Neonatal Buzağı İshalleri ve Tedavisi Neonatal buzağı ishalleri hayvancılık işletmelerinde rastlanılan en önemli hastalıklardan biri olup, neonatal dönemde ölüm ve kayıplara yol açan ana sorunların başında gelir. İshallerden korunmak, gelişen ishalleri tedavi etmek ve reabilitasyonunu sağlamak için yapılan masrafların parasal değeri, kaybedilen işgücü, daha sonrası için gelişen performans kayıpları ve pektabiiki ölümle sonuçlandığı olgular beraber değerlendirildiğinde kümülatif bir ekonomik kayıp ve bu kaybın neden olabileceği sosyal traumalar, hastalığı kompleks bir tabloya dönüştürmektedir. Olayın neonatal dönemde gelişmesi dokuz aylık beklentileri heba etmekte, aile hayvancılığı yapan işletmelerde sosyal ve manevi yıkımlara da sebep olabilmektedir. Neonatal yavruları ailenin küçücük bebeği gibi algılayan üreticilerimiz için, olumsuz kayıplar moral ve motivasyon bozukluklarına da sebep olabilir. Buzağı ve diğer neonatal hayvanlarda gözlenen kayıpların birçok nedeni vardır. Olumsuz barınma koşulları, yetersiz immünite, kaliteli kolostrum eksikliği ve birçok enfeksiyöz etkenler buzağı ishallerinin gelişmesine katkı sağlar. Buzağı ishallerinin etiyolojisinde viral , bakteriyal ve protozoal gibi etkenler çokça rol oynamasına karşıt, son günlerde Kriptosporidiozis, Rota ve Corona virüs etkenlerini payları % 60 ları bulduğu bildirilmekte ve bu etkenlerden ötürü kayıpların % 8 ile 20 ler düzeyinde seyrettiği vurgulanmaktadır. Ülkemizde bu kayıpların buzağılar için % 15, diğer neonatal yavrular için ise % 20-30 lara kadar ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu etkenler tek başına buzağı ishallerine neden oldukları gibi, miks enfeksiyonlar tarzında da enfeksiyonlara neden olabilirler. 1 Neonatal ishallere neden olan kimi bakteriler, E. Coli , salmonella spp ve kimi Complebacter suşları sekrotorik ishallere neden olurken, Criptosporidia türleri ve Eimeria sporları ince barsakların kripto hücrelerine yerleşerek; Rota- Corona viruslarile kimi EPC suşları barsak villuslarında erezyona neden olarak malabsorbtif ishale neden olur. İshallerde çok sulu dışkı , süt alımında azalma, sıvı- elektrolit kayıp ve denge bozuklukları sonucu dehidrasyon, hipoglisemi ve asidozis şekillenir. Dehidrasyon % 10-15 seviyelerine çıktığı durumlarda hipotermi ve sepsisi gelişebilir. İshalin şiddeti ve süresine bağlı kalmak şartı ile değişik derecelerde dehidrasyon tablosu gelişebilir. Bunun sonucunda hipovolemik şok, azotemi, bikarbonat ve elektrolit kayıpları şekillenir. K miktarı, üre nitrojen ve iP düzeyleri yükselir ki bu renal yetmezliğin göstergesi kabul edilir. Neonatal ishallerin en önemli sonucu gelişen çeşitli derecelerdeki Dehidrasyon, Metabolik Asidozis ve Hipoglisemidir. Sağaltımda bu üç sonucun mutlaka gözönüne alınması gerekir. Metabolik asidozis: Sağlıklı buzağılarda venöz pH; 7,40 cıvarındadır. Venöz pH 7,37’den düşük seviyede olması asidozisi gösterir. Neonatal ishallerde metabolik asidozis mutlaka gelişir. Tedavide öncelikli olarak metabolik asidozun giderilmesi gerekir. Metabolik asidozis genellikle hiponatremi, laktoz ve glikozun fermentasyonu sonucu D-laktat ve volatil yağ asitleri genellikle de intestinal bikarbonat kaybı sonucunda gelişir. Keza aneorobik ortamlarda laktik asid üreten bakteri üremelerinin artması da metabolik asidozu arttırır. 2 Elektrolit kayıplar İshal sonucu kaybedilen sıvı miktarına paralel olarak elektrolit kayıpları da şekillenir. İshal sonucu süt ve su alımının azalması/ ortadan kalkması , bu kayıpların daha da artmasına neden olabilir. İshal sonucu değişik derecelerde dehidrasyon şekillenerek hayvanların komaya girecek kadar dramatik bir sonuca sürükler. Ortalama sıvı kayıpları, % 5-15 düzeylerine kadar değişiklik göstermekle beraber çoğunlukla % 10 lar seviyesinde seyrettiği söylenebilir ki ortalama 3-4 L sıvı rehidrasyonunun sağlanmasını zorunlu hale getirebilir. Metabolik asidoz, sıvı –elektrolit dengenin giderilmesi yanında eksilen enerjinin yerine getirilmesi için mutlaka hipogliseminin de giderilmesi gerekir. Bu nedenle verilecek olan oral/paranteral sıvılarda 1/3 ünün mutlaka Glikoz ihtiva edenden seçilmesi tavsiye edilir. İshallerin nedenleri: Neonatal ishaller multifaktöriyel kökenlidirler. Hernekadar enfeksiyöz izolatlar hakim nedenleri oluştursa da predispoze faktörlerin temeli kuru dönemdeki annenin yaşam konforuna kadar dayanır. Bilhassa sürü yönetim koşulları ve uygulanan biyogüvenlik kurallarındaki en ufak handikaplar, neonatal ishallerin patlak vermesine zemin hazırlayabilir. Barınak- hayvan refahı ve konforu , enfeksiyöz izolatların çoğalmasını önlediği gibi, onlara beş yıldızlı otel konforunu da sağlayabilir. Enfeksiyöz patojenlerin başında bakteriler (E. coli, Salmonella, başta olmak üzre ) , viruslar (Rotavirus, Coronavirus) ve protozzonlar (Cryptospiridium parvum, Coccidia, Giardia) gelmektedir. Daha az oranda ise diğer patojenler ishallerden sorumlu tutulabilir. Son yıllarda bakteryal ishallerden ziyade % 60 lara varan oranda non bakteryal ishaller ile karşılaştığımız ortaya konmuştur. Bilhassa 3 kriptosporodiozis, rota ve corona virusların neden olduğu ishal ve kayıplar; total bakteryal ishallerin çokça önüne geçtiğini söyleyebiliriz. Tedavi ve profilakside bu etyolojik tabloyu mutlaka gözönüne almalıyız. Çoğul olguların miks enfeksiyonlar tarzında seyri de gözönünden uzak tutulmamalı ve tedavide bu durum hiçbir zaman unutulmamalıdır. Klinik semptomlar: Başta ishal, dehidrasyon , normal yada düşmüş beden ısısı göz küresinin orbitaya çökmesi , deri elastikiyatının kaybı , denge bozukluğu, ayakta duramama ve komaya kadar değişik dehidrasyon, asidozid ve hipoglisemi ile ilgili belirtiler gözlenebilir. Metabolik asidozise işaret eden bulgular çok net olmamakla birlikte solunum yetmezliği en öne çıkan bulgudur. En güvenilir belirleyici bulgular kan gazları ile elde edilir. Bilhassa kan pH değeri, baz açığı önemli değerlerdir. Saha koşullarında rutin laboratuvar analizlerin yapılması pek olası olmadığından metabolik asidoz hususunda genellikle klinik bulguların derecesinden yararlanılarak bir tahmin yapılabilir. Yüzde 10 seviyelerindeki bir dehidrasyonlu buzağıda yaklaşık 1215 gr bicarbonat açığı şekillenmektedir. Bu da pratik koşullarda , hazır ticari preparatlardan ( % 8 lik) 150-200 ml uygun serumlar içerisinde, bir kısım % 5 lik hale dönüştürülüp gerisi % 1.3 solusyon halinde uygulanmalıdır. Uygulanacak sıvı solüsyonlar; 1 L fizyolojik serum %.0 9, laktatlı ringer 1L ve % 5 lik 1L glikoz serumundan oluşmalıdır. 4 Tedavi Tedavide temel gereksinim, kaybolanların yerine konması. Bu amaçla , metabolik asidozis, hipoglisemi ve sıvı-elektrolit kayıplarının, düzelinceye kadar yerine getirilmesi gerekir. Barsak sağlığı ve korunması da çok önemlidir. Antibiyotik yada antiprotozan bir ürünün seçimi ikinci derecede önemlidir. Bozulan barsak yüzeyinin korunması ve onarılması için, kaolin ve pektin destekli içerikler, glutamin takviyeleri ve canlı maya destekli beslenmelere ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle beslenme ve müteakip kayıpların önlenmesinde süt ile beslenmeye devamın sağlanması elzemdir. Oral yol ile yapılan desteklerin , süt alımına engel olmaması gerekir. Bir bakıma süt ile beraber kullanımı uygun olmayan ORS ların verilmemesi tavsiye edilir. Aksi takdirde, bunların birçoğu Sodyum bikarbonat içermelerinden, abomasumda sütün pıhtılaşması engellenir ve ishal daha fazla provake edilmiş olur. Verilecek süt miktarı 3-5 öğüne bölünerek verilmelidir. Emme refleksi yerinde olmayan buzağılara mutlaka paranteral sıvı ve beslenme desteği verilmelidir. Emme refleksi yerine geldikten sonra, oral ORS destekleri ile açıklar giderilebilir. Emme refleksi yerinde olmayan buzağılara, oral müdahalelerde bulunulmamalıdır, kontr endikedir. Antibiyotik tercihi ve kullanım yolu çok önemlidir. Emme refleksi olmayan neonatellere, oral yolla antibiyotik verilmemeli, paranteral yol tercih edilmelidir. Bozulan barsak villus ve mukozasını tahriş etmesi ve emilimlerinin yüzdesel oranının tahmin edilmemesinden ötürü kullanılmamalıdır. Ancak daha ileri yaşlardaki neonatallerde, dehidre olmamak kaydı ile, oral antibiyotik kullanılabilir. Hastalığın etyolojik tanısına dayandırılarak antibakteryal/antiprotozoal tercih edilmelidir. İshalli neonatallerde, E. Coli kökenli bir enfeksiyon düşünülüyor ise; enroflaksasin ( Enrolen) Beta laktam grubu antibiyotikler ( ceftipure, Cephanom ) , aminoglikozidler- bilhassa salmonella 5 enfeksiyonlarında, ( Gentapan), TMP+SÜLF vb grup antibiyotikler önerilebilir. Criptosporodiozis olgularında; immunite sonderece önemlidir. Buzağı kulübe sistemi ve hijyenine önem verilmeli, kalabalık barındırmadan sakınılmalı ve ferdi kulübe zorunlu hale getirilmelidir. Criptosporodiozisin tedavisi çok zor hatta yoktur denebilir. Azitromisin, Paramomisin, Halofiginon ve makrolit grubu antibiyotiklerden, korunma ve sağaltım yönünden yararlanılır. Sıvı Tedavisi: Buzağı ishallerinin tedavisinde esas amaç kaybolan sıvı ve elektrolitlerin yerine konmasıdır. Bu amaca yönelik çok farklı solüsyonlar, paranteral ve oral yolla uygulanabilir. Kullanılacak sıvıların veriliş yolu buzağının ayakta oluşu, emme refleksinin olup olmayışı ve dehidrasyon derecesine bağlı olarak farklılık arzedebilir. Dehidrasyon derecesi %8’den düşük , emme refleksi yerinde olan buzağılara uygun ORS oral yolla, süt ile beraber, 3-4 L/gün miktarında verilebilir. Dehidrasyon derecesi % 10 lar seviyesinde ve üzeri seyreden buzağılara mutlaka İv yolu ile sıvı elektrolitler verilmeli ta ki emme refleksi yerine gelene dek. Buzağı ishalleri ve yönetimi bir hastane mantığı, bir çocuk sevgisi ile ele alınmalıdır. Tüm faktörleri ve muhtemel komplikasyonları düşünerek prognoz ve profilaksi değerlendirilmelidir. Ancak o zaman başarılı olunabilinir. 6 Neonatal buzağıların, sıkça karşılaştıkları bu ölümcül sorundan kurtulmaları için; -Kuru dönemde annenin bakım-beslenmesi, kaliteli immunogloblin transferi ve kolostrumun hazırlanması için gerekli desteklerin anneye verilmesi, -Buzağı savunma sisteminin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için gereken tedbirlerin alınması, - enfeksiyon riskini azaltmak ve buzağıların patojenlerden uzak kalınmasının çarelerini geliştirme, - kaliteli kolostrumu yeterince aldırmak, yaklaşık buzağı ağırlığının % 10 kadar kolostrumu zamanında vermek, - önemli izolatlara karşı gebeliğin son 2 ayı içerisinde anneyi aşılamak, -Sürü ve çiftlik bazında biyogüvenlik tedbirlerini alarm seviyesinde tutmak. 7
© Copyright 2024 Paperzz