gidiyoruzbu.com GİDİYORUZ BU Samana damlatıyoruz içimizdeki dert kıvılcımlarını, Alev alıyor kalemimiz. Huzur sarıyor keşfedilmemiş benliğimizi. Paylaşıyoruz içimizde biriktirdiğimiz sevgi katranlarını. Artık; Kelimeleri boğup öldüren yalnızlık yok. 1 gidiyoruzbu.com İÇİNDEKİLER Canım Sıkkın Ensar KAPLAN Direnmek Çağatay VAROL Park’e… Servet OĞUZYER Merdümgiriz Sinan BOYUN Öksüz Kusması Çağatay VAROL Gerçek Emre KOÇBIYIK Senden Sonra Emre KOÇBIYIK Serbest Düşüş Sinan BOYUN Kadın Ensar KAPLAN İlk Aşkım Zehra Çağatay VAROL Hazırlayanlar Çağatay VAROL Sinan BOYUN 2 Ensar KAPLAN gidiyoruzbu.com Canım Sıkkın Benim ne zaman canım sıkılsa yazarım. Hiç söylenmeyecek duyulmayacak cümleler kurarım. Kapattığım her kapıyı açıp hayata bakarım. Sonra hepsini yırtar içime atarım. Direnmek Benim ne zaman canım sıkılsa yazarım. Kimsenin haberi bile olmayacağı dünyalar kurarım. Yalnızlığımı yanıma alıp uçurumdan bakarım. Sonra hepsine ağlar yoluma bakarım. Şimdi oturuyorum yalnızlığın ortasında. Nereye baksam; Pişmanlığın ah sesleri yükseliyor yüreğimde. Kalbim,mutlu bir evin sofrasına konuyor gizlice. Ümidini azık etmiş muhtelif hayaller kuruyor Tatlı gülüşlerin arasında. Ümitsizlik çalıyor kapıyı hunharca. Direnin, Direnin diyorum. Daha çok gülüşün ki; Yarınlara erelim… 3 gidiyoruzbu.com Üç hafta önce saçına taktığın tokayı bile unutmadım… Keşke bir gün elinden tutup da Kuledibi’ndeki çay bahçesinde çay içebilseydik ya senle... Ama... Neyse... Park'e… Yolları kapalı olur bizim oraların, kar yağdığında. Kışı diğer semtlerden biraz daha soğuktur. Ama öyle bir havası vardır ki içini ısıtan… Şimdi benim sana iki çift lafım olacak. Ben seni böylesine severken buralardan çekip gitmen hiç yakışmadı sana... Babanın memur olduğunu sonradan öğrendim ne yazık ki... Devlet bu kez gönül işlerine operasyon yapmıştı, kolluk kuvvetleriyle. Bu yüzden hiç sıcak bakmadım memurluğa. Çünkü ben ufak bir çocuğun hayallerini yıkamazdım… O zamanlar bir çocuğun kalbi çok değerliydi. Başka semtlerde bulamazsın o sıcaklığı. Babamla eskiden çok dolaşırdık biz işi gereği. Daha 9 yaşındayken pamuğu, pancarı toprağında gördüm. Dolaştığımız şehirlerde genellikle hep bir şeye âşık olurdum. Ama en çok Galata’yı severdim… “O büyük taşlı binanın oraya gittik” derdim soranlara. Ben hep böyle severdim Galata’yı. Sonra büyüdüm bi’gün yolum düştü buralara. Hayalimdi hep kulenin yakınında oturmak. Bir evimiz olsaydı keşke tam kuleye bakan. İmkân verilse içinden bile çıkmazdım o zamanlar... Çocuk aklı işte... Derken biraz daha büyüdüm. Okuyordum o zamanlar medreseliydim. Burada Samsun’lu bir ev arkadaşım vardı... Yaşıyorduk böyle güzeldi hayat… Artık kulenin çatısı da görünmüyor. Kala kaldım burada… Sizin apartmana da başkası taşındı zaten. Seni düşünüyorum bazen pencereye her geldiğimde… Seni düşünmek dönmeyecek bir babayı beklemek gibi yetim bir duygu. Şimdi soruyorum sana... Sen hani böyle umarsızca çekip gittin ya, ben sana “dur gitme! Bak gidersen çocukluğum üzülür !” diyemedim ya, giderken kala kaldı ya gözlerim... Hani ben şimdi çocukluğuma seslenip göremiyorum ya… Yazık değil mi Galata’nın parkeli taşlarında uyuyan çocukluğuma? Ben her sabah balkona çıkardım. Sadece Galata’nın çatısının görüldüğü bir noktadan özlerdim çocukluğumu, seslenirdim ona… Sonra sen çıktın karşıma. Ben artık balkona her sabah galata için değil senin için koşar oldum... Seni görmek olacaktı artık sabahları eyleme geçirdiğim ilk plan. Bunları sen üzül diye söylemiyorum tabi ki haşa. Ama iyi ki gittiniz. Saçlarını mesela hep sol tarafa yatırırdın ve makyajın-nasıl yapabiliyorsan artık hep dozunda-tadındaydı... Çok güzelsin… Yoksa ben belki memur olurdum… Belki de saflığını çocukluğuma benzetmiştim... Belki de doğru insan değildin ama… 4 gidiyoruzbu.com Her şey, yani tüm yaşanıp bitenler Üçüncül şahıslara karmaşık gelir Oysa ben biliyorum, benden ne kadar kolay kurtulduğunu. Güzel şeyler mahvolmasıyla bilinir. Bu güzel, Ne kadar şeyi açıklar ki? Tüm güzel şeylerini - tek seferdeKaybetmiş adamın, tutunacağı tek şey Elbette susmaktır. Bazı insanlar seslerini duyurabilmek için, bu şekilde var olurlar. Ama dağıtabilirler mi? Bilinmez. Şimdi, Vaat ettiğin her şey, yedi milyar için geçerli elbette ya da sadece Ben olmayan biri. Merdümgiriz Geçenlerde, ülke kanunlarına karşı gelmişim, Farkında olmadan. Ama engizisyoncu sormuyor ki tüm illegal suçların Sebebi, sensin? Bir bilse önünü alır tüm haykırışlarımın. Hatta toplum destekli bir kampanya başlatılır. Arşimet bana, Boşluğu kaldırabileceğim bir kaldıraç vermedi. Ve hiçbir bilim adamı bıraktığın tesiri çözemedi. Bir o kadar yıl yaşanıp umursanmamak gibi. Sonuçta bir çığlık, her yerde bir çığlıktır. Kimileri o azınlıkta sesini duyuramaz. Yine Tecahül-i arif’ler yaratıyorum kendime. 5 gidiyoruzbu.com 2 Öksüz Kusması İnan bana bir kalemin bir kâğıtta hakkı vardır bilirim. Bilirim kâğıtla kalem seviştirmek ne cüretkârdır Ölüp dirilmek gibi bir şey. Hele Anne yoksa kazıya kazıya kanatmalı kâğıdı. 1 Soğuk geceler öksüzler içinmiş öğrendim Bir Anne soluğu durduysa ve atmıyorsa kalbi Annen’in Geceler daha pespaye ve daha karanlık olur. Bak nasılda kanla yazıyorum bu şiiri bir bilsen. Biliyorum fiyaka patlamaz cebimden Yol bilirim, iz bilmem iz bulsam, yol kaybederim. Çocukluğumu çok severim Çünkü Annem vardır. Artık daha çelimsizsindir hayata karşı. Kalp katı bir duvar olur Tek düze atmaya ve yas pompalamaya hep hazır. Gözler hep susmalı bundan sonra. Çocukluğumu özlüyorum Çünkü annem… Bazı cümleler pek itaatsiz, fırlıyor ansızın gönülden kâğıda arsız bir kusmuk gibi Hele ki kendine itiraf edemediğin kaygıların varsa. Öksüz kaldığın gün camlar yanaksız kalır. Güneşlik kımıldamaz Anneler ölünce Tencere paslanır. Ev uçsuz bucaksız geniş ova ve mezar. Hep bir silah çekiştir İçimden fışkıran kusmuk. Çünkü üç noktalar biriktiriyor insan Ölmemiş âdemin ölüm provası gibi. Şu cümleyi kurmasam öleceğim, bak gör Ama hayat çok güzel. Bir bekçi rüyasıyla başım önümde, binlerce harf çiftleştirip hayat doğruyorum. İnan bana sevgilim, hepsi öksüzlükten. -Seccadelerin bir özelliği de –emici olması-Yüzyılın bilim adamları açıklayamaz bunu. 6 gidiyoruzbu.com Gerçek Senden Sonra Git! Sana dur diyemem Bana ait olmadın, bilemem Sana ait olan benim, üzemem Git ait olduğun yere, sevemem Sensin öpüşlerim Çay içmelerim, kitap okumalarım Sensin yorulan... Yaşanmışlıklar bir engel Siyahlar içinde. Ben geldim siyahları temizlemeye. Git! Sana dön diyemem Çünkü her defasında inanırım, Acı çekemem. 7 gidiyoruzbu.com Kafan karıştı. Kafan hep karışıktı. Sabah güneşi ile batıp akşam güneşinin batışında doğmak istedin. Işığın ve karanlığın savaşıydı bu, karanlığı seçtin. Hala kendini bulamadın. Bir iki adam lazımdı sana. Kafanda bir iki adam buldun. İsim verdin onlara. Değişim ve dönüşüm. Biri gelecekten diğeri geçmişten. O kadar konuştunuz bir diyalog çıkmadı aranızda. Bir kambur oldu sırtında. Sanırım karanlığın yüküydü. Kamburun yüzünden bir daha gökyüzüne bakamadın. Sırt üstü düştün kalkamadın. Bazı şeyler geçti gözünün önünden yakalayamadın. Tüm varlığını bir kumar masasında oynadın. Değişimin ve dönüşümün arasında kaldın. Ve gerçeği anladın. Mutlak yalnız kaldın. Hiçlikten hiçe ulaştın. Aniden tüm ışıkları kapattın. Farkına bile varmadan karanlığa karıştın. Serbest Düşüş Bilmem kaç farklı şehirde aynı adımlarla yürüdün. Sahilleri, parkları arşınladın ama aklında hep aynı soru. Neredeyim ben? Bu çağın kaybolmuş çocuğu olarak her tünelden, alt geçitten başka bir gezegene, dünyaya çıkma umudu ile çıktın sokağa. Bazen kaldırımların sesini duydun bazen en büyük sessizliği aradın. Kaybolmuşsun ve kimse seni aramaya çıkmamış. ‘’Yeni bir cennet bulamadım ve artık eskisini de bulamıyorum.’’ JackLondon ‘’Smith-Wesson kare as ’tan daima iyidir.’’ Ed Murphy Yola çıkılan yolun yalnızlığı ve gerçekte o yerin olmadığını anladığından beri tüm eşli oyunlardan, danslardan sadece hep bir yere kadar olan mecburi eşlilikten nefret ettin. Asıl eşsiz ve tek olan tüm bunları bilip kendi kendini yok edemiyor olmandı. Birçok şey barındırıyordun aklında ama neyin mutlak doğru olduğunu bilmiyordun. Bir sebep arıyordun var olmanla alakalı. Litosferde ayakları üzerinde durmanın anlamını. Ve uğruna ölebilecek bir şey. Bir hiç. Bir hiçlik uğruna ölmek istiyordun. ‘’Bir insanın uğruna öleceği bir şeyi yoksa, yaşamaya da hakkı yoktur.’’ Martin Luther 8 gidiyoruzbu.com Saat 20:00 Yıl 2014 Kadın Gidiyorum. Hiç gitmeyecek gibi duran her şeyi peşime takıp gidiyorum. Bir yolculuk gibi değil. Ölmek gibi. Kadının gözlerinde gördüğüm her parıltıyı kendime yol yapıp gidiyorum. Kadın her gidişimi sorgusuz sualsiz durdurup; Hangi şehrin, hangi kasabası ya da hangi semtin hangi sokağı. Bir önemi yoktu. Âşıktı adam. Âşık ve yalnız. Yalnız ve karamsar. Karamsar ve sarhoş. Dünya da bulunduğu yerde ve anda bir çözümü yoktu. Ancak bir kahve falında kesişirdi yolları. Mutluluk belki de ordaydı o adam kahve falına inansaydı. -Falına bakayım mı? Diyor. Saat 16:25 Yıl 2014 Ölüm ilk kime denk gelir bilir misin? Kalbinden aşkı çıkarana. Bir gün bir yerde oturup varlık ve yokluk arasında gidip geldik. O böyle sert, korumacı, anaç tavrı ile anlattı. Dinledim. Dinlerim de. Daha hiç bir şey bilmiyordu. Sanki böyle daha güzeldi. Sanki varlık âdemi ve havayı geçip yeniden can buluyordu. Yağmurlar en güneşli günlere yağıyor. Bilirsin beni çabuk sıkılırım. Sıkılmıyorum. Saniyelerin prangaları kopmuş yokuş aşağıya koşuyorlar. Kadın kahve istiyor. Orta. Saçları gülüşünü gülümsetiyor. Sigarasını yakıyor. Bana da bir kahve. Sade. Peşinden soda limon. Bıraktıklarımız, unuttuklarımız, gelecek geçip gidiyor aradan. Kadın karanlığa seri katil doğuyor. Ben bir gözlerine bakıyorum. 9 gidiyoruzbu.com vurdu. Zehra edebiyatçı Nusret Fazıl’la pek samimi, biraz çekingen, fazla işveli, az buçuk mesafeliydi. Nusret’in yüzüne baktığımda da Zehra’nın etkisine tepki verdiğini anladım. ZINGG! Kulağım çınlamaya, başım dönmeye başladı. Kamyon alışkanlık icabı belime sarıldı, beni ustaca bir kalemde kavrayarak bu gördüğüm manzara karşısında hayata tutunmama yardımcı oldu. Bir insan âşıkken kıskançlıktan dolayı cinayet işleme ihtimalini biliyor musunuz? Bende bilmiyorum ama bu bünye de o ihtimal oldukça fazla... İlkAşkımZehra Eğer 10 yaşındaysanız ve her gün ölümle dudak dudağa yaşıyorsanız, aşk; direnilmesi en kolay hurafelerden biridir. Bu teori, okula yeni gelen Zehra’yı görene kadardı. Zehra uzun elektrikli saçlarıyla ve alt dudağındaki keçi beniyle hayatımın mavisi, babamın gelini, annemin ayakçısı olmaya adaydı. Ondan feci şekilde etkilenmiştim. Teoride âşıktım. Ama bunu pratiğe dökmem lazımdı. Aksi takdirde derslerim etkilenecek, karnede kırıklar gelince peder beni okuldan alıp sanayide motor ustasının yanına verecek, bende başıma buyruk gururu her şeyden önce gelen bir delikanlı olduğumdan ustamı öldürerek cezaevine girecektim. Yo valide hanıma sözüm vardı, en az iki torun sevdirecektim kadıncağıza… Her şey iyice boka sarmıştı. Karıncalar döktüğüm sütler sayesinde; bahçe kapılı, her odası güneş alan, ebeveyn banyolu, ilerde lazmüteahhitlerin keşfedip şimdiki değerinin on katını vereceği ve yerine AVM dikeceği iki katlı müstakil yuva yapmışlardı… Kantinde gördüğüm mukavemet edilemez olay karşısında ölmediğim için hayata çok gücenmiştim. Önümde iki seçeneğim vardı; ya Zehra ile konuşmalıydım ya da Nusret’i ortadan kaldırmalıydım. Ben birinci seçenekte karar kıldım. Çünkü Nusret benden büyüktü ve güçlüydü. Beni bir hamlede alt edebilir, benim ve doğacak çocuklarımın katili olabilirdi… Zehra yüzünden bitap düşmüş, gözlerimin feri sönmüş, mecnun gibi dolaşır olmuştum. Akşamları ayağıma gelen sütü pencereden aşağıya döküyor, gelişimime zarar veriyordum. Artık babamla memleket meselelerin de bile çatışmıyorduk. Derhal bir şeyler yapmam lazımdı. Bu işlerde usta olan, idol olarak gördüğüm sevgili ağabeyim, kadim dostum, okulun fiyakalı çapkını; Kamyon Cemil’le konuşmaya karar verdim. Cemil orta ikiye gidiyordu. Birçok kızı düzdüğü dedikodusu okulda kulaktan kulağa dolaşıyordu. Bu yüzden ona Kamyon derler. Biz Kamyon’la hiç bu konular hakkında konuşmadık. Çünkü ne zaman cinsellikten konu açılsa heyecanlanırım ve çişim gelir. Sabaha kadar Zehra’nın ben de vuku bulan aşkını, yüzüne karşı sürçü lisan etmeden anlatmanın yollarını beynime ezberlettim. Okula gittiğim de Zehra’yı en son bulmak istediğim yerde; Nusret’le, Nusret’in karargâhında buldum. Kapıyı vurdum ve “gir” emrini beklemeden fiyakalı şekilde odaya yollandım. Nusret’le gözlerimiz kesişti. Belki de en iyisi, tüm bedenimle hissettiğim bu yoğun ilkelsi duyguyu, Nusret’in yanında Zehra’nın kulaklarına yamamaktı. İlk edindiğim ve tam bir baş belası olan hasmım beni sıcakkanlılıkla karşıladı; Okula gittiğimde direkt Kamyon’u buldum. Bu konuyu derinlemesine konuşabilmek için kantine geçtik. Jet Recai’ye iki gazoz sipariş ettim ve emrime lakabına yaraşır ivedilikle gazozları elime tutuşturdu. Arkamı döndüm anda BUFF! Elimdeki gazozlar yer çekimine dayanamayarak tuzla buz oldu. Göz pınarlarıma ayaz 10 gidiyoruzbu.com Her sıkıya karşı şiir direnecektir Uyaklı, gür sesli, kekeme, ürkek Her yönetime karşı başkaldırıdır aslında Elemlerin sanatı, Gencölenlerin “ “Günaydın evladım, buyur.” Çişim gelmişti. Sanırım heyecanlanmıştım. Hayır, heyecan değil korku… Ümitsizlik? Allah beni kahretsin… Allah beni ıslah etsin, büyük tuvaletim geldiğinde peçetesiz bıraksın, Bakkal Yusuf’tan çikolata çalarken koliyi yere düşürtsün; sonra Yusuf durumu çakıp kulağımdan tutarak babama götürsün, camiye bırakılan bozuk paraları araklarken cami kahvesinin sahibi mendebur Yakup Amca’ya yakalatsın; şamar yedirsin, mahalle maçında karşı mahalledeki Güçlü Kemal’in topunu patlattırsın, param olmadığı için topun aynısından aldıramasın ve sonra karnıma Güçlü Kemal’den yumruk yemeyi nasip ettirsin, akşam cinlerden konuşup eve topuklarken apartmanda elektrikler kesilsin, Zehra’yla bahçede otururken güzel espri yaptırsın; sonra burnumdan güldürüp sümüğümü çıkarttırsın, şuan şimşekler çaktırsın, yandaki Melahat Teyze’nin evinin çatısına yıldırım düşürttürsün ve ev yanmaya başlasın, okula sıçrattırsın, herkes kurtulsun ben yanayım…Âmin...(Tüm bunları ellidokuz virgül doksandokuz salisede nasıl düşündüğüme daha sonra şaşıracağım.) Zehra’nın yüzüne baktım… Gözlerine… Gözlerinin bebeklerine oturmuş yaşama sevincine… Tüm endişelerim tek gülücükle nakavt oldu ve çözülmeye başladım; Nusret fazlasıyla zeki çıkmıştı. Hâlbuki ben şiir okumuyordum ve o dizeleri sabaha kadar zor bulup güçlükle ezberlemiştim. İlk aşk savaşımda mağlup taraf olmama ramak kalmıştı… Yine de altta kalmamam gerekiyordu; “Şiir yazanın değil okuyanındır, öğretmenim” Nusret sahte bir gülücükle hamlemi göğsünde yumuşattı ve derin bir nefes çekip söze başlarken; “ CİUV! CİUV! “ Nusret bok çuvalı gibi ayaklarıma kapaklandı. Edebiyatçı; ayakkabımın ucunu parlatmak istercesine hohlayarak nefes almaya çalışıyordu. Aman yarabbi! Nusret beyninden yediği kör kurşunla yere çivilenmiş can çekişiyordu! Allah’ın sevgili kulu olduğuma bir kez daha sevinecektim fakat şuan yeri ve zamanı olmadığının farkına vardım. Sol tarafa kafamı çevirdiğimde pencereyi okşayan ağacın yapraklarının kımıldadığını gördüm. Koruma içgüdümden olacak ki Zehra’yı kolundan tutmamla yere yapıştırmam bir oldu. Zehra’nın saçları korkudan iyice pörsümüş ve alt dudağındaki beninden aşağıya ecel terleri izler bırakarak yere damlıyordu. Birden Zehra’nın ağzından dökülen sözcük dikkatimi çekti; “ Okulun ilk günü o geldi-mis gibi saten göğüslüğü Kurşun kalem kokusu, herkes utanıyor birbirinden Öğretmen yaşlanmıştı, günlerce yaz öyküleri anlatıldı Biz onunla hep gölgede konuştuk. ” “Ergin Günçe… Çok sevdiğim ve dizeleri karşısında her zaman saygıyla eğildiğim bir şair. Tebrik ederim evladım, şiir okuduğuna çok sevindim. Bilir misin birde şu dizeleri vardır aklımdan bir türlü çıkartamadığım; “Baba! Babacıım !” 11 gidiyoruzbu.com Sanırım Zehra şoka girmişti! Bu gibi durumlarda ne yapılması gerektiğini gayet iyi biliyordum. Zehra’yı şamarlamam gerekiyordu… Fakat daha 5 dakika önce Zehra’nın yanaklarına öpücük kondurmayı beklerken, alt mahallenin çocukları gibi benden dayak yiyecek olması ve bu içinde bulunduğumuz durum beni çok sinirlendirmiş, korkutmuş, şaşırtmıştı. Yo hayır. Zehra’ya bunu yapamazdım. İlk göz ağrıma, sebebi ne olursa olsun vuramazdım… Birden bağırdım; önermiş. Taşınmışlar. Ben de okula bir müddet gitmedim. Gidemedim. Nusret, Zehra, boğumları belli parmaklar, son dokunuş… Bilirsiniz; aşk, direnilmesi en zor mevzulardandır. Zehra’nın babasına gelince, neden öldüğünün pek bir önemi yok. Nusret Fazıl elbet bir gün ölecekti, Zehra gidecekti… Çünkü insanoğlunun herhangi uzvundan haykırdı her hikâyenin sonu aynı biter. SON “Zehra saçmalama ne babası!” “O… O! Benim… Babam! Babaam!” “Ciddi misin? Bak, bırak yalanı! Yemin et, ayağını kaldırmadan yemin eder misin lütfen!” “Ya ne yemin etmesi, geri zekâlı mısın nesin ya, babam o benim!” “Neden baştan söylemedin Zehra!?” Zehra; boğumlarına salıncak kurulup, bir ömür geçirmek istediğim elinin iki tane elemanını görevlendirerek, büyük bir ustalıkla babasının şah damarını yokladı. -Ölmüş! Ölmüüüşş.! Zehra höykürdükçe sümükleri yerdeki teriyle çiftleşerek çeşitli şekillere bürünüyordu. Birden kapı açıldı ve yere çömelmiş olan Jet Recai korkak bakışlarımızı karşıladı. Ayağa kalkmadan gelmemizi emretti. Sağ elimle Zehra’nın sağ elini tutarak önden gitmesi için davet ettim… Bu dokunuş Zehra’ya son temasım oldu. Hatta Zehra’yı son görüşüm. Zehra okula daha devam edemedi. Doktorlar Zehra’nın başka bir okulda hatta mümkünse başka bir şehirde eğitim görmesini 12
© Copyright 2024 Paperzz