Anneannemin Göç Hikayesi Ben anneannemin Almanya’ya gelişini anlatacağım.Anneannem otuz yaşındayken para kazanmak için Almanya’ya göç etmeyi göze almış.Bindokuzyüzyetmiş yılında arkasında beş çocuğunu bırakarak Denizli‘nin Civril kasabasına bağlı Tokça köyüne veda edip yolculuğa çıkmış . Anneannem onüç yaşındaki en büyük çocuğuna demiş ki: “Kardeşlerine benim gittigimi sakın söyleme, üzülürler.“ Teyzem bu sırrı ağzından kaçırmış ve onlar da anneannemi uğurlamaya gitmişler. Anneannem teyzeme çok kızmış ve bir daha ağlamamak için arkasına bakmadan gitmiş. Dedem hasta olduğu için anneanneme eşlik edememiş. Yanına akrabası olan yirmiyedi yaşındaki Ayten teyzeyi almış. Almanya‘da kalan akrabaları soyadı uyduğu için anneanneme istek açmışlar.Böylece köyünden İstanbul’a doğru yola çıkmış. Anneannemin içinde korku varmış.Dokuz saat sürmüş İstanbul’a yolculuk. Ayten teyze ile konuşarak korkularını yenmişler ve kendilerine güvenleri gelmiş. Ama anneannem yine de hep çocuklarını düşünüyormuş. İstanbul’a varınca tüm Almanya’ya gidecek yolcular muayene olmuşlar. Kanlarında virüs bulunanlara geçiş yasagı varmış. Anneannemde hiç bir sorun yokmuş. Ama Ayten teyzenin kanı düşük olduğu için antibiotik kullanması gerekiyormuş. İki gece İstanbul’da kalmışlar ve yine kontrola gitmişler. Geciş onaylanmış. Tren ile Almanya’ya doğru süresi bilinmeyen bir yolculuk başlamış. Almanya’ya ulaştıktan sonra akrabalar anneannem ve Ayten teyzeyi alıp işyerinden ayarlanmış lojmana götürmüşler. Bir odada yirmibeş otuz kişi kalıyormuş. Bir tuvalet ve bir banyo ile idare ediyorlarmış. Yatakları altlı üstlüymüş. Bir mutfakları varmış. Orda kalan kişiler kendilerini askerde gibi hissediyorlarmış. Artık iş hayatları başlamış. Önemli ve lazım olan yerler bir kere gösterilmiş ve alışmaya başlamışlar. İlk zamanlar anneannem Almanca konuşamadığı için zorluk çekmiş. Anneannem hep derdi ki: ” Beş çocuk bırakıp geldim bu gurbet ellere, zorluklar, acılar ve hüzünler hiç eksik olmadı. ” Her ay çocuklara para gönderiyormuş. Anneanneme yardım eden akrabaları ondan her ay üçyüz Mark para istiyorlarmış, nedenini sorunca:”Ben seni buraya getirdim ve senin işçilik kağıtlarına lazım bu para!”diyorlarmış. Anneannem iyi niyetli olduğu için bir yıl bu parayı ödemiş. Bir gece odadaki başka kadınlarla konuşurken anneannem anlatmış her ay para verdiğini. Bayanlar şaşırmış ve demişler ki: “Sen kandırılmışsın öyle bir kural yok ve “işçilik kağıdı”nın ücreti sadece elli Mark !”. Anneannem gerçeği öğrenince parayı vermemiş ve akrabaları ile de küsmüş. Anneannem çalışma izni aldıktan sonra dedemi yanına getirtmiş. Lojmandan iki odalı bir daire tutmuşlar ve çalışmaya devam etmişler. Beş çocuk memlekette artık tamamen yalnız kalmış.Dedem geldikten bir ay sonra anneannemlere telefon gelmiş ve çocukları sobayı yakarken yangın çıktığı haberini almışlar. Anneannem ve dedem şok geçirmiş. Komşuların yardımı ile eiçin az kalsın boğuluyormuş. Anneannem Türkiye’ye dönmüş. Evin tamamen yandığını görünce perişan olmuş. Ama demiş ki:” Mala gelsin, cana gelmesin.” Çocukları toplayıp hepsini Almanya’ya götürmüş. Almanya’ya gelince çocuklar okula başlamış. Üzerinden iki sene geçtikten sonra bir dayım daha olmuş ve son olarak da annem dünyaya gelmiş.Zaman içinde her şey yoluna girmiş, durumlarını düzelttikleri gibi Türkiye’den tarla ve ev de almışlar. Beş çocuğu da dedem sağken evlenmiş ve torunlar olmuş. Dedem bindokuzyüzdoksan senesinde rahmetli oldu. Anneannem yaşadıklarını hiç bir zaman unutmadığı gibi bizlerle de zaman zaman paylaşırdı. Ben torunu olarak anneannemin hayat hikayesini kendisi kadar iyi anlatamasam da elimden geldiğince aktarmaya çalıştım. Anneannemi ne yazık ki ikibinon yılında kaybettik. Çok iyi bir anneymiş ve çocukları için çok fedakarlık yapmış. Nur içinde yat ANNEANNECİĞİM. Seni hiç unutmayacağız. Sibel AKIN; Romanshorn TO; 7. Sınıf öğrencisi
© Copyright 2024 Paperzz