LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2014 PETROLÜN VE PETROL ZENGİNLERİNİN GELECEĞİ VE GELECEĞİN ZENGİNLİĞİ Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi (www.hasansimsek.net) 16 Şubat 2014 12-13 Şubat 2014 tarihlerinde İstanbul Kültür Üniversitesi’nde yöneticisi olduğum Eğitim Fakültesi tarafından düzenlenen “Dijital Çağda Teknoloji, Eğitim ve İnsan” konulu bir sempozyum gerçekleştirdik. Açılış konuşmasını Türkiye Bilişim Derneği Başkanı Faruk Eczacıbaşı’nın yaptığı etkinlikte 3 kişisel sunum ve 3 panel yer aldı. Kişisel sunumlar Edinburgh Üniversitesi’nden Prof. Lydia Plowman, Bristol Üniversitesi’nden Prof. Paul Howard-Jones ve Vestel İcra Kurulu üyesi Cengiz Ultav tarafından yapıldı. Panellerin birincisi “medya gözünden teknoloji ve eğitim” idi ve bu panele İsmet Berkan, Orhan Bursalı, Pervin Kaplan ve Müge Arda katıldılar. İkinci panel “eğitimcilerin gözünden teknoloji ve eğitim” idi ve panel başkanlığını benim yaptığım bu panelde Prof. Dr. Yavuz Akpınar ve Prof. Dr. Yaşar Özden konuşmacı olarak yer aldılar. Sempozyumun ikinci gününde gerçekleşen “bilişim sektörünün gözünden teknoloji ve eğitim” konulu panele ise Vitamin Eğitimi temsilen Sebit firmasından Mustafa Ali Tuncer, Samsung Türkiye Danışmanı Suat Baysan ve İntel Türkiye Eğitim Direktörü Melih Gezer katıldılar. Sunumlar ve panellerde teknoloji ve eğitim konusunda çok ilginç düşünceler dile getirildi, uygulama örneklerine yer verildi. Bunlar içinde bu yazının konusu açısından en ilginç konuşmayı Vestel İcra Kurulu üyesi Cengiz Ultav yaptı. “Somutluklar Dönemi: İleri Teknoloji Gerçeklerle Yeniden Buluşuyor” başlıklı konuşmasında Cengiz Ultav konuşmasının ana omurgasını “büyük veri-big data” ve “veri madenciliği-data mining” üzerine kurgulamıştı. Ultav’a göre, internet çağı başladığından beri insanoğlunun elinde (gerçekte “server”larında) inanılmaz boyutlarda bir veri birikmiş durumda ve bu veri aslında günümüzün petrol yataklarından daha değerli. Bugün dünyada 4.6 milyar cep telefonu abonesi var, 1,5-2 milyar insan internete giriyor. İnsanların internet yoluyla akıllı cep telefonları, tabletler, taşınabilir bilgisayarlar, dijital fotoğraf makineleri ve ses Page 1 of 4 LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2014 kayıt cihazlarıyla birikmiş olan bu veri tabanına her gün milyonlarca yeni veri ekledikleri de düşünüldüğünde aslında hızla büyüyen ve sınırı belli olmayan bir veri yatağından söz ediyoruz. Ultav, çeşitli ülkelerde bu veri yataklarını kullanarak yeni ürün geliştiren çok farklı sektörlerde (deprem ve toprak kayması, tarım, trafik, vb.) çeşitli yeni şirketlere örnekler verdi. Bu veri yataklarından anlamlı ürünler üretme işine ise “veri madenciliği” deniyor. Veri madenciliği ise normal şartlarda anlamsız ve karışık bir çöp yığınından başka bir şey olmayan bu “büyük veri yatağından” anlamlı ürünler yaratma ve ihtiyacı olan kullanıcıların hizmetine sunma işi olarak tarif edilebilir. Cengiz Ultav’ın bu sunusunu dinledikten sonra ve özellikle “veri yatağı” (petrol yatağı gibi) ve “veri madenciliği” (petrol çıkarma işi gibi) terimleri uzun süredir hakkında yazmak istediğim bir konuyu gündeme getirdi. 1992 yılında Theodore Modis’in yazdığı ve o yıllarda bir yurtdışı seyahatim sırasında karşılaştığım ve satın aldığım “Öngörüler: Toplumun Uyarıcı İmzası Geçmişi Ele Veriyor ve Geleceği Tahmin Etmemizi Sağlıyor” (Predictions: Society’s Telltale Signature Reveals the Past and Forecasts the Future) adlı kitap aklıma geldi. Ultav’in konuşması, “veri yatakları,” “veri madenciliği,” Modis’in kitabı ve şu an baskıda olan “Paradigmalar Savaşı ve Beşinci Dalga” (İmge, 2014) başlıklı kitabımda kullandığım analitik model yan yana konduğunda önemli bir iddiayı gündeme getirmek gerekliydi. 19. Yüzyılın son çeyreğinden beri pek çok ocağın sönmesine neden olan, dünya tarihinin en kanlı savaş ve yıkımlarına yol açan, aynı zamanda da ulusların kalkınma ve gelişmesinde kritik bir rol oynayan en önemli kaynakların başında “petrol” gelmektedir. Ancak, günümüz petrol zengini Ortadoğu ailelerinin ve en önemlisi uluslarının yakın geleceği hakkında pek de sevimli olmayan bir öngörü akla gelmektedir. Buna geçmeden önce Modis’in “Öngörüler” kitabına bir miktar değinmem gerekli. Modis kitabında çeşitli alanlarda geleceğe ilişkin öngörülerde bulunurken istatistik bilimini kullanıyor. Benim kendi kitabımda da kullandığım “S” eğrileri kavramını kullanarak doğada yaşama ilişkin örtülü bir dinamiğin olduğunu vurguluyor. “S” eğrilerinin mantığı aslında çok basit ve hepimiz ne olduğunu biliyoruz: Her şey doğar, büyür, olgunlaşır, yaşlanır (veya eskir) ve ölür. Modis bu dinamiğin işlediğine ilişkin çeşitli alanlardan istatistiki örnekler vererek ileriye yönelik çeşitli öngörülerde bulunuyor. Örneğin, salgın Page 2 of 4 LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2014 hastalıklar tepe noktaya ulaştıktan sonra kendiliğinden düşüşe geçiyor (tam o sırada birisi buna bir aşı geliştirmişse ünlü ve zengin olması da kaçınılmaz!), belli bir ortamdaki tavşan nüfusu katlanarak artarken bir süre sonta kendiliğinden düşmeye başlıyor ve nüfus dengeye geliyor, çünkü yiyecek stoğu azalıyor ve bütün yeni tavşanları besleyemez oluyor. Araba kazalarından ölümler katlanarak artarken belli bir süre sonra kendiliğinden düşmeye başlıyor. Modis, örneğin, Amerikalıların aldığı Nobel ödüllerini de incelemiş. 1907’den başlayarak Amerikalılar Nobel sahnesinde görünmeye başlıyor, 1930, özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sayı katlanarak artıyor ve 1985 yılında tepe yapıyor. Modis’e göre Amerikalıların aldığı Nobel sayısı giderek azalacak ve 2050’lerde bire düşmesi hayli muhtemel. Tabi Amerikalıların aldığı Nobel ödülünde azalma başka birilerinin bu ödülleri daha fazla alacağı anlamına geliyor. “Paradigmalar Savaşı ve Beşinci Dalga” kitabımda da iddia ettiğim gibi, Uzak Doğu’da özellikle başta Çin olmak üzere Hindistan, Tayvan, Hong Kong, Singapur, Güney Kore gibi ülkelerde Nobel ödülü alanların sayısı önümüzdeki yıllarda hızla artacak. Bu, önümüzdeki kalkınma, zenginlik, refah ve uygarlığın hızla yeni bir bölgeye taşınacağının da göstergesi. Modis kitabında 20. Yüzyılın en öneli stratejik enerji kaynağı olan “petrol”e de değiniyor ve kömür örneğinden yolan çıkarak petrolün de 21. Yüzyılda hızla stratejik önemini kaybedeceğini ileri sürüyor. Gerçekten, yine “Paradigmalar Savaşı ve Beşinci Dalga” kitabımda da değindiğim gibi, tarih boyunda bütün paradigmatik kırılma dönemlerinde pek çok şeyle birlikte stratejik enerji kaynakları da yeniden tanımlanıyor. Uzak Doğu’nun uygarlığa önderlik etme bayrağını devralması sürecinde yeni teknolojiler yoluyla ulaşım ve sanayi üretimine yön verecek yeni enerji kaynakları da gündeme gelecek. Görünür gelecekte otomobillerden başlayarak pek çok ulaşım sektöründe elektriğin gittikçe önem kazandığına tanık olabiliriz. Elektrik enerjisi üretim teknolojileri ve yeni enerji kaynakları konusunda önümüzdeki yirmi yılda radikal dönüşümlerin olacağını bekliyorum. Modis de kitabında, 2040’larda petrolün stratejik bir enerji kaynağı olma özelliğini yitireceğini öngörüyor. Page 3 of 4 LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2014 Yaklaşık 100 yıldır ana enerji kaynaklarından birisi olan petrol pek çok sanayi dalında bugün egemen olan teknolojilerin ana girdisi olduğu için hemen ve hızla düşüşe geçmesini beklemek doğru olmaz. Ancak, bugün yollara çıkmış olan "hibrid" otomobiller petrolün geleceği açısından ve geleceğin nereye doğru evrileceği hakkında bizlere ipuçları vermektedir. Bu tür yeni teknolojiler "ölçek ekonomisi" (scale economy) standartlarını karşılar karşılamaz geometrik olarak (katlanarak) yaygınlaşmaya başlar ve kısa sürede piyasaya egemen olur. Yeni enerji kaynakları karşısında petrol de ister istemez benzer bir kaderle karşılaşacaktır. Petrolün stratejik önemini yitirmesi dünyada köklü toplumsal, ekonomik ve siyasi bir yeniden yapılanmaya neden olacaktır. Bugün çoğunlukla Müslüman ülkelerin işgal ettiği Ortadoğu coğrafyası bir zamanlar stratejik enerji kaynağı olan kömürün devreden çıkmasıyla önemini yitiren ve yoksulluğa gömülen dünya coğrafyalarının yaşadığı kaderi yaşayacaktır. Ortadoğu bölgesi, Arap ulusları ve Ortadoğu İslam coğrafyasını ciddi bir kaos, ekonomik yıkım ve yoksullaşma beklemektedir. 20. Yüzyılın stratejik enerji kaynağı olan “petrolü” etkili olarak kullanıp insan sermayesini geliştirmeyen, 21. Yüzyıl teknolojilerine yatırım yaparak 21. Yüzyıl için ön almayan Ortadoğu’lu zengin iktidarlar ileride halkları tarafından pek hayırla yad edilmeyecektir. 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’ni modern, laik, bilim, demokrasi temelleri üzerine bina eden Atatürk ve diğer kurucuların kalkınma, refah, demokrasi ve İslamiyet açısından değeri ilerleyen on yıllarda daha iyi anlaşılacaktır. Türkiye’nin en stratejik kaynağı petrol değil “insan sermayesidir” ve 21. Yüzyıl açısından en büyük şansı da budur. Modis, T. (1992). Predictions: Society’s Telltale Signature Reveals the Past and Forecasts the Future, New York: Simon & Schuster. Page 4 of 4
© Copyright 2024 Paperzz