Kahramanlar Unutulmaz

Makine Yüksek Mühendisi, Sanayici, Şair , Yazar
Gazanfer SANLITOP
[email protected]
Kahramanlar Unutulmaz
Geçtiğimiz 23 Ekim 2013 Çarşamba günü, Kosova’nın
başkenti Priştine’de bir Türk- Fransız şirketinin ortaklığı
ile inşa edilen yeni havaalanı terminali hizmete açıldı. Kurdeleyi kesenler arasında başbakanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan da vardı. Açılışla birlikte havaalanının ismi de değiştirilmişti. Yeni isim, Kosova Kurtuluş Ordusu’nun önemli liderlerinden biri olan Âdem
Yaşari’ye aitti.
II. Dünya Savaşı ve Almanların işgal dönemleri dışında,
1913 yılından itibaren Kosova yönetimini ellerinde bulunduran Sırplar, Tito’nun 4 Mayıs 1980 tarihinde ölümünün hemen ardından yaşanan kargaşa döneminde
Arnavutlara karşı, geleneksel zulümlerini kat be kat
arttırdılar. Özellikle Kosova’da yaşayan Sırplar öylesine
milliyetçiliğe bürünmüşlerdi ki, kime sorulsa Yugoslav
değil Sırplı olduğunu söylüyordu. Artık o bölge halkı
kendilerini Yugoslav vatandaşları olarak değil, Sırplar
ve Arnavutlar olarak görüyorlardı. Kimsenin kimseye
güveni kalmamıştı.
Siyasi ve etnik ayrılıklar bununla da kalmamış, Tito döneminde bir arada tutulabilen; Sırbistan, Hırvatistan,
Makedonya, Slovenya, Bosna Hersek ve Karadağ da
kendi başlarına buyruk hâle gelmişlerdi. Talihsiz Kosova
halkı ise hâlâ Sırpların egemenliği altındaydı.
Tito’nun ölümüyle parçalanma sürecine giren Yugoslavya’da,
Kosova Arnavutları için karanlık günler yeniden başlamıştı. Kısa süre önce kavuştukları anayasal hakları birer
birer geri alınıyor, tekrar eski zorlu g
­ ünlere dönülüyordu.
Bunun sonucu olarak, 1981’den itibaren bağımsızlık
gösterileri yapmaya başlayan öğrencilere ve diğer gruplara karşı, bölgeye çok sayıda tank ve asker gönderildi.
Yaklaşık iki milyon civarındaki Arnavut halkını silah gücüyle bastırmayı başardılar.
1989 yılında iktidarı ele geçiren ve her geçen gün gücünü arttıran İnsan Kasabı Slobodan Miloseviç zamanında, ırkçı baskılar daha da artıyordu. Miloseviç, çok
geçmeden, Yugoslavya’daki en güçlü grubun Sırplar
10
olduğunu göstermek adına Kosova’da sıkıyönetim uygulaması başlattı.
Halkın büyük çoğunluğunun Arnavut olmasına karşın,
Sırplar “Kosova bizimdir” diyorlar ve herkesin ülkeden
gitmesini istiyorlardı. Yıllardır çekilen sıkıntılar, büyüğüyle küçüğüyle, bütün insanların morallerini bozmuştu. Kendilerini ülke çapında bir toplama kampındaymış
gibi hissediyorlardı. Her an polisin ya da askerin saldırmasını ve kendilerinden bir şeyler çalmasını bekliyor
gibiydiler.
On yılı bulan baskı sonucu yaşanılan toplu ölümler,
mahkûmiyetler, işsizlik, yoksulluk, sağlık hizmetlerindeki yetersizlikler ve en basit insan haklarından mahrumiyetler; isyan ve başkaldırıyı beraberinde getirdi.
Sırpların bu soykırımı andıran girişimleri karşısında
birleşen Kosovalı gençler, Priştina’ın batısındaki Drenisa Bölgesi’nde, Âdem Yaşari’nin liderliğinde KLA Kosova
Kurtuluş Ordusu’nu kurdular. Arnavutça söyleyişle UÇK
(Ushtria Çlimtare Kosoves) diye anılan bu örgüt, özellikle Şala bölgesinde hızla gelişti ve Sırp saldırganlığına
karşı bütün olanaklarını kullanarak silahlandılar.
Âdem Yaşari, 28 Kasım 1955 tarihinde Drenisa’nın Prekaz köyünde dünyaya geldi. Drenisa bölgesi, daha önce
de Arnavut ulusal hareketine büyük katkılarda bulunan
önemli vatanseverler yetiştirmişti. Milliyetçi fikirlerin ve
isyan kültürünün geniş kabul gördüğü o bölgede vatan
aşkı ve toprak sevgisiyle büyüdü. En büyük arzusu, Sırplara karşı savaşan ve şehitlik mertebesine eren o halk
kahramanları gibi olmaktı. Bu amaçla, 1981 yılından
itibaren organize halk hareketlerinde ön saflarda yer
almaya başlamıştı.
Aslında Kosovalı gençlerin öncelikli amaçları, köylerdeki
Arnavutları Sırp polisinin vahşi tutumundan korumaktı.
Uzun vadeli esas hayalleri ise Kosova’yı Sırbistan’dan
ayırıp özgürleştirmek ve halkı o insanlık dışı eylemlerden bir an önce kurtarmak şeklindeydi. Çünkü Sırp mezalimi bütün şiddetiyle sürüyordu.
www.sektorumdergisi.com
Gazanfer SANLITOP / Makine Yüksek Mühendisi, Sanayici, Şair, Yazar
İnsanları yollarda durdurup kontrol eden, eşyalarına ­el
koyan, hatta okula giden erkek çocukların sırt çantalarını bile arayan Sırp polisinin, bu ve benzer hareketleri
olağan hâle gelmişti. Ne var ki, iş bununla da kalmıyor, her geçen günle birlikte, eskisini aratırcasına yeni
âdetler çıkarıyorlardı. Çünkü onlara göre küçük-büyük,
kadın-erkek herkes terörist, hepsi de Kosova Kurtuluş Ordusu üyesiydi. Resmi üniformalı ve sivil kıyafetli polisler,
kendi yetiştirdikleri ürünlerini satmak için pazara götüren köylüleri durdurup, paralarını alıyor, meyve sebzelerine bile el koyabiliyorlardı.
İşin en kötü yanı, köylülerin, uğradıkları bu vahşet karşısında fazla bir direniş gösteremeyişleriydi. Çünkü en
ufak bir itirazın sonucu dayak ve işkenceydi. Kontrol
adı altında uğradıkları taciz ve işkenceler karşısında hiç
kimse sesini çıkaramadığı için, zavallı köylülere, zalimlerin hırslarının geçmesini beklemekten başka seçenek
kalmıyordu.
Kırsal kesimde yaşayan insanlar, erzaklarını, hatta unlarını bile toprağa gömerek saklamak zorunda kalıyorlardı. Para ve altın cinsinden varlıklarını ise yıllar boyu
süren baskın niteliğindeki aramalar sırasında zaten çoktan kaybetmişlerdi.
Kosova Kurtuluş Örgütü’nün Sırp asker ve polisleriyle
mücadelesinin ilk bölümü, 1998 Mart ayından başlayarak 1998 Ekim ayına kadar, aralıksız şekilde sürdü.
Amerika Birleşik Devleti’nin arabuluculuğuyla ateşkes
ilanıyla sona eren bu birkaç aylık dönemde, yüzlerce köy
Sırp ordusunun saldırısına uğradı, üç yüz bin civarında
silahsız sivil insan haftalarca dağlarda, yaylalarda aç
susuz saklanmak zorunda kaldılar.
Sırplar, 1999 yılı Mart ayının ilk günlerinde, sabahın
ilk saatleriyle birlikte birçok köye baskınlar düzenlediler. Bu saldırılar sırasındaki en büyük hedefleri, Kosova
Kurtuluş Örgütü’nün lideri Âdem Yaşari’nin yaşamakta
olduğu Prekaz köyü idi. Kendisiyle birlikte eşi, çocukları, amca ve kuzenleri dâhil, son baskındaki yirmi sekiz
kişi ile birlikte elliden fazla yakınını öldürmüşler, evlerini yakmışlardı… Polis tarafından bütün yollar kapatılmasına rağmen, dere tepe demeden akın akın gelen
köylülerin hazin bakışları arasında bütün ölüleri toplu
mezarlara gömdüler. Cenazeden bir iki gün sonra çevre
köylerdeki Arnavutlar tek tek ve gruplar hâlinde ziyarete
geliyorlardı. Artık onlar için orası tarihi bir yerdi ve Âdem
Yaşari özgürlük savaşının ilk şehidi ve sembolüydü.
12
Âdem Yaşari’nin ölümü sırasında UÇK (Ushtria Çlimtare
e Kosoves) diye anılan Kosova Kurtuluş Ordusu askerleri
ile aralarında telsizle yapılan konuşmalar ibret vericidir:
-Komutanımız! Dinliyor musunuz?
-Evet, sizi dinliyorum.
-Direnin Komutan, direnin! Yardıma gelmeye hazırız.
Bekleyin Komutan!
-Hayır! Kesinlikle olmaz. Sayıları çok fazla, her türlü ağır
silahları var. Ben son mermime kadar savaşacağım. Siz
olduğunuz yerde durun!
-Ama… Komutan!
-Olmaz dedim size. Olduğunuz yerde durun! Çoğalın!
Savaşın! Şimdi buraya gelirseniz hepiniz öleceksiniz.
Bunun anlamı yok. Böyle olursa savaşımızı kim sürdürecek?
-Ama…Komutan, siz…
-Korkmayın! Bugün Âdem’in öleceği gün değildir, ölüm
anlıktır; bugün Âdem’in doğacağı gündür!
Âdem Yaşari, ölümünden sonra bütün ulusça tanınan,
özgürlük sembolü bir idol haline geldi. Bağımsızlık ilanını izleyen günlerde evi, çatışmadan sonraki hâline hiç
dokunulmadan korunarak müze haline getirildi. Az sayıdaki fotoğraflarından birinin baskısıyla yapılmış olan
“Bac, U kry!” (Amca, başardık!) tişörtleri, tüm dünya Arnavutları için tıpkı “Che Guevara” baskılı tişörtler gibi
kült oldu. 2008 yılında kendisine gıyaben, bir zamanlar
silah arkadaşı oldukları Kosova Başbakanı Haşim Taçi
tarafından “Kosova’nın Kahramanı” ödülü ve unvanı
verildi.
Âdem Yaşari Türkiye’de de unutulmadı: 2010 yılında
Bayrampaşa Belediyesi, Topkapı Maltepe mevkiinde,
Çevik Kuvvetler binası yakınında inşa ettiği bir parka
Âdem Yaşari adını verirken; Sakarya’nın Adapazarı merkez Belediyesi de hâlen düzenlemeleri sürdürülmekte
olan bir parka Âdem Yaşari ismi vereceğini açıkladı.
Kahramanlar unutulmaz!
Gelecek sayıda görüşmek üzere..
www.sektorumdergisi.com