İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ TÜRK ANAYASA HUKUKU-PRATİK ÇALIŞMA 06.05.2014 BİREYSEL BAŞVURU KABULEDİLEBİLİRLİK ŞARTLARI (ÖRNEK AYM KARARLARI) I. Karar (Başvuru Yollarının Tüketilmemesi Nedeniyle Kabul Edilemezlik) Başvuru Numarası : 2014/5559 Karar Tarihi : 25/4/2014 “(…) 2911 sayılı Kanun’un İstanbul Valiliğinin 18/1/2013 tarih ve 800 sayılı işlemiyle İstanbul İlinde toplantı alanları ve gösteri yürüyüşü güzergahlarının belirlenerek İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün resmî internet sitesinde duyurulduğu, Taksim Meydanının söz konusu alanlar içerisinde yer alması gerektiğini düşünen başvurucunun anılan işleme karşı da idari makamlara başvurmadığı gibi mahkemelerde dava da açmadığı anlaşılmıştır. (…) Yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurmaksızın ve şikâyetlerini usulüne uygun olarak iletmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir”. II. Karar (Zaman Bakımından Yetkisizlik) Başvuru Numarası : 2012/51 Karar Tarihi : 25/12/2012 “(…) Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Başvuru konusu olayda başvurucu, eşinin ölümü sebebi ile Denizli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası açmış, bu dava anılan Mahkemenin 1/10/2010 tarih ve E. 2005/394, K. 2010/178 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Söz konusu ret kararı Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2/2/2012 tarih ve E. 2010/13450, K. 2012/1325 sayılı kararı ile onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi ise anılan Dairenin 14/6/2012 tarih ve E. 2012/5613, K. 2012/10506 sayılı kararı ile reddedilmiş, ret kararı aynı tarihte kesinleşmiştir. (…) Başvuru konusu kararın bireysel başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012 gününden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizli”' nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir”. III. Karar (Kişi Yönünden Yetkisizlik) Başvuru Numarası : 2013/8479 Karar Tarihi : 6/2/2014 “(…) Başvurucu özetle, temel hak ve hürriyetlerin korunmasına ilişkin anayasal hükümlerin işlevsiz ve etkisiz kalması sonucunda kendisini aciz, çaresiz, savunmasız ve korumasız hissettiğini belirtmekte, insan hakları alanında genel bir ihmal ve tekâsülün (üşengeçlik) olduğunu iddia etmektedir. (…) Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden, AİHS ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamında bir hakkı doğrudan etkilenmeyen kişi “mağdur” statüsü kazanamaz (…) Başvurucunun, şikâyetlerinin somut bir olaya bağlı olmadığı, kamu gücünün belli bir işlemini ya da eylemini başvuru konusu olarak belirtmediği, genel iddialarda bulunduğu anlaşılmaktadır. (…) Bir başvurunun kabul edilebilmesi için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp, ihlalden doğrudan etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla, mağdur olduğu zannı veya şüphesi de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir. (…) Başvurucunun doğrudan maruz kaldığı güncel ve kişisel bir hak ihlali saptanmadığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “kişi yönünden yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir”. IV. Karar (Açıkça Dayanaktan Yoksun Olma) Başvuru Numarası : 2013/5890 Karar Tarihi : 6/3/2014 “(…) Anayasada yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece ya da bariz takdir hatası içermedikçe derece mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Bu çerçevede, derece mahkemelerinin delilleri takdirinde bariz bir hata bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (B. No. 2012/1027, 12/2/2013, §§ 25-26). Başvurucu, derece mahkemelerince yapılan, “taraflar arasında mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı şeklinde ücret sözleşmesi yapılmış olduğu” şeklindeki yanlış değerlendirme neticesinde davasının reddedildiğini belirtmekte olup, başvurucunun iddiasının özünün derece mahkemelerince hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. (…) Başvurucunun iddiasının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz bir takdir hatası da içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir”. V. Karar (Açıkça Dayanaktan Yoksun OlmaMa) Başvuru Numarası : 2013/19 Karar Tarihi : 7/3/2014 “(…) Başvurucular, (…) oğullarının şahsi durumu dikkate alınmadan kendisine silah verilip nöbet tutturulması sonucunda (intihar nedeniyle) ölüm olayının meydana geldiğini, idarenin yaşam hakkını korumak için gerekli hassasiyeti göstermediğini belirterek Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşamın korunması pozitif yükümlülüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. (…) Devletin, negatif bir yükümlülük olarak, yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme, bunun yanı sıra, pozitif bir yükümlülük olarak, yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların, gerek diğer bireylerin, gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50-51) (…) Bu yükümlülük, kamusal olsun veya olmasın, yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 52). (…) Başvuruda, intihar eden Murat Birol’un yaşamını korumak için gerekli tedbirlerin alınmaması suretiyle Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal edildiğine dair iddiaların 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesi uyarınca “açıkça dayanaktan yoksun olmadığı” görülmektedir. Başka bir kabul edilemezlik nedeni de görülmediğinden (Ailesi tarafından yapılan bireysel) başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir”. VI. Karar (Süre Aşımı Bakımından Kabul Edilemezlik) Başvuru Numarası : 2014/912 Karar Tarihi : 6/3/2014 “(…) Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrasında 'başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği' tarihten itibaren 30 gün içinde bireysel başvuru yapılması gerektiği düzenlenmiştir. (…) Bu ibarenin ihlale neden olduğu ileri sürülen nihai kararın öğrenildiği tarih olarak anlaşılması gerekir.(…) Her ne kadar derece mahkemesi kararı, temyiz başvuru süresi sonunda kesinleşmekte ise de başvurucular bu yola başvurmadığında, Mahkemece verilen kararın tebliği ile ihlale neden olduğunu ileri sürdükleri kararı öğrendiklerine göre, bu tarihten itibaren 30 gün içinde başvuruda bulunmaları gerekir. Temyiz yolunu etkili bir yol olarak görmeyen başvurucular bireysel başvuruda bulunma yolunu tercih etmişlerse bireysel başvuruya ilişkin süreye riayet etmelidirler (B. No: 2013/1936, 17/9/2013, § 23). (…) Başvurucu aleyhine Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dava sonunda 4/6/2013 tarih ve E.2013/32, K.2013/360 sayılı kararla davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Anılan karar 31/7/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, temyiz yoluna başvurulmasında hukuki yarar görmediği için bu yola başvurmadığı halde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 30 günlük başvuru süresinin geçmesinden sonra 9/10/2013 tarihinde (bireysel) başvuruda bulunmuştur. Dolayısıyla başvuruda süre aşımı bulunduğu sonucuna varılmaktadır.(…) Otuz gün geçtikten sonra yapılan başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir”.
© Copyright 2024 Paperzz