Untitled - The European Azerbaijan Society

Evveliyat
Sovyetlerin Kafkaslarda yıllar süren hükümdarlığı sırasında Ermenistan,
Moskova hükümetinin de yardımıyla sahip olduğu toprakları stratejik ve sistematik
olarak Azerbaycan’a doğru genişletmiş ve bu süreçte binlerce Azeri’nin sürgün
edilmesine neden olmuştur. 1920 yılına gelindiğinde Sovyetler Birliği, hiçbir hakkı
yokken Azerbaycan’ın Basarkechar ve Vedibasar ile Zangezur’un bir kısmının
Ermenistan’a ait olduğunu ilan etmiştir. 1923 yılında ise Azerbaycan’ın Dağlık
Karabağ bölgesi ‘özerklik statüsü’ kazanmıştır. 20 Şubat 1988 günü, Dağlık
Karabağ Özerk Oblastı Ulusal Konseyinin Sovyet Temsilcileri, Ermenistan’ın
da desteğiyle Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’dan ayrılıp Ermenistan’a verilmesi
amacıyla Azerbaycan SSC ve Ermenistan SSC’nin Sovyet Yüksek Kuruluna
dilekçe göndermiştir. Pek çok kişi, bunu yaşanacak çatışmanın ilk adım olarak
nitelendirmiştir. Söz konusu dilekçe, Azerbaycan SSC’nin yasama organı
tarafından değerlendirmeye alınmış ve anayasaya aykırı olması nedeniyle
reddedilmiştir. Ancak Ermeniler bu isteklerinden vazgeçmemiştir. Sovyetler
Birliği’nin 1991 yılında dağılmasının ardından bölgede istikrarsızlığın giderek
artmasıyla Dağlık Karabağ bölgesinde silahlı çatışmalar başlamıştır.
Hocalı Katliamı
Hocalı, toplam 7,5 km2 yüzölçümüyle Dağlık Karabağ’ın en büyük ikinci ve
bölgede havalimanı bulunan tek şehriydi. Ermenistan’ın toprak talebinden
önce Hocalı nüfusu 23,757 iken bu sayı, o kara Şubat gününden sonra 2,500’e
gerilemiştir. 1992 yılının Şubat ayında Hocalı’da durum hiç de iç açıcı değildi.
Haberleşme, elektrik, gazyağı ve su imkanı yoktu. 21 Şubat gününe gelindiğinde
bölgede yetiştirilen patates dışında gıda stokları da tükenmişti. Bu zor şartlardan
kurtulmak ise hiç kolay bir iş değildi. Hocalı’dan Azerbaycan’ın diğer bölgelerine
giden yollar, Ermeni silahlı kuvvetleri tarafından kesilmiş ve kapatılmıştı. Eski
SSCB birlikleri de Dağlık Karabağ bölgesini henüz terk etmemişti. Şehre
ancak helikopterle ulaşılabiliyor, bu da Ermenilerin anında silahla karşılık
vermelerine neden oluyordu. Hocalı halkı için geriye yayan kaçmaktan başka
çare kalmamıştı. Bu yolculuğun da meşakkatli ve tehlikeli olduğu aşikardı. 26
Şubat 1992 günü, Hocalı halkı için en kara gündü.
25 Şubat gününün arifesinde Ermeni silahlı kuvvetleri bölgeyi tamamen ele
geçirme harekatına giriştiler. Hocalı sakinlerine ise kenti boşaltmaları durumunda
güvenliklerinin sağlanacağını söylenmişti. Ancak çok geçmeden bunun korkunç
bir kandırmaca olduğunu anlaşılacaktı. Kentte bütün halk, Hocalı’dan kaçmaya
başlamışken Ermeni silahlı kuvvetleri ve 366. Sovyet motorize piyade alayı,
sınırda kaçanların karşısına çıktı. Ermeni kuvvetleri, kent halkına doğrudan ateş
açtı. Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan korku içerisindeki silahsız halk
oracıkta katledildi.
Katliam boyunca Ermeni silahlı kuvvetleri 106’sı kadın, 63’ü çocuk ve 70’i yaşlı
olmak üzere 613 masum Azeri vatandaşını öldürdü. Ölenlerin yanı sıra 76’sı
çocuk toplam 487 kişi ciddi şekilde yaralanırken 56 kişi ise yapılan ‘’korkunç
işkenceler’’ sonucunda hayatını kaybetti. Sivil halka, yakın mesafeden ateş
açılmış, kafa derileri yüzülmüş ve canlı canlı yakılmıştı. Bazılarının gözleri
oyulmuş, bazılarının ise kafaları kesilmişti. Hamile bir kadın ise karnına süngü
ile vurularak öldürülmüştü. Çatışmadan kaçmayı başaran yaralılar, güvenli bir
yer bulabilmek umuduyla dağlara doğru kaçmaya zorlanmış ve pek çok insan
soğuktan donarak ölmüştür. 1275 kişi ise esir alınmıştır.
Hocalı halkının tamamı katledilip, hapse atıldıktan veya şehri terk ettikten
sonra Ermeni askerleri çok geçmeden bölgeyi kontrol altına alıp katliamın
izlerini karartmaya çalıştılar. Azeri helikopterleri, cesetleri toplamaya çalışmış
ancak kendilerine sürekli ateşle karşılık verilmiştir. Ölenlerin büyük bir kısmı,
kamyonlara yüklenerek taşınmıştır. Ancak 150 kadar kurbanın nerede olduğu
hala bilinmemektedir. Ermenistan’ın Hocalı’da yaptığı katliam ile uluslararası
hukuk ayaklar altına alınmış, Cenevre sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi’nin (10 Aralık 1948 tarihinde BM Genel Kurulu tarafından kabul
edilen) 2, 3, 5, 9 ve 17. maddeleri ihlal edilmiştir.
ERMENİSTAN’IN OLAYA BAKIŞI
Katliam haberleri yayılmaya başladıktan sonra Ermenistan kendini korumaya çalışmıştır. Ermeni hükümeti, Hocalı'da meydana gelen trajik olaylar
ile ilgili uydurma hikayeler anlatmaya başlamıştır. Yaptıkları açıklamada
katliamın, standart bir askeri operasyondan ibaret olduğunu, sivil kayıplara ise
topraklarını korumaya çalışan Azeri birliklerinin neden olduğunu belirtmişlerdir.
Bu iddianın aksine istatistiklere bakıldığında geri çekilen halkın büyük bir
kısmının, sivillerden özellikle de kadın ve çocuklardan oluştuğu kanıtlanmıştır.
Ermenistan ayrıca Azerbaycan Halk Cephesi'nin, 100 kadar Azeri ve Ermeni
sivili katlettiğini ve suçu Ermenilere atmak adına cesetleri olay yerine onların
koyduğunu iddia etmiştir. Kafaları, kolları, bacakları kopan Azeriler ile ilgili medyada gösterilen görüntülerin montaj olduğu da Ermenistan tarafından ortaya
atılan iddialardan arasında yer almıştır.
MEDYANIN TEPKİSİ i
Time dergisi ise Ermenistan'ın bu iddialarına şu şekilde yanıt vermiştir: ''Masum sivillerin kasten öldürülmediği konusunda ısrar eden Ermenilerin yaptığı
ucuz açıklamalar, inandırıcı olmaktan son derece uzaktır.'' İnsan Hakları
İzleme Komitesi de, Ermenistan tarafından yapılan açıklamaları inandırıcı
olmaktan uzak bulmuş, merkezi Moskova'da bulunan bir insan hakları grubu
olan Memorial ise yaptığı açıklamada şu ifadelere yer vermiştir: ''Hocalı'da
sivillere karşı yapılan toplu katliam, hiç bir şekilde haklı gösterilemez. Ermeni
birlikleri, yaptıkları eylemlerle pek çok uluslararası insan hakları sözleşmesini
ihlal etmişlerdir.''
Diğer medya organları da olayı benzer bir dehşet içerisinde aktarmışlardır.
The Sunday Times (1 Mart 1992) Ermeni askerleri, kaçmakta olan yüzlerce
aileyi katletti: ''Ağdam hastanesinde manzara, yaşanan katliam ve terörün
izlerini taşıyordu. Doktorlar, katliamdan kaçan 140 kadar hastayı tedavi ettiklerini, çoğunun başından yara aldığını ya da derin bıçak darbeleri olduğunu
açıkladı.''
The Times (2 Mart 1992) Karabağ'da ceset yığınları: ''Mülteciler kaçarken
vuruldu.''
The Washington Times (2 Mart 1992) Ermeni işgali sonucunda yüzlerce
Azeri öldü ya da yurtlarından edildi: ''Azeri televizyonlarında, Hocalı'dan çıkan
kamyonlarca ceset görüntüleri yayınlandı.''
The New York Times (3 Mart 1992) Ermenilerin Katliam yaptığı haberleri
geliyor: “Helikopterle bölgeye giden Azeri yetkililer ve gazeteciler, yanlarında
kafaları kesilmiş üç çocuk cesedi ile geri döndüler.”
The Times (3 Mart 1992) Katliamın izleri ortaya çıkıyor: ''Dağlık-Karabağ
bölgesinin dağlarında aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 60'ın
üzerinde ceset bulundu. Yüzlerce insan ise kayıp.''
Newsweek (16 Mart 1992) Katliamın gerçek yüzü: ''Kurbanların çoğuna
kaçmaya çalışırken yakın mesafeden ateş açılmış. Bazılarının yüzleri
parçalanmış, bazılarının ise kafa derileri yüzülmüş.''
Uluslararası kamuoyunun zayıf kalan
tepkisi iç
Katliamın hemen ardından uluslararası kanallarda olay kısa bir süreyle yer
bulsa da, batı medyası çok geçmeden bütün dikkatini Balkanlar ve Ruanda
gibi diğer çatışma bölgelerine çevirdi. Sonuç olarak dünya nüfusunun büyük
bir kısmı, bugün Hocalı ya da devam eden Azerbaycan-Ermenistan Dağlık
Karabağ sorunundan bihaber durumda.
“
Azeriler Hocalı'dan önce, Ermenilerin sivillere
elini kaldıramayacağını düşünürdü. Biz bu
klişeye son vermeyi başardık.
Serj Sarkisyan, Ermenistan Devlet Başkanı
“
Batılı siyasiler ve dünya liderleri, bu korkunç olayı kınama konusunda geç
kalmışlar ve bütün dünya, bu katliamın baş mimarı dönemin Savunma Bakanı
Serj Sarkisyan, Ermenistan Devlet Başkanı olurken kendisine destek olmuştur.
Thomas de Waal'in Black Garden (Kara Bahçe) adlı kitabında kendisinin şu
sözlerine yer veriliyor: ''Azeriler Hocalı'dan önce, Ermenilerin sivillere elini
kaldıramayacağını düşünürdü. Biz bu klişeye son vermeyi başardık.''
Ermeni diasporasının etkisiyle Ermenilerin Batı ülkelerinde sürdürdüğü lobi
faaliyetleri sonucunda Batılı devletler ve medya organları, Hocalı'yı görmezlikten gelmiş olabilirler. Geri kalanlar ise 1915 sözde ''Ermeni Soykırımı'' ile
ilgili iddialardan etkilenmiş olabilir. Ancak bunların hiçbiri, 26 Şubat 1992 günü
yaşanan korkunç ve dehşet verici olaylar ile Ermenilerin uluslararası hukuku
ayaklar altına almasını haklı gösteremez.
BİZE DÜŞEN GÖREV
Avrupa Azerbaycan Topluluğu (The European Azerbaijan Society -TEAS),
yaşanan bu trajedinin uluslararası kamuoyu tarafından tanınmasını sağlamaya
ve bu konuda harekete geçilmesi konusunda bütün dünyayı teşvik etmeye
çalışmaktadır. Ermenistan, tamamı uluslararası olarak tanınmış Azerbaycan
sınırları içerisinde yer alan Dağlık-Karabağ bölgesi ile etrafındaki yedi bölgeyi
işgal etmeye devam etmektedir. Dağlık-Karabağ çatışması sonucunda
20,000 Azeri ölmüş, binlerce insan yaralanmış ya da sakat kalmıştır. Yüzlerce
yerleşim yeri ise talan edilmiş ve yakılıp yıkılmıştır. Toplamda 875,000 Azeri
ülkelerinde yerlerinden edilmiş ve mülteci durumuna düşmüştür. Bu sayı,
Azerbaycan'ın toplam nüfusunun dokuzda birine tekabül etmektedir. BM Kamu
Bilgilendirme Departmanı'na göre Azerbaycan, dünyada kişi başına düşen
yerinden edilmiş insan sayısı en yüksek olan ülkelerden biri konumundadır.
TEAS, bu bağlamda özellikle;
• Avrupa devletleri ve AB'nin, Hocalı trajedisini Ermenistan'ın sorumlu
olduğu bir katliam olarak tanımasını istemektedir.
TEAS, ayrıca
• AB üye devletleri ile Avrupa Parlamentosu'ndan, Dağlık-Karabağ ve
etrafındaki yedi bölgede mevcut durumun böyle devam ettirilemeyeceğini
bildirmesini,
•
Bu sorundan Ermenistan'ın sorumlu olduğunun ve işgalci güçlerini geri
çekmemesi durumunda Ermenistan'a karşı ekonomik ve diplomatik
yaptırımların uygulanacağının AB üye devletleri ve Avrupa Parlamentosu
tarafından beyan edilmesini,
•
Bu olay sonucunda yerinden edilen ve mülteci durumuna düşen 875,000
Azeri vatandaşının, evlerine dönmesine izin verilmesini,
•
Ermenistan silahlı kuvvetlerinin işgal ettikleri bölgelerden tamamen çekilmesini ve topraklarını genişletme faaliyetlerine son vermesini,
•
Dağlık-Karabağ sorunu ile ilgili ileride neler yapılacağı konusunda müzakerelerin devam etmesini sağlamaya çalışmaktadır.