5 Haziran 2014 Dünya Çevre Günü insan eliyle değişen iklim, yükselen deniz seviyesi medeniyeti tehdit etmesi ve Gümüşhanenin durumu 2014 yılı konusunu “Kalkınmakta Olan Küçük Ada Devletleri Yılı” ilan eden Birleşmiş Milletler, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nünde iklim değişikliğinin küresel etkilerinden deniz seviyesindeki artış sorununu gündeme taşıdı. Dünya Çevre Günü’nde açıklama yapan TEMA Vakfı, iklim değişikliğinin küçük ada devletlerinin yanı sıra denize kıyısı olan ülkeler için de büyük tehdit oluşturduğunu hatırlattı Atmosferdeki karbondioksit miktarı, insan kaynaklı faaliyetler sebebiyle son 800.000 yıldır gelmediği bir düzeye geldi. Fosil yakıt kullanımı, ormanlar ve tarım arazileri gibi yutak alanların kaybedilmesi, hızla artan karbondioksit miktarı, iklimin insan kaynaklı sebeplerle değişmesine sebep oluyor. Değişen iklimlerDünya’daki tüm ekosistemleri ve medeniyeti etkiliyor. Kuzey Buz Denizi’ndeki buzulların iklim değişikliğine bağlı olarak erimesi ile deniz seviyesi yükseliyor. Gerçekleşen kuraklık, sel, fırtına gibi aşırı hava olayları; Türkiye dahil olmak üzere bir çok ülkeyi ciddi şekilde etkiliyor. 2013 Dünya Afet Raporu en fazla ölümün siklon, sel ve su baskınlarında yaşandığını gösterirken, sel ve su baskınlarından dolayı 2 milyon insanın mağdur olduğu belirtiliyor. Türkiye’de de, tüm dünyada olduğu gibi, başta kuraklık ve seller olmak üzere meteorolojik ve hidrolojik afetler oldukça sık meydana geliyor, ciddi can ve mal kayıplarına yol açıyor. 2012 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayınlanan çalışmaya göre; Türkiye’de insan kaynaklı iklim değişikliğine bağlı olarak sadece büyük şehirlerde meydana gelen sel hasarlarının neden olduğu maddi kayıplar, depremlerin neden olduğu maddi kayıplara yaklaşmış durumda. Sadece yıldırımların yol açtığı can kaybı sayısı ise son iki yılda yüzlerce kişiye ulaştı. Dünya Çevre Günü sebebiyle, Birleşmiş Milletler’in dikkat çektiği iklim değişikliği kaynaklı deniz seviyesindeki artışa, binlerce bilim insanının katkı sunduğu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporları da dikkat çekiyor. IPCC raporlarına göre, deniz seviyesi geçtiğimiz yüzyıla göre yaklaşık 20 cm yükseldi. Bu rakam her ne kadar düşük gibi görünse de, denizden yüksekliği yalnızca birkaç metre olan bir çok ada devletinin varlığını tehdit ediyor. Üstelik bilim insanları, deniz seviyelerindeki artışın önümüzdeki yüzyılda da devam etmesini öngörüyor. Tükiye de risk grubundaki ülkeler arasında yer alıyor İklim değişikliğinin sebep olduğu deniz seviyesindeki artışın, Türkiye’nin kıyı şeridindeki şehirlerini de tehdit etmesi bekleniyor. Bununla beraber, Türkiye’nin içinde olduğu bölge için yapılan öngörüler, iklim değişikliğine bağlı olarak artacak kuraklıklara, su varlığının azalmasına ve ani yağışlarla gelebilecek sellere karşı hazırlıklı olunması gerektiğini de gösteriyor. İklim değişikliği ile mücadele etmek için hala zamanımız varken harekete geçmemiz gerekiyor. TEMA Vakfı, acilen fosil yakıta bağımlı hayat tarzlarımızı değiştirmemiz gerektiğinin altını çiziyor ve meralar, ormanlar, denizler, nehirler gibi atmosfere salınan karbondioksiti tutacak yutak alanları korumamız gerektiğini belirtiyor. GÜMÜŞHANE'NİN ÇEVRESEL FAKTÖRLER AÇISINDAN DURUMU ; Gelişmiş ülkeler 5 Haziran 1972'de İsveç'in Stockholm şehrinde çevre konusunu tartışmak üzere bir araya gelmiş ve buluşma tarihi, Dünya Çevre Günü olarak ilan edilmiştir. Bir çok insanın bilmediği bu özel gün aslında dünya biyolojik çeşitliliğinin ve sürdürülebilir insan yaşamının günü 'dür. Kadim yıllar boyunca neslini sürdürme mücadelesi veren ve karşısındaki en büyük düşman insanoğlu olan hayvan ve bitki türlerinin korunmasında artık insanlara büyük görevler düşmektedir. Bilinmelidirki üzerinde yaşadığımız bu topraklar tüm canlılarla beraber ortak yaşama alanımızdır. Bu durum unutulmamalı ve bu topraklarda bizim kadar diğer canlılarında hakkı olduğu iyi hatırlanmalıdır. Her ortamda çıta olarak gördüğümüz ve ulaşmayı düşündüğümüz muhasır medeniyetler, iklim değişikliği ve çevre konusunda kırmızı alarıma geçmişken nedense ülkemizde benzer çalışmalar bir kaç Sİvil Toplum Kuruluşunun dışında yapılmamakta ve çevre olayları önemsenmemektedir. Her ne Kadar kağıt üzerinde ve yasalarda yer alsa da , bir çok sektörün çevreye ve doğaya verdiği zararlar engellenemeyip insan ve diğer canlı türlerini riske atılmaktadır. Buradaki en büyük suç yönetimlerin ve çevresel olaylara duyarsız kalan insanlarındır. Gümüşhanemiz de gerek yönetimlerin denetim yetersizliğinden, gerekse de duyarsız insanların varlığından ciddi manada çevre sorunu yaşamakta riske atılan insan sağlığı ve biyolojik yaşam dikkate alınmamaktadır. Mevcutta devam eden madencilik faaliyetleri bunun bir göstergesi olup , sektörde kullanılan kimyasallar ciddi manada tehdit oluşturmaktadır. Örneğin atık barajı aylar önce dolmasına rağmen üretime devam edeilen Karamustafa köyü madeninin halen faaliyete devam etmesi ilgili müdürlüklerin ve Vadide dilden dile dolaşan atıkların dereye verildiği söylentisine rağmen tepki göstermeyen vadi halkının sorumsuz davranışından ibarettir. Biyolojik çeşitliliği korumak adına üst düzey önlemler almamız gerekirken yok ettiğimiz ve endemik bir türümüz olan Mastra Çok Gözlüsü kelebeği de mastra madeninin verdiği tahribatın sadece bir örneğidir. Mevcutta bu kadar madencilik faaliyeti sürdürüldüğü halde ilimizin maden sahası ilan edilmeyen dağı kalmadığı gibi bu sahalar tüm doğa turizimimizi tehdit eder duruma gelmiştir. Özellikle İkisu-Tarsun arasında bulunan köy halkı etkileri derinden yaşamakta ve insanların tedirginliği her geçen gün artmaktadır. Altın madenciliğinin yanı sıra ilimiz genelinde her geçen yıl sayısı artmaya devam eden taş ocakları da çevresel etkilerine bakıldığında büyük tahribatlara yol açmaktadır. Özellikle akşam saatlerinde üretimlerini hat savhaya ulaştıran bu tesisler çıkan toz için önlem almamakta ve yakınında yaşayan insanlar bu duruma ne yazık ki duyarsız kalmaktadırlar. Madencilik faaliyetlerinin yanında yapımına devam eden ve yapılması planlanan HES'ler de ilimizi ciddi manada çevresel felakete sürükleyen bir diğer unsurdur. Kopuz vadisini mahfeden bu sektör gözü Artabel Tabiat Parkının eteklerine yani Çit Deresi ve Musalla Deresine dikmiştir. Artabel Tabiat parkının ilanında yer alan Bölgenin Hidrolojik Yapısına Dokunulamayacağna uluslar arası sözleşmelerde dikkat çekildiğini belirterek, Vadinin suyuna göz dikenlerin bu durumu göz önünde bulundurmaları gerektiğini hatırlatmak isteriz. Yenilenebilir enerji olarak sadece suyu görenlerin doğaya verdikleri tahribatı göz önünde bulundurmaları gerektiğini belirtmek isteriz. İl genelinde yapılan ve yapına devam eden taşkın koruma ve dere ıslahı çalışmaları da plansız bir şekilde sürdürülmekte olup derelerde devam eden biyolojik yaşam göz önüne alınmaksızın dere kenarları ve tabanları betonlaştırılmaktadır. Bu durumda yine gerek proje aşamasında gerekse de uygulama kısmındaki denetimsizliklten meydana gelmektedir. Son olarak Dünya çevre gününde Çevresel sorunları hat savhaya ulaşmış bir ilden bir kaç mesaj vermek istiyorum. Devam eden madencilik faaliyetleri arıcılığı son yıllarda ciddi manada zarara uğratmıştır. Arıcılık Faaliyeti ile ilgilenen tüm hemşerilerimi duyarlı olmaya davet ediyorum. Arıcılıkla beraber şehir ekonomisinde büyük bir paya sahip olan pestil köme sektörününde benzer duyarlılığı göstermesi gerektiğini, Aksi halde Siyanür Göllerinden oluşan bir ilden insanların ürün almaktan imtina edeceğini belirtmek isterim. Son olarakta tarım , özelliklede organik tarım faaliyetlerini sürdürenlerin çevresel sorunlarımız noktasında hassasiyet göstermeleri gerektiğini belirtmek istiyor, bu kadar kimyasal kullanımının içinde organik tarımdan bahsetmenin sadece kendimizi kandırmak olduğunu belirtmek istiyorum. Bu dileklerle Dünya Çevre Gününü Kutlar, Gelecek nesillerimize yaşanılabilir bir dünya bırakmamızı temenni ediyorum... YUSUF ORAL Türkiye Çöl Olmasın TEMA Vakfı GÜMÜŞHANE TEMSİLCİSİ [email protected] 0 530 517 74 06
© Copyright 2024 Paperzz