Dünya tarihinde 19. yüzyıl - turuncudergi.com Yapım Aşamasındadır

ÖZGECAN’ımız
MÜNEVVER
FATMA
SULTAN
EMİNE
DİLBER
ARZU
KÜBRA
DEMET
BİRSEN
FATMA
AYŞE
SELİME
SONGÜL
ELİF
MERYEM
YASEMİN
FİRDEVS
DÜRDANE
ve YİTİRDİĞİMİZ tüm
canlarımız İÇİN...
YAPIM EKİBİ PRODÜKSİYON ADINA
İMTİYAZ SAHİBİ VE
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Zahide CEYLAN
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Zahide Ceylan
KURUCULAR KURULU
Halise ÇİFTÇİ, Zahide CEYLAN,
Güzin CANAN, Taciser İÇYER,
Nilgün KARABULUT, Ayşenur GÜN,
Sema KARABULUT
YAYIN KURULU BAŞKANI
Ayşe KEŞİR
YAYIN KURULU
Ayşe KEŞİR, Ayşe UYAR,
Hatice BİLİCİ, Latife Özbek,
Esra Yerebakan, Gaye Ergezen,
Ümmügülsüm Tat,
Gülfem KELEŞ, Betül ŞATIR
REDAKTÖR
Rabia NUR DUMAN
GÖRSEL YÖNETMEN
Şerife AKYOL KURT
MARKA İLETİŞİMİ YÖNETİCİSİ
Şenay BUYURMAN
BASIN DANIŞMANI
Mürvet UÇ
İSTANBUL KOORDİNATÖRÜ
Gülay KURT
0507 485 55 95
BURSA SORUMLUSU
Zehra BAYRAKTAR
0506 535 72 65
KONYA SORUMLUSU
Didem KÜÇÜKKÖY
0506 445 55 09
TURUNCU DERGİSİ MERKEZ OFiSi
Ufuk Üniversitesi Cad. 1472 Sk. No: 24/17
Çukurambar / Çankaya / Ankara
TELEFON: 0312 472 98 33
WEB:
www.turuncudergi.com
e-mail:
[email protected]
[email protected]
BASKI
TURKUVAZ MATBAACILIK
Akpınar Mah. Hasan Basri Cad.
No: 4 P.K. 34885
Sancaktepe / Kartal / İstanbul
TEL: 0216 585 90 00
FAKS: 0216 585 9130
[email protected]
‘TURUNCU’ Dergisi, yerel süreli aylık yayındır.
Basın yayın ilkelerine uymayı kabul eder.
Basılan ilanların tüm sorumluluğu
ilan sahibine, yazılan yazıların
sorumluluğu yazarlara aittir.
Kurum ve kuruluşlar için
kargo dahil fiyatı 20 TL’dir.
TURKUVAZ DAĞITIM PAZARLAMA A.Ş.
tarafından dağıtılmaktadır.
[email protected]
K
Eşdeğer olabilme
mücadelesi
ADIN EMEĞİ ile hayat bulan,
alanında tek dergi olma özelliğini on iki yıldır taşıyan, aylık
kadın dergisi Turuncu, büyüğümüz ve onur konuğumuz
Sayın Cumhurbaşkanımız RECEP
TAYYİP ERDOĞAN’I ağırlamaktan büyük
bir gurur duymaktadır. Turuncu’nun doğuşundan bu yana manevi desteklerini esirgemediği ve yıllarca öteki muamelesi yapılan
biz kadınlara, “Kadın-erkek eşdeğerdir ve her
vatandaş eşittir.” diyerek hukuksal haklarımızı
büyük mücadeleler ile geri kazandırdığı için
kendilerine şahsım ve tüm kadınlar adına
teşekkürü bir borç bilirim .
DÜNYA KADINLAR GÜNÜ kutlamak,
kadına sunulan bir ayrıcalık değil de negatif
ayrımcılık gibi düşündürüyor zaman zaman
beni. Aynı çarkın dişlilerinde dönen bizler,
bu ayı atlamak gibi bir lüksümüz olmadığını
biliyoruz. Bu yıl da Turuncu dergisi olarak,
farkındalık olsun mantığı ile, kadınlardan
değil erkeklerden kadını nasıl anlayıp yorumladıklarını anlatmalarını istedik.
YARADILIŞ GAYESİ AYNI olan insanoğlunun doğduğu andan itibaren başlar cinsiyet
statüsü.
Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesi ile
“Kadına karşı ayrımcılık, ırkçılıktan beterdir!”
cümlesi sanki Havva anamızdan bu zamana kadar süregelen, kadının var olabilme
mücadelesinin ne kadar çetin süreçlerden
geçtiğini özetler.
İlk kadın hikayesi şöyle başlar: Cennette
Havva anamızın yasak elmayı Âdem babamıza yedirme çabasıyla cennetten kovulurlar.
Şeytan bile hikayenin içine kadından sonra
intikal eder. “İlk kan kadın için akar. Cehennemde en çok kadın yanar.” ile sürer, gider.
Ne hikmetse cennet de annelerin ayağı
altındadır. Allahu Teala ne kadar değer verdiyse kadına, cahiliyet de o kadar aşağılamıştır kadını. Biliriz ki kadın, Cahiliye Dönemi’nde
utanç vesilesi olduğu için diri diri toprağa
gömülmüştür.
Ve hâlâ şu zamanda, bu çağda, kızların
cinsiyeti değiştirilir bu utançtan kurtulmak
için çeşitli ülkelerde.
“Rüzgar esmezse yaprak kımıldamaz.”
diyerek gözlerine kestirdikleri kadınları taciz
etmek için bahaneler de hazırdır.
Aah Özgecanlar, aah Münevverler,
aah Ayşeler, aah Fatmalar, aah… Yürekten
dualar sizlere gelsin. Siz tecavüze uğradınız,
siz doğrandınız, siz yakıldınız ve bu dünyada
hunharca katledilip ebediyete uğurlandınız.
Daha acı bir gerçek ise; uğradığı tacizi, te-
cavüzü, fiziki şiddeti, sözlü şiddeti en yakınına
diyemeyen ve ölünceye kadar o acıyı, o ayıbı,
o ağır yükü içinde toprağa kadar saklayan
kadınlar… Onlar ki zaten bu ayıpla o andan
itibaren yanmış ve ölmüştür.
Siz erkekler kadınları Allah (c.c)’ın emaneti
olarak aldınız, bu emanete ihanet edemez;
onları üzemez, dövemez; onların canına kast
edemezsiniz!
Siz bilir misiniz kadınlar ne kadar hassas, ne kadar kırılgan, ne kadar korunmaya
muhtaç, ne kadar duygusaldır? Ve kadınlar siz
erkekleri doğurur, büyütür; arkanızda dimdik
durmak için, sizi bu zor dünyaya hazırlamak
için bir o kadar da savaşır. Çok bir şey istemez
kadın; Allah u Teâlâ’nın kadınlara verdiği değeri, verdiği hakları ister. Yani kısacası doğuştan var olan yaşama hakkını ister!
Kadınlar fiziken sizinle aynı güce sahip
değildir, bir kavanoz kapağı açamayabilir
belki ama yüksek feraset ve öngörü ile çok
kapılar açar ve sizlerin de o yüksek kapılardan
girmenizi sağlar. Her bir erkeği bir kadın doğurur, yetiştirir, geliştirir. Devlete, millete hizmet edecek olan ve hizmet eden siz erkekler;
bir annenin, bir eşin elinde yoğrulursunuz.
Gelişmiş ve çağdaş olarak adlandırılan
ülkelerdeki kadınlar ile gelişmemiş olarak
adlandırılan ülkelerdeki kadınlar aynı negatif
ayrımcılığa maruz kalmıştır. Kadına seçme
ve seçilme hakkının verilmesinden önce
kişilik hakları verilmek zorundadır. Kadın eşini
seçemez, işini seçemez, kıyafetini seçemez,
okulunu seçemez… Sonra da “Kadına seçme
ve seçilme hakkı şu tarihte, şu ülkede verildi.”
gibi lütuflar sıralanır. Önce kendine olan saygısı kaybettirilir sonra da seçme ve seçilme
hakkı gündeme getirilir!
Ülkemizde, yakın geçmişte yaşanan, hafızalardan silinmeyen ve asla da silinmeyecek
olan bir olay yaşanmıştır: Seçilmiş milletvekili
Merve Kavakçı’ya seçilme hakkı verilip
kişisel hakkı olan başörtüsü ile meclise girme
ve görevini yapma hakkı elinden alınıp
yuhalanarak oradan kovulmuştur. Bu gerçek,
ülkenin alnında kara bir leke olarak mahşere
kadar kalacaktır.
2002 yılından bu yana, birçok konuda olduğu gibi demokrasi ve kadın hakları üzerine
de büyük gelişmeler yaşanmış ve kadının
hakkı kadına iade edilmiştir. Artık Türkiyeli
kadınlar kamusal alanın heryerinde var
olabilme özgürlüğüne kavuşmuştur.
Bu bağlamda daha ileri demokrasiye hep
birlikte koşar adımlarla ulaşabilme dileği ile...
Sağlıcakla kalın...
Zahide Ceylan
halkbank.com.tr | 444 0 400 Halkbank Dialog
80 74
14
Turuncu Dergİ / Mart 2015
CUMHURBAŞKANIMIZ
RECEP TAYYİP ERDOĞAN:
YENİ TÜRKİYE’NİN
KADINLARI
20
TEK KANATLI KUŞ UÇAMAZ
Yazarımız Ayşe Keşir, kadına şiddet ile mücadelede,
erkeklere ulaşmayan çözümün çözüm olmadığını yazdı.
ÜNLÜ ERKEKLERİMİZİN
GÖZÜNDEN KADINLAR
Kendi alanlarında ünlü ve başarılı
isimlerimizden, Turuncu okuyucularına özel
8 mart dünya Kadınlar günü mesajları...
KADININ SOSYAL VE SİYASAL
ALANDAKİ TARİHSEL SERÜVENİ
Yazarımız Hatice Bilici, Selçuklu dönemi, Osmanlı
Dönemi ve son olarak Cumhuriyet Dönemi’ne kadar
olan kadının siyasal alandaki serüvenini yazdı.
KADEM RÖPORTAJI
Kadın ve Demokrasi Derneği Başkanı Yrd. Doç. Dr. Sare Aydın Yılmaz, “Kadın”
gerçeğini Turuncu Dergi’ye anlattı.
88
AYGÜL FAZLIOĞLU YAZDI:
TOPLUMSAL CİNSİYET
Toplumsal cinsiyet, son dönemlerde projeli hayatta
sıkça kullanıldığı gibi sadece “kadınlar ve erkekler”
anlamına gelen bir kavram değildir.
İYİ İŞLER
Toplumun faydası için yapılan tüm “İYİ İŞLER”i
gönderin Turuncu Dergi sayfalarında yayınlayalım.
YEŞİLAY BAŞKANI İHSAN
KARAMAN İLE RÖPORTAJ
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Prof.
Dr. M. İhsan Karaman, Yeşilay’ın amaçlarını,
projelerini ve toplumdaki yerini anlattı.
İSKİLİPLİ ATIF HAYATI
VE MÜCADELESİ
Yaşama özgürlüğü -haklarıelinden
alınan diğer ilim ve fikir adamları
gibi Atıf Hoca da unutulmadı.
102 96 88
68
60 58
48 44
34
28 24
20
ICINDEKILER
YETİM KUDÜS
Kudüs’ü anlamak, onun neden bu denli
paylaşılamaz olduğunu bilmekten geçer.
EVLERDE COUNTRY ŞIKLIĞI
Konforlu, rahat, sıcak ve samimi, pastel veya
toprak renklerinin hakim olduğu Country tarzı.
100 YIL GEÇTİ ÜZERİNDEN
“HAVADİS: 100 Yıl önce” serginin bu
seneki teması, yakın tarihimizin en acı
kayıplarını verdiğimiz 1. Dünya Savaşı’nı içeriyor.
HUZUR VEREN SES: NEY
Asırlardır dinleyenleri başka bir aleme götüren
Neyi, üstadlarından Neyzen Erdinç Bal’ın
anlatımıyla, Neyzenler Konağı’nda dinledik.
DÜNYANIN SAADETİ
ATIN SIRTINDADIR
“Hayrın kıyamete kadar atın perçemine bağlı
olduğu”, “ata yapılan masrafın sadaka yerine
geçtiğini” biliyor muydunuz...
102
turuncudergi.com
ONUR YAZISI
D
ünya tarihinde 19. yüzyıl,
çok büyük değişimlerin,
çok önemli dönüşümlerin
gerçekleştiği, geleneksel
değerlerin ve yapıların
çözüldüğü zaafa uğradığı bir dönem oldu.
Sanayi devrimi, insan fıtratını zorlayan
yeni bir çalışma düzenini beraberinde
getirdi. Erkeklerle birlikte kadınların da
etkilendiği bu süreçte, geleneksel aile
yapısı ciddi tahribata maruz kaldı.
Aradan geçen uzun zamana rağmen, söz konusu süreçte kadınların
yaşadıkları olumsuzlukların halen tam
manasıyla telafi edilemediğini görüyoruz.
Bu açıdan Mart ayı, dünyada kadınların
yaşadıkları zorlukların enine boyuna
tartışılmasına vesile olması bakımından
önemlidir.
22
Turuncu Dergİ / Mart 2015
Mart 2015 / Turuncu Dergİ 23
DOSYA
“erkekler de kadınların haklarını elde
etmelerinden birinci derece
TOLGA KAREL (OYUNCU)
Yaşadığımız toplum her ne kadar ataerkil
sorumluyuz
gibi görünsede bizler annelerimizin .”
8 Mart Dünya Kadınlar Günü Vesİlesİyle
ÜNLÜ ERKEKLERDEN,
ERKEKLER iÇiN
yetiştirdiği, emek verdiği, fedakarca büyüttüğü evlatlarız. Ve ben önce annemin sonra
da tüm kadınlarımızın hatta tüm dünya
kadınlarının 8 Mart dünya kadınlar gününü
kutlarım.
TOLGAHAN SAYIŞMAN
J
A
S
E
M
(OYUNCU)
n Emekçi kadınların günü olan 8 Mart vesilesi
ile öncelikle biz erkeklerin “kadın haklarını” tekrar
hatırlaması gerektiğini düşünüyorum.
Özellikle son dönemlerde tüm ülke olarak
üzülerek şahit olduğumuz olaylar karşısında
insanın nutku tutuluyor. Bir yandan da bu öfkeyle
birlikte, şiddetle mücadele karşısında yaşanan
bu birliktelik de bizleri umutlandırıyor. Kadınların,
aktif eğitim ve çalışma hayatında yer almaları
temel insan haklarının gereğidir. Unutulmamalı
ki her bir bireyi topluma kazandıran bir kadındır,
annedir... Evlat, eş, arkadaş ve en önemlisi bir
insan olarak biz erkekler de kadınların haklarını
elde etmelerinden birinci derece sorumluyuz.
VAR
OKAN KURT
Onlar, kendi
alanlarında
başarı elde etmİş,
radyo, televİzyon
ve sİnema dünyasının
sevİlen İsİmlerİ. Turuncu
okuyucuları için,
8 Mart Dünya Kadınlar
Günü, kadın hakları ve
kadına yönelik şİddetle
mücadele
mesajlarını aldık
30
Turuncu Dergİ / Mart 2015
turuncudergi.com
n Annem ile başlayan
kadına olan saygım ve
sevgim şimdi eşim, ilerde de yetiştirdiğim kızımla devam edecek. Ben kadınlarımıza olan
sevginin sadece 8 Mart ile sınırlı kalmasını
doğru bulmuyorum. Yaşam içinde erkeğin
sağ kolu, destekçisi, cefakar kadınların daima
sevgi ve saygıyla anılmayı hakettiklerini düşünüyorum. Ailenin temel taşını oluşturan
ve topluma birey yetiştiren kadınlarımızın
huzuru gelecek nesillere aktarılacak sağlıklı
bir mirastır diyorum. Ve tabii ki bu yazı vesilesi ile de annemin, sevgili eşimin ve sadece
Türkiye değil tüm dünya kadınlarının Dünya
Kadınlar Günü’nü kutluyorum.
turuncudergi.com
KAAN TAŞANER
(OYUNCU)
Kadına karşı şİddet uygulama
zavallılığını gösteren
tüm erkeklerİ kınıyorum
n Yeryüzünün en naif hamalı, sessiz kutsalı,
hor görülmüş emanetçisi… 8 Mart dünya
kadınlar günü sebebiyle, evde, işte, hayatın
her yerindeki emekçi tüm kadınlara minnet
ve şükranlarımı sunuyorum.
RÖPORTAJ
RÖPORTAJ
Topyekün
BİR zİhİn
İnşaAsı
ŞART
KADIN VE
DEMOKRASİ
DERNEĞİ BAŞKANI
YRD. DOÇ. DR. SARE
AYDIN YILMAZ,
“KADIN “GERÇEĞİNİ,
YAZARIMIZ HATİCE
BİLİCİ’YE ANLATTI
RÖPORTAJ: HATİCE BİLİCİ
Ü
[email protected]
lkemizde, kadın hareketi dendiğinde feminist
bakış açısıyla, belli
bir gruba hitap eden
sivil toplum kuruluşları
anımsanırdı. Sürekli kadını üstün gösterme çabası içerisinde gözüken, klasik
söylemlerin dışına çıkamayan kadın
STK ‘lar…
Kadın ve Demokrasi Derneği
(KADEM) ismi ile birlikte “toplumsal
cinsiyet adaleti” diye bir söylem girdi
hayatımıza. Kadın, eşitlik, adalet gibi
kavramları tekrar düşünmeye ve
sorgulamaya başladık. Özellikle Anadolu’daki kadınların teveccühünü ve desteğini almayı başarmaları dikkat çekici.
Türkiye’de ki kadının, mevcut konumu
ve sorunlarına karşı çözüm üretmek
46
Turuncu Dergİ / Mart 2015
için kurulan, henüz yeni bir dernek
olmasına rağmen iyi bir çıkış yakalayan
KADEM’in başkanı Yrd. Doç. Dr. E.Sare
Aydın Yılmaz ile konuştuk.
// HB-KADEM son dönemlerde yaşanan en ciddi kadın hareketi olarak
adlandırılıyor. Bu başarının mimarlarında biri olarak KADEM’in politikası
ve çalışma alanları hakkında bilgi
verir misiniz?
SA-KADEM, Demokratik bir toplumun gereği olarak kadınların iş
hayatında, yerel yönetimlerde, siyasette, akademide hakkaniyetli temsili için
çalışmalar yapıyor ve yapmaya devam
edecek. Kadına karşı şiddet, çocuk
gelinler, sığınma evlerindeki kadınların
yaşadığı sorunlar, toplum içindeki kül-
türel kodlar sebebiyle kadınların ötekileştirilmesi gibi meseleler üzerinde
duruyoruz. Ülkemizde kadınlar, kâğıt
üzerinde eşit haklara sahip olsa da,
genelde uygulamada ayrımcılığa
maruz kalıyor. Erkeklere göre az
maaş alıyor, doğum ya da emzirme
iznine çıkması gerekeceği için işveren
tarafından tercih edilmiyor. KADEM
olarak 5 bin 36 kadın arasında bir
araştırma yaptık. Bu çalışmamız,
“Değişen Türkiye’de Kadın” başlığı ile
aynı zamanda kitaplaştı. Bu araştırma
ile Türkiyeli kadınların topluma, sosyal
yaşantıya, siyasete, geleneğe bakışını
anlamak istedik. Bu bakış açısı bize
hem politika belirlememizde hem de
çalışmalarımızı şekillendirmemizde yol gösterici oldu .
turuncudergi.com
// HB-Kadına karşı şiddete hayır
sloganları ile yapılan pek çok girişim başarısız oldu, bu söylemler
havada kaldı. Sizce başarısız olma
sebepleri neydi?
SA-Şiddeti uygulayan erkek, buna
yeterince tepki vermeyense toplum.
Kadına şiddete hayır gibi çözüm
çalışmaları kadın üzerinden gidiyor. Bu
tür çalışmalarda havada kalan nokta
bu bence. Kadına karşı şiddete hayır
için erkeklerin çözümün içerisinde yer
alması gerekiyor. Yapılan çalışmalar
da şiddetin kaynağına yönelik olursa
önleyici ve başarılı olur.
// HB-“Önce adam ol. “”Erkeksen
öfkeni yen.” kadına karşı şiddetle
mücadele kapsamında yapılan çalışturuncudergi.com
malardan farklı, alışılmışın dışında,
iddialı çalışmalardı. Bu çalışmaların
toplumsal algısı ile ilgili ne söylemek istersiniz?
SA-Bizim toplumumuzda kültürel ve
geleneksel kodların da etkisiyle erkeğin
kadını dövmesi normalleşti ve bu konu
mahrem kabul edildiği için evin dışına
çıkarılmadı. Toplum olarak topyekün
bir zihin inşası gerekiyor. Bir şiddet
olayı yaşandığında önce kadın dernekleri aranıyor, kadınlar üzerinden çözüm
konuşuluyor. Kadına şiddeti önlemek
istiyorsak erkeklerle iş birliği yaparak
çözüme onları da dâhil etmeliyiz. Şiddeti uygulayan erkek kadar, buna ses
çıkarmayan anne, baba, arkadaş, öğretmen, komşu görmezden gelen herkes
Kadına şiddeti
önlemek istiyorsak
erkeklerle iş birliği
yaparak çözüme
onları da dâhil
etmeliyiz.
sorumlu. Kadına karşı şiddetle mücadele kapsamında KADEM ironi yaparak
“Önce adam ol.” “Erkeksen öfkeni yen.”
dedi ve topluma, şiddeti uygulayana
karşı tepki gösterin çağrısında bulundu. Alışılmışın dışında çalışmalar olması
sebebiyle toplumun da ilgisini çekmeyi başardığını düşünüyorum.
Mart 2015 / Turuncu Dergİ 47
BEN-Ü SEN
KALKINMA
PERSPEKTiFiNDEN
TOPLUMSAL
CiNSiYET
GÜÇLENMESi
50
Turuncu Dergİ / Mart 2015
T
oplumsal cinsiyet
kavramı, uluslararası
kalkınma literatürüne
gireli otuz yıldan fazla
bir zaman geçmesine
rağmen, hâlâ kalkınmanın üzerinde
en çok tartışılan konularından birisi
olmaya devam etmektedir. Türkiye’de
ise, bu kavram ve buna bağlı olarak
kalkınmanın toplumsal cinsiyet boyutu
kalkınma literatüründe ve pratiğinde
henüz kendine yer bulma aşamasındadır. Diğer yandan toplumsal cinsiyet
eşitliğinin ve fırsat eşitliğinin sağlanması konusundaki çalışmalar ise uzun
bir geçmişe sahip olmakla birlikte son
yıllarda bu alana ilişkin yasal çerçeve
genişletilmiş ve kadınların toplumdaki
konumunu güçlendirmeyi hedef alan
politikalar yaygınlaştırılmıştır.
AYGÜL FAZLIOĞLU
Toplumsal cinsiyet son
dönemlerde projeli
hayatta sıkça kullanıldığı
gibi sadece “kadınlar
ve erkekler” anlamına
gelen bir kavram
değildir.
turuncudergi.com
turuncudergi.com
Bu kapsamda başta Anayasa olmak
üzere Türk Ceza Kanunu’nda, Türk
Medeni Kanunu’nda ve İş Kanunu’nda
pek çok düzenleme gerçekleştirilmiş
ve 2009 yılında TBMM’de Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu kurulmuştur.
Ülkemizde son zamanlarda sivil toplum
örgütlerinin, kamu kuruluşlarının ve
üniversitelerin toplumsal cinsiyet
eşitliği perspektifinin politika oluşturma
ve uygulamanın tüm aşamalarına dâhil
edilmesine yönelik çalışmaları, bu alanda farkındalığı büyük oranda artırmıştır.
Toplumsal Cİnsiyet ve Cİnsİyet - Kadınlık ve Erkeklİk
Toplumsal cinsiyet karmaşık bir
kavramdır. Toplumsal cinsiyet son
dönemlerde projeli hayatta sıkça
kullanıldığı gibi sadece “kadınlar ve
erkekler” anlamına gelen bir kavram
değildir. İngilizce dışında bu kavrama
yüklenen anlam konusunda Almanca
ve Fransızca’da uzlaşma olmaması,
kalkınma alanında toplumsal
cinsiyet yerine kadın ve erkek ve/
veya kadın-erkek ilişkisi kavramları
kullanılmaktadır. Uluslararası
belgelerde “gender” olarak kullanılan
toplumsal cinsiyet kavramı Türkiye’de
de kadın-erkek eşitliği anlamında
kullanılmaktadır.
Toplumsal cinsiyet (gender) kavramı,
toplumsal ve kültürel olarak belirlenmiş cinsiyeti, biyolojik cinsiyetten (sex)
ayırmak üzere kullanılan bir kavramdır.
Başka bir ifade ile biyolojik yapı içerisinde değil toplumsal, kültürel, politik
ve ekonomik doku çerçevesinde belirlenen kadın ve erkek arasındaki ilişkiler
ve roller istemini işaret etmektedir.
Mart 2015 / Turuncu Dergİ 51
iYiR
DOSYA
ÇOCUKLARIN İLK 6 YILI ANNE VE
BABALARIN CEBİNDE
A
iŞLE
ÇEV ve Türkiye Vodafone Vakfı işbirliğiyle
geliştirilen “İlk6Yıl”
uygulaması, çocukların yaşamındaki en
önemli dönem olan ilk 6 yıla ilişkin
güncel bilgiler sunarak, anne ve
babaların hayatını kolaylaştırıyor.
Ücretsiz sunulan “İlk6Yıl” uygulaması, 1.200 maddelik bilgi hazinesiyle anne ve babalara rehberlik
ediyor. İki günde bir kullanıcının
telefonuna gelen bilgiler; fotoğraflar, eğitici videolar ve animasyon
filmlerle destekleniyor. Uygulama,
Android ve iOS işletim sistemlerinde kullanılabiliyor. Uygulama
AÇEV tarafından hazırlanan özgün
içeriklerle, çocuğun yaşına göre
ve hemen uygulanabilecek pratik
YEŞERİR.
E
D
LER
LP
A
K
İ
İY
CE
N
Ö
K
İL
,
İy İ İş le r
LAYALIM.
N
YI
YA
N
ŞI
A
AYL
P
LE
İM
İZ
B
İ
SİZ DE İYİ İŞLERİNİZ
m
runcudergi.co
info@tu
8 33
Tel: 0312 472 9
A
K
adınlar Sinema Yapıyor” sloganı ile yola
çıkan ve bu yıl 13. senesini dolduracak
olan Uluslararası Gezici Filmmor Kadın
Filmleri Festivali 13 Mart Cuma’ günü
İstanbul’da başlıyor. Festivalde, ‘kadınlara yönelik şiddet’, ‘namus’ gibi temalara ayrılan özel
bölümler, Kadınların Sineması bölümü, toplu gösterimler, söyleşi, panel ve atölyeler yer alıyor.Pozitif
ayrımcılıkla sadece kadınların filmlerine yer veren
festivalde filmlerde format, uzunluk ya da tür sınırı
60
Turuncu Dergİ / Mart 2015
bilgiler ve öneriler sunuyor. Çocuğun gelişim özelliklerine göre
farklı başlıklar altında sunulan bu
bilgiler; fotoğraflar, eğitici videolar
ve animasyon filmlerle destekleniyor ve iki günde bir kullanıcının
telefonuna geliyor. Uygulamada ayrıca, anne, baba ve çocuk
açısından önemli tarihlerin kaydedilebileceği takvim, çocuğun boy
ve kilosunun takip edilebileceği
ölçüm ve yine çocuğa ait fotoğraf
ve videoların saklanabileceği ve
paylaşılabileceği albüm alanları
da bulunuyor. Çocuğun yaşamındaki pek çok ilkleri yaşadığı İlk 6
Yıl dönemini kaçırmak istemeyen
anne ve babalar uygulamanın Aile
Paylaşımı özelliğiyle bu özel anları
aile yakınlarıyla da paylaşabiliyor.
Mamak Belediyesi’nden şiddet
mağduru kadınlara destek
yyer,
ya da ayrımı yok. “Kadınlar tarafından kadınlar için”
yola çıkan festival, 27 Nisan tarihine kadar toplamda
6 şehirde “Kadınların Sineması, Kadınların Direnişi,
Direnişin Sineması” bizlerle buluşacak. 13-22 Mart’ta
İstanbul, 28 – 28 Mart’ta Nevşehir-Kapadokya, 4-5
Nisan Muğla-Bodrum, 11-12 Nisan Diyarbakır, 18-19
Nisan Adana ve 25-26 Nisan’da İzmir’de olacak olan
festivalin geliri Şengal ve Kobane kamplarındaki
kadınlara ve çocuklara aktarılacak. Biletler ise Mart
başında satışa sunulacak.
turuncudergi.com
n Mamak Belediyesi’nden şiddet mağduru kadınlara destek. Geçtiğimiz Ağustos
Ayı’nda hizmet vermeye başlayan kadın
sığınma evini ziyaret eden Mamak Belediye Başkanı Mesut Akgül, 21. yüzyılda
kadınlar hala şiddet görüyor ve öldürülüyorsa hepimizin oturup düşünmesi
lazım dedi. Meclis Başkanvekili Erdal Ak ve
Mamak Dayanışma Merkezi Koordinatörü
Zeliha Akgül ile birlikte Mamak Belediyesi
Kadın Sığınma Evi’ni gezen Akgül, Sorumlu
Müdür Sosyal Hizmet Uzmanı Hilal Gürpınar’dan bilgi aldı. Şiddete maruz kalmış,
şiddete karşı mücadeleyle ilgili bilgi almak,
yasal haklarını öğrenmek ve kadın sığınma
evinde kalmak isteyen kadınlar Mamak
Belediyesi’nin 363 84 76 numaralı kadın
danışma hattını arayarak bilgi alabilirler.
turuncudergi.com
n Yeşilay ve Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü uzmanları
tarafından Belediyeler işbirliği ile
annelere bağımlılık eğitimi verilmeye
başlandı. Ortaöğretim döneminde
okuyan çocukların annelerine yönelik,
bağımlılıklar ve uyuşturucu madde
kullanımı konusunda farkındalıkların
geliştirilmesi amacıyla yapılan bu
çalışmada annelere konuyla ilgili
önleyici ve koruyucu eğitim hizme-
ti sunuluyor. Yeşilay Kadın Kolları
üyelerinin katılımlarıyla gerçekleşen
bu projeyle ilçe sınırlarında faaliyet
gösteren ortaöğretimlerde, aileye
yönelik eğitim çalışmaları yürütülecek, eğitim öncesinde ve sonrasında
uygulanacak öntest ve sontest ile
annelerdeki konuya yönelik bilgi artışı
ölçülecek. Proje kapsamında 22 eğitim programı düzenlenmiş ve yaklaşık
2.000 anneye ulaşılmıştır.
KADIN DAYANIŞMA VAKFI
Bildiğiniz gibi Kadın Dayanışma Vakfı 22 senedir şiddetle mücadele eden bağımsız bir kadın örgütüdür.
Zor bir dönem geçirirken bir süredir yapamadığımız
geleneksel 8 Mart Dayanışma Yemeği’ni gerçekleştirerek dayanışalım istiyoruz. Hadi gelin, hep birlikte,
kadın dayanışmasıyla güçlenelim!
Yer: Hot’n Beer Pub, Konur 2 Sokak, No: 26
Tarih ve Saat: 6 Mart Cuma – 19.00
Not: Biletler için vakıfla iletişime geçebilirsiniz.
Kadın Dayanışma Vakfı
Mithatpaşa Caddesi, 10/11, Sıhhiye
0312 430 40 05 – 0312 432 07 82
Mart 2015 / Turuncu Dergİ 61
SANAT
Cam Üfleme
Cam üflemek genel anlamda zordur.
Zira cam üflemeden önce yapılacak olan
bazı teknikler vardır.
Tarihi çok eskilere dayanan cam üfleme
sanatı, dikkat ve sabır isteyen bir sanat dalı
olduğu gibi bu sanatı icra edebilmek için
el kıvraklığının da iyi olması gerekir.
Sanatı
ERKEN DÖNEM CAM SANATI
Yaygın olarak camın tesadüf eseri keşfedildiğine inanılmaktadır. Camın keşfine
dair en sık bahsi geçen açıklama Yunan tarihçi Piny’nin açıklamasıdır. Piny’e göre bir
kaç tüccar teknelerinden kıyıya çıktıktan
sonra bir nehir kıyısında kamp kurmuşlar,
nehir yatağında bir ateş yakmışlar. Sonraki
gün ise önceki günün ateşinin külleri arasında şeffaf, parlak cam parçaları bulmuşlar. Erken dönemlerinde, cam sanatı daha
çok Mısır ve Mezopotamya’da gelişmiştir.
Bu bölgede odunla yanan cam ocaklarının
var olduğu düşünülmektedir.
Cam, ateş
ve nefesin
buluşmasıyla,
eşsiz güzellikteki
eserlerin ortaya
çıkarmasını
sağlayan sanattır
Cam Üfleme
sanatı...
Türkiye’de Cam İşçiliği
Türkiye’deki geleneksel cam ürün yapımı
Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri olarak ele
alınabilir. Selçuklular’ın doğudan Anadolu’ya yeni göç ettikleri dönemden kalma
bazı Selçuklu cam ürünlerinin varlıkları bilinmektedir. Osmanlı dönemi sırasında, bu
dönemden kalan parçalardan da görülebileceği gibi cam sanatı oldukça ilerlemiştir.
I. Mahmut Dönemi’nde Fransa’dan cam
ustaları getirtildiği, Mehmet Dede ismindeki bir Mevlevi Dervişi’nin III. Selim Dönemi’nde cam yapım tekniklerini öğrenmek
üzere İtalya’ya gönderildiği bilinmektedir.
Söylenildiği üzere, söz konusu Mevlevi
usta, İstanbul Beykoz’da, İstanbul’da bir
atölye açmıştır ve çalışmaları arasında en
popüleri Çeşm-i Bülbül olmuştur. Çeşm-i
Bülbül filigrano tekniğine verilen Türkçe
isimdir. Diğer filigrano teknikleri dünya
çapındaki çeşitli cam merkezlerinde
bilinmektedir. Çeşm-i Bülbül, Anadolu
atölyelerinin çıkardığı bir üründür. Bu teknik, modern cam endüstrisinin ilerlemiş
yöntemlerinin bile geleneksel ustaların
çalışmalarını geçemediği bir tekniktir.
H
ayatımızın hemen hemen her bölümünde yer alan
bir maddedir cam.
Doğa dostu ve zararsız olması, geri dönüşümünün kolaylıkla sağlanması bakımından
tercih sebebidir. Geleneksel bir hâlde yapılan
cam üfleme sanatı; cama farklı şekil, motif ve
desenler verilerek eşsiz güzellikteki eserlerin
ortaya çıkarılmasını sağlar.. Bu sanat ile son
zamanlarda; orijinal vazolar, biblolar, aydınlatma lambaları, hediyelik eşyalar
üretilmektedir.
80
Turuncu Dergİ / Mart 2015
turuncudergi.com
turuncudergi.com
Mart 2015 / Turuncu Dergİ 81
B
SAĞLIK
SİYAH
ÇAY
HAKKINDA
DUYDUKLARINIZI
UNUTUN!
HALİT YEREBAKAN
[email protected]
SON YILLARDA YEŞİL ÇAY, SİYAH ÇAYDAN DAHA POPÜLER HÂLE GELDİ.
ÖYLE Kİ YEŞİL ÇAY DAHA YARARLI ALGISI OLUŞTU. PEKİ DURUM GERÇEKTEN BÖYLE Mİ? YAPILAN
ARAŞTIRMALARDA SİYAH ÇAYIN DA EN AZ YEŞİL ÇAY KADAR
SAĞLIĞA FAYDALI OLDUĞU KANITLANDI
84
Turuncu Dergİ / Mart 2015
turuncudergi.com
u ay, özellikle çay tiryakilerini çok memnun edeceğine inandığım bir yazıyla
karşınızdayım. Türkiye,
kaliteli siyah çaya kolaylıkla
ulaşabildiğimiz muhteşem bir coğrafyaya sahip. Bu nimetten faydalanmak
konusunda, oldukça başarılı olduğumuz da âşikar. Peki günün her saati
severek tükettiğimiz siyah çay hakkında bildiklerimiz ne kadar doğru ya da
yeterli? Geçtiğimiz günlerde katıldığım
bir televizyon programında -şahsen de
tiryakisi olduğum- siyah çay hakkında
kısa bilgiler vermeye çalıştım. Gelen
olumlu tepkiler ve meraklı sorular
neticesinde yaşantımızın değişmez
bir parçası olan siyah çayı yeniden ele
almam gerektiğine karar verdim.
Özellikle son yıllarda yeşil çay, siyah
çaya oranla çok daha popüler hâle
geldi. Öyle ki yeşil çaya atfedilen tüm
faydaların siyah çaydan elde edilemeyeceğine dair bir algı dahi oluştu. Oysa
ki durum farklı. Her iki çay da aynı çay
yaprağından elde ediliyor. Çay yaprağının toplanmasının ardından uygulanan kurutma yöntemi, aynı öze sahip
farklı tipler oluşmasına sebep oluyor.
Toplanan çay yaprakları, oksidasyon
sürecinden önce fermante edilir. Yaprakların oksidasyon süresi, çay tiplerini
ayırmada en önemli unsurdur. Konumuz olan siyah çay; beyaz, yeşil ya da
oolang çaylarının tümünden daha
uzun süre okside edilir.
Uzun oksidasyon süresi, siyah çayın
çok daha aromatik ve yoğun bir tada
ulaşmasını sağlar. Siyah çay, Çin ve
Çin’e yakın ülkelerde, demlendikten
sonra ortaya çıkan renk sebebiyle
“Kırmızı Çay” olarak adlandırılır. Batı
ülkeleri ise, yaprakların kuru hâlinden
esinlenerek, siyah çay demeyi tercih
etmişlerdir. Ülkemizde her iki isim de
kullanılıyor. Demlenmiş çayın kalitesi
kırmızının tonuyla ifade edilirken, bu
tip çayın genel adı siyah çay olarak
geçiyor.
Siyah çay, sahip olduğu yoğun aromayı uzun yıllar koruyabilir. Bu özelliği
sebebiyle tarih boyunca çok farklı
alanlarda kullanılan çay yaprağı, 19.
yüzyılda Moğalistan, Sibirya ve Tibet’te
fiili para birimi olarak kullanılmış ve
aracılık ettiği taraflar arasında ticaretin
yürümesine katkı sağlamış.
Son yıllarda yapılan araştımalar, çayın
turuncudergi.com
insan sağlığına olumlu etkilerinin paradan da kıymetli olduğunu gösteriyor.
Çay hakkında yapılan araştırmalara
bakıldığında bilim adamlarının daha
çok yeşil çaya yöneldiklerini görüyoruz.
Yeşil çay, oldukça güçlü bir antioksidan
madde olan Epigalokateçin Galat’tan
(EGCg) oldukça zengindir. Siyah ve
yeşil çay arasındaki farkları inceleyen
bilim adamları, EGCg değerlerini
karşılaştırdıklarında yeşil çayın daha
zengin olduğunu görmüşler. Aynı çay
yaprağından olmalarına rağman EGCg
değerleri arasındaki farkın, siyah çayın
fermantasyon sürecinden kaynaklandığını da tespit etmişler. Elde ettikleri bu
veri, siyah çaydansa yeşil çay içmenin
çok daha doğru bir seçim olduğu
kanısını oluşturmuş. Oysa bu yaklaşım,
farklı ve faydalı birçok maddeyi bünyesinde barındaran siyah çaya yapılan bir
haksızlık.
Böyle düşünen bilim adamları siyah
çayın içerdiği maddeleri incelemişler.
Siyah çaya koyu rengini veren theaflavins ve thearubigens adlı bileşiklerin,
insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerinin yeşil çayı aratmadığını da tespit
etmişler.
Peki siyah çayı bunca öven araştırmalar, siyah çayın insan sağlığı üzerinde ne gibi faydalarını tespit etmişler
dersiniz? Yapılan araştırmalara kısaca
bir göz atalım.
Çay sağlık kaynağıdır,
çünkü...
Netherlands National Institute of
Public Health and the Environment
(Hollanda Ulusal Halk Sağlığı ve Çevre
Enstitüsü) tarafından yapılan uzun
soluklu bir araşırmaya göre, düzenli
çay içenlerin felç (inme) geçirme risklerinin azaldığı saptanmış. Siyah çayda
oldukça yüksek seviyede bulunan
Flavonoids’in (Anti-oksidan özelliklere
sahip bir madde.) incelendiği farklı
araştırmalardan da yardım alan ekip,
552 erkek gönüllüye 15 yıl boyunca
her gün düzenli olarak siyah çay içirmiş ve etkilerini incelemiş. Karşılaşılan
ilk veri oldukça sevindirici. Gönüllülerin
büyük bir kısmında kalp krizi ve felç
olma riskini artıran LDL (kötü kolesterol) seviyesinde düşüş gözlemlenmiş.
Bu faydalı düşüşe sebep olan madde
ise tabi ki Flavonoids.
Bu faydalı sonuca ulaşmak için
içilmesi gereken çay miktarı da elbette
önemli. Aynı araştırma sonucu göstermiş ki günde dört fincan siyah çay
içenlerin felç ve kalp krizine yakalanma
riski, üç veya iki fincan içenlere oranla
daha düşük!
Boston Üniversitesi Tıp Fakiltesi’nde yapılan bir diğer araştırmada da
benzer sonuçlar elde edilmiş. Bu kez
66 gönüllü erkeğe dört ay boyunca
her gün dört fincan siyah çay içirilmiş.
Araştırma sonucunda, siyah çayın kan
damarlarında meydana gelen (Kalp
krizi ve inme riskini oluşturan.) anormal hareketlerde azalma olduğu tespit
edilmiş. Aynı araştırma sonucuna göre,
bir fincan siyah çay içenlerin iki saat
boyunca kan damarlarının işleyişinde
uzun vadede hipertansiyon riskini
azaltacak iyileşmeler yaşandığını tespit
edilmiş.
Araştırma
sonuçlarına göre,
günde dört fincan
siyah çay içenlerin
felç ve kalp krizine
yakalanma riski,
üç veya iki fincan
içenlere oranla
daha düşük!
Mart 2015 / Turuncu Dergİ 85
SEYAHAT
Yetİm
KUDÜS
Tüm dinler için kutsal sayılan bu şehrin, dünya geliştikçe
ve “modernleştikçe” daha fazla vahşete sahne olmasının temelinde
–ne gariptir ki- inanç yatıyor.
Kudüs’ü anlamak, onun neden bu denli
paylaşılamaz olduğunu bilmekten geçer
E
ESRA YEREBAKAN
[email protected]
manet bedenlerimiz ve bir
gün hesaba çekileceğine
iman ettiğimiz ruhlarımız,
kol kola gezer durur dünya denen mekânda. Her
can, kendisine yaşama hakkı verilen o
tesadüfi zamanı en mühimi zanneder.
Oysa benzer sıkıntılardan geçmiş ya
da kendisine bahşedilenden çok daha
fazlasını görmüş çok beden yatar bu
toprağın altında.
Bilgisayarımın başında oturduğum
şu anda vazifem ağır. Konu, Kudüs ve
ben içime yerleşen tarifsiz sızıya, dua
damlatıyorum.
Kudüs’ün tarihini anlatan belgeler
incelendiğinde, neredeyse tüm insanlığın o topraklara sahip olmak için
mücadele ettiğini görmek mümkün.
Yeryüzünde kaç toprak parçası, 2 kez
-neredeyse- yok edilmiş, 23 kez işgal
edilmiş, 52 kez saldırıya uğramış, 44 kez
ele geçirilmiştir? Bu sorunun tek cevabı
Kudüs! Baş döndüren bu rakamlardan
da anlaşılacağı gibi Kudüs, tarih boyunca hemen hemen her din ve anlayıştan
yöneticilerce yönetilmiş.
90
Turuncu Dergİ / Mart 2015
Kudüs’te gezilecek yerler, aslında kutsal alanlardan ibaret. Türkiye’den gidecek ziyaretçiler için İsrail vizesi alınması
zorunlu. İstanbul baz alınacak olursa, Tel
Aviv’e direkt uçuş imkanı da var.
Duvarlar Ardında Bir Eski Şehir
Kudüs, Orta Doğu’nun hemen hemen
tüm şehirlerinde olduğu gibi eski ve
yeni şehir olmak üzere ikiye ayrılır.
Kudüs’teki Eski Şehir de yüksek duvarlar
arasında âdeta gizlenmiş hatta korunmuş bir alan. Tüm kutsal yerler de bu
bölgede bulunuyor.
Kudüs’te modern yaşam, duvarlarını
Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı Eski Şehir’in dışında akıyor. Oraya
ulaşmak içinse sekiz kapı bulunuyor.
Bunlardan ilki Altın Kapı. Zeytin Dağı’na
bakan bu kapı, Yahudiler için son derece
kutsal. İnanışlarına göre Mesih, Kudüs’e
bu kapıdan girecek. Ancak Altın Kapı,
Sultan Süleyman tarafından örülerek
kapatılmış. İkincisi Yafa Kapısı. Yafa
Kapısı, Yafa Limanı yönünde açılır ve Eski
Şehrin en çok kullanılan kapısıdır.
Ardından Hristiyan Mahallesi’ne
açılan Yeni Kapı, Müslüman
Mahallesi’ne açılan Şam Kapısı, çiçek
motifleriyle süslü Herod Kapısı, doğuya
açılan ve aslanlarla süslenmiş Aslan
Kapısı (Saint Etienne olarak da bilinir.),
Ağlama Duvarı (Burak Duvarı)’na en
yakın kapı olan Detritrus Kapısı ve Sion
(Davud da denir.) Kapısı. Eski Şehir’in
çöplerinin çıkartıldığı bir de Çöp Kapısı
vardır. Eski Şehir; Müslüman, Hristiyan,
Ermeni ve Yahudi Mahalleleri olmak
turuncudergi.com
turuncudergi.com
üzere dörde ayrılır. Her mahallede
ismiyle anılan dine mensup kişiler
yaşar. Filistin topraklarında yer
alan Kudüs, Unesco Dünya Mirası
Listesi’nde yer alıyor.
Kudüs, kendi inancına göre “hacı”
olmak isteyenlerce ve tarihe meraklı
turistlerce sıklıkla ziyaret ediliyor.
Eski Şehrin çarşısı; her ne sebeple
gelmiş olursa olsun, Kudüs’ü ziyaret
edenlerin en çok uğradığı yerlerden
biri. Daracık sokakları, bir Orta Doğu
şehrinde olduğunuzu yol boyu
fısıldar. Geleneksel takı, giysi ve ev
aksesuarlarını bu çarşıda bulabilirsiniz.
Farklı inanç ve kültürlerin bir arada
yaşamaya çalışması, sanatsal açıdan da
gelişmesini sağlamış. Sanat galerileri
ve atölyeleri bu şehrin sınırlarında
bulmak mümkün. İsrail Müzesi, Tabiat
Müzesi, Bilim Müzesi, Rockefeller
Müzesi, İslam Sanatları Müzesi, Yahudi
Müzesi, Soykırım Müzesi ve benzer
birçok müzeyi Kudüs’te bulabilirsiniz.
Mart 2015 / Turuncu Dergİ 91
BEDESTEN
EVLERDE
EMİNE
BÜYÜKKAYMAZ
[email protected]
K
onforlu, rahat, sıcak ve samimi,
pastel veya toprak renklerinin
hakim olduğu, yumuşak
detaylara sahip mobilyalarla
döşenmiş bir ortam sizi daha
çok keyiflendiriyor ise, tarzınız büyük
olasılıkla Country’dir.
Birç oğumuzun bildiğinin aksine,
Country tarzı dekorasyon koyu renklerden
meydana gelmez. Daha çok pastel ve
toprak renklerinin hakim olduğu ve ayrıca
içine doğada bulunan renklerin estiği
bir tarzdır. Country tarzı ile evinizi sade
ama şık, basit ama oldukça konforlu,
pastel fakat rengarenk bir yaşam alanına
çevirmeniz oldukça kolay. Bunun için püf
noktaları bilmek yeterli.
98
Turuncu Dergİ / Mart 2015
Mart 2015 / Turuncu Dergİ 99