Alacağın Temliki Halinde, Alacağı Temlik Alan Uluslararası Tahkim

Alacağın Temliki Halinde, Alacağı Temlik Alan Uluslararası Tahkim
Şartı ile Bağlı Mıdır? Türk Hukuku’na Göre Bir Değerlendirme”
Uluslararası yahut yerel işlemlerde en çok tercih edilen hukuki
işlemlerden biri, sözleşmesel ilişkiden doğan bir veya birden çok
alacağın, esas sözleşme taraflarınca üçüncü bir şahsa temlik edilmesidir.
Bununla
birlikte,
esas
sözleşmenin
tarafları
için
“masraflar”
“uyuşmazlığın çözülme hızı”, “tarafsızlık”, “tarafların özerkliği” ve “gizlilik”
gibi bir çok avantajı ve önemi sebebiyle, söz konusu sözleşmede
tarafların bir tahkim şartı öngördüklerine oldukça rastlanmaktadır.1 Bu
durumda ortaya çıkan en önemli sorunlardan biri, esas sözleşmeden
kaynaklanan alacağın üçüncü bir şahsa temlik edilmesi durumunda,
alacağı temlik alan ile borçlunun bu alacak ile birlikte söz konusu tahkim
şartının da temlik edilmesine açık olarak rıza göstermemiş olmaları
halinde, alacağı temlik alanın bu tahkim şartı ile otomatik olarak bağlı
olup olmaması noktasında toplanmaktadır.
Bu makale ile, esas sözleşmede yer alan bir veya daha fazla alacağın
alacağı temlik alana temlik edilmesi halinde, yine esas sözleşmede
kararlaştırılan
tahkim
şartının
“akıbeti”
Türk
Hukuku
ışığında
değerlendirilecektir. Ancak bu husus, Türk Hukuku’nda halihazırda
açıklığa
kavuşturulamamış,
sadece
birkaç
yazar
tarafından
değerlendirilmiştir. Ayrıca bu konuda henüz yerleşmiş bir içtihat
uygulaması da bulunmamaktadır. Dolayısıyla, konu değerlendirilirken
diğer bazı ülke hukuklarının uygulamaları da göz önüne alınacaktır.
1
Gary B. Born , International Arbitration: Law and Practice, Volume (Kluwer Law International
2012) s. 9
Öncelikle, bu konu değerlendirilirken hangi hakların alacağı temlik alana
temlik edildiğinin tespitinin büyük önemi bulunmaktadır. Türk Borçlar
Kanunu’nun 189. Maddesi uyarınca, alacağın devri ile devredenin
kişiliğine özgü olanlar dışındaki öncelik hakları ve bağlı haklar da
devralana geçmektedir ve asıl alacakla birlikte işlemiş faizler de
devredilmiş sayılmaktadır. Dolayısıyla, “tahkim şartı”nın Türk Borçlar
Kanunu’nun 189. Maddesi yönünden bir “öncelik hakkı” yahut “alacağın
fer’ilerinden” olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Önceden belirtildiği üzere, sadece birkaç muhtelif yazar bu hususu
irdelemiştir. Dayınlarlı’ya göre, bir alacağın temliki, temlik edenin şahsına
has olanlar dışındaki rüçhan haklarını ve diğer fer’i hakları da kapsamına
almaktadır. Bu çerçevede tahkim şartı, alacağın fer’ilerinden olması ve
alacağı kuvvetlendiren bir rüçhan hakkı olması sebebiyle - aksine bir
anlaşma olmadıkça - alacakla birlikte alacağı temlik alana geçmektedir.
2
Feyzioğlu da Dayınlarlı ile aynı görüşü benimsemektedir. 3 Baki Kuru da,
alacağın cüzi yahut külli halefiyet ile temlik edilmesi halinde, alacağı
temlik alanın esas sözleşmede yer alan tahkim şartı ile bağlı olacağı
görüşündedir.
4
Ayrıca Von Tuhr da, alacağı alelade yani adli
mahkemelerin kazasından hariç bırakan tahkim şartının, alacaklının
şahsına has nitelikte olmayan diğer imtiyazlar gibi alacağı temlik alan
kimseye intikal edeceği görüşünü desteklemektedir. 5
Türk Yargıtay’ı ise bu hususu neredeyse hiç irdelememiştir. Ancak bir
Yargıtay Kararı, söz konusu uyuşmazlık her ne kadar alacağın temliki
2
2 Dayınlarlı, Borçlar Kanununa göre Alacağın Temliki, 2000, s. 276
3
Feyzioğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt-II, 1977, s. 641
4
Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt VI, 2001, s. 5982
5
Von Tuhr, Borçlar Hukuku, 1983, s.856
müessessi ile doğrudan ilişkili olmasa da, dolaylı olarak konuya
değinerek
dava
dışı
ile
davalı
arasındaki
kira
sözleşmesinde
kararlaştırılan tahkim şartının kiralanan tankerin sonraki maliki olan
davacıyı bağlayacağını, dolayısıyla uyuşmazlığın hakem mahkemesinde
görülmesi için görevsizlik kararı vermek gerekirken esasa girilmesinin
hatalı olduğunu belirterek, hükmü davalı yararına bozmuştur. 6
Diğer yargı mercileri incelemek gerekir ise, alacağın temliki ile birlikte
tahkim şartının otomatik olarak alacağı temlik alana devrolacağı
görüşünü destekleyen en önemli argümanlardan birisi ise şudur: Şayet
otomatik
temlik
kararlaştırılmayan
mekanizması
işletilmeseydi,
ve
borçlunun
özellikle
bu
haberdar
durum
başta
olmadığı
bir
uyuşmazlık çözüm yönteminin borçluya dayatılması anlamına gelecek
olup, alacağı temlik edenin hakkını üçüncü kişilere temlik etmesi suretiyle
tahkim şartının hükümlerinden kolaylıkça kaçınma ve kendisine muvazaa
imkanına kavuşmuş olacaktır. 7Önemle belirtmek gerekir ki bu sonuç,
Türk
Hukuku
uyarınca
alacağın
temlikinin
borçlunun
durumunu
ağırlaştıramaması kuralını da desteklemektedir; zira alacağın temlikinin
esas sözleşmede yer alan tahkim şartını kapsamaması, alacağın temliki
ile birlikte esas sözleşmede yer alan tahkim anlaşmasının borçlunun
aleyhine olmak üzere tek taraflı olarak değiştirilmesi anlamına gelecek ve
dolayısıyla, borçlunun haklarını ihlal edecek yahut en azından kendisinin
durumunu oldukça ağırlaştıracaktır. Bu argüman, Hosiery Manufacturing
Corp. v. Goldston davasında da desteklenmiştir. 8
6
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 18.05.1994 T., 1993/5034 E., 1994/4082 K.
7
Daniel Girsberger and Christian Hausmaninger, Assignment of Rights and Agreement to
Arbitrate,Arbitration International, (Kluwer Law International 1992 Volume 8 Issue 2 ) s. 125, Esen, Emre,
Uluslararası Ticari Tahkimde Tahkim Anlaşmasının Üçüncü Kişilere Teşmili, s. 192
8
Hosiery Manufacturing Corp. v. Goldston 238 New York Court of Appeal (1924)
Ancak, tahkim şartının otomatik temlikini desteklemeyen bazı görüşler de
mevcuttur. Örneğin, Cottage Club Estates v. Woodside Estates Co.
davasında, tahkim şartının “kişisel hak” olarak değerlendirilmesi gerektiği
ve dolayısıyla alacağı temlik alana otomatik olarak devredilmediği
sonucuna varılmıştır. 9Bu yöndeki başka bir görüş ise, alacağı temlik
alanın bu yöndeki bir devre önceden açıkça rıza göstermesi gerektiği,
aksi takdirde tahkim şartının alacağın temliki ile birlikte otomatik olarak
alacağı temlik alana intikal etmeyeceği, zira tahkim şartının bir alacak
niteliğinde olmasından ziyade “talebi mahkemeler önünde ileri sürmekten
kaçınma” şeklinde bir borç niteliğini de haiz olduğu ileri sürülmüştür.
10
Bazı görüşler ise, tahkim şartının “ayrılabilirlik” niteliğinden dolayı esas
sözleşmeden özerk olarak değerlendirilmesi gerektiğini öne sürerek
otomatik temliki desteklememektedir.
11
Son olarak ise bazı yazarlar,
tahkim şartının “maddi bir hüküm” değil, “usuli” bir düzenleme olduğunu,
dolayısıyla alacağın fer’isi sayılamayacağını ve bu sebeple otomatik
olarak alacağı temlik alana devredilmiş kabul edilemeyeceğini ifade
etmektedir. 12
Otomatik temliki desteklemeyen bir çok karşıt görüş mevcut olsa da,
alacağın üçüncü bir şahsa temlikinin doğrudan tahkim şartını kapsadığı
görüşü daha isabetlidir. Öncelikle tahkim şartı esas alacağın bir “fer’isi”
olarak değerlendirilmelidir; zira tahkim şartı uyuşmazlığın vuku bulması
halinde taraflara tahkime başvurma hakkı vererek, söz konusu talebe
ilişkin olarak sadece bir uyuşmazlık meydana geldiğinde bir anlam
9
Cottage Club Estates v. Woodside Estates Co.(1928)
10
Lachmar v. Trunkline LNG Co.
11
Daniel Girsberger and Christian Hausmaninger, Assignment of Rights and Agreement to
Arbitrate,Arbitration International, (Kluwer Law International 1992 Volume 8 Issue 2 ) s. 136
12
İbid
kazanmaktadır. Ayrıca tahkim şartının alacak ile birlikte otomatik olarak
temlik edilmesinin kabul edilmesi, alacağı temlik etmek suretiyle alacağı
temlik edenin bu borcundan kolayca kurtulmasını önlemek suretiyle de
borçluyu korumaktadır. Borçlunun bu şekilde korunması ise, Türk
Hukuku
uyarınca
“alacağın
temlikinin
borçlunun
durumunu
ağırlaştıramaması prensibi”ne daha uygundur; zira Türk Hukuku
uyarınca alacağın temlikinin geçerli olabilmesi için borçlunun rızası dahi
gerekmemektedir ve aksi takdirde, borçlunun durumunun ağırlaşacağı
muhtemeldir. Ayrıca, alacağın temliki ile birlikte tahkim şartının da temlik
edilebilmesi için alacağı temlik alanın “açık rızasını” şart koşmak
alacağın temliki müessesi ile örtüşmemektedir; zira alacağı temlik alan,
alacağın temliki sözleşmesini imzalarken, taraflar arasındaki esas
sözleşmeyi de genellikle incelemiş bulunmaktadır ve dolayısıyla, tahkim
şartının da kendisine otomatik olarak intikal edeceğini “zımni” olarak
kabul etmiş sayılmalıdır.
Zeynep Serim
Avukat / Attorney at Law