LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2014 YENİ LİBERALİZM ÇÖKÜYOR, AVRUPA AŞIRI SAĞA ÇEKİYOR! Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi (www.hasansimsek.net) 1 Haziran 2014 Ünlü sözdür: “Hiç tarih tekerrür eder miydi, ondan ders alınsaydı?” Gerçekten de kişisel deneyimlerimizde bile bazen öyle zamanlar olur ki pek çok şey bize geçmişi hatırlatır. Olaylar arasındaki benzerlikler şaşırtıcıdır; bazı olaylar geçmişte yaşadıklarımızın neredeyse tıpatıp benzeridir. Kurumların ve toplumların yaşam çizgilerinde de benzer anlar vardır. Bilimsel anlamda bakıldığında benzer koşullar altında benzer değişkenler aynı sonucu verirler. Bu durum fen, mühendislik ve tıp bilimlerinde istenen bir şeydir. Benzer koşullar altında benzer sonuçların elde edilmesi küçük ölçekli bir betimleme olan varsayımı (hipotezi) yavaş yavaş büyük ölçekli, genel geçer bir kuram boyutuna taşıyabilir. Bu iyi bir şeydir. Disiplinlerde nadir bilim insanları bu ayrıcalığa sahip olur. Sosyal Bilimlerde, özellikle de Sosyoloji’de, durum biraz daha farklıdır. Geçmişte benzer koşullarda belirli sonuçlar doğuran ilişkilerin ilerleyen zamanlarda da kendini tekrar etmesi ilkesine dayalı açıklamalar Sosyoloji’de pek alkışlanmaz. Bu durum “Determinizm” olarak adlandırılır ve karmaşık ilişkileri açıklamakta geçmişte ortaya çıkmış sonuçları kullanmak pek makbul görülmez. Kısacası, pek çok Sosyoloğa göre “tarihin tekerrür ettiği” savı bilimsel değildir; kolaycılıktır ve toplum dinamiklerini açıklamakta hatalara yol açar. Ancak, önümüzde çok ilginç bir gelişme var ve bilimsel bir yoldan bu gelişmeye anlam vermek zorundayız. 25 Mayıs 2014 tarihinde Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleri bütün dünyanın ilgisini çekti. Çünkü, Avrupa Birliği üyesi pek çok ülkede aşırı sağın yakın geçmişte görülmediği ölçüde bir yükselişine tanık olundu. Almanya, İngiltere, Fransa, Danimarka ve AB üyesi olmamasına rağmen demokrasinin beşiği ülkelerden birisi olarak kabul edilen Norveç’te aşırı sağ ve yabancı düşmanı siyasi oluşumlar büyük bir ilerleme kaydetti. Page 1 of 5 LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2014 Bu sonucu bir rastlantı olarak değerlendirip fazla dikkate almayabiliriz. Ancak, bilimin bize kazandırdığı “kuşkuculuk,” etrafımızdaki olay ve olguların bir vakum içinde nedensiz olarak ortaya çıkmayabileceğini söylemektedir. Bu gelişme bir ülkede oluşsa pek dikkat çekmeyebilirdi, ancak benzer söyleme sahip partilerin benzer ilerlemeleri sergilemesi bu işin rastlantıdan öte olduğu konusunda ciddi ip uçları vermektedir. Saptama 1: Yeni Liberalizm çökmektedir. Geçmişte yazdığım yazılarda ve “Paradigmalar Savaşı ve Beşinci Dalga” kitabımda bu saptamayı kanıtlarıyla ve tarihsel bir perspektif içinde irdelemeye çalıştım. 1980’lerde yükselişine başlayan küresel Yeni Liberal piyasa kapitalizmi 2008’de kırılmaya uğradı ve bu paradigma artık gidici. Yeni Liberal piyasa kapitalizmi olarak serüvenine başlayan bu paradigma artık “Laissez Faire, Laissez Passer” (bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler) kapitalizmi, yani vahşi kapitalizm haline dönüşmüştür (bkz. taşeronlaşma ve Soma trajedisi). Piketty, Krugman, Stiglitz, Rubeini gibi dünya çapında namlı ekonomistler Yeni Liberalizm’in gidiş emarelerini teknik olarak yazıp çiziyorlar. Türkiye’de de son bir yıl içinde başta Soner Yalçın olmak üzere bu savı destekleyici pek çok köşe yazısı yazıldı. Saptama 2: Bu çöküş Liberalizm’in ilk çöküşü değildir, ilki de yaklaşık yüz yıl önce, 1920’lerde benzer şekilde çöktü. 18. Yüzyılın sonlarından başlayarak bütün dünyayı ve dolayısıyla Osmanlı’yı da sömürge haline getiren birinci küresel kapitalist yayılma İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, ABD gibi emperyal güçler arasında sıcak rekabeti hızlandırdı. Bütün 18. Yüzyıl boyunda küresel kapitalizme kayıtsız koşulsuz önderlik eden ve 20. Yüzyılın başlarında artık çaptan düşmeye başlayan İngiltere’nin yerine kim geçecekti? Almanya en güçlü adaylardan biriydi. Rekabet Birinci Dünya Savaşı ile açık bilek güreşine döndü. İngiltere-Fransa-ABD ittifakı Almanya’yı alt ederek bir sonraki emperyal gücün İngiltere’yi takiben ABD olacağını kesinleştirdi. Milyonlarca yoksul Avrupalı savaş meydanlarında yaşamını yitirirken Avrupa kapitalizmi inanılmaz bir büyüme kaydetti. Liberal piyasa kapitalizmi olarak başlayan ve gittikçe de vahşi-kuralsız özellikler gösteren bu kapitalist ekonomik genişleme 1920’lerde yavaşladı. Çöküş 1929’da Page 2 of 5 LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2014 geldi. Vahşi liberalizm önce ABD’de çöktü, sonra Avrupa başta olmak üzere yerkürenin geri kalanına hızla yayıldı. Milyonlarca insan işsiz ve ekmeksiz kaldı. Saptama 3: Liberalizm’in ilk çöküşü faşizmle birlikte sol-sosyalist dalganın da yükselmesiyle sonuçlandı. Avrupa’da ve Japonya gibi dünyanın bir çok ülkesinde Liberal piyasa kapitalizminin 1920’lerde yavaşlayarak 1929’da tamamen çökmesi bütün toplumlarda müthiş bir sosyal, ekonomik ve siyasal travma yarattı. Bu ülkelerde faşist partilerin yükselişinde tümüyle çöken bu ekonomik düzenin büyük bir etkisi vardır. Örneğin, Almanya’da 1928’de 2 milyon olan işsiz sayısı 1930’da 3 milyona, 1931’de 5 milyona ve 1932’de 6 milyona çıkmıştı. Neredeyse bu sayılara koşut biçimde 1928’de Alman Parlamentosu’nda 12 sandalyeye sahip olan Hitler’in Nazi Partisi 1932 Temmuz seçimlerinde sandalye sayısını bir anda 230’a yükseltmişti. Nazi Partisi’nin yükselişinde bir diğer etken ise Alman ve ABD sermayesinden gördüğü maddi ve manevi destekti. Bunun nedeni, krizle birlikte işini ve aşını kaybeden emekçi kitleler arasında Sosyalist ve Komünist hareketlere ilgi artmıştı. Avrupa sermayesi bu durumdan çok ürkmüştü. Thyssen (çelik üreticisi), Krupp (çelik üreticisi), Kirdorf (kömür üreticisi), Faben (kimyasal üreticisi) gibi Alman sermayedarların yanı sıra Ford, Union Bank Corporation (George Bush’un büyük dedesi başkanıydı), WA Harriman and Co (gemicilik ve denizcilik şirketi, ki George Bush’un dedesi başkan yardımcısıydı), Irenee Du Pont (General Motors’un başkanı) gibi Amerikan sermayesi de Komünizm korkusuyla Hitler’in Nazi partisine büyük miktarlarda finansal destekler sağladılar. Sonuçta, Liberalizm’in ilk çöküşü ile sadece aşırı sağ-Faşist dalga yükselmedi, solSosyalist dalga da yükseldi. Zaten Avrupa ve Amerika sermayesini korkutan da buydu. 1917 Rus Devrimi, Sosyalist bir rejimin de alternatif olabileceğini gösterdiği için kapitalist sermaye kesimindeki korkuları daha bir katmerlendirdi. Ancak sol, Avrupa ve Amerika’ya devrimle gelmedi. Keynes’in de kuramsal katkılarıyla Sosyalizm “Sosyal Refah Devleti” adı altında kapitalist ekonomik sisteme entegre edildi. Saptama 4: Bugün de Yeni Liberaliz’min çöküşü aşırı sağ ve sol arayışları hızlandırıyor. Avrupa’da 2014’de ortaya çıkan resim 1980’lerde yükselişe geçen Page 3 of 5 LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2014 Liberalizm’in “Yeni”sinin de çökmekte olduğunun en açık işareti. Krize yanıt olarak toplumlar yine benzer tepkileri veriyorlar. 25 Mayıs Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarına göre; “Fransa'da da aşırı sağcılar, ulusal çapta yapılan bir seçimde ilk kez sandıktan birinci parti olarak çıktı… Sandık çıkış anketlerine göre; aşırı sağcı Milli Cephe yüzde 25 oranında oy aldı… Almanya’da aşırı sağcı ve yabancı düşmanı Milliyetçi Demokratik Partisi de yüzde 1 oy alarak ilk kez milletvekili çıkarttı… İngiltere'de ise Avrupa Birliği ve göçmen karşıtı görüşleriyle bilinen Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi önde gidiyor… Avusturya'da da aşırı sağcı Özgürlük Partisi yüzde 20 ile oylarını geçen seçimlere kıyasla yüzde 7 artırdı” (http://www.ntvmsnbc.com/id/25517752). Deutsche Welle Türkçe sitesine göre, “Avusturya’da geçen ay yapılan seçimlerde aşırı sağcılar oy oranını yüzde 30’un üzerine çıkarırken, Hollanda’da (Avrupa Birliği ve yabancı karşıtı) Geert Wilders’in Özgürlük Partisi yıllardır üçüncü büyük siyasî güç konumunda” (http://www.dw.de/apde-a%C5%9F%C4%B1r%C4%B1-sa%C4%9Fendi%C5%9Fesi/a-17195381). Dahası, “Bulgaristan’da Türk azınlık karşıtı ve antisemitist ATAKA’nın, İsviçre’de İsviçre Halk Partisi – SVP’nin oy oranı yüzde 26’ları bulmuştur. Danimarka’da Danimarka Halk Partisi’nin (Dansk Folkeparti) oy oranı yüzde 12’leri aşmıştır. Norveç’te İlerici Parti’nin (Fremskrittspartiet) oy oranı yüzde 23’lere yaklaşmıştır. Macaristan’da faşist Jobbik’in oy oranı yüzde 15’leri aşmıştır” (http://politikaakademisi.org/avrupada-asiri-sagin-onlenemez-yukselisi/). Bu aşırı sağ partilerin hemen hepsi aynı zamanda Avrupa Birliği ve ortak para birimi politikalarına da karşı. Bu durumda, Avrupa Birliği karşıtlığı ile aşırı sağın yükselişi ve ilerde daha güçlenmesi ihtimali AB’nin geleceği açısından son derece önemlidir. İleride bu partiler seçmenlerden daha fazla ilgi gördükleri taktirde “Birlik” fikri de tamamen rafa kaldırılarak Avrupa Birliği’nin dağılmasının yolu açılabilir. Avrupa Birliği’nin dağılmasının çok önemli sonuçları olur. Aşırı sağın temsil ettiği ulusalcı hareketler daha da güçlenirken ulus devlet son 30 yılda kaybettiği mevzileri tekrar geri almaya başlayabilir. Başta Türk Page 4 of 5 LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2014 ulus devleti olmak üzere, son yirmi yıldır ulus devlet fikrinin tamamen öldüğüne bizi inandırmaya çalışan Baskın Oran ve liberal arkadaşlarının kabusu gerçek olur. Yeni Liberalizm’in çöküşü tarihte ilk defa olmuyor. Öncülünün ve ilk örneğinin yaklaşık yüz yıl önceki çöküşüne benzer göstergeler bugün de son derece güçlü biçimde karşımızda duruyor. Liberalizm çökerken sadece aşırı sağ yükselmez. Emekçi, yoksul, köylü, memur, küçük esnaf, orta sınıf, kadınlar ve gençlerin, toplumun tüm ezilmiş ve dışlanmış unsurlarının daha eşit ve daha adil bir dünya arayışları da onları ister istemez sol- sosyalist- sosyal demokrat yapılara doğru daha fazla yaklaştırır. Avrupalı siyasetçi ve toplum bilim uzmanlarına da beğenmedikleri Türkiye’den bir katkı yapalım: Yeni Liberalizm’in çöküşüyle azalan pasta; işsizlik ve hak kayıpları nedeniyle yükselen bir toplumsal tepki söz konusudur. Bu tepkiyi azınlıklara, yabancılara, farklı yaşayanlara, farklı inananlara, başka uluslara düşmanlığa dönüştürerek dünyayı bir ateş havuzuna çevirmeye hazır aşırı sağ-faşist hareketler güç kazanmaktadır. Haklı nedenlerle tepki gösteren kitleleri bu tehlikeli oluşumlardan uzaklaştırmanın yolu geniş kapsamlı Sosyal Devlet reformlarını hayata geçirmektir. Kısacası, Yeni Liberalizm’in çöküşüyle yükselişe geçen faşizmin antikoru Sosyal Devlet’tir. Ne diyelim; Avrupa Avrupa, duy sesimizi! Page 5 of 5
© Copyright 2024 Paperzz