Mümtaz İdil Şekibe Çelenk: "Tıpkı Denizlerin ölümü gibi..." Oda TV 08.11.2014 11:21 http://odatv.com/n.php?n=sekibe-celenk-tipki-denizlerin-olumu-gibi...-0811141200 Halit Çelenk’i 1980’li yılların başında tanıdım. Tıp doktoru küçük kızı Ferda Özyurda ile damadı Ümit Özyurda, eşim Aysun İdil’in sınıf arkadaşlarıydı. Bahçeli 2. Caddede oturan yeni evli bir çifttik. Onlar bizden biraz daha eskiydi. Halit Çelenk’in (Halit Amca) evi de hemen Bahçeli’ye giren 2. ve 3. Caddelerin başında, sağ kol üzerindeydi. Halit Çelenk’i ilk ziyaretimde çok heyecanlanmıştım. 12 Mart faşizmini canlı olarak yaşamış biri olarak, dönemin efsane avukatı ile yüz yüze olmak insanı heyecanlandırıyordu. İlk ziyaretimize kapıyı Şekibe Çelenk açtı. O sıralarda büyük kızları Serpil Güvenç ile eşi Kaya Güvenç yurt dışında olduğundan, onları çok uzun süre sonra tanıyacaktım. Ferda da bizimle birlikte gelmişti. İlk ziyaretin yükünü biraz hafifletmek için herhalde. Halit Bey salonun bir köşesinde oturmuş, dalgın dalgın camdan dışarı bakıyordu. Şekibe Hanım bizim geldiğimizi seslenince yerinden doğruldu. Dev gibi bir adam duruyordu karşımda. Öyle iri yarı değildi, ama sanki gölgesi duvarları da aşıyor, 8. Cadde’ye kadar uzanıyordu. Kocaman bir gülümseme vardı dudaklarında, ama daha da önemlisi gözleri gülüyordu. Kalın gözlük camlarının arkasında bir çift projektör vardı. Abartmıyorum. İlk izlenimim buydu. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın bu “kadim” dostu, sanki binlerce insanı ipten kurtarmasına rağmen bu üç fidanın katledilişine tanık olmanın hüznünü hala gözlerinde taşıyordu: Buruk ama umutlu. Ziyaretimiz süresince hiç o dönemden ya da baktığı davalardan söz etmedi. Felsefe, tarih ve biraz da güncel siyaseti konuştuk. Şekibe Çelenk bir ara konuyu davalara getirdi, ama Halit Bey yeniden değiştirdi. O günleri anlatmaktan hiç hoşlanmıyordu ya da o günleri anlatarak anılarını tazelemek istemiyordu. Müthiş bir acı olmalıydı, göz göre göre üç fidanın infaz edilmesi. Sonuçta, onlarla birlikte Halit Bey de ölmüştü ve zaten onların yanına gömülerek de hiçbir zaman onları unutmadığını kanıtladı. Halit Çelenk ile ölümüne kadar çeşitli vesilelerle bir araya geldik. Biz Bahçeli’den taşınıp, oradan da Aysun’un mecburi hizmeti nedeniyle Ankara dışına göçünce, bir süreliğine de olsa ilişkiler askıya alınmış oldu. Ama kadim dostluklar öyle hemen ve ayrılıklar sonucu bitmiyor. Aysun mecburi hizmetini yaparken, ben de ANKA Ajansı’nda aktif gazeteciliğe başlamıştım. Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile ilgili bir haber yapmam gerekiyordu. Çeşitli insanlarla konuşuyordum, ama aklıma hiç Halit Çelenk ve Şekibe Çelenk gelmemişti. Daha da utanç verici olanı, onların TİP ile organik ilişkilerini bilmiyordum. Haber Müdürü Metin Aksoy hatırlattı. Telefona sarıldım. Karşıma Şekibe Hanım çıktı. Konuyu anlattım. Soru hoşuna gitmemişti. Belli ki TİP içerisinde yaşanan değişimlerde hem kendisinin hem de Halit Bey’in aktif rolü olmuştu. Halit Çelenk ile konuşup aynı soruları ona yöneltmek istedim. “Halit müsait değil Mümtaz,” dedi. Bindim bir taksiye, doğru Halit Çelenk’in evine gittim. Kapıyı Şekibe Hanım açtı yine. Niye geldiğimi de anlamıştı. “Mümtaz,” dedi. “Halit ile bu konuyu konuşmanı istemiyorum. Gerçekten onu sarsan, üzen bir TİP tarihi var. Mücadelelerinde hep dürüst oldu Halit ve belki de bu yüzden de çok şey kaybetti. Kaybettiklerini birbirine eklesek, uzun bir destan olur. Elbette bizim için onur verici olaylar da yaşadık, ama hüznün ağır bastığı şeyler akılda kalıyor kimi zaman. Tıpkı Denizlerin ölümü gibi...” Çaresiz soruyu yuttum ve Halit Çelenk’in yanına oturdum. Niye geldiğimi bilmediği için yine biz felsefe ve tarih konuşmaya başladık. Bir ara, “Sadun Aren ile kaç kez dama oynadıysam, bir kez bile yenemedim,” dedim. Sonra ekledim, “dama biliyor musunuz?” “Sadun iyi oynar,” dedi. “Onun kafası daha mekanik çalışır. Sorunları daha kısa yoldan ve çabuk çözer. Siyasal mezunu olmasına rağmen, matematik kafası daha iyidir. Damada onu yenmek zor. Hiç kurnazlık falan denemedin değil mi? Onun kafası kurnazlıklara çalışmaz bir tek. Biliyor musun Mümtaz, biz hiç kurnaz olamadık. Hep akıllı olmaya çalıştık, ama akıl kurnazlığın karşısında çoğu kez çaresiz kalıyor. Bin yıllardır insanlar akıl kavramı üzerinde konuşuyor, tartışıyor ve ne olduğunu felsefi bazda çözmeye çalışıyor, ama sokak tipi kurnazlık akıl filan dinlemiyor.” Halit Çelenk gibi bir efsaneyle yakın dostluk kurmak elbette insanın “CV”sinde önemli yer tutuyor. Çok sonraları, yani artık yaşlandığında da arada bir ziyaret ediyorduk. Eşim Aysun, onun göz doktoruydu. Uzun yıllar da hep ilgilendi. Sonra bir sabah telefon geldi... Şimdi, adnı hep duyduğum, ama tanışmamız çok geç olan büyük kızı Serpil Güvenç ile yakın dostluğumuz var. Halit Çelenk’in anısına “Halit Çelenk Hukuk Ödülleri” düzenlemiş Serpil ile Kaya. Ödülün amacı, yaşamda ve hukukta devrimci duruşun, adaletsizliğe karşı mücadelenin simgelerinden olan Halit Çelenk’in hukuk mücadelesi ve eserleri doğrultusunda, toplumsal ilişkiler ile hukuk arasında bağlantı kuran ‘yayın, tez veya diğer eserler’ üretilmesini teşvik etmek olarak belirlenmiş. Yarışmaya 1 Ocak 2012 ile 1 Ocak 2015 tarihleri arasında basılmış veya hazır durumdaki eserlerle 1 Şubat 2015’e kadar başvurmak mümkün. Konu hukuk ile sınırlı da değil. Ödül töreni 5 Mayıs 2015 tarihinde yapılacak. Seçici Kurul ise şu isimlerden oluşuyor: Prof.Dr. Rona Aybay, Prof.Dr. Korkut Boratav, Prof.Dr. Ali Murat Özdemir, Ali Rıza Aydın, Serpil Çelenk Güvenç, Dr. İlker Kılıç, Av. Başar Yaltı, Av. Erşen Sansal, Av. Barış Aybay, Av. Bilgütay Hakkı Duma, Av. Özlem Şen Abay.
© Copyright 2024 Paperzz