ÖN SÖZ Sevginin Büyük Olanakları Duygusal Okuryazarlığa Ulaşmak1 kitabını yeniden yazmayı, 1997’deki ilk basımından 5 sene sonra düşünmeye başladım, kararımı ise 21. yüzyılda gerçekleştirdim. Bu kitap; alınan geri bildirimlerden yararlanılarak, orijinal kitaptan daha uzun ve daha kapsamlı bir şekilde hazırlanmıştır. Okuyucularımdan ve duygusal zekâ hakkındaki diğer kitaplardan, evrimsel psikoloji ve nörolojiden ve de yaşadığım yıllarca kendi hayatımdan öğrendiklerimden seçip ayırdıklarımı burada birleştirmiş bulunuyorum. Bu tarz bir kitabın yazılması, yani yazarının kendisiyle ilgili olan ve çoğunlukla neredeyse bir ömür boyu sorulmaya devam edebilen soruları cevaplamaya çalışması sizi şaşırtmamalıdır, bu olağan dışı bir şey değildir. Kitap üzerinde çalışırken objektif olmaya çalıştığımı ve bunu oldukça iyi bir şekilde başardığımı düşünüyorum. Gerçek şu ki, psikoloji alanında yapılan birçok çalışma gibi, bu çalışmam hem bilime hem de benim kişisel malzememe dayanan bir ürünüdür. Duygusal Okuryazarlığa Ulaşma kitabının 1997’de yayınlanmasından bu yana, yeni düşünceleri içeren birbirinden farklı pek çok yeni hareket ortaya çıktı. Bunların içinde ‘en yaygın uygulama alanı bulan’ çalışma, iş ortamlarında duygusal zekâyı (EQ’yu) ölçmeyi ve geliştirmeyi amaçlayan şirketlerin verdiği danışmanlık hizmetleri şeklinde oldu. Ancak ne yazık ki, duygusal zekâ zamanla ‘olgun’, ‘istikrarlı’ ve ‘çalışkan’ kelimeleri ile eş anlamlı hâle geldi. Bunlar da değerli özelliklerdir; fakat istendik diğer özelliklerden belirgin bir şekilde farklı da değildir. Duygusal Zekâyı öğreten hiçbir sistematik metot geliştirilmedi ve EQ’yu ölçecek anlamlı hiçbir çalışma da yapılmadı. Duygusal zekâ ile ilgili bazı anketler yapılarak en iyi elemanlar seçilmeye çalışıldı; xiii ama bu çalışmalar hâlâ tartışmalıdır. Yapılan bu çalışmaların hiçbiri ile EQ’nun tam ve yeterli bir ölçümünün yapıldığı iddia edilememektedir. Ben bundan yirmi beş yıl önce, gerçekçi olmanın ve gücün duygusuzca zorbalaşmasından kurtulma aracının duygusal okuryazarlık olduğunu fark ettim. Artık günümüzde duygusal zekâ konusu iş yerlerindeki önemini kaybetmiştir ve yalnızca şirketlerin kendilerine zeki, kendini kontrol edebilen ve çalışkan personeli seçmelerine yardımcı olmak üzere kullanılmaktadır. İnsanların potansiyellerinin yarısı boşa harcanmaktadır. Oysa duygusal beceriler, olumlu tutumlar sergilemekten ve de itkilerimizi kontrol edebilmekten daha fazlasını gerektirir; bugüne kadar olan yaşantılarımızın ötesinde yeni girişimleri geliştirebilmek ve insanca olabilmekle ilgilidir. Korkarım ki, duygusal zekâ denen şey, bir insan mühendisliği alanı olarak ilişki kurabilmek bakımından çok az bilgi sunmakta ve giderek başka bir yapıya (formata) dönüşmektedir. Öte yandan, pek çok şirket tarafından geliştirilen EQ, öğretim aracının bir ya da daha fazla ölçütünü uygulayan kendini işine adamış binlerce öğretmenin bulunduğu okullarda önemli bir konu olarak ele alınmaktadır. Okullardaki sonuçların daha ümit verici olduğu görülmektedir, çünkü öğretilen bilgiler kuşkusuz çok yararlı olmaktadır. Çocuklara, farklı duygular ve duyguları hakkında nasıl konuşacakları, nasıl ifade edecekleri ve kontrol edebilecekleri ile ilgili eğitimler verilmektedir. Sevgi ve şefkat dolu bir tutumla, dostça ve iş birlikçi bir ilişki kurmaya odaklanarak eğitilmektedirler. Duygusal zekâ eğitimi veren okullarda saldırganlık oranın azalması, bu çabaların faydalı sonuçlar yarattığının bir kanıtı olarak görülmektedir2. Benim düşünceme göre, eğitim teknikleri çocuklar ve ergenler için Duygusal Zekâ eğitiminin yararlarını fazlasıyla geliştirmiştir. Ama hâlâ bu programların hiçbiri, bu kitabın özünü oluşturan duygusal merkezli tekniklere tam olarak odaklanmamaktadır. Duygusal Okuryazarlık Bu kitabın amacı, iş yerinde olgunluk kazanmanın ve okulların bahçesindeki saldırganlığın önlenmesinin çok daha ötesindedir. Duygusal okuryazarlık, bugünün dünyasında kişisel gücün ayrılmaz ve zorunlu bir parçasıdır.3 Bu çalışmanın önemini ve kapsamını anlamak xiv için, zaman içinde denenerek belirlenen şu 5 temel koşulu çok iyi anlamak gereklidir: Duygusal okuryazarlık, sevgiye dayalı olan duygusal zekâdır. Duygusal okuryazarlığın temel koşulu, kendini ve başkalarını sevmek ve de kendimiz ve başkaları tarafından sevilebilmektir. Beş basit ve temel transaksiyon egzersizi yapılarak, pek çok insanın artık kaybetmiş olduğu, üst düzeyde sevebilme ve sevgiyi kabul edebilme kapasitesi yeniden düşünülebilir ve kazanılabilir. Duygusal okuryazarlık eğitimi, sevme yeteneğimizi geliştirmenin yanı sıra, bir dizi transaksiyonel egzersizle ayrı ayrı gösterilen 3 temel beceriyi de kapsar. Bu beceriler: a. Duygularımız ve nedenleri hakkında konuşmak, b. Empatik sezgi kapasitemizi geliştirmek, c. Kendi duygusal hatalarımızdan kaynaklanan zararlar için özür dilemek. Evde aile üyeleriyle, arkadaşlarla ve iş ortamlarındaki insanlarla yapılması önerilen transaksiyonel egzersizler, duygusal okuryazarlığınızın her gün giderek gelişmesine neden olacaktır. Bu egzersizler sayesinde, insanlara karşı sevgi besleyen, tutkuyla sevebilen, arkadaşlarına karşı şefkatli, diğer insanlara dostça davranabilen sevgi dolu bir insan olabilirsiniz. Duygularınızı daha iyi tanıyabilir, ifade edebilir ve kontrol edebilirsiniz; kızgın ya da neşeli, utanmış ya da umutlu olduğunuzun farkına varabilir ve duygularınızı anlamanın sizi nasıl daha üretken yapacağını bilirsiniz. Daha fazla empatik olur ve diğer insanların duygu durumlarını daha iyi tanır ve onlara daha sevecen davranabilirsiniz. Hatalarınızdan kaynaklanan duygusal yıkımlar için sorumluluk alabilir ve bu hatalarınız için içtenlikle özür dileyebilirsiniz. Duygularınızdan başkalarını güçsüz kılmak ve alt etmek yerine, hem sizi ve sizin yaşamınızı, hem de etrafınızdaki insanların yaşamlarını güçlendirecek ve zenginleştirecek şekilde yararlanabilirsiniz. xv ÖZET Duygusal okuryazarlık için akıllı bir kalple yapılan belirgin transaksiyonların uygulanması ile farkındalığımızı geliştirmeyi hedefleyebiliriz. Bu farkındalıkla kendimizin ve diğerlerinin duygularını anlayabiliriz. Diğerlerini ve kendimizi sevebilme kapasitemizi geliştirebilir, dürüstlükle eylemelerimizin sorumluluklarını alabilmeyi öğrenilebiliriz. İşte bu kitabın size öğretebilecekleri bundan ibarettir, ne daha fazla ne de daha eksik. TEŞEKKÜR Bu kitap, 35 yıllık bir çalışmanın sonucudur. Her şeyden önce, Eric Bern’e beni öğrencisi olarak kabul ettiği ve psikoterapist olarak bildiğim şeylerin çoğunu bana öğrettiği için teşekkürlerimi sunuyorum. Diğer kitaplardan farklı olarak bu kitabı yazarken yoğun bir ekip çalışması oldu. Kitap yazılırken, birçok sürüm ve düzeltmelerin yanı sıra örnekler, ayrıntılar ve fikirler ekleyen, kullandığım dili daha da zenginleştiren, entelektüel ve felsefi bilincim gibi hareket eden Jude Hall ’a teşekkürlerimi sunarım. Kitabin orijinal basımını benimle birlikte yazan Paul Perry’e teşekkür ederim. Bana bir telefon uzaklığında olan ve kitabın yazım aşamalarında tavsiyelerde bulunan Fred Jordan’a çok özel teşekkürlerimi sunarım. Bilge ve deneyimli bir ekiple çalıştığım için şanslı olduğumu hissediyorum. Kitabın yolculuğundaki stratejik dönüm noktalarında bilgece tavsiyelerde bulunan Ron Levaco ve Charles Rappleye’e ayrıca teşekkür ederim. Bu kitap için bir yayıncı ve yayınevi bulmadan önce, yazarlığımı yıllarca sabırla destekleyen Deirdre English ve Gail Rebuck’a teşekkürlerimi sunarım. Beth Roy, Mimi Steiner, Rod Coots, Bruce Carrol, Ron Levaco ve Saul Schultheis-Gerry’e eserin son hâlini okuyarak yorumda bulundukları ve Ramona Ansolabehere ve Michael Hannigan’a metni okuyarak faydalı eleştirilerde bulundukları için teşekkür ederim. Özellikle, Adriane Rainer’ın redaksiyondan önce okuması ve saatlerce beni bilgilendirmesi çok yararlı oldu. Avon Kitapları editörüm Ann McKay Thoroman, bu kitaba sürekli bir sempati duydu ve büyük bir ilgi ve uzun süreli yoğun bir çalışmayla katkıda bulundu. Yıllar boyu seminerlerime, grup ve bireysel terapilerime katılan kişilere, yaşam deneyimlerini benimle paylaşan ve bu kitapta ileri sürdüğüm savların temelini oluşturan bilgiyi bana sağlayan arkadaş ve xvi akrabalarıma teşekkür ederim. Özellikle çocuklarım Mimi, Eric ve Denali, erkek kardeşim Miguel, kız kardeşim Katy ve son olarak da Kitabı yazarken ihtiyaç duyduğum yerde bana destek olan Jude Hall ’a teşekkür ederim. Özellikle, aralarında Marc Devos, Marielle Debouverie, Elisabeth Cleary, Elizabeth Edema, Michael Epple, Sylvia Epple, Becky Jenkins, Anne Kohlhaas-Reith, Ron Hurst, Denton Roberts, Beth Roy, Hartmut Oberdieck, Richard Reith ve Mimi Steiner’ın bulunduğu Duygu Savaşçıları’na teşekkürlerimi sunarım. Bu fikirlerin doğduğu 1960’lı yıllara dönecek olursak, ortaya çıktığı andan itibaren kullandığım ‘duygusal okuryazarlık ’ terimini ilk kez telaffuz eden Nancy Graham’a teşekkürlerimi sunarım. Temas İletisi Ekonomisi ve Domuz Ebeveyn (şu an Eleştirel Ebeveyn) kavramlarının şekillenmesinde yardımcı olan Hogie Wyckoff ’a teşekkür ederim. Hogie, ayrıca dürüstlüğün, hayatın temel öğesi olduğunda ısrar eden ilk kişiydi. Bob Schwebel, iş birliği fikrini benimsememe yardımcı oldu, Marshall Rosenberg eylemleri duygularla birleştirmenin önemine dikkat çekti ikisine de bu katkıları için teşekkür ederim. Berkeley’deki RAP Merkezinin tüm üyelerine özellikle Becky Jenkins, Carmen Kerr, Hogie Wyckoff, Robert Schwebel, Joy Marcus, Rick de Golia, Sarah Winter’a ve bize daha sonra katılan Sandy Spiker, Eric Moore, Darca Nicholson, Melissa Farley, Mark Weston, Marion Oliker, JoAnn Costello, Beth Roy, Randy Dunigan, ve Barbara Moulton’a teşekkürlerimi sunarım. İlişkinin, diyalog kadar güzel olduğuna dikkat çeken David Geisinger’e teşekkür ederim. Gerçeğin doğası hakkındaki en son felsefi savlar hakkında beni bilgilendiren Chris Moore’a ve duygusal okuryazarlık eğitiminde açık kalpli olma, bilgiye ulaşma ve sorumluluğun alınması olmak üzere üç bölüme ayrılabileceğini öneren Marc Devos’a teşekkürlerimi sunarım. Claude Steiner, Ph.D xvii
© Copyright 2024 Paperzz