AK PARTİ HÜKÜMETİNİN ORTA ASYA

356
II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ
AK PARTİ HÜKÜMETİNİN ORTA ASYA POLİTİKALARINA ELEŞTİREL BİR
BAKIŞ
Ertan Efegil*
Giriş
Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla birlikte, Türk karar vericileri, Birleşik Devletler ve
diğer Batı ülkelerinde nezdinde Türkiye’nin stratejik öneminin azaldığını düşündüler.371 Bu
nedenle, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Azerbaycan ile, “büyük ağbilik” anlayışı içerisinde
yakın ilişki içerisinde bulunması ve Avrasya jeopolitiğinde kendi etki sahasını kurması halinde,
karar vericiler, Türkiye’nin stratejik öneminin yeniden artacağını ümit ederek, bölge devletleri ile
ilişkilerini geliştirmeye çalıştılar.372
Böylece karar vericiler, “Çin Seddi’nden Adriyatik Denizi’ne Türk Dünyası” sloganı
üzerine, Türkiye’nin Orta Asya politikasını şekillendirdiler ve bu anlayışa uygun olarak, Türkiye,
bölge ülkelerine şu konularda rehberlik edecekti: Bölge ekonomilerinin serbest pazar
ekonomisine dönüştürme, uluslaşma ve devletleşme süreçlerinde model olma, ve bölge
ülkelerinin dünya toplumuyla bütünleşmelerine destek verme. Ancak zamanla karar vericiler,
bölgesel şartlar dikkate alındığında, belirlenen dış politika stratejilerinin gerçekçi olmadığını
anladılar.373 Ayrıca ülke içinde yaşanan siyasi istikrarsızlıklar ve AB’ye tam üyelik süreci,
zamanla karar vericilerin Orta Asya coğrafyasına olan ilgisini azalttı.
1997 yılında, Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin tam üyelik başvurusunu red etmesi üzerine,
kısa süreli olarak, karar vericiler, özellikle Milliyetçi gruplar ve emekli generaller, “Doğu
Blokunu veya Avrasya Seçeneğini” keşfettiler. Bu görüşe göre, Türkiye, Çin, İran, Rusya,
Kafkas Cumhuriyetleri ile Orta Asya devletlerinin üyesi olduğu ve zamanla Hindistan ile
Moğolistan’ın da dahil olabileceği, Avrasyacılık anlayışı çerçevesinde şekillendirilen “Avrasya
Kutbuna” dahil olmalıydı ve Batı seçeneğinden vazgeçmeliydi. Fakat kısa sürede, Avrasya
bölgesinin kendisine özgü koşulları karşısında, böyle bir seçeneğin hayata geçirilmesinin
mümkün olmadığı görüldü.374 1999 yılında, Helsinki’de Türkiye’yi aday ülke ilan eden Avrupa
Birliği, Türk karar vericilerinin dış politika gündemini yeniden değiştirdi. Böylece gerçekçi
olmayan Avrasya stratejisi, rafa kaldırıldı. 2002 yılında iktidara gelen AK Parti hükümeti,
“stratejik derinlik” anlayışı içerisinde, salt Avrasyacılık anlayışına dayanarak hareket etmeden,
Avrasya jeopolitiğinde Türkiye’nin daha aktif politika gütmesini savunmaya başladı.
*
Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
Abdülkadir Baharçiçek, “Soğuk Savaş’ın Sona Ermesinin Türk Dış Politikası üzerindeki Etkileri”, İdris Bal (der.) 21.
Yüzyılda Türk Dış Politikası, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2004, s. 57-74.
372
İdris Bal, “Soğuk Savaş Sonrası Türk Dış Politikası İçin Türk Cumhuriyetlerinin Önemi”, İdris Bal (der.) 21. Yüzyılda Türk
Dış Politikası, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2004, s. 365-378; Mehmet Seyfettin Erol, “AB ve Türkiye’nin Avrasya
Politikası”, Demokrasi Platformu, Cilt 1, Sayı 4, 2005, s. 173-202.
373
Mustafa Aydın, “Türkiye’nin Orta Asya Politikaları”, Mustafa Aydın ve Çağrı Erhan (der.) Beş Deniz Havzasında Türkiye,
Ankara: Siyasal Kitabevi, 2006, s. 3 -32; Mustafa Aydın, “Türkiye’nin Orta Asya – Kafkaslar Politikası”, Mustafa Aydın (der.)
Küresel Politikada Orta Asya (Avrasya Üçlemesi I), Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2005, s. 101-148.
374
Mehmet Aça, “Seeking Alliance by Russia and China against USA (NATO) and Its Implications to Turkey”, Ertan Efegil
(der.) Geopolitics of Central Asia in the post – Cold War Era: A Systemic Analysis, Haarlem: SOTA Research Centre for
Turkestan and Azerbaijan, 2002, s. 97 – 118.
371
357
II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ
Bu çalışmada, önceki hükümetlerin politikaları özetlendikten sonra, AK Parti
hükümetinin Orta Asya ve Azerbaycan’a ilişkin politikalarının ana hatları incelenecek ve bu
bağlamda devlet yetkililerinin attığı adımlar ortaya konulacaktır. Daha sonra mevcut yönetimin
Orta Asya politikası eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirilecektir. Sonuç kısmında ise, bazı
tavsiyelerde bulunulacaktır.
Türkiye’nin Orta Asya Politikasına Genel Bakış
Berlin Duvarının yıkılması, Doğu Avrupa ülkelerindeki halk ayaklanmaları, Baltık
devletlerinden ve Afganistan’dan Sovyet askerlerinin geri çekilmesi, ve Ağustos askeri
müdahalesinin ardından, Sovyetler Birliği’nin yıkılması, Türk karar vericilerini, Türkiye’nin
stratejik önemini yeniden değerlendirmeye zorladı. Yukarıda da ifade edildiği gibi, Sovyetler
Birliği’nin yıkılmasının ardından, Türkiye, Batı’nın Sovyet tehdidi önünde duran kanat müttefik
ülke olma konumunu yitirirken, Rusya’daki reformlar ve Batı yanlısı Rus yönetimi, ABD’nin
öncelikli gündem maddesini oluşturuyordu.375 Eski Sovyet nükleer silahlarının tek elde tutulması
konusu, ABD için, Türkiye ile stratejik ilişkilere sahip olma anlayışından daha önemli hale
gelmişti.
Ancak 1991 Körfez Krizinde Türkiye’nin ABD’nin yanında aktif rol oynaması nedeniyle,
bu karamsar hava çok uzun sürmedi. Sonuçta, Körfez savaşında oynadığı hayati rolün
yardımıyla, Türkiye, Batı dünyası için halen daha stratejik öneme sahip olduğunu gösterdi.
Ardından İran’ın İslami rejimine alternatif olarak, Batılı ülkeler, Orta Asya devletleri ile
Azerbaycan’a, Türkiye’yi ve Türkiye’nin siyasi, sosyal ve ekonomik sistemini bir model olarak
önerdi.376
Batılı ülkelerin teşviki ve Türk karar vericilerinin ideolojik görüşlerinin etkisiyle,
Türkiye, “Adriyatik Denizi’nden Çin Seddi’ne Türk Dünyası” anlayışını benimsedi. Avrasya
jeopolitiğinde, ortak kültürel, dilsel, tarihsel ve dini özelliklerden ötürü, siyasi ve ekonomik
birliktelik fikirlerini savunan karar vericiler, Türkiye’yi bu birlikteliğin doğal lideri olarak
gördüler. Model olarak Türkiye, bölge ülkeleri ile Batı dünyası arasında köprü rolü oynayacaktı
ve bu ülkelerin dünya toplumu ile bütünleşmesine yardımcı olacaktı. Hatta Türkiye’nin
yardımıyla, bölge devletleri, Batılı değerleri benimseyecekti. Bu bağlamda, bölge lideri olarak
Türkiye, dünya siyasetini de etkileyecekti.377
AK Parti’nin Dış Politika Anlayışı ve Orta Asya’ya Bakışı
Mevcut hükümetinin genel anlamda iki temel dış politika hedefi bulunmaktadır. Birincisi,
AB üyeliği. İkincisi ise, Balkanlar, Kafkasya, Karadeniz, Ortadoğu, Akdeniz ve Orta Asya ile
Avrupa’nın doğal kesişim noktasında bulunan ülke toprakları etrafında güvenlik, istikrar, refah,
375
İdris Bal, Turkey’s Relations with the West and the Turkic Republics: Rise and Fall of the Turkish Model, Aldershot:
Ashgate Publications, 2000.
376
Muhittin Ataman, “Leadership Change: Ozal Leadership and Restructuring in Turkish Foreign Policy”, Alternatives: Turkish
Journal of International Relations, Cilt 1, Sayı 1, 2002; Nasuh Uslu, “The Russian, Caucasian and Central Asian Aspects of
Turkish Foreign Policy in the Post Cold War Period”, Alternatives: Turkish Journal of International Relations, Cilt 2, Sayı
3/4, 2003; Ian O. Lesser, “Turkey’s Strategic Options”, The International Spectator, Cilt XXXIV, Sayı 1, Ocak – Mart 1999; I.
P. Khosla, “Turkey: The Search for a Role”, Strategic Analysis: A Monthly Journal of the IDSA, Cilt XXV, Sayı 3, Haziran
2001; Shireen Hunter, “Bridge or Frontier? Turkey’s Post – Cold War Geopolitical Posture”, The International Spectator, Cilt
XXXIV, Sayı 1, Ocak – Mart 1999.
377
Hasan Tosun, “AK Parti’nin Kıbrıs Politikası, 2002 – 2005: Türk Dış Politikasında Gelenek ile Değişimin Mücadelesi”, Nejat
Doğan and Mahir Nakip, (der.) Uluslararası İlişkiler ve Türk Siyasal Partileri, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2006, s. 363 – 388.
358
II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ
dostluk ve işbirliğinin geliştirilmesi.378 Bu çerçevede, AK Parti, bölge devletleri arasında, ikili ve
çok taraflı işbirliğinin geliştirilmesini ve ekonomi, enerji, siyasi, sosyal, kültürel vb alanlarda
işbirliğinin ve bölgesel entegrasyon faaliyetlerinin arttırılmasını savunmaktadır. Ayrıca bölge
devletleri, demokratikleşme ve serbest ekonomisini inşa etme yönünde ciddi adımlar atmalı ve
sorunların barışcıl yöntemlerle çözümü konusunda çaba harcamadılar.379 Bu ikili yapının
yardımıyla, bölge devletleri arasında karşılıklı bağımlılığı arttırılacaktır. Bu da, sonuçta bölgede
istikrarı, refahı ve işbirliğini geliştirecek ve ortak güçlü bölgesel işbirliği alanları oluşturacaktır.
Orta Asya ve daha genel ifadesiyle Avrasya jeopolitiği konusunda, AK Parti, önceki
hükümetlerin benzeri bir yaklaşım sergilemektedir. AK Parti, Avrasya’yı, önümüzdeki dönemde
uluslararası sistemi doğrudan etkileyecek bir jeopolitik alan olarak görmekte ve Hazar Havzasını
da, Avrasya’nın mihenk taşı olarak nitelendirmektedir. Türkiye ve Azerbaycan ise, Avrasya
jeopolitiğinin omurgasını oluşturmaktadır.380 Bölge ülkeleri arasında karşılıklı ve çok boyutlu
ilişkilerin geliştirilmesini ve stratejik işbirliğinin kurulmasını savunan AK Parti’ye göre, enerji
kaynakları ve enerji arzı güvenliği açısından bölge stratejik öneme sahiptir. Coğrafi avantajını
kullanarak, Doğu- Batı, Kuzey – Güney ve Güney – Kuzey enerji koridorlarının kesişme
noktasında bulun yer alan Türkiye, önemli enerji transit eden ülke, bölgenin enerji terminali ve
Avrupa’nın dördüncü büyük enerji sağlayan kaynağı olmak istemektedir.
Bu bağlamda, AK Parti’nin Orta Asya ve Azerbaycan’a ilişkin dış politika ilkeleri
aşağıdaki gibi özetlenebilir:
•
Enerji, ekonomi, ticaret, kültür, sosyal, siyasi ve vb. Alanlarda, ikili ve çok
taraflı ilişkiler geliştirmek.
•
Sorunların barışcıl yöntemlerle çözümüne doğrudan katkı sağlamak.
•
Enerji sevkiyatında enerji terminali olmak.
•
Bölge ülkelerinin devletleşme ve uluslaşma süreçlerine katkıda bulunmak.
•
Diğer devletler ile ilişkiler kurmalarına yardımcı olmak.381
Dış politika hedeflerine uygun olarak, Türkiye, bölge devletleri ile karşılıklı ilişkilerini
yeniden canlandırmak istemektedir. Karşılıklı ilişkilerini dil – kültür temelinde de geliştirmeyi
arzulayan Türkiye, karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesini tarihsel bir zorunluluk olarak görmekte ve
ilişkilerin temelinde, kardeşlik, ortak dil, inanç ve soy olduğunu belirtmektedir. İlişkileri, tek
millet, iki devlet prensibi üzerine oturtan AK Parti, karşılıklı güven ve saygıya dayalı ilişkilerin
olmasını savunmaktadır.382 Bu çerçevede, AK Parti, bölge ülkelerine, teknik yardım, burslar,
sivil toplum örgütleri temsilcilerinin eğitilmesi, askeri işbirliği ve askeri eğitim alanlarında destek
sağlamıştır.
378
Süleyman Kurt, “Köşk’ten dört ayaklı dış politika stratejisi”, Zaman Gazetesi, 11 Aralık 2007; Muhittin Ataman, “Soğuk
Savaştan Günümüze Türk Dış Politikasında Yeni Eğilimler ve Hedefler”, Davut Dursun, Burhanettin Duran ve Hamza Al (der.)
Dönüşüm Sürecindeki Türkiye: Aktörler, Alanlar, Sorunlar, İstanbul: Alfa Yayınları, 2007, s. 233-281; Kemal İnat ve
Burhaneddin Duran, “AKP Dış Politikası: Teori ve Uygulama”, Demokrasi Platformu, Cilt 1, Sayı 4, 2005, s. 1-40; Ramazan
Gözen, “Türk Dış Politikası’nda Vizyon ve Revizyon”, Demokrasi Platformu, Cilt 1, Sayı 4, 2005, s. 41-58.
379
Philip Robins, “Turkish Foreign Policy since 2002: between a ‘post-Islamist’ government and a Kemalist state”, International
Affairs, Cilt 83, Sayı 1, 2007, s. 289-304.
380
Ahmet Davutoğlu, “Turkey’s Foreign Policy Vision: An Assessment of 2007”, Insight Turkey, Cilt 10, Sayı 1, 2008, s. 7796; Bülent Aras, “Türkiye’nin Orta Asya Politikası: Köprüden Cazibe Merkezine”, Zaman Gazetesi, 7 Aralık 2007.
381
Türkiye Dış İşleri Bakanlığı, “Synopsis of the Turkish Foreign Policy”, www.mfa.gov.tr.
382
“Berdimuhammedov: Türkiye’nin Uluslararası Başarılarına Seviniyoruz”, Anadolu Ajansı, 6 Aralık 2007; “Nahçıvan
Buluşmasından Çifte Mesaj Çıktı”, Cihan Haber Ajansı, 4 Haziran 2008.
359
II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ
Türkiye, Bakü – Tiflis – Ceyhan petrol, Bakü – Tiflis – Erzurum doğal gaz ve Bakü –
Tiflis – Kars demiryolunun inşasını desteklemektedir. Hopa limanı yeniden düzenlenirken,
Nabucco ile Güney Avrupa Gas Zinciri projelerinin hayata geçirilmesi için çabalamaktadır.
Türk – Kazak İş Konseyi, Türkiye – Azerbaycan Karma Ekonomik Komisyon, ve Türkiye
– Türkmenistan arasında Hükümetlerarası Ekonomik Komisyon kurulması için çaba sarfeden
Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan, Kazakistan, Azerbaycan, Nahçıvan ve
Türkmenistan’ı ziyaret ettiler, Türk Kurultay’ına doğrudan destek sağladılar. Azerbaycan’a
Tercihli Ticaret Anlaşması öneren ve Kazakistan’ın Bakü – Tiflis – Ceyhan petrol boru hattına
petrol vermesini isteyen Türkiye, Türkmenistan ile ekonomik işbirliği, ortaklık ve işbirliği,
eğitim, bilim, gençlik, spor, aile, kadın ve çocuk alanlarında anlaşmalar imzaladı.383
Doğal kaynakların sevkiyatı konusunda karşılıklı işbirliğinin gerekli olduğunu savunan
Türkiye, karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesi için şu önerilerde bulunmaktadır:
•
Türk Cumhuriyetleri Devlet Başkanları Zirvesi Sekreteryası,
•
OPEC benzeri yapılanma,
•
Ortak alfabe (Latin alfabesine dayalı ortak bir yazı dili),
•
Ortak TV kanalı,
•
Türk Dünyası Bilimler Akademisi,
•
Türk Dünyası Bilim Müzesi,
•
Tarih, edebiyat, Türk kültürü, din bilgisi konularında ortak kitaplar yayımlamak,
•
Vb..384
Değerlendirme ve Sonuç
AK Parti hükümetinin Orta Asya politikası analiz edildiğinde, mevcut politikanın,
gerçekçi bir politika olmadığını iddia etmemiz mümkündür. Çünkü mevcut politika, bölgesel
gerçekleri ve koşulları dikkate almayan hedefler içermekte ve daha somut ve rasyonel dış politika
hedefleri, eylemleri öngörmemektedir. Genel olarak baktığımızda, mevcut politikanın, daha
soyut, uzun-vadeli projeler, eylemler içerdiği görülmektedir. Örneğin, Türk üniversiteleri, Türk
devletleri ve toplumları arasında ortak bir Latin Alfabesinin oluşturulması için yoğun çaba
harcadılar. Örneğin, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, bu amaçla çeşitli
uluslararası konferanslar düzenledi. Fakat gelinen noktada somut bir başarı (ortak Latin Alfabe)
elde edilemezken, bazı Orta Asya devletleri (Özbekistan, Azerbaycan, Türkmenistan gibi) kendi
ülkelerine özgü Latin Alfabeleri kabul ettiler. Bu kabul etmeler, tarihin akışını da değiştirmedi.
Üzücü olan ortak alfabe oluşturma dış politika hedefi olarak belirleyen Türkiye, Azerbaycan’a
istediği sayıda daktilo gönderemedik. Günümüzde Kazaklar, Latin Alfabesine geçişi incelemekte
ve Özbekistan’ın deneyimlerinden faydalanmayı düşünmektedir. Acele etmeyi düşünmeyen
Kazaklar, alfabenin maliyetleri, halka benimsetilmesi ve Rus azınlığı düşünerek, temkinli
davranmaktadır. Düşünün ki, kendine özgü Latin alfabesini Rus azınlığa nasıl kabul ettirebilirim
diye Kazakistan, Türkiye ile belirlediği ortak alfabeyi Rus azınlığa kabul ettirebilecek.
383
“Orta Asya ile köprüler yeniden kuruluyor”, Zaman Gazetesi, 7 Aralık 2007.
Başbakan Erdoğan’ın 17 Kasım 2007 tarihinde 11. Türk Devletleri ve Toplumları Kurultay’ın da yaptığı konuşmanın tam
metni için bakınız: www.akparti.org.tr; Süleyman Kurt, “Orta Asya ile 34 harfli, ortak alfabe çalışması başlatılıyor”, Zaman
Gazetesi, 9 Aralık 2007.
384
360
II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ
Diğer taraftan, Orta Asya devletleri, kendilerinin uluslaşma ve devletleşme süreçlerini
tamamlamak istemektedir. Bu nedenle daha çok milliyetçi bazda politikalar izleyen bölge
devletleri, kendi yerel kültürlerine ve değerlerine öncelik veren yaklaşım sergilemektedirler. Bu
durumda, ortak dil, ortak tarih, ortak kültür gibi Türkiye’nin yaklaşımları, bölge devletleri
nezdinde geçerliliğini yitirmektedir. Çünkü bu yaklaşımlar, devletlerin kendilerine özgü
özelliklerini ve değerlerini bir kenara koymalarını ve uluslaşma süreçlerini durdurmalarını
öngörmektedir. Böylece olunca, bölge devletlerinin, Türkiye’nin bu politikasını kabul etmeleri
mümkün değildir.
Yanlış algılama üzerine belirlenen, praktikte uygulanması imkansız olan projeleri
savunmak ve gerçekte bölge gerçeklerini fazla dikkate almayan bölge politikaları gütmek,
Türkiye’nin ekonomi, enerji, ticaret gibi alanlarda, enerjisini boşuna harcamasına neden
olmuştur. Bu nedenle Türkiye, artık daha gerçekçi ulusal çıkarlar, hedefler belirlemek ve bölge
devletleri ile kendi ihtiyaçlarını, taleplerini çok iyi tespit etmek zorundadır. Zaman içerisinde,
edindiği geri bildirimlere dayanarak, Türkiye, bölgenin değişen koşullarına uygun olarak,
bölgeye ilişkin dış politika hedeflerini güncellemek ve kendi gücüne denk düşecek şekilde uygun
dış politika hareketleri belirlemek zorundadır.
Türkiye, bölge ülkelerine ilişkin bakış açısını/algılamasını değiştirmek zorundadır ve
Türk yetkilileri, bölge devletlerini, eşit ortağı ve Türkiye ile bölge devletleri arasındaki karşılıklı
ilişkilerin temelinde karşılıklı çıkarların olduğunu kabul etmelidir. Konuşmalarında, mutlaka, “bu
proje, dünya tarihini değiştirecektir. Bölge ekonomisini radikal bir şekilde yeniden
şekillendirecektir. Bu proje, bölgede ortak ekonomik alan oluşturacaktır385” gibi söylemleri dile
getirmekten vazgeçmelidirler. Bu cümleler, Türk dış politikasının ne kadar romantik
düşünceler/temeller üzerine inşa edildiğini ve karar vericilerin ne kadar duygusal /gerçeklerden
uzak hareket ettiğini göstermektedir. Bakü – Tiflis – Erzurum doğal gaz veya Bakü-Tiflis-Kars
demiryolu projeleri, bölge devletleri arasında, karşılıklı ticari ve ekonomik ilişkilerin
geliştirilmesini teşvik edecektir. Bu, doğal bir süreçtir.
Fakat bu projelerin, tarihin akışını değiştireceğini iddia etmek gerçekçi bir yaklaşım
değildir. Tamamiyle, abartılı bir açıklamadır. Örneğin, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı,
Avrasya jeopolitiğinin kaderini ve/veya uluslararası sistemin yapısını halen daha radikal bir
şekilde değiştirmemiştir. Bu nedenle, “Asrın Projesi” olamamıştır. Halen daha ABD ile
Türkiye’nin girişimlerine rağmen, Rusya ve Çin, bölge devletleri üzerinde hatırı sayılır etkiye
sahiptir. Bu etkinin önümüzdeki dönemde de devam edeceğini söyleyebiliriz.
Türkiye, Türk liderlerin bölge ülkelerine düzenlediği resmi ziyaretleri ve/veya bölgeye
ilişkin savunduğu projeleri, abartılı bir şekilde değerlendirmektedirler. Aynı zamanda Türk
yetkililer, bölgedeki Türk işadamlarının ticari faaliyetlerini de abartmaktadırlar. Şu bilinmeli ki,
Türk firmaları, bölge devletlerinin ekonomilerine yön veren bir konuma sahip olmadıkları gibi,
diğer yabancı firmalar ile karşılaştırıldığında, bu firmaların faaliyetleri, kayda değer bir yekün
tutmamaktadır.
Türkiye, bölge devletlerini karşılıklı ilişkilerinde edilgen, tecrübesiz ve imkanlar
açısından yetersiz görmektedir. Ancak 2008 yılında bakıldığında bölge devletleri artık daha
tecrübeli, dış dünya ile kolayca ve kendi çıkarlarını gözeterek ilişki kurabilmekte ve kendi
aralarında anlaşmalar imzalarken, birbirlerine mali destek sağlamaktadır. Hatta bölge
devletlerinin firmaları, Batılı ülkelerde, Türkiye’de ve bölge devletlerinde ciddi yatırımlar
yapmaktadır. Bilindiği üzere, Petkim’in sahibi, Kazak bir firmadır. Aynı Kazakistan, Kırgızistan
ile birlikte 100 milyon dolar sermayeli yatırım firması kurmuştur. Bölge devletleri, Güney Asya
385
“Erdogan: Modernizasyon çalışmaları, İpek Yolu’nu yeniden canlandıracak”, Cihan Haber Ajansı, 9 Aralık 2007.
361
II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ
ve Güneydoğu Asya ülkeleri ile doğrudan yatırım için görüşmelerde bulunabilmektedirler.
Kazakistan ve Özbekistan, bölge liderleri olmak için çabalarken, Azerbaycan, Türkmenistan,
Kazakistan ve Özbekistan, Avrupa piyasa fiyatından Rusya’ya doğal gaz satmanın sıkı
pazarlığını yapmaktadır. ABD’li ve Rus yetkililerin belirttiği gibi, bölge ülkeleri, büyük devletler
arasındaki stratejik rekabeti kendi lehlerine kullanabilecek tecrübeyi kazandılar. Bu devletlere
karşı neden akıl hocalığı yapmaya Türkiye soyunuyor, bunun anlaşılması mümkün değildir.
Sonuçta, Türkiye, bu devletlere eşit ortaklar gözüyle bakmalı, ilişkilerin ortak dil, tarih,
din anlayışından ziyade, karşılıklı çıkarlar üzerine oturduğunu kabul etmelidir. Tarihsel bağlar,
ilişkilerin gelişimine sadece yardımcı olabilirler. Tarihsel ilişkilerin Türkiye’nin bölge ülkeleriyle
ilişkilerini yönlendirmesine/şekillendirmesine izin verilmemeli ve bu söyleminde ötesinde somut
adımlar öngörülmelidir. Sadece liderler bazında bölge ülkelerini ziyaret etmek, bölge politikasını
ve/veya dünya siyasetini yönlendirmesi yeterli değildir. Aynı zamanda Türk karar vericileri,
bölge ve bölge devletleri hakkındaki algılamalarını, mevcut bölgesel şartlara uygun olarak,
değiştirmek zorundadır. Türk karar vericileri, bölge devletlerinin temel sorunları çözmeye aday
lider ülke gibi beyanatlar vermekten sakınmalıdır. Bölge devletlerinin temel sorunları,
Türkiye’nin mevcut gücünün çok üstünde çabalar ile çözülebilecektir. Türkiye’nin böyle bir
kapasitesi/imkanı bulunmamaktadır. Ayrıca bölge devletleri için, Türkiye, bir kahraman, büyük
ağabey değildir. Örneğin, Türkmenistan için, Türkiye, Avrupa Birliği ile yakın ilişkiler kurmak
için ihtiyaç duyduğu bir ülke. Son olarak, Türkiye, bölgeye ilişkin, kısa ve orta vadeli hedefler
belirlemeli ve daha somut/uygulanabilir projeler/hedefler üzerine yoğunlaşmalıdır.
Bu amaçla, Türk hükümetleri, bölge şartları ve ülkeleri hakkında daha güvenilir ve
gerçekçi bilgiler edinmek için, özel araştırma merkezlerinin, bölge ülkelerinde kurulmasına
destek vermelidir. Hatta Türkiye, doğrudan YÖK’ün denetiminde olan vakıf/dernek
üniversitelerinin bölge ülkelerinde kampüslerinin kurulmasına ön ayak olmalıdır. Her ülkede,
Türk Kültür Merkezleri kurulmalıdır. Dış Ticaret Müsteşarlığı gibi devlet kurumları, TÜSİAD,
TOBB gibi özel şirketlerin temsilcileri, bölge ülkelerinde kapsamlı, yeterli sayıda personelin
olduğu temsilcilikler açmalıdır. Bu temsilcilikler, bölge devletlerinin ekonomileri, sosyal
yapıları, yatırım olanakları gibi konularda kapsamlı bilgiler edinmeli, yerel ülke yetkilileri ile
temasta olmalı, Türk resmi yetkililerine ve devlet-dışı kurumlara, kişilere bilgi edinme, faaliyette
bulunma konusunda doğrudan yardımcı olmalıdır. Mevcut TİKA’nın sistemi, yeterli değildir.
TİKA temsilcileri, bölge ülkeleri hakkında yeterli bilgi edinememekte ve Türkiye ile bölge
ülkeleri arasında yeterli düzeyde köprü rolü oynayamamaktadır.
KAYNAKÇA
“Berdimuhammedov: Türkiye’nin Uluslararası Başarılarına Seviniyoruz”, Anadolu Ajansı, 6
Aralık 2007.
“Erdogan: Modernizasyon çalışmaları, İpek Yolu’nu yeniden canlandıracak”, Cihan Haber
Ajansı, 9 Aralık 2007.
“Nahçıvan Buluşmasından Çifte Mesaj Çıktı”, Cihan Haber Ajansı, 4 Haziran 2008.
“Orta Asya ile köprüler yeniden kuruluyor”, Zaman Gazetesi, 7 Aralık 2007.
AÇA, Mehmet (2002), “Seeking Alliance by Russia and China against USA (NATO) and Its
Implications to Turkey”, Ertan Efegil (der.) Geopolitics of Central Asia in the post –
362
II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ
Cold War Era: A Systemic Analysis, Haarlem: SOTA Research Centre for Turkestan
and Azerbaijan, s. 97 – 118.
ARAS, Bulent, “Türkiye’nin Orta Asya Politikası: Köprüden Cazibe Merkezine”, Zaman
Gazetesi, 7 Aralık 2007.
ATAMAN, Muhittin (2002), “Leadership Change: Ozal Leadership and Restructuring in Turkish
Foreign Policy”, Alternatives: Turkish Journal of International Relations, Cilt 1,
Sayı 1.
ATAMAN, Muhittin (2007), “Soğuk Savaştan Günümüze Türk Dış Politikasında Yeni Eğilimler
ve Hedefler”, Davut Dursun, Burhanettin Duran and Hamza Al (der.) Dönüşüm
Sürecindeki Türkiye: Aktörler, Alanlar, Sorunlar, İstanbul: Alfa Yayınları, s. 233281.
AYDIN, Mustafa (2005), “Türkiye’nin Orta Asya – Kafkaslar Politikası”, Mustafa Aydın (der.)
Küresel Politikada Orta Asya (Avrasya Üçlemesi I), Ankara: Nobel Yayın Dağıtım,
s. 101-148.
AYDIN, Mustafa (2006), “Türkiye’nin Orta Asya Politikaları”, Mustafa Aydın and Çağrı Erhan
(der.) Beş Deniz Havzasında Türkiye, Ankara: Siyasal Kitabevi, s. 3 -32.
BAHARÇİÇEK, Abdülkadir (2004), “Soğuk Savaş’ın Sona Ermesinin Türk Dış Politikası
üzerindeki Etkileri”, İdris Bal (der.) 21. Yüzyılda Türk Dış Politikası, Ankara: Nobel
Yayın Dağıtım, s. 57-74.
BAL, İdris (2000), Turkey’s Relations with the West and the Turkic Republics: Rise and
Fall of the Turkish Model, Aldershot, Ashgate Publications.
BAL, İdris (2004), “Soğuk Savaş Sonrası Türk Dış Politikası İçin Türk Cumhuriyetlerinin
Önemi”, İdris Bal (der.) 21. Yüzyılda Türk Dış Politikası, Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım, s. 365-378.
DAVUTOĞLU, Ahmet (2008), “Turkey’s Foreign Policy Vision: An Assessment of 2007”,
Insight Turkey, Cilt 10, Sayı 1, s. 77-96.
EROL, Mehmet Seyfettin (2005), “AB ve Türkiye’nin Avrasya Politikası”, Demokrasi
Platformu, Cilt. 1, Sayı 4, s. 173-202.
GÖZEN, Ramazan (2005), “Türk Dış Politikası’nda Vizyon ve Revizyon”, Demokrasi
Platformu, Cilt 1, Sayı 4, s. 41-58.
HUNTER, Shireen (Ocak – Mart 1999), “Bridge or Frontier? Turkey’s Post – Cold War
Geopolitical Posture”, The International Spectator, Cilt XXXIV, Sayı 1.
İNAT, Kemal ve Burhaneddin Duran (2005), “AKP Dış Politikası: Teori ve Uygulama”,
Demokrasi Platformu, Cilt 1, Sayı 4, s. 1-40.
KHOSLA, I. P. (Haziran 2001), “Turkey: The Search for a Role”, Strategic Analysis: A
Monthly Journal of the IDSA, Cilt XXV, Sayı 3.
KURT, Süleyman, “Köşk’ten dört ayaklı dış politika stratejisi”, Zaman Gazetesi, 11 Aralık
2007.
KURT, Suleyman, “Orta Asya ile 34 harfli, ortak alfabe çalışması başlatılıyor”, Zaman Gazetesi,
9 Aralık 2007.
LESSER, Ian O. (Ocak – Mart 1999), “Turkey’s Strategic Options”, The International
Spectator, Cilt XXXIV, Sayı 1.
363
II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ
ROBINS, Philip (2007), “Turkish Foreign Policy since 2002: between a ‘post-Islamist’
government and a Kemalist state”, International Affairs, Cilt. 83, Sayı 1, s. 289-304.
TOSUN, Hasan (2006), “AK Parti’nin Kıbrıs Politikası, 2002 – 2005: Türk Dış Politikasında
Gelenek ile Değişimin Mücadelesi”, Nejat Doğan and Mahir Nakip, (der.) Uluslararası
İlişkiler ve Türk Siyasal Partileri, Ankara: Seçkin Yayıncılık, s. 363 – 388.
Türkiye Dış İşleri Bakanlığı, “Synopsis of the Turkish Foreign Policy”, www.mfa.gov.tr.
USLU, Nasuh (2003), “The Russian, Caucasian and Central Asian Aspects of Turkish Foreign
Policy in the Post Cold War Period”, Alternatives: Turkish Journal of International
Relations, Cilt 2, Sayı ¾.