Bizim İvrindi Gazetesi 2 28/04/2014

Bizim İvrindi Gazetesi
2
Kültür ve Sanat
28/04/2014-407
Sağlık KÖŞESİ
HAMİLELERDE DÜŞÜK YAPAN
ENFEKSİYON HASTALIKLARI ( 3 )
ERKEK MİLLETİZ
Dr.
Emin YİĞİT
Gürhan GÜRSES
STDM Aktivisti
5 - HERPES SİMPLEKS VİRÜSÜ = UÇUK
Herpes simpleks virüs ( HSV ), herpes ailesinden bir DNA
virüsüdür.
Uçuk; sıklıkla dudakta görülen, içi sıvı dolu kabarcıklara verilen
genel bir addır. Bazen, ağız içini ve diş etlerini de tutar. Uçuk genellikle
ağrılıdır. Ağrı uçuğun ortaya çıkışından önce başlar. Bu kabarcıklar
saatler içinde patlayarak kabuklanır. 7 ile10 gün sürer.
Uçuk; herpes simpleks virüsünün, aktif duruma geçmesi ile
meydana gelir. Bu virüs, daha önce enfeksiyonu geçiren hastalarda,
sessiz ve sinsi bir şekilde bekler. Stres, ateşlenme, travma, hormonal
değişiklikler ve güneş ışığına maruz kalma gibi durumlarda aktif hale
geçer. Tekrarlayan uçuk, daha önceki yerde ortaya çıkma eğilimindedir.
Uçuk patladıktan tamamen iyileşene kadar ki süre, enfeksiyonun
yayılımı için en riskli dönemidir. Virüs gözlerinize, cinsel organlara ve
diğer insanlara da bulaşabilir.
Dudakta yanma başlayınca, KLOR DİETİL adlı ilaç, mendile sıkıp,
yanan yere konur. Klor dietil uçunca tekrar mendile sıkıp yanan yere
koyup beklenir. Bu işlem 20 dakika civarında yapılırsa, genelde uçuk
çıkmaz. Çünkü klor dietilin soğukluğu, virüsün olduğu yeri dondurur ve
çoğalmasını bozmuş olur. Sivilceler çıktıktan sonra veya yara oluştuğu
zaman, klor dietilin tedavide yeri yoktur. Klor dietilin yaraya değmemesi
gerekir.
Genel olarak iki tip HSV enfeksiyonu vardır.
a ) HSV- 1 Oral hastalık formu. Bu tip, ağız kenarını tutan, toplu
iğne başından küçük, çok sayıda sivilceler şeklinde başlar. Türkçe adı
uçuktur.
HSV- 1 virüsü, %30 oranında cinsel bölgeyi de tutabilmektedir.
b ) HSV- 2 Genital herpes. Cinsel bölgeyi tutan, gene küçük başlı
sivilceler şeklinde başlar.
Toplumun % 20'si seropozitiftir. Yani yüz kişiden, 20 kişi bu
hastalığı geçirmiş bulunmakta ve vücudunda virüsü taşıyor demektir.
Risk faktörleri: Geçirilmiş cinsel bölge enfeksiyonu, HIV (+).
Sondan ( eten ) bebeğe geçiş: Nadirdir.
Doğum esnasında, zarlar açıldıktan sonra veya doğum sırasında,
doğrudan bebeğe bulaşma olmaktadır.
Hastalığın annede seyri: Şüpheli temastan 2 ile 7 gün sonra
yanma ve ağrı ile başlar. Deride küçük kesecik şeklinde, kabarcıklardan
oluşan yaralardır. Rahim ağzını tutarsa, kasıklarda lenf bezlerinde şişme
yapar. İdrarını yapamaz. Kana geçebilir, viremi yapar. Diğer organları
tutarsa, pnömoni, hepatit, ensefalit vb. yapar.
Tekrarlayan enfeksiyonda ( HSV-2 daha sık tekrarlar ); uçuk
eskiden çıktığı yerlerde alevlenir, ancak sayıca daha azdır, daha az
ağrılıdır, daha çabuk iyileşirler,
Daha önce ağız kenarından geçirilen uçukla, HSV-1'e karşı
oluşmuş antikorlar, İlk defa cinsel bölgeden geçirilen HSV- 2
enfeksiyonun belirti vermeden seyretmesine sebep olur.
Gebeliğe etkisi: Gebeliğin ilk 3 ayında, ilk defa geçirilen
enfeksiyon, düşük oranını arttırmaz. Gebeliğin 4 cü ayından doğuma
kadar sürede geçirilen enfeksiyon ise erken doğum riskini arttırır.
Gebeliğe ve yeni doğana etkisi: Pnömoni, hepatit, ensefalit,
menenjit, konjonktivit, retinit görülebilir.
Bebekte enfeksiyon yaygın ise ölüm ihtimali %60'tır. Yaşayanların
yarısında tedaviye rağmen, beyin ve göz kusurları kalıcıdır.
Ultrason bulgusu olarak; Anne karnında bebekte gelişim geriliği,
beyinde su toplaması, kafasının küçük olması, kafa içinde ve sonda (
eten ) kireçlenmeler görülebilir.
Teşhis: Serviks ve üretradan sitoloji, doku kültürü, PCR.
Geçirilmiş hastalığın teşhisi zordur.
Tarama: İlk muayenede tüm gebeler ve eşleri ağız kenarında
çıkan uçuk yönünden ve cinsel bölgede çıkan sivilceler, yaralar
bakımından sorgulanmalıdır.
Hastalık bulgusu olmayanların, doğum öncesi, hastalık kültür
taramaları yararsızdır ve önerilmez.
Tedavi: Hastalık geçiren anne, hastaneye yatırılmalıdır ve
asiklovir kullanılır. Tedavi hastalık süresini ve bulaşıcılığı azaltır.
Korunma; Kondom kullanılması, tek eşlilik.
Sezaryenle doğum; virüsün geçişini önlemez, azaltır.
Yeni doğanı annesinden ayırmak gerekli değildir. Fakat bu yeni
doğanı, diğer yeni doğanlardan uzak tutmak gerekir.
Kaynaklar:
Gebelik ve TORCH enfeksiyonları doktor dergisi-2009
Prof: Dr. Murat Yayla İntenational Hospital
Dr. Resul Arısoy, SB Okmeydanı Hastanesi.
Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Vakfı (TKBBV)
Devam edecek
Erkek milletiz hem sever hem döveriz. Yok yok hem severiz hem
öldürürüz. Hem güçlüyüz; kaslarımız o biçim, kafamız kalın,
duygularımız hep kabarık, aklımız fikrimiz tek bir işe çalışır. O da ince iş!
Kadını dövmek ise en kolay iş. Nakış gibi döveriz, sever gibi döveriz. Gül
gibi döveriz.Sevdiğimizden, ne yaptığımızı bilmeden döveriz. Bahanemiz
sudan; dışarı çıktın, sağa sola baktın, konuştun, yemek yapmadın
vesaire vesaire... O kadar kolay ki vurmak, o kadar hazırız ki dövmeye
işte bu yüzden kadını sevmeye vaktimiz kalmıyor. Seversek emin olun ki
yüzde elli sorunu halletmiş oluruz.
Ekranlarda gün geçmiyor ki bir tane dahi kadına yönelik şiddetle ilgili
haber olmasın. Gazetelerde bir haber eksik olmasın. O kadar kolay olmuş
ki cana kıymak, cana zarar vermek, canı hırpalamak o kadar olur.
Boy boy fotoğraflar var sayfalarda şiddete maruz kalan kadınların; gözler
şiş ve morarmış, kollar kırılmış, kafa sarılı, kalp kırık, gurur rencide
edilmiş, onur yerle bir... Tabutlar sahipsiz kalkıyor camilerde, dualar
dudaklarda yarım kalıyor.
Kare kare çekilmiş fotoğraflarda mağdurun ve mazlumun çaresizliği
gözlerine yansıyor. Kameraya çekilmiş olan görüntülerde ise herkes olan
biteni anlamaya çalışıyor.
Bu ne öfke, bu ne cinnet hali, bu ne akıl, bu ne insanlık? Bu nasıl adamlık?
Kurbanlık koyun mu almışsınız besliyorsunuz? Ona bahşedilen canı siz mi
vermişsiniz ki yine siz alıyorsunuz? Dünyanın en vahşisi herhalde aslan
kaplan timsah değildir. Bal gibi de insandır insan.
Televizyona bakamıyoruz daha, gazeteleri okuyamıyoruz. Bu ne
düşmanlıktır ki cana kastediyoruz. Bu ne vicdandır ki kendimize hak
gördüğümüzü onlara hak görmüyoruz. Erkeğin yaptığı kabul edilebilir
kadının yaptığı kabul edilemez. Erkek yaparsa 'Erkektir yakışır" kadın
yaparsa 'Namussuzluk' etiketi yapıştırılır.Oysa kadınlar erkeklere
yaptıkları uygun olmayan faaliyetler ve davranışlar için şiddet
uygulasaydı tahminim memlekette erkek kalmazdı. Sokağa çıkın ve
görün. Lafı yiyen kadın, bakışlara maruz kalan kadın, her türlü tacize
uğrayan kadın. Bunu yapan erkekler eve gidince namus bekçisi
kesiliyor.Resulullah Efendimiz buyuruyorlar: "Kadın, eğe kemiği
gibidir. Onu dosdoğru yapmaya kalkarsan kendisini kırarsın,
şayet eğrilik bulunduğu halde faydalanmak istersen
faydalanabilirsin." Hep kırıyoruz hep dövüyoruz hep sövüyoruz hep
vuruyoruz. Ne kadar aktif bir toplumuz. Hep hareket ve de bu hareket
sonucunda hep bereket!Evden kaçmış diye öldürülen kızlarımız var.
Başkasıyla görüştü diye töre gereği vurulanımız var. Boşanmaya kalktığı
için bıçaklananımız var. Saçından tutulup çekilenimiz var. Yüzüne kezzap
dökülüp 'Bana yar olmazsa başkasına da yar olamaz' dediğimiz var.
Kadına şiddet almış başını gidiyor ülkemde. Dört nala, son sürat, şaşmaz
bir şekilde ve hızla. Bıçak dayamış boğazına biri. Diğeri ailece kurşunların
hedefi oluyor. Bir diğeri 180 kilometre dayak yiyor. Kezzap atılıyor birinin
yüzüne. Diğeri kuaföre gittiği için katlediliyor.
Demokratikleşmeymiş, çağdaşlaşmaymış, modernleşmeymiş hepsi
hikaye. Geçin bunları. Kadını el üstünde tutuğumuz zaman bu toplum
gelişir.
Kadına hak ettiği değeri verdiğimiz, onlara kem gözle bakmadığımız,
onları sevdiğimiz, onların haklarına saygı gösterdiğimiz zaman yücelir bu
toplum.
Kadına şiddete son diyorum çaresiz bir şekilde. Biliyorum bu yazıyı
yazdığım şu anda da sizler bu yazıyı okuduğunuz anda da kadınlar
ölecektir yine yok yere. Ya kızgın bir sevgili tarafından, ya terk edilmiş bir
koca tarafından, ya eş dost eliyle...
Kadın olmak zor bu toplumda, kadını severken vurmak çok kolay oysa!
Çok yazık.
Gürhan GÜRSES
STDM Aktivisti
S