Ankara Strateji Enstitüsü Analiz No: 2014-2 Kasım 2014 Suriye’de Uçuşa Yasak Bölge ve Güvenli Bölge Analiz Abdullah TUNÇ Suriye’de Uçuşa Yasak Bölge ve Güvenli Bölge Abdullah TUNÇ Ankara Strateji Enstitüsü Emek Mah. 26. Sokak (Eski 62. Sok.) No:8/2 Çankaya 06500 ANKARA/TÜRKİYE Tel: (0312) 213 84 44 • Faks: (0312) 213 84 34 ankarastrateji.org • [email protected] Analiz No: 2014-2 Kasım 2014 Suriye’de Uçuşa Yasak Bölge ve Güvenli Bölge Oluşturulması Teklifinin Değerlendirilmesi Abdullah TUNÇ Ankara Kasım 2014 Copyright © 2014 Ankara Strateji Enstitüsü Tüm Hakları Saklıdır. Birinci Baskı Kütüphane Katalog Bilgileri Abdullah TUNÇ, “Suriye’de Uçuşa Yasak Bölge ve Güvenli Bölge” Ankara Strateji Enstitüsü Yayınları Tasarım&Baskı: Karınca Ajans Yayıncılık Matbaacılık Dr. Mediha Eldem Sokak No: 56/1 Kızılay/ANKARA Tel: (0312) 431 54 83 Faks: (0312) 431 54 84 www.karincayayinlari.net - [email protected] Ankara Strateji Enstitüsü Emek Mah. 26. Sokak (Eski 62. Sok.) No: 8/2 Çankaya 06500 ANKARA/TÜRKİYE Tel: (0312) 213 84 44 Faks: (0312) 213 84 34 [email protected] içindekiler Giriş ...............................................................................................................................................V 7 9 15 17 I. ÜST BAŞLIK OLARAK KORUNMUŞ BÖLGE II. KORUNMUŞ BÖLGENİN HUKUKİLİĞİ 1. Genel Olarak........................................................................................................................9 2. Uçuşa Yasak Bölge.................................................................................................................10 3. Güvenli Bölge.......................................................................................................................11 III.TÜRKİYE’NİN UÇUŞA YASAK BÖLGE VE GÜVENLİ VE GÜVENLİ BÖLGE TALEP ETMESİNİN GEREKÇELERİ IV. KORUNMUŞ BÖLGE ETKİN BİR ÇÖZÜM OLUR MU? SONUÇ..........................................................................................................................................21 III giriş GİRİŞ S uriye’de 15 Mart 2011 tarihinde başlayan iç savaşta bugüne kadar 191.369 insan hayatını kaybederken 6.5 milyon insan yerinden edilmiştir.1 Suriye’deki iç savaştan en çok etkilenen ülkeler arasında Türkiye yer almaktadır. Mülteci probleminin ekonomik, sosyal ve siyasi etkilerinin arttığı Türkiye’de son göç dalgasıyla birlikte Türkiye’deki Suriyeli sayısı 1 milyon 570 bini bulmuştur.2 Suriye’deki iç savaş derinleşmesine rağmen dış müdahalenin seyrini değiştiren faktör Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) oldu. IŞİD’in Irak ve Suriye’de hakimiyet alanını genişletmesi ve hükmettiği yerlerde vahşi uygulamaları, uluslararası toplumu endişeye sevk etti ve sonuç olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) önderliğinde oluşturulan koalisyon Suriye’de askeri operasyonlara başladı. Esed rejimi ile muhalifler arasındaki çatışmalar devam etmekle birlikte koalisyon devletlerinin Suriye’deki önceliğini IŞİD aldı. Türkiye ise iç savaşın başlangıcından beri önceliğini değiştirmeyerek Esed rejiminin yönetimden ayrılma politikasını devam ettirmektedir. Ankara, Suriye konusunda sürdürdüğü politika çerçevesinde IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyon güçlerinin Suriye’de duruma müdahale etmesinden istifade ederek önceleri de dile getirdiği talep/tekliflerini daha güçlü bir biçimde yinelemektedir. Örneğin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 26 Eylül günü ABD dönüşünde, Türkiye’nin IŞİD ile mücadelesinde atacağı 3 adımı “Uçuşa yasaklı bölgenin ilan edilmesi, Suriye tarafında güvenli bölge oluşturulması ve eğit-donat anlayışıyla sürecin kimlerle nasıl yürütüleceğinin belirlenmesi” şeklinde açıklayarak bu doğrultuda TSK’nın (Türk Silahlı Kuvvetleri) sınırda uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge oluşturulması için hazırlık içinde olduğunu belirtmiştir.3 Türkiye’nin güvenlik talebini hali hazırda yalnızca koalisyon güçlerinden Fransa Devlet Başkanı Francois Hollande desteklemiştir.4 ABD’den yapılan açıklamalarda ise şu an için Türkiye’nin talebinin ABD’nin gündeminde olmadığı ifade edilmektedir.5 Nihayetinde bu talep Fransa tarafından açık bir şekilde desteklenmiş olsa da ABD Başkanı Barack Obama’nın bir konuşmasında belirttiği gibi IŞİD’le mücadelenin uzun bir müddet devam edeceği göz önüne alınırsa, Türkiye’nin uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge taleplerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu yazıda güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge kavramları açıklanarak Suriye’de oluşturulacak bölgelerin hukukiliği incelenecektir. Siyasi yönden ise Türkiye’nin talebinin gerekçelerine değinilerek bu bölgelerin oluşturulmasının etkin bir çözüm sunup sunmayacağının cevabı aranacaktır. V I. Üst Başlık Olarak Korunmuş Bölge U çuşa yasak bölge (no-fly zone) ve güvenli bölge (safe havens-safe zones) kavramlarını korunmuş bölge (protected area) üst başlığında değerlendirmek mümkündür. Korunmuş bölgenin kapsamına, uçuşa yasak bölge ve güvenli bölgeye ek olarak tampon bölge ve askersizleştirilmiş bölge de dahil edilmektedir.6 Korunmuş bölge kavramının oluşum sürecine gitmek gerekirse “barış alanı” (zones of peace) kavramı ile karşılaşmaktayız. Singer ve Wildawsky, Gerçek Dünya Düzeni: Barış Alanları ve Kaos Alanları (The Real World Order: Zones of Peace, Zones of Turmoil) kitabında dünyayı barış alanları ve kaos alanları olmak üzere iki alana ayırıyorlardı. Barış alanları, sanayileşmiş ve demokratik ülkelerin alanlarını ifade ederken, kaos alanları çatışmaların varolduğu sanayileşmesini tamamlayamamış alanları içeriyordu.7 Bu yaklaşıma göre kaos alanlarında barış alanlarının gölgesi sayılabilecek korunmuş bölgeler ihdas edilerek çatışmasız ve korunaklı alanlar oluşturulmalıydı.8 Aslında barış alanları ilk defa Bağlantısızların 1964 yılında yaptığı Kahire’deki Zirve’de dile getirilen bir kavramdır. Bağlantısızlar, Soğuk Savaş döneminde dünyanın belirli bölgelerinin askerden arındırılarak barışçıl olmasını talep ediyorlardı. Buna uygun olarak 1971 yılında ABD ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin Hint Okyanusunda faaliyetlerini arttırmalarıyla birlikte bu bölgenin barış alanı olması teklif edilmişti.9 Barış alanlarının kapsamına göre daha spesifik ve belirli alanları deyimleyen “korunmuş bölge” (protected area) kavramı ise, Soğuk Savaş sonrası yaşanan gelişmelerle birlikte 1990’lı yıllarda çatışmaların olduğu yerler için sıklıkla kullanılmıştır. Özellikle Bosna-Hersek, Somali ve Irak gibi ülkelerdeki çatışmaların durdurulması korunmuş bölgelerin ihdası ile mümkün görülmüştür.10 Korunmuş bölge kavramı özünde çatışmalar sırasında yerlerinden edilen ve çatışmanın tarafı olmayan sivillerin korunması amacıyla geçici ve belirli süre için oluşturulan alanları karşılamaktadır. Korunmuş bölge ihdas edilerek yerlerinden edilmiş sivillerin başka ülkelere göç etmesinin önüne geçilmek istenmiştir.11 Özünde sivillerin korunması amacı olan korunmuş bölgeler, güvenlik ve siyasi amaçlarla da oluşturulabilmektedir. 7 Ankara Strateji Enstitüsü, Analiz No: 14-02 Günümüze kadar yapılagelen korunmuş bölge uygulamaları ise tampon bölge (buffer zone), güvenli bölge (safe havens-safe zones), uçuşa yasak bölge (no-fly zone) ve askersizleştirilmiş bölge (demilitarised zones) şeklinde olmuştur. Korunmuş Bölgeler Güvenli Bölge Tampon Bölge Uçuşa Yasak Böge Askersizleştirilmiş Bölge Bu yazıda güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge ayrıntılı olarak incelenecek olmakla birlikte korunmuş bölge uygulamalarına kısaca değinmekte fayda vardır. Söz konusu terimler zaman zaman birbirlerinin yerine kullanılıyor olsa da aralarında birtakım farklılıklar söz konusudur. İlk olarak güvenli bölge, sivil halkı çatışan taraflardan veya bir devletin baskı, şiddet ve insan hakları ihlallerinden korumak için oluşturulan alanı ifade etmektedir. Tampon bölge ise, çatışma halindeki iki ayrı devlet veya oluşumu birbirinden ayıran ve çatışan tarafların giremediği alanı karşılamaktadır. Uçuşa yasak bölgeden anlaşılan ise, bir devletin hava ülkesinin askeri uçuşlara kapatılmasıdır. Son olarak askersizleştirilmiş bölge, çatışan taraflarla birlikte barışı koruma güçlerinin de bulunmadığı alanı kapsamaktadır.12 8 II. Korunmuş Bölgenin Hukukiliği 1. Genel Olarak K orunmuş bölgenin oluşturulması, bir başka devletin sınırları içerisinde olacağından söz konusu devletin kara, deniz ve hava ülkesindeki egemenliğinin kısıtlanmasını gerektirmektedir. Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşması ile kurulan uluslararası düzen ise devletlerin egemen eşitliği prensibine dayanmaktadır. Bu, Antlaşma’nın md. 2/1’inde düzenlenmiştir. Devlet egemenliği ilkesinin uluslararası hukukta tamamlayıcı unsuru ise md. 2/7’de’ki müdahale yasağıdır.13 Madde 2/7 şu şekildedir: “İşbu Antlaşma’ nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler’ e herhangi bir devletin kendi iç yetki alanına giren konulara müdahale yetkisi vermediği gibi, üyeleri de bu türden konuları Antlaşma uyarınca bir çözüme bağlamaya zorlayamaz; ancak, bu ilke, VII. Bölüm’de öngörülmüş olan zorlayıcı önlemlerin uygulanmasını hiçbir biçimde engellemez”14. BM Antlaşması’na göre devletler, bir devletin kara, deniz ve hava ülkelerindeki iç yetkisini sınırlayacak biçimde müdahale etmeme yükümlülüğü altındadırlar. Bu durumun tek istisnası ise BM Güvenlik Konseyi (BMGK)’nin “Barışın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi Durumunda Alınacak Önlemler” başlıklı VII. Bölüm çerçevesinde karar almasıdır. VII. Bölüme göre BMGK, uluslararası barış ve güvenliğin tehdit edildiğini veya bozulduğunu saptaması halinde zorlayıcı önlemler alabilecektir. Dolayısıyla bir başka devletin sınırları içerisinde korunmuş bölgenin ihdas edilmesi, BMGK’nın ilgili kararı ile olabilecektir. Bunun dışında BM Antlaşması’nın değişen koşullarda yetersiz kaldığı görüşünde olan hukukçular insani müdahale ve koruma sorumluluğu doktrini çerçevesinde korunmuş bölgelerin oluşturulabileceğini iddia etmektedirler. Ancak uluslararası hukukun bağlayıcı kaynaklarından Antlaşmalar ve Örf ve Adet Hukukuna bakıldığında BMGK’nın kararı olmadan yapılan insani müdahalenin hukukiliğinin devletler tarafından geniş çapta bir kabul görmediği anlaşılacaktır. Tartışmalı olan bu hususa dayanılarak korunmuş bölgenin ihdas edilmesi uluslararası hukuka aykırı kabul edilebilecektir. Ek olarak egemen devletin kendi sınırları içerisinde korunmuş bölge oluşturulmasına rıza göstermesi ile de hukuka uygunluk sağlanabilir. Egemen eşitlik 9 Ankara Strateji Enstitüsü, Analiz No: 14-02 prensibi temelinde oluşturulan BM düzeninde devletin kendi sınırları içerisinde herhangi bir müdahaleyi kabul etmesi hukuka aykırı gözükmemektedir. Ancak bu müdahalenin uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesi ve insan haklarının korunması gibi diğer uluslararası hukuk prensiplerine aykırı olmaması gerektiği kabul edilmektedir. 2. Uçuşa Yasak Bölge Coğrafi alanı tanımlayan uçuşa yasak bölge kavramı, bir devletin hava ülkesindeki egemenliğinin diğer bir devlet, devletler grubu veya uluslararası örgüt tarafından kısıtlanarak askeri uçuşlardan arındırılmasını ifade etmektedir.15 Temelde, uçuşa yasak bölge kavramının salt kendisi hukuki olmayan askeri bir terimdir. Bu doğrultuda, BMGK’nın 781 (1992) ve 816 (1993) sayılı kararlarında uçuşa yasak bölge (no-fly zone) kavramı yerine uçuşların yasaklanması (flight ban) ifadesi kullanılmıştır. Sadece 1973 (2011) sayılı kararda uçuşa yasak bölgeye yer verilmiştir.16 Aynı fonksiyonu icra etseler de ilgili kararlar, uçuşa yasak bölge kavramının salt kendisinin hukuki olmadığını göstermektedir. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi kararı ile oluşturulan uçuşa yasak bölge, Uluslararası Sivil Havacılık Anlaşması’nın (Şikago Sözleşmesi) 9. maddesinden ayrılmaktadır. Sözleşme’nin 9. maddesi, devlete askeri zaruret ve kamu güvenliği hallerinde kendi hava sahasını diğer devletlere kapatma hakkı tanımaktadır.17 Uçuşa yasak bölge ise BMGK’nın aldığı tedbirlerden biridir. Uçuşa yasak bölge, I. ve II. Dünya Savaşlarından sonra Almanya’da uygulanmış olmakla birlikte uluslararası hukuk literatüründe yerini alması 1992 yılında Bosna-Hersek’le olmuştur. BMGK, insani uçuşların güvenliğini sağlamak amacıyla Bosna-Hersek Cumhuriyeti’nin hava sahasını BM Koruma Gücü’nün (UNPROFOR) yetkisi dışındaki tüm askeri uçuşlara kapatmıştır. Yasağın ihlali halinde ise üye devletlere tüm gerekli önlemleri alma yetkisi tanımıştır. Kavramın gündeme geldiği diğer durum ise ABD, İngiltere ve Fransa tarafından (Çekiç Güç) 1991 yılından 2003’e kadar Kürtlerin bulunduğu 36. paralelin kuzeyiyle Şiilerin bulunduğu 32. paralelin güneyini Irak askeri uçaklarına yasaklanmasıdır.18 Çekiç Güç’ü oluşturan devletler, her ne kadar uçuşa yasak bölge ilanını 688 sayılı BMGK kararına dayandırmış olsalar da ilgili karar, BM Antlaşmasının VII. Bölümü çerçevesinde alınmadığı gibi uçuşa yasak bölge de ihdas etmemiştir. Bu nedenle Çekiç Güç’ün Irak’ta oluşturduğu uçuşa yasak bölgenin uluslararası hukuka aykırı olduğu kabul edilmektedir. 10 KDENİ Z dana Suriye’de Uçuşa Yasak Bölge Ve Güvenli Bölge Oluşturulması Teklifinin Değerlendirilmesi Şekil 1. Irak’ta oluşturulan uçuşa yasak bölge 19 TURKEY Caspian Sea IRAN SYRIA IRQO Baghdad JORDON Perslan Gulf SAUDI ARABIA 0 MILES 200 KUWAIT “No-y” zone Güvenlik Konseyi kararıyla uçuşa yasak bölge ihdas edilmesinin son örneği ise Libya’dır. BMGK, 2011 yılında Libya’daki iç savaş nedeniyle uçuşa yasak bölgeŞanlıurfa yi içeren 1973 sayılı kararı almıştı. Libya savaş uçakları muhalif halkBatman hareketini bastırmak için saldırılarda bulunuyordu. Bunun üzerine, BMGK Mardin kararıyla Libya hava ülkesinde uçuşa yasak bölge ihdas edilerek Kaddafi güçlerini etkisizleştirme Nuseybin Suruç ve sivilleri koruma amaçlanmıştır. Buna ek olarak 1973Kızıltepe sayılı kararda uçuşa yasak Gaziantep bölgenin kapsamı açıkça ifade edilmiştir. Karara göre, sadece insancıl uçuşlar ve Ceylanpınar uçuşa yasakKilis bölgenin uygulanması için yapılacak uçuşlar dışında LibyaKamışlı hava saAkçakafe hası tüm uçuşlara kapatılmıştır. Carablus Afrin Tel Abyad Hatay Halep Süleyman Şah Türbesi 3. Güvenli Bölge Hasebe Rakka Idlib bölge, sivil halkı çatışan taraflardan veya bir devletin baskı, şiddet ve Güvenli TÜRKİYE IRAK insan hakları ihlallerinden korumak için oluşturulan alan olarak tanımlanabilir.20 Lazkiye Güvenli bölge, uluslararası sınırlara yakın yerlerde veya ayrım hatları olarak kullaDeyr ez-Zur nılabilecek diğer coğrafi, politik ve demografik bölümlerde oluşturulabileceği gibi Sınır Kapısı Güvenli Bölge bir ülkenin iç kesiminde de ihdas edilebilir.21 Hama Tartus Belirtmek gerekir ki güvenli bölge, Suriye’de oluşturulacak korunmuş bölge ile SURİYE ilgili olarak tampon bölge kavramı ile karıştırılmaktadır. Türkiye’den ve ABD’den yapılan açıklamalarda kimi zaman güvenli bölge kimi zaman da tampon bölge ifadesine yer verilmektedir. Bununla birlikte güvenli bölge, tampon bölgeden farklı bir ifadeyi karşılamaktadır. Tampon bölge, sınır güvenliğiyle ilgili bir kavram olup amacı, çatışmaların komşu ülke güvenliğini tehdit etmesinin önüne geçilmesidir. Güvenli bölgede ise daha çok insani amaçlar ön plana çıkmakta ve sivil halk çatışmalardan korunmaya çalışılmaktadır. 11 Ankara Strateji Enstitüsü, Analiz No: 14-02 Güvenli bölgenin hukuki olabilmesi için yukarıda belirtildiği üzere BMGK’nın kararı gerekmektedir. BMGK, uluslararası barış ve güvenliğin tehdit edildiğini saptayıp BM Antlaşmasının VII. Bölümü çerçevesinde gerekli tedbirlerin alınmasını kararlaştırabilir. Güvenli bölgenin ilan edilmesi de BMGK’nın alabileceği tedbirlerden biridir. Güvenli bölge, Soğuk Savaş sonrasında BM kararlarına dayanılarak Irak ve Bosna-Hersek’te oluşturulmuştur. 1991 Körfez Savaşı sonrası Iraklı Kürtlerin Türkiye ve İran sınırlarına yığılması ile Irak’ta 36. paralelin kuzeyini kapsayacak şekilde güvenli bölge oluşturulmuştur. Kuzey Irak’ta ihdas edilen güvenli bölge uluslararası sınırlara yakın ve ayrım hatları belirli olan güvenli bölgedir. “Çekiç Güç olarak adlandırılan harekatla Kuzey Irak güvenli bölgesi Irak askerî birliklerinin kara ve hava unsurlarına kapatılmış ve bölgenin denetimi koalisyon güçlerine bırakılmıştır.22 Bosna-Hersek’te ise BMGK, Körfez Savaşı’nda Irak’ın Kürt Bölgeler’i için kullandığı güvenli bölge formülünü tekrar benimsemiştir. Konsey, BM Anlaşması’nın VII. Bölüm’ü çerçevesinde hareket ederek, 16 Nisan 1993’de çıkardığı 819 sayılı karar ile Srebrenica’yı güvenli bölge olarak ilan etmiştir. Ek olarak BM, Mayıs 1993’de çıkardığı 824 sayılı karar ile Zepa, Tuzla, Saraybosna, Goradze ve Bihaç’ı güvenli bölge kapsamına dahil etmiş ve güvenli bölge sayısını altıya çıkartmıştır. Buna göre Bosna-Hersek’te oluşturulan güvenli bölgeler, Sırp güçlerinin ve silahlarının çekilmesiyle Müslüman bölgelere yardım akışının sağlanması ve BM Koruma Güçleri’nin rolünün genişletilmesi amacıyla ihdas edilmiştir.23 Şekil 2. Bosna-Hersek’te oluşturulan Güvenli Bölgeler24 Hungray ZAGREB Slovenia UN Northern Zone Krajina Croatia UN Northern Zone Prijedor Bihac UN Northern Zone Adriatic Sea UN declared *safe zones* 0 0 40Kilometres UN Northern Sanski Most Banja Luka Serbia and Manteneoro hav asserted the formation of a joint independent state but this entiy has not been formalty recognized as a state by the United States. Zone Doboj Tesanj Vojvodina (autonomous province) Oraseje Broko Maglaj Bijeljina Tuzla Ribnica Zenica Srebrenica Olovo Vitez Zepa Kiseljak SARAJEVO Prozor Gorazde Konjic UN-patrolleed area Mostar Gacko Jajce Donji Vakuf Kupres Groatia Trebinje Mantenegro Albania 40 Miles Günümüze kadar olan uygulamalara bakıldığında BMGK’nın konuya ilişkin bir kararı olmadan uçuşa yasak bölge veya güvenli bölge ilan edilemeyeceği görülmektedir. Bunun tek istisnası ev sahibi devletin buna rıza göstermesidir. Ancak 12 Suriye’de Uçuşa Yasak Bölge Ve Güvenli Bölge Oluşturulması Teklifinin Değerlendirilmesi yaptırımın özü itibarıyla herhangi bir devletin kendi egemenliğini kısıtlamak istemesi örneklerde görüldüğü üzere olası değildir. Özetle, Suriye’de ihdas edilecek güvenli bölge veya uçuşa yasak bölgenin hukuki olabilmesi için ya BMGK’nın kararı ya da ilgili devletin talebi veya rızası gerekmektedir. Ancak Suriye hükümetinin herhangi bir rızası olmadığı gibi Rusya’nın Esed rejimine yönelebilecek her türlü yaptırımı veto edecek olması nedeniyle BMGK kararının çıkabileceği de söylenemez. 13 III. Türkiye’nin Uçuşa Yasak Bölge ve Güvenli Bölge Talep Etmesinin Gerekçeleri Ö ncelikle ifade etmek gerekir ki Suriye’de çözülmesi gereken sorunun belirlenmesinde Türkiye ile Batılı devletler arasında farklılıklar söz konusudur. Türkiye, sorunun rejim olduğunu düşünürken Batılı devletler, en azından şu an için bitirilmesi gerekenin IŞİD terörü olduğunu düşünmektedirler. Suriye’de 2011 yılından bu yana devam eden iç savaşta Batılı devletler doğrudan herhangi bir askeri müdahaleye başvurmamasına rağmen IŞİD’le mücadele için Suriye’de hava saldırılarına başladılar. Türkiye tarafından yapılan açıklamalarda ise temel hedefin Esed rejimi olduğu açıkça görülmektedir. Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin Suriye’ye asker göndermesini Esed’in devrilmesi şartına bağlamıştır.25 Benzer şekilde Suriye topraklarında, “Türk askerlerinin konuşlanacağı güvenli ve uçuşa yasak bölge kurulması için IŞİD’e karşı yürütülen mücadelenin, Esed rejimini de devirecek şekilde genişlemesi gerektiğini” belirtmiştir.26 Başbakan Davutoğlu ayrıca, “Esed rejiminin yanında IŞİD’in de Türkiye’nin düşmanı olduğunu ve sınırlarında IŞİD gibi bir yapının olmasını istemediklerini” ifade etmiştir. Açıklamalardan anlaşılan Suriye’de yapılacak herhangi bir müdahalede temel hedef Esed rejiminin sonlandırılmasıdır. Korunmuş bölge oluşturulması, Esed rejimini hedef alan bir talep olsa da korunmuş bölge ile ayrıca Türkiye’ye olası göçlerin önüne geçilmek de istenmektedir. Türkiye’de 2 milyona yakın Suriyeli mülteci olmakla birlikte olası yeni göç dalgaları da Türkiye’yi tehdit etmektedir. Suriyeli vatandaşların yoğunlukta olduğu şehirlerde yaşanan problemlere yenilerin eklenecek olması Türkiye açısından durumu daha da zorlaştıracaktır. Radikal Gazetesi’nden Murat Yetkin’in, IŞİD’in Halep’e saldırma ihtimalinin bulunduğunu ve bunun gerçekleşmesi halinde 1.5 milyon Suriyelinin daha Türkiye’ye akın edeceğini iddia etmesi27 bu açıdan önemlidir. Ani baskınlarla ilerleyen IŞİD’in böyle bir saldırıyı gerçekleştirmesi halinde Türkiye’de mültecilerden kaynaklanan sosyal, ekonomik ve siyasi problemler artacaktır. Hükümetin bu konuda endişe etmesi ve gereken önlemleri almak istemesi, Suriye sınırında korunmuş bölgeler talep etmesinin bir diğer gerekçesidir. Türkiye’nin temelde iki hedefi Esed rejiminin devrilmesi ve iç güvenliğin sağlanmasıdır. İki temel hedefin yanında Türkiye’nin diğer amaçları, çatışmanın 15 Ankara Strateji Enstitüsü, Analiz No: 14-02 tarafı olmayan sivillerin korunması ve Suriyeli muhaliflerin daha organize bir biçimde eğitilmesi ve silahlandırılmasıdır. Esasında bir yerde korunmuş bölge, siyasi saiklerden önce sivillerin korunması için talep edilmelidir. Ancak tarihte olduğu gibi günümüzde de insanların hayatı siyasi hedeflerden sonra gelmektedir. Suriye iç savaşında yaklaşık 190.000 insan hayatını kaybetmiş ve 6.5 milyon insan yerinden edilmiş olmasına rağmen savaşın bitirilememiş olması bu durumu açıkça göstermektedir. Dolayısıyla Suriye’de korunmuş bölgeler oluşturularak siviller koruma altına alınabilecektir. Türkiye de insani amaçlarla böyle bir talepte bulunmaktadır. Bununla birlikte Türkiye, oluşturulacak korunmuş bölgelerle Esed rejimi karşısında zayıflayan muhalifleri desteklemek istemektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakanın Davutoğlu, güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge taleplerine ek olarak ifade ettikleri eğit-donat yaklaşımı bu düşünceyi yansıtmaktadır. Temel hedefi Esed’in düşürülmesi olan Türkiye, bu doğrultuda iç savaşın başlangıcından beri desteklediği ılımlı muhaliflerin tekrar güç kazanması için korunmuş bölgeleri fırsat olarak görmektedir. Suriye’de muhalefet, kalıcı bir güvenli bölge oluşturamadığı için Suriye ordusuna karşı organize olamamaktadır. Güvenli bölgelerin oluşturulması ile muhalefet, Suriye ordusu müdahalesine maruz kalmadan örgütlenebilecektir. Muhaliflerin eğitilmesi ve silahlandırılması şu an için Türkiye sınırlarında sürdürülmektedir.28 Ancak güvenli bölgelerin oluşturulması halinde Türkiye, ılımlı nuhaliflerin daha etkin biçimde silahlandırılabileceğini düşünmektedir. Ayrıca güvenli böge ile Türkiye’den gönderilen askeri malzemelerin sınırın diğer tarafında terör örgütleri tarafından yağmalanmasının önüne geçilmek istenmektedir. 16 IV. Korunmuş Bölge Etkin Bir Çözüm Olur Mu? K orunmuş bölgenin oluşturulması bir başka devletin egemenliğine doğrudan müdahale olduğu için devletler arası savaşa yol açabilecek boyutta bir risk içermektedir.29 Bu nedenle atılacak adımın sonuçları üzerinde etraflıca düşünmek gerekir. Suriye’de söz konusu korunmuş bölge “neden/nasıl/nerede oluşturulmalıdır”? soruları cevaplanmadan yapılacak bir hamle ağır sonuçlar doğurabilecektir. Nasıl sorusunun cevabı yukarıda değinildiği üzere uluslararası hukuka uygun bir biçimde oluşturulmasıdır. Bunun yolu da Suriye’de hükümetin rızası olmadığı için BM Güvenlik Konseyi’nin kararı iledir. Ayrıca korunmuş bölge oluşturulması, zor ve riskli bir görev olduğu için devletlerin münferiden başvurabilecekleri bir yol değildir. Bu nedenle başka bir devletin sınırlarında korunmuş bölge tahdis edilebilmesi için uluslararası konsensüs ve işbirliğine ihtiyaç vardır. Türkiye’nin tek başına böyle bir bölge oluşturması halinde güvenliği sağlayamamasının ötesinde savaşın tarafı olma gibi bir sonuçla da karşılaşması mümkündür. Ayrıca 2012 yılında Esed rejimine karşı uçuşa yasak bölgenin oluşturulması gündeme geldiğinde ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, bunun ABD’ye aylık 1 milyar dolar maliyetinin olacağını ifade etmiştir.30 Böyle bir yolun risklerinin yanında maliyetli olduğu açıktır. Neden sorusuna cevap olarak Türkiye’nin gerekçeleri yukarıda açıklanmıştı. Türkiye’nin gerekçeleri ve hedefi net olmakla birlikte hedefinin koalisyon güçleri ile aynı doğrultuda olmaması korunmuş bölgeyi çözüm olmaktan uzaklaştırmaktadır. Koalisyon güçlerinin IŞİD’i bitirmeye odaklanmasının, Türkiye’nin hedefi ile bağdaşmadığı açıktır. Türkiye, IŞİD’in Suriye’de güçlenmesinin temelinde Esed rejimini görmekle birlikte rejime yönelik girişimler Rusya ve İran engeline takıldığı için koalisyon güçleri Esed’e yönelmeden IŞİD’i bitirebilecek adımlar atmaya çalışmaktadır. Korunmuş bölge ise doğrudan IŞİD’e değil rejime yönelik bir girişimdir. Ayrıca Batılı devletler de Esed rejiminin devrilmesini iç savaşın başlangıcındaki kadar yüksek sesle dile getirmemektedirler. Hatta Esed’in düşürülmesinin IŞİD başta olmak üzere diğer terör örgütlerine fırsat doğuracağını düşünen devletlerin sayısı artmaktadır. Ek olarak bu zamana kadar terörizme karşı oluşturulmuş korunmuş bölge mevcut değildir. Uygulanmasının etkin sonuç doğuracağı da şüphelidir. Belirli 17 Ankara Strateji Enstitüsü, Analiz No: 14-02 bir üniformaları olmayan ve her türlü taktiğe başvurabilen teröristler için korunmuş bölgeler bir fırsat olabilecektir. Ayrıca uçuşa yasak bölge talebi, IŞİD’e yönelik anlamlı bir talep değildir. Herhangi bir hava kuvveti olmayan ve havadan TURKEY tehdit oluşturmayan IŞİD, uçuşa yasak bölge ile engellenemeyecektir. Caspian Sea Bir diğer önemli sorun ise güvenli bölgelerin nerelerde kurulacağıdır. Koalisyon güçlerinin Suriye’de operasyonlara başlamasındanIRAN sonra Türkiye’den bölgeleSYRIA IRQO geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de rin konumlarına ilişkin net açıklamalar oluşturulacak güvenli bölgenin 36.Baghdad Paralelin kuzeyinde olması gerektiğini ifade ederken Başbakan Davutoğlu yerleşim yerlerinin de ismini vererek güvenli bölJORDON genin net sınırlarını çizmiştir.31 Başbakan, “güvenli bölgenin Halep’in kuzeyinde, İdlib’in Türkiye sınırına yakın yerlerinde, Lazkiye’nin kuzeyinde, Haseke’de belli Perslan Gulf SAUDI ARABIA bölgesinde ve Ayn-el Arab (Kobani)’da ihdas edilmebölgelerde, şu anki Cerablus 0 200 si gerektiğini belirtmiştir. KUWAIT MILES “No-y” zone Şekil 3: Suriye’de Oluşturulmak İstenen Güvenli Bölgeler32 TÜRKİYE Şanlıurfa Batman Mardin Suruç Gaziantep Adana AKDEN İZ Kilis Afrin Hatay Halep Idlib Akçakafe Carablus Hama Kamışlı Tel Abyad Süleyman Şah Türbesi Rakka SURİYE Lazkiye Nuseybin Kızıltepe Ceylanpınar Hasebe Deyr ez-Zur IRAK Sınır Kapısı Güvenli Bölge Tartus Başbakan’ın belirttiği bölgelerden Halep’te Suriye ordusu şehrin batısını, muhalifler ise doğusunu kontrol etmektedir. Halep’te İslami Cephe (İC), El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra Cephesi, Suriye Devrimciler Cephesi (SDC) ve Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı bazı gruplar mevcuttur. IŞİD ise Halep’in kuzeydoğu kırsalını kontrol etmektedir. İdlib’in merkezinde ağırlık orduda iken El Nusra, İslami Cephe, ÖSO, SDC de varlık göstermektedir. Lazkiye’de merkez ordunun kontrolünde, şehrin kuzeydoğusunda ise El Nusra Cephesi ve İslami Cephe vardır. Haseke’de ordu, IŞİD ve PYD’nin silahlı kanadı YPG varlık göstermektedir. Cerablus, çoğunlukla IŞİD’in hakimiyetindedir. Ayn-el Arab’ta ise IŞİD ve YPG’nin mücadelesi devam etmektedir. Bahsi geçen yerlerde farklı grupların olması ve bunların arasında terör örgütlerinin bulunması güvenli bölgelerin oluşturulması ve devam ettirilmesini büyük ölçüde zorlaştıracaktır. Bölgedeki silahlı grupların dağılımının yanında güvenli bölge oluşturulması düşünülen alanlarda yaşayan nüfusun etnik, dinsel, mezhepsel dağılımı; yerel unsurların rejime, muhalefete, IŞİD’e ve dış müdahaleye bakışları ve bölgenin coğrafi durumu gibi etkenler de güvenli bölgenin etkili olup olmayacağını belirleyecektir.33 Söz gelimi oluşturulması planlanan güvenli bölgede yer alan, denize açıldığı için stratejik öneme sahip Lazkiye’de Türkmen, Arap ve Nusayri köyleri 18 Suriye’de Uçuşa Yasak Bölge Ve Güvenli Bölge Oluşturulması Teklifinin Değerlendirilmesi bulunmaktadır. Nusayriler, rejimi desteklerken Türkmenler ve Araplar muhalifleri desteklemektedirler. Ayrıca bu bölge coğrafi açıdan askeri kontrole elverişli değildir.34 Lazkiye gibi diğer yerlerde de benzer engellerin varlığı güvenli bölgelerin oluşturulmasını zorlaştıracaktır. Güvenli bölge oluşturulurken ayrıca çatışan tarafların sayısının ve kuvvetinin, imkân ve kabiliyetlerinin, farklı milis yapılarının varlığının, terör örgütlerinin ve aşiretlerin silahlı unsurlarının tam olarak tespit edilmesi gerekmektedir.35 Örneğin, Esed rejiminin hava savunma ve saldırı sisteminin güçlü olması36, güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge oluşturulmasının önünde önemli bir engeldir. Bu zamana kadar Suriye’de rejime karşı doğrudan müdahale edilmemesinin temelinde ağır zayiatlar verme ihtimalinin olduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla bölgedeki tüm unsurların her türlü kapasitesi dikkate alınmadan bu şekilde bir adım atılmamalıdır. Güvenli bölgenin diğer bir riski ise çok maliyetli olabilmesi ve ne kadar süre devam edeceğinin belirli olmamasıdır. Hem insani yardım ihtiyacı hem de bölge de askeri korumanın devam ettirilmesi ciddi maliyetlidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, iç savaşın başlangıcından beri Suriyeli mülteciler için 4.5 milyar dolar harcadıklarını söylemişti.37 Güvenli bölgenin oluşturulması halinde harcamalar daha da artacaktır. Oluşturulan bölgenin ne kadar devam edeceğinin belirli olmaması da uygulamayı zorlaştıran diğer bir etkendir. Bilindiği üzere Kıbrıs’ta oluşturulan tampon bölge, 40 yıldır sürdürülmektedir. Güvenli bölgenin uzun süre devam etmesi, devletleri mali olarak etkileyecektir. Bununla bağlantılı olarak diğer bir risk ise uluslararası konsensüsle oluşturulan güvenli bölgenin diğer devletlerin politikalarının değişmesi sonucu ayrılması ile tek devletin korumasında kalacak olmasıdır. Suriye’de güvenli bölgeye en çok ihtiyaç duyan devletin Türkiye olduğu açıktır. Tek başına kalması halinde Türkiye’ye maddi-manevi sorunmluluklar yükleyecektir. Son olarak bu tür bölgeler oluşturulurken yeterli askerî ve ekonomik kapasitenin tahsis edilmemesi halinde ağır insani bedeller ödenebilmektedir. BosnaHersek’te Srebrenica katliamı halen hafızalardadır. Bosna’da güvenli bölgeyi oluşturanların isteksizliği nedeniyle bölgelerin silah ve askerden arındırılmasına yönelik amaç gerçekleştirilememiştir. BM Koruma Gücü UNPROFOR ise, güvenli bölgede üstlendikleri misyonu gerçekleştirmede başarısız kalmıştır. Bu nedenle güvenli bölgeler, Bosna’daki en tehlikeli yerler haline gelmiştir.38 Benzer bir durumun Suriye’de de yaşanma ihtimali vardır. 19 sonuç SONUÇ K orunmuş bölge üst başlığınıda değerlendirilebilecek olan uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge teklifi, Türkiye’nin Suriye sorunun çözülmesi için ortaya koyduğu en somut öneridir. Bu teklif, şu an için uluslararası alanda geniş bir kabul görmemiştir. Ancak sürecin farklılaşması ile bu bölgelerin kurulması gerekebilir. Türkiye, korunmuş bölgeyle ilgili olarak diğer devletleri ikna edebilmek için gerekçelerini daha insani boyutlara çekmelidir. Özellikle Esed rejiminin sonlandırılması için her yolun denemesi ve muhalifleri silahlandırması gibi faaliyetler yerine mültecilerin Türkiye’nin iç güvenliğine etkilerine ve Suriye’de yerinde edilenlerin durumuna yoğunlaşmalıdır. Ayrıca BMGK’nın ilgili kararı olmadan ve uluslararası konsensüs sağlanmadan Suriye’de korunmuş bölge ihdas etmesi, Türkiye’yi Suriye’deki savaşın tarafı haline getirecektir. Türkiye, uluslararası hukuka aykırı hareket etmeme yükümlülüğü altında olduğu gibi tartışmalı konularda olabildiğince dikkatli olmalıdır. Hukukiliği tartışmalı olan Kıbrıs Harekâtı, 40 yıldır Türkiye’nin başına ağrıtmakta iken Ankara, yeni uluslararası sorunların doğmamasına özen göstermelidir. Tüm bunlarla birlikte, Suriye’de korunmuş bölgelerin mutlak bir çözüm olmayacağı söylenebilir. Korunmuş bölgeler oluşturulurken bölgenin coğrafi yapısı, yerel halkın durumu, hangi unsurların yer aldığı ve nasıl bir koalisyonla hareket edileceği iyi tespit edilmelidir. Bosna-Hersek ve Irak örnekleri, istenen çözüme ulaşılamadığını görmek bakımından önemlidir. Türkiye ile Koalisyon Güçleri arasında sorunun tespiti ve öncelik farklıyken ayrıca bölgede IŞİD gibi çok farklı taktikler izleyen terör örgütü varken korunmuş bölge oluşturulmasının etkin bir çözüm olacağını söylemek zordur. 21 SONNOTLAR 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 22 http://syria.unocha.org/ (Erişim Tarihi: 05.11.2014) Nafiz Albayrak, Suriyeli Sayisi 1.5 Milyonu Geçti Http://Www.Hurriyet.Com.Tr/ Gundem/27257130.Asp , (E.T. 05.11.2014) Uçuşa Yasak Bölge İlan Edilmeli, http://www.ntvmsnbc.com/id/25540616/ (E.T. 02.11.2014) Hollande’dan Erdoğan’ın güvenli bölge önerisine destek, http://www.cnnturk. com/haber/turkiye/hollandedan-erdoganin-guvenli-bolge-onerisine-destek , (E.T. 02.11.2014) Ayla Albayrak, Turkey Renews Syria Buffer-Zone Push As U.S. Builds Coalition, http://online.wsj.com/articles/turkey-renews-syria-buffer-zone-push-as-u-s-buildscoalition-1410872021 , (E.T 02.11.2014) (E)Tuğg.Dr. Oktay Bingöl, Dr. Ali Bilgin VARLIK, Korunmuş bölgeler, Merkez Strateji Enstitüsü Bilgi Notu-001, http://merkezstrateji.com/wpcontent/uploads/2014/09/Tampon-Ara-G%C3%BCvenli-B%C3%B6lgeKavramlar%C4%B1_s4.pdf (E.T. 24.10.2014) M. Singer, A. Wildavsky, The Real World Order: Zones of Peace, Zones of Turmoil, Chatham, NJ: Chatham House, 1993 Surya P. Subedi, The Legal Competence of the International Community to Create ‘Safe Havens’ in ‘Zones of Turmoil, Journal of Refugee Studies Vol. 12, No. 1 1999, s. 24 Chibli Mallat, International Law and Iraq: The Safe Haven Imperative, The Brown Journal of World Affairs, 1994, s. 261 Subedi, a.g.m, s. 26 Subedi, a.g.m, s. 32 Ayrıntılı bilgi için bkz. http://merkezstrateji.com/wp-content/uploads/2014/09/ Tampon-Ara-G%C3%BCvenli-B%C3%B6lge-Kavramlar%C4%B1_s4.pdf Fatih Tosun, Uluslararasi Hukuk’ta “Kuvvet Kullanma Ve Karışma” Kavramlarinin Değişen Anlamı, Güvenlik Stratejileri Dergisi, 2009, s. 20 http://www.unicankara.org.tr/doc_pdf/chart_turkce.pdf , (E.T. 25.10.2014) Stefan A. Kaiser, No-Fly Zones Established by the United Nations Security Council, ZLW 60. Jg. 3/2011, s. 402 Kaiser, a.g.m, s. 404 Sözleşme için bkz. http://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc027/kanuntbmmc027/kanuntbmmc02704749.pdf Kaiser, a.g.m, s. 406-407 http://www.washingtonpost.com/wp-srv/world/iraq/front.html (E.T. 28.10.2014) Mallat, a.g.m, s. 262 Bingöl, Varlık, a.g.m, s. 12 Bingöl, Varlık, a.g.m, s. 13 Merve İrem Yapıcı, Bosna Hersek’te Gerçekleştirilen Askeri Müdahalenin Uluslararası Hukuktaki Yeri, Uluslararası Hukuk ve Politika Cilt 2, No: 8 2007, s. 5 http://tr.wikipedia.org/wiki/Srebrenitsa_ve_Jepa’n%C4%B1n_d%C3%BC%C5 %9Fmesi , (E.T. 28.10.2014) Başbakan Davutoğlu, Türkiye’nin istediği güvenli bölgenin sınırlarını açıkladı, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/27394703.asp , (E.T. 05.11.2014) Türkiye nerelerde güvenli bölge istiyor? , http://www.aljazeera.com.tr/haber/turkiye-nerelerde-guvenli-bolge-istiyor E.T. (05.11.2014) Murat Yetkin, Ankara’nın Kobani’den daha Büyük Kaygısı Halep, http://www.radikal.com.tr/yazarlar/murat_yetkin/ankaranin_kobaniden_daha_buyuk_kaygisi_halep-1222361 ,(E.T. 06.11.2014) ‘Eğit donat programı çoktan başladı’, http://aljazeera.com.tr/haber/egit-donatprogrami-coktan-basladi (E.T. 06.11.2014) Oytun Orhan, Suriye’de Güvenli Bölge Tartışmaları: Türkiye Açısından Riskler, Fırsatlar ve Senaryolar, Ortadoğu Analiz Mayıs 2012 - Cilt: 4 - Sayı: 41, s. 31 Suriye’de Uçuşa Yasak Bölge Ve Güvenli Bölge Oluşturulması Teklifinin Değerlendirilmesi 30 David Lerman - Terry Atlas, Dempsey Pegs Syria No-Fly Zone at $1 Billion a Month, http://www.bloomberg.com/news/2013-07-22/dempsey-says-syria-no-flyzone-could-cost-1-billion-a-month.html (E.T. 27.11.2014) 31 Erdoğan: Güvenli bölgede ısrarcıyız, http://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/201267.aspx, (E.T. 05.11.2014) 32 http://www.hurriyet.com.tr/dunya/27400783.asp , (E.T. 05.11.2014) 33 Oytun Orhan, a.g.m, s. 35 34 Oytun Orhan, a.g.m, s. 36 35 Bingöl, Varlık, a.g.m, s. 16 36 Syrian Arab Air Force (SAAF), http://www.globalsecurity.org/military/world/syria/ airforce.htm , (E.T. 06.11.2014) 37 Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan önemli mesajlar, http://www.milliyet.com.tr/ cumhurbaskani-erdogan-dan-onemli/siyaset/detay/1963797/default.htm (E.T. 06.11.2014) 38 Yapıcı, a.g.m, s. 6 23 Ankara Strateji Enstitüsü Analiz No: 2014-2 Kasım 2014 Suriye’de Uçuşa Yasak Bölge ve Güvenli Bölge Analiz Abdullah TUNÇ Suriye’de Uçuşa Yasak Bölge ve Güvenli Bölge Abdullah TUNÇ Ankara Strateji Enstitüsü Emek Mah. 26. Sokak (Eski 62. Sok.) No:8/2 Çankaya 06500 ANKARA/TÜRKİYE Tel: (0312) 213 84 44 • Faks: (0312) 213 84 34 ankarastrateji.org • [email protected] Analiz No: 2014-2 Kasım 2014
© Copyright 2024 Paperzz