan ve Zibar aşiretleri de
katılmıştı.27 Kasım 1919-Mart 1920
tarihlerinde Barzan ve Zibar aşiT A R Î Hvt-DÜŞ Ü N C E
T
ig
55
m
M
m
M ustafa
Barzani,
İsrailli dostu
H in o ’y u
(D a v id
G ebay) b ö l­
g e sinde
ağırlarken...
• ,
i*
rih
.c
om
ri Aşireti lideri Faris Ağa, Barzan’ı
terk ederek dağlara kaçmak zo­
runda kalmışlardı. Bu operasyon
bir süre için Barzanî Aşireti’ni sin­
dirmiş, inzivaya çekilmelerine ne­
den olmuştu.29 Kanaatimizce bu
inziva, şeyhin dinî itikatlarını yeni­
den gündem e getirmişti. Daha
1922'de Barzanîlerin ileri gelenle­
rinden biri, “B iz Barzanîler Tann ’y a ve insanın tem iz olması ge­
rektiğine
inanıyoruz.
Fakat
K ur'an’ı anlamıyoruz. Arapların
kitabıdır. A talarım ızın önceleri
Hristiyan olduklarına inanıyo­
ruz. Ve biz Barzanîler dua etmiyoruz. K u ra n okumuyoruz, Ra­
m a za n ’da oruç tutm uyoruz” di­
yordu. Molla Mustafa Barzanî’nin
yakın dostu İngiliz diplomat Edm onds’un kitabında anlatıldığına
göre Barzanîlerin elinde; şeyhten
şeyhe gösterilen gizli ve gizemli
bir kitab bulunmaktaydı. Kutschera, hâlâ Mesud Barzanî’nin elinde
bulunan kitaptan söz etmektedir.
Şeyh Ahmed de kendisinden
önceki Barzan şeyhleri gibi aşırı
derecede yüceltilmiş ve kutsallaştırılmıştı. Dahası Şeyh Ahmed,
Hristiyan olmakla ya da yeni bir
din kurmakla suçlanıyor, onun
domuz eti yeme yasağını kaldır­
ması da bunun delili olarak kabul
ediliyordu. Şeyh Ahmed 1927’de
ilk defa Bağdat yönetimiyle karşı
karşıya kalmış ve bu tarihte onun
sapık dinî iddiaları gündeme geti­
rilerek üzerine sefer düzenlenmiş­
ti.30 Bu iddiaların İngiliz emperya­
lizminin yalanları olduğu da düşü­
nülebilir. Ancak Muzaffer İlhan
w
w
w
.e
ta
retlerinin Nesturî ve Ermenilerden
oluşan İngiliz kuvvetlerine karşı
savaştığı, hatta Türklerden yardım
istediği Bâb-ı Âlî tarafından da öğ­
renilmişti.28 M. Sıraç Bilgin’e göre
Şeyh Mahmud Berzenci, İııgilizlere karşı tüm Küıt aşiretlerinden
mektupla yardım istemiş, Şeyh
Ahmed bunu olumlu bularak
Behdinan aşiretlerine de Berzenci
isyanını desteklemek çağrısı yap­
tıktan sonra Siileymaniye’ye biri
Mustafa Barzanî komutasında iki
küçük birlik göndermiş, ancak bu
birlikler Süleymaniye’ye varmadan İngilizler, Şeyh Mahmud Berzenci’yi yaralı yakalayarak isyanı
bastırmışlardı. Berzenci’ye yardım
eden tüm Kürt aşiretleri gibi Barzanîlerin de üzerine yürüyerek,
Barzan’a Asurîleri yerleştirmek is­
teyen İngilizler, nedense bu ope­
rasyondan “bir süreliğine” vaz
geçmişlerdi. Bu arada İngilizlerle
iyi diyaloğu olan Türkiye’deki si­
yasî Kürtçüler de boş durmuyor,
Seyyid Abdülkadir ve Şeyh Abdurrahman Şırnakî, Şeyh Ahmed
Barzanî’ye mektuplar yazarak ona
Kürtlerin liderliğini teklif ediyor­
lardı. O ise, bu liderliğin Şeyh
Ubeydullah’ın torunu Şeyh Abdiilkadir’e ait olduğunu düşündüğü
için kardeşi Mustafa Barzanî’yi
Muş’a göndererek Seyyid Abdül­
kadir ve Şeyh Said ile temas kur­
duruyor, ama bu ilişki nedense
devam etmiyordu.
Gizli kitap
İngilizler 1922’de Barzan’a sal­
dırmışlar, Ahmed Barzanî ve Ziba-
T ARİ Hve DÜŞÜNCEİ
^ 2 2
Erdost, "Şemdinli Röportajında”
bölgedeki Kürtlerin de bu sapk
lığı teyid ettiğini açıklamaktadır.
Şemdinlili Seyyid İslâm Geylânî,
“Dedeleri Molla M ubam m ed tem iz
adam dı. N am az kılardı. Öbürleri
eskiden beri böyledir. N a m a z kıl­
mazlar, kâfirdir onlar” derken;
Barzanî Aşireti m ensupları da,
“Bize kâfir diyorlar, dinsiz diyor­
lar, d o m u z eti yiyor diyorlar” di­
yerek bölge halkının kendileriyle
ilgili kanaatini belirttikten sonra
bunları reddediyorlardı.31
Barzanîlerin T.C. ile savaşı
Kürt ayrılıkçıların Ermeni ayrı­
lıkçılarla birlikte 1927’de kurduğu
“Haybun” örgütü, özellikle “silahlı
isyanlar” çıkararak, bağımsızlık
propagandası yapmaya çalışıy
du. Haybun ve Ermeni Taşnak ör­
gütü tek bir amaçta birleşmişti:
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu
Türkiye’den ayırmak ve sonra da
bölüşmek.32 Haço’nun Çaldıran,
Cemilpaşaoğullannın Midyat ve
Mazıdağı, Resul’ün Erun isyanları
ve Şeyh Barzanî'nin Oraman bas­
kını bu isyanlar arasında yer alı­
yordu.33 Haybun’un örgütlediği en
önemli isyan ise 1930 Ağrı isyanı
idi. İsyancıların ele başılarından
Kör Hüseyin Paşa, Türk güvenlik
güçleri karşısında zor durumda
kalınca, oğlunu Barzan’a gönde­
rerek Ahmed Barzanî’den yardım
istemiş, o da Molla Mustafa
Barzanî yönetiminde 500 kişiO ıam ar bölgesine göndererek,
Türk ordusunun gücünü bölebil­
mek için yeni bir cephe açmıştı.
w
om
.c
Türkiye’ye
sığındılar
m
m
Sonunda, 21 Haziran 1932'de
Şeyh Ahmed Barzanî, 400 kadar
adamıyla sınırı geçip Türk yetkili­
lerine sığınacaktı.38 Çok ilginçtir ki,
İngiliz kaynakları Kasım 1931de
onun “Kendimi İngiliz uşaklarına
teslim etmektense açık düşmanlan m olan Türklere teslim olmayı
y ü z kere yeğ tutarım ”dediğini bil­
diriyordu.39 Şeyh Ahmed ve adam­
larını; aşiretin diğer mensuplan iz­
ledi. Üç komutan ve toplam 1.700
kişilik mülteci grubu, Binbaşı Şük­
rü Kanatlı yönetimindeki Türk or­
dusu tarafından çok iyi karşılandı.
İki yıl önce Oramar’da Türk ordu­
sunu arkadan vuranlar, bu sefer
misafirperverlik ve “teslim olana”
dokunmama geleneği ile karşılan­
mıştı. Bunu yıllar sonra Molla Mus­
tafa Barzanî de itiraf ediyordu:
“B iz Türkiye'de asılmayı bekliyor­
duk.. O tarihlerde İngilizlerle Türk.ler ve İraklılar iyi ilişkiler kurm uş­
lardı. İngilizlerin talebi üzerine
Türkiye bizi asabilirdi. Ancak biz
seve seve Türkiye’d e ölüme gelmiş­
tik. Fakat Türkiye’d e beklediğimiz
w
Türkiye’nin ardından bir yıl
sonra Ahmed Barzanî ile Irak’ı
yöneten İngilizler arasında da ça­
tışma başladı. İngiliz Sir A. Wilson’a göre İngilizlere bağlı Irak
H üküm eti Kültlere, otoritesini
kuvvet zoruyla kabul ettirmeye
çalışmış ve İngiliz Hükümeti de
l^ lg e d e k i bütün askerî gücü,
ellikle uçakları ile bu operasyo­
na destek vermişti. Bir aşiret kav­
gası gerekçe gösterilerek Tem­
muz 1931’de çatışmalar başlamış,
Irak hüküm et güçlerinin Barzanî­
ler karşısındaki başarısızlığı, İngil­
tere’nin takviyesi ile başarıya dö­
nüştürülmüştü. İngiliz uçakların­
dan Kültlere atılan bildirilerde
“Uygar” İngilizlerin çağdaş gad­
darlığının itirafları yer almaktaydı:
“B arzanlı Şeyh A hm ed ve taraf­
tarlarına!...
M adem ki daha önceki enıir ve
beyanları hesaba katm ak istemi­
yorsunuz, bu defakiler size uçak
sa ld ırıla rın ın şiddetleneceğini
bildiriyor. S iz köyleriniz ve sürürin iz m itralyöz ve bomba ateşi­
ne tutulacaksınız. Bu bombalar­
dan bazıları hem en değil, bir kaç
saat sonra patlayacaktır. K adın­
ta
rih
İngiliz uçaklarının bombaları
larınızı ve çocuklarınızı güvenli
yerlere koym anız tavsiye olunur.
B u harekâtlar, her türlü direnm e
ve m uhalefetin sona erip şefleri­
n izin dize gelmelerine dek süre­
cektir. Dikkatli olun! Hükümet,
direnm enizle etkilenmeyecek ka­
d ar güçlüdiir. Her türlü direnm e
boşunadır. Ne diye bir daha in­
san kanı dökelim?”
İngiliz belgelerine göre İngiliz
uçakları 79 köyü bombalamış,
2382 evden 1365’ini yerle bir et­
mişti.36 Şeyh Ahmed Barzanî, Ka­
sım 1931 ’den Nisan 1932've ka­
dar aralıklı, Nisan’dan Ha. ’ran’a
kadar sürekli ve şiddetli olarak
İngilizlerin
saldırısına
uğru­
yordu.37 Aralık 1931, Şubat 1932,
Man 1932, Nisan 1932 ve Haziran
1932’de tam beş kez Irak ve İngi­
liz güçlerince bom balanıyor,
Barzanîler özellikle İngiliz uçak­
larının bombalarını beyinlerinde
hissediyorlardı. Irak Hüküm eti’nin kara saldırılarını yer yer
püskürtseler de uçaklara karşı di­
renmeleri m üm kün değildi.
w
.e
16 Temmuz-10 Ekim 1930 tarihle­
rinde ortaya çıkan Oramar İsyanı,
Mustafa Barzanî tarafından rakımı
2.000-3.500 metre arasında deği­
şen yolsuz, sarp ve yalçın kayalar­
la aşılması güç bölgede, Şemdinli
yakınındaki Oramar’m basılması
ile başlamıştı. Oramar hudut bölü­
ğü âsîler tarafından kuşatılmışsa
da bu kuşatma hava kuvvetlerimiz
ve komşu hudut bölüklerinin yar­
dımı ile kırılmış, İran’a doğru ka­
çan Barzanîler ve onların Ora­
nlardaki işbirlikçilerinden oluşan
âsîlere büyük kayıplar verdirilmiş­
t i . H a y b u n örgütü bu isyanı da
hir propaganda malzemesi olarak
İlanmış, uydurm a rakamlarla
“Olayda Türk birliklerinin 4.000
kayıp verdiğini, Türk hüküm eti­
n in 50 0 köyü yıkıp 12.000 kişiyi
öldürdüğünü ” ileri sürerek bunu
Ermeniler aracılığı ile temas kur­
duğu Amerikan kamuoyuna da
duyurmuştu.35
akıbet bizi karşılamadı. Nitekim
orada iyi muamele gördük. Bizi
şehirden şehire alıp götürdüler.
D aim î bir yerde oturtmadılar. Bü­
y ü k ağabeyim Şeyh A hm ed i Erzu­
ru m ’a gönderdiler. B izi birbiri­
m izden ayırıyorlardı. Herhangi
bir harekette bulunm am ızdan en­
dişe olunuyordu. B unu seziyor­
duk. Bize iyi muamele ettiler.
Türkiye, sadece Barzanî ordu­
sunda, onunla birlikte Türkiye’ye
sığınan 10-15 Türkiye Kürdünü ce­
zalandırmıştı. Türkiye, 1932 sonla­
rında Şeyh Ahmed, kardeşleri Muhammed Sadık, Molla Mustafa ve
adamlarının Barzan’a geri dönm e­
sine izin vermiş, ancak Irak Hükü­
meti onlara karşı Türkiye’den ope­
rasyon talebinde bulunmuştu. Tür­
kiye böyle bir operasyonu yapma­
dı. Fakat Barzanî ailesi 1934’de ye­
ni Irak Hükümeti’ne teslim oldu.
Mart 1936’ya kadar Halil Hoşevî ve
Alu Bey önderliğinde Barzanî Aşi-
Israil’in ve
Şah
idaresinin
Mustafa
B arzanî’y e
temin ettiği
ağır
silahlar
(üstte) ve
Almanların
gizlice
verdiği
silahlar.
TARİH>.1>1 Ş l N C g
İNCELEME______________________
w
w
w
T ARİHveDÜŞÜNCEİ
24
İslâmcı kanadı güçlendirdiğini,
böylece İran devrimini ihraç et­
meye çalıştığım kabul eder.45B
B u konu, y a k ın d a O ku m u ş A d a m
Y ayınları ’n d a n k ita p olarak, ç ık a ca k .
D ip n o tla r :
1 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA),
Y.PRK.AZJ., nr.36/6
2 BOA, Y.PRK. ASK., nr. 44/14
3 Memed Emin Zeki, Kürdistan Tarihi, Ankara
1992, 2. Baskı, Beybun Yayınlan, s. 174-1754 Abdülkaclir Berifkanî, Mustafa el-Barzanî,
Kahire/Lonclra 1996, El-Merkezü’l-Arabî ed-Devli
li'l-i lem Yayınları, s. 96-97.
5 M. Sıraç Bilgin, Barzanî, İstanbul 1992, Fırat
Yayınları, s. 16-16.
6 Abdülkadir Berifkanî, a.g.e., s. 96-97.
7 M. Sıraç Bilgin, a.g.e., s. 15.
8 Martin Van Bruinessen, Ağa, Şeyh ve Devlet,
(Çev. Ram ziye Arslan), Ankara, Tarihsiz, Özge Ya­
yınlan s. 322-323.
9 Abdülkadir Berifkanî* a.g.e., s. 97.
10 M. Sıraç Bilgin, a.g.e., s. 17.
11 BOA, Y.PRK. ASK., nr. 44/14
12 BOA, Y.PRK. AZJ., nr. 36/6
13 Bazil Nikitin, Kürtler (Çev. Hüseyin Demirhan-Cemal Süreyya), İstanbul 1994, 4. Baskı, Den­
ge Yayınları, C. I II, s. 377-379.
14 Bazil Nikitin, a.g.e., s. 381-384
15 A. Medyalı, Kürdistanlı Yahudiler, Ankara
1992, Berham Yayınları, s. 26 vd.
16 A. Medyalı, a.g.e., s. 53
17 Abdülkadir Berifkanî, a.g.e., s.97
18 M. Sıraç Bilgin, a.g.e., s. 18.
19 Abdülkadir Berifkanî, a.g.e., s. 97-99
20 M. Sıraç Bilgin, a.g.e., s. 18; Abdülkadir Berikfani, a.g.e., s. 97-98
21 BOA. DH. MUİ 1-1/29, 1-2/73, 1-4/64, 16/14, 1-6/69- Bu konuda çok sayıda belge vardı.
Konu ile ilgili ayrıntılı bir çalışmamız devam et­
mektedir.
22 Abdülkadir Berifkanî, a.g.e., s. 100-101; M.Sıraç Bilgin, a.g.e., s. 19-21; Muzaffer İlhan Erdost,
Şemdinli Röportajı, 1993, 2. Baskı, s. 130.
23 BOA. DH.KMS. nr. 25/52.
24 Martin Van Bruinessen, a.g.e., s. 323.
25 M.Sıraç Bilgin, a.g.e., s. 22
26 Chris Kutschera, Kürt Ulusal Hareketi, (r
Fikret Başkaya), İstanbul 2001, s. 139-141.
27 Qassam Kh. Al Jumaily-İzzet Öztoprak, Irak
ve Kemalizm Hareketi (1919-1923), Ankara 1999,
Atatürk Araştırmalan Merkezi Yayınları.
28 BOA.DH.KMS. nr. 50/17, 50/25.
29 M. Sıraç Bilgin, a.g.e., s. 22-25.
30 Chris Kutschera, a.g.e., s. 140-142
31 Muzaffer İlhan Erdost, a.g.e., s. 148.
32 Rohat Alakom, H uyhun Örgütü ve Ağrı
Ayaklanması, İstanbul 1998, Avesta Yayınlan.
33 Hüseyin Koca, Yakın Tarihten G ünüm üze
Hükümetlerin Doğu-Güneydoğu Anadolu Politi­
kaları, Konya 1998, s. 273.
34 Genelkurmay Belgelerinde Kürt İsyanları-2,
İstanbul 1992, Kaynak Yayınları, s. 71-86.
35 Hüseyin Koca, a.g.e., s. 297-300
36 Lucien Rambout, Çağdaş Kürdistan Tarihi,
Diyarbakır, 1992, Dilan Yayınlan, 4. Baskı, s. 71-73.
37 Chris Kutschere, a.g.e., s. 144
38 Chris Kutschere, a.g.e., s. 144-146
39 Bazil Nikitin, a.g.e., s. 344
40 M. Sıraç Bilgin, a.g.e., s. 38-3941 Chris Kutschere, a.g.e., s. 146-148
42 M. Sıraç Bilgin, a.g.e., s. 39-40.
43 Abdülkadir Berifkanî, a.g.e., s. 90-9144 Hulusi Turgut, B arzanî Dosyası, İstanb- 1
1969, s. 105-114.
45 Martin Van Bnıinessen, Kürdistan Üzerine
Yazıla?; (Çev. Nevzat Kıraç vcl.), İstanbul 1992, İle­
tişim Yayınları, s. 40-41; Nevzat Korkmaz, Kürt Ka­
panı, Ankara 1991, Yurt Yayınlan, s. 49-69.
om
.c
Barzanîlerin Hizbullah kolu
Şeyh Ahmed Barzanî'nin oğlu
Şeyh Muhammed Halid Barzanî,
1975’ten sonra sürgün yaşadığı
İran’da Molla Mustafa ve oğulları­
nın gölgesinde oldukça önemsiz
biri olarak yaşadı. Humeyni Devrimi’nden sonra yeni İran yöneti­
mi ile iyi ilişkiler kurdu ve 1980
ortalarında “Kürt H izbullahı”
adıyla ve sol düşünceyi silmek
söylemi ile Kuzey Irak Kürtleri­
nin yeni liderlerinden biri olarak
ortaya çıktı. Şeyh Halid’in peşmergeleri İran’da Barzanî ailesine
yakın Kürt mülteciler arasından
devşirilmişti. Barzanîler Kürdistan
Demokrat Partisi’ni desteklemeyi
siirdürse de Irak Kürtleri arasında
Tahran’m çok daha kolay kontrol
edebileceği İslâmî partiler kur­
mayı da ihmal etmiyorlardı. Ga­
zeteci Cevdet Korkmaz’a göre
Şeyh Halid Türkiye’deki kanlı te­
rör örgütü Hizbullah ile de işbir­
liği içinde idi. Kiirdolog Martin
Van Bruinessen, bunu inandırıcı
bulmasa da İran’ın Barzanî ailesi­
nin laik, milliyetçi kanadına karşı
.e
t
1936’da Barzanîler, yakalanan
Molla Mustafa ile birlikte bu kez
Süleymaniye’de sürgünde idiler.
Aşiret yönetiminde ipler Şeyh Ahm ed'den Molla Mustafa Barzanî’nin eline geçmişti. Abdullah
Nehrî, Şeyh Said Pironî, Şeyh II.
Abdüsselâm Barzanî, Şeyh Rıza ve
Ahmed Barzanî’nin dinî kaynaklı
hareketlerinin aksine Molla Musta­
fa Barzanî dinî motiflerden yarar­
lanmakla ve ailesinin dinî nüfuzu­
nu kullanmakla birlikte ırkçı bir
bakış ile Kiirtlerin bağımsızlığı
kavgasını başlatmıştı.43 Şeyh Ah­
med Barzanî ise ikinci dereceye
düşmüş olmanın hırçınlığı ile Bar­
zan ve çevresinde kendi inançları­
nı katı bir şekilde uyguluyor, bu
nedenle de sık sık tepkilere neden
oluyordu. 12 yıl Irak hapishanele­
rinde kalan, sürgünlükler yaşayan,
liderliği kardeşi Molla Mustafa’ya
kaptıran Şeyh Ahmed, aşireti üze­
rinde yeniden nüfuz kazanmak
için dinî konumunu kullanıyordu.
196l’den 1969’a kadar Şeyh Ah­
med, Barzan köyünde oturarak
Irak rejimine bağlı bir şekilde ya­
şadı. 1958’deki yeni Irak rejimi ve
uygulamaları onu tatmin etmiş,
serbest bırakılmakla kalmamış, ta­
rihî merkez Barzan’da oturmasına
da müsaade edilmişti. Şeyh Ah­
med, ömrünün son yıllarında bel­
ki de gizli kitabın gereği olarak
Peygamberliğini ilan etmiş, ibadeti
yasaklamıştı. Kendine bağlı imam­
lara gönderdiği talimatta şöyle di­
yordu:
“Camiler kapansın! Kur'an-ı Ke-
ih
Camiler kapatılıyor
rim okum ak na m a z kılmak y a ­
sak. Radyo dinlemek kâfir işidir.
B ütün radyolar evden kalksın.
Gök Tanrısı Allah, yer Tanrısı be­
nim! Sizin m anevî hu zu ru n u zu
ancak ben sağlarım. Gösterdiğim
yoldan gidin. Benim için ağlayın.
Emirlerim ilahî bir emirdir. Ben si­
ze emretmekle kutsal görevinizi
ya p m a n ız için ikazda bulunm uş
oluyorum. ”
Şeyhin bu istekleri, domuz eti
yenmesi ve şarap içilmesi için ver­
diği izin, bazı aşiret mensuplarınca
uygulansa da aşiretin çoğu tarfından tepkiyle karşılanıyordu. Hatta
bizzat Molla Mustafa Barzanî de
buna çok tepkili ve kızgındı. Ama
hiç bir şey yapamıyordu. Ağustos
1967’de Molla Yahya ve yirmi ada­
mı Ahmed Barzanî’nin baskısın­
dan huzursuz olarak Türkiye’ye sı­
ğınmışlardı. 1969 başlarında Şeyh
Ahmed Barzanî’nin ölümü, Barzan
halkına büyük bir nefes aldıracak,
ama onun yolunu devam ettirenler
daha sonra da varlıklarını sürdüre­
ceklerdi.44
ar
L
reti’nin Irak Hükümeti’ne karşı is­
yanı sürmüştü.41 13 Mayıs 1934’te
Irak Hükümeti genel bir afla Bar­
zanî Aşireti’nden tutuklananları
serbest bırakarak Barzan’a gön­
derdi. Ancak Ahmed, Muhammed
Sadık ve Mustafa Barzanî, Basra
yakınlarındaki Hille’ye sürülmek­
ten kurtulamadılar. Barzan dağla­
rından Hille çölüne sürülen Barzanîler burada çok sıkılıyordu. Gele­
ceğin lideri Molla Mustafa, 1935’de
Hille’den kaçarak Halil Hoşevî’ye
katıldı ve yönelttiği milis güçleri ile
Revanduz’u ele geçirdi.42