Nazan Alioğlu

Littera
Nazan Alio¤lu*
“ANDRÉ’YLE AKAM YEME‹M”DE
B‹L‹M, TEKNOLOJ‹, ‹KT‹DAR VE AKIL
SUMMARY
SCIENCE, TECHNOLOGY, POW
WER AND REASON IN “MY DINNER WITH ANDRÉ
É”
“My Dinner With André” is a 1981 movie starring
André Gregory and Wallace Shawn,
written by Gregory and Shawn, and directed by Louis Malle.
The film consist almost entirely of a long conversation between two acquaintances in a restaurant in New York City. It is based largely on actual conversations between Gergory and Shawn,
and covers such subjects as experimental theatre, the nature of theatre, and the nature of reality.
In this essay, as a screenplay “My Dinner With André” will be analysed in terms of the relationships between science and technology and their relations with mass communication, mass culture, power and ideology. In addition to this it will be shown these concepts relations with utilitarian rationalism of the West which claims no frontier.
Keey Wordss: Reality, Science, Technology, Reason, Mass Culture, Mass Communication.
ÖZET
“André’yle Akam Yeme¤im” 1981 y›l›nda Louis Malle taraf›ndan çekilen bir filmdir. André
Gregory ve Wallace Shawn filmin senaryosunu yazd›lar; ayn› zamanda barol oyunculu¤unu
üstlendiler.
Filmin neredeyse tamam› New York’ta bir restoranda iki tan›d›k arkada aras›nda geçen uzun
sohbetten meydana gelmitir. Film büyük ölçüde Gregory ve Shawn aras›ndaki gerçek konuma
üzerine kurulmutur. Bu konuma deneysel tiyatro, tiyatronun yap›s› ve gerçekli¤in do¤as› gibi
konular› kapsar.
Bu çal›mada, “André’yle Akam Yeme¤im” adl› filmin senaryosu üzerinden bilim ve
teknoloji aras›ndaki ba¤lant›lar ve bunlar›n kitle iletiimi, kitle kültürü, iktidar ve ideolojiyle olan
ilikileri çözümlenecektir. Bunlara ek olarak, ele al›nacak bu kavramlar›n Bat›’n›n s›n›r tan›mayan
ç›karc› rasyonalizmi ile olan ilikisi gösterilecektir.
Anaahttar Sözzcükleer: Gerçeklik, Bilim, Teknoloji, Ak›l, Kitle Kültürü, Kitle ‹letiimi.
* Yrd. Doç. Dr. Maltepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Oyunculuk Bölümü
181
Littera
G‹R‹
eknolojinin toplumsal ve kültürel kaynaklar›n› göstermeyi amaçlayan
teknokültürel kuram 1960’larda do¤du (Sardar, 2005; 101). Teknokültür terimi, teknoloji ve kültür aras›nda derin bir iliki oldu¤unu vurgular. Yine bu
terim teknolojik olan›n çok ender durumlarda “insan”dan ba¤›ms›z oldu¤unu bizlere
hat›rlat›r (Sardar, 2005; 102). Teknokültür kuram›, teknolojik ilerlemelerin kültürü nas›l
etkiledi¤ini göstermek için teknoloji ve insan aras›ndaki karma›k ilikileri arat›rmaktad›r. Günümüzde kuramc›lar teknolojinin, egemenlik ve sömürü modellerini sürekli
olarak yeniden üreten mitlerin oluturulmas›yla ilgili oldu¤unu kabul etmektedirler
(Sardar, 2005; 103).
Asl›nda kültürün ideolojiye kar› en duyarl› alan› bilimdir. Bilim Avrupa’n›n dünyevi kültürü için hâlâ bir tabudur, yani bir tür dokunulmazl›¤a sahiptir. Uzun y›llar, bilim
ve dinin ideologlar› aras›ndaki en önemli tart›ma konusu, teoloji ve metafizik gibi bo
çal›malara kar›, bilimin tek esiz hakikate sahip olmas›yd›. Oysa di¤er bütün sistematik çal›malar gibi, bilim prati¤i de de¤erler taraf›ndan biçimlendirilir (Sardar, 2005;
90). De¤erler bilime çeitli yollardan girer. Günümüzde kitle iletiim araçlar›n› ele
geçiren iktidar sahiplerinin de¤erleri, ba¤›ms›z bir alan olarak bilinen bilime müdahale
etmektedir. “Kitle iletiim araçlar› dünyay› düünme ya da düünmemedeki koullar›
bizim için tan›mlar. Bu araçlar›n etkisi bizim u ya da bu konu hakk›nda ne
düündü¤ümüz de¤il, tüm entellektüel kiili¤imizi koulland›rmas› bak›m›ndan
de¤erlendirilmelidir” (Erdo¤an/ Alemdar, 2002; 413).Yine Adorno, Horkheimer ve
Marcuse için kitle iletiimiyle birlikte kitle kültürü, modern totaliterli¤in, tüm gerçek
muhalefetin siliniinin temelini oluturmaktad›r (Swingewood, 1996: 40).
‹nsan›n i gören, dünyay› de¤itiren, zeki bir varl›k oldu¤unu kabul ederiz. Bu
ba¤lamda insan›n di¤er canl›lardan fark›, beyni yani beyin fonksiyonlar› nedeniyle hayatta kalmay› baarabilmesidir. ‹nsan bugüne zekas› yani akl›yla varm›, tekni¤i
gelitirmitir. Ama bugün “teknik”in üzerine çöken iktidar ve iyiden iyiye vahileen
kapitalizm bireysel akl› zor durumda b›rakmaktad›r. Kitleselletirilen insan›n üzerinde
oynanan matemati¤e dayal› büyük hesaplar ise amaçlar›na ulam› gözükmektedir.
Habermas’a göre, Marcuse’un toplum analizini dayand›rd›¤› fenomen, teknik ve iktidar›n, rasyonellik ve bask›n›n özgün kaynamas›, bilim ve tekni¤in salt maddi mutlakl›¤›nda s›n›fsal ilgi ve tarihsel konumla belirlenmi bir dünya tasar›m›n›n olumas›na
neden olmutur (1997; 37).
Adorno ve Horkheimer, Marcuse ile ayn› tezi savunur. Adorno ve Horkheimer için,
ekonomik üretkenli¤in art›› bir yandan adil bir dünya için gereken koullar› yarat›rken,
öte yandan teknik ayg›t›n ve bunu elinde tutan sosyal gruplar›n halk›n geri kalan›
üzerinde s›n›rs›z bir üstünlük kurmalar›n› sa¤lamakta; böylece güç, iktidar sa¤lamak için
bir araç olarak kar›m›za ç›kmaktad›r (Horkheimer/Adorno,1995; 19).
Heidegger’e göre de, teknik donan›m yoluyla insan›n dünya üzerinde kurdu¤u
emperyalizm, Descartes’in özneyi ruh ve madde olarak ikiye bölüp nesneletirerek açt›¤›
yolda, Bat› uygarl›¤›n›n geliiminin doru¤udur (Bumin, 1996; 52). Bu noktada art›k
teknik ve iktidar aras›ndaki iliki kendini gösterir.
Rousseau’nun “Bilimler ve Sanatlar Üzerine Konumalar”›nda belli bir s›n›f›n yani
özellikle 18. yüzy›lda burjuvazinin tekeline geçmeye balayan teknik ve ekonomik ege-
T
182
Littera
menli¤in, halk üzerinde iktidara dönümesi ve bu durumun erdemin ve s›radan insan›n
mutlulu¤u üzerindeki olumsuz etkisi vurgulan›r. Burada ak›l yine totaliter olmutur.
Bugün Bat› ak›lc›l›¤›n›n bilim, felsefe gibi en üstün kültür ürünleri postmodernizm
bal›¤› alt›nda sorgulanmaktad›r. Bu ba¤lamda Bat› ak›lc›l›¤›n›n modernlik paradigmas›nda yer alan özne, nesne, ak›l gibi temel kavramlar›na yap› bozum ilemi uygulanmaktad›r. Bat› ak›lc›l›¤› Bat›’n›n kendi tarihinde, bata hümanizm olmak üzere
gelitirmi oldu¤u dünya görülerinin ve türlü emperyalist ya da totaliter pratiklerin
bal›ca sorumlusu olarak gösterilip sorgulanmaktad›r (Bumin, 1996; 7).
Bütün bu de¤inilen ba¤lamda, bu çal›mada, André Gregory ve Wallace Shawn
taraf›ndan senaryo olarak yaz›lan “ My Dinner With André” (1981), bilim ve teknolojinin kitle iletiimi, kitle kültürü, ideoloji, iktidar ve günümüzde art›k Bat›’n›n s›n›r
tan›mayan ç›karc› ak›lc›l›¤›yla olan ilikisi çerçevesinde çözümlenecektir.
“ANRDRE’YLE AKAM YEME‹M”DE TEKNOLOJ‹, B‹L‹M VE ‹DEOLOJ‹
YANSIMALARI
“Yeni Dalga” ak›m›yla ayn› dönemde film yapmaya balayan Frans›z yönetmen
Louis Malle’in (1932-1995) birçok seyircinin sinemaya bak››n› de¤itiren ve neredeyse
Platon’un diyaloglar›n›n modern bir versiyonu ve bu diyaloglar›n bir film uyarlamas›
olarak yorumlanabilecek “My Dinner With André” adl› yap›t›, senaryo olarak André
Gregory’nin alt› y›ll›k tiyatro d›› deneyimlerinden, sorular›ndan ve sorunlar›ndan
oluur.
Senaryonun ortaya ç›k› süreci Gregory ve Shawn taraf›ndan öyle anlat›l›r1: “Twyla
Tharp’la birlikte yapt›¤› dört buçuk dakikal›k bir dans gösterisi Gregory’nin içindeki
beyaz tavan› canland›rd›. Alice gibi o da deli¤in sonuna kadar tavan›n peinden gitti
ve drama yönetmenli¤i kariyerinden vazgeçti. Bir dizi serüvene giriti. Asya’ya, Kuzey
Afrika’ya gitti. Budistlerle, fizikçilerle eski gizemler konusunda uzun konumalar yapt›.
Bütün bunlar olurken meslektalar› onun ç›ld›rd›¤›n› düündü.
Twyla Tharp’›n mutfa¤›nda sanatç›lar›n sorunlar›, yaad›¤›m›z toplumda
olgunlama, birey olma sorunlar› üzerine konuurlarken neden bu kadar az say›da
sanatç› oldu¤u sorusuna tak›ld›lar. Gregory’e göre, bu s›k›nt›n›n temel nedeni sorularla
u¤ramamak ve sorgulamak için fazla sabr›m›z›n olmamas›d›r. Ona göre herkes bir an
önce yan›tlar› ö¤renmek istiyordu.”
Wallace Shawn ve André Gregory ayn› tiyatroda çal›m›lard›r. Shawn’›n oyununu
tiyatroda ilk defa sergileyen kii de Gregory’dir. Shawn, on y›l oyun yazar› olarak
çal›m›t›r. Oyunlar› belli bir yo¤unluk ta›r, uçlarda yer al›r ve hatta ç›lg›ncad›r.
Shawn’a göre yapt›¤› iler iyidir, ama art›k onu tatmin etmemektedir. Farkl› bir eyler
yapmay› istemektedir ama nas›l?... Hayal dünyas› sanki bir hapishane olmaya
balam›t›r art›k. Bu hapishanenin duvarlar›n›n, tavan›n›n, zemininin her santimetresini
tan›maktad›r. Bu arada Gregory, Shawn’dan kendisinin yönetmesi için bir oyun yazmas›
konusunda ›srar edip durmakta, di¤er taraftan Shawn kendi sorunlar›na yan›t olacak bir
proje bulmakta zorlanmaktad›r. Shawn’›n akl›na aniden bir oyun yerine çok basit, çok
1André Gregory ve Wallace Shawn senaryonun yazarlar› ve filmin de oyuncular›d›r. Gergory, The
Manhattan Project ad›nda bir tiyatro iletmi ve Alice Harikalar Diyar›nda, Endgame, Mart› gibi dünya
çap›nda, s›ra d›› ve muhteem oyunlar sahneye koymutur. Bir gün Wallace Shawn’›n bir oyunu üzerine
çal››rken tiyatroyu b›rakmaya karar vermitir.
183
Littera
say›da yak›n çekimden oluan ve André’yle sohbet halinde oldu¤u basit bir film yapabilece¤i düüncesi gelir. Yani bir restoranda herkesin yapabilece¤i s›radan sohbet ya da
konumalardan oluan ve aa¤›da, olaylar ve diyaloglar aras›nda ele al›nan temel
düüncelerini sergileyece¤imiz bir filmdir bu. Senaryo konumalara dayal› olacakt›r.
Shawn, Gregory’nin bir kahraman olmay› kabul edece¤ini, ayn› anda hem tehlikeli hem
de e¤lenceli bir projeye kar› koyamayaca¤›n› tahmin etmitir.
Jerzy Grotowski dünyan›n en önemli Polonyal› deneysel tiyatro yönetmenidir.
Gregory’den birkaç y›l önce tiyatro yönetmenli¤ini b›rakm›t›r. ‹ki ismi birletiren olay,
Gregory ile Grotowski’nin Polonya’da bir ormanda gerçekletirdikleri performans
olmutur.
Stanislavski’ye göre bir aktör kendisine bir karakter olarak u sorular› sormal›d›r:
Ben kimim? Neden buraday›m? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Gregory,
Grotowski’yle gerçekletirdikleri perfomansta, bu sorular› bir oyuncunun oynad›¤› rolle
ilgili de¤il, do¤rudan kendisine sordu¤unu söyler. Performansa kat›lanlar bu eylemi
gerçekletirirken, bir bak›ma, do¤rudan çocukluklar›na dönerler. Bir grup çocu¤un bir
odaya oyuncaks›z olarak b›rak›ld›klar›n› düünün. Çocuklar oyuncaks›z olduklar›na
ald›rmadan oynamaya balarlar. ‹te bu çal›maya kat›lan yetikinler de ayn› durumdad›r. Oyuncaks›z. Oyun olanla olmayan ayr›m›n› yapman›n hayli zor oldu¤u
günümüzde, nas›l oynand›¤›n› ö¤renmeye balarlar.
Bir gün Gregory’nin evine y›llard›r tan›d›¤› Norveçli yönetmen arkada› yeme¤e
gelir. Gregory, o zamana kadar çok sevdi¤i, dükün oldu¤u arkada›n› seyrederken onun
tiyatro konusunda ne kadar tutucu oldu¤unu fark eder. Arkada›n›n annesi Norveçli bir
komedyendir. Gregory’nin daha önce de defalarca dinledi¤i, annesiyle ilgili öyküleri
tekrar tekrar anlat›p gülmektedir. Gregory onun gülüünde ac›y›, bolu¤u görür.
Belli bir noktada sabah erken kalkmas› gerekti¤ini bahane ederek konumay› böler
ve ondan kibarca ayr›lmas›n› rica eder. Bu ân› korkunç bir an olarak ifade etmektedir.
Arkada› oturma odas›nda sanki ölmütür. Banyoya gider, a¤lar. Bir arkada›n› kaybetmitir. Sonra televizyonu açar. Televizyonda adam›n biri bir ödül al›r. Ödülünü burnunun tam ortas›nda, sanki kendi yüzüymü gibi tutar. Bir spiker de onunla röportaj yapmaya çal›maktad›r. Ama o spikeri dinlemez, hastal›kl› bir ekilde arkadalar›na
gülmektedir. Bu görüntü, korkunç, bo ve alçakça gelir ona. O adam›n kendisi oldu¤unu
düünür.
Gregory bu s›k›nt›l› halini çok duygusal bir dönemde olmas›na ba¤lar. Ç›km›
oldu¤u uzun yolculuktan döndü¤ünden beri içinde yaad›¤›m›z dünyay› dayan›lmaz bulmaktad›r. K›sacas› bir var olu s›k›nt›s› çekmektedir.
Gregory’ye göre, yaad›¤› bu yabanc›laman›n nedeni, insanlar›n ç›lg›nca bir hayal
dünyas› içinde yaad›klar›n›n, görmeyi bilmediklerinin ve yaln›zca görmek istedikleri
birkaç küçük eyi gördüklerinin fark›na varmalar›d›r. Herkes sanki bir tür sis perdesinin
içinde gezinmektedir. Örne¤in kanser günümüzün vebas›d›r; ama bizler kurtulmak için
ne yap›yoruz? Hiç kimse bir ey yapmamakta, herkes yaayan ölüler gibi ortal›kta gezinmektedir.
Partilere, yemeklere gidilmekte, kimse gerçekten ne düündü¤ünü söylememektedir.
Kimse birbiriyle konumaz. Çünkü insanlar, yaad›klar› dünya hakk›nda panik
içindedirler ve korku doludurlar. Ama ayn› zamanda bunun fark›nda de¤ildirler. Kimi
184
Littera
bir filme ya da okudu¤u bir makaleye sar›l›r, kimi New York ya da metroda ilenen
suçlardan konuur. Sonra ne kötü bir dünyada ya›yoruz diye hay›flan›l›r. Daha sonra da
akalar yap›l›r.
Gregory için partilerdeyken nelerin olup bitti¤ini anlamamam›z›n nedenlerinden biri
herkesin oyun oynuyor olmas›d›r. ‹nsanlar kendi rollerine konsantre olmulard›r,
dolay›s›yla iyi bir performans elde edebilmek için çabalamakta ve kimse etraf›nda neler
olup bitti¤ini alg›layamamaktad›r. Yine Gregory’ye göre, Grotowski’nin tiyatrodan
vazgeçmesinin nedenlerinden biri tam da bu noktada kendisini gösterir. Çünkü
Grotowski insanlar›n kendi gerçek yaamlar›nda çok iyi oynad›klar›n›, bu nedenle, bir
anlamda, tiyatroda oynaman›n art›k sahte ve i¤renç oldu¤unu düünür.
Günümüzde insanlar yaln›zca hedeflerine yo¤unlamakta ve yaamlar›n›n her ân›
al›kanl›klar taraf›ndan biçimlenmektedir. Marlon Brando’nun Oscar ödülünü almaya
Hintli bir bayan› yollamas› gibi s›ra d›› olaylara çok az tan›k olunur. Ancak Gregory’e
göre, sadece al›kanl›klar taraf›ndan yönetiliyorsak, gerçekten yaam›yoruz demektir.
Gregory Sanskritçede “olmak” fiilinin kökünün “gelimek” fiiliyle ayn› oldu¤unu bilir.
Al›kanl›klar ise gelimenin önünde bir engeldir.
Gregory al›kanl›klar›m›z›n bizleri gerçeklikten nas›l kopard›¤›n› küçük bir öykü
arac›l›¤›yla aç›klar: Findhorn Vakf›n›n kurucular›ndan Roc of Findhorn, ‹skoçya’n›n ve
yüzy›l›m›z›n önde gelen matematikçilerinden biridir. Kendi dünyas›nda yaamaktan
gurur duymaktad›r. Kendisi ve matemati¤in kavramlar› aras›na hiçbir ey giremez.
Findhorn ellili yalar›n›n ortalar›na geldi¤inde Edinburg bahçelerinde gezinirken bir
Faun (yar›s› insan yar›s› keçi ilah) görür. Faun, kendisinin fark edildi¤ini görünce çok
a›r›r, çünkü genellikle onlar insanlar› görmektedirler, insanlar ise onlar› göremez.
Faunlar küçük düsel yarat›klard›r.
Roc, Faunlarla bulumaya balay›nca baz› egzersizler, bir dizi görme, hissetme,
hat›rlama al›t›rmalar› yapmaya balar. Örne¤in yazmak, yemek, kap› açmak eylemleri
için her zaman sa¤ elini kullan›yorken, imdi sol elini kullanmay› dener.
Gregory’nin ifade etti¤i gibi, Budist meditasyon merkezlerinde yeme¤inizi yemeniz
iki saatinizi al›r. Sizden yiyece¤inizin her bir lokmas›n› tatman›z, tad›n› gerçekten duyman›z istenir; e¤er s›radan bir al›kanl›kla yiyorsan›z yiyece¤in tad›n›, lezzetini alamazs›n›z. Bu metafor, gerçek yaamla aram›zdaki kopuu, gerçekle ilikiye geçemememizi ve yine hayal dünyas›nda yaamaya devam ediimizi vurgular.
Gregory, teknolojiyle birlikte yaant›m›z›n ayr›lmaz parças› haline gelmesini istedi¤imiz konforun insanlar› do¤rudan gerçeklikten koparan ve hayal dünyas›nda yaatan
önemli bir ö¤e oldu¤unu belirtir. Örne¤in elektrikli battaniye yaant›m›za önemli bir
ilerleme olarak kat›lm›t›r. Elektrikli battaniyeden sonra bir baka uyumaya
balam››zd›r. Rüyalar›m›z bile bakalam›t›r. Oysa Gregory, öncelikle elektrik çarpmas›ndan korktu¤u için, sonra teknolojiye güvenmedi¤i için elektrikli battaniye kullanmayaca¤›n› ifade eder. Asl›nda elektrikli battaniye kullanmamas›n›n gerçek nedeni, bu
türlü konforun, insan› gerçeklikten koparmas›d›r. Yani e¤er elektrikli battaniye
olmasayd› ›s›nmak için bir battaniye daha al›nabilirdi, ya da palto giyinip battaniyenin
alt›na öylece girilebilirdi ve üüyen di¤er insanlara kar› efkat duyulabilirdi, yani belki
zor koullarda yaayan insanlar unutulmazd›. Dünyada üüyen baka insanlar›n da olabilece¤i hat›rlanabilirdi. Nas›l ki televizyon seyrederken bir kopukluk ve iletiimsizlik
içinde bulunuyorsak, elektrikli battaniye kullan›ld›¤›nda da sanki sakinletirici alm›
185
Littera
gibi olunmaktad›r. Böylece hayal dünyas›n›n yani gerçek olmayan dünyan›n da içine girilmektedir. K›sacas› Gregory’ye göre günein, y›ld›zlar›n, ay›n, gökyüzünün alt›nda
yaamak yerine, kendi yaratt›¤›m›z bir fantezi dünyas›nda yaar›z; yani art›k so¤uk yoktur, mevsimler yoktur, k› bizi etkilemez.
Konforla birlikte tehlikeli bir sakinlik içinde uyuuyoruz. Gregory’nin senaryoda
verdi¤i bir örnekte ifade etti¤i gibi, dünyan›n en zengin kad›n› açl›ktan ölmütür, çünkü
tek yedi¤i ey tavuktu. Tek sevdi¤i yiyecek de tavuktu. Sadece tavuk yemitir. Ama
asl›nda bedeni açl›k çekmekteydi. O bunu bilmiyordu. Çünkü tavuk yemekten çok mutluydu. Hepimiz bu zengin kad›n benzeriz. Elektrikli battaniyemiz ve tavu¤umuzla bir
taraftan açl›k çekerek çok rahat›z. Çünkü gerçeklikle ilikimizi öylesine koparm››zd›r
ki hiç gerçek g›da alamay›z. Art›k ne dünyay› ne kendimizi görebiliriz. Ne yapt›klar›m›z,
ne de ne söylediklerimiz konusunda düünebiliriz.
‹nsanlar bugün derin bir uykudad›r. Sahte, derinliksiz, içeriksiz oyunlarla ya da genel
olarak ifade edildi¤inde sanat biçimleriyle izleyicinin ya da al›mlay›c›n›n daha rahat
uyumas› sa¤lanmaktad›r.
Gregory’ye göre bu s›k›nt›n›n nedeni paran›n gücüne dayal› totaliter hükümetlerdir.
Ama hepsinden tehlikelisi s›k›lm› insan yani uyku halinde olan insan ve bu uykuda ki
insan›n “hay›r” diyememesidir. Kitle iletiim araçlar›yla sunulan sanat›n duyguya
indirgenmi hali, popülerlemi, kolay anla›l›r tarz› kitleleri yönlendirmede, uyuturmada, k›sacas› onlara sahip olmada önemli bir iktidar arac›d›r. ‹ktidar arac› olarak kitle
iletiim araçlar›yla sunulan sanatla, Gregory’nin uyutu¤u için “hay›r demesini beceremeyen ça¤›m›z kitle insan› var edilir.
Günümüzde art›k televizyon seyretmeyen, gazete, magazin okumayan insanlar
vard›r. Çünkü bu insanlar Orwellvari bir kabus içinde yaad›¤›m›z›, her eyin bizleri hissetmeyen, düünmeyen robotlara çevirdi¤ini düünmektedirler.
Gregory’ye göre, New York art›k bir morg gibidir, robotlarla, robot yiyecekleriyle
doludur ve bir toplama kamp› için yeni bir modeldir. New Yorklular hem bekçisi hem
gardiyan› olduklar› (izofrenik bir durumda), kendi ina ettikleri hapishanede yaamaktad›rlar. Uyuuk vaziyette olduklar› ya da hayal dünyas›nda yaad›klar› için hapishaneyi
terk edemezler, çünkü art›k buras›n› hapishane olarak bile göremezler.
Dünyan›n ulat›¤› bu durumun nedeni bilime abart›l› tapmad›r. Sanki bilim sihirli bir
güç gibi her derde çareymi gibi… Oysa bilim her eyi mahvetmitir.
SONUÇ
Günümüzde Gregory ve Shawn’›n senaryolar›nda vurgulad›klar› gibi, kitle insan›
gerçek hayat›n zahmetinden kaçmak, egemen iktidar›n arzulad›¤› gibi bir hayal
dünyas›na dalmak için televizyonun sabun köpü¤ü dizilerine ve di¤er tecimsel kültür
ürünlerine ya da endüstriyel tasar›mc›lar ve modac›lar›n diledi¤i gibi tüketime yönelir.
Frankfurt Okulu kuramc›lar›na (Marcuse, Horkheimer ve Adorno) göre, Marksist
kuramlar›n temelinde kapitalist toplumun bir kitle toplumu modeli oldu¤u anlay›› yatar
(Swingewood, 1996: 117). Bu toplum modelinde
“…insanlar ba¤›ml› kültürün tutsa¤›d›r. Kitle iletiim araçlar› ve kitle e¤lencesi
endüstrisi (Adorno’nun deyimiyle “kültür endüstrisi”) kitlelerin bilincini o denli
koloniletirdi ki, kitleler art›k direnmeyi bile düünemez hale geldiler. Bu yap›da, ser186
Littera
mayenin savunucular› sahiplenme yoluyla popüler kültür örgütlerini denetlemekle
kalmazlar, ayn› zamanda popüler dü kurma üzerinde de egemenlik uygularlar. Adorno
ve Horkheimer tekelci kapitalizmdeki kültürü “kitle kand›rmas› olarak ayd›nlanma”
biçiminde nitelerler. Tekel alt›nda bütün kitle kültürü ayn›d›r. Sinemalar ve radyo art›k
sanat olmak sahte-iddias›na gereksinim duymaz, bu araçlar›n sadece “i” olduklar›
gerçe¤i bilerek ve düünerek ürettikleri saçmal›klar› hakl› ç›karmak için bir ideoloji
yarat›rlar. Kendilerini endüstri olarak adland›r›r ve … Bu yap› kültür endüstrisini
teknolojik bak›mdan aç›klar ve standartlar›n tüketici gereksinimlerine dayanarak
kondu¤unu öne sürerler” (Erdo¤an/Alemdar, 2002; 410).
Sözünü etti¤imiz Senaryo yazarlar›n›n, kar›s›nda durduklar›, eletirdikleri ideolojiyle yak›ndan ilgili, bilime, teknolojiye dayal› sanatsal üretim de dahil her türlü üretim
tek tipletirilmi insan› yarat›r. Kitle iletiimi de sanat› ya da sanat anlay›lar›n› yönlendirirken sürekli bu senaryoda vurgulanan, beyinlerinin bir k›sm› al›nm›, uyuturulmu, “hay›r” demesini bilmeyen tek tipe övgüler ya¤d›r›r. Bu tekdüzeli¤i a盤a ç›karan
kültürel üretim alan› yani popüler kültür, ça¤da iletiim kurumlar›nda sunulan bir
evrenselli¤e do¤ru yürüyen büyük bir burjuva ve egemen s›n›fsal kültürel üretim alan›d›r
(Williams, 1993; 228).
“Kitle iletiim araçlar› kapitalist toplumlarda egemen ideolojilerin söylemleri içinde
‘dünyay› tasnif etme’ ideolojik çal›mas›n› sürekli olarak yerine getirir”
(Erdo¤an/Alemdar, 2002; 407).
“Çünkü sinema, radyo -ve bugün de televizyon- “yaln›zca meyhaneyle de¤il kiliseyle
de rekabet etmektedir.” Bunlar, popüler bilinç ve kültür düzeyinde ileyerek bask›n (ya
da ‘yükselen’) s›n›f›n ideolojisini gündelik yaam deneyiminin s›k›c› rutinleri haline
sokan, hegemonyac› otoriteyi cisimletiren ve yans›tan kadim, köklemi adetleri,
kuaktan kua¤a aktar›lan ve yaam›n tüm atmosferini dolduran direngen, psikolojik
al›kanl›klar› dönütürmenin araçlar›d›r” (Swingewood, 1996: 56-57).
Kitle iletiim araçlar› ve kitlesel iletiimin belirledi¤i sanat tarz›n› sunan kültür
endüstrisi ve hatta kitle e¤lence endüstrisi, ça¤da insana 19. yüzy›ldan beri özgür,
özgün ve bireylikli bir yaam alan› b›rakmam›t›r (Oskay, t.y.; 187). Bir anlamda, kitle
iletiim araçlar›n› bugünkü durumuna ta›yan ey bilim ve teknolojinin kültürel ilevidir.
Sonuç olarak, “teknik”in bizzat iktidar oldu¤unu anlatman›n ya da kabul etmenin
yanl› bir düünce oldu¤unu savunmak, insanl›¤›n bugününe bak›ld›¤›nda olanaks›zd›r.
Çünkü bugün her ne kadar bilgi ça¤›nda yaad›¤›m›z› düünsek, bilgiye sahip olan›n
güçlü oldu¤unu ifade etsek de, asl›nda 19. yüzy›ldan bu yana bilim ve dolay›s›yla tekni¤i
gelitirebilecek, tekni¤e yenilik getirebilecek bilgi, “bilgi ça¤›”nda güç ve egemenlik
sa¤layan bilgidir. Ayr›ca bu bilgi, egemen iktidarlar›n elindeki ya da iktidardaki s›n›f›n
hizmetinde ve tekelindedir. Egemen olmayan s›n›flar›n ise, senaryoda verilen örnekler
ve aç›klamalardan da anla›laca¤› gibi, üzerindedir.
187
Littera
KAYNAKÇA
Bumin, T. (1996). Tart››lan Modernlik: Descartes ve Spinoza. ‹stanbul: YKY.
Erdo¤an, ‹./Alemdar, K. (2002). Öteki Kuram: Kitle ‹letiimine Yakla›mlar›n Tarihsel ve
Eletirel Bir De¤erlendirmesi. Ankara: Erk.
Habermas, J. (1997). “‹deoloji” Olarak Teknik be Bilim. Mustafa Tüzel (Çeviren). ‹stanbul:
YKY.
Horkheimer, M./Adorno, T. (1995). Ayd›nlanman›n Diyalekti¤i: Felsefi Fragmanlar I. O¤uz
Özü¤ül (Çeviren). ‹stanbul: Kabalc› Kitabevi.
Oskay, Ü. (t.y.). Ça¤da Fantazya:Popüler Kültür Aç›s›ndan Bilim-Kurgu Sinemas›. ‹stanbul:
Der Yay›nlar›.
Sardar, Z. (2005). Introducing Cultural Studies. GBR: Totem Books.
Shawn, W./Gregory, A. (1981). My Dinner With Andre. New York: Grove Press.
Swingewood, A. (1996). Kitle Kültürü Efsanesi. Aykut Kansu (Çeviren). Ankara: Bilim ve
Sanat Yay›nlar›.
Williams, R. (1993). Kültür. Suavi Ayd›n (Çeviren). Ankara: ‹mge Kitabevi Yay›nlar›.
188