CEZA HUKUKU GENEL HÜKÜMLER VİZE SINAVI (1.E./2.E.ÇİFT) CEVAP ANAHTARI 1.SORU Suç Politikası: Suç politikası, suçun sebeplerinin, devletin suçla mücadelede bir araç olarak kullandığı önleyici tedbirler ile ceza ve güvenlik tedbirlerinin suçlu ve toplum üzerindeki etkilerinin bilimsel metotlarla incelenmesini ifade etmektedir. Suç politikası yönünden dikkate alınması gereken ilkeler: Hukuk devleti ilkesi: Hukuk devleti bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlilik koşulu sayan, adaletli bir hukuk düzeni kurmayı hedefleyen, temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinden uzaklaşmayan devleti ifade eder. Kusur ilkesi: İlke gereğince ceza ancak toplum kurallarına aykırılık teşkil eden kusurlu hareketin sahibine yönelir, kişinin meydana gelen netice bakımından kusuru yoksa sorumluluğundan bahsedilmesi mümkün değildir. Hümanizm (İnsanilik) İlkesi: Hümanizm ilkesi, suç işleyen kişiye uygulanacak yaptırımların ve bu yaptırımların infaz biçiminin kişiyi sosyalleştirme ve topluma tekrar kazandırma amacı taşımasıdır. Ceza hukukunun son çare olması ilkesi: İlke gereğince devlet, toplumsal değerlere aykırılık teşkil eden davranışları başka çarelerle önleyebiliyorsa, ceza hukuku yaptırımlarını değil, o çareleri öncelikle tercih etmelidir. 2. SORU a) Türk Ceza Kanunu'nun 7 nci maddesine göre, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Buna “ceza kanunlarının geçmişe yürürlü olmaması kuralı” denir. İşlendiği zamanın yasasına göre suç sayılan bir fiilin, sonradan yürürlüğe giren bir yasayla suç olmaktan çıkarılması veya cezasının azaltılması hallerinde sonraki yasanın evvelce işlenmiş olan fiillere uygulanması, “suçun işlendiği zamanın yasasına tabi oluşu olan ceza yasalarının geriye yürümemesi” kuralının istisnasını oluşturmakta ve buna “lehteki yasanın geçmişe yürürlü olması” denilmektedir. b) Süreli Yasa: Yürürlük süreleri önceden belli edilen yasalara, süreli yasalar denir. Bu tür yasalar, uygulanmalarına kendileri bir son verir. Gerçekten 4 Mart 1935 tarihli ve 578 sayılı “Takriri Sükun Kanunu”, iki yıl süreyle yürürlükte kalacağı bizzat kendi metninde belirtildiğinden süreli bir yasaydı. 1 Geçici Yasa: Yürürlük süreleri, ilgili oldukları durum veya olayın devam süresine bağlı olan bu gibi yasalar, temelde süreli yasalardır. Günün birinde sona erecek olan geçici bir durum veya olayı düzenleyen yasalara geçici veya istisnai yasalar denir. Örneğin, I.Dünya Savaşı sırasında yayınlanan ve “Seferberliğin sonuna kadar, sulhün akdine kadar, sulhün akdinden itibaren altı ay sonraya kadar yürürlüktedir” gibi hükümleri içeren yasalar, geçici yasalardır. Süreli veya geçici yasaların, yürürlüğü sırasında işlenmiş olan fiiller hakkında, yürürlükten kalkmasından sonra da uygulanması gerektiği savunulur. Lehde olan yasanın geriye yürümesi kuralı, bu çeşit yasalar hakkında uygulanmaz. Bu tür yasalar, yürürlükten kalktıktan sonra, yürürlükleri sırasında işlenen fiillere uygulandıklarından “ileriye yürüme ilkesine” tabidir. 5237 sayılı TCK.’nın 7 nci maddesinin 4 üncü fıkrasında; “geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir” denilerek bu görüş kabul edilmiştir. 3.SORU: Fiil, ceza hukuku bakımından önem taşıyan her davranış şeklini kapsamalı ve aynı zamanda suçun diğer unsurlarına temel teşkil etmelidir. Ancak bu unsurların kendi spesifik işlevlerini ve karakterlerini ortadan kaldırmamalıdır (Temel fonksiyon). Bu temel fonksiyonunu yerine getirebilmesi bakımından fiil, ceza hukuku bakımından önemli olan bütün hareketleri kapsamalı ve bunların birbirinden farkını ortaya koyabilme imkânı vermelidir (Fiilin gruplandırma veya tasnif edici unsuru). Fiil kavramı, tipiklik, manevi unsur ve hukuka aykırılığın kendisine bağlanabileceği şekilde maddi bir içeriğe sahip olmalı, ceza hukukunda tarif edici bir fonksiyon gerçekleştirmelidir (Tarif edici fonksiyonu). Son olarak fiil kavramı, ceza hukukunu ilgilendirmeyen veya ceza hukuku yönünden önem taşımayan hallerin neler olduğunu tespite yarayan bir işlev görür (Fiilin sınırlayıcı fonksiyonu). a) B’nin davranışı mutlak kuvvetin etkisi altında gerçekleşmektedir. B’nin iradesi devre dışı kaldığından yapılan davranış fiil kalitesini taşımaz. Bu örnekte A’nın davranışı fiil vasfını taşımaktadır. b) B’nin davranışı fiil niteliğindedir. Nitekim kişinin karar verme yahut kontrol mekanizmasına yönelik bir cebir veya tehdit söz konusuysa zorlanmış olsa bile irade vardır ve davranış fiil niteliğindedir. c) B’nin arıyı iki eliyle kovalaması yarı otomatik davranış olup fiil vasfı taşımaktadır. Burada aslen var olan irade çok uzun zamanki bir tecrübeden alt bilince inmiştir. Yarı otomatik davranışlar kemikleşmiş bir reaksiyon olarak değerlendirilir. Bu durum bahsi geçen davranışın güncel bilinçle yapıldığını gösterir, ancak buna rağmen davranışı yapan, iradesini yönlendirme imkânına sahiptir. d) Kişinin şuurunun tamamen kaybolduğu bir sırada gerçekleşen davranışlar fiil kalitesini taşımaz. Bununla birlikte annenin uyumadan önce iradi olarak tedbir almaması, bu 2 yöndeki ihmali, bir fiildir ve bu sebeple ceza hukuku bakımından sebebinde serbest hareketler kuramı uyarınca sorumluluğu gündeme gelebilir. 4. SORU a) Sözde suç: Fail, aslında bilinçli olarak doğru bir eylem içerisindedir, ancak bu eylemin bir ceza hukuku normunu karşıladığını düşünmektedir, oysa bu norm sadece onun hayalinde vardır veya fail yanlış bir yorumlama sonucu öyle bir normun varlığından yola çıkmaktadır. Örnek: Evli bir kimsenin eşinden başka bir kimse ile cinsel ilişkiye girmesi ve bu davranışın zina suçunu oluşturduğunu düşünmesi. b) İhmal suretiyle icra suçu: İhmal suretiyle icra suçlarında, belli bir neticenin gerçekleşmesini önlemek hususunda özel bir yükümlülük altında bulunan fail, bu neticenin gerçekleşmesine kendisi neden olmasa bile, oluşumunu engellemediği için ihmali davranışla suç işlemiş kabul edilir. Örnek: Boğulmakta olan bir kimseyi kurtarmayan cankurtaran, ağır yaralı hastaya gerekli tedaviyi yapmayan doktor ya da çocuğunu aç bırakan anne gerçekleşen yaralama ya da ölüm neticesinden sorumludur. c) Seçimlik Hareketli Suçlar: Ceza normunda birden fazla hareketin birbirinden bağımsız olarak gösterilmesi ve bunlardan herhangi birinin gerçekleşmesiyle oluşan suçlardır. Örnek: Hakaret (m.125), Konut Dokunulmazlığını İhlal (m.116).vb. d) Somut Tehlike Suçları: Suçun konusu yönünden yapılan tasnife göre suçlar zarar ve tehlike suçları olarak ikiye ayrılmaktadır. Tehlike suçları da somut ve soyut tehlike suçları olarak2122 ikiye ayrılır. Somut tehlike suçlarında hareketin suç konusu üzerinde gerçekten tehlike yaratmış olup olmadığı hâkim tarafından araştırılır. Örnek: Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması (m.171). 3
© Copyright 2024 Paperzz