İÜHF, 24.06.2014 Genel Hukuk ve Türk Hukuk Tarihi Bütünleme Sınavı Cevap Anahtarı (TEK numaralı öğrenciler) 1) Olayda Kadir Efendi’nin terekesi feraiz hükümlerine göre paylaştırıldığında Kadir Efendi’nin eşi Hatice Hanım, oğlu Süleyman ve kızı Zeynep mirasçı olacaklardır. Buna göre; 1. 2. 3. Mirasçı Mirasçılık Sıfatı Mirasçılık Payı Hatice Hanım: Süleyman : Zeynep : Ashabü’l-Feraiz Asabe Asabe 1/8 = 3/24 14/24 7/24 2) Geçerli bir vakıftan bahsedebilmek için bulunması gereken unsurlar, vâkıf (vakfeden kimse), vakfedilen mal, vakıftan yararlananlar ve irade beyanı olmak üzere dört tanedir. Olayda vâkıf Ahmet Efendi, biriktirmiş olduğu 2000 akçe ile Meraga Kütüphanesi’nden çıkmış kıymetli yazma kitaplarını (vakfedilen mallar) Muradiye Camii’nde tahsil gören öğrencilere (vakıftan yararlananlar) vakfetmek istemektedir. Vakıftan yararlananlar vâkıfa yabancı kimseler olabileceği gibi, Ebu Yusuf’a göre vakfedenin kendisi ve yakınları da olabilir. Şu halde olayda Muradiye Camii’nde tahsil gören öğrenciler yararına kurulmak istenen vakıf, üçüncü unsur bakımından geçerlidir. İslam hukukçuları vakıfların süresiz olarak kurulduğunu göz önüne alarak vakfa tahsis edilen malların kural olarak taşınmaz olmasını şart koşmuşlardır. Ancak bu kurala zaruret ve örf sebebiyle iki istisna getirilmiştir. Bunlardan örf sebebiyle getirilen istisnaya göre, örf ve adetlerin vakfedilmesini kabul ettiği menkuller vakfedilebilirler; para vakıfları, kitap vakfı, silah vakfı gibi. Somut olayda para ve kitapların vakfedilmesi, örf sebebiyle, hukuken geçerlidir. Vakfın diğer unsurları hakkında bilgi verilmediğinden hukuken geçerli olduğu kabul edilerek, bahsi geçen vakfın geçerli olarak kurulduğu söylenebilir. (15 Puan) 3) İslam hukukunda suçlar had, kısas ve tazir suçları olmak üzere üçlü bir ayrıma tâbi tutulur. Bunlardan had suçları, cezası Şari tarafından belirlenen Allah haklarına yönelik suçlar; kısas suçları ise cezası Şari tarafından belirlenen ve şahıs haklarına yönelik olan suçlardır. Tazir suçları ise cezası Şari tarafından belirlenmemiş, düzenlenmesi devlet başkanına ve hâkime bırakılmış suçlardır. Olayda Kaya’nın saldırısı sırasında sarhoş olduğu belirtilmiş olduğundan had suçlarından sarhoşluk suçu vardır. Kadir Efendi, Kaya’nın bıçaklı saldırısı sonucu ölmüştür; bu sebeple ikinci suç olarak, kısas suçlarından adam öldürme suçu mevcuttur. (Ebu Hanife’ye göre, yol kesme suçu şehirlerarası yolda işlenebileceğinden had suçlarından yol kesme suçu, unsurlarındaki eksiklik sebebiyle, oluşmamıştır. Ancak olayda Kaya’nın para kesesini aldığına ilişkin bilgi verilmediğinden, taziren, teşebbüs aşamasında kalmış bir gasp suçundan bahsedilebilir.) Olayda gerçekleşen üçüncü suç ise hırsızlık suçu gibi görünse de, unsurlarındaki eksiklik sebebiyle, bu suç oluşmamıştır. Hırsızlık suçunun unsurları; çalınan malın belli bir değerde olması, başkasına ait olması, gizlice alınmış olması ve koruma altında iken alınmış olmasıdır. Olayda çalınan kitabın bahçedeki masada olması, koruma altında olmadığını göstermekte ve son unsurdaki eksiklik sebebiyle had suçu düşerek, suç teşkil eden ilgili fiil tazir suçuna dönüşmektedir. (15 Puan) 4) Gayrimüslimlerin hukuki statüsünün temelini oluşturan zimmet anlaşmasının tarafları İslam devleti (Osmanlı devleti) ve anlaşma sonrası İslam (Osmanlı) devleti tebaası olarak yaşayacak olan gayrimüslimlerdir. Bu anlaşmaya taraf olan gayrimüslimlere zimmi denir. Bu anlaşmayla zimmiler, İslam hukukunun hükümlerine uymayı ve askerlik yapmama karşılığında bununla yükümlü olabilecek kimseler tarafından ödenmek üzere cizye denilen bir baş vergisi vermeyi taahhüt ederler. Buna mukabil İslam (Osmanlı) devleti de zimmilere can ve mal güvenliğini taahhüt etmekte, kendi dinleri üzere yaşamalarına izin vererek din ve vicdan hürriyeti tanımaktadır. (15 Puan) 5) İslam hukukuna aykırı olmamak koşuluyla ya da İslam hukukunun boş bıraktığı alanlarda, padişahın yasama faaliyeti neticesinde oluşan hukuka “örfi hukuk” denilmektedir. Klasik fıkıh kitaplarında yer alan ve geçmiş dönemlerde devletin müdahalesinden bağımsız olarak oluşan hukuk ise şer‘î hukuktur. Osmanlı’da örfi ve şer‘i hukuktan oluşan ikili bir hukuki yapı bulunduğunu söyleyebiliriz. Özel hukuk alanında daha çok şer‘i hukuk, kamu hukuku alanında ise daha çok örfi hukuk caridir. Esasında bu Emeviler döneminde hilafetin saltanata dönüşmesiyle, İslam hukukçularının daha çok özel hukuk alanında faaliyet göstermesiyle de alakalıdır. Kamu hukuku alanındaki boşluklar örfi hukuk düzenlemeleriyle giderilmiştir. Özellikle ceza hukuku, vergi hukuku, arazi hukuku alanında sıklıkla örfi düzenlemeler yapılmıştır. Ancak zaman zaman özel hukuk alanında da örfi hukuk düzenlemelerine rastlanmaktadır. Bununla birlikte genel olarak şer’i ve örfi hukukun sahalarının kesin çizgilerle birbirinden ayrılmasa da, her iki hukukun belirli alanlarda yoğunluk kazandıkları söylenebilir. Bu bağlamda şer’i hukuk esaslarının daha çok şahıs, aile, miras, eşya, borçlar, ticaret hukuku gibi alanlarda; örfi hukuk esaslarının ise esas teşkilat, idare, ceza, vergi hukuku gibi kamu hukuku alanlarında yoğunlukla görüldüğü söylenebilir. (15 Puan) 6) Tanzimat’tan sonra bir medeni kanun hazırlanması düşünülmüş, hatta Mecelle ’den önce Metn-i Metin adında bir kanun hazırlanmasına teşebbüs edilmiş; fakat başarılı olunamamıştır. Bundan sonra bir medeni kanunun hazırlanması daima gündemde olmuş; hatta Ali Paşa Fransa’nın baskısıyla Fransız Medeni Kanununun (Code Civile) tecüme edilmesini istemiş, bunun için bir komisyon kurulmuş ve bu komisyon yaptığı çalışmalarda oldukça mesafe katetmiştir. Ancak bu sırada Cevdet Paşa’nın gayretleriyle milli bir medeni kanun hazırlanması fikri ağırlık kazanmış ve Cevdet Paşa başkanlığında kurulan Mecelle Cemiyeti bu doğrultuda çalışmalara başlamıştır. Mukaddime ve ilk kitabı 1869’da hazırlanıp yürürlüğe giren Mecelle, tamamı 16 kitap ve 1851 madde olmak üzere kitap kitap hazırlanmış ve yürürlüğe girmiş olup, son kitabı 1876’da yürürlüğe girmiştir. O zamana kadar yürürlükte olan İslam hukukunun eşya, borçlar ve yargılama hukukuyla ilgili hükümlerini bir araya getirmiş olup, şekil itibarıyla Batı kanunlarının etkisinde olmasına karşın, içerik itibarıyla tam anlamıyla milli bir kanundur. Mecelle İslam hukukunun kanunlaştırılmasının ilk örneğidir; bu açıdan Osmanlı hukuk tarihinde değil, İslam hukuk tarihinde de ayrı bir yere sahiptir. (25 Puan)
© Copyright 2024 Paperzz