ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ No.11, EYLÜL 2014 IŞİD İLE MÜCADELE, SINIR GEÇİŞLERİ VE TÜRKİYE Oytun ORHAN Oytun Orhan, 2009 yılından bu yana ORSAM’da araştırmacı olarak görevine devam etmektedir. Temel olarak Suriye ve Lübnan konularında çalışan Orhan’ın İsrail-Filistin, Irak konularında da çalışmaları yer almaktadır. Lisans eğitimini Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlayan Orhan, yüksek lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde “Kimliğin Suriye’nin Bölgesel Politikalarına Etkisi (19462000)” başlıklı tezi vererek tamamlamıştır. Orhan, halen Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora eğitimine devam etmektedir. Irak kökenli IŞİD Suriye iç savaşının yarattığı güç boşluğu ve şiddet ortamından faydalanarak Suriye’de etkinlik kazanmıştır. Örgüt Suriye’de kazandığı gücü Irak’a taşıyarak kısa sürede Musul’dan İran sınırına uzanan bir hat üzerinde kontrol sağlamayı başarmıştır. Batı kamuoyunda IŞİD’in güçlenmesinin ana nedenlerinden birinin tüm dünyadan savaşçıların IŞİD saflarında savaşmak üzere Suriye’ye giden kişiler olduğu vurgulanmıştır. Türkiye üzerinden geçişler ve örgüte katılan Türk vatandaşları iddiaları üzerinden de Türkiye’nin örgüte bakışı konusunda çıkarımlar yapılmıştır. Bu çalışmada IŞİD’in herkesten önce Türkiye için bir tehdit oluşturduğu nedenleri sıralanarak anlatılmaya çalışılacaktır. Bunun yanı sıra Türkiye üzerinden IŞİD’e katılmak üzere sınır geçişleri konusunda sorumluluğu sadece Türkiye’ye yüklemek yerine savaşçıların geldiği kaynak ülkeler ile istihbarat işbirliğinin geliştirmesinin gerekliliği vurgulanacaktır. Son olarak ABD öncülüğünde açıklanan IŞİD ile mücadele planının başarılı olabilmesinin, Irak ve Suriye’deki tüm toplumsal kesimler ve bölgesel aktörlerin hassasiyetlerini dikkate alan kapsamlı bir siyasi plana dayanması gerektiği savunulacaktır. IŞİD İLE MÜCADELE, SINIR GEÇİŞLERİ VE TÜRKİYE B atı kamuoyunda Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD)’nin güçlenmesinin nedenleri arasında savaşçılarının Türkiye üzerinden Suriye’ye geçerek örgüte katıldığı iddiaları sıklıkla dile getirilmektedir. Bu iddialar dile getirilirken, sınırdan geçişlere yönelik yeterli tedbirleri almadığı için Türkiye’ye karşı eleştirel bir dil kullanılmaktadır. Hatta örgüte katılan Türk vatandaşlarını anlatan haberler üzerinden IŞİD ile Türkiye arasında bağlantı kurmaya çalışan analizlere de yer verilmektedir. Fakat bu tartışmada konunun girift yapısı göz ardı edilmekte ve konuyla ilgili ciddi yanlış 2 anlamalara sebebiyet verecek yorumlar ileri sürülmektedir. Bu bağlamda vurgulanması gereken ilk nokta, IŞİD’in doğrudan ve yakın tehdit oluşturduğu ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğidir. IŞİD güvenlik tehdidi olmanın ötesinde Türkiye’nin Irak ve Suriye ayağı başta olmak üzere tüm Ortadoğu politikasının temelini zayıflatan bir aktördür. IŞİD’e yabancı militanların katılımı konusunda odaklanılması gereken asıl husus savaşçıların Suriye’ye ulaşmasında son aşama olarak değerlendirilen Türkiye sınırından geçişten ziyade kaynak ülkelerdir. Bu konuda yapılan tartışmaların gözden ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ No.11, EYLÜL 2014 kaçırdığı husus sorunun savaşçıları gönderen ülkelerde çözülmesi ve kaynak ülke ile Türkiye arasında istihbarat işbirliği geliştirilmesi ihtiyacıdır. Suriye iç savaşının yükselen gücü IŞİD, Haziran ayında Musul’u ele geçirmesi ve kısa sürede Kerkük, Selahaddin, Diyala hattı üzerinden İran sınırına kadar ulaşması ile dünya gündeminin ilk sırasına yerleşmiştir. Örgüt, ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel tarafından son yıllarda ABD’nin karşılaştığı en büyük tehdit olarak tanımlanmıştır. Benzer şekilde Avrupa ülkeleri de IŞİD tehdidini bertaraf etmek için örgütle savaşan muhalif güçlere yardım etmeye başlamıştır. IŞİD giderek güçlense de, ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Martin Dempsey’in ifade ettiği üzere halen ABD ya da Avrupa için doğrudan bir tehdit değildir. Her ne kadar Başkan Obama’nın son konuşmasında IŞİD ABD’ye bir tehdit olarak sunulsa da, şimdiye kadar ABD’ye dönük doğrudan bir saldırısı olmamıştır. Türkiye ise şimdiye kadar IŞİD kaynaklı farklı saldırılara maruz kalmıştır. Dolayısıyla sınır geçişleri üzerinden Türkiye’nin IŞİD’e bakışı konusunda aceleci çıkarımlarda bulunmak yanlış değerlendirmelere neden olmaktadır. Türkiye’ye dönük IŞİD tehdidi IŞİD coğrafi nedenle Türkiye için doğrudan tehdittir. IŞİD’in Irak ve Suriye’de kontrol ettiği bölgelerin neredeyse tamamına yakını ya sınırda ya da sınıra yakın bölgelerdedir. Türkiye-Suriye arasındaki sınır kapılarından bazıları örgütün kontrolündedir ve bundan dolayı sınır kapılarının çoğu Türkiye tarafından kapatılmıştır. Dolayısıyla diğer aktörlerin aksine Türkiye IŞİD gerçeği ile birlikte yaşamaktadır. Türkiye ile örgüt arasındaki coğrafi bağlantı iki açıdan Türkiye’yi sıkıntıya sokmaktadır. Birincisi, IŞİD tarafından Niğde’de iki güvenlik görevlisinin şehit edilmesi ve bir vatandaşın öldürülmesi olayında görüldüğü üzere örgütün Türkiye içinde eylem yapabilme kapasitesi bulunmaktadır. İkincisi, Türki- IŞİD bölgede bütün ülkelerden önce Türkiye için doğrudan ve yakın bir güvenlik tehdididir. 3 IŞİD İLE MÜCADELE, SINIR GEÇİŞLERİ VE TÜRKİYE ye en uzun kara sınırına sahip olduğu güney hattı boyunca istikrarsızlık ve çatışmalarla boğuşan bir coğrafyadan kaynaklanacak çok boyutlu güvenlik riskleri ile baş etmek durumunda kalmaktadır. IŞİD, hem Suriye hem de Irak’ta Türkiye’nin neredeyse bütün müttefikleri ile çatışma halindedir. Örgüt, Suriye’de etkili olduğu Kuzey Cephesi’nde Özgür Suriye Ordusu, İslami Cephe ya da Kürtlerin milis gücü YPG ile çatışmaktadır. Bunlar arasında rejime karşı mücadele yürüten YPG dışındaki aktörler, Türkiye tarafından desteklenmektedir. Irak’a bakıldığında ise Türkiye’nin enerjiden ticarete, güvenlikten siyasi işbirliğine uzanan geniş yelpazede çok boyutlu ilişki geliştirdiği Kürt Bölge- 4 sel Yönetimi ile çatışmaktadır. IŞİD’in sınırlarına dayanarak tehdit ettiği Erbil neredeyse tamamıyla Türk firmaları tarafından inşa edilmektedir. Türkiye’nin dış ticaretinde ikinci sıraya yükselen Irak ile ticaret ya IKBY’ye ya da IKBY üzerinden Irak’ın diğer bölgelerine gerçekleşmektedir. IŞİD saldırıları ile beraber tüm bu süreçler zarar görmüştür. IKBY’nin haricinde Türkiye’nin Irak’ta etkinliğinin en fazla hissedildiği vilayet Musul’du. Türkiye aralarında Musul Valisi Etil Nuceyfi ve Irak Parlamentosu eski Başkanı Usame Nuceyfi gibi önde gelen Sünni siyasetçilerin de bulunduğu isimler ile yakın ilişkilere sahiptir. IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi ile Türkiye’nin birlikte çalıştığı aktörler şehirden ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ No.11, EYLÜL 2014 kaçmış, Türkiye en etkili olduğu vilayet üzerindeki nüfuzu sekteye uğramıştır. Türkiye toplumu ile akrabalık ilişkisi nedeniyle Türkiye’nin yakından ilgilendiği Türkmenler de IŞİD’in saldırılarından olumsuz etkilenmiştir. Suriye’de Bayır-Bucak, ve Halep Türkmenleri örgütün saldırıları nedeniyle yerleşim yerlerinden göç etmek durumunda kalmıştır. Irak’ta durum daha kötüdür. Dünya kamuoyunda Yezidilerin durumu daha fazla dile getirilse de aynı koşullarda ve çok daha fazla sayıda Türkmen IŞİD’in katliamlarına maruz kalmış ve zorunlu göçe tabi tutulmuştur. Türkiye’nin Suriye politikası ve IŞİD IŞİD’in güçlenmesinin Türkiye açısından yarattığı en büyük sıkıntılardan biri, Ankara’nın Suriye politikasının başarısını engellemesidir. IŞİD’in Türkiye’nin Suriye politikasına oluşturduğu meydan okumalara bakıldığında birkaç boyuta odaklanmak gerekir. Birincisi IŞİD ılımlı muhalif unsurlar ile savaşarak rejimin hiçbir enerji harcamadan düşmanlarından kurtulmasını sağlamakta ve rejimin ömrünü uzatmaktadır. İkincisi IŞİD’in güçlenmesi Suriye halkı nezdinde Esad rejiminin toplumsal tabanının güçlenmesine neden olmaktadır. Bu durum özellikle azınlık gruplar (Hıristiyanlar, Arap Aleviler, Dürziler, Ermeniler vb.) için geçerlidir. Bunda IŞİD’in kontrol ettiği bölgelerde Hıristiyanlar başta olmak üzere azınlık gruplarına karşı şiddet içeren uygulamaları etkilidir. Hatta IŞİD, Sünni Arap toplumu ve yakın zamana kadar işbirliği yaptığı aşiretler ile de sorunlar yaşamaya başlamış; bu da söz konusu grupların rejime yönelmesine neden olmuştur. IŞİD’in Türkiye’nin Suriye politikası bağlamında yarattığı üçüncü sorun Esad yönetiminin uluslararası meşruiyetinin artmasını sağlamasıdır. Batı kamuoyunda Suriye gündeme geldiğinde artık esas tehdit olarak rejimden ziyade IŞİD öne çıkmaktadır. Hatta son dönemde IŞİD’in güçlenmesi ile sahada mücadele edebilecek tek askeri güç olarak Suriye Ordusu’nun olduğu tezi öne çıkarılmaktadır. Bu durum Batı’nın terörle mücadele yaklaşımı içinde Suriye rejiminin Suriye’de Esad rejiminin alternatifinin İslamcılar olacağı kaygısı ile temellendirilen eylemsizlik politikası, paradoksal biçimde radikal grupların sahayı ele geçirmesine neden olmuştur. 5 IŞİD İLE MÜCADELE, SINIR GEÇİŞLERİ VE TÜRKİYE ortağa dönüşmesi riskini barındırmaktadır. Öte yandan, IŞİD’in yarattığı istikrarsızlık ve çatışmaların en önemli sonuçlarından biri Suriye ve Irak’ta insanların zorunlu kitlesel göçe maruz kalmasıdır. Bu göç dalgasının adresi ise büyük ölçüde Türkiye olmaktadır. Yaşanan kitlesel göç de Türkiye açısından önemli ekonomik, sosyal ve güvenlik sorunlarını beraberinde getirmektedir. Bu nedenlerden ötürü IŞİD bölgede bütün ülkelerden önce Türkiye için doğrudan ve yakın bir güvenlik tehdididir. Dolayısıyla, tüm dünyadan insanların IŞİD saflarında savaşmak üzere Suriye’ye akın ettiği bir 6 ortamda konunun sadece bir boyutuna odaklanarak Türkiye üzerinden sınırlı geçişler veya bazı Türk vatandaşlarının örgüte katılımını öne çıkararak, Türkiye ile IŞİD arasında bir bağlantı kurmak gerçekçi değildir. Zira IŞİD’e katılan bazı Batı Avrupa ülkeleri vatandaşlarının sayısının Türkiye’den katılanlardan daha fazla olduğu artık kabul edilen bir gerçekliktir. Sorunun kökenlerine inmek: IŞİD’in güçlenişi IŞİD’in nasıl bu kadar güçlenebildiğine ilişkin birçok neden sıralanabilir. Ancak öncelikli neden yabancı savaşçılardan ziyade bölge ve bölge dışı ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ No.11, EYLÜL 2014 güçlerin Suriye iç savaşının kördüğüme dönüşmesine neden olan çekingen politikalarıdır. Çekingen politikaların dayanağını ise rejimin yıkılması durumunda alternatifin İslamcılar olacağı düşüncesi oluşturmuştur. Ayaklanmanın ilk aşamasında “İslamcı-muhafazakar” gruplar kaygı nedeni iken zaman içinde Selefi gruplar kaygı nedeni haline gelmiştir. Nitekim iç savaşın dördüncü yılına girdiği noktada El Kaide’nin Suriye kolu Nusra Cephesi artık IŞİD’e göre “daha ılımlı” olarak algılanmaya başlanmıştır. Dolayısıyla rejim alternatifinin İslamcılar olacağı kaygısı ile temellendirilen eylemsizlik politikası, paradoksal biçimde radikal grupların sahayı ele geçirmesine neden olmuştur. Sınır geçişleri meselesi: kaynak ülkelerin sorumlulukları IŞİD’e ilişkin Türkiye’ye yöneltilen diğer eleştiri sınır geçişleri konusunda yeterli tedbir almadığı yönündedir. Örneğin Ağustos 2014 ayı içinde İngiltere basınında çıkan bir haberde Bangladeş kökenli iki İngiliz vatandaşının An- talya’ya gitmek üzere İngiltere’deki havaalanındaki mobese görüntüleri paylaşılmıştır. Bu kişilerin Antalya’dan sonra Hatay’a gittiği ve Suriye’ye geçerek IŞİD’e katıldığının bilgisi verilmiştir. Aynı haberde İngiliz yetkililerin her ay yaklaşık 30 İngiltere vatandaşının IŞİD saflarında savaşmak için Türkiye üzerinden Suriye ve Irak’a gittiğine inandığı bilgisine yer verilmiştir. Fakat IŞİD saflarında savaşan İngiliz kökenlilerle ilgili rakamlara bakıldığında bunların önemli bir kısmının Türkiye dışından kanallarla bölgeye gittiği görülmektedir. Böyle bir ortamda sadece savaşçıların Türkiye sınırından Suriye’ye geçişi üzerine odaklanmak kalıcı çözüme katkı sunmamaktadır. Zira sınır geçişleri konusunda alınması gereken ilk önlem, bu kişilerin Türkiye’ye gelmeden önce kendi ülkeleri tarafından tespit edilerek çıkışlarına engel olunması ya da Suriye’ye gitme ihtimali olan kişilerin bilgisinin Türkiye ile paylaşılmasıdır. Kaldı ki yılda 35 milyondan fazla turist ağırlayan Türkiye’nin Suriye’ye geçiş yapmak üzere ülkeye gelenleri tespit etmesi ve denetlemesi imkan- Irak ve Suriye’de merkezi otoritelerin dışlayıcı ve baskıcı politikaları IŞİD’in güçlenmesine zemin hazırlamıştır. 7 IŞİD İLE MÜCADELE, SINIR GEÇİŞLERİ VE TÜRKİYE sızdır. Bu noktada sınır kontrollerinin artırılması elbette önemlidir ancak bunun yanında yapılması gereken, kaynak ülkelerin Suriye’ye geçme potansiyeli olduğunu düşündüğü vatandaşlarının bilgisini Türkiye ile paylaşması da en az bu kadar önemlidir. Bu sayede Türkiye’nin kendi iç hukukunu zedelemeden uluslararası hukuk mekanizmalarını kullanarak söz konusu şüphelilere yaptırım uygulaması mümkün olacaktır. Dolayısıyla yabancı savaşçıların Türkiye üzerinden Suriye’ye geçişinde sorumluluk aynı zamanda kaynak ülkelerinin üzerindedir. IŞİD’in giderek artan sayıda Avrupalı savaşçı barındırması Batı’da güvenlik kaygılarını artırmıştır. Bunun için de son dönemde kaynak ülkeler ile Türkiye arasında istihbarat işbirliği geliş- 8 meye başlamıştır. Bir Fransız vatandaşının Suriye’de IŞİD saflarında savaştıktan sonra Brüksel’de Yahudi Müzesi terör eylemini gerçekleştirmesi süreci hızlandırmıştır. Bu çerçevede Fransa ile başlayan ve diğer Avrupa ülkeleri ile devam eden işbirliği neticesinde Türkiye’ye bildirilen 6 binden fazla kişi Türkiye’ye giriş yasağı listesine alınmıştır. Bunun yanı sıra, yine Fransa ile sağlanan işbirliği neticesinde IŞİD ve El Nusra Cephesi örgütlerine savaşçı militan bulan bir Fransız vatandaşı ülkesine iade edilmiştir. Türkiye, sınır kontrolleri konusunda da IŞİD tehdidinin ortaya çıkmasından beri güvenlik önlemlerini artırmıştır. Türkiye-Suriye sınır kapıları, IŞİD tarafından ele geçirilmesi durumunda hemen kapatıl- ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ No.11, EYLÜL 2014 maktadır. Halen IŞİD tarafından kontrol edilen Cerablus ve Telabyad’ın karşısında yer alan Karkamış ve Akçakale sınır kapıları Türkiye tarafından kapatılmıştır. Sınırda IŞİD’in kontrol ettiği bölgelerin karşısında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından güvenlik önlemleri alınmaktadır. IŞİD’in olası saldırı ihtimaline karşı güvenlik güçleri sınır hattındaki devriye görevlerini sıklaştırmış, sınır hattındaki önlemlere ek olarak Gaziantep ve Şanlıurfa’da hakim noktalara konuşlandırılan radar üslerinden 24 saat alan taraması yapılmaya başlanmıştır. Bu şekilde sınırdaki gelişmeler anlık olarak takip edilmeye çalışılmaktadır. Ancak unutulmaması gereken husus 910 kilometrelik düz bir sınır hattının tamamen kontrolünün mümkün olmadığıdır. ABD her türlü teknolojik imkanı kullanarak önlem almasına rağmen Meksika sınırından yasa dışı göçmen geçişine engel olamamaktadır. IŞİD’e karşı sınırda artırılan önlemlere paralel olarak Türkiye içinde de örgüte yönelik operasyonlar gerçekleştirilmektedir. Son dönemde Tür- kiye üzerinden Suriye tarafına geçmeye çalışan onlarca kişi suça karışmamışlarsa ülkelerine iade edilmiş, suça karışmış ise yargılanmıştır. İstanbul’da da IŞİD ait olduğu iddiası ile bir eve baskın düzenlenmiş ve yaralı olarak ele geçirilen bir kişi tutuklanmıştır. Kalıcı çözüm: Irak ve Suriye’de kapsamlı bir yaklaşım IŞİD ile mücadelenin askeri olduğu kadar sosyal, siyasal ve ekonomik ayakları olacaktır. Zira örgüt sadece askeri becerileri, sahip olduğu ateş ve silah gücü sayesinde bu denli güçlenmemiştir. Bunun yanı sıra Irak ve Suriye’de merkezi otoritelerin dışlayıcı ve baskıcı politikaları da IŞİD’in güçlenmesine zemin hazırlamıştır. Aksi takdirde IŞİD’in çok da fazla olmayan savaşçı sayısı ile düzenli ordular karşısında kısa sürede kazandığı askeri başarıları açıklamak mümkün değildir. Bu nedenle IŞİD’in dayandığı sosyal temel öncelikle ortadan kaldırılmalıdır. Bu da her iki ülkede tüm toplumsal kesimlerin siyasal sisteme entegre edilmesini gerektirmek- Suriye’de IŞİD ile mücadelede başarı, Suriye iç savaşına tüm tarafların kırmızı çizgilerini dikkate alan kapsamlı ve kalıcı bir barış sağlanması ile mümkün görünmektedir. 9 IŞİD İLE MÜCADELE, SINIR GEÇİŞLERİ VE TÜRKİYE tedir. Herkes tarafından kabul edildiği üzere IŞİD ile hem Irak hem Suriye’de birlikte mücadeleyi içermeyen stratejinin başarı şansı bulunmamaktadır. Suriye’de kaotik ortam sonlanmadıkça IŞİD askeri açıdan geriletilse bile kendine zemin bulmaya bir şekilde devam edecektir. Suriye iç savaşının geldiği noktada ortaya çıkan gerçek, ne rejimin muhalefeti bastırabileceği ne de muhaliflerin rejimi yıkma kapasitesine erişemeyeceğidir. Dolayısıyla mevcut 10 denkleme yeni bir girdi eklenmediği sürece kördüğüm devam edecektir. Rejim son dönemde güçlendiğini ve yeterli zamanı kazanırsa muhalifleri askeri yolla yenebileceğini düşünmektedir. Bu da rejimin siyasi çözümü stratejik hedeften ziyade bir zaman kazanma aracı olarak görmesine neden olmaktadır. Siyasi çözüm yaklaşımı bugüne kadar muhalifleri destekleyerek rejim üzerinde baskı kurmak ve masaya oturmaya zorlamak üzerine odaklanmıştı. Ancak hem muhaliflerin örgütlenme ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ No.11, EYLÜL 2014 sorunları hem de destek için verilen sözlerin büyük bölümünün yerine getirilmemesi nedeniyle bu gerçekleşmedi. Şu anda sahada rejime karşı denge oluşturabilecek yerel unsur kalmamış ve bundan sonrası için de geç kalınmıştır. Dolayısıyla rejimin de ya güçlü mesajlar vererek ya da somut askeri önlemlerle siyasi çözüme ikna edilmesi gerekmektedir. Belirtildiği üzere, “İslamcılar güçlenmesin” mantığı ile Suriye sorununa angaje olunmaması radikallerin sahayı daha fazla ele geçirmesi ile sonuçlanacaktır. Suriye’de IŞİD ile mücadelede başarı, Suriye iç savaşına tüm tarafların kırmızı çizgilerini dikkate alan kapsamlı ve kalıcı bir barış sağlanması ile mümkün görünmektedir. Suriye’de IŞİD ile mücadelede diğer bir soru örgütün bertaraf edilmesi durumunda Kuzey Suriye’de ortaya çıkacak güç boşluğunu hangi güç ya da güçlerin dolduracağıdır. Bu boşluk rejim mi, Nusra Cephesi mi, Özgür Ordu mu yoksa YPG tarafından mı doldurulacaktır? Tamamı Türkiye’nin sınırında yer alan IŞİD bölgelerinde doğacak boşluğun Özgür Ordu dışındaki gruplar tarafından doldurulacak olması -ki bu ihtimal oldukça yüksektir- Türkiye açısından yeni güvenlik risklerinin doğması anlamına gelecektir. Irak için de aynı değerlendirmeyi yapmak mümkündür. IŞİD’in Irak’ta ilerleyişini zafer kabul eden kesimlerin varlığını kabul etmeden ve buna neden olan faktörleri ortadan kaldırmadan kalıcı başarı şansı zayıftır. IŞİD’in Irak’ta bu denli hızlı ilerlemesini sağlayan, saldırdığı yerleşimlerde Bağdat güçlerine karşı koyarak IŞİD’e katılan yerel güçler olmuştur. Dolayısıyla odaklanılması gereken konulardan biri Sünni nüfusun yoğun yaşadığı yerlerdeki halkın neden IŞİD gibi bir örgüte destek verdiği olmalıdır. Tüm toplumsal kesimlerin siyasal sisteme entegrasyonu açısından Haydar el Abadi başbakanlığında kurulan ulusal uzlaşı hükümeti IŞİD ile mücadele adına olumlu bir adım olmuştur. Irak ve Suriye’deki tüm toplumsal kesimler ve bölgesel aktörler tatmin olmadan mevcut strateji ile IŞİD’e karşı taktiksel başarı elde edilecek, ancak örgütü var eden unsurlar ortadan kaldırılmadığı için orta ve uzun vadede IŞİD ya da benzeri örgütler zemin bulmaya devam edecektir. ABD Başkanı Barack Obama, IŞİD ile mücadeleye ilişkin ülkesinin izleyeceği stratejiyi duyurmuştur. Hava saldırıları, IŞİD’le sahada mücadele eden 11 IŞİD İLE MÜCADELE, SINIR GEÇİŞLERİ VE TÜRKİYE güçlere destek olma, istihbarat işbirliği ve insani yardım başlıklarından oluşan dört aşamalı planın yukarıda sayılan nedenlerden ötürü başarısız olma ihtimali bulunmaktadır. Irak ve Suriye’deki tüm toplumsal kesimler ve bölgesel aktörler tatmin olmadan mevcut strateji ile IŞİD’e karşı taktiksel başarı elde edilecek, ancak örgütü var eden unsurlar ortadan kaldırılmadığı için orta ve uzun vadede IŞİD ya da benzeri örgütler zemin bulmaya devam edecektir. ORSAM, Ortadoğu konusunda faaliyet gösteren tarafsız bir düşünce kuruluşudur. ORSAM Ortadoğu ile ilgili bilgi kaynaklarını çeşitlendirmeyi ve bölge uzmanlarının düşüncelerini Türk akademik ve siyasi çevrelerine doğrudan yansıtabilmeyi hedeflemektedir. Bu amaçlar doğrultusunda ORSAM, Ortadoğu ülkelerindeki devlet adamlarının, bürokratların, akademisyenlerin, stratejistlerin, gazetecilerin, işadamlarının ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin Türkiye’de konuk edilmesini kolaylaştırarak, yerel perspektiflerin güçlü yayın yelpazesiyle gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını sağlamaktadır. ORSAM yayın yelpazesi içinde kitap, rapor, bülten, politika notu, konferans tutanağı ve ORSAM dergileri Ortadoğu Analiz ve Ortadoğu Etütleri bulunmaktadır. © Bu metnin içeriğinin telif hakları ORSAM’a ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak makul alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, yeniden yayımlanamaz. Bu raporda yer alan değerlendirmeler yazarına aittir. ORSAM’ın kurumsal görüşünü yansıtmamaktadır. Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Süleyman Nazif Sokak No: 12-B Çankaya / Ankara Tel: 0 (312) 430 26 09 Fax: 0 (312) 430 39 48 www.orsam.org.tr 12
© Copyright 2024 Paperzz