2013-2014 Öğretim Yılı İnsan Hakları Hukuku Final Sınavı (Tek Numaralı Öğrenciler) Cevap Anahtarı 1. Olayda Bay (A) ölümle sonuçlanabilecek bir iş kazası geçirmiş ve bunun sonucunda vücudunda kalıcı hasarlar kalmıştır. Geçirmiş olduğu iş kazası bir devlet kuruluşu ve özel bir şirketin ortak ticari faaliyeti sırasında meydana gelmiştir. Dolayısıyla devletin sorumluluğu söz konusu veriler ışığında değerlendirilmelidir. Öncelikle Bay (A)’nın geçirmiş olduğu kaza AİHS Md. 2’de öngörülen yaşam hakkı korumasına girdiği şeklinde tavsif edilebilir. Zira AİHS içtihatları bakımından ölüm olayı gerçekleşmiş olmasa bile ciddi ölüm riski içeren durumlar da yaşam hakkının korumasından faydalanabilir. Md. 2’nin korumasından yararlanılamayacağı durumlarda ise meydana gelen olayın vücut bütünlüğüne yönelik etkisi, olgusal ve kişiye bağlı tüm koşullar göz önünde bulundurularak tespit edilen asgari şiddet derecesine ulaşan durumlarda işkence ve kötü muamele yasağı (Md. 3) uygulanabilecektir. (7,5 puan) Taraf devletler bakımından yaşam hakkından doğan yükümlülükler negatif ve pozitif yükümlülükler olarak ikiye ayrılır. Strasbourg organlarına göre yaşam hakkı yalnızca kamu ajanlarının kişileri yaşamlarından keyfi olarak yoksun bırakmamalarını değil ki bu negatif yükümlülük olarak adlandırılır, aynı zamanda devletin yargı yetki alanında bulunan herkesin yaşamını korumak için gereken yasal ve idari tasarruflarda bulunmasını da zorunlu kılar, bu da pozitif yükümlülük olarak adlandırılır. Dahası yaşam hakkı ihlali iddiasına mesnet teşkil eden olayın vuku bulmuş olması halinde ise devlet yaşam hakkının usuli boyutu çerçevesinde bu olayı etkili bir şekilde soruşturma ve sorumluları cezalandırma yükümlülüğü altındadır. Söz konusu pozitif yükümlülükler, devletin bilgi sahibi olduğu yahut bilmesi gereken durumlarda devlet-birey ilişkisinin ötesine geçerek birey-birey ilişkisinde vuku bulan durumları da içerir. Komisyon ve Mahkeme içtihatlarıyla geliştirilen söz konusu yaklaşım sözleşmenin yatay etkisi olarak adlandırılır. (7,5 puan) Somut olay bağlamında Bay (A)’nın geçirmiş olduğu kaza devletin yaşam hakkından doğan yükümlülükleri çerçevesinde sorumluluğunu doğurur niteliktedir. Zira kaza hem kamusal ajanların hem de ticari şirketin, Bay (A)’nın yaşamını koruyacak önlemleri almamasından kaynaklanmaktadır. Devlet hem yaşam hakkını koruyacak önlemleri almamış hem de üçüncü kişi olan ticari şirketi denetlememiştir. Bunun yanı sıra savcılık tarafından yapılan soruşturma sonucunda gerekli önlemleri almamış olan görevliler bakımından kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi kazanın sorumlularının yargılanmamasını sonuçlayarak yaşam hakkının usuli boyutu bakımından da sorumluluğu ortaya çıkarmıştır. Risk içeren faaliyet alanları bakımından devletin yükümlülükleri arasında mevcut riskin en alt seviyeye indirilmesini sağlayacak düzenlemeleri ve denetlemeleri yapmak da bulunmaktadır. Mağdur olduğunu iddia eden kişinin kusuruyla veya rastlantısal olarak gerçekleşme halleri dışında iş kazası meydana geldiğinde, yaşamı tehdit edecek gerçek ve güncel riskin varlığını bilen veya bilmesi gereken devletin sorumluluğu doğacaktır. Buna ek olarak soruşturma ve kovuşturma yükümlülüğünün gereği olarak, etkili hukuk yolları vasıtasıyla olayın sorumluları tespit edilmeli ve kasıt varsa ceza hukuku yaptırımlarıyla, kasıt yoksa cezai, adli veya idari yaptırımlarla gereği yerine getirilmelidir. Bir gümrük muhafaza görevlisinin tren garında gerçekleşen ve ölüm riski içeren kazadan tek başına sorumlu tutulması ve kovuşturma aşamasına geçilmemesi, üstelik bunun kısmen aksi yönde olan adli yargı kararındaki tespitlere rağmen gerçekleşmesi, soruşturma ve kovuşturma yükümlülüğünün gereğince yerine getirilmediğinin göstergelerindendir. (10 puan) 2. AİHM’ne yapılan bireysel şikayet başvurusunun kabuledilebilirlik aşamasını geçebilmesi için öncelikle iç hukuk yollarının tüketilmiş olması gerekir. İç hukuk yollarının tüketilmesi ölçütü, ikincillik ilkesinin gereğidir. Bu bağlamda hukuk yolundan anlaşılması gereken, ihlal iddiasına konu olan tasarrufa ilişkin olarak başvurucuya iç hukuk düzeninde çözüm sağlayan idari ve yargısal yollardır. Başvurucunun iç hukukta başvurabileceği birden fazla hukuk yolu bulunması halinde AİHM, ihlal iddiasının niteliğine bağlı olarak, bu yolların birinin tüketilmesi sonucunda iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulunun karşılanmış olduğuna karar verebilir. (10 puan) Somut olayda verilen bilgilerle sınırlı olarak başvurucunun tüketebileceği iç hukuk yollarından ceza yolu kesinleşmiş, tazminat talebine ilişkin hukuk yolu iddiası ise derdesttir. Bu durumda iç hukuk yollarının tüketilmiş olup olmadığı sorunu ortaya çıkmaktadır. İç hukuk yollarının tüketilmiş olduğuna karar verilmesi halinde başvuru esastan incelemeye alınacak; aksi halde kabuledilemez bulunarak reddedilecektir. (7,5 puan) Başvurucunun ihlal iddiası AİHS Md. 2’de düzenlenen yaşam hakkına ilişkindir. Tüm temel hak ve özgürlüklerin temeli olan yaşam hakkı ihlali iddiası bakımından iç hukukta süren tazminat davasının tek başına başvurucuya bir çözüm sağlayabileceğinin ileri sürülmesi mümkün değildir. Zira ihlal iddiasının bir ayağını da ceza soruşturmasının devam ettirilmeyerek kovuşturma aşamasına geçilmemiş olması dolayısıyla da sorumluların cezalandırılmamış olması nedeniyle devletin Md. 2’den kaynaklanan usuli yükümlülükleri oluşturmaktadır. Bu nedenle başvurucu bakımından iç hukuk yollarının tüketilmiş olduğunun kabul edilmesi gerektiğinden, hukuk davasının derdest olmasının başvuruya herhangi bir etkisi yoktur. (7,5 puan) 3. AİHS’de basın özgürlüğüne hakkına ilişkin normatif bir düzenleme olmamakla birlikte AİHM içtihadı uyarınca basın özgürlüğü Md. 10’da öngörülen ifade özgürlüğünde mündemiçtir. Bir başka ifadeyle basın özgürlüğü AİHS’nin ifade özgürlüğü korumasından yararlanır. (10 puan) Gazete yayının ihtiyati tedbir kararıyla durdurulması, tazminat davasından ayrı olarak başlı başına bir tasarruftur ve sadece bu bakımdan ihlal iddiasına temel teşkil eder. Somut olaydaki yayın durdurulması kararına karşı, basın özgürlüğüne haklılaştırılabilir olmayan bir müdahale teşkil ettiği iddiası ile AİHM’ne başvurmak mümkündür. Tedbir kararının, tazminat davasından ayrı bir tasarruf teşkil etmesinden dolayı iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu ise kural olarak yapılan itirazın reddedilmesi ile gerçekleşmiş olur. (10 puan) İhtiyati tedbir kararı tazminat davası açılmış olmasından ayrı bir tasarruf olduğundan, AİHM’ne yapılacak başvuruyu etkilemeyecektir. Ancak ihtiyati tedbir hakkında yapılacak başvuru için süre bu tedbire karşı öngörülen hukuk yollarının tüketilmesi ile başlayacaktır. 25/11/2013 tarihinde ihtiyati tedbire yönelik itiraz reddedilmiştir ve olayda başvurulabilecek iç hukuk yollarına ilişkin başka bir veri de bulunmamaktadır. Bu nedenle 25/05/2014 tarihinde başvuru süresi dolmuştur. (5 puan) 4. Üçüncü tarafın müdahalesi (amicus curiae) kurumunun iki veçhesi bulunmaktadır. İlki vatandaşı bir başka Taraf Devlet aleyhine bireysel şikayet başvurusunda bulunan bir Taraf Devletin, başvurunun sözleşme organı önündeki incelemesine katılmasıdır. İkincisi ise ulusal hukuklarda rastlanan bilirkişilik kurumuna benzetilebilir. Burada bir ya da daha fazla gerçek yahut tüzel kişiden somut olayın incelenmesinde gereken uzmanlık bilgilerini sözleşme organına amade kılmaları daveti söz konusudur. (7,5 puan) Üçüncü tarafın müdahalesi kurumunun insan hakları hukukuna temel katkısı, bireysel başvurularda hükümetler-dışı örgütlerin (HDÖ) uyuşmazlık konusuna ilişkin uzmanlık bilgi ve görüşlerini sunmalarının yolunu açmasıdır. Bireysel şikayet başvurularının görülmesinde adaletin doğru tecelli etmesi amacı doğrultusunda sözleşme organları, HDÖ’lerin yayınlarından yararlanmanın yanı sıra yazılı sunumlarını almakta ve duruşmalara katılmalarına imkan sağlamaktadır. Kimi vakalarda sözleşme organlarının farklı HDÖ’lerden farklı görüşler içeren sunumlar kabul ettiği de görülmektedir. (5 puan) Sözleşme organları, HDÖ’lerin yayınlarından yararlanmak bir yana, doğrudan bu örgütlerin temsilcilerini davet edip dinlemekte ve asıl usul olarak da yazılı sunumlarını almakta ve bu raporları karar üretim sürecinde kullanmaktadırlar. Her ne kadar söz konusu bilgi ve görüşlerin sözleşme organı bakımından hukuki bağlayıcılığı bulunmamaktaysa da bu bilgi ve görüşler söz konusu sözleşme organları tarafından kararlarına açıkça geçirilmektedir ve muhakemenin esasında tartışılmaktadır. (5 puan) Bu yolla, HDÖ’ler, sözleşme organlarının karar üretim sürecine aracısız ve etkin katılım olanağı bulmaktadırlar. Böylelikle üçüncü tarafın müdahalesi, bireysel başvurunun incelenmesi sırasında sunulan katkılar yoluyla yargılamanın sıhhatini artırarak temel hak ve özgürlüklerin korunmasına katkı sağlar. Örnek kararlardan görüldüğü üzere AİHM, Afrika İnsan ve Halkların Hakları Komisyonu ve Amerikan İnsan Hakları Komisyonu ve Mahkemesi amicus curiae kurumunu etkili şekilde kullanmakta ve sunulan görüşlere riayet etme eğilimi göstermektedirler. (7,5 puan)
© Copyright 2024 Paperzz